ARIDITY INDEX KULLANILARAK TÜRKİYE DE ÇÖLLEŞMEYE EĞİLİMLİ ALANLARDAKİ DEĞİŞİMİN BELİRLENMESİ



Benzer belgeler
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ. Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı

LAND DEGRADATİON. Hanifi AVCI AGM Genel Müdür Yardımcısı

T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI Meteoroloji Genel Müdürlüğü DEĞERLENDİRMESİ MAYIS 2015-ANKARA

IĞDIR ARALIK RÜZGÂR EROZYONU ÖNLEME PROJESİ İZLEME RAPORU

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri

TARIM YILI KURAKLIK ANALİZİ VE BUĞDAYIN VERİM TAHMİNİ

Türkiye deki karla kaplı alanların uydulardan takibi ve uzun yıllar trend analizi

Iğdır Aralık Rüzgâr Erozyonu Önleme Projesi

UYDU KAR ÜRÜNÜ VERİLERİYLE TÜRKİYE İÇİN BÖLGESEL VE MEVSİMSEL KARLA KAPLI ALAN TREND ANALİZİ

METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ARAŞTIRMA DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Bölgesel iklim: Makroklima alanı içerisinde daha küçük alanlarda etkili olan iklimlere bölgesel iklim denir.(marmara iklimi)

ÇÖLLEŞME/ARAZİ BOZULUMU İLE MÜCADELE RAPORU

TÜRKİYE NİN İKLİMİ. Türkiye nin İklimini Etkileyen Faktörler :

ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ve TARIM VE GIDA GÜVENCESĠ

NİSAN 2017 ÜLKESEL BUĞDAY GELİŞİM RAPORU

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara

2009 Yılı İklim Verilerinin Değerlendirmesi

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KURAKLIK ANALİZİ

İklim ve İklim değişikliğinin belirtileri, IPCC Senaryoları ve değerlendirmeler. Bölgesel İklim Modeli ve Projeksiyonlar

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ COĞRAFYA BÖLÜMÜ

Su, evrende varolan canlı varlıkların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan en temel öğedir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı,

SU YILI ALANSAL YAĞIŞ DEĞERLENDİRMESİ

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ 12. TARAFLAR KONFERANSI (COP12)

KARAMAN ve KARAPINAR IN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ TRENDLERİ

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

ÇOK ZAMANLI UYDU GÖRÜNTÜLERİ VE CBS İLE ALİBEYKÖY BARAJI VE YAKIN ÇEVRESİNİN ARAZİ KULLANIMI ÖZELLİKLERİNİN BELİRLENMESİ

1. İklim Değişikliği Nedir?

ULUSAL HUBUBAT KONSEYİ 2018 ÜLKESEL HUBUBAT REKOLTE DEĞERLENDİRME RAPORU

BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 26 ŞUBAT 2014

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK

ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM

Akdeniz iklimi / Roma. Okyanusal iklim / Arjantin

Kuraklık Risk Yönetimi. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu İTÜ Afet Yönetim Merkezi İTÜ Meteoroloji Müh. Böl. Öğretim Üyesi

Tablo : Türkiye Su Kaynakları potansiyeli. Ortalama (aritmetik) Yıllık yağış 642,6 mm Ortalama yıllık yağış miktarı 501,0 km3

SULAMA VE ÇEVRE. Küresel Su Bütçesi. PDF created with pdffactory trial version Yrd. Doç. Dr. Hakan BÜYÜKCANGAZ

2011 YILI YAĞIŞ DEĞERLENDİRMESİ

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

Bülten No : 2015 / 2 (1 Ekim Haziran 2015)

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir.

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir?

