YABANCI DİLÖGRETİMİNDE ÜRETKEN-DÖNÜŞÜMLÜ DİLBİLGİSİNİN YERİ



Benzer belgeler
Facebook. 1. Grup ve Sayfalar. Facebook ta birçok grup ve sayfa üzerinden İngilizce öğrenen kişilerle iletişime geçebilir ve

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Bir dil bir insan. Daha Fazla Kişiyle Bağlantıya Geçin

ÇOCUĞUM BAŞARACAK MI?

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Tam Öğrenme Kuramı -2-

PSİKODİLBİLİMİNİN TEMELİ

ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI

Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı

elif bengü Bölüm 4 İLETİŞİM VE EĞİTİM

ÖĞRETİM İLKE VE YÖNTEMLERİ. 2. DÜŞÜNME TÜRLERİ VE ÖĞRETİM Yrd. Doç. Dr. Şenay YAPICI

ATBÖ Sürecinde Ölçme-Değerlendirmeye Hazırlık: ATBÖ Yaklaşımı Nasıl Bir Ölçme Değerlendirme Anlayışını Öngörüyor?

Gizli Duvarlar Ali Nesin

Bana göre; öğrenemeyen öğrenci yoktur. Herkes öğrenebilir Tüm bilgiler okulda öğrenilebilir Hedeflenen başarı %70-%90 arasındadır.

Sarıyer Belediyesi ile Her çocuk İngilizce konuşsun

Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme İLETİŞİM

İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Seviye 1 Ünite 2 Çalışma Planı

Sizin değerleriniz neler ve neden bu değerlerin önemli olduklarını düşünüyorsunuz? Neyin önemli olduğuna inanıyorsunuz?

SINIF DEĞERLENDĠRME TEKNĠKLERĠ. Prof.Dr. Ġnayet AYDIN

Yabancı Dil Ööğreniminde Güçlü Hafıza Teknikleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

SINIF ÖĞRETMENLİĞİ SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETİM PROGRAMI ÖMER MURAT PAMUK REHBER ÖĞRETMEN REHBER ÖĞRETMEN

Tıp Öğrencisi Bakış Açısıyla Latince Terminoloji

Seviye 1 Ünite 2 Çalışma Planı

Seviye 2 Ünite 3 Çalışma Planı

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ


VYGOTSKY SİSTEMİ: KÜLTÜREL-TARİHSEL GELİŞİM KURAMI

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

ÇOCUĞUMUN OKUMA ALIġKANLIĞINI VE DÜġÜNME BECERĠSĠNĠ DESTEKLĠYORUZ

ETKİLİ İLETİŞİM BECERİLERİ. İLETİŞİM ve SÜRECİ

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI

Nasıl Bir Deniz Feneriyiz?

Türkçe dili etkinlikleri, öğretmen rehberliğinde yapılan grup etkinliklerindendir. Bu etkinlikler öncelikle çocukların dil gelişimleriyle ilgilidir.

T.C. HACETTEPE ÜNĐVERSĐTESĐ Sosyal Bilimler Enstitüsü

ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL ve TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ DİLBİLİM BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİĞİ

Temel Kavramlar Bilgi :

Form İnşa (GRT114 ) Ders Detayları

İlk Yıllar Öğrenim Çerçevesi ile. canlı uygulama

Bilişimin en Türkçesi. DEVLET ELİYLE BOZULAN TÜRKÇE Olgular, Çabalar

Nasıl Daha İyi Öğrenirim?

Yapılandırmacı Yaklaşım

EĞİTİM TEKNOLOJİSİ VE İLETİŞİM

Eğitsel Oyun Projesi Raporu. SCRATCH(MEYVELERİ SAYIYORUZ) HATİCE AÇIK

Eğitim Fakülteleri ve İlköğretim Öğretmenleri için Matematik Öğretimi

KOD 1 DAVRANIŞ MR (48-72 AY) xxxxxxx DAVRANIŞ VE UYUM RAPORU. "Sorun, sorun olmadan çözümlenmelidir."

Zihinsel Yetersizliği olan bireylere Okuma- Yazma Öğretimi. Emre ÜNLÜ

Yaşam Temelli Öğrenme. Yazar Figen Çam ve Esra Özay Köse

Hamileliğe başlangıç koşulları

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

...ĠL MĠLLĠ EĞĠTĠM MÜDÜRLÜĞÜNE

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Çocuk Edebiyatı SNFS Ön Koşul Dersler

İngilizce nasıl öğrenilir?

ÇOCUĞUNUZUN İŞİTMESİ NORMAL Mİ?

