Yerli Demokrasi Mümkün Mü? Perşembe, 11 Ağustos :15

Benzer belgeler
Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Murabaha Nedir? Murabahalı Satış Ne Demek?

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Biz yeni anayasa diyoruz

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Küçüklerin Büyük Soruları-2

penceremi ışığa açıyorum PARMAKLIKLAR ARKASINDAKİ YÜREKLERİ IŞIKLA BULUŞTURUYORUZ

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Tabu diyorum çünkü bu konuda iki sınırlama var. Yasal yasaklar (5816 nolu Atatürk ü koruma yasası) ve Atatürkçülerin duyarlılığı.

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Demokrasi elbisesi Müslümana uyar mı?

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

MAHİR ÜNAL DÜNYA TURİZM FORUMU AÇILIŞINA KATILDI

İstanbul İmam Hatip Liseliler Derneği

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

KAVRAMLARIN ANLAMINI KARŞITLARI BELİRLER

1. Yalan nedir? 2. Yalan söylemenin bireye zararları nelerdir? 3. Yalan söylemenin toplumsal zararları nelerdir?

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

2014 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU HZ. PEYGAMBER VE İNSAN YETİŞTİRME DÜZENİMİZ

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Artık cemaat değil dindar bireyiz

Batı Toplumuna İlk Kez Rakip Çıkardık

İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Sosyal Bilimleri söyleyebilir ve yazabilir. Olay-görüş ve Olayı açıklayabilir. Temel insan haklarını söyleyebilir.

BESMELE VE ALLAH LAFZ-I CELÂLİ'NİN SAYIMLARI

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

AK Parti, merkez sağ olmaya mı hazırlanıyor?

Kültür kelimesinin ortaya çıkışından bahseder misiniz?

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI!

ÖSYM TYT sorularını açıkladı, Anabilim Zümre Başkanları soruları yorumladı.

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Küresel Katılım Finans Zirvesi (GPAS) Haliç Kongre Merkezi Kurum ve Sivil Toplum Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ (TAR222U)

Gündemdeki Tartışmalı Dinî Konular-2, Prof. Dr. Nihat Dalgın, Etüt Yayınları, Samsun, 2012, 448 s.

Question. Muhammed b. el-hasan el-saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?

Emekli Assubaylar-ArsivSite1. Kayýt Tarihi: Mar 2004Nerede: istanbul, kadiköy, Türkiye.Ýletiler: 6.220

KATILIM BANKALARI Tespitler, Tenkitler, Teklifler

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan.

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İSLAM FELSEFESİ: Tarih ve Problemler Editör: M. Cüneyt Kaya. ISBN sayfa, 45 TL.

Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar. Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

3- Hareketimizin; Ankara'da Musab bin Umeyr Derneği dışında hiçbir grup, dernek, cemaat ya da örgütle bir bağlantısı bulunmamaktadır.

MEDYA'DA YER ALAN HABERLERLE ALAKALI KURTUBA GENÇLİK HAREKETİ AÇIKLAMASI

İDEAL BİR EĞİTİMCİ. İdeal Bir Eğitimcinin İhmal Etmemesi Gerekenler

2. Haramı ve helali tayin etmek Allah ın hakkıdır. Bir harama helal demek vebal olduğu gibi helale haram demek de vebaldir.

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 238. HALİM SELİM İLE 40 ESMA Mehmet Yaşar

Birinci İtiraz: Cevap:

Taliban Esaretinden İslam a

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

Müslümanların bir alternatifi olmalı

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Kalkınma Politikasının Temelleri

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

Anlamı. Temel Bilgiler 1

İslam hukukuna giriş (İLH1008)

En büyük gücümüz teşkilatlarımız

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ DEMOKRASİ KAVRAMI AÇISINDAN DEVLET VE DİN İLİŞKİLERİ

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ!

Avrupa İslam Üniversitesi İSLAM ARAŞTIRMALARI. Journal of Islamic Research

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

İngilizce öğretmenlerinin asenkron eğitimden ürkmeleri

Akademik anlamda düşünceye sevk ederken,aynı zamanda analitik olarak yorumlama kabiliyetinizi artıyor.

