"DÎLBlLÎM-GÖSTERGEBÎLÎM İLİŞKİLERİ" VE EDİMBÎLİM. Gürkan Doğan

Benzer belgeler
Gürkan DOĞAN. Çok sabıkalı ama, çok çocuk bi çocuklum. Can Yücel (1988: 33)

Gürkan Doğan Hacettepe Üniversitesi

Anlambilim ve Edimbilim. Giriş Konuları

Açık ifadeler ve eksik belirleme

DİL VE İLETİŞİM. Prof. Dr. V. Doğan GÜNAY

3. Snf Sözdizim Sunumu

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

Söylem Çözümlemesi (ETI205) Ders Detayları

ASAFORA. GÜRKAN DOĞAN Hacettepe Üniversitesi

BİR E D İM B İL İM K U R A M I O L A R A K B A Ğ IN T I Gürkan Doğan

ANLAMBİLÎM SORUNLARI. Ahmet KOCAMAN. a. Doğal dildeki anlamın incelenmesi b. Anlamın dilbilim yöntemleriyle incelenmesi

PSİKODİLBİLİMİNİN TEMELİ

KKTC de ilkokulda zihin engelli öğrencilere okuma öğretiminde uygulanan yöntem cümle çözümleme yöntemidir. Bu yöntem Türkiye deki Eğitim Uygulama

BİR METİN ANALİZİ MODELİ

T.C. HACETTEPE ÜNĐVERSĐTESĐ Sosyal Bilimler Enstitüsü

Ek 1. Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) ve Europass Dil Pasaportu:

SEMBOLİK MANTIK MNT102U

ANKARA ÜNİVERSİTESİ A ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI

Sunum İçeriği: I. Dilbilim Hk. II. Bölüm Hk.

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

ZfWT Vol 10, No. 2 (2018) 281-

ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL ve TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ DİLBİLİM BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİĞİ

DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER

Düzsöz, etkisöz ve edimsöz eylemleri

UNI-101 Üniversite Yaşamına Giriş Dersi İNGİLİZ DİLBİLİMİ BÖLÜMÜ

Halkla ilişkiler olgusunun temelinde iletişim vardır. Etkili bir halkla ilişkiler politikasının uygulanması büyük ölçüde ikili yönlü işleyen açık

TÜRKÇEDE KİP OLGUSU ÜZERİNE GÖRÜŞLER AHMET KOCAMAN

Tasarım ve İletişim (MMR 512) Ders Detayları

İÇİNDEKİLER 1: DİL VE DÜŞÜNCE ARASINDAKİ İLİŞKİ...

DERS BİLGİLERİ. Dil Edinimi YDI208 IV.Yarıyıl Bu dersin ön koşulu ya da eş koşulu bulunmamaktadır.

Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Kıran, Ayşe, Ece Korkut ve Suna Ağıldere, (2003), Günümüz Dilbilim Çalışmaları, İstanbul: Multilingual. Dr. Kamil İşeri Niğde Üniversitesi

Çoğuldizge Kuramı. Ünal Yoldaş* Giriş

6. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

Özge Can (Ed.), Dilbilim Kuramları, İki Düzlem Beş Kuram, İstanbul, 2018, İthaki Yayınları, 382 sayfa ISBN: Erkan HİRİK *

SOSYOLOJİK SORU SORMA VE YANITLAMA

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

PROBLEM ÇÖZME BASAMAKLARI ve YARATICI DÜŞÜNME

Yapılandırmacı anlayışta bilgi, sadece dış dünyanın bir kopyası ya da bir kişiden diğerine geçen edilgen bir emilim değildir.

Central Asian Studies

BİLİŞSEL PSİKOLOJİ VE BİLGİ İŞLEME MODELİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 6. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Temel Kavramlar Bilgi :

Dergiden Mektup, Uzun bir aradan sonra yine birlikteyiz. Harita Mühendisliği Dergisi Odamızın 37. Olağan Genel Kurulunda kabul edilen "Yayın

Günümüz Sözdiziminde Üretimsel Yaklaşımlar

UZMANLIK DERNEKLERİ ETİK KURULLAR KILAVUZU. TTB-UDEK- Etik Çalışma Grubu

DİL ÜRETİMİ ve BEYİN

Dilbilim ve Çeviri (ETI105) Ders Detayları

İnanç Psikolojisi: Yaşamı Anlamlandırma Biçiminin Hayat Boyu Gelişimi

METİN BİLGİSİ. Prof. Dr. V. Doğan GÜNAY

Sistem Mühendisliği. Prof. Dr. Ferit Kemal Sönmez

Dil olgusu :DEĞİŞMEYENLER Dil dışı olgu : DEĞİŞENLER ARABA. Aynı değişimi soyut olarak şöyle formülleştirebiliriz:

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

DERS BİLGİLERİ. İleri Okuma Ve Yazma I YDI Yarıyıl Bu dersin ön koşulu ya da eş koşulu bulunmamaktadır.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

DİL DIŞI GÖSTERGE OLARAK SANAT / RESİM

ANALİZ. 3 (36 aylık), 4 (48 aylık), 5(60 aylık), 6 (72 aylık), 7(84) yaş grubu,

Hatırlama, tanıma, tanımlama, söyleme,yazma,seçme, -Kavram bilgisi. isimlendirme,eşleştirme, sıraya koyma, listeleme, -Olgu bilgisi

Olasılık Teorisi ve İstatistik (MATH392) Ders Detayları

Mantıksal İşlemler. 7.1 true, false, nil

PROBLEME DAYALI ÖĞRENME VE SOSYO- KÜLTÜREL DEĞİŞİM: Demokratik Bireyin Biçimlendirilmesi Sorunu

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre

B T A n a l o g T r a n s m i t t e r. T e k n i k K ı l a v u z u. R e v 1. 2

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

1. Ceza Hukukunun İşlevi, Kaynakları ve Temel İlkeleri. 2. Suçun Yapısal Unsurları. 3. Hukuka Aykırılık Unsuru

DERS BİLGİLERİ Ders Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Dersin Koordinatörü Dersi Verenler Dersin Yardımcıları Dersin Amacı

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

BÖLÜM 3 KURAMSAL ÇATI VE HİPOTEZ GELİŞ

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

Yazılı iletişim. Her yazı hazırlayanın kişiliğini, bilgi birikimini, kültürünü yansıtmaktadır.

