Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, yola ç kmaktan çekinmeyenlerin, uçurumdan atlayanlar n... dili, sesi Yeralt Edebiyat...
JEAN GENET: (D. 19 Aral k 1910 Ö. 15 Nisan 1986) Paris te do du. Evlilik d fl bir çocuk oldu u için annesi taraf ndan terk edildi, on yafl na de in bir yetimhanede ve Morvan da bir çiftçi ailesinin yan nda kald. On yafl ndayken girdi i slahevinden 1926 da kaçarak Frans z sömürge birliklerine kat ld. K sa bir süre sonra oradan da kaçt ve Avrupa n n çeflitli ülkelerinde h rs zl k, kaçakç l k olaylar na kar flarak tam bir serseri gibi yaflad. flledi i suçlar yüzünden s k s k hapse girdi. 1948 de Fransa da h rs zl k yüzünden onuncu kez yarg land ve ömür boyu hapis cezas na çarpt r ld. Bu arada, 1942 de hapiste yazm fl oldu u Notre-Dame des fleurs (Çiçeklerin Meryem Anas ) adl ilk roman André Gide, Jean Cocteau ve Jean-Paul Sartre gibi ünlü yazarlar n dikkatini çekti. Bu yazarlar n cumhurbaflkan na verdikleri bir dilekçe üzerine ba flland. Romanlar nda oldukça fliirsel bir dil kullanan Genet, kendi özyaflam ndan yola ç karak, yak ndan tan d yeralt dünyas n korkusuzca betimler. H rs zlar, katiller, kaçakç lar, fahifleler, eflcinsellerle dolu olan bu dünyan n pisli i ve fliddeti, Genet nin güçlü anlat m yla flafl rt c bir güzellik kazan r. Oyunlar nda ise bu özyaflamsal yöntemi bir yana b rakt görülür. Oyun kahramanlar n n da romanlardaki insanlar gibi toplum d fl na itilmifl kimseler olmalar na karfl n, onun bu oyunlarda yaflamla ilgili düflüncelerinin özünü dile getirmeye çal flt söylenebilir. Genet bu yap tlar nda yaflam n bir tan m n vermeye çal fl r. Ancak ona göre, yaflam yaflanarak kavransa bile, tam anlam yla aç klanamayaca için böyle bir tan m olanaks zd r. Her insan n bir kimli i vard r ama insan kendi kimli ini alg layamaz; kendisinin düflsel bir yans s n baflka bir insan n gözünde görebilir. Genet ye göre, insan bu belirsizlikten ve boflluktan kurtulmak için rol yapmaya bafllar. Her rol de belli bir iflleve verilen bir addan baflka bir fley de ildir. Böylece eylemlerin yerini ifllevler al r, dolay s yla da gerçek davran fllar törensi davran fllara dönüflür. Genet nin, bütün yap tlar nda yerleflik ahlak kurallar na ayk r bir ahlak anlay fl n n sözcülü ünü yapt söylenebilir. Özellikle baflkalar n n insana zorla benimsetmeye kalkt klar yazg ya karfl ç kmakla insan n gerçek kimli ini bulabilece i düflüncesi, onda tutkuyla yinelenen bir inanca dönüflmüfltür. Gerçek bir asi ve anarflist olan Genet, toplumsal disiplin ve siyasi ba lant n n her türlüsüne karfl ç kt. Yaflad fliddetli ve ço unlukla da afla lay c nitelikteki erotizm, onu mistik bir alçakgönüllülük kavram na götürdü. Jean-Paul Sartre, Saint Genet-Comédien et Martyr (1952; Aziz Genet-Oyuncu ve Kurban) adl yap t nda Genet nin kendini küçük düflürme ve afla görme çabalar n bir azizin çabalar yla karfl laflt rm flt r. Genet nin yazar olarak ad n duyurmas bir bak ma, Sartre n bu uzun incelemesine dayan r. Sartre bu elefltirel incelemede Genet yi varoluflçu aç dan ele alarak onun toplumun yerleflik de erlerine karfl ç k fl n yaln z ahlak çöküntüsünün de