Kıyı turizmi. Kıyı turizminin gelişiminde etkili olan etmenler; İklim Kıyı jeomorfolojisi Bitki örtüsü Beşeri etmenler

B- Türkiye de iklim elemanları

PROF.DR. GÜNAY ERPUL DOÇ.DR. MUSTAFA BAŞARAN. Yarıkurak bölgelerde rüzgar erozyonu risk değerlendirmesi Iğdır-Aralık Bölgesi

TARIM ve GIDA GÜVENLİĞİ ve GÜVENCESİ - 1. Prof. Dr. Hami Alpas ODTÜ- Gıda Mühendisliği Bölümü-Ankara

ATAŞEHİR İLÇESİ HAVA KALİTESİ ÖLÇÜMLERİ DEĞERLENDİRMESİ

Examination of Long Period Precipitation and Temperature Trendlines at Tokat Kazova from Drought Point of View

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

Türkiye de iklim değişikliği ve olası etkileri

AÇLIĞIN ÖNLENMESĠ ve GIDA GÜVENCESĠNĠN SAĞLANMASI

Derleyip Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Aysel ULUS

KONUYA GİRİŞ İnsanların toprağı işleyerek ekme ve dikme yoluyla ondan ürün elde etmesi faaliyetine tarım denir. BÖLGELERE GÖRE TOPRAKLARDAN YARARLANMA

ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE ULUSAL EYLEM PROGRAMI (Taslak)

DOĞU KARADENĠZ BÖLGESĠNDE HEYELAN

Dünya üzerindeki herhangi bir yerde Güneş in tam tepe noktasında olduğu an saat kabul edilir. Buna göre ayarlanan saate yerel saat denir.

Dünyada 3,2 milyon tona, ülkemizde ise 40 bin tona ulaşan pestisit tüketimi bunun en önemli göstergesidir. Pestisit kullanılmaksızın üretim yapılması

İçerik. Türkiye de Su Yönetimi. İklim Değişikliğinin Su Kaynaklarına Etkisi Çalışmaları

Bölüm 8 Çayır-Mer alarda Sulama ve Gübreleme

TÜRKİYE DE TAŞKIN GERÇEĞİ VE METEOROLOJİK ERKEN UYARI SİSTEMLERİ

COĞRAFİ KONUM ÖZEL KONUM TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMU VE SONUÇLARI

İKLİM TİPLERİ. Yıllık ortalama sıcaklık 25 C dolayındadır. Yıllık ve günlük sıcaklık farkı 2-3 C yi geçmez. Yıllık yağış miktarı 2000 mm den

Fonksiyonlar. Fonksiyon tanımı. Fonksiyon belirlemede kullanılan ÖLÇÜTLER. Fonksiyon belirlemede kullanılan GÖSTERGELER

2016 Yılı Buharlaşma Değerlendirmesi

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü

Bülten No 2: Ekim 2011-Mayıs 2012

KENTLERDE SU YÖNETİMİ İLE UYUM POLİTİKALARI. Dr. Tuğba Ağaçayak

2006 YILI İKLİM VERİLERİNİN DEĞERLENDİRMESİ Hazırlayan: Serhat Şensoy YILI ORTALAMA SICAKLIK DEĞERLENDİRMESİ

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma


T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI ÇEVRE YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YER SEVİYESİ OZON KİRLİLİĞİ BİLGİ NOTU

İKLİMLERİN SINIFLANDIRILMASI

HEYELANLAR HEYELANLARA NEDEN OLAN ETKENLER HEYELAN ÇEŞİTLERİ HEYELANLARIN ÖNLENMESİ HEYELANLARIN NEDENLERİ

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

HİDROLOJİ. Buharlaşma. Yr. Doç. Dr. Mehmet B. Ercan. İnönü Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü

T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KONYA İLİ UZUN YILLAR YAĞIŞ- SICAKLIK KAYITLARININ ANALİZİ. Nurettin KILIÇ YÜKSEK LİSANS

ORMAN KORUMA ORMAN KORUMA YA GİRİŞ

GÜNEŞ ENERJİSİ II. BÖLÜM

Çevre Sorunlarının Nedenleri. Nüfus Sanayileşme Kentleşme Tarımsal faaliyet

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YAPILAN ÇALIŞMALAR

Aksaray İklimi ve Küresel Isınma (*)

KUTUPLARDAKİ OZON İNCELMESİ

Palmer Kuraklık Ġndisi ne Göre Ġç Anadolu Bölgesi nin Konya Bölümü ndeki Kurak Dönemler ve Kuraklık ġiddeti

ÇAKÜ Orman Fakültesi Havza Yönetimi ABD 1

Klimatoloji Ve Meteoroloji. Prof.Dr. Hasan TATLI

KONYA KARAPINAR 300 KİŞİLİK ÖĞRENCİ YURDU İnceleme Dosyası

ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır.

