MICHEL BUTOR UN ZAMANIN KULLANIM ÇİZELGESİ ve ALAIN ROBBE-GRILLET NİN SİLGİLER ADLI ESERLERİNDE ŞÜPHE ve ARAŞTIRMA İZLEKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI



Benzer belgeler
MICHEL BUTOR UN ZAMANIN KULLANIM ÇİZELGESİ ve ALAIN ROBBE-GRILLET NİN SİLGİLER ADLI ESERLERİNDE ŞÜPHE ve ARAŞTIRMA İZLEKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

Metin Edebi Metin nedir?

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (20 Ekim Aralık 2014 )

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK

1. SINIF - 1. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME FORMU Öğretim Yılı

ANLATIM BOZUKLUKLARI

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN ve ZAMAN

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

KENDİMİZİ DÜZENLEME BİÇİMİMİZ

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül Ekim 2014 )

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

İLLÜSTRASYON KİTAP KAPAĞI RESİMLEME KİTAP KAPAĞI İLLÜSTRASYONU. 15 Kız Orta düzey

Düşüncelerimizi, duygularımızı ve kültürümüzü oyunlar aracılığı ile ifade ederiz.

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

ÇOCUĞUNUZUN İŞİTMESİ NORMAL Mİ?

1. SINIF 2. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Öğretim Yılı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

KKTC de ilkokulda zihin engelli öğrencilere okuma öğretiminde uygulanan yöntem cümle çözümleme yöntemidir. Bu yöntem Türkiye deki Eğitim Uygulama

3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (13 Mayıs Haziran 2013) Sayın Velimiz, 13 Mayıs Haziran 2013 tarihleri arasındaki temamıza ait bilgiler

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (07 Aralık Ocak 2016)

OKUL ÖNCESİNDE OYUN VE HAREKET ETKİNLİĞİ

Öz geçmiş, insanın hayatını, kabiliyetini, yeteneğini, iş yapma gücü ve tecrübelerini ortaya koyan bir belgedir. Yani insanın o güne kadar elde

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe?

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ ( 18 Aralık 09 Şubat 2018 )

» Ben işlerimi zamanında yaparım. cümlesinde yapmak sözcüğü, bir yargı taşıdığı için yüklemdir.

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül Ekim 2014 )

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (07 Aralık Ocak 2016)

Müze eğitiminin amaçları nelerdir?

GÖKKUŞAĞI KOLEJİ PYP SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN ve ZAMAN

4. SINIF - 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Öğretim Yılı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

7. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya

LYS 3 DENEME-5 KONU ANALİZİ SORU NO LYS 3 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI TESTİ KAZANIM NO KAZANIMLAR. 26/05/2014 tarihli LYS-3 deneme sınavı konu analizleri

BABA NERDESİN KAYBOLDUM

1. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (08 Aralık Ocak 2015 )

İçindekiler. Değişim. Toplumsal Değişim. Değişim Eğitim ilişkisi. Çok kültürlülük. Çok kültürlü eğitim. Çok kültürlü eğitim ilkeleri

Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu TATİLDE ÇOCUKLA BİRLİKTE OLMAK

ÇOCUĞUNUZLA BİRLİKTE OYNAMANIN YARARLARI

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (08 Aralık Ocak 2015 )

Daha iyi, daha sorunsuz, daha kolay, daha cazip, daha ekonomik olana ulaşabilmek içinse;

E-KİTAP SATIŞLARINIZLA, SÜREKLİ BİR GELİRE NE DERSİNİZ? By Alia RİOR. Alia RİOR

Erken (Filizlenen) Okuryazarlık

İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

ISBN

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

Üretimde iş bölümünün ortaya çıkması, üretilen ürün miktarının artmasına neden olmuştur.

Zürih Kantonunda İlköğretim Okulu

Adım Adım Başarıya...

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, Haberleri, ).

geliştirmemize yardımcı olur.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

8. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

HAZIRLIK SINIFLARI 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Eğitim - Öğretim Yılı

1. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (07 Aralık Ocak 2016)

Bilgi Toplumunda Sürekli Eğitim ve Yenilikçi Eğitimci Eğitimi

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Benimle Evlenir misin?

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABALAR ve ERGENLER

Transkript:

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BATI DİLLERİ ve EDEBİYATLARI ANA BİLİM DALI FRANSIZ DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ MICHEL BUTOR UN ZAMANIN KULLANIM ÇİZELGESİ ve ALAIN ROBBE-GRILLET NİN SİLGİLER ADLI ESERLERİNDE ŞÜPHE ve ARAŞTIRMA İZLEKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Yüksek Lisans Tezi F. Pınar AND Ankara 2008

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BATI DİLLERİ ve EDEBİYATLARI ANA BİLİM DALI FRANSIZ DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ MICHEL BUTOR UN ZAMANIN KULLANIM ÇİZELGESİ ve ALAIN ROBBE-GRILLET NİN SİLGİLER ADLI ESERLERİNDE ŞÜPHE ve ARAŞTIRMA İZLEKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Yüksek Lisans Tezi F. Pınar AND Tez Danışmanı Doç. Dr. Zümral ÖLMEZ Ankara 2008

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BATI DİLLERİ ve EDEBİYATLARI ANA BİLİM DALI FRANSIZ DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ MICHEL BUTOR UN ZAMANIN KULLANIM ÇİZELGESİ ve ALAIN ROBBE-GRILLET NİN SİLGİLER ADLI ESERLERİNDE ŞÜPHE ve ARAŞTIRMA İZLEKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Yüksek Lisans Tezi Tez Danışmanı Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı............ İmzası...... Tez Sınav Tarihi.