il, ayn zamanda insanl n durumuyla ilgili öfkesinin bir yans mas oldu unu ileri sürdü. BAfiLICA YAPITLARI: Roman: Notre-Dame-des fleurs, 1944 (Çiçeklerin Meryem Anas, çev.: Yaflar Avunç, Ayr nt Yay., 2000); Miracle de la rose, 1946 (Gülün Mucizesi, çev.: Hamdi Tuncer, Ayr nt Yay., 1999); Pompes funèbres, 1947 (Cenaze Merasimi); Querelle de Brest, 1947 (Denizci, çev.: Hamdi Tuncer, Ayr nt Yay., 2004); Journal du voleur, 1948 (H rs z n Günlü ü, çev.: Yaflar Avunç, Ayr nt Yay nlar, 1997). Oyun: Haute surveillance, 1988 (Gözetim Alt nda, çev.: Y ld r m Türker, Yazko Çeviri, 1981; S k gözetim, Ayr nt Yay nlar, 2007); Les bonnes, 1947 (Hizmetçiler, çev.: Salâh Birsel, Nisan Yay., 1990); Le balcon, 1956 (Balkon, çev.: Baflar Sabuncu, Ayr nt Yay., 2006); Les nègres, 1958 (Zenciler, çev.: Nami Bafler, Ayr nt Yay., 2000); Les paravents, 1961 (Paravanlar, çev.: Sosi Dolano lu, Remzi Yay., 1990; Ayr nt Yay nlar, 2007); L Ennemi déclaré bafll kl, düzyaz lar n n derlendi i kitaptan yap lm fl bir seçki: Aç k Düflman (çev.: Sosi Dolano lu, Metis Yay., 1994) ve ayr ca L Atelier d Alberto Giacometti (Giacometti nin Atölyesi, çev.: Hür Yümer, Metis Yay., 1990).
Ayr nt Yay nlar Yeralt Edebiyat Cenaze Merasimi
Ayr nt : 535 Yeralt Edebiyat Dizisi: 44 Cenaze Merasimi Frans zca dan Çeviren Ahmet fiens lay Yay ma Haz rlayan Erden Akbulut Düzelti Müge Karalom Kitab n Özgün Ad Pompes Funebres Éditions Gallimard 1953 Türkçe yay m haklar Ayr nt Yay nlar na aittir. Kapak llüstrasyonu Sevinç Altan Bask ve Cilt Mart Matbaac l k (0 212) 321 23 00 (Phx) Mart Plaza Merkez Mah. Ceylan Sk. No: 24 80 360 Nurtepe/Kâ thane- stanbul Birinci Bas m Haziran 2009 Bask Adedi 2000 ISBN 978-975-539-540-1 SERF T KA NO 10704 AYRINTI YAYINLARI Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: 3 Eminönü stanbul Tel.: (0212) 512 15 00 01 05 Fax: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr
Cenaze Merasimi Ayr nt Yay nlar Yeralt Edebiyat
DÖVÜfi KULÜBÜ Chuck Palahniuk Efi KTEK LER Philippe Djian SON SÜRGÜN Dragan Babic YATAK ODASINDA FELSEFE Marquis de Sade ACEM PEZEVENK Ola Bauer TAVANDAK KUKLA Ingvar Ambjörnsen GÖNÜLLÜ SÜRGÜN Suerte Claude Lucas EROJEN BÖLGE Philippe Djian KOZM K HAYDUTLAR A.C. Weisbecker HAYRAN OLUNASI CASANOVA Philippe Sollers GÖSTER PEYGAMBER Chuck Palahniuk KUZEY GÖZCÜSÜ Ola Bauer S S Tristian Hawkins TIKANMA Chuck Palahniuk HIRSIZIN GÜNLÜ Ü DEN ZC FLAMENKO NUN Z NDE Duende Jason Webster ODA H ZMETÇ S N N GÜNLÜ Ü Octave Mirbeau GÖRÜNMEZ CANAVARLAR Chuck Palahniuk ADSIZ DEVLER Pascal Bruckner ANNEM Georges Bataille YERALTI EDEB YATI D Z S ÇARPIfiMA J.G. Ballard MELEKLER Denis Johnson FAH fie Nelly Arcan KAÇAKLAR VE MÜLTEC LER Chuck Palahniuk CENNETTE B R GÜN DAHA Eddie Little SEVDALI TUTSAK YALANIN ERDEM Joachim Zelter SA NIN O LU Denis Johnson UYKU Annelies Verbeke GÜNCE Chuck Palahniuk ARA BÖLGE William S. Burroughs BEYAZ ZENC LER Ingvar Ambjörnsen BALKON AMER KA MEKTUPLARI Joachim Zelter N NN Chuck Palahniuk fikence BAHÇES Octave Mirbeau BETTY BLUE Philippe Djian SIKIGÖZET M PARAVANLAR YOLDA Jack Kerouac ERSK NE N N KUTUSU Kym Lloyd BROOKLYN E SON ÇIKIfi Hubert Selby Jr.