5. SINIF TÜRKÇE YILLIK PLANI

ÇÖZÜMLÜ ÖRNEK 3.5 ÇÖZÜM

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

HER CÜMLEDE ÜÇ ZAMAN VARDIR

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Doç. Dr. S. EKER

International Journal of Language Academy THE DISCOURSE AND TEXT ANALYSIS

Farkındalık Okuma öncesinde kullanılan stratejiler Okuma sırasında kullanılan stratejiler

Bilim ve Bilimsel Araştırma

5. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

Dilbilim Nedir? .Dili bir araştırma konusu olarak ele alan ilk çalışmalara Grek, Hint, Çin, Arap uygarlıklarında rastlanmaktadır.

BİLDİRİŞİM İŞLEVİ, ALAN KAVRAMI VE TERİM ÖĞRETİMİ

Örnek...2 : Örnek...3 : Örnek...1 : MANTIK 1. p: Bir yıl 265 gün 6 saattir. w w w. m a t b a z. c o m ÖNERMELER- BİLEŞİK ÖNERMELER

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ÜNİTE:1. Dil Nedir? ÜNİTE:2. Dil Kültür İlişkisi ÜNİTE:3. Türk Dilinin Gelişimi ve Tarihsel Dönemleri ÜNİTE:4. Ses Bilgisi ÜNİTE:5

İLETİŞİM KURAMLARI EYLÜL 2016

ANA DİL Mİ, ANA DİLİ Mİ? IS IT PARENT LANGUAGE OR OR MOTHER TONGUE?

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Odabaş

İletişim kavramı ve tanımı

DERS BİLGİLERİ. Ders Adı Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Yabancı Dil Öğr. Mat. İn. Ve Geliş. (AİS) BİS405 7.Yarıyıl

TÜRK DİL BİLGİSİ ÖĞRETİMİNDE ÜNLÜLERİN SINIFLANDIRILMASINA YÖNELİK ELEŞTİREL BİR DEĞERLENDİRME. 2. Araştırmanın Kapsamı ve Kaynakları

SOMUT VE SOYUT NEDİR?

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

T.C. DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ANABİLİMDALI İLKÖĞRETİM PROGRAM SINIF ÖĞRETMENLİĞİ TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE YENİ YAKLAŞIMLAR

7. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

I. SINIF-GÜZ DÖNEMİ DİLBİLİME GİRİŞ I (3+0) 3 AKTS 6

ZAMAN SERİLERİNDE AYRIŞTIRMA YÖNTEMLERİ

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ EYLEM ARAŞTIRMASI

Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı- Tezli Ortak Yüksek Lisans Programı Ders İçerikleri

Transkript:

"DÎLBlLÎM-GÖSTERGEBÎLÎM İLİŞKİLERİ" VE EDİMBÎLİM Gürkan Doğan [.Eziler-Kıran (1990) "Dilbilim-Göstergebilim İlişkileri" başlıklı yazısında, dilbilimin tümce düzleminde kalması nedeniyle "...sanatsal (yazın, resim, heykel) kullanımlardaki iletişim dizgelerini çözümlemede ve açıklamada..."(1990:51) yetersiz kalışını vurgulamaktadır. Ayrıca, göstergebilimin "... en çok... yazınsal çözümlemede..."(1990: 52) kullanıldığını belirten yazar, "... günümüzde uzun (yazınsal ya da yazınsal olmayan) metinlerin, sözdizimlerin, anlamlarını belli yöntemlerle çözümleme yollarını geliştiren, yeniden yapılaştıran göstergebilim bir ölçüde Bakhtine'nin dileğini amacına ulaştırabilmiştir" (1990:58) diyerek metin düzlemindeki tercihini göstergebilimden yana koymaktadır. Çünkü, Eziler-Kıran a göre, dilbilim yöntemleri yananlamldüzanlam karşıtlığını çözümleyemedikleri gibi, göstergebilimin karmaşıklığı yanında hem biraz yalın, hem de anlamın içeriğini açıklamada yetersiz kalırlar. Yazısında bağlamın önemini de vurgulayan Eziler-Kıran, dilbilimden yananlam /düzanlam karşıtlığını çözümlemesini beklerken, "...bağlamları çözümler, bağıntıları araştırır, söylemin mantığını ortaya koyar.." (1990:58) dediği göstergebiliminin bağlam anlayışına değinmemektedir. Aşağıdaki yazıda, bildirişimdeki anlam-bağlam ilişkisine kısaca değinip, aynı çerçevede edimbilimin konumunu belirlemeye çalışacağız.] 1. D il ve bildirişim G ü n ü m ü zd e b ild irişim anlayışları bakım ından birbiriyle ç elişe n iki farklı görüşten sö z e d ile b ilir. Düzgü modeli v e çıkarımsal model olarak b ilin en bu yak laşım lar, beraberlerinde kaçın ılm az olarak iki farklı dil anla y ışın ı da getirirler, in sa n bild irişim in i b e tim le m e v e a ç ık la m a ça b a sı için d e olan bu yak laşım ların ayrıld ık ları nok ta, d o ğ a l olarak düzgü v e çıkaran kavramları arasındaki farklılıkta yatmaktadır. G ö sterg eb ilim çalışm aların ı, b a şla n g ıcın ı A risto'ya kadar g ö tü r e b ile ceğ im iz v e yıllar b o y u g e n iş k ab u l g ö rm ü ş d ü zg ü m o d e lin in iç in d e d ü şü n e b ilir iz. K ısa c a b elirtm ek gerek irse, bu g ö rü şe göre b ild irişim, iletilerin k o n u şu cu tarafından d ü ze n e k le n m e si v e d in le y ic i tarafından ç ö z ü lm e si y o lu y la sağlanm aktadır. D ü zg ü ise, b elirtk elerle iletileri e şle y e r e k in san ların a n la şa b ilm elerin i sağla y a n bir d iz g e olarak düşü n ü lm ek ted ir. B u anlam da, M ors a lfa b e si ile sö z g e lim i T ürkçe arasındaki fark, ilk in in old u k ça b asit bir d ü zgü o lm a sın a karşı, T ürkçe'nin p ek ç o k d o ğ a l d il gib i karm aşık bir sim g e d iz g esi ile ileti-b elirtk e ilişk in i kuran b a zı kurallardan oluşm asıd ır. E sas olarak b ö y le bir anlayıştan y o la çık an g ö ste rg e b ilim, in san d ilin i d e diğer bild irişim b içim leri g ib i bir g ö sterg eler d iz g esi olarak kabul eder. Burada tekrar vurgulam ak isted iğim iz nokta, göstergeb ilim in

