1
2
Levent Mete TERAPÝ 3
Can Yayýnlarý: 1426 Türk Edebiyatý: 401 Levent Mete, 2004 Can Sanat Yayýnlarý Ltd. Þti., 2004 1. basým: 2004 3. basým: Nisan 2007 Yayýna Hazýrlayan: Faruk Duman Kapak Tasarýmý: Erkal Yavi Kapak Düzeni: Semih Özcan Dizgi: Gülay Yýldýz Düzelti: Nurten Sönmezcan Kapak Baský: Çetin Ofset Ýç Baský ve Cilt: Eko Basýmevi ISBN 978-975-07-0462-8 4 CAN SANAT YAYINLARI LTD. ÞTÝ. YAPIM, DAÐITIM, TÝCARET VE SANAYÝ LTD. ÞTÝ. Hayriye Caddesi No. 2, 34430 Galatasaray, Ýstanbul Telefon: (0212) 252 56 75-252 59 88-252 59 89 Fax: 252 72 33 http://www.canyayinlari.com e-posta: yayinevi@canyayinlari.com
Levent Mete TERAPÝ ROMAN CAN YAYINLARI 5
LEVENT METE NÝN CAN YAYINLARI NDAKÝ ÖTEKÝ KÝTAPLARI BÜYÜCÜLER / roman RÝKA NIN BEYNÝNDE / roman 6
7
8
1 Iþýk sýzdýrmayan karanlýðýn ortasýnda, ta nýma dýðým bir adamla birlikteydim. Onu, yü züm de, boynumda, göðüslerimde, kalçalarýmýn önün de ve arkasýnda hissediyor, çýkardýðý seslerin ve kokunun izini sürüyordum. Daðýlýp ge niþle miþ, bir insan ya da sýnýrlarý belli bir nesne ol mak tan çýkýp karanlýða dönüþmüþtü. Adamýn de ðil, karanlýðýn kollarýndaydým. Ayný zamanda büyük bir hýzla hareket ediyordum. Yerin derinliklerine, topraðýn altýna doðru ka yýp gidiyor, sonra bir yanardað tarafýndan püskür tülmüþ gibi fýrlayýp gökyüzüne çýkýyordum. Be denime dokunan karanlýk, gecenin karanlýðýna ka rýþýyor, gece beni devralýp benimle seviþmeye baþ lýyor, baþ döndürücü yüksekliklere kadar çý karý yor, bulutlarýn arasýnda dolaþtýrýyordu. Þehir çok aþaðýlarda kalýyordu o zaman. Konak Mey daný nýn üzerinden geçiyor, körfezi aþýp karþý ký yýya doð ru alçalarak apartmanlarýn çatýlarýna de ðecek gi bi oluyor, derken Yamanlar Daðý nýn zirvesine yük seliyordum. Rüzgâr, her yanýmý sürekli okþaya rak çevremde dolanýyor; ama en çok karþýdan, üzerine gittiðim yönden esiyordu. Ani bir manevrayla kentin caddelerine dön- 9
göð sünden geriye doðru ittim onu. Üç farklý süreci ayný anda yaþýyordum: ka ranlýk bir odada adamla aramýzda olup bitenler, hayalimde sürüp giden þehir turu ve kendimi an la - yýp sorunlarým için çözümler üretmeye yönelik dü þüncelerin birbirine ekleniþi. Biri ya da diðeri öne çýkýyor, bazen tümü birden güçlenip birbirine ka rýþýyor ya da hepsi ayný anda silinip yok olu yordu. Henüz, bu üç kanallý yaþantýnýn, hayatýma yön ve recek bir baþka üçlemenin habercisi ol du - ðu nu an layabilecek kadar bilinçlenmemiþtim, sý ra ora ya gelmemiþti henüz. Þato beni, düzlüðü çevreleyen ormanda do laþan duygularýn saldýrýlarýna karþý koruyor, de dim içimden. Düþünüyor, planlar yapýyor, sözcük leri ve fikirleri uygun biçimde yan yana ge tirip yeni düþünceler ve kararlar oluþturuyorum. Duy gular karþýsýndaysa tam tersine, elim kolum bað lanýyor, ne yapacaðýmý bilemez hale geliyor, ken dimi býrakýp oradan oraya savrulmaya baþlýyo rum. Tüm veriler yan yana getirildiðinde, be nim gibi bir düþünce insanýnýn, varlýðýný aklýn ko ru yucu gücüne borçlu olduðu açýkça görülüyor. Bu arada adam acý çekiyormuþ gibi inlemeye, cin sel iliþkinin kendine özgü ritmini bozup can çe kiþmeye benzeyen kasýlmalar oluþturan þu bo þal ma hareketini yapmaya baþlamýþtý. Onu zihnim de geriye doðru itip yok saymaya çalýþarak, dü þünmeye devam ettim. Öyleyse, dedim, yýllardýr içinde yuvarlanýp durduðum, mutluluk kap süllerinden psikoterapilere kadar her türlü yar dýmý almama raðmen, kendimi bir türlü kurta- 10
