Erken Başlangıçlı Şizofren Hastalarda Serum Gonadal Seke Hormonları: Kontrollü E5ir Çalışma



Benzer belgeler
ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Bir Üniversite Kliniğinde Yatan Hastalarda MetabolikSendrom Sıklığı GŞ CAN, B BAĞCI, A TOPUZOĞLU, S ÖZTEKİN, BB AKDEDE

Bu bozukluk madde kullanımına veya genel tıbbi durumdaki bir bozukluğa bağlı değildir.

SoCAT. Dr Mustafa Melih Bilgi İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi

Bilge Togay* Handan Noyan** Sercan Karabulut* Rümeysa Durak Taşdelen* Batuhan Ayık* Alp Üçok*

Açıklama Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

Þizofreninin klinik özelliklerini anlatan kitap ya

PSİKOFARMAKOLOJİ 3. Antipsikotikler Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

Şizofrenide QT ve P Dispersiyonu

Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor?

Psoriazis vulgarisli hastalarda kişilik özellikleri ve yaygın psikiyatrik tablolar

Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri

Bipolar bozukluğun ve şizofreninin remisyon ve psikotik belirtili dönemlerindeki hastaların bilişsel işlevler açısından karşılaştırılması

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA

Sizofrenide Yasam Kalitesi. Prof. Dr. Köksal Alptekin, Dokuz Eylül Univ. Tip Fak. Izmir-TURKEY (SAYKAD 2004)

Erişkin Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu nda Prematür Ejakülasyon Sıklığı: 2D:4D Oranı İle İlişkisi

Antipsikotik ilaçlar

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi

Adolesanlarda Polikistik Over Sendromu tanısında Anti Müllerien Hormon (AMH) ve İnsülin Like Peptit -3 (INSL3) ün tanısal değeri

Adet Yokluğu; Adet Kesilmesi; Menstruasyon un Kesilmesi; Adetlerin Durması;

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi. Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta

Polikistik Over Sendromu ve Hiperandrojenemi

HİPOGONADOTROPİK HİPOGONADİZMDE ÜREME TEDAVİSİ VE SONRASINDAKİ SÜREÇ. Önemli Not : Bu yazı bilgilendirme ve yol gösterme amaçlıdır.

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

EĞİTİM VEREN BİR DEVLET HASTANESİ PSİKİYATRİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HASTALARIN TANI GRUPLARINA GÖRE SOSYODEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ

İnfertilite ile depresyon ve anksiyete ilişkisi

Malnutrisyon ve İnflamasyonun. Hasta Ötiroid Sendromu Gelişimine imine Etkisi

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem. Sıklığı?? Klinik seyir??

Şizofreni erkeklerde kadınlara göre erken ortaya

Deneysel Hayvan Modelinde Candida Tropicalis Peritonitinin Tedavisinde Kaspofungin ve Amfoterisin B Etkinliğinin Karşılaştırılması

Cinsel Kimlik Bozuklukları

ENDOKRİN BEZ EKZOKRİN BEZ. Tiroid bezi. Deri. Hormon salgısı. Endokrin hücreler Kanal. Kan akımı. Ter bezi. Ekzokrin hücreler

HEMODİYALİZ HASTALARININ GÜNLÜK YAŞAM AKTİVİTELERİ, YETİ YİTİMİ, DEPRESYON VE KOMORBİDİTE YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Obsesif Kompulsif Bozukluk. Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5.

HEMODİYALİZ HASTALARININ HİPERTANSİYON YÖNETİMİNE İLİŞKİN EVDE YAPTIKLARI UYGULAMALAR

her hakki saklidir onderyaman.com

Oytun Erbaş, Hüseyin Sedar Akseki, Dilek Taşkıran

Zoladex LA 10.8 mg Depot (Subkütan Implant)

Hipofiz adenomu; Prolaktin salgılayan hipofiz adenomu;

SUNUM PLANI. Genel değerlendirme EKT TMU tdcs

Kolistin ilişkili nefrotoksisite oranları ve risk faktörlerinin değerlendirilmesi

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler

Birgül BURUNKAYA - Uzman Adana İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığı Çalışan Sağlığı Birimi ANTALYA

Geriatrik depresyon tedavisinde idame EKT

Son 10 yıldır ilaç endüstrisi ile bir ilişkim (araştırmacı, danışman ve konuşmacı) yoktur.

MENOPOZ. Menopoz nedir?

