BAŞBAKANLIK AİLE ARAŞTIRMA KURUMU BAŞKANLIĞI AİLE YAZILARI 6. Nüfûs ve Aile Planlaması. Derleyenler Beylü Dikeçligil Ahmet Çiğdem Belma Tokuroğlu



Benzer belgeler
İçindekiler. İndeks. İKTİSADÎ DÜŞÜNCE TARİHİ 1. Giriş 1-19

1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi

Ulusal Entegrasyon Plani: Ulusal Entegrasyon Entegrasyon siyasetinin motoru Plani: Entegrasyon siyasetinin motoru Ulusal Entegrasyon Plani:


MehMet Kaan Çalen, tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı yılında Trakya

34 NOLU SÖZLEŞME ÜCRETLİ İŞ BULMA BÜROLARININ KAPATILMASI HAKKINDA SÖZLEŞME

STANDART VE STANDARDİZASYON

TEŞKİLATLANMA VE KOLLEKTİF MÜZAKERE HAKKI PRENSİPLERİNİN UYGULANMASINA MÜTEALLİK SÖZLEŞME

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

İçindekiler GENEL PRENSİPLER. Birinci B ö l ü m : HUKUK NİZAMI :

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

KÖY İÇME SULARI HAKKINDA KANUN

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Eğitim Sosyolojisi. YAZAR Prof. Dr. Hikmet Yıldırım CELKAN

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS BİLGİ PAKETİ

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ STRATEJİK PLANI

626 Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan Kültür Anlaşmasının tasdiki hakkında Kanun

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn Sabahattin GÜLTEKİN 1

Kurumlar, Kurullar. Haldun DARICI *

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

İÇİNDEKİLER GİRİŞ 3 52

Türkiye: 1936 yılında maden istihsalâtımız umumiyet üzere artmıştır. Bu yılın istihsal adetlerini bir öncesi ile karşılaştıralım:

I. ULUSLARARASI SOSYAL VE EKONOMİK ARAŞTIRMALAR ÖĞRENCİ KONGRESİ

SANAYİLEŞEN TÜRKİYE NİN ENERJİ İHTİYACI VE YENİ BİR ARAŞTIRMA KURULUŞU: ELEKTRİK İŞLERİ ETÜD İDARESİ

MADDE 9 - YÖNETİM KURULUNUN SEÇİMİ, GÖREVLERİ, SÜRESİ VE YÖNETİM KURULU TOPLANTILARI

Dönem : 4 Topiant, : 3 MİLLET MECLİSİ S. Sayısı : 194'e 2 nci Ek

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

BRIC ÜLKELERİ VE TÜRKİYE FEYZULLAH ALTAY

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI

1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve Meskenlerin Haiz Olacakları Sağlık Şartlarına Ait Talimatta bu şartlarla ilgili hususlar belirtilmiştir.

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Bütçe Niçin Ek Ödenek İster?

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

Fatih Üniversitesi nde Optisyenlik ve Optometri Eğitim Çalışmaları

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

BÖLGE VE NÜFUSUN GENEL DURUMU. Doç.Dr.Tufan BAL

DR. BEŞİR KOÇ KALKINMA

Altın Ayarlı İslâmi Finans

Psİkolojİde Kavramların Değerİ ve Bİr Örnek Olarak Normalİn Ölçüsü ve Çeşİtlerİ. Osman Sezgİn Marmara Üniversitesi

KAPASİTE KAVRAMI ve KAPASİTE ÇEŞİTLERİ

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

NÜFUS POLİTİKALARI. Taylan BATMAN Yeşilpınar Mirioğlu ÇPL

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI. Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

3. Emek Piyasası. Grafik-3.1: İşsizlik Oranları (yüzde)

MEDYA. Uluslararası Arapça Yarışmaları BASIN RAPORU

Doğu ATEŞ ADRESE DAYALI NÜFUS KAYIT SİSTEMİ 2007 NÜFUS SAYIMI SONUÇLARI HAKKINDA İLK YORUMLAR

K A N A Y A N Y A R A K A R A B A Ğ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ AYAŞ MESLEK YÜKSEKOKULU ASG 109 SOSYAL GÜVENLİĞE GİRİŞ DERSİ. Öğretim Görevlisi Yusuf Can ÇALIŞIR

Nüfus ve Kalkınma İlişkisi: Türkiye (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında)

YENİ METİN Yönetim Kurulu Madde 8:

Yayın Değerlendirme / Book Reviews

NÜFUSUN GELİŞİMİ, DAĞILIŞI VE NİTELİKLERİ

Araştırma Notu 17/212

T.C. ANTALYA MÜFTÜLÜĞÜ Aile İrşad ve Rehberlik Bürosu HUZUR AİLEDE BAŞLAR AİLE HUZURU, KADINA ŞİDDET

Avrupalıların Müstakbel Bir AB Üyesi Olarak Türkiye ye Bakışları ve. Türkiye nin Avrupalılaşma Sorunları

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ Sanayi ve İş Dünyası İşbirliği Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSİMER) Yrd.Doç.Dr. Ethem TOKLU

İKTİSAT YÜKSEK LİSANS PROGRAM BİLGİLERİ

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU TÜZEL KİŞİLER İÇİN ŞİKÂYET BAŞVURU FORMU

Yaş Doğrulama Metotları

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar

Sistem Mühendisliği. Prof. Dr. Ferit Kemal Sönmez

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÎLE FEDERAL ALMANYA CUMHURİYETİ ARASINDA 16 ŞU BAT 1952 TARİHÎNDE ANKARA'DA AKDEDİLMİŞ OLAN TİCARET ANLAŞMASINA EK PROTOKOL

İktisat Tarihi II. 13 Nisan 2018

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ DOKTORA PROGRAMI DERS BİLGİ PAKETİ

GAR - GÖÇ ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ

21. Yüzy lda Yafll l k Yeni Bir ktisadi Güç

Birinci Bölüm : İşletme faaliyetlerinin muhtelif safhmları 1

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

TİCARÎ SIR, BANKA SIRRI VE MÜŞTERİ SIRRI HAKKINDA KANUN TASARISI

Sosyal Bilimler Enstitüsü. Beden Eğitimi ve Spor Öğretimi (Yüksek lisans,tezli) 1. Yarı Yıl

İktisat Tarihi I. 27 Ekim 2017

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR

Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi Fihristi

HER NEVİ MADEN OCAKLARINDA YERALTI İŞLERİNDE KADINLARIN ÇALIŞTIRILMAMASI HAKKINDA SÖZLEŞME

Hazırlayan. Ramazan ANĞAY. Bilimsel Araştırmanın Sınıflandırılması

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Jeopolitik POLS

Cuma İzmir Basın Gündemi. Edebiyattan sinemaya, sinemadan sosyolojiye Türkiye de sosyal bilimler

2008 YILI BAŞINDAN İTİBAREN UYGULANACAK ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİNİN USUL VE ESASLARI:

GİBİŞ 1 BİRİNCİ BÖLÜM : TİCARİ HESAP A. YÜZDE HESAPLARI 3

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Tarım alanlarının bölünmesi 50 bin kişiye sorulacak

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre

Âyette: İnsanın ancak çalışması vardır. [1]mûcibince;insanın önemi,ürettiği çalışması ile orantılıdır.

