FAŞİZM BROŞÜRÜ. www.iscimucadelesi.net



Benzer belgeler
ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

Kanguru Matematik Türkiye 2015

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler


Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi

ünite1 Sosyal Bilgiler

07 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA 2010 İLK ÇEYREK BÜYÜME ORANI SAYI 10

Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

KANLI PAZAR'DAN MECLİS BAŞKANLIĞI'NA

01 EKİM 2009 ÇARŞAMBA FAİZ SAYI 1

ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU.

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

Simge Özer Pýnarbaþý

BASIN AÇIKLAMALARI TMMOB EMO ADANA ÞUBESÝ 12. DÖNEM ÇALIÞMA RAPORU BASIN AÇIKLAMALARI

O baþý baðlý milletvekili Merve Kavakçý veo refahlý iki meczup milletvekili þimdi nerededirler?

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz aralýk 2005/sayý 91 Kasým

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

KOBÝ lerin iþ süreçlerini daha iyi yönetebilmeleri için

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

Merhaba, GENÇ YOLDAÞ IN 4. SAYISI ÇIKTI

Burjuvazi, devrimci iþçi sýnýfý hareketinin olduðu bir

Programýmýz, Deneyimimiz, Çaðdaþ Demokrat Ekibimiz ve Çaða Uygun Vizyonumuz ile Yeniden

SAÐLIKTA ÖZELLEÞTÝRME


Kanguru Matematik Türkiye 2017

GRUP TOPLU ÝÞ SÖZLEÞMESÝ GÖRÜÞMELERÝNDE UYUÞMAZLIK

Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için. iþçi cephesi

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

Kanguru Matematik Türkiye 2017

SENDÝKAMIZDAN HABERLER

Teröre karşı mücadele cephesi!

Devrimci teori olmaksızın devrimci bir hareket olamaz. V. İ. Lenin, Ne Yapmalı?

17. Devlet ve devrim. Marksist Devlet Teorisi'nin yenilenmesi

Kanguru Matematik Türkiye 2017

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar

Tarihsel olan toplumsaldýr. Toplumsal

KÜRESEL ÝÇ SAVAÞ GÜÇLERÝNÝN DURUMU


Kanguru Matematik Türkiye 2017

DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞMAYANA SOSYALÝST DENMEZ!

Yat, Kotra Ve Her Türlü Motorlu Özel Tekneler Ýçin Geçerli Olan KDV Ve ÖTV Ora

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Dövize Endeksli Kredilerde KKDF

Mantýk Kümeler I. MANTIK. rnek rnek rnek rnek rnek... 5 A. TANIM B. ÖNERME. 9. Sýnýf / Sayý.. 01

30 SORULUK DENEME TESTÝ Gönderen : abana - 10/11/ :26


KESK 14 Aralýk ta iþ býrakýyor

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Merhaba, ESKÝÞEHÝR: Ýstiklal Mahallesi Dilekli Sokak No:4/17 Kat:2 ÝZMÝR: 853. Sokak No: 27 Bilen Ýþhaný Kat 6/606 Konak

Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için. iþçi cephesi. Kapitalist Sömürüye, Emperyalist Ýþgallere Irkçýlýða ve Þovenizme Karþý

Olmak ya da Olmamak. Cumhuriyetin temel niteliklerine

Merhaba, ESKÝÞEHÝR: Ýstiklal Mahallesi Dilekli Sokak No:4/17 Kat:2 ÝZMÝR: 853. Sokak No: 27 Bilen Ýþhaný Kat 6/606 Konak

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

Merhaba Genç Yoldaþlar

Laboratuvar Akreditasyon Baþkanlýðý Týbbi Laboratuvarlar

Sunu, MÜCADELE BÝRLÝÐÝ DAÐITIMCILARINA SÝLAHLI SALDIRI! BASINA VE KAMUOYUNA

ÝÇ SAVAÞ VE TOPLUMUN SAFLAÞMASI

Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

FÝYATLAR A. FÝYATLARDAKÝ GENEL GÖRÜNÜM

Jeopolitik Dengeler ve Tek Kutupluluktan Çok Kutupluluða


YARINA BAKMAK. C. Daðlý

COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.

1. Nüfusun Yaþ Gruplarýna Daðýlýmý

Merhaba, 8 MART A ÇAÐRI LENÝNÝSTLERÝN ÖZGÜRLÜÐÜ BURJUVAZÝYÝ KORKUTUYOR

3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez?

14 Mart kitlesel grevi ve sendikalar

1. Mondros Ateþkes Antlaþmasý ndan sonra baþlayan iþgallere karþý ilk direniþ nerede, kimlere karþý olmuþtur?

KURTULUÞ CEPHESÝ. Tehdit Altýnda Türkiye. Ýç Pazarýn Yeniden Paylaþýmý. Türkiye Laik Kalacak Ama Nasýl? Laikliðin Tarihsel Evrimi ve Þeriatçýlýk

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz... nisan 2005/sayý 83

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

Faaliyet Raporu. Banvit Bandýrma Vitaminli Yem San. A.Þ. 01 Ocak - 30 Eylül 2010 Dönemi

01 Kasým 2018

17 ÞUBAT kontrol

T.C YARGITAY 9. HUKUK DAÝRESÝ Esas No : 2005 / Karar No : 2006 / 3456 Tarihi : KARAR ÖZETÝ : ALT ÝÞVEREN - ÇALIÞTIRACAK ÝÞÇÝ SAYISI

KAPÝTALÝZM ÇAÐININ SONU

Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için. iþçi cephesi. Birleþik, Devrimci, Enternasyonalist Bir Ýþçi Hareketi

İ Ç İ N D E K İ L E R

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

Piquetero hareketine genel bir bakış

ÝÞÇÝ SAÐLIÐI VE ÝÞ GÜVENLÝÐÝ PROJESÝ

sayfa: 5-6 sosyalist isci

yerel seçim öncesi Cumartesi, 28 Þubat 2009

Cumhuriyet Halk Partisi

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

Merhaba Genç Yoldaþlar;

Kanguru Matematik Türkiye 2015

ULUSAL SORUNA LENİNİST BAKIŞ

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor


EÞÝTSÝZLÝKLER. I. ve II. Dereceden Bir Bilinmeyenli Eþitsizlik. Polinomlarýn Çarpýmý ve Bölümü Bulunan Eþitsizlik

KAPÝTALÝZM SORUNLARINI ÇÖZEMEZ

sosyalist isci Yeni bir emekçi hareketini inþa etmek için elitlere karþý kitlelerin yaratýcý inisiyatifinin açýða çýkarýlmasýnda.

Transkript:

FAŞİZM BROŞÜRÜ www.iscimucadelesi.net

Faþizm eldivenini fýrlattý! MHP genel baþkaný Devlet Bahçeli, Kürt açýlýmý karþýsýnda faþist hareketi Türk halkýnýn seçeneði haline getirmeyi hedef belleyerek (MGK ye saldýrýsý ile birlikte belirginleþen biçimde) bütün siyasi sisteme karþý meydan okumaya baþladý. Uzun yýllardýr sorumlu devlet adamý rolünü benimseyen, baþka çare kalmayana kadar faþizmi temel gücü saymakta çekingen davranan büyük burjuvaziye bu yöntemle güvenceler veren Bahçeli, yer yer hâlâ o yaklaþýmýn izlerini taþýyan açýklamalar yapsa da ( halkýmýz çatýþma deðil huzur ve istikrar istiyor ), esas doðrultusunu Kürt açýlýmý karþýsýnda radikal bir Türkçülüðe dönerek ve þiddeti (þimdilik) tehdit düzeyinde gündeme getirerek bir çizgi deðiþikliðine yönelmekte olduðunu gösteriyor. MHP yönetiminin hesabý, Kürt açýlýmý nýn Türkiye de ciddi bir kutuplaþmaya yol açacaðýdýr. Yýllardýr, baþta Genelkurmay ve CHP olmak üzere, AKP ve diðer güçlerin de kýþkýrttýðý Türk þovenizmine kapýlmýþ kitlelerin, Musul-Kerkük hayalleri ile gevþeyen burjuvazi ve devletten farklý olarak, kolayca Kürtlerle dost olamayacaðýný da tahmin ederek, bu kitlelerde doðacak tepkiyi kendi hegemonyasý altýna almak istiyor. 50 yýl daðda kalma tehdidi, MHP nin halkýn bir kesiminin þiddete yönelik eðilimler beslediði öngörüsünde bulunduðunu açýkça ortaya koyuyor Ama en ironik yaný, MHP nin devlete meydan okumasý!. 1

Önemli olan, MHP nin kýsa vadede derhal þiddet eylemlerine geçip geçmeyeceði deðildir. Bu, taktik bir sorundur. Önemli olan, büyük halk kitleleri içinde yýllarýn yoksulluðu ve ezikliði temelinde Türk þovenizmine bir kurtuluþ ideolojisi olarak sarýlan ve Kürt halkýný günah keçisi olarak belleyen önemli bir kesimin MHP nin etrafýnda seferber olmasý ihtimalidir. Bugün ekonomik kriz baðlamýnda iþsizliðin hýzla artmýþ olduðu göz önüne alýnýrsa, gençlik içinde gelecekten herhangi bir umudu olmayan katmanlar arasýnda faþizmin kýþkýrtmalarýna kulak verecek çok insan olacaktýr. Yani süreç derinleþtikçe, faþizme karþý saðlam bir barikat kurulamaz ve emekçi halk kitleleri içinde faþizm yeterince teþhir edilemezse, MHP ciddi bir alternatif olarak yükselme potansiyelini taþýmaktadýr. Bu mücadelede faþizmin doðasýnýn emekçi kitlelere açýklanmasý, özellikle de faþist hareketin Kürtlere deðil, o dönemde kahramanca mücadele etmekte olan iþçi sýnýfýnýn sendikal ve siyasi hareketine saldýrdýðý 70 li yýllarý tanýmayan genç kuþak nezdinde böyle bir teþhir çabasý içine girilmesi, bu özgül kavþakta büyük önem taþýyor. Ýþçi Mücadelesi, bir süre önce kaleme alýnmýþ olmakla birlikte henüz yayýnlanmamýþ olan Faþizm nedir, faþizme karþý nasýl mücadele edilmelidir? baþlýklý broþürünü bu vesileyle burada ilk kez yayýnlýyor. Okurlarýmýzýn bu broþürde verilen bilgileri çevrelerinde her tür araçla ve çabayla hýzla yaymasýnýn faþizmin yeni bir atýlým yapmasýnýn önündeki engelleri bir nebze de olsa yükselteceðine inanýyoruz. Broþürü aþaðýda okurlarýmýza sunuyoruz. 2

