ARAŞTIRMA T A D reeklamptik Anne Bebekleri reeklamptik Anne Bebeklerinin Demografik, Klinik ve Laboratuar Özelliklerinin Değerlendirilmesi The Evaluation of Demographic, Clinical and Laboratory Features of reeclamptic Mothers Babies Ali Metin Akdağ 1, İlyas Yolbaş 2, Selvi Kelekçi 2, Cevat Ülgen 2, Velat Şen 2, Fesih Aktar 2 1 Batman Çocuk Hastanesi, Batman, Türkiye 2 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Diyarbakır, Türkiye Özet Amaç: reeklamsi bebeklerde başta prematurite olmak üzere bebeklerde birçok sağlık problemlerine neden olan bir sorundur. Bu çalışmada preeklamptik anne bebeklerinin klinik, laboratuvar ve demografik özellikleri değerlendirildi. Materyal ve Metod: Bu çalışma Ocak 2010-Aralık 2011 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yenidoğan Ünitesi nde izlenmiş gebelik yaşı 24-41 hafta arasında değişen toplam 768 yeni doğanın dosyaları retrospektif olarak incelendi. reeklamptik anne bebeği 258 yeni doğan (105 erkek, 153 kız) Grup I i oluştururken, sağlıklı anne bebeği olan solunum sıkıntısı ve prematüre gibi tanılarla yatan 468 yeni doğan (198 erkek, 270 kız) kontrol grubunu yani Grup II i oluşturdu. Gruplar laboratuvar, klinik ve demografik özellikler açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Ortalama anne yaşı, gebelik sayısı, canlı doğum sayısı, sezeryanla doğum sayısı, laktat dehidrogenaz değeri, potasyum değeri, prematürite oranı, mortalite oranı, yatış süresi, C-reaktif protein değeri, sürfaktan uygulama oranı, mekanik vantilatör uygulanma oranı, taze donmuş plazma ihtiyacı, transfüzyonu ihtiyacı, hiperbilurubinemi, respiratuvar distres sendromu, mekonyum aspirasyonu sendromu oranı grup 1 de grup 2 ye göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu. Grup 1 de ortalama gebelik yaşı, doğum ağırlığı, kalsiyum, total bilirubin ve eritrosit transfüzyonu ihtiyacı oranı grup 2 ye göre istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu. Düşük doğum sayısı, hemogram bulguları, trombosit transfüzyonu ihtiyacı bakımından iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Sonuç: reeklamptik anne bebeklerinin doğum sonrası yaşadığı sorunların çoğunun prematürite ve buna sekonder gelişen komplikasyonlar oluşturmaktadır. Kaliteli yenidoğan yoğun bakım ünitesi ve multidisipliner ekipler ile preeklamsiye bağlı gelişen perinatal mortalite ve morbiditenin azaltılacağı kanısındayız. Anahtar Kelimeler: reeklampsi, reeklamptik Anne Bebekleri, Sağlık roblemi Abstract Objective: re-eclampsia may cause especially prematurity and many health problems in infants. In this study, were evaluated clinical, laboratory and demographic characteristics of preeclamptic mothers babies. Methods: In this study, were retrospectively analyzed files of 768 newborns ranging from 24 to 41 weeks Yazışma Adresi: Yrd. Doç. Dr. İlyas YOLBAŞ Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Diyarbakır, TÜRKİYE Mobil: 0507 213 99 86, E-mail: ilyasyolbas@hotmail.com gestational age that were followed in Dicle University Medical Faculty Hospital, neonatal unit between January 2010-December 2011. Group I consist of 258 (105 male, 153 female) new born babies of preeclamptic mothers, and Group II consist of 468 (198 males, 270 females) new born babies of healthy mothers with respiratory distress of prematüre. Laboratories, clinical and demographic characteristics of groups were compared. Tıp Araştırmaları Dergisi; 2014: 12(3):125-130 125