SEFERBERLİK VE SAVAŞ HALİNE İLİŞKİN HARP SANAYİİ FAALİYETLERİNİN YÜRÜTÜLMESİ HAKKINDA YÖNETMELİK

Transkript:

BAŞBAKANLIK AİLE ARAŞTIRMA KURUMU BAŞKANLIĞI AİLE YAZILARI 6 Nüfûs ve Aile Planlaması Derleyenler Beylü Dikeçligil Ahmet Çiğdem Belma Tokuroğlu 1991 Ankara

T.C. BAŞBAKANLIK AİLE ARAŞTIRMA KURUMU BAŞKANLIĞI Genel Yayın No : 5/6 Seri : Bilim Serisi ISBN : 975-19- 0428-5 Redaksiyon : Dr. C. Doğan, E. Ozensel, S. Güneş A.R. Kalaycı, E. Özdemir

SUNUŞ Yaşadığı coğrafyaların genişlik ve farklılığının verdiği bir imkânla, çeşitli sosyo-kültürel yapılarla yüz yüze gelmek ve bu vesile ile kendisini, tekrar tekrar test etmek imkânının bulan Türk toplumu; yirminci yüzyılda, iletişim araçlarının dünyayı küçülttüğü bu tarih diliminde yeni bir süreci yaşıyor. Tarihin çoğu devirlerinde her toplum, kültür ve dinle komplekssiz ilişki ve temas geliştirebilen bu toplumun, bu yeni süreci de sağlıklı sonuçlara ulaşmak bakımından bir şans olarak değerlendireceği kanaatindeyiz. Ne var ki, kültürü ve düşünceyi "sözlü ileşime" indirgeyen bir geleneğin günümüzde derinden hissedilen zaafının hâlâ mahkûmu bulunuyoruz. "Şifahî kültüre" ve geleneğe kendisini bu derece teslim eden bir toplumun ve aydının bilim hayatında sağlaması gereken birikim de o derece zor oluyor. Bu açıdan üretilmiş her bilgi, ortak bir havuzda zamanla kaybolup gidiyor. Üniversitelerimizin sosyal bilim dallarında görevli hocalar bilirler: Aynı alanda ve birbirlerinin tekrarı sayılabilecek yüksek lisans tezleri ve hatta doktora çalışmaları az değildir. Farklı üniversitelerimiz bile, çoğu zaman, biribirinin eşzamanlı faaliyetlerinden haberdar olamayabiliyorlar. Yüzyılımızın karakteristiğine aykırı düşen bu iletişimsizlik ve bilimsel bilginin ortak havuzlar oluşturamaması gerçeği, ülkemiz adına büyük zaman, enerji ve hatta maddî kaynak israfına yol açmaktadır. Bu gerçekleri göz önün bulunduran Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, bir toplumun indirgenebileceği en küçük ve temel sosyal kurum olan "aile" den yola çıkarak, ve bu temel birimin açılımlarıyla orantılı olarak, çeşitli sosyal bilim dallarıyla disiplinler arası faaliyetler bilginin, araştırma ve inceleme sonuçlarının, allernatif görüşlerin bir araya öncelikle biz ihtiyaç duyuyoruz. İhtiyacını duyduğumuz bu nevi gerçekleşiyor. Bu türden ortak ihtiyaçlar; ortak çalışmaları gerektirecek, mesaîleri birleştirmeyi zaruri hale getirecektir. Ne yazık ki ülkemizde, fen mühendislik bilimlerine karşılık, sosyal bilimlere ilişkin olarak geliştirilen araştırma projeleri teşvik ve destekten o nisbette mahrum bırakılmaktadır. Öteki bilim dallarına karşılık, sosyal

bilimlerin böylesi teşvik ve destek tedbirlerinin dışında tutulması, Türk sosyal bilim alanları arasındaki ilişki azlığı, kamu idarelerini, ihtiyacım duyduğu sağlıklı verilerden ve bilimin kendilerine sağlayacağı perspektiflerden yoksun kılarken, iç konjonktürün inişli çıkışlı atmosferinde onları kılavuzsuz da bırakabilmektedir. Bunun ötesinde, sosyal politikaların üretilmesi ve realize sırasında bu bilim çevrelerinin dışlandığı, görüşlerine müracaat edilmediği biçimindeki kanaatler de, bu kesitlerde derin moral kayıplarına ve fonksiyonsuzluk hislerine yol açmaktadır. Halbuki günümüzde araştırma faaliyetleri geniş ekip ve organizasyonları ve büyük maddî finansmanları gerektirir olmuştur. Bu arada sosyo-kültürel problemlerin yaygınlığı karşısında ortak teşhislere ve sonuçlara ulaşabilmek, kamu idarelerinin ihtiyacını derinden hissettiği sağlıklı veriler üretmek, realize edilebilir teklifler oluşturmak, disiplinler arası çalışmaları ve ortak projeleri zorunlu hale getiriyor. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu bu bakımdan, Türk sosyal bilim çevreleri ile icra arasında oluşturulacak sağlıklı ilişkilerin merkezinde yer almaktadır. Onun içindir ki kurumumuz, hem üretilmiş bilimsel bilginin derlenip tasnif edilmesi, hem de toplumun derinden yaşadığı yaygın problem alanlara yönelik her türlü araştırma projelerine açık bulunmaktadır. Bu anlamıyla Aile Araştırma Kurumu, ülkemizde boşluğu derinden hissedilen aile odaklı sosyal araştırmaların merkezi olmaya doğru gidiyor. Kurumda yapılan bilgi üretmeye yönelik çalışmalarla; ülkemizde bir yandan aileye ulaştıralan hizmetlerin envanteri çıkartılırken, bir yandan da elinizdeki çalışmada olduğu gibi, üniversitelerimizde gerçekleştirilen ve çoğunun aranılıp bulunması mümkün olmayan bu tür materyallerin derlenip tasnif edilmesi biçimindeki faaliyetler de eksiksiz devam etmektedir. Aile Yazıları 1928den bu yana üniversitelerin çeşitli bölümlerinde yayınlanmış, aileye ilişkin bilimsel makalelerin bütününün fişlenmesini, edersiniz ki otuz civarındaki üniversitenin özellikle -Dâr'ül Fünûn'un lağvından bu tara- bütün yayınlarının bu açıdan gözden geçirilerek tasnifi hem zaman, hem de ekip itibariyle kolay bir hadise olmasa gerektir. Bu anlamıyla büyük bir "külliyat" oluşturmaktadır. Yapılan çalışmanın bütün çevrelerce ilgiyle karşılanması, aranılıp sorulması, onun, aynı zamanda bütün sosyal bilim muhitlerinin kaynak kitapları araşma girdiğini göstermektedir. Dr. Necmettin TURİNAY Aile Araştırma Kurumu Başkanı

