Benzer belgeler
TÜRKİYE İNŞAAT MALZEMESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ EKONOMİ DEĞERLENDİRME RAPORU

TÜRKİYE İNŞAAT MALZEMESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ EKONOMİ DEĞERLENDİRME RAPORU

öncesinde, piyasaları gerdi; dolar-tl kuru 16 Aralık Cuma günü 2,33 TL'nin üstünü gördü.

GÜNLÜK BÜLTEN 04 Nisan 2014

Ekonomi Bülteni. 5 Haziran 2017, Sayı: 23. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 3 Temmuz 2017, Sayı: 27. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 08 Haziran 2015, Sayı: 14. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekim. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

06 Temmuz 10 Temmuz 2015

Ekonomi Bülteni. 10 Ağustos 2015, Sayı: 22. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

FED FAİZ KARARINDA SÜRPRİZ YAPABİLİR Mİ?...

Ekonomi Bülteni. 12 Ocak 2015, Sayı: 02. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

SABAH BÜLTENİ. Destek FX Piyasa Gözlemi. 4 Eylül :00 GENEL GÜN ÖZETİ. AMB politika faizini açıkladı

Ekonomi Bülteni. 7 Ağustos 2017, Sayı: 32. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

01 Haziran - 05 Haziran 2015

Ekonomi Bülteni. 14 Aralık 2015, Sayı: 39. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 17 Ekim 2016, Sayı: 40. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

7 Kasım Yoğun Veri Akışının Olduğu Bir Haftayı Geride Bırakıyoruz. Haftalık Ekonomik Takvim

Ekonomi Bülteni. 10 Ekim 2016, Sayı: 39. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 17 Ağustos 2015, Sayı: 23. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

08 Haziran - 12 Haziran 2015

Abdi İpekçi Caddesi No : 57, Reasürans Han, E Blok 7.Kat Harbiye İstanbul Tel : +90 (212)

Teknik Bülten. 29 Şubat 2016 Pazartesi

Ekonomi Bülteni. 27 Temmuz 2015, Sayı: 20. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 15 Haziran 2015, Sayı: 15. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Gündem Türkiye 7,50% İngiltere 0,50% Amerika 0,25% İsviçre -0,75% Euro Bölgesi 0,05% Japonya < 0.10%

Ekonomi Bülteni. 5 Aralık 2016, Sayı: 47. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 27 Mart 2017, Sayı: 13. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Yurtiçi Piyasalarda Haftalık Görünüm (5-9 Ocak 2015)

Ekonomi Bülteni. 8 Mayıs 2017, Sayı: 19. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

GÜNE BAŞLARKEN 31 Ağustos 2009

Ekonomi Bülteni. 8 Ağustos 2016, Sayı: 31. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Abdi İpekçi Caddesi No : 57, Reasürans Han, E Blok 7.Kat Harbiye İstanbul Tel : +90 (212)

Teknik Bülten. 17 Ekim 2016 Pazartesi

Yerel Fed Başkanlarının Açıklamaları ve ABD TÜFE Verisi Fiyatlamalar Açısında Önemli Olabilir

GÜNLÜK BÜLTEN 20 Temmuz 2015

Ekonomi Bülteni. 29 Ağustos 2016, Sayı: 34. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

FOREKS GÜNLÜK BÜLTEN İÇİNDEKİLER

Esentepe Mah. Ali Kaya Sok. Polat Plaza A Blok No: 1A/52 Kat 4 Şişli / İstanbul Tel: (0212)

ING EMEKLİLİK A.Ş. KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI STANDART EMEKLİLİK YATIRIM FONU 6 AYLIK RAPOR

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Bugün, Yurtiçi Piyasalar Enflasyonla Topyekün Mücadele Programına Odaklandı

ABD Case Shiller ulusal konut fiyat endeksi Temmuz'da %4.7 yükseldi. GBPUSD

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum. Piyasalarda Bugün Ne Oldu? BRENT PETROL ALTIN USDTRY GBPUSD EURUSD

Haftalık Ekonomik Takvim

Günlük Bülten 17 Mart 2014

Ekonomi Bülteni. 21 Kasım 2016, Sayı: 45. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 13 Nisan 2015, Sayı: 12. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 7 Kasım 2016, Sayı: 43. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

7.36% 2.9% 17.9% 9.7% % Temmuz 18 Nisan 18 Temmuz 18 Ağustos 18

Teknik Bülten 02 Şubat 2017 Perşembe

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Ekonomi Bülteni. 6 Şubat 2017, Sayı: 6. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 03 Ağustos 2015, Sayı: 21. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

GÜNLÜK BÜLTEN 20 Haziran 2014

FOREKS GÜNLÜK BÜLTEN İÇİNDEKİLER

GÜNLÜK BÜLTEN 25 Mart 2014

11 Mayıs- 15 Mayıs 2015

Ekonomi Bülteni. 27 Şubat 2017, Sayı: 9. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 28 Aralık 2015, Sayı: 41. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Teknik Bülten 15 Aralık 2016 Perşembe

Turkey Data Monitor Ekonomi Bülteni. 07 Mart 2016 I. KÜRESEL GELİŞMELER

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

Abdi İpekçi Caddesi No : 57, Reasürans Han, E Blok 7.Kat Harbiye İstanbul Tel : +90 (212)

Çin de Tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) beklentilerin üzerinde Ağustos ayında hızlanarak yıllık %2 ye yükseldi.

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Abdi İpekçi Caddesi No : 57, Reasürans Han, E Blok 7.Kat Harbiye İstanbul Tel : +90 (212)

Ekonomi Bülteni. 13 Mart 2017, Sayı: 11. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 9 Mayıs 2016, Sayı: 19. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

Ekonomik Gündem. İmalat sanayi dışı endeks ise Haziran ayındaki seviyesi olan 53.7'den 53.9 seviyesine çıktı.

Ekonomi Bülteni. 25 Nisan 2016, Sayı: 17. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Abdi İpekçi Caddesi No : 57, Reasürans Han, E Blok 7.Kat Harbiye İstanbul Tel : +90 (212)

02 Mart Fed in Mart Ayı Faiz Artırım İhtimalleri Yüzde 84 Seviyesine Yükseldi. 02 Mart 2017

30 Ocak 03 Şubat

Abdi İpekçi Caddesi No : 57, Reasürans Han, E Blok 7.Kat Harbiye İstanbul Tel : +90 (212)

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum. Piyasalarda Bugün Ne Oldu? EURUSD USDTRY BRENT PETROL ALTIN GBPUSD

Teknik Bülten. 02 Şubat 2016 Salı

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

HAFTALIK STRATEJİ. 3 Aralık 2018 Pazartesi. 3 Aralık 2018 Pazartesi HAFTANIN ÖNEMLİ GÜNDEM MADDELERİ

FOREKS GÜNLÜK BÜLTEN İÇİNDEKİLER

HAFTALIK BÜLTEN EUR/USD ANALİZİ. Destek FX Piyasa Gözlemi. 05 Haziran :00

Haftalık Ekonomik Takvim

Günlük Bülten 25 Temmuz 2013

Makro Veri. Cari açık yeni rekorda. Tablo 1: Cari Denge (milyon $) -month,

Ekonomi Bülteni. 26 Haziran 2017, Sayı: 26. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 09 Mart 2015, Sayı: 10. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

GÜNE BAŞLARKEN 6 Nisan 2009

Ekonomi Bülteni. 29 Haziran 2015, Sayı: 17. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 20 Şubat 2017, Sayı: 8. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekim. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

Teknik Bülten 30 Kasım 2016 Çarşamba

BIST-100 Teknik Analiz

GARANTİ EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU 2012 YILI 9 AYLIK FAALİYET RAPORU

Teknik Bülten. 07 Nisan 2016 Perşembe

Abdi İpekçi Caddesi No : 57, Reasürans Han, E Blok 7.Kat Harbiye İstanbul Tel : +90 (212)

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

Ekonomi Bülteni. 2 Ocak 2017, Sayı: 1. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

GÜNE BAŞLARKEN 18 Mart 2009

Transkript:

Rapor 1 Dolar Endeksi 92 puana doğru haraketeni sürdürürken, TCMB'den döviz kurlarına yönelik ek tedbir geldi. Gelişmekte olan ülkeler, dolardaki güçlenmeye karşı dayanıklıkları anlamında test edilecekler. Euro-dolar paritesinin 1,20 doları kırmış olması, 1,18 dolara kadar çekilmenin başladığına işaret ediyor olabilir. Yıl sonu için euronun 1,10-1,07 dolara kadar çekilebileceği, 2016 yılı için paritede 0,99 doların çok uzak olmadığı konuşuluyor. Kanımca, piyasa faiz hadlerinde önemli bir hareketlilik ve yukarı yönde değişim görene kadar, ABD Merkez Bankası'nın (FED) para politikası faizi ile ilgili tutumu netleşene kadar, hisse senedi piyasalarının ilgi ve yatırımcı çekmeye devam ettiği bir sürecin içinden geçeceğiz. Bu noktada, gelişmekte olan ekonomilerin hisse senedi piyasalarında yatırımcı iştahı, FED'in açıklamalarının netlik kazanmasına devam edebilir. Bununla birlikte, FED'in politika faizini arttırma sinyali ile birlikte, önde gelen gelişmekte olan ekonomiler arasında bir ayrışma kendisini gösterecek. Büyüme, enflasyon, işsizlik gibi temel makro ekonomik göstergeleriyle, sanayi üretimi, satın alma yöneticileri endeksi (PMI) ve/veya doğrudan yabancı sermaye çekme becerisi gibi destekleyici makro göstergeleri ile, hangi gelişmekte olan ülke pozitif ayrışıyor ise, FED'in pozisyonuna bağlı olarak, o ülkelerden daha az sermaye çıkışı yaşanması umut edilecek. Bu noktada, faiz hadleriyle ilgili hareketlilik başlayana kadar, Dolar Endeksi'ni, hayli belirleyici bir gösterge olması nedeniyle yazmayı sürdüreceğiz. Uzak değil, daha 16 Aralık Salı günü 88 puan civarını dahi görmüş olan Dolar Endeksi'nin, 31 Aralık, yani 2014 yılının son işlem günü 90 puan çıtasını yeniden kırıp, 2015 yılının ilk işlem günü olan 2 Ocak Cuma günü, 91,08 puan düzeyinde kapanış gerçekleştirerek, tırmanışını sürdürmesi, 88-92 puan aralığındaki hareketin devam ettiğine işaret ediyor. 5 Ocak Pazartesi günü itibariyle 91,586 puan ile yukarı yöndeki hareketini sürdürmekte olan dolar endeksi, 92 puana çabuk ulaşması halinde, 2006'daki düzeyini yeniden test etmiş olacak. Peki, bu durumda, euro-dolar paritesi ne olacak? Öncelikle, ABD Doları'nın 2015 yılına güçlü bir hareket ile başlamış olması, euro-dolar paritesini 2014 sonu, son 4,5 yılın en düşük düzeyine getirmiş iken, 2015 yılının ilk günlerinde ise, neredeyse son 9 yılın en düşük seviyelerine getirmiş durumda. Euronun dolar karşısında son 1 yılda 1,4 doları, sonbahar başında da 1,30 doları test ettiğini dikkate aldığımızda, paritenin 1,26-1,22 dolar bandından, 1,22-1,18 dolar bandında yeni bir bant hareketine geçmiş olması, küresel rekabet ve Türk