BİTKİ SU TÜKETİMİ 1. Bitkinin Su İhtiyacı

2229 Ayrıntılı Etkinlik Eğitim Programı SAAT/ GÜN

Nüfus Dağılışını Etkileyen Faktörler İkiye Ayrılır: 1-Doğal Faktörler 2-Beşeri Faktörler

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: FAO NUN BAKIŞ AÇISI. Dr. Ayşegül Akın Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilci Yardımcısı 15 Ekim 2016

Türkiye nin Yüzey Suyu Kaynakları (Nehirler, Göller, Barajlar) Usul (2008)

Havza Rehabilitasyon Projeleri Planlaması, Uygulaması ve Çıkarımlar. Halil AGAH Kırsal Kalkınma Uzmanı Şanlıurfa, 2013

İklim---S I C A K L I K

Turkey; has different ecosystems due to her climate, topography and soil characteristics

Dünya'da Görülen Đklim Tipleri

ÇÖLLEŞME GÖSTERGE BİLGİ KARTLARI

KÖPRÜLÜ KANYON MİLLİ PARKI BALLIBUCAK SERİSİ NİN KONUMSAL ve ZAMANSAL DEĞİŞİMİNİN COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ İLE İNCELENMESİ

BİYOMLAR KARASAL BİYOMLAR SELİN HOCA

İzmir ve Ege Bölgesinde Kuraklık Alarmı. Şebnem BORAN. Küresel ısınma korkutmaya devam ediyor.

Transkript:

ARIDITY INDEX KULLANILARAK TÜRKİYE DE ÇÖLLEŞMEYE EĞİLİMLİ ALANLARDAKİ DEĞİŞİMİN BELİRLENMESİ Dr. Abdullah CEYLAN 1 Serap AKGÜNDÜZ 1 Zerrin DEMİRÖRS 1 Ayhan ERKAN 1 Sebahattin ÇINAR 1 Erdoğan ÖZEVREN 2 1) D.M.İ. Genel Müdürlüğü, Araştırma Şube Müdürlüğü 2) Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol Genel Müdürlüğü ÖZET Dünyada 110 ülke ve üzerinde yaşayan 1,2 milyar insan çölleşme tehdidi altındadır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) verilerine göre yılda ortalama 42 milyar dolar maddi kayba neden olan çölleşme; açlık, yoksulluk, göç ve eğitimsizlik gibi çok daha ciddi boyutlarda olumsuz etkilere de sahiptir. Özellikle, dünya üzerindeki karaların üçte birinden daha fazlasını kaplayan kurak alanlarda ortaya çıkan çölleşme, toprak tabakasının son derece hassas, bitki tabakasının son derece ince ve iklimin son derece sert olduğu bu bölgelerde kendini hissettirmektedir. Kuraklık genellikle çölleşmeyi başlatır veya daha kötüleşmesine sebep olur. Ancak yanlış tarım uygulamaları, aşırı otlatma, ormanların tahrip edilmesi gibi insan kaynaklı etkenler de çölleşmenin önemli nedenleri arasındadır. Ülkemizde gerçek çöl bulunmamasına karşın 2/3 üne yakın bölümü kurak-yarı kurak alanlardan oluşmaktadır. Bununla birlikte son yıllarda gözlenen iklimsel değişimlere bağlı olarak kurak alanlarda İç Anadolu nun batısına doğru genişleme gözlenmektedir. Çölleşmeye açık yarı-kurak alanlara sahip risk bölgeleri ise Konya Ovasından Doğu Akdeniz e doğru bir yayılma göstermektedir. Bu çalışmada Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü ne ait 143 istasyonun 1965-2007 arası iklimsel verileri kullanılarak ülkemizde çölleşmeye duyarlı alanlar, bunların zamansal dağılımları ve bu bölgelerdeki iklimsel trend incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: çölleşme, kuraklık indisi, iklimsel değişim, trend

