Madde 214 - (1) Suç işlemek için alenen tahrikte bulunan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.



Benzer belgeler
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA

3984 sayılı kanunda şeref ve haysiyet

Türk Rekabet Hukukunda Tekerrür

ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI

CEZA HUKUKU (FĐNAL SINAVI) 1- TCK ye göre, aşağıdakilerden hangisi davayı düşüren nedenlerden biri değildir?

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Genç Asliye Ceza Mahkemesi

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Ali Kemal Yıldız Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Madde 318. Halkı askerlikten soğutma

I. Genel Bilgiler Ülkeler arasındaki hayat standartlarının farklılığı, bazı ülkelerde yaşanan ekonomik sorunlar, uygulanan baskıcı rejimler, yaşanan

ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ - 2-

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker

(2) İstiklal Marşını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

CEZA YARGILAMASI KAPSAMINDA İHAM UYGULAMASINDA KLON DAVA KAVRAMI

Basında Sorumluluk Rejimi. Medya Ve İletişim Ön Lisans Programı İLETİŞİM HUKUKU. Yrd. Doç. Dr. Nurhayat YOLOĞLU

1982 Anayasası nın Cumhuriyetin Nitelikleri başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti nin bir hukuk devleti olduğu kurala bağlanmıştır.

ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine İlişkin Tarihli Yönetmeliğin 11 ve 19. Maddeleri Anayasaya Aykırıdır

Harf üzerine ÎÇDEM. Numara

CEZA HUKUKU ÖZEL HÜKÜMLER

Türkiye Büyük Millet Meclisi nde ( TBMM ) 26 Mart 2015 tarihinde 688 Sıra Sayılı Kanun ( 688 Sıra Sayılı Kanun ) teklifi kabul edilmiştir.

Av. Arslan NARİN ÜST KURUL BAŞKAN YARDIMCISI 2011

Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Kanun No Kabul Tarihi :

TEMEL YASALAR /DÜZENLEMELER

T.C. KİLİS VALİLİĞİ GKK ALIMI BAŞVURU SEÇME SINAVLARI KILAVUZU

A. Mahkememizin Başvuru Yetkisinin Olup Olmadığı

HAYATA KARŞI SUÇLAR. Madde 81- (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, MÜEBBET HAPİS CEZASI ile cezalandırılır.

Kabul Tarihi :

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

1. Ceza Hukukunun İşlevi, Kaynakları ve Temel İlkeleri. 2. Suçun Yapısal Unsurları. 3. Hukuka Aykırılık Unsuru

Arş. Gör. F. Umay GENÇ

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

ANAYASA DEĞĠġĠKLĠKLERĠ HAKKINDA GÖRÜġ VE ÖNERĠLERĠMĠZ

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma

T.C. D A N I Ş T A Y ONİKİNCİ DAİRE Esas No : 2011/6627 Karar No : 2015/4677

ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR

TÜRK CEZA KANUNU İLGİLİ MADDELERİ KANUN NO: Taksir. (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde. cezalandırılır.

KARAPARA AKLANMASININ ÖNLENMESİ

İçindekiler İKİNCİ BAB HÜRRİYET ALEYHİNDE İŞLENEN CÜRÜMLER. Birinci Fasıl Siyasi Hürriyet Aleyhinde Cürümler

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ. Hasan Celal GÜZEL-TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:65849/01) NİHAİ KABULEDİLEBİLİRLİK KARARININ ÖZET ÇEVİRİSİ

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGININ GÖREV ALANI

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

MESLEK ÖRGÜTÜNÜN GöREV ÇAĞRISINA KATILMAK SUÇ MUDUR? BU NEDENLE HUKUKİ BİR YAPTIRIM UYGULANABİLİR Mİ?

YENİ TÜRK CEZA KANUNU BAĞLAMINDA İÇTİHAT MI REFORM MU?

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

Sağlık Çalışanlarının Maruz Kaldığı Şiddete Karşı Ceza Hukuku Tedbirleri Almanya daki son kanun değişiklikleri ve Türk ceza hukukundaki durum

HUKUK KURALININ ÖZELLİKLERİ. Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

FETHİYE. Tübakkom 10. Dönem Sözcüsü. Hatay Barosu.