ihracatçısının ve Türk turizm endüstrisinin 'euro' ile dansı açısından dikkat etmemiz gereken bir gelişme. 5 Ocak sabahına 1,2002 dolar düzeyinde başlamış olan paritenin, 1,20 dolar çıtasını hızla kırarak, daha ilk işlem saatlerinde 1,1864 puanı dahi görüp, ilk saatlerde 1,2007 dolar ile 1,1864 dolar aralığında işlem görmüş olması, volatilitenin ne kadar yüksek olduğuna işaret etmekte. Biz bu satırları yazarken, 1,1960 doların üzerine toparlanmış olan paritenin, tekrar 1,20 dolar düzeyine toparlanıp, toparlanamayacağını birlikte göreceğiz. Paritenin önce 1,20, ardından 1,18 doları çok hızlı kırması halinde, paritenin 1,14 dolara kadar çekilmesi, Türk ihracatçısı ve Türk Turizmi açısından ortalama yüzde 7'lik bir kar kaybı anlamına gelecek. Gerek Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Draghi'nin Euro Bölgesi'ndeki deflasyon ve resesyon (negatif enflasyon ve ağır durgunluk) riskine bağlı olarak parasal genişlemeyi arttıracakları sinyali, gerekse de petrol fiyatlarının yeniden gerilemesi, ABD Dolarını 16 önemli para birimi karşısında güçlendirmiş durumda ve bu trendin devamı halinde, uluslararası finans kurumları olarak, Barclays 2015 yılı sonunda euro-dolar paritesinin 1,10-1,07 dolara, Goldman Sachs 1,15 dolara inebileceğini öngörüyor. 2016 yılı için ise, 0,99 dolar düzeyi dahi konuşulmakta. Euro'daki değer kaybının bir diğer sebebi ise, Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nin sonuçsuz kalması sonrasında, erken seçime gidecek olan Yunanistan'da, partiler arasında 'Euro Bölgesi'nden Çıkış' mesajlarının slogana dönüşmesi riski. Yunanistan ın politik partileri, 3 haftadan kısa bir süre gerçekleşecek seçimler için şimdiden flaş kampanyalara girişmiş durumdalar. Başbakan Antonis Samaras seçimden çıkacak sonucun ülkenin Euro Bölgesi üyeliğinin kaderini belirleyeceğini söylemeye başladı bile. Samaras 2 Ocak ta yaptığı konuşmada, ana muhalefet partisi Syriza nın seçimlerden zaferle çıkmasının temerrüde düşme ve Yunanistan ın 19 üyeli Euro Bölgesi nden çıkması ile sonuçlanabileceği uyarısında bulundu. Syriza lideri Alexis Tsipras ise, iktidara gelmeleri halinde, partisinin Almanya öncülüğündeki tasarrufu sonlandıracağını söyledi. Bunun anlamı, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve AB Komisyonu, Troyka ile yürütülen ve Yunan ekonomisinin toparlanmasına yönelik tedbir paketinin de sonlandırılacağı anlamına gelmekte. Bu arada, Almanya'nın dünyaca meşhur siyaset dergisi Der Spiegel, Alman Şansölyesi Merkel in Yunanistan ın çıkışını kabul etmeye hazır olduğunu ve Syriza nın anketlerle paralel olarak seçimleri kazanması halinde, bu gelişmenin Berlin tarafından kaçınılmaz ve yönetilebilir görüldüğünü belirtti. Yani, Yunanistan'daki seçim sonuçlarına bağlı olarak, Almanya'nın öncülüğünde, AB tarafı 'her şeyi göze aldık' diyerek, Yunanlı seçmene bir nevi gözdağı veriyor. 25 Ocak ta gerçekleştirilecek olan seçim, Yunanistan ı Avrupalı politika yapıcıların dikkatinin merkezine yerleştirdi. Politika

yapıcılar, Euro Bölgesi nin yeniden borç krizine girmesini önlemeye çalışıyor. 10 yıllık Yunanistan tahvil faizleri, Eylül ayındaki yüzde 5.57 seviyesinden geçtiğimiz hafta yüzde 9 a yükseldi. İtalya dan İrlanda ya tahvil faizlerindeki gelişmeler kötü etkinin sınırlı olduğuna işaret ediyor. Euro, Yunanistan'ın Avrupa para birliğinden çıkabileceği endişeleri ile birlikte yaklaşık dokuz yılın en düşük seviyesine yaklaşırken, Avrupa hisse senetleri de düşüşünü ikinci iş gününe taşımış durumda. Çin hisse senetleri ise, tersine, sıçrama yaparken, petrol 2009'dan bu yana en düşük seviyesine geriledi. Yunanistan'dan kaynaklanan siyasi belirsizlik ve Euro Bölgesi'ne yönelik endişeler ise, altının ons değerine yansımış gözüküyor. Yani, küresel vasat büyüme ve Euro Bölgesi endişeleri ile, ham petrolün varil fiyatı yeni haftanın ilk işlem gününde yüzde 1,9 düşerken, altının ons fiyatı yüzde 0,6 yükseldi. Petrolün 55 dolar seviyelerine kadar çekilmesi ve halen bir taban fiyatta tutunamaması, Rus rublesine de yüzde 5,1 değer kaybettirmiş durumda. 5 Ocak sabahı itibariyle, Stoxx Europe 600 yüzde 0.4 kaybederken, Standard & Poor s 500 (S&P 500) endeks vadeli kontratları yüzde 0.2 geriledi. Çin'de Şanghay Bileşik Endeksi yüzde 3.6 yükselerek, beş yılın en yüksek seviyesine sıçradı. Küresel tahvil faizlerini içeren endeks rekor düşük seviyeye yaklaştı. 5 Ocak haftası açıklanacak olan veriler, Avrupa'da tüketici fiyatlarının Aralık ayında son beş yılda ilk kez düştüğünü göstermesi ve bunun da Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Mario Draghi'nin teşviklerin artırılması yolundaki görüşüne desteği güçlendirmesi bekleniyor. Merkezi Sydney'de bulunan Westpac Banking Corp. döviz stratejisti Sean Callow, "Haftasonu euro satışı için sebep oldukça açıktı; Draghi parasal genişlemeye (QE) bir adım daha yakın ve Yunanistan'ın siyasi durumuna ilişkin endişeler derinleşiyor," dedi ve "Euro, bizi uçurumdan yuvarlaması için yeni haberlere ihtiyaç duymadığımız, 1,20 dolar gibi oldukça istekli bir biçimde izlenen yuvarlak rakama oldukça yakın" şeklinde görüş bildirdi. Cleveland FED Başkanı Loretta Mester ise, yılın ilk yarısında bir faiz artırımının düşünülebileceğini belirtti. ABD ekonomisinin temelinin sağlam olduğunu kaydeden Mester, ''Para politikasının sıkılaştırılma konjonktürünü veriler yönlendirecek, önceden belirlenmiş bir formül yok. Enflasyon biraz düşük seyrediyor ancak bu büyük olasılıkla geçici. Büyüme bu yıl yüzde 3'e yükselebilir'' değerlendirmesinde bulundu. Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Mario Draghi, merkez bankasının fiyat istikrarı korunma görevini yerine getirememesine yönelik risklerin 6 ay önceye göre yükseldiğini söyledi. Draghi gerekli hale gelmesi halinde 2015 başında harekete geçmeye hazır olunduğu ifadesini yineledi. Uluslararası haber ajansı Reuters'ın haberine göre Draghi, Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt a verdiği röportajda, politikacıların gerekli reformları gerçekleştirmeleri, vergi yüklerini

