Günümüzden yaklaşık on beş milyar yıl önce;uzayın merkezinde (tam ortasında)big Bang denilen bir olay oldu.



Benzer belgeler
BİYOLOJİK MOLEKÜLLERDEKİ

ATOM ATOMUN YAPISI 7. S I N I F S U N U M U. Elementlerin tüm özelliğini gösteren en küçük parçasına atom denir.

Atomun Yapısı Boşlukta yer kaplayan, hacmi, kütlesi ve eylemsizliği olan her şeye madde denir. Maddeyi (elementi) oluşturan ve maddenin (elementin)

MADDENİN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ

A. ATOMUN TEMEL TANECİKLERİ

MADDENİN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ ATOM

Büyük Patlama ve Evrenin Oluşumu. Test 1 in Çözümleri

İlk Zaman KAMBRİYEN ÖNCESİ: 3-Hadeyan, 2-Arkeyan, 1-Proterozoik

ELEMENTLERİN SEMBOLLERİ VE ATOM

ADIM ADIM YGS LYS Adım HAYATIN BAŞLANGICI

ÇALIŞMA YAPRAĞI (KONU ANLATIMI)

DEMOCRİTUS. Atom hakkında ilk görüş M.Ö. 400 lü yıllarda Yunanlı filozof Democritus tarafından ortaya konmuştur.

ATOM BİLGİSİ Atom Modelleri

ELEMENT VE BİLEŞİKLER

Atomlar ve Moleküller

Element ve Bileşikler

ATOMİK YAPI. Elektron Yükü=-1,60x10-19 C Proton Yükü=+1,60x10-19 C Nötron Yükü=0

ATOMİK YAPI. Elektron Yükü=-1,60x10-19 C Proton Yükü=+1,60x10-19 C Nötron Yükü=0

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ

Elektronların Dağılımı ve Kimyasal Özellikleri

ATOMUN YAPISI. Özhan ÇALIŞ. Bilgi İletişim ve Teknolojileri

ÖĞRENME ALANI : DÜNYA VE EVREN ÜNİTE 8 : DOĞAL SÜREÇLER

DEV GEZEGENLER. Mars ın dışındaki dört büyük gezegen dev gezegenler grubunu oluşturur.

ELEMETLER VE BİLEŞİKLER ELEMENTLER VE SEMBOLLERİ

Proton, Nötron, Elektron

Radyoaktif elementin tek başına bulunması, bileşik içinde bulunması, katı, sıvı, gaz, iyon halinde bulunması radyoaktif özelliğini etkilemez.

Öğretim Yılı Merkezi Ölçme-Değerlendirme I.Dönem Sonu 6.Sınıf Fen ve Teknoloji Ders Sınavı Sınav Başlama Saati:08:30 Tarih:22 Ocak 2007

Paylaşılan elektron ya da elektronlar, her iki çekirdek etrafında dolanacaklar, iki çekirdek arasındaki bölgede daha uzun süre bulundukları için bu

4. SINIF FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ II. DÖNEM GEZEGENİMİZ DÜNYA ÜNİTESİ SORU CEVAP ÇALIŞMASI

Doğal Süreçler. yıldız, gezegen, meteor, nebula (ışık enerjisi yayarak görünür haldeki gaz ve toz bulutları) bulunur.

ELEMENTLER VE BİLEŞİKLER

İKİ YADA DAHA FAZLA MADDENİN ÖZELLİKLERİNİ KAYBETMEDEN ÇEŞİTLİ ORANLARDA KARIŞMASI İLE OLUŞAN TOPLULUĞA KARIŞIM DENİR KARIŞIMLAR İKİ SINIFTA

İKİ YADA DAHA FAZLA MADDENİN ÖZELLİKLERİNİ KAYBETMEDEN ÇEŞİTLİ ORANLARDA KARIŞMASI İLE OLUŞAN TOPLULUĞA KARIŞIM DENİR KARIŞIMLAR İKİ SINIFTA İNCELENİR

BİLEŞİKLER VE FORMÜLLERİ

Günümüzde bilinen 117 element olmasına rağmen (92 tanesi doğada bulunur) bu elementler farklı sayıda ve şekilde birleşerek ve etkileşerek farklı

B unl a r ı B i l i yor mus unuz? MİTOZ. Canlının en küçük yapı biriminin hücre olduğunu 6. sınıfta öğrenmiştik. Hücreler; hücre zarı,

SIVILARIN KALDIRMA KUVVETİ

CANLILARIN KİMYASAL İÇERİĞİ

FİZİK 2 ELEKTRİK VE MANYETİZMA Elektrik yükü Elektrik alanlar Gauss Yasası Elektriksel potansiyel Kondansatör ve dielektrik Akım ve direnç Doğru akım

HÜCRESEL EVRİM. Prof. Dr. Müjgan Cengiz Prof. Dr. Ayhan Deviren

ATOMUN YAPISI ATOMUN ÖZELLİKLERİ

9. SINIF KONU TARAMA TESTLERİ LİSTESİ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

1. ATOMLA İLGİLİ DÜŞÜNCELER

Nötr (yüksüz) bir için, çekirdekte kaç proton varsa çekirdeğin etrafındaki yörüngelerde de o kadar elektron dolaşır.

GENEL KİMYA. 4. Konu: Kimyasal türler, Kimyasal türler arasındaki etkileşimler, Kimyasal Bağlar

Maddenin Tanecikli Yapısı

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN

Ürün Detayları EHO DES 9. SINIF DENEME SINAVLARI SORU DAĞILIMLARI. Eğitim doğamızda var

Elektronların Dizilişi ve Kimyasal Özellikleri

Malzeme Bilgisi Prof. Dr. Akgün ALSARAN. Temel kavramlar Atomsal yapı

GENEL KİMYA. 4. Konu: Kimyasal türler, Kimyasal türler arasındaki etkileşimler, Kimyasal Bağlar

Mikroskobun Yapımı ve Hücrenin Keşfi Mikroskop: Robert Hooke görmüş ve bu odacıklara hücre demiştir.

Elementlerin tüm özelliğini gösteren en küçük parçasına atom denir. Atomu oluşturan parçacıklar farklı yüklere sahiptir. Atomda bulunan yükler;

ENERJİ AKIŞI VE MADDE DÖNGÜSÜ

EKOSİSTEM. Cihangir ALTUNKIRAN

Biochemistry Chapter 4: Biomolecules. Hikmet Geçkil, Professor Department of Molecular Biology and Genetics Inonu University

HAYVANLAR ÂLEMİ. Nicholas Blechman. Hazırlayan Simon Rogers. Çeviren Egemen Özkan

Yrd.Doç.Dr. Emre YALAMAÇ. Yrd.Doç.Dr. Emre YALAMAÇ İÇERİK

ATOM MODELLERİ BERNA AKGENÇ

KİMYA -ATOM MODELLERİ-

7. Sınıf Fen ve Teknoloji

CANLILAR DÜNYASINI GEZELİM TANIYALIM

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

Nötronlar kinetik enerjilerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılırlar

Güneş Bulutsusu (Solar Nebula)

Kütlesel çekim kuvveti nedeniyle cisimler bir araya gelme eğilimi gösterirler, birbirlerine

Elektronların Dizilimi ve Kimyasal Bağlar

MADDENİN HALLERİ VE TANECİKLİ YAPI

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / DİL VE ANLATIM

RADYASYON FİZİĞİ 1. Prof. Dr. Kıvanç Kamburoğlu

Bitkilerde Eşeyli Üreme

TEOG -1 FEN ve TEKNOLOJİ DERSİ DENEME SINAVI 1-) Aşağıdakilerden hangisi mitoz bölünmenin özelliklerinden biri değildir?

ATOM BİLGİSİ I ÖRNEK 1

INSA 283 MALZEME BİLİMİ. Giriş

1.ÜNİTE MODERN ATOM TEORİSİ -2.BÖLÜM- ATOMUN KUANTUM MODELİ

Atomlar birleştiği zaman elektron dağılımındaki değişmelerin bir sonucu olarak kimyasal bağlar meydana gelir. Üç çeşit temel bağ vardır:

MADDE NEDİR? Çevremize baktığımızda gördüğümüz her şey örneğin, dağlar, denizler, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar ve hava birer maddedir.

Periyodik Tablo(sistem)

Bir Yıldız Sisteminde Canlılığın Oluşması İçin Gereken Etmenler

ÜNİTE 7 : GÜNEŞ SİSTEMİ VE ÖTESİ UZAY BİLMECESİ

Yrd. Doç. Dr. H. Hasan YOLCU. hasanyolcu.wordpress.com

2- Bileşim 3- Güneş İç Yapısı a) Çekirdek

Yıldızlara gidemeyiz; sadece onlardan gelen ışınımı teleskopların yardımıyla gözleyebilir ve çözümleyebiliriz.

ADIM ADIM YGS-LYS 54. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-14 HAYVANLAR ALEMİ 5- OMURGALI HAYVANLAR-3 SORU ÇÖZÜMÜ

Bölüm 7. Mavi Bilye: YER

9. SINIF DENEME SINAVLARI SORU DAĞILIMLARI / DİL VE ANLATIM

Örnek : 3- Bileşiklerin Özellikleri :

3. Maddenin Hallerinin Tanecikli Yapısı 4.Maddeyi Oluşturan Tanecikler

ÇEVREMİZDEKİ VARLIKLARI TANIYALIM

YAŞAMIMIZDAKİ ELEKTRİK

KE DS 9. SINIF DENEME SINAVLARI SORU DA ILIMLARI

Biyoloji = Canlı Bilimi. Biyoloji iki ana bölümden oluşur:

FİZ314 Fizikte Güncel Konular

1. ÜNİTE: YAŞAM BİLİMİ BİYOLOJİ...10

Maddeyi Oluşturan Tanecikler

ATLAS Dünyası. Standart Model. ATLAS ağ sayfası Karşımadde

BÖLÜM 2 ATOMİK YAPI İÇERİK. Atom yapısı. Bağ tipleri. Chapter 2-1

STANDART MODEL VE ÖTESİ. : Özge Biltekin

KE YT 9. SINIF MÜFREDATI, YAPRAK TEST ve B LG DE ERLEND RME SINAVLARI L STELER

Organik Bileşikler. Karbonhidratlar. Organik Bileşikler YGS Biyoloji 1

Transkript:

İNSANLIĞIN İNANILMAZ YOLCULUĞU VE YÜKSELİŞİ Yazan:Uçar Demirkan I-BİG BANG : YOLA ÇIKIŞ Günümüzden yaklaşık on beş milyar yıl önce;uzayın merkezinde (tam ortasında)big Bang denilen bir olay oldu. Rus kozmolog(uzay bilim adamı)ve matematikçi Alexender Friedman tarafından ortaya atılan bu kurama göre;evrenin bir başlangıcı vardır.evren,geçmişteki belirli bir zamanda sıcak ve yoğun bir başlangıç durumundan(enerjiden)itibaren genişlemeğe başlamıştır.bu olaya ya da olguya, ilk atom hipotezi(kurgusu) de denilmiş olup daha sonra ve günümüzde büyük patlama kuramı ad olarak yerleşmiştir. Edwin Hubble un uzak gökadalardaki (Uzay:uzayın kendi(kainat-kozmos da denilmektedir)- samanyolları-galaksiler(gökadalar)-güneş sistemleri-gezegenler-uydular-meteorlar-atomlar-atom altı parçacıklardan oluşmaktadır)oransal kırmızıya kaymayı keşfinden(bulmasından)sonra;uzayın Big Bang den beri durmadan genişlediği anlaşılmıştır.başlangıçta,tüm gökadaları bir aradaydı.büyük bir patlama ile bunlar,çevreye yayılarak,uzayı oluşturdular. Gerçekte,Big Bang e büyük patlama demek yanlış olmaktadır.enerji maddeye dönüşürken patlama olmaz.tersine,madde enerjiye dönüşürken patlama olur.gerçekten de;hiroşima ya atılan ilk atom bombasında madde,denetimli olarak enerjiye dönüşmüş ve korkunç bir ses,sıcaklık ve ışıma(radyasyon)ortaya çıkmıştır. Nitekim;uzaydaki enerjinin maddeye dönüştüğü karadelikler böyledir.uzayda bulunan ve gözlenen karadelikler;her tür maddenin ve ışığın kendilerinden kaçmasına izin vermeyen,onları yutan,kütlesi büyük bir tür uzay varlıklarıdır.okyanuslarda ve büyük ırmaklarda oluşan ve her şeyi yutan büyük girdaplara benzerler.işık yaymadıklarından karadelik denilmektedir.karadelik,üç boyutlu değildir.sıfır hacimlidir.karadelikte zaman akmaz.yani,dördüncü boyut da yoktur.yani,karadelik bizim anladığımız ve gözlediğimiz anlamda bir varlık değildir. Bu tanımlamalara bakılacak olursa;big Bang den önce böyle bir varlığın,bir karadeliğin olduğu düşünülebilir.bu karadelik,büyük bir patlama (madde olunca patlama olur)olmuş ve karadelik genişlemeğe başlamış ve uzay ve uzaydaki varlıklar ve zaman oluşmuştur. Çünkü;Lavoisier nin ünlü kütlenin korunması kanunu na göre;doğada hiç bir şey yoktan var olmaz,var olan bir şey de yok olmaz.dinlerde bu kural vel basü badel mevt-ölümden sonra diriliş olarak belirtilmiştir.mahşerde-evrenin sonunda-her şey yeniden dirilecektir.buna göre,big Bang in bir karadelikte yaşanmış olduğunu düşünebiliriz.nitekim; ilkel karadelikler denilen bir grup karadelikler vardır ki,bunların Big Bang ten kaldığına inanılmaktadır.o zaman,bu ilkel karadeliklerde de yeni Big Bang lerin yaşanabileceğini de benimsememiz gerekmektedir. 1

Sonuç olarak;evreni bir su kitlesine benzetirsek,suya bir taş atılmış ve bu yüzden oluşan halkalar uzayın(bir anlamda taş atılan suyun)kıyılarına,sınırlarına doğru dalgalar durumunda yayılmağa başlamıştır.bu halkalarda oluşan samanyolları-gökadalar-güneş sistemleri-gezegenler-uydularmeteorlar-atomlar-atom altı parçacıklar,dalgalar üzerinde durmaksızın devinmekte ve genişlemektedir. Nasıl ki;taş atılan suyun dalgaları suyun sınırlarına,su kitlesinin kıyısına ulaştığında;dalgalar kıyıya çarpıp geri gelince suda ters bir dalgalanma,bir devinim oluyorsa;uzay da sınırlarına vardığında,dalgaların tersine dönüşü sonucu bir devinim olmakta ve bunlardan karadelikler oluşmaktadır.böylece;karadelikler evrimleştikten sonra yine karadeliğe dönüşmektedirler.islam felsefesindeki enel hak:ben tanrıyım olayı gerçekleşmektedir.her şey ve varlık,başlangıca,tanrıya geri dönmektedir. Pekiyi,suya taşı kim atmıştır?bu sorunun yanıtını ateistler(tanrı tanımazlar) ve agonistler(tanrının varlığından şüphe edenler)aramamakta,bunun bilimsel anlamda anlamsız olduğunu düşünmekteler;dinsel inancı olanlar ise,suya taşı tanrının attığını belirtmektedirler. Tanrı bilim adamları arasında da tartışılmış ve şu görüşler ortaya çıkmıştır: 1-Tanrı yoktan(lavoisier yasasına aykırı olarak)varlıkları yaratmış ve orada işi bitmiştir.bundan sonra,doğa yasaları çalışmıştır.karadeliğin özellikleri anımsanırsa yok olduğu anlaşılmaktadır.o zaman,her şey karadelikten,yoktan varedilmiştir, yaratılmıştır. 2-Tanrı,doğa yasalarının ve varlıkların devamını ve sürekliliğini de sağlamıştır.darwin in ortaya attığı evrim yasasını da tanrı koymuştur.nitekim;russell e göre;tanrı DNA(Deoksiribo nükleik asit)ya kuantumlar düzeyinde müdahale ederek(karışmada bulunarak)değişimler(mutasyonlar)oluşturmuş ve yeni türler yaratmıştır.dna,canlı diye tanımlanan varlıkların tüm özelliklerini belirten mesajları,bilgileri taşıyan bir madde olmaktadır.her canlı varlığın(gerçekte canlı cansız tüm varlıkların)ayrı bir DNA sı vardır.(ya da buna karşılık gelen bir yapı taşı vardır) 3-Tanrı,olanaklı bir çok seçenekten birini gerçekleştirir.buna şans denilir. 4-Tanrı;doğa yasalarını belirli zamanlarda ve belirli yerlerde askıya alır,durdurur.bunlardan ortaya çıkan olgulara mucize denilir. Tanrı;mucizeleri,on beş milyar yıl önce,big Bang sırasında baştan belirleme (Kadercilik)ile ortaya(sisteme)koymuştur.sonradan,doğa yasalarına karışmamıştır.görecelik(izafiyet)teorisine göre on beş milyar yıl,uzayın boyutları ve zamanın sınırsızlığı düşünüldüğünde on beş saniye gibi olabilir.o zaman,sonradangörülenmucizelerinde baştanbelirleme ileyapıldığıalgılanabilir.nitekim,kişioğlullarını n birçok buluşu mucize niteliğindedir.tanrı,bunları baştan sisteme koymuştur.bizlerin bilgi düzeyimiz geliştikçe,bu mucizeler de gerçek olmakta,ortaya çıkmaktadır.bilgi düzeyimiz geliştikçe,tanrıya daha çok yaklaşmaktayız. Laibnitz e göre ise tanrı baştan belirleme (Big Bang ile saptama)ile varlıklar arasında uyumu sağlamıştır.gerçekten de;atom altı parçacıklar(partiküller)-atomlar-moleküller(atom gruplaşmaları)- hücreler-alçak organizmalar-yüksek organizmalar(sonunda süper organizmalar olacak herhalde)biçiminde,varlıklar arasında bir tür toplumsal sınıflara benzeyen bir kast sistemi,bir uyumlu düzen gözlenmektedir.

Yalnız,bu kast sistemi;hinduizm deki kast sisteminden ayrıktır.o sistemde,kastlar arasında geçiş yoktur.burada ise kastlar arasında yukarı ve aşağı doğru geçişler olmaktadır.örneğin;bir kişioğlu bir balığı yediğinde;balığın organizması,alçak organizmadan yüksek organizmaya(kişioğlunun organizması)yükselmektedir.o alçak organizmayı oluşturan atomlar,moleküller,hücreler;artık kişioğlunun atomları,molekülleri,hücreleri olmaktadırlar.buna karşılık;bir organizma değişime uğradığında(öldüğünde)daha alçak organizmalara ya da moleküllere,atomlara,atom altı parçacıklara dönüşmektedir.doğum ve ölüm;bir tür dönüşüm olmaktadır. İslam felsefesinde de bir kast sistemi vardır. Bunagörevarlıklar;cemadat(kayalar,sular,hava),nebatat(bitkiler),hayvanat(Hayvanlar)ve insanat(kişioğlulları) olarak sınıflandırılır.hak kazananlar,bir üst kast sınıfına geçebilir.sınıfının gereklerine göre yaşamayanlar ise,alt sınıflara dönüştürülür. Sonuç olarak;insanlığın ve kişioğlullarının büyük yolculuğu (Odisse destanı)başlamıştır.önünde daha aşılacak büyük ve çok engeller vardır.üstelik,yolculuğun sonunda kendilerini neyin beklediğini de bilmemektedirler.şairin dediği gibi;iki kapılı bir hana bir kapısından girmişler,öbür kapısına doğru durmadan yürümektedirler.ancak,sonunda dönüşün yine karadeliklere olacağına dair belirtiler vardır. II-KUARKLAR EVRENİ Kuarklar,temel parçacıklar olup maddenin temel bileşenlerinden biridir. Kuarklar bir araya gelerek hadronlar olarak bilinen bileşik atom altı parçacıklarını oluşturur.hadronlar lepton denilen başka parçacıklarla birlikte,maddenin temel oluşturucusudurlar.bunların en kararlı olanları,atom çekirdeğinin bileşenleri olan proton ve nötronlardır.atom yapısı, bir çekirdek ve onun çevresinde dönen bir elektrondan oluşur.çekirdekte ise proton ve nötronlar vardır. Kuarkların,altı tipi vardır:yukarı,aşağı,tılsım,acayip,üst,alt kuarklar. Kuarklar;elektrik yükü,renk yükü,spin ve kütle gibi çeşitli içerik özelliklerine sahiptir.kuarklar;dört temelkuvvetin(elektromanyetizma,gravitasyon,güçlü etkileşim,zayıf etkileşim)tümüyle etkileşir.kuark modeli,1964 yılında Murray Gell-Mann ve George Zweig tarafından ortaya atılmıştır. Elektrik yükü,temel yükün tamsayı katı olmayan tek tanecik ailesidir.spin,bir cismin kendi ekseni etrafında döünüşüdür.rally ciler de spin atarlar.kütle ise,bir varlığın uzayda yer tutması ve ağırlığının olmasıdır.bunlar,kuarkların temel özellikleridir. Elektromanyetizma;cisimlerin manyetizmadan(mıknatıstan) etkilenmesidir.elektrik yüklü bir parçacığın,manyetik(mıknatıs)alandan geçerken üzerine etki eden kuvvettir. Gravitasyon(Çekim gücü-evrensel ağınım);iki parçacığın biribirlerini kütleleri çarpımı ile doğru orantılı,aralarındaki uzaklığın üst ikilisi ile ters orantılı bir kuvvetle çekmeleridir. 3

