AİLE İÇİ İLETİŞİM Anne-baba arasındaki ilişkinin niteliği, her koşulda ve mutlaka ebeveyn-çocuk ilişkilerine yansır, çocuğun davranışlarını belirlemede çok önemli bir etkendir. Sıcak ve sağlıklı ilişkiler içindeki ana-baba; kendileri mutlu ve doyumlu bir hayat yaşayacağı için çocuğa karşı da huzurlu ve hoşgörülü davranabilir. Dolayısıyla çocuk da kendini böyle bir ortamda mutlu ve güvende hisseder. Kendini güvende hissetmeyen çocuğun davranışları ya içe dönük ya da saldırganca olur. Normal ilişki geliştiremez. Güvensiz ya da isyankârdır. Çocuklar ebeveynlerinden hem çeşitli şekillerde etkilenirler, hem de davranışlarında onları model alırlar. Be nedenle; sağlıklı, mutlu, güvenli çocuklar yetiştirebilmek için ebeveynlerin öncelikle kendi arasındaki iletişimi düzenlemesi gerekir. Aile İçi İletişimi Etkileyen Ve Bozan Faktörler I. Karı kocanın kendi kişilik özellikleri: Birbirlerinden beklentileri Birbirlerini oldukları gibi kabul etmemeleri, kendi beklentileri doğrultusunda değiştirmeye çalışmaları İletişim yetenekleri Kültür birikimleri Eşlerin yanlış alışkanlıkları ( içki, kumar, çapkınlık vb. ) Yaşam alışkanlıkları, dünya görüşleri II. Dışarıdan gelen etkiler III. Geçim sıkıntıları vb.
Evlilik, farklı iki dünyadan Mars tan ve Venüs ten diye tanımlanan iki insanın bir arada (dünyada) yaşamaya çalışması gibi zor bir iştir. Herkes birbirini olduğu gibi kabul etmeye, kendince yapması gereken fedakârlığa hazır olur ve karşı tarafa SAYGILI olursa evlilik daha yolunda gider. Evlilik başlamadan önce ön planda görülen aşk/sevgi sonradan saygının ön plana çıkmasıyla derin boyutlar kazanır. Bu anlamda evlilikte SAYGI belki de en tılsımlı sözcüktür. SAYGI: Karşımızdaki insanın varoluşuna saygıdır. Bunun anlamı, karşıdakini var olduğu için ve olduğu gibi kabul etmektir. İnsan İlişkilerinde 6 Temek Duygu Gereksinimi Vardır: I. Değerli olma duygusu (Kendim olarak değerliyim) II. Güven duygusu (Seviliyorum, korunuyorum, destekleniyorum) III. Yakınlık ve dayanışma duygusu (Karşımdaki içtendir ve yardımcıdır) IV. Sorumluluk duygusu (İrademi kullanmalı ve sorumluluk almalıyım) V. Başarma duygusu (Başarabilirim, takdir edilirim) VI. Mutluluk ve kendini gerçekleştirme duygusu DUYGULAR Duygular herkeste vardır, normaldir. Duygular bizi iyi ya da kötü hissettirir, ama bizi kötü ya da iyi yapmaz. Neden olduğunu, nasıl olduğunu bilmeden duygular bize gelir. Duygular insanın içindedir, gözle görülmez, kulakla duyulmaz. Sadece hissedilir. Duygu, düşünce değildir. Sayılarla gösterilemez. Doğru ya da yanlışlıkları tartışılamaz. İnsan İlişkilerinde 5 TEMEL ÖZGÜRLÜKLERİ Vardır: I. Algılama özgürlüğü II. Düşündüğünü olduğu gibi ifade edebilme özgürlüğü III. Duygularını olduğu gibi ifade edebilme özgürlüğü IV. İsteme ve reddetme özgürlüğü V. Kendi özünü gerçekleştirme özgürlüğü
İLETİŞİMDE UYULMASI GEREKEN BAZI KURALLAR Duruma karşınızdakinin gözü ile bakın. Sorunları kişiselleştirmeyin. Mesajın tamamını dinleyin. Eleştirileriniz yapıcı olsun. Aracısız iletişim kurun. Takdir ve övgülerinizi belirtin. Saldırgan olmayın. Selamlamayı önce siz yapın, karşıdan beklemeyin. Özür dilemekten çekinmeyin. Her insanın iyi ve kötü yönleri olduğunu önceden kabul edin. Gülün. Bağlılığı ve biz bilincini benimseyin. Gerçekleri duymaktan kaçınmayın, susturmayın. Arkadan değil yüz yüze konuşun Reddetmeden önce iyi düşünün. Önyargılı olmayın. Sınırlarınız aşırı katı ya da gevşek olmasın Karşınızdakine önce hak vererek sonrada görüşlerinizi açıklayarak iletişimi sürdürün. İnsanların çoğu aralarında duvar, çok azı da köprü kurar. D.PENI