HOŞGELDİNİZ. Diaverum

Parkinson Hastalığı ile α-sinüklein Geni Polimorfizmlerinin İlişkisinin Araştırılması

HCV POZİTİF RENAL TRANSPLANT HASTALARINDA POSTTRANSPLANT DİYABET GELİŞİMİ RİSKİ ARTMIŞ MIDIR?

BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

DEPRES DEPRE Y S O Y NDA ND PSİKOFARMAKOTERAPİ

Prediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi

AÇIKLAMA Araştırmacı:Abdi İbrahim Otsuka. Konuşmacı: - Danışman: -

Şizofreni ve Bipolar Duygudurum Bozukluğu Olan Hastalara Bakım Verenin Yükünün Karşılaştırılması


Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji

Şizofreni tanılı hastada antipsikotiklerletetiklenen nonkonvulsif statusepileptikus olgusu

D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

HEMODİALİZ HASTALARINA VERİLEN DİYET VE SIVI EĞİTİMİNİN BAZI PARAMETRELERE ETKİSİ

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi

ÖZET CEVAP: Oosit retrivalin hemen ardından intrauterin hcg uygulaması implantasyon oranlarını, kimyasal ve klinik gebelik oranlarını artırmaktadır.

Koç Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Güz Dönemi

Kış Sezonunda Görülen İnfluenza Virüsü Tipleri ve Tedavide Oseltamivir in Etkinliği

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HUZURSUZ BACAK SENDROMU, UYKU KALİTESİ VE YORGUNLUK ( )

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ

Dr.ERHAN AKINCI 46.ULUSAL PSİKİYATRİ KONGRESİ

ORAL KONTRASEPTİFLER MEME KANSERİ YAPAR MI? DR. MURAT ULUKUŞ EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM AD BORNOVA - İZMİR

Bariatrik cerrahi amacıyla başvuran hastaların depresyon, benlik saygısı ve yeme bozuklukları açısından değerlendirilmesi

20-23 Mayıs 2009 da 45. Ulusal Diyabet Kongresi nde Poster olarak sunuldu.

Hastanın tedaviye karşı iç görüsüz ve uyumsuz olması Kendisine veya çevresine zarar verme riskinin yüksek olması

Suç işlemiş bipolar bozukluklu olgularda klinik ve suç özellikleri: BRSHH den bir örnek. Dr. Tuba Hale CAMCIOĞLU

Dehidroepiandrosteron- sülfat; DHEA-sülfat testi;

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Psikofarmakolojik Tedavilerin Bilişsel İşlevler Üzerinde Etkisi

KRONİK VİRAL HEPATİT C Lİ HASTALARDA IL28B NİN İNTERFERON TEDAVİSİNE YANITLA İLİŞKİSİ. Dr. Gülay ÇEKİÇ MOR

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Tıpta Doktora Farmakoloji Marmara Üniversitesi 1989

Nedenleri tablo halinde sıralayacak olursak: 1. Eksojen şişmanlık (mutad şişmanlık) (Bütün şişmanların %90'ı) - Kalıtsal faktörler:

HEMODĠYALĠZ HASTALARININ UMUTSUZLUK DÜZEYLERĠ

(İnt. Dr. Doğukan Danışman)

IX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

OBEZİTE VE DEPRESYON. Prof. Dr. Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD.

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

Bilim Uzmanı İbrahim BARIN

Tarifname ŞİZOFRENİNİN SEMPTOMATİK TEDAVİSİNE YÖNELİK HAZIRLANMIŞ BİR ADJUVAN FORMÜLASYON

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği En İyi Genç Araştırıcı Ödülü-2011

Transkript:

Erken Başlangıçlı Şizofren Hastalarda Serum Gonadal Seke Hormonları: Kontrollü E5ir Çalışma Dr.Nesrin Dilbaz1, Dr.Hatice Güz2, Dr.Meryem Arıkazan2 Ö ZET Şizofreninin patofizyolojisinde, hormonal değişimlerin rolü olduğu bilinmektedir. Nörogelişimsel patolojinin, kadın şizofren hastalara kıyasla erkeklerde daha sık olduğu konusunda çok sayıda çalışma mevcuttur. Bu çalışma, şizofren hastalarda hormonal değişimlerin erken başlangıçlı şizofreni ve yetişkin tip şizofreni ile kontrol grubundaki farklılığını araştırmak amacıyla yapılmıştır. Sonuç olarak Tri-iodotironin (T3) ve Tiroksin (T4) düzeyleri açısından, erken başlangıçlı şizofreni ve yetişkin tip şizofren gruplar arasında farklılık olduğu, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında ise erken başlangıçlı şizofrenlerde FSH, progesteron, prolaktin ve T4 düzeyleri ile yetişkin tip şizofrenlerde DHEA-S, FSH, LH, progesteron, prolaktin, T4 düzeylerinde farklılık olduğu bulunmuştur. A nahtar Kelim eler: Erken başlangıçlı şizofreni, şizofreni, seks hormonları, tiroid hormonu. Kl.Psikofarm akol.bül.8:2 (94-99), 1998 SU M M A RY SERUM GONADAL SEX HORMONES OF EARLY-ONSET AND ADULT ONSET SCHIZOPHRENICS: A CONTROLLED STU D Y The role of hormonal differences areimportant in pathophysiology of schizophrenia. There is emerging literature that suggests that neurodevelopment pathology may be more common in male than in female schizophrenics. This study investigates the differences of hormonal changes between early-onset, adult onset and control group. Tri-iodotironin and thyroxine level s of early-onset, adult onset schizophrenics were significantly different. Compared with control group the levels of FSH, progesterone, prolactin and thyroxine in early onset group and the levels of DHEA-S, FSH, LH, progesterone, prolactin and thyroxine levels were different. Key Words: Early onset schizophrenia, schizophrenia, sex hormones, thyroid hormones. Bull.Clin.Psychopharm acol. 8:2 (94-99), 1998 izofreni, obsesif kompulsif bozukluk, ahksiye- LjJte, depresyon gibi psikiyatrik hastalıkların patöıizyolojisinde, monoamin transmisyonunda ve hormonal işlevlerde bozukluk olduğu belirtilmektedir (1). Şizofrenide oluşan endokrin işlev bozukluğunun hipotalamus işlevlerinde bozukluk veya kimyasal bozuklukların bir yansıması olabileceği ileri sürülmüştür. Araştırmacıların şizofrenide oluşan horpıonal değişiklikleri açıklamak için ileri sürdükleri hipotezlerden bazıları şunlardır: 1. Bu bozukluklar, şizofren hastalarda sık rastlanan bir bulgu olan "3. ventrikül genişlemesi gibi yaygın hipotalamik" hasarın bir yansıması olabilir. 2. Hayvan çalışmalarında DA infüzyonu ile LH seviyesinin düşmesinin de kanıt olabileceği gibi dopaminerjik aktivitenin artmasına bağlı olabilir (2). Şizofreni ve gonadal aktiviteler arasındaki ilişkinin araştırılması 1881 yılında Kraepelin ile başlamış ve çeşitli varsayımlar öne sürülmüştür. Kraepelin, erkek hastalarda hastalığın seyrinin ve işlevselliğin daha kötü, negatif belirtilerin daha yoğun olduğunu gözlemlemiştir. Ayrıca erkeklerde başlangıç yaşının daha erken olduğuda da saptanmıştır. Bu farklılığın kadın ve erkeklerdeki farklı endokrin sisteminin sonucu olabileceği ileri sürülmüştür (3,4). Kadın hastalarda erkeklere oranla şizofreninin daha geç başlaması, ayrıca mensturasyon sırasında hastalık belirtilerinin şiddetlenmesi iki soruyu akla getirmektedir. 1. Kadınlarda görülen psikoz, erkeklerden farklı bir antite midir? Psikotik kadınlarda hallüsinasyon gibi belirtilerin daha fazla görülmesi, bununla bir- 1 Psikiyatri Doçenti, Ankara Numune Hastanesi, Psikiyatri Kliniği 2 Psikiyatri Asistanı, Ankara Numune Hastanesi, Psikiyatri Kliniği 94

