Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 59, Kasım 2017, s. 136-146 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Publication Date 13.10.2017 30.11.2017 Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan AYTAR Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü oguzhanaytar@hotmail.com Öğr. Gör. Tekin BAYRAK Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu, Mimari ve Dekoratif Sanatlar Bölümü bayraktekin@kmu.edu.tr OSMANLI MİNYATÜR SANATINDA YÖNETİM İLKELERİ 1 Öz Türk toplumunun geleneksel ve karakteristik sanatlarından birisi de minyatür sanatıdır. "Minyatür sözcüğü, bir nesnenin küçük boyutlardaki örneğini ifade etmektedir.türk minyatür sanatı, üretildiği zamanın, yerin ve betimlediği olayın özelliklerini en iyi şekilde yansıtma potansiyeline sahip bir sanat dalıdır. Bu çalışmanın amacı belirli bir dönemi en iyi anlatan, gelecek nesillerin bu dönem hakkındaki siyasi, sosyal ve ekonomik görüşlerini somutlaştıran en önemli olgulardan birinin sanat eserleri olduğunu vurgulamaktır. Çalışmada Osmanlı Minyatürlerinin spesifik özellikleri modern yönetim bilimi açısından değerlendirilecektir. Özellikle dönemin sanatsal temsilcisi sayılan başlıca minyatürler yönetici, statü ve rol gibi kavramlar açısından sembolik detaylar içermektedir. Minyatür sanatında yer alan bu sembolik gösterim günümüz yönetim ilkeleri açısından önem taşımaktadır. Anahtar kelimeler: Sanat, Osmanlı Minyatürleri, Yönetim Bilimi, Yönetim İlkeleri, 1 Bu makale, 1-5 Eylül 2015 tarihleri arasında Makedonya'da gerçekleştirilen Multidisipliner Avrasya Kongresi'nde sözlü olarak sunulan bildirinin genişletilmiş ve güncellenmiş halidir.
PRINCIPLES OF MANAGEMENT IN OTTOMAN MINIATURE ART Abstract One of the traditional and characteristic arts of Turkish society is the miniature art. The word "miniature" refers to a small example of an object. The Turkish miniature art is an art form with potency that reflects the characteristics of the event where it is located and depicted in the best way. The objective of this study is to emphasize the works of art is one of the most important phenomenon that describe the specific period clearly which embodies the political, social and economic views of future generations. In this paper, the Ottoman Miniatures artistic perspective is evaluated in terms of the principles of management science. Especially artistic representatives of the main miniatures, contains symbolic details in terms of the concepts such as manager, status and role in these periods. It is important for the actual management principles in the symbolic representation of miniature art. Keywords: Art, Ottoman Miniatures, Management Science, Principles of Management 1.GİRİŞ Yönetim, başkaları vasıtasıyla iş görme sanatı olarak tanımlanmasının yanı sıra belirli işlevleri içeren bir süreç ve belirli bir insan grubunu tanımlayan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani yönetim kavramı, hem takip edilmesi gereken bir süreci hem de emir, talimat ve uyarılarını dikkate almamız gereken bir insan grubunu nitelemektedir. İnsanların bir işbirliği sistematiği içerisinde amaçlarına ulaşabilmeleri yönetim süreci ile gerçekleştirilmektedir. Dolayısı ile ortak bir amaç için bir araya gelmiş tüm insan topluluklarının yani örgütlerin (organizasyon) yönetim işlevine ihtiyaç duyduğu bilinmektedir. Bu ihtiyaç amaçlara etkili ve verimli şekilde ulaşmayı, insanları motive etmeyi; kural, ilke ve standartları belirleyen bir insan grubu ile bütünlük oluşturmaktadır. Bu insan grubu çalışan ve tebaa için yönetim kadrosunu, muhatap kabul edilen kişi olarak yönetici kavramlarını ifade etmektedir. Yönetici önceden belirlenmiş amaçlara ulaşabilmek için insan, tabiat ve bilgi gibi unsurları bir araya getirerek yönetim işlevlerini uygulayan kişidir (Topaloğlu ve Koç, 2017: 36). Bireylerin toplumsal yaşam içerisinde bireysel ve kurumsal amaçlarına ulaşması yönetim olgusu ve yönetici sayesinde daha mümkün görünmektedir. Dolayısı ile toplumsal yaşamı daha sağlıklı ve güvenli kılan temel yönetim