JEAN DECARNIN e
aris in özgürlü üne kavufltu u 1944 A ustos unda, herkesten cesaret ve yi itlik coflkusu f flk ran o günlerde ç kan gazeteler, çocuksu bir kahramanl k havas yla bezenmifl yaz - larla doluydu. Baz bafll klara göz at yorum: Paris hayat dolu! Tüm Parisliler sokaklarda! Paris sokaklar nda, Amerikan ordusu resmi geçit yap yor Çarp flmalar, sokaklarda sürüp gidiyor Almanlar teslim oldu Haydi, barikatlara! Hainlere ölüm! Eski sayfalar kar flt r nca, sokaklar n tozundan külrengine dönmüfl, yorgun, dört-befl günlük sakall, gergin ama gülümseyen yüzler görülüyor. Ayn gazeteler k sa bir süre sonra Hitlercilerin katliamlar ndan, kimini sadistçe diye niteleyecekleri oyunlar ndan, en korkunç iflkenceleri Frans zlara yapan polisten söz 9
edecek. Foto raflarda yaral lar ve parçalanm fl cesetler, Alman askerlerinin yak p y kt klar Oradour ve Montsauche gibi köyler görülecektir. Bu kitab n yaz lmas n n gerekçesini oluflturan Jean D.nin ölümü olay da, trajedinin tam ortas nda yer almaktad r. Niflanl s n n (bu, on iki yafl nda öksüz ve yetim kalan, on sekiz yafl nda hizmetçilik yapan bir genç k zd. Bir zamanlar, Boulogne Orman nda, sadece gözleri güzel olan solgun bir suratla annesinin yan nda gelip geçenlere, c l z bir sesle, yoksulluk üzerine flark lar söylermifl. Tam bir alçakgönüllülükle, gezintiye ç kanlar n verdikleri paralardan sadece bir k sm n kabul edermifl. Öylesine üzgün ve bezginmifl ki, tüm mevsim boyunca, çevresinde sert ve dimdik has - rotlar biten büyük bir su birikintisinin berrak sular n n yan nda dururmufl. Jean n onu nerede tavlad n bilmiyordum ama onu gerçekten severdi.) beni götürdü ü morgdan döndü ümde, gece olmufltu. Hüzün ve yas dalgalar üzerinde yüzerek Chaussée-d Antin Soka n ç karken ve ölümü düflünürken kafam kald rd m ve soka n öbür ucunda, gece gibi karanl k ve kocaman, tafl bir melek gördüm. Üç saniye sonra bunun Trinité Kilisesi nin kütlesi oldu unu kavrad m; ama bu üç saniye içinde, gecenin içinde ürpermeme yol açan korkumun ve zavall güçsüzlü ümün koflullanmas yla titredim (A ustos Paris inin gece karanl, benim ac l düflüncelerimin karanl ndan da siyaht ); ölüm mele i ve ölümün bizzat kendisi, t pk sert bir kaya gibi, e ilmez, bükülmezdi. K sa bir süre sonra, içeri inde Hitler in bulundu u Hitlerci sözcü ünü yazarken, ayn Trinité Kilisesi nin, flekilsiz ve daima karanl k oldu u için Reich n kartal - na benzeyen kütlesi, sanki üstüme üstüme geliyordu. Çok k sa bir an flaflk nl ktan donakald m ve ödümü patlatan o karanl k tafl kütlenin çekimine kap larak, o üç saniyeyi tekrar yaflad m ama bak fllar m, sanki üzerinde donmufl gibi, ondan ay ram yordum. Böyle bakman n kötü oldu unu hissediyordum, yine de bu srar ve vazgeçme duygusu ile bakmay sürdürüyordum. Almanlar n Führer inin, ölümü genel anlamda kiflisellefltirmesinin nedenlerini araflt rmak hiç de üzerime vazife de ildi ama yine de Jean a ve adamlar na duydu um sevgiden esinlenerek onunla hesaplaflacak ve belki böylelikle kalbimdeki duygular n oynad klar gizli rolü bilebilecektim. 10
