KÜÇÜK BURJUVA OPORTÜNİZMİNDEN KARŞI-DEVRİ UŞAKLIĞINA TROCKİZM

Benzer belgeler
Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen

İÇİNDEKİLER KAPİTALİST ÜRETİM TARZI 41 I TEKEL-ÖNCESİ KAPİTALİZM 42

SSCB'DE SOVYET TOPLUMUNUN VE İKTİDARININ ZAFERİ - GÖSTERGELER (100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ) (2. Makale) İbrahim Okçuoğlu

Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*)

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi

TÜRKİYE PROLETARYASININ SOSYALİST VE DEMOKRATİK PLATFORMU

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

İ Ç İ N D E K İ L E R

DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞMAYANA SOSYALÝST DENMEZ!

ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ...

Fidel ve Che : Birbirinden farklı iki politika

Sınıf mücadelesi karşısında ilan edilmemiş ittifak: Esad- Merkel-Chavez Cephesi

ESKİ SOL UN ÇÖKÜŞÜ VE YENİ SOL YUTTURMACASI 1

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Teorik Bakış. Tarihte Bireyin Rolü Üzerine. Kapital'i Topraktan Çıkaranlar

SSCB - KADIN DEVRİMİ ÜLKESİ TEMEL GÖSTERGELER (100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ) 7. Makale

KOR KİTAP STRATEJi ve TAKTiK - J. V. STALiN. ÇEVİREN A. FIRAT KAPAK ve İÇ TASARIM DEVRİM KOÇLAN

Baskı: Estet Ajans Matbaacılık Merkezefendi Mah. Fazılpaşa Cad. 4. Zer San. Sit. No: 16/26 Topkapı / İstanbul Tel:

Enternasyonalist Komünist Birlik (EKB)

9. Hafta YENİ SAĞ. 9. Hafta

inşasının olmazsa koşullarındandı.

İktisat Tarihi

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

ÖZEL SAYI Haziran / Hezîran 2010 Fiyatı / Biha: 2 YTL. Programı VE TÜ ZÜĞÜ

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

BAĞIMLILIK TEORİSİ DÜNYA SİSTEMLERİ YAKLAŞIMI

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Uluslararası Kadın Hareketinin Uyanma ve Ayağa Kalkma Zamanı Gelmiştir! 2011 Venezüella Dünya Kadınları Konferansı için hep birlikte ileri!

Marksist-Leninist Parti(Bolşevik) Sosyalist Devrim Programı:

Holz, Hans Heinz (2010), Sosyalizmin Yenilgisi ve Geleceği (Çev. Yener Orkunoğlu) (İstanbul: Yordam Kitap, 160 s.).

SİYASETİN BAĞIMLILIĞI VE GÖRECE ÖZERKLİĞİ

ÜNİVERS ALIST TARİH. Prof. Dr. Karam Khella. Tarihin Yeniden Keşfi. Avrupa Merkezci Tarihsel Bilincin Yıkımı. Çeviren: İsmail KAYGUSUZ.

Farklı Sistemlerde Kentleşme

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Miguel Sorans ile dünya durumu üzerine

Üretimde iş bölümünün ortaya çıkması, üretilen ürün miktarının artmasına neden olmuştur.

TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

ÜNİTE:1. Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2. Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3. Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4

Tarihte, Günümüzde ve Devrimci Mücadelede Kadýnlar

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

Dr. Nevzat Evrim Önal (Beykoz Lojistik MYO)

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER YILLIK PLANI

Teröre karşı mücadele cephesi!

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

POLİTİK EKONOMİ DERS KİTABI CİLT: II

Fevzi Karamw;o TARIH 10 SHTEPIA BOTUESE

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

Türkler ve Kürtler üzerine yanlış düşünceler

SİYASET SOSYOLOJİSİ (SBK307)

SOSYALİZMİN TEK YANLI ÖRNEĞİ Kapitalizmin dünya bunalımı bir süre önce Asya ve Latin Amerika da belirginleştikten sonra, giderek dünyanın bütün

SENDİKALAŞMA EYLEMİ İÇİN İLERİ

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

Kitabın elektronik versiyonu oluşturuldu.

ZUBRÝTSKÝ, MÝTROPOLSKÝ, KEROV KAPÝTALÝST TOPLUM ERÝÞ YAYINLARI. Kapitalist Toplum

SAÐLIKTA ÖZELLEÞTÝRME

POLİTİK EKONOMİ DERS KİTABI CİLT: II

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

29 Eylül 2010 Çarşamba (Canlı) DÜŞÜNCE KERVANI NDA FAŞİZM ÜZERİNE TARTIŞMALAR. CUMARTESİ SU TV. SAAT: (Tekrar)

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 SĠYASET

Bolşevik Parti Programι ve Tüzüğü

KİTAP İNCELEMESİ Suriye Baas Partisi: Kökenleri, Dönüşümü, İzlediği İç ve Dış Politika ( )

RUS DEVRİMİNDEN ÇIKAN DERSLER ERİŞ YAYINLARI

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

SSCB Ekonomi Enstitüsü Bilimler Akademisi POLİTİK EKONOMİ DERS KİTABI CİLT: II, İnter Yayınları

EKONOMİ POLİTİĞİN KONUSU

ÇAĞDAŞ SİYASET DÜŞÜNCESİ (SBK204)

EKİM DEVRİMİ NİN ANATOMİSİ

Kuzey Irak Kürt halkı kendi kaderini tayin edebilmelidir

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

DERS ÖĞRETİM PLANI. İktisat Tarihi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü. Seçmeli Doktora

KÜRDİSTAN SORUNU VE İŞÇİ SINIFI SORUNU Irak Kürdistan ındaki (Güney Kürdistan) ayaklanma ile birlikte, Kürt ulusal sorunu, her tür sınıfsal çatışma

EMPERYALİZM KÜRT HALKININ DÜŞMANIDIR Kürtler, bölgede yapılan kitlesel soykırım karşısında dünyanın bu kadar sessiz kalmasını hiç bir zaman

FAŞİZMİN YIKILMASI DEVRİM SORUNUDUR Devlet iktidarındaki faşizm, kurumları, hukuki ve yasal sonuçları ve maddi temelleri ile toplumsal ve politik

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Ütopik sosyalizmi aşmış Marksizm

UBK Kuruluş Deklarasyonu

İKİNCİ BÖLÜM ENDÜSTRİ DEVRİMİ, SOSYAL SORUN VE SOSYAL POLİTİKA İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM SOSYAL POLİTİKA BİLİMİNİN KONUSU, KAPSAMI VE TEMEL YAKLAŞIMI

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

DEMOKRASİ ve SİVİL TOPLUM (SBK256) 2. Hafta Ders Notları - 12/02/2018 Yrd. Doç. Dr. Görkem Altınörs

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

Çağdaş Siyaset Kuramları (KAM 401) Ders Detayları

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

İktisat Tarihi I. 27 Ekim 2017

İBRAHİM KAYPAKKAYA'NIN KESİNTİSİZ DEVRİM VE SOSYALİZM ANLAYIŞININ ELEŞTİRİSİ

1: İNSAN VE TOPLUM...

Transkript:

KÜÇÜK BURJUVA OPORTÜNİZMİNDEN KARŞI-DEVRİ UŞAKLIĞINA TROCKİZM 1

İçindekiler Açıklama... 5 Bölüm 1... 8 Giriş... 8 Bölüm 2... 10 2.1 Trockist 'Sosyalizm' Anlayışı... 11 2.2 Bilimsel Sosyalizm... 14 2.2.1 Sosyalizm geri bir ülkede de kurulabilir... 14 2.2.2 "Kapitalizmden Çıkan Yeni Toplum": Sosyalizm... 21 2.2.3 "Burjuva Hukuk"... 22 2.2.4 Sosyalizmde Çalışmanın Düzenlenmesi... 26 2.2.5 Sosyalizmde Kafa ve Kol Emeği Arasındaki Çelişki... 28 2.2.6 Devlet mülkiyeti-toplumsal mülkiyet ayrımı... 32 2.2.7 Proletarya Diktatörlüğünün Ekonomik Temeli... 34 2.2.8 Sosyalizm Üzerine Anarşistlerle Polemik... 37 2.2.9 Marks ın Gotha Programım Eleştirisi... 41 2.3 Proletarya Diktatörlüğünün Görevi Sosyalizmin... 42 2.4 Sosyalizmin İnşası ve SSCB Örneği... 44 2.5 Sosyalizm Üzerine Son Söz... 49 Bölüm 3... 52 Tek Ülkede Sosyalizm... 52 3.1 Sorunun Ortaya Konulusu... 52 3.2 Tek ülkede sosyalizmin inşası mümkündür... 54 3.2.1 Üretici Güçler Düzeyi ve Tek Ülkede Sosyalizm... 56 3.2.2 Avrupa Birleşik Devletleri Tartışması... 59 3.2.3 Marks ve Engels'in Görüşü... 62 3.2.4 Avrupa Sosyalist Devriminin Yardımı... 64 3.2.5 Eşitsiz ve 'Birleşik' Gelişme... 67 3.3 Sosyalizmin Tek Ülkede Zaferi ve Nihai Zaferi... 69 3.4 Lenin, Dünya Devrimi ve Tek Ülkede Sosyalizm... 72 3.5 Tek Ülkede Sosyalizm Üzerine Son Söz... 75 Bölüm 4... 77 Trocki'nin 'Sürekli' Oportünizmi... 77 4.1 Trocki'nin "Sürekli" Devrim Anlayışı... 78 4.2 Burjuvazinin Gericileşnıesi ve Proletaryanın Görevleri... 81 4.3 Emperyalizm ve Demokrasi (Demokratik Devrim Mümkün mü?... 84 4.4 Köylülüğün/Küçük Burjuvazinin Rolü... 86 4.4.1 Demokratik Devrimin İçeriği... 87 4.4.2 Küçük Burjuvazinin İktidarı Olabilir mi?... 89 4.5 Devrimin Aşamaları... 93 4.5.1 1905 Rus Devrimi... 96 4.5.2 Leninist Kesintisiz Devrim Teorisi... 99 4.5.3 Demokratik Devrim Kime Hizmet Eder?... 102 4.6 Proletarya ve Köylülüğün Devrimci Demokratik Diktatörlüğü... 104 4.7 Sosyalist Devrimde Köylülüğün Rolü... 109 4.8 1917 Şubat Devrimi, Leninizm ve Trockizm... 113 4.9 Marks ve Engels'in Görüşü... 119 4.10 Sürekli Devrim Anlayışını Tarih Doğrulamış mıdır?... 120 4.10.1 Çin, Küba ve Sömürge Ülkelerdeki Deneyimler... 121 2