ÖNSÖZ Tez danışmanım Sayın Doç. Dr. Zümral Ölmez e, Bölüm Başkanımız Sayın Prof. Dr. Tuna Ertem e, jüri üyem Sayın Yrd. Doç. Dr. A. Latif Armağan ve tüm hocalarıma, bu süreçte gösterdikleri sabır ve ilgi için teşekkürlerimi sunarım. IV

ÖNSÖZ IV İÇİNDEKİLER V GİRİŞ 1 I. BÖLÜM GELENEKSEL ROMANDAN YENİ ROMANA 7 1.1. Yeni Romana Genel Bir Bakış 7 1.2. Yeni Romanda Anlatım Teknikleri 18 1.2.1. Ayrıntılı Betimleme 18 1.2.2. Zaman Akışının Kurgusu 21 1.2.3. Anlatı Kişilerinin Konumu 23 1.2.4. İç İçe Anlatı Yöntemi 25 1.2.5. Metinlerarası İlişkiler 26 V

II. BÖLÜM SİLGİLER VE ZAMANIN KULLANIM ÇİZELGESİNDE ŞÜPHE VE ARAŞTIRMA İZLEKLERİ 28 2.1. Gerçeğin Şüpheli Sunumu 28 2.2. Polisiye Roman Öğeleri 37 2.3. Mitolojik Öğeler 65 SONUÇ 111 KAYNAKÇA 113 ÖZET 123 SUMMARY 124 RESUME 125 VI

GİRİŞ Yeni Roman kavramı, 1950 li yıllarda Minuit yayınevi etrafında toplanan Alain Robbe-Grillet, Michel Butor, Nathalie Sarraute, Claude Simon, Robert Pinget gibi yazarların, 19. yüzyıl romanının artık günümüz dünyasına uymadığı düşüncesiyle yaptıkları çalışmalardan doğmuştur. Öte yandan, yeni romanın öncü yazarları arasına belli bir zaman akışı içinde katılan yazarlar da vardır. Bunlar arasında özellikle, Jean Ricardou ile Claude Mauriac ı ve bazı açılardan yeni romanın geniş çizgileri içinde yer alabilen Marguerite Duras ı saymak gerekir. Klasik romanın günümüz dünyasında anlamını yitirmesi 19. yüzyılın son yıllarında fark edilmeye başlanır. Bu farkındalık içinde bulunan yazarlardan biri olan Huysmans, A Rebours (Ters Yönde) adlı eserinde, bir diğeri Edmond Goncourt ise, 1882 de yayımladığı La Faustin de, romanın kullanılan alışılmış kurallarla artık yazılamayacağını duyururlar. Diğer taraftan bu dönemde, roman türü, birkaç değişikliğin dışında herhangi bir gelişme gösterememiştir. 20. yüzyılın başlarında hâlâ klasik roman 1

türüne bağlı yazarlara rastlanır. Bu yazarlara örnek olarak Jules Romains, Roger Martin Du Garde, Georges Duhamel ve Louis Aragon sayılabilir. Ayrıca, Montherland, François Mauriac ve Georges Bernanos un eserleri de devam eden bu akımın içinde yer alırlar. Burada kısaca değindiğimiz romanın gelişim sürecini, çalışmamızın birinci bölümünde daha ayrıntılı olarak ele alacağız. 1953 lere gelindiğinde, bazı gelişmeler, yazarların diğer ülke edebiyatlarından haberdar olmalarına olanak sağlar. Matbaanın gelişen yapısı ve her türlü seyahatin yaygınlaşması, kıtalararası ilişkilerin güçlenmesine neden olur. İşte bu dönemde Fransız yazarlar, Kafka, Dostoievsky ve Faulkner gibi ünlü yazarların eserlerini kendi ülkelerinde değerlendirme olanağı bulurlar. Çalışmamızın konusunu oluşturan roman türünü incelemeye geçmeden önce, ele alacağımız romanların dâhil oldukları yüzyıl olması nedeniyle 20. yüzyıldan kısaca sözetmek yararlı olacaktır. Roman, oluşum sürecinde, ortaya çıktğı yüzyıldan etkilenmektedir. Birinci bölümde daha ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz 20. yüzyıl, sanayileşen ve yeni sosyal sınıfların(işçi sınfı) oluşmasına tanık olan bir zaman 2

dilimidir. Bununla beraber, ülkeler arasında ortaya çıkan ekonomik ve siyasal rekabet, uzun zaman dünya barışını tehdit etmiştir. Kısa bir süre sonra da iki büyük dünya savaşı arka arkaya patlak verir. düşmüştür. Kendisini böyle bir ortamda bulan insan, bunalım ve düş kırıklığı içine Aynı şekilde, giderek makinelere bağımlı hale gelen dünyada, insan da kendini bu dünyaya bağımlı olarak bulur. Bu bağımlılık, insanı yalnızlık, anlamsızlık, umutsuzluk, gibi sıkıntılarla karşı karşıya getirir. 20. yüzyıldaki sosyolojik ve politik gelişmeler, insanın kendisini, yaşadığı toplumu farklı şekillerde algılamasına neden olur. İşte bu gelişmeler ışığında, yirminci yüzyılın insanlık tarihinde önemli bir yüzyıl olduğunu söylemek mümkündür. İnsan zihinsel ve ruhsal olarak değişim içindedir. Dolayısıyla, anlatmak istedikleri de değişim göstermektedir. Böylelikle değişik anlatım biçimlerinin, daha önce denenmemiş anlatım tekniklerinin ortaya çıkması doğal karşılanacaktır. Çünkü insanın yaşadığı dünya, daha önce anlatmayı denediği dünya değildir artık. 3