80 Dilbilim Araştırmaları 1991 insan dilini düzgü modeli çerçevesinde ele almak konusundaki kesin tercihidir. Yukarıda belirtildiği gibi, düzgü,... hem bildiri oluşturmayı, hem de bildiriyi doğru olarak çözümleyip yorumlamayı sağlayan saymaca nitelikli simgeler ve birleşim kuralları dizgesi" (Vardar 1988:90) olarak tanımlanabilir. Diğer bir deyişle, insanlar zihinlerindeki düşünceleri saymaca nitelikli simgelerle başka insanlara aktarırlar ve aktarılan bu düşünceler dinleyiciler tarafından, simgelere ve birleşim kurallarına ilişkin bilgiler işletilerek çözümlenir ve yorumlanır. Hemen ayrımına varılabileceği gibi, yukarıda özetlenen çerçevede çıkarımların oynadıkları role ilişkin bir açıklama yer almamaktadır ve bildirişim olgusu da genel olarak Bilgileme Kuramı'nın (Shannon ve Weaver 1949) öngördüğü biçimde açıklanmaktadır. Bir düzgü olarak düşünülebilecek üretici dilbilgisinin işlevi, bilindiği gibi sesli ya da yazılı olarak gelen dilsel girdileri anlamsal canlandırımlara dönüştürmektir. Chomsky çizgisinde sürdürülen üretici dilbilgisi çalışmaları, günümüzde doğal dillere ilişkin oldukça önemli çözümleme teknikleri ortaya koyabilmiş durumdadır. Saussure'ün (1974) oldukça iyimser olarak niteleyebileceğimiz öngörüsüne göre, göstergebilimin keşfedeceği yasalar dilbilim alanında da kullanılacak ve bununla kalmayıp insanbilimle ilgili pek çok olgu da sözü edilen yasalarla açıklığa kavuşturulacaktı. Oysa görüyoruz ki doğal dillerin düzgüsel çözümlemesi, göstergebilimden bağımsız olarak gelişen ve halen sürmekte olan üretici dilbilgisi çalışmalarıyla oldukça önemli bir noktaya ulaşabilmiştir. Bu anlamda, göstergebilimin ve insan bildirişimine düzgü modeli uyarınca yaklaşan her alanın, günümüzde dilbilimin üretici dilbilgisi çizgisinde ulaştığı bilgi birikimine başvurması kaçınılmazdır1. 2. A nlam ve edimbilim Birinci bölümde de değinildiği gibi, bildirişim sırasında dinleyicinin çözgülediği dilsel girdiler hemen anlamsal canlandırımlarına dönüştürülürler. Bu dönüştürme tam anlamıyla bir çözme işlemidir. Bu işlem sırasında bağlam hiç bir rol oynamaz; çünkü çözme işlemi, görme, duyma, koklama, vb. gibi bir girdi dizgesi olarak kabul edilen 'dil bölgesi'nde gerçekleşir (Fodor 1983)2. Sözü edilen işlem mantıksal biçimler olarak düşünülebilecek 'anlamsal canlandırımlarda sona erer. Ancak bildirişim sırasında dinleyiciye iletilen 'anlam' ile dil bölmesinde ulaşılan 'anlamsal canlandırımlar' arasında önemli farklılıklar vardır. (1) Dün o buradaydı. Yukarıdaki tümce 'o' nun kim olduğunu, dün'ün hangi gün olduğunu, burası'nın neresi olduğunu belirleyemez. Örneğin, 'o', erkek ya da dişi bir kişi olabilir, 'dün', konuşmanın geçtiği günden bir önceki gün olabilir, ve 'burası' da konuşmanın geçtiği yer olabilir. Görüldüğü gibi dilbilgisel çözümlemenin son aşamada varabileceği nokta sadece ve sadece örnek (1) deki gibi 'zenginleştirilmeyi' bekleyen yapılardır; anlam bilimsel çözümleme, göndergelerin ve zamanın belirlenmesi konusunda yalnızca gerekli ip uçlarını sağlayabilir3. Dinleyicinin çözüm getirmekle yükümlü olduğu sorunlar sadece göndergeler ve zamanla sınırlı değildirler:

Gürkan Doğan 81 (2) Umut'un hastalığı canını sıkıyor. (3) Çok gençmiş daha. Örnek (2) ve (3)'ün anlamsal canlandırımları da bildirişimde iletilen anlamı tam olarak yansıtmaktan uzaktırlar: (2)'deki anlam belirsizliği ve (3)'deki 'genç' kavramının hangi ölçüte göre yorumlanacağı konusunda dilbilgisel çözümleme yanıt getiremez. Bir başka sorun da konuşucunun tavrının ve gerçekleştirdiği söz-eylemin sezilmesinde yatar: (4) Çok zekisin. (5) Kömür kalmadı. Yine sadece anlambilimsel çözümlemenin sonucuna bakarak, (4)'ün içten mi söylendiği yoksa tersinelemenin mi söz konusu olduğu, öte yanda, (5)'in saptama mı, rica mı, uyarımı, yoksa suçlama mı ifade ettiği konularında dinleyicinin kesin kararlara varması söz konusu değildir. Dilbilgisel çözümlemenin belirleyemeyeceği şeylere şöyle bir örnek daha verilebilir: (6) Rejimdeyim. (6') Başka kek istemiyorum. (6)'nın nasıl olup da (6') da görüldüğü gibi, sunulan bir parça keki geri çevirmek anlamına gelebileceği konusu da anlambilimsel çözümlemenin sunabileceği tekniklerin dışında kalır. (6)nın (6') olarak yorumlanabilmesi için, bağlamsal bilgilere ek olarak tümdengelimsel çıkarımlar devreye girerler. Oysa, yukarıda da belirtildiği gibi, dilbilgisel çözümleme dil bölmesinde gerçekleşir; bu bölmenin 'bağlam' adını verdiğimiz ve sözcenin yorumlanmasında kullanılabilecek bilgi birimlerine ulaşma, kullanma ve tümdengelim kurallarını işletme şansı yoktur. Bağlamdan soyutlanmış ifadelerin ise kullanım değerlerinden söz edilemez. Bağlam içinde anlam kazanan anlam olgusunu betimleyebilmek, bildirişimi salt düzenekleme ve çözme ilişkisi olarak ele almakla mümkün değildir. Bu aşamada çıkarımsal modele gereksinme duyulur. Dil bölmesinde sonuçlanan çözme işlemini - anlambilimsel çözümlemeyi - izleyen yorumlama süreçleri bir girdi dizgesi olan 'dil bölmesi'nde değil genel düşünce dizgelerinde devam ederler, büyük ölçüde çıkarımsaldırlar ve bağlamsal bilgilerle iç içedirler(sperber ve Wilson 1986)4. Buraya kadar edimbilimin anlam ve bağlam ilişkisine bakışını kısaca özetleyerek dilbilimsel ve edimbilimsel çözümlemeler arasındaki farkı vurgulamış olduk. Bu çerçevede aşağıdaki alıntıyı değerlendirmek istiyoruz: "Bir metni incelerken dilbilimsel çözümleme göstergebilimsel çözümlemeden önce yapılmaktadır... Örneğin bir olayın anlatılışında bör sözcük, bir kök, bir kişi ve bir anlatı zamanı dilbilgisel birimlerden oluşur: 'çocuktum"; bu kavram dilbilimsel çözümleme ile bütün bir geçmişe, bir yaşam öyküsüne ışık tutar... (Eziler-Kıran 1990: 59-60)" (italikler-gd) Yukarıda, geçmiş zamanda kullanılmış 'çocuk' kavramına5 ilişkin, dilbilim sel çözümleme sonucu ulaşıldığı düşünülen bir açıklama sunulmaktadır. Sözü edilen kavramı bir de aşağıdaki örnekler içinde ele alalım:

82 Dilbilim Araştırmaları 1991 (7) Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda çocuktum. (8) Camı sapanla kıran yedi yaşlarında bir çocuktu. (9) S a d e c e iki y ıl sürebilen e v liliğ im iz b o y u n ca k elim en in tam a n lam ıyla bir çocuktum. 'Çocuk' kavramının (7)'de taşıdığı anlam(lar)ın Eziler-Kıran'm yorumu ile uyuştuğu söylenebilir ama aynı kavramın (8) ve (9)'da taşıdığı anlam(lar), görüldüğü gibi, daha farklıdır. Ancak, 'çocuk' kavramının "nasıl olup da şu ya da bu anlama geldiği"nin yanıtını anlambilim değil edimbilim verir. Çünkü bu sorunun yanıtı tümce düzleminde değil, sözce düzleminde açığa kavuşturulur. Aynı görüşü, Eziler-Kıran (1990: 51). "Metin ile tümce aynı düzlemde tasarlanamaz..." ifadesiyle dile getirmekle birlikte 'çocuktum' örneğinin hangi anlama geldiğini belirtirken "..bu kavram dilbilimsel çözümleme ile bütün bir geçmişe, bir yaşam öyküsüne ışık tutar..." diyerek öznel bir tercih yapmakta ve kendi oluşturduğu bağlam'a bağlı kalmaktadır6. Böyle bir durumda ise dilbilimsel değil edimbilimsel çözümleme işin içine girmektedir^. Buraya kadar, salt düzenekleme ve çözgüleme yöntemiyle bildirişimin sağlanamayacağını vurgulamış olduk. Ancak şurası da bir gerçek ki, çıkarımların ve bağlamın gerekliliğini göz önünde tutmak, bildirişimi çıkarımsal yöntem ile açıklamak için yeterli olmamaktadır. Çıkarımların bildirişim sürecinde oynadıkları rolü, insanın zihinsel süreçleriyle birarada ele almak bilimsel bir zorunluluktur. Bilebildiğimiz kadarıyla günümüze kadar düzgü modelinin savunucuları tarafından benimsenenen etkin çıkarımsal açıklama, temelde Grice'in (1975) Konuşma Sezdirimleri Kuramına, ve bu kuramın Grice'in izleyicileri tarafından ele alınış biçimlerine dayanmaktadır (Bach ve Hamish 1979, Gazdar 1979, Leech 1983, Levinson 1983). Göstergebilimin kendisine temel olarak düzgü modelini esas aldığı anımsanırsa, Grice konusundaki 'tercih', yöntemsel bir 'tutarlılığı' göstermektedir8. Grice'in (1975) sözünü ettiği ilke ve kuralların zihinsel gerçekliklerini kabul etmek, zihinde tıpkı dil bölmesi gibi ona ek olarak çalışan bir kullanımbilgisi düzeneğinin varlığını kabul etmek anlamına gelir. Bu düzenek, Grice'in izinde giden dilcilere göre çözgüleme sonrasında işleme konulması gerekebilecek kuralları barındırmakta ve dinleyici de bilgisine sahip olduğu varsayılan bir takım kuralları işleterek, 'İşbirliği llkesi'nin (Grice 1975) kılavuzluğunda sözcenin yorumlanmasına varmaktadır. Nitekim Külebi (1990: 11), kullanımbilime ilişkin saptamasında, konuyu bütünüyle Grice çizgisinde ele almaktadır: "Dilbilgisinin uzlaşım konusu olarak belirlediği kurallar, kullammbilimde konuşmanın dayandığı ilkeler biçimini almakta ve konuşma bu ilkeler doğrultusunda düzenlenmektedir. "(italikler-gd). Kısaca özetlediğimiz bu yaklaşım, çıkarımları ve bağlamı da düzgü modeli uyarınca değerlendirir. Bu tür bir anlayış, dil kullanımını açıklamak için yararlı olabilir ancak betimleme konusunda oldukça yetersiz kalır. Oysa çağdaş edimbilim, artık yukarda sözü edilen ilke ve kurallara başvurmadan, sözcenin yorumlanması gibi oldukça karmaşık bir olguyu bilişsel bir açıdan ele alıp, 'sezgisel yordamalar'a gerek bırakmadan betimleyebilecek bir yetkinliğe erişmiştir (Sperber ve Wilson 1986). Diğer kuramlar için sorun oluşturacak kullanımla ilgili pek çok sorunda betimleme ve açıklama düzlemlerinde

Gürhan Doğan 83 çözüme kavuşturulmuştur. Eziler-Kıran (1990: 60). "... dilbilim... yananlam/düzanlam karşıtlığım çözümlemede yetersiz kalmaktadır..." (italikler-gd) derken bir doğruya işaret etmekle birlikte dilbilime de haksızlık etmektedir. Bu tür bir çözümleme başlıbaşına dilbilimin değil, edimbilimin ilgi alanına girer; yananlama ilişkin 'tercihler', dinleyici tarafından sözcenin yorumlanması sırasında yapılırlar ve günümüz edimbilim çalışmaları, düzanlam/yananlam karşıtlığının yanı sıra, yanzınsal dil kullanımının pek çok boyutuna da açıklık getirmiş durumdadır (Wilson ve Sperber 1988, 1989; Reboul 1989; Doğan 1990b; Furlong 1990; Pilkington 1990). Bu anlamda, yazınsal dile ilgi duyan ve metin çözümlemeleriyle uğraşan diğer alanlar için veri oluşturabilecek çalışmaların dikkate değer bir bölümü, Saussure'ün tahminlerine uymasa da, bir ayağını kuramsal dilbilime sıkıcı basmakta olan günümüz edimbiliminden gelmektedir. "Göstergebilimin en çok metin çözümlemede, R. Barthes'ın dediği gibi, yazınsal çözümlemede.." (Eziler-Kıran 1990: 52) kullanıldığı anımsanırsa, yukarıda sözü edilen edimbilimsel açılımların, metin düzlemindeki çözümlemelere katkıda bulunabileceği düşünülebilir. Bu yazıda aktarmak istediğimiz son iki alıntı göstergebilimin 'anlam' anlayışına ilişkindir: "Anlamlılık ve anlam ancak metin düzeyinde incelenebilir. Bu düzeyde zorlukların pek çoğu da anlamın somut olmayışından kaynaklanmaktadır; anlam görülemez, ölçülemez..".(eziler-kıran 1990:58) (italikler-gd) göstergebilim tüm anlamlama dizgelerinin genel kuramını oluşturmayı amaçlar. Bu göstergebilim anlayışında da anlam kurulu, oluşturulmuş bir nesnedir.." (Eziler-Kıran 1987:65; 1990:60) (italikler-gd) Birbirleriyle çelişmekte olan bu iki alıntıdan anlamlılık ve anlam ancak metin düzeyinde incelenebilir görüşüne yukarıda belirttiğimiz nedenlerle katılıyor ve konumuz gereği 'kurulu ve önceden oluşturulmuş' anlam anlayışını ele almak istiyoruz. İkinci alıntıdaki saptama, günümüzde psikoloji ve psikodilbilim alanlarında küllenmeye başlayan bir tartışmayı akla getirmektedir. Yukarıda aktarıldığı gibi, anlam olgusunu önceden oluşturulmuş ve dinleyici/çözümleyici tarafından keşfedilmeyi bekleyen bir nesne olarak ele almak, geçerliliği tartışma götüren ve 'Ortak Bilgi Varsayımı' olarak bilinen görüşün içinde yer almak anlamına g eliri Dilsel bilgiye ek olarak bağlama ilişkin her türlü bilginin de düzeneklendiğini öne süren bu görüşe göre, bildirişimin sağlanabilmesi için, insanların dünyaya ait önermelerin yanı sıra, birbirlerinin dünya ve birbirleri hakkındaki önermelerine de teker teker, karşılıklı olarak sahip olmaları gerekir. Böyle bir zorunluluk ise aşağıdaki durumu ortaya çıkarır ve bildirişim sırasında sonsuz sayıda işlem kaçınılmaz hale gelir: (K: konuşucu; D: dinleyici; Ö: önerme) i. K. Ö'yü bilmektedir. ii. D Ö'yü bilmektedir.