düşürmeleri ve Euro Bölgesi toparlanmasını desteklemek için bürokratik formaliteleri azaltmaları çağrısında bulundu. Draghi Euro Bölgesi nde ekonomik toparlanmanın kırılgan ve istikrarsız olduğunu vurguladı. Euro Bölgesi de sınırlı bir deflasyon riskinin olduğunu dile getiren merkez bankası başkanı enflasyonun fazla uzun bir süre aşırı düşük seviyede kalması ve bu durumun enflasyon beklentilerini aşağı çekmesi halinde AMB nin görevini yerine getirmek için harekete geçmesi gerekeceğini ifade etti. Draghi, Fiyat istikrarına ilişkin görevimizi yerine getiremememize yönelik riskler 6 ay önceye göre daha yüksek seviyede. Düşük enflasyonun uzun süreli seyrine karşı harekete geçmemiz kaçınılmaz hale gelirse 2015 yılı başlarında alabileceğimiz önlemlerin miktarı, hızı ve kompozisyonu üzerinde düzenlemeler yapmak üzere teknik bir hazırlık içerisindeyiz. Yönetim Kurulu nda bu konu hakkında görüş ayrılığı yok. dedi. Draghi AMB nin kullanacağı araçlar arasında ülke tahvili alımlarının da bulunduğu sözlerine ekledi. "Küresel Vasat Büyüme" başlığı, ABD ve Çin gibi iki dev sanayi üreticisinin imalat sanayi verileri de beklenenden düşük gelince, küresel emtia fiyatlarını aşağı çekmeye devam ediyor. Bakır, dünyanın en büyük sanayi metali tüketicileri Çin ve ABD de imalat sanayinin yavaşlamasının ardından talebin zayıflayacağı spekülasyonu ile düşüşü 3. güne taşıyarak 4 yıldan uzun bir sürenin en düşük seviyesinden kayıpları genişletiyor. Bakır, 2 Ocak ta Haziran 2010 dan bu yana en düşük seviyeden kapanış yapmasının ardından Londra da yüzde 0.6 kadar geriledi. Geçtiğimiz hafta açıklanan verilere göre, ISM nin ABD fabrika göstergesi 6 ayın en düşük seviyesine gerilerken, Çin in resmi Satın Alma Yöneticileri Endeksi 18 ayın en zayıf seviyesine indi. Şanghay da bulunan Shenyin & Wanguo Futures Co. analistlerinden Li Ye, Tatil döneminde açıklanan verilen negatif gelmesi ile yıl başında mutluluk verecek hiçbir şeyimiz yok. Fiyatlardaki herhangi bir toparlanma kısa süreli olacaktır dedi. Üç ay vadeli bakır kontratı Londra Metal Borsası nda (LME) yüzde 0.4 düşerek Şanghay saati ile 15:09 da ton başına 6,230 dolardan işlem gördü. Bakır 2014 te yüzde 14 gerileyerek 3 yılın en büyük yıllık kaybını kaydetti. Mart vadeli bakır kontratı New York ta yüzde 0.5 gerileyerek pound başına 2.8025 dolara geldi. Aynı ay vadeli Şanghay da yüzde 1.6 düşüş ile ton başına 45,080 yuandan (7,249 dolar) kapanış yaptı. Nikel Londra da yüzde 1.8 kadar yükselerek ton başına 15,090 dolardan alıcı buldu. Metal böylece 12 Aralık tan bu yana en büyük gün içi yükselişi sağladı. LME de çinko ve kurşun geriledi. Kalay ve alüminyum yükseldi. Doların 2015 yılına hızlı girmesi, petrol ve Rusya birimi rubledeki değer kaybının devam etmesi, gelişmekte olan ekonomilerden sermaye çıkışına yönelik risklerin arttığı bir yıla girmiş olmamız, yılın hemen başında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'na, döviz rezervlerini arttıracak, dolaylı olarak döviz kurlarını dengede tutmayı hedefleyen adım attırdı. TCMB, piyasa profesyonelleri ve finansal

piyasaların yorumda bulunup, kararın anlamını sindirmeleri adına, geçtiğimiz hafta sonu açıkladığı karar doğrultusunda, yabancı para yükümlülükler için zorunlu karşılık oranları ve rezerv opsiyon katsayılarında değişikliğe gitti. TCMB'nin "Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ"i Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. 13 Şubat 2015 tarihinde yürürlüğe girecek olan Tebliğ'de, tesis dönemi 27 Şubat 2015'te başlayacak. TCMB açıklamasında, küresel piyasalardaki son gelişmeler dikkate alınarak finansal istikrarı desteklemek amacıyla bankaların ve finansman şirketlerinin yabancı para cinsinden yükümlülüklerinin zorunlu karşılık oranlarının, çekirdek dışı yükümlülüklerde vadelerin uzamasını teşvik edici yönde değiştirildiği ifade edildi. Açıklamada, 1 yıla kadar (1 yıl dahil) vadeli yabancı para mevduat veya katılım fonu dışı yükümlülükler için zorunlu karşılık oranının yüzde 13'ten yüzde 18'e çıkarıldığı belirtilirken, söz konusu oranın 2 yıla kadar (2 yıl dahil) vade için yüzde 11'den yüzde 13'e yükseltildiği kaydedildi. Yabancı para mevduat veya katılım fonu dışı yükümlülükler için zorunlu karşılık oranının 3 yıla kadar (3 yıl dahil) yüzde 8 ve 5 yıla kadar yüzde 7 olarak belirlendiği aktarılan açıklamada, bu oranın 5 yıldan uzun vadeler için yüzde 6 olmasının kararlaştırıldığı duyuruldu. Açıklamada, yabancı para zorunlu karşılık oranlarındaki artışla Merkez Bankası'nın döviz rezervlerine yaklaşık 3,2 milyar dolarlık katkı sağlanacağına işaret edilerek, "Halihazırda yüzde 11,7 olan yabancı para ortalama zorunlu karşılık oranı yüzde 12,8 seviyesine yükselecektir" denildi. TCMB açıklamasında, rezerv opsiyonu mekanizmasının otomatik dengeleyici özelliğinin güçlendirilmesi amacıyla, rezerv opsiyonu dilimlerinde ve katsayılarında, zorunlu karşılık oranlarındaki uyarlamalar sonucunda ihtiyaç duyulan döviz likiditesini de önemli ölçüde karşılayacak şekilde teknik ayarlamalar yapıldığı ifade edilerek, şunlar kaydedildi: "Bu çerçevede, TL zorunlu karşılıkların döviz cinsinden tesis edilmesi imkanı uygulamasında imkan üst limiti değişmeden dilim sayısı artırılarak rezerv opsiyonu katsayıları değiştirilmiştir. Bankalar ve finansman şirketleri TL zorunlu karşılıkların döviz cinsinden tesis edilmesi imkanını istikrarlı bir şekilde kullanmakta olup, 19 Aralık 2014 tarihli tesis dönemi itibariyle yararlanma oranı yüzde 86,1 (51,6/60) düzeyindedir. Mevcut imkan dahilinde TL zorunlu karşılıklar için 33 milyar dolar tutulmaktadır. İmkanın aynı oranda kullanılması halinde, yapılan bu değişiklik sonucunda Bankamız döviz rezervlerinden yaklaşık 2,4 milyar dolar serbest kalabilecektir." Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) hafta sonu yaptığı açıklamayla, yabancı para yükümlülükler için zorunlu karşılık oranları ve rezerv opsiyon katsayılarında değişikliğe gittiğini duyurarak, piyasalardaki son gelişmeler dikkate alındığında, finansal istikrarı desteklemek amacıyla bankaların ve

finansman şirketlerinin yabancı para cinsinden yükümlülüklerinin zorunlu karşılık oranlarının, çekirdek dışı yükümlülüklerde vadelerin uzamasını teşvik edici yönde değiştirildiği ifade etmiş oldu. Yurtiçi piyasalar, 5 Ocak haftasına, beklentiden iyi gelen enflasyon verisi ile alıcılı başladı. Hisse senedi piyasası, beklenenden iyi gelen enflasyon verisi ile alıcılmı seyrederken, Hazine kağıtlarının 2. el faizi geriledi ve piyasa, 5 Ocak (bugün) düzenlenecek olan Hazine ihalelerine de takip ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre tüketici fiyat endeksi (TÜFE), aralık ayında aylık yüzde 0.44 gerilerken, uluslararası finans ve ekonomi haber ajansı Bloomberg anketine katılan ekonomistlerin beklentisi yüzde 0.05 artış olacağı şeklindeydi. Bu gerileme ile, yıllıklandırılmış manşet enflasyon, daha kasım ayında yüzde 9,15 iken, bir anda yüzde 8.17'ye geriledi. Oysa, piyasa profesyonellerinin beklentisi, Türk ekonomisinde TÜFE artışının, yıllıklandırılmış enflasyonun yılı yüzde 8.78'den kapatacağı yönündeydi. Bu gelişme, TCMB'nin, şubat ayında veya en geç mart ayında faiz indirme ihtimalini de güçlendirebilir. Enflasyon böylece Haziran 2012'den bu yana en dik düşüşü gerçekleştirirken, yıllık bazda ise Şubat 1014'ten bu yana en düşük seviyede kaydedildi. Hazine, 5 Ocak pazartesi günü (bugün) 2 devlet tahvili ihalesi düzenleyecek. Düzenlenecek ilk ihalede 5 yıl (1645 gün) vadeli, 6 ayda bir kupon ödemeli, sabit kuponlu devlet tahvilinin yeniden ihracı gerçekleştirilecek. İhalede itfa tarihi 10 Temmuz 2019 olacak. İkinci ihalede ise 10 yıl (3 bin 542 gün) vadeli, 6 ayda bir kupon ödemeli, TÜFE'ye endeksli devlet tahvili yeniden ihraç edilecek. Bu ihalenin itfa tarihi ise 18 Eylül 2024 olarak belirlendi. Geçtiğimiz haftayı yüzde 8.37'den tamamlayan, iki yıl vadeli gösterge tahvilin faizi, bugün (5 Ocak) hızlı düşerek 41 baz puan aşağıda yüzde 7.96 seviyesinde. Rapor 2 Gerileyen petrol fiyatları ve FED etkisiyle, gelişmekte olan ülkeler arasında bir 'sıklet değişikliği' gözlenecek. Brezilya ve Rusya eski itibarlarını devam ettiremeyebilir. Makro verileriyle heyecan verebilen gelişmekte olan ülkeler öne çıkacak. Türkiye, 'faiz cazibesi' silahını da iyi kullanabilir. 2015 'pozitif ayrışma' için iyi değerlendirilmeli. Petrol fiyatlarının 50 doların altını dahi zorlaması, bu fiyat düzeyinde hangi ülkelerin büyümesine nasıl bir etkiye sebep olabileceği noktasında, tartışma ve değerlendirmeleri alevlendirdi. Suudi Arabistan'ın büyümesinde 4 puan, Rusya'nın büyümesinde 3.5 puan, Birleşik Arap Emirlikleri 1.5, Norveç 1.2 puan ve