dü ðümde, bir süre kalabalýðýn arasýndan geçerek, onlarla bu tuhaf durumda, birbirine yönelmiþ ve iç içe geçmiþ iki çýplak gövdeden birisi olarak göz gö ze gelmenin tadýný çýkardým. Çarpýþma kor kusuyla yapýlan bir anlýk kaçýnma hareketlerinden ve kýsa ses patlamalarýndan oluþan bir karýþýklýðý geride býrakarak ilerliyordum. Tüm kenti karþýsýna almýþ bir meydan okumaydý bu. Doyurucu, mut luluk verici ve þýmartýcýydý. Ciðerlerimi titreten müthiþ bir müzik bana eþlik ediyordu. Onu kafamýn içinde taþýyor, ritmini ve þiddetini giderek artýrýp doyum anlarýnda en yük sek noktaya çýkarýyor, gücüm yettiðince ora da tutuyordum. Yaylýlar ve nefesliler eþliðinde týrmanýlan zirveye, vurmalýlar dev bir yumruk ya da bombardýman gibi iniyor; beni, adamý, geceyi ve karanlýðý bir anda, sonuna kadar eziyordu. Zamanýn neredeyse duracak kadar ya vaþ la dýðý, bitmek bilmez gecelere katlanmak için oy na dýðým oyunlardan birisiydi bu. Bu arada bazý fikirler, dört bir yanýmda geminin yaný sýra yüzen yunuslar gibi yarýþýyor, iç lerin den biri ya da birkaçý hýzlanýp öne çýkýyor ya da birden duraklayýp geride kalýyordu. O gece tüm fikirler tek bir konuyla ilgiliydi. Profesör Jung un kuramýna göre ben bir düþünce in sa nýyým, diyordum. Böyle tuhaf ve alýþýlmadýk bir þey kafamýn içinde dönüp duruyordu. Geniþ bir düzlüðün ortasýna kurulmuþ bir akýl þatosunda yaþýyo rum, diye geçiriyordum içimden. Ada mýn ha reketleri giderek hýzlanmýþ, parmaklarýný ca nýmý yakacak kadar omzuma geçirmiþti. Hu zur suz bir ses çýkararak, omzumu çektim ve diðer elim le 11
ra madýðým ruhsal sorunlarý neden aklýn gücüyle, ustaca planlanmýþ entrikalar yoluyla çözmeyeyim, sahip olduðum gücü niçin kökten bazý çözümler için kullanmayayým? Derken, adamýn çýkardýðý sesler ve kafamdaki müzik, ayný anda susup beni mutlak bir sessizli ðin ortasýnda býrakýverdiler. Göðsümün üze rinde anlamsýz bir aðýrlýk haline gelmiþ olan çýplak göv deyi itip altýndan sýyrýldým. Cadde boyunca için de yol aldýðým akýþ giderek yavaþlamýþ, neresi olduðunu çýkaramadýðým ara sokaklarda dur ma noktasýna gelmiþti. Ýki katlý eski binalar, göz le rini erdemle yummuþ yaþlýlar gibi, sokak lam balarýnýn cýlýz ýþýklarýyla seyrel tilmiþ bir karanlý ðýn ortasýnda yüz yüze duruyor, ortalýkta kims eler görünmüyordu. Yataktan kal kýp ýþýðý açtým. Adam, bedeninin ani bir kývrýlýþýyla dönüp baþýný yas týðýn altýna soktu. Hayali yol cu luðumun gö rüntüleri, sabun köpüðü patlamasý gi bi birden yok olurken, sorunlarýmýn çözümü için verdiðim ka rar nedeniyle mutluluk duydum; bu duygunun et kisiyle adamýn kýçýna bir þaplak in dirdim. Sonra giyindim ve oradan çýktým. Yarýyýl tatilinde kýzlar memleketlerine gidince evde yalnýz kalmýþtým. Yataðýma uzanýp içinde Jung un, insanlarý duygu ve düþünce alanýndaki güç lerine göre iki gruba ayýrdýðý konuþmalarýn bu lunduðu Tavistock Konferanslarýyla LeGuin in ka ran lýk çaðlarda geçen olaylarý anlattýðý bilimkur gu romanlarýný birlikte okuyordum. Gözümde duy gularla düþüncelerin, ormanlar, þatolar, ejderha larla iç içe geçtiði görüntüler canlanýyordu. Ak þam olunca, barlara takýlýp oradan 12