Faþizm nedir, faþizme karþý nasýl mücadele edilmelidir? Türk faþistleri kendilerine faþist denilmesine pek içerlerler. Bu tanýmlamayý bir hakaret olarak görürler. Bazen bu siyasi terim gerçekten bir hakaret olarak kullanýldýðý doðrudur. Buna karþýlýk faþizm bir hakaret olmanýn çok ötesinde anlamlar ifade eden sosyal ve siyasal olgulara dayanmaktadýr. Bu broþürün amacý faþizm meselesini tamamýyla bilimsel temelde ortaya koymak ve bu bilimsel temel üzerinden Türkiye deki faþist hareketi özgünlükleri içerisinde deðerlendirerek mücadele için perspektifler sunmaktýr. Faþizmin Marksizmin yöntemine dayanan bilimsel tahlili, faþizme karþý mücadelenin de temel anahtarýdýr. Solun tarihinde Sovyet bürokrasisinin çýkarlarýnýn gölgesinde uydurulmuþ faþizm teorileri uluslararasý iþçi sýnýfýný büyük felaketlere sürüklemiþtir. Stalinist aygýtýn yönetimindeki Komintern, Komünistler (daha doðrusu Stalinistler) dýþýndaki tüm iþçi sýnýfý eðilimlerini sosyal-faþist ilan eden sekter politikasýyla Almanya daki Nazi yükseliþinin karþýsýnda bir birleþik sýnýf cephesi oluþturulmasýný engellemiþ, Alman Komünist Partisi, Nazi tehlikesini küçümsemiþ, iktidarý tek kurþun atmadan Nazi partisine býrakmýþ ve bu politikanýn sonucu herkesçe bilinen büyük katliamlar olmuþtur. Daha sonra Stalinizm tam tersi yöne savrulmuþ ve sekterliðin yerini burjuvaziye teslimiyet politikalarý almýþtýr. Bu 3

politikalar Dimitrov un faþizm tahliline dayandýrýlmýþtýr. Dimitrov faþizmi finanskapitalin en gerici, en þoven, en emperyalist kesimlerinin açýk terörist diktatörlüðü olarak tanýmlamýþtýr. Ancak bu taným faþizmin özgül yanlarýný açýklamaktan uzak yüzeysel bir deðerlendirmeye dayanmaktadýr. Bu tahlile dayanarak Stalinistler, büyük burjuvazinin en gerici, en þoven, en emperyalist olmayan kanatlarýyla iþbirliði yapmýþ ve bu politikanýn sonucu Ýspanya, Fransa, Þili gibi ülkelerdeki devrimci süreçlerin ezilmesi olmuþtur. Trotskiy in Marksizme yaptýðý en önemli katkýlardan biri olan faþizm teorisi ise sadece faþizm olgusunu bilimsel temellerde anlamak için deðil ayný zamanda ona karþý doðru temellerde ve baþarýlý bir mücadele yürütmek için de önemli bir araç iþlevi görmektedir. 1. Faþist hareketin özellikleri ve sýnýfsal temeli Faþist kelimesi Ýtalyanca daki fascio teriminden gelir. Fascio Roma Ýmparatorluðu nun otoritesini simgeleyen bir figürdür. Hemen akýllara Türk faþistlerinin 3 hilal i gelecektir. Bu haklý bir çaðrýþýmdýr. Bununla birlikte ne sýradan bir benzerliktir ne de bir tesadüf. Türk faþistlerinin Osmanlý Ýmparatorluðu na duyduðu özlemi yansýtan 3 hilal, Ýtalyanlarýn fascio su ve Alman Nazilerinin gamalý haç ý ile ayný sosyal zeminden beslenmektedir. Bu sosyal zemin tekellerin egemen olduðu emperyalist kapitalizmdir. Roma, Germen ve Osmanlý Ýmparatorluklarý tüm baþka imparatorluklar gibi yükseliþ ve çöküþ dönemleri yaþamýþlardýr. Çöküþ dönemlerinde her zaman eski þâþaalý günlere özlem duyulmuþtur ama bu özlemin faþizmin kanalýna akmasý ancak 20. yüzyýlda gerçekleþmiþtir. Kapitalizmin geliþmesi toplumu iki karþýt kutba bölmüþtür: patronlar sýnýfý olan burjuvazi ve iþçi sýnýfý proletarya. Kapitalizmin geliþmesi ortada kalan sýnýflarý giderek yok etme eðilimindedir. Büyük çiftlikler, ilkel tarýmýn; demir-çelik fabrikalarý, demirci atölyelerinin; marketler, küçük bakkallarýn yerini almaktadýr. Bu liste böyle uzayýp gider ve ayný geliþim hala yaþanmaktadýr. Açýkça görülebilir ki ortada kalmýþ olan küçük çiftçiler ya da dükkan sahiplerinin bir geçmiþi vardýr ama geleceði yoktur. Faþizmin bilimsel tahlilini yapan Lev Trotskiy faþizmin iþte bu orta sýnýflara yani ulusun en geri kýsmýna, 4

tarihin sýrtýndaki bu aðýr yüke yaslandýðýný tespit etmiþtir. Faþizmin tüm ayýrýcý özellikleri küçük burjuvazi olarak adlandýrdýðýmýz sosyal sýnýfýn koþullarýndan ve kolektif ruh durumundan ileri gelmektedir. Büyük patronlar ve kapitalizm, ayakkabý ustasýna ya bir yolunu bulup büyük bir fabrika kurmayý (ki bu çoðu zaman imkansýzdýr) ya da aðýr vergiler altýnda küçük dükkanýnda inleye inleye sürünmeyi sonunda da dükkanýný kapatarak bir büyük fabrikada iþçi olmasýný vaad etmektedir. Toplumun diðer kutbunda yer alan iþçi sýnýfýnýn çýkarý ise özel mülkiyetin kaldýrýlmasýndan yanadýr. Rusya daki 1917 sosyalist iþçi devrimi üretim araçlarýnýn özel mülkiyetinin kaldýrýlmasý yolunda bir büyük örnek olarak durmaktadýr. Küçük burjuvazinin bu sebeplerden hem burjuvaziye hem de iþçi sýnýfýna karþý düþmanlýk besleyeceði açýktýr. Faþizm küçük burjuvaziye, bu düþmanlýktan beslenen ama ayný zamanda gerçekçi de olan bir seçenek sunar: Durumun düzelmesi için ne yapmalý? Her þeyden önce daha aþaðýdakileri ezmeli. Büyük sermaye karþýsýnda güçsüz olan küçük burjuvazi, iþçileri ezerek gelecekte toplumsal itibarýný yeniden kazanmayý ummaktadýr. 1 Sokaklarda iþçi hareketine ve sosyalistlere karþý terör odaklarý haline gelen çetelerin, Ýtalya da squadrati lerin, Almanya da SS lerin ve Türkiye deki ülkücülerin, dayandýðý sosyal ve siyasal zemin iþte budur. Faþizm, hem siyasal programý, hem de sokak terörüyle otoriter bir yönetim vaad eder. Bu vaat de yine ayný sosyal sýnýfýn yani küçük burjuvazinin kriz içindeki durumundan beslenir. Trotskiy bunu þöyle ifade ediyor: Ýflastan kurtulamayan küçük mülk sahiplerinin, bunlardan üniversitelerden çýkýp da iþ ve müþteri bulamayan oðullarýnýn, çeyizsiz ve niþanlýsýz kalan kýzlarýnýn karanlýk durumlarý ve bitmek bilmeyen yakýnmalarý, düzen ve otorite talebini doðurdu... Küçük burjuvazi maddenin ve tarihin üstünde duran ve rekabetten, enflasyondan, bunalýmdan ve açýk arttýrmalý satýþlardan etkilenmeyecek olan daha yüksek bir otoriteye ihtiyaç duymaktadýr. 2 Irkçýlýk ve faþizm Faþizmin ideolojisi de yine ayný sýnýfsal zeminden doðar ve bu zeminden beslenir. Irkçýlýk bu ideolojinin temel taþýdýr. Bununla birlikte ýrkçýlýkla faþizmi 1 Lev Trotskiy, Faþizme Karþý Mücadele,Yazýn Yayýnlarý, 1998, s. 446 2 A.g.e., s.446 5