Akdağ ve ark. Results: Mean maternal age, number of pregnancies, number of live births, Number of cesarean delivery, lactate dehydrogenase values, potassium value, prematurity rate mortality rate, length of stay, C- reactive protein value, rate of application of the surfactant, application rate of mechanical ventilation, fresh frozen plasma requirement, hyperbilurubinemia, respiratory distress syndrome, meconium aspiration syndrome were statistically significantly higher in the group 1 than group 2. Mean of gestational age, birth weight, calcium, total bilirubin, red blood cell transfusion requirements were statistically significantly lower in the group 1 than group 2. There was no statistically significant difference due to number of abortion, findings of complete blood count and platelet transfusions requirement between the two groups. Conclusion: rematurity and secondary to complications prematurity are the most common problems of pre-eclamptic mothers Babies after burn. We believe that the perinatal mortality and morbidity can be reduced due to pre-eclampsia quality neonatal intensive care units and multidisciplinary teams. Key Words: re-eclampsia, reeclamptic Mothers Babies, Health roblems reeklampsi, 20. gebelik haftasından sonra gelişen, birden fazla ölçümde sistolik kan basıncının 140 mmhg nın üzerinde ve diastolik kan basıncının 90 mmhg nın üzerinde olduğu, proteinüri ve ödem ile karakterize bir hastalıktır (1). reeklampsi tüm gebeliklerin ortalama %5-10 unda görülür. Maternal ve perinatal morbidite ve mortalitenin önde gelen nedenlerinden biridir (2). Annede ablasyo plasenta, intraserebral kanama, karaciğer yetmezliği, böbrek yetmezliği ve ölüme neden olabilirken; fetusta erken doğum, perinatal asfiksi, intrauterin gelişme geriliği ve inutero fetus ölümüne yol açabilmektedir. reeklampsinin tedavisinde maternal ve fetal mortaliteyi azaltması nedeniyle gebenin doğurtulması sıklıkla tercih edilir. Bu sebeple iatrojenik prematürite preeklamptik anne bebeklerinin en sık karşılaştığı sorunlardan biridir (3). Bu prematürite bebeklerde anemi, apne, asfiksi, hipoglisemi, hiperglisemi, hiperkalsemi, hipokalsemi, hipomagnezemi, rikets, hipotermi, hiperbilirubinemi, infeksiyonlar, bağışıklık problemleri, genitoüriner sistem problemleri, respiratuar distres sendromu, bronkopulmoner displazi, intrakraniyal kanama, patent duktus arteriyosus, preterm retinopatisi ve nekrotizan enterekolit sık görülen problemlerdir (3). reeklamsinin perinatal motalite ve morbiditenin önemli bir nedeni olduğundan dolayı preeklamptik anne bebeklerinin tanınması, doğum sonrası ihtiyaçlarının belirlenmesi, karşılaştıkları sorunların bilinmesi, uygun yeni doğan yoğun bakım koşullarının hazırlanması ve tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesi perinatal mortalite ve morbidite riskinin azaltılması bakımından önemlidir. Çalışmamızda preeklamptik anne bebekleri ile sağlıklı anne bebeklerini demografik, klinik, laboratuar ve tedavi açısından karşılaştırarak preeklamptik anne bebeklerini bekleyen risklerin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem Bu çalışma Ocak 2010-Aralık 2011 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yenidoğan Ünitesi nde izlenmiş gebelik yaşı 24-41 hafta arasında preeklamptik anne bebeği olan 