AKILCI ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE ÜLKEMİZDE ANTİMİKROBİK MADDELERE DİRENÇ SORUNU



Benzer belgeler
Akılcı antibiyotik kullanımı. Dr. Emin Fatih Vişneci Konya Eğitim Araştırma Hastanesi

Acil Serviste Akılcı Antibiyotik Kullanımının Temel İlkeleri Dr. A. Çağrı Büke

Akılcı Antibiyotik Kullanımı. Prof.Dr.Ayşe Willke Topcu 25 Nisan 2014, Muğla

Hazırlayanlar: Doç. Dr. Yasemin ZER Mikrobiyoloji AD Öğrt. Üyesi

Febril Nötropenik Hastada Antimikrobiyal Direnç Sorunu : Kliniğe Yansımalar

ANTİBİYOTİK KULLANIMINDA GENEL PRENSİPLER

Dr.Müge Ayhan Doç.Dr.Osman Memikoğlu

Piyelonefrit Tedavi süreleri? Dr Gökhan AYGÜN CTF Tıbbi Mikrobiyoloji AD

Prof.Dr. Ayşe Willke Topcu KLİMİK 2017 Antalya

ALT SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI. Prof. Dr. Abdullah Sayıner

Pnömonide Etkene Yönelik Antimikrobiyal Tedavi

AKILCI ANTİBİYOTİK KULLANIMI. Prof. Dr. Mehmet Ceyhan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bolumu 2017

DİRENÇLİ BAKTERİ ENFEKSİYONLARINA KARŞI KULLANILAN ANTİBİYOTİKLER

İnfektif Endokarditin Antibiyotik Tedavisinde Antimikrobiyal Direnç Bir Sorun mu? Penisilin

Direnç hızla artıyor!!!!

ANTİBİYOTİKLER. Antibiyotikler, bakterileri öldüren veya onların üremelerini durduran maddelerdir. Bakterileri öldüren antibiyotiklere bakterisidal,

Klinikte Antibiyotik Kullan m

KISITLI BİLDİRİM. ADTS grubunun hazırladığı Kısıtlı Bİldirim Tabloları ile ilgili olarak dikkat edilmesi gereken konular.

GRAM POZİTİF BAKTERİ ANTİBİYOGRAMLARI

Eklem Protez Enfeksiyonlarında Antimikrobiyal Tedavi

Ae- MİKROBİYOLOJİ LABORATUVARI İÇ KALİTE KONTROL VE DÖF TALİMATI

AMİNOGLİKOZİD ANTİBİYOTİKLER Aminoglikozid antibiyotikler Streptomyces veya Micromonospora türü mikroorganizmalardan elde edilirler.

REVİZYON DURUMU. Revizyon Tarihi Açıklama Revizyon No

ACİLDE AKILCI ANTİBİYOTİK KULLANIMI

PROF. DR. HALUK ERAKSOY İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ İNFEKSİYON HASTALIKLARI VE KLİNİK MİKROBİYOLOJİ ANABİLİM DALI


KÜLTÜR VE DUYARLILIK TESTLERİNİN KULLANIMI VE YORUMU. Feriha Çilli Hall Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

EUCAST tarafından önerilen rutin iç kalite kontrol Sürüm 3.1, geçerlilik tarihi

Doç. Dr. Bilgin ARDA Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

Prof.Dr.Murat YILDIRIM

Sepsisde Klinik, Tanı ve Tedavi

Stafilokok Enfeksiyonları (1 saat)

FEBRİL NÖTROPENİ TANI VE TEDAVİ

KISITLI ANTİBİYOTİK BİLDİRİMİ

İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARI: AMPİRİK TEDAVİDE KULLANILAN İLAÇLARA DUYARLILIK KONUSUNDA NEREDEYİZ? DR.PINAR ÇIRAGİL 2 NİSAN 2016,İSTANBUL

Uzm. Dr. Bora ÇEKMEN. Okmeydanı Eğitim Ve Araştırma Hastanesi İstanbul İli Beyoğlu Kamu Hastaneler Birliği Sağlık Bilimleri Üniversitesi

Enfeksiyon odaklarından izole edilen Gram negatif ve Gram pozitif bakterilerde antimikrobiyal duyarlılık sonuçları

Bağışıklığı Baskılanmış Olguda Akciğer Sorununa Yaklaşım. Klinik-Radyolojik İpuçları

Prof Dr Salim Çalışkan. İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi

DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA PNÖMONİ. Mehmet Ceyhan 2016

Tularemi Tedavi Rehberi Doç. Dr. Oğuz KARABAY Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği

İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Febril Nötropeni Grubu. Febril Nötropeni Simpozyumu , Ankara

Oya Coşkun, İlke Çelikkale, Yasemin Çakır, Bilgecan Özdemir, Kübra Köken, İdil Bahar Abdüllazizoğlu

ANTİBİYOTİK DUYARLILIK TESTLERİ: LABORATUVARDAN KLİNİĞE

Beta-laktam antibiyotikler dersine ilişkin öğrenim hedefleri

KISITLI ANTİBİYOTİK DUYARLILIK TESTİ PROSEDÜRÜ

MİK Minimum İnhibisyon Konsantrasyonu. Mikroorganizmanın üremesinin engellendiği en düşük ilaç konsantrasyonudur.

EVDE BAKIM HASTASINDA ENFEKSİYONLARA YAKLAŞIM

T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ. ENFEKSİYON HASTALIKLARI ve KLİNİK MİKROBİYOLOJİ ANABİLİM DALI YILI DÖNEM V DERS PROGRAMI

Ia.CERRAHİ PROFİLAKSİ TALİMATI

ÇIKAR ÇATIŞMALARI. Antibiyotik / aşılarla ilgili konuşma, danışmanlık Abdi İbrahim Bayer GlaxoSmithKline Pfizer Sanofi Pasteur

Antibiyogram Yorumu. Mik. Uz. Dr. fiüküfe Diren

Acil Enfeksiyon Hastal klar nda Antibiyotik Kullan m ve Profilaksi

T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ. ENFEKSİYON HASTALIKLARI ve KLİNİK MİKROBİYOLOJİ ANABİLİM DALI YILI DÖNEM V DERS PROGRAMI

Olgu Eşliğinde Sepsise Yaklaşım

Dr. Derya SEYMAN. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği

Akut Menenjitlerde Klinik Tanı. Dr.Kaya Süer Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Dirençli Pnömokok Menenjiti. Dr. Okan Derin VM Medical Park Hastanesi Kocaeli

Antimikrobiyal Direnç Sorunu

KAN DOLAŞIMI İNFEKSİYONLARI VE DAPTOMİSİN

Çocuk ve Yetişkin Üriner Escherichia coli İzolatlarında Plazmidik Kinolon Direnç Genlerinin Araştırılması

Toplum başlangıçlı Escherichia coli

KOMPLIKE ÜRINER SISTEM INFEKSIYONU

ADT Sonuçları Yorumlu ve Kısıtlı Bildirim, EUCAST Uzman Kurallar. Prof. Dr. Güner Söyletir Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, İstanbul

Ribozomun 50s bölgesine bağlanıp protein sentezini bozarak etki eden bakteriyostatik geniş spekturumlu antibiyotiklerdir.

Hastanede Gelişen Dirençli Sepsiste Antimikrobiyal Tedavi

KÜTAHYA SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DÖNEM III II. KURUL ENFEKSİYON HASTALIKLARI DERS KURULU

Değerlendirme kılavuzu

Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti-ADTS Grubunun hazırladığı "Kısıtlı Bİldirim Tabloları" ile ilgili olarak dikkat edilmesi gereken noktalar:

Prof.Dr. Müzeyyen MAMAL TORUN. İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

Antibiyotiklerin Kullanımının Monitörizasyonu

Antibiyotik Direncinde ve Kontrolünde Güncel Durum

Olgularla Klinik Bakteriyoloji: Antibiyotik Duyarlılık Testleri Yorumları. Dilara Öğünç Gülçin Bayramoğlu Onur Karatuna

Pnömonilerde Ak lc Antibiyotik Kullan m

Türkiye'de Antibiyotik Direncinin Durumu

Kolistin ilişkili nefrotoksisite oranları ve risk faktörlerinin değerlendirilmesi

Dr. Aysun Yalçı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbn-i Sina Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Dr. Birgül Kaçmaz Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

Olgularla Antimikrobiyal Duyarlılık Testleri (Gram Negatif Bakteriler)

Cerrahi Enfeksiyonlar. Dr.A.Özdemir AKTAN Marmara Universitesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı 19 Nisan 2014

KOLONİZASYON. DR. EMİNE ALP Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D.