GİRİŞ Çölleşme kavramını tanımlamak için çok fazla zaman ve çaba harcanmıştır. Farklı disiplinleri içeren bir doğasının olması, meydana gelişi ve karmaşıklığı bu konuda belirli bir tanımın yapılabilmesini zorlaştırmaktadır. Fakat imkansız da değildir (Verstraete; 1983, 1986). Bu çalışmadaki amacımıza yönelik olarak çölleşmeyi; sıcak ve kurak alanlarda ( çok kurak, kurak, yarıkurak ve yarı nemli bölgelerde ) iklimsel stres, yanlış arazi kullanımı veya her ikisinin birden çevresel bozulma sürecinin bir bütünü olarak tanımlayabiliriz ( UNCD;1977). Çölleşme, aynı zamanda, doğal veya yönetilen ekosistemlerdeki bozulmanın etkisini ve nedenlerini de içermektedir. Çevresel bozulmanın bütün biyokütlelerde meydana geleceği açıktır. Fakat çölleşmenin kırılgan doğası, bu kurak alanların yayılma bölgeleri ve şiddetli iklim koşullarına dikkatlerimizin odaklanmasındaki ana noktadır. Çölleşme, genellikle, o bölgede yaşayan nüfusun neden olduğu uzun süreli toprak üretimselliğinin ağır bir sonucudur. Çölleşme kavramı ilk kez Fransız Orman Bilimci Aubréville tarafından 1949 yılında yazdığı bir kitapta ortaya atılmıştır. Aubréville, Afrika nın nemli ve yarı-nemli bölgelerindeki arazi bozulmaları ve ormanların yok olmaları süreçlerini gözlemlemiş ve bunun geniş ölçekte yerel nüfusun tarımsal arazi kullanım alışkanlıklarıyla ilişkilendirmiştir. Ormanların yok edilmesi sonrasında toprak erozyonu ve kurak çevre koşullarına doğru bir eğilim tespit edilmiştir. Aubréville, ayrıca, iklimsel değişimlerin de çölleşmeye etki eden bir faktör olduğu görüşünü ortaya koymuş, fakat bu konuda yeterli verinin olmayışı nedeniyle bu değişimin ne kadar önemli olduğu hakkında bir sonuca ulaşamamıştır. Sıcak kurak alanlar yüksek solar radyasyon, potansiyel evapotransprasyon oranları, sıcaklığın gün içerisindeki değişim oranları, düşük yağış miktarı ve atmosferik nemlilik ile karakterize edilir. Böylesi alanlar ve bunların genişliği büyük ölçüde nasıl tanımlandıklarına bağlıdır. Bununla ilgili olarak literatürde bir çok tanım mevcuttur. UNESCO tarafından 1977 yılında hazırlanan World Distribution of Arid Zones haritasında da görüldüğü üzere karasal alanların %33 ü çok kurak, kurak ve yarı kuraktır. Bütün kıtasal alanların (Antartika hariç) ise yaklaşık %44 ü kurak alanlar olarak sınıflandırılmaktadır. Çok kurak alanlardaki bozulma sınırlı ölçülerde olurken, kurak, yarıkurak ve yarı nemli alanların büyük bölümünün çölleşme riski altında olduğu söylenebilir. 1970 yılların sonlarına kadar yıllık ortalama 54 000-58 000 km 2 alan tarımsal kullanım özelliğini yitirerek bozulmaya maruz kalırken (UNCOD 1977; UN, 1978), 1980 sonrasında bu oran 120 000 km 2 yi bulmuştur ( Myers, 1984; WRI, 1986 ). Warren ( 1984 ) kurak alanların dinamik bölgeler olduğunu ve binlerce yıllık iklimsel değişimlerin bir sonucu olarak ortaya çıktıklarını söylemektedir. Tarih boyunca insanoğlu, bu değişimle mücadele etmek için yeni ve bozulmamış toprakla göç etmeyi bir çare olarak görmüştür. Ancak son yüzyılda toprak kaynaklarının sınırsız olmadığı gerçeği ile karşı karşıya kalmıştır. Günümüzde bireyler ve toplumlar, aşırı büyüme ve dikkatsiz kullanımın sonucu sınırlı doğal kaynakların tüketilmesine karşı daha duyarlıdır. Dünya topraklarının 1/3 ünden daha fazla alan yarı nemli, yarı kurak ve kurak iklim zonlarına aittir. Buralardaki çölleşme süreci son 10 yılda yoğunlaşmıştır. Mevcut tahminlere göre çölleşme kurak alanlarda yaşayan dünya nüfusunun % 17,7 sini veya 785 milyon insandan daha fazlasının geleceğini tehdit etmektedir. 60-100 milyon insan şu andaki mevcut çölleşme süreci ile alakalı olarak üretimdeki azalış tarafından direkt olarak etkilenmektedir. Her yıl dünyada 50,000-70,000 km 2 alanın çölleşme sebebiyle üretim dışı kaldığı tahmin edilmektedir. Türkiye nin Kuzey Yarım Kürede bulunduğu matematik konumu ve üç kıtayı birbirine bağlayan bir geçiş noktasında yer alması, iklim özelliklerine de yansımıştır. Türkiye, Orta ve Batı Avrupa da hüküm süren nemli ılıman, güneyindeki kurak sıcak ile kuzeyindeki karasal iklimlerin de geçiş bölgesinde yer alır. Bu iklimleri doğuran sistemlerin yıl içerisindeki ve yıllar arasındaki etkinliklerine bağlı olarak sıcaklık, yağış ve basınç gibi iklim elemanları bakımından farklılaşmanın olduğu mevsimler görülebilmektedir.türkiye nin matematik konumu nedeniyle oluşan farklılıklar, coğrafi konum etkisiyle de kuvvetlenerek artmaktadır. (Çiçek, İ., 2000, Türkiye de Termik Dönemlerin Yayılışı ve Süreleri, A.Ü.D.T.C.F Fakülte Dergisi, Cilt:40, Sayı:1-2, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara) Çölleşmeye sebep olan faktörler doğal ve insan-kaynaklı sebepler olmak üzere iki gruba ayrılır.doğal sebepler daha çok iklim elemanlarının normal olmayan salınımları ve zamansal değişkenliği ile açıklanır. Şiddetli kuraklık, yağıştaki düzensiz dağılımlar, düşük nemlilik ve yüksek albedo çölleşmeye sebep olabilecek önemli iklimsel sebeplerdir. Diğer taraftan insan-kaynaklı sebepler çölleşme için esas nedenleri oluşturmaktadır. Özellikle bitki örtüsünün yok edilmesi, tarımda aşırı kimyasal madde kullanımı, aşırı otlatma ve su kaynaklarının hızlı tüketimi insan-kaynaklı başlıca faktörlerdir.