özdeþleþtiren yanlýþ bir kanýnýn hakim olduðunu gözlemlemekteyiz. Bu çok yanlýþtýr, çünkü kapitalizmin ve emperyalizmin hiç de faþizme özgü olmayan ýrkçý doðasýnýn görülememesine yol açabilir. Bugün birçoklarýnýn hayranlýkla baktýðý Batý demokrasilerinin harcýnda yoðun bir ýrkçýlýk vardýr. Irkçýlýk, sömürgecilik ve emperyalizmin adeta resmi ideolojisi gibidir. Bu ülkelerin ve elbetteki Türkiye nin liberal ve muhafazakar partilerinin hatta burjuvalaþmýþ sosyal demokratlarýnýn ýrkçý olduklarý gerçeðini görmek için onlara faþist etiketi yapýþtýrmak gerekmez. Bununla birlikte her faþistin ve tüm faþist hareketlerin ýrkçý olduðu söylenebilir. Bu ýrkçýlýk hiç de sanýldýðý gibi Führerlerin, Duçelerin ve nihayet Baþbuðlarýn ýrkýn üstünlüðüne yaptýðý güzellemelerin etkileyiciliðinden ve ikna ediciliðinden deðil, yine sosyal koþullardan ileri gelmektedir. Nasýl yýkýlmýþ aristokrasi kanýnýn soyluluðunda teselli buluyor idiyse, yoksullaþmýþ küçük burjuvazi de ýrkýnýn özel üstünlükleri üzerine masallarla sarhoþ olmaktadýr. 3 Bu sarhoþluk ulusun içine düþtüðü ekonomik krizler ve uluslararasý alanda itilip kakýlmalarla birleþerek öfke nöbetlerine dönüþür. Ýtalya Birinci Dünya Savaþý nýn galip kampý içindeydi ama savaþ sonunda diþe dokunur hemen hiçbir þey elde edememiþti. Almanya halký ayný savaþýn sonunda imzalanan Versay Antlaþmasý nýn koþullarýný küçük düþürücü buluyordu. Faþizm ve Nazizm, bu durumu baþarýlý biçimde propagandalarýna malzeme yaptýlar. Aynen bugün Türkiye nin AB kapýsýndaki bekleyiþinin ve ABD karþýsýndaki kölece teslimiyetinin Türk faþistleri tarafýndan demagojik biçimde siyasi malzeme yapýlmasý gibi. Faþizmin ýrkçýlýðý elbetteki en büyük etkisini ülkedeki baþka uluslara yönelik düþmanlýk ve þiddette gösterir. Faþizmin kitle tabanýný oluþturan küçük burjuvazi kapitalizmin önünde bir bütün olarak eðilmiþtir. Sisteme karþý mücadeleye ne isteklidir, ne de buna gücü vardýr. Trotskiy in deyimiyle çoðu kez cebinde beþ kuruþ bile bulunmayan Polonyalý Yahudi de cisimleþen þeytani kâr düþüncesine savaþ açmýþtýr. Yahudilere karþý düzenlenen pogromlar (katliamlar, a.n.) ýrk üstünlüðünün kanýtý haline gelmektedir. Türk faþistleri de köylerden kentlere gelerek (özellikle taþra kentlerinde) kendileriyle rekabete giren, bunu yapamadýðýnda iþsizler ordusunu büyüterek faþist küçük burjuvanýn her gece iflas ve iþsizlik kabusu görmesine yol açan Aleviye ve Kürde karþý savaþ açmýþtýr. Nihayet Türkiye de faþist hareket 3 A.g.e, s.448 6

tarafýndan çeþitli vesilelerle kýþkýrtýlan linç giriþimleri de ýrk üstünlüðünün kanýtý haline getirilmektedir. Tüm bunlardan sonra Türk faþistleri istedikleri kadar onlara faþist denmesine içerlesinler. Ýlk Türk faþistlerinin (Nihal Atsýz ýn baþýný çektiði ýrkçý-turancýlar) Nazilere olan hayranlýðýnýn da bugünkü faþistlerin Hitler in Kavgam adlý kitabýna olan merakýnýn da nedeni açýk deðil mi? Popüler kültürün moda deyimlerinden birini kullanýrsak, rahatlýkla Türk faþistlerinin yeniden ruh ikizleri ni aradýðýný söyleyebiliriz. Faþist iktidarýn özellikleri ve sýnýfsal temeli Faþizmin kitle tabanýný küçük burjuvazinin oluþturduðunu ve faþist hareketin temel özelliklerinin bu sýnýfýn ruh halinden ve maddi koþullarýndan ileri geldiðini belirttik. Þimdi bu tespitimizi sýnýflý toplumun bilimsel analizi olan Marksizmin temel bir ilkesiyle bütünleþtirmeliyiz. Kapitalizmde toplum burjuvazi ve proletarya olarak iki karþýt kutba bölünmüþtür. Belirleyici kavga bu iki sýnýf arasýndadýr ve bir üçüncü yol yoktur. Faþizm küçük burjuva kitlelerin büyük burjuvazinin (bankasýyla, fabrikasýyla, medyasýyla bütünleþmiþ dev kapitalistlerin yani finanskapitalin) çýkarlarý doðrultusunda proletaryaya karþý seferber edilmesidir. Arada kalmýþ küçük burjuvazinin çeliþkilerinden hareketle faþist hareket her zaman bazý kapitalizm dýþý slogan ve demagojilere sarýlmýþtýr. Ama tarihin defalarca kanýtladýðý gibi iktidara yürüyüþleri ilerledikçe bu kapitalizm dýþý yönler törpülenmiþ, bu politikalarda ýsrar eden unsurlar da hareketten tasfiye edilmiþtir. Bununla birlikte faþist hareket asla bir kukladan ibaret görülmemelidir. Faþist hareket kapitalizme göbeðinden baðlýdýr; ama özerk hareket eder. Amacý faþist kitle terörü yoluyla - reformist devrimci ayýrdetmeden- tüm iþçi örgütlerini daðýtarak etkisiz kýlmak ve kendi iktidar tekelini kurmaktýr. Faþist iktidar büyük kapitalistlere, en kaba kölelik koþullarýnda ve faþizmin dayattýðý askeri disiplinle çalýþacak, ama baþkaldýrmak için hiçbir birliði ve örgütlülüðü olmayan bir iþçi sýnýfý vaat etmektedir. Tabii bunun bir de bedeli olacaktýr. Büyük burjuvazinin hiçbir geleneksel partisine iktidarda yer olmayacaktýr. Süren kârlarýn ve boyun eðmiþ iþçilerin karþýlýðýnda Duçe nin, Führer in ya da Baþbuð un iradesine boyun eðilecektir. 7

Faþizm büyük burjuvazi için pahalý bir seçenektir. Bu yüzden burjuvazinin, birçok ara yol denemeden, faþizmin yolunu açtýðý görülmemiþtir. Nüfuzlu politikacýlar, parlatýlan yeni partiler ve nihayet generaller hiçbirinin krizi çözemediði ve iþçi sýnýfýný nihai yenilgiye uðratamadýðý durumda faþizm kendini bir alternatif olarak dayatýr. Ýþte bu yüzden büyük burjuvazi çok ciddi ekonomik ve siyasal krizlerle karþýlaþmadýðýnda, yani normal zamanlarda egemenliðini toplumsal uzlaþý ve parlamenter demokrasi yoluyla sürdürmek ister. DSP nin yerine AKP yi, AKP nin yerine CHP yi onun yerine baþka burjuva partisini seçimler yoluyla getirerek krizlerini yumuþak yöntemlerle aþmaya çalýþan Türkiye burjuvazisi de yine ayný eðilimdedir. Ama birçok baðýmlý kapitalist ülkede olduðu gibi Türkiye de de çeliþkiler keskindir ve her kriz derin sarsýntýlara yol açmaktadýr. Ek olarak patlayýcý dinamiklere sahip bir Kürt sorunu vardýr. Faþist hareket ise yükseliþ ve düþüþler göstermekle birlikte az çok istikrarlý bir varlýða sahiptir. Bu yüzden faþizme karþý mücadelenin gündemde tutulmasý ve özel olarak hazýrlanýlmasý zorunludur. Faþizme karþý mücadele Faþizmi sýnýfsal temelde analiz ettiðimiz gibi ona karþý mücadeleyi de sýnýfsal zemine oturtmalýyýz. Hemen baþtan söyleyelim: Faþizmi ancak örgütlü iþçi sýnýfý yenilgiye uðratabilir. Ama! diye itiraz edilecektir. Türkiye de faþistler iþçi hareketi içinde de azýmsanmayacak bir etkiye sahip deðiller mi? Bu durum doðrudur ve bunda faþizm tahlilimizle ters düþen bir þey yoktur. Tam tersine Trotskiy in faþizm tahliline dayanarak bu durum açýklanabilir ve karþýsýnda etkili bir mücadele geliþtirilebilir. Küçük burjuvazinin iþçi düþmanlýðýnýn temelinde proleterleþmeye karþý ölümüne korku ve küçük mülkiyetine olan acýnasý baðlýlýðýnýn yattýðýný tespit ettik. Ýþçi sýnýfý bir alternatif olarak yükseldiðinde bu korku aþaðýdakini ezmek güdüsüyle saldýrganlýða dönüþmektedir. Bugün Türkiye de ise iþçi sýnýfý bir alternatif olmak bir yana, atalet içindedir. Bu durumda da faþist hareket 1970 lerde olduðu gibi iþçi düþmaný yüzüyle ortaya çýkmak zorunda kalmamaktadýr. Tersine küçük burjuvazinin ilgi duyduðu kapitalizm dýþý öðelerle süslenmiþ yurtsever, milliyetçi 8

