31.05.2013 815 İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA İHBARDA BULUNAN : İstanbul Barosu Başkanlığı İHBAR EDİLENLER : Şiddet ve zor kullanan kolluk görevlileri, onlara bu yönde emir ve talimat verenler, bu fiilleri engellemekle görevli olup engellemeyenler. SUÇ : Kasten adam yaralama, zor kullanmada sınırın aşılması, işkence, eziyet,görevi kötüye kullanma ve diğer suçlar. AÇIKLAMALAR : 1- İstanbul ili, Beyoğlu İlçesi, Taksim meydanı, Gezi Parkı nda yaklaşık bir haftadır, başta gezi alanında bulunan bir kısım ağaçların sökülmesi ve gezi parkının yerine, İstanbul halkının isteği dışında AVM yapılacağı iddiaları üzerine sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar tarafından başlatılan protesto eylemleri kolluk görevlileri tarafından aşırı ve orantısız güç kullanılarak eylemlere katılan vatandaşların, baromuz mensubu avukat meslektaşlarımızın zarar görmelerine, yaralanmalarına ve mal varlıklarının zarar görmesine sebebiyet verilmektedir. İlimizin merkezi olarak kabul edilen ve sivil toplumun üzerinde hassasiyet ile durduğu Taksim Meydanı başta olmak üzere özellikle Gezi Parkı nın yeşil alan örtüsünün idare tarafından ekonomik bir kısım beklentilerle; şehir nazım planları ve imar düzenlemeleri ile şehircilik planlama çevre, kültürel ve doğal miras, kültürel ve ekonomik yapı, teknik yapı, sosyal donatı, yapı ve sokak dokusu, mülkiyet yapısı, ulaşım-dolaşım sistemi, şehircilik, planlama ve koruma ilkelerine aykırı olarak işlem tesis edildiği kamuoyunun malumudur.
Yine bilindiği üzere Taksim Meydanı Gezi Parkı, Atatürk Kültür Merkezi, Taksim Anıtı korunması gereken kültür varlıklarıdır. İstanbul Mimarlar Odası sözkonusu meydanın başta Anayasa ve diğer hukuk düzenlemelerine aykırı olarak başlatılan İdari kararın iptali için İstanbul 1. İdare Mahkemesi nin 2012/778 esas sayılı başvurusu ile idari işlemin iptali açısından dava açmıştır. Bu davada, bilirkişiler Prof.Dr. HÜSEYİN CENGİZ, Doç.Dr. DARÇIN AKIN ve Yrd.Doç.Dr. M.LÜTFİYE YAZICIOĞLU ndan oluşan bilirkişi heyeti yerinde keşif ve dosya üzerinde yaptığı incelemeler sonucunda hazırladıkları 13.05.2013 tarihli raporu mahkemeye sunmuşlardır. Raporda özetle; Gezi Parkı ve Taksim Kışlası ile ilgili bölümlerinde korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen Taksim Kışlası, Kentsel Tasarım Projesi ile bir bütünlük içerisinde değerlendirebilecektir, dendiği halde hazırlanan planlarda bununla ilgili herhangi bir belirtinin olmadığı tespit edildiği, raporun sonunda dava konusu koruma amaçlı imar planı değişikliklerinin çevre, kültürel ve doğal miras, kültürel ve ekonomik yapı, gibi koruma ilkelerine uygun olmadığı sözkonusu planın sadece Taksim alanı yayalaştırma projesi gibi görünmekle birlikte plan notlarında Taksim Gezi Parkı nı da içerdiği ve plan onama sınırı içindeki bir alanın planlanması ve sonradan düzenlenmek üzere ayrılarak belirsiz bırakıldığı belirtilmektedir. Konusunun uzmanı 3 bilirkişi tarafından mahkemeye sunulan rapordan da anlaşılacağı üzeri İdarenin işlemi gerek kültürel doğal miras, sosyal donatı, şehircilik planlama ilkelerine uygun olmaması ve hazırlanan imar planının da belirsizlik arz etmesi nedeniyle hukuka aykırı olduğu anlaşılmaktadır. Açık deyişle yargıya taşınmış bir sorunun, yargı kararından kaçırılarak realize edilme çabaları açıkça gözlenmektedir.