Avrupa da Yerelleşen İslam

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

Moro Müslümanları Üzerine 99 KENDİ LİDERİNİN KALEMİNDEN BANGSAMORO MÜCADELESİ

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

Öykü Bir Çiftçi İki Memuru Nasıl Besledi? saltıkov şçedrin (aslı idil kaynar) Şiir Fotoğraf rıdvan salih

MİLLETLERARASI İLİŞKİLER VE GÜVENLİK AÇISINDAN MEDENİYET SÖYLEMİNİN PSİKOLOJİK ANALİZİ

İNSAN VE TOPLUM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

VARLIK ve ZAMAN - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Transkript:

Değerli Burhan Dergisi okuyucusu! Niceleri vardır ki İslam adına birşeyler yapmak için yola çıktıkları halde sonunda bir "demokrasi savaşçısı" olup çıkmışlardır. Bu ve benzeri kavramların peşine düşünler, asıl gayeden uzaklaşmış, batı menşeli bu kavramlara iyiden iyiye gönüllerini kaptırmışlar ve hatta bu kavramların peşinde bir ömür çürütmüşlerdir. Biz de bu durumun İslami açıdan sakıncalarını hatırlatmak maksadıyla önceki yazılarımızda bu konuya değindik.. Bu yazımızda da önceki yazıılarmıza atıflar yaparak yerli demokrasinin mümkün olup olmayacağını tespit etmeye çalışacağız. Bizim hayat tarzımız batılıların yaşam tarzına benzemiyor. Biz batılıların bizi içine hapsetmeye çalıştığı kalıpların içerisinde kalmaya mecbur da değiliz. Batı üretimi bir halk olmanın aşağılıklını fark ettiğimiz zaman kendi özgünlümüzün de kıymetini anlayacağız. Kendi toplumumuzda kendiliğinden ortaya çıkmayan kavramları bağrımıza basmakta tereddüt ediyorsak, bunun sebebi üretilmiş bir toplum olmaktan endişe ediyor olmamızdır. Batı üretimi kavramlardan bir tanesi de kuşkusuz ki demokrasi kavramıdır. Burada akıllara şöyle bir soru gelebilir: Batı da iyi ve güzel bir şey varsa onu kendimize mal etmemizde nasıl bir sakınca olabilir? Nerede olursa olsun iyiye ve güzele dair her şey Müslüman olarak bizim öz malımız değil midir? Bu soruyu soran kişinin ilk etapta haklı 1 / 12

olabileceğini düşünebiliriz. Yine bu bağlamda Efendimizin cahiliyedeki bazı uygulamaları alarak onları İslamileştirdiğini de hatırlayabiliriz. Bunun gibi bizim de bazı kavramları İslamileştirmemiz mümkündür. Fakat bir şeye cevaz vermek farklıdır, o şeyi tavsiye etmek farklıdır. Yine bunun gibi bir şeyin mümkün olması farklıdır, doğru olması farklıdır. Mümkün olduğunu söylediğimiz şeyin doğru olduğunu her zaman söyleyemeyiz. Şu durumda bizim kavramları İslamileştirmemiz mümkün olsa da bunu yapmanın doğru olup olmadığını enine boyuna düşünmemiz icap eder. Nitekim her kavramı İslamileştireceğiz diye bir kaide yoktur. Farz edelim ki demokrasi kavramını Müslümanlaştırdık, kendimize uyarladık ve ona yerli demokrasi adını verdik. Yerli bir demokrasiden bahsetmek pekâlâ mümkündür Tabi burada bir kavram oluşturmaktan bahsederken, kavramların toplumda kendiliğinden oluşması gerektiğini de hatırlamakta fayda vardır. 2 / 12

