Yaprak RENDA* * Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Hukuk Danışmanı.



Benzer belgeler
ĐKV DEĞERLENDĐRME NOTU

AİHM KKTC de kurulmuş olan Taşınmaz Mal Komisyonu prosedürünü Rumların başvurabileceği etkili bir hukuk yolu olarak kabul etmiş midir?

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. ZEYTİNLİ/TÜRKİYE (Başvuru no /04) KARAR STRAZBURG. 26 Ocak 2010

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARAMAN VE BEYAZIT - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 73739/01) KARAR STRAZBURG

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. KESHMIRI/TÜRKİYE (Başvuru no /08) KARAR STRAZBURG. 13 Nisan 2010

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ. MEHMET MÜBAREK KÜÇÜK - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no:7035/02) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRASBOURG.

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

Belgeleriyle Arestis Davası ve Kıbrıs ta Gaspedilen Türk Vakıf Malları

AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE TOK VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:37054/03, 37082/03, 37231/03 ve 37238/03 )

A V R U P A K O N S E Y Đ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE ŞENOL ULUSLARARASI NAKLİYAT, İHRACAT VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:75834/01)

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

AVUKAT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ APOSTOLİDİ VE DİĞERLERİ- TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:45628/99) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ (ADİL TATMİN) STRAZBURG

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KAHRAMAN KORKMAZ VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:47354/99 ) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

2018 DİYARBAKIR BAROSU ASGARİ ÜCRET ÇİZELGESİ

CON S EI L D E KONSEYĐ

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ KANĐOĞLU VE DĐĞERLERĐ - TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:44766/98, 44771/98 VE 44772/98)

CON S EI L D E KONSEYĐ

2017 DİYARBAKIR BAROSU ASGARİ ÜCRET ÇİZELGESİ

İsviçre Federal Temyiz Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi nin Tarihli Kararı

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. GEÇGEL ve ÇELİK/TÜRKİYE (Başvuru no. 8747/02 ve 34509/03) KARAR STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ MEHMET ÖZEL ve diğerleri - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no: 50913/99) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRASBOURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ERHUN -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru numaraları: 4818/03 ve 53842/07) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG

Kıbrısta Mülkiyet Sorunu ve AİHM Kriterleri*

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE MEHMET SELÇUK - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 13090/04 ) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

ECE GÖZTEPE İNSAN HAKLARININ KORUNMASINDA GEÇİCİ TEDBİR

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE GÜNGİL TÜRKİYE. (Başvuru no /03 ) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG. 10 Mart 2009

II. ANAYASA MAHKEMESİNİN YETKİSİNİN KAPSAMI

Gökçe TOPALOĞLU AVRUPA BİRLİĞİ NİN AVRUPA İNSAN HAKLARI KONVANSİYONU NA KATILIMI

ĐKĐNCĐ DAĐRE. (Başvuru No /07) KARAR STRAZBURG. 24 Eylül 2013

AVUKAT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

ULUSLARARASI HUKUK VE DIŞ İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

AVUK AT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. YER VE GÜNGÖR/TÜRKİYE (Başvuru no /06 ve 48581/07) KARAR STRAZBURG.

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Avrupa Adalet Divanı

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

YÖNETMELİK. MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin amacı, taksitle satış sözleşmelerine ilişkin uygulama usul ve esaslarını düzenlemektir.

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

AVUK AT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

AVUK AT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

CONSEIL DE L EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE ADNAN ÖZDEMĐR -TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:4574/06)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR

Çev.: Alpay HEKİMLER *

Karşılıksız Çek için Para ve Hapis Cezası Var

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE MENEMEN MİNİBÜSÇÜLER ODASI -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 44088/04) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG

Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmaları: Yatırım Kavramı ve En Çok Gözetilen Ulus Kayıtları

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. ZÖHRE AKYOL/TÜRKİYE (Başvuru no /03) KARAR STRAZBURG. 4 Kasım 2008

A. SULH HUKUK MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR

A V R U P A K O N S E Y Đ OF EUROPE AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ DÖRDÜNCÜ DAĐRE. (Başvuru no /99) KARAR STRAZBURG.

ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI

Munzam Sandıklara İşverenlerce Yapılan Katkı Payı Ödemelerine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. YAVUZ ve diğerleri -TÜRKİYE DAVASI

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ KADRĐYE YILDIZ VE DĐĞERLERĐ- TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no: 73016/01)

DÜŞÜK TUTARLARDA ÖDENEN EMEKLİ İKRAMİYELERİ

AVUK AT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

AB Kulisi. Ajanda Türkiye nin AB katılım sürecinde önemli tarihler ve dönüm noktaları...