Zayıf etkileşim:bir tür kuarkların başka türden kuarka dönüşümüdür.örneğin,nötron protona dönüşür. Güçlü etkileşim:kuarkların;mavi,yeşil,kırmızı olarak üç türü bulunur.üç rengin değişik bir araya gelmeleri ile yüklenmiş kuarklar arasındaki çekme ve itme sistemi,güçlü etlileşim olarak bilinir. Başlıca özelliklerini belirttiğimiz kuarklar,maddenin yapı taşlarını oluşturmaktadır.eski Yunanda maddenin yapı taşının atom olduğu(atomos:bölünemez)düşünülmüştür. Ancak,yirminci yüzyılın başında bilim adamları,atomun çevresinde dönen elektronu ve onu orada (tıpkı güneşin yerküreyi tutması gibi)tutan atomun çekirdeği olan protonu buldular.elektron,katot ışınları denilen bir tür ışımanın incelenmesi sırasında bulunmuştur.negatif elektrik yüklüdür.proton;bir atomdan bir ya da daha çok elektron koparıldığında geri kalan parçacık artı yük(elektrikyükü)kazanır.bunlaraprotondenilmektedir.atomlar nötral(elektrik yüksüz)olduğundan,bir atomun içindeki elektron sayısı,proton sayısına eşittir. Bir de nötron denilen parçacık vardır.ernest Rutherford,atomun toplam kütlesinde bazı sapmalar gözlemiş ve bunu açıklayabilmek için yüksüz bir taneciğin var olduğunu savunmuş ve bu taneciğin varlığı kanıtlanmıştır.böylece,atomun yapısının elektron,proton ve nötrondan oluştuğu anlaşılmıştır. Günümüzde ise,daha bir çok atom altı parçacığı bulunmuştur. Atom altı parçacıkların bulunması;maddeleri açıklamadaki atomculuk görüşünün bırakılmasına neden olmuştur.çünkü,varlıkların temel taşının atom değil,atom altı parçacıklar(kuarklar vebozonlar ve leptonlar)olduğu anlaşılmıştır. Evrendeki milyarlarca galaksi arasında dağılmış,trilyonlarca yıldızı yöneten,milyarlarca ışık yılı uzaklığa kadar uzanan yasalar;0,001 santimlik bir hücre içerisindeki kimyasal reaksiyonları,devinimleri de yönetmektedir.makro kozmosda(büyük uzay),bizim kozmosumuzda ve mikro kozmosda (küçük uzay) aynı yasalar,doğa yasaları geçerlidir. Her şeyin yapı taşları aynıdır.gezegenimiz,güneşimiz,yıldızlar,solunan hava,yazı yazan elimiz,düşünen beynimiz,bedenimizdeki organlarımız;hep aynı yapı taşlarından oluşmuştur.bunlar;kuarklar ve leptonlardır.bunların da altına inildiğinde;bütün parçacıkların,onlara temel oluşturan bir enerjinin değişik ortaya çıkışları olduğunu bulmamız olanaklıdır.bu enerji ise;eterik(fiziksel olmayan tinsel enerji) bir yaklaşımla;akıl,bilgi ya da düşünce olabilir. Nitekim;bazı islam tarikatlarında insanın bedenine vücut iklimi ya da vücut alemi denilmektedir.yani kişioğlunun bedeninin bir tür uzay olduğu söylenmektedir.organlarımız;bu alemdeki-uzaydaki-galaksiler,gezegenler gibi olmaktadır.bedenimizin her yanı atomlar,atom altı parçacıklarla doludur.bu yapımız dolayısıyla radyasyon-ışık-saçmaktayız ve çevremizde bir auroramız var.kimileri buna ruh-tin-diyorlar.bedenimizi devindiren bu oluyor.yani,enerji biçimindeki kuarklar. Eterik;hem fiziksel bedenimizle hem daha farklı bedenlerimizle etkileştiğimiz bir enerji alanı olmaktadır.fiziksel bedenin çevresinde bulunan bir sis ya da ışıltı(aura) olarak düşünülebilir. Nitekim;Hinduizme göre ruh(aura) bilgidir.diğer yandan,kitaplı dinlerde kişioğlunun çamurdan yaratıldığı ve içine ruh(tanrısal nefes)üflendiği de anlatılır.

Upanişad adlı Hindu din kitabındaki öykü öyledir.bundan yaklaşık 3000 yıl kadar önce,bir kral ile bir yogi(din bilgini) arasında şu konuşma geçmiştir. Kral:insanın ışığı hangisidir. Bilge:Güneşin ışığı,insanın ışığıdır.güneşin ışığındadır ki insan,bütün işlerini yapar. Kral:Pekiyi,güneş batınca insana yol gösteren ışık hangisidir. Bilge:Ayın ışığıdır.insan,güneş battıktan sonra bütün işlerini ay ışığında görür. Kral:Ya ay battıktan sonra insana yolunu gösteren hangi ışıktır. Bilge:Ay battıktan sonra insana yol gösteren,ateşin ışığıdır. Kral:Ateş sönünce hangi ışık insana yol gösterir. Bilge:Söz.Karanıkta bile söz insana yol gösterir. Kral:Ey bilge,güneş battıktan,ay battıktan,ateş söndükten ve söz sustuktan sonra insana yol gösterecek ışık hangisidir. Bilge:Güneş battıktan,ay battıktan,ateş söndükten,söz sustuktan sonra,insanın ışığı ruhtur.çünkü ruh(tin)bilgidir. Görüldüğü gibi;sonunda her çözüm,big Bang de suya taşı atan ele(tanrıya-kişioğlunun bedenine tiniruhu-üfleyene) gelip dayanmaktadır. Kuarkların yanında,leptonlar da maddenin yapı taşlarını oluşturmaktadır.bunlar;elektron nötrünosu,elektron,nuan nötrünosu,nuan,tau nötrünosu,tau olmaktadır. Bu parçacıkları bir arada tutan kuvvet taşıyıcıları vardır.bunlara bozon denilmektedir. Işık dediğimiz şey,gerçekte fotondur.foton ise,bir bozondur.yani,elektromanyetik kuvvetin taşıyıcısıdır. Big Bang ortaya çıktığında,samanyolları,galaksiler,güneş sistemleri,gezegenler,uydular ve daha sonra kişioğullları,hayvanlar bitkiler;bir anda ortaya çıkmamışlardır.başlangıçta,uzayın her yanı bu atom altı parçacıklarla kaynıyordu ve ortada daha atomlar bile yoktu. Kuarklar ve leptonlar ve bozonlar;bir bulutumsu,bir plazma durumunda tüm uzaya yayılırlarken;elektronların devinimleri ile atomları oluşturmaya başlamışlardır. Günümüzde de,uzay bir kuarklar bulamacı ile doludur ve hiç durmaksızın yeni atomlar,moleküller ve varlıklar oluşmaktadır. 5

III- A T O M L A R G E L İ Y O R Atom,Yunanca bölünemez anlamına gelmektedir.bir kimyasal elementin bütün özelliklerini taşıyan bölünemez,en küçük parçasıdır.atomik kuvvet mikroskopları ile incelenebilmetedirler. Bir atomda,çekirdeği saran negatif yüklü bir elektron bulutu vardır.çekirdek ise,pozitif yüklü protonlardan ve yüksüz elektronlardan oluşur.atomdaki proton sayısı elektron sayısına eşit olduğundan,atomun kendi, elektriksel açıdan yüksüzdür. Eğer;elektron ve proton sayısı eşit değilse,bu parçacıklara iyon denilmektedir. Atomlar;sahip oldukları proton ve nötron sayısına göre sınıflandırılırlar.proton sayısı,elementi tanımlar.nötron sayısı,elementin izotopunu tanımlar. İzotop aynı yer anlamına gelmektedir.bazı kez,aynı atomda farklı sayıda nötron bulunmakta olduğu gözlenmiştir.o zaman,atomların kütlesi değişik olmaktadır.bu durumdaki atomlara izotop denilmektedir. Elektronlar;belirli enerji düzeylerinde bulunur ve foton salınımı ya da emilimi yaparak farklı düzeyler arasında geçiş yaparlar.elektron,elementin atomunun manyetik özellikleri üzerinde de etkilidir.proton atomun DNA sı ise,elektron RNA sı olmaktadır.çekirdekten gelen emirlere göre devinmekte,birleşmekte,ayrılmaktadır. İlk kez,yunanlı Demokritos atomdan söz etmiş ve atomculuk teorisini kurmuştur.islam da,tanrının etkisine açık atomculuğu(ptolemeus:batlamyus)dan öğrenip benimsemiştir. Günümüz kimyasındaki atomculuğu ise John Dalton kurmuş ve geliştirmiştir.john Thompson ise,atom altı parçacıkları bulmuştur.ernest Rutherfod,1900 lü yılların başında,ilk atom modelini oluşturmuştur. Eski Yunanda Aristoteles,her şeyin dört ana maddeden oluştuğunu savunmuştur.bu dört ana madde;ateş,su,toprak ve havadır.islam da,dört anasır denilen bu görüşü benimsemiştir.19 uncu yüzyılda Dalton;dört anasır görüşüne karşı,çağdaş atom kavramını ortaya atmıştır.her şey atomlardan oluşmaktadır.böylece,eski Yunandaki atomculuk görüşü yeniden ortaya çıkmıştır. Atomun yapısını açıklayan ve bugün için benimsenen son kuram;kuantum atom kuramıdır.niels Bohr un atom modeline göre elektronlar,çember biçimindeki yörüngelerde çekirdeğin çevresinde dolanırlar.kuantum modeline göre ise;elektronlar, yörüngelerde değil belli bölgelerde,yani orbitallerde bulunurlar. Evet,serüven sürmektedir.kuarklar ve lepronlar Big Bang ten sonra tüm uzaya-kozmosa-kainata yayılmaktadırlar.bu yayılma,günümüzde de sürmektedir.öyleki;dev teleskoplarla kuark adacıkları bile gözlenebilmektedir. Kuarklar,Big Bang ten sonra;kuarklar,gluonlar ve anti kuarklar olarak,normal durumlarında sahip oldukları bağlardankurtulmuşlar,serbestkalmışlardır.biribirleriyleözgürcebağlanabilmektedirler.bu,bir tür irade(düşünce) belirtisidir.

