Benzer belgeler
Verimlilik. üzerine yazılar. H. Gürak.


Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

İKTİSADA GİRİŞ - 1. Ünite 4: Tüketici ve Üretici Tercihlerinin Temelleri.

IKTI 101 (Yaz Okulu) 04 Ağustos, 2010 Gazi Üniversitesi İktisat Bölümü DERS NOTU 05 ÜRETİCİ TEORİSİ

2 almak gerekir. Teknoloji seçimi üzerinde hassasiyetle durulması gereken çok önemli bir adımdır. Teknolojik yetersizlik: Teknolojik gelişmelere zaman

DR. Caner Ekizceleroğlu

Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR

Dersin Planı (Bu ders sunumunun hazırlanmasında büyük ölçüde Nevzat Güran ve Sadık Acar ın ders notu ve kitaplarından yararlanılmıştır)

Klasik ve Neo-klasik Dış Ticaret Teorileri

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

Girişimciliğin Fonksiyonları

KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ

Bölüm 3. Dış Çevre Analizi

Ekonomi II. 24.Ekonomik Büyüme ve Ekonomik Kalkınma. Doç.Dr.Tufan BAL

Üretim/İşlemler Yönetimi 4. Yrd. Doç. Dr. Mert TOPOYAN

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

TOS 408 EKONOMİ İnşaat Mühendisliği Bölümü

3. Keynesyen Makro İktisat Teorisi nin Bazı Özellikleri ve Klasik Makro İktisat Teorisi İle Karşılaştırılması

İKTİSADÎ DÜŞÜNCENİN EVRİMİ (Başlangıcından Neoklasiklere) (İktisada Giriş I dersi için yardımcı kısa notlar)


Yeni Dış Ticaret Teorileri. Leontief Paradoksu

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

ONBĠRĠNCĠ BÖLÜM BÜYÜME, KALKINMA VE YOKSULLUKLA MÜCADELE

tepav Biyoteknolojide son yıllarda artan birleşme ve satın alma işlemleri ne anlama geliyor? Haziran2014 N POLİTİKANOTU

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Yasin ÇOBAN İŞLETME İKTİSADI

Akdeniz Üniversitesi

İçindekiler kısa tablosu

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T + U Saat Kredi AKTS. ECON 606: İleri Makroiktisadi Analiz I. Ön Koşul Dersleri

İktisadi Büyüme (ECON 409) Ders Detayları

ÜRETİM VE MALİYETLER

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır

Ekonomi I FĐRMA TEORĐSĐ. Piyasa Çeşitleri. Tam Rekabet Piyasası. Piyasa yapılarının çeşitli türleri; Bir uçta tam rekabet piyasası (fiyat alıcı),

11/10/14. Yeni ürün geliştirme stratejisi Yeni ürün geliştirme süreci Yeni ürün geliştirme yönetimi Ürün yaşam döngüsü stratejileri

DERS BİLGİLERİ ULUSLARARASI İKTİSAT TPB

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

İktisadi Planlamayı Gerektiren Unsurlar İKTİSADİ PLANLAMA GEREĞİ 2

EK : DIŞSAL TASARRUFLAR ( EKONOMİLER )

İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT

BÖLÜM: 2 İŞLETMENİN TANITIMI VE TEMEL KAVRAMLAR

Ekonomide Uzun Dönem. Bilgin Bari İktisat Politikası 1

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR...

Bölüm 6 - İşletme Performansı

2002 HANEHALKI BÜTÇE ANKETİ: GELİR DAĞILIMI VE TÜKETİM HARCAMALARINA İLİŞKİN SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Giriş İktisat Politikası. İktisat Politikası. Bilgin Bari. 28.Eylül.2015

Ar-Ge ve İnovasyon. Doç.Dr. Semra HASANÇEBİ Trakya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi

YENİ HÜKÜMET PROGRAMI EKONOMİ VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ İÇİN DEĞERLENDİRME EKONOMİ VE STRATEJİ DANIŞMANLIK HİZMETLERİ 30 KASIM 2015

gerçekleşen harcamanın mal ve hizmet çıktısına eşit olmasının gerekmemesidir

TARIM EKONOMİSİ ve İŞLETMECİLİĞİ. Dr. Osman Orkan Özer

PARA, FAİZ VE MİLLİ GELİR: IS-LM MODELİ

MİLLİ GELİRİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER: TÜKETİM, TASARRUF VE YATIRIM FONKSİYONLARI

Mikroiktisat Final Sorularý

İşletmenin temel özellikleri

Bölüm 3. Dış Çevre Analizi GENEL ÇEVRE ANALİZİ

Sürdürülebilir Gelecek İçin Sürdürülebilir Enerji: Kısa ve Orta Vadeli Öneriler Rapordan Önemli Satır Başları

Klasik ve Neo-klasik Dış Ticaret Teorileri

FİNANSAL YÖNETİME İLİŞKİN GENEL İLKELER. Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ

İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLERDE OTORİTE KAYNAK: SourceOECD

Kredisi AKTS Mikro İktisat II Ön Koşul Dersleri

İktisat Nedir? En genel haliyle İktisat bir tercihler bilimidir.

İktisadi Düşünceler Tarihi (ECON 316) Ders Detayları

ŞEHİR YÖNETİMİ Şubat 2018

İnsan Kaynakları Yönetimi İK-HR. Üretim Faktörleri? Tanımlar. Üretim Faktörleri Emek (İ.K.) Sermaye Doğal Kaynaklar Girişimci

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ULUSLARARASI İKTİSAT I UİK

KAYNAKLAR Hüseyin, Şahin, Türkiye Ekonomisi, Ezgi Kitabevi, 2007.

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

Yeni Dış Ticaret Teorileri

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ENERJİ TÜKETİMİ

TARIM EKONOMİSİ. Prof. Dr. Göksel Armağan 2017

MİLLİ GELİR DENKLEMİNDEKİ DEĞİŞKENLERİNANALİZİ (2008)

Finansal Yatırım ve Portföy Yönetimi. Ders 5

EĞİTİMİN EKONOMİKTEMELLERİ. 6. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

İŞLETMELERİN AMAÇLARI. İşletmenin Genel Amaçları Arası Denge Genel nitelikli kuruluş ve faaliyet amaçları Özel nitelikli amaçlar

TARIM ÜRÜNLERİ TİCARETİNİN ULUSLARARASI BOYUTU

KONU 1: TÜRKİYE EKONOMİSİNDE ( ) İŞGÜCÜ VERİMLİLİĞİ ve YATIRIMLAR İLİŞKİSİ (DOĞRUSAL BAĞINTI ÇÖZÜMLEMESİ) Dr. Halit Suiçmez(iktisatçı-uzman)

Avrupa Birliği Lizbon Hedefleri ne UlaĢabiliyor mu?