sürecinin etkin işletilmesine bağlıdır. Bu sürecin işletilmesinde yönetim olgusuyla ilişkili rol, sembol ve araçların kullanılması ve yansıtılması önem arz etmektedir. Geçmiş dönemlere ait bu unsurların geleceğe aktarımında ve anlatımında sanat eserlerinin önemli bir işlevi bulunmaktadır. Bireylerin toplumsal yaşama daha etkin entegre olabilmeleri, yaşadıkları toplumun kültürel değerlerini temellendirerek geleceğe taşımaları kendi kültürlerindeki sanat eserleri, sanatsal üretim biçimleri ve sanatçıları tanımaya bağlı olarak gelişim göstermektedir. Türk toplumunun geleneksel ve karakteristik sanatlarından birisi de minyatür sanatıdır (Akmehmet, 2015: 719). Sanatsal bir ifade tarzı olarak ele alınan minyatür sanatının, içerisinde barındırdığı anlam çeşitliliği incelendiğinde; toplumsal, siyasi, ekonomik ve kültürel birtakım yansımalara sahip olduğu bilinmektedir. Bu yansımaların pek çok disiplin içerisinde farklı yönleriyle ele alındığı görülmektedir. 137
Minyatür sanatının sahip olduğu özelliğin multidisipliner bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, yönetim ve organizasyon anabilim dalı literatüründe kayda değer karşılıklarının ve örtüşmenin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu kapsamda yönetim literatüründe bulunan merkezileşme, hiyerarşi, düzen, disiplin, birlik duygusu vb. yönetim temalarının minyatür sanatıyla nasıl işlendiği, bu kavramların nasıl yansıtılmaya çalışıldığı incelenecektir. Genel olarak sanat eleştirmenleri açısından değerlendirilen minyatür eserleri, günümüz örgüt yönetim ilkeleri açısından değerlendirilmeye çalışılmıştır. 2.MİNYATÜR SANATINA GENEL BİR BAKIŞ Çoğunlukla edebiyat, tarih, tıp, astronomi, mitoloji ve coğrafya konulu el yazması kitaplarda anlatılan temanın anlaşılırlığını kolaylaştırmak ve konuya ifade zenginliği katmak amacı ile yapılmış küçük boyutlu resimler minyatür olarak tanımlanmıştır. Günümüzde minyatür sanatının en temel örneklerine müze ve kütüphanelerde rastlanılmaktadır. Bu sanat eserlerinin en güzel örneklerini Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi nde, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi nde, Fâtih İl Halk Kütüphanesi nde, Türk-İslam Eserleri Müzesi nde, Askeri Müze de, Deniz Müzesi nde ve Vakıf Hat Sanatları Müzesi nde görmek mümkündür (Akmehmet, 2015: 726). Hıristiyanlık, Musevilik, Budizm gibi dinlere mensup sanatkârlar gibi İslamiyet i benimsemiş sanatkârların da düşünce ve inançlarını sembollerle şekillendirdiği, bu şekilde soyutu somuta çevirdikleri günümüze ulaşan eserlerde görülebilmektedir. Minyatür sanatı "Doğu" medeniyetlerinde olduğu kadar "Batı" medeniyetlerinde de var olan bir sanat dalıdır. Matbaa kullanımı ve yaygınlaşmasından önce el yazması kitapların tamamını kapsayan görsel anlatımlı minyatürlere rastlanılmaktadır. Osmanlı kaynaklarında nakış olarak da ifade edilen minyatür teriminin Latince "miniare" kelimesinden türetildiği öne sürülmektedir (Mahir, 2012: 15; Akmehmet, 2015: 727). İlerleyen süreçte kitapları süsleyen resimler olarak yerini ve önemini korumuştur. İlk olarak Mısırda başlayan minyatür sanatı; sırasıyla Bizans, Yunan ve Roma gibi medeniyetlerin kitaplarında da kullanılmıştır. Tarihte en eski minyatür örneği M.Ö. 2. asırda Mısır da bir papirüs üzerine yapılan minyatür örneğidir. Türklerde görülen ilk minyatür örnekleri 9. asırda gözlenirken, Avrupa'da 8. asra dayanan minyatürler bulunmaktadır. Türklerin İslamiyeti kabul etmesiyle birlikte farklı kültürlerinde etkisiyle, 17. yüzyılın sonlarına kadar Klasik Osmanlı Minyatür Sanatı üslubu etkisini hissettirmiştir (İpşiroğlu, 1973: 129; Akmehmet, 2015: 727). Minyatür eserler incelendiğinde derinlik, soyutluk, anatomi; ışık ve gölge olmayan ama en ince ayrıntısına kadar işlenen minyatürde, nakkaş her şeyin içini ve dışını yansıtmaya çalışmaktadır (Akmehmet, 2015: 727). Osmanlı döneminde genellikle minyatürlerini bağdaş kurarak çalışan nakkaş, kendi gözlem gücünü ve yaratıcılığını kullanarak olay, tören, ikili görüşme ve insan figürlerini detaylı bir çerçevede yansıtmaya