4.10.2 Sürekli Devrimden Dönüş Denemesi... 123 4.10.3 Tony Cliff'in Dönüşü... 124 4.10.4 Arnavutluk, Bulgaristan Devrimleri... 125 4.11 Sürekli Devrim Anlayışı Üzerine Sonsöz... 126 Bölüm 5... 127 Sömürge Ülkelerde Devrimci Strateji ve Trockist Aş Devrim... 127 5.1 Sömürge Ülkelerde 'Sürekli Devrim' Stratejisi... 128 5.2 Emperyalist Sömürgecilik... 129 5.3 Sömürge-Emperyalist Ülke Ayrımı Kalktı mı?... 130 5.4 Sömürge Ülkelerde Devrimci Komünist Strateji... 132 5.4.1 Sömürge Ülkelerdeki Nesnel Koşullar... 132 5.4.2 Sömürge Ülkelerde Devrimin Aşamaları... 133 Sömürge Ülkeler Burjuvazisi... 135 Sömürge Ülkelerde İttifaklar... 138 1925-27 Çin Devrimi ve Kuomintang Deneyimi... 143 Arnavutluk ve Bulgaristan Örnekleri... 148 5.5 Türkiye'de Trockist Stratejiler ve Etkilenmeler... 151 5.5.1 Türkiye Devriminin Aşamaları ve Troçkizm... 151 5.5.2 Stratejide Oportünizmin Kaynağı: Trockist Tezler... 156 5.5.3 Troçkizm'e 'Sempatik' Atıflar... 160 5.5.4 Türkiye'de Demokratik Devrim Stratejisi Zorunludur... 161 5.5.5 Türkiye Ulusal Burjuvazisi Üzerine... 162 5.5.6 Hangi Demokratik Devrim?... 163 5.5.7 "Devrimci Demokrasiden Reformizme" mi?... 164 5.6 Anti-Kapitalist Olmadan Anti-Emperyalist Olunur mu?... 167 5.6.1 Irak, Afganistan, Filistin, Lübnan Ulusal Direnişleri... 170 5.6.2 Venezüella, Brezilya, Ekvator'da Anti-Emperya-list Yönelimler... 173 5.6.3 Yurtseverlik Üzerine... 175 5.7 Sömürge Ülke Devrimleri Üzerine Sonsöz... 176 Bölüm 6... 179 Sendikalar, Trockizm ve Leninizm... 179 6.1 Proletarya diktatörlüğü döneminde Sendikaların Rolü... 180 6.2 Üretim Demokrasisi... 182 6.3 İşçi Kitlelerine Yaklaşım ve Bürokratizm... 182 6.4 işçi Kitlelerine Yaklaşım, Bürokratizm, Stalin ve Trocki... 183 6.5 Trocki'nin Parti İçindeki Praksiyonculuğu (Hizipçiliği)... 185 6.6 Trocki'nin Sendikalar Üzerine Yanlış Görüşlerinin Temeli... 186 Bolum 7... 187 1917'den Once Trockizm... 187 7.1 Lenin'e Diktatörlük Suçlaması... 189 7.2 'Sürekli' Devrim Sorunu ve Lenin... 191 7.3 'Praksiyonsuzluk'un Teorisyeni Trocki... 192 7.4 Troçki'nin Tasfiyeciliği... 194 7.5 Sosyal Şovenizm'in Savunucusu Olarak Trocki... 196 7.6 Trocki'den Seçmeler!... 198 7.7 Troçki'nin 'Leninist' Geçmişi!... 200 Bölüm 8... 202 Ekim Devriminden Lenin'in Ölümüne Kadar Trockizm... 202 8.1 Trocki'nin Bolşevik Partiye Girişi... 202 8.2 Trocki Hakkında Efsaneler... 204 3

8.3 Trocki, Brest-Litovsk ve Sendikalar... 206 8.4 Troçki'nin Yozlaşma Üzerine Mektubu... 209 8.5 Sonsöz... 210 Bölüm 9... 212 Lenin'in Ölümünden Sonra Trockizm... 212 9.1 RKP(B) 13. Konferansı (16-18 Ocak 1924) ve Muhalefetin Ortaya Çıkışı... 212 9.2 Trocki ve 'Parti-İçi Grupların Özgürlüğü'... 213 9.3 Trocki ile Yeni Muhalefet'in Karşı-Devrinı-ei Bloğu... 217 9.3.1 Sosyalizmin İnşa Sorunları... 219 9.3.2 'Nefes Molası' faktörleri... 220 9.3.3 Devrimin ulusal ve uluslar arası görevleri... 220 9.3.4 Sosyalizmin İnşası Sorununun Tarihi... 220 9.3.5 Sosyalizmin Pratik Bir Görev Haline Gelmesi... 221 9.3.6 Köylülükle İttifak... 221 9.3.7 Devrimin Perspektifi Üzerine... 222 9.3.8 Sanayileşme Üzerine... 222 9.3.9 Parti İçi Hizipler Meselesi... 223 9.4 Karşı Devrimciler Muhalefete Övgüler Düzüyorlar!... 224 9.5 Trocki'nin İftira, Çarpıtma ve Yalan Kampanyası... 225 9.5.1 Trocki'nin Menşevik Geçmişi... 225 9.5.2 Tek Ülkede Sosyalizmin Zaferi Konusunda Trocki... 226 9.5.3 Dünya Kapitalizmine Bağımlılık Teorisi... 227 9.5.4 Dünya Kapitalizminin Denetimi Teorisi... 228 9.5.5 İngiliz-Sovyet Birlik Komitesi Üzerine... 229 9.5.6 Lenin'in 'Vasiyeti'... 230 9.5.7 Trocki'nin 'Öğretmeni' Akselrod... 234 9.5.8 Partinin Thermidorcu Yozlaşması İddiası... 234 9.5.9 Savaş Tehlikesi ve SSCB'nin Savunulması Üzerine... 235 9.6 Sonsöz... 237 Bölüm 10... 238 Troçki'ııiıı SSCB'ye Karşı Savasında Yeni Dönem... 238 10.1 Trocki'nin 1928 Sonrası SSCB Üzerine Değerlendirmeleri... 238 10.2 Devlet ve Bürokrasi... 241 10.3 Sosyalizm ve Çok Partili Demokrasi... 244 10.4 Trocki'nin Karşı-Devrimci Örgütlenmesi... 248 10.5 SBKP ve SSCB'ye iftira Kampanyası... 255 10.6 Moskova Duruşmaları... 256 10.7 Trocki'nin 'Smır-dışı' Faaliyetleri... 259 10.8 Stalin'e Yönelik Saldırılar... 261 Bölüm 11... 264 Sonuç... 264 Ek 1: Trockizmin Taktik Platformuna İki Örnek... 266 1. 'Sol' Sloganlar ve Yığın Hareketinin Aşamalarının Atlanması... 266 2. Gerici Sendikalarla İttifaklar ve Yığın Hareketinin Aşamalarının Atlanması... 273 4