: İstanbul Barosu Başkanlığı

ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR S. R. BAŞVURUSU

Buna müteakip TBMM Plan Bütçe Komisyonunda değişen metin ise;

REKABET FORUMU HUKUK EKONOMİ-POLİTİKA

İNSAN HAKLARI GÜNDEMİ DERNEĞİ TCK PROJESİ İZMİR ATÖLYE ÇALIŞMASI SONUÇLARI

CEZANIN TEŞDİDEN VERİLMİŞ OLMASI SANIK LEHİNE OLAN KANUNU UYGULAMA YENİ YÜRÜRLÜĞE KONULAN KANUNDA CEZANIN ALT VE ÜST SINIRLARININ ARTTIRILMASI

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

DANIŞTAY BAŞKANLIĞI NA

Sayı: Ankara, 24 /03/2014 ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA

4734 sayılı Kamu İhale Kanununda düzenlenen cezai ve idari yaptırımlar ile sorumluluk hükümleri; İhale dışı bırakılacak olanlar, İhaleye katılamayacak

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KARAR. Başvuru Numarası: 2013/8492. Karar Tarihi: 8/9/2014 İKİNCİ BÖLÜM KARAR

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

ADLİ TIBBİ AÇIDAN ADLİ PSİKİYATRİ

ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ORTAÖĞRETİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİ. Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller

KAHTA KAYMAKAMLIĞININ GEÇĠCĠ KÖY KORUCUSU ALIMI ĠLANI

TÜRK HUKUK DÜZENİNDE MEVCUT YAPTIRIM TÜRLERİ. Dr.Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Esas Sayısı : 2015/58 Karar Sayısı : 2015/117

İDARİ YARGI DERSİ (VİZE SINAVI)

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı Adalet Meslek Etiği Dersleri

Adresini tespit edemedim. ARZ EDİLEN MAKAM : DÜZCE NÖBETÇİ CUMHURİYET SAVCILIĞI

İDARENİN TAKDİR YETKİSİ VE YARGISAL DENETİMİ

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

2014 YILI MAHALLİ İDARELER SEÇİMİNDE ADAY OLMAK İSTEYEN KAMU GÖREVLİLERİYLE İLGİLİ REHBER

MÜKERRİR HÜKÜMLÜLERİN İNFAZINDA MÜDDETNAME HESAPLAMALARI:

BİLGİ GÜVENLİĞİNİN HUKUKSAL BOYUTU. Av. Gürbüz YÜKSEL GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

Türk Ceza Kanunu 301.madde ve AB Uygulamaları

Cinsel taciz suçu TCK. nun 105 inci maddesinde düzenlenmiştir. Burada;

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

ÇIKAR AMAÇLI SUÇ ÖRGÜTLERİYLE MÜCADELE KANUNU. (Resmi Gazete ileyayımı: Sayı: 23773)

ELAZIĞ VALİLİĞİNE (Defterdarlık) tarihli ve /12154 sayılı yazınız

ZAMANAŞIMI SÜRESİ GEÇTİKTEN SONRA DİSİPLİN CEZASI VERİLMESİ

SPKn İDARİ PARA CEZALARI

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

ÜNİTE:1. Kurallar, Devlet ve Hukuk ÜNİTE:2. Hukukun Uygulanması ÜNİTE:3. Hukuk Sistemleri ve Türk Hukuk Tarihi ÜNİTE:4. Yargı Örgütü ÜNİTE:5

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

2015 YILI 25. DÖNEM MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMİNDE ADAY OLMAK İSTEYEN KAMU GÖREVLİLERİYLE İLGİLİ REHBER

İşveren Uygulamaları kapsamında Kişisel Verilerinin İşlenmesi

Türkiye de Çocukların Terör Suçluluğu. Dr. Yusuf Solmaz BALO

KADINA ŞİDDET SAATLİ BOMBA MI? ERAY KARINCA

VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO:420) Resmî Gazete 7 Aralık 2012 CUMA Sayı : Maliye Bakanlığından:

KAMU ĠHALE MEVZUATI. c) İhaleyi yapan idarenin ihale yetkilisi kişileri ile bu yetkiye sahip kurullarda görevli kişiler.