VERİ VE YÖNTEM Bu çalışmada Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından işletilmekte olan Büyük Klima istasyonlarından 1965-2007 yılları arasında düzenli rasatları bulunan 214 istasyonun aylık toplam yağış ve aylık ortalama sıcaklık verileri kullanılmıştır. Bu istasyonların alansal dağılımları şekil 1 de verilmiştir. Şekil:1 Çalışmada kullanılan meteoroloji istasyonlarının alansal dağılımı Çalışmada Kuraklık İndisi (AI) temel alınmıştır ( UNEP; 1993 ). AI = P / PE Burada; P = Yıllık yağış toplamı ( mm ), PE = Yıllık toplam düzeltilmiş potansiyel evapotranspirasyon ( mm ) dur. P / PE Sınıflandırma < 0,05 Çok kurak 0,05 0,20 Kurak 0,20 0,50 Yarıkurak 0,50 065 Kurak yarı nemli 0,65-0,80 Yarı nemli 0,80 1,00 Yarı nemli 1,00 1,5 Nemli 1,5 3,00 Nemli > 3,00 Çok nemli Ayrıca, Mann-Kendall eğilim sınamasının ardışık çözümlemesinden elde edilen u(t) ve u (t) örneklem değerleri kullanılarak, bazı bölgelerdeki eğilimler grafiksel olarak gösterilmiştir. Yıllık ve mevsimlik sıcaklık dizilerine, doğrusal olmayan uzun süreli eğilimlerin, değişiklik noktalarının ve anlamlı sıcaklık dönemlerinin belirlenmesi için Mann-Kendall (M-K) sıra ilişki katsayısı sınaması uygulanmıştır. Kuraklık haritaları, verilerin ArcGIS 9.3 ArcInfo programında Spatial Analyst extension ının IDW (İnverse Distance Weighted) enterpolasyon yöntemi kullanılarak üretilmiştir. Mann-Kendall sıra korelasyon katsayısı Orijinal gözlem değerleri yerine büyükten küçüğe ve küçükten büyüğe doğru düzenlenen sıralı dizideki sıra numaralarına karşılık gelen y i değerleri kullanılarak her Y i değeri için (i >j ) olmak üzere önündeki y j elemanlarının sayısı şeklinde tanımlanan bir n i sayısı, Y i > Y j olan sıra numaralarının sayısı hesaplanarak bulunur. Dizideki ilk sıra numarası (y1), dizide kendisinden önce gelen tüm y i lerin sıra numaraları ile karşılaştırılır. Değeri y 1 den küçük olan önceki y i lerin sayısı hesaplanır ve bu sayı n(1) olarak gösterilir. Sonra 2.sıra numarası (y 2 ) önceki tüm terimlerin sıra numaraları ile karşılaştırılır; y 2 den küçük terimlerin sayısı hesaplanır ve bu sayı n2 olarak atanır. Aynı işlem her y i terimi için y n e kadar yinelenir. Test istatistiği t ;