Açıklama Klasikleşmiş hale gelen "Doğu Blok'unun çöküşü" ile başlayan cümleler genelde tehlikeli unsurlar içerir. Tehlike, bir bulanım ve ideolojik karmaşanın göstergesidir. Bu, yalnızca filozoflar, sosyologlar veya iktisatçılar arasındaki tartışma, mücadele ve polemikler nedeniyle ortaya çıkan bir bunalım değildir. Stalin'in ölümünden sonra 1956 yılında toplanan Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) 20. kongresinde Kruşçevci klik parti ve dolayısıyla devletin yönetimini ele geçirdi. Böylece 1950'lere kadar (eksiklikleri olsa da) büyük başarılar kazanmış sosyalist inşa yolundan dönülmesi ve proletarya diktatörlüğünün tasfiye edilmesi süreci başlamış oldu. Kruşçev kliği sadece SBKP yönetimini ele geçirmekle kalmadı; sosyalist inşa sürecindeki Doğu Avrupa ülkelerindeki Komünist Parti yöneticilerini de çeşitli yöntemlerle 'hizaya getirdi'. Bu yöntemler bazı partilerde suikast, cinayet, bazılarında da ideolojik zaaflardan yararlanarak SSCB'nin devasa gücünün de baskısıyla kendine tabi kılma biçiminde gerçekleşti. Sovyetler Birliği'nde süregelen sosyalist inşa "komünizme geçiyoruz" sloganları eşliğinde tasfiye edildi. Artık sosyalizmin kazanımlarını koruyan, proletaryanın çıkarlarını ifade eden bir parti mevcut değildi. SBKP Kruşçev'in yönetiminde böyle bir parti olamazdı. Komünist partideki nitelik değişimi, komünist partinin yönetimi olmadan yaşayamayacak olan proletarya diktatörlüğünün de yok olması ve burjuva devlet aygıtına dönüşmesi anlamına geliyordu. SSCB'de burjuva devlet aygıtına sınıfsal temel sağlayabilecek unsurlar mevcuttu. Dahası bu unsurlar çok zayıf olsalar dahi hedefine kapitalizmi restore etmeyi koymuş revizyonistler tarafından güçlendirileceklerdi. Bu güçlendirme sadece bölüşüm ilişkilerine değil giderek üretim ilişkilerine de yayıldı. Ücret farklarının arttırılması, işletme yöneticilerine imtiyazlar verilmesi ile başlayan süreç, sosyalizmin temeli olan merkezi planlamanın yerine bölgesel planlamanın geçirilmesiyle hızlandı. Bu üretim anarşisine doğru ilk adımdı. Sosyalizmin en büyük başarılarından birisi olan kolektif çiftliklerin temel üretim araçlarının toplumsal mülkiyetten grup mülkiyetine geçirilmesi de özel mülkiyete doğru atılan büyük bir adımdı. Stalin 'Son Yazılar'ında tarımdaki üretim araçları üzerindeki toplumsal mülkiyeti kaldırmak isteyenlere karşı çetin bir polemik yürütmüş, öncesinden revizyonistlerin olası girişiminin komünizme değil kapitalizme yönelmek olduğunu belirtmişti. Ülkede zengin yöneticibürokrat tabaka giderek burjuvaziye dönüşmüştü. Üretilen değerin büyük bir kısmına el koyuyordu. Halk yığınları sosyalizmin mevcut kazanım-ları dolayısıyla sefalet içinde olmasa dahi yaşam koşulları giderek geriliyordu. Artık toplum; sınıflara bölünmüş ve sömürücü sınıf ve devleti tarafından yönetilen bir toplumdu. Sosyalizme yönelik altyapıdaki saldırılar üstyapıda da kendini göstermeden gerçekleştirilemezdi. 'Sosyalizm' etiketi Sovyet proletaryası ve emekçi halkının baskısı altında asla vazgeçilemeyecek bir etiketti. Ama boş bir etiket. Kruşçev'in reformları eski ideolojik çizgiye savaş açmadan mümkün olamazdı. İlk iş sosyalizmin başarıları ile özdeşleşen Stalin'e saldırmaktı. 20. Kongrede geçmiş dönem ve Stalin lanetlendi. Proletarya devletinin ve proletaryanın sınıfsal egemenliğinin artık gerekli olmadığı, Sovyet devletinin bundan sonra 'halk devleti' olduğu ilan edilerek 19. yüzyılın sonlarında Marks ın şiddetle karşı çıktığı 'halk devleti' yaygarasını kopartan Alman Sosyal Demokratların ilkel ama 1960'h yıllarda karşıdevrimei çizgisine geldiler. Emperyalizmle barış içinde sonsuza kadar yaşanabilineceği iddia edildi. Kapitalist ülkelerde devrime gerek kalmadığı reformlarla ve barışçıl parlamenter yollarla iktidara gelinebileceği ilan edildi. 5

'Barış sevdalıları' kendi çizgisinde ısrar edenlere veya revizyonist SBKP'den daha hızlı ilerlemek isteyenlere de pratik bir sonuç veriyordu. SSCB içindeki revizyonist geri dönüş ve kapitalizmin restarasyonu dış politikada da kendini işgal ve darbeler ile gösterdi. Yeni bürokrat burjuva sınıf ülke dışında da sömürü alanları istiyordu. Çekoslovakya, Afganistan işgal edildi; birçok ülkede darbeler ile SSCB uydusu hükümetler başa geldi. SSCB emperyalist bir ülke haline gelmişti. İşçi sınıfı ve ezilen halklar dünya çapında büyük bir yenilgi almıştı. Arnavutluk dışındaki bütün sosyalist ülkelerde kapitalist restarasyon süreci yaşanmıştı. Bu süreç 'sosyalizm' slogan ve biçimleri ardına kendini gizleyerek ilerledi. Bu hem tarihsel bir yenilgi hem de yenilginin farkında olunamayan bir ideolojik bunalımı ve bahsettiğimiz tehlikeyi doğuruyordu. Sosyalizm kavramı çarpıtıldı. Kapitalizme özgü kategoriler sosyalizme maledildi ve değişmez kabul edildi. Kapitalizmin 'iyi yönleri', sosyalizmin kapitalizm ile ortak yanları aranır oldu. Sosyalizme dair öne sürülen eski oportünist yaklaşımlar tekrar canlandı. İdeolojik olarak aşılan birçok oportünist görüşün itibarı 'iade edildi'. Piyasa mekanizması insan doğasına en uygun sistemdi, sosyalizm olsa dahi piyasa mekanizmasını kendine temel almalıydı. Bunu kabul etmeyen bir sosyalizm modelinin yaşama şansı yoktu. Ki sosyalizm tek ülkede zaten yaşayamazdı. Kapitalist demokrasinin nimetleri reddedilemezdi. Sosyalizm burjuva demokrasinin çağdaşlığıyla renklendirilmeli, 'yüz çiçek' açmalı; 'Sovyet partileri' özgürce yarışabilmeliydi. Hatta yalnızca Sovyet partileri değil kapitalist partiler de bu yarışa katılmalıydı. Yenilginin yarattığı ideolojik tahribat Doğu Bloku ülkelerinin açık kapitalist biçimlere geçmesiyle daha net biçimler aldı. Artık kapitalizm sosyalizm üzerinde zaferi ilan etmişti. Kapitalizm ve onun kurumları, sosyalizmin değerlerinden daha güçlü olduğunu göstermişti. Elbette süreç ve ideolojik bunalım işçi sınıfının tek taraflı ve kendiliğinden yenilgisi biçiminde gerçekleşmedi. Emperyalist burjuvazi ile dünya proletaryası arasındaki mücadelenin sonucuydu yenilgi. Burjuvazinin gönüllü ve 'sosyalist' propagandacıları kapitalizme övgüler düzerken sosyalizmi yeniden tarif ediyorlardı. Bütün bu ideolojik 'karmaşa' ve yenilgi sürecinin sonucunda resmi (veya 'reel') 'sosyalizm' ile gerçek sosyalizm arasında benzerlik kalmadı. Proletarya diktatörlüğünün olmadığı sosyalizm, demokratik sosyalizm, çevreci sosyalizm, feminist sosyalizm, barışçıl sosyalizm, özyönetimci sosyalizm gibi revize 'sosyalizm' türleri ortaya çıktı. Elbette bu çarpıtma ve tahribat kampanyasına karşı mücadele eden devrimci komünist, proleter bir çizgi her zaman varoldu. Kruşçevci modern revizyonizme karşı mücadele eden Enver Hoca önderliğindeki Arnavutluk Emek Partisi tasfiye edilene kadar bu çizginin kararlı bir savunucu oldu. Sosyalizm kavramı ve sosyalist üretim biçimi, Marksizm-Leninizm'in yaklaşık 150 yıllık birikimi ve sosyalizmin inşasının deneyimleri üzerinden yeniden Marksist temelde ortaya konulması bugün hem reformizme hem de 'sol' oportünizme karşı mücadelede önemli görevlerden birisidir. Dünya proletaryası için önemli bir moral kaynağı olan ve antiemperyalist direnişe güç katan Venezüella, Küba, Bolivya vb. Latin Amerika ülkelerindeki değişimler ve reformların anlaşılması açısından da bu tahlil önemlidir. Kapitalizmle sosyalizm arasındaki temel ayrım çizgileri silikleştirildiğinde, sosyalizmin oportünist yorumları esas alındığında bu ülkelerdeki gelişmelerin doğru bir analizi de yapılamaz. Her kamulaştırmanın sosyalizm, anti-emperyalist karşı çıkışların sosyalist direniş anlamına gelmediğini bilmek ancak bu ülkelerin anti-emperyalist tutumlarının sosyalizmin yolunu açtığını da görmek gerekir. Emperyalizmin sömürü, baskı ve tahakkümü işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki çelişkileri keskinleştirirken ezilen halklar ile emperyalizm arasındaki çelişkiyi de keskinleştirmektedir. Artık tüm dünya ülkeleri sosyalist devrim için olgunlaşmıştır. Sorun sosyalist devrime hangi özgünlüklerle ve stratejik harita ile gidileceği, yığınların nasıl kazanılacağıdır. Ülkelerin farklı 6