TÜRKİYE DE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ KORUNMASI : ULUSLARARASI DOĞRUDAN YATIRIMLARA ETKİLER RAPORU

ÜNİTE:1. İşletmeler ve Özellikleri ÜNİTE:2. İşletme Çevresi ÜNİTE:3. Etik ve Sosyal Sorumluluk ÜNİTE:4. İşletmelerin Kuruluşu ve Büyümesi ÜNİTE:5

1. GENEL EKONOMİK GÖSTERGELER


Hizmet Pazarlaması. Umut Al BBY 401, 19 Kasım 2013

Dış Ticarete Giriş (LOJ 209) Ders Detayları

Grafik-6.1: Konut Fiyat Endekslerinde Büyüme (Türkiye ve İstanbul)

İŞL 203U YENİLİK YÖNETİMİ

1. Giriş Giriş...19

İktisat Tarihi I. 6-7 Ekim

1. Toplam Harcama ve Denge Çıktı

Ekonomi. Doç.Dr.Tufan BAL. 3.Bölüm: Fiyat Mekanizması: Talep, Arz ve Fiyat

Tüm Sektörlerin Finansal Analizi

Pazarlamada Kullanılan Farklı Yaklaşımlar, Teoriler ve Analiz Teknikleri

IKT Kasım, 2008 Gazi Üniversitesi, İktisat Bölümü. DERS NOTU 5 (Bölüm 7-8) ÜRETİCİ TEORİSİ

Transkript:

Verimlilik üzerine yazılar H. Gürak hasmendi@gmail.com www.hasmendi.net Mart-2008

ii ÖNSÖZ Bu eserde daha önce dergilerde veya internette yayınlanmış olan verimlilik konusu ile ilgili bazı çalışmalar toplu halde yer almaktadır. Böyle bir derleme yapmanın amacı verimlilik konusu ile ilgilenen kişilere eser sahibinin görüşlerini toplu halde sunma arzusudur. Bilgi-Verimlilik Artışı başlıllı birinci çalışmada verimliliği ilgilendiren bazı anahtar kavramların üzerinde durulacak ve "üretim için bilginin" (teknolojinin) ve bilginin kaynağı olan "bilgili insanın" (insan kaynakları veya beşeri sermayenin) bireysel ve toplumsal "verimlilik artışlarında" (büyümede) nasıl bir etkisi olduğu incelenecektir. Verimlilik Artışları başlıklı ikinci çalışmanın amacı, uzun dönem ekonomik büyümenin teknolojik yeniliklerden kaynaklanan verimlilik artışları olduğunu göstermektir. Teknolojik yenilikler olmasaydı kaçınılmaz olarak bir müddet sonra Neoklasik modellerin öngördüğü denge ye ulaşılacak ve büyüme sona erecekti. Üçüncü çalışmanın başlığı MPM Verimli mi? ve amaç "üretim için bilginin" (teknolojinin) uzun dönem büyümede nasıl bir etkisi olduğunu gösterdikten sonra bu özelliğe MPM çalışmalarında yeterince vurgu yapılmadığı ve sahip çıkılmadığını göstermektir. MPM çalışmaları genel itibarıyla veri teknoloji ile verimlilik artışlarını hedeflemektedir ki MPM nin yapabileceği katkıyı sınırlamaktadır. Verimlilik ve MPM başlıklı dördüncü ve son çalışma, MPM Verimli mi? başlıklı üçüncü çalışmanın devamı niteliğindedir ve amacı MPM nin kullandığı verimlilik ile ilgili temel kavramların tanımına ve çalışmalarının kapsamına yönelik eleştiriler yapnaktır. Savunulan görüşe göre, MPM öncelikle verimlik ve verimlilik artışı arasındaki önemli farkı iyi algılamalı ve tüm eylemlerini teknolojik yenilikleri de kapsayacak biçimde yeniden yapılandırmalıdır. Son çalışmada MPM ye yönelik çok ciddi eleştiriler yapılmasına karşılık maalesef MPM yetkilileri bu eleştirilere şimdiye kadar hiç yanıt vermemişlerdir.

iii İçindekiler Önsöz... ii 1- BİLGİ -VERİMLİLİK ARTIŞI İLİŞKİSİ *... 1 Giriş...1 Bilgi mi? Enformasyon mu?...1 Bilgi Toplumu Bilgi Çaği...3 Bilgi-Verimlilik- Büyüme...5 Üretken Bilgi - Büyüme İlişkisi...6 Değer / Fiyat Teorisi Ve Teknoloji...7 Kıssadan hisse...8 KAYNAKLAR...9 2- VERİMLİLİK ARTIŞLARI *...11 Giriş...11 Yeni Teknolojiye Kimin İhtiyacı Var?...11 Büyüme Nedir?...12 Hangi Kritere Göre Büyüme?...13 Tarihsel Perspektif...14 Makro Verimlilik Artışı Kavramı...15 Verimlilik Artışı Neden Amaçlanır?...16 Verimlilik Artış Ölçümü...17 Yeni Ürünler...19 Ürün, Mal ve Hizmet...21 Verimliliği Nasıl Arttırabiliriz?... 22 1- Yeni üretim yöntemi (Yeni Teknoloji)...23 2- Yeni Ürünler ve Üretim Yöntemleri (Yeni Teknoloji)...24 3- Teknoloji Transferi (Veri Teknoloji)...25 4- Yeniden Yapılanma Üretimin Reorganizasyonu (Veri Teknoloji)...27 5- Kapasite Kullanımını Arttırmak (Veri Teknoloji)...28 6 - Vardiyalı Çalışma (Veri Teknoloji)...28 7- Kaynakların Yeniden Dağılımı (Veri Teknoloji)...29 8- Eğitim Ve Beceri Düzeyini Arttırmak (Veri Teknoloji)...29 9- İşyerinde Mesleki Eğitim ve Deneyim (Veri Teknoloji)...30 10- İşyeri Sağlık Güvenlik Koşullarının İyileştirilmesi (Veri Teknoloji)... 31 11- İşletmede Demokrasi (Veri Teknoloji)... 31 Sonuç... 32

iv 3- MPM VERİMLİ Mİ? *...38 Giriş... 38 Verimlilik-Etkinlik... 39 Alternatif Bir Yaklaşim...41 Makro Verimlilik MPM'nin Neresinde?... 42 Diğer İktisadi Alanlarda MPM nerede?... 43 Sonsözler... 45 4- VERİMLİLİK VE MPM...48 Giriş... 50 MPM ve Verimlilik...51 Tanımlar ve Ölçümler... 55 Verim...55 Verimin ölçümü...56 Verimlilik...58 Verimlilik ölçümü...60 Verimlilik artışı (büyüme)...65 Hizmet sektöründe verimlilik...69 Hizmet Üretiminde Verim, Verimlilik Ve Verimlilik Artışı... 70 Hizmet üretiminde verim... 71 Hizmet üretiminde verimlilik...72 Hizmet üretiminde verimlilik artışı (büyüme)...74 Kalite ve verimlilik...76 Sonuç...78 Ek:1... 80 Ek:2...81 Solow modeli ve TFP yaklaşımının eleştirisi...81 Uzun dönem büyüme... 81 TFP ve kısa dönem büyüme...83