çalışmaktadır. Kendine has tekniği ve güçlü bir anlatıma sahip olan minyatür sanatı tarih boyunca çeşitlenerek ve zenginleşerek varlığını sürdürmüştür. Kitap resim sanatı olarak da adlandırılan minyatür sanatı, bir tabaka has kâğıdın, mermer üzerinde fildişi ile sürtme tekniği kullanılarak kayganlaştırma işlemiyle başlar. Yumurta akı veya aharlama tekniğiyle astarlanır. Nakkaş küçük bir yanlışlık yapsa bile bu aharlı yüzeyi düzeltmesi daha kolay olur. Ahar; nişasta ile yumurta akı karışımından hazırlanan ve uygulama yüzeyini pürüzsüz ve uygun hale getirmeye yarayan bir maddedir. İşlenecek tema samur ya da kedi tüyünden yapılmış fırça yardımıyla renksiz bir şekilde çizilir. Taslak işlemi denilen bu aşamadan sonra çini mürekkebiyle iç hatlar belirlenir. Hatları belirgin olan görüntüsü suda eritilmiş kitre karışımlı halı ve fresklerde kullanılan kök boya ile doldurulur. Belli bir parlaklık ve dolgunluk verilmek istenen bu karışım yumurta sarısı 138
ilave edilerek uygulanır. Minyatürler bu dikkatli ve sistematik bir sürecin sonucu betimlediği konuyu geleceğe taşır. 3.MİNYATÜR SANATI ANLATIM ÖZELLİKLERİ Türk resim sanatının en eski örnekleri, M.S. VIII. Yüzyılda, Maniheizm ve Budizm dinlerini benimseyen Uygurlar tarafından ortaya konmuştur. Dini değişimle birlikte resim sanatına yönelen Uygurlar, dinlerini yaymak amacıyla el yazması eserler üretmiş ve bunları resimlerle bezemişlerdir. Gandhara, Çin, Tibet, İskit, Sasani, Part, Greko Budist ve Bizans etkilerinin görüldüğü Uygur resmi, IX. yüzyıldan itibaren kendi tarzını oluşturmuş, XI XII yüzyıllar arasında en temel eserlerini vererek, olgunluğa erişmiştir. Uygurların sanat anlayış ve özellikleri, Talas Savaşı ile birlikte batı medeniyeti ile tanışmıştır (İnal, 1995: 1-13). Selçuklulardan sonra ancak 15. Yüzyıldan itibaren fatih albümü adı altında bazı minyatürlere rastlanmıştır. Bu albümlerde uzak doğu sanatı figürlerine benzetilen sade ve anatomisi olmayan figürler yer alır (Yetkin, 1984: 213). Osmanlı medeniyetinde minyatür, tarihsel bir karakter kazanmış, farklı sanat dallarına eşlik ederek sosyal hayatı, doğayı ve insanları dönemsel özellikleriyle niteleyen bir yapıya kavuşmuştur (Atasoy, 1997: 13). 16. YY. da yapılan minyatürlerde sıklıkla dini konulara rastlanmaktadır. 17. Yüzyılda ise daha çok mimari tasvirlerde genel özelliklerin ötesinde derinliğin arttığı gözlenmektedir (Yetkin, 1984: 213). Osmanlı devletinde yöneticilerin idareyi ele almaları ya da iktidarı tam anlamıyla kullanmaya başlamalarının sembolik birer seremonisi bulunmaktadır. Bu seremonilere genel olarak Cülus Töreni adı verilmektedir. Yeni padişahın tahta çıkma töreni olarak da isimlendirilir. Bu törenlerle ilgili minyatürler; iktidarın gücü, hükümdarın özellikleri dönemin minyatür sanatı özellikleriyle ilgili pek çok konuda objektif bilgi kaynağı niteliğindedir (Gökdaş ve İnaç, 2014: 111). 18.Yüzyılın ilk yarısı en parlak dönem olarak tarihe geçmiştir. Son yarısında kitap resimlerine verilen değerin azalmasıyla batı resim tekniklerinin kullanıldığı görülmektedir. Bu dönem içerisinde minyatür sanatının yabancı esintilerden kurtularak özgün bir üslup kazandığı görülmektedir. Klasik dönemde nakkaşlar tarihsel olayları betimleyen, olaylara özgü belge özelliğini taşıyan eserlere imza atmışlardır. Minyatürlerde seferlerle ilgili arazi özelliklerini net olarak yansıtan eserlere yer verilmiştir (Elmas, 2000: 20). Minyatür sanatındaki gelişmelerin, Osmanlı Devleti'nin gücünü yitirmeye başlamasıyla zayıflamaya başladığı görülmektedir. Minyatür sanatı devlet egemenliği tasvirlerinden, halkın sosyal yaşamını anlatan tasvirlere doğru evrilmiştir.genel olarak minyatürlerde yönetici portreleri, saray yaşamı, dini ritüeller ve sosyal yaşam işlenmektedir. İnsan, hayvan ve bitki figürleri dekoratif eleman olarak kullanılmıştır. Yine halı, rahle, minber, taht ve perde sıklıkla kullanılan dekoratif araçlar arasında görülmektedir (Özaltın ve Ölmez, 2011: 5). 