özgünlükleri ve farklı koşullar farklı stratejileri getirmekte, sömürge ülkelerde antiemperyalist demokratik devrim ilerici niteliğini ve güncelliğini korumaktadır. Strateji tartışmalarında Marksizm-Leninizm'e yönelik 'sosyalist' çarpıtma çabaları demokratik devrimin inkarı noktasında varmıştır. Öyle ki yığınların elde silah iktidarı egemenlerin elinden almasını öngören demokratik devrim reformizm olarak damgalanmak istenmektedir. Ülkemizdeki ideolojik ve siyasal mücadele açısından bu konuda netleşmek şarttır. Çünkü ülkemiz, emperyalizmin sömürüsünün yaşandığı, ulusal baskının halklar arasındaki düşmanlığı körüklediği, faşist örgütlenmelerin ciddi bir ağırlığa sahip olduğu bir ülkedir. Demokrasi ve bağımsızlık mücadelesi gözardı edilecek veya 'sosyalizmde nasıl olsa çözülecek' denilerek üstesinden atlanacak bir konu değildir. Bu konuda kafa netliğine sahip olmayan hiçbir devrimci komünist sınıf mücadelesine uzun soluklu bir perspektifle katılamaz ve başarıya ulaşamaz. Devrimci mücadele ulusal sınırlar içerisinde sınırlı bir mücadele değildir. Ulusal alandaki mücadeleler dünya proletaryasının emperyalist burjuvaziye karşı mücadelesinin bir parçasıdır. Ancak bu alanda da netleşmeye ihtiyaç var. Her komünist dünya devrimini savunur ve savunmalıdır. Dünyanın her köşesindeki sınıf hareketinin gelişmesi komünistler için güç verici bir gelişmedir. Bir ülkedeki devrimci bir ilerleme başka ülkelerdeki devrimin de önünü açabilir, en azından devrimci moral ve etkide bulunur. Ancak dünya devriminin savunulması tek ülkede sosyalizmin dünya devriminin hemen gerçekleşmediği koşullarda mümkün olmadığı anlamına gelmez. Oportünizmin temel çarpıtma noktalarından birisi de dünya devrimi ile tek ülkede sosyalizmi birbirinin karşısına koyması ve arasındaki bağlantıyı koparmasıdır. İdeolojik mücadelenin bir alanındaki eksiklik, çarpıtma ve bunun kabul-lenilişi diğer alanlarda da büyük çatlaklara yol açar. Bu yüzden; proletarya diktatörlüğü, sosyalizm, tek ülkede sosyalizm, dünya devrimi, emperyalizm-demokrasi, demokrasi-sosyalizm arasındaki ilişki, parti vb. konularda belirsiz ve 'tarafsız' kalmak çözüm değil, ideolojik yenilgiye giden yoldur. Bu konularda devrimci komünistler 'onaylayan' bir birliktelikle yetinmemeli, bilinçli bir birliğe doğru yürümelidir. Devrimci eylem devrimci teori ile birleştirilme-lidir. Neden Troçkizm? Türkiye gibi Trockist hareketin hiçbir ciddi etkisinin bulunmadığı bir ülkede neden Troçkizm üzerine bir tartışma? 1923 yılı sonundan itibaren SSCB ve tüm dünyada etrafında saf tutulan bir tartışma olarak ortaya çıkan tek ülkede sosyalizm ve 'sürekli devrim' tartışması özünde sosyalizm, proletarya diktatörlüğü, demokrasi, parti, demokratik devrim vb. birçok konuyu ele alan bir tartışma idi. Bu niteliğiyle Troçkizm, 1990'lı yıllarda emperyalist burjuvazinin yengisi ve dünya proletaryasının yenilgi ve yeniden toparlanma koşullarında sosyalizme yönelik saldırıların temeli haline gelmiş, sosyalizme saldıran her akım Troçkizm'e 'itibarını iade etmiştir'. Troçkizm'i Leninizm geleneğinin mirasçısı olarak sunmuş, Sta-lin'i emperyalist propaganda merkezlerinin diliyle itham etmiştir. Troçkizm; çünkü sosyalizmin çarpıtılmasında açık davranan reformistlerin ve oportünistlerin aksine o, 'sol' ve devrimci söylemlerle bu çarpıtmayı saklamaya çalışır. Proletarya diktatörlüğünü sosyalizmden koparır, bağımsız bir olgu haline getirir. Leninist parti teorisini çarpıtarak hizipli, 'demokratik' parti modelini savunur. Sömürge ülkelerde devrimin görevleri konusunda ezberci davranarak tüm özgünlükleri ve aşamaları devrimcilik adına ihmal eder. Emperyalist sömürü, ulusal baskı, faşist zulüm karşısında yığınları devrim saflarına kazanmanın zorunluluğunu ifade eden Leninist stratejiye karşı 'sol' sürekli devrim kuramını yani 'sosyalist devrim' sloganını savunur. Ülkemizde bu hem stratejik hem de taktik açısından belirleyici bir durumdur. Bu konuda netliğe sahip olmadan devrimci bir çizgide ilerlenemez. Strateji ve taktik konusunda Troçkizm'in açıktan bir etkisi olmasa dahi dolaylı etkisi göz ardı edilemez. Ülkemiz devrimi, sınıflar arasındaki ittifaklar ve politik biçimleri, demokrasi ve bağımsızlık, Kürt ulusal hareketine yaklaşım; bütün bu konularda Troçkizm ile 7

hesaplaşmadan ilerlemek kolay değildir. Bu yüzden Troçkizm eleştirisi yalnızca sosyalizm üzerine ideolojik bir tartışma ve Marksizm-Leninizm'in korunması ve geliştirilmesi değil devrim yolunda stratejik ve taktik meselelerin çözülmesi, günlük politik çalışmanın temelindeki hedeflerin kavranması için gereklidir. Devrimci teori için sorunları düşünsel planda çözmek amaç değil araçtır. Asıl olan yığınları devrime kazanacak olan devrimci pratiğin yolunu açmak ve onu daha bilinçli/sürekli hale getirmektir. * * * Kitap genel olarak üç bölümden oluşuyor: Birinci bölüm, Troçkizm'in Marksizm'e taban tabana zıt olan temel önermelerini inceleyen bölümdür: Troçki'nin sosyalizm anlayışı, tek ülkede sosyalizm meselesi, 'sürekli' devrim teorisi, sömürge ülkelerde devrimin görevleri, proletarya diktatörlüğüne yaklaşım ve sendikalar sorunu ele alınmıştır. İkinci bölüm, Troçkizm ile Leninizm arasındaki ideolojik mücadelenin tarihsel gelişimi ele alır: Troçkizm'in 1917 Ekim Devrimi öncesi ve sonrasında aldığı biçimler ve Leninizm'e karşı politik mücadelesi incelenmiştir. Bu bölüm de ayrıntılı bir tarihsel araştırma olma iddiasında olmayıp "dar" bir derlemedir. Üçüncüsü; Troçkistlerin SSCB içindeki ve dışındaki karşı devrimci faaliyetlerini anlatan bölüm. Bu konu üzerinde yazılmış çeşitli kaynak ve kitaplar mevcut. Yazıda bu bölümün yer almasının sebebi Troçkizm'in kendi sonucuna vardığını; yani karşı devrimci cephenin bir parçası haline geldiğini göstermektir. Bu bölüm; bunca geniş tarihsel araştırmaların varlığı yanında olsa olsa çok küçük (ve eksik) bir özet olabilir. Marksizm-Leninizm'i yeniden keşfetmeye, 'revize' etmeye gerek yoktur. Onun temel önermelerini ortaya koymak, günümüz koşullarına (Marksizm'in devrimci özünü tüm 'reform' girişimlerinden koruyarak) uygulamak devrimci komünistlerin görevidir. Bölüm 1 Giriş Toplumsal hayat siyah ve beyazdan ibaret değildir. Bu iki rengin arasında grinin sayısız tonu vardır. Bu beylik doğru, özellikle, farklı sınıf ve çıkarlar söz konusu olduğunda geçerlidir. Toplumlar tarihi, bize, karşıt sınıfların mevcut olduğu toplumlarda karşıt fikir ve görüşlerin mücadelesinin zorunlu olduğunu göstermiştir. Politik akımlar, kabaca burjuva ve proleter akımlar olarak ayrılamaz. Bu iki 'saf görüşün (zaten burjuvazinin çıkarlarını yansıtan tek bir görüş yoktur) arasında birçok politik akım ve görüş ortaya çıkmıştır. Bunu, (maddi koşulların sınırlaması temelinde) düşüncenin nispi tasarım özgürlüğüyle açıklamak yeterli olmaz. Küçük burjuvazinin toplumdaki kaygan zemini, burjuvazi ve proletarya arasındaki gel-git konumu, farklı katmanlara sahip olması birçok politik akım ve görüşün nesnel zeminini oluşturmuştur. Elbette her politik akım, (maddi toplumsal koşulların sonucu olan) sınıfların kısa veya uzun vadeli çıkarlarına denk düşer. Bu yüzden sorun sadece farklı görüşlerin tartışılması, fikir münazarası yapılması sorunu olmaktan çıkar ve sınıf mücadelesinin bir alanı haline gelir. Toplumsal sınıf mücadeleleri üç temel alanda cereyan eder. Ekonomik, politik, ideolojik. Elbette; bir alandaki mücadele diğer alanlardaki mücadele ile etkileşim halindedir. Bir 8