1 1- BİLGİ -VERİMLİLİK ARTIŞI İLİŞKİSİ * GIRIŞ Üretim için bilgi (teknoloji) ve bilgili işgücü (beşeri sermaye) kavramları ile ulusların zenginliği arasındaki ilişki iktisatçılar tarafından da gittikçe artan oranda ilgi ve itibar görmeye başladı. Özellikle "teknoloji" kavramı artık büyüme teorilerinin ayrılmaz bir parçası oldu. Hatta bazı araştırmacılar (Romer;1990: Gürak;1993) "üretim için gerekli bilgiyi" içsel (endojen) bir faktör olarak iktisadi teorilerine entegre etme gayreti içindeler. Ancak Türkçe'de bilgi-enformasyon gibi kilit kavramlar sözcüklerin yabancı dildeki orijinal anlamlarına göre doğru kullanılmadıklarından olgular da yanlış anlaşılmakta ve yorumlanmaktadır. Bu makalede önce bu anahtar kavramların üzerinde durulacak ve daha sonra "üretim için bilginin" (teknolojinin) ve bilginin kaynağı olan "bilgili insanın" (insan kaynakları veya beşeri sermayenin) bireysel ve toplumsal "verimlilik artışlarında" (büyümede) nasıl bir etkisi olduğu incelenecektir. Bu nedenle "bilgi" sözcüğünün doğru tanımı çok önem kazanmaktadır. BILGI MI? ENFORMASYON MU? Çok önemli bir kavram olan "BİLGİ" sözcüğünü maalesef yanlış kullanıyoruz. Başta eğitimli kişiler olmak üzere bir çok kişi bilgi (knowledge) ve enformasyon (information) sözcüklerini eşanlamlıymış gibi kullanmakta ve bunun neticesi olarak bilgi toplumu (knowledge society) ile enformasyon toplumu (information society) kavramları da birbirine karıştırılmakta ve yanlış anlaşılmaktadır. Sokaktaki vatandaşın böyle bir yanılgıya düşmesi anlayışla karşılanabilir. Ama bilimsel açıklamalar yapmakla yükümlü akademisyenlerin veya halkı etkileyebilecek konumda sosyal statüye sahip kişilerin böyle bir lükse sahip olmadığı düşüncesindeyim. Eğer "information" bilgi ise, "knowledge" nedir? sorusuna acaba bu yanlışın içine düşenler nasıl yanıt vereceklerdir. * Bu yazı Verimlilik Dergisi nin 2001-1 tarihli sayısında yayınlanmıştır. Enformasyon (information), herhangi bir konu ile ilgili bir bilinmeyeni (belirsizliği) açıklığa kavuşturma konusunda yardımcı olan veriler/betimlemelerdir. Enformasyonun altı çizilmesi gereken en önemli özelliği açıklayıcı değil, betimleyici oluşudur. Örneğin, masanın ne renk olduğu, sinemada

2 gösterilen filmin adı, havanın nasıl olduğu veya aradığımız bir kitabın hangi kütüphanede veya kitapçıda olduğu, bilgi değil, enformasyondur? "Paparazzi" veya "televole" programlarından öğrenilenler de "enformasyondur", bilgi değil. Aslında anlam olarak karşılığı "malumat" veya "haber" olan enformasyon sözcüğünün Türkçe'deki yaygın kullanım şekli göz önüne alınarak mutlaka "bilgi" sözcüğü ile bağlantısı kurulmak istenirse herhalde "sıradan bilgi" olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. Bilgi (knowledge), ise olguları ve olayları tanıma, anlama ve açıklamaya yönelik, eğitim, gözlem, araştırma veya deneyim yoluyla elde edilen ve bütün bunların insanın zihinsel değerlendirmesi neticesinde ortaya çıkan açıklayıcı nitelikteki ifadeler veya fikirlerdir. Bilgiye, bir çeşit işlenmemiş enformasyon da diyebiliriz. Örneğin, kredi kartlarının sağladığı enformasyon kullanılarak kredi kart sahiplerinin haklarında cinsiyet, yaş ve gelir durumlarına göre harcama alışkanlıklarını açıklayıcı bilgi sahibi olabiliriz. Görüldüğü gibi enformasyon ve bilgi sözcükleri arasında çok önemli anlam farkı vardır. Bilim (science), bilgi sözcüğü ile çok yakından ilişkilidir ve öz olarak temel bilgi havuzu olarak da tanımlanabilir. İnsanların yüz binlerce hatta milyonlarca yıldır yaşadıkları çevreyi daha iyi anlamak için fiziksel, biyolojik ve sosyal anlamda yaptıkları araştırmaların bulguları (öğrendikleri) bu havuzun içinde toplanmıştır. Ve insanoğlu sürekli olarak bu bilgi havuzuna katkıda bulunmaktadır. İçinde yaşadığımız "enformasyon toplumunun" en önemli özelliği ise elde edilen "yeni bilgilerin" bilişim teknolojileri sayesinde bilim havuzuna daha da hızlı akışını ve dağılımını sağlamak olmuştur. Bilimsel çalışmaların amacı, genellikle, ticari çıkar gözetmeksizin bir konu hakkında "daha fazla" bilgi sahibi olmak diye tanımlanabilir. Örneğin başka gezegenlerde yaşam olup olmadığı, örümceğin ağını hangi teknikle ördüğü gibi konular bilim insanlarının salt merak ettikleri için araştırdıkları konulardır. Kendini tatmin ve meslektaşları tarafından takdir edilme bilim insanlarının temel beklentileri ve ödülleridir. Bilimle arasındaki çizginin tam olarak nerede başladığının belirlenmesi bazen çok zor olan "teknoloji" ise insanların çevrelerini değiştirmek ve denetlemek için ürettikleri "bilgi" şeklinde tanımlanabilir. Söz konusu değişim ve denetimi yapabilmek için insanlar sahip oldukları bilgiler ve doğanın sunduğu hammaddelerle çeşitli aletler ve makineler üretirler. Bunlar ticari amaçla (kâr elde etmek için) kullanılmıyorlarsa bunlara bilimsel teknolojiler diyebiliriz. İçinde yaşadığımız toplumlarda ise teknolojiler genel olarak ticari (kâr) amaçlı