18. yüzyıl, toplum yaşamında sosyal değişimlerin başladığı bir dönemdir. Bu sosyal değişimlere paralel olarak resim üslubunda da belirgin bir değişim yaşanmıştır. Klasik dönemin en önemli resim özelliklerinden birisi olan kompozisyonlarda birlik ilkesi, 18. yüzyılın batılılaşma hareketleriyle birlikte kaybolmuştur. Artık birbirine bağımlı olmayan, dağınık, ayrı sahneler, sosyal yaşamdaki düzensizliğin bir göstergesi olarak, resme yansımıştır. Levni olayları değişik yerlerden ve yakından tespit etmeye çalışmaktadır. Resimlerine zikzak ve helezon çizgiler hâkim olurken, iki boyutlu bir yüzey ifadesi olan minyatür resimlere perspektif, ışık ve gölge girmeye bağlamıştır. Yine bu dönemde, bir taraftan figürlerin yüzlerine, güçlü bir gözlemin 139
etkisiyle, çeşitli ifadeler veren Levni, diğer taraftan kompozisyonlarında dekoratif unsurlara da yer vermektedir (İlden, 2011: 1269-1271). Osmanlı minyatürlerinin büyük çoğunluğunun sarayla ilgili olduğu bilinen bir gerçektir. Dönemin dini, bilimsel ve tarihsel özelliklerinin anlatıldığı Osmanlı minyatürlerinde; ayrıca saray törenleri, padişahlar, komutanlar ve vezirlerde tasvir edilmiştir. Bu nedenledir ki Osmanlı minyatürünü imparatorluk sanatı olarak da adlandırmak mümkündür. Bu dönemde elyazması kitapların resimlerine nakış, ustalarına da Nakkaş denilmektedir. Osmanlı saray atölyelerinde minyatürlü yazmaların hazırlanması toplu bir çalışma ürünüdür. Nakkaşhanede nakkaşbaşı denilen bir usta eşliğinde birçok nakkaş birlikte çalışmaktadır. Nakkaşhanede kurumsal bir yapı içerisinde sıkı bir disiplin işletilmekte, sanatçılar usta, kalfa ve çırak hiyerarşine uygun bir yetişme süreci yaşamaktadır. 4.BAŞLICA OSMANLI MİNYATÜR SANATÇILARI Minyatür sanatında; minyatürün yer aldığı kitabın metni, bezemeli cildi ve tezhiplerinden bağımsız bir kompozisyon düşünülemez. Bir nakkaşın minyatürü oluştururken dikkat etmesi gereken bazı önemli konular bulunmaktadır. Bu konulardan en önemlileri edebi ya da bilimsel anlamda metne sadık kalma ve ayrıntıların detaylı şekilde işlenmesidir (Renda, 1997: 1262). Osmanlı minyatür sanatında önemli bir yere sahip olan Sinan Bey dönemin sanatının şekillenmesinde büyük rol üstlenmiştir. Fatih Sultan Mehmet in profilden gül koklayan portresini yapan nakkaştır. 16. YY ın sonuna kadar Osmanlı padişah portreciliği geleneğini sürdürmüştür. Matrakçı Masuh Osmanlı Döneminde minyatüre yeni bir bakış açısı getirmiş ve Topoğrafik Ressamlık adı altında yeni bir teknik geliştirmiştir. Sultan II. Bayezid döneminde Enderun a giren sanatçı 1517 yılında I. Selim için içeriğinde matematik temalı eserlere imza atmıştır. Mısır a yaptığı seyahat esnasında ünlü silahşörlerle gösterilere katılarak büyük ün kazanmıştır. 140 Kanuni Sultan Süleyman ve II.Selim dönemlerinde minyatür açısından önemli eserlere yer veren başka bir sanatçı da Haydar Reis dir, sanatçının kullandığı lakap Nigari dir. İstanbul da doğan sanatçı donanma ve tersane reisliği yapmıştır. III. Selim zamanında Kütahya Sarayında portre çalışmaları yapmıştır. Barbaros Hayrettin Paşa nın da profilden yarım boy portresini çalışmıştır. Osmanlı Dönemi klasik üslubun mimarı Nakkaş Osman Kanuni Sultan Süleyman döneminde saraya hitap eden önemli eserler vermiştir. Birçok padişahın minyatür tasvirlerini yapan sanatçı, padişah portreciliği geleneğini başlatmıştır. İstanbul un günlük hayatını, esnafların karakteristik özelliklerini ve resmi törenleri betimleyen ve belge niteliği taşıyan eserlere yer vermiştir. Özetle minyatür sanatının ilk Osmanlı Dönemi eserlerine imza atmıştır. Nakkaş Osman ın yanında çalışarak kendini ispatlayan başka bir Osmanlı dönemi minyatür sanatçısı da Nakkaş Hasan dır. Sultan III. Mehmed ve I. Ahmed dönemlerini tasvir eden çalışmalar yapmıştır. Dönemin kitap tasvirciliğine ışık tutan sanatçı, konuları tarih ve edebiyat olan birçok eserde yer almıştır. Eserlerinde yoğunlukla firuze, yeşil, turuncu ve şarap kırmızısı renklerini kullanmıştır. İnsan figürlerini yoğunlukla kısa boylu, tombul yanaklı ve sakallı olarak işlemiştir. Genellikle iç mekânlar da kahverengi zemin rengine yer vermiştir. Aslında tarzını renklerde ve figürlerde özgünleştirmiştir.