Malezya'nın büyümesine 0.5 puan negatif etkisi olması beklenen petrol fiyatlarındaki gerilemenin, Türk Ekonomisi'ne 0.7 puan, Çin'e 0.9 puan ve Güney Afrika'ya 1.3 puan pozitif etkisi de bulunması öngörülüyor. Türkiye, bu durumda, öngörülen etkiyi realize etmesi halinde, 2015 yılı için 3,5 puanlık bir GSYH büyümesi yakalayabilir. Bu durumda, 2014'e göre Türkiye'nin büyümesi 1 puan güçlenmiş olacak. Grafik: Petrol fiyatlarındaki gerileme ülkelerin büyümesini nasıl etkiliyor? Bu durumda, 2015 yılı küresel piyasa profesyonelleri ve uluslararası yatırımcılar açısından, hangi gelişmiş ve gelişmekte olan ekonominin petrol fiyatlarının seyrinden ve FED'in para politikası aks değişikliğinden etkileneceği yönündeki analizleri ve raporları didik didik edecekleri bir yıl olacak. Türkiye açısından, bu raporlarda, aldığı ve alacağı tedbirlerle, makro ekonomik performansıyla, düzelen büyüme ve enflasyon verileriyle, iyileşmesini sürdüren cari açık verisi ile pozitif ayrışmayı sürdürmek,türk Ekonomi Yönetimi'nin mikro ve makro reform adımlarının takdir görmesi kritik önemde. Yeni yılın ilk hafta sonu, TCMB'nin açıkladığı tedbirler, örnek olması açısından, çeşitli uluslararası finans kurumlarının raporlarına olumlu yansıdı. Bu örneklere dikkat etmek gerekiyor. Bununla birlikte, 5 Ocak Pazartesi günü açıklanan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) fiyat endeksleri verileri, piyasa profesyonelleri TÜFE için, yıllıklandırılmış değişim oranının yüzde 8,7 civarı şekillenmesini beklerken, yıllıklandırılmış manşet enflasyon daha bir ayda, yüzde 9,15'den, yüzde 8,17'ye inince, piyasaları şaşırttı ve doğal olarak, TCMB'nin olası faiz indirimi ile ilgili beklentiyi güncelledi ve erkene çekti. TCMB'nin olası faiz indiriminin Hazine kağıtlarına muhtemel prim etkisine bağlı olarak, 2. el faizlerde, gösterge faizin haftayı yüzde 7,44 düzeyinde kapattığını gözlemledik. Türkiye'nin gerileyen petrol fiyatlarından nemalanacağı beklentisi ile, hem Borsa İstanbul 100 Endeksi, hem de

Hazine kağıtlarında yabancı ve yerli yatırımcı alımı gözlemledik. Borsa 100 Endeksi, söz konusu ilgiyi bağlı olarak 88 puanın üzerini test ettiyse de, haftayı 87 bin 648 puandan kapattı. Altın fiyatları ise, hayli dalgalı bir hafta geçirdi. Yunanistan'daki siyasi belirsizlikten destek alan altın, ABD'nin makro ekonomik verilerinin iyi gelmesi ile gerilerken, Paris'teki terör olayları nedeniyle yeniden hareketlendi ve 9 Ocak cuma günü, beklenenin üzerinde gelen ABD aralık ayı tarım dışı istihdam ve gerileyen işsizlik verisi ile bir miktar çözüldükten sonra, ABD işgücünün saat başı ücretlerindeki aralık ayında gözlenen gerileme ile birlikte, haftayı yine artışla kapattı. Bu arada, 5 Ocak günü açıklanan TÜİK enflasyon verileri sonrası, aralık ayı enflasyonuna göre, aylık bazda en yüksek reel getiriyi sağlayan yatırım aracı, Yurtiçi ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 5,16, TÜFE ile indirgendiğinde de yüzde 4,82 ile külçe altın oldu. Bununla birlikte, altın fiyatları Fransa'daki terör olayı ve dünya jeopolitiğindeki gergin başlıklardan nemalansa da, 2015 yılı için var olan 'küresel vasat büyüme' ve bu başlıkla bağlantılı 'deflasyon riski' nedeniyle altın fiyatlarının iyi bir performans göstermesi zor gözüküyor. Altında, şubat vadeli altın kontratları, New York Comex piyasasında, iki günlük düşüşün ardından, yüzde 0.4 değer kazanarak ons başına 1,213.80 dolara ulaştı. Uluslararası ekonomi ve finans haber ajansı Bloomberg'in traderlar ve analistler arasında düzenlediği bir ankete göre, katılımcıların çoğunluğu, Avrupa Merkez Bankası'nın teşvikleri artırabileceğini işaret ederek, altının ons fiyatının üst üste altıncı haftada da değer kazanmasını bekliyor. 20 katılımcının 10'u altının ons fiyatında yükseliş beklerken, dördü düşüş bekliyor ve altısı nötr konumda. ABD ve Avrupa ekonomileri arasındaki farklılaşma, yatırımcıların daha fazla küresel teşviğe karşı daha yüksek ABD faiz görünümünü değerlendirmeleri ile birlikte, altın fiyatlarının son bir yılda en hızlı dalgalanmasını gerçekleştirmesine yol açtı. Altının 60 günlük tarihi volatilitesi, Bloomberg'in derlediği verilere göre, Ocak 2014'ten bu yana en yüksek seviyesi olan 18.7'nin yakınında. Altının ons fiyatı 9 Ocak cuma günü haftanın en yüksek değeri olarak, 1.224 doları aşsa da, geçen haftayı 1.223,25 dolardan kapattı ve 11 Ocak pazar günü 1.222,72 dolardan işlem görüyordu. 9 Ocak Cuma günü, ABD'nin beklenenden iyi gelen tarım dışı istihdam ve işsizlik verileri sonrası, 92,5 puan ile, 2006'dan beri en yüksek değerini yakalayan Dolar Endeksi ise, hemen ardından açıklanan ABD işgücü saat başı ücretlerinin aralık ayında gerilemeye işaret etmesi ile, 91,895 puanı da görüp, haftayı 91,935 puandan kapattı. ABD Merkez Bankası FED'in faiz artırım ihtimali güçlendikçe, Dolar Endeksi'nin de yükselişini sürdüreceği aşikar. Bununla birlikte, FED Açık Piyasa Komitesi (FOMC) tutanakları, 7 Ocak Çarşamba günü, nisan ayının bekleneceğine ve en erken ihtimal, faiz artırımı için haziran ayına işaret edince, bundan sonra Dolar Endeksi'nin tırmanışını sürdürmesi, kuvvetli ABD datalarına bağlı olacak.

Gelelim, Avrupa Ortak Para Birimi Euro'ya.Euro, Yunanistan için gündeme gelen erken seçim süreci ve seçilecek hükümete kadar, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) Yunanistan'ın kurtarma paketini askıya alması ile, yine gereksiz ve dayanağı olmayan 'Yunanistan Euro Bölgesi'nden çıkacak mı' tartışmalarına maruz kaldı. Yunanistan ile ilgili tartışmalar, tam Almanya'dan da böyle bir ihtimalin söz konusu olmadığı mesajı kuvvetli bir şekilde gelmesiyle, yatışmışken; bu defa da Fransa'daki terör olayları gündeme damgasını vurdu. Almanya'nın ortalığı sakinleştirmesi ile ve FOMC tutanaklarının FED'in faiz artırımı konusunda acele etmeyeceğine işaret etmesi ile, euro-dolar paritesi 1,20 ile 1,18 arasında salındığı adeta 3 iş günü geçirdi. Ancak, 8 Ocak Perşembe günü, ABD'li kuruluş ADP Araştırma Enstitüsü tarafından açıklanan rakamlara, ABD'de özel sektör istihdamının geçtiğimiz aralık ayında 241 bin kişi artış gösterdiğine işaret etti ve haber ajansları tarafndan yapılan anketlere katılan ekonomistlerin tahmin ortalaması 225 bin kişilik bir artış beklendiğine işaret ediyordu. Bu veri, 9 Ocak'taki ABD aralık ayı istihdam verilerinin kuvvetli geleceği beklentisini kuvvetlendirmesinin yanı sıra, Fransa'daki terör şoku ile de, euro-dolar paritesi 1,1754 doları gördü ve Perşembe gününü 1,18 doların hemen altında kapattı. 9 Ocak Cuma günü, beklenenden iyi gelen ABD istihdam verileri ile, 1,1763 doları görmüş olsa da, saat başı ücretlerdeki gerileme ile, parite haftayı 1,1842 dolardan kapattı ve 11 Ocak Pazar günü 1,1855 dolardan işlem görüyor. Paritenin gerilemesiyle ilgili kimi değerlendirmelere gelince, dünyanın tanınmış finans kurumlarından Alman Deutsche Bank'ın ekonomik etütler dairesinden Stefan Schneider, euronun değer kaybetmesinin endişe verici olmadığını, aksine Avrupa'da yapılan alışverişin ucuzladığını ve buna da en çok Almanya gibi ihracatçı ülkelerin sevindiğini ifade ediyor. Nitekim, Avrupa şirketleri son aylarda devalüasyonla Yen kurunu düşüren Japonya karşısında da ucuz Euro sayesinde rekabet gücü kazanmakta. Finans piyasaları uzmanı Christoph Zwermann da, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) gelişmelerden memnun olduğunu; ancak, eurodaki değer kaybı nedeniyle, güven ortamının sarsılmaması gerektiğini hatırlatıyor ve Euro Bölgesi'nin ortak para birimi değer kaybetmeye devam ederse, yeni bir Euro Krizi'nin patlak verebileceğini de vurguluyor. Zwermann, yatırımcının euroya olan güvenini kaybetmesinin, euronun aşırı değer kazanmasından daha tehlikeli olduğuna işaret ederek, gerektiğinden, Alman şirketlerinin euro-dolar paritesi yeniden 1,40 dolara çıksa da, rekabet gücünü kaybetmeyeceğini ifade ediyor. Dolayısı ile, beklenenden iyi gelen ABD aralık tarım dışı istihdam ve işsizlik verisi nedeniyle, yeniden 1,18 doların altına inen paritenin, 1,1640 dolardaki kuvvetli desteğinde tutunup, yeniden 1,18-1,22 dolar bandına geri dönmesi, Türk ihracatçısı ve turizmi açısından olumlu olacaktır.

