Genel Biyoloji Laboratuarı 16.Mart.2015 Dr. Selcen Çelik Hayvansal Dokular 1: Epitel, Adipoz, Kas, Kan Farklı tipte ve görevde hücrelerin bir araya gelmesiyle dokular, farklı dokuların bir araya gelmesiyle organlar oluşmaktadır. 1. Epitel Doku: 1.hafta dokular 2.hafta dokular Görevleri: Koruma (protection), emilim (absorbtion), taşıma (transport), duyu görevi (sensation), salgılama (secretion) Örtü epiteli, (1) tek katlı, (2) çok katlı epitel. Tek katlı epitel, (1.1) tek katlı yassı epitel, (1.2) tek katlı kübik epitel, (1.3) tek katlı silindirik epitel, (1.4) yalancı çok katlı epitel Tek katlı yassı epitel özellikleri: İnce, pul gibi ve iyice yassılaşmış hücrelerin birbirine yapışarak basit bir tabaka halinde sıralanmasıyla oluşmuştur. Üstten bakıldığında, karakteristik mozaik yapı kolayca görülebilir. Hücreler çokgen, düzensiz ve dalgalı, oldukça girintili çıkıntılıdır.
Yassı biçimdeki çekirdek, kesitler de mekik biçiminde ve uzun ekseni ile bazal zara paralel biçimde yerleşmiş olarak görülür. Hücrede çekirdeğin bulunduğu yer şişkin, kenarlar ise incedir. Maddeler bu tip hücrelerden daha kolay geçerler. Bu yüzden bu tip hücreler geçirgenliğin fazla olduğu yerlerde görülürler. Özellikle; oksijen ve karbondioksitin değiştirildiği yer olan tüm dolaşım sisteminin iç yüzü tek katlı yassı epitel ile döşelidir. Bu sistem içinde özel olarak endotel adını alır. Bunun dışında kulak zarının iç yüzünde, böbrekte Bowman kapsülünde ile Henle kulpunun ince segmentinde, testiste ve birçok salgı bezinin en küçük kanallarında bulunur. 2. Adipoz Doku: Yağ dokusu ya da adipöz doku; omurgalılarda kısmen retiküler bağ dokudan, kısmen gevşek bağ dokudan meydana gelir. Bağ doku, hücreler arası boşlukları doldurur, hücreleri birbirlerine bağlar, enfeksiyonlara karşı koruma sağlar ve hasar durumunda onarılmalarını gerçekleştirir. Epitel dokusunun hemen altında bulunur. Yağ dokusu, yağın trigliserit şeklinde depolandığı özelleşmiş bağ dokusudur. Yağ dokunun önemli görevleri; vücutta yağın yedek besin olarak depo edilmesi, organların, vücut parçalarının birbirlerine karşı kayganlığını sağlamak, mekanik etkileri önlemek, suda yaşayan memelilerde ısının korunması sağlamak ve derinin kurumasını önlemektir. Yağ dokusu hücreleri preparatlarda içi boş gibi görünmekte, diğer hücreler gibi boyanmamaktadır. Bunun sebebi, boyanma sırasında yağ moleküllerinin parçalanmasıdır. Yağ dokusu çoğunlukla deri altında, iç organların etrafında bulunur. 3. Kas Doku: Kas dokusu, düz, çizgili ve kalp kası olarak üçe ayrılır. Düz kaslar, vücudumuzda istemsiz olarak çalışırlar. Çoğunlukla iç organlarda bulunan kaslardır. Beyaz renktedirler. Yavaş, ritmik ve yorulmadan çalışırlar. Örn, damarlar, yemek borusu, ince ve kalın bağırsak, mesane, mide ve benzeri Çizgili kas, örn dil ve iskelet kaslarıdır. Çizgili kas hücresi, kırmızı kas hücresi olarak da bilinir. Miyozin ve aktin proteinleri içerir. Kasılma, bu moleküllerin bir biri üzerinde kaymasıyla gerçekleşir. İsteğe bağlı olarak hareket etmemizi sağlar. Kalp kası ise sadece kalpte bulunur. Yapı bakımından çizgili kasa benzese de çalışması çizgili kas gibi isteğimizle değil, istemsizdir. Bu istemsiz kasılma sinir sistemi ile yönetilir.
4. Kan Dokusu: Kan dokusu kırmızı kan hücreleri (eritrosit) ve beyaz kan hücrelerini (lökosit) ve kanın hücresel olmayan sıvı kısmını (plazma) içine alır.