2- Anayasa nın Çevre Hakkını güvence altına alan 56.maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevi olduğu, devletin herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içerisinde sürdürmesini sağlamak yükümlülüğünde olduğu hüküm altına alınmıştır. İstanbul halkı, vatandaş olarak korumakla yükümlü olduğu hakkını yine Anayasa nın 34.maddesi ile güvence altına alınmış olan, herkesin önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir. hükmü gereği Taksim Gezi Parkı nda bulunmak suretiyle kullanmaktadır. Özünü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasadan alan bu hakkın başta İlin Mülki Amiri Vali, Kolluktan sorumlu Vali Yardımcıları ile İl Emniyet Müdürü nün ihlali noktasında sorumluluğu bulunmaktadır. Temel özgürlükten olan toplanma hakkının PVSK 16.maddesi kapsamında kolluk tarafından görevlendirilmek suretiyle sivil toplum örgüt üyelerinin ve halkın üzerinde orantısız güç kullanılması, zor kullanmada sınırın aşılması, gerek bedeni kuvvet ve gerekse maddi güç kullanımında kolluğun suç oluşturacak eylemlerde bulunması demokratik hukuk devletinde asla kabul edilecek hususlar değildir. Kolluğun yukarıda da bahsettiğimiz hukuka aykırı güç kullanımı nedeniyle 5237 Türk Ceza Kanunu nun ilgili maddelerinde düzenlenen kasten adam yaralama, zor kullanmada sınırın aşılması, bu eylemlerin sistemli olarak halkın üzerinde insan onuru ile bağdaşmayan ve bedensel ve ruhsal yönden acı çekmesine sebebiyet veren bu eylemlerin oluştuğu aşikardır. 3- İstanbul Halkının Anayasa dan kaynaklı haklarını koruma ve kollama hakkının yine Anayasal ve yasal kurallarla görev ve yetki sınırları belirlenmiş kolluk amir ve görevlileri tarafından hukuka aykırı biçimde ihlal edilmesi ve bu ihlalin bir kere ile sınırlı kalmayıp, sistematik bir şekilde devam ettirilmesi nedeniyle bu anayasal hakkı kullanan insanların ağır mağduriyetine sebebiyet verilmektedir. Nitekim, kolluğun güç kullanırken orantısız bir biçimde sıklıkla başvurduğu başta biber gazı gibi uygulamaların insan sağlığı üzerinde kalıcı etkiler yaptığı hatta ölümlere bile neden olduğu bilinmektedir. Ne yazık ki, bu konuda ölümle neticelenen eylemlerde vuku bulmuştur.
4- İstanbul Barosu Başkanlığı 1136 sayılı Avukatlık Kanunu nun 76.maddesinde Hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunmak ve korumak görevi gereğince,hukuk devletinde temel hak ve özgürlüklere yönelen bu tür eylemleri gerçekleştiren sorumlular hakkında işbu ihbar dilekçesini hazırlamıştır. Yaklaşık 4 gündür görevli kolluk tarafından gerçekleştirilen suç konusu eylemler görsel ve yazılı medyadan da rahatlıkla görülmektedir. Bu görüntülerin tamamında kolluğun yasal düzenlemeler karşısında açıkça suç işlediği görülmektedir. Bu görüntüler incelendiğinde kolluk tarafından gerçekleştirilen eylemlerin hiçbir haklı tarafının olmadığı, halkın anayasal hakkını koruma ve kollama bilinciyle gerçekleştirdiği şiddet içermeyen eylemlerine karşı kolluğun bırakın aşırı güç kullanmayı önleyici herhangi bir davranış da bulunmayacağı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Mahkemelerimiz İçtihatlarıyla da sabittir. Demokratik hukuk devletinde kamu görevlilerinin ve kolluğun şiddet içermeyen gösterilerde demokratik anayasal haklara tahammül göstermeyerek bireyin ve toplumun hak arama özgürlüğüne ve kendine ifade etme biçimine yönelik hukuk dışı zor kullanımının ülkemizde gittikçe yaygınlaştığı gözlenmektedir. Nitekim ülkemiz hakkında zaman zaman Avrupa İnsan Hakları komiserleri tarafından hazırlanan raporlarda da Türkiye de ifade özgürlüğünün, hak arama özgürlüğünün kolluk görevlileri tarafından kabul edilemez bir biçimde sistemli olarak zor kullanmak suretiyle engellenmeye çalışıldığı, halkın halka gözdağı verilmeye çalışıldığı rapor edilmektedir. AİHM nin bir çok kararında da zorunluluk bulunmamasına rağmen sadece bildirimde bulunulmadı diye hiçbir şiddet içermeyen gösterilere kolluğun orantısız güç kullanarak müdahalesi ihlal olarak değerlendirilmiş ve Türkiye nin mahkumiyetine karar verilmiştir. Toplantı ve gösteri hakkının özüne ilişkin başta Anayasal düzenleme ile 2559 sayılı yasada ki düzenlemelerle AİHS de ki düzenlemeler açıkça yürürlükte ve bağlayıcıyken hakkın kullanımına yönelik hukuk tanımaz kolluk şiddetine artık son verilmelidir.hukuk devletinin yargı organı idareden bağımsız ve tarafsız olarak bu tür hukuk dışı eylemler nerden ve kimden gelirse gelsin hukuk düzenlemeleri doğrultusunda işlem yapma durumundadırlar.aksi halde idarenin hukuk tanımaz,hak
ve özgürlükleri kısmen veya tamamen askıya alan eylemlerinin yargı denetiminin dışında kalması halinde ülke karmaşa ortamına girmesi kaçınılmaz olacaktır. SONUÇ : Bu nedenle yukarıda bahsettiğimiz nedenlerle son 4 gündür Taksim Gezi Meydanında kolluk tarafından gerçekleştirilen ve yazılı ve görsel basına yansıyan görüntü ve haberlerden, olay yeri mağdurlarının ifadelerinden de açıkça anlaşılacağı üzere suç teşkil eden eylemlerinin emrini ve talimatlarını veren mülki amir ile şiddet ve zor kullanan kolluk görevlileri ve bu fiilleri engellemekle görevi olup da engellemeyenler hakkında yasaya aykırı eylemlerinden ötürü soruşturma başlatılmasını ve gerekli işlemlerin yapılmasını saygı ile talep ederiz.31.05.2013 Av. Doç.Dr. Ümit KOCASAKAL İstanbul Barosu Başkanı