Ahmet Nakşi 16. Yüzyılın sonunda ve 17. yüzyılın başlarında Osmanlı Minyatürü için önemli bir sanatçıdır. Şairliğiyle nam yapmış olan sanatçı Şahnâmeci Nadirî ile ortak eserler üretmiştir. Döneminin ünlü halk şairi sayılan Abdülcelil Çelebi aslında Levni dir. İlk önce İstanbul nakkaşhanesinde öğrencilik yapmış, tezhip ve resim alanında ustalığını göstererek musavvir olmuştur. Eserlerinde batı etkisi görülmektedir. Doğa çalışmalarından, boyamalardaki tonlamalara ve figürlere boyut kazandırarak klasik minyatür etkileri dışına çıkmıştır. En önemli çalışmaları II. Ahmed in şehzadelerinin sünnet düğünü şenlikleri anlatılan Sürname isimli eserdeki minyatürleridir. Yine dönemin usta sanatçılarından olan Kapıdağlı Konstantin özellikle III.Selim döneminde önemli eserler vermiştir. Gelenekselleşen portre sanatçılığının yanında duvar resimleri, manzaralar ve dini konular minyatür olarak resmedilmiştir. III. Selim in oturur vaziyette yapılan yağlı boya tablosu en önemli eseridir. Çalışmaları batı tekniğine yakın özellikler gösterir. Minyatür sanatının geleneği açısından anlatılan tüm temalar bir disiplin içerisinde oluşturulmuş ve tarihsel dönemleri görsel olarak anlatan önemli bir belge olma özelliğine dikkat edilmiştir. Minyatürler; Selimname, Hünername, Surname ve Süleymanname gibi el yazması metinlerde konu olan tüm yazınsal ifade içeriğine destek amacıyla, bu eserlere görsel zenginlik katmıştır. Bu anlatım tarzı Osmanlıda bir gelenek halini almıştır. Osmanlı minyatüründe uzun bir dönem doğu, özelliklede İran minyatürleri; şiir, roman, kahramanlık öykü metinleri içerisinde etkisini sürdürmüştür. 141 5.YÖNETİM İLKELERİ AÇISINDAN OSMANLI MİNYATÜRLERİ Osmanlı dönemi minyatürleri saray hayatı, padişah portreleri, törenler, edebi eserler, dini konular, kent görünümleri, günlük yaşam sahneleri gibi konulardan oluşmaktadır. İnsan ve hayvan figürleri, çeşitli bitkiler ve mimari yapıların bulunduğu minyatürlerde; yerleri, duvarları, gökyüzünü meydana getiren arka plan unsurları, konuları tamamlayıcı dekoratif elemanlar olarak kullanılmıştır. Bu elemanlar bazı minyatürlerde halı, bazılarında perde, bazılarında minber olabilmektedir. Dönemin minyatür eserleri günümüze kadar bütün özgünlüğünü ve ihtişamını günümüze taşımıştır. Gösterişli padişah kabul törenleri (özellikle de elçi kabul törenleri), ulufe dağıtımları, cülus dağıtımları (tahta çıkış için) ve arz günleri detaycı bir yaklaşımla titizlikle nakşedilmiştir. Osmanlı saraylarında en gösterişli kabul törenleri, elçiler için yapılırdı. Sarayda elçi kabulleri, ulufe ve arz günleri olan pazar veya salı günleri yapılmaktaydı. Elçi maiyetiyle babüssaadeye gelmekte, divandan izin çıkıncaya kadar kapıcıbaşı odasında beklemektedir. Divandan haber gelince de maiyetiyle birlikte kubbealtına gelirdi. Burada kapıcılar kethüdası tarafından karşılanıp divanı hümayuna götürülmekteydi. Daha sonra teşrifatçı, sadrazama elçinin geldiğini haber vermekte, elçi ve maiyeti divan mensuplarıyla birlikte kubbealtında yemek merasimine geçerdi. Daha sonra elçi padişahının nutkunu dinler, selam verir ve sadrazamın çıkışını beklemek üzere babüsselama giderdi. Sadrazam ve alayı saraydan çıktığında elçi maiyetiyle birlikte onları alay köşküne kadar izler ve oradan ayrılırdı. Genel olarak Osmanlı da elçi kabulüne yönelik ritüel bu şekilde yürütülmekteydi. Osmanlı İmparatorluğu nun ihtişamı geçmişten günümüze pek çok eserde kendini hissettirmektedir. Osmanlı döneminde yapılmış gerek saray hayatında gerekse insanların günlük ya-