TABLO 1 Erken Baş.SCH Yetişkin Tip.SCH Hormon ort. SD ort. SD p DHEA-S 245.9 120.1 233.9 131.7 c; Estrojen 54.6 63.5 73.4 115.6.1 FSH 3.9 2.2 4.2 3.8.3 Korfizol 18.4 8.8 17.7 6.2 LH 5.9 5.9 8.2 14.1.5 Progesteron 1.3 1.4 1 9 2.7.1 Prolaktin 359.2 728.3 543 777.6 T3 4.1 7.3 2.5.4.05* T4 1.1.17 M.09.01 * TSH 1.2.65 1.4 1.1.2 Testosteron 2.6 2.3 2.6 2.6.9 likte hastalığın seyrinin daha iyi olması, bu soruyu akla getirmiştir. 2. Kadın fizyolojisinde önemli rolü olan gonadal steroid salmımı psikozun başlamasını ertelemekte, belki de kadınlardaki psikozu karekterize etmekte midir? Bu soruyu doğrulayan bazı durumlar bulunmaktadır. Gonadal steroidlerin fazla salındığı gebelik dönemi, relapslara karşı koruyucu gibi görünmekle birlikte doğum, menapoz gibi bu salınımm ani olarak değiştiği dönemlerde psikoz görülme riski daha da artmaktadır. Hatta premensturel dönemde hastaneye yatış daha fazla olmaktadır (4). Ostrojenin psikoza karşı koruyucu olduğunu bildiren çok çeşitli çalışmalar vardır. Dopamin an- tagonistlerinin psikotik belirtileri baskıladığı ve relapsları önlediği bilinmektedir. Bir çok laboratuar çalışmasında da ostrojenin nöroleptiklere paralel olarak dopamin aktivitesini düzenlediği gösterilmiştir. Ostrojen dopamin sistemini hem antagonize hem potansiyelize etmektedir (5). Kadınlarda da menapozdan sonra nöroleptiğe bağlı tardiv diskinezinin daha fazla görülmesi bu bulguyu desteklemektedir (6). Östrejen düzeyinin düşük olması psikozu tetikleyen faktörlere duyarlılığı artırmakta ve belirtilerin ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır. Buradan yola çıkan araştırmacılar, antipsikotik tedaviye 0.02 mg östradiol eklenen hastaların psikotik belirtilerinde, eklenmeyenlere göre daha hızlı iyileşme olduğunu saptamışlardır (7). Bunun da ostrojenin dopamin reseptör duyarlılığını etkilemesi sonucu olan, antidopaminerjik etkisine bağlı olduğunu ileri sürmüşlerdir (7). Deneysel çalışmalarda da östrojen tedavisinde lateral caudat ve putamen bölgesi başta olmak üzere dopamin resöptör sayısında artma olduğu gösterilmiştir (8). Ostrojenin ayrıca noradrenalin, serotonin, GABAerjik nöronlara da etkisi olduğu saptanmıştır (8). Erkek şizofrenlerde ise testosteron ve dihidroepiandrostenadion (DHEA) düzeylerinde değişiklikler olduğunu bildiren çalışma sonuçları bulunmaktadır. Ayrıca tedaviye yanıt vermeyen şizofren hastalarda DHEA düzeyinin düşüklüğünün ostrojenin etkisine de bağlı olabileceği belirtilmiştir (9). Genç psikotik erkeklerde sağlıklı erkeklere göre daha düşük östrojen düzeyinin saptanması, bu kişilerde ostrojenin dopamin aktivitelerine daha az du TABLO 2. Erken Baş.SCH Kontrol Hormon ort. SD ort. SD P DHEA-S 245.9 120.1 198 101.5.15 Estrojen 54.6 63.5 68.5 75.9.3 FSH 3.96 2.2 6.3 11.2.044* Korfizol 18.4 8.8 23.8 39.4.3 LH 5.9 5.9 5.7 5.1.1 Progesteron 1.3 1.4 3.3 6.3.001** Prolaktin 359.2 728.3 42.2 136.7.001** T3 4.1 7.3 2.5.4.001 ** T4 1.1.17 1.08 1.1.6 TSH 1.2 1.5.7.4 Testosteron 2.6 2.3 3.03 2.7.15 95