Kan Dolaşım Enfeksiyonlarında Karar Verme Süreçleri. Prof. Dr. Aynur EREN TOPKAYA Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD

Kolistine Dirençli E. coli Suşuyla Gelişen ÜSİ Olgusu ve Sonuçlar

Tekrarlayan Üriner Sistem Enfeksiyonlarına Yaklaşım. Dr.Adnan ŞİMŞİR Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD

Hastanede Kaçınılması Gereken Beş Ortak Tıbbi Hata. Düşme Antibiyotik yalnış kullanımı İlaç uygulanım hataları Eksik Mobilizasyon Plansız taburculuk

ANTİBİYOTİK DUYARLILIĞI VE DİRENÇLERİN YORUMLANMASINDA UZMAN SİSTEMLERİN ROLÜ

Avrupa Antimikrobik Duyarlılık Testleri Komitesi

PNÖMOKOK ENFEKSİYONLARINDA SON DURUM. Doç.Dr. Ener Çağrı DİNLEYİCİ 20 Ocak 2014 Eskişehir

Emrah Salman, Zeynep Ceren Karahan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi. Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI

Ders Yılı Dönem-III Enfeksiyon Hastalıkları Ders Kurulu

DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DERS YILI DÖNEM III ENFEKSİYON HASTALIKLARI DERS KURULU

TOPLUM KÖKENLİ PNÖMONİLER

Antimikrobik laçlara Karfl Direnç Geliflme Mekanizmalar ve Günümüzde Direnç Durumu

Hastane Ortamında Klinik Mikrobiyoloji «KÜLTÜRÜ»

ADTS Grubunun Hazırladığı Kısıtlı Bİldirim Tabloları İle İlgili Olarak Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar:

FORSEF 1 g I.V. ENJEKTABL TOZ İÇEREN FLAKON

Ne değişti? Dr. Özlem Kurt-Azap

'nosocomial' Yunanca iki kelimeden oluşur

Transkript:

İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri 1 TOPLUMDAN EDİNİLMİŞ ENFEKSİYONLARA PRATİK YAKLAŞIMLAR Sempozyum Dizisi No:61 Şubat 2008; s.1-16 AKILCI ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE ÜLKEMİZDE ANTİMİKROBİK MADDELERE DİRENÇ SORUNU İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Enfeksiyon hastalıkları günümüzde halk sağlığı açısından önemini devam ettiren, erken tanı konulduğu takdirde akılcı bir seçimle uygulanan antimikrobik tedaviyle genellikle tedavide başarının sağlandığı bir alandır. Bununla birlikte gerek toplum gerekse hastanede kazanılan enfeksiyon hastalıkları akılcı olmayan (gereksiz kullanım, yanlış antibiyotik seçimi, yanlış doz ve/veya yol) antimikrobik kullanılması sonucu tedavi edilememekte, sonuçta hasta kaybedilebilmektedir. Bunun yanında bir viral enfeksiyonda antibiyotik kullanımı gibi akılcı olmayan yaklaşımlar sonunda mikroorganizmalar antimikrobiklere direnç kazanmakta ve gereksiz harcamalar yapılmaktadır. Akılcı bir şekilde uygulanan uygun antimikrobik tedavi sağ kalım, komplikasyonların ve kronikleşmenin önlenmesi, hastalık şiddet ve süresinin kısaltılması açısından önemli katkı sağlar. Bazı durumlarda tedavinin dakikalar içinde başlatılması mortalitenin önlenebilmesiyle yakından ilişkilidir. Örneğin sepsis, akut bakteri endokarditi ve pürülan menenjitte tedaviye erken başlama noktasında dakikalar bile çok önemlidir. Bununla birlikte enfeksiyon hastalıklarında toplum sağlığı açısından büyük katkılar sağlayan antimikrobik ilaçların akılcı olmayan kullanımı ne yazık ki çok sıktır. Başka bir ifadeyle antibiyotikler kullanımı en fazla suistimal edilen ilaçlardır. İlaç kullanımında denetim mekanizmalarını geliştirmiş ABD de bile antibiyotikler %50 oranda uygunsuz kullanılmaktadır. Uygun olmayan antibiyotik kullanımı hastanın ilaç yan etkileriyle zarar görmesi yanında mali kayıplara neden olmakta, üstelik tüm dünya için tehdit oluşturucu bir boyuta ulaşan antimikrobiklere karşı direnç gelişiminin artmasına olumsuz katkı yapmaktadır.

2 Hekimlik pratiğinde enfeksiyon hastalıkları tedavisine bilinçli yaklaşım hasta yaşamı, antibiyotik direnci ve farmakoekonomi noktasından önem taşımaktadır. Hekime baş vuran bir hastada, ayrıntılı anamnez ve sistemik klinik muayene sonrasında ayırıcı tanıda bir enfeksiyon hastalığı da düşünülmüşse, tedavide antibiyotiklerin yeri olup olmadığı iyice düşünülmeli ve antibiyotik kullanımının akılcı olması için aşağıdaki 10 soru (tablo 1) her antibiyotiği reçeteleme öncesinde yanıtlanmalıdır. Ampirik antibiyotik kullanımında özellikle giderek artan direnç sorunu nedeniyle alternatifler ayrıntılı şekilde irdelenmelidir. Tablo 1. Antibiyotik seçimi öncesinde yanıtlanması gereken önemli sorular. 1. Antibiyotik kullanmak gerekli midir? 2. Antibiyotik kullanımı öncesi uygun laboratuvar tetkikler yapılıp mikrobiyolojik inceleme için uygun klinik örnekler alındı mı? 3. Ön tanısı yapılmış olan enfeksiyon hastalığının olası etken(ler)i nedir? 4. Düşünülen etken(ler)i tedavi edici etkiye sahip değişik antibiyotik seçenekleri mevcutsa hangisini seçmek en uygundur? Antimikrobik direnci ampirik kullanımda hangi seçenekleri kısıtlamaktadır? 5. Teşhis edilen enfeksiyon hastalığını tedavi etmek için kombine antibiyotik tedavisi gerekli midir? 6. Tedavi esnasında dikkate alınması gereken önemli konak faktörleri var mıdır? 7. Antibiyotik hangi yoldan kullanılmalıdır? 8. Antibiyotiğin uygun dozu nedir? 9. Kültür sonuçlarından sonra başlanılmış olan antibiyotik değiştirilmeli midir? 10. Antimikrobik tedavinin uygun süresi nedir? Uzun süreli tedavi esnasında direnç gelişimi olası mıdır? 1. Antibiyotik kullanmak gerekli midir? Her hasta için ayrıntılı anamnez ve sistemik klinik muayene tanı ve tedavide yanılgıları azaltmak için bir zorunluluktur. Deri döküntüsünden göz dibi incelemelerine kadar hekimlikte bazen ayrıntı gibi düşünülen muayeneler sistemik enfeksiyon hastalıklarında tanı koydurucu bulgular verebilir. Gereğinde olanak varsa laboratuvar ve radyolojik incelemelere baş vurulur. Gereksiz antibiyotik vermektense bakteriyel enfeksiyonu laboratuvara dayanarak doğrulamak akılcı bir yaklaşımdır. Örneğin eksüdatif bir farenjit tablosunda boğaz sürüntüsünde A grubu streptokok antijeni aranması veya bir gün sonra sonuç alınmasına imkan verecek boğaz kültürü yapılması gereksiz antibiyotik kullanımına engel olacaktır (laboratuvar yaklaşım için aşağıya bakınız). Antibiyotik tedavisi ya patojen etkenin gösterildiği veya üretildiği durumlarda veya enfeksiyon kuşkusu varlığında (ampirik) ya da profilaksi amacıyla verilir. Profilaksi amacıyla antibiyotik kulllanımı istismar edilmemeli, belirlenen ve kabul edilen durumlarda uygulanmalıdır: infektif endokardit riski taşıyanlarda yapı-

Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Ülkemizde Antimikrobik Maddelere Direnç Sorunu 3 lacak bazı girişimlerde (diş çekimi), meningokok ve H.influenzae menenjitli olanların temaslılarında profilaktik antibiyotik kullanımı gereklidir. Soğuk algınlığında veya gripte komplikasyonlardan korunmak amacıyla yapılacak profilaksi etkisizdir ve gereksiz antibiyotik kullanımının önemli nedenlerindendir. Enfeksiyon hastalıkları tedavisinde özellikle acil durumlarda ampirik antibiyotik kullanımı söz konusudur. Haliyle akılcı olmayan bir kullanım olasılığını azaltmak için antibiyotik başlanırken dikkatli ve seçici davranılmalıdır. Ağır seyirli fokal enfeksiyonlar (ağır seyirli pnömoni, pyelonefrit, biliyer enfeksiyonlar), prognozu hızla kötüleşebilen septik hastalar (sepsis, septik şok), akut endokardit olguları, febril nötropenik hastalar, bakteriyel menenjit, akut peritonit ve akut nekrotizan sellülitli olgularda, gerekli materyel hemen alınıp mümkün olan en kısa sürede antibiyotik sağaltımı başlatılmalıdır. Antimikrobiklerin ülkemizde akılcı olmayan kullanım alanlarının çok değişik örnekleri vardır. Örneğin akut farenjitte etken %60-70 viruslerdir ve tedavide antimikrobiklerin yeri yoktur, semptomatik tedavi yeterlidir. Ayrıca antibiyotik içeren pastillerin kullanımı uygun olmayan diğer bir yanlıştır. Gripte bir komplikasyon (bronşit, pnömoni, sinüzit) gelişmedikçe antibiyotik vermenin hiç bir yararı olmadığı gibi floranın bozulması, toksisite vb gibi zararlara neden olunur. Akut ishalli olgularda genellikle sıvı desteği yeterlidir ve antimikrobik verilmesi %10-20 olguda gerekli olabilir. Şigelloz, kolera, enterotoksijenik E.coli ishali, antibiyotik ilişkili ishal (C.difficile), barsak parazitlerine bağlı ishal düşünüldüğünde antimikrobiklerin verilmesi uygundur. Nontyphi Salmonella bakterileriyle oluşan gastroenteritte antibiyotik verilmesi bazı özel haller dışında (yeni doğanlar, yaşlılar, bağışıklık yetmezliği, 50 yaşından büyük aterosiklerozlu hastalar, kardiyovasküler sistemde protezi olanlar) sakıncalı olup nüksün ve taşıyıcılığın artmasına neden olmaktadır. Ülkemizde laboratuar veya epidemiyolojik veri desteği olmadan ishallerde kinolon ve metronidazolun kombine edilmesi sık rastladığımız yanlış kullanımlara diğer bir örnektir. Lokal etkili antimikrobikleri içeren preparatların ishalde uygulanması yanlışlar cümlesindendir. 2. Antibiyotik kullanımı öncesi uygun laboratuvar tetkikler yapılıp mikrobiyolojik inceleme için uygun klinik örnekler alındı mı? Antibiyotik kullanımı öncesinde mikrobiyolojik amaçlı uygun klinik örnekler alınmalı ve gereksiz antibiyotik kullanımını önlemek için gerekli incelemeler yapılmalıdır. Pürülan menenjit şüphesi olan hastada BOS alımı gecikecekse tedaviye başlandıktan sonra klinik örnekler alınır. Fazla ayrıntıya girilmeden laboratuvarı kullanmada da akılcılık ve algoritmik yaklaşım gereklidir. Aşağıda enfeksiyon hastalıklarında laboratuvar kullanımı özetlenmiştir. 2a. Tam kan sayımı, lökosit förmülü, tam idrar tahlili yapılır. Nötrofilik lökositoza, sola kayma(çomaklarda %10 veya daha fazla artma), toksik granülasyon ve vakualizasyon da eşlik ediyorsa bakteri enfeksiyonu olasılığı yüksektir. Atipik lenfo-

4 monositlerin fazlalığı infeksiyoz mononükleoz düşündürür. Ateşli bir hastada sıtma mevcutsa periferik yaymada görülecektir. Akut faz yanıtı hakkında C-reaktif protein ve sedimantasyon kısa sürede bilgi verip tanıya yardımcı olur. Bakteri enfeksiyonlarında CRP 24 saat içinde 20 kat veya daha fazla artarken, viral enfeksiyonlarda istisnalar dışında CRP artışı 3-5 kat olabilmektedir. Sepsis kuşkusu olan hastalarda kantitatif prokalsitonin yüksekliği tanıyı destekleyecektir. 2b. Gerekli klinik örnekler (kan, balgam, idrar, abse örneği, dışkı, beyin omurilik sıvısı (BOS)...) alınır ve uygun şekilde işlenir (aşağıya bakınız). Serum fizyolojik, metilen mavisi veya çini mürekkebi ile yaş preparatlar hazırlanır. Gram boyama, gereğinde EZN ve diğer boyalar yapılır. Balgam, idrar, eklem sıvısı, BOS gibi örneklerde Gram boyası bile etken hakkında bir ön fikir vererek etkin tedavi şansını artırır. Steril vücut sıvılarında Gram boyamayla bakteri görülmesi antibiyotikleri vermenin gerekliliğini ortaya koyacağı gibi uygun bir seçime olanak sağlar. Örneğin meningokoksik menenjitte peteşilerden alınan örnekte yapılan Gram boyasında gram negatif diplokokların görülmesi tanıyı kesinleşmiş düzeye ulaştırır. Pürülan menenjitli hastada BOS ta Gram preparatta bakteriyi görmek %70-80 olanaklıdır. Balgamda baskın olarak görülen bakteri pnömoninin olası etkenidir; örneğin balgamda bol gram pozitif diplokok S.pneumoniae düşündürür; balgamda bolca lökosit görülüp bakteri görülmemesi durumunda Legionella pneumophila, Mycoplasma pneumoniae, Chlamydia pneumoniae gibi atipik pnömoni etkenlerinin etken olabileceği düşünülür. İdrar veya abse örneğinden yapılacak Gram preparatı empirik tedavide etkinliği artırıcı ip uçları verir. Akut pyelonefrit veya ürosepsis olgusunda idrarda gram pozitif kokların varlğı durumunda kullanılacak antibiyotik enterokokları da etki spektrumunda bulundurmalıdır. Akut ishalli hastada dışkının mikroskopik incelenmesi inflamatuvar ishal ve parazitlerin tanınmasında katkı sağlar. Akut ishali olan hastanın dışkısında polimorf nüveli lökositlerin varlığı Shigella, Campylobacter, invazif E.coli ve Salmonella nın etken olabileceğini düşündürür. Dışkıdan Gram yapılırsa martı kanadı şeklinde Campylobacter spp nin görülmesi olasıdır. Ateşli bir hastada bakteremiyle seyreden bir enfeksiyon hastalığı düşünülmesi durumunda mutlaka kan kültürleri (en az iki adet) alınmalıdır. Endokardit, pnömoni, pyelonefrit, pürülan menenjit, akut osteomyelit gibi durumlarda kan kültürü mutlaka yapılmalıdır; bir pnömokoksik pnömonide bazen balgamda etken üretilemezken kan kültürlerinden üretilmesi mümkündür. Enfeksiyon odağına göre diğer materyeller alınıp kültürleri yapılır: idrar, balgam, BOS, eklem sıvısı, assit sıvısı gibi. Kültürlerde üreme genellikle 24-48 saat içinde olur. Üretilen bakterilerin duyarlılığı Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi veya MİK bakan değişik yöntemlerle araştırılır.

Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Ülkemizde Antimikrobik Maddelere Direnç Sorunu 5 2c. Son yıllarda üretilip kullanıma sunulan hızlı tanı kitleriyle değişik enfeksiyonların kısa sürede laboratuvarda tanınması mümkündür. Boğaz sürüntüsünde A grubu streptokok antijeni, kan ve idrarda pnömokok antijeni, serumda Mycoplasma pneumoniae antikorları, BOS da pnömokok, Neisseria meningitidis ve Haemophilus influenzae tip b ve Cryptococcus neoformans antijeni, idrarda Legionella pneumophila antijeni kısa sürede sonuç alınabilen testlere örnek olarak verilebilir. Bu etkenleri lateks aglütinasyon, immunkromatografik kart testler veya membran ELISA ile kısa sürede (10-60 dak) araştırmak mümkündür. Son yıllarda mikroorganizmaların DNA veya RNA sını araştıran moleküler teknikler (DNA probları, PCR) hızlı tanı konusunda ümit vermektedir. 2d. Radyolojik incelemelere başvurulur. Akciğer grafisi çekilir. Solunum yolu semptomlarına rağmen düz akciğer grafisinde bulgu yoksa bilgisayarlı tomografi incelemesi yapılır. Tutulan sisteme göre diğer radyolojik incelemeler (USG, BT, MR) yapılır. 3. Ön tanısı yapılmış olan enfeksiyon hastalığının olası etken(ler)i nedir? Uygun antimikrobik tedavi için olası enfeksiyonun yeri belirlenmeli ve enfeksiyon yapan olası etkenlerin ne olabileceği düşünülmelidir. Etken hakkında hızlı laboratuvar incelemeleri de fikir verir. Örneğin menenjit kuşkusunda BOSun incelenmesi (hücre sayısı, tipi, glukoz, protein, çini mürekkebi, Gram, EZN, kültür, bakteri antijenleri aranması), pyelonefritte idrarın Gram boyası etkin tedavi için güvenilir ip uçları verir. Laboratuvar olanakları yok veya uygun örnekte etken görülemezse olası patojenler tahmin edilir. Etkenlerin tahmininde enfeksiyonun kazanılma ortamı(toplum, hastane), lokalizasyon, hastanın yaşı, bağışıklık durumu dikkate alınmalıdır. Akut tonsillofarenjitte virusler (%60-70), Streptococcus pyogenes; akut sinuzit ve akut otit mediada pnömokoklar, H.influenzae ve Moraxella catarrhalis; lober pnömonide pömokoklar; atipik pnömonide Mycoplasma pneumoniae, Chlamydophila pneumoniae, Legionella pneumophila ve virusler; kronik obstruktif akciğer hastalığı olanlarda gelişen ataklarda S.pneumoniae, H.influenzae ve M.catarrhalis; akut infektif endokarditte S.aureus, subakut endokarditte viridans streptokoklar; sekretuvar ishalde besin zehirlenmesi etkenleri (S.aureus, B.cereus), toksijenik E.coli (ETEC), Vibrio spp, Aeromonas spp, virusler, Giardia lamblia; eksüdatif ishalde Shigella, Salmonella, Campylobacter; nötropenik ateşte Pseudomonas dahil Gram negatif çomaklar; akut pyelonefritte Enterobacteriaceae üyeleri(e.coli, Klebsiella spp, Proteus spp), enterokoklar; akut sistitte E. coli, S.saprophyticus (cinsel açıdan aktif kadında), enterokoklar; akut pürülan menenjitte S.pneumoniae ve Neisseria meningitidis etken olarak düşünülür. Sepsisde olası kaynağa göre (üriner sistem, karın içi) etkenler tahmin edilir. Yaşlılarda ve yenidoğanlarda Listeria monocytogenes, humoral immün yetmezliği olanlarda kapsüllü bakteriler, hücresel immün yetmezliği olanlarda hücre içine yerleşebilen etkenler hatırda tutulmalıdır.

6 4. Düşünülen etken(ler)i tedavi edici etkiye sahip değişik antibiyotik seçenekleri mevcutsa hangisini seçmek en uygundur? Direnç durumu seçimi nasıl etkiler? Enfeksiyon tanısı konup etken tahmini yapılıp antibiyotik tedavisine karar verildiğinde değişik seçenekler arasından bir tercih yapılması gerekmektedir. Tercih yaparken enfeksiyonun yeri, etkenin direnç durumu, fiyat, toksisite gibi değişik özellikler analiz edilmelidir. Enfeksiyon yeri antibiyotik seçimini etkiler. Antibiyotiklerin infekte bölge veya dokuya geçişlerindeki farklılıkar seçimi etkiler. MSS enfeksiyonlarında aminoglikozidler, 1.ve 2. kuşak sefalosporinler, makrolidler ve klindamisin kullanılmaz; BOSa geçisi iyi olan sefotaksim, seftriakson gibi antimikrobikler kullanılır. Tonsillofarenjite trimetoprim sulfametoksazol kontrendikedir. Alkali ortamda daha iyi etkili olan aminoglikozidlerin balgam ve cerahatın asidik ortamında etkinliği azalır. Antibiyotik verilmesi düşünülen akut infeksiyöz ishallerde aminoglikozitlerin yeri yoktur. Safra yolları enfeksiyonlarında ağırlıklı atılımı karaciğer yoluyla olan sefoperazon, seftriakson gibi antibiyotikler kullanılır. Prostat dokusu ve göz içi sıvısına antibiyotiklerin hemen pek çoğunun geçemediği veya çok az geçtiği ilgili enfeksiyonlarda dikkate alınmalıdır. Makrolidler idrar yolu enfeksiyonlarında kullanılmaz. Osteomyellitte kemik dokuya iyi geçen antibiyotikler yeğlenir. Protez araç enfeksiyonlarında bakterileri eradike etmek güçtür. Antibiyotik tedavisi öncesinde olası etkenin direnç durumu epidemiyolojik verilere göre dikkate alınır. Örneğin akut otit media ve sinüzitte H.influenzae ve M.catarrhalis in beta-laktamaz yapımı; akut pylonefritte E.coli nin kotimoksazole, kinolonlara, beta-laktamlara; pürülan menenjitte pnömokokların penisiline; akut infektif endokarditte S.aureus un metisiline; akut invazif ishalde Shigella cinsi bakterilerin kotrimoksazole karşı direncinin ilgili bölgedeki durumunun bilinmesi önemlidir. Dirençle ilgili olarak aşağıda daha ayrıntılı bilgi verilecektir. Kullanılacak seçenekler arasında fiyat analizi [birim fiyat+uygulama (oral, İM, İV) masrafları+uygulama sıklığı + takip (kan seviyesi:aminoglikozitler, vankomisin, kloramfenikol) masrafları, ardışık tedavi seçeneğinin olması] yapılıp etkice sorunu olmayan daha ucuz seçenekler yeğlenir. Konağın kullanılacak antibiyotiğe karşı allerjik olması (penisilinler) ve ilacın toksisitesi (kloramfenikolun kemik iliği üzerine aplazik etkisi: 25-50 bin olguda bir; aminoglikozidlerin nefrotoksik ve ototoksik etkisi vb) antibiyotik seçimini etkiler. Antibiyotik ilişkili ishale neden olma (daha sık: 2. ve 3. kuşak sefalosporinler, klindamisin; daha seyrek:aminoglikozitler, aztreonam) antibiyotik seçiminde bir diğer ölçüttür. 5. Teşhis edilen enfeksiyon hastalığını tedavi etmek için kombine antibiyotik tedavisi gerekli midir? Antibiyotikler, bazı durumlarda (hayatı tehdit eden enfeksiyonlar:sepsis, endokardit, menenjit, febril nötropenik hasta; polimikrobik enfeksiyonlar:karın içi abse, aspirasyon pnömonisi, beyin absesi; direnç gelişimini önlemek:tüberküloz, Pseudomonas enfeksiyonları; sinerji sağlamak:enterokok endokarditinde penisilin+genta-

Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Ülkemizde Antimikrobik Maddelere Direnç Sorunu 7 misin) birleştirilerek verilmek zorunda kalınabilir. Son yapılan araştırmalar akut bakteri enfeksiyonlarında tekli tedaviye bir üstünlüğünün olmadığını göstermektedir. Birden fazla antibiyotik aynı anda kullanılınca sinerjistik (biribirinin etkisini artırıcı), antagonistik (biri diğerinin etkisini azaltıcı) olabileceği gibi etkice birbirlerini etkilemeyebilirler. Beta-laktam antibiyotikler + aminoglikozitler (enterokoklar aminoglikozitlere karşı geçirgen değilken, penisilinle temas sonrası aminoglikozitler hücre duvarından penetre olup ribozomal seviyede etkili olur), beta-laktam antibiyotikler+beta-laktamaz inhibitörleri (Pseudomonas aeruginosa ve diğer gram negatif bakteriler), sefalosporinler+aminoglikozitler (Pseudomonas aeruginosa ve diğer gram negatif bakteriler), trimetoprim+sulfametoksazol sinerjsitik etkili örneklerdir. Sinerjizmden yararlanmak için kombinasyon tedavisinin sık yapıldığı enfeksiyon hastalıklarına örnek, stafilokok ve streptokok endokarditi, P.aeruginosa enfeksiyonları, brusellozdur. Birleşik tedavinin olumsuz etkileri de vardır. Örneğin antagonizma (menenjitte penisilin+tetrasiklin kombinasyonu; sefoksitin+imipenem:kromozomal aracılıklı beta laktamazların indüksiyonu veya derepresyonu), dirençli bakterilerle kolonizasyon ve enfeksiyon gelişim riski artışı, toksisite artışı, fiyat artışı olumsuz etkilere örnektir. Parenteral yolla verilecek hiç bir antibiyotiği(özellikle aminoglikozitleri) birleştirerek aynı anda vermemek gerektiği her zaman hatırda tutulmalıdır. 6. Tedavi esnasında dikkate alınması gereken önemli konak faktörleri var mıdır? Konak özellikleri açısından yaş, gebelik, bağışıklık durumu, böbrek ve/veya karaciğer yetmezliği varlığı ve genetik özellikler dikkate alınır. Yenidoğanlarda kloramfenikol, sulfonamidler kullanılmaz ve antibiyotik dozları kendine özgüdür. Sekiz yaş altında tetrasiklinler (diş gelişimi üzerine olumsuz etki), 18 yaş altında kinolonlar (kıkırdak gelişimi üzerine olumsuz etki) kullanılmaz. Yaşlılarda başka ilaçların birlikte kullanım olasılığı arttığından toksisite daha bir önem kazanır. Ayrıca her yaşta günlük dozu daha az olan ilaçlar için uyum daha iyidir. Gebelerde ve emziren annelerde değişik antibiyotikler (tetrasikinler, kloramfenikol, sulfonamidler, kinolonlar) zorunluluk olmadıkça kullanılmaz (tablo 2). Bağışıklığı baskılanmış konakta (febril nötropeni, AIDS) ve ciddi enfeksiyonlarda (menenjit, sepsis, endokardit) antibiyotikleri seçerken bakterisid (beta-laktam antibiyotikler, aminoglikozitler, glikopeptidler, kinolonlar, metronidazol) olanlar bakteriositatiklere (makrolidler, klindamisin, tetrasiklin, sulfonamidler) tercih edilmelidir. Böbrek fonksiyonu ve karaciğer fonksiyonu antibiyotik seçimini ve dozları etkiler. Antibiyotiklerin atılım yolları (tablo 3) ilgili organların yetmezliğinde dikkate alınmalıdır. Yaşlılarda üre ve kreatinin değerleri normal olsa bile antibiyotik dozları kreatinin klirensine göre ayarlanmalıdır; aksi takdirde toksisite olasılığı artar. Böbrek yetmezliği olanlarda antibiyotiklerin dozu ve verilme aralığı kreatinin klirensine göre ayarlanır ve kreatinin düzeyleri 2-4 gün aralarla takip edilir. Böbrek yetersizliklerinde aminoglikozidlerin, sefoperazon dışındaki sefalosporinlerin, penisi-

8 linlerin ve diğer betalaktam antibiyotiklerinin doksisiklin dışındaki tetrasiklinlerin ve benzerlerinin serum doruk noktaları yükselir, serum ve dokular daki yarı ömürleri uzar, toksik etkileri artar. GFR ölçümü öncesinde aşağıdaki formüle göre kreatinin klirensi hesaplanıp antibiyotiğün dozu ve verilme aralığı belirlenir. GFR: Ağırlık(kg)x(140-yaş)/72xserum kreatinin(mg/dl) (kadın için sonuç 0.85 ile çarpılır). Karaciğer yetmezliğinde karaciğer yoluyla atılan antimikrobikleri kullanırken dikkatli olunmalıdır. Gerçi, börek yetmezliği düzeyini belirleyen kreatinin klirensi gibi karaciğer yetmezliğini belirleyen somut bir izlem ölçütü yoktur(protrombiz zamanı uzaması bir fikir verebilir). Karaciğer yetersizliklerinde sefalosporinlerden sefoperazonun, tetrasiklinlerden doksisiklinin, makrolidlerin, linkozamidlerin, penisilinlerden nafsilinin, rifamisinlerin, kloramfenikolün vücuttan uzaklaştırılması gecikir. Sirozlu hastalarda beta-laktam kullanımı lökopeni, aminoglikozit kullanımı nefrotoksisite riskini artırır. Tablo 2. Gebelikte antimikrobiklerin kullanımı Kullanımı uygun olanlar Kullanımı dikkat gerektirenler Kullanılmaması gerekenler Penisilinler (tikarsilin hariç) Sefalosporinler Beta-laktamaz inhibitörleri Aztreonam Meropenem Eritromisin (baz/stearat) Azitromisin Amfoterisin B Niklozamid Asiklovir/valasiklovir Aminoglikozitler Vankomisin Klindamisin Klaritromisin İmipenem Trimetoprim Nitrofurantoin Anti-tüberküloz ilaçlar (İNH, rifampisin, prazinamaid) Flukonazo/itrakonazol Albendazol/mebendazol Lamivudin Kloramfenikol Eritromisin estolat Tetrasiklinler Fluorokinolonlar Metronidazol(teratojenik?) Sulfonamidler Etionamid Tablo 3. Antibiyotiklerin atılım yolları Öncelikle böbrek yoluyla atılanlar Aminoglikozitler Beta-laktamlar(bir kaçı hariç) Vankomsisin Tetrasiklin Trimetoprim Fluorokinolonlar Öncelikle karaciğer yoluyla atılanlar Nafsilin Sefoperazon Kloramfenikol Klindamisin Eritromisin Rifampin Sulfametoksazol MetronidazoI INH, pyrazinmaid Flukonazol,itrakonazol

Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Ülkemizde Antimikrobik Maddelere Direnç Sorunu 9 Genetik özellikler de antibiyotik seçimini etkiler. Örneğin glukoz-6-fosfat dehidrogenaz enzim eksikiği olanlarda sülfonamid ve nitrofuruantoin kullanımı sonrasında hemoliz olabilir. 7. Antibiyotikler hangi yoldan kullanılmalıdır? Antibiyotikler ağız, kas içi, ven içi ve bazende intratekal yolla kullanılır. Hafif veya orta seyirli enfeksiyonlarda veya ağır seyirli enfeksiyonlarda belli bir düzelmeden sonra antibiyotikler oral yoldan kullanılır. Biyoyararlanımı iyi olan antibiyotiklerin uygun durumda oral kullanımı tercih edilir. Ağızdan alınan antibiyotiklerin aç veya tok alınması, emilimi engelleyen gıda veya ilaçlar (antiasit) kullanım esnasında dikkate alınır. Uygulanacak antibiyotik 5 ml veya daha azsa ve hastada emilimi azaltan bir durum yoksa (şok gibi) kas içi uygulama yapılabilir. Bağışıklık yetmezliği olan hastalarda (febril nötropeni, organ nakli geçiren hastalar vb) antimikrobik sağaltım yeterli kan düzeyi sağlamak için mutlaka İV yolla yapılmalıdır. Ciddi enfeksiyonlarda daha iyi bir bakterisidal aktivite için zaman bağımlı bakterisidal aktivite gösteren beta-laktam antibiyotiklerin sürekli infüzyonla verilmesi yeğlenebilir. Bunun aksine konsantrasyon bağımlı bakterisid etkili kinolonlar ve aminoglikozitler bir kerede yüksek dozda verilmesi uygundur. Damar içine uygulanacak ilaçların bolus veya infüzyonla mı verileceği üretici firmanın önerileri doğrultusunda yapılır. Uygulanacak antibiyotiklerin uygun şartlarda saklanması, uygun sıvılarda çözünmesi ve ilaç etkileşmelerine dikkat etmek tedavinin başarısı için şarttır. Örneğin aminoglikozitler başka bir antibiyotikle karıştırılarak uygulanmamalı, genelde her hangi bir antibiyotik başka bir antibiyotik veya vitaminle karıştırılmamalıdır. İnfüzyonla verilecek antibiyotiklerin izotonik sodyum klorur veya %5 dekstroz gibi sıvılar içinde verilmesi ve infüze edilen antibiyotiklerin tuz (sodyum, potasyum) içeriğinin dikkate alınması gereklidir. 8.Antibiyotiğin uygun dozu nedir? Antibiyotikler enfeksiyonun yeri, kişinin yaş ve kilosu dikkate alınarak mutlaka uygun dozda verilmelidir. Antibiyotiklerin uygun dozda verilmesi yan etki, süperenfeksiyon gelişim riski ve tedavi maliyetleri üzerinde etkilidir. Verilecek doz ve doz aralığı farmokolojik parametreler düşünülerek ayarlanmalıdır. Endokardit, pürülan menenjit ve osteomyelitte antibiyotikler yüksek dozlarda kullanılır. Sulbaktam-ampisilin oral formunun günde iki kez uygulanması dozun yanlış uygulanmasının örneklerinden biridir. Günde tek doz kullanıma uygun antimikrobikler (seftriakson, sefiksim; yeni makrolidler:azitromisin, roksitromisin; uzun yarı ömürlü kinolonlar:levofloksasin, gatifloksasin; doksisklin) hasta uyumunu artırır. Aminoglikozit antibiyotiklerin tek doz uygulanması (toplam doz bir kerede verilir) uyumu artırdığı gibi, toksik etkileri azaltıcı etki gösterir. Antibiyotik verilen hastalarda böbrek yetmezliği veya ağır karaciğer yetmezliği varsa doz ayarlanması yapılır (yukarıya bakınız). Karaciğer veya böbrek yetmezliğinde serum doruk noktaları yükselen, yarı ömürleri uzayan ve toksik etki oluşturma olasılığı artan antibiyotikle rin dozları ve doz aralıkları yeniden düzenlenmelidir.