GİRİŞ Aile yazıları, yeni harflerin kabulünden günümüze kadar Türkiye'de çeşitli sosyal bilim dalları mensuplarının aile olgusu çerçevesinde yayınlamış bulundukları makaleleri derlemek suretiyle bu konuda bilimsel bilgi birikimine katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır. Aile Araştırma Kurumu ile birlikte aile konusunun Türkiye gündemine girmesi iki açıdan önem taşımaktadır. Birincisi, bütün fonksiyonlarına rağmen ülkemizde ekonomik boyutun arkasına itilmiş sosyo-kültürel boyutun öneminin anlaşılamaya başlanmış olmasıdır. İkinci husus ise, bütünüyla destek görmeyen sosyal araştırmalara aile bazında bile olsa bir Araştırma Kurumu aracılığı ile imkân açılmış olmasıdır. Birbirini tamamlayan bu iki hususun hangi yaklaşımda olursa olsun Türkiye gerçeğine yönelmiş olan sosyal bilimciler için önemli ipuçları taşıdığını da belirtmeden geçe-meyiz. Türkiye'nin değişme sürecinde, gelişmekte olan ülkelere sunulan kalkınma-ya da gelişme modelleri çerçevesinde iktisadi boyuta öncelik verilegelmiştir. Bu anlayışa paralel olarak sosyo-kültürel boyut, hatta ekonominin iç dinamikleri yani iktisadi zihniyetteki anlam dünyası bile neredeyse yok sayılagelmişîir. Toplumu anlamada, problemlerin teşhis ve çözümünde sayılar ve paralarla ifade edilebilen gerçekliğin maddi boyutu, sanki anahtar kelime olmuştur, oysa teorik ve metodolojik yaklaşımı ne olursa olsun ortak gerçeği, ekonomi, nüfus, din, dil ırk ve benzeri faktörlerden birine ağırlık vermenin sonuçta problemin teşhis ve çözümünü sağlamak şöyle dursun, yeni problemler doğuracağıdır. Batı toplumlarının maddî kültürünü büyük bir tutkuyla eşzamanlı olarak izlemeye çalışan, ancak, kognitif (bilişsel) kültür ile normatif (yazılı ve yazısız kurallar) kültürdeki değişmeleri geciken modalarla parça-bu-çuk takip eden toplumumuzda, sosyal bilimcinin görevi daha bir zor, sorumluluğu daha bir fazladır. Kültürün bu üç boyutuna eşzamanlı işleyiş kazandıracak ve böylece taklitten yaratıcılığa geçişi hızlandıracak araştırmalar, sosyla bilimcilerin gayretleriyle gerçekleşebilir. Güçlü ve sağlıklı olmak isteyen her toplum gibi Türk toplumu da varoluş şartlarını yeniden yaratmak, korumak ve geliştirmek zorundadır. Türk toplumu varolacaksa bu, kendi varoluş şartlarını her düzeyde yeniden üretmekten geçer. Türkiye'ye özgü farklı yaklaşımları içeren bir sosyal bilim geleceğinin kurulabilmesinin şartı da budur. Teorik ve metodolojik yaklaşımlarının şahsî ya da ideolojik sıkıntılar içinde boğulmasını istemeyen sosyal bilimciler arasında kurulacak bir ortam, bu üretimin temel şartlarından biri olarak görülmektedir. Şimdilik yedi cilde ulaşan bu derlemeler, Türk sosyal bilimcilerine hiç olmazsa aile konusunda tümüyle olmasa büe mevcut bilgi birikiminin büyük bir kısmım sergilemeyi amaçlamıştır. Bir araştırma; bilim dalı, konusu ve metodu ne olursa olsun fonksiyonunu, bilimsel bilgi birikim sürecindeki yeri ile tamamlar. Bir kültür de bilimsel bilgi özelliğini

taşıyorsa çoğalarak kuşaklara aktarılıyor demektir. Bilimde paradigma değişikliklerine yol açan sıçramalar bile eleştirel birikim sürecinde meydana gelir. Bu son cümlemizin bilimsel bilginin büyümesi konusunda Popper'ın "eleştirel birikim" ile Kuhn'un "sıçrama" kavramının sentezi olduğu açıktır. Ne var ki, bilimin gelişmesi konusundaki bu önermenin, ülkemizde olgusal karşılığına baktığımızda, gerçekleşmediğin görmekteyiz. Değil yeni bir paradigmanın yaratılması veya eleştirel diyalog, mevcut bilgi birikiminden bile yeterince haberdar olamayış sözkonusu-dur. Sosyo - kültürel yapımızı anlamaya yönelik bilimsel bilgi birikimini sağlayacak ve aktaracak akademik faaliyet müesseselerimiz, ferdi gayretlerle yaşatılmaya çahşıla-gelmiştir. Ekolleşmiş yaklaşımların bulunmayışı hiç de yadırgatıcı değildir. Ülkemizde özellikle sosyal bilimlerin seyir defterini, bilim sosyolojisine bırakarak bu ferdi gayretlerin, değil disiplinler arası, bir disiplin içinde bile eleştirel diyologu ve bilgi iletişimi kurmaya yetmediğini ifade edebiliriz. Önce sosyal bilimciler farklı yaklaşımların zaten mevcut olacağı gerçeğinin bilincine ve hoşgörüsüne sahip olmalı, sonra aralarında politika ve basının biçimlendirdiği prim kazandırmaya yönelik, şahsîleştirici ve yıkıcı eleştiri anlayışını aşan bilimsel eleştiri ortamını yaratacak seviyeli diyaloglar kurmalıdırlar ki, araştırma ve bulguların uygulanması, yani bilim ve politika arasında sağlıklı ilişkiler kurulabilsin. Ülkemizde her alanda süret-i haktan görünerek kendisinden başka herkesi kontol etme isteğinin demokratik anlayışın en büyük düşmanı olduğunun sergilenebilmesi, ancak kontrol yanılgısına düşmeden yapılacak doğrudan iletişim ortamı ile mümkündür. "Yaklaşımı ne olursa olsun farklılıklar arasındaki diyalogun çağdaş organizasyonu yaratacağı" gerçeğini bilmek ve söylenenin ötesinde gerçekleştirmeye çalışmak önemlidir. Bu derleme hazırlanırken birbirini tamamlayan iki hareket noktasından yola çıkılmıştır. Aile konusunda mevcut birikimin mümkün olduğu kadar toparlanmasına çalışırken, farklı sosyal bilim dalları ve farklı yaklaşımlara yer verilmesi esas alınmıştır. Sosyo - kültürel olgular dünyası, kısaca hayatın kendisi öylesine çok boyutlu bir içiçeliğe sahiptir ki, hem farklı sosyal bilim dallarının hem de bir sosyal bilim dalında çeşitli teorik açıklamaların varlığı kaçınılmaz olmuştur. Kişiler arasında en yakın ve yoğun ilişkiler ağı olan ailenin ise, disiplinler arasında özel bir konumu vardır. Aile hem bir kurum, hem de bir gruptur. Ailenin iç süreçleri öncelikle psikoloji; sosyal psikoloji, mikro sosyoloji, eğitim ve sağlık bilimleri, halk bilimi, sosyla antropoloji ve felsefenin alanına; dış süreçleri ise tarih, sosyoloji, siyaset bilimi, iktisat, sosyal antropoloji, eğitim ve sağlık bilimleri, sosyal psikoloji ve felsefenin alanına girer. Geniş bir zaman diliminde çeşitli sosyal bilim dalları ve farklı yaklaşımları kapsaması nedeniyle Aile Yazıları'nda derlemelerin alışılagelmiş düzeni kurulamadı. Bilindiği gibi derlemelerde genelikle iki yol izlenmektedir. Birincisinde, önceden belirlenmiş bir konu içinde birbirini tamamlayan iki yol izlenmektedir. Birincisinde, önceden belirlenmiş bir konu içinde birbirini tamamlayan alt basıklarla bir bütün oluşturulur. Bu hareket noktasından yola çıkıldığında ya bu çerçevedeki eserler toplanır ya