258 bebeğin ve sağlıklı anne bebeği olan 468 bebeğin dosyaları retrospektif olarak tarandı. Çalışmamızda iki grup oluşturuldu. Grup I; bilinen başka bir patolojik problemi olmayan değişik gestasyon haftasındaki 258 (105 erkek, 153 kız) preeklamptik anne bebeğinden oluşuyordu. Grup II de ise bilinen başka bir patolojik problemi olmayan sadece solunum sıkıntısı ve/veya prematüre olan değişik gestasyon haftasındaki 468 (198 erkek, 270 kız) sağlıklı anne bebeğinden oluşuyordu. reeklampsi tanısında öykü, obstetrik muayene ve laboratuvar incelemelerinden yaralanıldı. Tanıda 20.gebelik haftasından sonra altı saat ara ile en az iki defa bakılan kan basıncının 140/90 mmhg olması veya ortalama arteriyel kan basıncının >105 mmhg olması, proteinürinin spot idrarda >+1 veya 24 saatte >300 mg olması dikkate alınarak tanı kondu (4). Çalışmada Grup I ve Grup II i oluşturan bebeklerin annelerinin yaşları, gebelik sayıları, düşük ve canlı doğum sayıları, gebelik süreleri, çoğul gebelik sayıları, doğum haftası, doğum yeri, doğum şekli, doğum ağırlıkları, cinsiyetleri, tedavisi süresince gelişen problemler ve komplikasyonlar, yapılan tedaviler ve müdahaleler, klinik ve laboratuar özellikleri, prognozları ile ilgili veriler incelendi. Çalışmaya alınan yenidoğanlardan elde edilen veriler değerlendirilirken istatistiksel analizler için Statistical ackage for Social Sciences (SSS) for Windows v17.0.0 programı kullanıldı. Elde edilen veriler değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (ortalama, standart sapma) yanı sıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında normal dağılım gösteren parametrelerin gruplar arası karşılaştırılmalarında Student t testi ve normal dağılım gösteren parametrelerin gruplar arası karşılaştırılmalarında Mann Whitney U testi kullanıldı. Gruplar arasındaki yüzde oranlarının karşılaştırılması Chi-square testi ile yapıldı. Tüm testlerde p < 0,05 değerleri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Tıp Araştırmaları Dergisi; 2014: 12(3):125-130 126
reeklamptik Anne Bebekleri ARAŞTIRMA Bulgular reeklamptik anne bebeği tanısı ile takip edilen yeni doğanların sayısı 258 olup bu sayının 105 i (%40,7) erkek, 153 ü (%59,3) kız olgulardan oluşuyordu. reeklemptik anne bebeklerinden oluşan gruptaki kız erkek oranı 1,45/1 olarak saptandı. Sağlıklı anne bebeklerinden oluşan kontrol grubunun sayısı ise 466 olup bunun 198 i (%42,3) erkek 270 i (%57,7) kız olarak tespit edildi. Kontrol grubu içinde kız erkek oranı 1,36/1 olarak saptandı. Her iki grubu oluşturan bebekler cinsiyet açısından karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmemiştir (p:0.695). Grupları oluşturan bebeklerin anne yaşları 15 ile 51 arasında değişmekte idi. Gruplar arasında ortalama anne yaşı, gebelik sayısı, gebelik süresi (hafta), canlı doğum sayısı, doğum ağırlığı, yatış süresi bakımından yapılan karşılaştırmada istatistiksel olarak anlamlı fark bulunurken, düşük sayısı bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (Tablo 1). Gruplarda yer alan bebeklerin ilk alınan kan örneklerinin laboratuar açısından karşılaştırılmasında grupların ortalama serum üre, kreatinin, glukoz, kreatin kinaz, alanin transferaz, aspartat transferaz, sodyum değerleri, beyaz küre, hemoglobin, hematokrit ve platelet değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmazken; kalsiyum, laktat