Bu bağlamda, yeni roman kavramı, roman türünü yenilemeyi düşünen, eski formların yerine yenilerini koymak isteyen bazı yazarların ürünü olarak karşımıza çıkar. Biraz önce sözünü ettiğimiz değişimlerin toplumda yarattığı baskı, kendini edebiyat alanında basmakalıplıktan uzaklaşma gerekliliği ve hiçbir katılığın roman yazımında kullanılmak istenmemesiyle kendini gösterir. Yani, roman yazımında kullanılan tüm kuralların yerini, artık bu kuralların reddi almalıdır. Yüzyılar boyunca, klasik roman, okura olayların kurmaca bir dünyada geçtiğini unutturmak istemiştir. Yeni roman yazarları oluşturulmak istenen işte bu dünyaya karşı çıkarlar. Onlara göre artık roman türü, kullandığı tekniklerle gerçek olarak nitelendirilen dünyayı yansıtamamaktadır. Bu düşünceden hareketle, roman türü yeni tekniklerini, yeni anlatım şekillerini, uygulayacağı yeni yöntemleri kendisi belirleyecektir. Yeni roman yazarları, romanın bir araştırma olabileceği üzerinde fikir birliğine varırlar. Araştırılacak olan, romanın yeni kurulmak istenen teknikleridir. İşte bu teknikler, yazarların romanlarını yazmaları aşamasında kendiliğinden oluşacaktır. 4

Biz bu çalışmamızda, yeni roman akımına dâhil iki yazarın birer eserini inceleyeceğiz. Bu yazarlardan ilki Alain Robbe-Grillet, diğeriyse Michel Butor olacaktır. Alain Robbe-Grillet nin Silgiler ve Michel Butor un Zamanın Kullanım Çizelgesi adlı eserlerinde Şüphe ve Araştırma izleklerini, bu iki eserde Şüphe izleğinin Araştırma izleğine yön verdiğini saptamaya ve yine bu iki romanın içinde barındırdığı bu izlekler nedeniyle Polisiye Roman özellikleri taşıdıklarını kanıtlamaya çalışarak inceleyeceğiz. Bunların yanı sıra, yazarların eserlerinde kullandıkları mitolojik öğelerin, şüphelenilen konular ve araştırılacak konularla bağlantılı olduğunu da göstermeye çalışacağız. Bu saptamaları yaparken karşılaştırmalı edebiyat biliminden yararlanacağız. Bu arada, 18. yüzyılın ortalarında, yapılan coğrafi keşifler ve seyahat olanakları sayesinde, yazarların daha önce ziyaret edemedikleri ülkelerdeki edebiyatları tanıyarak, kendi edebiyatını karşılaştırma düşüncesiyle, karşılaştırma yöntemlerinin bilim olma yolunda gelişme gösterdiklerini söylemeden geçmemeliyiz. Çalışmamız iki ana bölümden oluşacaktır. Birinci bölümde, Geleneksel Romandan Yeni Romana ana başlığı altında, yeni roman tekniğinin doğuş ve gelişim sürecini, edebiyat alanındaki yerini, daha sonra, Yeni Romana Genel Bir 5

Bakış ve Yeni Romanda Anlatım Teknikleri alt başlıkları içinde yeni romanı, roman türü olarak gelişim sürecinde inceleyeceğiz ve kullanılan tekniklerin üzerinde duracağız. İkinci bölümde ise, Silgiler ve Zamanın Kullanım Çizelgesi adlı eserleri Şüphe ve Araştırma izlekleri açısından ele alacağız. Bu bölümde, Şüphe ve Araştırma İzlekleri ana başlığı altında, ilk önce Gerçeğin Şüpheli Sunumu başlığıyla, her iki eserdeki gerçeklik anlayışının şüphe duygusu içerdiğini, Polisiye Roman Öğeleri başlığıyla, duyulan bu şüphenin polisiye roman türünün bir öğesi olduğunu, eser kahramanlarının da dedektiflik özelliğine sahip olduklarını, son olarak, Mitolojik Öğeler başlığı altında, incelediğimiz izleklerin, kahramanları yönlendirdiği ve sonrasında mitolojik öğelerle karşılaşmalarına neden olduğunu saptamaya çalışacağız. Çalışmamızın devamında, şüphe duygusun eserlerdeki kahramanları araştırma yapmaya yönlendirdiğini, olayların değişik bakış açılarıyla ele alındığını, işlevini yitirmiş roman tekniklerini ortadan kaldırıp yepyeni bir teknik yaratılmak istendiğini göstermeye çalışacağız. 6

I. BÖLÜM GELENEKSEL ROMANDAN YENİ ROMANA 1.1. YENİ ROMANA GENEL BİR BAKIŞ Giriş bölümünde de sözettiğimiz gibi, yeni roman akımının ortaya çıktığı 20. yüzyıl, insanlık tarihi açısından önemli bir yüzyıldır. Üzerlerinde çalışmakta olduğumuz eserleri daha iyi inceleyebilmek için, yazıldıkları dönem olan 20. yüzyılı daha iyi anlamak, bu yüzyılda gerçekleşen olayları daha yakından tanımak yararlı olacaktır. Bu bağlamda, 20. yüzyılın en önemli iki olayı I. ve II. Dünya Savaşlarıdır. Bu savaşları hazırlayan gelişmeler, 19. ve 20. yüzyılda, hatta 18. yüzyılın sonlarında oluşmaya başlamıştır. Özellikle Fransız Devrimi beraberinde yeni görüşler, siyasi ve sosyal değişimler getirmiştir. Miliyetçilik düşüncesi bu sayede yayılmış ve etkisini göstererek, büyük imparatorluklar parçalanıp, yerlerini ulus-devletlere bırakmalarına neden olmuştur. 7