Bu işlemler sonucunda ortaya bir plazma çıkmakta olup bu plazma;proton ve nötronları oluşturacak biçimde birleşir ki bu hadrinasyon aşaması dır.daha sonra,çekirdek ve atomlar oluşur ki bu aşama nükleo sentez-nükleer birleşme ve kaynaşma aşamasıdır.son olarak da yaşamın ortaya çıkmasına olanak sağlayacak olan atomlar (ve daha sonra da moleküller)oluşur. Tıpkı bir canlının bebek doğurması ya da yumurtlaması gibi;uzay da kuarklardan atomları(bebeği)oluşturmuştur.bundan sonra,bebeğin döllenmiş yumurtası demek olan plazmalardan çeşitli proton ve elektron kombinasyonları-bir araya gelmeleri -ile çeşitli elementlere ait çeşitli atomlar oluşmaya başlamıştır. Element,içerisinde tek cins atom bulunduran maddelere denilir.aynı cins atomlardan oluşan,fiziksel ya da kimyasal yollarla kendinden daha basit ve ayrık maddelere ayrılamayan saf maddelere,element denir. Bazı elementleri oluşturan aynı cins atomlar,doğada tek başlarına bulunur.bunlara,atomik yapılı elementler denilir.demir,bakır,alüminyum,çinko,kurşun,altın gibi elementler böyledir. Bazı elementleri oluşturan aynı cins atomlar ikili(ya da daha fazla sayıda atomdan oluşan karmaşık yapılı)gruplar halinde bulunurlar.bunlara;moleküler yapılı elementler denilir.hidrojen,oksijen bu tür elemenlerdendir. Günümüzde,118 elementin 92si doğada bulunmuşken kalanlar laboratuvarlarda yapay olarak üretilmiştir.yapay element üretmek demek,yapay atom üretmek demektir.tıpkı;tüp bebekle çocuk yapılması gibi,laboratuvar tüplerinde atomlar da üretilmektedir. Elementlerin özellikleri şunlardır: -Saf ve homojen(her yerde eynı)yapılıdır. -En küçük yapı taşları atomlardır. -Kimyasal ya da fiziksel yollarla parçalara ayrılamazlar. -Belirli erime ve kaynama noktaları vardır. -Sabit öz kütleleri vardır. -Doğada üç durumda bulunurlar:katı-sıvı-gaz. Özellikleri bunlar olan elementler,üç sınıftır:metaller-ametaller-soy gazlar Soy gazlar;nötr atomlarda kalmayı tercih ederler.elektron almaz,vermez ve ortaklaşmazlar.helyum,neon,argon,ksenon,radon,kripton bu gruba girerler.tembel atomlardır. Sonraki aşamalarda da görüleceği üzere;gerek kuarklar alanında,gerekse atomlar alanında devingen bir yaşam vardır.yani,bunlar da kişioğulları,hayvanlar,ağaçlar gibi canlıdır.zaten,temelde,bu yüksek yapılı organizmaları-varlıkları-canlı kılan da organizmalarındaki ve organlarındaki atomlardan oluşan hücreler değil midir? 7

O zaman;canlı-cansız ayırımı anlamlı olmamaktadır.belki temel organizmalar-alçak organizmalaryüksek organizmalar(kişioğulları) gibi bir tesnif yapılmalıdır.nitekim;kuantum kuramındaki belirsizliklerle ilgili olarak Murphy;tanrının kuantum belirsizliklerini belirlerken;elektronun,protonun,bütün olarak atomun kendilerine ait özelliklerini ihlal etmediğini belirtir..aynen,kişioğlunun özgür iradesi ile eylemlerini gerçekleştirmelerine izin verdiği gibi;varlıkların(atomların)doğal haklarına da karışmadığını ileri sürer. Bu yaklaşıma göre;atomların da doğal hakları,yani özgür iradeleri vardır.belki bizimki kadar güçlü,çeşitli,değişken değildir ama,vardır. Diğer yandan;evrensel ham maddenin tamamı atomlardan ve atom altı parçacıklardan oluşmuştur ve oluşmaktadır.bunlara yapılacak müdahaleler,evrenin(uzayın) tümüne yapılmış olmaktadır.bunun yanında;maddenin küçük parçacıkları,çevredeki küçük parçacıklarla,birkaç saat içerisinde katrilyonlarca kez ilişkiye girerler.bu,uzayda da,benim bedenimde(organizmamda ve organlarımda) de olmaktadır.dolayısıyle;parçacık devinimlerini gözlemlemenin ne denli zor olduğu açıktır. Şimdi;bizleri bağlayan bağlardan biraz daha kurtulup,bir sonraki aşamaya geçelim.moleküllere. Bilim adamlarının dediğine göre;big Bang ten birkaç saniye sonra,kuarklar ve atomlar olayı gerçekleşmiş ve bugün de sürmektedir.sonraki sürelerde,moleküller ortaya çıkmıştır.belli bir iradesi olan atomlar,molekülleri oluşturmuştur. Hiç şüphesiz,bu gelişmeler bugünden yarına olmamıştır.yerküremizin beş milyar yıl önce oluştuğu varsayılmakta olup buradan bu gelişmelerin süresi hakkında bir fikir sahibi olmak olanaklıdır. IV-M O L E K Ü L V E H Ü C R E Uzayı anamızın rahmine benzetecek olursak;yumurtalar olan kuarklar ve leptonlar,hadronlar aracılığıyla döllenmiş ve döllenmiş yumurta demek olan atomlar ortaya çıkmış,fetüs(bebeğin ilk biçimi) oluşturmak üzere,devinmeğe başlamışlardır. Aynı elementin birden fazla atomunun birleşmesiyle ortaya çıkan atom grubuna molekül denilmektedir.molekülde atom sayısı enaz ikidir.soy gazlarda ise,bir atomlu moleküller de vardır. Gazlarda ve sıvılarda moleküller serbesttir.brown hareketleri denilen hareketlerle devinebilirler.gerçekte,katı maddelerde de moleküller devinmelidir.atomlar devindiğine göre,bunlardan oluşan molekül de devinir.bunlara,titreşim devinimi denilir. Kuramsal olarak; moleküllerin oluşması atomlar arasında elektron paylaşımı ve takasıdır.moleküller,bu yolla oluşur. Molekül;ayrı elemanların bir ya da birden fazla atomunun birleşmesiyle de oluşabilir.bunlara bileşik molekül denilir.bu tür moleküller;yapılarındaki atomların özelliklerinden farklı özellikler gösterirler.örneğin;h2o olan su(iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluşur)gaz olan hidrojen ve oksijene karşılık,sıvı bir maddedir.iki gaz varlıktan bir sıvı varlık oluşturmayı(bir tür mucizeyi) başaran

atomlar gibi; atomların birleşmesinden oluşan moleküllerin de sonraki aşamada(bir tür mucize gibi) hücre yi oluşturması doğal olmaktadır. Anlaşıldığı üzere;atomlar kendi aralarında birleşip yeni varlıklar oluşturmaktadır. Molekülleri oluşturan atomlar;biribirlerine elektriksel güçle bağlıdırlar.buna,atomların dış yörüngelerindeki elektronların devinimleriyle oluşan kimyasal bağ denilir. İleride göreceğimiz gibi;atomlar arasındaki bu bağ; canlı dediğimiz varlıklardaki RNA(Ribonükleik asit)ya karşılık gelmektedir.rna bir hücrenin DNA sından gelen emirleri hücre içindeki enzimlere ve hücreye ulaştırır. Gerçekte;molekül ile hücre arasında fark yoktur.hücreler,atomlardan ve moleküllerden ortaya çıkmış,daha gelişmiş moleküllerdir,varlıklardır. Aynı türden birden fazla atomdan oluşan molekül,element molekülüdür.ayrı türden atomlardan oluşan moleküller,bileşik moleküllerdir.bunlar;moleküler yapıda olan ve olmayan diye ikiye ayrılırlar. Kimyasal bağlara göre moleküller;iyonik bağ,kovalent bağlı(apolar kutupsuz-kovalent bağlı ve polarkutuplu-kovalent bağlı),metalik bağlı bileşikler olarak ayrılır.ayrıca,hidrojen bağı ve Van De Waals bağları diye bilinen bileşenler de vardır. Moleküllerle ilgili Moleküler orbital kuramı bulunmaktadır.bu kurama göre;atom çevresindeki elektronun bulunma olasılığının en yüksek olduğu hacimsel bölgelere,orbital denilmektedir. Atomik orbitallerin biribirleri ile etkileşimlerini ve molekül orbitalleri oluşumunu açıklayan bir kuramdır.kuantum fiziğinden yararlanarak,orbitallerin hangi durumlarda bağ oluşturup oluşturmayacağını açıklamağa çalışır. Son yıllarda,moleküler biyoloji de gelişmektedir.genetik,biyokimya,hücre biyolojisi ve biyofizik gibi dalların gelişmesi ile ortaya çıkmıştır.bu alanda biyologlar,daha çok genetik konusunda ve seçilimli doğal evrim kuramı konusunda çalışmalar yapmaktadırlar. Serüvenin bundan sonraki adımı,tam bir mucize olarak görünmektedir.tıpkı,iki hidrojen ve bir oksijen atomunun biraraya gelip suyu oluştuması gibi.bu olay da ayrı bir mucizedir. Atomlar oluştuktan sonra,hidrojen atomları ile oksijen atomları birleşmiş ve iki gaz atomunun birleşmesinden su dediğimiz sıvı, molekül ortaya çıkmıştır.suyun özellikleri çözücüdür,adhezyon ve kohezyon(çekim güçleri)a sahiptir,yüksek yüzey geçirimlidir,kılcal devinimlidir ve donar(katı duruma geçer). Evet,Big Bang ten sonra;bir yandan çeşitli element atomları bir araya gelip element denilen varlıkları oluştururken;bir yandan da çeşitli element atomları bir araya gelerek molekülleri oluşturmaktadır. Öyle anlaşlıyor ki;belki de gerçekten de öyledir,ilk oluşan molekül su molekülüdür.böylece ortaya çıkan su,kızgın yeni oluşmuş elemenlere dokunmakta,buharlaşmakta,sonra yine suya dönüşüp dönüşümünü sürdürmektedir.ileride göreceğimiz üzere su;ilk hücrenin oluşumunda da önemli rol oynamaktadır. 9