dehidrogenaz, potasyum, total bilirubin değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar bulundu (Tablo 2). Gruplarda yer alan bebeklere verilen tedaviler açısından karşılaştırmada Fototerapi, Kan değişimi, TD transfüzyonu ihtiyacı açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmazken, sürfaktan uygulaması, mekanik vantilatör (MV) uygulanması, eritrosit transfüzyonu ihtiyacı, trombosit transfüzyonu ihtiyacı açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar bulundu (Tablo 3). Tablo 1. Grupların anne yaşı, gebelik sayısı, gebelik süresi (hafta), canlı doğum sayısı, doğum ağırlığı, yatış süresi ve düşük doğum sayısı bakımından karşılaştırılması Grup I (n=258) Ort±SD Grup II (n=468) Ort±SD Anne yaşı (yıl) 31,14±4,219 28,65±6,31 <0,001 Gebelik sayısı 4,58±2,95 3,61±2,77 <0,001 Gebelik yaşı (hafta) 33,37±4,21 36,15±3,45 <0,001 Canlı doğum sayısı 3,83±2,44 3,09±2,21 <0,001 Düşük doğum sayısı 0,74±1,21 0,57±1,57 0,148 Doğum ağırlığı (gram) 2051,28±830,56 2576,78±713,33 <0,001 Yatış süresi (gün) 13,88±13,75 7,22±8,29 <0,001 Tablo 2. Grupların laboratuvar parametreleri açısından karşılaştırılması Laboratuar parametreleri Grup I Grup II Ort±SS (n) Ort±SS (n) Üre 33,48±31,10 (231) 32,02±31,18 (424) 0,565 Kreatinin 0,68±0,41 (230) 0,88±3,52 (424) 0,393 Glukoz 72,87±52,12 (236) 74,54±45,50 (429) 0,686 Kreatin Kinaz 379,70±540,07 (205) 354,78±416,49 (389) 0,533 Laktat Dehidrogenaz 842,73±408,19 (207) 667,50±307,13 (409) <0,001 Alanin Transferaz 23,77±58,69 (221) 21,70±47,78 ( 418) 0,631 Aspartat Transferaz 72,37±137,79 (222) 58,10±57,31 (420) 0,660 Kalsiyum 8,462±1,05 (229) 8,844±1,12 (423) <0,001 Sodyum 137,996±6,14 (234) 138,536±8,13 (427) 0,376 otasyum 6,02±5,50 (230) 5,22±1,07 (426) 0,004 Total bilirubin 9,403±5,60 (233) 13,127±81 (422) <0,001 C-reaktif protein 0,90±2,08(193) 0,41±1,16 (379) <0,001 Beyaz küre 12,89±4,64 (112) 13,54±4,51 (284) 0,200 Hemoglobin 16,71±3,54 (182) 16,57±4,25 (327) 0,711 Hematokrit 51,88±7,830 (117) 50,86±7,573 (161) 0,274 latelet sayısı 278,10±125,22 (112) 302,26±125,57 (284) 0,085 p Tıp Araştırmaları Dergisi; 2014: 12(3):125-130 127
Akdağ ve ark. Tablo 3. Grupların verilen tedaviler açısından karşılaştırılması Uygulanan tedaviler Grup I Grup II Fototerapi kullanımı 158/258 (%61,2) 302/468 (%64,5) 0,421 Kan değişimi 6/258(%2,3) 23/468(%4,9) 0,113 Sürfaktan uygulaması 106/258 (%41,19) 60/468 (%12,8) <0,001 Mekanik vantilatör uygulanması 92/258 (%35,7) 60/468 (%12,8) <0,001 Eritrosit transfüzyonuihtiyacı 56 /258 (%21,7) 63/468 (%13,5) 0,005 Trombosit transfüzyonu ihtiyacı 4/258(%1,6) 3/468 (%0,6) 0,253 TD transfüzyonu ihtiyacı 25/258(%9,7) 22/468 (%4,7) 0,011 Tablo 4. Gruplarda görülen diğer sağlık problemleri bakımından karşılaştırılması Genel özellikleri Grup I Grup II rematurite 178/258 (%69) 184/468 (%39,3) <0,001 Sezeryanla doğum 216/258(%83,7) 227/468 (%48,5) <0,001 Çoğul gebelik 29/258 (%11,2) 39/468(%8,3) >0,25 Hiperbilurubinemi 131/258 (%50,8) 175/468 (%37,4) <0.05 RDS 151(%60) 101(%41) <0,001 MAS 20(%7,8) 13(%2,8) <0,001 RDS: Respiratuar distres sendromu, MAS: Mekonyum aspirasyon sendromu Gruplar hastalarda görülen diğer sağlık problemleri bakımından karşılaştırıldığında prematurite, sezeryanla doğum, hiperblirubinemi, respiratuvar distres sendromu ve mekonyum aspirasyon sendromu görülme sıklığı açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunurken, çoğul