(Önceleri toplumda karşılığı bulunan kavram daha sonra isimlendirilir ve artık bir terim olur. Buna örnek olarak tasavvuf terimini gösterebiliriz. İslam ın ilk yüzyılında var olan bu kavram ancak üçüncü yüzyılında terimleşmiştir. Bu örneği terimlerin ne şekilde ortaya çıktığını izah edebilmek için verdik.) Şimdi tekrar başa dönelim; elimizde batıda ortaya çıkan ve terimleşen bir kavram var. Ve bu haliyle demokrasinin İslami bir kavram olduğunu söyleyemiyoruz. Ama onun İslam la çelişen yönlerini ayıklıyor ve onu İslami bir kavram haline getiriyoruz ve adına da yerli demokrasi diyoruz. Böylece demokrasinin İslam la çelişen yanlarını ortadan kaldırmış oluyoruz. Şu durumda İslam ın temel prensipleri ile çatışmayan bir kavramla bizim Müslümanlar olarak çatışmamız da pek mantıklı değildir. Demek ki biz bu mantıkla buraya kadar olan bölümden yerli bir demokrasinin mümkün olduğu sonucunu çıkartıyoruz. Fakat bir şeyin mümkün olması bütün sorunları ortadan kaldırmıyor. Bu sefer de başka sıkıntılarla, başka risklerle karşılaşıyoruz. Birincisi yerli demokrasi kavramı her ne kadar İslami bir hale sokulsa da isimlendirmenin getirdiği bazı problemler ortaya çıkıyor. İslami bir demokrasinin demokrasi olmaktan çıkacağı şeklindeki ciddi bir itirazla karşı karşıya kalıyoruz ki ilk sorunu bu teşkil ediyor. İslam ın doğrularını ve üzerinde şer î hüküm bulunan meseleleri parlamentoda oylamaya izin vermeyen bir demokrasi elbette ki Batı dan bize aktarılmış şekliyle bir demokrasi olmayacaktır. Bu çeşit bir demokrasinin adı yerli demokrasi bile olsa, batılı insan ve onun bizdeki ruh ikizleri haklı olarak bunun demokrasi olmadığını söyleyeceklerdir. Neden haklı olarak dediğimi şöyle izah etmek isterim: Faraza bizdeki şeriat terimini batılılar alsa ve buna modern şeriat deseler, biz bunun bizdeki şeriat olduğunu söyleyebilir miyiz? Şu durumda bizim açımızdan yerli demokrasi mümkün olsa da bunun tam bir demokrasi olmayacağını da inkar etmememiz gerekir. 3 / 12

İsimlendirmenin getirdiği sıkıntılardan bir diğeri ise İslam da olmadığını iddia ettiğimiz bir şeyin ismini kullanmanın getireceği sıkıntılardır. Mesela faiz kötü bir şeyse biz buna yerli faiz diyerek onu meşru kabul edebilir miyiz? Bu noktada konjonktürel bazı itirazların gelmesi kaçınılmazdır. Çünkü öyle dönemler vardır ki insanlar demokrasi dedikleri halde aslında başka şeyleri kastetmişlerdir. Bir şekilde takiyeye zorlanmışlardır. Üçüncü olarak bir diğer sıkıntı da demokrasi gibi İslam da olmayan bir kavram ın ismini almamız, Batı karşısında bir çeşit aşağılık kompleksine girdiğimiz şeklinde yorumlanabilir. Kendine güvenen, özüne sahip çıkan ve Müslümanlıkla şereflenen bir milletin, Batı nın kavramlarıyla dönüştürülmekten rahatsızlık duyması normaldir. Kültürel ve tarihi köklerimize döndüğümüzde, hiçbir batılı kavrama ihtiyaç duymayacak kadar zengin bir medeniyetin mensubu olduğumuzun farkına varırız. Müslümanlar olarak hiçbir şekilde İslam a uymayan ve yakışmayan bir düşünceyi benimsemediğimiz gibi bize dayatılan İslam dışı kavramları da benimsemek durumunda değiliz. Kavram eksikliği yönünden sıkıntımız olduğunu iddia edenlerin, döneminin en büyük hukukçusu olan İmam-ı Azam Ebu Hanife yi ve diğer müçtehit imamları okumalarında fayda vardır. 4 / 12

Buraya kadar olan bölümde yerli demokrasinin mümkün olduğunu ancak bunun isimlendirmeden kaynaklanan bazı sıkıntılarının olabileceğini tespit ettik. Ne gariptir ki bizdeki entelektüeller -isimlendirmeden kaynaklanan sıkıntılar olmakla birlikte- hiç olmazsa yerli demokrasiyi savunacaklarına batılı anlamda bir demokrasinin ideal olduğunu söylüyorlar. Oysa batılı anlamdaki bir demokrasinin seküler köklere dayandığı için İslamî olamayacağını, İslamî olmayan bir şeyin de ideal olamayacağını fark edemiyorlar. Batıdaki birtakım ideal uygulamaları tasvip etmek ayrı bir şeydir, batılı anlamda bir demokrasiyi savunmak ayrı bir şeydir. Bu ikisini de birbirine karıştırmamak gerekir. Bizdeki entelektüeller bu konuda çok büyük bir çelişki içerisindeler. Sekülerizmi yerden yere vuruyorlar ama sekülerizmle aynı kültür köklerine bağlı olan demokrasiyi yüceltiyorlar. Demokrasinin Yüce Allah ı ahirete hapsetme ve dünya işlerine karıştırmama felsefesiyle yani sekülerizmle olan paralelliğini görmezden geliyorlar. Her ne kadar demokrasinin kökleri eski Yunan a dayansa da modern demokrasi aydınlanma felsefesinin bir ürünü olarak sekülerizm felsefesi ile birlikte karşımıza çıkmıştır. Şu durumda batılı anlamda demokrasi isteyen bir Müslüman farkında olmadan seküler bir dünya nizamı istiyor demektir. Batılı anlamda bir demokrasinin her şeyden önce kendisi bir tabudur. Onun merkezinde yer alan insan adeta onda putlaştırılmıştır. Bizim düşüncemizin merkezinde ise Rabbü l Alemin bulunma ktadır. Ve O bize yeryüzünde hiçbir şeyin dinden bağımsız olmadığını öğretir. Ki yeryüzündeki düzen Allah la barışık olmalıdır. Seküler bir felsefeye dayanan, insanın ilahlaştırıldığı bir 5 / 12