Bu kitab yazarken beni sarmalayan koflullar, asla tam anlam yla aç klayamayaca m. Bunun gerçek amac Jean D.nin zaferini itiraf etmek olsa bile, belki ikincil ve aç kça öngörülemeyen amaçlar da vard. Yazmak, size sunulan bir sürü önermeden birini benimsemektir. Ayn amac tafl yan sözcüklerden neden baz lar n ye ledi- imi, kendime sorup duruyorum. Neden kendi ye lemelerimle s - n rl y m ve neden az sonra yeniden, üç kitab m n her birindeki üç cenaze merasimini betimlemek durumunday m? Hemen ileride okuyaca n z, sözcüklerle perdelenmifl ve süslenmifl, ak fl yla oynanm fl ve de ifltirilmifl cenaze merasimini, daha bu Jean piçini, o çocuk-kad n n o lunu tan madan önce seçmifltim. Bana hayli uzun zaman önce sunulmufl bulunan, ölüme iliflkin iç karart c temay ele almak durumunda olmak ve mutsuz kalbimi yans tan ac larla ve aflklarla örselenmifl olan kendime ra men bunu fl kl sahnelerle bezenmifl bir metne oturtmak düflüncesi, beni karmakar fl k ediyor. Bu kitab, orman n tam ortas nda infla edilmifl, kayal klarla ve bö ürtlen çal lar yla çevrili bir manast r n hemen yan nda yaz yorum. Bir sel gibi sökün eden olaylar, yak fl kl Alman tankç Erik in bunal mlar n, götlek Paulo yu ve Riton u yeniden yaflamay seviyorum. Hiçbir s n r koymadan yazaca m. Ne var ki, Notre-Dame-des-Fleurs deki, kalbimin ve ruhumun gizli dürtülerini aç a ç karan esinlerle yaflad m bu cenaze merasiminin tuhafl konusunda, aradan geçen iki y la karfl n, srarl y m. Daha önce yaflananlar, sonrakilerin habercisi de ildir. Yaflam, kendi öznel de iflimini (ve bu arada, pek ayk r olarak da, çat flmalardan sonra ortaya ç kan kargaflalar ) bünyesinde bar nd r r. Örne in durgun suya at lan bir çak ltafl n n dalgalar, o noktadan uzaklaflt kça giderek belirsizleflir ve su yeniden durulur; ama sanki o tafl n art k bünyesinde de il, ruhunda oldu unu göstermek ve kan tlamak ister gibi, küçük se irmeler devam eder. Bu, su olman n do as ndad r. Jean D.nin topra a verilmesi, a z mdan f flk ran bir ç l k gibiydi ve bunun dönüflü, ruhumda, adeta yeniden bar fla kavuflmam gibi bir kargaflaya yol açt. Bu defin, bu ölüm, merasimler, beni bir m r lt lar an t na, kulaklar t rmalayan f s lt lara ve bir mezarl k, bir cenaze kokusuna k sk vrak ba l yor. Böyle bir aflk n ve dostlu un öznesinin yok olmas, bana Je- 11
an a karfl duydu um sevgiyi ve arkadafll ö retmeliydi. Ne var ki bu büyük çalkant lar durulduktan sonra, yeniden sakinlefltim. Öyle san yorum ki bafl ma geleceklerden biri daha gerçekleflti. San r m Jean n annesi bana, Bu, yeterince aç k m? dedi inde, bütün bunlar anlam fl gibiydi. Ne yeterince aç k m? Büfenin üzerindeki kitaplar yerlefltiriyordu. Bir an tereddüt etti, sonra elindeki bir cildi sinirli bir flekilde kocas n n foto raf na do ru iterken, bana bakmadan bir fleyler söyledi; ama ancak son sözcü- ü anlayabildim: mumlar. Belki bezginlikten ya da üflendi imden, herhangi bir yan t vermedim. Asl nda, afl r belirgin ve seçik tüm edimler, beni yeniden, büyük ac lar çekti im bu yaflama döndürüyordu. O zaman Jean ölmüflken benim halâ yafl yor olmamdan dolay utanç duyuyor, böylelikle yeniden kendi düzlemime dönmekten ac çekiyordum. Ne var ki bu sözcük, benim