3 üretilirler. Teknolojiyi kısaca üretim için gerekli olan bilgi veya üretken bilgi, şeklinde de tanımlayabiliriz. Yeni teknolojiler dinamik bir süreç içinde temel araştırma (research), icat (invention) ve geliştirme (innovation) safhalarından sonra ortaya "yeni" bir ürün ve/veya üretim yöntemi çıkarır. Zaman içersinde "yeni" ürün başkaları tarafından da üretilerek standart ürün haline gelir ve kâr oranları da ortalama oranlara doğru düşüş gösterir. Ancak "daha yeni" ürünlerin sunulmasıyla trendler gene değişim gösterir ve teknolojik değişim devam ettiği sürece Marx'ın öngördüğü kâr oranında ki düşmenin gerçekleşmediği görülür. BILGI TOPLUMU BILGI ÇAĞI Ne yazık ki Bilgi Toplumu (Çağı) ve Enformasyon Toplumu (Çağı) kavramları da sıkça birbirine karıştırılmakta ve bu iki farklı kavram da eşanlamlıymış gibi kullanılmaktadır. Bunun sonucu olarak da bazı şeyler yanlış anlatılmakta ve/veya yanlış anlaşılmaktadır. Örneğin, sanayi sonrası toplumdan söz ederken Batılılar normal olarak enformasyon toplumu kavramını kullanırlar. Türkçe'de ise bu kavram genellikle Bilgi Toplumu şeklinde tercüme edilerek kullanılmaktadır (Çoban;1996; Erkan;1994). Hatta Erkan bir adım daha atarak bilginin (enformasyonun) klasik üretim faktörleri olan emek, doğa ve sermayeyi ikame edebileceğini (!?) iddia ediyor (1994;s.96). Erkan'ın (1994) iddia ettiği bilginin (enformasyonun!?) klasik üretim faktörleri olan emek, doğa ve sermayeyi ikame edebileceği savı yanlış bir yaklaşımdır. Çünkü bilgi zaten insan emeğin bir ürünüdür, zihinsel emektir. Zihinsel emek olmadan bilgi de olmaz, dolayısıyla bilgi emeği ikame edemez. Bilginin diğer klasik üretim faktörleri olan doğa ve sermaye mallarını ikame edebileceği görüşü de temelden yanlıştır. Çünkü yeni veya eski ürünler üretebilmek için de doğanın sunduğu hammaddelere gerek vardır. Aksi halde üretim olmaz. Zihinsel emeğin, üretim için bilgi (teknoloji) şeklinde katkıda bulunabilmesi, yani üretimin gerçekleşebilmesi için doğanın girdileri mutlak gereklidir. Sermaye mallarına gelince: Doğada, dolayısıyla yaşadığımız çevrede, "hiçbir şey yoktan var olmaz, varken de yok olmaz, sadece değişime uğrar". Bu herkes tarafından bilinen bir fizik yasasıdır. Bu nedenle sermaye malları denen fiziksel üretim araç-gereçleri da doğanın sağladığı hammaddelerin insan emeği ile değişime (transformasyona) uğramış yeni şekillerinden (formasyonlarından) başka bir şey değildir. Yeni bilgiler sayesinde daha az girdi (hammadde veya sermaye

4 malı) kullanarak daha fazla çeşit ve miktarda ürün elde etmek mümkündür. Ancak bu doğa ve sermaye mallarının bilgi ile ikame edilebilme özelliğinden farklı olarak verimlilik artışı ile ilgili bir anlam taşımaktadır. Dolayısıyla, BİLGİ'nin diğer (klasik) üretim faktörlerinin yerini aldığı." görüşü çok yanlış bir yaklaşımdır ve olayların-olguların yanlış anlaşılmasına neden olmaktadır. Şöyle bir ifade tarzı herhalde daha gerçekçi olurdu: "Bilişim teknolojileri sayesinde bilginin daha hızlı ve daha çok üretilebilmesi ve üretimde kullanılması sonucu kişi başı verimlilik daha hızlı artmakta ve daha az girdi kullanarak daha zengin ve daha kaliteli ürün yelpazesi ortaya konabilmektedir." Enformasyon sözcüğünün yanlış kullanımı sonucu bir çok kişi, örneğin öğrenciler, söz konusu kişilerin görüşlerini duyduklarında sanki daha önceleri bilgi yokmuş veya önemsiz bir rolü varmış gibi yanlış bir kanıya varabiliyorlar. Halbuki, bilgi üretimi insanların hayvanlardan en önemli ve belirgin farkı olarak hep varolmuş ve olmaya devam etmektedir. Örneğin ilk av aletlerinin veya tuzaklarının yapımı, ateşin bulunması, tekerleğin icadı çok uzun aralıklarla gerçekleşmelerine karşın insanın aklını (zihinsel emeğini) kullanarak ürettiği devrimsel nitelikte bilgilerdir. Hayvanların ehlileştirilmesi, toprağın işlenmesi, buhar makinesi, bilgisayarlar tarih boyunca hep aklımızın ürettiği bilgiler sayesinde mümkün olmuştur. Dolayısıyla insanlar hep bilgi ile birlikte olmuşlar, bilgi ve bilgili insanlar sayesinde bugünlere gelebilmişlerdir.

5 BILGI-VERIMLILIK- BÜYÜME Bilgi-Verimlilik-Büyüme (Verimlilik Artışı) kavramları ve bunların arasındaki ilişkiler oldukça önemlidirler. Verimlilik 1 üretim faaliyetleri sonucu elde edilen ürünün girdileri ile çıktı arasındaki oransal ilişkidir. Diğer bir deyişle, belli bir zaman biriminde belli bir kritere göre yapılan ölçümdür. Verimlilik artışı (büyüme) ise toplumsal ve firma düzeyinde gelişmeyi gösteren ve refah artışı açısından asıl önemli olan olgudur. Uzun dönemde verimlilik artışlarının yegane kaynağı yeni teknolojiler üreten "zihinsel emektir." (Gürak;2000). Ancak, bazı önlemlerle verimlilik artışı sınırlı çapta da olsa teknolojik yenilik içermeyen yöntemlerle de gerçekleştirilebilir. Örneğin, girişimciler, bazen aynı teknolojiyi kullanmalarına karşın üretimde yeniden yapılanmaya giderek maliyetleri düşürebilir, kaliteyi ve/veya toplam çıktıyı arttırabilirler. Buna üretimde yeniden yapılanma da diyebiliriz. Üretimde yeniden yapılanma sayesinde yönetim, pazarlama, dağıtım gibi hizmet alanlarında da verimlilik artışı sağlamak mümkündür. Genel eğitim seviyesini yükseltmek, işyerinde mesleki eğitim vermek (on the job training), teknoloji transfer etmek, kapasite kullanım oranını arttırmak, üretim kaynaklarını daha kârlı alanlara aktarmak, işyeri sağlık ve güvenlik ortamını iyileştirmek ve vardiyalı çalışmak suretiyle de teknolojik yeniliğe gerek duymadan verimliliği arttırmak mümkündür (Bak. Gürak,2000). Verimlilik artışı kavramı, makro ekonomik açıdan, daha değişik (daha soyut ve genel) bir anlamda kullanılmaktadır. Mikro ekonomik anlamda kullanıldığında verimlilik belli bir ürünün girdi-çıktı arasındaki oransal ilişkidir demiştik. Örneğin, traktör lastiği veya spor ayakkabısı üretimindeki verimlilik artışı buna iki iyi örnektir. Ancak pek çok kez de verimliliğin daha soyut ve genel anlamda kullanıldığına şahit oluruz. Böyle durumlarda somut bir ürün yerine bir ülkenin toplam girdi ve çıktı arasındaki ilişkiden söz edilmektedir. Örneğin: "Bir şeyin üretilmesi veya nakledilmesi işlerinde... verimlilik son 125 yılda, yıllık yüzde 3-4 kadar bir birleşik oranla - gelişmiş ülkelerdeki toplam verimliliğin 45 katı 1 Birbirine yakın anlamlar içeren Verimlilik (productivity), Ekonomik Etkinlik (economic efficiency), Teknik Etkinlik (technical efficiency) ve Kârlılık (profitability) kavramlarını birbirine karıştırmamak gerekir. Kısaca tanımlayacak olursak: Verimlilik : Ekonomik Etkinlik : Teknik Etkinlik : Kârlılık : çıktı (TR veya Q) / girdi(ler) (TC veya Q) oranı geliri maksimize, gideri minimize etmek. veri fiziksel girdilerle en yüksek fiziksel çıktıyı elde etmek kâr (r) / sermaye (K) oranı