Bu arada, Avrupa Merkez Bankası (ECB) da, 2015 yılının ilk toplantısını 7 Ocak'ta yaptı; ancak, 7 Ocak'taki toplantıda genel değerlendirme yapılıp, ilginç bir şekilde para politikası tercihlerinin esas açıklanacağı toplantı 22 Ocak Perşembe'ye bırakıldı. Euro Bölgesi'ne katılan yeni üyeyi de dikkate alarak, ECB, 2015'de yapacaklarına dair bir detay paylaştı. Buna göre: 1- Takvim: ECB Yönetim Konseyi bundan sonra para politikası toplantılarını altı haftada bir gerçekleştirecek. Toplantılar daha önce her ayın ilk iş gününe denk gelen Perşembe günlerinde yapılıyordu. Böylece bu yıl 8 toplantı gerçekleştirilecek ve her birinin adından Draghi gelecekte hangi tedbirlerin duyurulabileceğine yönelik medya bilgilendirmesi yapacak. İlk toplantı 22 Ocak'ta ECB'nin 1.3 milyar euroya (1.6 milyar dolar) malolan yeni merkezinde gerçekleştirilecek ve yetkililer devlet tahvili alımlarını da içeren parasal genişleme (QE) programı üzerinde görüşecek. Ayrıca yılda iki toplantı Almanya dışında gerçekleştirilecek. Bunlardan ilki 5 Mart'ta Güney Kıbrıs'ta yapılacak. ECB, ek olarak toplantılar arasındaki altı haftalık süreçlerde iki ara toplantı yaparak para politikası dışındaki konuları görüşecek. Bu toplantıların ilki 7 Ocak Perşembe günü Frankfurt'ta gerçekleştirildi. 2- Litvanya: Euro Bölgesi 1 Ocak itibarıyla 19. üyesi olarak Litvanya'yı kabul etti. Litvanya böylece Estonya ve Letonya'nın ardından euro kullanmaya başlayan üçüncü Baltık ülkesi oldu. Litvanya'nın büyüyen ekonomisi ve düşük borcu ile üye olması, ECB'nin ekonomik istikrar için çabaları arasında euronun çekiciliğini kaybetmediği düşüncesini doğuruyor. Litvanya dışında Romanya euro için hedef olarak 2019 yılını gösterirken, Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan da kendi para birimlerini kullanmaya devam ediyor. 3- Oy döngüsü: Litvanya Merkez Bankası Başkanı Vitas Vasiliauskas'ın 19. merkez bankası başkanı olarak katılmasıyla birlikte, Yönetim Konseyi'nde oy hakkı rotasyonu dönemi başladı. Euro Bölgesi'ndeki en büyük ekonomiler Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve Hollanda böylece her beş ayda bir oy hakkını kaybedecek, geri kalan üyeler ise üç ayda bir oy kullanamayacak. Draghi başkanlığındaki Yönetim Kurulu'nun altı üyesi ise her toplantıda oy hakkına sahip. Sistem Konsey'in işleyişini daha iyi hale getirmeyi hedeflerken, etkilerinin fazla büyütülmemesi gerektiği düşünülüyor. AB'nin 25 üyesi toplantılara katılmaya devam ederek konuşma hakkına sahip ve ECB genellikle resmi oylamadan daha çok ortalamaya bakarak karar alıyor. 4- İletişim; ECB ilk defa FED, İngiltere Merkez Bankası (BoE) ve Japonya Merkez Bankası'na (BoJ) benzer şekilde para politikası toplantılarının detaylarını açıklamaya hazırlanıyor. ECB'ye göre kayıtlar her toplantıdan dört hafta sonra yayımlanacak ve bireylere değinilmeden "görüşmelerin özeti" hakkında bilgi sağlayacak. Para politikasının görüşülmediği toplantılara yönelik özet

yayımlanmayacak ve toplantının tam tutanağı 30 yıllığına saklanmaya devam edecek. ECB ayrıca aylık bültenin yerine her toplantıdan iki hafta sonra bir "Ekonomik Bülten" yayımlayacak. Yeni bülten kararların özetiyle birlikte ekonomik analizler ve araştırma makaleleri de içerecek. 5- Denetim: Bu yıl, ECB'nin Euro Bölgesi bankalarının denetçisi olacağı ilk "tam" yıl olacak. Bankaların sermaye ihtiyaçları ve finansal sıkıntılar yaşanan ve desteklenen bir ekonomiye karşı tepkilerine yönelik detaylı bir değerlendirme yapılmasının ardından ECB Kasım'da sorumluluğu üstlenmişti. Merkez Bankası böylece 123 en büyük bankanın günlük denetimini yapacak, daha küçük bankaların denetimi için ise ülkelerin denetçileri ile birlikte çalışacak. Fransız Daniele Nouy liderliğindeki Tek Denetim Mekanizması, 19 ülkenin ulusal denetim alışkanlıklarına uyum sağlamak ve bankaları krizlere karşı daha fazla önlem almaya teşvik etmeyi amaçlayacak. Bu arada, 7 Ocak'taki ECB toplantısından ilginç bir detay da ekonomi basınına sızdı. Verilen bilgiye göre, ECB yetkilileri parasal genişleme (QE) için 500 milyar euroluk (591 milyar dolar) devlet tahvili alım planı hazırladı. Yönetim Konseyi toplantısına katılan ve adını gizli tutan bir yetkilinin açıklamalarına göre, taslak plan ECB yönetim kurulu üyeleriyle paylaşıldı. ECB taslak plan çerçevesinde sadece yatırım yapılabilir ülkelerin tahvillerini alabilecek. Ayrıca yetkiliye göre aylık hedeflerle birlikte 500 milyar euro altında tahvil alımları da ihtimaller arasına alındı. Açıklamaları yapan yetkili ayrıca politika yapıcıların raporlarıyla ilgili yorum yapmayı reddetti. Taslağa göre Yunanistan gibi yatırım yapılamaz tahviller alımlara dahil edilmedi; sızan bilgilere göre, ECB Yunan tahvilleri için ayrı bir plan üzerinde çalışıyor. 500 milyar euroluk alım programı ile ECB, bilançoyu artırma ve deflasyon döngüsünden kaçınma hedefine yönelik yarı yolu kat etmiş olacak. ECB halihazırda varlığa dayalı menkul kıymet ve ipotekli tahvil alımı yaparken, devlet tahvili alımı 22 Ocak'taki toplantıda alınacak yeni bir teşvik kararı olabilir. ECB yetkilisi ayrıca toplantıdaki sunumda devlet tahvili alımlarına odaklanıldığını, kamu borçlarının üstlenilmesinin önemli yer tuttuğunu bildirdi. Bununla birlikte, küresel piyasa profesyonelleri 7 Ocak'taki toplantıdan sızan bilgiler ışığında, 500 milyar euroluk tahvil alım paketini yeterli bulmadılar ve beğenmediler. Piyasa profesyonelleri, ekonomi basınına sızan bilgilerin 22 Ocak'taki toplantıda karara dönüşüp, dönüşmeyeceği konusunda emin değil. Ayrıca, 500 milyar euroluk tahvil alımının, 7 Ocak'taki toplantıda konuşulan olası senaryolardan birisi de olabileceği belirtiliyor. Bu noktada, 500 milyar euroya bakıldığında, piyasanın daha fazla bilgiye ihtiyacı olduğu; kaldı ki, 500 milyar euro olarak paket açıklanır ise, ciddi bir hayal kırıklığı olacağı da hatırlatılıyor.

ECB Başkanı Draghi'nin en büyük sıkıntı, Euro Bölgesi'nin karşı karşıya olduğu 'Deflasyon Riski'. Nitekim, geçtiğimiz hafta açıklanan verilerin ışığında, 19 üye ülkeden oluşan Euro Bölgesi'nde tüketici fiyatları aralık ayında yıllık bazda yüzde 0,2 gerilerken, Euro Bölgesi "2010 Avrupa Borç Krizi"nden bu yana ilk kez deflasyona girdi. Uzmanlar, Euro Bölgesi'nde deflasyonun kalıcı hale gelmesinin küresel yatırımcıların 2015 tercihleri açısından, yatırım eğilimlerinin yönünü değiştireceğine dikkat çekiyorlar. Buna göre: Nakit Para Cazip mi?: Gelişen dünyada sıfır ve sıfıra yakın faiz oranlarıyla birlikte nakit tutmak getiri sağlamıyor. Diğer yandan bütünüyle deflasyon durumu nakdi kral yapabilir. Enflasyon, nakdin değerini eritiyor fakat deflasyonla birlikte dolar bugün daha değerli çünkü fiyatların düşüşe devam etmesi durumunda daha fazla alım imkanı yaratıyor. Pek çok yatırımcı 2008'den yılından beri yüksek seviyede nakit bulunduruyor, hisse senetleri ve tahvilleri daha ucuz fiyattan almak için bekliyor. Bu yıl, piyasada artan volatilite nakdi çalıştırmak için yeni fırsatlar yaratabilir. Fakat deflasyonun yeteri kadar sürmemesi halinde nakitten çok fazla beklentiniz olması. Küresel ekonomi toparlansa ve FED bu yıl kısa dönemli faiz oranları artırmaya başlasa dahi, analistler FED'in 2015 sonu itibariyle yalnızca yüzde 1 faiz vermesini bekliyor. ABD Tahvillerinde Ralli Sona Ermiş Olabilir mi?: Tahvil faizlerinde görülen 2008 yılındakine benzer düşüş az yatırımcıyı şaşırttı. Az kişi FED'in kısa vadeli faiz oranlarını bu kadar uzun süre sıfıra yakın tutmasını bekliyordu. FED'in tahvil alım cümbüşü Ekim ayında sona erdi fakat uzun vadeli tahvil faizleri, deflasyon endişeleriyle düşüşüne devam etti. Deflasyonun fırtına koparması durumunda Hazine tahvilleri, yüksek dereceli kurumsal tahviller gibi yüksek kalitedeki tahviller, kendisini güvende hissetmek isteyen yatırımcıların ilgisini çekebilir. Bu da getirilerin daha da düşeceği anlamına geliyor. Diğer Ülke Tahvillerinde Düşük Getiri, Yüksek Risk mi?: Pek çok Avrupa Hükümeti ile Japonya'da tahvil faizleri ABD tahvil faizlerinin altında seyretmeye devam ederken, bu ekonomilerde faizlerin yakın dönemde yükseleceğine piyasa inanmıyor. Ve eğer değersiz getiriler ABD'li yatırımcıların uzak durması için yeterli bir neden değilse, güçlü dolar başka bir neden olarak gösterilebilir. Doların, euro, Yen ve diğer rakipleri karşısındaki yükselişi ABD'liler tarafından tutulan yabancı varlıkları devalüe ediyor. Sonuç olarak: Dünya tahvil fonu ortalama dördüncü çeyrekte yüzde 1,2 oranında kaybettirirken gelişmekte olan ülke tahvil fonları daha kötü bir performans sergileyerek yüzde 4 oranında kaybettirdi. DoubleLine Capital CEO'su Jeffrey Gundlach'ın da dediği gibi ''Yabancı paraya sahip olmayın.'' ABD Hisse Senetlerinde Seçici Olma Zamanı mı?: Wall Street'te neredeyse 6 yıldır süren boğa piyasası ucuz paradan ve kurumsal şirketlerin yükselen