KAYA VE SEYHAN/TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 30946/04) Strazburg 15 Eylül 2009

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. ERTÜRK/TÜRKİYE (Başvuru no /02) KARAR STRAZBURG. 12 Nisan 2005

CON S EI L D E KONSEYĐ

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

A V R U P A K O N S E Y Đ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE. TACİROĞLU - TÜRKİYE (Başvuru no /02) KARAR STRAZBURG. 2 Şubat 2006

ÖĞRETİDE VE UYGULAMADA ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ BAĞLAYICILIĞI VE İCRASI

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İlgili Kanun / Madde 5510 SGK/19

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE YAPILMIŞ BAZI BAŞVURULARIN TAZMİNAT ÖDENMEK SURETİYLE ÇÖZÜMÜNE DAİR KANUN YAYIMLANDI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR ŞEHRİBAN COŞKUN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası:2014/11376)

Lojistik Sektöründe İş Hukuku Uyuşmazlığı ve Zorunlu Arabuluculuk. Av. Naz Ege Ege

ŞİRKETLER DEĞİŞİKLİK YASASI. 28/1987 Sayılı Yasa

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ UYGULAMA TALİMATI 1 ADİL TAZMİN TALEPLERİ

AİHM İçtihatları Kapsamında Medeni Haklar ve Yükümlülükler

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /88

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI SONRASINDA SGK İDARİ PARA CEZALARINDA PEŞİN ÖDEME İNDİRİMİNİN UYGULANMASI

AKOFiS. Halkla İlişkiler Başkanlığı

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGIDA DAVA AÇMA SÜRESİ

İlgili Kanun / Madde 818.S.BK/161

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

İKİNCİ DAİRE KABUL EDĠLEBĠLĠRLĠK HAKKINDA KARAR

Sirküler No: 049 İstanbul, 17 Haziran 2016

HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ FAALİYET RAPORU (2010) İÇİNDEKİLER

CONSEIL DE L EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE BEK -TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:23522/05) KARARIN ÖZET ÇEVĐRĐSĐ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

İZMİR BAROSU TAVSİYE NİTELİĞİNDE AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

Transkript:

Loızıdou K ararından Bugüne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nin K ararları ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararlarının Kıbrıs taki Mülkiyet Sorununa Etkisi Yaprak RENDA* * Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Hukuk Danışmanı.

I. Loizidou başvurusu Türkiye Özal Hükümeti nin insan hakları konusunda devletin savunma sisteminin alt yapısını oluşturmadan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu na (Komisyon) bireysel başvuru hakkını 28 Ocak 1987 de, Avrupa İnsan Hakları Divanı nın (Divan) zorunlu yargı yetkisini ise, 22 Ocak 1990 da imzalayarak yürürlüğe koydu ve ancak bu tarihlerden sonra meydana gelecek ihlallerden sorumlu olacağını bildirdi. Bu durum diğer Avrupa Konseyi üye ülkeleri için de geçerliydi. 1998 yılının Kasım ayına kadar (11 No.lu Protokol ün yürürlüğe girişi) Komisyon ve Divan olarak iki yargı organı vardı. Öncelikle Komisyon a başvurulur, Divan da temyiz organı işlevi görürdü. 11. Protokol ün yürürlüğe girmesinden sonra Komisyon ve Divan birleşti ve Mahkeme (AİHM) olarak tek bir organ halinde çalışmaya başladı. Rumlar adeta Türkiye nin bireysel başvuru yetkisini tanıma kararını dört gözle beklermişçesine 1989 dan itibaren Komisyon a başvurmaya başladılar. 1989 ve 1990 yılları içerisinde mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia eden binlerce Rum Komisyon a Türkiye yi şikayet etti. Bayan Titina Loizidou bu binlerce kişilik grubun öncülerindendi ve emsal dava olarak onunki öne alınmıştı. Onunla aynı tarihlerde başvuru yapan binlerce kişinin davası beklemedeydi. Loizidou sadece mülkiyet hakkının ihlal edildiğini değil, 19 Mart 1989 da Rum kadınların kuzeyde bulunan Akıncılar köyüne doğru organize ettiği bir protesto yürüyüşünde engellendiği ve tartaklandığı iddiasında da bulunmuştu. Başvurusu 22 Temmuz 1989 tarihini taşıyordu. Komisyon, Loizidou nun mülkiyet iddiası ile ilgili olarak şu sonuca vardı: Loizidou, mülkiyet hakkına dayanarak taşınmaz mallarının olduğu bölgeye geçmek istemiştir. Başvurunun ana konusu budur. Mülkiyet hakkı ise, serbest dolaşma hakkını (freedom of movement) içermez. Bu nedenle, Loizidou başvurusunun ana konusunu oluşturan, taşınmaz mallara ulaşma hakkı noktasında herhangi bir ihlal meydana gelmemiştir [1]. Davaya müdahil olarak giren Rum Hükümeti (GKRY) bu sonuçtan memnun olmayarak Loizidou davasını 1993 te Divan a götürdü. 25 Eylül 1995 günü Divan önünde bir duruşma yapıldı. Duruşmada Türkiye ve GKRY hükümet temsilcileri ve avukatları ile Loizidou nun avukatları yer aldı. Türkiye Hükümeti için dört, GKRY için iki Hükümet avukatı ve Loizidou yu temsilen de iki avukat sunuş yaptı. Belki de AİHM tarihinde en kalabalık avukat gruplarının yer aldığı ender duruşmalardan birisi Loizidou davasında gerçekleşmiş oldu. [1] Loizidou v. Turkey, Report of the Commission, adopted on 8 July 1993. 2013/ 1 Ankara Barosu Dergisi 389