anlayışla üretilen kavramın, Müslüman a hitap etmesi ise düşünülemez. Neticede Müslüman ın dünya görüşü insan merkezli değil Rab merkezli dir. Peygamberin sunduğu yaşam tarzında hayatın her boyutunu Rab kuşatır. Burada şunu hatırlatmakta fayda vardır ki batılı anlamdaki demokrasi insan merkezli bir demokrasi olsa da İslami olmadığı gibi insanî de değildir. Bu konuda yazar Nihat Genç in önemli bir tespiti vardır, şöyle der: Birileri tarihini bilmeden, kendi kardeşleşme kültürünün kurumlarını bilmeden Batı nın sosyal çatışma ve kardeş kanından süzülmüş demokrasi kültürüne sarılıp, işte ne güzel demokrasi, en güzel rejim bu diyebilir. (Karanlığa Okunan Ezanlar, s. 46) Demokrasi dediğimiz kavram ve onun arkasındaki batı felsefesinin, bizim Rab merkezli Müslüman ca hayat algımızla uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bizde Rabb in düşüncenin merkezinde yer alması insanın değersizleştirilmesi anlamına gelmez. Şöyle ki Yunus Emre Ya ratılanı severiz, yaratandan ötürü derken, merkezine Yüce Allah ı koyan ancak insanı ve tüm mahlukatı da ihmal etmeyen İslam düşünce sistemini en güzel şekilde özetlemiştir.değerli Burhan Dergisi okuyucusu! Niceleri vardır ki İslam adına birşeyler yapmak için yola çıktıkları halde sonunda bir "demokrasi savaşçısı" olup çıkmışlardır. Bu ve benzeri kavramların peşine düşünler, asıl gayeden uzaklaşmış, batı menşeli bu kavramlara iyiden iyiye gönüllerini kaptırmışlar ve hatta bu kavramların peşinde bir ömür çürütmüşlerdir. Biz de bu durumun İslami açıdan sakıncalarını hatırlatmak maksadıyla önceki yazılarımızda bu konuya değindik.. Bu yazımızda da önceki 6 / 12

yazıılarmıza atıflar yaparak yerli demokrasinin mümkün olup olmayacağını tespit etmeye çalışacağız. Bizim hayat tarzımız batılıların yaşam tarzına benzemiyor. Biz batılıların bizi içine hapsetmeye çalıştığı kalıpların içerisinde kalmaya mecbur da değiliz. Batı üretimi bir halk olmanın aşağılıklını fark ettiğimiz zaman kendi özgünlümüzün de kıymetini anlayacağız. Kendi toplumumuzda kendiliğinden ortaya çıkmayan kavramları bağrımıza basmakta tereddüt ediyorsak, bunun sebebi üretilmiş bir toplum olmaktan endişe ediyor olmamızdır. Batı üretimi kavramlardan bir tanesi de kuşkusuz ki demokrasi kavramıdır. Burada akıllara şöyle bir soru gelebilir: Batı da iyi ve güzel bir şey varsa onu kendimize mal etmemizde nasıl bir sakınca olabilir? Nerede olursa olsun iyiye ve güzele dair her şey Müslüman olarak bizim öz malımız değil midir? Bu soruyu soran kişinin ilk etapta haklı olabileceğini düşünebiliriz. Yine bu bağlamda Efendimizin cahiliyedeki bazı uygulamaları alarak onları İslamileştirdiğini de hatırlayabiliriz. Bunun gibi bizim de bazı kavramları İslamileştirmemiz mümkündür. Fakat bir şeye cevaz vermek farklıdır, o şeyi tavsiye etmek farklıdır. Yine bunun gibi bir şeyin mümkün olması farklıdır, doğru olması farklıdır. Mümkün olduğunu söylediğimiz şeyin doğru olduğunu her zaman söyleyemeyiz. 7 / 12