karlarından destek buldu. Deflasyon, paranın ucuz kalmasını sağlayabilir fakat işletmelerin harcamalarında kesintiye gitmesi nedeniyle karlardan çalabilir. Altın Cazip mi?: Eğer altın enflasyona karşı bir önlem olarak görülüyorsa, peki deflasyon riski altını nasıl etkiler? Dolarda rekabetin artmasıyla altın kaybettiriyor. Doların diğer para birimleri karşısında değerini gösteren endeks geçen yıl yüzde 13 yükselirken, altın yaklaşık yüzde 2 kaybettirdi. Dünyanın en büyük tahvil fonunun PIMCO'nun eski yöneticisi ve Janus Capital fon yöneticisi Bill Gross, 9 Ocak Cuma günü açıklanan verilerin ışığında, ABD'de saat başı ücret artışının istihdam rakamlarının arkasında kalmasının, FED'in faiz artışı için gerekli gördüğü ekonomik büyüme hızının sürdürülmesi için yeterli olmadığını belirtti. Gross, 10 yıllık tahvil faizinin bu kadar düşük olmasının sebebinin beklenenin altında kalan saat başı ücret artışı olduğunu hatırlatarak, piyasanın FED'in ne yapacağı konusunda kafası karışmış durumda olduğunu vurguladı. Gross "Oldukça yüksek düzeyde istihdam yaratıyoruz. Ancak bir kısmı yarı zamanlı olabilir. İstihdam sağlanmasından ziyade ücret artışı daha önemli. Aralık'ta yüzde 0.2 gerileme ve yıllık bazda yüzde 1.7'lik artış, ABD ekonomisinin sürdürebileceği bir düzeyde değil" dedi. Bill Gross, ABD Merkez Bankası Fed'in, petrol fiyatlarının düştüğü ve doların güçlendiği bir ortamda en erken bu yıl sonunda faiz artırabileceğini veya hiç artırmayacağını söyledi. Bill Gross ayrıca, Janus Capital'ın tahmin raporunda, FED'in parasal genişleme olarak bilinen tahvil alımını bitirdiği dönemde, neredeyse tüm gelişmiş ekonomilerde faizlerin sıfıra yakın seviyelerde olduğunu ve Avrupa ile Japonya'nın da benzer projelere hazırlandığını ifade ediyor. Gross "ABD dolarının güçlenmesi ve petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle, Fed şayet bu yıl böyle bir adım atacaksa dahi, faizleri 2015 sonlarına kadar artırmasını görmek mümkün değil. Gevşek para politikasının yararının önemli bir kısmı hali hazırda piyasalarda fiyatlanmış durumda. Daha muhafazakar bir yatırım yaklaşımı bir takım nakit ayarlamaları yapılarak sağlanabilir. Neredeyse tüm varlık sınıfları için düşük getirilere hazırlıklı olunmalı" deniliyor. Bill Gross'un değerlendirmeleri bu şekildeyken, Minneapolis FED Başkanı Narayana Kocherlakota, ABD faiz oranlarının 2015 te artırılmasının enflasyondaki toparlanmaya engel teşkil edebileceğini söyledi. Kocherlakota; 2015 te borçlanma maliyetlerini artırmak enflasyondaki hali hazırda yavaş toparlanmaya engel teşkil edebilir. İşsizlik oranı, 2014 teki hızlı düşüşe rağmen FED in uzun dönem değeri ile ilgili açıklaması karşısında yüksek seviyeyi koruyor mesajını vermekte. Kocherlakota, Enflasyonu yüzde 2 ye tekrar çıkabilirsek ve uzun vadede yüzde 2 de tutabilirsek maksimum istihdama ulaşırız a vurgu yapıyor.

Chicago FED Başkanı Charles Evans ise, FED in ekonomi ve istihdam piyasasının gelişme göstermesine rağmen enflasyonun birkaç yıl daha hedefin altında kalabileceği olasılığı nedeniyle borçlanma maliyetlerini artırmada acele etmemesi gerektiğini söyledi. Evans, Federal Açık Piyasa Komitesi nin (FOMC) duyarlılığını tekrar etti. Evans ın politika düzenleyici FOMC ta bu yıl oy kullanma hakkı bulunuyor. Evans, ABD ekonomik görünümü ile ilgili iyimser olduğunu dile getirdi ve 2015 büyümesinin yüzde 2.6 olacağı tahmininde bulundu. Evans, işgücü piyasasının aylık olarak 200 bin veya üzerinde istihdam üretmeye devam edeceğini öngörüyor; ancak, yine de FED in enflasyon hedefine 3-4 yıldan önce ulaşamayacağı tahmininde bulunuyor. Nobel ödüllü ekonomist Lars Peter Hansen de, Chicago Üniversitesi nde yaptığı konuşmada, Faiz oranlarını yükseltmede acele etmememiz gerektiğini düşünüyorum. Sıkılaştırmaya yönelik erken hareket edilmesi yıkım ile sonuçlanabilir vurgusu yaptı. Bizim, yani iktisat hocalarının kendi aralarındaki tabir ile, finansal piyasalarda kimi aktörlerce 'üfürmeler'in arttığı bir döneme girdik. Maşallah, küresel petrol fiyatlarının 30-40 dolar düzeyine gerileyeceğine dair 'üfürmeler' hayli yoğunlaşmış durumda. Kuzey Yarı Küre hayli soğuk bir kış yaşamaktayken ve dünya ekonomisi 'vasat' da olsa, pozitif büyümesini sürdürürken, enerji talebinde radikal bir gerileme olmayacağı gerçeği ile, 30-40 dolar aralığına gerileyecek bir petrol fiyatı iddiasını doğrulayacak veya destekleyecek bir tablo olmadığını da vurgulamak gerekiyor. Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch'e bağlı Business Monitor International adlı kuruluşun analistlerine göre, Brent petrolünde bu yıl ortalama fiyatın 55 dolar/varil olması, bununla birlikte yılın ilk çeyreğinde petrol fiyatının daha da düşmesi bekleniyor. Yılın ikinci yarısında ise toparlanma bekleyen analistler, bu yıl petrolün 45-60 dolar/varil bandında dalgalanacağını öngörüyorlar. Demek ki maksimum 45 dolara kadar gerilemesi ve o seviyeden yeniden 60 dolara doğru toparlanması beklenen bir varil petrol fiyatı söz konusu. Kaldı ki, diyelim ki, ağırlıklı olarak Rusya'yı ve daha sınırlı ölçüde Körfez Ülkeleri'ni üzmeye yönelik bir fiyat kırılması ise, petrolün varil fiyatındaki gerileme, 50 dolar düzeyi, ABD'li enerji şirketlerinin de karını vurmaya başladı. Dünyanın tanınmış ABD kökenli finans kurumu Bank of America'nın stratejisti Dan Suzuki konu ile ilgili olarak, düşük petrol fiyatının enerji sektörü ve sanayi sektöründeki enerji bağlantılı şirketlerin karlarına doğrudan olumsuz etkisinin, tüketici sektörlerine yönelik pozitif etkiye göre ağır bastığını hatırlatıyor; diğer sektörlere olan pozitif etkinin aslında oldukça zayıf olduğunun altını çiziyor. Yani, ABD piyasalarından mesaj şu: " Petrol fiyatlarındaki düşüşün çivisini çıkarmayın". Bu durumda, petrol fiyatı orta vadede 55-60 dolar bandına oturur ise, bu Türkiye'nin lehine olacaktır.