T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü. Mesleki Gelişim Programı

HESAP. (kesiklik var; süreklilik örnekleniyor) Hesap sürecinin zaman ekseninde geçtiği durumlar

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşım

Düşünce Özellikleri Ölçeği

Nitel Araştırmada Geçerlik ve Güvenirlik

YENİ İLKÖĞRETİM TÜRKÇE PROGRAMININ GETİRDİKLERİ Hasan Basri DURSUN > hbdursun@gmail.com

İŞTİP TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜNDE TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE UYGULAMADA OLAN TÜRKÇE - MAKEDONCA MATERYALLER. 1.Giriş

TÜRKÇE 6. sınıf Haftalık ders sayısı 5, yıllık toplam 90 ders saati (öğrenim 18 haftada gerçekleşecektir)

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ VE ÖNEMİ BÖLÜM 2 EĞİTİM SÜRECİNDE REHBERLİK HİZMETLERİ

İDV ÖZEL BİLKENT ORTAOKULU SINIFLARINA KONTENJAN DAHİLİNDE ÖĞRENCİ ALINACAKTIR.

Programda yer alan etkinlikler okul rehber öğretmeni, sınıf öğretmeni ve idarecilerin işbirliği ile yürütülecektir.

İÇİNDEKİLER TOPLANTIYA BAŞLARKEN.2 DEĞERLENDİRME HAKKINDA BİLGİLENDİRME..3 DEĞERLENDİRME SÜRECİNİN ADIMLARI..5 ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER 6

Programda yer alan etkinlikler okul rehber öğretmeni, sınıf öğretmeni ve idarecilerin işbirliği ile yürütülecektir.

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ EVDE ÇOCUK BAKIMI MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 ERKEN YAŞTA DİL ÖĞRENME... 1

Eğitim Durumlarının Düzenlenmesi

D!L ÖCRET!M MALZEMES! OLARAK. Leyla TERCANLIOCLU(*) Edebi parçalar ilginç ve eglenceli

AKTIF (ETKİN) ÖĞRENME

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

İÇİNDEKİLER 1. KİTAP. BÖLÜM I Program KavraMI ve TÜRKÇE ÖğRETİM PrograMI. BÖLÜM II TÜRKÇE Öğretim PrograMININ TARİhî Gelişimi BÖLÜM III

Bağımsız Dil Öğrencisi Kimdir?

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

BİLİŞSEL PSİKOLOJİ VE BİLGİ İŞLEME MODELİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

Üniversite Öğrencilerine Altın Değerinde Tüyolar - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

ANADİLİ EĞİTİMİ, YABANCI DİL ÖĞRETİMİ VE EVRENSEL DİLBİLGİSİ*

13 Mart 2009 Cuma, 12:20 GÜNCEL. A.A Nursel Gürdilek. İşitme engelli çocuklar için Türk-İsrail işbirliği

PSİKOLOJİK REHBERLİK BÖLÜMÜ DANIŞMANLIK VE. Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

EĞİTSEL VE DAVRANIŞSAL DEĞERLENDİRME ASSESSMENT Ders 1: Tarihsel, Felsefi ve Yasal Boyutları. Prof. Dr. Tevhide Kargın

KIŞILIK KURAMLARı. Kişilik Nedir? Kime göre?... GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ

İletişim ve Medya Çevirisi (ETI310) Ders Detayları

KAVRAMLARIN ANLAMINI KARŞITLARI BELİRLER

4+4+4 YAVRULARIMIZIN ÖZGÜVENSİZ, BAŞARISIZ VE MUTSUZ OLMASINI İSTER MİYİZ? Zeynep okula başlıyor. Canımdan çok sevdiğim kızım.

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Uzaktan Eğitimin Temelleri. Temel Kavramlar

Ekonometri Ders Notları İçin Önsöz

ZİHİN ENGELLİLER SINIF ÖĞRETMENİ

Devlet okullarında İngilizce eğitiminde sorunlar British Council-TEPAV İhtiyaç Analizi Çalışması Sonuçları

İletişim ve İletişim Sürecinde Halkla İlişkiler. Kişilerarası İletişim. Kişisel İlişkiler ve Davranış Geliştirme Süreci

İngilizce öğretmenlerinin asenkron eğitimden ürkmeleri

Transkript:

* Hacettepe ÜniversitesiEğitim Fakültesi ÖğretirriÜyesi: 141 Hacettepe Vnivmitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Yıl 1988 / Sayı 3 / ss. 141-151 YABANCI DİLÖGRETİMİNDE ÜRETKEN-DÖNÜŞÜMLÜ DİLBİLGİSİNİN YERİ Yard. Doç. Dr. Ayhan SEZER* Robert Mullins (1980), English TeachingForumdergisindeki yazısına, çoğu yabancı dil öğretmeninin içini rahatlatabilecek bir yargıyla başlıyor:. Son birkaç bin yıl içinde değilse bile, son birkaç yüzyıl içinde, yabancı dil yöntemlerinde gerçekten devrim olarak nitelendirilebilecek bir yenilik olmamıştır. Mullins, TESL (İkinci DilOlarak İngilizce Öğretimi) çerçevesinde her yıl binlerce yazı yazıldığını, bir dil öğretmeninin bunları okumasına olanak olmadığını belirtiyor. Mullins, bu yazılarda "yeni" diye sunulan yöntem, yaklaşım ve işlemlerin (YYİ), "yeni şişelerde sunulan eski şarap" gibi olduklarını, yani, eskinin yeni biçimler içinde sergilendiğini söylüyor. Mullins'in yazısı, yabancı dil öğretmeninin, TESL yazınının dev boyutları karşısında kendini çaresiz hissetmesine hiç de gerek olmadığını vurgulamaktadır. Bu yönüyle, kanımızca, çok yerinde bir. gözlernde bulunmaktadır. Ne varki öbür yandan, uzun yıllardır yabancı dil öğretim yöntemlerinde bir yenilik olmadığını savunarak, bir bakıma öğretmenin gözlerini bağlamaktadır. Mullins'in savunduğunun tersine, yabancı dil öğretimi (YDÖ) 1930'lardan bu yana iki büyük devrimden etkilenmiştir: yapısalcı devrim ve üretken-dönüşümlü dilbilgisi (DDD) devrimi. Hiç kuşkusuz bu iki devrim gerçekte dilbilim devrimleridir. Ne varki, dilbilimiyle YDÖ son yüzyıl içinde öylesine doğrudan bir etkileşim içine girmişlerdir ki, bu iki dilbilim devrimi, aynı zamanda YDÖ devrimleri de olmuşlardır. English Teaching Forum (1982 Ocak) dergisinde, son yirmi yılı değerlendirmek üzere yazdığı yazıya, "Dilbilimi ve TESOL: Çalkantılı Bir Yirmi Yıl" başlığını koyan dilbilirnci ve öğretmeri Wayne Harsh, bu iki devrimin YDÖ alanındaki çarpışmasını sergilemektedir. Kanımızca her yabancı dil öğretmeni, bu çarpışmanın hiç olmazsa genel çizgilerini tanımak zorundadır. Ancak bu yolla, öğretmen Mullins'in salık verdiği yy! değerlendirmesini yapabilecektir.

Yapısalcılık ve Duyumcu-DiI Yöntemi Yapısalcı devrim, YDÖ alanına Duyumcu-Dil Yöntemi olarak yansımı tır. Uygulamalı dilbilimci, yapısa1cılığın ilkeleri doğrultusunda yöntemi ve i lemlerini olu turmu tur. Ne varki yapısalcılık kısa bir süre sonra ÜDD devriminin saldırısına uğramı tır. Chastain (1976: 132) Dwight Bolinger'ın ağzından saldırının boyutlarını sergiliyor: 1950'lerde, diyelim.1956'da, bir uygulamalı dilbilirnci (yedi uyurlar gibi) bir mağarada uyuyakalmı olsaydı da bugün (1968) uyanmı olsaydı hiç ku kusuz gördükleri kaqısında doğruca mağarasına dönmeyi yeğlerdi. Çünkü 1950;lerde güvenle ileri sürdüğü hemen her ilkenin ba a ağı edilip kendisine uzatıldığını görürdü. D. Bolinger'in uygulamalı dilbilimciyi 1956'da uykuya göndermesi bir raslantı değildir. 1957 yılı, ÜDD dilbilgisinin habercisi olan Sözdizimi Yapıları adlı yapıtın Hollanda'da basılmasına tanık olacaktır. 1965 yılı da ÜDD devrimini yerle tirecek Sö;:,di;:,imiKuramının Görünüşleri adlı yapıtı görecektir. Amerikalı dilbilirnci Noam Chomsky'nin yazdığı bu iki yapıt, Bolınger'in ilginç varsayımıyla ortaya koyduğu gibi, yapısalcılığın temellerini çatırdatmaya yetecektir. Yapısa1cı okulun ilk büyük adı 1933'de Dil adlı yapıtı yayınlanan Leonard Bloomfield'dir. Bloomfield, dilbilimine bilimsellik özelliğini kazandırmayı amaçlayarak, sadece gözlenebilir olguları dilbilimin sınırları içinde tutmu tur. Bu tutumunun doğal bir sonucu olarak bilimsel yöntemlerle incelenemeyeceğini dü ündüğü anlamı dilbilimi çalı maları dı ında bırakmı tır. Böylelikle daha ba langıçtan, yapısa1cılığın geni soluklu bir dil kuramı olabilmesi engellenmi tir. Bilimsellik özelliği ta ıma kaygısında olan yapısalcılık, aynı kaygıyı ta ıyan bir ruhbilimi okuluyla, davranı çı ruhbilimiyle yakınla mı tır. Bu okulun ruhbilimcilerinegöre de bilimsel olmak ancak gözlenebilir davranı ları incelerneyi gerektirmektedir. Hayvan davranı larını inceleyen bu okul bütün öğrenmenin "bir tür ko ullanma" (Chastain 1976: 105) olduğu sonucuna vardı. Okulun ba kuramcısı Skinner, hayvan davranı larından elde edilen gözlemlerin insanlar için de geçerli olduğunu söylüyordu. Dil öğrenme de genel öğrenme kuramı içinde görülüyordu. Bir ba ka deyi le, dil öğrenmekte olan bir insanla, diyelim ki Skinner'in takla atmayı öğrettiği bir güvercin aynı öğrenme sürecinden geçmektedir. Böylece Duyumcu-Dil Yöntemi, anlamı sınırlarının dı ında bırakan bir dil kuramıyla, dil öğrenmeyi ko ullandırılma olarak gören bir ruhbilimi okuluna bağımlı olmaktadır. Bunun doğal sonucu, olarak da, yöntem, ii. i ~ 142 ~---