10 9. Kültür sonuçlarından sonra başlanılmış olan antibiyotik değiştirilmeli midir? Antibiyotiğin etkinliğini izlemenin en ucuz yolu alınan klinik yanıttır. Klinik yanıtın makul bir sürede gerçekleşmesini beklemek akılcı yaklaşımdır. Antibiyotiklerin klinik ve bakteriyolojik etkinliği tutulan sisteme göre bir kaç günde açığa çıkar. Antibiyotik kullanımı sonrasında hasta daha kötüye gitmediği takdirde bazı semptomların devam etmesi antibiyotik değişimi için gerekçe olamaz. Örneğin lober pnömonide ateşin 5 gün kadar devam edebileceği bilinmeli, gereksiz antibiyotik değiştirme yanlışına düşülmemelidir. Kültür sonuçlarına göre, başlanandan daha dar spektrumlu bir antibiyotik etkiliyse veya daha az toksik bir seçenek varsa bunlar tercih edilmelidir. İn vitro ve in vivo sonuçların farklı olabileceği dikkate alınmalıdır. Örneğin in vitro etkili olsa bile aminoglikozitler Salmonella, Shigella ve streptokok enfeksiyonlarında; klindamisin Fusobacterium spp, Clostridium spp, enterokok ve Listeria enfeksiyonlarında, trimetoprim sulfametoksazol Klebsiella ve enterokok enfeksiyonlarında, birinci ve ikinci kuşak sefalosporinler Salmonella ve Shigella enfeksiyonlarında, 3.-4. kuşak sefalosprinler enterokok ve Listeria enfeksiyonlarında; glikopetidler, minosiklin, küinopristin/dalfopristin ve linezolidler dışındaki antimikrobikler metsiline dirençli S.aureus enfeksiyonlarında (tek başlarına) kullanılmamalıdır. 10. Antimikrobik tedavinin uygun süresi nedir? Uzun süreli tedavi esnasında direnç gelişimi olası mıdır, klinik yanıt alınamayan hastada ne yapılmalıdır? Antibiyotikler uygun etki ve direnç gelişimini önleme açısından belirlenen bir süreyle verilmelidir. Genel olarak bakteri enfeksiyonlarında 1-2 haftalık tedavi yeterlidir (streptokoksik farenjitte 10 gün, akut sinüzitte 10-14 gün, akut otit mediada 7-10 gün, pnömokoksisk pnömonide 7-10 gün, M.pneumoniae pnömonisinde 14 gün, basilli dizanteride 3-5 gün, peritonitte 10-14 gün, sistitte 3 gün, pyelonefritte 10-14 gün). İmmunitesi bozulmuşlarda (SLE, alkolik karaciğer hastalığı, nötropeni, splenektomili hasta, DM) hastaya göre bu süreler gereğinde daha da uzatılabilir. Bazı enfeksiyonlarda tedavi süresi daha uzundur: lenfogranuloma venorum:3 hafta, akut bakteri endokarditi:6 hafta, kronik prostatit ve akciğer absesi :3 ay; akciğer tüberkülozu, aktinomikoz ve nokardiyoz 6 ay tedavi gerektirir. Parenteral başlanan antibiyotik tedavisi hastanın kiniği düzelmeğe başladıktan sonra uygun bir oral antibiyotiğe değiştirilebilir (ardışık tedavi). Antibiyotik tedavisine cevapsızlık durumunda hasta yeniden değerlendirilmeli ve tanı yanlışlığı (viral enfeksiyon, enfeksiyon dışı nedenler-alttaki hastalık, ilaç ateşi), uygun olmayan antibiyotik seçimi (S.pyogenes farenjitinde kotimoksazol, enterokok enfeksiyonunda kotrimoksazol veya sefalosporin, Salmonella enfeksiyonunda aminoglikozit, Listeria enfeksiyonunda sefalosporin), yetersiz doz veya uygun olmayan veriliş yolu, etkenin önceden veya tedavi sırasında direnç kazanmış olması (Pseudomonas spp, Mycobacterium), cerrahi enfeksiyon varlığı (abse), yabancı cisim varlığı (damar içi kateter, eklem protezi, yapay kalp kapağı) vb durumlar düşünülmeli ve gereken yapılmalıdır.

Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Ülkemizde Antimikrobik Maddelere Direnç Sorunu 11 Antimikrobiklere karşı direnç sorunu Son 50-60 yıl içinde kullanıma giren antibiyotikler insan yaşamında en önemli katkıyı sağlamış, ölümcül pek çok enfeksiyon hastalığının başarıyla tedavisini olanaklı kılmıştır. İnsanlık tarihinin en önemli buluşlarından olan antibiyotikler, başta uygunsuz ve gereksiz kullanımları sonucu gelişen direnç nedeniyle etkilerini önemli oranda kaybetmişlerdir. Mikroorganizmalar kendilerini yok etmek için kullanılan antimikrobik maddelere karşı er ya da geç karşı koyma gücü yani direnç kazanmaktadır. Antimikrobik maddelere karşı gelişen direnç günümüzde bütün insanlığı tehdit edecek düzeyde çok önemli bir sorundur. Başta hastanelerde çok ilaca karşı dirençli kökenlerle gelişen hastane enfeksiyonları hastanede kalışı ve ölüm oranlarını artırmakta ve çok fazla ek bir maliyet oluşmasına neden olmaktadır. Artık günümüzde sadece hastane kökenleri değil toplumdan kazanılmış kökenlerde de direnç önemli oranlarda artmakta bu olay sorunu daha da büyütüp ciddi boyutlara taşımaktadır. Bir antimikrobik maddeye karşı dirençli hale gelen bir mikroorganizma türünde bu kemoterapötik maddeye yapıca veya etki tarzı bakımından yakın diğer antimikrobiklere karşı da direnç gelişebilir, bu duruma çapraz direnç (cross resistance) denir. Mikroorganizmanın yapısı ve etkisi farklı bir çok antimikrobik madeye karşı dirençli hale gelmesi durumuna ise çok ilaca dirençlilik (multiple-drug resistance) denir. Doğal (İntrinsik) Direnç Kalıtsal özellikte olmayan direnç tipidir. Bir mikroorganizmanın yapısı nedeniyle dirençli oluşu anlamına gelir. Burada genellikle antimikrobik maddenin bağlanarak etkili olduğu hedef molekülün olmaması doğal dirençten sorumludur. Bir antimikrobik maddeye doğal dirençli olan türün hiç bir kökeni o antibiyotikten etkilenmez. Bir çok Gram-negatif bakteri vankomisine ve metisiline, enterokoklar sefalosporinlere duvar yapıları nedeniyle intrinsik direnç gösterirler. Aminoglikozitlerin hücre mebranından geçişi oksijen bağımlı, enerji gerektiren bir olay olduğundan oksidatif fosforilasyonun olmadığı zorunlu anaerop bakterilerde yeterli ilaç hücre içine giremediğinden anaeroplar üzerine aminoglikozitler etki göstermezler. Kazanılmış (Kalıtsal) Direnç Sonradan kazanılan bir direnç tipidir. Burada bakteri popülasyonu antimikrobik madde ile ilk temasa geldiğinde ilaç mikroorganizma üzerine etkilidir, ancak temas süresinde veya tekrarlanan tedaviler sırasında mikroorganizma popülasyonunda antimikrobik maddeye karşı direnç gelişir. Antimikrobiklere karşı gelişen direnç esas olarak bu yolla olmakta ve genetik değişim sonunda seleksiyonla dirençli kökenler ortaya çıkıp yayılmaktadır. Genetik direnç kromozom, plazmid, transpozon kontrolü altındadır. Mikroorganizmalar direnç mekanizmalarından birini, bazen bir kaçını birlikte kullanarak antimikrobiklere direnç kazanmaktadır (Tablo 4).