Yukarıda belirttiğimiz noktalara bir örnek olarak, Venezuela Merida da bulunan Coromoto, ülkenin yüzde 64 seviyesindeki dünyanın en yüksek enflasyon oranının süt sıkıntısına sebep olması ile en yoğun sezonu olan Kasım ayında kapandı. Petrol üreticisi olan Venezuela da durum böyle iken, ABD gibi tüketim ülkeleri petrol fiyatlarındaki düşüşten fayda sağlıyor. Ward s Automotive Group un verilerine göre daha fazla benzin yakan kamyonlar, Aralık ayında otomobillerden 2005 ten bu yana en büyük oranda çok sattı. Enerji fiyatlarında 2008 deki küresel resesyondan bu yana en büyük çöküşün yaşanması ile varlık ve güç, otokrat petrol devletlerinden endüstrileştirilmiş tüketicilere geçiyor. Berenberg Bank AG ye göre bu durum dünyayı daha güvenli bir hale getirebilir. ABD de artan kaya petrolü üretimi, zayıflayan Asya ve Avrupa talebi ve güçlenen dolar 5 buçuk yılın en düşük seviyesine gerileyen petrolü sınırı geçmeye itiyor. Seattle daki U.S. Bank Wealth Management kıdemli yatırım stratejistlerinden Rob Haworth, Varil başına 40 doların altını görmek ihtimal dışı değil dedi. Harvard Ünivesitesi Ekonomi Profesörü Kenneth Rogoff ise, Petrol fiyatları 2015 te gündemin büyük bir kısmını kaplayacak. Petroldeki durum bir nesilde bir kez olabilecek nitelikte ve büyük yansımaları olacak açıklamasında bulundu. United-ICAP baş teknik stratejisti Walter Zimmerman, Eğer fiyatlar varil başına 39 doların altına gerilerse, 30 dolara kadar indiğini de görebiliriz. Fiyatlatın hangi seviyede tabana ulaştığı duygusal bir karara bağlı olacak. Arz-talep prensiplerine dayanmayacak diye konuştu. Peki düşük petrol fiyatı niçin S&P'yi düşürüyor? New York merkezli Bank of America stratejistleri Savita Subramanian ve Dan Suzuki ye göre Amerikan hisse senetlerinin gösterge endeksinde kazançlar, petrolün varil başına 50 doların seviyesini sürdürmesi halinde, analistlerin bu yıl için olan tahminlerinin hisse başına 6 dolar kadar altında olabilir. S&P 500, 29 Aralık tan bu yana yüzde 4.2 geriledi. Petrolde Haziran ayından bu yana görülen yüzde 55 lik gerileme mağazalar ve restoranlar için olumlu etki yaparken, Suzuki ye göre bu sektörlerin S&P 500 için olan önemini göz ardı etmek hata olur. Hisse senetleri, işletme harcamalarından büyük bir başlama işaret alıyor ve bu sektörlerin emtia ile oldukça bağlantılı olmasından dolayı düşük petrolün gelecek birkaç ayda gelirler üzerindeki net etkisi olumsuz görünüyor. Suzuki konu ile ilgili olarak, Düşük petrolün enerji sektörü ve sanayi sektöründeki enerji bağlantılı şirketlerin karlarına doğrudan etkisi, tüketici sektörlerine yönelik pozitif etkiye ağır basıyor. Diğer sektörlere olan pozitif etki aslında oldukça zayıf değerlendirmelerini yaptı. Petrol fiyatlarındaki gerileme, enerji hissesi analistlerinin gelecek yıl için olan yatırım harcamaları tahminlerini düşürmeye itti. Uluslararası ekonomi ve finans haber ajansı

Bloomberg in derlediği verilere göre, analistler tahminlerini Temmuz ayından bu yana yüzde 9.1 oranında düşürdüler. Petrol ve gaz şirketlerinin yatırımları nı, 2015 te yüzde 6 ile 6 yılın en yüksek seviyesinde düşürmesi bekleniyor. Rapor 3 Erdoğan, bu defa Cumhurbaşkanı olarak merkez bankası politikalarını eleştirdi ve yine bu defa, Babacan daha net tavır koydu. Genel seçimlerden çıkacak sonuca bağlı olarak, kendimizi yeni bir Ekonomi Yönetimi'ne hazırlayalım. İsviçre Merkez Bankası'nın 'ters köşe'ye yatıran adımı, parite ve altın ile ilgili tüm beklentileri yeniden pozisyonlattırdı. Türkiye'yi konuşmazdan önce, beklenenden sert geçen 12 Ağustos haftasını ve 19 Ağustos haftasını değerlendirelim. Geride bıraktığımız haftanın iki ters köşeye yatıran gelişmesi, Hindistan Merkez Bankası'nın beklenmeyen faiz indirimi ve İsviçre Merkez Bankası'nın 'sarsıcı' adımlarıydı. Hindistan Merkez Bankası Güvernörü Rajan'ın Uluslararası Para Fonu (IMF) tecrübesi ve sertliği dikkate alındığında ve enflasyonu kabul edilebilir seviyelere indirmeden, büyümeyi destekleyecek, daha makul bir para politikası konusunda kendisinden kimsenin bir beklentisi olmaması gerektiği yönündeki mesajlarını dikkate alırsak; aynı Rajan'ın bu defa 'küresel deflasyon' riskine bağlı olarak, faiz indirme kararı alması, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından da dikkate alınması gereken bir gelişmedir. Deflasyon, yani sıfır enflasyon veya negatif enflasyon anlamına gelen süreç, 'küresel vasat büyüme' endişeleri ile birlikte, ülke ekonomilerinin ciddi büyüme sorunu riskiyle karşı karşıya kalmaları anlamına geliyor. Eğer, ülke ekonomisinin çarklarını daha hızlı döndürmek adına, ekonomi politikalarında değişiklik yapılacak ise, bu süreç merkez bankalarının para politikasını gevşetmesinden ve/veya maliye politikasını da kamu harcamalarını kısmen artıracak tedbirlerden geçiyor. Nitekim, Hindistan Merkez Bankası Başkanı Raghuram Rajan, 15 Ocak perşembe günü, enflasyonun yavaşlamasını, deflasyon ve küresel vasat büyüme risklerini dikkate alarak, Hindistan ekonomisinin büyümesini desteklemek adına, beklenmedik şekilde faiz oranlarında indirime gitme kararı aldı. Rajan yaptığı açıklamada, para politikasında genişlemeye gidilmesinin ana nedeninin deflasyon baskılarının sürdüğünü gösteren veriler olduğunu hatırlattı. Bu durumda, aralık ayında yıllık enflasyonun beklenmedik ölçüde, bir puan

gerilemesi ve bir çok dünya merkez bankasının ya faiz hadlerini değiştirmediği, ya da indirime başladığı bir konjonktürde, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın 20 Ocak Salı günkü toplantısında 0,25, hatta 0,50 puan faiz indirimi ile 2015 yılına başlayabileceği ihtimalini güçlendiriyor. Ben ise, 17 Mart'taki toplantı en geç olmak üzere, faiz indiriminin 1 puana ulaşacağını öngörüyorum. Bu noktada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) yönetimine ciddi eleştirileri, 20 Ocak'taki, 2015 yılının ilk Para Politikası Kurulu toplantısı öncesinde, piyasaları gerdi; dolar-tl kuru 16 Aralık Cuma günü 2,33 TL'nin üstünü gördü. 12 Ocak haftası yayınlanan Dünya Bankası Küresel Ekonomik Görünüm Raporu'nda da, dünya ekonomisinin 2015 yılı büyüme beklentileri aşağı doğru revize edilmişken ve petrol fiyatlarında aşağı yönde baskı sürerken, TCMB'nin toplantısı öncesi, Cumhurbaşkanlığı makamının çıkışı, yurt içi piyasalar ve uluslararası finans çevreleri daha öncede bu tür çıkışlara alışık olmasına rağmen, 'nedense' yine 'siyasi baskı' şeklinde algılandı. Oysa, piyasaların 'siyasi baskı' tartışmasına değil, TCMB PPK'dan çıkacak olası faiz indiriminin oranına esas odaklanmaları gerekiyor. Türkiye'nin de içinde yer aldığı önde gelen gelişmekte olan ekonomilerin ihracat hacimlerini artırma ve korumada zorlandıkları bir konjonktürde, Türkiye'nin faiz oranlarını makul bir tempo ile aşağı çekmemesi, uluslararası sermaye akımlarının yoğunlaşması ile TL'nin ciddi ölçüde değerlenmesine yol açabilir. Bu nedenle, hayli proaktif bir para politikası sürecinin yönetilmesi gerekiyor. Gelelim, İsviçre Merkez Bankası'nın (SNB) tüm küresel piyasaları 'ters köşeye' yatıran kararına. İsviçre Merkez Bankası (SNB) 15 Ocak Perşembe günü, 3 yıldır uyguladığı İsviçre Frangı'nın Euro karşısında değerlenmesini engelleyen '1,20 euro düzeyindeki müdahale kuru' uygulamasını kaldırdı. Üstelik, bu beklenmedik 'şok' kararı, SNB Başkan Yardımcısı Jean-Pierre Danthine'in, kur tavanının para politikasının odak noktası olması gerektiğini karardan üç gün önce söylemesinin ardından aldı ve bu karar, İsviçre Frangı'nın Euro karşısında yüzde 41 yukarı taşıdı. Yeni Zelanda'daki Global Brokers gibi birçok şirket piyasanın dışında kalırken, birçok farklı kurum da milyonlarda dolar kayıp yaşadı. İsviçre Merkez Bankası'nın kararı, bu hafta, 22 Ocak Perşembe günü faiz toplantısı yapacak olan Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB), tahvil alım programı açıklayarak, parasal genişleme yapabileceği ihtimalini de neredeyse kesinleştirdi. SNB'nin şok kararı öncesi, ECB'nin, 22 Ocak günü 500 milyar euroluk bir tahvil alım programı açıklayacağı konuşuluyordu; şimdi, 1 trilyon euro olabileceği konuşuluyor. İsviçre Merkez Bankası'nın 'ters köşeye yatıran' kararı, dünyanın önde gelen paraları karşısında ABD Doları'nın pozisyonunu gösteren Dolar Endeksi'ni de 93,26 puan gibi ciddi bir seviyeye taşıdı.