hem anadili hem de yabancı dili öğrenmeyi, yeni alışkanlıklar kazanma davranışı olarak görmüş ve alışkanlıkları kazandırmak için yineleme, ezberleme ve örneklere uyma işlemlerine ağırlık vermiştir. Bu noktada yabancı dil öğretimi tarihinin ilginçbir dönemine değinmek yerinde olacaktır. 1940'lı yıllarda Amerika Birleşik Devletler Ordusuda subayların kısa sürede dil öğrenmesi zorunluluğu ortaya çıkar. Amerikan okullarında yabancı dil öğretim düzeyi doyurucu olmaktan uzaktır. Ordu, subaylarına ivedi olarak dil öğretmek istemektedir; bunun için. de okullardaki geleneksel dil öğretimini eleştiren ve dilbilime bir bilim saygınlığını kazandırmaya çalışan yapısakı okulun yardımı istenir. Bloomfield, Brooks ve Fries gibi yapısakı dilbihmcilerin kuramlarına dayalı olarak Duyumcu-Dil Yöntemi geniş bir uygulama alanı bulmuş olur. Yoğun programlarda subay öğrenciler papağa:n gibi örnek kalıpları yinelerler ve ezberlerler. Kısa bir süre sonra alınan sonuç sevindiricidir; subaylar öğrendikleri yabancı dili konuşabilmektedirler. Bu başarı Amerika genelinde yabancı dil öğrencilerinin sayılarını arttıracaktır. Ne varki, bu başarı gerçekte yanıltıcıdır. Yapılan, olağanüstü bir dönemde, bütün zamanlarını ve güçlerini dil öğrenmeye ayırabilen subaylara kısıtlı bir çerçeve içinde konuşma becerisini verebilmek olmuştur. Savaş sonrası yıllarda bütün benliğiyle yabancı dil öğrenmeye kendini vermiş öğrenci bulunamayacaktır. Üstelik de yabancı dil öğrencileri, subaylarınki kadar kısıtlı dil becerisiyle yetinme durumunda olamayacaktır. ÜDD DEVRİMt Ünlü Alman düşünürü Immanuel Kant (1724-1804) şöyle demişti: Canlı olsun cansız olsun doğadaki her varlık, belli kurallara uygun olarak davranır... Gerçekte bütün doğa kurallarla uyum içinde işleyen olayların toplamıdır. Kurallara uymayan hiç bir olgu yoktur. Kurallara uymaz görünen bir olguyla karşılaştığımızda sadece ilgili kuralların bilinmediğini söyleyebiliriz.... Bir insan da dilbilgisi bilmeden konuşabilir, ama gerçekte o kişi bir dilbilgisine sahiptir ve o dilbilgisinin kurallarına uygun olarak konuşmaktadır da bunun farkında değildir. (Katz 1972: ll). tki yüzyıl kadar sonra,. ÜDD'nin temellerini oturtmak üzere, Chomsky (1965: 8) şöyle diyordu:... Üretken dilbilgısiyle, tiimcelere, açık ve iyi tanımlanmış yollarla betimlemeler getiren bir kurallar dizgesini anlatmak istiyorum. Açık ki, bir dilin her konuşanı, diline ilişkin kuralları taşıyan bir üretken dilbilgisini kazanmıştır. Bu, kişiııin o kuralların farkında olduğu an- 143 ------- ----

lamına gelmez. Hatta farkında olabileceği anlamına da gelmez. Üretken dilbilgisi, kişinin dili hakkında söyleyebileceklerini değil, '" kişinin gerçekten bildiklerini belirlemeye çalışır. Görülüyor ki Chomsky, iki yüzyıl sonra, Kant'ın görüşlerini yinelemektedir. Dahası, Chomsky, oluşturduğu dil kuramıyla, bu görüşleri açıklama amacındadır. Diğer bir deyişle, Chomsky'nin kuramı, anlamı bile sınırları içine alamayan yapısa1cı dil kuramıyla karşılaştırılamayacak kadar geniş soluklu bir kurarndır. Kammızca ÜDD'sinin dayandığı temel varsayımların dil öğretmenlerince bilinmesinde büyük yarar vardır. Bu varsayımlar: i. Ki inin zihninde, anadiline ilişkin çok sayıda ve ayrıntılı kurallar vardır. Bu kurallar bir "bilinçaltı dilbilgisi" oluşturmaktadır. Ki i, bu kurallar yardımıyla şunları yapabilir: 144 A. Sonsuz sayıda tümce üretebilir ve üretilen tümceleri anlayabilir. Gerçekte, insanlar, "Merhaba", "Nasılsınız, iyi misiniz?", "Gözünüz aydın", "Geçmi olsun" gibi formülleşmi ifadeler dışında, konuşurken, yazarken çoğunlukla yeni, yani daha önce hiç duymadıkları, kendilerinin de hiç söylemedikleri tümceler üretmektedirler.' Bu öylesine doğal bir olgudur ki ne tümceyi üreten ne de tümceyi değerlendiren olağanüstü bir i yaptıklarının farkında bile değildirler.. B. Bir tümcede görünmeden yer alan sözcük(leri) jöbeklerini değerlendirebilir. Örneğin, Altan : Bu misketleri sana kim verdi? Hakan : Annem. konuşmasında, Altan, Hakan'ın tümcesinin gerçekte "Bu misketleri bana annem verdi" olduğunu 'bilir'. C. Bir tümcedeki ya da sözcük öbeğindeki anlam bulamklığını görebilir. Örneğin: ı. Portakal kabuğundan sadece reçel yapılmaz. ı. 1 (Başka şeyler de yapılır.) 1.2 (Bir tek reçel yapılmaz.) 2. Arkadaşını tavla oynarken gördüm. 2.1 (Ben tavla oynuyordum.) 2.2 (Arkadaşın tavla oynuyordu.) 3. büyük balık yemi 3.1 büyük balık 3.2 büyük yem --