Şu durumda bizim kavramları İslamileştirmemiz mümkün olsa da bunu yapmanın doğru olup olmadığını enine boyuna düşünmemiz icap eder. Nitekim her kavramı İslamileştireceğiz diye bir kaide yoktur. Farz edelim ki demokrasi kavramını Müslümanlaştırdık, kendimize uyarladık ve ona yerli demokrasi adını verdik. Yerli bir demokrasiden bahsetmek pekâlâ mümkündür Tabi burada bir kavram oluşturmaktan bahsederken, kavramların toplumda kendiliğinden oluşması gerektiğini de hatırlamakta fayda vardır. (Önceleri toplumda karşılığı bulunan kavram daha sonra isimlendirilir ve artık bir terim olur. Buna örnek olarak tasavvuf terimini gösterebiliriz. İslam ın ilk yüzyılında var olan bu kavram ancak üçüncü yüzyılında terimleşmiştir. Bu örneği terimlerin ne şekilde ortaya çıktığını izah edebilmek için verdik.) Şimdi tekrar başa dönelim; elimizde batıda ortaya çıkan ve terimleşen bir kavram var. Ve bu haliyle demokrasinin İslami bir kavram olduğunu söyleyemiyoruz. Ama onun İslam la çelişen yönlerini ayıklıyor ve onu İslami bir kavram haline getiriyoruz ve adına da yerli demokrasi diyoruz. Böylece demokrasinin İslam la çelişen yanlarını ortadan kaldırmış oluyoruz. Şu durumda İslam ın temel prensipleri ile çatışmayan bir kavramla bizim Müslümanlar olarak 8 / 12

çatışmamız da pek mantıklı değildir. Demek ki biz bu mantıkla buraya kadar olan bölümden yerli bir demokrasinin mümkün olduğu sonucunu çıkartıyoruz. Fakat bir şeyin mümkün olması bütün sorunları ortadan kaldırmıyor. Bu sefer de başka sıkıntılarla, başka risklerle karşılaşıyoruz. Birincisi yerli demokrasi kavramı her ne kadar İslami bir hale sokulsa da isimlendirmenin getirdiği bazı problemler ortaya çıkıyor. İslami bir demokrasinin demokrasi olmaktan çıkacağı şeklindeki ciddi bir itirazla karşı karşıya kalıyoruz ki ilk sorunu bu teşkil ediyor. İslam ın doğrularını ve üzerinde şer î hüküm bulunan meseleleri parlamentoda oylamaya izin vermeyen bir demokrasi elbette ki Batı dan bize aktarılmış şekliyle bir demokrasi olmayacaktır. Bu çeşit bir demokrasinin adı yerli demokrasi bile olsa, batılı insan ve onun bizdeki ruh ikizleri haklı olarak bunun demokrasi olmadığını söyleyeceklerdir. Neden haklı olarak dediğimi şöyle izah etmek isterim: Faraza bizdeki şeriat terimini batılılar alsa ve buna modern şeriat deseler, biz bunun bizdeki şeriat olduğunu söyleyebilir miyiz? Şu durumda bizim açımızdan yerli demokrasi mümkün olsa da bunun tam bir demokrasi olmayacağını da inkar etmememiz gerekir. İsimlendirmenin getirdiği sıkıntılardan bir diğeri ise İslam da olmadığını iddia ettiğimiz bir şeyin ismini kullanmanın getireceği sıkıntılardır. Mesela faiz kötü bir şeyse biz buna yerli faiz diyerek onu meşru kabul edebilir miyiz? Bu noktada konjonktürel bazı itirazların gelmesi kaçınılmazdır. Çünkü öyle dönemler vardır ki insanlar demokrasi dedikleri halde aslında başka şeyleri kastetmişlerdir. Bir şekilde takiyeye zorlanmışlardır. 9 / 12