2 Kasım Sayın Bakan,

İlgili Kanun / Madde 506 S. SSK. /68

Dr. SEYİTHAN GÜNEŞ Emekli Hakim HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI

OSMAN KAVALA DOSYASI YARGIYI YARGILAMA

T.C. DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU E. 2011/76 K. 2014/1397 T

Beraat Eden Sanıklar Müdafiinin Vek âlet Ücreti

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO

Transkript:

1 Madde 214 Suç işlemeye tahrik Madde 214 - (1) Suç işlemek için alenen tahrikte bulunan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Halkın bir kısmını diğer bir kısmına karşı silahlandırarak, birbirini öldürmeye tahrik eden kişi, onbeş yıldan yirmidört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Tahrik konusu suçların işlenmesi halinde, tahrik eden kişi, bu suçlara azmettiren sıfatıyla cezalandırılır. Madde gerekçesinde her ne kadar kamu barışı açısından ifade ettiği tehlike nedeniyle, zararlı neticenin doğmasını beklemeden ve iştirak kurallarından bağımsız olarak ceza yaptırımı altına almak gerekmiştir denilmişse de buna katılmamaktayız. Suç işlemek için alenen tahrikte bulunmak sınırları belirsiz ve geniş yorumlanmaya elverişli bir ifadedir. Maddenin 1. fıkrasında tahrik etmek cezalandırılmakta, 3. fıkrada ise suçun işlenmesi halinde tahrik edenin azmettiren sıfatıyla cezalandırılacağı öngörülmektedir. Yargının ifade özgürlüğüne ve demokratik haklara mevcut yaklaşımı göz önüne alındığında, 1. fıkranın ifade özgürlüğü önünde ciddi bir engel oluşturması mümkündür. Suç unsurlarının net olmayışı nedeniyle, devlet adına karar verdiği psikolojisinde olan bazı yargı mensupları elinde, bu özgürlüğe yönelik ağır ihlallere sebep olabilecek niteliktedir. AİHM de, İncal Türkiye ve Zana Türkiye davalarında da olduğu gibi, genellikle, açıklanan düşüncelerin şiddet kullanılmasını, silahlı mücadeleyi veya ayaklanmayı... teşvik edip etmediği hususunu, suç çizgisinin saptanması açısından belirleyici bir ölçüt olarak ele almaktadır. Kamusal müdahalenin haklı görülebilmesi için, yazarın ya da konuşmacının amacı, kullandığı sözcüklerin ağırlığı yeterli bulunmamakta, toplumsal etki ve sonuçları da değerlendirilmelidir. Oysa bu maddede, fiilin toplumsal etki ve sonuçları somut olarak tanımlanmış ve metinde yer verilmiş değildir. Esasen yasadaki tüm tehlike suçlarında var olan sakınca burada da devam etmektedir. Birçok düşünce açıklamasının, özellikle muhaliflerce yapılanların, uygulayıcının öznel yorumuna ve açıklamada bulunanın kimliğine bağlı olarak kamu barışı açısından tehlike oluşturduğu gerekçesiyle cezalandırılmak istenmesi olasıdır. Maddenin 2. fıkrasında tahrikin silahlandırarak yapılması suç unsuru olarak belirlendiğinden aynı şekilde kalmasında sakınca bulunmadığı kanısındayız. Bu nedenlerle, maddenin 1. fıkrası ve buna bağlı olarak işlerliğini yitirecek olan 3. fıkrası metinden tümüyle çıkarılmalıdır. Bu durumda önerilen madde metni şu şekildedir:

2 Suç işlemeye tahrik Madde 214 Halkın bir kısmını diğer bir kısmına karşı silahlandırarak, birbirini öldürmeye tahrik eden kişi, on beş yıldan yirmi dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Madde 215 Suçu ve suçluyu övme Madde 215 - (1) İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İşlenmiş olan bir suçu övmek ve işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen övmek eylemlerinin kapsamı ve sınırları belirsizdir. Soyut bir durumun cezalandırılması öngörülmüştür, nitekim maddenin gerekçesinde de işlenmiş olan suç tan kastın ne olduğu belli değildir. Uygulayıcıların algılamaları ve sübjektif yaklaşımları tehlikeli biçimde önem kazanmaktadır. Bir düşünce açıklamasının övgü içerip içermediği dahi kişiye bağlı olarak değişebilecek niteliktedir. Bu anlama gelebilecek sayısız düşünce açıklaması örneği verilebilir. Nitekim yasa maddesinin bu sakıncaları derhal ortaya çıkmaya başlamıştır. Geçtiğimiz aylarda bir siyasi partinin ilçe yöneticisi Artık ne asker ne de gerilla ölmesin dediği için gerilla sözcüğüyle suçlunun övüldüğü gerekçesiyle bu maddeden yargılanmış ve cezalandırılmıştır. Ülkemizdeki hukuk pratiği göz önünde bulundurulduğunda, bu yasa maddesinin özellikle siyasal konjonktüre bağlı olarak ve muhaliflere karşı işletileceği yönünde ciddi kaygı oluşmaktadır. Her halükarda övme kavramı düşünceyi ifade özgürlüğü kapsamında düşünülmeli ve ifade özgürlüğünü doğrudan tehdit eden bu madde yasa metninden tümüyle çıkarılmalıdır. Madde 216 Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama Madde 216 - (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

3 (3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Maddenin bu haliyle eşcinsellere, tanrıtanımazlara ya da komünistlere vb. yönelik aşağılamalar suç konusu olmamaktadır. Maddenin 2. fıkrasında cinsiyet sözcüğü yer almaktaysa da bununla sadece kadın ve erkek amaçlandığından, maddenin 1. ve 2. fıkralarına cinsel yönelim ibaresi eklenmelidir. Ayrıca her iki fıkraya siyasi ve felsefi inanç ibaresi eklenmeli ve böylece toplumun tüm kesimleri yasa koruması altına alınmalıdır. Fiili durumda anılan bu gruplara yönelik her türden aşağılamalar neredeyse olağan kabul edildiği bilinmektedir. Yasakoyucunun da düzenlemeyi yaparken bu genel yaklaşımdan sapmadığı görülmektedir. Hiçbir toplumsal grubun aşağılanmaması gerekmektedir ve ayrımcı içerikteki böyle bir düzenleme uluslararası insan hakları standartlarına aykırı olduğu gibi anayasal eşitlik ilkesine de aykırıdır. Maddenin 2. fıkrasında da, 1. fıkraya paralel olarak, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde ibaresi eklenmelidir. Maddenin 3. fıkrasında yeralan Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama şeklindeki suç tanımı uygulayıcıların geniş yorum yapmalarına imkan verecek niteliktedir. Dinsel değerlerin aşağılanması elbette istenecek bir durum değildir. Ancak, bu değerlerin, benimseyenlere rahatsızlık verecek düzeyde olsa dahi, eleştirilmesi de ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Düşünceleri açıklarken kullanılan ifadelerin halkın bir kesimi tarafından olağan karşılanırken diğer bir kesimince aşağılama olarak algılanması her zaman mümkündür. Ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğunun Müslüman olduğu gözetildiğinde, düzenlemenin özellikle bu büyük dinsel grubun hassasiyetleri gözetilerek hazırlandığı düşünülmektedir. Yine burada düşünce açıklamasının gerçekleştiği yerdeki insanların dine bakışı, o dönemdeki toplumsal konjonktür ve yasa uygulayıcılarının dinsel inancı ciddi ölçüde etkili olabilir. Kaldı ki, fıkrada yer alan fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde ifadesi bu fıkranın birçok durumda uygulanmasını olanaksız hale getirebilecektir. Zira, aşağılama suç kabul edilmekle birlikte, bu aşağılamanın sayıca az kimseden oluşan ya da toplumsal yaşamda etkisi bulunmayan dinsel gruplara yönelik olması halinde bu maddenin işletilemeyeceği ortadadır. Örneğin, İslamiyet e yönelik aşağılayıcı söz ve davranışların cezalandırılması neredeyse kesin iken Hristiyanlık a yönelik aşağılamalar cezasız kalabilecektir. Sünni mezhebine mensup vatandaşlar için koruma var iken Süryani vatandaşlarımız için böyle bir koruma fiilen varolmayacaktır.

