Cumhuriyetin Temel Nitelikleri



Benzer belgeler
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

İ Ç İ N D E K İ L E R

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

24 Aralık 2007 PAZARTESİ. Sayı : MAHKEMESİ KARARI. Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : İTİRAZIN KONUSU :

ANAYASA DERSĐ ( ) ( GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Yargı Örgütü Dersleri

Türkiye Milli Eğitim Sisteminin Yasal Dayanakları. 2. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar. 3. Milli Eğitim Şuraları. 4.

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

Hazırlayan: TACETTİN ÇALIK. Tacettin Hoca İle KPSS Vatandaşlık

GENEL OLARAK DEVLET TEŞKİLATI SORULARI

9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim. 3.Ünte Toplumsal İletişim HUKUK KURALLARI / İNSAN HAKLARI 21.Hafta ( / 02 / 2014 )

1: İNSAN VE TOPLUM...

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri

ÜNİTE:1. Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2. Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3

İMAR HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARI

DİN EĞİTİMİ - 4. Dr. Öğr. Ü. M. İsmail BAĞDATLI.

M. Gözde ATASAYAN. Kamu Hizmetlerinin Süreklilik ve Düzenlilik İlkesi

Sosyal Düzen Kuralları. Toplumsal Düzen Kuralları. Hukuk Kuralları Din Kuralları Ahlak Kuralları Görgü Kuralları Örf ve Adet Kuralları

6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun'un İlgili Maddeleri:

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

II- UYGULANACAK YASA KURALI DEĞERLENDİRMESİ:

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ ve OKUL YÖNETİMİ. 8. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

Türkiye'de "Decentralization" Süreci

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U

Sosyal Düzen Kuralları

13. Aşağıdakilerden hangisi yeni Türk alfabesinin kabul edilme nedenlerinden biri değildir?

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

1. HAFTA KIG126. İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı. Öğr. Gör. E. Ekmel SULAK.

Atilla NALBANT ÜNİTER DEVLET. Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye

Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Öğretim Üyesi

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

ÜNİTE:1. Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri ÜNİTE:2. Anayasaların Yapılması ve 1982 Anayasası ÜNİTE:3. Anayasaların Değiştirilmesi ve 1982 Anayasası

ÜNİTE:1. Vergi Hukukuna İlişkin Genel Bilgiler ÜNİTE:2. Vergi Hukukunun Kaynakları ÜNİTE:3. Vergi Kanunlarının Uygulanması ÜNİTE:4

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

KAMU YÖNETİMİ. 9.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966

Cumhuriyet, Atatürk tarafından; Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare olduğu için ilan edilmiştir.

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

En İyisi İçin. I. Kanun-u Esasi gerçek anlamda anayasa bir monarşi öngörmemektedir. (x)

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET

HOCAİLYAS ORTAOKULU. ÜNİTE 1: Bir Kahraman Doğuyor T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK-8

Türkiye de Zorunlu Din Dersi Uygulaması

İNSAN HAKLARI. Sosyal ve Ekonomik Haklar Kültürel haklar (10. Hafta)

İNSAN HAKLARI SORULARI

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

1982 Anayasası nın Cumhuriyetin Nitelikleri başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti nin bir hukuk devleti olduğu kurala bağlanmıştır.

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

ATATÜRKÜN İLKELERİ. Bu gün Türkiye Cumhuriyeti'nin gelmiş olduğu ekonomik noktanın temelleri Atatürk zamanında atılmıştır.

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

MEHMET UTKU ÖZTÜRK 1961 KURUCU MECLİSİ

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 SĠYASET

MEVLÜT GÖL KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA ANAYASA BAŞLANGIÇLARININ SEMBOLİK VE HUKUKİ DEĞERİ

Orta Asya Türkleriyle ilgili yukarıdaki kavramlardan hangisi varlığı sürekli olmayan toplumsal ve siyasal birimi ifade eder?

EĞİTİMİN HUKUKSAL TEMELLERİ YRD. DOÇ. DR. MELIKE YİĞİT KOYUNKAYA

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

CUMHURİYET DÖNEMİ ANAYASALARIMIZDA MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI VE ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIGI NA

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

Bu metin Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunca 10 Mayıs 1933 tarih ve 101 sayılı karar ile öğrenci andı olarak uygulamaya başlanmıştır.

İnsanlık ailesinin tüm üyelerinde bulunan onuru ve onların eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu,

Çocuk Hukuku. Çocuk Hukukunun Özellikleri. Çocuk Hukukunun Özellikleri Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN. 16 Mayıs

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

DERS: EĞİTİM YÖNETİMİ

Matematik Öğretimi. Ne? 1

Yönetimi Belirleyen Anayasal İlkeler. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

Sosyal Hizmetin Yasal Çerçevesi ve Politika Bağlamı. Sosyal Hizmete Giriş-8

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN TEMEL İLKELERİ VE YASAL DAYANAKLARI

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü TÜRK ANAYASA DÜZENĐ BAHAR DÖNEMĐ ARA SINAVI CEVAP ANAHTARI

1.Medya Hukukunun Kavram ve Kaynakları. 2.Basın ve Yayın Faaliyetleri ve Yasal Düzenlemeler. 3.Radyo ve Televizyon Yayıncılığı

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları

İDARİ YARGI DERSİ (VİZE SINAVI)

İdari Yargının Geleceği

SAĞLIĞIN KORUNMASI, GELİŞTİRİLMESİ VE SAĞLIK POLİTİKASI. Doç.Dr. Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR

AÇIK SİSTEM. Sistemler, çevrelerinden girdiler alarak ve çevrelerine çıktılar sunarak yaşamlarını sürdürürler. Bu durum, sisteme; özelliği kazandırır.