bulduðum bi ri siyle yatýyor, onunla birlikteyken, gündüz oku duðum kitaplardan beslenen düþüncelere dalýyordum. Adamýn yanýndan ayrýldýktan sonra da görüntüler peþimi býrakmamýþ, yol boyunca kafamýn içinde dolanýp durmuþlardý. Öfke, kara kahverengi bir hayvandý örneðin. Çelik kaslardan oluþ muþ tu. Bir yere dokunduðunda ya da bir baþkasý ona dokunduðunda zýplayýp taklalar atmaya, ken di çevresinde topaç gibi dönmeye baþlýyor; so nu na kadar açýk, kanlý gözlerinden ve aðzýndan alev ler püskürterek, ayný anda hepsi birbiriyle da la þan yüz köpekmiþçesine kendine çatýp kendisiyle boðuþuyor; gözüne kestirdiði her neyse ona doðru ko þup aðzýna, pençesine ya da neresine gelirse ora sýyla paralamaya baþlýyordu. Kýskançlýk, parlak yeþil pullarla kaplýydý. Göz leri kýsýk, bakýþlarý kuþkucu, mesafeli ve aþaðý layýcýydý. Aðzýný açmadan, dudaklarýnýn arasýndan, çatal bir dile benzeyen incecik, mavi bir alev çý karýyor, bu alev dokunduðu yerde giderek ya yýl an yangýnlara yol açýyordu. Sevgi, kocaman karýnlý ve tombuldu. Büyük, can lý ve anlamsýzlýk sýnýrýna dayanmýþ bir içtenlik taþýyan, aðlamak üzere olduðu izlenimi veren nemli gözlerle bakýyor, kedi gibi mýrýltýlar çý ka rarak durmadan bir þeylere, oradan geçen bir baþka duy guya, bir aðaca ya da hiçbir þey yoksa kendi ken disine sürtünüyor, geniþ ve dolgun diliyle uzanýp önüne geleni þapýr þupur yalýyordu. Baþka bir sürü duygu daha vardý orada, her bi ri farklý özellikler taþýyor, diðerleriyle bir bi çimde iliþkiye giriyor ya da yalnýz kalýyordu. Öy le si- 13
ne büyük ve o denli hareketliydiler ki, on la rý çok uzaktaki bir aðacýn arkasýna saklanýp iz le meye ça lýþýrken, daha baþýnýzý çýkardýðýnýz anda, kendini zi soluk almanýza fýrsat vermeyecek kadar üzeri nize abanmýþ ve hâlâ inanýlmaz bir hareketliliði sür düren devlerin ortasýnda bulabilirdiniz. Düþünce þatosunun sözcükler ve fikirlerden oluþ muþ duvarlarý, tüm bu korkunç yaratýklarýn kar þýsýnda büyülü bir güç alaný gibi duruyor, en kü çük bir gedik vermiyordu. Örneðin, öfke ve sev gi, birbirlerine sarýlýp birbirlerini ve kendilerini kovalayarak, durmadan çýrpýnan çýlgýn bir yu mak halinde, korkunç bir hýz ve azgýn bir güçle üze rine doðru geldiðinde, dehþet verici sonuçlara yol açacaðýný sandýðýnýz çarpýþmaya ramak kalmýþ ken, duvarda Neden? diye bir sözcük belirip on larý bulunduklarý yere çivileyiveriyordu. Bu ara da, Öfke duymak için yeterli neden var mý? ya da Bu kadar sevgiyi hak edecek ne yapýldý? tü rün den cümleler yan yana, alt alta gelip birbirinin için den geçerek bir örgü oluþturuyor ve az önce yu varlanýp gelen iki duyguya, ayaklarýný sürüye rek ormana geri dönmekten baþka çare kalmýyordu. Görüntüler böyle sürüp gidiyordu. Sonra birden, Eðer kiþiliðimdeki bozulma, gi de gele kapýlarýný aþýndýrdýðým psikiyatri uz man larýnýn dediði gibi, annemle babamýn doðru düz gün ya da hiç olmazsa ortalama insanlar olma ma larýndan kaynaklanýyorsa, yeterli sevgi ve ilgi görmediðim için böylesine duygusal iniþ çýkýþlarla dolu bir hayat sürmek zorunda kalýyorsam, ken dime, neden bu boþluðu dolduracak, ge rek si nim duyduðum yakýnlýðý ve uygun 14