da araştırıcılar tarafından özel olarak derleme için yazılır. İkincisinde ise, alt başlıklar bir bütün oluşturmayacak ölçüde dağınık olduğu zaman iç düzen yazar soyadına göre kurulur. Objektif sırılama bu şekilde sağlanmaktadır. Aile Yazıları'nda ise, bu konudaki birikimin araşıtıncılara sunularak gündeme aktarılması amacıyla, önce makaleler gün ışığında çıkarıldı. Sonra eserler incelenirken ana başlıklar, tabiî akış içinde oluşturuldu. Belirli bir disiplin ve belirli bir yaklaşım esas anmadığı için her ciltteki makaleler arasında bütünsel bir organik bağın kurulması çıktıktan sonra, alışılagelmiş ikinci iç düzen olarak yazar soyadları sıralaması kulanılabilirdi. Ancak yazıların yayın tarihine göre kronolojik sıra tercih edildi. Böylece, hem yılların getirdiği birikim izlenebilecek, hem de yıllar arasındaki boşluklar zihinlerde bazı sorulara yol açabilecekti. Muhtemel sorulardan ilki derlemeyi zenginleştirici bir soru olabilir; "Acaba kronolojik sıralamadaki bu zaman aralığı bazı makalelerin gözden kaçmasından mı kaynaklandı? Bu tür bir sorunun cevabı bizleri açacaktır. İkinci soruyu ise, birincisi gibi formüle etmek imkânsızdır. Zira kişinin birikimi ve yaklaşımına göre oluşacak sorulardır. Türkiye'de sosyal bilimlerin gelişimi konusu sadece sosyal bilim tarihi değil, bilim sosyolojisi ya da bilim psikolojisi açısından yaklaşan sosyal bilimcilerin çeşitli hipotezlerini sınayıcı nitelikte sorular olarak olabildiği gibi henüz hipotez haline gelmemiş sezgisel ön tahmin (hunch) le-rin oluşmasına yol açacak sorular da olabilir. Şimdilik yedi cilde ulaşan ve belirli zaman diliminde yayını tamamlanacak olan Aile Yazıları'nın başlıklarını şöyle sıralayabiliriz. AİLE YAZILARI 1. TEMEL KAVRAMLAR, YAPI VE TARİHÎ SÜREÇ AİLE YAZILARI 2. KÜLTÜREL DEĞERLER VE SOSYAL DEĞİŞME AİLE YAZILARI 3. BİREY, KİŞİLİK VE TOPLUM AİLE YAZILARI 4. EVLİLİK KURUMU VE İLİŞKİLERİ AİLE YAZILARI 5. AİLE ve KADIN AİLE YAZILARI 6. NÜFUS ve AİLE PLANLAMASI AİLE YAZILARI 7. AİLE HAYATINI KUŞATAN İÇ ve DIŞ MEKANLAR Önceki paragrafın başında Aile Yazıları'nını yedi cilde ulaştığını ifade ederken şimdilik kaydını koymamazmın sebebi, başka konularda da mevcut birikimin sergilenmesine duyulan ihtiyaçtır. Sözgelimi "Aile ve Çocuk", "Aile ve Genç" gibi konulardaki makaleler derlenebilir. Aynı şekilde "Yurt Dışında İşçi Aileleri" konusunda telif ve tercüme makalelerden oluşan veya "Aile ve Hukuk" gibi önemli konuyu kapsa" yan başka ciltler de hazırlanabilir. Bütün bunlardan sözederken aile konusunda Türk Sosyal Bilimler Derneği'nin yayınlamış-bulunduğu derlemelerin önemine de işaret etmek gerekir. Derleme grubu olarak Ahmet Çiğdem ve Belma Tokuroğlu ile birlikte gerçekleştirdiğimiz ortak gayretlerin sonucu bu çalışma yedi cilde ulaşabilmiştir. Bu yorucu çalışmayı içten katılımları jle kolaylaştıran derleme grubuna teşekkür ederken, Ahmet Çiğdem'in konu başlıklarının oluşturulması bir yana, sayısız geliştirici katkılarını ifade etmeden geçemeyiz.

Yedi cildin belirlenmesinden sonra her cildin son oluşum safhasında AAK Araştırma Dairesi uzman yardımcıları da görev almıştır. Bu safhada koordinatör olarak görev yapan, yaymcılık tecrübesi ile birçok zorluğun aşılmasma yardımcı olan uzman yardımcısı ve Tuncay Önder'e "Aile Yazıları 6. Nüfus ve Aile Planlaması" kapsamında eksik kalan makaleleri tamamlama ve dizin çıkarma gibi sabır ve dikkat isteyen çalışmaları yürüten uzman yardımcısı Metin Toprak'a teşekkür ederiz. Ankara'da bulamadığımız makaleleri bize en kısa zamanda temin ederek gönderen meslekdaşlarımıza da teşekkür etmek istiyoruz. Doç. Dr. Ümid Meriç Yazan, İstanbul ve Ankara arasında mesafeyi kaldıran içten yardımlarını esirgemedi. E.Ü. Fen - Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü genç akademisyeni Neşe Özgen, İzmir'- deki çalışmaları derlemeye katılmasına yardımcı olarak arada köprü kurdu. Son olarak Aile Araştırma Kurumu Başkanı Dr. Necmettin Turinay ve Başkan Yardımcısı Mustafa Çetin Baydar'ın ilk andan beri verdikleri desteğin ve yazılarmı gönderen meslekdaşlarımızın yakın ilgisinin bizim için ne kadar değer taşıdığım ifade etmeyi görev sayarız. Doç. Dr. Beylü DİKEÇLİGİL Aile Araştırma Kurumu Araştırma Dairesi Başkanı

İÇİNDEKİLER Prof. Dr. Tahir Çağatay Prof. Dr. Halûk Cillov Prof. Dr. Nusret H. Fişek Dr. Yaşar Heperkan John Rumford Sebahattin Alpat Frederic C. Shorter Serum Timur Nuray Fincancıoğlu Bozkurt Güvenç Ferhunde Özbay Frederic C Shorter Doç. Dr. Hüseyin Atay Doç. Dr. Bozkurt Güvenç Prof. Dr. Ahmet El Sarabassy David Goldberg - Greer Litton Nüfus Sosyolojisi Meseleleri (1962) Aile Planlaması Eğiliminde Yeni Gelişmeler (1966) Türkiye'de Nüfus Araştırmaları (1968) Türkiye Nüfus Araştırmasının Metodu (1968) Türkiye'de Genel Nüfus Sayımlarında Elde Olunan Demografik Veriler (1968) Türkiye'de Doğurganlık, Ölüm Seviyeleri ve Nüfus Artışı (1968) Türkiye'de Rahim içi Araçları Kullanılan Demografik ve Sosyo - Ekonomik Özellikleri (1968) Etimesgut Sağlık Bölgesinde Deneysel Bir Aile Planlaması Programı (1968) Etimesgut Sağlık Bölgesinde Doğurganlık ve Aile Planlaması (1968) Kur'an ve Hadiste Aile Planlaması (1970) Türkiye'de Gebeliğin Önlenmesine İlişkin Gelenekler, Değerler ve Tutumlar (1970) Evlilik, Aile Planlaması ve İslamiyet (1970) Aile Planlaması: Gözlemler ve Açıklayıcı Bir Plan (1974)

Doç. Dr. S. Sevim Erel Baki Durmaz Prof. Dr. Hüsnü Kişnişçi Dr. Necdet Erenus Dr. Ziya Durmuş Dr. Şemsi Özdilek Prof. Dr. Orhan Göğüs Dr. Mümtaz Peker Belkıs Çağatay Prof. Dr. Nusret H. Fişek Mümtaz Peker Doç. Dr. Ersen İlcin Nuriye Ortaylı Aile Planlaması Yönünden Türkiye'de Konut Durumu ve Mesken Sağlık İlişkileri (1974) Aile Planlaması ve Toplum (1974) Türkiye'de Nüfus ve Aile Planlaması ile ilgili Faaliyetler (1974) Türkiye Aile Planlaması Sorunları (Dünü, Bugünü, Yarını) (1982) Aile Plânlaması ve Sağlık (1983) Aile Plânlaması Metodlarının Erkek Sağlığına Faydalar (1982) Erkekte Korunma Yöntemleri (1982) Planlı Dönemde Ekonomik Gelişme Nüfus Dinamikleri (1983) Aile Planlaması ve Gönüllü Kuruluşlar (1982) Türkiye'de Aile Planlaması Program Stratejisi (1986) Türkiye'de Gebeliği Önleyici Teknik Kullanımını Etkileyen Faktörler (1987) Aile Planlaması, Türkiye ve Diğer Ülkelerin Yaklaşımı (1988) Doğum Kontrolü'nün Hikayesi (1989)