D. Kurallara uygun tümce ve öbeklerle, uygun olmayanları ayırt edebilir. E. Aynı anlama gelen tümceleri ya da öbekleri tanıyabilir. 4. Ali, yorgunum dedi. 5. Ali yorgun olduğunu söyledi. 6.1 To learn English is easy. "İngilizce öğrenmek kolaydır." 6.2 it is easy to learn English. "İngilizce öğrenmek kolaydır." 6.3 English iseasy to learn. "İngilizce ôğrenmek kolaydır." II. Bir dilbilgisi, kişinin zihninde var olduğunu düşündüğümüz "bilinçaltı dilbilgisi" nin kurallarını açıklarnayı amaçlayan bir dil kuramıdır. Bir başka deyişle, bir dilbilgisi, kişinin zihnindeki dilbilgisinin gözler önüne serilmiş şekli olacaktır. III. Ki inin zihnine girebilmek söz konusu olamayacağına göre, bir dilbilimcinin, "bilinçaltı dilbilgisi" ni açığa çıkarabilmesi için yapabileceği en iyi şey, bir dilbilgisi, yani bir dil kuramı önermektir. Bu dil kuramı bir dizi kurallar içerecektir. Dilbilimcinin varmak istediği nokta en az kuralla en çok dil gerçeğini açıklayabilmek olacaktır. LV. Bir dilbilgisi, sadece ait olduğu dile ait tümceleri üretmelidir. Ayrıca bir dildeki bütün tümceleri üretebilecek kuralları içermelidir. Örneğin, bir Türkçe dilbilgisi (7), (8) gibi tümceler üretmemelidir. 7. Ali evi geldi. 8. Ali eve geldim. V. Ki inin "bilinçaltı dilbilgisi' nde tümcelerin iki yapısı vardır: derinyapı ve YÜZf)'yapı. Derin yapı tümcenin anlamını taşıyan yapıdır. Yüzey yapı da tümcenin söylenilen şeklidir. Örneğin, 9. Yeni kitap sarı kutunun içinde. bir yüzey yapıdır. (9) bir tümcedir. Oysa bu tümce derin yapıda 3 ayrı tümce taşımaktadır. 9.1 (kitap yeni) 9.2 (kutu sarı) 9.3 (kitap kutunun içinde). Derin yapılar, dönüşümleryoluyla yüzey yapılara çevrilirler. Bir derin yapıya değişik dönüşümler uygulanabilir ve ortaya değişik yüzey yapılar çıkabilir. Bu durumda zorunlu olarak bu yüzey yapılar eşanlamlı olacaktır. Yukarıda (6.1), (6.2), (6.3) tümederi e anlamlıdır çünkü derin yapıları (6.4) 'tür. 145 -----