Esas Sayısı : 2015/10 Karar Sayısı : 2015/93

TİCARÎ SIR, BANKA SIRRI VE MÜŞTERİ SIRRI HAKKINDA KANUN TASARISI

Sosyal Güvenlik Hukuku 1. Ders

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI


BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ DEMOKRASİ KAVRAMI AÇISINDAN DEVLET VE DİN İLİŞKİLERİ

bireysel özgürlük dayanışma eşit haklar öz saygı katılım

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI NA

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

Transkript:

Cumhuriyetin Temel Nitelikleri ÜNİTE 7 Amaçlar Bu üniteyi çalıştıktan sonra; cumhuriyetin temel nitelikleri konusundaki bilgilerinizin Anayasadaki düzenlenmiş biçimlerini öğrenecek, cumhuriyetin temel niteliklerini oluşturan kavramların hukuki tanımlarını yapabileceksiniz. İçindekiler Giriş İnsan Haklarına Saygılı Olma Atatürk Milliyetçiliğine Bağlılık Başlangıçta Belirtilen Temel İlkelere Dayanma Demokratik Devlet Laik Devlet Sosyal Devlet Hukuk Devleti Özet Değerlendirme Soruları

Çalışma Önerileri Anayasada Cumhuriyetin temel nitelikleri olarak belirtilen kavramların düşünsel gelişimlerini, ayrıntılı olarak inceleyen eserlerden okuyunuz. 1982 Anayasa sının 2. maddesinin gerekçesini okuyunuz. ANADOLU ÜNİ VERSİ TESİ

CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ 91 1. Giriş Anayasanın 2. maddesine göre: Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Görüldüğü üzere ikinci madde, Cumhuriyetin temel niteliklerini, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak belirtirken, bu nitelikleri tamamlayan, açıklayan unsurlara da yer vermiştir. Toplumun huzuru, milli dayanışma içinde, insan haklarına saygılı olma; Atatürk Milliyetçiliğine bağlılık; Anayasanın başlangıç kısmında belirtilen temel ilkelere dayanma, Cumhuriyetin temel niteliklerini açıklayan, tamamlayan unsurlardır. Cumhuriyetin temel niteliklerini anlayabilmek için bu kavramların da açıklanması gerekir. 2. İnsan Haklarına Saygılı Olma Daha önce de belirtildiği gibi, insan hakları kavramı, Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetlerle eşanlamlı değildir. İnsan hakları, geniş anlamda bir idealdir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının onurlu bir yaşam sürmeleri, insan oldukları için doğuştan sahip oldukları haklardan ve özgürlüklerden herhangi bir engelle karşılaşmaksızın yararlanmaları idealidir. Her Türk vatandaşının onurlu bir hayat sürdürme, maddi ve manevi varlığını geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu başlangıçta da vurgulanmaktadır. Anayasa, insan haklarına saygının, toplumun huzuru ve milli dayanışma ve adalet içinde olması gereğine işaret etmektedir. Bu ifadelerden, önceliğin toplum huzuru ve milli dayanışmada olduğu; insan haklarının, toplum huzuru ve milli dayanışmayı korumak için ihlal edilebileceği anlaşılmamalıdır. İnsanlık onurunun önüne başka kavramlar konulduğunda, insan haklarına saygı ilkesinin içi kolayca boşaltılabilir. Bu nedenle, Türk vatandaşlarının haysiyet içinde yaşayacakları, insanlıklarının kendilerine verdiği haklardan ve özgürlüklerden yararlanacakları bir Devlette, toplum huzurunun ve milli dayanışmanın kendiliğinden sağlanacağını kabul etmek gerekir. Devlete adil davranma yükümlülüğü getirilmesinin başka anlamı olmasa gerektir. Ülkemiz bakımından insan hakları kavramının bir başka olumsuz anlamından da söz etmek gerekiyor. Ne yazık ki Osmanlı İmparatorluğu'nun gerileme ve çöküş dönemlerinde, içişlerine müdahale eden devletler, insan hakları kavramını kullanarak imparatorluğu parçalamışlardır. Bu süreçte insan hakları kavramı sadece azınlıklar için kullanılmış, Devletin asli insan unsurunun acınacak durumuyla kimse ilgilen- AÇIKÖĞ RETİ M FAKÜLTESİ

92 CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ memiştir. Günümüzde de bölücü düşünce ve eylemlerin başlıca dayanağı, insan haklarıdır. Batılı ülkelerin, bölücü hareketi insan hakları kavramıyla desteklemeleri, Devleti ve toplumu, insan haklarına karşı tavır almaya yöneltmektedir. Ancak, bu kavramın olumsuz kullanımı, Anayasa kuralına uymamanın gerekçesi olamaz. İnsan haklarına saygı Anayasa emridir. Anayasa, Devlete insan haysiyetine saygı duymayı, adil olmayı emretmektedir. 3. Atatürk Milliyetçiliğine Bağlılık 1961 Anayasası'nın Başlangıcında yer alan "Türk Milliyetçiliği" kavramına, 1982 Anayasası yer vermemiş, Atatürk Milliyetçiliği ifadesi kullanılmıştır. Aslında iki kavram da aynı anlamda kullanılmaktadır. Ancak 12 Eylül 1980 öncesindeki kardeş kavgasında taraflardan biri Türk Milliyetçileri olduğu için, yeni Anayasa yapılırken, Atatürk Milliyetçiliğinden söz edilmiştir. Günümüzde, o dönemin kargaşasında anlaşılamayan bir gerçek herkes tarafından, öğrenilmiştir: Milliyetçilik herhangi bir kesimin tekelinde değildir. Atatürk, milliyetçilik anlayışını şu şekilde açıklamıştır: Türk Milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve uluslararası ilgi ve ilişkilerde, bütün çağdaş uluslara koşut ve onlarla bir uyumda yürümekle birlikte Türk toplumunun kendine özgü niteliklerini ve başlı başına bağımsız özbenliğini saklı tutmaktır. Bilmeli ki ulusal benliğini bilmeyen uluslar, başka ulusların avıdır. 1961 Anayasası'nın Başlangıcında Türk Milliyetçiliği'nden şöyle söz edilmekteydi: "Bütün fertlerini kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, milli şuur ve ülküler etrafında toplayan ve milletimizi, dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak milli birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk Milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak... " 1982 Anayasası'nın 2. maddesinin gerekçesinde ve Başlangıcında da benzer ifadeler bulunmaktadır. 2. maddenin gerekçesinde Atatürk Milliyetçiliği şu şekilde tanımlamaktadır: "Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk Milliyetçiliği'ne bağlı; yani bütün fertlerinin kaderde, kıvançta ve tasada ortak bölünmez bir bütün halinde, diğer bir deyişle, milli dayanışma ve adalet anlayışı içerisinde yaşayan bir toplum olduğu açıklanmıştır." Anayasanın Başlangıcında ise, "Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu birbirinin hak ve hürriyetine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve 'Yurtta sulh, cihanda sulh' arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu" belirtilmektedir. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti'nin dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olduğu da vurgulanmaktadır. ANADOLU ÜNİ VERSİ TESİ

CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ 93 Bu açıklamalardan sonra, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milliyetçilik anlayışı şu şekilde özetlenebilir: Irk esasına dayanmayan; başka ülkelerin topraklarına göz dikmeyen, ancak devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünden ödün vermeyen; bütün bireylerin kaderde, kıvançta ve tasada ortak oldukları, milli dayanışma ve adalet anlayışı içerisinde yaşayan bir toplum amaçlayan bir milliyetçilik. 4. Başlangıçta Belirtilen Temel İlkelere Dayanma Anayasanın Başlangıç kısmında, Cumhuriyet'in temel niteliklerini oluşturan ilkelere yer verilmiştir. İnsan haklarına saygı ve Atatürk milliyetçiliği, başlangıçta da vurgulanmaktadır. Ayrıca milli egemenlik, hürriyetçi demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri başlangıçta yer alan ilkelerdendir. Bu ilkelerin bazılarına değinildi, diğerleri ise aşağıda incelenecektir. Dolayısıyla, bu başlık altında iki konu incelenecektir. İlki kuvvetler ayrılığı, ikincisi ise Atatürk ilke ve inkılapları. 4.1. Kuvvetler Ayrılığı Kuvvetler ayrılığı ilkesi, devletin temel yetkilerinden olan yasama, yargı ve yürütmenin ayrı organlar tarafından kullanılmasını ifade eder. Anayasa, yasama yetkisini, Türkiye Büyük Millet Meclisi ne;yürütme yetkisini Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'ndan oluşan yürütme organına;yargı yetkisini ise Türk Milleti adına karar veren bağımsız mahkemelere bırakmıştır. Başlangıçta, kuvvetler ayrımının açıklandığını görüyoruz. Buna göre, kuvvetler ayrılığı ilkesi, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmemekte, belli Devlet yetkilerinin kullanılmasıyla sınırlı ve medeni bir işbölümünden ibaret bulunmaktadır. Üstünlük, ancak Anayasa ve kanunlardadır. Başlangıçta temel organlar arasında üstünlük sıralaması bulunmadığının vurgulanması, 1982 Anayasasının güçlü yürütme anlayışının eseridir. 4.2. Atatürk İlke ve İnkılapları Atatürk ilke ve inkılapları, başlıbaşına bir ders konusunu olaşturduğu için, ayrıntılarıyla ele alınmayacaktır. Dersimiz bakımından önemi, bu ilkelerin aynı zamanda hukuki değere sahip olmalarıdır. Anayasa, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlılığı Devletin temel nitelikleri arasında saydığına göre, bu ilkelere aykırı davranışlar, Anayasaya ve hukuka aykırı olacaklardır. Bireylerin ve Devlet organlarının Atatürk İlke ve İnkılaplarına aykırı işlemleri, eylemleri hukuki yaptırımlarla karşılaşacaktır. Anayasanın 174. maddesine göre korunması gereken devrim (inkılap) kanunları şunlardır: AÇIKÖĞ RETİ M FAKÜLTESİ

94 CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu (Eğitimin Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yapılmasını öngören yasa). 671 sayılı Şapka İktisabı Hakkında Kanun (Şapka dışında sarık, fes gibi başlıkların giyilmesini yasaklayan yasa). 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Ünvanların Men ve İlgasına Dair Kanun (Tarikat örgütlenmelerini yasaklayan, şeyh, derviş, baba, mürid, dede, seyyid, çelebi, emir, nakip, halife gibi ünvanları kaldıran yasa). Ancak bilindiği gibi tarikat örgütlenmeleri engellenememiştir. Yasaklanan ünvanlar ise uluorta kullanılabilmektedir. Cumhuriyet savcılarının bu davranışları engellemek yetkilerini kullanmadığını görüyoruz. Ayrıca yasaklanan falcılık, üfürükçülük, büyücülük faaliyetlerini yapanların, üst düzey yöneticiler tarafından korunmaları hukuk düzeninin kabul edemeyeceği bir gelişmedir. 743 sayılı Medeni Kanun'un 110. maddesi (Evlenme sözleşmesinin, yani nikahın evlendirme memuru önünde yapılmasını öngören madde). 1288 sayılı Beynelmilel Erkamın Kabulü Hakkında Kanun (Kullanmakta olduğumuz rakamları kabul eden yasa). 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun. 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi Lakap ve Ünvanların Kaldırıldığına Dair Kanun (Bu yasa, toplum tarafından benimsenmediği için uygulanamamaktadır). 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun (Din adamlarına özgü ve askeri kıyafetleri yasaklayan yasa). Atatürk İlkeleri ise, 1924 Anayasası'nda Devletin nitelikleri arasında sayılan altı esastır. Bu ilkeler, 1982 Anayasası'nın başlangıcının yaptığı atıfla Devletin temel nitelikleri arasında sayılmış, Anayasal değerini korumuşlardır. Bu ilkeler şunlardır: 4.2.1. Cumhuriyetçilik Devlet başkanının doğrudan veya dolaylı olarak halk tarafından seçilmesini, egemenliğin millete ait olmasını öngörür. Anayasanın birinci maddesi de Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir, demektedir. Gerekçede, Devlet başkanının veraset yoluyla değil milletçe veya milletin temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi nce seçileceği vurgulanmaktadır. ANADOLU ÜNİ VERSİ TESİ

CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ 95 4.2.2. Halkçılık Halkçılık ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin sınıf esasına dayanamayacağını belirmek için kullanılan bir ilkedir. Ancak halkçılık ilkesi, daha geniş bir anlam taşımaktadır. Halkçılık, Türkiye de çağdaş demokrasinin uygulanması anlamına gelmektedir. Çünkü, halkçılığın temelinde insan olmaktan kaynaklanan haklar, adalet, onur, saygı, dayanışma, birlik gibi duygular yatar. Atatürk ün halkçılık anlayışında toplumsal örgütlenmenin esasını bu duygular oluşturur. Atatürk'çü halkçılık anlayışı, halk egemenliği anlamına gelmemektedir. Milli egemenliği benimseyen bir halkçılıktır. 4.2.3. Milliyetçilik Milliyetçilik ilkesi yukarıda incelenmişti. 4.2.4. Laiklik Laiklik ilkesi, Cumhuriyet'in temel niteliklerinden biri olarak ayrıca Anayasanın 2. maddesinde de yer almıştır. Aşağıda laiklik ilkesi ayrıntılı olarak görülecektir. 4.2.5. Devletçilik Devletçilik, devletin ekonomiye müdahalesidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomik yatırımları gerçekleştirebilecek sermaye ve girişimcilerin olmaması, Devleti ekonomik hayatta aktif rol almaya yöneltmiştir. Kamu iktisadi teşebbüsleri denilen kamu yatırımları, ekonomik kalkınmayı sağlamalarının yanısıra gerekli insan gücünü de yetiştirmiştir. Devletçilik ilkesi özellikle kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesine karşı açılan davalarda kullanılmıştır. Devletin ekonomik alandan çekilmesi, küçülmesi olarak adlandırılan ekonomik politikaların Atatürk ün devletçilik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Ancak Anayasa Mahkemesi, Atatürk ün devletçiliğinin katı ve doktriner olmadığı gerekçesiyle, günümüzde uygulanan liberal ekonomi siyasetinin hukuka aykırı olmadığına karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi, Atatürk ün ekonomik görüşlerinin, ülke koşullarına göre politikalar izlenmesine açık olduğunu;geri kalmışlıktan kurtulabilmek için şartlara göre kamu girişimciliğine veya özel girişimciliğe ağırlık verilebileceğini belirtmiştir. 4.2.6. Devrimcilik (İnkılapçılık) Devrim, mevcut düzeni tamamen kaldırarak yeni bir yapılanmaya gidebilmektir. Osmanlı Devleti'nin yerine Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmak bir devrimdir. Ancak AÇIKÖĞ RETİ M FAKÜLTESİ

96 CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ Atatürk ün devrimciliği, toplumun daha iyi koşullarda yaşamasını sağlamak için çağdaş gelişmeleri yakalamayı ifade eder. Hiçbir zaman Atatürk ün kurduğu Cumhuriyet düzeninin değiştirilmesi girişimlerine izin vermez. Günlük hayatınızda rastladığınız Atatürk İlke ve İnkılaplarına aykırı davranışları, hukuki açıdan değerlendirmeye çalışınız. 5. Demokratik Devlet Anayasanın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir. Demokrasi, Devletin korumakla ve özen göstermekle yükümlü olduğu ilkeler arasında yer almakta, özgürlükçü niteliğinin erdemi ve değeri, hukuk devletinin çağdaşlaşmasına katkısı nedeniyle büyük önem kazanmaktadır. Hukuk devletinin var olabilmesi için demokratik siyasi rejimin varlığı şarttır. Daha önce de söylendiği gibi, demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Özgürlükçü olmak yanında hukuk devleti olmak ve kişiyi ön planda tutmak da demokrasinin ögelerindendir. Demokrasi başlığı altında bu konu incelendiği için, burada hukuk devleti-demokrasi ilişkisine işaret etmekle yetinilmiştir. 6. Laik Devlet Anayasa, demokratik niteliğinin hemen ardından devletin laiklik niteliğini vurgulamaktadır. Laiklik de çağdaş demokrasi anlayışının en önemli unsurlarındandır. Hırıstiyanlığın ilk ortaya çıktığı dönemlerde ruhban, yani din adamı sınıfından olmayanları ifade etmek için kullanılan bu kavram, daha sonra kiliseye karşı yürütülen mücadelelerin sloganı haline gelmiştir. Batıda, Hırıstiyanlık ilk dönemlerinde siyasal iktidarla ilgilenmemiş, daha ziyade insanların öteki dünyadaki kurtuluşunu sağlamayı amaçlamıştır. Güçlü Roma İmparatorluğu sınırlarında başka bir işlev de beklenemezdi zaten. İlk dönemlerde Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrının hakkını Tanrıya verin, diyen kilise, Roma İmparatorluğu'nun yıkılışından sonraki karışıklık sürecinde güçlenerek Avrupa'da önemli bir kurum haline gelmiştir. Diğer önemli kurum olan Roma Cermen İmparatoru ile kilise arasındaki çatışmada Xl. yüzyıldan itibaren kilisenin, daha doğrusu Papanın üstünlük sağladığını görüyoruz. Kilisenin üstünlük kazanmasının en ilginç örneği, Papa'ya karşı mücadeleyi kaybeden İmparator lv. Henri nin 1077 yılındapapa ya günahlarını affettirmek için Kanassa Şatosu na gitmesi ve Papa nın imparatoru aç ve çıplak ayak, karların üstünde üç gün bekletmesidir. Papa nın gücü, yenilenen merkezi kilise örgütünün yanı sıra imparatoru afaroz ederek (dinden çıkararak), uyrukların ona itaat etmemelerini ilan edebilmesinden gelmekteydi. Kilisenin dünyevi üstünlüğü, milli devletin kurulmasıyla ortadan kalkmış, yerini manevi etkiye bırakmıştır. Egemenliğin kaynağına ilişkin düşünceler hatırlanırsa, laiklik ilkesinin düşünsel gelişimi de izlenebilir. Batıda, kilise ve feodalitenin yanında gelişen burjuvazi, kendi siyasal anlayışını da geliştir- ANADOLU ÜNİ VERSİ TESİ

CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ 97 miş, Aydınlanma Çağı düşünürlerinin de katkısıyla, dinin devlet yönetimindeki etkisi ortadan kaldırılmıştır. Bu kısa açıklamadan da anlaşılacağı gibi, laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamını kazanmıştır. Devletin temel niteliği ve hukuki bir kavram olarak laiklik, egemenliğin millete ait olmasını, hukuk düzeninin dini kurallardan ayrılmasını ifade eder. İslam dünyası bu gelişmenin dışında kalmıştır. Çünkü, İslamiyet sadece dini inanç sistemi olmayıp, devlet yönetimine ilişkin kurallar da içermektedir. Ayrıca İslam dini, aynı zamanda Devlet örgütlenmesi olarak geliştiğinden, İslam tarihinde Batıdakine benzer bir çatışma görülmemektedir. Ayrıca, İslamiyet, din adamları sınıfı oluşmasına imkan tanımamaktadır (Ancak belirtmek gerekir ki, İran da din adamları sınıfı gelişmiş, günümüzde devlet yönetiminde etkili olabilmişlerdir). İslamiyet sonrası Türk devletlerinde halife, Batıdaki papaya benzer bir otorite kuramadığı için önemli bir sorun çıkmamıştır. Yavuz Sultan Selim den sonra ise Osmanlı İmparatorları halife ünvanını da taşımışlar ve böylece dini ve dünyevi iktidar birleşmiştir. Tanzimat devrinde bazı ilişkileri din dışında düzenlemek yolu tutuldu. Fakat bunlar, devletin temel yapısı ile ilgisi olmayan, önemsiz sayılacak ilişkilerdi. 1876 Anayasası, Devletin teokratik (dine dayalı) yapısında değişiklik yapmamış; milli egemenlik ilkesini ilk olarak hayata geçiren 1909 değişikliklerinde de din ve devlet işlerinin ayrılması düşünülmemiştir. Kısacası Osmanlı İmparatorluğu yıkılışına kadar salt dinsel bir yapıya sahipti, bunu değiştirmek imkansızdı. Atatürk, yeni Türk Devletini kurduğu zaman, onun en modern esaslarla donatılmış olmasını istiyordu. Madem ki Osmanlı Devleti dinsel bir yapıya sahipti, yeni Devletin bu yapıdan sıyrılması şarttı. Aksi halde, Türk Devleti, Osmanlı Devleti'nin bir devamı olmaktan öteye geçemezdi. Dinsel esaslar Devletin görevlerinin çerçevesi olursa, devrim yapmak da gereksizdi. Devrimin asıl amacı, gelişmeyi ve ilerlemeyi boğan kuralların yönetim ilkelerinden arıtılması olmalıydı. Zaten Misak-ı Milli sınırları içine çekilmiş yeni Devletimizin siyasal bakımdan da dinsel olması gereksizdi. Osmanlı İmparatorluğu zamanında, Türk'lerden başka Müslüman halkı tek ülkü etrafında toplamak için belki İslamcı devlet siyaseti elverişli sayılabilirdi. Fakat yeni toplumumuzun bireylerinin %95 i Türk'tür. Türk Ulusunu salt İslam esasları ile yönetmek gereksizdi. Aksi halde istenilen hedefe yaklaşmak imkansız olurdu. Atatürk, bu gerçeği, daha devrimlere başlamadan önce biliyordu. Ancak, halkın bilgisiz ve tutucu, gerici çevrelerin etkisi altında olması, Devrimin bu en önemli adımını gerçekleştirmede O nun dikkatli olmasını gerektiriyordu. Bu nedenle laiklik Türkiye de safha safha yerleşmiştir. Bütün zorluk şuradaydı:islam dininin devlet yönetimine ve hukuka ilişkin kurallarının artık modern bir toplumda yeri olmadığınına aydınları ve halkı inandırabilmek... Gerçekten, İslamiyetin yönetim ve hukuka ilişkin kuralları ilk zamanlar için çok ileri idi. Zamanla bu esaslar yenilenmemiş, bir yandan içtihat yolunun tıkanması ve öte yandan Ortaçağın bitmesi ile birlikte uygulama değerini yitirmişlerdi. Zamana uymayı en büyük ilke olarak tanımış İslamiye- AÇIKÖĞ RETİ M FAKÜLTESİ