İnsanların alyuvarları (olgun safhada) çekirdeksiz ve organelsizdir, ancak kurbağa ve kuşlar gibi daha ilkel canlılarda bu hücreler çekirdeklidir. Kan, vücudun her yerine besin ve oksijen taşıyan, aynı zamanda dokularda oluşturulan metabolik atıkların toplanması görevi gören sıvı bir dokudur. E: Erythrocyte (Red Blood Cells) N: Nucleus C: Cytoplasm L: Lymphocyte
Genel Biyoloji Laboratuarı 23.Mart.2015 Dr. Selcen Çelik Hayvansal Dokular II: Kemik, Kıkırdak, Sinir 1. Kemik Doku (Bağ Doku Çeşidi): Kemik, vücudu oluşturan dokular arasında en sert olanıdır. Organizmada gerçek anlamda destek görevi yapan dokudur. Ayrıca organizmanın kalsiyum depolarıdır. Kemik dokusunun sert olmasının sebebi yapısında birikmiş kalsiyumdur. Sert olmalarına rağmen kıkırdak dokusundan farkları damar içermeleridir. Bu doku yapısında çeşitli tipte hücreler (osteosit, osteoblast, osteoklast) ve hücrelerarası madde (matrix) bulunmaktadır. Yetişkin bir insan iskeleti 207 kemikten oluşmaktadır. Yeni doğan bir bebekte ise 300'e yakın kemiği bulunmaktadır. Bu farklılığın sebebi ise insanın yetişkin haline gelirken kemiklerin zamanla birleşmesiyle yeni kemiklerin ortaya çıkmasıdır. Kemik dokusunun (1) mekanik ve (2) metabolik olmak üzere iki görevi vardır. Mekanik görevi vücuda iç destek sağlamak, vücut hareketlerini sağlamak, hayati organları korumak ve vücut morfolojisinin ana hatlarını oluşturmaktır. Metabolik görevi ise, yapısında kalsiyum, fosfor, bikarbonat, sitrat, magnezyum, potasyum ve sodyum gibi mineralleri bulundurarak vücut sıvılarının depolanmasını sağlamaktır. Kemikleşme primer ve sekonder olmak üzere iki aşamadan oluşur. Primer kemik dokusu, kalıcı olmayıp yerini olgun ve lamelli kemik yapısına bırakır. Kemik doku sert (compact bone) kemik ve süngerimsi (spongy, cancellous bone) kemik olarak iki çeşittir. 1.1. Sert kemik dokuda, Havers kanalları (osteon) iç ve dış halkasal sistemlerin arasını doldurur. Volkmann kanalları ise komşu Havers kanallarını birleştirir. Havers kanalları nörovasküler yapılar içerir.
1.2. Süngerimsi kemik doku, kırmızı kemik iliği ve düzensiz boşlukların bulunduğu ince kemik lamellerinden oluşmuştur. Sıkı kemiğe oranla daha yumuşaktır. Uzun kemiklerin baş kısımlarında, diğer kemiklerin iç kısımlarında bulunur. Kırmızı kemik iliği alyuvar ve akyuvar yapımında etkilidir. Uzun kemikler kol ve bacak kemikleri, kısa kemikler ise omurga, el ve ayakta bulunan kemiklerdir. Kemiklerin baş kısımları epifiz, bu bölgeler arası kalan kısımları ise diyafiz olarak isimlendirilir.
2. Kıkırdak Doku (Bağ Doku Çeşidi): Kemik kadar sert olmayan kıkırdak, dayanıklı, esnek ve damarsız bir dokudur. Kemik dokudan daha yumuşak ve esnek bir matrise sahip olan kıkırdak dokuda damar bulunmadığı için kıkırdak hücreleri bu matristen difüzyon yoluyla madde alış verişi yaparlar. İlkel yapılı omurgalıların ve üstün yapılı omurgalılarda embriyoların bütün iskeleti, erişkinlerde ise iskeletin bazı kısımları kıkırdaktandır. Kemiklerin uç kısımlarında, burun, kulak ve omurların arasında kıkırdak doku bulunur.