AİLEYİ; ÜYELER, ONLARIN KİŞİLİK KARAKTERLERİ BİRBİRLERİYLE İLİŞKİLERİ olarak tanımlayabiliriz. Ailedeki en önemli nokta, bireyleri arasındaki ilişkilerdir. Ailedeki her hangi bir üyeyi etkileyen bir değişim bütün aileyi etkiler. Çatışmalı ailelerde, diğer aile bireyleri gibi çocuklarda mutsuz olurlar. Çocuklar, hem güvenli bir ortam bulamadıkları hem de anne-baba birbirleriyle ve kendileriyle çok meşgul oldukları için, ihtiyaçları olan ilgi ve özeni anlamazlar. Her şeye rağmen çocuklar anne-babalarını bir arada görmek isterler ve sürekli çatışmaların bitmesini umarak yaşarlar. Daha büyük çocuklar bazen, evlilik bittiğinde daha dingin bir ortamda yaşayabilecekleri kanısına varırlarsa, ayrılığı onaylayabilirler. Anne-babaların tartışmaları çocuğu doğrudan etkiler. Çocuklar ego-santriktir. Dünyayı sadece kendi noktalarından görürler. Başkalarının görüşlerinin farkında olmadıkları için de kıyas yapamazlar. (Ego-santrik oluş bencillik değildir. Durumları başkası açısından görememek demektir.) Bu nedenle, çocuklar ebeveynin değil, kendi duygularının farkındadırlar. Bu yüzden de olanlardan kendini sorumlu tutar. Örneğin; aile dağıldığında uzaktaki ebeveyn görüşmelere ara verirse, işi olduğunu ya da eski eşini görmek istemiyor olabileceğini değil, artık sevilmediğini ya da sevilmeye layık olmadığını düşünür. Üzüntü, kızgınlık, korku, mutluluk gibi duygular belirli bir yaşla sınırlı değildir. Çocuklar için farklı olan; onların kendi yaşadıkları duyguların nedenini anlayamamalarıdır. Bu nedenle de duyguları altında kolayca ezilebilirler ve bunları ifade edemezler.
Bazıları, kendilerini hem evde hem de okulda üzgün hissederler. Bu duygularıyla başa çıkma konusunda gençlere ve yetişkinlere kıyasla daha az çözümler üretebilirler. Çocukların korkularıyla başa çıkma yollarından biri, isteklerinin gerçekleşmesidir. Çocukların dünyalarının yarısı fantezidir. Akla uygun yaklaşımları bir yetişkin yardımı olmadan bulamazlar. Aile içi iletişim, aile bireylerinin gereksinimlerini ve ihtiyaçlarını belirleyen bir araçtır. İyi bir iletişim, yaşam kalitesini yükseltir. Bir aile parçalanmaya başladığında eşler ve çocuklar arasındaki iletişim de kopuklaşır. Böyle bir zamanda da iyi bir iletişim ayrılmanın da daha kolay ve daha az sarsıcı olmasını sağlar. Çocuklara ayrılmanın söyleneceği zamanki konuşma, hayattaki en güç işlerden biridir. Yapılan bir araştırmada: Çocukların bir ayrılma olayını duyduklarında gösterdikleri tepkiler şu şekilde ortaya çıkmıştır: Mutsuzluk hissetme: 57 Ağlama: 28 Şaşkınlık: 23 Rahatlamış hissetme: 22 Taraf olma, bir ebeveyni tutma: 22 Diğer çocuklardan farklı hissetme: 15 Ayrılmanın çocuklar üzerindeki etkisi tümüyle giderilemez, fakat verilecek doğru destekle azaltılabilir. Şoke olma 15 Suçlu hissetme: 11 Deprese hissetme 6
emine Yapılan bir çalışmada 12 yaşındaki bir çocuğun açıklaması: O zaman ben şok içindeydim. Ayrılmanın ne demek olduğunu anlamadım. Anneme de babama da çok kızgındım. Her ikisi ile de hiç konuşmamaya karar vermiştim. 9 yaşındaki başka bir kız çocuğunun açıklaması: Ben, kimseye anne-babamın ayrıldığından bahsetmedim. Bir arkadaşa, hele de pek özel birine ihtiyacım vardı, hala var. Bu kız çocuğu durumundan utanmış, kendine güveni sarsılmış görünüyor. Şaşkınlık, zihinsel karmaşa, kızgınlık, ebeveynlerinin ayrıcalıklarını duyan çocukların hissettiği ilk ve başlıca duygulardır. Bu duygular içindeki çocuğun yardıma ihtiyacı vardır. Yoksa depresyona girebilir. Çocuklar genelde anne- babalarını üzmekten hoşlanmazlar. Bu nedenle soru sormaya çekinirler. Çocukların anlamadıkları şeylerin açıklanması, zor durumlarda sabır ve cesaret verme, ebeveynlerin en önemli görevlerindendir. Onların kafasında öyle sorular oluşur ki cesaretlendirilmezlerse asla sormaya cesaret edemezler. Çocuklar böyle bir zamanda; anlaşılmak, sabır ve içtenlik isteyen davranışlar beklerler. Anne- babalar da zaten kendileri mutsuz oldukları için böyle bir davranış göstermede zorlanırlar. Bu durumda bir profesyonel destek gelecekteki duygusal yıkımı önleyebililir. EMİNE ÖRNEK EĞİTİM KURUMLARI REHBERLİK SERVİSİ