Bilimsel verilere göre;bizim yer küremiz,başlangıçta su ile kaplıydı.su ve metallerin etkileşimleri sonucu;karalar ve sular(okyanuslar-denizler-göller-ırmaklar-yeraltı suları)oluştu.yine suyun diğer elementlerle etkileşimleri sonunda,ilk yaşam suda başladı. Dinsel açıklamalara göre de yaşam suda başlamıştır.bilimsel açıklamalar da yaşamın suda başladığını ileri sürer.gerçekten de ;ilk insanın balçıktan yaratıldığı dinlerce benimsenmekte olup balçık,çoğu su olan su ve toprak(mineraller)karışımıdır.diğer yandan;ilk kişioğlu uygarlıklarının da su kenarlarında (deniz ve ırmak kıyılarında)kurulduğu da gözlenmektedir. Suyun oluşması tam bir mucizedir.nasıl oluyor da,iki hidrojen atomu ile bir oksijen atomu bir araya gelip suyu oluşturuyor.neden,bir yada ikiden çok hidrojen atomu değil?ya da neden tek oksijen atomu da birden çok oksijen atomu değil?bu konuda;atomların iradeleri nin olduğunu ve özgür iradeleri ile karar verdiklerini,seçim yaptıklarını benimsemek,en akla yakın çözüm olmaktadır. Diğer yandan,bilim adamlarına göre Big Bang sırasında oksijen oluşmamıştır.oksijen atomu,sanki yerküremizdeki varlıklar sistemine sonradan,başka bir yerden sokulmuştur.ileride göreceğimiz gibi;dna(deoksiribo nükleik asit) ve RNA(ribo nükleik asit)laboratuvar koşullarında üretilememektedir.bugüne dek,bu konudaki çalışmalar başarılı olmamıştır.dolayısıyla;yaşamın temel taşı olan bu asitlerin (maddeler doğada element,baz,tuz ve asit halinde bulunmaktadır)de Big Bang de doğrudan ortaya çıktıkları ya da yerküremizdeki varlıklar sistemine sonradan sokuldukları düşünülmektedir. Sonuç olarak;su molekülü yerküremizdeki(belki de uzaydaki)evrimin oluşmasının önemli bir yapı taşıdır.bizler gibi,gelişmiş organizmalar için yaşamsal önemli moleküllerdir.hem organizmamızda çalışmaktadır hem de ayrışıp oksijene dönüşerek soluk almamızı ve devinmemizi sağlamaktadır. Evet,uzay serüvenimizde bir ufak adım daha atılmış ve bundan sonraki aşama olan hücreye(hücrenin ortaya çıkması aşaması)geçilmiştir.gerçekte;darwin in seçilimli evrim yasası,en temel doğa yasalarından biri olup hem makro kozmosta(gökadalar-gezegenleri) hem bizim yer küremizde hem de mikro kozmosta(atomlar alemi)geçerli olan bir doğa yasasıdır.uzaydaki her varlık,durmadan gelişmektedir. Gerçekten de,atomlarda hafiften ağırlara,tek elektronludan çok elektronlulara doğru bir gelişme(evrim) vardır.bizim evrenimizde olduğu gibi;atomlar evreninde de mutasyonlar(değişimlerkırılmalar) ortaya çıkmakta ve atomlar evrimleşmektedir.atomlar evreninde de,doğal mutasyonlar olduğu gibi,yapay mutasyonlar(kişilerin yaptığı) da bulunmaktadır. Atomların,molekülleri oluşturmaları ve ayrıca mineral,baz,tuz,asit durumuna geçmeleri de bir evrimleşme sonucudur.bu evrimleşmenin ulaştığı en yüksek noktada,bugün için DNA(deoksiribo nükleik asit)bulunaktadır.işta,bir atomu ya da molekülü bir hücreye dönüştürecek varlık bu DNA dır. Atomlar aşamasından sonra,uzayda sayısız ve her türden moleküller de oluşmuştur ve durmaksızın oluşmaktadır..bu moleküller bulamacı da,kendi içinde etkileşimleşmeye başlamıştır.bilim adamlarının benimsediği görüşe göre;bu karman çorman olma işlemleri sırasında DNA bir su molekülünün içine girmiştir.diğer moleküller,bu bileşenin çevresinde bir araya gelmişler ve hücre zarını oluşturmuşlardır.keza,suyun içindeki diğer moleküller de hücrenin içinde DNA nın çevresinde bir zar oluşturmuşlar ve bundan hücre çekirdeği ortaya çıkmıştır.bundan sonra DNA,hücre içindeki suda RNA yı(ribo nükleik asit) oluşturmuştur. Böylece,ilk basit hücre ortaya çıkmıştır.

Doğanın sudan sonra yarattığı en büyük mucize;dna(deoksiribonükleik asit)dır.dna bir molekülün içine girip ilk hücreyi yarattıktan sonra;rna yı yaratıp hücre özsuyuna salmıştır.rna nın DNA dan aldığı mesajlarla hücre içinde enzimler oluşmuş ve hücrenin yaşamsal faaliyetleri yürütülmüştür. DNA,kendi içindeki bilgileri RNA yoluyla hücre özsuyuna aktararak hücrelerin farklılaşması nı sağlamıştır.böylece en yüksek varlık olan kişioğlu bedenindeki çeşitli organları ve sistemleri oluşturan değişik hücreler ortaya çıkmıştır. Hücreler dokuları,dokular organları,organlar sistemleri oluşturmuşlardır.kişioğlunun bedeninde 200 ü aşkın türde hücre bulunmaktadır.keza;kişioğlunun bedenini oluşturan hücrelerin sayısının on trilyondan fazla olduğu düşünülmektedir. DNA lardaki mesajlara göre oluşan hücreler,kişioğlunda hareket sistemi,sinir sistemi,solunum sistemi,dolaşım sistemi,sindirim sistemi,hormonal(endrokriz)sistemi,lenfatik sistem gibi sistemler oluşturmuştur.sinirsistemi;merkezi sistem,çevresel sistem(somatik,otonom,sempatik),parasempatik alt sistemlerden oluşmaktadır.hormonal(endokriz) sistemine dahil olan bezler vardır.bunlar;epifiz,hipofiz,tiroid,timus,böbrek üstü,yumurtalıklar,testisler gibi bezler olmaktadır. Görüldüğü gibi;hücrenin oluşması ve gelişerek çok hüçreli varlıkların,az gelişmiş çok hücreli varlıkların,çok gelişmiş çok hücreli varlıkların ortaya çıkmasında DNA nın rolü çok büyüktür.süper kişioğullarının oluşmasında da DNA nın rol oynayacağı kuşkusuzdur. Ancak,günümüzde,suya yıldırım düşmesi olayı ile hücre elde etme laboratuvar deneyleri,başarısız olmuştur.keza,çeşitli elementlerle yapılan çalışmalarda da bir bulamaç-balçık elde edilmiştir ama,bu hücreye dönüşmemiştir.o zaman bazı biyologlar,big Bang te kuarkların yanında DNA nın da oluştuğunu ve uzaya yayılıp sonradan hücre yi oluşturduğunu ileri sürmektedirler. Edison,ampulü bulmak için yüzlerce metalle binlerce deney yapmış,sonunda başarılı olmuştur.dna nın laboratuvar koşullarında üretilmesi için de ayni yöntem uygulanacak ve sonunda yapay DNA üretilecektir. V-T E K H Ü C R E L İ L E R Jeolojide,yerkürenin yaklaşık beş milyar yıl önce ortaya çıkışına hadeyan dönemi denilir.3600 milyon yıl önceye dek sürdüğü varsayılır.bu dönemde ilk olarak atmosfer(kuarklar ve atomlar) ve okyanuslar(su)oluşmuştur.bu dönemde,bol meteor yağmuru vardır.yine bu dönemde Mars boyutunda bir gök cismi,yerküre ile çarpışmıştır.yerküreden kopan parçalar,ay ı oluşturmuştur.volkanik etkinliklerle ileride anlatılacak anakaralar bu dönemde oluşmuştur. Bundan sonra Arkeyan dönem gelmiş ve yaklaşık 2500 milyon yıl önceye dek sürmüştür.ilk olarak okyanuslarda (suda) mikrobiyal (çok küçük,mikroskopla görülebilen)yaşam,jeobiyokimyasal (jeolojikbiyolojik-kimyasal) süreçler sonunda bu dönemde ortaya çıkmıştır.arkeaların ve fotosentetik 11

bakteriler olan siyanobakterilerin ortaya çıktığı bu dönemde,bunlar o zamana dek oksijensiz olan okyanuslarda yaşamışlar ve oksijen salmağa başlamışlardır. Proterozoik dönem 535 milyon yıl önceye dek sürmüştür.bu dönemde oksijenli atmosfer de oluşmuş;bakteriler yaygınlaşmış,ökaryotlar(tek hücreliler) ve çok hücreliler ortaya çıkmıştır.anakaralar devinirken dev anakara olan Rodinia oluşmuştur.okyanuslardaki oksijen bollaşıp atmosfere de yayılmıştır.bu durum,okyanusların oksijensiz ortamda gelişmiş olan çekirdeksiz canlıları(hücreleri)için bir felaket olmuştur. Arkeyan canlılarının büyük bir kesimi,bu çevresel felaket(oksijen bollaşması)nedeniyle yok olmuştur.oksijen artması ve bu oksijenin ortaya çıkan yeni canlılarca kullanılmaya başlamasıyla ilk çekirdekli-ökaryatik-canlılar(gerçekte canlı ve cansız ayırımı anlamsız olmaktadır,varlıklar denilmesi yerinde olur)ortaya çıkmıştır. Gerçekten de,canlıların ortak özelliklerinin şunlar olduğu belirtilmete olup;bu özellikler,cansızlarda da bulunmaktadır 1-Hücrelerden oluşma-artık atomun da hücresel yapısı olduğunu biliyoruz- 2-Beslenme-atomlar da elektron alış verişiyle bir tür beslenmektedir- 3-Büyüme ve gelişme-atomlar da hafiften ağıra doğru büyürler ve gelişirler- 4-Devinme-atomlar da devinirler- 5-Solunum yapma-atomlar da oksijen alırlar,oksitlenirler-belki başka solunum teknikleri de vardır- 6-Boşaltım yapma-atomlar da elektron yitirirler- 7-Çoğalma yani üreme-atomlar da bir araya gelip kayaçları üretirler.ayrıca,kendi aralarında birleşip yeni varlıklar-bazlar-tuzlar-asitler v.s-oluştururlar. 8-İrkilme,yani tepki verme atomlar da bunu yaparlar,fotonlar çarptığında irkilirler,tepki verirler- Bu nedenle,bundan sonra canlı cansız-yerine varlık denilecektir. Daha sonra,ilk çok hücreli varlıklar olan algler-deniz yosunları- ortaya çıkmıştır.bunlar,bitkiler sınıfındandır.sonra,ilk hayvanlar olan ilkin hayvanlar ortaya çıkmıştır.zaten,bitkilerin önce çıkması doğal olmaktadır.çünkü,hayvanlar onları yiyerek beslenmektedir.yerküre,buzul çağına girmiştir. Bir hücreli varlıklar,tek hücreden oluşmuş varlıklardır.bunların beslenme,solunum,boşaltım ve üreme gibi tüm eylemleri,bir tek hücrede ortaya çıkar.büyük yeşil su yosunu,amip,terliksi hayvan,kamçılı hayvan suda yaşayanlardır. Virüsler bu dönemde ortaya çıkmış olup yönetici molekül ve kılıfından oluşurlar.en basit hücrelerdir.elektron mikroskobu ile görülebilirler.yönetici molekülleri DNA ve RNA dır.asalaktırlar.konak hücre içinde yaşarlar,dışında devinimsizdirler.bitkilerde,hayvanlarda ve bakterilerde yaşarlar.hayvansal virüslerde yönetici molekül DNA dır.bitkisel virüslerde RNA dır. Bakteriler diğer bir tek hücreli varlık olup virüslerin daha gelişmişleridir.bakteriler bir zar ile üzerindeki güçlü ve sert hücre çeperinden oluşur.bazı bakterilerde,çeper dışında kapsül de bulunur.