alandaki mücadelenin gelişmesi diğer alandaki mücadelenin önünü açar. Ama bütün mücadele alanlarının tabi kılındığı mücadele biçimi politik mücadele ve onun hedefi olan iktidar mücadelesidir. Proletarya, iktidar mücadelesinde burjuvazinin sadece ekonomik, politik, askeri saldırılarıyla karşılaşmaz. Burjuvazi, proletaryanın bilincini köreltmek, onu hareket edemez hale getirmek, kapitalizmin tek alternatif olduğuna ikna etmek için propaganda araçlarını kullanarak ideolojik bir kuşatma yaratır. Proletaryanın burjuva ideolojisinin karşısında kendi bağımsız ideolojisi vardır. Bu Marksizm-Leninizm'dir. Proletarya, bağımsız bir sınıf olarak hareket etme olanağına ancak bu ideolojik perspektif ile hareket ettiği zaman kavuşabilir. Bu yüzden sosyalist devrimin başarısı, sosyalizmin inşası ve komünizme doğru ilerleyebilmek için proleter ideoloji kendi saflığını korumalıdır. Bahsedilen yalnızca burjuva ideolojisi karşında bir bağımsızlık ve korunma değildir. Aynı zamanda şu veya bu şekilde kapitalizme bağlanan, reformist veya 'radikal' söylemlerle kapitalizme karşı çıkarak proletaryayı maceraya sürük-leyebilen, sonuç itibarıyla sınıf mücadelesinin en keskin anında burjuvaziye hizmet eden küçük burjuva akımlara karşı proleter ideolojinin saflığı ve bağımsızlığının korunmasıdır. Küçük burjuvazinin çıkarlarını, istikrarsızlığı, sistemden beklentilerini veya sisteme karşı tutarsız öfkesini yansıtan politik görüşler, toplumsal yaşamın farklı kesitlerinde farklı roller oynayabilirler. Bir dönem proletarya ile müttefik olurken, başka bir dönemde proletaryanın karşısına çıkabilirler. Devrimci bunalım döneminde ise iki seçenek kalmıştır; ya proleter ideoloji ya da burjuva ideolojisi. Proletaryanın iktidar mücadelesi toplumsal yaşamın tüm karmaşıklığı, çeşitliliği ve 'rastlantıları' içerisinde gelişir. Bu 'karışıklık' içerisinde proletaryanın mücadelesinin bilimsel bir tahlil, strateji ve taktik ile yönetilmesi, iktidarın en doğru ve kesin yoldan alınabilmesi, en geniş müttefiklerin kazanılarak iktidarın korunabilmesi, sosyalizmin inşası ve komünizme yürümek. Bütün bunların gerçekleşebilmesi için kapitalizm öfke duymak yetmez. Onu bilimsel olarak tahlil etmek ve Marksizm-Leninizm'in bilimsel kılavuzluğuna sahip olmak gerekir. Bu olmadan adım atmak söz konusu olsa bile, kapitalizmi tasfiye etmek ve sosyalizmi inşa etmek asla mümkün değildir. Tarih bize bunu göstermektedir. Proletaryanın ve onun Marksizm-Leninizm'i benimsemiş öncüsünün önderlik yapmadığı toplumsal hareketler tüm sosyalizm söylemlerine rağmen kapitalizmi tasfiye edememiş, bu niyeti öznel olarak taşısa bile tekrar kapitalizme ve burjuvaziye bağlanmıştır. Küba, Vietnam, Yugoslavya'daki devrimler ve sözde komünist partilerin iktidarları Marksizm-Leninizm'i benimsemiş bir önderlik olmadığı sürece sosyalizmin inşa edilemeyeceğini göstermiştir. İleride detaylı olarak inceleyeceğimiz Troçkizm, küçük burjuva bir politik akım olup devrimin belirleyici anında veya devrimden sonra burjuva karşı-devrim cephesine geçebilmektedir. Bu, onun küçük burjuva sınıfsal niteliğinden ve içeriğindeki anti-marksist tezlerin özgüllüğünden kaynaklanır. Troçkizm, genel olarak, tek ülkede sosyalizmin gerçekleşebilme çabasına ve olanağına karşı çıkışıyla akla gelir ve bilinir. Tek ülkede sosyalizmin gerçekleşemeyeceğini, bu yüzden Lenin, Stalin ve SBKP yönetimindeki SSCB'nin umutsuz bir koşu içinde olduğunu çeşitli tezlerle birlikte iddia eder. Ona göre tek çözüm dünya devrimi sonucu gerçekleşecek dünya sosyalizmidir. 'Dünya devrimi'. Ne kadar da hoş görünüyor. Kim karşı çıkabilir ki dünya devrimine? Ancak göründüğü kadar masum değil. Bolşevik Partinin birinci dünya savası sonucu gerçekleşeceğini umduğu dünya devrimi gerçekleşmemiştir. Proletarya tek ülkede iktidara gelmiştir ve sosyalizmin inşasına başlamıştır. Sorun da buradadır, Troçki'ye göre dünya devrimi gelmediği (çok yakın zamanda da gözükmediği) için SSCB yıkılmaya mahkumdur. Sosyalizmin inşası bir hayal ve propagandadan ibarettir. Dolayısıyla boş ve gerici bir çabadır. İşte dünya burjuvazisinin, anti-komünist propagandacıların, SSCB içindeki karşı-devrimci unsurların umudu haline gelen Troçkizmin temel tezi budur. Troçkizm, tek 9

ülkede sosyalizmin gerçekleşebilirliğini inkar ederek emperyalist burjuvazinin umutlarını, çıkarlarını 'dünya devrimi' sloganıyla savunabilmek 'yeteneğini' gösterir. Bölüm 2 Sosyalizm Sosyalizm, komünizmin ilk (veya alt) aşaması olarak tarif edilir. Kapitalizmden komünizme geçiş iki nokta arasında dijital bir hareket değil toplumsal bir sürekliliktir. Ancak bu geçiş, toplumlar tarihindeki diğer üretim biçimlerindeki geçişlerden farklıdır. Sosyalizmden önce, tarihteki bütün devrimler bir sömürücü sınıfın yerine bir başkasının geçmesi sonucunu verdi. Ayrıca bu geçişlerin ebesi olan devrimler ve devrimleri yöneten sınıflar, yeni üretim biçiminin ekonomik altyapısını hazır (ya da hemen hemen hazır) buldular. Bu durumu Lenin şöyle ifade eder: "Burjuva devrim ile sosyalist devrim arasındaki temel farklardan birisi, feodalizmden doğan burjuva devrimi için feodal toplumun bütün yönlerini gittikçe değiştiren yeni ekonomik örgütlenmelerin eski düzenin bağrında yavaş yavaş ortaya çıktığının görülmesidir. Burjuva devrimi bir tek görevle karşı karşıyadır; eski toplumun bütün engellerini silip süpürmek, kaldırıp atmak, yok etmek. Bu görevi tamamlamakla, her burjuva devrimi kendisinden istenilen her şeyi yapmış olur; kapitalizmin gelişmesini hızlandırır," (Lenin, Savaş ve Barış Üzerine Rapor) Feodalizmden kapitalizme geçiş örneği tipiktir. Kapitalist sanayi ve üretim ilişkileri feodalizm içerisinde gelişmiştir. Feodal üretim biçimi giderek kapitalist ekonomi tarafından geriletilmiştir. Topraklarda serf-efendi ilişkisi yerine üeretlilik ilişkisi, loncaların yerine kentlerde özgür emekçilerin çalıştığı manifaktürler, kendi kendine yeterli üretimin yerine pazar için üretim feodal ilişkilerin giderek tasfiyesini sağlamıştır. Kapitalist ekonomi, feodal ekonomiyi içten içe fethetmiştir. Kapitalist ekonominin temsilcisi konumundaki burjuvazi ekonomik anlamda feodalizm üzerinde zafer kazanmış, en azından bunun temellerini atmıştır. Burjuvazi için geriye kalan görev siyasal iktidarı feodal beylerin elinden almak ve kapitalizmin gelişiminin önünü açmak olmuştur. Sosyalizmde ise tersi geçerlidir: "Sosyalist devrimi, burjuva devrimden kesin olarak ayıran şey, burjuva devrimin kapitalist ilişkileri tam hazır biçimde bulmasıdır, oysa sovyetik -proleter- iktidar, aslında ancak sanayinin bazı doruklarına ulaşabilmiş, ama tarıma pek az girmiş bulunan kapitalizmin en gelişmiş biçimlerini hesaba katmazsak, bu ilişkileri hazır bulmaz." (Lenin, Savaş ve Barış Üzerine Rapor) Kapitalist ekonomi içerisinde sosyalist üretim ilişkileri gelişemez. Proletarya iktidara geldiğinde sosyalist ekonomiyi hazır bulmaz. Sosyalist devrim feodalizme karşı yapılan burjuva devrimden bu yönüyle de farklıdır. Proletarya, üretim araçları üzerindeki burjuva özel mülkiyeti kaldırıp burjuvazinin maddi temelini ortadan kaldırır. Üretim araçları üretimi başta olmak üzere tüm halkın ihtiyaçlarını karşılama amacıyla, merkezi plan doğrultusunda sosyalist üretim geliştirilir. Komünizm ilk aşaması (yazımızda bunu 'sosyalizm' ile ifade edeceğiz) komünizmin ikinci aşamasına geçiş için zorunludur. Komünizmin ikinci aşaması veya üst evresi olarak tarif edilen tam komünizmde yalnız sömürücü sınıflar değil köylülük dahil tüm toplumsal sınıflar kaldırılır ve sınıfsal egemenlik aracı olan devlet aygıtı söner. Dünya çapında sömürü ortadan kaldırılır. "Herkesin yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar" ilkesi bayraklara yazılır. Köylülüğün proleterleşmesi, tarımda makineli üretim ve yüksek emek verimliliği ile kent ve kır arasındaki çelişki ortadan kaldırılır. İşçi sınıfının maddi ve entelektüel ihtiyaçlarının karşılanması, kültürel gelişiminin önünün açılması ile işbölümüne olan kölelik ve kafa ve kol emeği arasındaki çelişki de ortadan kaldırılır. Üretici güçlerin yüksek gelişme düzeyi ile 10