Bu duruşma ve verilen savunmalar Türkiye için Rum davalarında bir dönüm noktasıydı. Çünkü Türkiye Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin daha önce Türkiye aleyhine devlet olarak açtığı davalarda duruşmalara çıkmamış, GKRY yi muhatap almamıştı. Bu tutumun yanlış olduğu sonraki yıllarda görüldü. Bu tutum Devletin uluslararası bir mahkeme önünde savunmasız bırakılması anlamına geliyordu. Divan, Loizidou başvurusuna ilişkin olarak 18 Aralık 1996 da verdiği kararda [2], KKTC nin uluslararası toplum tarafından tanınan bir devlet olmadığı gerekçesiyle yaptığı işlemlerin geçersiz olduğunu, Türk Silahlı Kuvvetleri nin adadaki varlığı nedeniyle Türkiye nin adanın kuzeyini tam olarak kontrol ettiğini, bu sebeple burada meydana gelen ihlallerden sorumlu olduğunu ve Loizidou nun mülkiyet hakkının ihlalinin sürekli bir nitelik arzettiğini belirtti. Süreklilik konusu önemliydi, çünkü Türkiye nin 1974 Barış Harekatı ndan bugüne kadar sürekli olarak sorumlu tutulması anlamına geliyordu. Böylece Komisyon ve Divan ın yetkilerinin tanındığı tarihten itibaren meydana gelecek ihlallerden sorumlu olması şartı ihlalin sürekliliği bulgusuyla işlevsiz hale geliyordu. Bu karara toplam 17 yargıçtan 6 sı muhalefet şerhi koydu. Bu kararda henüz tazminata hükmedilmemişti. Taraflardan görüş alınıp duruşma yapıldıktan sonra tazminat kararı 28 Temmuz 1998 tarihinde verildi ve Loizidou ya 875.000 ABD Doları ödenmesine hükmedildi [3]. Bu arada Türk Hükümeti nde KKTC makamlarıyla istişareli olarak, miktar ne olursa olsun bunun ödenmemesi, zira bu davanın emsal bir dava olduğu ve arkasından binlerce benzer Rum başvurusunun geleceği ve bu tazminatın ödenmesinin siyasi ve hukuki açıdan çok sakıncalı olduğu yönünde fikir birliği sağlanmıştı. Ancak Divan ın zorunlu yargı yetkisini kabul etmiş olan Türkiye, bu kararın gereğini 3 ay içerisinde yerine getirmek mecburiyetindeydi. Cunta döneminde Yunanistan aleyhindeki devlet davasında Yunan cuntasından istenenin yerine getirilmemesi dışında, bu tarihe kadar yerine getirilmeyen bir Divan kararı mevcut değildi. Yunanistan Avrupa Konseyi nden ihraç edilmemek için Albaylar Cuntası döneminde 1967 yılında kendi isteğiyle üyeliğini sona erdirmiş ve demokrasiye geçiş sonrasında 1974 de Avrupa Konseyi ne tekrar katılmıştır [4]. Kararların yerine getirilmemesi, Avrupa Konseyi nin saygınlığını ve inanılırlığını sarsması ve ilgili üye devletin Avrupa Konseyi nde temsil edilmesinin askıya alınması anlamına geliyordu. Ancak Türkiye, dava konusunun siyasi bir sorun olduğu ve Divan ın kendi yetkisini aştığı görüşündeydi. Hükümete göre, tazminat ödenmesi kararına uyup, ödemenin yapılmasının bir anlamda, [2] Case of Loizidou v. Turkey (15318/89), Judgment (Merits), Grand Chamber, 18.12.1996 [3] Case of Loizidou v. Turkey (15318/89), Judgment (Just satisfaction), Grand Chamber, 28.07.1998 [4] http://www.tbmm.gov.tr/ul_kom/akpm/genel_bilgi.htm 390 Ankara Barosu Dergisi 2013/ 1