t = n n i i= 1 eşitliği ile gösterilir. Test istatistiğinin dağılım fonksiyonu boş hipotez altında yaklaşık normaldir. Dağılım fonksiyonunun ortalaması E(t) ; ve varyansı Var(t); n( n 1) n( n 1) *(2n + 5) E ( t) = ; ve Var ( t) = eşitlikleri ile gösterilir. 4 72 Sınama örneklem değeri u(t) = [t- E(t)] / Var(t) eşitliği ile gösterilir. Hesaplanan u(t) değeri istenen bir anlamlılık düzeyinde anlamlı olması durumunda, u(t)>0 ise artan; u(t)<0 ise azalan yönde bir trendin varlığından söz edilir. U(t) nin anlamlılığı dağılımın iki yanlı şekline göre sınanır. İki yanlı sınamalar için % 5 anlamlılık düzeyinde kritik z değeri ± 1.96 dır. -1.96 < u(t) < 1.96 olduğunda herhangi bir trend yoktur. Bu sınırları aştığında ise artan ya da azalan yönde, istatistiksel açıdan, önemli bir trendin varlığından söz edilebilir. TÜRKİYE UZUN YILLAR SICAKLIK VE YAĞIŞ TRENDLERİ Türkiye de kurak ve çölleşmeye eğilimli alanların zaman içerisindeki değişimini incelemeden önce, yağış ve sıcaklıklarda gözlenen genel trendin ortaya konulmasında yarar vardır. M-K sınama sonuçlarında, 1965-2007 döneminde İlkbahar mevsiminde; Ege ve Akdeniz kıyıları ile Güneydoğu Anadolu bölgesinin Suriye-Irak sınırı boyunca anlamlı bir ısınma eğilimi gözlenirken, Karadeniz bölgesinde anlamlı bir soğuma eğilimi hakimdir (Şekil 2). Yaz mevsiminde ise ülke genelinde anlamlı düzeyde sıcaklıklarda artış gözlenmektedir. Sonbahar mevsimiyle birlikte bu artış, özellikle karasal iç kesimlerde yerini bir azalmaya bırakmaktadır. Kış mevsiminde ise kıyı Ege, Marmara, İç Anadolu, Batı ve Orta Karadeniz bölgelerinde anlamlı soğuma eğilimi, Akdeniz kıyı kuşağında ise anlamlı ısınma eğilimi görülmektedir. Akdeniz kıyı kuşağında bütün mevsimlerde ortalama sıcaklıklarda anlamlı bir artış olduğu açıkça görülmektedir. Türkiye'de ortalama sıcaklıklar, küresel ortalama yüzey sıcaklıklarına benzer şekilde artış eğilimindedir. Ancak, küresel olarak 1980'li yıllardan bu yana devam eden hızlı sıcaklık artısı, Türkiye'de 1990'lı yıllardan itibaren gözlenmektedir. Şekil.2 1965-2007 Dönemine ilişkin Mevsimsel Sıcaklık Trendleri ( artma, azalma )