o i renç, ak l d fl ve gitgide daha da belirsizliklere sürüklenen ruhumda, sanki büfenin üzerindeki mumlar gibi bir ça r fl mla kurgulanan bir cümlenin içindeymifl gibi belirdi: Mumlar aras nda oldu unuz, yeterince aç k. Bu birkaç sözcü ün öncesindeki söyleflide neler dendi ini pek bilmeksizin, Jean n annesinin dudaklar ndan dökülenlerle flafl rd m: A z olan konuflur, insano lu özüne döner. Ona bakt m ve hiçbir fley söylemedim. Çenesi, sanki bir fley at flt r yormufl gibi, sa elinin avucunun içindeydi. flte, Jean, bunun için, biraz anneannesine benzerdi. Evet, hemen fark edilen biriydi. Zarif bir adamd. Bak fllar, benden, büfenin üzerine yerlefltirdi i bir tepsi altl - na kayd ; saçlar n eliyle aln ndan çekerek altl n üzerine e ildi ve kendi yans s na bakt. Annem çok sayg n biriydi. Yüksek sosyeteyle pek içli d fll yd. Ailede soyluluk, bana miras kald. Mumlar yerlefltirirken yapt hareketler, bunu kan tlar gibiydi. 12
Anne, bana, kendisinin böyle bir o ula, o o ulun da bana lay k oldu unu kan tlamak ister gibiydi. Bana bakmaks z n bafl n kald rd ve sessizce ç kt. Erik e, geldi imi haber vermeye gidiyordu. Jean n ani ölümüyle anal k içgüdüleri uyanm fl olsa bile, o lunu hiçbir zaman sevmemiflti. Cenaze merasiminden dört gün sonra, ondan bir teflekkür mektubu ald m. Çekti im ac dan ötürü bana teflekkür mü ediyordu? Onu görmeye gitmemi istiyordu. Bu haberi bana, o ufak tefek hizmetçi getirmiflti. Jean n annesi, bir dilencinin k z olan bir hizmetçiyle karfl karfl ya olmas ndan do an hoflnutsuzlu una karfl n, onu kabul etmiflti. Juliette beni salona ald ve ç kt. Bekledim. Jean n annesi, art k yas k - l nda de ildi. Ç plak kollar n aç k b rakan, gayet dekolte, beyaz bir elbise giymiflti. Bu, yas, adeta bir kraliçe gibi yaflamak anlam - na geliyordu. Paris in kurtuluflundan beri, üç odal bu küçük dairede bir Alman askerini saklad n biliyordum, yine de Erik onun yan nda belirdi inde, korkuya benzer bir duygu tüm benli imi kaplad. K r tarak ve beyaz, tombul ve yumuflac k elini uzatarak, Bay Genet, iflte dostum dedi. Erik gülümsüyordu. Alt n fl lt l günefl yan tenine karfl n hayli solgundu. Dikkatini toplamaya çal flt nda burun delikleri kas l - yor ve beyazlafl yordu. Öfkeli bir yap s oldu unu kavramamdan önce, her an s rmaya haz r kudurganl kta bir adam n önünde duyulan s k nt y hissediyordum. Yine de surat nda sanki bana yönelik belli belirsiz bir utanç okunuyordu ve bu utanç beni, onun böyle bir durufl sergiledi ini söylemeye itti. Sivil k yafetteydi. Önce mavi bir gömlekten ç kan korkunç boynunu, sonra da katlanm fl yenlerden ç kan kasl kollar n gördüm. T rnaklar kemirilmifl elleri, iri ve a rd. Jean la olan dostlu unuzu biliyorum dedi. Benimle konuflan bu sesin alabildi ine yumuflak, neredeyse pek çekingen vurgusundan ötürü, epey flafl rd m. Asl nda sesi, o Prusyal lara özgü bo ukluktayd ; ama flefkat dolu bir t n bunu içinden yumuflat yor ve sesin titreflimlerindeki ince tonlar, ister istemez öne ç - k p fark ediliyordu. 13