Kıkırdak beyazımsı renktedir, kemiğe göre daha az serttir. Buna karşılık oldukça bükülebilir niteliktedir. Kan damarı taşımaz. Hücreler dokular arası sızıntılar ile beslenirler. Kıkırdak, eklemlerin sürtünme yüzeylerinde bulunur ve sürtünmeyi azaltır. Bozulan, harap olan kıkırdak dokusu, bir daha eski haline gelemez. Eklemlerde bu durum çok önemlidir. Kireçlenme de eklem yüzlerindeki kıkırdağın bozulması sonucu ortaya çıkar. Kıkırdak ayrıca burun, kulak gibi organların bazı kısımlarının çatısını da yapar. Olgun kıkırdak doku hücrelerine kondrosit denir. Kondrositler, kondroblast öncül hücrelerinden oluşur. Bulundukları yerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde farklı özelliklere sahip 3 çeşit kıkırdak bulunur. Bunlar (1) hiyalin kıkırdak, (2) elastik kıkırdak ve (3) fibroz kıkırdaktır. Hiyalin kıkırdak, en sık rastlanan kıkırdak tipidir. Hiyalin sözcüğü Yunanca hyalos yani "cam" sözcüğünden türemiştir. Yarısaydam (ışığı hafif olarak geçiren) matrisi nedeniyle bu ismi almıştır. Hareketli eklemlerde bulunur. Ayrıca kemiklerin içinde kemikleşme merkezi olarak çalışacak şekilde bulunur. Ek olarak burun, gırtlak ve nefes borusu gibi büyük solunum yolları duvarlarında da bulunur. Hiyalin kıkırdağa mikroskop altında bakıldığında bazı hücrelerin birbirinden ayrılmadığı, ikili veya üçlü halde kaldığı görülür ki bunlara izogen gruplar denir. Elastik kıkırdak, (sarı kıkırdak) kulak kepçesinde ve örneğin: gırtlak, östaki borusu gibi organlarda bulunur. Bunlardaki kıkırdak, boruların sürekli olarak açık kalmasını sağlar. Elastik kıkırdak hiyalin kıkırdağa benzerdir fakat hiyalin kıkırdaktan farklı olarak, Tip II kollajenin yanı sıra matrise dağılmış elastik lifler içermesidir. Bu dokuyu sert ama elastik kılar. Fibröz kıkırdak, özel tip kıkırdaktır ve sert destek veya yüksek gerilme direnci gereken yerlerde, omurgalar arası disklerde, kalça ve pelvis kemiklerde arasında, tendon veya ligamentlerin kemiklere birleşme noktalarında bulunur.
3. Sinir Doku: Sinir doku, sinir sisteminin temel dokusu olup, beyin ve omurilikte yer alır. Sinir dokusu nöron ve nöroglia (glia) hücrelerinden oluşur. Nöronlar uyarıları (impuls) iletirken, nöroglia hücreleri ise uyartıları iletmeye yardımcı olur ve nöronlara besin taşırlar. Sinir sisteminin işlevleri temel olarak; duyu girişi sağlama, taşıma, kasların ve bezelerin kontrolü, homeostazi ve zihinsel etkinliklerdir. Homeostazi, yaşamın devamı için düzenleyici sistemler yardımıyla organizmanın iç ortamının sabit tutulmasıdır. Beyin ve beyincikte boz madde (grey matter) dışta, ak madde (white matter) içtedir. Boz madde; sinir hücrelerinin gövdelerinden, ak madde ise miyelinli aksonlardan oluşur.
Beyincik Beyincik (Cerebellum), vücudun denge organlarından biridir. Beyinciğin işlevleri şunlardır: (1) kol ve bacaklardaki kasların birbiriyle uyumlu çalışması sağlanır, (2) kol ve bacaklardaki kasların çalışma derecesi düzenlenir, (3) aktif hareketin dengeli olması sağlanır.
Omurilik Omurilik boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan ve ortasında boydan boya bir kanal içeren merkezî sinir sisteminin bir parçasıdır. Omuriliğin işlevi, beyinle organlar arasında bilgi iletimi sağlamak ve vücutta istemsiz davranışları kontrol ederek refleks hareketinin oluşmasını düzenlemektir.
Vücuttan beyine gelen sinirler omurilikte çapraz yaparak gelir. Bu sayede vücudun sol tarafını beynin sağ lobu, vücudun sağ tarafını ise beynin sol lobu kontrol eder. Omurilik, iç kısımda gri maddeden yani perikaryonlardan yani sinir hücre gövdelerinden, dış kısımda ise sinir liflerinden yani aksonlardan yani ak maddelerden meydana gelmiştir. Boz madde ak madde içerisinde kelebeğe benzer bir yapıya sahiptir. Ak maddenin beyaz görünmesinin nedeni aksonun içerdiği miyelin kılıftandır.