Divan ın Kıbrıs konusundaki tezlerimize tamamen ters düşen, 1960 Anlaşmalarından kaynaklanan Türkiye nin garantörlük statüsünü aşındıran, Ada daki silahlı kuvvetlerinin mevcudiyetini Rum görüşleri çerçevesinde yorumlayan görüşünü de kabul ettiği anlamına geliyordu ve bu görüşler Avrupa Konseyi üye ülkelerine ve ABD ye bildirilmişti. Türkiye nin Loizidou kararını uygulamaması hakkındaki kararı kesindi. Avrupa Konseyi nde üyeliğin askıya alınması tehdidi bile göze alınmıştı -ki Türkiye, Avrupa Konseyi nin kuruluşundan üç ay sonra üye olmaya çağrılmış ve 1950 de, örgütün kurucu üyeleri arasına girmiştir. Halen, örgüt bütçesine yaptığı katkı bağlamında 47 üye ülke arasında 7. sırada yer almaktadır [5]. Türkiye nin Avrupa Konseyi ile olan bağları bu kadar kuvvetliyken, Loizidou kararının uygulanmaması yolundaki kesin tavrı örgütte kaygıya yol açmıştır. Loizidou tazminatının ödenmesine karar verildiği 2003 yılında kadar Avrupa Konseyi Türkiye hakkında kararı yerine getirmeye zorlayan herhangi bir önleme yönelmedi. Türkiye Loizidou nun tazminatını yüklü faiziyle birlikte Aralık 2003 yılında ödedi. Şartı, bu kararın ve ödemesinin benzeri Rum davaları için emsal oluşturmaması ve kararların icrasını denetleyen Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi nde Loizidou nun tazminat kararının gündemden düşürülmesiydi. Tazminat kararı gündemden düşürüldü fakat, Bayan Loizidou nun mülkiyet hakkının ihlal edildiği konusuyla ilgili ana karar Delegeler Komitesi nde görüşülmesine hala devam ediliyor. II. Xenides-Arestis başvurusu ve KKTC de kurulan Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) Karar konusu tazminatın ödenmesi Loizidou benzeri davalar için emsal oluşturdu. Loizidou türü dava grubundan, 1999 yılında yapılmış olan Bayan Myra Xenides-Arestis in başvurusu ikinci emsal dava olarak ele alınınca Türkiye artık eski tavrını sürdüremeyeceğini anladı. Savunmanın unsurlarını değiştirmemişti; yine, KKTC nin muhatap alınmasını savunuyordu. Ancak, hukukçular bunların mevcut içtihadı değiştirmeyeceğinin bilincindeydi. Başka çözümler aranması gerekiyordu. Xenides-Arestis başvurusu Türkiye Hükümeti ne 30 Haziran 2003 de 49/2003 sayılı Kanun ile oluşturulan Mal Tazmin Komisyonu dikkate alınarak iç hukuk yollarının tüketilip tüketilmediğine ilişkin soruları içerecek şekilde bildirildi. AİHM 2 Eylül 2004 tarihinde Xenides-Arestis başvurusunun [5] http://www.mfa.gov.tr/avrupa-konseyi_.tr.mfa 2013/ 1 Ankara Barosu Dergisi 391