6 bir büyüme - artmıştır. Bu ülkelerdeki hem yaşama standardındaki hem de yaşam kalitesindeki bütün artışların temelinde verimlilikteki bu patlama vardır." derken, Drucker (1995;s.13) verimliliği soyut ve genel anlamda kullanmaktadır. Bir ülkenin gelecekteki yaşam standardının ana belirleyicisi verimlilikteki artıştır, diyen Baumol-McLennan da (1985;s.5) aynı şekilde somut değil soyut ve genel verimlilikten söz etmektedirler. Verimliliğin bu ikinci anlamda kullanılması toplam çıktıdaki soyut makro artışları içermektedir. Verimlilik artışı ülkelerin zenginliğinin kaynağı ise, verimlilik artışlarının kaynağı nedir? Verimlilik artışı gökten vahiy yoluyla inmediğine göre iktisadi açıdan açıklanabilir bir kaynağı olması gerekmez mi? ÜRETKEN BILGI - BÜYÜME İLIŞKISI Uzun dönemde verimlilik artışının (büyümenin) kaynağı nedir? diye sorulduğunda doğayı veri olarak alırsak verilebilecek tek yanıt vardır; insanın zihinsel emeği veya "yaratıcı zekasının ürünü olan teknolojik değişim". Teknolojiyi üretim için gerekli bilgi şeklinde tanımlamıştık. Özellikle çağımızda daha önce görülmemiş bir hızda ve sürekli olarak yeni ürünler (mallar ve hizmetler) ve üretim yöntemlerinin üretildiğine şahit olmaktayız. Eğer teknolojik değişim olmasaydı, sadece aynı türden (homojen) malların üretimine devam edilseydi, günün birinde pazarlar doyuma ulaşacak, kâr oranları düşecek ve yatırımlar duracaktı. Karamsar iktisatçıların görüşlerinin aksine verimlilik artışlarının ve büyümenin sürekli olmasının ve uzun dönemde ortalama kâr oranlarının azalma trendinde olmayışının nedeni teknolojik yeniliklerdir. Diğer bir deyişle, insan kaynaklarının zihinsel emekleri ile ürettikleri üretim için gerekli olan bilgiler de diyebiliriz. Toffler'in dediği gibi; "... zihin işi olmadan, ekonomide hiçbir katma değer, hiçbir servet yaratılamaz. O halde değer dediğimiz şey toprak, emek ve sermayeden daha fazla bir şeylere dayalıdır... Bu da değer kavramını tümden değiştirmektedir." (Toffler;1992;s.96). Bilginin önemini her çalışmasında tekrar tekrar vurgulayan Drucker da bir çalışmasında (1995;s.30) refahın kaynağının beşeri bir şey olduğunu söyler: BİLGİ.

7 DEĞER / FIYAT TEORISI VE TEKNOLOJI Teknolojik yenilikler uzun dönem toplumsal ve bireysel refah artışının gerçek kaynağı olduğuna göre acaba teknolojinin değer / fiyat teorisi içindeki yeri nedir? Zihinsel emeğin ürünü olan teknolojik yenilikler üzerine inşa edilmemiş kuramlar gerçek olguları ne kadar kavrayabilirler veya yansıtabilirler? Bu açıdan bakıldığında "büyüme" teorisinde teknolojik yenilikleri içsel (endojen) bir faktör olarak içeren yaklaşımlar olduğunu görerek umutlanıyoruz. Ama aslında büyüme teorisinden önce Bilgi-Teknoloji-Verimlilik Artışı kavramlarının iktisadi analizin temelini oluşturan değer-fiyat teorisine monte edilmesi gerekirdi. Bilindiği gibi, fiyat iktisadi sistemin en önemli ve temel düzenleyicisidir. Oluşan fiyatlar sayesinde üretim şekillenir, ücretler ve kârlar dolayısıyla gelir dağılımı da belirlenir. Tüketici talebin büyüklüğü ve şiddeti (intensity) yanında üretici firmaların arz stratejisini belirleyen, kaynakların dağılımını sağlayan fiyatlardır. Teknolojik yenilikler ve verimlilik artışları temeline oturtulmuş yeni bir değerfiyat teorisi sayesinde daha gerçekçi iktisadi analizler yapabilir, yeni teorik sentezler ve istikrarlı politikalar üretilebilir. Drucker yayınlanan bir eserinde, haklı olarak, iktisat teorisinin olguları açıklamada yetersiz kaldığını belirterek "Gelecek İktisat"ın (Next Economics) tekrar siyasal gerçeklerle ekonomik gerçekler arasındaki ilişkileri inceleyen bir bilim olacağını iddia ediyordu (Drucker;1981). Yeni iktisadın bir değer teorisi olmalı ve bu teori tüm ekonomik değerlerin kaynağının insan emeği aracılığıyla kaynaklara uygulanan bilgi, yani verimlilik, olduğunu beyan etmeliydi. Gene Drucker'a göre, son yüzyılın Marksist olmayan büyük iktisatçıları, Marshall, Schumpeter, Keynes, Değer Teorisi olmayan bir iktisat biliminden rahatsızlık duymaktaydılar. Ancak ortada bir alternatif yoktu. Artık yeni bulgular ışığında yeni ekonomik teoriler, yeni sentezler üretmek gerekir. Ve bu yeni sentezlerin çıkış noktası üretim için gerekli bilgi ve bilgili insan olmalıdır. Drucker'a göre " şimdilik bir sentez belirtisi yoktur, ortalarda" (Drucker;1993;s.160). Ama kendisinin yanıldığını söyleyebiliriz. Romer'in yeni İçsel Büyüme Teorisi bu konuda atılmış önemli bir adımdır. Değer-fiyat ve büyüme teorileri içine zihinsel emeği yerleştirme konusunda da girişimler vardır (Gürak;1993). Üretim için gerekli bilgiyi (teknolojiyi) ve bilgili yaratıcı insanı da değer-fiyat teorisi içine gerçekçi bir şekilde entegre etmek iktisatçıların kaçınılmaz bir sorunu ve görevidir.