gebelik görülme sıklığı açısından gruplar arasında fark bulunmadı (Tablo 4). Mortalite oranları bakımından yapılan karşılaştırmada Grup I de yer alan bebeklerden %21,3 (n:55) ölüm görülürken Grup II de 27 (%5,8 (n:27) oranında ölüm görüldü. Her iki grup mortalite açısından karşılaştırıldığında Grup I de mortalite oranının Grup II den istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek olduğu bulundu (p<0.001). Tartışma Günümüzde sık görülen preeklampsi gerek gebe annelerin kendilerinde gerekse intrauterin dönemde bebeklerinde ciddi komplikasyonlara ve erken doğumlara neden olması nedeniyle önemli sağlık problemlerinden biri olmaya devam etmekte ve hala preeklamptik anne bebeklerinde potansiyel fetal ve neonatal komplikasyonları arasında, fetal ölüm, intrauterin gelişme geriliği ve prematüre doğum önemli yer tutmaktadır (5-7). reeklamptik anne bebekleri ile sağlıklı anne bebekleri farklı klinik özellikler gösterebilmektedirler. Acunaş ve ark nın (8) yaptığı preeklamptik ve normotansif annelerin prematüre bebeklerinin prognoz açısından karşılaştırılması çalışmasında ise her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır. Bu çalışmalardaki farklı sonuçlar göstermektedir ki preeklamptik anne bebeklerinin doğum sonrası karşılaştıkları problemler her ne kadar bilinse de preeklampsinin yeni doğanlara olan etkileri ve dolayısı ile ortaya çıkardığı klinik durum farklılık göstermektedir. Bütün bunlara rağmen günümüzde preeklamptik bebekler için en önemli risk faktörleri arasında prematürite ve buna bağlı olarak gelişen düşük gebelik haftası ve düşük doğum ağırlığı sayılabilir. 307 preeklamptik ve 619 sağlıklı gebe üzerinde yapılan retrospektif bir çalışmada; preeklamptik grupta kontrol grubuna göre gebelik süresinin anlamlı düzeyde düşük bulunması da bizim çalışmamızı destekler niteliktedir (9). Bunun yanı sıra Çetinkaya ve arkadaşlarının (10) yaptığı çalışmada preeklamptik anneler ile normotansif annelerin prematüre bebeklerinin karşılaştırıldığı bir çalışmada ise preeklamptik anne bebeklerinin doğum ağırlığı ve gebelik süresinin kontrol grubuna göre düşük bulunmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlı olmadığı tespit edilmiştir. Bizim Çalışmamızda da preeklamptik anne bebeklerinin doğum ağırlığı ve gebelik süresinin kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu. reeklamptik anne bebeklerinin hastanede yatış süresinin anlamlı olarak uzun olması; preeklamptik anne bebeklerinin sıklıkla prematüre ve düşük doğum ağırlıklı olmasına bağlı olarak ortaya çıkan Tıp Araştırmaları Dergisi; 2014: 12(3):125-130 128
reeklamptik Anne Bebekleri ARAŞTIRMA komplikasyonların fazla olmasına bağlanmıştır. Friedman ve ark (11) yaptığı 24-35 gestasyonel haftalardaki preeklamptik anne bebekleri ile normotansif anne bebeklerinin karşılaştırılmasında preeklamptik anne bebeklerin hastanede yatış süreleri istatistiksel olarak anlamlı uzun tespit edilmiştir. Bizim çalışmamızda da önceki çalışmaya benzer şekilde preeklamptik anne bebeklerinin yatış süresi normal anne bebeklerinin yatış süresine göre istatistiksel olarak uzun bulunmuştur. Daha önce yapılan bir çalışmada preeklamtik anneler ile normotansif annelerin yaşları arasında anlamlı bir fark tespit edilmemiştir (7). Bu sonuç bizim çalışmamızın sonucu ile uyumlu bulunmamıştır. Literatürde yer alan preklamptik bebekler