19. yüzyılın diğer bir önemli gelişmesi de Sanayi Devrimi dir. Sanayi Devrimi sonrası sömürgecilik anlayışı etkili olmaya başlamış; Avrupa daki gelişmesi aşamasında hızlı davranan ülkeler hammadde ve pazar arayışına girişmiş ve hâkimiyetlerini Afrika ve Uzak Doğu ya kadar ilerletmişlerdir. Bu da Avrupa Devletleri arasında ekonomik ve siyasi rekabete neden olmuştur. Örnek olarak, I. Dünya savaşı, Avrupa da dört asıl devletin başlattığı, Avrupa daki ve diğer kıtalardaki yirmibeş devletin yer aldığı bir savaştır. İnsanlık, ekonomik, sosyal, siyasal, psikolojik anlamda değişim içindedir. Değişen toplumda insanlar tüketime odaklı hale gelmeye başlamışlardır. Dolayısıyla, nesne tüm dünyanın merkezindedir. Bu dönemle ilgili olarak, Michel Butor, Michel Butor Üstüne Doğaçlamalar, Dönüşen Yazı adlı eserinde, çocukluk yıllarının II. Dünya Savaşı dönemine rastladığını ve 1939 dan önceki en büyük sömürgeci gücün, dünyanın en önemli, en zengin ve nüfusu en kalabalık ülkesi Fransa olduğundan sözeder. (Butor,1996:12) İnceleceğimiz eserlerin ortaya çıktığı ülke olan ve Michel Butor un biraz önce bahsettiğimiz eserinde kendi hayatından kesitleri, yaptığı alıntılarla aktardığı Fransa ya odaklanmak gerekirse, ülkenin I. Dünya Savaşı dan galip çıktığını öğreniyoruz. Bu gelişmenin sonucunda da o dönemde, halkın tamamında bir 8

coşku havasının hâkim olduğunu hatta bunun edebi eserlere de yansıdığını öğreniyoruz. Ancak tüm bu güzel duygular, II. Dünya Savaşı dan sonra değişim gösterirler. Birinci Dünya Savaşı ndan galip çıkan Fransa, ikincisinde aynı başarıyı yakalayamaz ve mağlup olur. İşgaller başlar. İşte hem bu yenilmişlik duygusu hem de hayatlarında ilk defa hissettikleri acizlik duygusu insanların, hayata karşı tamamiyle karamsar olmalarına neden olur. O döneme kadar, doğadaki en üstün varlık olduğunu düşünen ve kendisini hiçbir şekilde tehdit altında hissetmeyen insan, artık başka bir dünyada olduğunu kavramıştır. Savaş, artık insanların çatışmaları değil, büyük sermayelerin peşindeki devletlerin, büyük çıkarlar peşinde koşan güçlerin savaşıdır. Ve bu doğrultuda, toplumda yaşamını sürdürmekte olan insan, aslında ne kadar güçsüz bir varlık olduğunu kavrar. İnsan ölümlüdür ve ölüm ansızın, belki sadece kendisinden daha güçlü olanların çıkarları nedeniyle gelebilmektedir. O zamana kadar ölümü şövalyelik unsuru olarak bilen insan, ölümün bir amacı olmak zorunda olmadığını farkeder. Bu genel saptamaların ardından, yirminci yüzyılı edebiyat tarihi açısından incelemek istediğimizde, 1912-1928 yılları arasındaki dönemin en önemli yazarlarından Marcel Proust Kayıp Zamanın Peşinde (A La Recherche Du 9

Temps Perdu) adlı eserinde anlatı tekniklerine yeni bir bakış getirirken, 1914 de André Gide yayımladığı Vatikan ın Mahzenleri (Les Caves Du Vatican) adlı eserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915 de Dönüşüm adlı eserini yayımlar. Apollinaire in Calligrammes adlı eseri (dizeleri herhangi bir şekil oluşturacak biçimde yazılmış şiir) yazımda bir eşzamanlılık denemesidir. Yazma işlemi esnasında yazı kendiliğinden oluşmaktadır. Yazar yazacaklarını aramaz, yazı kendi kendisini arar. İşte bu dönemde yapılan çalışmalar, yeni romanın oluşumuna hız kazandırmışlardır. Bu savaş yıllarında bir yandan yeni roman yazarlarının o güne kadar kullanılan edebi kuralları değiştirme ve yenileme, diğer yandan o döneme kadar ortaya çıkmış eserleri yok sayma istekleri belirir. Yeni roman yazarlarına göre, insanlık, dünyaya ve kendine verdiği derin anlama rağmen böylesine büyük bir katliyamın içinde yer alabiliyorsa, insanın evrendeki varoluşuyla ilgili geliştirilen tüm düşüncelerde, yorumlarda, bir yanlışlık olmalıdır. 20. yüzyılda insanın kendi ırkına duyduğu hayranlık zarar görmüştür. Toplumdaki insan artık bu çirkin gerçeklikte varolmak istememektedir. Bunun sonucunda, daha önce de sözettiğimiz 19. yüzyıl romanının üzerinde ısrarla durduğu gerçeğe benzerlik kavramı tüm anlamını yitirmiştir. 10