Erken Başlangıçlı Şizofren Hastalarda Serum Gonadal Seks Hormonları / Dilbaz ve ark. yarlı olduğu hipotezini desteklemektedir. Psikotik erkeklerde erken başlangıcın androjen metabolizması ile ilintili olduğunu ileri süren araştırmacılarda bulunmaktadır (9). Ayrıca hayvan çalışmalarında gonadal steroidlerin nörotransmitter sentezinde ve nörotransmitter reseptör duyarlılığında etkili olması nedeniyle stereotipi gibi bazı davranışlara yol açtığı bildirilmiştir. Nöron gelişiminde önemli rolü olduğunun gösterilmesi şizofrenide nörogelişimsel kuramın önemini bir kez daha vurgulamaktadır (10). Hafner yaptığı deneysel çalışmalarda da dopaminerjik transmisyon üzerindeki etkileri aracılığıyla testosteron ve östrojenin beyin matürasyonunu etkilediğini belirtmiştir (11,12). Progesteron resöptörlerinin beyinde yüksek konsantrasyonda olduğu ve norepinefrin, serotonin, glukukortikoidler gibi stress ile ilintili nörotransmiter ve hormonları modüle ettiği bilinmektedir (13). Son araştırmalarda ise GABA-A/Benzodiazepin resöptör kompleksine bağlı olarak anksiyolitik etkisi olduğu bildirilmiştir. Şizofreninin patofizyolojisinde de strese cevapta nörobiyolojik bozukluk olduğundan yola çıkan Breier'in şizofren hasta grubuna ve kontrol grubuna 2-deoksiglukoz vererek stres oluşumunu sağladığı çalışmada şizofren hasta grubunda progesteron düzeylerinin yüksek çıkması da bu kuramı desteklemiştir (13). Parshad şizofren hastalardaki bu hormonal değişikliklerin hastalık altgrupları ile ilişkisini incelediğinde paranoid hastalarda T4, TSH, kortizol ve testosteron düzeyinin, dezorganize hastalarda T4, T3, testosteron düzeylerinin, katatonik hastalarda ise T4, T3, TSH düzeylerinin düşük olduğunu saptamıştır (14). Bir başka araştırmada ise şizofren hastalarda kontrol grubuna göre DHEA düzeyinin düşük olduğu, kortizol, testosteron ve androstenodion düzeylerinde bir farklılık olmadığını bildirmişlerdir (15). Klinik düzelme ile testosteron düzeyleri arasındaki ilişki ise ilgi çekici bulunmuştur (16). Testosteronun akut streste azaldığı ve buna kortizol seviyesinin yükselmesi ile yanıt verildiği de söylenmektedir (15). Sonuç olarak testosteronun beyne direk veya indirek etkisi bilinmekte (6) ve testosteron seviyesinin psikiyatrik hastalıklar için tanı kriteri olabileceği ileri sürülmektedir (16). Şizofrenide yapılan birçok araştırmada olduğu gibi, hormon çalışmalarının sonucunda da bir takım değişikliklerin olduğu saptanmış, fakat tam bir netlik kazanmamıştır. Özetle gonadal steroidlerin ve diğer hormonların beynin morfolojisinde, santral sinir sisteminin ve nörotransmiter sistemin gelişiminde etkili olduğu ve bu nedenle psikiyatrik hastalıklarda önemli rol oynadıkları düşünülmektedir (6). GEREÇ ve YÖNTEM Araştırma, Ankara Numune Hastanesi Psikiyatri Kliniğine Mayıs 1997-Temmuz 1997 tarihleri arasında, ayaktan başvuran veya yatarak tedavi gören, şizofren hastalar ile araştırmaya gönüllü olarak katılan sağlıklı kişilerle gerçekleştirildi. Denekler polikliniğe ardarda başvuran hastalar ile serviste yatan hastalardan seçildi. Hastalık başlama yaşı 18 yaşından küçük olan 30 kişi (15 kadın, 15 erkek olmak üzere) erken başlangıçlı şizofreni grubu olarak, hastalık başlangıç yaşı 18 yaşından büyük olan 30 kişi ise (15 kadın, 15 erkek olmak üzere) yetişkin tip şizofreni grubu olarak çalışmaya alındı. Tüm hastalara DSM-IV tanı ölçütlerine göre tanı kondu (17). Fiziksel ve ruhsal rahatsızlığı olmayan sağlıklı, gönüllü kişiler, hasta grupları ile yaş ve cinsiyet olarak eşleştirilerek, kontrol grubu olarak çalışma kapsamına dahil edildi. Hasta grubu için çalışmadan dışlanma kriterleri: 1-Önemli bir tıbbi hastalığının olması, 2-Organik beyin sendromu olması, 3-Nörolojik bozukluğun olması, 4-Son iki aydır alkol veya madde kullanımının olması, 5-EKT tedavisi uygulanıyor olması, 6-Kadın hastalar için gebelik, oral kontraseptif alımı veya düzensiz adet görme, kıllanma gibi belirtilerin olması, 7-Uygulanan tedavinin yan etkilerinin yoğun olması. Çalışmaya alınma ölçütlerini karşılayan tüm hastalara çalışmanın amacı ve protokolü anlatılarak izinleri alındı. İlk muayenede ruhsal belirtiler araştırılarak bilgi formu dolduruldu. Aynı gün veya ertesi gün, sabah aç karnına olmak üzere saat 8.00-9.00 arasında hormon düzeyleri (FSH, LH, testosteron, progesteron, prolaktin, dihidroepiandrostenadionsülfat, östrojen, kortizol, T3, T4, TSH) incelenmek üzere 10 cc kan örnekleri alındı ve hormon laboratuarına gönderildi. Kontrol grubununda aynı saatler içerisinde ve aç olarak kan örnekleri alınıp, laboratuara gönderildi. 2-8 santigrad derecede tutulan örnekler, luminometrik immunoassay yöntemi kullanılarak hormon değerleri analiz edildi. Hastalara yaş, cinsiyet, doğum ayı, eğitim durumu, medeni durum, sosyoekonomik durum, yaşanılan yer, doğum komplikasyonları, hastalık başlangıç yaşı, hastalık tipi, yatış sayısı, kullanmakta olduğu ilaç ve süresi, fiziksel hastalık öyküsü, aile öyküsü bilgilerini içeren araştırmacı tarafından geliştirilmiş yarı yapılandırılmış bir bilgi formu uygulandı. Hastaların aldıkları nöroleptik dozları klorpromazin eşdeğeri olarak kaydedildi ve nöroleptik kulla- 96