şantısında kullandıkları pek çok el sanatı ürünü, değerli örneklerle müzelerde yerlerini almaktadır. Osmanlı İmparatorluğu nda, başka bir merasim ise cülus (Tahta Çıkış) törenidir. Her hangi bir sultanın ölümü veya tahttan indirilmesinden sonra veliaht şehzadenin tahta çıkışı, taht-ı saltanata cülus etti veya cülus-ı hümayun oldu şeklinde ifade edilmektedir. Tahta çıkış, bir tören eşliğinde gerçekleştirilir ve çıkabilecek saltanat kavgalarını önlemek için, hemen yeni padişaha biat edilirdi. Yeni padişahın tahta çıkacağı gün ve saat, teşrifatçı tarafından törene katılacaklara bildirilir, önce sadrazam ile şeyhülislam yeni padişahın huzuruna çıkıp etek öpüp biat eder, kendilerine kürklü hilat giydirilirdi. Cülus Topkapı Sarayı nda yapılıyorsa, sadrazam ile şeyhülislam hilatlarını alır, Divan-ı Hümayun a geçerek törene nezaret ederlerdi. Törene katılacakların sıraları teşrifatçı tarafından belirlenir, padişah darüssede ve silahtar ağaların eşliğinde tahtın konulduğu Bâbüssaade önüne getirilirdi. Müneccimbaşının tayin ettiği bir anda tahtına otururdu. Önce nakibüleşraf etek öper biat eder, daha sonra sırasıyla Kırım Hanzadesi, Özengi Ağaları, Kapıcıbaşı Ağaları, Sadrazam, Şeyhülislam, Vezirler, Kazaskerler, Ocak Ağaları ve diğer devlet erkânı biat ederdi. Örnek olarak seçilen minyatürlerde; belirlenen yönetim ilkeleriyle ilgili bir değerlendirme yapıldığında, minyatürlerin geneline yansımış bir takım tutum ve davranışların günümüz yönetim ilkeleriyle paralellik gösterdiği görülmektedir. Dönem olarak yöneten ve yönetilen arsındaki ilişkiler sanatçılar tarafından eserlere de yansımıştır. Bir başka deyişle örgütsel yönetim ilkelerinin varlığı, dönemin siyasi-sosyal yaşantısını yansıtan minyatür sanatı eserleri aracılığıyla sergilenmektedir. 142 Yönetim faaliyetleri insanların örgütlü yaşama geçtiği andan itibaren uygulana gelmiştir.tarihsel gelişim sürecinde örgütlü toplum sürecinin dolayısı ile yönetim faaliyetlerinin M.Ö. 3000'li yıllarda Sümer Medeniyeti ile başladığı bilinmektedir. O dönemden günümüze değin 5000 yıllık yönetim tecrübesiyle ekonomik, sosyal, siyasi ve askeri olaylar yönetim düşüncesi ekseninde şekillenmektedir (Kara ve Çavuş, 2014: 475). Bu olayların minyatür sanatı kapsamında yönetim ilkeleri açısından ele alınması literatüre farklı açılardan katkı sağlayacaktır. Hiyerarşi kavramı örgütlerde otorite düzenini ifade etmekle birlikte, her alt kademedeki görevin bir üst kademedeki görevin denetim ve gözetimine tabi tutulmasını tanımlamaktadır (Şimşek ve Çelik, 2014: 171). İncelenen minyatürlerde kişiler önem ve makam özelliklerine göre daha belirgin ve boyut olarak diğerlerinden farklı yansıtılmıştır. Minyatürlerdeki bireylerin Sultan a olan uzaklığı, o bireylerin hiyerarşi içindeki önem düzeyini belirtmektedir. Minyatür sanatı eserlerinde devlet hiyerarşisine yönelik örgütlenme biçimi birebir ve net bir şekilde aktarılmaktadır. Genel olarak aynı sırada bulunan kişilerin aynı veya benzer statüye sahip oldukları bilinmektedir. Boyutlandırma açısından daha yüksek makam sahibi olanlar daha büyük ve belirgin olarak resmedilmiştir. Minyatürlerde çizimin üst katmanlarında yer alan makam sahibi kişiler genellikle oturarak tasvir edilmektedir. Kompozisyonlar dikey görünümlü olmasına rağmen yatay görsel malzeme dağılımı, yatay-dikey ilişkisini dengelemiş bulunmaktadır. Bu da hiyerarşik açıdan üst katmanların daha yüksek makamlara sahip olan kişilere ait olduğunu işaret eder. Merkeziyetçilik, otoritenin tümüyle üst makamlarda tutulup, belirli ölçülerde ast kademelere devredilmesi ile ilgili olan bir kavramdır(şimşek ve Çelik, 2014: 172).Minyatürler merkeziyetçilik ilkesi açısından değerlendirildiği zaman merkezde Sultanın misafirlerinin, ancak Sultanın konumundan daha aşağıda konumlandırıldıkları görülmektedir. Sultanın boyutuna ve kavu-