Bu bağlamda, insanın evrendeki yeri ve önemiyle ilgili gerçeklik tekrar bulunmalı ve artık önceden ifade edilenden farklı ifade edilmelidir. Tüm edebi sanatlara, edebi türlere, felsefi akımlara rağmen insanlık bu noktaya gelmiştir. Yine bu dönemde, Avrupa içinde serbest dolaşım hakkı, kültürel alışverişi sürekli hale getirmiştir. Tüm Avrupa da, polisiye roman dalgası, Arsène Lupin serisi ve Fantômas seri filmleriyle yayılmıştır. Daha önce de sözettiğimiz gibi, toplum bu dönemde ahlaki yönden de bir dönüşüm sürecindedir. Eski dönemlerin burjuva erdemliliği diye bilinen ama artık bir ikiyüzlülük ifadesi olarak algılanan tüm değerler edebiyat eserlerinde irdelenirler. Roger Martin Du Gard Thibault Ailesi nde, André Gide Kalpazanlar da, François Mauriac ise Thérèse Desqueyroux da incelemeyi dener bu konuları. Daha açıkça belirtmek gerekirse, bu dönemdeki roman anlayışı, edebiyatın insanlara uzun zamandır varolmayan bir rüyayı sunduğu üzerinedir. André Gide Kalpazanlar adlı eserinde, edebiyat dünyasına şüphe fikrini 11

sokmuştur. Marcel Proust ise Kayıp Zamanın Peşinde serisiyle aslında hayali olanın peşinden gitmektedir. Yine aynı dönemde gelişmekte olan sinema, belli bir zaman dilimiyle sınırlı bir sürede insanlara sunduğu görüntülerle, gerçek diye bilinenin yerine, hayali olanı koymakta etkili bir yöntem olarak ortaya çıkmaktadır. Dönemin yazarları, sinema sanatının, yazmaktan bile daha etkili olabileceği düşüncesindedirler. Ayrıca, 1928-1932 yıllarında, dönemin önemli bilim adamları Nietzsche, Freud ve Marx eserlerini vermektedirler. Marx toplum düzeni olarak sosyalizmi geliştirirken, Freud psikoloji alanında yaptığı çalışmalar sonucunda, tüm insan davranışlarını bilinçaltımızdaki cinsel dürtülere bağlar. Nietzsche ise felsefe alanında özelikle de Fransa da bir felsefe akımı olarak şüpheciliği geliştirir; hayatımızdan, yaşadıklarımızdan, öğrendiklerimizden şüphe etme duygusunu insanlara aktarır. Bu dönem, eski kuralların ve eski doğruların kaldırılmaya çalışıldığı dönemdir. Fransız öğretim görevlileri Marie-Claire Banquart ve Pierre Cahné, 19. Yüzyıl Fransız Edebiyatı adlı çalışmalarında, Montherland nın, İspanyolca kaleme aldığı bir tiyatro oyununda, değerlerin de ölümlü olduğundan, yerlerine 12

yenilerini koyabilmek içinse ölümlerini çabuklaştırmak gerekliliğine değindiğinden bahsederler. (Banquart-Cahné, 1992: 215) İşte bu saptamalar, sanatın bir değer koyucu olarak algılandığını doğrular. Toplumlar, değerler koyarken ve onlardan vazgeçerken de sanattan faydalanmaktadır. Çünkü sanat, insanları toplu olarak etkileme ve eğitme konusunda önemli bir işleve sahiptir. Şüphe izleği, 20. yüzyıldaki tüm eserlerde görülür. İşte bu düşüncelerle beraber edebiyat alanında, sınıflandırılamayan ve adına Anti-Roman denilen yeni bir tür yazı oluşmaktadır. Jean-Paul Sartre a göre, yaşadıkları yüzyıl bir düşünme yüzyılıdır ve herkesle beraber roman da kendi üzerinde düşünmektedir. (Banquart-Cahné, 1992:216) İnsanlık artık, hayatın anlamsız olduğunu bilmektedir. Dolayısıyla toplumlarda eski zamanlara dönük bir hayranlık başlar. Michel Butor, Michel Butor Üstüne Doğaçlamalar, Dönüşen Yazı adlı eserinde, kaybedilen değerlerin bir gün tekrar kazanılacağını, özellikle daha önceki nesillerin savaşın sona ermesiyle, eskiye dönebileceklerini düşündüklerini, fakat asıl tahribatın akranlarının oluşturduğu yeni nesilde görüldüğünden bahseder. Bu açıdan, antik dönemdeki hayat, insana yakışan tek yaşama biçimi olarak algılanmaya başlanır. Mitolojik efsaneler hâlâ hayranlık uyandırmaktadırlar. Kendini kirlenmiş ve 13

bozulmuş hisseden insan, Antik dönemdeki erdemliliğine ve saflığına tekrar kavuşmayı düşlemektedir. Mitoloji, işte bu sebepten, yeni romanda önemli bir öğe olarak karşımıza çıkar. (Butor, 1996:20) Bu düşüncelerle sarsılan 1955-1975 yılları arasındaki dönem eserlerine örnek olarak Nathalie Sarraute un Kuşku Çağı, Samuel Beckett in Kral Ölüyor, Albert Camus nün Düşüş ü verilebilir. Eserlerin isimlerinden de anlayabileceğimiz gibi yazarlar üzerinde savaşların negatif izleri görülür. İnsanlardan geriye şüpheler, düşüşler, ölümler, karamsarlıklar kalmıştır. Bu dönem, yeni romanın oluşum dönemidir. Yeni romanı daha açık hale getirmek için, romanın önceki yüzyıllardaki durumunu biraz daha yakından incelemek yararlı olacaktır. Roman, sözettiğimiz bu yenilenme sürecine girene kadar, geleneksel şekilde yazılmaktaydı. Geleneksel roman olarak da adlandırılan klasik roman, en iyi örneklerini veren Balzac la özdeşleştirilmiştir. Balzac romanının en belirgin özelliklerinden ilki, ilgi çekici bir konuya ve bir olay örgüsüne sahip olmasıdır. Olaylar, bir bütünlük içinde ele alınır. Roman kişisi, romanın merkezinde tutulur. Bu kişilerin fiziksel ve ruhsal çözümlemeleri büyük bir titizlikle en ayrıntılı şekilde yapılır. Zaman ve mekân arasındaki birlik sağlanmak zorundadır. 14