Bakterilerde çekirdek zarı ve çekirdekçik yoktur.çekirdek materyali, sitoplazma (hücre özsuyu)içinde yer alır. Hücrenin kromozomları,sitoplazma içindeki DNA dır.bakterilerde,diğer gelişmiş hücrelerdeki mitokondri,kloroplast,golgi aygıtı,endoplazmik retikulalar gibi organeller(basit organlar)bulunmaz. Bakteriler,fotosentez(güneş ışınları) ya da kemosentez(elementleri içine alıp özümseme) ile beslenirler.oksijenli solunum yaparlar.bölünerek(eşeysiz olarak)çoğalırlar. Tek hücreli varlıkların en gelişmişi terliksi hayvan(paramezyum)dır.ince kirpiklerle(titrek tüylerle) devinir.eşeysiz,bölünerek çoğalırlar.besinlerini ağızla alırlar.boşaltım,kofullarla olur. Buraya dek anlatılan varlıklara genel olarak mikro organizma denilmektedir.kambiyen öncesi devirde,yaklaşık üç milyar yıl boyunca yerküremizde bu varlıklar egemen olmuşlardır.evrenin yaşamının önemli bir bölümünü bunlar kapsar. Günümüzde,virüslere ve bakterilere bağlı hastalıkların çokluğu gözönüne alınırsa,hala evrene bu varlıkların egemen olduğunu bile düşünebiliriz. Birçok mikrorganizma hala sistemde bulunmakta olup çok değişik türler arasında özgürce gen(yapı taşı) transferi(alıp vermesi)yapabilirler.yüksek bir mutasyon oranına sahiptirler ve yatay gen transferi yapabilirler.o nedenle,günümüzde antibiyotiklerin bunlar üzerindeki etkisi azlmış ya da yok olmuştur. Görüldüğü gibi;seçilimli evrim yasası,bu varlıklar için de geçerlidir.mikro,makro kozmosta ve yerküremizdeki tüm varlıklar,durmadan evrimleşmektedir.belki maymunlar evrimleşip kişioğlu olmamaktadırlar.ama,onlar da kişioğullları gibi durmadan öğrenmekte,bilgilenmekte ve düşünmekte ve böylece evrimleşmektedirler. Hücreler,iki türdür.prokaryot(ilkel)hücreler ve ökaryot(gelişmiş)hücreler.gelişmiş hücreler;hücre zarı,sitoplazma-hücre özsuyu- ve çekirdekten oluşur.çekirdekte;çekirdekçik,dna sarmalları ve çekirdek sitoplazması ile çekirdek zarı bulunur.hücrenin tüm eylemlerini,bu organ sağlar.sitoplazmada özgün proteinler,rna molekülleri ve DNA kümeleri bulunur. Çekirdekçik,ribozomların birleşmesinde görev alır.bunlar,sitoplazmaya taşınırlar ve orada RNA ya dönüşürler.hücre içi eylemlerin tümünü,rna düzenler. Yaklaşık 2-3 milyar yıl önce;bir gen (Belki de bir DNA molekülü)ve bir enzimden oluşan bir molekül,bir keseciğin içine girerek ilk hücreyi oluşturmuştur.ilk hücre,oksijensiz ortamda ortaya çıkmış,çevresindeki besin maddesini kullanarak varlığını sürdürmüştür. Bir süre sonra besin maddeleri azalmıştır.bunun üzerine ilkin(basit ilk)hücre,anorganik yoldan sentezlenmiş(kimyasal işleme tabi tutulmuş) porfirini içine alarak(klorofil oluşumu)nu sağlamış;aşama aşama su+co+güneş ışığıyla organik maddeleri sentezleyebilen canlılar(ototrof-kendi kendini besleyen) ortaya çıkmıştır.yani,ilk hücrelerin bitkilere ait olduğunu düşünebiliriz. Diğer yandan;bu sentezlemenin yan ürünü olan serbest oksijeni,metabolizmalarının etkili bir maddesi olarak kullanan diğer hücreler,bunların içine girerek ortak yaşamağa başlamışlardır.bu ortak yaşam sonucunca(simbiyosiz denilmektedir)çağdaş hücre oluşmuştur. 13

Bundan sonra; büyük bir olasılıkla DNA nın içindeki mesajlara dayalı olarak seçilimli evrim yasasına göre işleyen düzen devreye girecektir.tek hücreliler evreninden çok hücreliler evrenine geçiş gerçekleşecektir. Termofiller;ilk çok hücreli basit organizmalardır.yeryüzünde daha yüksek organizmaların ortaya çıkması için yaşam(atomların özelliklerinden daha yüksek özellikler)ın başlaması gerekiyordu.bunun için,üç koşul gerekliydi. 1-Kendini çoğaltabilen moleküller bir araya gelmeliydi. 2-Kopyalanan(çoğalabilen)bu moleküller arasında,çeşitlilik olmalıydı. 3-Çeşitlilikler;kuşaktan kuşağa aktarılmalı,kalıtsal olmalıydı. Big Bang kuramı,görecelik kuramı,seçilimli evrim kuramı denli önemli bir başka kuram da kalıtım kuramı olmaktadır.gregor Mendel in ortaya attığı bu kurala göre;bir kara kedi ile bir beyaz kedinin çiftleşmesinden bir kara,bir beyaz,bir de tekir(gri) kedi doğacaktır.kara kedi ile kara kedinin birleşmesinden kara kedi,beyaz kedi ile beyaz kedinin birleşmesinden ise beyaz kedi doğacaktır. Bunu sağlayan mekanizma,kalıtım olmaktadır. Kalıtım,DNAdakibilgilerin,sonrakivarlıklaraaktarılmasıanlamınagelmektedir.Ancak;mutasyonlar(kırılma lar)sonucunda kalıtım kuramına ters düşen olgular da ortaya çıkmaktadır.nitekim,bizim mahallede yaşayan bir kedi gördüm.bir arka bacağı beyaz,bir arka bacağı siyahtı.sırtındaki ve karnındaki tüyler ise,sarı,siyah,beyaz,tekir türden idi.yüzünün yarısı sarı,yarısı beyazdı.kedi;tam bir yamalı bohçaydı.bu durumuyla;mende yasalarına meydan okuyor gibiydi.kimbilir;belki kişioğullarında da böyle bir kırılma olabilir ve kişioğulları aynı anda yarı sarışın;yarı zenci,yarı kızıl derili,yarı sarı ırktan gibi görünen bir bedene sahip olabilirler.o zaman,belki ırkçılık da ortadan kalkacaktır! Bu tür moleküllerin,işin başında RNA molekülleri olduğuna dair bulgular vardır.basit çok hücreliler;mantarlar,yosunlar,likenler,derisi dikenliler,tatlı su polipleri gibi varlıklardır.üç milyar yıl önce,bu varlıkların boyutlarının günümüzdekilerden onlarca kat daha fazla olduğuna dair bulgular da vardır. VI-D İ N O Z O R L A R D Ö N E M İ Dinazorların dönemi,yaklaşık 250 milyon yıl önce başlamış ve yaklaşık 65 milyon yıl önce son bulmuştur.mezozoik çağ olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde,süper tek anakara parçalanmağa başlamıştır.trias(yaklaşık 250-205 milyon yıl önce)jeolojik döneminde önce karada dinozorlar,denizlerde ise plezyozorlar ve ichthyozorlar gelişmişlerdir.kanatlı sürüngenlerden olan pterozorlar ise,daha sonra ortaya çıkmışlardır. Memeliler,thraspid sürüngenlerden gelişmişlerdir.ancak,bunların gelişimleri çok yavaş olmuştur.bu dönemde,dinozorların patlayıcı büyümeleri ve gelişmeleri;memelilerin (kişioğlullarının atalarının)daha çok gelişmesine olanak vermemiştir.

Mezozoik çağ boyunca dinozorlar,omurgalıların başat grubunu oluşturmuşlardır.anakaraların ayrılmasına karşın;tüm yerkürede yayılmışlar ve yaşamışlardır.ancak;65 milyon yıl önce,yeni bir kütlesel tükeniş gerçekleşmiştir ve dinozorlar toptan yerküreden silinmişlerdir.yalnızca;geriye bunlardan timsahlar,yılanlar,kaplumbağalar ve kertenkeleler kalmıştır. Zaten,islamdaki bazı tarikatlara göre;bu alem(yerküre) yedi kez yok olmuş ve yeniden yaratılmıştır.buraya dek iki yıkımı görmüş bulunuyoruz.bunlar;okyanuslarda oksijensiz yaşayan canlı varlıkların toplu yok oluşu ve dinozorların toplu yok oluşu olmaktadır.ayrıca,nuh tufanından,batan anakara Atlantis ten de söz edilmektedir. Dinozorlarla beraber;ammonitler(denizlerdeki en kalabalık hayvanlar) bellemnitler(mürekkep balığı benzerleri),bazı bitkiler,yosunlar,kabuklu yumuşakçalar,derisi dikenliler ve başkaları da dahil tüm canlı varlıkların üçte biri yok olmuşlardır. Dinozorların ortaya çıkıp tüm yerküreye egemen olmalarından önce,yerkürede permiyen-trias yok oluşu olayı yaşanmıştır.genel olarak Büyük kuraklık olarak adlandırılır.bir soy tükenmesi olayıdır.tüm deniz türlerinin %96 sı,karalardaki omurgalıların % 70 i tükenmiştir.böceklerdeki ilk yok oluş olayıdır.bu olay Tüm kitlesel yok oluşların anası olarak tanımlanmıştır. Bir jeolojik dönem olan ordovisyen döneminde;deniz tabanının ilkel hayvanları,deniz omurgalılarının baskın olduğu bir faunaya(hayvan topluluğuna)dönüşmüştür.deniz dibi canlıları;deniz tabanındaki çamurların yanında,okyanuslardaki suyu süzerek de beslenmeğe başlamışlardır. Siberyen dönem;büyük yok oluştan sonraki jeolojik dönemdir.yaklaşık 230 milyon yıl önce,volkanik faaliyetlerin artmasıyla ortaya çıkmıştır.bu çağda,varolan türlerin % 90 ı yok olmuşlardır. Siberyen dönemden sonra,devenien jeolojik dönemi gelmiştir.bu sırada,yeryüzünde Godvana ve Lavrasya diye iki dev anakara vardır.ikisi birleşip Pangea yı oluşturmuştur.okyanuslardan karaya çıkışlar bu dönemde başlamıştır.artık varlıklar,yaşamlarını karada da sürdürecektir.bu önemli bir aşama olmaktadır. Karaya ilk çıkan yaşam(rhyma..adlı) bir bitkidir.tıpkı,okyanusta yaşamın bitkilerle başlamış olması gibi;karada da yaşam bitkilerle başlamış olmaktadır.ancak;başka araştırmalarda,yeşil suyosunlarının,ilk likenler olan siyanobakteriler ile ilişkiye giren asklı mantarların,çok daha önceleri karaya çıkmış oldukları anlaşılmıştır.bunlar da bitki türünde yaşamlar olmaktadır.moleküler biyolojik tahminler;bu olayların yaklaşık 700 milyon yıl önce olduğunu öngörmektedir. Deveniyen dönemde balıklar,amfibiler(hem karada hem suda yaşayanlar),dört üyeli omurgalılar(tetrapodalar)da karaya çıkmışlardır.bunların,toplu yok oluştan kalanlar olduğu ve sularda besin bulamadıkları için,besin bulmak üzere karaya çıktıkları varsayılmaktadır. Gerek bitkilerin ve gerekse hayvanların(çok hücrelilerin)karaya çıkışlarının doğa olayları(volkan patlamaları,yer sarsıntıları,fırtınalar,dev dalgalar v.s) nedeniyle olduğu de düşünülebilir. Kambriyen jeolojik dönemine,kambriyen patlaması da denilmektedir.yeryüzünde ilk yaşamın ortaya çıkışından yaklaşık üç milyar yıl sonra bu olay olmuş ve bu dönemde yalnızca 25 milyon yıl içinde bilinen hayvan yaşam biçimi şubelerinin neredeyse hepsi ortaya çıkmıştır.bundan önce ortaya çıkmış 15