TABLO 3 Yetişkin Tip.SCH Kontrol Hormon Ort SD Ort SD P DHEA-S 233.9 131.7 198.4 101.5.035* Estrojen 73.4 115.6 68.5 75.9.2 FSH 4.2 3.8 6.3 11.2.05* Kortizol 17 6 23.8 39.4.2 LH 8.2 14.1 5.7 5.1.05 * Progesteron 1.9 2.7 3.3 6.3.009* * Prolaktin 543 777 42.2 136.7.001* * T3 2.5.4 2.5.4.4 T4 1.1.09 1.17.047* TSH 1.4 1.1 1.5.7.1 Testesteron 2.6 2.6 3 2.7.2 mm süreleri öğrenildi. Tüm veriler SPSS paket istatistik yöntemi kullanılarak Tukey varyans analizi, t testi, kikare testi, korelasyon ve diskriminant analiz yapılarak değerlendirildi. BULGULAR Hastaların 17'si dezorganize şizofreni, 4'ü şizofreniform bozukluk, 39'u paranoid şizofreni tanıları almışlardır. Erken başlangıçlı şizofreni grubunun yaşları 16-41 (ortalama 33.5), yetişkin tip şizofreni grubunun yaşları 20-46 (ortalama 31.3), kontrol grubunun 16-46 (ortalama 33.5) idi. Erken başlangıçlı şizofreni grubunda 3 hastanın (%10) evli, 26 hastanın (%86.7) bekar, 1 hastanın da (%3.3) dul olduğu bulunmuştur. Yetişkin tip şizofreni grubunda ise 10 kişinin (%33.3) evli, 14 kişinin (%46.7) bekar, 6 kişinin (%20) dul olduğu saptanmıştır. Medeni durum açısından her iki grup arasında istatistiksel farklılık olup, erken başlangıçlı şizofreni grubunda evli olma oranının yetişkin tip şizofreni grubuna göre daha düşük olduğu gözlenmiştir (p=0.001). Erken başlangıçlı şizofreni grubunun ortalama nöroleptik dozu 430.66 mg SD=293.44, yetişkin tip şizofreni grubunun ise 565.00 mg SD=288.62 klorpromazin eşdeğeridir. Her iki grup arasında nöroleptik dozu açısından istatistiksel farklılık gözlenmemiştir (p=0.70). Hormon düzeyleri açısından bakıldığında DHEA-S, östradiol, FSH, LH, kortizol,. prolaktin, progesteron, TSH ve testosteron düzeyleri açısından her iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır (Tablo-1). Yalnızca T3 ve T4 düzeylerinin erken başlangıçlı şizofreni grubunda yetişkin tip şizofreni grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu belirlenmiştir. Erken başlangıçlı şizofreni grubu ile kontrol grubu arasında DHEA-S, Östradiol, kortizol, LH, T4, TSH, testosteron düzeyleri açısından anlamlı farklılık saptanmamıştır. FSH, progesteron düzeylerinin ise erken başlangıçlı şizofreni grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük düzeyde olduğu, T3 ve prolaktin düzeylerinin ise istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu bulunmuştur (Tablo 2). Yetişkin tip şizofreni ile kontrol grubu arasında östradiol, kortizol, T3, TSH ve testosteron düzeyleri açısından farklılık saptanmamıştır. FSH, LH, progesteron düzeyleri ise yetişkin tip şizofrenide kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşük, DHEA-S, prolaktin ve T4 düzeylerinin ise anlamlı derecede yüksek olduğu saptanmıştır (Tablo 3). Erken başlangıçlı şizofren grupta kullanılan nöroleptik dozu ile hormon düzeyleri arasında ilişki yokken, ilaç kullanım süresi ile östrojen seviyesi arasında-istatistiksel olarak anlamlı pozitif korelasyon olduğu saptanmıştır (p=0.0001). İlaç kullanım süresi arttıkça, östradiol hormon seviyesi de artmaktadır. Erken başlangıçlı şizofreni grubunda ilaç kullanım süresi ile FSH, LH, DHEA-S, T3, T4, TSH, testosteron, prolaktin, progesteron, kortizol düzeyleri arasında korelasyon olmadığı saptanmıştır. Hastalık süresi ile tüm hormon düzeyleri arasında da korelasyon olmadığı gözlenmiştir. Yetişkin tip şizofrenide ise ilaç kullanım süresi ile DHEA-S seviyesi arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede pozitif korelasyon olduğu (p=0.01), hastalık süresi ile de T3 seviyesi arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede negatif korelasyon olduğu bulunmuştur (p=0.02). Bir başka deyişle yetişkin tip şizofrenlerde nöroleptik kullanım süresi uzadıkça DHEA-S hormon düzeyinin arttığı, hastalık süresinin artması ile de T3 seviyesinde azalma olduğu 97