Romanda olayın geçtiği mekân titizlikle betimlenir. Zaman ise, belirli bir süreklilik, belirli bir çizgiselik üzerine oturtulur. Geçmiş zamanlar, eski dönemler geriye dönüşlerle verilir. Bu geriye dönüşler sırasında, zamanın çizgisinde bir sapma olmaz. Roman toplumun bir aynasıdır, toplumun akla uygun ve tutarlı bir görüntüsünü vermek zorundadır okurlarına. Böylece, klasik romanı ana hatlarıyla açıklamış oluyoruz. Yeni romanı anlamak amacıyla, klasik romandan yola çıkmak, yeni romanın, klasik romanın yaptıklarının tam tersini yapmak istediği düşünüldüğünde, yararlı olacaktır. Yeni roman, değişen dünya düzenine, insan bilincine yeni yeni ifadeler getirme çabasıdır. Bu dönem yazarlarının yapmak istedikleri, kendileri için yeni olan dünyayı, yeni formlarla aktarmaktır. Bu bölümde, Alain Robe-Grillet nin Yeni Roman adlı eserinden bu konuyla ilgili fikirlerini alıntılamak yerinde olacaktır: Yeni Roman bir evrim sürecidir. Yeni Roman biçimlerini arayan insanla dünya arasındaki bağlantıları anlatabilen yeni bir roman bulmaya, yani yeni bir insan bulmaya karar veren kişileri kapsıyor (Alain-Robbe Grillet,1981:31) diyerek yeni romanı geleneksel romandan ayırır. Çünkü Balzac romanında yazar, yeni bir şey anlatmak yerine, varolanı olduğu gibi aktarmaktaydı. 15

Başka bir değişle, yeni roman, klasik romana ait ne varsa ortadan kaldırmak ister. Örnekse, yeni roman zaman kavramı üzerinde çalışır. Yeni romanda zaman, bize takvim ve saatle bildirilen, günlük hayatta kullandığımız zaman değildir; insanın içindeki zamandır, kendi hissettiği zamandır. Klasik romandaki uzun mekân betimlemeleri ve kişi analizleri, biçim değiştirerek, nesnelerin uzun ve ayrıntılı betimlemeleri haline dönüşür. Klasik romanın insan odaklı anlatım biçimleri, yerini nesne odaklı biçimlere bırakmıştır. Bu anlatım şekli, daha önce de değindiğimiz gibi, nesnenin insandan daha önemli olduğu bir dünyayı anlatmada etkilidir. Kullanılan dil de yalın bir dildir. Fakat bazen yazarlar tarafından dilbilgisi kuraları da sorgulanır, uygulanmayan kalıplaşmış kuralların yanı sıra yeni dilbilgisi düzenlemeleri de denenir. Yeni romanın en önemli uygulayıcılarından bazıları, daha önce de sözettiğimiz gibi, Michel Butor, Zamanın Kullanım Çizelgesi (L Emploi Du Temps, 1956), Değişme (La Modification, 1957), Alain Robbe-Grillet, Silgiler (Les Gommes, 1953), Kıskançlık (La Jalousie, 1957) tır. Ayrıca, bu isimlere ek 16

olarak, Nathalie Sarraute, Yönelim (Tropisme), 1938, Robert Pinget, Adamın Biri (Quelqu un, 1965) Jean Ricardou ile Claude Mauriac ı saymak gerekir. Ayrıca, Jean Cayrol, Taşınma (Le Déménagement, 1956), Claude Simon, Rüzgâr (Le Vent, 1957), Marguerite Duras, Küçük Park (Le Square, 1955), yeni romanın gelişmesi için çalışmalar yapmışlardır. Yeni roman akımını, oluşum sürecinden itibaren ele aldığımız bu bölümde, bu akımın üzerinde ayrıntılı olarak durmuş; klasik romanın özelliklerini hatırlamakla da, aslında yeni romanın neye karşı olduğunu görmüş oluyoruz. Çalışmamızın bundan sonraki bölümünde yeni romanın anlatım teknikleri üzerinde duracağız. Bu bölümde inceleyeceğimiz teknikler, çalışmamızın ikinci bölümünde oluşturacağımız eser incelemelerinde de yararlı olacaktır. 17

1.2. YENİ ROMANDA ANLATIM TEKNİKLERİ Yeni roman yazarları, çalışmamızın bir önceki bölümünde de sözettiğimiz gibi, klasik romanın tüm yazım kurallarına karşı çıkmakta, onları değiştirmek, hatta ortadan kaldırmak, yerlerine yenilerini koymak, yaşadıkları dönemi daha iyi yansıtan bir roman yazımı oluşturmak istemektedirler. Yeni romanı daha iyi anlayabilmek için, klasik romandan ayrılan tüm yazım şekillerini başlıklar altında inceleyeceğiz. Yeni romancıların geliştirdikleri ayrıntılı betimleme ve ekleme-üst üste koyma yöntemlerini, zaman kavramını, anlatı kişilerini, iç içe anlatı yöntemini ve son olarak da metinlerarası ilişkiler yöntemlerini inceleme olanağı bulacağız. 1.2.1. AYRINTILI BETİMLEME Betimleme roman yazımında kullanılan önemli tekniklerden biridir. Klasik romanda, uygulanan ayrıntılı betimleme yöntemi, yeni romanda yön değiştirmiş gözükür. Klasik romanda, anlatıcı, bir gözlemcinin bilemeyeceği, göremeyeceği, kadar anlatır dış dünyayı, mekânı, roman kişilerini. Betimlemeler roman kişisini 18