ile ilgili yapılan birçok çalışmada preeklamptik bebeklerin sıklıkla prematüre oldukları saptanmıştır (12-14). Bizim çalışmamızın sonucu da literatür ile uyumlu olarak bulunmuştur. Bunun muhtemel nedeni preeklampside en önemli tedavi seçeneğinin doğum olması, buna bağlı olarak preeklamptik gruptaki gebelerin çoğunun ağır preeklampsi tanısı almasından ve gebeliklerinin çoğunun prematür olarak sonlanmasından kaynaklandığı düşünüldü. Banias ve ark (13) 26-32. gestasyonel haftalardaki ağır preeklamptik anne bebeklerinde yaptıkları bir çalışmada daha fazla oranda RDS sıklığı bildirmiştir. Yapılan başka bir çalışmada Acunaş ve ark (8) preeklamptik olan ve olmayan annelerin prematüre bebeklerinde neonatal prognozu araştırmışlar ve prematüre olan preeklamptik anne bebeklerinde RDS nin daha fazla görüldüğünü ancak istatistiksel olarak anlamlı olmadığını saptamışlardır. Bizim çalışmamızda preeklamptik anne bebeklerinde RDS görülme sıklığı normal anne bebeklerine göre istatistiksel olarak yüksek bulundu. Friedman ve ark (11) yaptığı, 24-35. gestasyonel haftalardaki preeklamptik anne bebekleri ile normotansif anne bebeklerinin yer aldığı çalışmada, MV ihtiyacı preeklamptik bebeklerde daha fazla bulunmuştur ancak istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır. Bizim çalışmamızda, mevcut çalışmaya benzer şekilde preeklamptik anne bebeklerinde daha fazla oranda MV kullanma sıklığı saptanmış ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Bu durum preeklamptik anne bebeklerinin 3. basamak yenidoğan yoğun bakımda takip edilme ihtiyacını arttırmaktadır. Çetinkaya ve ark (10) yaptığı çalışmada, preeklamptik anne ile nomotansif annelerin prematüre bebekleri hiperbilirubinemi sıklığı açısından karşılaştırılmış, preeklamptik bebeklerde hiperbilirubinemi oranının daha fazla olduğu saptanmış ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Çalışmamızda preeklamptik anne bebeklerinde hiperbilirubinemi görülme oranı, exchange transfüzyon ve fototerapi ihtiyacı sağlıklı anne bebeklerine oranla istatistiksel olarak yüksek tespit edilmiştir. reeklamptik anne bebekleri ile normotansif anne bebeklerinin karşılaştırılmasına yönelik literatürde yer alan çalışmalarda, özellikle prognoz açısından farklı sonuçlara ulaşılmıştır. Örneğin Wijnberger ve arkadaşlarının (15) yaptıkları çalışmada; preeklamsi ve plasental disfonksiyona bağlı olarak, gebelerde artan oksidatif stres ve yetersiz antioksidan savunmanın benzer şekilde prenatal olarak bebekleri de etkilediği, bundan dolayı bu bebeklerde prematürite ile ilgili morbiditelerin diğer prematürelere oranla daha fazla görüldüğünü gösteren çalışmalar vardır (16-18). Bizim çalışmamızda önceki çalışmalara benzer şekilde preeklamptik anne bebeklerinde mortalite oranının kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek saptanması preeklamptik anne bebeklerinin karşılaştıkları en sık komplikasyon olan prematürite, intrauterin gelişme geriliği ve fetal asfiksiye bağlandı. Sonuç olarak; maternal ve fetal mortaliteyi azaltması nedeniyle preeklampsinin tedavisinde sıklıkla gebenin doğurtulmasının tercih edilmesi günümüzde iatrojenik prematüriteyi preeklamptik anne bebeklerinin en sık karşılaştığı sorunlardan biri haline getirmiştir. reeklamptik anne bebeklerine yaklaşımda; prematürite ve buna sekonder gelişen komplikasyonlar başta olmak üzere gelişebilecek diğer sorunların erken dönemde fark edilmesi, yenidoğan yoğun bakım ünitesi koşullarının düzenlenmesi ve multidisipliner ekiplerin oluşturulması ile preeklamsiye bağlı gelişen perinatal mortalite ve morbiditenin azaltılacağı kanısındayız. Kaynaklar 1. Cunningham FG, MaC Donald C, Gant NF, et al. Hypertensive disorders in pregnancy. In: Williams Obstetrics, ed 20.Stamford, CT, Appleton and Lange, 1997:693. 