kabuledilebilir olduğuna karar verdi [6]. Bu karar ile bir yandan 49/2003 sayılı Kanun ile kurulan Mal Tazmin Komisyonu nun AİHM nin aradığı iç hukuk yolunu karşılamadığı belirtilirken, Avrupa hukuk standartlarına uygun bir iç hukuk yolunun taşıması gereken özellikleri sıralanarak, bu konuda yol gösterildi. AİHM, 22 Aralık 2005 tarihinde Xenides-Arestis in mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi [7]. Aynı karar ile Xenides-Arestis ve AİHM önünde bekleyen tüm benzer başvuruların şikayetçilerinin sözkonusu maddelerden doğan haklarının teminat altına alınmasını sağlayacak bir mekanizmanın üç ay içerisinde oluşturulmasını ve onu izleyen üç ay içerisinde de çözümün gerçekleşmesini istedi. AİHM, bu karar ile, kurulmasını istediği mekanizmanın etkin iç hukuk yolu olarak değerlendirilmesi halinde, önünde bekleyen benzer başvuruları bu mekanizmaya yönlendireceğinin işaretini verdi. Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) kuruldu ve AİHM Xenides-Arestis davasının tazminat kararını verirken kararlarıyla ortaya koyduğu kriterlerin TMK tarafından karşılandığı sonucuna vardı [8]. TMK faaliyete geçince yine aynı grup içerisinde AİHM ye yapılmış olan başvurulardan Demades ve Tymvios için tazminat (dostane çözüm) önerilerinde bulununca, gerek Demades in gerekse Tymvios un bu teklifleri kabul etmesi sonucunda her iki dava da AİHM nın dostane çözüm kararıyla sonuçlandı [9] ve TMK nın yasallığı ve etkin bir iç hukuk yolu olduğu garantilenmiş oldu. Türkiye 1990 ların sonunda siyasi ve hukuki açıdan sakıncalı görüp Divan ın yetkisini aştığı gerekçesiyle Loizidou ve benzeri kararları ödemeyeceğini açıklamışken, 6-7 sene sonra KKTC de kurulan bir iç hukuk yolu olan TMK vasıtasıyla Rum mülkiyet mağdurlarına yüklü tazminatlar ödemeye başlamıştı. Bu durum Türkiye nin AİHM nin zorunlu yargı yetkisini tanımasından, Avrupa ya olan taahhütlerinden, insan haklarına saygı ilkesinin artık modern devletlerin başının üzerindeki Demokles in kılıcına dönüşmesinden ve her şeyden öte, Kıbrıs ta kalıcı çözüm bulunması yolunda adım atmak istemesinden kaynaklanıyordu. TMK nın faaliyete geçmesi en çok AİHM nin işine gelmişti. Üzerindeki iş yükünden bunalan ve sürekli yapılan toplantılarla buna çare bulmaya çalışan AİHM, Kıbrıs meselesinin önemli parçasını oluşturan mülkiyet konusu gibi bir konuda karar vermek için zorlanıyor, yıllar geçmesine rağmen bir türlü Rum mülkiyet davalarını ele almıyordu (En büyük davalardan birisi olan [6] Xenides-Arestis v. Turkey (46347/99), Decision, 02.09.2004 [7] Xenides-Arestis v. Turkey (46347/99), Judgment (Merits), Court (Third Section), 22.12.2005 [8] Xenides-Arestis v. Turkey (46347/99), Judgment (Just satisfaction), Court (Third Section), 07.12.2006 [9] Tymvios v. Turkey (16163/90), Judgment (friendly settlement), 31.07.2003; Demades v. Turkey (16219/90, Judgment, 31.07.2003 392 Ankara Barosu Dergisi 2013/ 1

Constantinos Lordos ve diğerleri davasının son kararı başvuru yapıldıktan tam 20 yıl sonra verilmiştir! [10] ) III. AİHM önünde alınan viraj: Demopoulos kararı AİHM, TMK nın faaliyetlerini bir süre gözlendikten sonra 1 Mart 2010 tarihinde Demopoulos ve diğerleri davalarını kabuledilmez buldu [11]. Gerekçesi; artık bir iç hukuk yolu kurulmuştu ve Rum başvuranlar AİHM ye başvurunun ilk temel şartı olan iç hukuk yollarını tüketmek zorundaydılar. Bu arada AİHM, Rum mülkiyet başvuruları arasında anlamsız bir ayrıma giderek TMK nın kurulmasından önce kabuledilebilir bulunmuş olan başvurular için Loizidou kararı doğrultusunda kararlar çıkardı ve Türkiye yi tazminata mahkum etti. Bu kararlarda Loizidou ve Xenides-Arestis te olduğu gibi sadece kullanım kaybına ilişkin tazminat sözkonusuydu; başka bir deyişle, dava konusu malların değerine ilişkin tazminata hükmedilmiyordu. Zira, AİHM e göre, mülkiyet halen davacı Rum un elindeydi ve bu mal üzerinde her türlü hakka sahipti. Demopoulos ve diğerleri davaları ise daha önce kabul edilebilir bulunmamış olan davalardı. Bu nedenle bu davalarda doğrudan kabuledilmezlik kararı verildi. Belirtmek gerekir ki, Demopoulos kararı bir ihlal olmadığına ilişkin değildir; davalar iç hukuk yolu tüketilmediği için kabul edilmez bulunmuştur. AİHM e göre, devlet AİHM deki dava devam ederken yeni bir iç hukuk yolu düzenleyebilir. Öyleyse, kanımca bir davanın kabuledilebilir bulunmuş olup olmamasının önemi yoktur ve kabuledilebilir bulunsa da aynı nitelikteki tüm mülkiyet davaları iç hukuk yoluna yöneltilmelidir. Oysa, AİHM yapay bir ayrımla, daha önce kabul edilebilir bulduğu davaları iç hukuku tüketmekten muaf tutmuştur. IV. Tymvios dostane çözüm kararı Demopoulos ve diğerleri kararından önceki önemli gelişme aslında Tymvios dostane çözüm kararıydı. TMK önerisini kabul ederek dostane çözüm anlaşmasına imza atan Michael Tymvios, kuzeyde bıraktığı mallarına karşılık güneydeki bazı Türk taşınmazlarının adına kaydedilmesini istiyordu; ancak yılar geçmesine rağmen bunu sağlayamamıştı. Bunun nedeni güneyde kalan Kıbrıs Türk [10] Lordos and others v. Turkey (15973/90), Judgment (Just Satisfaction), Court (Fourth Section), 10.01.2012 [11] Takis Demopoulos and others v. Turkey (46113/99, 3843/02,13751/02, 13466/03, 10200/04, 14163/04, 19993/04, 21819/04), Decision, Grand Chamber, 01.03.2010 2013/ 1 Ankara Barosu Dergisi 393