romandaki en üst yere koyar. Tüm olayların onun etrafında dönmesini sağlar. Nesneler, klasik romanda insana bağımlı, insan olduğu için varolan, insanın sosyal statüsünü belirleyen, insanları tanımada okura yardımcı olan kavramlar olarak karşımıza çıkar. Michel Butor Roman Üstüne Denemeler adlı eserinde: Balzac la birlikte roman nesnelere boğulur. İnsanlık Güldürüsü nün kimi bölümleri, eski eşyalarla dolup taşan dev bir tavan arasına benzer. Bu nesneler, Balzac ın, bir toplumdaki temel sarsıntıyı gözler önüne sermesine yardımcı olacaktır (Butor,1991:80) diyerek nesnelerin dönemi yansıtmadaki işlevlerinden bahseder. Yeni romandaysa, betimlemeler sadece nesneler üzerinedir. Uzun betimlemelere rastlanmaz. Buna karşılık, kısa tutulan betimlemeler son derece ayrıntılıdır. Etrafta dolaşan bir kameranın, nesnelere odaklanıyor olduğu hissini yaratır. Teknik olarak, klasik romanın, masanın üzerindeki elmaya ulaşabilmek için, betimlemeye evden başlaması, sonrasında, odaya girmesi, odadaki eşyalardan bahsetmesi ve son olarak masaya ve masanın üzerindeki elmaya gelmesi mümkün iken, yeni romanda evden bahsedip, içeri girdiğini öğrendiğimizde, anlatıcının gözüne çarpan, doğrudan masanın üzerindeki elma olabilmektedir. Yeni romanda nesneler sadece varoldukları için, o andaki görünüşleriyle ve algılanışlarıyla betimlenirler. Algılandıkları şekilleriyle aktarılırlar. 19

Alain Robbe-Grillet Yeni Roman adlı eserinde, Eskiden betimleme varolan bir gerçekliği yeniden kurduğunu ileri sürerdi; şimdi ise, kendi gerçeğini yaratıyor. Eskiden betimleme eşyayı göstermek için kullanılırken, şimdi ise onları yok etmeye çabalıyor(alain-robbe Grillet,1981,90) der. İşte bu teknik, aslında gerçekliği kurma çabasındansa, onu yok edip, yerine yenisini kurma hatta kendi kendisini kurmasına izin verme girişimidir. Bir diğer açıdan Mehmet Rifat, çevirisini yaptığı Michel Butor un Roman Üstüne Denemeler adlı eserinin başlangıç bölümü için yazdığı Yeni Roman, Michel Butor ve Roman Üstüne Denemeler adlı yazısının Yeni Romanın Düşünsel Temelleri adlı bölümünde yeni romanın betimleme tekniği ile ilgili şunları söyler: Yeni romancıların betimlemeye yönelmelerinin düşünsel temelindeki nedense, ancak gerçek anlamdaki bir yazı tekniğinin dünyadaki nesneleri yakından tanımayı, kavramayı, sınırlarını belirlemeyi başarabileceği inancıydı (çünkü bu dünya ne yeterince anlamlıydı ne de saçma, yalnızca vardı. En önemli özelliği de var olmasıydı, öyleyse varolan tanınmalı, betimlenmeliydi (Butor,1991:9) 20

Bölümümüzün sonunda, yeni roman türünde kullanılan ayrıntılı betimleme tekniğini açıkça görmüş oluyoruz. Çalışmamızın bir sonraki bölümünde, yeni romanda zaman kavramına ve onun aktarılmasında kullanılan tekniklere değineceğiz. 1.2.2. ZAMAN AKIŞININ KURGUSU Bir önceki bölümümüzde yeni romanın, romanda betimleme yöntemine getirmek istediği yenilikler üzerinde durduktan sonra, şimdi de yeni romanda zaman kavramı ve onun aktarılması konusu üzerinde çalışacağız. Yeni romanda zaman kavramı, geleneksel romandaki aktarılışından biçimsel olarak farklılıklar gösterir. Buna göre, geleneksel romanda, romanın başlangıcından itibaren zaman kavramı bir çizgisellik üzerine kurgulanır. Sözü edilen zaman dilimi, kesin tarihlerle ve kesin saatlerle belirlenmeye çalışılır. Tam tarih gün, ay, yıl olarak aktarılır ve böylece romanın, gerçekçi bir zemine oturtulduğu düşünülür. Belirtilen bu zaman dilimi, belli bir süreklilik içerir ve olaylar bu süreklilik içinde gelişir. Olaylar oluş sıralarına göre sıralanır ve geriye dönüşlerle aydınlatılır. Bu 21

sayede kahramanların hayatları hakkında bilgi sahibi olunur ve olayları destekleyen, açıklığa kavuşturan geçmiş olaylar böylece aktarılmış olur. Yeni romanda zamanın verilişi açısından gerçeğe benzerlik düşüncesi, klasik romanla benzerlik taşımaz. Geleneksel romanın aksine, yeni romanda geriye dönüşler romandan çıkarılmak istenir. Çünkü yeni romancılara göre, anlatımda biraz önce bahsettiğimiz sadece varolanı konu etme düşüncesi, ancak böyle gerçekleşebilir. Kahramanların geçmişleri, iç dünyaları, öykünün geçtiği dönemle ilgili tarihsel bilgiler artık romanda verilmez. Böylece, roman kahramanları neredeyse nesnelerle aynı düzlemde yer alırlar. Michel Raimond, Romanın Krizi (La Crise du Roman) adlı çalışmasında, yeni romanda zaman kavramının, yazarın ne geçmişten bahsederek geçmişi ne de şimdiki zamandan bahsederek şimdiyi yakalayabileceği fikri etrafında oluştuğunu belirtir. Bunun sonucunda da yeni romanın öykü anlatmaya müsait bir roman türü olmadığının altını çizer. (Raimond,1969:245) Böylece, yeni romanda zaman kavramının, klasik romana göre farklı bir yapıda geliştiğini görmüş oluyoruz. 22