NÜFUS SOSYOLOJİSİ MESELELERİ* Prof. Dr. Tahir ÇAĞATAY îçtimaî hayatın en eski çağlarından beri insan zihnini işgal edegelmekte olan meselelerin biri şüphesiz ki, nüfus meselesidir. Cemiyet hayatı çağ değiştirip mürekkepleştikçe nüfus meselesi uğraşmaları da genişlemek ve de-rinlemek üzere şekil değiştirmiştir. Zaten bütün içtimaî meselelerde olduğu gibi nüfus meselesinde de zaman ve mekân itibariyle fark gözetmiyen, genel anlamda şümullü kaideler vazetmek âdeta imkânsızdır. Bununla beraber zaman ve mekân şartlarını nazarı itibare almak suretiyle istifade edilmesi mümkün olan bir takım genel sorular da yok değildir. Meselâ, nüfus yapısı, nüfus durumu ve nüfus hareketi gibi umumi mâhiyetli meşelerin mevcudiyeti de inkâr edilemez. Gerçekten de her çağın, her ülke, bölge ve hatta her topluluğun hususiyetleri hesapta bulundurulmak suretiyle onun içinde bulunduğu durum ve problemlerini aydınlatacak şekilde tertiplenmiş nüfus bilgisi ve nüfus istatistiği vardır. Bu malzeme bir çok içtimaî, iktisadî meselelerin aydınlanması bakımından büyük önem taşır. Meselâ bir memleketin veya bölgenin nüfus kesafeti üzerindeki bilgi birçok içtimaî, iktisadî ve hatta siyasî meselelerin aydınlanması ve çözülmesi bakımından çok büyük rol oynar. Zaten içtimaî yapı ve iktisadî faaliyet hâdiselerinin nüfus meselesiyle bağlılığı çok sıkıdr. Onun için de bilhassa modern cemiyet hayatında nüfus ile bilâvasıta ve bilvasıta ilgili olan bütünmeseleler muntazaman tesbit ve takip edilir. Nüfus esasındaki bütün gelişme ve değişme hâdiseleri kemmi esasta rakamlarla ifâde edilir. Nüfus yapısıyla, nüfus durumu ve nüfus hareketiyle ilgili bütün malzemenin metodlu birşekilde toplanması, tasnif edilmesi ve kıymetlendirilmesi kendi âleminde muazzam bir iş sahası halini almıştır. Meselâ nüfus yapısını ilgilendiren malzeme arasında bilhassa yapının yaş ve cinsiyet esasındaki kuruluşunu gösteren kısım önem * Alındığı yer: Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Dergisi Cilt: 20, Sayı: 1/2, (Haziran 1962). ss. 75-117.

"AİLE YAZILARI - NÜFUS VE AİLE PLANLAMASI" taşır. Bunun gibi doğum, ölüm, evlenme, boşanma vesaire gibi yapının durumunu ilgilendiren olaylarla çeşitli şekillerde vukubulmakta olduğu görülen nüfus hareketi hâdiseleri üzerinde hassasiyetle durulmasını gerektiren nüfus meseleleridir. Böylece hazırlanan nüfus malzemesi çok sayıdaki ve çeşitli içtimaî, iktisadî ve hatta siyasî meselelerin çözümüne yarar. Onun için de nüfus meselesiyle uğraşma hâdiseleri çoktan sadece sayı meselesi olmaktan çıkmıştır. Bu kayıtla şüphesiz ki, esasında nüfus araştırmalarının en esaslı dayanağı olan nüfus istatistiğinin haiz olduğu önemi daraltmış ol-mıyacağız. Zaten nüfus istatistiğinin kendi aleminde kaydedegelmekte olduğu gelişme bu ciheti fazlasıyla izah etmektedir. Umumiyetle istatistik ve hususiyle nüfus istatistiği çoktan çeşitli içtimaî meselelerin en karanlık köşelerini aydınlatmak için en yararlı vasıta olmak yoluna girmiş bulunmaktadır. Bir memleketin, bir cemiyetin nüfus meselesiyle uğraşılırken bilhassa nüfus kesafeti hâdisesi üzerinde önemle durulur. Çünkü bu mesele cemiyet hayatında çok büyük içtimaî, harsî ve iktisadî meselelerin gelişmesinde önemli rol oynar. Nüfus kesafeti meselesi ele alındığında birbirinden çok farklı çeşitli kesafet ölçümü kullanıldığı görülmektedir. Tabiatiyle en çok rastlanan çeşit bahis konusu olan mekân parçasının kilometre karesine isabet eden nüfus sayısını gösteren aritmetik kesafet ölçüsüdür. Bu usuldeki kesafet tesbiti meselesinde bahis konusu olan bölgenin iktisaden istifade edilen veya edilmesi mümkün olan kısmıyla istifadesi imkânsız durumda olan kısımları tefrik edilmemektedir. Bu çeşit ölçme sonucunu en bariz şekilde gösteren örnekler Mısır ve Orta Asya sayılabiliyor. Meselâ Mısır'da memleketin sınırları içinde kalan bütün arazi birlikte alındığında kilometre kareye ancak 17 nüfus isabet etmektedir. Halbuki sahrayî kısım nazarı iti-bare alınmadan sadece iktisaden istismarı mümkün olan kısım üzerinde işlendiğinde kesafet 400'ün üstüne çıkıyor. Aynı hâli Orta Asya'da ve yeryüzünün buna benzer karakter gösteren diğer kısımlarında da müşahade etmek mümkündür. Bu hususu nazarı itibare alan bazı nazariyeciler bahis konusu olan bölgenin agrar ekonomik karakterini nazarı itibara alan "fizyolo-ik" vasfını verdikleri bir kesafet ölçme usulü tatbik etmektedirler. Bundan başka da "ziraî nüfus kesafeti" adı verilen bir ölçü tatbikatı daha vardır. Bazı kimseler çok daha ileri giderek nüfus kesafeti meselesi ve onunla ilgili diğer problemlerin mütalaasında ve çözülmesinde umumiyetle bahis konusu olan memleket veya bölgenin iktisadî ve harsî kuruluş ve faaliyet tarzının