davranýþlarý gös terebilecek bir anne ve baba bulmayayým? di ye bir soru belirdi. Kimsenin yardýmý olmadan böyle bir giriþimin üstesinden gelebilirdim. Bir süredir az ça bayla çok para kazanmanýn yolunu bulmuþtum. Kendisi de bu iþlerin içinde olan bir arkadaþým be ni bir adamla tanýþtýrmýþtý; onunla bir yerlerde ye - mek yiyor, sonra gidip garsoniye rinde birkaç sa at birlikte oluyordum ve bana öðrenci bütçesiy le kýyaslandýðýnda neredeyse bir servet ödü yor du. Üstelik bu iþi, salaþ öðrenci ev le rinde ya da her an kapýyý açýp içeri girebilecek bir aile bü yü ðü nün korkusuyla saati ve kapýyý kollayýp duran, henüz ergenlik sivilcelerinden kurtulamamýþ, toraman bir çocukla deðil; iyi döþenmiþ bir apartman dairesinde, güvenli, rahat ve ne iste di ðini bi len bir adamla yapmanýn kendine özgü bir konfo ru vardý. Para, bu tür adamlara kendilerine sevgili tutma hakký verdiði gibi, bana da bir anne-baba ki rala ma olanaðý saðlayabilirdi. Entrika kurma yet e - ne ði bu noktada devreye girecekti. Hazýr ka lýp larý kullanmak için özel bir yaratýcýlýða ihtiyaç duymayabilirdiniz; ama bir öncüyseniz, mutlaka bazý kü çük buluþlar yapmanýz, daha önce akýl edilmemiþ fikirler geliþtirmeniz gerekiyordu. Birkaç günlük zihinsel çaba beklediðimi verdi ve beni parlak bir çözümle ödüllendirdi. Ken dime, þehrin ruhsal dengesinin korunmasýnda önem li yer tutan bir karý-kocayý anne ve baba olarak seçmeye karar verdim. Adam, üniversite deki psi kiyatri kliniðinde öðretim üyesi, kadýnsa özel bir psikanaliz enstitüsünün yöneticisiydi. Onlarý 15
ge çen yýl bir televizyon programýnda görmüþtüm. Bir divanda yan yana oturuyor; divanýn hemen ya nýndaki koltuða kurulmuþ, dudaklarýný büzerek fiil çekimlerindeki kurallara tam uygunluk ha lini özellikle belirtmek ister gibi aþýrý vurgularla, neredeyse heceleyerek konuþan bir kadýnýn so ru larýný yanýtlýyorlardý. Baþlangýçtaki tanýtýmdan, her ikisinin de profesör olduklarýný, kadýnýn Fran sa da psikoterapi eðitimi aldýktan, bir süre Pa ris te konunun önemli isimlerinden birisiyle ve da ha sonra baþka bir merkezde bir baþka önemli psi koterapistle birlikte çalýþtýktan sonra yurda dö nüp bu enstitüyü kurduðunu; adamýnsa uzun sü redir deðiþik psikoterapi tekniklerini birbiriyle kar þýlaþtýran araþtýrmalar yaptýðýný, bu çalýþma larýyla bir ödül almýþ olduðunu, sabahlarý üniversite de, öðleden sonra ve akþamlarý muayeneha nesinde bulunduðunu öðrenmiþtim. Evet, birlikte ça lýþ mýyorlardý; çün kü bu kendilerini etki altýnda kal madan, özgürce geliþtirmelerini saðlýyordu, da ha geniþ ve farklý kesimlere hizmet veriyor, de ði þik izlenimler ediniyorlardý. Konuþma bu þekilde uzayýp gidiyordu. Aklýmda en çok kalan yanlarýysa, gözleriyle bu run kökleri arasýna sýkýþtýrýp hafif ve ölçülü bir ça bayla orada tutuyor gibi göründükleri huzur ve kav rayýþ yüklü bakýþlarýydý. Terapistlere, eðitimle rini tamamladýklarýnda sertifikayla birlikte me zu niyet hediyesi olarak takýldýðýný düþündüðüm o tanýdýk bakýþtý bu; ama onun daha geliþmiþ, öl çülü ve kontrollü bir aþamasýydý herhalde. Her þe yin farkýndayým, ama anlayýþ gösterip görmezden geliyorum, býçkýnlýðýna düþmüyor- 16