Erken Başlangıçlı Şizofren Hastalarda Serum Gonadal Seks Hormonlan / Dilbaz ve ark. görülmüştür. Yetişkin tip şizofrenlerde ilaç kullanım süresi ile T3, T4, TSH, LH, FSH, prolaktin, progesteron, kortizol, testosteron, östradiol düzeyleri arasında ilişki olmadığı gözlenmiştir. Hastalık süresi ile T4, TSH, LH, FSH, DHEA-S, testosteron, prolaktin, progesteron, kortizol, östradiol düzeyleri arasında ilişki bulunmamıştır. Ayrıca yetişkin tip şizofreni grubunda nöroleptik dozu ile tüm hormon düzeyleri arasında da korelasyon olmadığı saptanmıştır. TARTIŞM A Şizofrenide yapılan pek çok araştırmada olduğu gibi gonadal ve diğer hormonları inceleyen araştırmalarda çelişkili sonuçlar bulunmuştur. 1972'de Tourney ve arkadaşlarının akut ve kronik şizofrenlerdeki plazma androjen düzeylerini kontrol grubu ile karşılaştırdıkları çalışmada, şizofrenler ile kontrol grubu arasında fark bulmazken, kronik şizofrenler hastalardaki DHEA düzeyinin akut şizofrenlere göre daha düşük olduğunu bulmuşlardır (18). 1979 yılında yaptıkları araştırmada ise tedaviye yanıt vermeyen şizofren hastalardaki DHEA düzeyinin kontrol grubundan daha düşük olduğunu saptamışlardır (15). 1994 yılında Oades ve arkadaşları ise psikotik erkeklerdeki DHEA-Sterognozi seviyesininin kontrol grubundan yüksek olduğunu bulmuşlardır. Bizim araştırmamızda da Oades ve arkadaşlarının bulguları ile uyumlu olarak yetişkin tip şizofrenlerde DHEA düzeyleri kontrol gruptan yüksek bulunmuş, fakat erken başlangıçlı şizofreni ile yetişkin tip şizofreni ve erken başlangıçlı şizofreni ile kontrol grupları arasında farklılık saptanmamıştır (4). 1988 yılında Mason ve arkadaşları affektif hastalıklar ve şizofreni grubunda testosteron seviyelerini karşılaştırdıklarında, şizofren hastalardaki testesteron seviyesinin affektif hastalıklar grubuna göre daha yüksek olduğunu bulmuşlardır (16). Bir başka çalışmada da şizofren grubun testosteron seviyelerinin kontrol gruba göre yüksek olduğu saptanmıştır (4). Bizim araştırmamızda testosteron seviyeleri açısından gruplar arası farklılık saptanmamıştır. 1981 yılında Brown nöroleptik kan seviyesi ile gonadal steroid hormon düzeylerini incelediklerinde tioridazin kullananlarda testosteron ve LH seviyelerinde diğer nöroleptik tiplerine göre daha düşük olduğunu bulmuşlardır (19). Bu sonucun tioridazin kan seviyesinin diğer nöroleptiklere göre daha yüksek olması ile açıklanabileceğini belirtmişlerdir. Bizim araştırmamızda nöroleptik kan düzeyi ölçülmemiş olup, klorpromazin eşdeğeri doz ile hormon seviyeleri arasında ilişki bulunamamıştır 1992 yılında Breier ve arkadaşları şizofren hastalarda strese cevapta nörobiyolojik anormallik olduğundan yola çıkarak şizofren ve kontrol grubuna deoksiglukoz verip progesteron seviyelerini ölçmüşlerdir (13). Şizofren grupta progesteron seviyesinin kontrol gruba göre daha yüksek olduğunu saptamışlardır (13). Bu çalışmada ise şizofren hastalarda kontrol gruba göre progesteron düzeyinin daha düşük olduğu bulunmuştur. Fakat her iki çalışma yönteminin farklı olması nedeniyle uyumlu sonuç bulunmaması beklenebilecek bir sonuçtur. 