mallarının denetiminden sorumlu olan İçişleri Bakanı nın temsil ettiği Vasilik makamının böyle bir işleme cevaz vermemesiydi. Tymvios onlarca girişim yaptı, hem Rum hem de Türk yetkililerle görüştü. Rum Hükümeti Türk mallarını Tymvios un adına geçirmemekte kararlıydı. Bunun üzerine Tymvios kendi hükümetini AİHM ye şikayet etti, fakat başvurusu AİHM tarafından kabul edilmedi. Nihayet AB Dönem Başkanlığı nın başlamasıyla Rum Meclisi sürpriz bir karar çıkararak Tymvios a kuzeydeki mallarına karşılık güneydeki Türk mülklerinin parasal karşılığını vermeyi kabul etti. Rum Hükümeti bu kararın diğer takas başvuruları için emsal teşkil etmeyeceğini belirtti ama hatırlanacağı üzere Türkiye de Loizidou ya ödeme yaparken bunun diğer Rum başvurularına emsal teşkil etmeyeceğini ileri sürmüştü. Tymvios için Rum Bakanlar Kurulu ndan çıkan karar da, Türkiye nin Loizidou ya tazminat ödemesinde olduğu gibi oldukça zor alınmış bir karardır. Bu durum, hukuki durum ve uluslararası koşullardaki değişiklikler, yeni ortaya çıkan baskılar ve siyasi yoldan çare bulunamayan Kıbrıs meselesinin mülkiyet sorunu gibi bölümlerine hiç değilse hukuk yoluyla çare bulma isteği gibi nedenlerle açıklanabilir. Bir yandan, geçmişte, Rum mülkiyet başvurularında çıkacak ihlal kararlarında tazminat ödemek şöyle dursun, Rumların bireysel başvurularını bile yanıtlamak istemeyen Türkiye nin TMK aracılığı ile Rum davacılara milyonlarca Sterlin tazminat ödemeyi göze alması, diğer yandan TMK nın tazminat öderken Rum davacılara mülkiyet hakkından vazgeçtiklerine dair belge imzalattığını bilen ve bu yolla kuzeyde Rum taşınmazlarının sayısının gittikçe düştüğü endişesiyle TMK ya başvurulmasını engellemek için elinden geleni yapan Rum Hükümeti nin Tymvios için böylesi bir kararı üretmesi, her iki tarafın da artık bazı şeylerin değiştiğini veya değişmesi gerektiğini anlamalarından, çözüm için bazı adımlar atılması gerektiğini görmelerinden kaynaklanıyor. V. Değişen tutumlar, yeni gelişmeler Elbette bu adımlar sadece tarafların kendi tek taraflı inisiyatifleriyle atılmıyor. Devreye çok yoğun diplomatik girişimler ve uluslararası baskılar giriyor. Türkiye nin AB sürecinde karşılaştığı zorluklar ve taahhütleri, GKRY nin de AB Dönem Başkanlığı nı layıkıyla yerine getirme endişesi ve iki taraflı görüşmelerden bir türlü somut sonuç elde edilememesi her iki tarafı da yeni adımlar atmaya zorluyor. Gelişen insan hakları sistemi ve AİHM kararları ile bunların bağlayıcılığı karşısında uluslararası toplumda eskisine göre daha farklı düşünce sistemleri oluştu. Avrupa Konseyi ne üye ülkeler artık en küçük ihlalin bile AİHM yargı yetkisine girebileceğini biliyorlar. Avrupa Konseyi aslında Avrupa Birliği nin 394 Ankara Barosu Dergisi 2013/ 1