Endeks 16 Ocak gününü 92,52 puandan kapattı ve 19 Ocak haftasına hangi seviyeden başlayacağı önemli olacak. Dolar Endeksi'ndeki bu gelişmelerin doğal sonucu olarak, euro-dolar paritesi, sabah 1,18 doların hemen altından işlem görürken, SNB kararından sonra 1,1568 dolara kadar çöktü ve 1,16 doların ancak bir miktar üzerine toparlanabildi. Ertesi gün, yani 16 Ocak günü parite 1,1649 doları en yüksek değer olarak görmüş olsa da, 1,1460 doları da gün içinde test etti ve geçtiğimiz haftayı 1,1567 dolardan kapattı. Euro-Dolar paritesi 19 Ocak haftasına 1,1550 doları kırabilme ihtimali ile başlıyor. Eğer, paritede 1,1640 dolar çıtası kırıldıysa, Türk ihracatçısı ve turizmcisi için bu iyi bir sinyal değil. Bu arada, SNB'nin bu akılları karıştıran adımı arkasında Almanya'nın da olabileceği teorileri var. İsviçre Merkez Bankası'nın, bu yolla Avrupa Merkez Bankası otoritelerine, 22 Ocak'taki toplantıdan hayli bir tahvil alım paketi kararı ile çıkmamaları hususunda bir mesaj verdiği de belirtiliyor. Küresel piyasalar, SNB'nin kararı sonrası ciddi şok yaşarken, Euro İsviçre Frangı karşısında, sabah 1,2011 Frank düzeyindeyken, Euro-İsviçre Frangı paritesi, yüzde 41'lik sıçrama il,e 85.17 sente ulaşarak, Euro'nun tedavüle girdiği 1999'dan bu yana en yüksek seviyeyi gördü ve ardından akşam saatlerinde İsviçre Frangı Euro karşısında 1,0108 düzeyinde tutunmaya çalışıyordu. Euro-Frank Paritesi 16 Ocak Cuma gününü 0,9941 Frank'tan kapatıp, yeni haftaya 1 Frank (0,9955) düzeyini yakalayarak başlamaya çalışıyor. Dünyaca meşhur İsviçre saat markası Swatch Group CEO'su Nick Hayek "bu ihracat, turizm ve tüm ülke için tam anlamıyla bir tsunami" tepkisini dile getirdi. SNB'nin Frank değerlenmesin diye yürüttüğü 'müdahale kuru' yöntemini niçin kaldırdığı meçhul. Ancak, Macarlara 2008 küresel finans krizinden önce çoğunluğu İsviçre frangı olan döviz cinsinden mortgage kredisi olarak 14 milyar dolarlık kredi veren OTP Bank, Erste Group Bank ve Unicredit gibi bankalar, bu karar sonrası ciddi kayıplarla karşı karşıya. Çünkü, geçtiğimiz kasım ayında çıkan bir yasa ile, söz konusu bankaların bu kredileri Macar para birimi forinte çevirmeleri zorunlu tutulmuştu ve Macaristan Merkez Bankası, bu döviz kuru gereksinimlerini karşılamak için bir ayarlama yapmıştı. Yasaya göre, bankalar frank/forint kurunu 257'den hesaplayarak kredileri dönüştürmüşlerdi. SNB'nin şok kararı ile, Frank'ın değeri 310 Forint'e çıktı ve bankalar ciddi kayıplarla karşı karşıya. Bank of New York Mellon döviz stratejisti Simon Derrick ''Neden hafta sonu değil? Neden insanlara bu haberi sindirmeleri için zaman tanınmadı? Kurdaki hareket eninde sonunda yüzde 15-20'yi bulabilirdi. Ancak en azından insanların daha dikkatli düşünebilecekleri bir zamanda gerçekleşebilirdi'' dedi. Simon Derrick hasarın yalnızca finans sektörü ile sınırlı kalmayacağını söyleyerek, Swatch Group CEO'su Nick Hayek'in endişelerini teyit

etti. Bloomberg View yazarı, dünyanın en büyük tahvil fonu PIMCO eski baş ekonomisti ve bugün Allianz'ın ekonomi danışmanı Muhammed El Erian da kararın zamanlamasını sorgulayanlar arasında. El Erian Twitter hesabından ''Foreks işlemlerinin tarihini göz önünde bulundurduğumuzda, SNB'nin neden hafta sonunu bekleyerek daha iyi iletişim kurmadığını anlamak güç'' görüşünü paylaştı. İsviçre Merkez Bankası'nın beklenmedik kararı ve Hindistan Merkez Bankası'nın faiz indirim kararının piyasalardaki yankıları sürerken, bu hafta, yani 19-24 Ocak haftasında da ekonomi ve piyasa gündemi yoğun olacak. Türkiye'de TCMB'nin 20 Ocak'taki PPK toplantısı öncesinde, Türk Demokrasi Tarihi açısından önemli bir ilk yaşanacak ve Seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan 19 Ocak Pazartesi günü Bakanlar Kurulu'na başkanlık edecek. Bu toplantı, TCMB'nin faiz kararını açıklayacağı toplantı öncesinde gerçekleşiyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 16 Ocak'taki TCMB'ye yönelik çağrısına, Başbakan Yardımcısı Babacan'ın Anadolu Ajansı'ndaki röportajla bir nevi cevap vermesinin üzerine gerçekleşiyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Anadolu Ajansı'nda, bir grup gazeteci ile yaptığı sohbet röportajda, Merkez Bankası nın faiz politikalarıyla ilgili olarak kurumun piyasa gelişmelerini çok yakından izlediğini ve bütün görüşleri de dinleyerek dikkate aldığını belirtti. Merkez Bankası nın ne yapması gerektiği konusunda herhangi bir şeyi prensip olarak söylemediklerinin altını çizen Babacan, Bu yeni de değil, benim 12 yıldır Merkez Bankası ile ilgili Şöyle yapsın, böyle yapsın gibi bir ifadem olmadı. Bunun mutlaka ruhuna da dikkat etmek lazım. Para Politikası Kurulumuz bütün bu gelişmeleri eminim ki dikkate alır, değerlendirmelerini yapar, karar günü geldiği zaman da kararını açıklar diye konuştu. Başbakan Yardımcısı Babacan'ın açıklamalarının piyasaları ne ölçüde sakinleştireceği henüz netleşmiş değil. Hindistan Merkez Bankası'nın faiz indirim kararı sonrası, Türkiye ile piyasa boyutunda pozitif ayrışma algısının arttığı bir noktada, 14 Aralık Çarşamba günü Dolar-TL kuru 2,28 TL'nin de altını görmüştü. 15 Ocak Perşembe günü İsviçre Merkez Bankası'nın 'ters köşeye yatıran' kararı ile, ABD Doları değer kazanınca, Dolar-TL kuru 2,3123 TL'ye yükseldi ve üstüne, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın TCMB'nin faiz indirmek için daha ne beklediği eleştirileri de gelince, geçen haftayı kur 2,2329 TL'den kapattı. 18 Ocak Pazar günü verileri, Dolar-TL kurunun yeni haftaya yine 2,2329 TL düzeyine yakın bir yerden başlayacağına işaret ediyor. Küresel piyasalarda, 19 Ocak haftasının en önemli gündem maddesi ise, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) 22 Ocak Perşembe günü gerçekleştireceği toplantıda alacağı ve açıklayacağı tahvil alım programı kararı olacak. 19 Ocak haftası, 21 ile

24 Ocak arası, İsviçre'nin Davos kasabasının ev sahipliği yapacağı ve dünya liderlerinin ve iş dünyasının önde gelen isimlerinin buluşacağı Dünya Ekonomik Forumu da düzenlenecek ki, Başbakan Davutoğlu, 19 Ocak'taki tarihi Bakanlar Kurulu toplantısından hemen sonra, Ekonomi Yönetimi Ekibi ile birlikte, önce Londra'ya, ardından da Davos'a geçecek. Davutoğlu, 24 Ocak Cumartesi günü, G-20 Grubu'nun dönem başkanı olarak Dünya Ekonomik Forumu'nda da bir konuşma gerçekleştirecek. Haftanın bir diğer önemli gündemi de, 12 Ocak haftası Dünya Bankası'nın açıkladığı rapordan sonra, Uluslararası Para Fonu'nun açıklayacağı Dünya Ekonomik Görünümü raporu olacak. Uluslararası Para Fonu, geçen ekimde, alışılmış takviminde açıkladığı raporun revize edilmiş halini ve dünya ekonomisiyle ilgili olarak, revize, büyüme, enflasyon ve benzeri veri tahminlerini paylaşacak. Bu hafta, ABD'de konut başlangıçları verisi de, ABD ekonomisinin canlılığının ölçülmesi açısından önemli. Çin'in ekonomik büyüme rakamlarının da yayımlanacağı haftada, Japonya, Kanada ve Brezilya da para politikası kararları da geliyor. Ülkelerin satın alma yöneticileri (PMI) verileri de yakından izlenecek. Biz, bu hafta IMF'in raporunu bekleye duralım, geçen hafta açıklanan Dünya Bankası Küresel Ekonomik Görünüm 2015 Raporu nun birinci ve ikinci bölümü, Dünya Bankası'nın petrol fiyatlarındaki gerilemeye rağmen, küresel ekonomik büyüme tahminlerini de düşürdüğüne işaret ediyor. Dünya Bankası, 2015 büyüme beklentisini yüzde 3,4'ten yüzde 3'e, 2016 beklentisini ise yüzde 3,5 ten yüzde 3,3'e indirmiş durumda. Banka, büyüme tahminlerini aşağı çekmesine gerekçe olarak, Avrupa, Japonya ve bazı gelişen ülkelerdeki ekonomik görünümün hayal kırıklığı yaratmasını gösteriyor. Dünya Bankası raporunda, Türkiye ekonomisinin 2015'te yüzde 3,5, 2016 yılında yüzde 3,7, 2017 yılında ise yüzde 3,9 oranında büyüme kaydedebileceği tahmini de paylaşılmakta. Raporda, "Türkiye'de 2015-2016 yıllarında güçlenen tüketim büyümesinin ve düşük petrol fiyatlarının cari açığı azaltmasının ardından ekonominin kademeli olarak hız kazanmasını bekliyoruz" ifadesinin yer aldığını görüyoruz. Dünya Bankası Raporu'nda, Türkiye'nin 2014'teki büyümesinin hızını azaltmış olmasına rağmen tahminlerin üzerinde bir performans sergilediği belirtilerek cari açığının, 2013 yılında gayrisafi yurtiçi hasılasına (GSYH) oranla yaklaşık yüzde 7,9 oranında olduğu hatırlatıldı. Raporda, "Güçlü kamu harcamaları ve ihracat büyümesi, yüksek enflasyonla ilişkili yatırım ve tüketim zayıflığını, yerel politika belirsizliklerini ve artan jeostratejik riskleri hafifletti. Altın ithalatındaki geçici düşüşün yanında güçlü ihracat ve yavaşlayan iç talep birleşimi cari açığın 2014 yılında GSYH'nin yüzde 5,6 oranına çekilmesine yardımcı oldu" değerlendirmesi yapıldı. Türkiye'ye sermaye akışlarına da değinilen Dünya Bankası raporunda, "Küresel yatırımcıların fonlarını Rusya'dan Türkiye'ye yönlendirmeleri