4 Dinsel değerler hakkındaki eleştirel düşünce açıklamalarının madde kapsamında değerlendirilmesi olasılığı çok yüksektir. Bu nedenle 3. fıkradaki düzenlemenin ifade özgürlüğüne yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğu ve fıkranın yasa metninden tümüyle çıkarılması gerektiği kanısındayız. Sonuç olarak maddenin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesi önerilmektedir: Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama Madde 216 (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, siyasi ve felsefi inanç, cinsel yönelim, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, siyasi ve felsefi inanç, cinsiyet, cinsel yönelim veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İKİNCİ GÖRÜŞ Maddenin 3. fıkrası toplumsal bir ihtiyacı karşılaması nedeniyle mevcut şekilde korunmalıdır. Maddenin 2. fıkrasına, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde kaydı eklenmelidir. Zira madde gerekçesinde de belirtildiği gibi tanımlanan suç, soyut tehlike suçu olmaktan çıkarılmış ve somut tehlike suçu haline getirilmiştir. Yaşar Kemal Türkiye davasında AİHM,...çatışan taraflar arasındaki uzlaşmaz eleştiren makalede, genel anlamda şiddeti tahrik eden, silahlı direnişi özendiren veya bölge halkını ayaklanmaya teşvik eden bir içerik bulunmamaktadır. Olayı bu çerçevede değerlendiren Mahkeme, başvurucuya verilen cezanın ağırlığını da göz önünde bulundurmuştur. Açıklanan nedenlerle, ulaşılmak istenen amaçla orantısız olan bu müdahale (İstanbul DGM. Tarafından eski TCK nın 312. maddesi uyarınca mahkum edilmesi ve kitabın toplatılması kararı), demokratik toplumun gereklerine aykırıdır şeklinde karar vermiştir. Bu kararla AİHM, açık ve yakın tehlike den ne anlaşılması gerektiğini somut olay bağlamında belirtmiş olmaktadır. Kanaatimizce, yasanın gerekçesinde benzer bazı AİHM içtihatlarına atıf yapılması da faydalı olabilirdi. Madde 217 Kanunlara uymamaya tahrik

5 Madde 217 - (1) Halkı Kanunlara uymamaya alenen tahrik eden kişi, tahrikin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Yasalara uymamaya tahrik bir tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Düzenlemenin demokratik toplum gereklerine uygun olmadığı ve gerçek bir ihtiyaca cevap vermediği açıktır. Devletin, yasaya aykırı davrananlara yaptırım uygulanması gibi, yasalara uyulmasını sağlamaya yönelik başkaca araçları bulunmaktadır. Yasaya uyulmaması halinde bu durum zaten ilgili kanuna göre cezalandırılacağından, ayrıca düzenlenmesi ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı niteliktedir. Bu nedenle, 217. madde tümüyle yasadan çıkarılmalıdır. Madde 218 Ortak Hüküm Madde 218 - (Değişik: 5377-29.6.2005 / m.25) (1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. Ceza artırımına ilişkin 1. cümle, demokratik toplumda iletişim özgürlüğünün sağlanabilmesi için ayrıcalıklı konuma sahip olması gereken basın üzerinde baskı kurulmasına elverişli, basın özgürlüğünü kısıtlayıcı niteliktedir. AİHM nin Castells-İspanya davasına ilişkin kararında Zira hukukun üstünlüğü ilkesine göre yönetilen bir devlette basın, ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. denilmekle basının konumuna işaret edilmiştir. Bu itibarla, maddenin 1. cümlesi madde metninden çıkarılmalıdır. Maddenin 2. cümlesindeki cezasızlık koşulu yerinde olmakla birlikte, bu düzenleme esasen, gerek Anayasa nın 90. maddesi yoluyla iç hukuk düzenlemesi halinde gelen uluslararası sözleşmeler ve gerekse AİHM içtihatları dolayısıyla fazladan yapılmış bir düzenlemedir. Esasen, maddenin 2. cümlesine, demokratik teamüllerin yerleştiği ve yargının da bu teamüllere uygun yorum yapmayı günlük pratik haline dönüştürebildiği bir ortamda gerek kalmayacağı düşünülebilir. Ancak bugünkü koşullarda bu cümle korunmalı, fakat, anlamı ve kapsamı daraltan sınırlarını aşmayan ibaresi metinden çıkarılmalıdır. Zira, haber verme sınırlarını aşmayan ifadesi, haber vermenin sınırlarının ne olacağı, bu sınırların nasıl belirleneceği konularındaki belirsizlikle demokratik ilkeleri gereğince özümseyememiş uygulayıcılara geniş yorum ve takdir alanı sağlayabilecektir.