Çalışmanın bu bölümünde, Türkiye genelinde seçilen 214 adet istasyonun 1965-2007 dönemi aylık toplam yağış verileri kullanılarak yağış dizilerinin uzun süreli değişimleri ve eğilimleri araştırılmıştır. Gerçekleştirilen istatistiksel sınama sonuçlarına göre, ülke genelinde özellikle ilkbahar ve kış mevsimlerinde gözlenen anlamlı azalma eğilimi büyük önem taşımaktadır. Türkiye'de bölgelere göre farklılık gösteren yıllık toplam yağışın yaklaşık %40 ı kış, %27 si ilkbahar, %10 u yaz ve %23'ü sonbahar mevsiminde gerçekleşmektedir ( Gönül-Mustafa ). Bundan dolayı da, Türkiye de kış ve bahar yağışlarında değişimler, su miktarını oldukça etkilemektedir. Yer altı ve yer üstü sularının varlığının devamı için bu dönemlerde meydana gelen yağışın miktarı ve şekli oldukça önemlidir. Şekil. 3 1965-2007 Dönemine ilişkin Mevsimsel Yağış Trendleri ( artma, azalma ) TÜRKİYE DE KURAK VE ÇÖLLEŞMEYE EĞİLİMLİ ALANLAR Kuraklık İndeksi ( Aridity Index ) kullanılarak yapılan 1965-2007 dönemine ait genel değerlendirmede; ülkemizde çöl olarak sınıflandırılabilecek bir bölge tespit edilememiştir (Şekil 4). Buna karşılık Aksaray, Cihanbeyli, Ereğli ( Konya ), Iğdır, Karaman, Karapınar, Konya, Nallıhan ve Niğde yarıkurak-çok kurak sınırında bölgeler olarak göze çarpmaktadır. Genel olarak Trakya, İç Anadolu Bölgesi, Orta Karadeniz im iç kesimleri ve Doğu Anadolu nun doğusu kurak ve yarıkurak alanların yayıldığı bölgelerdir. Diğer bölgelerimiz ise Şekil 4: 1965-2007 yılları arası Kuraklık İndisi değerlendirmesi