NÜFUS SOSYOLOJİSİ MESELELERİ nazarı itibare alınması gerektiği fikrini savunmaktadırlar ki, en sağlam bir görüş tarzı da bu olsa gerek. Aritmetik kesafet ölçüsü tatbik etmek suretiyle elde edilen nüfus kesafetinde coğrafî mekân sathının tamamı bahis konusu olduğu halde fizyolojik kesafet ölçüsü tatbikatında sadece istifade ve istismar edilen saha nazarı itibare almıyor. Ziraî nüfus kesafeti ölçüsü tatbikatında ise sadece ziraatçi nüfus ziraî bakımdan istifade ve istismar edilen sahaya nisbet edilir. Aritmetik ölçü tatbikatına göre meselâ Almanya'nın nüfus kesafati 1825'te 52,7'dir. 1925'te ise 134,2'ye yükseliyor. Aynı bölgenin (Batı Almanya kısmına taalluk etmek üzere 1957'deki nüfus kesafeti 207,6'dır. Aynı aritmetik ölçü tatbikatıyla diğer bazı memleketler nazarı itibare alınırsa, meselâ 1937 sıralarında îtalya - 138,7; Belçika - 275,9; Hollanda - 249,2; İngiltere - 192,2;; Japonya - 179,4; Polonya - 87,1; İsveç - 46,7; Brezilya - 5,9 kesafet rakkamını veriyor. 1955 yılının nüfus durumunu nazarı itibare aldığımızda memleketimizdeki nüfus kesafeti 31'dir. Diğer iki çeşit kesafet ölçüsü tatbikatında memleketlerin ortaya koyacağı kesafet rakkamları büsbütün başka manzara arzeder. Meselâ, fizyolojik nüfus kesafeti ölçüsü tatbik edildiğinde Japonya 999, İngiltere 800, Hollanda 802, Belçika 607, İtalya 307, Brezilya 639 rakkamlarını veriyorlar. Ziraî kesafet ölçüsü tatbikatında ise yine başka türlü bir manzara ile karşı karşıya bulunuyoruz. Meselâ İngiltere 19, Hollanda 71, Batı Almanya 48, İsveç 40,6 rakkamlarıyla temayüz ediyorlar. Bilhassa bu son ziraî kesafet ölçüsü tatbikatında elde edilen rakkamlar aynı zamanda ait oldukları toplulukların iktisadî faaliyet alanındaki durumlarını çok vazıh bir şekilde ifâde ederler. Bir memleket veya bölgenin nüfus meselesi ele alındığında nazarı itibare alınması zaruri olan cihetlerin biri bu bölgenin nüfus meselesinin merkezî sıkletini üzerinde toplayan yer veya bölgenin tayini işidir. Zaten merkezî sıklet meselesi iktisadî, harsî, teknik ve hatta geopolitik durumda vukubula-cak değişmelerle bağlılıkta yer değiştirebilecek durumdadır. Meselâ memleketimizde sıklet merkezi rolünü uzun asırlardan beri gerekli bütün evsafı üzerinde toplamış olan İstanbul ve Marmara havzası oynayagelmektediıv Birçok faktörlerin kolay kolay değişecek mâhiyette olmayışları sayesinde bu hususta bugün ve yarın için esaslı bir değişiklik beklemenin doğrı olmı-yacağı yanında bazı iç ve dış iktisadî ve içtimaî münasebat gelişmelerinin te-

"AİLE YAZILARI - NÜFUS VE AİLE PLANLAMASI siriyle bir taraftan Çukurova diğer taraftan Ege Bölgesi istkametinde bazı kısmî ağışmaların vukubulmakta olduğu da kolayca müşahade edilebiliyor. Tabiatiyle bu gelişmenin ne nisbette derinleşip genişleme kabiliyeti ibraz edebileceği ve Boğazlar-İstanbul bölgesinin durumunu ne derecede müteessir edecek durum kazanacağı hususunda şimdiden sarih bir hükme varmak çok güçtür. Dünyanın diğer kısımlarında da böyle haller devamlı' olarak müşahade edilegelmektedir. Meselâ Almanya'da 1810 ile 1910 arasında sıklet merkezi Prusya Krallığı ve bilhassa Berlin çevresine tekasüf etmişken bu sonuncu tarihi takip eden devrede garp istikametinde bir ağışma gelişmesi müşahade edilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri bölgesinde bu husus tâ 1790 yılından bu yana boyna garp kıyıları istikametinde gelişmeler kaydetmiştir. Burada bugün bölgeler arası bazı ağışma halleri müşahade ediliyorsa da onların esası tâdil edebilecek mâhiyet kazanıp kazanmıyacağı hususunda bugün için bir şey söylenemez. Nüfus artmasıyla beslenme imkânlarının gelişmesi arasında nisbet kurma esaslarını aramak tâ eskidenberi insanları çok meşgul eden meselelerin biridir. Şurası da bir gerçektir ki, karşılaşılan bütün zorluklara rağmen insan topluluklarının nüfus gelişmesiyle beslenme işinin gelişmesi arasındaki muvazene şu veya bu şekilde yaradılmıştır. Bu muvazenenin teessüsünde insanlar arası hâdiselerin yanı başında bir takım tabiat hadiseleri de yer almaktadır. İşte bu hadiseler ve tesirlerin izlenmesi nüfus meseleleriyle bağlılıkta insan zihnini en çok meşgul eden problemler arasında bulunmaktadır. İnsanî içtimaî hayatın, en eski çağlarından beri malûm olan nüfus artması ve beslenme imkânları arasında bir muvazenenin tesisine hizmet eden unsurlar arasında çeşitli tabiî ve içtimaî mâhiyetli âfetler bulunmaktadır. Çeşitli kitlevî ölüm hâdiseleri bu cümleden olarak hatırlanabilir. Bu şekilde imha edici hâdiselerin tabiî mahiyetlisi (hastalıklar) yanında içtimaî mâhiyetli olanları (harp ve diğer çeşitli katliam hâdiseleri) de vardır. Doğumun önlenmesi, çocuk düşürmesi, çocukların, yaşlıların, sakatların veya ölen erkeklerin karılarının öldürülmesi gibi haller dünyanın türlü kısımlarında bir içtimaî gelenek halinde uzun asırlar yaşatılmış hâdiselerdir. Bahis konusu olan bütün meselelerle nüfus meselesinin gelişimi ile ilgili faktörler muvazi tutulduğunda ancak nüfus hadiselerinin lâyıkiyle aydınlatılması mümkün olacaktır. Tarihî veya aktüel anlamda bir cemiyetin iktisadî, içtimaî strüktürü ince-

NÜFUS SOSYOLOJİSİ MESELELERİ lenmek istendiğinde umumî kuruluşun, yapının her hangi bir noktasından hareket edilir. Bu hareket noktası ittihaz edilen kısmın meseleler kompleksinden her hangi bir gerçekler grubu ele alınır. Bu suretle başlıyan inceleme yavaş yavaş toplum kuruluşu ve hayatının bütün kollarına yayüır. Bu iş yapılırken baş vurulacak vasıtaların en önemlilerinden biri şüphesiz ki, istatistiktir. Bilhassa nüfus problemi ile ilgili istatistikler içtimaî yapının bütün hususiyetlerini aydınlatmak bakımından büyük önem taşırlar. Bu husus aktüel içtimaî hayat problemleriyle ilgili olduğunda böyle olacağı gibi tarihî mâhiyet kazanmış olan problemler için de aynıdır. Fakat çok büyük farklılık gösteren ölçülerin karıştırılmaması gerektiği de hiç bir suretle unutulmamalıdır. Tabiatiyle muasır ölçü ve hükümleri mazinin hâdiselerine veyahut bunun tam aksine olarak mazinin ölçü ve hükümlerini aktüel duruma tatbik etmiye kalkışmak hiç bir suretle doğru sonuca götüremez. Aynen bunun gibi muasır olaylardan tabiî mekânî veya harsî, içtimaî esasta farklı olan yapıların durumu da dikkat nazarından uzak tutulmamalıdır. Onun için de istatistik idareleri tarafından görülen iş cemiyet hayatının kaydetmekte olduğu gelişme ve mürekkepleşme hadisesiyle mütenasip bir şekilde gelişme kaydetmektedir. Bunun istatistik esasındaki faaliyeti sadece kanti-te esasındaki soruları cevaplandırmıya yarar şekilde değil, daha ziyade nüfus meselesiyle ilgili olduğu kabul edilen iktisadî, içtimaî, harsî ve siyasî mâ-hiyetli bütün soruları aydınlatmaya medar olacak istikamette geliştirilmektedir. Bu tandans bugün dünyanın her tarafında az çok müşahade edilmekte olmakla beraber en ileri durumda olan memleketlerde bile bu hedefe varılmış olduğu iddia edilemez. Zaten devamlı bir surette değişmeler geçirmekte olan hayat sahnesi hâdiseleri etrafında bu gayenin son hedef olarak elde edilmesi düşünülemez. Sadece mevcut şartların devamı müddetince hedefi teşkil eden noktaya yaklaşılması bahis konusu olabilir. Şartların değişmesiyle hedefin mahiyeti, onunla aradaki mesafe ve hatta ulaşmanın vasıtaları bile değişebiliyor. Nüfus meselesi ve bununla ilgili tedbirler etrafında düşünülürken umumiyetle içtimaî ve iktisadî gelişmenin sıkıdan sıkıya bağlı bulunduğu nüfus ve onun kesafeti meselesinin hiç bir suretle gözden kaçırılmaması gerektir. İktisadî ve içtimaî hayat nizamı merhalelerini gerektirdiği kemmi ve keyfi gelişme durumu büyük önem taşır. Zaten bu mefhumlar arasında çok kuvvetli bir bağlanış vardır. Umumiyetle alındığında nüfus kesafeti ile iktisadî hayat ve faaliyet strüktürü arasında çok ağır basan bir bağlanış vardır ki,