ğuna bakıldığında otoritenin tümüyle Sultana ait olduğu yansıtılmaktadır. Örneklerdeki minyatürler incelendiğinde imgenin vuku bulduğu etkinlik merkezi bir çember içinde konumlandırıldığı görülmektedir. Minyatürde bulunan tüm figürlerin ağırlıklı olarak bir yöne odaklanması ve cephe olarak o yöne dönük olmaları izleyiciyi ister istemez o merkeze yöneltmektedir. Uygulanan gerçek tema işleyişine göre merkezden dışa doğru hareketlenmektedir. Disiplin kavramı, örgütlerde yöneten ve yönetilenler arasındaki belirli kural ve yöntemlerin yer aldığı itaat ve saygı ilişkilerini ifade etmektedir(şimşek ve Çelik, 2014: 171). Disiplin ilkesinin değerlendirmesi yapıldığında, minyatürdeki bireylerin ellerini önlerinde kavuşturarak otoriteye koşulsuz itaat içinde oldukları sergilenmektedir. Aynı zamanda minyatürde bulunan bireylerinin tümünün yüzlerinin Sultan a dönük olması itaatin belirtisi olarak kabul edilmektedir. Durağan figürler ve mekânı dolduran her bir somut varlık disiplin ilkesini kuvvetlendiren bir konumlandırmaya sahiptir. Yönetimde düzen ilkesi örgütlerdeki materyal ve bireylerin uygun zamanda ve uygun yerlerde olmasını ifade etmektedir(şimşek ve Çelik, 2014: 173).Değerlendirme kapsamına alınan minyatürlerde yaşanan olay ve törenlere ilişkin yansımalarda; Sultan ın tahtının, yakın askerlerinin, vezirlerinin ve komutanlarının belirli bir düzen içinde yansıtıldığı görülmektedir. Aynı zamanda minyatürdeki objelerin belirli bir düzen ve simetri dikkate alınarak yansıtıldığı görülmektedir. Dolayısı ile gerek saray yaşamında, gerekse de törenlerin gerçekleştirilmesinde örgütlerde düzen ilkesinin uygulandığı söylenebilir. Genel olarak Osmanlı minyatürlerinde kullanılan renklerin uyumu ve çizgilerdeki ritmik düzen dikkat çekicidir Örgütlerde birlik duygusunun oluşturulması; yöneticinin en önemli motivasyon kaynaklarından bir tanesidir. Birlik duygusu işbirliği ilkesi olarak da ifade edilmektedir. Örgütsel amaçların gerçekleştirilmesi komuta ve eylem birliğinin sağlanmasına bağlıdır. İncelenen minyatürlerde eylem birlikteliğinin yansımaları açık bir şekilde sergilenmektedir. Örneğin ahilerin yapmış olduğu bir tören yürüyüşü minyatüründe, düzen ilkesinin yansımaları görüldüğü gibi tüm grupların belirli bir bütünü sergilediği görülmektedir. 143 RESİM 1. Kanuni nin Kırım Hanı'nı kabulü (Matrakçı Masuh), Hünername RESİM 2. Kanuni Sultan Süleyman'ın Cülus Töreni Matrakçı Masuh), Süleymanname
RESİM 3: Sultan'a (III. Ahmet) Hediye Sunulması (Levni), Surname-I Vehbi RESİM 4: Alimler ve Öğrenciler, (Levni), Surname-I Vehbi 144 RESİM 5. II. Murad ın Bursa da Cülusu (Nakkaş Osman), Hünernama RESİM 6. II. Beyazid'in cülüsü, (Nakkaş Osman), Hünernama SONUÇ Tarihsel dönemlere ait yaşam kesitleri, o dönemin yazılı ve görsel sanat eserleri aracılığıyla değerlendirilebilmektedir. Osmanlı minyatürleri üretildikleri döneme ilişkin tarihsel, sosyal ve ekonomik hayatı en ayrıntılı şekilde yansıtan birer tarihi belgedir (Akmehmet, 2015: 747). Örneğin belirli dönemlere ait İznik çinilerine ilişkin görsel çeşitlilik ve zenginlik hakkında bilgi sunan tek kaynak Osmanlı minyatürleridir (Işıkhan, 2017: 122).Özellikle belirli dönemlere ait görsel sanat eserleri, ilgili döneme ilişkin siyasi, sosyal ve kültürel yaşama ilişkin uygulamaları günümüze taşımaktadır. Yönetim ve yönetici özelliklerine ilişkin literatürü destekleyici görseller dönemi bütüncül bir yaklaşımla anlamımıza yardımcı olmaktadır. Bu sanat eserleri arasında minyatür sanatı eserleri; yönetim temasına ilişkin otoriteye, saraya, törenlere ve ikili görüşmelere yönelik çok ince ayrıntıları günümüze taşımaktadır.