mutfağı gibi çalışarak savunma konuları hariç, hukuki işbirliği, medya, eğitim, kültür, spor, gençlik, sağlık, yerel yönetimler, bölgesel planlama, çevre, aile işleri, sosyal güvenlik gibi birçok konuda ülkeler arasında işbirliğini ve hukukların uyumlaştırmasını amaçlıyor ve akla gelebilecek her konuda verilen AİHM kararları devletler üzerinde etki yapıyor, buradan çıkan sonuçlar birçok devletin çeşitli konularda yasalarını ve uygulamalarını değiştirmelerine sebep oluyor. Bu arada değişen politikalara ve zamana göre AİHM de zaman zaman içtihat değişikliklerine gidiyor ve bu değişiklikleri seçtiği pilot davalar üzerinden yürütüyor. Bunun örneği, Loizidou kararından Demopoulos kararına geçiştir. Nitekim AİHM, Demopoulos kararında daha önce yapmadığı önemli yorumlarda bulundu. Örneğin mülkiyet hakkı ile zilyetlik arasındaki bağ gevşemişse, zaman geçtikçe mülkiyet hakkından tam olarak yararlanma talebi, spekülatif olmaya başlar. Bunlara rağmen Mahkeme nin Türkiye ye doğrudan hükmederek bu kişilerin mallarını geri vermesini emretmesi gerçekçi olmaz [12] şeklindeki saptaması bir dönüm noktası niteliğindedir. Burada zilyetlik ile mülkiyet hakkı arasındaki bağın yıllar sonra gevşemiş olduğunu belirtmesi çok önemlidir ve mülkiyet hakkı ile ilgili ihtilaflarda yargı organlarına yepyeni bir rota çizmektedir. Hukuk sistemlerinin değişen koşullara göre uyarlanması ve uluslararası mahkemeler tarafından yeni yorumlara gidilerek içtihat değişikliğine yol açılması sadece AİHM ve insan hakları çerçevesiyle sınırlandırılmamalıdır. Loizidou dan Demopoulos a ve en son Tymvios a giden yol azımsanacak bir yol değildir. Loizidou ya tazminat ödenmesi bazılarınca haklı olarak eleştirilebilir, ancak bu olayla TMK nın kurulmasına giden süreç başlamıştır. Nihayet, TMK kararlarıyla da dava konusu mallar üzerindeki mülkiyet hakları netliğe kavuşmakta, malın kesin olarak kime ait olduğu belirlenmektedir. Rum Bakanlar Kurulu nun Tymvios için aldığı karar ise, Tymvious un kuzeyde kalan mallarının Türkleşmesine ve bunun karşılığında güneydeki bir Türk malının Tymvios adına kaydedilmesini sağlayarak, şimdilik küçük ölçekli bir çözüm gibi görülse de, ileride, Kıbrıs taki karmaşık mülkiyet sorununun çözümünde önemli bir referans oluşturacaktır. [12] Takis Demopoulos and others v. Turkey (46113/99, 3843/02,13751/02, 13466/03, 10200/04, 14163/04, 19993/04, 21819/04), Decision, Grand Chamber, 01.03.2010, prg. 111. 2013/ 1 Ankara Barosu Dergisi 395