8 KISSADAN HİSSE Özetleyecek olursak, üretim için gerekli bilginin, yani yaratıcı zihinsel emekten kaynaklanan teknolojik yeniliklerin, ülkelerin zenginliğinin asıl nedeni olarak kabul edilmesi klasik sermaye tanımına da yeni bir boyut getirir. Bu değerlendirmeler sonucu ülkeleri refah artışına götüren en önemli girdinin bilgi, daha somut olarak, üretim için gerekli bilgi olduğunu iddia etmek mümkündür. Yeni bilgilerin kaynağı ise insanın yaratıcı zihinsel emeğidir. Ancak üretim için gerekli bilginin kendisi yeterli değildir. Bu bilgiyi kullanacak bilgili ve becerili insan en az bilginin kendisi kadar önemlidir. Çünkü bilgili insan olmazsa insanlığın sahip olduğu bilgileri faydalı ürünlere dönüştüremezsiniz. Dünyanın dört bir köşesindeki patent enstitülerinde, bilimsel kitaplarda, dergilerde kayıtlı üretimle ilgili muazzam bir bilgi hazinesi vardır. Hatta her ürün almasını bilene yeni teknolojik bilgiler sunabilir. Ama elinizde bu verileri ve bilgileri değerlendirebilecek insan kaynakları olması koşuluyla. Sihirli bir değnekle Almanya'da bulunan tüm üretim tesislerini bir gece içinde Türkiye'ye taşımak mümkün olsaydı, ülkemizde gerçekleşen üretimin çok daha düşük miktar ve kalitede olacağını gözlemlerdik. Çünkü Türkiye'nin insan kaynakları henüz Almanya'dakinin bilgi ve becerisine sahip değildir. Bu nedenle bilgili insan aslında en önemli üretim girdisi ve ülkelerin refahının birincil kaynağıdır. Özetleyecek olursak toplumsal ve bireysel verimlilik artışları, diğer bir deyişle refah artışları için en önemli unsur BİLGİLİ ve YARATICI İNSANdır diyebiliriz.

9 KAYNAKLAR Çoban, H. (1996) Bilgi Toplumuna Planlı Geçiş DPT, Ankara. Drucker, P.F. (1981) Toward The Next Economics Harper & Row Publ., New York. (1993) Yeni Gerçekler İş Bankası Kültür Yayınları No: 315 (1995) Gelecek İçin Yönetim. (Managing for Future) İş Bankası Kültür Yayınları No: 327 Erkan, H. (1994) Bilgi Toplumu Ve Ekonomik Gelişme. İş Bankası Kültür Yayınları No: 326 Gürak, H. (1990) Transfer Of Technology Yayımlanmamış Tez, Lund Üniversitesi., İsveç. (1993) An Alternative Price Theory. Yayımlanmamış Doçentlik Tezi, İstanbul. (1999) On Productivity Growth YK Economic Review, Dec., Istanbul (2000) Verimlilik Artışları Verimlilik Dergisi, Mayıs-Haziran, MPM. Marshall, A. (1961) Principle of Economics, Vol. 1 & 2 Macmillan And Co., London. Romer, P.M. (1990) "Endogenous Technological Change" Journal Of Political Economy, Vol.98, October. (1993) "Economic Growth" in D.R. Henderson (Ed.) The Fortune (1994) "Beyond Classical And Keynesian Macroeconomic Policy". Policy Options, July-August. Schumpeter, J.A. (1970) Capitalism, Socialism and Democracy. Unwin Uni. Books, London. Smith, Adam. (1976) An Inquiry Into The Nature And Causes Of T The Wealth Of Nations, Vol. 1 & 2

10 Smith, Anthony (1986) İnsan Beyni ve Yaşamı Inkilap Yayınevi, İstanbul. Toffler, A. (1992) Yeni Güçler - Yeni Şoklar (Powershift) Altın Kitaplar, İstanbul

11 2- VERİMLİLİK ARTIŞLARI * ve Eğitimli - Yaratıcı İnsan Kaynakları İlişkisi Giriş İnsanların hem bireysel hem de toplumsal refah düzeyleri gün geçtikçe artıyor. Tarihsel süreç içinde incelendiğinde de toplumların yaşam standardının sürekli bir artış trendinde olduğunu görürüz. Bu refah artışı kimi dönemlerde yavaşlamış, kimi zaman savaşlar gibi tahrip edici etkenlerden olumsuz etkilenmiş, kimi zaman ise, özellikle Sanayi Devrimi nden sonra, hızlı bir artış trendine girmiştir. Geçmişe dönüp bakacak olursak Bin Yıl önce yaşamış olan atalarımızın toplumsal ve bireysel refah düzeylerinin onlardan 500 ya da 1,000 sene önce yaşamış olan atalarımızın refah düzeyinden çok farklı olmadığını görürüz. Ne de ülkeler arasında ki refah farkında günümüzde olduğu gibi büyük uçurumlar vardı. Günümüzde ise maalesef bir yandan bireysel refah eşitsizlikleri artarken bir yandan da ülkeler arası refah farkı gittikçe açılmaktadır. Ülkeler açısından bakıldığında bunun nedeninin toplumların tarihsel süreç içinde farklı verimlilik artış oranları göstermelerinden ve bu farklılıkların devam etmesinden kaynaklandığını görürüz. Toplumların verimlilikleri, dolayısıyla refah düzeyleri, neden sürekli bir artış trendindedir? Acaba bu verimlilik artışları nasıl olmaktadır? Uzun ve kısa dönem arasında fark var mıdır? Bu yazının ana hipotezi uzun dönem ekonomik büyümenin, diğer bir deyişle yaşam standardındaki iyileşmelerin, teknolojik yeniliklerden kaynaklanan verimlilik artışları olduğudur. Teknolojik yeniliklerin kaynağı ise insanın zihinsel emeğidir. Teknolojik yenilikler olmasaydı kaçınılmaz olarak bir müddet sonra Neoklasik modellerin öngördüğü denge ye ulaşılacak ve büyüme sona erecekti. Yeni Teknolojiye Kimin İhtiyacı Var? Teknolojik yenilikler gelişmiş ülkelerin firmaları için olduğu kadar gelişmekte olan ülkelerin firmaları için de önem taşımaktadır. Ancak gelişmekte olan ülkelerdeki durum bazı farklılıklar arz etmektedir. Gelişmekte olan bir ülke firması için çoğu * Bu yazı Verimlilik Dergisi nin 2000-3 tarihli sayısında yayınlanmıştır.