yarı-nemli ve nemli alanlar olarak görülmektedir. Türkiye'de ortalama sıcaklıklar, küresel ortalama yüzey sıcaklıklarına benzer şekilde artış eğilimindedir. Ancak, küresel olarak 1980'li yıllardan bu yana devam eden hızlı sıcaklık artışı, Türkiye'de 1990'lı yıllardan itibaren gözlenmektedir. Yine ülkemizde son yıllarda gözlenen yağış azlığına bağlı uzun süreli kuraklıklar nedeniyle 1965-2007 periyodu, 1965-1990 ve 1991-2007 olarak iki ayrı dönemde yeniden incelenmiştir ( Şekil 5-6). Bu çalışmanın son yıllarda ülkemizde gözlenen iklimsel değişimlerin kurak bölgelerin dağılımında meydana getirdiği farklılığı ortaya koyarak gerek alınacak önlemler ve gerekse iklim değişikliği uyum çalışmaları için önemli bir adım olacağı düşünülmüştür. Şekil 5: 1965-1990 yılları arası Kuraklık İndisi değerlendirmesi Şekil 6: 1991-2007 yılları arası Kuraklık İndisi değerlendirmesi 1965-1990 yılları arasında yapılan değerlendirmede, ülkemizde sadece Cihanbeyli, Ereğli (Konya ), Iğdır, Karaman, Karapınar, Konya, Nallıhan ve Niğde yarıkurak-çok kurak sınırında bölgeler olarak göze çarpmaktadır. 1991-2007 arasında ise yukarıdaki alanlara ek olarak kurak bölgeler Aksaray ı da içine alarak genişlemiştir. Sonuç olarak; çölleşmeye açık yarı-kurak alanlara sahip risk bölgeleri son yıllarda Konya Ovasından Doğu Akdeniz e doğru bir yayılma göstermektedir SONUÇ Çölleşmeyle mücadele ve kuraklığın etkilerini azaltma genel anlamda çölleşmeye sebep olan fiziki ve sosyo-ekonomik faktörlerin etkilerini en aza indirebilecek sürdürülebilir kalkınma planları ile mümkündür. Çölleşmeyle mücadelede üç ana yöntem esas alınmaktadır. Bunlar izleme, tahmin ve önlemler adı altında gruplandırılabilir. Bu önlemlerin uygulanış şekli ve zamanı o ülkenin fiziki ve ekonomik şartları ve çölleşmenin şiddeti ile yakından ilgilidir. Türkiye açısından alınacak tedbirleri de üç grupta toplayabiliriz. Bunlardan ilki; sulanan ve yağışla beslenen tarım alanlarındaki bozulmanın önlenmesidir. Bu alanlarda başlıca bozulma şekilleri toprak erozyonu, tuzluluk problemi, drenaj, toprağın parçalanması ve verimlilik kayıplarıdır. Su ve rüzgarın etkisiyle meydana gelen toprak erozyonunu önleyici stratejiler toprağın direncini artırmak, bitki örtüsü veya bariyerler ile rüzgarın toprak üzerindeki aşındırıcı etkisini azaltmak, toprak üzerindeki akış hızını azaltmak, toprağın infiltrasyon kapasitesini arttırmak veya korumak, bitki örtüsünün korunması ile toprak yüzeyini yağmurun düşme etkisinden korumayı içerir. Toprağın yapısal kararlılığını arttıran, toprağın organik içeriğini ve yüzey örtüsünü koruyan her önlem çölleşmeyi önleme konusunda ciddi adımdır. Kurak alan tuzlulaşması damla sulama yöntemi kullanmak suretiyle su kullanım miktarını azaltılarak önlenebilir. Bunun gibi zirai makinaların aşırı kullanımı veya çiğnemenin bir sonucu olarak toprakta yoğunlaşma meydana gelir. Tarla parsellerinde erozyona neden olmayacak uygun toprak işleme yöntemleri uygulanmalıdır. Anız malçı toprak işlenmesi ile toprak verimliliğine katkıda bulunulmakta, rüzgar erozyonu önlenmekte ve yağmurun düşme etkisi azaltılmaktadır. Kurak alanlardaki verimlilik kaybı bir problemdir. Verimlilikteki azalmaya toprağın yeniden işleyip kullanışlı hale getirilememesi neden olur.

Alınacak tedbirlerden bir diğeri ise aşırı otlatmayı önlemektir. Ülkemiz yüzölçümünün yaklaşık 1/3 ünü kaplayan ve büyük bir bölümü orman rejimi dışında kalan mera alanlarında sürekli ıslah çalışmaları yapılmalı aşırı ve erken otlatmaya son verilmelidir. Doğal mera alanlarının ağır otlatma karşısında tahribatını önlemek için aşağıdaki tedbirlerin alınmasına ihtiyaç vardır. a. Meranın otlatma kapasitesine uygun hayvan sayısı ile otlatılması b. Otlatma mevsimi ve süresi içinde otlatmanın yapılması c. Hayvanların merada düzenli dağılımının sağlanması d. Meraya uygun hayvan türlerinin seçilmesi Son olarak çölleşmeyi izlemek; fiziki tedbirlerden sonra gelmesi gereken bir aşamadır. Özellikle uydu teknolojisi kullanılarak çölleşmenin durumu ve çölleşme oranının alansal ve zamansal değişimi izlenerek kısa ve uzun vadeli eylem planları hazırlanabilir. Uydu teknolojiyle elde edilen bilgiler arazi çalışması ve hava fotoğrafları ile desteklenerek daha sağlıklı çölleşmeyle mücadele planları bölgesel bazda hazırlanabilir. KAYNAKÇA Verstraete; M.M.,1983. Another look at the concept of desertification (Origin and Evolution of Deserts). University of New Mexico Pres, Albuquerque, 213-218 s. Verstraete; M.M.,1986. Defining Desertification: A review, Climatic Change 9: 5-18 s.