Üçüncü olarak bir diğer sıkıntı da demokrasi gibi İslam da olmayan bir kavram ın ismini almamız, Batı karşısında bir çeşit aşağılık kompleksine girdiğimiz şeklinde yorumlanabilir. Kendine güvenen, özüne sahip çıkan ve Müslümanlıkla şereflenen bir milletin, Batı nın kavramlarıyla dönüştürülmekten rahatsızlık duyması normaldir. Kültürel ve tarihi köklerimize döndüğümüzde, hiçbir batılı kavrama ihtiyaç duymayacak kadar zengin bir medeniyetin mensubu olduğumuzun farkına varırız. Müslümanlar olarak hiçbir şekilde İslam a uymayan ve yakışmayan bir düşünceyi benimsemediğimiz gibi bize dayatılan İslam dışı kavramları da benimsemek durumunda değiliz. Kavram eksikliği yönünden sıkıntımız olduğunu iddia edenlerin, döneminin en büyük hukukçusu olan İmam-ı Azam Ebu Hanife yi ve diğer müçtehit imamları okumalarında fayda vardır. Buraya kadar olan bölümde yerli demokrasinin mümkün olduğunu ancak bunun isimlendirmeden kaynaklanan bazı sıkıntılarının olabileceğini tespit ettik. Ne gariptir ki bizdeki entelektüeller -isimlendirmeden kaynaklanan sıkıntılar olmakla birlikte- hiç olmazsa yerli demokrasiyi savunacaklarına batılı anlamda bir demokrasinin ideal olduğunu söylüyorlar. Oysa batılı anlamdaki bir demokrasinin seküler köklere dayandığı için İslamî olamayacağını, İslamî olmayan bir şeyin de ideal olamayacağını fark edemiyorlar. Batıdaki birtakım ideal uygulamaları tasvip etmek ayrı bir şeydir, batılı anlamda bir demokrasiyi savunmak ayrı bir şeydir. Bu ikisini de birbirine karıştırmamak gerekir. 10 / 12

Bizdeki entelektüeller bu konuda çok büyük bir çelişki içerisindeler. Sekülerizmi yerden yere vuruyorlar ama sekülerizmle aynı kültür köklerine bağlı olan demokrasiyi yüceltiyorlar. Demokrasinin Yüce Allah ı ahirete hapsetme ve dünya işlerine karıştırmama felsefesiyle yani sekülerizmle olan paralelliğini görmezden geliyorlar. Her ne kadar demokrasinin kökleri eski Yunan a dayansa da modern demokrasi aydınlanma felsefesinin bir ürünü olarak sekülerizm felsefesi ile birlikte karşımıza çıkmıştır. Şu durumda batılı anlamda demokrasi isteyen bir Müslüman farkında olmadan seküler bir dünya nizamı istiyor demektir. Batılı anlamda bir demokrasinin her şeyden önce kendisi bir tabudur. Onun merkezinde yer alan insan adeta onda putlaştırılmıştır. Bizim düşüncemizin merkezinde ise Rabbü l Alemin bulunmaktadır. Ve O bize yeryüzünde hiçbir şeyin dinden bağımsız olmadığını öğretir. Ki yeryüzündeki düzen Allah la barışık olmalıdır. Seküler bir felsefeye dayanan, insanın ilahlaştırıldığı bir anlayışla üretilen kavramın, Müslüman a hitap etmesi ise düşünülemez. Neticede Müslüman ın dünya görüşü insan merkezli değil Rab merkezli dir. Peygamberin sunduğu yaşam tarzında hayatın her boyutunu Rab kuşatır. Burada şunu hatırlatmakta fayda vardır ki batılı anlamdaki demokrasi insan merkezli bir demokrasi olsa da İslami olmadığı gibi insanî de değildir. Bu konuda yazar Nihat Genç in önemli bir tespiti vardır, şöyle der: Birileri tarihini bilmeden, kendi kardeşleşme kültürünün kurumlarını bilmeden Batı nın sosyal çatışma ve kardeş kanından süzülmüş demokrasi kültürüne sarılıp, işte ne güzel demokrasi, en güzel rejim bu diyebilir. (Karanlığa Okunan Ezanlar, s. 46) 11 / 12

Demokrasi dediğimiz kavram ve onun arkasındaki batı felsefesinin, bizim Rab merkezli Müslüman ca hayat algımızla uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bizde Rabb in düşüncenin merkezinde yer alması insanın değersizleştirilmesi anlamına gelmez. Şöyle ki Yunus Emre Ya ratılanı severiz, yaratandan ötürü derken, merkezine Yüce Allah ı koyan ancak insanı ve tüm mahlukatı da ihmal etmeyen İslam düşünce sistemini en güzel şekilde özetlemiştir. 12 / 12