Toplum yaşamı içerisinde bireylere atfedilen roller sadece resmi çalışma alanlarında değil, toplum yaşamının tüm katmanlarında etkisini göstermektedir. Dolayısı ile örgütsel hiyerarşide her üye kendisine atfedilen rolün gereğini yapma ve statü sembolleriyle bu pozisyonuna uygun rolü yansıtmakla mükelleftir (Topaloğlu ve Koç, 2017 :27). Minyatür sanat eserlerinde, yönetime özgü bu yapının görsel açıdan net bir şekilde aktarıldığı görülmektedir. Yapılan değerlendirme sonucunda örgütlerin etkin çalışması için belirlenen; merkezileşme, hiyerarşi, düzen, disiplin ve birlik duygusu gibi yönetim ilkelerinin minyatür sanatı eserlerindeki yansımaları araştırılmıştır. Bu kapsamda incelenen minyatürlerde o günün siyasi ve sosyal yaşamına ilişkin bulgular elde edilmiştir. Bu bulgular içinde sarayda hiyerarşik bir yapının varlığı, bireylerin boyutlandırılması ve kovuk büyüklüğü ile sergilenmeye çalışılmıştır. Hiyerarşiye olan itaatin varlığını; Sultan a karşı diz çökülmesi ve etek öpme figürlerinde rastlamaktayız. Diz çökme ve etek öpme gibi davranışlar merkezi yönetimin ne kadar güçlü bir şekilde yaşatıldığı ve kabul gördüğünün somut göstergeleridir. Herhangi bir kabulde veya törende bireylerin ve metaryallerin sistematik ve simetrik dağılımı, düzen ilkesinin somut varlığına işaret etmektedir. Kabul odasında ve törenlerde iki taraflı sistematik dizilimlerin bulunması, dönemin düzen ilkesine ne yönde bağlı olduğunun diğer göstergeleri arasında sayılmaktadır. Sıradan herhangi bir olaya ait bir minyatürde bile bu düzen ve dağılım ilkesinin ihmal edilmediği görülmektedir. Dolayısı ile özellikle saray yaşamında yönetim ilkelerinden hiyerarşi ve düzen ilkelerinin hassasiyetle uygulandığı görülmektedir. Minyatürlerde kullanılan renkler ve çizimler; pek çok farklı grubu içermesine rağmen belirli bir bütünlüğü yansıtmaktadır. Her bir grup veya alan bütünü tamamlar nitelikte konumlandırılmıştır. Minyatürdeki kişilerin yönleri, Sultan ın konumu ve kullanılan renklerin skalaları belirli bir bütünlüğü sağlamaya yönelik çabalar içermektedir. Örgüt belirli bir amaç için bir araya gelen insan topluluğu şeklinde tanımlandığında, minyatürlerde bir araya gelen insan topluluklarının ortak bir amaç doğrultusunda bir arada bulundukları görülmektedir. Sanat eserlerinin, kendi dönemlerine ait pek çok olay ve olguyu yansıtma özelliği, ö dönemin sosyal ve siyasi yaşantısına yönelik fikir sahibi olmamızı sağlamaktadır. Seçilen minyatürler hakkında yapılan değerlendirmelerde, Saray yaşantısının, o döneme ait örneklerinde, günümüz örgütlerinin etkin çalışması için belirlenen ilkelerin yansımaları tespit edilmiştir. Her toplumun kendi değerleri ve anlayışına yönelik bir takım uygulama ilkeleri bulunmaktadır. Bu ilkelerin belirli isimlerle kuramsal olarak ortaya konulmaması, o faaliyetlerin icra edilmediği anlamına gelmemektedir. Her toplumun tarihsel ve sanatsal birikimi ve bunu sergileyen eserleri; kendisine özgü kültürel tutum ve davranışlarından izler taşımaktadır. Bu mirası ortaya çıkarmanın başlıca yöntemlerinden biride disiplinler arası çalışmalardır. 145 KAYNAKLAR Akmehmet, K. T.(2015). Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi ndeki Surname-İ Hümayun Örneği, Turkish Studies, 719-752. Atasoy, N. (1997). Surname-İ Hümayun: Düğün Kitabı İntizami, İstanbul: Koçbank. Ersoy, A. (1991). 18. Yüzyılın Minyatürleri ve 19. Yüzyılda Batı Tarzı Resme Geçiş, İlgi, Yıl:25, S: 64.
Gökdaş, Y., İnaç, C. (2014). Osmanlı Cülus Minyatürlerinde Padişah İmgesinin Sanatçı Algısı ve Üslup Özelliklerine Yansıması, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Sayı: 33, 108-148. Işıkhan S. (2017). Bazı Osmanlı Minyatürlerinde Resmedilen İznik Çini Formlarının Osmanlı Saray Ve Mutfak Kültüründeki Çeşitliliği, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 48, 111-123. İlden, S. (2011). Levni İmzalı İnsan Resimlerinde Figür Anlayışı, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 6/1 Winter, 1268-1280, İnal, G. (1995). Tük Minyatür Sanatı (Osmanlı dan Günümüze Kadar), Ankara, AKM Yayınları. Kara, E., Çavuş M. F, (2014). Turizmde Modern Yönetim Uygulamaları, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2, Sayı: 1, 473-485. Mahir, B. (2012). Osmanlı Minyatür Sanatı, İstanbul: Kabalcı Yayınları. Özaltın, F. N., Ölmez, F.N. (2011). Osmanlı Dönemi Minyatürlerinde El Sanatlarından İzler, Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi, Mayıs, 1-30. Renda, G. (1997). Minyatür. Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi. Cilt:2. İstanbul: Yapı Endüstri Merkezi Yayınları. Topaloğlu, M., Koç, H. (2017). Yönetim ve Organizasyon Kavramlar Teoriler Yaklaşımlar, Ankara: Seçkin Yayıncılık. Şimşek, Ş., Çelik. A., (2014), Yönetim ve Organizasyon, Konya: Eğitim Kitabevi. Yetkin,S.K., (1984), İslam Ülkelerinde Sanat, İstanbul, Cem Yayınevi. 146