2. Adi-Said D, Annegers JF, Combs-Cantrell D, et al. Case-control study of the risk factors for preeclampsia. Am J Epidemiol 1995; 142:437-441. 3. Sibai BM. Hypertension in pregnancy in: Gabbe SG, Niebly JR, simpson JL (eds). Obstetrics Normal & roblem regnancies (3nd Ed). Churcill Livingstone 1996:935-87. 4. ACOG Committee on Obstetric ractice. ACOG practice bulletin. Diagnosis and management of preeclampsia and eclampsia. Number 33, January 2002. American College of Obstetricians and Gynecologists. Int J Gynaecol Obstet 2002; 77:67-75. Tıp Araştırmaları Dergisi; 2014: 12(3):125-130 129
Akdağ ve ark. 5. National high blood pressure education program working group on high blood pressure in pregnancy. Am J Obstet Gynecol 2000; 183:1-22. 6. Gitto E, ellegroni S, Gitto, Barberi I, Reiter RJ. Oxidative stress of the newborn in the pre- and postnatal period and the clinical utility of melatonin. J ineal Res 2009; 46:128-139. 7. Shah DM, Shenai J, Vaughn WK. Neonatal outcome of prematüre infants of mothers with preeclampsia. J erinatol 1995; 15:264-267. 8. Acunaş B, Varol F, Vatansever Ü, et al. Neonatal outcome of prematüre infants of preeclamptic mothers. GORM 2002; 8:14-16. 9. Odegard RA, Vatten LJ, Nilsen ST, Salvesen KA, Austgulen R. reeclampsia and fetal growth. Obstet Gynecol 2000; 96:950-955. 10. Cetinkaya M, Ozkan H, Köksal N, Karali Z, Ozgür T. Neonatal outcomes of prematüre infants born to preeclamptic mothers. J Matern Fetal Neonatal Med. 2010; 23:425-430. 11. Friedman SA, Schiff E, Kao L, Sibai BM. Neonatal outcome after preterm delivery for preeclampsia. Am J Obstet Gynecol 1995; 172:1785-1788. 12. Shah DM. Hypertensive disorders of pregnancy. In: Martin RJ, Fanaroff AA, Wash MC,editors. Fanaroff and Martin s Neonatal-erinatal Medicine Diseases of the Fetus and Infant.8th edition. hiladelphia: Mosby Elsevier 2006:307-20. 13. Banias BB, Devoe LD, Nolan TE. Severe preeclampsia in preterm pregnancy between 26 and 32 weeks' gestation. Am J erinatol 1992; 9:357-360. 14. Dennis EJ, Mc Farland KF, Hester LL. The reeclampsia-eclampsia Syndrome. In Danforth DN (ed): Obstetrics and Gynecology (4th ed). Harper and Row, hiladelphia 1982:455-74. 15. Wijnberger LDE, Krediet TG, Visser GHA, Van Bel F, Egberts J. Early neonatal antioxidant capacity after preexisting impaired placental function. Early Hum Dev 2003; 71:111-116. 16. Saugstad OD. Mechanisms of tissue injury by oxygen radicals: implications for neonatal disease. Acta aediatr 1996; 85:1-4. 17. Supnet MC, David-Cu R, Walther FJ. lasma xanthine oxidase activity and lipid hydroperoxide levels in preterm infants. ediatr Res 1994; 34:283-287. 18. Moison RMW, De Beaufort AJ, Haasnoot AA, Dubbelman TMAR, Van Zoeren-Grobben D, Berger HM. Uric acid and ascorbic acid redox ratios in plasma and tracheal aspirate of preterm babies with acute and chronic lung disease. Free Radic Biol Med 1997; 23:226-234. Tıp Araştırmaları Dergisi; 2014: 12(3):125-130 130