demagoji iþçi sýnýfý içinde de yayýlabilmektedir. Yani faþizm burjuva ideolojisinin iþçi sýnýfý içine zerk edilmesinde aktarma kayýþý rolü oynamaktadýr. Ýþçi sýnýfýnýn ataletinin bu duruma yol açtýðýný söyledik. Ama bu atalet hiç de istikrarlý deðildir, olamaz da. Ýþçi sýnýfý mezarda emekliliðe, kölelik yasalarýna, güvencesizliðe, özelleþtirmelere ve nihayet ekonomik krize karþý sonsuza kadar sessiz kalamaz. Son zamanlarda önemli kýpýrtýlar yaþanan iþçi hareketine, grev ve direniþ deneyimlerine bakýn. MHP ye sempati duyan iþçilerin, bu partinin direniþlerine olan kayýtsýzlýðý hatta düþmanca tutumu karþýsýnda sempatisini yitirmesi an meselesidir. Bu örnekler defalarca yaþanmýþtýr. Ýþçi hareketindeki genel bir yükseliþ bu etkiyi yaygýnlaþtýracaktýr. Ýþ büyüdükçe de faþizm iþçi düþmaný yüzünü daha vahþice gösterecektir. Elbette tüm bunlar kendiliðinden olmayacaktýr. Sosyalistlerin politikasý ve faaliyetleri belirleyici önemdedir. Tüm iþçi sýnýfýný faþist tehdide karþý bir birleþik cephede örgütlemek gereklidir. Bu birleþik cephe adý üstünde bir çok siyasal eðilimi içinde barýndýracaktýr. Sosyalistlerin görevi birleþik mücadele içinde iþçi hareketinin önderliðini kazanmaktýr. Almanya da ve Ýtalya da bu gerekliliði görmeyen sekter politikalar faþizmin iktidarýna giden yolu açmýþtýr. Türkiye de ayný politikalarýn yansýmasý birbirini sosyal-faþist ilan eden sol gruplarýn çatýþmalarý þeklinde yaþanmýþtýr. Bu hatalar tekrarlanmamalýdýr. Faþizme karþý birleþik cephe bir iþçi cephesi olmalýdýr. Ýþçi cephesini burjuvazi için toplumsal bir tehlikeye dönüþtürmek sosyalistlerin iþidir. Kendini faþizme karþýymýþ gibi gösteren burjuva partileriyle ittifaka dayanan halk cephesi politikasý ise iþçi cephesinin karþýtýdýr. Halk cepheleri Fransa da, Ýspanya da ve Þili de trajik biçimde iþçi sýnýfýnýn burjuvazi tarafýndan ezilmesinin aracý olmuþtur. Sosyalistlerin iþi burjuvazinin egemenliðini sürdürmesinin maliyetlerini düþürmek olamaz. Halk cephesi politikasý burjuvazinin en acýmazsýz, en vahþi olarak görülmeyen (kendini öyle göstermeyen) kesimlerinin muhasebeciliðini yapmak deðil, bir sýnýf olarak burjuvazinin ve kapitalizmin mezarýný kazmaktýr. Tüm iþçi örgütleri, sendikalar, sosyalist partiler ve faþistlerin hedef tahtasýna oturttuðu Kürt iþçi ve emek- 9

çileri ile onlarýn siyasal temsilcileri halklarýn kardeþliði zemininde yükselen bir cephede birleþmelidirler. CHP, SHP, DSP ve bunlar gibi burjuva partilerinin bu cephede yeri yoktur. Kimse, ama tabanlarýndaki iþçiler... diye itiraz etmesin. Bu partilerin iþçi sýnýfýyla hiçbir zaman organik iliþkisi olmadý. Ama onlara oy veriyorlar... demeyin, AKP ye daha çok oy veriyorlar! Bu iþçileri de cepheye katmak zorunludur ama sendikalar aracýlýðýyla, fabrikalardaki ve mahallelerdeki sýnýf faaliyetleriyle ve iþçi sýnýfýna ait kullanýlabilecek her yöntemle cepheye katýlmalýdýr. Burjuva partileriyle ise asla. 2. Türk Faþizminin Kýsa Tarihi Faþist Hareketin Öncülü: Irkçý-Turancý Hareket Bugünkü faþist hareketin öncülü olan Irkçý-Turancý hareketin kökleri daha eskiye dayansa da, bu siyasi akýmýn Türk siyasetinde gerçek bir güç olarak ortaya çýktýðý dönem Ýkinci Dünya Savaþý nýn baþýdýr. Irkçý-Turancý hareketin ortaya çýkýp güçlendiði bu dönem birbirine baðlý olan iki politik geliþme tarafýndan belirlenmekteydi. Bunlardan ilki 1917 Ekim Devrimi nin ardýndan dünyanýn her yerinde olduðu gibi Avrupa kýtasýnda da yükseliþe geçen devrimci iþçi hareketinin gerilemeye baþlamasýydý. Bu gerilemenin etkisiyle sözünü ettiðimiz devrimci dalganýn oldukça fazla etkilediði iki ülke olan Ýtalya da 1922 de, Almanya da ise 1933 te faþist partiler iktidarý ele geçirdiler. Bununla baðlantýlý olan ikinci temel geliþme ise faþist Almanya nýn 1 Eylül 1939 da baþlatmýþ olduðu Ýkinci Paylaþým Savaþý dýr. Bu savaþ esnasýnda Ýtalya-Almanya-Japonya emperyalist ittifaký Ýngiltere, Fransa ve ABD nin oluþturduðu öteki emperyalist bloðun rakibi oldu. Ancak savaþýn esas dönüm noktasý Nazi Almanyasý nýn Haziran 1941 de Sovyetler Birliði ne saldýrmasýydý. Irkçý-Turancý hareketin 1939 yýlýnda baþlayan yükseliþi Nazilerin Sovyet Birliði ne karþý açtýðý savaþýn seyrine baðlý olarak geliþti. Sovyetler in savaþýn ilk döneminde peþ peþe aldýðý yenilgiler, baþýný Nihal Atsýz ýn çektiði Türk faþistlerinin, Sovyetler Birliði nin içinde yaþayan Türki halklarýn (faþistlerin deyimiyle esir Türkler in) bu devletten kopup Türkiye ile 10

birleþebileceði umuduna kapýlmasýna yol açtý. Türkiye nin Nazilerle ittifak yaparak Sovyetler Birliði ne savaþ açmasý çaðrýsýný yapan faþist hareket, 1939-44 arasýnda çýkardýðý Bozkurt, Ergenekon, Tanrýdað, Gökbörü, Kopuz, Orhun vb dergilerle görüþlerini yaygýnlaþtýrdý. Nazi Almanyasý nýn yüklü miktarda para yardýmý yaptýðý Irkçý-Turancý hareket, Almanlarýn Sovyet cephesindeki ilerleyiþlerine devam ettikleri dönem boyunca Türk devletinin de destek ve korumasýndan faydalandý. Türkçü ideolojinin devlet yöneticileri üzerindeki etkisinin en iyi örneði dönemin baþbakaný Þükrü Saracoðlu nun 5 Aðustos 1942 de mecliste yaptýðý konuþmada Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacaðýz. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduðu kadar ve laakal (en azýndan) bir vicdan ve kültür meselesidir demesidir. Ayný dönemde devletin ve tek parti olan Cumhuriyet Halk Partisi nin içinde Nazilerle ittifak halinde savaþa girip girmeme konusunda ciddi tartýþmalar yapýlmaktaydý. Ancak Nazilerin ilerleyiþinin durmasý ve Kasým 1942 de Sovyet karþý saldýrýsýnýn baþlamasý Türk devletinin Irkçý-Turancýlara verdiði desteði yavaþ yavaþ çekmesi sonucunu doðurdu. Devlet, Ýkinci Dünya Savaþý nýn bitiþinin hemen ardýndan Sovyetler Birliði ile daha iyi iliþkiler kurmaya çalýþtý. Dönem boyunca oldukça itibar görmüþ olan Irkçý-Turancýlar, cumhurbaþkaný Ýsmet Ýnönü nün 19 Mayýs 1944 teki suçlayýcý konuþmasýnýn hemen ardýndan gizli örgüt kurduklarý gerekçesiyle tutuklandýlar. Tutuklananlar arasýnda günümüz faþistlerinin baþbuð u olan Alparslan Türkeþ de bulunmaktaydý. Faþist hareketin ilk yükseliþi böylece sona erdi. 1944 yýlýnda baþlayan Irkçýlýk-Turancýlýk Davasý ise, Türkiye nin kapitalist dünyanýn yanýnda saf tutarak Sovyetler Birliði ne cephe almasýnýn ve bunun sonucunda Türk-Sovyet iliþkilerinin bozulmasýnýn etkisi ile 31 Mart 1947 de Türkçülüðün milli bir ideoloji olarak kutsanmasý ve sanýklarýn beraat ettirilmesi ile sonuçlandý. MHP: Sermaye Sýnýfýnýn 1970 lerdeki Yedek Gücü Faþist hareketin ikinci yükseliþi 1960 larýn ortasýnda baþlamýþtýr. 1963-71 döneminde yaþanan iþçi sýnýfý mücadeleleri ve bu mücadelelerin bir sonucu olarak Devrimci Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu nun (DÝSK) kurulmasý ve hýzla büyümesi, 1968-71 döneminde toprak iþgalleri ve Türkiye nin her köþesine yayýlan 11