12 zaman teknolojik yenilik gelişmiş ülke firmalarınca bilinen ve hala kullanılmakta olan veya bir zamanlar kullanılmış olan bir teknoloji anlamına gelmektedir. Bu nedenle gelişmiş ülke firmaları için yeni teknoloji ne anlama geliyorsa, birçok gelişmekte olan ülke firması için de gelişmiş ülkelerde tanınan-bilinen ama henüz söz konusu ülke firmalarınca tanınmayan teknolojiler o anlama gelmektedir. Örneğin iletişim amaçlı uydu üretme teknolojisi gelişmekte olan ülke firmaları tarafından kullanılmaya başladığında "yeni" teknoloji olacaktır. Bu arada gelişmekte olan ülke firmalarınca hiç teknolojik katkılar yapılmıyor demek haksızlık olur. Fakat yapılan bu katkıların küresel anlamda çok marjinal oldukları ve teknolojik yeniliklerin aslan payının gelişmiş ülke firmalarınca gerçekleştirildiği bir gerçektir. Küresel açıdan bakıldığında uzun dönemde yeni teknolojilerin, daha kısa dönemlerde ise gelişmekte olan ülkelere teknoloji transferinin küresel ve bölgesel büyümenin en büyük ve güçlü motoru olduğunu ileri sürmek sanırım yanlış olmaz. Bu arada yeni teknolojilere gereksinim duymadan da bilinen teknolojileri kullanırken bazı önlemler alarak verimlilik artışları sağlamak mümkündür. Ama bu tür verimlilik artışlarının belli bir sınırı vardır. Buna örnek olarak işgücünü daha iyi eğitmek, vardiyalı çalışmak, işyeri sağlık-güvenlik koşullarını iyileştirmek gibi etkenler sayılabilir. Böylece teknolojik değişime gerek kalmadan fakat sınırlı ölçüde de olsa büyüme sağlanabilecektir. Büyüme Nedir? Bu yazıda büyüme kısaca üretimden kaynaklanan katma değer artışı olarak üretici firmalar (mikro ekonomi) açısından değerlendirilecektir. Bu tür artışlar kısa dönemde de olabilir, uzun dönemde de. Makro ekonomik politikalar/uygulamalar ancak firma düzeyinde verimlilik artışları sağlayan ortam ve olanak yaratabildikleri oranda başarılı olabilirler, dolayısıyla katkıları dolaylıdır. Bazen, Türkiye örneğinde sıkça görmeye alıştığımız gibi, makro ekonomik politikaların verimliliği arttırmak yerine sadece bazı kişi ve grupları zengin ettiğine tanık oluruz. Bu nedenle mikro (firma) düzeyinde verimlilik artışları yaklaşımının ülke ekonomisindeki büyümeyi daha iyi ve sağlıklı anlamamıza yardımcı olacaktır. Temel varsayımımız enflasyonsuz bir serbest rekabet ortamının, dolayısıyla rekabet edebilecek (katma değer yaratabilecek kapasitede) firmaların var olduğudur. Bu varsayım aynı zamanda kurumsal ve kültürel altyapının çağın gereklerine "uygun" bir seviyede olduğunu da öngörmektedir.

13 Hangi Kritere Göre Büyüme? İşgücü açısından değerlendirildiğinde büyüme bir birim zamanda kişi başına veya çalışan kişi başına gerçekleşen katma değerde (VA) artış demektir. Kişi başı üretim artışı kriteri yanıltıcı olabilir. Ülke ekonomisi büyürken nüfus da büyüyorsa kişi başı üretim artışı bundan etkilenecek, genel olarak büyüme gerçekleşenden daha küçük görünecektir. Dönemsel veya ülkeler arası refahı kıyaslamada çok yararlı olan bu kavram yerine çalışan kişi başına bir birim zamanda gerçekleşen verimlilik artışı kriteri firma düzeyinde büyümeyi incelemede daha yararlı olacaktır. Büyümeyi üretilen katma değerde artışlar çerçevesinde incelediğimize göre verimlilik artışı ölçümlerinde alternatif olarak bir birim zamanda harcanan bir birim sermayenin ürettiği katma değer kriteri de dikkate alınabilir. Zaten yatırımcı için de önemli olan yatırım olarak harcanan bir birim sermaye (K) karşılığında bir birim zamanda elde ettiği kâr oranıdır (r). Bu birim zamanda elde edilen kâr oranı ne kadar yüksekse yatırımcı da o kadar çok tatmin olacaktır. Dolayısıyla firma açısından önemli olan unsur katma değeri oluşturan unsurlardan biri olan kârın (π) kendisidir. Üstelik bu yaklaşım konuya ideolojik açıdan yaklaşanların da işine gelecektir. Çünkü be durumda sermayenin verimliliği ölçülüyor gibi bir durum ortaya çıkacaktır. Ama bu yaklaşıma bir kaç açıdan ve çok haklı gerekçelerle itiraz etmek mümkündür. Öncelikle, sermaye malları emek ve doğa gibi üretken değildirler fakat emeğin üretkenliğini (verimliliğini) arttırmak amacıyla emek tarafından doğal girdileri yeniden şekillendirmek suretiyle üretilmiş üretim araçlarıdırlar. Ayrıca, ideolojik çerçeve dışında sermaye mallarının verimliliği diye bir şey yoktur, olamaz da. Olsa olsa, Keynes in yaptığı gibi, sermayenin marjinal etkinliğinden söz edilebilir ama bu farklı bir kavramdır. Üretken olan insan ve doğadır. Üretkenliği arttıran unsur ise "zihinsel emektir" (Gürak;1993). İkincisi, sermaye sahibini ilgilendiren elde ettiği kâr oranıdır (r), oysa ülke ekonomisi açısından önemli olan hem kâr (π) hem de ücretleri içeren katma değerin (VA=w*L + π) büyüklüğü, daha da önemlisi katma değerin büyüme hızıdır. Üçüncüsü, katma değeri arttıran her tür girişim aynı zamanda çalışan kişi başına üretilen kâr oranını da arttıracaktır, cet.par. Diğer bir deyişle, kısa dönemde ücretler ve diğer girdilerin fiyatları sabit olduğundan (sıfır enflasyon varsayımı ve ücretlerin yeni toplu sözleşmeye kadar sabit olması nedenlerinden), katma değeri arttıran her verimlilik artışı katma değer içindeki kâr oranının artması

14 anlamına gelmektedir. Dolayısıyla katma değerdeki büyüme incelenirken kârlılıktaki büyümeyi de kolaylıkla izleyebiliriz. Dördüncüsü, her türlü ticari üretim insanlar tarafından ve insanların tüketimi için gerçekleştirildiğine göre verimlilik artışlarını da insan gücü kriterine göre ölçüp, değerlendirmek kadar doğal bir şey olamaz. Tarihsel Perspektif 1950 lerde Abramowitz, Solow, Denison gibi birçok iktisatçının yaptıkları araştırmalar sonucu büyümenin (verimlilik artışının) kaynağı olarak yeniden keşfedilen teknolojik yenilik kavramı iktisatçılar tarafından gittikçe artan oranda önem ve ilgi görmeye başladı. Teknoloji artık Neoklasik büyüme teorilerinin vazgeçilemez bir parçasıydı ve araştırmacılar bu etkeni göz ardı edemez olmuşlardı. Ancak, bu kadar önemsenmesine rağmen iktisat teorilerinde teknolojinin ayakları tam olarak yere basmayan bir yönü vardı; teknolojik değişim dışsal bir etken olarak yer almaktaydı. Tabiri caizse, teknoloji sanki gökten zembille firmalara iniyor ve ekonomiye katkısını yapıyordu. Bir türlü Neoklasiklerin öngördüğü dengeye ulaşılamadığına göre sürekli olarak gökten zembille inmeye devam ediyor ve refah artışının sürekli olmasını sağlıyordu. Teorideki yeni gelişmeler sonucu büyüme modellerinin geleneksel üç üretim faktörüne (emek, doğa ve sermaye) ilaveten iki önemli faktörü daha oluşmuştu; teknolojik değişim ve beşeri sermaye (zihinsel emek). Bazıları ise bunlara girişimci faktörünü de eklemeyi ihmal etmiyordu. Ancak tüm bu gelişmelere rağmen hala önemli bir eksiklik vardı. Ne teknolojik değişim ne de beşeri sermaye büyüme modellerine içsel bir faktör olarak monte edilememişlerdi ve teknoloji gökten zembille inen bir faktör olmaya devam ediyordu. İktisatçıların Neoklasik geleneğin etkisinde olanları (Lucas, Romer gibi) soyut matematiksel modeller çerçevesinde yeni (endojen) modeller üretmeye çalışırken, bir kısmı da bu geleneğin dışında katkılarda bulunmaya, büyüme surecini açıklamaya çalışıyorlardı (Bak. Silverberg-Soete, Eds. 1994). Elbetteki büyüme ile ilgilenen sadece iktisatçılar değiller. Ünlü yönetim felsefecisi Peter Drucker veya Alvin Toffler gibi gelecek bilimciler de konuya ilgi duymakta ve katkıda bulunmaktaydılar. Iktisat kökenli olmayanların bazı ekonomik olguları bir çok iktisatçıdan daha iyi değerlendirebilme yeteneğine sahip olduğunu görürüz. Drucker bunlardan biridir. Drucker a göre: Refahın kaynağının özellikle beşeri bir şey olduğunu artık biliyoruz: Bilgi. Şayet bilgiyi, nasıl yapılacağını bildiğimiz işlere uygularsak, bunun adına verimlilik deriz. Şayet bilgiyi, yeni