12 Tablo 4. Kazanılmış Direnç Mekanizmaları 1. İlacın hedefinde değişiklik olması Penisilin bağlayan proteinlerin değişimi (β-laktamlara karşı direnç) Ribozomal hedefin değişimi (aminoglikozit, makrolit, linkozamitlere karşı direnç) Değişmiş enzimatik hedef (sulfonamid, trimetoprim, rifampin, kinolon) 2. Sentezlenen enzimle ilacın inaktive veya modifiye edilmesi β-laktamaz Aminoglkozid modifiye eden enzimler (asetilaz, adenilaz, fosforilaz) Kloramfenikol asetil transferaz 3. Hücreye giren veya biriken ilaç miktarının azalması a.geçirgenliğin(permeabilite) azalması b.antibiyotiğin alım ve transport sisteminin zayıflığı veya yokluğu c.aktif pompalama ile ilacın dışarı atılması 4. Antimikrobik maddenin etkisinin sonuçlarını önlemek İlaç hedefi veya yarışıcı substratların aşırı oluşumu (sulfonamid, trimetoprim) 5. Tolerans (bakterisid etki gösterebeilen dozun inhibe edici dozdan normale göre çok yüksek olması) Klinikte sık kullanılan antimikrobik maddelerin direnç mekanizmaları aşağıda ele alınmış ve tablo 5 de özetlenmiştir. Tablo 5. Antibiyotik direncinin esas mekanizmaları Direnç Mekanizması Enzimatik inhibisyon Geçirgenlik azalması Hücre dışına aktif pompalama(efflux) Ribozomda hedef değişimi β-l AG KL ML LA SUL TMP TET KİN RİF VAN POL B B P P - - - - - - - - C C P - - C C B - C - C - - C C - - B C - - - - C C B B - - B - - - - Hücre duvarı öncü maddelerinde değişim - - - - - - - - - B - - Hedef enzimlerde değişiklik Hedef enzimin aşırı sentezi C - - - - B B - C - C - - - - - - C C - - - - - İnhibe evreleri atlayan - - - - - B B - - - - - oksotrof mutantlar B:Her ikisi birlikte(p+c), C:Kromozom kontrolünde, P:Plazmid kontrolünde, -:Henüz belirlenmemiş AG (aminoglikozit), β-l( β-laktam), LA(linkozamit), KİN (kinolon), KL(kloramfenikol), ML(makrolit), POL(polimiksin), RIF(rifampisin), SUL(sulfonamit), TET (tetrasiklin), TMP (trimetoprim), VAN(vankomisin)

Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Ülkemizde Antimikrobik Maddelere Direnç Sorunu 13 Toplum kökeni enfeksiyon etkeni bakterilerde ülkemizde direnç durumu Gram pozitif bakteriler Stafilokok 1944 de stafilokoklar genellikle penisiline duyarlıydı. Yoğun penisilin kullanımının ardından 1948 de hastaneden izole edilen stafilokok kökenlerinin %65-85 inde β-laktamaz yapımı saptandı ve bu kökenler penisiline direnç kazanmışlardı. Metisilin gibi β-laktamaza-dirençli penisilinlerin bulunuşu geçici bir rahatlık sağladı. Ardından metisiline direçli satafilokoklarla salgınlar oluştu. Günümüzde artık toplum kökenlerinin %80-90 i penisilinlere dirençlidir. Hastanelerde 1970 li yıllarda %2 düzeylerinde görülen metisiline karşı direnç 1990 larda %40-50 lerı aşmış durumdadır. Ülkemiz hastanelerinde metisiline direnç %20-60 arasında bildirilmektedir. Son yıllarda vankomisine direnci azalmış, ve vankomisine dirençli S.aureus kökenleri bildirilmektedir (hastane kaynaklı) Daha tehlikeli durum toplum kökenlerinde de metisiline karşı direnç gelişimi gündemdedir. Ülkemizde toplum kökenli metisilin direnci henüz ayrıntılı çalışılmamıştır. Bilidirilen toplum kökenli MRSA ların fenotipik özellikler bir ksımının hastane kaynaklı olacağını düşündürmektedir. Stafilokoklarda kinolon direncinde hızlı bir artış söz konusudur. A grubu beta-hemolitik streptokok (S.pyogenes) Penisiline dirençli köken hiçbir yerde bildirilmemiştir, ama penisiline tolerans gelişiminden bahsedilmektedir. Dünyanın değişik yörelerinde daha yüksek oranlar bildirilmekle birlikte ülkemizde S. pyogenes te makrolidlere karşı %5-6 oranında direnç geliştiği bildirilmektedir. Pnömokok 1963 yılına kadar penisiline dirençsiz olan pnömokoklarda o yıl Yeni Gine den dirençli kökenler bildirilmeye başlandı. Daha sonra Güney Afrika ve diğer ülkelerden penisiline karşı direnç gelişimi bildirildi. ABD de %24-34 düşük düzeyli, %9-14 yüksek düzeyli penisiline direnç söz konusudur. Ülkemizde penisiline düşük seviyeli direnç (MİK:0.1-1 µg/ml) %15-30, yüksek seviyeli direnç %1-10 olarak bildirilmektedir. Penisiline dirençli pnömokoklarda çoklu ilaç direncine daha sık rastlanmaktadır; penisiline dirençli pnömokok kökenlerinin bir kısmı 3. kuşak sefalosporinlere dirençli olup bunlarda makrolid, tetrasiklin, kloramfenikol ve kotrimoksazol direncinde de önemli oranda artışlar bildirilmektedir. Ülkemizde makrolid direnci %0-30 oranlarında bildirilmektedir. Enterokok Başta ABD olmak üzere değişik ülkelerde hastanelerde vankomisine dirençli enterokok enfeksiyonları ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Ayrıca β-laktamaz yapan kökenler de rapor edilmektedir. Özellikle hastanelerde gentamisin ve streptomisine karşı yüksek düzey direnç gösteren enterokok kökenlerinin sıklığı artmaktadır. Ay-

14 rıca penisiline ve kinolona karşı da enterokoklarda direnç gelişmektedir. Özellikle E. faecium (Van A) enfeksiyonları tüm dünyada artmaktadır. Ülkemizde vankomisine dirençli enterokoklar son yıllarda ilkin Antalya da ve daha sonra Ankara, İstanbul ve İzmir de özellikle Yoğun Bakım Üniteleri ve Hematoloji-Onkoloji birimlerinde saptanmıştır; β-laktamaz yapan enterokok kökenlerine ise henüz rastlanmamıştır. Yüksek düzeyli aminoglikozit direnci hastane kökenlerinde artmaktadır Ülkemizde toplum kökenli enterokoklarda direnç durumunu yansıtacak ayrıntılı veri yoktur. Gram negatif bakteriler E.coli ve diğer enterik bakteriler Toplumdan izole edilen E. coli kökenlerinde ampisiline %30-60, kotrimaksazole %20-50 oranlarında direnç bildirilmekte, aminoglikozitler ve diğer antimikrobiklere de değişik direnç oranları rapor edilmektedir. Kotrimaksazole karşı bildirilen yüksek orandaki direnç oranları nedeniyle bu antibiyotik idrar yolu enfeksiyonlarında ampirik olarak tercih edilmemelidir. Özellikle hastane enfeksiyonlarından soyutlanan Enterobacter, Serratia, Klebsiella, Proteus kökenlerinde de çok ilaç direnci tüm dünya için olduğu gibi ülkemizde de önemli ve yaygın bir sorundur. Nozokomiyal Klebsiella kökenlerinde GSBL enzimleri sık olarak rastlanmakta(>%50) ve yenidoğan servisleri ile yoğun bakım ünitelerinde salgınlara neden olmaktadır. Son yıllarda başta idrar yolu etkenlerinde olmak üzere toplum kökenli, GSBL yapan E.coli enfeksiyonlarında artış dikkatı çekmektedir. Bu durum riskli kişilerde gelişen ürospesislerde özellikle dikkate alınmalıdır. Kinolonların yaygın kullanımı toplum kökenli E.coli ve diğer gram negatif çomaklarda kinolon direnci artışına neden olmuş ve %20 lere yaklaşan bu direnç idrar yolu enfeksiyonlarında ampirik tedavide kinolon seçilmesini zorlaştırmaya başlamıştır. Salmonella Hayvan yemlerine başta tetrasiklin olmak üzere katılan antibiyotikler Salmonella bakterilerine karşı tüm dünyada yagın bir direnç gelişimine neden olmuştur. Özellikle S. typhimurium olmak üzere nontifoid-salmonella kökenlerinde çoğul ilaç direnci tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sorundur. Ülkemizde nontifoid-salmonella kökenlerinin %40 dan çoğu ampisiline, tetrasikline, kotrimaksazole ve kloramfenikole dirençlidir ve çok ilaç dirençli ve PER-1 adlı ESBL enzimi salgılayan S. typhimurium kökenleriyle karşılaşılmaktadır. Ülkemizdeki S.typhi kökenleri genellikle duyarlıdır. Shigella Dünyanın her tarafında Shigella kökenlerinin yaklaşık yarısında çoklu ilaç direnci bildirilmektedir. Ampisiline %40-70, sulbaktam ampisiline 30-50, kotrimaksazol, tetrasiklin ve kloramfenikole %30-60 oranlarında direnç bildirilmektedir. Kinolonlar karşı dirençli kökenlerde saptanmağa başlanmıştır.

Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Ülkemizde Antimikrobik Maddelere Direnç Sorunu 15 Campylobacter Makrolidlere karşı %0-10, kinolonlara karşı %0-59 oranında direnç geliştiği bildirilmiştir. Kotrimaksozele karşı direnç oranları yüksektir (%70-90). Haemophilus influenzae Solunum yolları enfeksiyonları ve çocuklarda menenjitin önemli etkenleri arasında yer alan bu bakteri beta-laktamaz inhibitörlerine duyarlı beta-laktamaz (TEM- 1, ROB-1, VAT-1) yapımı ve daha düşük oranda PBP değişimi sonucu ampisiline direç kazanmıştır. Dünyada kökenlerin %25-35 kadarı beta-laktamaz pozitif iken, ülkemizde bu oran %8-25 dir. H.influenzae kökenleri kloramfenikol ve tetrasikline karşı %5 oranında dirençlidir; ayrıca kotrimaksazole karşı yaklaşık olarak kökenlerin %10 kadarı azalmış duyarlılığa sahiptir. Moraxella catarrhalis Kökenlerinin %80-90 kadarı beta-laktamaz inhibitörlerine duyarlı beta-laktamaz (BRO-1, BRO-2) yapmaktadır. Gonokok 1930 larda tedavide ilk kullanıldığında sulfonamidlere duyarlı olan gonokoklarda kısa sürede direnç gelişmiştir. Uzun yıllar etkili olan penisilin 1970 lerde Filipinler de ve Batı Afrika da saptanıp yayılan β-laktamaz (TEM) yapan kökenler nedeniyle tedavide başka seçenekler aranmasına neden olmuştur. Son yıllarda çoklu dirençli (penisilin, tetrasiklin ve kinolonlara direnç) kökenler saptanmaktadır. Ülkemizde Doğu Karadeniz bölgesinde %70.5 oranında penisilinaz yapan gonokok kökenleri bildirilmiştir. Penisiline direnç gelişimi sonrasında kullanılan spektinomisine de direnç gelişimi olmuştur. Günümüzde gonore tedavisinde 2.-3. kuşak sefalosporinler ve kinolonlar yeğlenmektedir. Meningokok 1962 yılına kadar sulfonamidlere duyarlı olan meningokoklarda o yıldan sonra sulfonamidlere direnç gelişmeğe başladı. Penisilin MİK değerinin yüksek bulunduğu meningokok kökenleri bildirilmektedir. Rifampisin proflaksisi alanların %1 nde rifampisin dirençli meningokoklar persiste etmektedir. Sonuç olarak, akılcı antibiyotik kullanımı, doğru bir klinik tanı, onlarca antibiyotik arasından değişik özellkler yanında direnç durumu da dikkate alınarak en uygununun seçimi, uygun doz ve yolun kullanılması, toksisite, süperenfeksiyon, direnç gelişiminin izlenmesi gibi karmaşık bir süreci idare etme sanatıdır.

16 KAYNAKLAR 1. Aktuğlu Y. Akılcı antibiyotik kullanımı. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Akılcı İlaç Kullanımı Sempozyumu Kitabı, 1999:59-76. 2.Arslan H. Toplum Kökenli Üriner Sistem Enfeksiyonu Etkenleri, Turkiye Klinikleri J Int Med Sci 2007; 3:1-6 3. Er E, Akdoğan M, Köksal F ve ark. Boğaz kültüründe üretilen beta hemolitik streptokoklar ve antibiyotik duyarlılıkları, İnfkesiyon Dergisi, 2000; 14: 519. 4. Eryılmaz M,Akın A, Arıkan Akan Ö. Boğaz kültürlernden izole edilen A grubu beta-hemolitik streptokokların antibiyotik duyarlılıkları, ANKEM Derg 2006;20:10-12. 5. Gilbert DN, Moellering RC, Eliopoulos GM, Sande MA.The Sanford Guide to Antimicrobial Therapy 2006, 37th ed, Antimicrobial Therapy, Inc, USA, 2007. 6. Gülay Z. Gram negatif çomaklarda antibiyotik direnci: 2003-2004 Türkiye haritası. ANKEM Derg 2005;19(Ek2):66-77. 7. Khardori N. Antibiotics--past, present, and future. Med Clin North Am. 2006 ;90:1049-76. 8. Köksal İ. Toplum kökenli dirençli enfeksiyonlarda tedavi seçenekleri. ANKEMDerg 2006;20(Ek2):286-288. 9. Kurutepe S, Sürücüoğlu S, Sezgin C, Gazi H, Gülay M, Özbakkaloğlu B. Increasing antimicrobial resistance in Escherichia coli isolates from community acquired infections during 1998-2003 in Manisa, Turkey. Jpn J Infect Dis 2005; 58: 159-61 10. Leblebicioğlu H. Solunum yolu enfeksiyonları: etkenler ve antimikrobiyal direnç. Prognoz 1998; 1:3-5 11. MacGregor RR, Graziani AL.Oral administration of antibiotics: a rational alternative to the parenteral route. Clin Infect Dis 1997;24:457-467. 12. Moellering RC Jr, Eliopoulos JM. Mandel GL, Bennett JE, Dolin R. (eds): Principles and Practice of Infectious Diseases. 6th ed, Vol. 1, Elsevier Churchill-Livingstone, New York, 2005:242-252. 13. Öngen B, Nazik H, Kaya I. Rutin dışkı kültürlerinde üretilen Campylobacter türleri ve antibiyotik duyarlılıkları: 5 yıllık sonuçların değerlendirilmesi. ANKEM Derg 2007;21:37-41 14. Öztürk R. Antimikrobik İlaçlara Karşı Direnç Mekanizmaları ve Günümüzde Direnç Durumu. Tabak F, Öztürk R, Aktuğlu Y(eds). Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Erişkinde Toplumdan Edinilmiş Enfeksiyonlar, İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Sempozyum Dizisi No 35, 2002:83-100. 15. Öztürk R, Tabak F, Mert A, Aygün G, Şahin N, Acicbe Ö, Aktuğlu Y. Antibiyotikler ve antimikrobiyal profilaksi. İliçin G, Biberğlu K, Süleymanlar G, Ünal S(eds). İç Hastalıkları, Cilt 2, Güneş Kitabevi, Ankara, 2003: 2863-2927. 16. Preston SL, Briceland LL. Single daily dosing of aminoglycosides. Pharmacotherapy 1995;15:297-316. 17. Reese RE, Betts RF, Gumustop B. Handbook of Antibiotics. 3rd ed., Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, 2000:277-308. 18. Sümer Z, Coşkunkan F, Vahaboğlu H ve ark. The resistance of E.coli strains isolated from community acquired urinary tract infections. Adv Ther 2005;22:419-23 19. Taşbakan MI, Pullukçu H, Yamazhan T, Arda B, Ulusoy S. Toplum kökenli üriner sistem enfeksiyonlardan soyutlanan Escherichia coli suşlarına fosfomisinin in vitro etkinliğinin diğer antibiyotiklerel karşılaştırılması. ANKEM Derg 2004 ; 18 : 216-9