6 Cezasızlık için sadece haber verme koşulunun aranması da yetersizdir. Zira basın mensubu olmayan ve habercilik mesleğinde olmayan kimseler de, toplumu bilgilendirme amacıyla açıklamalar yapabilirler. Bu nedenle haber verme ibaresinden sonra kamuyu bilgilendirme ibaresi de eklenmelidir. Bu durumda maddenin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesi önerilmektedir: Ortak hüküm Madde 218 Haber verme, kamuyu bilgilendirme ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. Madde 219 Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma Madde 219 - (1) İmam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi dini reislerden biri vazifesini ifa sırasında alenen hükümet idaresini ve Devlet Kanunlarını ve hükümet icraatını takbih ve tezyif ederse bir aydan bir seneye kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır veya bunlardan birine hükmolunabilir. (2) Yukarıdaki fıkrada gösterilen kimselerden biri işbu sıfattan bilistifade hükümetin idaresini ve Kanun ve nizam ve emirleri ve dairelerden birine ait olan vazife ve salahiyeti takbih ve tezyife veya halkı Kanunlara yahut hükümet emirlerini icraya veya memuru memuriyetinin vazifesi icabına karşı itaatsizliğe tahrik ve teşvik edecek olursa üç aydan iki seneye kadar hapse ve adlî para cezası ve müebbeden veya muvakkaten bilfiil o vazifeyi icradan ve onun menfaat ve aidatını almaktan memnuiyetine hükmolunur. (3) Kendi sıfatlarından istifade ederek Kanuna göre kazanılmış olan haklara muhalif iş ve sözlerde bulunmaya, bir kimseyi icbar ve ikna eden din reis ve memurları hakkında dahi baladaki fıkrada yazılı ceza tertip olunur. (4) Bunlardan biri dini sıfatından istifade ederek, birinci fıkrada yazılı fiillerden başka bir cürüm işlerse altıda bir miktarı çoğaltılmak şartıyla o cürüm için Kanunda yazılı olan ceza ile mahkûm olur. (5) Şu kadar ki Kanun işbu sıfatı esasen nazarıitibara almış ise cezayı çoğaltmaya mahal yoktur. İlk bakışta, bu maddede yapılan düzenlemenin amacının anayasal güvence altına alınan laiklik ilkesinin korunması, buna bağlı olarak dinin siyasetten uzak tutulmasını sağlamak ve toplumun dinsel bağlılıklarının ve duyarlılıklarının kötüye kullanılmasını önlemek olduğu görülmektedir.