olan gelişmeler çok yavaş olmuş ve ilk hücre benzerinin,ilk hücrenin ve bir ve çok hücreli alglerin(deniz yosunlarının)ortaya çıkışı üç milyar yıl sürmüştür. Görüldüğü gibi;kuarkların evrimleşmesi ile ilk yaşam türlü(canlı denilen)varlıkların ortaya çıkması hiç de kolay ve kısa zamanda olmamıştır. İşte,bu patlamadan sonra ortaya çıkan dinozorlar;yeryüzündeki devasa boyutlu bitkilerle beslenip çoğalmışlardır ve hayvan yaşam türü içinde başat tür olarak ortaya çıkmışlardır.dinozorlar döneminde dev bitkiler(karadaki ve sulardaki)dev dinozorlar yanında dev kuşların da olduğuna dair buluntular ve bilgiler vardır. Dinozorlar,yerkürede egemenliklerini 158 milyon yıl kadar sürdürmüşlerdir.bu süreye bakarak,kişioğlunun kişioğlu olma tarihinin (beş bin yıllık bir tarih)ne denli kısa bir süre olduğu anlaşılabilir.biz kişioğullarının önünde egemen olacakları daha milyonlarca yıllık dönemler bulunmaktadır. Dinazorlar tüm yerkürede egemen olmuşlardır.çünkü -Çevreye uyum sağlamışlardır. -Pullu ve su geçirmez derileri sayesinde,doğal koşullardan korunmuşlardır. -Sert kabuklu yumurtaları sayesinde,pek çok yavruları yaşama şansı bulmuşlardır ve nufusları artmıştır. -Daha kolay yürüdüklerinden kolay yiyecek bulmuşlardır ve düşmanlarından kaçmışlardır. -Bazıları et,bazıları ot yediklerinden yiyecek sıkıntısı çekmemişlerdir. -Çağlarının en güçlüleri oldukları için,diğer türler onlarla karışamamışlardır. Yeryüzünde yaklaşık 850 dolayında dinozor türü olduğu kalıntılarından anlaşılmıştır.etçil dinozorların tıpkı kişioğulları gibi,arka iki ayakları üzerinde yürüdüklerine dair belirtiler gözlenmiştir. Dinozorlar birden,durduk yerde yok olmuş olup neden yok olduklarına dair biçok sav ileri sürülmüştür.yanardağ patlamalarından,yerküredeki ani iklim değişikliklerine kadar değişik görüşler vardır.louis Alvarez ve oğlu;dinozorları bir göktaşının ortadan kaldırdığını ileri sürmüşlerdir.buna göre;65 milyon yıl önce,yaklaşık 10 kilometre çapında bir göktaşı yerküreye çarpmıştır.bu çarpışma sonucu;canlı türlerinin % 70 i yok olmuştur.çarpma sonucu oluşan toz tabakası atmosferi kaplamıştır.yerküre,aylar boyunca karanlıkta kalmıştır.sular donmuş ve asit yağmurları olmuştur. Aylarca süren bu karanlık ve soğuk dönemde bitkilerin fotosentez yapamaması,besin zincirini yıkmıştır.yerküre hiç güneş görmeyince yeni bir buzul dönemi oluşmuş ve çoğunluğu otçul olan dinozorlar,topluca yok olmuşlardır.şüphesiz,etçil dinozorlar bir süre daha yaşamışlar ve sonra onların da besinleri bitince onlar da yok olmuştur. Yine bu dönemde,büyük bir olasılıkla fotosentez yapamayan bitkilerin bazıları;beslenmek için sinekleri,böcekleri,balıkları yakalamağa ve yemeğe başlamışlardır.bu gelişmeden,günümüzde de rastlanan etçil bitkiler ortaya çıkmıştır.buna,doğal bir mutasyon olarak bakılabilir.yine bu olay

üzerinde derinlemesine düşünüldüğünde,mutasyon denilen köklü değişimlerin de şans işi olmadığı,varlıkların özgür iradeleri le gerçekleştirildiklerini düşünmek olasıdır. Böylece;ilk akıllı yaratıklar oldukları,bir uygarlık kurdukları bile ileri sürülen dinozorlar çağı da bitmiş ve kişioğlunun ortaya çıkması ve yerküreye ve evrene egemen olması için bir halka daha tamamlanmış ve yerkürede yeni bir dönem başlamıştır. VII-Y Ü K S E K O R G A N İ Z M A L A R V E Y Ü K S E K U Y G A R L I K L A R İlk çok hücreli canlı denilen varlıklara yaklaşık 700-900 milyon yıl önce rastlanmaktadır.önce,yumuşak bedenli canlılar oluşmuş,sonra bunlardan sert kabuklu canlılar evrimleşmiştir.tek hücrelilikten çok hücreliliğe geçiş kolonileşme-biraraya gelme ara basamağı ile gerçekleşmiştir. Çok hücrelilerde organlar nasıl ortaya çıkmıştır?çok hücreli yaşam formu içinde bazı hücreler,belli başlı görevlerde özelleşerek,yalnızca o işleri yapmağa başlamışlardır.amaç,enerji tasarrufu olarak gözlenmektedir.görüldüğü gibi;burada da çeşitli hücreler,özgür iradelerini kullanarak bir işbölümü gerçekleştirmiş olmaktadırlar. Canlı türü dediğimiz varlıklarda deniz yaşamından kara yaşamına geçiş nasıl olmuştur?yaklaşık 435 milyon yıl önce yerkürenin sürekli geçirmekte olduğu sarsıntılar sonucu;denizlerin dipleri yükselmiş ve deniz dibindeki bitkiler karaya geçip buradaki yaşam koşullarına uymuşlardır.bu evrim,150 milyon yıl sürmüştür.hiç şüphesiz,bitkiler bunu yaparken bitkiyi oluşturan hücreler(ve belki de bitkinin kendi)özgür iradelerini kullanmışlardır. İlk belkemiği olan hayvan yaşam türü,denizlerde gelişmiştir.bunlar,dev deniz salyangozlarıdır.ilk kemikli hayvan ainiktozon dur ve ilk omurgalı balığın da atasıdır.bunların,çeneleri ve dişleri yoktu.besinlerini yutarak alıyorlardı. Daha sonra,kabuksuz deniz canlıları belirdi.bunlar;hem solungaçları hem akciğerleri ile soluk alıyorlardı.karaya,ilk bu türden hayvanlar çıkmıştır. Karada ilk hayvan türü yaşamın olması için,karalarda önce bitki türü yaşamın gelişmesi,önce bitkilerin karaya çıkması gerekiyordu.ot yiyenler olmadan,et yiyenler ortaya çıkıp gelişemezdi.ilk hayvan türü yaşamlar;büyük olasılıkla yengeçler,örümcekler,hamamböcekleri ve kırkayaklardır.ilk uçan hayvan türü yaşam da hamamböceğidir. 350 milyon yıl önce,balıkların yüzgeç ve solungaçlarından başka,ilkel bir akciğerlerinin de varlığı anlaşılmaktadır.bu olgunun da bu yaşam türlerinin özgür iradelerinden ortaya çıkmış olduğunu düşünebiliriz.bunlar,az süre de olsa,başlarını su dışında tutabiliyorlardı. Büyük olasılıkla;rastlantı sonucu ya da dev dalgalarla karaya vurup orada canlı kalmayı ve yaşamayı başarmışlardır.bunlara,amfibianlar(hemkaradahemsudayaşayanlar)denilir.bunlar,denizlerde(kıyılarınd 17

a)yaşayıp zaman zaman karaya çıkıyorlar,karınları üzerinde sürünüyorlar ve sinek ve böcekleri avlıyorlardı. Yaklaşık yüz milyon yıl önce,yerkürenin her yanını bu ikel sürüngenlerden gelişen kaplumbağa,timsah,yılan ve dinozorlar sarmıştır. Daha sonra,bu tür sürüngenlerden ilk uçan sürüngen(archaeoptryx)ortaya çıkmıştır.böylece,yerküredeki suda,karada ve havada yaşam türleri tamamlanmış olmaktadır. İlk memeliler de sürüngenlerden gelişmiş olup ilk örnekleri fareye benzeyen morganucodon ve kirpiye benzeyen prodion dur.ilk bitki ile beslenen memeli hayvan ise taeniolabis tir. Dinozorların ortadan aniden kalkmaları ile,memeliler büyük bir gelişim göstermişlerdir. Ancak,besin bolluğu nedeniyle bu memeliler aşırı büyüyüp devasa varlıklar oldular ve sonunda güç yitirip gittiler.günümüzde de obezite-aşırı şişmanlık-buna benzer bir tehlike olarak algılanabilir. Kişioğullarının ilk atası sayılabilecek varlıklar,pleistosen dönemde ortaya çıkmıştır.bunlar,maymunlara benziyorlardı.maymunlarla kişioğulları arasındaki ilk geçiş varlığı Hominid diye anılmaktadır.bu varlıklar,dik yürümeyi öğrenmişlerdir ve ilkel bir zekaları vardır.bu yaratıklar,yaklaşık bir milyon yıl önce ortaya çıkmışlar;daha sonra evrimleşerek pithecantrepus, neandertal adam ve son olarak homo sapiens biçimini almışlardır.homo sapiensler,bizlere en çok benzeyen mağara adamlarıdır. Kişioğulları ilk kez MÖ 3200 yılında yazıyı kullanmağa başlamışlardır.bundan önceki çağlar,tarih öncesi çağlar olarak anılmaktadır.tarih öncesi devirler;taş devri(aletler taştan yapılmıştır)ve maden devri(aletler madenden yapılmıştır)olmaktadır.taş devri ise;yontma taş devri(bu devirde kişioğulları mağaralarda ve ağaç kovuklarında yaşamışlardır) ve cilalı taş devri(evler yapıp köyler kurmuşlardır)diye ikiye ayrılır.cilalı taş dönemine neolitik çağ da denilmektedir.maden devrinde önce bakırdan,sonra tunçtan(bakır ve kalay karışımı) aletler yapılmıştır.sonra demir medeni bulunmuş ve kullanılmıştır.bunlarla,baltalar,mızraklar,ok uçları yapılmıştır. Maden devrinde Hitit ve Sümerler gibi büyük devletler kurulmuştur.başlangıçta;ilkel tarımcı köy toplulukları,gelişkin köy toplulukları ve sonunda büyük devletler oluşmuştur. Bunlardan önce;bir dönem kişioğlulları büyük ve gelişmiş uygarlıklar kurmuşlardır.bunlar;atlantis,lemunya(mu) ve Hiperbonea kıtalarıdır.bu uygarlıklar,günümüz uygarlıkları denli(belki de onlardan da fazla)gelişmişler ve sonra birden yok olmuşlardır. Atlantis, Atlas ın adası anlamındadır.böyle bir kıtadan ve bunun uygarlığından Platon,Timeus ve Critias adlı bilginler kitaplarında söz etmişlerdir.bu söylenceyi daha çok Solon yaymıştır.onun da Mısır lı bir keşişten öğrendiği ileri sürülmüştür.bu kıta çok zengindi ve kıtayı soylu kişiler yönetiyordu.büyük bir doğal yıkım sonucu,okyanusa gömüldüğü söylenmektedir. Bir başka söylence,bir Tibet manastırında bulunan Naacal tabletleri ile ilgili olup;buna göre Atlantis,Mu uygarlığının bir kolonisi olarak gelişmiştir.mısır uygarlığının da Atlantisin bir kolonisi olduğuna dair söylenceler vardır. Atlantis in Kıbrıs adası,güneydoğu Türkiye,Mısır ve Akadeniz in bulunduğu alanda varolduğu varsayılmaktadır.buna dair belirtiler Mısır uygarlığı olmaktadır.diğer yandan,malta adasında 5600 yaşında olan malta neolitikleri-kayalardan bir tür tapınak bulunmuştur.