üretici mitingleri aracýlýðýyla kendini ortaya koyan köylü mücadelesi, uzun süredir durgunluk içinde olan Kürt halkýnýn canlanmasý ve öregütlenmeye baþlamasý ve nihayet ülkenin belli baþlý üniversitelerinde kitleselleþen, ilk önce Fikir Kulüpleri Federasyonu, ardýndan Dev-Genç in kurulmasýyla hýzla militanlaþan öðrenci gençlik muhalefeti Türkiye halklarýnýn yüzünü sola döndüðünü kanýtlýyordu. Reformist de olsa kendisini sosyalist bir parti olarak tanýmlayan Türkiye Ýþçi Partisi nin 1965 seçimlerinde parlamentoya 15 milletvekili sokmayý baþarmasý da önemli bir geliþme olarak kaydedilmelidir. Toplumdaki bu hýzlý radikalleþmeye karþýlýk faþist hareket devlet desteði ile yeniden örgütlenmeye baþladý. Alparslan Türkeþ ve kurmaylarýnýn muhafazakâr bir taþra partisi olan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi nin (CKMP) yönetimini 1965 yýlýnda ele geçirmeleri bu örgütlenmenin ilk adýmý oldu. Ýkinci adým daha sonraki yarý-askeri (paramiliter) faþist örgütlerin çekirdeðini oluþturacak olan komando kamplarý nýn 1968 yýlýnda Türkiye nin çeþitli bölgelerinde açýlmasýdýr. 1969 yýlýnda CKMP adýný Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak deðiþtirdi. Faþist hareketin öz partisi böylelikle kurulmuþ oluyordu. 1968-71 arasýnda özellikle üniversitelerdeki devrimci hareketi durdurmaya çalýþan MHP li faþistler bunu baþaramadýlar. 12 Mart 1971 deki askeri darbenin geçici bir süre için geriletebildiði ancak ezmeyi baþaramadýðý iþçi hareketinin ve devrimci/sosyalist hareketin 1974 yýlýndan itibaren yeniden yükselmeye baþlamasý 12 Mart ertesinde iþsiz kalmýþ olan faþistlerin yeniden eyleme geçmelerine sebep oldu. 1974-80 arasýndaki dönemde MHP iþçi sýnýfý hareketinin ve solun karþý kutbunu oluþturdu. Ýtalyan faþizmi ve Alman Nazizmi örneklerinde olduðu gibi MHP de paramiliter güçlerini kullanarak solu durdurmaya çalýþtý. Ülkü Ocaklarý, Büyük Ülkü Derneði, Ülkücü Gençlik Derneði, Ülkü Yolu Derneði türünden kuruluþlar 12 Eylül askeri darbesine kadar faþist güçlerin yuvalandýðý merkezler oldu. Bu kurumlarýn örgütlediði silahlý güçler dönem boyunca iþçi sýnýfý hareketi ve devrimci güçlere karþý çok sayýda suikast ve katliam örgütledi. Bu dönemde aralarýnda Sakýp Sabancý, Üzeyir Garih, Murat Bayrak, Emin Cankurtaran gibi isimlerin de bulunduðu pek çok patron MHP ye para yardýmý yaptý. Dönemin sendika düþmaný patron örgütü Madeni Eþya Sanayicileri Sendikasý nýn baþkaný Turgut Özal (1983 te baþbakan, 1989 da da cumhurbaþkaný oldu) faþistlere yardým etmesi için patronlarý teþvik etti. Örgütlediði gençlik ke- 12

simlerine kendisini anti-kapitalist, anti-emperyalist bir parti olarak sunmaya çalýþan MHP, tüm bu dönem boyunca sermayenin iþçi düþmaný, anti-komünist sokak gücü olma görevini yerine getirdi. Faþist Hareketin Alevi Düþmanlýðý Faþist hareketin 1970 lerdeki siyasetinin bir diðer bileþeni ise Alevi düþmanlýðýydý. Özellikle 1950 li yýllarý izleyen dönemde kapitalist pazara eklemlenen Orta-Doðu Anadolu daki kentlerde yerleþik küçük burjuva kesimler tekelci kapitalizmin aðýrlýðý altýnda ezilirken, sulama vb. olanaklarýn artmasýyla birlikte ekonomik olanaklarý geliþen Alevi köylü kesimlerinin bir bölümü (elbette Alevilerin büyük bölümü yoksulluk içinde yaþarken) kent merkezlerinde ekonomik yatýrýmlar yapmaya baþlamýþlardý. MHP nin bu bölgede izlediði genel strateji de buna baðlý olarak geliþtirildi. Güç kaybeden, proleterleþme tehlikesini hisseden Sünni kökenli küçük burjuva kesimlere, yoksulluklarýnýn sebebinin kente 1950 lerden sonra yerleþen Aleviler olduðu mesajýnýn verilmesi faþist siyasetin önemli bir parçasýydý. Alevilerin önemli bölümünün o dönemde ortanýn solu siyasetine yönelen CHP ye destek vermesi, bu kesimin çoðunluðunu oluþturan emekçi unsurlarýn devrimci-sosyalist örgütlere yönelmeleri de MHP nin çizdiði tabloyu tamamlýyordu. Bununla birlikte, Malatya, Maraþ, Sivas gibi illerde yaþayan Alevilerin büyük çoðunluðunun Kürt olmasý dinsel gerilimlerin etnik boyut kazanmasýna da yol açýyordu. MHP nin ünlü 3 K (Kýzýlbaþ-Kürt-Komünist) formülü bu baðlamda ortaya çýktý. Faþist hareketin bu düþmanca siyaseti daha evvel Necmettin Erbakan ýn Milli Selamet Partisi ne oy vermiþ olan kitlenin bir bölümünün MHP ye yönelmesini saðladý. 1973 seçimlerinde yüzde 11.8 oranýnda oy alan MSP 1977 seçimlerinde 8.6 ya gerilerken, MHP nin oyu 3.4 ten 6.4 e yükseldi. MSP nin Orta-Doðu Anadolu daki oylarýnýn yaklaþýk yarýsýnýn MHP ye kaymasýnýn sonucunda gelen bu baþarý, MHP nin 1990 lardaki büyük yükseliþine deðin tekrar yakalayamadýðý en üst noktaydý. MHP nin Ýç Savaþ Stratejisi ve Katliamlarý Ancak bu baþarý da faþist hareketin iþini kolaylaþtýrmýyordu. Ýþçi hareketinin önü kesilememiþ, devrimci/sosyalist gruplar zayýflatýlamamýþtý; üstelik faþist saldýrýlara karþý (tüm eksik ve kusurlu yönlerine raðmen) güçlü bir anti-faþist 13

direniþ geliþmiþti. Buna ilaveten, faþist hareket Milliyetçi Cephe hükümetleri döneminde devlet kadrolarý içinde yaygýn biçimde kadrolaþmak dýþýnda önemli bir kazaným saðlayamamýþ, büyük burjuvazi nezdinde ciddi bir iktidar alternatifi haline gelememiþti. Böylesi bir sýkýþýklýk halinin faþist hareketi rahatsýz ettiði bir ortamda, Ocak 1978 de Bülent Ecevit in baþbakanlýðýndaki CHP hükümetinin kurulmasý MHP yi içinde bulunduðu sýkýþýklýðý aþmak amaçlý radikal bir strateji deðiþikliðine yöneltti. Ýç savaþ stratejisi olarak da tanýmlanan bu stratejiye göre, Orta-Doðu Anadolu bölgesinde faþist hareketin önderliðinde birleþecek geniþ kitlelerin sözünü ettiðimiz hedeflere yaygýn biçimde saldýrmasý bu bölgede iç savaþý kýþkýrtacak ve Türk Silahlý Kuvvetleri ni faþistleri de içine alacak yeni bir iktidar bloðu kurmaya zorlayacaktý. Bu seçenek gerçekleþmediði takdirde, süreç açýk bir iç savaþa dönüþtürülecek ve faþist hareket bu savaþtaki saðcý cephenin önderliðini (elbette ordu içinde kendisiyle birlikte davranmaya yatkýn unsurlarla birlikte davranmaya gayret ederek) tek baþýna yapacaktý. Bu stratejiye uygun olarak 15 Nisan 1978 de Ankara da Büyük Yürüyüþ adýnda bir gövde gösterisi yapýldý, ancak bu eylem beklenen etkiyi yaratmadý. Ayný günlerde Malatya nýn saðcý belediye baþkanýnýn kendisine gönderilen bombalý paketin patlamasý sonucunda ölmesiyle büyük bir kýþkýrtma baþlatýldý. Bu kýþkýrtmanýn sonucunda, faþistlerin yönlendirdiði, Kahrolsun Komünizm, Müslüman Türkiye sloganlarýný atan on binden fazla kiþi 17-20 Nisan günleri arasýnda Alevilerin ve solcularýn yoðun olarak yaþadýklarý mahallelere saldýrdýlar. Kentteki solculara ait parti binalarýný, dernekleri, matbaalarý, iþyerlerini yakýp yýktýlar. Devrimci kitle ile faþistler arasýnda çýkan çatýþmalarýn sonucunda 8 kiþi öldü, 100 kiþi yaralandý, 100 iþyeri ve konut tamamen tahrip oldu, 960 tanesi ise zarar gördü. 3-4 Eylül 1978 de bu kez Sivas ta yine faþistlerin kýþkýrttýðý on binden fazla kiþi Kanýmýz aksa da zafer Ýslamýn sloganýyla Alevi mahallelerine saldýrdý, çatýþmalarýn sonucunda 9 kiþi öldü, 350 kiþi yaralandý. Faþistlerin düzenlediði en kanlý saldýrý ise Maraþ ta gerçekleþti. Ýki solcu öðretmenin katledilmesinin ardýndan 22 Aralýk 1978 de düzenlenen cenaze törenine, Cuma namazýndan çýkan on bini aþkýn kiþi Müslüman Türkiye, Komünistle- 14