"AİLE YAZILARI - NÜFUS VE AİLE PLANLAMASI bu cihet her zaman ilmin nazarı dikkatini üzerine çekegelmektedir. Gerçekten de agrar karakterli iktisadî strüktürü olan bir cemiyetteki nüfus kesafeti durumu ve bu alanda vukua gelecek değişmeler sınaî strüktürlü bir cemiyetteki durumdan büsbütün başkadır. Zaten bu iki strüktür çeşidinin umumiyetle nüfus situasyonu ile bağlılığı durumu da oldukça büyük farklılık ibraz etmektedir. Nüfus meselesinin içtimaî veçhesine yukarıda da işaret edildiği gibi her içtimaî nizamın yarattığı içtimaî bünye ve yönelttiği cemiyet hayatının kendi hususiyetine uygun bir nüfus meselesi vardır. Zamandan zamana değişiklik gösteren içtimaî nizam ve onun yarattığı içtimaî bünye mekân şartlarıyla bağlılıkta bir takım hususiyetler gösterirler. Zaten bu gelişmenin tesiri altındadır ki, nüfus meselesinin sadece kemmiyet meselesi olarak ilgi çekmesi görüşü terkedilmiştir. Vakaa, nüfus araştırmalarına bir nevi keyfiyet unsuru katılması hâdisesi oldukça eskidir. Bununla beraber onun tam manâsıyla içtimaî araştırmanın bütün soru çeşitlerine cevap arar şekline girmesi içtimaî ilgilerle muvazi olarak yürümekte ve gelişmektedir. Zaten cemiyetin yapısı hayat ve hayatiyeti vetiresinin tahlilile uğraşmak esas itibariyle sosyolojinin vazifesidir. Bu anlamda bir içtimaî yapının tahlili bahis konusu edilirken bilhassa onun nüfus hususiyetleri önem kazanır. Nüfusun yaş, cinsiyet, iş meslekî vazife vesaire esasındaki kısımlara dağılışı yapının kuruluş ve hayatiyet esasındaki durumunu aydınlatmıya yarar. Kast, meslekî zümreler birliği veya sınıf esasında kurulmuş olan cemiyet yapılarının ayrı ayrı hususiyet ibraz ettikleri çoktan bilinen şeyler olduğu gibi bunlardan her hangi birine dayanan çeşitli yapılardan her birinin diğerinden ayrıldığı noktaları, kuruluş esasındaki tahlili derinleştirip genişlettikçe bütün vuzuhile belirecektir. Bilhassa garp memleketlerinde başlayıp nüfusunu yer yüzünün her tarafına yaymakta olan kapitalist içtimaî nizam sınfî tabakalaşma esasına dayanmaktadır. Bu tip cemiyette tabakalar arası hareketlilik hâli en önemli hususiyeti vermektedir. Nizam, tabakalar arası sınırı koruyan her hangi cinsten bir norm tanımadığı için hiç bir tabakanın ve mensuplarının durumu sabit değildir. Bugün bir tabakada bulunan bir fert veya zümre yarın gerekli şartlan elde ettiği veya kaybettiği takdirde daha yukarı veya daha aşağı tabakada yer alabilir. Bugünkü cemiyet hayatının kaynayan bir laboratuar tenceresi durumunu arzetmesi de bundan doğmaktadır. Bu durum cemiyetten cemiyete, hatta mahalden mahalle değişik olabiliyor. Onun için her cemiyetin, her topluluğun ve hatta her hangi cinsten esaslı bir hususiyet

NÜFUS SOSYOLOJİSİ MESELELERİ gösteren kısımların durumu ayrıca aydınlatılmalıdır. İşte burada aranan vuzuha ulaşmak hususunda en esaslı yardımcılık rolünü yine istatistik ilmi ve onun ortaya koyduğu rakkamlar oynamaktadır. Nüfus istatistiği tabaka, meslek ve çeşitli diğer zümreleşmeler esasındaki tesbitleriyle birçok içtimaî ve iktisadî mâhiyetteki soruları aydınlatmakta ve düğümleri çözmektedir. Garbî Avrupa kapitalist memleketlerinin nüfus gelişmesi hâdisesi iktisadî faaliyet ve içtimaî hayat nizamı gelişmesiyle bağlı olarak ele alındığında 18'inci asır başlarına kadarki durum, 18'nci asır başından 19'uncu asrın ortalarına kadar süren çağ ve ondan sonraki devre olmak üzere üç merhalede mütelea edilebilir. Birinci merhalede doğum ve ölüm nisbetlerinin yüksekliği, nüfus artmasını engelliyen faktörlerin çokluğu yüzünden nüfus artması oldukça zayıftır. İkinci merhalede doğum sayısı artıyor ölüm nisbeti düşüyor. Aynı zamanda nüfus artmasını engelleyen tabiî ve içtimaî faktörler de azalıyor. Bu sayede nüfus artması süratle gelişiyor. Üçüncü merhalede ise bütün garp memleketlerine şamil olmak üzere doğum ve ölüm nis-betleri azalıyor ve bu sayede nüfus bir nevi istikrarlılık ve durgunluk çağına giriyor. Kapitalist garp memleketleri zümresi dışında kalan ülkeler ve şark memleketlerinde ise yukarıda kaydedilen merhalelerden kısmen birincisinin kısmen de ikincisinin bugün bile devam etmekte olduğu müşahede ediliyor. Türlü memleketlerin çeşitli yönlerden hazırlanan istatistik rakkamlarmın mukayesesinden bunlar arasında içtimaî, iktisadî ve hatta siyasî bakımdan müşahade edilen farklı durumların izahına yarar deliller elde ediliyor. Hatta birçok iktisadî, harsî ve siyasî mâhiyetli iddiaların tem ellen dirilmesi hususunda da istatistik malzemeleri çok büyük rol oynuyor. Yalnız istatistik rakkamlarm tesbiti ve kullanılması hususunda çok dikkatli ve ihtiyatlı olmanın gerektiği de hiç bir suretle unutulmamalıdır. İstatistik rakkamlarmın ve bilhassa yüzdeler arasındaki mukayese kullanmalarının birçok hususlarda kolaylıkla propaganda vasıtası haline getirilebilecek durumda olduğu da fiili hâdiselerle görülmektedir. Zaten nüfus meselesi içtimaî düşünüş alanında çok çeşitli şekillere giren bir gelişme tarihi kaydedegeîmektedir. Bazen müsbet, bazan de menfi görüş zaviyesinden kıymetlendirme ön plâna geçiyor. Bilhassa nüfus artışının bazan terviç edildiği bazan da engellendiği görülüyor. Nazariyeler bu iki kutup arasında mekik dokuduğu gibi nüfus meselesiyle ilgili aksiyon âle-