98 CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ tin bu kurallarını modern esaslarla değiştirmenin dine aykırı yanı yoktu. Ancak sömürücü ve tutucu çevreler bu gerçeği yüzlerce yıl kabullenmemişlerdi. Sorun buradan çıkıyordu. Halk, Tanrı ile başbaşa bırakılmalı idi. Din adamları ve dinsel kurumlar Devlet yönetiminden ellerini çekmeliydiler. Vatandaş ibadetini dilediği gibi yapmalıydı. Devlet buna karışamazdı. Ama Türk toplumunu ilerlemekten alıkoyan bütün gerici kurallar da yok edilmeliydi. Hedef buydu. Atatürk ün laiklik devrimi, 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi nin açılmasıyla başlayan bir süreç içinde gerçekleşmiştir. Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu belirtilerek, devlet yönetiminin din kurallarından ayrılmasının ilk adımları atılmıştır. 1-2 Kasım 1922 de dini iktidarı bünyesinde bulunduran Osmanlı Hanedanı'nın saltanatına son verilerek dini güç ile siyasal güç biribirinden ayrılmıştır. 3 Mart 1924 yılında Halifelik kaldırılmıştır. Halifeliğin kaldırıldığı gün çıkarılan bir kanunla din işlerini düzenleyen, devletin işlemlerinin dine uygunluğunu denetleyen Şeriye Vekilliği (Bakanlığı) ve vakıfları denetleyen Evkaf Vekilliği (Vakıflar Bakanlığı) kaldırılmıştır. Bu kurumların yerini Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü almıştır. Aynı gün çıkarılan bir diğer kanunla (Tevhid-i Tedrisat Kanunu), öğretim kurumları birleştirilerek, dinsel eğitim devletin denetimi altına alınmıştır. 30 Kasım 1925 tarihinde tekke ve zaviyelerin kapatılması da önemli bir adımdır. Böylelikle tarikatların etkisi kaldırılmak istenmiştir. İslam dininin yüzlerce yıl yozlaşması nedeniyle, evliyalık adlı bir kurum oluşmuştu. Gerçek İslam dini, böyle kişiler tanımaz. Bu evliyalara, hayat zorluğundan bunalan halk, birtakım tanrısal güçler yakıştırmıştı. Böylece Türkiye de yüzbinlerce mezar ve türbe, bir çeşit tapınak haline getirilmişti. İnsan aklının alamayacağı bu işi aynı kanun düzeltti. 10 Nisan 1928 yılında yapılan bir değişiklikle devletin dini olmayacağı gerekçesiyle Anayasadaki, Devletin dini İslamdır, ifadesi ve TBMM dini hükümleri yerine getirir, cümlesi çıkartılmış; 1937 yılında laiklik, Devletin temel niteliklerinden biri olarak Anayasaya geçirilmiştir. Batı demokrasilerinde laiklik, din ve devlet işlerinin birbirlerinden ayrılması, devletin din esaslarına dayanmaması şeklinde anlaşılır ve dini hizmetler dini topluluklar (cemaatler) tarafından yürütülür, insanların dini inanç ve ibadet özgürlüğü vardır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da Devletin dini esaslara dayanmaması anlayışını kabul eder. Anayasanın 24. maddesinde Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzeninin kısmen de olsa, din kurallarına dayandırılamayacağı açıkça belirtilmektedir. Ayrıca herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Daha önce sözü edilen temel hakların kötüye kullanılamaması düzenlemesi çerçevesinde, yani Anayasanın 14. maddesinde sözü edilen Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamama yasağına aykırı olmamak koşuluyla ibadet, dini ayin ve törenler ANADOLU ÜNİ VERSİ TESİ

CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ 99 serbesttir. Kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. Bu noktadan sonra Türkiye Cumhuriyeti nin laiklik anlayışının değişik özellikler gösterdiğini görüyoruz. Anayasanın 24. maddesi, din ve ahlak eğitiminin Devletin denetim ve gözetimi altında yapılacağı kuralını içerir. Daha da önemlisi, din kültürü ve ahlak öğretimi ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer almaktadır. Zorunlu din öğretiminin yanı sıra Anayasanın 136. maddesinde Diyanet İşleri Başkanlığı yer almaktadır. 633 sayılı yasaya göre, İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli olan bir birimin Devlet içinde bulunması, dini hizmetlerin Devlet tarafından yürütülmesi Batılı laiklik anlayışından ayrılmaktadır. Anayasa Mahkemesi bir kararında, laiklik ilkesinin din ve devlet ilişkilerini düzenleyen bir ilke olması nedeniyle, her ülkenin içinde bulunduğu ve her dinin bünyesinin oluşturduğu koşullara göre laiklik anlayışının farklılık gösterebileceğini belirtmektedir. Örneğin, ülkemizde Diyanet İşleri Başkanlığının varlığı, dinsel hizmetlerin cemaatlere verilmesi halinde, bu cemaatlerin büyük bir güç haline gelerek devlet ile çatışmalarının kaçınılmaz olacağı ve böylece dinin kişilerin iç dünyalarından, vicdanlarından dışa taşarak yeniden toplumsal işlevine kavuşabileceği ile açıklanmaktadır. Ayrıca İslam dininin devlet yönetimine ilişkin kurallar içeren bir ideolojik boyutunun olması, Devletin bu dini kontrol altında tutmasının bir diğer gerekçesidir. Anayasa Mahkemesi, Anayasanın laiklik anlayışını şu şekilde açıklamaktadır: Hukuki yönden, klasik anlamda laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamına gelmektedir. Ayrılık, dinin devlet işlerine devletin de din işlerine karışmaması biçimindedir. Anayasada kabul edilmiş olan laiklik ilkesinin esasları ise şunlardır: Dinin devlet işlerinde egemen ve etkili olmaması, Aralarıda ayırım gözetilmeksizin bütün dinlerin anayasal güvence altına alınması, Dinin, bireyin manevi hayatına ilişkin olan inanç bölümünde sınırsız hürriyet tanınması, Dinin bireyin manevi yaşamını aşarak toplumsal hayatı etkileyen eylem ve davranışlara ilişkin bölümlerinde, kamu düzenini, güvenliğini ve yararını korumak amacıyla sınırlamalar yapılması ve dinin kötüye kullanılmasının, sömürülmesinin yasaklanması, Devlete, kamu düzeninin ve haklarının koruyucusu sıfatıyla, dini hak ve hürriyetler üzerinde denetim yetkisi tanınması. AÇIKÖĞ RETİ M FAKÜLTESİ