7 Elbette ki demokratik toplum düzenin korunması ve toplumsal barışın sağlanması açısından din adamlarının toplum üzerinde sahip olduğu ikna ve etkileme gücünün kötüye kullanılmasına karşı bir düzenlemenin gerekli ve olumlu olduğu düşünülebilir. Ancak, Türkiye nin özgül koşulları düşünüldüğünde, yasa maddesinin uygulamada düşünce ve ifade özgürlüğüne zarar verecek biçimde işletilmesinin mümkün olduğu görüşündeyiz. Birçok yerde ve birçok kez, hatta ülkenin en üst düzeydeki yöneticilerince de, ifade edildiği üzere Türkiye nüfusunun büyük bir çoğunluğu İslam dinine mensuptur. ( Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bu ülkede ) Her ne kadar açık bir dinsel çatışma ortamı mevcut değilse de, bu olguya bağlı olarak dinsel azınlıklara yönelik ayrımcı ve küçümseyici yaklaşımlar rahatlıkla sergilenebilmektedir. Madde metninde belirtilen din adamlarından imam, vaiz ve rahipler Diyanet İşleri Başkanlığı na bağlı olarak devlet memuru statüsünde göre yapmaktadır. Bu din adamlarının cemaate yönelik konuşmaları dahi büyük ölçüde bağlı oldukları kurum tarafından belirlenmekte ve denetlenmektedir. Bu anlamda Müslüman (Sünni) din adamlarının, anılan suç maddesinin faili olmalarının güç olduğu ve düzenlemenin esasen diğer dinlere mensup din adamlarına yönelik olduğu düşünülebilir. Çoğunluğun dini duygularının yoğunluğu, ülkenin mevcut siyasal yapısı, azınlık din mensuplarının devlet kademelerinde neredeyse hiç görev almadığı düşünüldüğünde, devlet görevlilerinin ve doğal olarak yargı mensuplarının da dinsel azınlık mensuplarına yaklaşımında zaman zaman sorunlar yaşanabileceği göz önünde tutulmalıdır. Din adamlarının görevlerini, gün içerisinde tümüyle belirlenmiş saatlerde yapmadığı bilinmektedir. Bu anlamda hem vazifesini ifa sırasında ifadesi hem de hükümet idaresini ve Devlet kanunlarını ve hükümet icraatını takbih ve tezyif (kınama-ayıplama ve küçük düşürmeye çalışma zayıflatma) ifadeleri, uygulayıcının bakış açısına ve dine yaklaşımına bağlı olarak değişik ve geniş yorumlanabilecek niteliktedir. Örneğin, Fener Rum Patriği nin bir toplantıda Heybeliada Ruhban Okulu nun açılmamasına ilişkin olarak yakınma ve eleştirileri, başka bir din adamının Diyanet İşleri Başkanlığı ndan yeterli destek görmüyoruz, bizi yok sayanlar var benzeri bir ifadesi kötüniyetli bir yaklaşımla, hükümeti alenen takbih ve tezyif etmek olarak değerlendirilebilir. Yasanın tamamına egemen dilin aksine ağdalı bir dille yazılmış olan bu maddenin TBMM de yaşanan siyasal çekişme nedeniyle bu biçimde, eski TCK deki hali korunarak, yasaya girmiş olması da dikkat çekicidir. Demokratik bir toplumda tüm insanlar için tanınan düşünceyi ifade özgürlüğü din hizmetleri yapan görevliler için de doğal olarak tanınmalıdır. Diğer vatandaşlar ve kamu hizmeti yapanların bu özgürlük sınırlarını aşacak şekilde suç olan bir eylemleri durumunda ceza yaptırımı öngören maddeler din görevlileri için de geçerli ve yeterli bulunmaktadır. İfade özgürlüğünü özel olarak kısıtlamaya yönelik bu madde, yasadan tümüyle çıkarılmalıdır. Madde 220 Suç işlemek amacıyla örgüt kurma

8 Madde 220 - (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir. (2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır. (4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur. (5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır. (6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır. (7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. (8) Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Maddenin 7. fıkrasının düşünce özgürlüğü açısından değerlendirilecek bir yönü bulunmamakla birlikte bu düzenlemenin bilinçli olarak yapıldığı ve bu düzenlemenin fail bakımından özellikle cezanın infazı açısından ağırlaştırıcı sonuçları olduğu düşüncesindeyiz. Maddenin 8. fıkrasında Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi nin cezalandırılması ve suçun basın yayın yoluyla işlenmesi durumunda cezanın arttırılması öngörülmektedir. Bu düzenlemenin düşünce özgürlüğü açısından ciddi riskler taşıdığı ve uygulamada bu özgürlüğün önünde çok büyük bir engel oluşturabileceği kanısındayız. Öncelikle madde, devlete çok geniş, yoruma açık ve sınırları belirsiz bir cezalandırma alanı sunmaktadır. Bu yönüyle kanunsuz suç ve ceza olmaz temel kuralına da aykırıdır. Suçun, uygulayıcıya bu denli geniş ve öznel yorum olanağı sunması kabul edilir değildir. Düzenleme, AİHM nin kararlı içtihatlarında yer alan öngörülebilir olma prensibine de tümüyle zıttır. Bir suç örgütünün amaçları içinde yer verdiği ve silahlı eylemle ulaşmaya çalıştığı bir amacın gerçekleşmesi pekala demokratik yollarla da ulaşılmak istenen bir amaç olarak savunulabilir. Bu şekilde, bir suç örgütünün amaçları içerisinde yer alan ve silahlı eylemle ulaşılmasını savunduğu bir amaca demokratik yollarla ulaşılabileceğini savunan bir kimse salt