6.4 (semeone learns English) is easy.. Burada derin yapıların zihinde var olduğunu ama hiçbir zaman seslerne düzeyine çıkmadıklarını anımsatalım.. Kimi zaman da iki ya da daha fazla derin yapı, dönüşümler uygulandıktan sonra, aynı yüzey yapı olarak seslerne düzeyine ulaşırlar. Böyle bir yüzey yapının birden fazla anlam taşıyacağını kişi bilecektir. Örneğin, (lo)'a bakalım: 10. She killed the man with the knife. ( 10) anlarnca bulanıktır çünkü iki anlam taşımaktadır. 10.1 (O), adamı bıçakla öldürdü. 10.2 (O), bıçaklı adamı öldürdü. Bir İngilizce konuşur bu iki anlamı görecektir çünkü "bilinçaltı dilbilgisi" (10) yüzey yapısının iki ayrı derin yapıya- (10.3) ve (10.4)- ait olabileceğini söyleyecektir. 10.3 (she killed the man) (she used a knife) 10.4 (she killed the man) (the man had a knife) VI. Çocuklar, anadillerini öğrenirken duydukları çoğunlukla "yarım" tümcelerdir. Yani, bağlarnın anlaşılır kıldığı öğeler tümcede yer almadığından, çocuklar çoğunlukla öğeleri eksik tümceler duymaktadırlar. Ayrıca, tümcelerin çocuklara belli bir sıra ile duyurulması da söz konusu değildir. Demek ki çocuk, kendisine karışık sırada yarım olarak verilen tümceleri değerlendirme yeteneğine, yani dil kazanma yeteneğine. sahip olarak doğmaktadır.. Çocukların yaptıkları yanlışlar açık olarak onların kural çıkarma yeteneğinesahip olduğunu göstermektedir. Örneğin, WALKED, TALKED,STUDIED gibi eylemlerin yanı sıra çocuklar GOED, GIVED demektedirler. Burada çocuğun WALK + ED'a öykünerek GO + ED yapısını kurduğu bir gerçektir. Açıkcası, çocuk anadilini kazanırken duyduklarını papağan gibi yinelememektedir; duyduklarından kurallar çıkarmakta, bu kuralları kullanarak yeni tümceler kurmaktadır. Aksan (1977: ll), dili, "kimi sırlarını bugün de çözemediğimiz büyülü bir varlık" diye nitelemektedir. Kanımızca bu, bir bilim adamının, dil olgusunun gizlerle dolu karmaşıklığı m görüp hayranlığını dile getirmesidir. Yukarıda sergilerneye çalıştığımız ÜDD kuramının varsayımları da dilin sırlarını çözecek yolları bulmayı amaçlamaktadır. Burada dili mekanik bir olguya indirmeye çalışan yapısakı okulun gerçeğe ne kadar uzakta kaldığını bir kez daha yineleyelim. Nitekim, Chomsky de yapısakı okulu eleştirirken, yapısakı dil. kuramının yetersizliğini ya da eksikliğini değil, yanlışlığım vurgular (Harsh 1982). 146 ------

ÜDD'den Yabancı Dll Öğretmenine YDÖ yazım, günümüzde, ruhbilimin, dilbiliminin ve uygulamalı dilbiliminin işbirliği içinde yer aldıkları bir alan olmuştur. YDÖ bir bakıma bu üç bilimin sürekli saldırısı altında gibidir. çoğu zaman uygulamalı dilbilimci, ruhbilimi ve dilbiliminin verilerinden yararlanarak YDÖ alanı mn sorunlarına çözüm yolları getirmeye çalışır. Ruhbilimcilerin ve dilbilimcilerin aym amaca yönelik uğraşları da yok değildir. Harold S. Madsen (1979), YDÖ'ne Uygulanabilir Yeni Yöntemler" ba lığım taşıyan yazısında on yöntemden söz etmektedir. Bunlar: the St. Cloud Method, the Microwave ya da Cummings Deviee, Situational Reinforcement, Aural Discrimination Method, Stylized Mnemonies, Structured Tutoring, Total Physieal Response, Suggestology, the Silent Way ve Counseling Learning Method. Mullins (l9bo)'in ifade ettiği gibi, yabancı dil öğretmenlerinin bütün bu "yeni" yöntemleri tamyamadıkları için endi elenmeleri gereksizdir. Gerçekte yukarıdakileri "yöntem" diye adlandırmanın da doğru olmayacağı kamsındayız. Bunlar belli durumlarda. belli koşullarla etkili olabilmiş YDÖ i lemleridir. Yukarıdakilerden hiçbirinin YDÖ açısından önemli olabilecek ölçüde bir dilbilimsel altyapıya oturduğunu sanmıyoruz. İ in aslı bunu amaçlamı da değildirler. Özellikle son üç "yöntem", YDÖ'den çok ruhbilimi ilgilendirir gibidir. Yurdumuzdaki di.! öğretimi olgusuna yakından bakınca bu olgunun çok büyük boyutlara varmış olduğunu görüyoruz. Yabancı dil öğtetiminin ba arısımn ülkemizin çağdaş uygarlık düzeyine varış uğra ıyla yakından ilişkili olduğu yadsınamaz bir gerçektir. En azından ulusal kaynaklarımızdan dil öğretim çabalarımıza ayırdığımız paramn ürkütücü miktarı bizi başarılı olmaya zorlamaktadır. Her ey bir yana, sadece ders kitaplarına ödemek durumunda olduğumuz döviz bile ülkemizin dı - satımıyla kıyaslandığında ürkütücüdür. Bu karamsar tabloyu u gerçeği vurgulamak için çizdik: yabancı dil öğretmeninin başarısı ulusumuzun geleceğini doğrudan etkileyecek öğelerdendir. Bu da öğretmenin omuzlarına büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluk da öğretmenin bilgi ve becerisini sürekli olarak artırmasını gerektirmektedir. Öğretmen artık uygulamalı dilbilimcinin her dediğini körükörüne sımfina götüren kişi olmaktan çıkmalıdır. Somut bir örnek verelim. Yabancı dil öğretmenlerimizin pekçoğunun uyduğu bir uygulamalı dilbilimci buyruğu vardır: Derste asla Türkçe konu mayımz. Uygulamalı dilbilimciden bu buyruğun nedenini de öğrenmi izdir. Çocuk anadilini öğrenirken nasıl sadece öğreneceği dili duyuyorsa yabancı dil öğrencisi de sadece öğreneceği dili duymalıdır. 147 ----