84 Dilbilim Araştırmaları 1991 iii. K D'nin Ö'yü bildiğini bilmektedir. iv. D K'nin Ö'yü bildiğini bilmektedir. v. K D'nin K'nin Ö'yü bildiğini bilmektedir. vi. D K'nin D'nin Ö'yü bildiğini bilmektedir.... ve sonsuz. Önceden kurulu bir anlam anlayışını savunmak, kuramsal olarak, bildirişim sırasında, dilsel girdiyle birlikte bağlam adını verdiğimiz her türlü bilgi biriminin de düzeneklendiğini peşinen kabul etmektir. Oysa (i-vi) arasında gösterilen türden bir açmaza girmeden de bağlam-anlam ilişkisini kurmak mümkündür: Bağlamın konuşucu tarafından aktarıldığı yönündeki görüş yerine bağlamın bildirişim sırasında dinleyici tarafından 'bağıntı ilkesi'10 uyarınca seçildiği!oluşturulduğu görüşünü benimsemek, hem insan zihnini sonsuz sayıda işlem yapmaktan kurtaracak hem de "anlam "ı önceden kurulmuş bir nesne olarak ele almak zorunluluğunu ortadan kaldıracaktır. Bildirişimde dinleyicinin rolünü sadece önceden kurulmuş anlamlan bulup çıkarmak şeklinde ele almak, dinleyiciye bildirişimde çok 'edilgen' bir rol vermek anlamına gelir ve Grice ile sınırlı kalacak bir çıkarımsal model denemesi de ne yazık ki bildirişim olgusunu betimlemekte yetersiz kalmaktadır. Yukarıda çizilen çerçeve göz önünde tutulursa, insan bildirişimini yalnızca alınıp verilen ya da değiş tokuş edilen düşünceler olarak ele almak gerçekten zorlaşmaktadır. Böyle bir yaklaşım, insan dilinin zenginliğine de ters düşmektedir. Özellikle sezdirimler' söz konusu olduğunda, ilk planda varılan birinci derecede ve kuvvetle sezdirilmiş anlamın yanı sıra, çoğu zaman konuşucunun sorumluluk almayabileceği 'zayıf sezdirim'lerin varlığı, önceden kurulu anlam anlayışını oldukça zayıflatıcı niteliktedir. Nitekim Grice yanlıları bu tür sezdirimleri konu edinmekten kaçınmışlar ve bu çekincelerini de açıkça belirtmişlerdir11. Özellikle deyişsel etkilerin betimlenmesinde kullanılan 'zayıf sezdirim' kavramı edimbilimin kuramsal bir katkısı olup, yazınsal çözümlemeler için oldukça yararlı bir başlangıç noktası oluşturabilir; yukarıda değindiğimiz düzanlam/ yananlam sorunsalı da yanıtını zaten bu çerçevede bulmaktadır (Pateman 1986). 3. Sonuç 'Dilbilim'e ve 'anlam'a göstergebilim açısından yaklaşan Eziler Kıran'ın (1990) yukarıda aktarılan görüşlerini edimbilim açısından değerlendirmeye çalışan bu yazıda yapmış olduğumuz saptamalar şöyle özetlenebilir: a) insan dili bir düzgüdür ancak düzgü modeli, bildirişim süreci bir bütün olmak göz önünde tutulduğunda, sadece düzgünün çözgülendiği ilk aşamayı açıklayabilir. Bu aşamadaki çözümleme için dilbilimsel veriler kullanılır ve dilsel girdi anlamsal canlandırımına dönüştürüldüğü anda edimbilimsel çözümleme devreye girer. b) Bağlam ve çıkarımlar devreye girdiğinde, düzgü modelinin bağlam ve çıkarım anlayışı, betimleme düzeyinde yetersiz kalmakta ve zihinde yer aldığı düşünülen bilişsel süreçlerle çelişmektedir. c) Çıkarımların ve bağlamın metin çözümlemesinde oynadıkları rolleri kendilerine konu edinmeyen alanların, aynı ilişkiyi dilbilimsel verileri özenle göz önünde tutarak betimleyen edimbilimden ödünç alabileceği 'çözümleme teknikleri' olabilir12.