lardý örne ðin. Ayný zamanda, kendinden geçme sýnýrýnda du ran bir gevþeklikle, Anlatýn, dinliyorum, diyen o sinir bozucu özensizliðe de çok uzak duran ba kýþ lardý bunlar. Bu ortak nokta onlarý birbirine bað lýyor, hatta aynýlaþtýrýyor; orada, sýk rastlan ma yan bir türe ait iki yaratýk olarak bulunduklarý iz lenimi yaratýyordu. Çevreye, yani du dak larýný bü zerek konuþan kadýna, stüdyodaki kü çük se yir ci kalabalýðýna ve telefon yoluyla soru so ran izleyicilerin seslerine öylesine mesafeli ve birbir le rine o denli yakýndýlar. Bakýþlarý karþýlaþtý ðýn da, aralarýnda, baþkalarýna bakarken asla or taya çýk mayan, çok farklý, özel bir alýþveriþ oluyor, san ki gözleri arasýnda bir ýþýn gidip geliyordu. Özellikle, Amerika da psikoloji eðitimi görmek te olan kýzlardan söz ederken bu uyumun zir ve sine ulaþmýþlar, kýsa bir an için neredeyse bir duygusal aþýrýlýk haline girip çýkmýþ, bedenleri ve ruh larýyla eriyerek, çok uzaklardaki yavrularýyla bir leþmelerini saðlayan bir sývýlaþmaya uðramýþlar dý. Ben de buradaki üniversitede uzatmalý bir psikoloji öðrencisiydim, benim de bir ailem ol muþ tu, ama bu olaðanüstü duygudan öylesine uzak bir hayat sürüyordum ki. O anda, çocuklarýna sahip çýkmayý bir kez olsun aklýndan geçirme yen annemden ve yaþarken yol açtýðý yýkýmlar yet mezmiþ gibi ölürken de hayatlarýmýzý ze hirlemeyi sürdüren, aþaðýlýk bir adam olarak hatýrladý ðým babamdan her zamankinden çok daha fazla nef ret etmiþtim. Yirmi beþ yýldýr yeterin ce yoksun luk ve sevgisizlik çektikten sonra, þimdi artýk on lar gibi sevgi dolu ve sevgiyi karþýsýndakine 17
uygun biçimde iletme konusunda uzmanlaþmýþ birilerini kendime anne ve baba olarak edinebilir, bir likte sývýlaþma duygusunun içinde ben de yer alabilirdim. Adamýn muayenehanesini ve kadýnýn yönettiði özel psikanaliz enstitüsünü arayýp her ikisi nin sek reterlerinden birer randevu almak baþlangýç için yeterliydi. Eþzamanlý iki yolculuk için iki bi let almak gibi bir þeydi bu. Giriþtiðim iþin ne ka dar zor ve engellerle dolu olduðunun farkýndaydým. Karþýmdaki gücü çok iyi tanýyordum. Yýl lar dýr onlar beni incelerken ben de boþ durmamýþ, ruh sal yapýlarýnýn deðiþik açýlardan fotoðraflarýný çek miþ, elde ettiðim verileri yan yana koyup güç lü ve zayýf noktalarý konusunda kapsamlý bir bi ri ki me ulaþmýþtým. Örneðin, böyle bir giriþimde en bü yük mücadelenin, görüþmelerde iletiþimin tek yanlýlýðýný garanti eden güç alanýnýn geçilmesi sý ra sýnda yaþanacaðýný tahmin edebiliyordum. Bu gö rün mez düzenek sayesinde, kendileriyle ilgili her tür lü bilginin karþý tarafa ulaþmasýný engelliyor ve sizin, yalnýzca yüzlerine takmýþ olduklarý mas ke lerle iliþkiye geçmenize izin veriyorlardý. Ola ðan tedavi görüþmelerinde bunun sakýncasý ol ma yabilirdi, ancak terapistinizi bir insan olarak is tiyorsanýz, elbette güç alanýný geçmeniz, mas ke yi çekip arkasýndaki kiþiye ulaþmanýz gerekecekti. Belki bazý küçük delikler açarak aradan içeri sýz maya çalýþmalý ya da büyük bir patlamayla onu ha vaya uçurmalýydým. Geliþecek olaylar hangi yön temin daha etkili olduðu konusunda ipuçlarý sað layacaktý. Sezgilerime güveniyordum. Öte yan dan, bu iþin 18
Terapi 19/2
20