sınıfların ortadan kalması, insanın entelektüel ve kültürel gelişiminin önünün sınırsız açılması sonucu yeni bir insan, komünist kültür sahibi insanın ortaya çıkışının maddi temelleri hazırlanmıştır. Artık sınıfsız, sınırsız, savaşsız bir dünyada, kapitalizm tüm pislikleriyle dönmezeesine tarihin çöplüğüne atılmıştır. * * * Proletarya iktidarı ele geçirdiğinde komünizmin ikinci evresinden henüz bahsedilemez. Kapitalist toplumun bıraktığı miras, üretici güçlerin düzeyi, sınıfların varlığı, sosyalist inşa için devlet aygıtının zorunluluğu ve daha birçok etken komünizmin ikinci evresine doğrudan geçişi engeller. Marksizm'in anarşizmle ideolojik mücadelesinin belli başlı noktalarından birisi de devletin niteliği ve varlığıdır. Anarşistlere göre devlet, yönetici azınlığın sivil toplum üzerindeki baskı aracıdır. Her türlü devlete karşı çıkılması gerekir. Kapitalizm yıkıldıktan sonra her türlü iktidar ve bu iktidarın aygıtı olarak her türlü devlet ortadan kaldırılmalıdır. Doğrudan komünizme (komünizmin ikinci evresine) geçilmelidir. Bu, toplumsal sınıfların varlığını, mücadelesini, devletin bu mücadele içindeki rolünü göremeyen sivil toplumcu bir tezdir, Marksizm gerek devletin doğuşunu, gerek tarihsel evrimi ve komünizme geçiş ile devletin sönmesinin koşullarını incelerken maddi gerçeklikten hareket eder. Devlet sınıfların ortaya çıkmasıyla doğmuş ve egemen sınıfın diğer sınıflar üzerinde egemenlik aracı olarak şekillenmiştir. Toplumsal sınıfların varlığı koşullarında devleti sınıfların dışında tanımlamak klasik burjuva yöntemdir. Kapitalizmde devlet burjuvazinin proletarya ve emekçi sınıflar üzerindeki egemenlik aracıdır. Anarşistlerin dediği gibi bir avuç kötü bürokratın tüm (burjuvazi de dâhil) sivil toplumu ezdiği bir makine değildir. Proletaryanın (ve her devrimin) en temel sorunu iktidar sorunudur. Yani proletaryanın iktidarı. Burada iktidar kavramı, günlük dilde kullanılan ve kapitalizm koşullarında her renkten burjuva veya burjuva 'sosyalist' partinin hükümette bulunması anlamında kullanılmamıştır. Burada iktidar kavramıyla bir sınıfın iktidarı kastediliyor. Proletaryanın iktidarı ile her renkten (sağ, sol, 'demokrat', 'sosyalist' partilerce yürütülebilen) burjuva iktidarının yıkılması ve proletaryanın, partisi aracılığıyla iktidarı ele alması ifade ediliyor. İktidarı ele geçiren proletaryanın, iktidar aracı nedir? Yani iktidarının toplumsal hayattaki karşılığı nedir? Elbette her egemen sınıf iktidarını devlet aygıtıyla hayata geçirir. Zaten iktidar kavramının kendisi, bir yöneten ve yönetileni, dolayısıyla da yönetme aracını zorunlu kılar. İşte bu yönetme ve egemenlik aracı devlettir. Proletarya iktidarı ele geçirdikten sonra proletarya diktatörlüğünün (devletin) görevleri nelerdir? Proletarya diktatörlüğünün ilk görevi devrimin düşmanlarını gerekirse zor kullanarak bastırmaktır. Proletarya diktatörlüğünün yaşamını doğrudan tehdit eden tehlike koşullarında diktatörlüğün askeri görevleri öne çıkar. Bu devrimin ilk yıllarında baş gösteren iç savaş veya burjuva isyan koşullarıdır. Proletarya diktatörlüğünün diğer temel görevi de burjuvazinin üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetine son vermek (mülksüz-leştirenleri mülksüzleştirmek), yani üretim araçlarını en büyük ve stratejik kurumlardan başlayarak toplumsallaştırmaktır. Böylece burjuvazinin ekonomik gücü elinden alınmış, onun ülke içindeki maddi temeli ortadan kaldırılmış olur. Sosyalizmin mevcudiyeti için en temel kıstaslar bunlardır. Proletaryanın iktidarda olması, üretim araçlarının büyük oranda toplumsallaştırılmış olması, ekonominin kolektif işletmelerle denetim ve yönetim altına alınmış olması. 2.1 Trockist 'Sosyalizm' Anlayışı Trocki'nin sosyalizme dair anlayışının temelinde üretici güçlerin gelişme seviyesinin düşük olduğu bir ülkede sosyalizmin kurulmasının imkansızlığı yatar, 11

19. yy Marksizm'i sosyalist devrimin öncelikle gelişmiş kapitalist ülkelerde başlayacağını ve sosyalizmin öncelikle üretici güçlerin yüksek seviyede geliştiği ülkelerde zafere ulaşacağı öngörüsünde bulunmuştu. Bu öngörüde sosyalizmin üretici güçlerin yüksek gelişme seviyesinde kurulmasının kolaylığının yanında, güçlü bir proletaryanın varlığı da etkiliydi. (Bu konuyu bir sonraki bölümde daha ayrıntılı tartışacağız). Troçki bu öngörüden yola çıkarak sosyalizmin kapitalizmin ileri derecede geliştiği bir ülkede zafere ulaşacağını fikrini savundu. Trocki'nin temel fikri buydu. Sosyalizm geri bir ülkede ileri bir ülkeden önce zafer kazanamazdı. Bu geri bir ülkede sosyalist devrimin örneğin İngiltere'den önce zafer kazanamayacağı anlamına gelmiyor, sosyalizmin inşa sürecinin öncelikle İngiltere'de zafer kazanacağı anlamına geliyordu. Troçki konuyu açıklarken şöyle söyler: "Avrupa'da proletarya için iktidara gelmek çok daha zor olacaktır, çünkü düşman daha kuvvetlidir. Ama iktidara geldiği zaman da sosyalizmi kurması o oranda kolay olacaktır, çünkü eline geçecek miras çok daha bereketlidir. Kültürün zenginliği, teknolojinin ileriliği en sonunda etkisini gösterecektir. Biz İngiliz proletaryasından daha önce iktidara geldiysek, bu demek değildir ki, komünizmi bir yana bırakalım, tam bir sosyalizme onlardan önce ulaşalım." (Troçki, Gündelik Hayatın Sorunları, Sf. 164) Sosyalizm öncelikle üretici güçlerin yüksek bir gelişme düzeyine sahip bir ülkede kurulabilir. Trocki'nin sosyalizm anlayışının birinci önemli noktası budur. Troçki bunu kanıtlamak için Marks ın 1848 yılı öncesindeki görüşlerini donuklaştırır, ondaki diyalektik özü atar. Marks ın sosyalizm anlayışını bas-itleştirerek şöyle söyler: "Marks kendi döneminin en gelişkin kapitalizminin üretici güçlerinin toplumsallaşması temelinde kurulacak topluma komünizmin alt aşaması adını veriyor" (Troçki, İhanete Uğrayan Devrim, Sf. 67) Vardığı sonuç: "ilk doğuş aşamasında bile komünist toplum (yani sosyalizm, yazar) burjuva toplumdan daha yüksek bir gelişim düzeyinde olmalıdır." (Troçki, İhanete Uğrayan Devrim, Sf. 67) Sosyalist devrim geri bir ülkede zafer kazansa dahi üretici güçlerin geri olduğu bu ülkede sosyalizm kurulamayacaktır. Geri ülkede sosyalizmin kurulması ancak sosyalizmin zaferini ilk gerçekleştirecek olan gelişmiş kapitalist ülkelerin yardımıyla olanaklıdır. Sosyalizmin öncelikle üretici güçlerin yüksek gelişme derecesine sahip olduğu ülkelerde zafer kazanabileceği anlayışının vardığı mantıksal sonuç sosyalizmin tek ülkede (özellikle geri bir ülkede) zafer kazanamayacağıdır. Sosyalizm geri bir ülkede zafer kazanamayaeaksa, ancak ileri kapitalist ülkelerin yardımıyla sosyalizm kurulabileeekse sosyalizmin tek ülkede kurulması imkansızdır, Troçki bu tespitini üretici güçlerin ulaşmış olduğu yüksek gelişme derecesine dayandırmaya çalışır. Kapitalizm üretici güçleri hızlı bir şekilde geliştirmiş ve 20. yy'ın başlarından itibaren engel olmaya başlamıştır, (bu kapitalizmin üretici güçleri hiç geliştirmediği anlamına gelmez). Üretici güçlerin gelişme düzeyi üretimi yerel-feodal sınırlılıklardan kurtardığı gibi ulusal sınırlardan da kurtarmıştır. Büyük bir dünya pazarı oluşturulmuş; kapitalizm bir dünya sistemi haline gelmiştir. Bu yüzden yanlızea kapitalizmin en ileri üretici güçleri üzerinde kurulacak sosyalizm, kapitalizmin aşmış olduğu ulusal sınırlara geri dönemez. Kapitalizmden daha yüksek bir temelde örgütlenecek olan sosyalizmin bu yüzden uluslararası bir sistem olması zorunludur. Aksi halde sosyalizm kapitalizmin aşmış olduğu ulusal sınırlara sıkışma tehlikesine girer ki bu da sosyalizm değil olsa olsa proletarya diktatörlüğüdür. Troçki'nin sosyalizmin öncelikle en ileri ülkede zafer kazanacağı tezinin mantıksal sonucu olan sosyalizmin tek ülkede kurulamayacağı tezi Troçki'nin sosyalizm anlayışının ikinci temel noktasıdır: "Sosyalizm ancak çağdaş teknolojinin en yüksek gelişme düzeyi ve uluslararası işbölümü temeli üzerinde gerçekleşebilir." (Troçki, Faşizme Karşı Mücadele, Sf. 285) 12