Merhaba han mefendi, merhaba bay m. Gerek kad n n, gerek askerin gülümsemeleri, belki de a zlar - n n büklümlerindeki sertlikten ve hareketsizlikten ötürü öylesine kaskat yd ki, bir an için kendimi bir kurt kapan n n kaç lmas olanaks z kenetleri gibi kayg verici gülümsemelerle gözalt nda tutulur gibi hissettim. Oturduk. Jean öylesine tatl yd ki Evet bay m. Bilmem ki nas l desem? Aman, kendinizi anlatman za gerek yok bay m diye gülerek konufltu anne; Siz, bir dostsunuz. Hem bu çok uzun sürer. Bu, bitip tükenmek bilmez cümlelere yol açar. Erik ve ben, ikircikli bir flekilde ve biraz da s k nt yla, birbirimize bakt k; sonra, hangi gücün zorlamas yla bilmiyorum, ilk olarak ben, gülümseyerek elimi uzatt m. Karfl mdaki iki gülümseme de, hemen yumuflay verdiler. Bacak bacak üstüne att m ve gerçekten dostça bir ortam olufltu. Erik öksürdü. Bu iki kuru öksürük, renginin solgunlu uyla, mükemmel bir uyum içindeydi. Biliyorsunuz, pek çekingendir. Al flacakt r. Ben bir canavar de ilim. Canavar sözcü ünü, al flacakt r sözcü ü esinlendirmifl olmal yd. Acaba ben Jean n ölene dek mücadele etti i fleyleri, benli imde bir y rt lmaya yol açmaks z n, içime sindirebilir miydim? Zira bin dokuz yüz k rk dört y l n n bu on dokuz A ustos unda, henüz daha yirmi yafl ndayken, kendi yafl ndaki çok yak fl kl ve güzel bir milis askerinin mermisiyle barikatlar n üzerinde vurulup indirilen bu genç komünistin sessiz ölümü, hayat m n en büyük utanc olarak, önümde dikiliyordu. Al flacakt r sözcü ünü, belki befl alt saniye boyunca a z mda yeniden geveledim ve ancak bir kum ve çak l y n n n hüzünlü görüntüsüyle ifade edilebilecek olan belli belirsiz bir melankoliye kap ld m. Jean n zarif görüntüsü öylesine yak n mdayd ki, bundan f flk ran hüzün ve ayn zamanda pek özel koku, kimi oluklu, kiminin içi dolu k r k tu lalardan oluflan ama yumuflac k bir y n gibiydi. Delikanl n n yüzü öylesine k r lgand ki, al flacak sözcü ü kar- 14
fl s nda, unufak oluveriyordu. Kimi zaman ayaklar m y k m flantiyelerindeki molozlar n aras nda dolan p dururken k z l toz bulutlar yla soluklaflm fl y k nt lara bast nda, adeta Jean n zarif, kibar ve içtenlikli surat n çi niyormuflum gibi bir duyguya kap l yordum. Onu dört y l önce, bin dokuz yüz k rk A ustos unda tan m flt m. On alt yafl ndayd. Bugün art k onu, beni en çok sevmifl olan en de erli sevgiliyi içime gömmüfl olmaktan ötürü, büyük bir ürküntüye kap l yorum. Ben onun mezar y m. Toprak hiçbir fley de il. Ölüm. Filizler ve sürgünler, a z mdan f flk r yor. Onunkiler. Alabildi ine aç k gö sümü güzel kokularla dolduruyor. Yeflil ve tatl bir canerik, sessizli ini flifliriyor. Ölüm sessizli i. Ar lar, gevflek ve pörsük gözkapaklar n n alt ndaki s v laflm fl ve akm fl gözbebeklerinin bulundu u göz çukurlar ndan ç k p kaç fl yor. Barikatlar n üzerinde vurulmufl bir yetiflkini, genç bir kahraman yiyip bitirmek ve sindirmek hiç de kolay bir fley de il. Günefli hepimiz severiz. A z m ve parmaklar m kanlar içinde. Etini difllerimle parçalad m. Normal olarak kadavralar kanamaz, seninki ise kan yor. On dokuz A ustos bin dokuz yüz k rk dörtte, barikatlar n üzerinde, bahar sürgünlerinin alt nda öldü ve bu, benim a z m kanlar içinde b rakt. Yaflad nda, yak fl kl