1979 yılında Cohen 480 psikiyatrik tamlı hastada T4-TSH düzeylerini incelediklerinde hastaların % 9'unda T4 düzeyinin yüksek olduğunu saptamışlardır (20). Tanı olarak sınıflandırma yapmamışlardır.biz ise erken başlangıçlı şizofreni ve yetişkin tip şizofreni arasında T3-T4 seviyelerinin erken başlangıçlı şizofreni grupta daha yüksek olduğunu, T4 seviyesinin ise yetişkin tip şizofreni kontrol gruba göre yüksek olduğunu, T3 düzeyinin değişiklik erken başlangıçlı şizofreni grubunda kontrol gruba göre yüksek olduğunu saptadık. Diğer bir çalışmada ise akut paranoid hastaları 2 hafta ilaçsız bırakarak kortizol, androjen, östrojen seviyelerini, kontrol grup ile karşılaştırmışlar ve hiç bir farklılık bulamamışlardır (9). Sayı olarak az olmasına karşın ilaçsız bir grup hastada hormon seviyelerini incelemesi açısından, değerli bir çalışmadır. Bizim araştırmamızda ise etik nedenlerle ilaçsız hasta grup ile çalışma yapılamamıştır. Görüldüğü gibi çalışmaların çoğunda çelişkili bulgular bulunmaktadır. Bizim araştırmamızda da hastaların nöroleptik alıyor olmaları, nöroleptik kan seviyelerinin ölçülememesi tartışmalara yol açabilmekle birlikte, bu sonuçlar bize şizofrenide hormonal değişimlerin olduğu gerçeğini göstermektedir. KAYNAKLAR 1. Thompson PA, Maes M, Meltzer HY. Effects of the placebo control condition in neuroendocrine challenge studies.psych Res.52:317-326.1993 2. Crow TJ, Ferrier İN. The two-syndrome concept and neuroendocrinology of schizophrenia. Psych Clin North A m.9.(l).99-113.1986 3. Schmidt P, David R, Rubinow MD. N euroregulatory role of gonadal steroids in hum ans. 33(2)219-220.1997 Psychopharm acol. 4. Oades RD,Schepker R. Serum gonadal steroid hormones in young schizophrenic patients. Psychoendocrinology. 19(4):373-385.1994 5. Maggi A. Perez J. Role of female gonadal hormones in the CNS: Clinical and experimental aspects. Life Sci.37:893-906.1985 6. Seeman MV, Lang M. The role of estrogens in schizophrenia gender differences. Sch Bull.15(2):185-194.1990 7. Kulkarni J. Castella A et al. A clinical trial of the effects of estrogen in acutely psychotic wom en Schizop Res20:247-252.1996 98

8. Castle DJ, Abel K. et al.gender differences in schizophrenia.horm onal effects or subtypes? Sch B ull.21(l):l- 11.1995 9. Brophy M,Rush J,Crowley G.Cortisol, estradiol and androgens in acutely III paranoid schizophrenics.biol Psych. 18(5):583-590.1983 10. Bruce S.Neural gonadal steroid actions.science.211:1303-1311.1981 11. Hafner H, Behrens S et al.an animal model for effects of estradiol on dopamine-mediated behavior:implacations for sex differences in schizophrenia.psych Res.38:125-134.1991 12. Hafner H.Behrens S et al.oestradiol enhances the vulnerability threshold for schizophrenia in women by early effects on dopaminergic neurotransmission.eur ArchPsych Clin Neurosci 241:65-68.1991 13. Breier A, Robert W, Buchanan MD.The effects of metabolic stress on plasma progesterone in healty volunteers and schizophrenic patients.life Sci.51:1527-1534.1992 14. Parshad O, Uppal A.Thyroid- gonad relationship in chronic schizophrenia W I Med J 38:83-87.1989 15. Tourney G,Erb J.Temporal variations in androgens and stress horm ones in control and schizophrenic subjects.biol Psych.14(2).395-404.1979 99