Troçki sosyalizm anlayışını bu iki nokta üzerinden inşa eder. Bu inşa nesnel gerçekliğin tahlili, sınıf mücadelesinin ve tarihsel materyalist bilimin ilkeleri üzerinden değil Troçki'nin temel argümanlarını doğrulama çabası üzerinden yürütülür. Üretici güçlerin en yüksek gelişme seviyesinde kurulabilecek olan dünya sosyalizmi. Troçki'ye göre olanaklı olan budur. Bunun üzerinden sosyalizm tanımlanmaya başlanabilir. Sosyalizm tek ülkede gerçekleşemiyor ise, ancak tüm dünyada sosyalist devrim sonucu hayata geçiyor ise artık kapitalist devlet kalmamış ve sosyalizmi tehdit eden bir güç bulunmamaktadır. Sosyalizm köylülük de dahil tüm sınıfların ortadan kalktığı, üretici güçlerin yüksek gelişmesinin kent ve kır arasındaki çelişkiyi çözdüğü sınıfsız bir toplumdur. Sınıfların ortadan kalkması, sosyalizm üzerinde baskı uygulayabilecek bir kapitalist gücün ortadan kalkması nedeniyle sosyalizmde devlet sönmüştür. Troçki sınıfsız ve devletsiz sosyalizm anlayışını böyle tanımlar: "Alt evresinden başlayarak en üst evresine kadar sınıfsız ve devletsiz olan yeni bir toplumsal formasyon." (Troçki, Tek ülkede sosyalizm, Sf. 16) Ama Troçki, Marksizm'in sosyalizm üzerine net çizgi ve açık tanımlamalarından kaçmamaz. Bunlar hem Marksizm tarafından net olarak ortaya konmuş hem de sınıf mücadelesi ve toplum biliminin en temel gerçeklerini yansıtmaktadır. Buna göre Troçki sosyalizmde hala 'burjuva hak' kavramının devam ettiğini kabul eder. Ayrıca kır ile kent arasındaki çelişki çözülmüş olmasına rağmen kafa emeği ve kol emeği arasındaki çelişki sosyalizmde değişik bir nitelikte olsa da varlığını devam ettirmektedir. Dolayısıyla çalışma insanların doğal bir ihtiyacı haline gelmemiş ve bir zorunluluk olarak kalmaktadır. Troçki'nin sosyalizm anlayışının temel özellikleri bunlardır. Troçki'nin tarihsel materyalizmin sosyalizme dair bazı görüşlerini kendi sosyalizm anlayışıyla birleştirme çabaları büyük çelişkilere yol açar. Bunları bir sonraki bölümde inceleyeceğiz. Troçki'nin sosyalizm anlayışını incelerken proletarya diktatörlüğü anlayışının da üzerinde durmak gerekir. Proletarya diktatörlüğünü tanımlarken de Troçki'nin dayandığı temel sosyalizmin öncelikle en ileri teknik temele sahip ülkede ve zorunlu olarak dünya ölçeğinde kurulabileceği tezidir. Tek ülkede gerçekleşen bir proleter sosyalist devrim sosyalizmi inşa edemez, çünkü sosyalizm ancak ileri kapitalist ülkelerde ve dünya çapında kurulabilir. Bu yüzden tek ülkede sosyalist devrimi gerçekleştiren proletarya sosyalizmi inşa sürecine giremez. Proletarya diktatörlüğünü aracıyla iktidarda kalarak dünya devriminin gerçekleşmesi için mücadele eder. Bu yüzden bu ülkedeki üretim sistemi sosyalizm olarak adlandırılamaz. Ama üretim araçlarının devletleştirilmesi (toplumsallaştırılması değil, ileride değineceğiz) ve proletaryanın devlet iktidarına sahip olması nedeniyle kapitalizm olarak da adlandırılamaz. Proletarya diktatörlüğü ne kapitalizm ne de sosyalizmdir; o bir geçiş rejimidir. Proletarya diktatörlüğü varlığını korudukça ve güçlendirdikçe sosyalizmden bahsedilemez, ancak proletarya diktatörlüğünün sönmesiyle sosyalizme geçilebilir. Troçki buradan yola çıkarak komünizme geçişi üç aşama olarak yorumlar: 1. Proletarya diktatörlüğü (Sınıflar ve devletin olduğu toplum) 2. Sosyalizm (Sınıfsız, sınırsız ve devletsiz toplum) 3. Komünizm (Sınıfsız, sınırsız ve devletsiz toplum) Sosyalizmde sınıflar ve devlet olamayacağından proletarya diktatörlüğü sosyalizmden ayrı olarak varlığını sürdüren bir siyasal geçiş rejimidir. Komünizm, insan toplumunun evriminin (bilim tarafından öngörülen) son aşamasıdır. Bilimsel komünizm, filozofların, kapitalist toplumun eleştirisi üzerinden tasarladıkları 13

"güzellikler dünyası" değildir. O, insanların tasarımları, iradeleri, düşleri veya eleştirileri üzerinden tarif edilemez. Bilimsel yöntemi, iradecilik ve idealizmden ayıran en temel yanlardan birisi de budur. Bilimsel yöntem kapitalizmin maddi temellerini, hareketinin yasa ve eğilimlerini, kısacası toplumsal gelişmenin nesnel yasalarını temel veri olarak alır. Ve buradan yola çıkarak komünizmin tarihsel bir zorunluluk olduğu sonucuna varır, Troçki ise komünizm ve onun iki aşamasını, toplumsal evrimin tarihsel hareketi ve zorunlulukları üzerinden değil, ekletik bilgileri ve iradeci tasarımları ile ifade ediyor. Sosyalizmin bir kısmını kabul ediyor, onun mantıksal sonucu olan diğer kısmını ise kabul etmiyor. Öncelikle yukarıdaki tanımlar üzerinden Troçkizm'in proletarya diktatörlüğü ve sosyalizm anlayışının temel noktalarına bakalım: a. Sosyalizmin öncelikle üretici güçlerin en yüksek seviyede geliştiği ülkede zafere ulaşması zorunluluğu b. Bu sebepten dolayı geri ülkelerde sosyalizmin kurulamaması, gelişmiş ülkelerdeki sosyalizmin yardımının zorunluluğu ve sosyalizmin tek ülkede zaferinin imkânsızlığı e. Sosyalizmde köylülük dâhil sınıflar; dolayısıyla kent ile kır arasındaki çelişki ortadan kalkması d. Sınıf çelişkilerinin ürünü olan devletin sosyalizm aşamasında sönmüş olması e. Sosyalizmde 'burjuva hak' (herkesten yeteneği kadar herkese emeğine göre) ilkesi f. Sosyalizmde kafa emeği ile kol emeği arasındaki çelişki g. Sosyalizmden önce proletarya diktatörlüğü aşaması ve sosyalizme geçişle proletarya diktatörlüğünün sönmesi Troçki'nin sosyalizm anlayışı üzerinde duracağımız başlıca konular bunlardır. 2.2 Bilimsel Sosyalizm 2.2.1 Sosyalizm geri bir ülkede de kurulabilir Kapitalizmin üretici güçlerinin gelişmesi feodal üretim ilişkileri ve buna denk düşen feodal iktidarı parçalayarak burjuvaziyi iktidara getirdi. Burjuvazinin iktidara gelmesi ve kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmesi arasında ilişki ekonominin siyaset üzerinde belirleyiciliğinin göstergelerindendir. Tarihsel materyalizm; üretici güçlerin üretim ilişkileri, ekonominin siyaset, altyapının üstyapı üzerinde belirleyiciliğine dayanır. Ancak bu belirleyicilik üretim ilişkileri, siyaset ve üstyapının edilgen ve etkisiz olduğu anlamına gelmez. Siyasetin, üretici güçler ve ekonominin çizdiği sınırlar içerisinde etkin, yönlendirici ve ilerletiei/geriletiei bir etkisi vardır. Kapitalizmin gelişmesi burjuvazinin iktidara gelmesini zorunlu kılmıştır. Bu zorunluluk (her zorunluluk gibi) kendisini 'raslantılar' içerisinde göstermiştir. Kapitalizmin hangi gelişme düzeyinde burjuvazinin iktidara geleceği, hangisinde feodal sınıflarla iktidarın paylaşılacağı, 14