Gürkan Doğan 85 Günümüzde insan dili ve bildirişimi gibi karmaşık ve çok yönlü olguları konu edinen alanların birbirleriyle çeşitli düzlemlerde bilgi alışverişinde bulunmaları kaçınılmazdır. Bu anlamda, disiplinler arasındaki ilişkilerin kopması doğrultusunda karara varırken, 'verebileceklerimiz' kadar, 'alabileceklerimizi' de göz önüde tutmak yararlı olabilir. Notlar 1. Eziler-Kıran'm (1990:60) "B. Pottier'göstergebilimin dilbilime hiç mi hiç gereksinmesi yok' demektedir. Öyleyse dilbilimin de, göstergebilimin kendisine yeni çözümleme teknikleri vermesini beklememesi yerinde olur" şeklindeki saptamasını, üretici dilbilgisi kuramının günümüzde sağladığı kazanımlan göz önünde tutarak yeniden değerlendirmek yararlı olabilir. 2. Fodor'un (1983) insan zihnindeki'bölmelenme'yle ilgili görüşlerinin kısa bir özeti için bkz. Doğan 1990a: 66. 3. Bu noktada 'dilbilimsel anlambilim' ve 'doğruluk koşullu anlambilim' arasındaki ayrımı önemle vurgulamak gerekir. Birincisi, edimbilime göre özerktir, sözcenin anlamına giden yolda işlev görür ve edimbilimsel çıkarımlar için girdi oluşturur. İkincisi ise, sözcelerin veya dile getirilmemiş düşüncelerin içereceği önermeleri ele alır. Mantıksal biçimler olarak ele aldığımız 'anlamsal canlandırımlar', 'bilinç düzeyinde' temsil edilmezler; ancak çıkarımlar yoluyla zenginleştirildikteri sonra 'önerme düzlemi'ne kavuşurlar ve dinleyici için o zaman'anlam' taşımaya başlarlar. Bildirişimin ikinci aşamasını oluşturan bu 'önerme düzlemi' kavramının geniş bir tartışması için bkz. Sperber ve Wilson 1986; Carston 1988. 4. Sperber ve Wilson (1986) bağlamsal bilgiyi üç ana birimde ele almaktadır: i. Bildirişim sürerken, işleme alınan sözceden daha önce oluşmuş söylemdeki sözcelerden elde edilmiş bilgi; ii. bildirişimde, söylemi oluşturan önermelerin içerdiği kavramlara ilişkin ansiklopedik bilgi; iii. bildirişim sırasında, çevreden duyu yoluyla elde edilen bilgi. 5. Bellekte depolanmış bir kavram üç çeşit girdiden oluşur (Sperber ve Wilson 1986): i. Mantıksal girdi-söz konusu kavramın içinde yer alabileceği mantıksal biçime uygulanabilecek tümdengelim kurallarım içerir; ii. ansiklopedik girdi-söz konusu kavramın düzanlamını ve/veya aynı kavramdan yola çıkarak ulaşılabilecek nesnelere, olaylara, vb. ilişkin bilgileri içerir; iii. sözlüksel girdi-söz konusu kavramı, ait olduğu doğal dilde 'dile getiren' sözcük ya da öbeğe karşılık gelir. 6.... her tür dil olgusu, kullandığı bağlamın etkisini taşır ve konuşucuların bu bağlamı değerlendirme biçimleriyle anlam kazanır, örneğin "Hikayelerimin hepsi kafamda"., tümcesinde 'kafamda' sözcüğünün seçimi raslantısal değil: birincisi, 'kafa' burada insan bedenin bir bölümünü değil bellek'i ifade ediyor; İkincisi argo kullanım..' diyen Eziler-Kıran (1990:57) bu kez 'kafa' kavramının taşıyabileceği anlamla ilgili bir seçim yapmaktadır. Alıntıda da vurgulandığı gibi, yapılan seçimi belirleyen unsur bağlamdır ve bilindiği gibi bağlam, dilbilimsel çözümlemeyi değil bir sonraki aşamayı ifade eder. Bu nedenle 'çocuk' ve 'kafa' kavramları, Eziler-Kıran'm belirttiği anlamları ancak dil kullanımı içinde taşıyabilirler ve 'sözcenin yorumlanması' olarak tanımlanan edimbilimin ilgi alanına girerler. Eziler-Kıran (1990), 'çocuktum' örneğinde anlatı zamanının dilbilgisel bir birimden oluştuğunu belirttikten sonra katılmadığımız bir saptamada bulunuyor:.. "bu kavram dilbilimsel çözümleme ile bütün bir geçmişe, bir yaşam öyküsüne ışık tutar.." (1990: 59-60).