rin cenaze namazý kýlýnmaz! sloganlarýyla saldýrdý. 23-25 Aralýk günleri arasýnda Yaþasýn Türkeþ, Komünist Alevileri öldürün!, Alevileri yaþatmayýn, bunlarý öldüren cennetlik olur!, Allahýný seven, peygamberini seven yürüsün diye uluyan on bini aþkýn kiþi önce solcu ve Alevi kitlenin yoðun olarak bulunduðu Yörük Selim Mahallesi ne saldýrdý. Defalarca denemelerine raðmen, faþistler mahalledeki kitle direniþini kýramadýlar. Bu baþarýsýzlýðýn ardýndan Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamýna imza attýlar. Devrimci güçlerin Yörük Selim Mahallesi ne çekilme çaðrýsýna uymayan, evlerinden ayrýlmak istemeyen, çoðunluðunu CHP sempatizanlarýnýn oluþturduðu insanlar devlete ve iktidardaki CHP ye güvenmenin bedelini ödeyerek faþistlerin açýk hedefi oldular. Sayýsý bugün de belli olmayan (resmi rakamlara göre ölü sayýsý 111 di; ancak gerçek rakamýn bunun en az iki katý olduðuna inanýlmaktadýr) çok sayýda insan faþistlerce iþkence edilerek, yakýlarak katledildi. Binin üzerinde insan yaralandý. Faþistler bu katliam sýrasýnda çok sayýda kadýna tecavüz ettiler. Ýç Savaþ Stratejisi nin Ýflasý 26 Aralýk günü Maraþ ýn da içinde bulunduðu 13 ilde sýkýyönetim ilan edildi. Sýkýyönetim ilanýnýn ardýndan umutlanan MHP nin iktidar bloðu içinde yer alma çabasý sonuç vermedi. Bunun en temel nedeni, devrimcilerin Maraþ Katliamý nýn ardýndan MHP yi toplumdan tecrit etmek amacýyla düzenlediði antifaþist kampanyanýn baþarýlý olmasýydý. Tecrit olmaya baþlayan MHP yi eþit bir ortak olarak görmeyen Türk Silahlý Kuvvetleri, var olan krizi bitirme ve solun gücünü kýrma iþini düzenin merkez siyasal güçleri olan CHP ve Adalet Partisi ne havale etmeye çalýþtý. Ýktidar bloðunun içine dahil olma umudunu yitiren ve anti-faþist seferberlikten büyük korku duyan faþist hareket, MHP genel baþkan yardýmcýsý Gün Sazak ýn 27 Mayýs 1980 de Ankara da öldürülmesinin ardýndan ülke çapýnda saldýrý kampanyasý baþlattý. Bu kampanyanýn en önemli ayaðý 28 Mayýs-4 Temmuz tarihleri arasýnda Çorum da giriþilen kitle katliamý denemesidir. Komünistler Alaaddin Camii ne bomba attýlar yalanýný söyleyerek kitleleri kýþkýrtan faþistler, Alevi ve solcularýn oturduðu mahallelere saldýrdýlar. Kentteki devrimcilerin tüm iç çatýþmalarýný bir yana býrakarak anti-faþist direniþte birleþmeleri Çorum un ikinci Maraþ olmasýný önledi. Elliden fazla insanýn yaþamýný yitirdiði Çorum Olaylarý, 15

faþistlerin inisiyatifi ele geçirmek bir yana, direniþ nedeniyle bu fýrsatý tamamen yitirdikleri olay olarak tarihe geçti. Bu olayýn ardýndan iyice paniðe kapýlan ve yerel unsurlarý üzerindeki denetimini kaybeden faþist hareket 12 Eylül gününe deðin silahlý saldýrýlarýný ümitsizce sürdürdü. Yönetememe krizini yaþayan burjuva düzeninin imdadýna yetiþen 12 Eylül 1980 askeri darbesi, darbeye direnemeyen iþçi hareketini ve devrimci/sosyalist güçleri silindir gibi ezdi. Bununla birlikte, faþist hareketin öncü kadrolarý da geçici bir süreyle dinlenmeye alýndý. Hareketin militan kadrolarýnýn küçük bir bölümü ise daha sert þekilde cezalandýrýldý. Faþizmin 1970 lerdeki serüveni böylelikle son buldu. Faþizmin 1990 lardaki yeniden doðuþu MHP nin 1990 lý yýllardaki yeniden doðuþu farklý bir konjonktürün ürünüydü. Bu yükseliþin iki temel nedeni vardýr. Birinci neden Sovyetler Birliði ve Doðu Avrupa daki bürokratik rejimlerin çöküþünün Türk hakim sýnýflarýnýn Adriyatik ten Çin Seddi ne Türk Dünyasý hayalini güçlendirmesidir. Bu hayal neo-osmanlýcýlýk fikrinin ortaya çýkmasýna ve Pantürkizmin hortlamasýna neden oldu. Bunun sonucunda faþist hareketin itibarý arttý. Örneðin Orta Asya ya yapýlan gezilerin heyetlerine hiçbir resmi sýfatý bulunmayan Alparslan Türkeþ de dahil edildi. Kontrgerilla ve Milli Ýstihbarat Teþkilatý nýn Orta Asya da yaptýðý operasyonlara (Azerbaycan ve Özbekistan daki darbe giriþimleri vb.) MHP militanlarý da dahil edildi. Faþist hareketin yükseliþinin ikinci nedeni Kürt hareketinin 1990 lý yýllarda ivme kazanmasýna paralel olarak yükselen Türk þovenizminin MHP ye kan taþýmasýdýr. Asker cenazelerinden PKK karþýtý gösterilere ve Kürtlere yönelik saldýrýlara kadar farklý eylem biçimlerini devreye sokan faþistler hýzla güçlendi. Not edilmesi gereken bir diðer geliþme ise, Muhsin Yazýcýoðlu nun liderliðini yaptýðý, kendisine Türk-Ýslam Ülkücüleri adýný veren bir grubun 1991 de partiden koparak Büyük Birlik Partisi ni kurmasýdýr. Hareketin yaþadýðý bu bölünme MHP nin faþist hareketin öz partisi olma sýfatýyla yükselmesini engellemedi. 24 Aralýk 1995 te yapýlan genel seçimde MHP yüzde 8.2 oy oranýný 16

tutturdu. Faþist harekete güç kazandýran bir diðer faktör ise neo-liberal ekonomi politikalarýný tavizsizce uygulayan merkez partilerinin (sýrasýyla ANAP, DYP, SHP ve CHP) tamamýnýn çökmesidir. Bu durumdan faydalanan Ýslamcý Refah Partisi nin önünün 28 Þubat 1997 deki askeri müdahalenin ardýndan kesilmesi faþist MHP nin rakipsiz kalmasýný saðladý. Tüm toplum cami ile kýþla arasýnda kutuplaþtýrýlmýþken, hem cami hem de kýþlayý gözeten (ve bunu TSK ile azami uyum içinde yapan) MHP nin kitle desteði arttý. Abdullah Öcalan ýn Suriye den çýkýþý ile baþlayan, Ýtalya daki günleri ile devam eden ve 15 Þubat 1999 da yakalanmasý ile doruðuna varan Kürt düþmaný-þovenist dalga 15 Nisan 1999 daki genel seçimde yüzde 18 oranýnda oy alan MHP nin ikinci parti olmasýný saðladý. Bu olay faþist hareketin tarihinde ulaþtýðý en baþarýlý sonuçtu. Bu seçimin ardýndan DSP, MHP ve ANAP bir koalisyon hükümeti kurdular. Abdullah Öcalan ý idam ettirmeyi baþaramayan, kendisine oy veren kitlenin taleplerine zýt biçimde neo-liberal politikalarý uygulayan MHP, Cem Uzan ýn Genç Parti yi kurmasýnýn da etkisiyle güç kaybetti ve 3 Kasým 2002 deki genel seçimlerde yüzde 8 oy alarak meclis dýþýna düþtü. DSP ve ANAP ýn siyaset sahnesinden silinmesine neden olan bu seçim, tüm yýpranmýþlýðýna raðmen MHP nin 1990 larda yakaladýðý yüzde sekizlik oy tabanýný muhafaza ettiðini ortaya koydu. 29 Mart 2004 te yapýlan yerel seçimler öncesinde ciddi bir kampanya örgütlemeyen MHP nin il genel meclisi kategorisinde yüzde 10.5 oranýnda oy almasý, faþist hareketin Kürt Sorunu, Kýbrýs, Ermeni meselesi ve Türkiye-AB iliþkileri baþlýklarýndan beslenerek yeniden güç kazanmakta olduðunu ortaya koydu. 2007 seçimlerinde MHP nin oy oraný % 14 e yükseldi ve böylece hareket mecliste yeniden temsil edilmeye baþladý. MHP son 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde oy oranýný %16 ya çýkarttý. BBP ise lideri Muhsin Yazýcýoðlu nun ölümünün yarattýðý psikolojik atmosferin de etkisiyle oylarýný ciddi biçimde yükseltti. MHP, son dönemde Kürt açýlýmý adý altýnda uygulamaya konan ancak aslý Kürt hareketini tasfiye planý olan süreci, Kürt düþmanlýðýna dayalý faþist propagandayý yükseltmek ve yeni bir örgütlenme ataðý gerçekleþtirmek için deðerlendirmeye çalýþmaktadýr. Tüm bu geliþmeler faþist hareketin karþý devrimci potansiyelinin önemsenmesi gerektiðine dair göstergelerdir. 17

3. 12 Eylül Faþizm miydi? Türkiye solunun öteden beri yaptýðý en vahim politik yanlýþlardan biri, aralarýndaki önemli farklarý görmezden gelerek her türden baskýcý rejimi faþizm olarak nitelendirmektir. Solu ve iþçi sýnýfý örgütlerini þiddet yoluyla ezen her türden rejimi faþist diktatörlük olarak yorumlamak iki temel yanlýþý içinde barýndýrmaktadýr. Bunlardan ilki çýplak þiddetin kullanýlmadýðý burjuva rejimlerinin demokratik bir öze sahip olduðu yanýlsamasýna kapýlmaktýr. Oysa kullandýðý araçlar, uyguladýðý yöntemler ne olursa olsun, burjuvazinin hakim sýnýf olarak örgütlendiði her rejim burjuva diktatörlüðü sayýlmalýdýr. Demokratik sýfatý yakýþtýrýlan Batý Avrupa daki rejimler de buna dahildir. Her türden burjuva rejimi yalnýzca varlýðýnýn tehdit edildiði dönemlerde deðil, göreli olarak olaðan sayýlabilecek dönemlerde de sýnýf hakimiyetinin devamý için zor ve baskýyý kullanýr. Örneðin týpký Türkiye de olduðu gibi, Avrupa da da F-Tipi hapishaneler vardýr ve bunlar sistemin görece istikrarlý biçimde iþlediði dönemlerde de kullanýlýr. Aynen Türkiye deki gibi, Britanya cezaevlerinde de çok sayýda devrimci tutsaðýn þehit düþtüðü açlýk grevleri yaþanmýþtýr. Bu durum Batý Avrupa daki burjuva diktatörlüklerinin faþist nitelikli olduðu anlamýna gelmez, her türden burjuva rejiminin baskýcý bir karaktere sahip olduðunu gösterir. Her türden baskýcý tedbire faþist yaftasýný yapýþtýranlar tutarlý olmak istiyorlarsa dünya üzerindeki her ülkenin faþist diktatörlükle yönetildiðini savunmalýdýrlar; zira baský ve zor kullanýlmaksýzýn iþleyen burjuva diktatörlüðü yoktur. Yukarýda açýkladýðýmýz ilk yanlýþ ile baðlantýlý olarak sýklýkla yapýlan bir diðer hata ise tüm askeri rejimlerin faþist olarak nitelenmesidir. Ýþçi sýnýfý hareketini ve devrimci hareketi þiddet yoluyla ezen, her türden muhalefetin sindirildiði askeri diktatörlüklere faþizm demek Ýngiltere, Fransa, Almanya gibi parlamenter demokrasi aracýlýðý ile iþleyen burjuva diktatörlüklerine faþist sýfatýný yakýþtýrmaktan daha kolaydýr. Askeri rejimlerin baskýcý niteliði, ortaya koyduklarý açýk þiddetin ve devlet terörünün yoðunluðu bu rejimlere faþist denmesini kolay ve daha az gülünç hale getirmektedir. Oysa bu da en az birincisi kadar vahim bir hatadýr. Türkiyeli devrimciler 12 Eylül 1980 de kurulan askeri diktatörlüðü faþist diktatör- 18