"AİLE YAZILARI -.NÜFUS VE AİLE PLANLAMASI" minde de bu iki zıt hedefin nöbetleşe ön plânı işgal ettiği görülmektedir. Vaktiyle İngiltere'de papaz Malthus'un ortaya koyduğu ve zamanının fikrî gelişmesinde çok büyük rol oynayan nazariyesinin bir benzeri bugün tekrar ortaya çıkmış bulunmaktadır. Nüfus artışının murakabe edilmesini, engellenmesini zaruri telâkki eden görüşler dünya efkârı umumiyeyesini ciddî bir şekilde meşgul etmekte olduğu gibi bazı memleketlerin nüfus artışını frenleme tedbirlerine başvurmasıyla aksiyon sahasına bile girmiş olduğu söylenebilir. îşte Birleşmiş Millerler'in tarım ve gıda teşkilâtı (F.A.O.)'nun müdür yardımcısı Norman Wright'in son günlerde (Eylül 1962) Londra'da dünyadaki nüfus artışıyla beslenme durumu üzerine söyledikleri. Bu salahiyetli zatın ifadesine göre; bugün bile yarısından fazlası açlık ve gıda kifayetsizliği gibi zorluklara mâruz bulunan dünya nüfusu 1980'de 4 milyarı, asrın sonunda ise 6 milyarı boyluyacaktır. İstihsal işlerinde modern ilim ve teknik metodların tam tatbiki yoluyla ancak bu müşkülâtın kısmen olsun önlenmesi mümkün olacaktır. Bugün içinde bulunduğu güçlükleri yenmek ve ilerisi için hazırlamak hususunda ileri durumdaki memleketlerin geri kalmış memleketler ve milletlere her hususta yardım etmeleri gerektir. 1962 yılının son ayında Birleşmiş Milletler Umumî toplantısında aynı meselenin müzakere edildiği ve nüfus kontrolü taraftan ve aleyhtarı görüşü temsil eden devlet temsilcileri arasında münakaşalar cereyan ettiği görülmektedir. Bu görüşün ucu bugün bize kadar gelmiş bulunmaktadır. Ziraatçılarımız çevresinde ziraî istihsal durumunun nüfus artışım karşılryamadığı nazariyesi belirmiş olduğu gibi doktorlarımız çevresinde doğum kontrolünün zaruri olduğu görüşü yer kazanmaya başlamıştır. Bir kısım doktorlarımız tarafından senelerdenberi temsil edilegelmekte olan doğumların kontrolü ve bunun için gerekli mevzuat değişikliklerinin yapılması hakkındaki noktai nazar yüksek plânlama kurulunda görüşülmüş ve bu hususta bir takım kararlara varılmış olduğu da anlaşılmaktadır. Mesele dikkatle nazarı itibara alınacak olursa nüfus meselesiyle ilgili görüşlerin ayrı ayrı karakterde olan üç membadan beslenerek ortaya çıkmakta olduğu kolayca müşahade edilecektir. Bu kaynaklardan biri umumî dünya durumuna şâmil cihan ekonomisi ve beslenmesi alanından gelmektedir. İkincisi ise ekonomik hayat ve faaliyetlerini geliştirmiş ve sağlam teşkilâtlanma mecrasına sokabilmiş olan ileri memleketlerin nüfus meselesiyle ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Üçüncü kaynak ise ekonomik faaliyet ve içti-

NÜFUS SOSYOLOJİSİ MESELELERİ maî teşkilâtlanmalarını zamanın gerektirmelerine uygulamasında geç kalmış olan memleketlerin durumunda görülen mahallî mâhiyetteki nüfus gelişmesi ve beslenme imkânları arasındaki nisbet bozukluğundan beslenmektedir. Onun için bu üç kaynaklı problemleri aynı çatı altına almak çok büyük güçlükler doğuracak mâhiyettedir. Çünkü bunlardan ilk ikisi dünya çapındaki gelişme meselelerine dayanmakta olduğu halde üçüncüsü mahallî mâhiyetli zorluklardan doğmaktadır. Bilhassa bu sonunculara ekseriyetle muasır fen ve tekniğin icaplarına uygun istikametteki gelişmesine henüz başlıyamamış olan cemiyet bünyeleri girmektedir. Gerçekten de buralarda her hangi bir iktisadî faaliyet alanında bugünkü fennin, tekniğin bahşetmekte olduğu imkânlardan lâyıkıyla istifade edebilecek duruma ulaşılmış olduğu iddia edilemez. Bırakalım buralardaki henüz başlamak üzere olan sınaî iktisadî faaliyet alanını bir tarafa, ziraî faaliyet alanında bile tabiî çevrelerini, ellerinde bulundurdukları çeşitli enerji kaynaklarını lâyıkıyla istifade ve istismar edebilecek duruma ulaşılmış olduğu iddia edilemez. Şu halde buralarda bu alanda bile dünya kadar iş fennî bilgi ve teknik teçhizatıyla birlikte bu bölgelerin sakinlerini beklemektedir. Bunun dışında da her türlü iktisadî faaliyet ve içtimaî teşkilâtlanma gelişmesinde her türlü vasıtanın üstünde olan insan unsuru ve enerjisinin zarurî olduğunu iktisadî ve ziraî faaliyetin gelişmesinde muayyen nüfus kesafeti meselesinin haiz olduğu hayatî önemi hiç bir suretle gözden uzak tutmamak gerektir. Binaenaleyh nüfus meselesini mevcut istihsal durumuna bağlamaktansa kalkınma teşebbüslerini kalkınmanın esas faktörlerinden biri olan nüfus meselesinin gerektirmelerine uygun bir duruma yükseltmek yolunu aramak daha uygun bir yol olsa gerek. Buralarda içtimaî hayatın her kolunda ve o cümleden iktisadî ve ziraî faaliyet kolunda vazife almış olan ilim, fen ve teknik adamlarının içinde bulundukları faaliyet alanını ilim, fen ve tekniğin bahşetmekte olduğu imkânları azamî ölçüde istifade etmeyi mümkün kılacak seviyeye yükseltme yolunda gayret sarfetmeleri, cemiyetin ve idarecilerinin bu ağır vazifeyi başarmak hususunda ilim ve meslek adamlarını takviye edecek bir hareket hattı takip etmeleri, başka bir deyimle ilim ve mesleğin bütün içtimaî meselelerin çözümünde mesuliyetini yüklenmesi ve selâhiyetini kullanması yolunda gidilmesi en doğru ve sağlam tutum olsa gerek. İstihdaf edilen bir içtimaî ve iktisadî kalkınma gayesine ulaşmanın en doğru yolu tabiî ve içtimaî çevrenin bahşetmekte olduğu bütün servet yaratma imkânlarını azamî ölçüde istismar etmesini bilmek ve başarmak ile bir-