86 Dilbilim Araştırmaları 1991 Aşağıdaki örneklerde görüleceği gibi "dilbilimsel çözümleme'nin bu konuya ışık tutabilmesi şüphe götürür; çünkü sözü edilen çözümleme anlatı zamanının saptanmasında sadece genel olarak geçmiş zamanı belirler. Eğer sözcede belirli bir zaman belirteci yer almıyorsa, anlatı zamanının bütün bir yaşam öyküsüne mi yoksa yarım saat öncesine mi ışık tuttuğu 'önerme düzlemi'ne geçiş sırasında çıkarımları içeren 'zenginleştirme' sürecinde belirlenir. Bu nedenle dilbilimsel çözümlemeyi değil, edimbilimi ilgilendirir: (10) Himalayalara gittim. (11) Kahvaltı ettim. 7. Eziler-Kıran'm (1987: 62) semiyoloji-semiyotik farklılığını ele aldığı yazısında vurguladığı gibi "... göstergebilimin bir konuşucudan bir dinleyiciye bir bildirinin iletilmesi (bildirişim sem iyolojisi) olarak tanım lanan bildirişim in betim lenm esine indirgenemeyeceği..." görüşüne katılıyoruz. Bu tür bir'indirgenme', bildirişim olgusunu insanın zihinsel süreçlerine gönderimde bulunarak ele almayı kendisine görev edinmiş günümüz edimbiliminin hedefini oluşturur; bu hedef, bağlamı göz önüne alarak bir sözcenin ne anlama geldiğini bulmak değil, neden ve nasıl o anlama geldiğini göstermektir. Göstergebilim "... dilbilime olan bağlılığından büyük ölçüde kurtulmuş, söylemin sezgisel olarak nasıl anlaşıldığını açıklamaya yarayan kurallar gelişitiren mantığa yaklaşmış..." (Eziler-Kıran (1990:60) olabilir ancak insan bildirişimini insanın bilişsel yapısından ayrı görmeyen edimbilim, dilbilimsel çözümlemeninin oldukça önemli rolünüde değerlendirerek sözcenin/söylemin anlaşılmasını sağlayan süreçleri kuramsal olarak betimleyen Bağmtı Kuramı'nı (S W 1986) ortaya koymuş ve yukarıda belirtilen hedefe ulaşmıştır. 8. Burada sözünü ettiğimiz göstergebilim anlayışı, Eziler-Kıran'm (1987:66) yapmış olduğu semiyoloji/semiyotik ayrımına göre"... söylemdeki anlamlamalarm incelenmesi.." anlamına gelen semiyotikle ilgili çalışmalardır (bkz. Clarke 1987). 9. "Ortak Bilgi Varsayım"mn ve öne sürülen karşıt görüşlerin geniş bir tartışması için bkz. Smithl982. 10. İnsan bildirişimini düzenlediği öne sürülen ve bilişsel bir terim olarak kullanılan 'bağıntı ilkesi'nin geniş bir tartışması için bkz. Sperber ve Wilson 1986: 155-163. 11. Sezdirim kavramını tartışırken, "... anlam belirsizliğini biçimsel olarak ortaya koymanın zorluğu., "mı kabul eden Gazdar (1979: 40), dil kullanımının bu boyutunu ele almamaktadır. 12. Bildirişimi başlatan dilsel girdinin biçimsel yapısı sözcenin yorumlanmasında önemli bir rol oynar. Bu dilsel yapının ne tür bilgileri düzeneklediği konusu günümüzde oldukça ilginç tartışmaları başlatmış olup, sözü edilen dilsel yapının yorumlama sürecini nasıl yönlendirdiğini ortaya çıkarmaya çalışan çabalar şu ana kadar dikkat çekici bulgulan ortaya koymuşlardır (Blakemore 1987; Carsoton 1988; Wilson ve Sperberl988, 1990; Blass 1989; House, 1989; Kaplan 1989; Zangarec 1990). KAYNAKÇA Bach, K. ve Hamish, R. 1979. L'ınguistic Communication and Speech Acts, Cambridge, Mass.: MIT Press. Blass, R. 1989. "Pragmatic effects of coordination: The case of 'and' in Sissala',UCL Working Papers 1, 32-53. Carston, R. 1988. "Implicature, explicature, and truth-theoretic semantics", R. Kempson (ed.) içinde, Mental Representations, Cambridge, CUP. Clarke, D.S. 1987. Principles of Semiotic, London: Routledge and Kegan Paul, de Saussure, F. 1974. Course in General Linguistics, (Fransızca'dan (1916) çeviren Wade Baskin), London: Peter Owen.

Gürkan Doğan 87 Doğan, G. 1990a. "Bir edimbilim kuramı olarak 'bağıntı'", G Durmuşoğlu, K. Imer, A. Kocaman ve S. Özsoy (haz) içinde, Dilbilim Araştırmaları, Ankara: Hittit Yayınevi. 1990b. "Explicature and vagueness in epigrams", Leeds teki Sonbahar LAGB Konferansında sunulan bildiri. Eziler-Kıran, A. 1987 "Semiyoloji ve semiyotik", Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, A l-67. 1990. "Dilbilim-göstergebilim ilişkileri", G. Durmuşoğlu, K. Imer, A. Kocaman ve S. özsoy (haz) içinde, Dilbilim Araştırmaları, Ankara: Hitit Yayınevi. Fodor, J.A. 1983. The Modularity of Mind, Cambridge, Mass.: MIT Press. Furlong, A. 1989. "Towards an inferential account of metonymy", UCL Working Papers 1, 136-46. Gazdar, G. 1979. Pragmatics: Implicature, Presuppos'ıiion and Logical Form, New York: Academic Press. Grice, H.P. 1975." Logic and conversation", P. Cole (haz.) içinde, Syntax and Semantics 3. Speech Acts, New York: Academic Press. House, J. 1989. "The relevance of intonation",ucl Working Papers. 3-19. Kaplan, D. 1989. "Demonstratives", J.Almog ve H. Wettstein, (haz) içinde, Themes from Kaplan, Oxford: OUP. Külebi, O. 1990. "Türkçe ünlemlerin kullanımbilim (pragmatics) yönünden incelenmesi, G. Durmuşoğlu, K. Imer,A. Kocaman ve S. özsoy (haz) içinde, Dilbilim Araştırmaları, Ankara: Hitit Yayınevi. Leech, G. 1983. Principles of Pragmatics, London: Longman. Levinson, S. 1983. Pragmatics, Cambridge: CUP Pateman, T. 1986. "Relevance, contextual effects and least effort", Poetics1 Today, 11A, 745-54. Pilkington, A.1989. "Poetic effect: a relevance perspective", UCL \Vorking Papers 1, 119-36. Reboul, A. 1987. "Relevance and fiction", Behavioral and Brain Sciences 10, 729. Shannon, C. ve Weaver, W. 1949. The Mathematical Theory of Communication, Urbana University of Illinois Press. Sperber, D. ve Wilson, D. 1986.Relevance: Communication and Cognition, Oxford:Blackwell Smith. N. 1982. Mutual Knowledge, New York: Academic Press. Vardar, B. 1988. Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, İstanbul: ABC Yayınevi. Wilson, D. ve Sperber, D. 1988."Mood and the analysis of non-declarative sentences." J.Dacncy, J. Moravcsik ve C. Taylor (haz) içinde, lluman Agency: Language, Duty and Value, Stanford: Stanford UP. 1990. "Linguistic form and relevance", UCL Working Papers 2, 95-113. Zagerec, V. 1990. "Pragmatics and verbal aspect",ucl Working Papers 2, 113-47.