lük olarak nitelendirirken bu hatayý yapmaktadýrlar. Bu yalnýzca bir terminoloji hatasý olsaydý üzerinde çok fazla durmak gerekmeyebilirdi. Ancak bu hata politik bakýmdan yanlýþ olan strateji ve taktikleri de beraberinde getirdiði için üzerinde önemle durmak gerekiyor. 12 Eylül de kurulan askeri diktatörlük, iþçi sýnýfýný, sosyalist hareketi ve Kürt örgütlerini ezen sýnýfsal kiniyle, Mamak ve Diyarbakýr zindanlarýnda somutlanan vahþetiyle bu topraklardaki tüm sömürülen, ezilen kesimler için bir felakettir. Onun bu niteliðini ortaya koymak için faþist sýfatýný kullanmanýn hiçbir gereði yoktur. Daha faþizm kavramý ortada yokken iþçi hareketini ve sosyalistleri ezen askeri diktatörlükler görülmüþtü. Dolayýsýyla faþist sýfatýný kullanmak bu noktada hiçbir özel anlam taþýmamaktadýr. Faþizm terimi Ýtalya da 1922 de, Almanya da ise 1933 te iktidara gelen faþist hareketler baðlamýnda Marksist literatürde yer bulmuþtur. O dönemde bu kavram hakkýnda yazan devrimci Marksistlerin aklýna bu tarihlerden önce veya sonra gündeme gelen her türlü baskýcý rejime faþist sýfatýný vermek gibi ucube fikirler gelmemiþtir. Tam bu noktada Türkiye örneðine geri dönerek 12 Eylül askeri diktatörlüðünün faþist bir rejim olmamasýný birbiriyle baðlý olan dört temel noktaya bakarak açýklayalým. 1) Faþist diktatörlük iþçi sýnýfýný atomize etmek için sýnýfýn her türden örgütlenmesini ezer ve daðýtýr. En uzlaþmacý, en reformist sendikalar ve iþçi örgütleri de buna dahildir. 12 Eylül askeri diktatörlüðü iþçi sýnýfý hareketini ezmek amacýyla, sýnýf mücadeleci bir niteliðe sahip olan Devrimci Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu nu kapatmýþtýr. Faþist MHP ye yakýn duran Milliyetçi Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu da kapatýlmýþtýr. Buna karþýlýk Türkiye deki en büyük sendika olan, sýnýf uzlaþmacý Türk-Ýþ sendikasý kapatýlmamýþtýr. Bu sendika askeri diktatörlüðün yöneticilerince hedef alýnmamýþ, dahasý Genel Sekreteri Sadýk Þide Çalýþma Bakaný yapýlmýþtýr. Faþist diktatörlüklerle 12 Eylül askeri diktatörlüðünün bu niteliksel farký ilkinin kendine ait büyük bir kitle desteðine sahip olmasýndan kaynaklanýr. Dolayýsýyla tüm iþçi örgütlerini daðýtýrken bu militan kitle desteðini arkasýna almasý onu rahatlatýr. 12 Eylül askeri diktatörlüðü ise bu türden bir militan kitle desteðinden mahrum olduðu ve böyle bir amaca 19

sahip olmadýðý için sýnýf uzlaþmacý bir sendika olan Türk-Ýþ i kapatmak gibi bir arayýþ içine girmemiþtir. 2) Faþist diktatörlüðün en önemli niteliði iktidar tekelini süresiz olarak kurmaktýr. Ýtalya daki Faþist Parti, Almanya daki Nazi Partisi yalnýzca iþçi sýnýfý partilerini deðil, diðer tüm burjuva partilerini de süresiz olarak yasaklayarak faþist partinin diktatörlüðünü ilan etmiþlerdir. 12 Eylül de iktidarý ele alan askeri cunta faþist MHP de dahil olmak üzere tüm partileri kapatmýþtýr; ancak bunu iktidar tekeli kurmak için deðil, 12 Eylül öncesindeki burjuva partilerinin yöneticilerine düzeni idame ettirmekteki beceriksizliklerinin bedelini ödetmek için yapmýþtýr. Bunlarýn yerine, ayný siyasi gelenekten partilerin kurulmasýna izin vermiþ, bunlar üzerindeki kýsýtlamalarý da kademeli olarak kaldýrmýþtýr. 1983 te yapýlan genel seçimler aracýlýðý ile yönetimi (elbette MGK nýn sultasý altýnda) parlamentoya devretmiþtir. Dolayýsýyla 12 Eylülcüler iþçi hareketini ve solu ezdikten sonra iktidar tekeli kurmaya deðil, iktidarý kontrollü biçimde sivil burjuva güçlerle ve parlamentoyla paylaþmaya yönelmiþlerdir. 3) Faþist hareket, diðer tüm burjuva partileri için de geçerli olan devletten göreli olarak özerk olma kuralýna uyar. Faþist partiler, týpký diðer burjuva partileri gibi var olan düzeni devam ettirme noktasýnda devletle birlikte davranýrken ayný zamanda kendi baðýmsýz varlýklarýný korurlar. Faþist partiler olan MHP ve BBP nin kontrgerillayla özel iliþkilerinin mevcut olduðu herkesin malumudur. Ancak bu hareketler devletin kendisi deðildir. Temsil ettikleri kitlenin devletin o günkü politikalarý ile ters düþebilecek taleplerini de zaman zaman dillendirmek durumundadýrlar. (Örneðin BBP Genelkurmay la yakýn durmaya çalýþan bir parti olmasýna raðmen türbanýn devlet dairelerinde serbest olmasýný savunmaktadýr. MHP de utangaçça da olsa ayný talebi zaman zaman dile getirmektedir. Daha çarpýcý örnek, MHP nin bugün Kürt açýlýmý konusunda MGK nýn ve Genelkurmay ýn karþýsýnda yer almasýdýr.) Bu, faþist hareketin bir kitle hareketine yaslanmak zorunda olmasý ile iliþkilidir. Faþist partilere kan veren kitle proleterleþme tehdidi altýndaki küçük burjuva kesimler ve iþsizlerdir. 20

Eðer o ülkede sol hareket belirli bir güç ve etki sahibi ise, faþist hareket bu hegemonyayý kýrmak için anti-kapitalist demagojiyi de kullanabilir. Tüm bunlar askeri diktatörlüklerin sahip olmadýðý özelliklerdir. 12 Eylül askeri darbesinden sonra kurulan rejim de aynen böyledir. Rejim, 12 Eylül öncesinde iyice tecrit edilmiþ olan, solu ezmekte baþarýlý olamayan ve anti-kapitalist demagojinin de etkisiyle kontrol dýþýna çýkan militan faþist kadrolarý cezalandýrmýþtýr. MHP ile iç içe geçecek türden bir askeri rejim seçeneði burjuvazi tarafýndan kabul edilmemiþ, bizzat devletin bir parçasý olan ordu, kitle hareketini ve solu ezmek için kullanýlmýþtýr. Dolayýsýyla 12 Eylül rejimi MHP nin seferber ettiði kitle ile özel bir iliþki içine girmemiþtir. Tüm bu özellikleri ile 12 Eylül, faþist bir diktatörlük deðil, askeri bir diktatörlük olarak tanýmlanmalýdýr. 4) Tüm bunlardan çýkartýlmasý gereken sonuç açýktýr: 12 Eylülcüler burjuva düzenini istikrara kavuþturmak için askeri bir diktatörlük kurmuþ olan bir kadrodur. Faþist hareket ise (devletle kurduðu tüm özel iliþkilere raðmen) göreli olarak baðýmsýz bir harekettir ve kitle temeline dayalý olarak iktidara yönelir. Bu yüzden de ona karþý Birleþik Ýþçi Cephesi temelinde bir mücadele hattý kurulmalý, faþist saldýrýlarla mücadele edecek komiteler her alanda oluþturulmalýdýr. 12 Eylül ün ve bugünkü rejimin faþist olduðunu savunmak ise bu özel önlemleri gereksiz görmeye neden olur ve politik bakýmdan ölümcül sonuçlar üretebilir. 4. Faþist hareket ve kontrgerilla Her burjuva devletinin olduðu gibi Türkiye Cumhuriyeti nin de iþçi-emekçi hareketine, ezilen halklarýn mücadelesine ve devrimci güçlere karþý kullandýðý, kontrgerilla olarak bilinen gizli operasyon birimleri mevcuttur. Ordu ve polis gibi klasik baský aygýtlarýnýn yetersiz kaldýðý koþullarda diðer burjuva devletleri gibi Türkiye Cumhuriyeti de bu birimleri kullanýr. Türkiye nin bu konudaki görünür tek farký kontrgerilla faaliyetlerinin kamuoyu tarafýndan bilinmesine raðmen bu 21