Son olarak;urfa nın göbeklitepe kazı alanında 11600 yaşında tapınak kalıntıları bulunmuştur.yirmi dolayında olduğu sanılan bu tapınakların dördü yeryüzüne çıkarılmıştır.tıpkı,5000 yaşındaki Stonhedge kayaları-tapınağı görünümünde olan kayalar ve sütunlar vardır.sütunların üzerinde kişioğlu ve hayvanresimleri kabartma olarak yapılmıştır. Bu tapınakları;çevrede o çağlarda yaşamış çeşitli halkların haberleşerek bir araya gelip yaptıkları,elli yıl sonra da üzerlerini toprakla kapattıkları anlaşılmıştır.bunları(yedi metre yüksekliğinde sütunlar vardır ve iyi bir taş oymacılığı ile üzerlerine kişioğlu ve hayvan resimleri kabartma olarak oyulmuştur)mağara adamları uygarlığının yapmış olmaları olanaklı görünmemektedir.o zaman,atlantis uygarlığının bir kalıntıları olarak değerlendirilmeleri olasıdır. Ayni biçimde;stonhedge kayalıklarının-bir tür güneş tapınağı gibi görünmektedir-kayıp MU uygarlığının bir yapıtı olması olasılığı büyüktür. Mu uygarlığı;pasifik Okyanusu nda varolan ve onbinlerce(yaklaşık 50000 )yıl önce yerleşmiş ve 12000 yıl önce sulara gömülmüş bir uygarlıktır.mu nun kişioğullarının ilk anayurdu olduğu;asya uygarlıklarının Mayaların,İnkaların ve Pasifik adalarındaki dev yontuları(heykelleri)yapan uygarlıkların,bu kıtadan ve bu uygarlıktan çıktığı anlaşılmaktadır.ayrıca,ilk kişioğlu denilecek varlıkların da Mu anakarasında ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. Hiperbonea ise;ilk kayıp anakaradır.gerçekte,ilk kişioğlulları bu anakarada ortaya çıkmıştır.bu anakara,kuzey kutbundaydı.o zamanlar yerküre güneşe daha yakındı ve ekseni kaymamıştı,dikti.o nedenle,bugün buzullarla kaplı bu bölgede kişioğlulları ortaya çıkıp gelişmişlerdir.bu anakarayla ilgili bilgileri Sümerler,Aztekler,İnkalar;Mayalar ve Afrika daki Dogonlar ve Hindistan daki kavimler aktarmışlardır. Jeologlara göre;yerkürede yaşam sularda yirmi milyon yıl önce başlamıştır.antropologlara göre de ilk insan(kişioğlu)250.000 yıl önce ortaya çıkmıştır.ilk resim,heykel ve oymalar ise 30000 yıl öncesine dek uzanmaktadır.ilk kentleşme 12000 yıl önce başlamıştır.mö 5000 yılından itibaren de Mezopotamya(DicleveFıratnehirleriçevresi)daSümerler,Elamlar,Hurriler,Akadlar,Asurlular,Babilliler,Mı sırlılar uygarlıklar kurmuşlardır. MÖ 3300 yılında ilk yazıyı Sümerler kullanmıştır.çivi yazısı denilen bu yazıdan Mısır hiyeroglifleri,indus yazısı,çin yazısı gelişmiştir.sümerler,gılgamış destanını yazmışlardır.hukuk,dil ve mimaride çok gelişmişlerdir.ziggurat denilen çok katlı tapınakları yapmışlardır.ilk hukuk yasalarını yazmışlar ve uygulamışlardır.astronomi,takvim,matematiği geliştirmişlerdir. Sümer mitlerine(söylencelerine)göre tanrılar,ateşten gemilerle gökyüzünden gelmişlerdir.sümerlerin ilkatalarıylabirleşmişlerdir.yazıyı,astronomiyi,matematiğionlardan öğrenmişlerdir.sümerler;gezegenlerden Üranüs,Neptün ve Plüton u biliyorlardı.oysa;avrupalılar bunları çok sonradan bulmuşlardır. Aztekler,daha yakın bir dönemde gelişmiş ve yok olmuş bir uygarlıktır.yaklaşık 1000 yılında Orta Amerika ya gelen bu kişiler,aztek imparatorluğunu kurmuşlardır.1521 yılında bu uygarlık,ispanyol Cortez tarafından yakılıp yıkılmıştır. Aztekler,genellikle tarım ve ticaretle uğraşırlardı.büyük sulama kanalları yapmışlardır.mücevher ve mozaik işçiliği;işlemeli kumaş yapımında ustalaşmışlardır.aztek yazısı;mısır yazısı gibi,şekil ve 19

resimlere dayanmaktadır.taştan görkemli tapınaklar,saraylar,kanallar,setler yapmışlardır.muhteşem mimarileri,titiz kayıt tutma yöntemleri,gök cisimlerinin görünüm ve devinimlerine dayalı takvimleri vardır.tanrılara,inanılmaz büyülükte sayılarda kişioğlu kurban etmişlerdir.ayrıca;uzaydan gelen varlıkların,aztekleri ziyaret ettiklerine dair söylenceler de vardır. Maya uygarlığı;kolomb un Amerika anakarasına ulaşmasından öncesine dek yaşamıştır.orta Amerika da beş ayrı devlet kurmuşlardır.mö 600 yıllarında yükselişe geçmiş,ms 300 lü yıllarda altın çağını yaşamış;ispanyol işgalleri ile yok olmuştur. Mayalar;astronomi,matematik,mimari ve sanatta ileri bir uygarlık oluşturmuştur.olağanüstü yapılar inşa etmişler,büyük kentler kurmuşlar,anıtsal dikili taşlar dikmişlerdir.maya uygarlığı da,sürekli ortaya çıkan doğal yıkımlar sonucu zayıflamış ve yok olmuştur. Mayalar;batmış olduğu düşünülen okyanus anakaralarından gelmişlerdir.mayaların da,uzaylılarla ilişkiler kurduklarına dair belirtiler vardır.kişilerin,yaşadıkları kentleri aniden bırakıp gittikleri ya da yok olduklarına dair izler vardır.maya kalıntılarında,normal olmayan kafatasları bulunmuştur. Mayalara göre 2012 yılı zamanın sonu olacaktır.kutupların eksen kayması sonucu iklimler değişecek ve yeni bir tufan olayı yaşanacaktır.ancak,günümüz bilim adamları;mayaların 2012 yılına ait kehanetlerini,bundan sonra yeni bir çağın(bilim çağının)başlayacağı biçiminde yorumlamaktadırlar.diğer yandan,azteklerin,mayaların kalıntısı olduklarına dair de söylemler vardır. İnkalar,Güney Amerika daki And Dağları bölgesinde 11.yüzyılda Cuzco krallığı olarak en parlak dönemine ulaşmıştır.1572 yılında,o zamana dek geliştirdikleri imparatorluk,fransisco Pizarro nun başlattığı saldırlar sonunda yok olmuştur.devleti kuran Manco Capac;söylenceye göre,titicaca Gölü nün derinliklerinden güneş tanrısı İnti tarafından çıkarılıp yerküreye getirilmiştir. İlk homo sapiensler MÖ 12000 yıllarında Bering Boğazı ndan geçerek tüm Amerika anakarasına yayılmışlardır.bunlardan olan İnkalar,dört devletten oluşan bir eyalet devleti kurmuşlardır.çok tanrılı bir dinleri vardır.inkalar,yapılarında ikizkenar yamuğu kullanmışlardır.inkalar,sulardan yararlanmak için olağandışı bir kanal sistemi oluşturmuşlardır. And Dağları ndaki düzlüklerde dev hava alanları vardır.piramitler,inka uygarlığında da vardır.taş bloklara astronot resimleri,uzay gemisi biçimleri işlemişlerdir.inkalarla birlikte;sümerler,mısırlılar,aztekler,mayalar,hind ve Tibet uygarlıklarının temelinde uzaylıların bulunduğuna dair söylemler bulunmaktadır. Diğer yandan;afrika daki Dogon kabilesinin de uzaylılarla ilgisi bulunduğuna dair belirtiler gözlenmektedir.dogon kabilesi,mali Cumhuriyeti nde yaşamaktadır.totemleri bulunan bu kabile;astronomi bilgileri,özellikle Sirius sistemi hakkındaki bilgileri ile herkesi şaşırtmaktadırlar.bu kabile,çadırlarda yaşayıp avcılıkla geçinmektedir. Yerkürenin devinimlerini,güneşin devinimlerini,jüpiter in uydularının olduğunu blmektedirler.onlara göre;siriuslular Nommo gemisi ile yerküreye gelmişlerdir.ilk kişioğullarını oluşturmuşlardır. Sirius,gökyüzündeki en parlak yıldızdır.çünkü,güneş sistemimize en yakın olan yıldızdır.dogonlar,sirius A ve Sirius B yi bilmektedirler.ayrıca,bilim adamlarının henüz bulamadıkları bir Sirius C olduğunu da ileri sürmektedirler.