l, söyleminin tatl l ve güzelli i ile bilgeli i beni korkuturdu. O zaman onun bir mezar çukuruna, derin ve karanl k bir çukura gömülmesini ve orada, o ürkütücü yaln zl n n içinde, dizüstü çökmüfl ve iki büklüm, sadece tek bir mum ile ayd nlanarak kalmas n arzulard m. Tafllar n aras ndaki bir çatlaktan sorgulanacakt. Benli imde, böyle, çürümesinin kimyas n n kokular içimde birikerek ve a z mdan, burnumdan ve anüsümden bir soluk gibi ç karak m yaflayacakt? Onu halâ seviyorum. Bir adam n yetiflkin bir delikanl ya duydu- u aflk, bir kad na ya da bir genç k za duydu u sevgiyle k yaslanamaz. Yüzünün güzelli i ve vücudunun zarafeti, beni adeta bir cüzzam gibi sar p sarmalad. Görüntüsünü tan mlayay m: Sapsar saçlar hayli uzun ve dalgal yd. Gözleri gri, mavi ya da yeflil ama ola- anüstü bir fleffafl ktayd. Pek hafif d flbükey olan kemerli burnu pek tatl ve çocuksuydu. Yeterince uzun ve esnek bir boynun üze- 15
rindeki bafl, dimdikti. Alt duda göz al c güzellikteki küçücük a z, hemen hemen her zaman s ms k kapal yd. Vücudu ince ve esnek, yürüyüflü h zl ve savruktu. Kalbim pek a r ve iç bulant s ndan geberiyorum. Ç r lç plak vücudumdan baflka bir fley olmayan beyaz mermerden yap lm fl bu mezar n önünde, sanki bembeyaz ayaklar ma kusuyorum. Erik, arkas uzun ve dantelli perdelerin as l oldu u pencereye dönük bir koltukta oturuyordu. Hava yo undu, ac vericiydi. Pencerelerin sürekli olarak kapal tutuldu unu tahmin ettim. Askerin aral k bacaklar n n aras ndan, kenar n eliyle tutmufl oldu u koltu un ahflap aksam görünüyordu. Üzerindeki, mavi çad r bezinden yap lm fl ifl pantolonu, onun için pek küçüktü; kalçalar n ve bald rlar n s k yordu. Belki de Jean n eskilerinden biriydi. Erik güzel bir adamd. Onun belirgin biçimde can n s kan bu düflüncenin bende birdenbire patlak vermesine neyin yol açt n bilemiyor, has r bir koltukta hoflnutsuzca oturmufl, delici bak fllar f rlat yordu. Bu bak fllar, Martyrs Soka nda bir akflam vaktinde bir kere daha gördü ümü an msad m hemen. Soka n yükseklik korkusu uyand ran evlerinin aras ndaki uçurumlar n aras ndan geçerken flen kahkahalarla üç rahibe ile askerler aras nda geçen bir fleyler anlatan birilerinin ayak sesleri, f rt na bulutlar yla yüklü bir gökyüzüne do ru yükseliyordu. Uzun saçl bir kad n n elindeki pazar filesi, bald rlar na çarp p duruyordu. benim de tepem att ve parma m gözüne soktum. Nefleli, gözü gez gibi söylüyordu. Uygun ad mla yürüyen üç genç adam, bafllar öne e ik, omuzlar hafifçe bükülmüfl, ceplerindeki elleriyle bacak kaslar na dayanarak, yokufl ç kmaktan ötürü soluklar s klaflm fl, yürüyorlard. Konuflan kopu un söylemi, kan kokuyordu. Sustular. Sanki çatlayan yumurtalar ndan, cibinlik alt nda yaflanan sak nmal aflklar gibi bir kargafla f flk r yordu. Suskunluklar, iliklerine kadar titremelerine yol açt. lk kez duyumsay p yaflad klar aflklar na iliflkin bir flark n n, bir fliirin ya da bir küfrün a zlar ndan dökülmesi, adeta an meselesiydi. S k nt lar, onlar büsbütün k r lgan k l yordu. Üçünün en genci olan Pierrot, bafl dik, bak fllar keskin, a z hafifçe aral k yürüyor, bir yandan da t rnakla- 16