örgütlenmelerin tasfiyesi için hiçbir somut adým atýlmamasý ve kontrgerilla üyelerinin halkýn bir bölümü tarafýndan hâlâ vatan için çalýþan kahramanlar olarak görülmesidir. Devletin muhaliflere karþý kontrgerilla türünden birimleri kullanmasý yeni deðildir. Ýttihat ve Terakki döneminin Teþkilat-ý Mahsusa adlý istihbarat örgütü ile erken Cumhuriyet döneminde Kemalistler tarafýndan her türden muhalefete karþý yapýlan açýk/gizli operasyonlarýn varlýðý bilinmektedir. Ancak özellikle Soðuk Savaþ olarak bilinen dönemin baþlamasý kontrgerilla örgütlenmesi bakýmýndan bir dönüm noktasýdýr. Bu dönemden itibaren Sovyetler Birliði ve Doðu Avrupa daki bürokratik iþçi devletlerine karþý kapitalist-emperyalist bloðun yanýnda yer alan ve bu çerçevede NATO ya üye olan Türkiye Cumhuriyeti nde kontrgerilla faaliyetleri daha düzenli ve etkin bir yapýya kavuþmuþtur. Tüm NATO ülkelerinde özellikle sol hareketlere karþý kullanýlan Gladio isimli gizli operasyon örgütlenmeleri 1952 de Türkiye de de kurulmuþtur. Bu tarihten itibaren baþta ABD istihbarat servisi CIA olmak üzere pek çok ülkenin istihbarat servisleri ile koordineli olarak çalýþan bu birimler, özellikle Türk Silahlý Kuvvetleri çatýsý altýnda örgütlenmiþlerdir. Kontrgerillanýn faþist hareketle kurduðu özel iliþki 1960 lý yýllara deðin uzanýr. NATO üyesi Türkiye nin ABD de eðitilen subaylarýndan biri olan Alparslan Türkeþ in yönettiði faþist hareketin tetikçileri 1960 lý yýllarýn sonundan itibaren sol güçlere karþý saldýrýlar düzenlemeye baþlamýþlardýr. Devrimci hareketin gücünü iyice artýrdýðý 1970 li yýllarda ise faþist hareketle kontrgerilla arasýndaki iliþkiler daha da sýkýlaþmýþtýr. Genelkurmay Baþkanlýðý nda yýllarca istihbarat yetkilisi olarak çalýþmýþ olan eski Amiral Sezai Orkunt da bu tespiti þu sözlerle doðrulamýþtýr: Silahlý kuvvetler solun tehdidinden ürküyor. Bu yüzden MHP ile iþbirliði yapýyor. Dönemin baþbakanlarýndan Bülent Ecevit, yýllar sonra kendisiyle yapýlan bir söyleþide aynen þunlarý söylemiþtir: Sarýkamýþ taydým birlikte yemek yediðimiz komutana Kontr-Gerillayý sordum, var dedi. O sýrada çevrede dolaþan MHP Ýl Baþkaný ný göstererek, Yoksa o da mý.. diyecek oldum. General O baþýnda demez mi! 22

MHP ile iliþkisi bu derece açýk olan kontrgerilla 1970 li yýllarda faþist hareketin gençlik örgütlenmesi olan Ülkü Ocaklarý ndan pek çok kadro devþirmiþtir. Bu kadrolardan biri de Abdullah Çatlý ile birlikte baþta 7 Türkiye Ýþçi Parti li öðrencinin öldürüldüðü Bahçelievler Katliamý (1978) olmak üzere pek çok katliama imza atan Haluk Kýrcý dýr. MHP li bir katil olan Kýrcý, kontrgerilla iliþkisini þu sözlerle kabul etmektedir: O dönemde onlara, bazý genç subaylar patlayýcý getirmektedir. 70 li yýllarýn baþýnda, PKK belasý henüz ortalýkta görünmüyordu. Bölgede, siyasi Kürtçülük hareketleri ve sol gruplarýn teþkilatlanma faaliyetleri vardý. Milliyetçi teþkilatlanma ve yapýlanmalara ise 70 li yýllarýn ortalarýndan itibaren hýz verilmiþti. Ýþte o arkadaþlarýn anlatýmlarý, bu hassas bölgelerde görülen milliyetçi teþkilatlanmalarýn baþlamasýndan hemen sonra bazý genç subaylarýn kendileriyle kontak kurduðunu ve gerekli desteði saðladýðýný ortaya koymaktadýr [..] Ýþte bu baðlamda, birileri, sað gruplarýn örgütlenmesine yardýmcý olmuþtur [..] Gizlenmesi gerekmeyen al gülüm, ver gülüm ler yaþanmýþtýr. Kontrgerillanýn MHP ile iliþkisi için pek çok örnek vermek mümkündür. 16 Mart 1978 tarihinde Ýstanbul Üniversitesi nden çýkan 7 devrimci öðrenciyi bomba ve kurþunlarla katleden MHP lilerden biri olan Zülküf Ýsot un ailesinin anlatýmlarý oldukça önemlidir. Aile üyeleri aynen þunlarý söylemiþtir: Bir albay. Parayý getiren bir albay. Zülküf e çantayla parayý getiren bir albay. Bu adam Küllük e [faþistlerin Beyazýt ta üs olarak kullandýklarý bir kahve] girmiyor, belli bir yerleri var sokakta. Aynen þu filmlerde gördüðünüz gibi çanta deðiþtirmeyle oluyor. Ýhtiyaçlarýmýz neyse bildiriyorduk tabancaya kadar diyor, mermiye kadar getirirdi bu albay diyor. O albay da neredeyse Türkeþ in sað kolu. 1970 li yýllarda kontrgerillayla iliþkilerini saðlamlaþtýran faþist hareket 12 Eylül sonrasýnda bu iliþkileri daha da geliþtirmiþtir. Eski faþist reislerden Abdullah Çatlý, Abdi Ýpekçi nin katillerinden Oral Çelik, Bahçelievler Katliamý nýn tetikçilerinden Haluk Kýrcý, 1970 lerde MHP nin iþlediði 41 cinayetten sorumlu olan mafya lideri Alaattin Çakýcý, 1980 lerde yýldýzý parlatýlan mafya lideri Sedat Peker 23

gibi pek çok faþist katil Milli Ýstihbarat Teþkilatý, JÝTEM vb kuruluþlara hizmet verdiler. Haraç alma, Kürt halkýna kurþun sýkma, uyuþturucu ticareti yapma gibi pek çok görev bu faþist katiller tarafýndan yerine getirilmiþtir. Bu operasyonlar Türk Silahlý Kuvvetleri mensubu olan kontrgerillacýlardan Veli Küçük, Korkut Eken, polis örgütünün þeflerinden Mehmet Aðar, Necdet Menzir, Kemal Yazýcýoðlu gibi kiþiler tarafýndan yönetilmiþtir. 3 Kasým 1996 tarihinde Susurluk ta meydana gelen trafik kazasýndan sonra faþist reis Abdullah Çatlý, polis þefi Hüseyin Kocadað ve Kürt halkýnýn düþmanlarýndan korucubaþý Sedat Bucak ýn ayný arabadan çýkmasý ile yeniden ortaya çýkan MHP-kontrgerilla baðlantýsý, kontrgerilla ve faþistlerden hesap sorulabilmesi için iþçi hareketine ve devrimci güçlere ciddi bir fýrsat sunmuþtur. Kontrgerillaya karþý Sürekli Aydýnlýk için Bir Dakika Karanlýk vb eylemler yaygýnlaþmaya baþlamýþtýr. Ancak bir süre sonra solun ve sendikalarýn önemli bölümü 28 Þubat 1997 de ordunun Necmettin Erbakan hükümetine verdiði muhtýranýn ardýndan TSK nýn baþýný çektiði laik cephe nin bir parçasý haline gelmiþtir. Susurluk kampanyasý hedefinden saptýrýlmýþ ve etkisizleþtirilmiþtir. Bu büyük fýrsatýn kullanýlamamasý kontrgerillanýn ve faþistlerin süreçten yýpranmadan çýkmasýna neden olmuþtur. Hesap sorulamayan kontrgerilla, faaliyetlerine bugün de devam ediyor. Þemdinli de Kürt halkýnýn üzerine bombalarla saldýrýlmasý, Cumhuriyet gazetesine bomba atýlmasý ve Danýþtay a yapýlan silahlý saldýrýnýn ardýnda yine kontrgerilla vardýr. Cumhuriyet ve Danýþtay olaylarýnda tetikçilik yapan Alparslan Aslan ülkücü bir katildir. Baðlantýlý olduðu isimler ise ordu kökenli kontrgerilla þeflerinden Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve Susurluk olayýnýn önemli isimlerinden Özel Harekâtçý katil Ýbrahim Þahin dir. Bu eylemlerin gerçek faili TSK tarafýndan yönlendirilen kontrgerilladýr. Devrimci hareketin Susurluk olayýnýn ertesinde düþtüðü laik cephe tuzaðýna bir kez daha düþmesi intihar olur. Yapýlmasý gereken kontrgerilla ve faþist hareketi teþhir ederek bu güçlerden hesap sormaktýr. Bugün burjuvazinin Batýcý-laik ve Ýslamcý kanatlarý arasýnda sürmekte olan politik iç savaþ baðlamýnda AKP nin kendi hükümetini savunmak ve bir saldýrý ile karþý tarafýn elini kolunu baðlamak amacýyla önünü açtýðý Ergenekon davasý, Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve Ýbrahim Þahin gibi sayýsýz katliama karýþmýþ olduðu 24