Eğer bu buyruğa uyan bir yabancı dil öğretmeniyseniz hiç kuşkusuz bu tutumun zorluklarını biliyorsunuz. Sanıyoruz bu buyruğa uyan öğretmenlerin uymayanlara oranla öğrencilerinden daha büyük saygı gördüklerinin de farkındasınız. Kuşkusuz bunun temelinde inandığı bir yöntemi uygulamak için özveriyle çalışan bir öğretmenin kişiliği vardır. Fakat şimdi şu soruya kulak verelim: kişi bir yabancı dili ana dilini öğrendiği gibi öğrenebilir mi? İnsan aşağı yukarı 12 yaşına kadar çevresinde konuşulan dili öğrenebilmekte ama bu yaştan sonra bu yeteneğini yitirmektedir. O halde bu sorunun yanıtı "hayır" olmalıdır. Demek ki uygulamalı dilbilimcinin verdiği "Derste asla Tiirkçe konuşmayın." buyruğunun dayandığı varsayım yanlıştır. Bir diğer örnek. Uygulamalı dilbilimci, yine anadilini öğrenmekle bir ikinci dil öğrenmenin benzer olduğu varsayımına dayanarak, yabancı dil derslerinde olabildiğince az dilbilgisi öğretilmesini buyuruyordu. Uygulamalı dilbilimciler bu buyruklarını öylesine etkileyici bir biçimde vermişlerdir ki hala (Dilbilgisi değil, dil öğren.) sloganı özel dil dershanelerince kullanılmakta ve çekici olmaktadır. Dahası da var. Uygulamalı dilbilimcinin buyruğuna göre yapılacak dilbilgisi açıklaması da o dilbilgisi öğesinin işlendiği alıştırmalardan sonra olacaktı. Uygulamalı dilbilimci ayrıca kuralların mümkün olduğunca öğrencilere çıkarttırılmasını salık veriyordu. Yani öğrenci ne öğrendiğini bilmeden alı tırmalar yapmakta sonra da bu alı tırmalara dayanarak kuralları bulmaya çalışıyordu. Günümüzde anlıksal ruhbilimciler öğrenmenin bu yolla gerçekle emeyeceğini savunuyorlar. Anlıksal ruhbilimci, davranışçı ruhbilimcinin öğrenmeyi bir koşullanma olarak gören kuramını, gerçekıere aykırı buluyor. Öğrenmenin, bilgirıin kazanılması, düzenlenmesi ve saklanması yoluyla gerçekleştiğini savunuyor. Yani öğrenmeyi bir zihinsel etkinlik olarak görüyor. 1.960'lara kadar davranışçı ruhbilimin etkisiyle yabancı dil öğretmenine dilbilgisini "öcü" olarak gösteren uygulamalı dilbilimci bugün anlıksal ruhbilime dayanarak dilbilgisini zorunlu buluyor. Bu noktada akla u gelebilir: duyumcu-dil yöntemi böylesine yanlış bir temele oturmaktadır da nasıl bunca kişi yabancı dil öğrenebilmi tir? Hemen anımsayalım ki duyı.ımcu-dil yöntemi i 930'lardan sonra etkinlik kazanmıştır, oysa insanlar tarih öncesi çağlardan beri yabancı dil öğrenmektedirler. Yine anımsayalım ki öğrenme kişinin zihninde gerçekle - mektedir; dil öğrenme yöntemi, eğer kusurluysa, kişinin öğrenmesine yardımcı değil engel olmaktadır. N e varki ne öğretmen ne de öğrenci b!lnu arılayabilir ~ Çokları "duyumcu-:dil öğretim yöntemine rağmen" dil öğrenmiş olabilir. 148 _.._--._----