Bir sonraki bölümümüzde, roman kişisinin yeni romanda, kendine nasıl bir yer bulduğunu inceleyeceğiz. 1.2.3. ANLATI KİŞİLERİNİN KONUMU Klasik romanda, romanda adı geçen kişiler hakkında oldukça geniş bir bilgiye sahip oluruz. İlk olarak, adları soyadları, nereli oldukları, yaşları, ailevi yapıları, meslekleri ve hangi sosyal statüye ait oldukları, her biri için tekrar tekrar aynı özenle verilir. Fiziksel görünümleri yine aynı titizlikle verilirken, psikolojik analizleri de roman boyunca diğer bilgilere eşlik eder. Yeni romanın bakış açısıysa, romanda tüm bu bilgilerden kurtulmaktır. Çünkü asıl gerçeğe benzer olanın eski betimleme tekniği olmadığı konusunda fikir birliği içindedirler. Şöyle ki, roman kahramanı bizim için sokakta karşılaştığımız her hangi bir insandan farksızdır. Dolayısıyla bizim bu kişi hakkında fazlasıyla bilgiye sahip olmamız, gerçeklikten çok bir kurmaca gibi gözükmektedir. Bu bağlamda, yeni romancılar, okurun roman kahramanıyla ilk karşılaştığında bilemeyeceği ne varsa betimleme sırasında vermekten kaçınırlar. Okur romanda ilerledikçe, yani zaman içerisinde roman kahramanıyla tanıştıkça, onunla ilgili gerekli bilgiye sahip olabilecektir. 23

Roman kahramanı yeni romanda, romanın diğer öğeleriyle benzer bir öneme sahiptir artık. Ondan, erdemli olması veya insanüstü değerler göstermesi beklenmez. O da doğanın bir parçası, çoğu zaman edilgen, eskiden olduğu gibi aşırı mutluluklara, heyecanlara sahip olmayan birisidir. İşte daha önce de bahsettiğimiz gibi, bireyin 20. yüzyılda, toplum içindeki durumu böylece aktarılmış olur. Yine, Michel Raimond un, Romanın Krizi (La Crise du Roman) adlı çalışmasından öğrendiğimize göre, 19. yüzyılın burjuva kişisinde problemli bir durum vardır; yeni romanla beraber bu problemli durum roman kişisinden, yazarın bizzat kendisine geçmiştir. Romanın artık, psikolojik ve sosyal bir sorunu olmasından çok, kendisi başlı başına estetik ve edebi bir sorun haline gelmiştir(raimond,1969:249). 24

1.2.4. İÇ İÇE ANLATI YÖNTEMİ İç içe anlatı yöntemi, bir anlatı içerisinde diğer bir anlatıyı kullanma tekniği olarak tanımlanabilir. Bu teknik, kullanıldığı metinlerin konularına açıklık getirmek amacıyla eklenen sözler, sözceler veya başka metinlerin kendileri olabilir. Bir metnin düzlemi üzerinde, tamamlayıcı ve açıklayıcı bir başka düzlem oluşturur. İç içe anlatı yöntemi, gerçekte varolan, daha önceden bilinen, okunabilecek uzaklıkta olan bir başka metine yapılan göndermelerden oluşur. Yapılan alıntının, asıl metinle genel anlamda benzerlikler taşıması halinde, iç içe anlatı yöntemi bahsettiğimiz asıl metne, istenilen desteği sağlayabilir. Bu teknikle ilgili, Kubilay Aktulum Metinlerarası İlişkiler adlı eserinde, bu teknikten 1893 yılında Journal adlı eserinde ilk bahsedenin, André Gide olduğunu dile getirir(aktulum,1999:159). Şimdi de metinler arası ilişkiler tekniğini daha yakından inceleyelim. 25

1.2.5. METİNLERARASI İLİŞKİLER Metinlerarası ilişkiler okuma düzeyinde kendini gösteren bir tekniktir. İki metin arasındaki bağ, okuyucunun dikkati ve bilgisi dâhilinde açığa çıkabilir bilgilerdir. Bu bilgiler okur tarafından farkedildiği ölçüde metne anlam katarlar. Bu teknik kendini alıntılar, göndergeler şeklinde gösterir. Bu alıntılar ve göndergeler, roman kahramanının sosyal düzeyini, iç dünyasını yansıtırlar. Metinlerarası ilişkiler tekniği, karşımıza daha çok mitolojik göndermeler şeklinde çıkarlar. Michel Raimond, Romanın Krizi (La Crise du Roman) adlı çalışmasında, Michel Butor ve Alain Robbe-Grillet başta olmak üzere, çoğu yeni romancının eserlerinin mitolojik gerçeklik üzerine kurulduğunun altını çizer. Bu tekniğin çıkış noktasının, 20. yüzyıl yazarları James Joyce ve Franz Kafka ya ait olduğunu dile getirir(raimond,1969:245). Raimond a göre, Alain-Robbe Grillet ve Michel Butor, Oidipus efsanesini başka bir hikâyeye dönüştürerek kullanırlar(raimond, 1969,245). Çalışmamızın buraya kadar olan bölümünde, 20. yüzyıldan genel olarak bahsetmeye çalıştık. Bu yüzyılın insanlık açısından önemine değindik. Yüzyılın genel yapısına sıkıntı, çöküş ve karamsarlığın hâkim olduğunu saptadık. İnsanın, 26