VI. TMK nın karşı karşıya kaldığı yeni sorunlar Bu noktada TMK nın işlevselliğinde önemli bir pürüz meydana geliyor. Bildiğimiz gibi, TMK etkin bir iç hukuk yolu olarak, TMK ya başvuran Rum mülkiyet hakkı sahibine çözüm yollarından biri olan takas, tazminat veya iadeyi önermek durumundadır. O halde TMK, Maraş ta malı olan Rumlara bu önerileri yapabilecek midir? Eğer yapamayacaksa, AİHM tarafından geçerli ve etkin iç hukuk yolu olarak kabul edilmiş bulunan TMK nın bu niteliği yine, AİHM önünde tartışmaya açılacak ve AİHM in yapacağı olumsuz bir değerlendirme, Rumların TMK yı dolanarak yeniden AİHM in yolunu tutmalarına sebep olacaktır. Peki TMK nın Maraş ta teklif yapmasını engelleyen nedir? Engel, öncelikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nin (BMGK) 1984 yılında aldığı 550 sayılı kararıdır. Birleşmiş Milletler bu kararda Maraş a yasal sahipleri dışında başka kimsenin yerleştirilmesinin kabul edilmeyeceğini ve bu bölgenin Birleşmiş Milletler idaresi altına girmesini öngörmüştür. Birleşmiş Milletler kararı yanında Türkiye nin çözüme kadar bu bölgeyi elinde tutmayı tercih etmesi ve Maraş taki arazilerin büyük bölümünün Osmanlı Vakıf arazisi olması nedeniyle Evkaf İdaresi nin bu bölge üzerindeki hak iddiasında bulunması da engelleyici rol oynamaktadır. TMK Yasasında Maraş ile ilgili karar almasına ilişkin bir çekince yoktur. Sözkonusu yasaya göre TMK mülkiyet veya kullanım hakkı gerçek kişiye ait olmayan ve kamu yararına tahsis edilmemiş bulunan ve askeri bölgeler veya tesisler dışındaki taşınmaz malları iadeye tabi tutabilir. AİHM Demopoulos kararında iadenin şart olmadığını, her durumda iadenin öngörülmesinin haksız olacağını ve üçüncü kişilerin durumunun göz ardı edilemeyeceğini ortaya koymuştu. Bunun nedeni Rumlardan kalan malların 36 yıldır Kıbrıslı Türkler tarafından kullanılmakta olduğu ve bu taşınmazların artık kullananlarca aile evi, geçim kapısı gibi kabul edilmesi ve iadenin bu kişiler için büyük yıkıma sebep olacağını belirtmişti. Maraş bölgesinin durumu ise farklıdır. Çünkü bu bölgede yerleşim olmadığından, AİHM nin Demopoulos davasında verdiği ve Türk tarafı için oldukça rahatlatıcı kararının Maraş taşınmazları için uygulanamayacağı ortadadır. Eski sahiplerinden sonra bu mallarda yerleşim olmadığından, iade ile yeni mağduriyet yaratacak bir durum sözkonusu değildir. Kapalı Maraş bölgesi BMGK nin 550 no.lu kararına göre BM kontrolünde olduğuna ve BMGK kararları da bağlayıcı olduğuna göre ortaya BM ve TMK arasında bir anlaşmazlık çıkmaktadır. TMK burada bulunan malların iadesine karar verse bile bu bölgedeki idare BM ye ait olduğuna göre malını geri aldıktan sonra burada tekrar yerleşmek veya malını satmak isteyen Rum BM kalkanına çarpacaktır. TMK AİHM önerisiyle kurulmuş ve kabul edilmiş bir iç hukuk 396 Ankara Barosu Dergisi 2013/ 1

yoluyken BM nin burada TMK için engel oluşturması siyasi sorundan öte iki uluslararası organın birbiriyle çatışması anlamına geliyor. Kaldı ki, BM nin kapalı Maraş taki yönetiminin çerçevesi 550 sayılı kararda net olarak ortaya konmamıştır. BM nin 550 sayılı kararını iptal etmediği sürece Maraş ta kalan malları için TMK ya başvuran Rumların bu başvuruları sürüncemede kalacaktır. O halde bir anlamda BMGK TMK yı da bu bölge nedeniyle işlevsiz hale getirmektedir. TMK nın Maraş bölgesi için yapılan başvurulara yanıt verememesi halinde Rumlar için tekrar AİHM yolunun açılması muhtemeldir. Böylece, gerek 550 sayılı karar, gerek bölgenin Evkaf malı olması sebebiyle AİHM nin karar vermekte zorlanacağı yeni Maraş davaları ortaya çıkacaktır. VII. Sonuç Loizidou dan Demopoulos a değişen siyasi durum ve mülkiyet sorunundaki çözümsüzlük AİHM yi içtihat değiştirmeye sevk etmişken ve Türkiye nin Loizidou ya tazminat ödemesi, GKRY nin ise Tymvios için Bakanlar Kurulu kararı çıkararak TMK önerisi olan takası bir anlamda kabul etmesi mülkiyet ve insan hakları alanında hem uluslararası hukuk hem de ulusal hukuk düzenleri açısından önemli gelişmeler sayılırken, BM nin de belki karar değişikliğine gitmesi ve ortaya çıkan bu çelişkili durumun giderilmesine yardımcı olması beklenebilir. Sonuçta AİHM güncel bir bakış açısı getirerek Rum mülkiyet davalarını TMK ya sevketmiş ve bu davaların bireyler ile devletler arasındaki bir sorun olduğu noktasına gelmiş, ancak devletle sorununu bireysel olarak çözümlemek istemeyenlerin siyasi çözümü bekleyebileceklerini belirtmiştir [13]. Bu yorum AİHM nin değişen siyasi koşullara ve aradan geçen uzun zamana olan uyumunu ve bireysel taleplerle siyasi çözüm arasında kurduğu makul ilişkinin boyutunu göstermektedir. AİHM kararlarının gösterdiği gelişmeler çerçevesinde BM nin de bağlayıcı kararları bakımından güncel bir bakış açısı ortaya koymasının zamanı gelmiştir diyebiliriz. [13] Takis Demopoulos and others v. Turkey (46113/99, 3843/02,13751/02, 13466/03, 10200/04, 14163/04, 19993/04, 21819/04), Decision, Grand Chamber, 01.03.2010 2013/ 1 Ankara Barosu Dergisi 397