devrim veya reformcu bir yöntem izlenip izlenmeyeceği üretici güçler ile doğrudan açıklanamaz. Burada siyasetin etkin rolü sahneye çıkar. Sınıflar arasındaki güç ilişkileri ve mücadele bütün bu sürecinin belirleyici faktörü olarak ortaya çıkar. Geriei-feodal sınıflar iktidarı vermemek için tarihin ilerleyişine karşı koymaya çalışırlar, hatta belli bir dönem için başarılı olabilirler. Üretici güçlerin belirleyiciliği genel bir eğilimdir. Bu eğilim tarihsel zorunluluk olarak ifade edilebilir. Sosyalizm tarihsel bir zorunluluktur. Ancak bu zorunluluk bize sosyalist devriminin 2 yıl sonra mı yoksa 20 yıl sonra mı gerçekleşeceğini ifade edemez. Devrimde iç savaşın kaç gün süreceğini, sosyalizmin inşasının öncelikle hangi ülkede zafere ulaşacağını da ifade edemez. Üretici güçlerin belirleyiciliğinden yola çıkarak sosyalist devrimin veya sosyalist inşanın zaferinin ilk önce en gelişmiş ülkede gerçekleşeceğini söylemek doğru bir tezden yola çıkarak yanlış bir sonuca varmaktır. Siyasetsin rolünü, ekonomik gelişme üzerindeki etkisini göz ardı etmek, determinist ve metafizik bir anlayışa düşmek demektir. Burada belirleyici olan sınıf mücadelesinin mevcut durumu ve özgünlükleridir. Kaba materyalizm veya metafizik materyalizm olarak bilinen, aslında idealizmin birçok etkisini de içeren tarih anlayışı ekonominin, üretici güçlerin belirleyiciliğini savunurken siyasetin, sınıf mücadelesinin etkin rolünü inkar eder. Böylece tarihte iradenin ve 'rastlantı'nm etkin rolünü görmeyen determinist ve basitleştirilmiş bir sosyalizm şeması ortaya çıkar. Bu şemaya göre sosyalist devrim öncelikle üretici güçlerin en ileri derecede geliştiği ülkelerde gerçekleşecektir. Ekonomi ve siyaset arasındaki diyalektik ilişkinin yerine kaba belirleyicilik ve basit determinist anlayışının konulması revizyonistlerin sosyalist devrime karşı çıkarken kullandıkları felsefi cephaneliktir. Rusya'da devrimci işçi hareketinin yükseldiği dönemlerde dahi Menşevikler, geri bir ülkede sosyalist devrimin çok uzak bir geleceğin sorunu olduğunu iddia ettiler. Devrimin burjuva karakterinden hareketle sosyalist bir devrimin kapitalizm uzun yıllar gelişmeden mümkün olmadığını söylediler. Bu tutumları Menşevikleri sosyalist devrime karşı çıkan bir parti haline getirdi ve Menşevik partisi karşı devrimin merkezlerinden biri oldu. Bugün özellikle Büyük Ekim Devrimi sonrasında bu tür determinist/metafizik görüş aşıldı. Üretici güçlerin henüz ileri düzeyde gelişmediği ülkelerde de sosyalist devrimin gerçekleşebileceği kanıtlandı. Bu metafizik görüşün başka bir versiyonu daha -Troçkizm- var. Buna göre sosyalizm ancak üretici güçlerin ileri düzeyde gelişmiş olduğu bir ülkede inşa edilebilir ve zafere ulaşabilir. Sosyalist devrim geri bir ülkede gerçekleşse bile sosyalizmin zaferi sağlanamaz. Sınıf mücadelesinin belli bir aşamasında geri bir kapitalist ülkede proletarya iktidarı ele geçirebilir. İktidarı ele geçiren proletarya, diktatörlüğü aracılığıyla üretimi toplumsallaştırıp, halk yığınlarının ekonomik ve kültürel seviyesini yükselterek sosyalist ekonomiyi inşa edebilir. Sosyalizmin kalıcı başarısı için gerekli olan geniş ölçekli ağır sanayi ve ileri teknik temele, özgürleş-miş bilim ve halk yığınlarının sosyalist inşa çalışması ile sahip olunabilir. Geri bir kapitalist ülkenin, büyük zorluklar sebep gösterilerek teknik temelini ve sanayisini geliştiremeyeeeğini söylemek yanlıştır. Geri bir ülkede, sosyalizmin gücü ülkenin geriliğini büyük zorluklara rağmen azaltır ve hatta yenebilir. SSCB yaklaşık 20 sene içerisinde dünyanın en büyük sanayi ülkelerinden biri haline gelmiştir. Teknolojisini hızla yenilemiş ve geliştirmiş; sonuçta en ileri teknolojiye sahip ülkelerden birisi olmuştur. Teknik temelin kullanılması ve geliştirilmesi için gerekli eğitimli kadro konusunda büyük adımlar atılmıştır. Yani sosyalizm geri bir ülkede, üretici güçlerin sosyalizmde hızla gelişmesi sayesinde kurulmuştur. En azından geri bir ülke olmaktan çıkabileceğini göstermiştir. Üretici güçlerin seviyesinin sosyalizmin kurulmasını imkansız kıldığını söyleyen Troçkist anlayış yukarda tartıştığımız determinist-menşevik anlayışının türevidir. Üretici güçlerin seviyesi sosyalist devrimi imkansız kılar diyen görüş zaten geri bir ülkede sosyalizmin kurulmasının imkansızlığını dayanak edinir. Sadece bir adım daha çamura batarak sosyalizm 15

imkansız ise proleter devrimde imkansızdır der. Sosyalist devrimin gerçekleştiği koşullarda sosyalizmin inşasının imkânsız olduğu iddia edenlere Lenin şu cevabı vermişti: "Burjuva, sosyalist-devrimei ve Menşevik basındaki bu her zamanki, şu ya da bu biçim altında alışılmış itiraz, geri kalmış bir kapitalizmi savunmaya yönelik, gerici bir kanıt, Struve'nin uşak elbisesini taşıyan bir kanıt oluşturuyor. "Sosyalizm için henüz olgun olmadığımız söyleniyor; sosyalizmi kurmak için çok erkendir; devrimimiz bir burjuva devrimdir; bu nedenle burjuvazinin uşakları olmak gerekiyor. "Burjuvazinin uşakları kesilen ve böyle düşünen ve sosyalist-devrimeilerin de kendilerine katıldıkalrı sözde Marksistler (eğer düşüncelerinin teorik temelleri incelenirse) emperyalizmin ne olduğunu, kapitalist tekellerin ne olduğunu, devletin ne olduğunu, devrimci demokrasinin ne olduğunu anlamıyorlar. Çünkü, eğer bunu anlasalardı; sosyalizme gitmeden öncülük edilemeyeceğini kabul etmek zorunda kalırlardı." (Lenin, Ekim Devrimi Dosyası, Sf. 404) Troçkizm bu anlamda çamura batmıştır ama Menşevizmden bir adım daha az. Bu 'bir adım' Troçki'nin Ekim Devriminin hemen öncesinde Bolşeviklere katılmasına sebep olmuştur. Troçkizm geri bir ülkede sosyalist devrimin gerçekleşebileceğini ancak sosyalizmin inşa edilemeyeceğini savunur. Böylece Marksizm'in revizyonundan ibaret olan metafizikdeterminist materyalizmi savunur. Bu materyalizmdir ancak Marksist materyalizm değil metafizik dolayısıyla idealist yönler taşıyan ekletik bir anlayıştır; oportünizmdir. Marks'ın sosyalist devrim öngörüsü üzerine Kapitalizm sanayi devrimiyle birlikte üretici güçleri olağanüstü bir hızda geliştirmiş, özellikle Batı Avrupa ülkelerinde ileri derecede gelişmiş kapitalist ülkeler yaratmıştır. İngiltere başta olmak üzere Fransa, Almanya gibi ülkelerde kapitalizm gelişmiş, dolayısıyla diğer sınıflarla ilişkilerini (görece olarak) koparmış, topraktan ve küçük üretimden özgürleşmesi bakımından güçlü bir işçi sınıfı yaratmışlardır. İngiltere'de 1830'lu yıllarda işçilerin oy hakkı için başlattıkları Çartist hareket, Fransa'da 1830 Lyon işçilerinin ayaklanması, tüm Avrupa'yı sarsan 1848-49 devrimleri işçi sınıfının tarih sahnesine çıkışının göstergeleriydi. Kapitalizmin ileri derecede geliştiği Avrupa ülkeleri dışında işçi sınıfı ya yeterince ya da hiç gelişmemişti. İşçi sınıfının iktidarı yoluyla kurulabilecek bir toplumsal örgütlenme olan sosyalizm için güçlü bir proletaryanın varlığı önemli bir etkendi. Marks birinci olarak bu etkene dikkat çekiyordu. 19. yüzyılın başında siyasal ve toplumsal etkinlik bakımından güçlü bir proletarya aynı zamanda proletaryanın sayısal olarak toplumun büyük çoğunluğunu oluşturduğu ülkelerde mevcuttu. Kapitalizmin gelişme derecesiyle orantılı olarak proletaryanın toplum içindeki ağırlığı, onun siyasal gelişmişliğiyle denk düşüyordu (her zaman geçerli olmayan bir durum). Bu açıdan sayısal ve siyasal olarak güçlü bir proletaryaya sahip olan gelişmiş kapitalist ülkeler Marks'a göre sosyalizmin ilk zafer kazanacağı ülkeler olmalıydı. Marks'ın öncelikle gelişmiş kapitalist ülkelerde sosyalizmin zafer kazanacağını belirtirken dayandığı ve dikkat çektiği ikinci etken de bu ülkelerde sosyalizmin inşasının daha 'kolay' olmasıydı. Güçlü bir proletarya yalnızca sosyalist devrim için değil sosyalizmin kuruluşu için de önemli bir öğeydi. Bu kapitalizmin ve üretici güçlerin yüksek bir düzeyini öngörüyordu. İleri derecede gelişmiş sanayi ve teknik temele sahip olan bir ülkede sosyalizmin inşası daha kolay olacaktı. 16