Bütün bu karmaşa içinde yabancı dil öğretmeninin yeri neresidir? Kanımızca bu soruya verilebilecek en açık yanıtlardan biri Chomsky'den (Corder 1975: 143) gelmektedir. Ruh biliminin ve dilbiliminin bulgularının dil öğretimi açısından önemli olduğu yargısını içtenlikle söylemek gerekirse, kuşkuyla karşılıyorum, 0,0 Ruhbiliminin ya da dilbiliminin, dil öğretimi için, bir yöntem önerebilecek kuramsal bir düzeye gelmiş olduğuna inanmakgüçtür. Özellikle öğretmenlere düşen bir sorumluluk vardır: dilbilimcilerin görüşlerini ve önerilerini (belli ölçütlerle) değerlendirmeleri gerekir; bu görüş ve önerileri, sadece uzmanlardan gelmiş olduğu gerekçesiyle, kabullenmemelidirlcr. Elbette bu iki bilimin çalışmalarının olsun araştırmalarının olsun dif öğretmenine yararlı ipuçları vermesi beklenebilir. Ama herhangi bir ipucunun yararlı olduğuna İnanmadan önce mutlaka kanıt istenmelidir. Belli bir öneriden yararlanacak ya da bu öneriyi reddedecek kişi dil öğretmeninin kendisi olmalıdır. Chomsky'nin söylediklerinin en önemli yanı belki de doğrudan yabancı dil öğretmenine seslenmesi ve onu YYİ seçiminde "tek seçici" olması gerektiği konusunda uyarmasıdır. Bu uyarı, öğretmen, uygulamalı dilbilimciye kulak verdiğinde de geçerlidi~ kuşkusuz. Kısacası Chomsky'- nin uyarısına göre ne ruhbilimci ne dilbilirnci ne de uygulamalı dilbilimci ' körükörüne inamlacak kaynaklar değildirler. Böylelikle yabancı dil öğtetmeninin ne kadar büyük bir sorumluluk yüklenmiş olduğunu bir kez daha yinelemiş olduk. Öğretmenin bu soruir.- luluğunu yerine getirmesinde ÜDD'yi tanımasının kendisine yardımcı olacağı kanısındayız. Daha doğrusu, bu sorumluluğun en iyi şekilde yerine getirilebilmesininbu 'tanışma' yı gerektirdiğini düşünüyoruz. Şu üç tümceye bakalım: ll. i shot the lion in the cage. 12. i lik ed the lion in the cage. 13. i studied English in the library. Bu üç tümce yapısalolarak birbirlerinin benzeridir. Ad öbeği + Eylenı + Ad öbeği + İIgeç öbeği i shot the lion in the cage. i liked the lion in the cage. i studied English in the Library. Oys(j,bir İngilizce konuşurun bu tümcelere yaklaşımında benzerlikten çok ayrılıklar vurgulanmalıdır. (ll). tümcenin iki okunuşu vardır: '149 _._------

1ı. 1 i shot the lion ii did the shooting in thecage "Kafesteki aslanı vurdum." (12). tümcenin bir okunuşu olacaktır. 12.0 Kafesteki aslanı severdim./the lion was in the cage. (13). tümcenin de bir okunuşu vardır. Bu tümcede ilgeç öbeği "in the library" bir yer belirted olarak alınmaktadır. Nasıloluyor da (ll). tümceye iki okuyuş bağlanmasına karşılık (12) ve (13)'e bir okuyuş verilmektedir? Bunun yapısalcılıkla açıklanabilmesi olası değildir. Oysa ÜDD'sinin derin yapı /yüzey yapı yaklaşımı içinde, bu tümceler sorun olmaktan çıkmaktadır. Yine l)u tümceler ÜDD'nin anlıksal yaklaşımını açıkca destekliyorlar. Öyle ya, konuşuc.u, örneğin (12). tümcede "the lion" ile "in the cage" arasındaki ilişkiyi ancak like eyleminin sözdizim-anlam alanını çizebilirse görecektir. Yada tam tersine, belli bir bağlam içinde, "in the cage" ile "like" arasında ilişki kurabilecektir. Bunları yaparken, kişinin zihni sadece bir bildiriyi çözümleme işiyle uğraşmamaktadır. Zihin, etkin olarak, sözdizimi-anlam kurallarını değerlendirmekte ve işletmektedir, Şu tümcelere bakalım:. 14. She killed the man with the knife. 14.1 She killed the man. The man had a knife. 14.2 She killed the man. She used a knife. 15. i eat ketchup with boys. 15.1 i eat ketchup/boys eat ketchup. 15.2 i eat ketchup ii eat boys. Hem (14) hem de (15) iki okunuşa sahiptir. Hiç kuşkusuz, konuşmaci (14). tümcenin iki okunuşunu, (15). tümceye oranla daha çabuk görecektir. Oysa yapısalolarak (15). tümcenin ikinci okunuşu da en az (14). tümceninki kadar açıktır. Ne varki, bu ikinci okunuş, doğalolarak "akla gelmemektedir". Öbür yandan, yamyam insanlar arasında, bu ikinci okunuşun ilk "akla gelebileceğini" de belirtelim. Bütün bunları gözönünde bulundurarak, ÜDD'nin, yabancı dil öğretmeninin bilgi dağarcığında yer alması gerektiğini düşünüyoruz. KAYNAKÇA Chastain, Kenneth, 1976, Developing Second-Language Skills: Theory to Practice, Chicago: Rand McNally College Publishing Company. Celce-Murcia ve McIntosh, L., ed. 1979. Teacbing English as a Secoad or Foreiga Language. Massachusetts: Newbury House. 150 _.

Corder, Pit, 1973. Introdueing Applied Ungolstles, Middlesex: Penguin. Harsh, Wayne. "Linguistics and TESOL: A Turbulent Twenty Years", 1982, English Teaebing Foruuı, XX: 1, 2-8. Katz, J,J. 1972. Semantie Theory, New York: Harper and Row. Madsen, Harold S. 1979. "Innovative Methodologies AppIicable to TESL", Teaehing English as a Second or Foreign Language, ed.: Celce-Murcia ve McIntos, 26-36. Mullins, Robert, 1980. "New' Approaches; Much Ado about (Almost) Nothing", English Teaebing Foruuı, XVII: 1, 2-5. 151 - ----