15 ve farklı işlere uygularsak, bunun adına yenilikçilik deriz. (Drucker;1995;s.30). Diğer bir deyişle, bilgiden kaynaklanan verimlilik artışı veya yenilik getiren teknolojik değişim refah artışının kaynağıdır. Bilginin kaynağı da insanın zihni yani beyni olduğuna göre, teknolojik değişimin, dolayısıyla verimliliğin kökenin, insanların zihinsel yeteneği ve kapasitesi kısacası bilgili ve yaratıcı insan gücüdür (eğitimli emektir) diyebiliriz (Gürak,1993). Gelecek bilimci Toffler a göre de ülkelerin refah artışlarının kaynağında verimlilik artışları bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerin, hem yaşama standardındaki hem de yaşam kalitesindeki bütün artışların temelinde bu patlama vardır. Harcanabilir gelirler ile satın alma gücündeki büyük artışı sağlayan da budur. (Toffler;1995,s.99). Ancak, Toffler ın söz ettiği verimlilik artışı, Drucker ınkinden farklı olarak yenilikçiliği de içermektedir. Diğer bir deyişle, Toffler ın verimlilik artışı sadece bilinenin daha ucuza üretimini değil fakat aynı zamanda tamamen yeni ürünler ve üretim araçlarının üretimini de kapsamaktadır. Makro Verimlilik Artışı Kavramı Ülke ekonomisinin yeni ürünler ve üretim yöntemleri sayesinde büyümesine, dolayısıyla yaşam standardında görülen artışlara makro verimlilik artışı da denebilir. Makro verimlilik artışlarının en önemli ve belirgin özelliği sadece firmaların genel üretim kapasitelerindeki genel bir artışı değil, daha önce üretilmemiş yepyeni ürünleri ve üretim yöntemlerini de içermesidir. Böylece bir yandan toplam ürünlerin çeşidinde artış sağlanırken bir yandan da toplam çıktının değerinde, dolayısıyla yaşam standardında ve harcanabilir gelirlerde artış sağlanmaktadır. Makro verimlilik artışlarının temeli de elbette mikro (firma) seviyesinde gerçekleşen verimlilik artışlarına dayanmaktadır. Bir firma üretmekte olduğu bir ürünü daha ucuza üretebilmeyi sağlayan yeni bir teknoloji geliştirdiğinde büyük bir olasılıkla üretimde hem miktar (kantitatif) hem de mali (finansal) açıdan bir artış sağlayacaktır. Ancak firmalar durmaksızın daha önce üretime sunulmamış yepyeni ürünler de piyasaya sürmekte ve bu yeni ürünler çoğu zaman yeni üretim yöntemleri ile üretilmektedirler. Bu durumda yeni yatırımlar sayesinde yeni iş alanları yaratılmakta, harcanabilir gelir artmakta ve genel yaşam standardı yükselmektedir.

16 Verimlilik Artışı Neden Amaçlanır? Firmalar neden verimlilik artışları peşindedirler sorusuna gelince; siyaset ve siyasetçilerden kolaylıkla etkilenme eğilimimde olan Kamu sektörüne ait üretim birimlerini ve kâr amacı gütmeyen gönüllü kuruluşların ve vakıfların faaliyetlerini bir tarafa bırakacak olursak, herkesin bildiği gibi ticari üretim özel sektör firmalarınca gerçekleştirilmektedir. Gene herkesin çok iyi bildiği gibi, bazı ders kitapları ve ideolojik yaklaşımlar farklı şeyler söylese de, ticari üretimin amacı kâr (π) elde etmek ve içinde bulunulan koşullara uygun olarak bu kârı en üst seviyeye çıkarmaktır. Durum böyle olunca firma için önemli olan şey bir birim yatırım karşılığı, bir birim zamanda elde edeceği kâr (π) veya kâr oranıdır (r=π/k). Firma kâr oranını nasıl arttırır? sorusunun yanıtına gelince: kısa dönemde ücretler, işverenle yapılan toplu sözleşmeler ile belirlendiğinden, ayrıca tüm üretim girdilerinin ve rakip ürünlerin fiyatlarının sabit kaldığı varsayıldığından, hem kâr oranını arttırmak hem de rakip firmalara karşı avantaj elde edebilmek için yapılması gereken şey kısa ve uzun dönem stratejilerle verimliliği arttırmaktır. Uzun dönemdeki verimlilik artışları (büyüme) sadece teknolojik yeniliklerle sağlanabildiğinden rekabet gücünü kaybetmek istemeyen firmaların uzun dönemde mutlaka teknolojik yenilikler yapmaları gerekir. Aksi halde rakip firmalar teknolojik üstünlüğü ele geçirecek ve firma sistemin özünü oluşturan yaratıcı yok edicilik nedeniyle piyasadan çekilmek, yerini daha rekabetçi firmalara terk etmek zorunda kalacaktır. Görüldüğü gibi bir firmanın öncelikli hedefi olan kâr maksimizasyonu ile ülkenin öncelikli hedefi olan toplam katma değerin maksimizasyonu farklı şeylerdir. Ancak firmalar verimlilik artışları vasıtasıyla maksimum kâr peşinde koşarken aynı zamanda toplam katma değerin de artmasını sağlarlar. Bu yeni yatırımlar vasıtasıyla daha fazla istihdam alanları yaratmak suretiyle hem toplam ücretlerin hem de kârların artması şeklinde gerçekleşebilir. Toplam ücretlerin toplam katma değer içindeki payının değişimi ise işçi-işveren arasında yapılan pazarlıklar sonucu belirlendiğini söylemiştik. Ancak ücretler, fiyatlar ve kâr oranları gibi esnek olmadığından verimlilik artışları sonucu kısa dönemde toplam katma değerin sermaye lehine, dolayısıyla ücret aleyhine değiştiğini görürüz. Ücretler aleyhine gibi görünen bu durum reel ücretlerin azaldığı anlamına gelmez, sadece toplam VA içinde ücretin oranının azaldığını gösterir.