9 düşüncelerinin, belki varlığından ve amaçlarından haberdar dahi olmadığı, bu örgütle paralel algılanması sebebiyle cezalandırılabilecektir. Bu yasal düzenlemenin, Türkiye deki yargı unsurlarında yerleşik bulunan ve sıkça gözlenen öncelikle devleti koruma refleksiyle ve yine toplumun büyük bölümünde yaygın kutsal devlet anlayışının etkisi altında yorumlanıp uygulanması halinde tahmin edilemeyecek sayıda ve nitelikte düşünce-ifade özgürlüğü ihlali yaşanmasının kaçınılmaz olacağı düşüncesindeyiz. Basın ile ilgili kısım daha da vahimdir. Demokratik muhalefeti engellemek ve susturmak için de kullanabilecek bu düzenleme, demokratik yöntemler içinde değişimi engelleyebilecek ve toplumun durağanlaşmasına sebep olabilecek niteliktedir. Bu nedenlerle 8. fıkranın maddeden tümüyle çıkarılması gerekir. Madde 222 Şapka ve Türk harfleri Madde 222 - (1) 25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunla, 1.11.1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun koyduğu yasaklara veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir. 671 sayılı yasa, Türkiye de giyilecek genel başlık olarak şapka yı belirlemiş ve diğerlerinin giyilmesini yasaklamıştır. 1353 sayılı yasa ile de Türkçe yazımında kullanılacak harfler belirlenmiş ve Arap alfabesinin kullanılması yasaklanmıştır. Her iki yasanın da, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş dönemlerinde, yeni bir toplum oluşturma projesinde yeri olduğu kesindir. Ancak günümüzde çok çeşitli başlıklar kullanıldığı, yasaya aykırı nitelikte aksesuarların Türkiye nin birçok yerinde giyilmekte olduğu gözlenmekte ve bu durum çoğu zaman olağan karşılanmaktadır. Örneğin şapka yerine sarık ve benzeri aksesuarlar kullanılmakta, özellikle kırsal yörelerde birçok kimse poşu adı verilen örtüyü kullanmaktadır. Resmi kurumlarda giyim kurallarını içeren özel düzenlemelerin varlığı da düşünüldüğünde, Yasanın, otoriter bir yaklaşımla, insanların gündelik giyimlerine dolayısıyla alışkanlıklarına dahi müdahale ettiği, bunun günümüzün toplum gereklerine uygun olmadığı ve özgürlükleri kısıtlayıcı nitelikte olduğu kanısındayız. Aynı şekilde, özel - kişisel yazışmalarda Arap alfabesinin kullanılması, bu harflerle yazılmış bir kitabın basılması halinde bunu yapanlar cezalandırılabilecektir ki, bu açıkça özgürlüklerin kısıtlanması anlamını taşımaktadır. Günümüzde 1353 sayılı yasanın uygulama alanı bulması pek olası görünmemekle birlikte, Kiril ve Grek ya da başkaca alfabeler için böyle bir yasaklamanın bulunmaması da düzenlemenin halihazırda herhangi bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediğini göstermektedir. Hayatın dışında kalan bu türden yasakların, ideolojik devletin dayattığı ve direttiği bir

10 dogma olarak korunmaya çalışılması demokratik toplumun gerekleri ile bağdaşmamaktadır. Yasalarda, yaşayan bir organizma olan toplumun değişim ve dönüşümüne engel olacak kayıtlar konulması ve uymayanların cezalandırılması yerinde değildir. Bu nedenlerle, özgürlükleri kısıtlayıcı nitelikteki bu madde yasadan tümüyle çıkarılmalıdır.