100 CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ Anayasa Mahkemesi ne göre, laiklik, din-devlet işleri ayrılığı biçiminde daraltılamaz, laik düzende din devlet kuruluşlarına ve yönetimine egemen olamaz. Devlete egemen ve etkin güç, dinsel kurallar ve gerekler değil, akıl ve bilimdir. Din, kendi alanında, vicdanlardaki yerinde Tanrı-insan arasındaki inanış olgusudur. Kişinin iç inanç dünyasının düzenleyicisi olan dinin, devlet işlerinde söz sahibi ve çağdaş değerlerle hukukun yerine geçerek yasal düzenlemelerin kaynağı olması düşünülemez. Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik anlayışının Batı demokrasilerinden farklı olmasının gerekçelerini açıklayınız. 7. Sosyal Devlet Sosyal devlet, hukuk devletinin ileri aşamasıdır. Ancak, Anayasanın 2. maddesindeki sıralama izlendiği için, önce sosyal devlet kavramı incelenecektir. Çok kısa tanımıyla sosyal devlet, toplumdaki güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği, yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlettir. Sosyal devletin, hukuk devletinin ileri aşaması olması şu anlama gelmektedir: Hukuk devleti, bireylerin özgürlüğünü amaç edinen bir devlet sistemi olarak kabul edilir. Sosyal devlet ise, ekonomik, sosyal fiziksel yönden güçsüz oldukları için hak ve hürriyetleri kullanamayacak durumda olanların, özgürlüklerden yararlanmalarını, insan onuruna yakışır düzeyde yaşamalarını sağlamaktadır. Anayasanın Başlangıcında açıklanan, doğuştan onurlu bir hayat sürdürme, maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisinin kullanılmasına Devlet, sosyal adalet gereklerince imkan sağlamakla yükümlüdür. Sosyal devlet, Batı Demokrasisinin özgürlükçülüğüne eşitlikçiliği katma çabalarıyla gelişmiştir. Ondokuzuncu yüzyılın bireyci ve liberal anlayışı, insanı soyut bir varlık, felsefi bir kurgu konusu olarak ele alıyordu. İnsanın toplum içinde karşılaştığı çeşitli durumların yarattığı gereksinim ve zorlukları dikkate almayan bu anlayışa göre devlet, kişilere tanınan yapmak ya da yapmamak hakkına saygı duyacak, onu çiğnemeyecek, sadece denetlemekle yetinecektir. Böyle olunca hukuk devleti ilkesinin asli amacı, egemenlik veya egemenliği kullananlara karşı klasik kişi hak ve özgürlüklerini korumak, egemenliği sınırlamak olarak belirmiştir. Hukuk devleti, bireylerin özgürlüğünü amaç edinirken, sosyal devlet, insanların ve toplumun refahını, sosyal adaleti, sosyal güvenliği amaçlamaktadır. Sosyal devlet ilkesi, sosyal adaletin, toplumsal dengenin sağlanması için devletin müdahalesini gerektirir. Ancak şunu unutmamak gerekir, sosyal devlet ve hukuk devleti ilkelerini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Sosyal devlet aynı zamanda hukuk devleti olmalıdır. Günümüzde, sosyal güvenlik ve sosyal adalet olmaksızın kişiliğin korunmasından ve özgürlüğünden söz edilemez. Bu nedenledir ki Anayasa, devletin sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirtmektedir. Anayasa Mahkemesi de bu düşünüşle sosyal devleti hukuk devletiyle birlikte ele almaktadır: Sosyal devlet tanımlamasının, Anayasanın başlangıç kısmının seki- ANADOLU ÜNİ VERSİ TESİ

CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ 101 zinci paragrafında açıklanan, doğuştan sahip olunan onurlu bir hayat sürdürme, maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisinin kullanılmasının, devletin sosyal adalet gereklerince olanak sağlama yükümlülüğünü anlattığı anımsanırsa, sosyal devletin hukuk devletinin ileri bir aşaması olduğu anlaşılır. Anayasa, sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler konusunda devleti öncelikle görevlendirmiştir. Sosyal devletin daha önce yapılan kısa tanımı, hukuk devleti tanımıyla birlikte ele alınınca sosyal hukuk devletinin gerekleri açıklanmış olur. Toplumsal gereklere ve toplum yararına öncelik veren, güçsüzü güçlüye karşı koruyarak toplumsal dayanışmayı üstün düzeyde gerçekleştirip dengeyi kuran devletin, hukuk içinde kalarak ve hukuka özenle uyarak yasal düzenlemeler yapması, barış ve mutluluğu sağlaması özlenen en çağdaş görünümdür. Sosyal devletin tanımına baktığımızda, sosyal devletin şu özellikleri taşıması gerektiğini görüyoruz: 7.1. Güçsüzleri, Güçlülere Karşı Korumak Sosyal devlet anlayışını doğuran temel gelişmelerden birisi sanayi toplumuyla birlikte, ekonomik dengesizliklerin, çalışan-işveren çatışmalarının toplumsal barışı bozmasıdır. Ekonomik bakımdan güçsüz olanları korumak, sosyal devletin başta gelen görevlerinden biri olmuştur. Sosyal devlet, emek-sermaye ilişkilerini dengeli olarak düzenler, özel girişimin de güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlar. Ayrıca çalışanların insanca yaşaması için sosyal, ekonomik ve mali önlemler almakla yükümlüdür. Anayasa, özel girişim özgürlüğünü tanımış (m. 48); çalışanların hayat seviyesini yükseltmeyi, çalışanları korumayı, işsizliği önlemeyi, çalışma barışının sağlanmasını devletin görevleri arasında saymıştır (m. 49). Ayrıca Anayasanın 50. maddesine göre, kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar, çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar. 50. madde, çalışanların dinlenme hakkına sahip olduklarını da belirtmektedir. İşçilerin sendika ve grev hakları, ekonomik güçsüzüğü dengeleyici mekanizmalardır. Bu arada devlet memurları ve diğer kamu görevlilerinin, devlet gücü karşısında korunmalarının da sosyal devlet ilkesinin gereği olduğunu unutmamak gerekir. Güçsüzlük sadece ekonomik güçsüzlük olarak anlaşılmamalıdır. Yaşlıların, gençlerin, çocukların, özürlülerin, öğrencilerin ve kadınların korunması, sosyal devletin görevlerindendir. Anayasa, ailenin huzur ve refahının sağlanması, ananın ve çocuğun korunması için gerekli önlemlerin alınmasını öngörmektedir (m. 41). Devlet maddi imkanlardan yoksun öğrencileri, özürleri nedeniyle özel eğitime ihtiyacı olanları eğitmekle yükümlüdür (m. 42). Ayrıca gençleri, yaşlıları, özürlüleri, korunmaya muhtaç çocukları korumak, şehitlerin dul ve yetimlerini, malül ve gazileri insanca yaşatmak devletin görevidir (m. 61). Anayasa, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu hüküm altına almıştır (M. 60). Bu hak, Devlete, insanların yaşlılık, sakatlık, hastalık gibi durumlarda güvende olmalarını sağlama yükümlülüğü- AÇIKÖĞ RETİ M FAKÜLTESİ

102 CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ nü getirmektedir. Tüketicilerin korunması da sosyal devlet ilkesinin bir diğer gereğidir. Anayasa, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın planlanmasını (m. 166); para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının düzenli işlemesini sağlamayı, tekelleşmeyi önlemeyi (m. 167); tüketicilerin, esnaf ve sanatkarların korunmasını (m. 172), kooperatifçiliğin gelişmesini sağlamayı (m. 171) devletin görevi olarak düzenlemiştir. 7.2. Sosyal Adaleti ve Toplumsal Dengeyi Sağlamak Yukarıda bahsedilen, güçsüzü korumak görevine bağlı olarak sosyal adalet ve toplumsal denge, bir başka söyleyişle gerçek eşitlik sağlanacaktır. 7.3. Özgürlüklerin Gerçekleşmesi İçin Maddi Olanak Sağlamak Bireylere özgürlüklerin tanınması, özgürlüklerin kullanılması için her zaman yeterli olmamaktadır. Örneğin eğitim öğrenim hakkını kullanabilmek, ekonomik güç gerektirir. Sosyal devlet, kişi hak ve hürriyetlerinin kullanılması için gereken maddi ve manevi koşulları sağlamalıdır. Anayasanın 5. maddesine göre, devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan, siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmalıdır. 7.4. Hukuka Uygun Davranmak Sosyal devletin var olabileceği ve gelişeceği ortam hukuk devletidir. Toplumsal denge kurulurken, hukuk sınırları içinde kalınmalı, hukuka özenle uyulmalıdır. Günümüzde, gelişmiş ülkelerdeki akımın etkisiyle, ülkemizde sosyal devlet ilkesinin gerekliliği tartışılmaya başlanmıştır. Ekonomik liberalizm, devletin küçülmesi düşünceleri, kamu hizmeti anlayışını değiştirmiş, kamu hizmetlerinin bedelsizliği esasını ortadan kaldırmıştır. Bu gelişme, herşeyden önce Anayasaya aykırıdır. Anayasada Türkiye Cumhuriyeti nin sosyal bir hukuk devleti olduğu açıkça yazılı olduğu sürece, sosyal devlet ilkesine aykırı kamusal işlem ve eylemde bulunulamaz. Ayrıca, gelişmiş ülkelerin sosyal güvenlik sistemini ve yaşam standardını yakalayamamış olduğumuz unutulmamalıdır. Örneğin, İngiltere de sağlık hizmetleri ücretsizdir. İşsiz bir insana ödenen işsizlik sigortası, ülkemizde bir çok çalışandan daha iyi bir yaşam sürmeye yetmektedir. Fransa, kendi yurttaşı olmayanlara dahi kira yardımı yapmaktadır. Avrupa daki sosyal devlet standardının çok uzağında olan Türkiye de, Avrupa da ileri sürülen gerekçelerle, sosyal devlet ilkesini tartışmak anlamsızdır. ANADOLU ÜNİ VERSİ TESİ

CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ 103 Sosyal devlet ilkesinin gerekliliğine ilişkin tartışmaları, Türk toplumunun ekonomik ve sosyal yapısı açısından değerlendiriniz. 8. Hukuk Devleti Hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kuralları ile kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde kanun koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlettir. Hukuk devleti kavramı, polis devletinin karşıtı olarak ortaya atılmıştır. Polis devletinde uygulanan hukuk kuralları vardır, ancak, devlet ya da iktidarı elinde bulunduranlar, bu kurallarla bağlı değillerdir. Polis devletinin hukuk kurallarıyla bağlı olmaması, hukuka uyma zorunluluğunun olmaması, kişiler ve toplum üzerinde keyfi işlemler, eylemler yapılmasına yol açmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ve diğer ülkelerdeki mutlak hükümdarlık yönetimleri, polis devleti örneğidirler. Polis devleti öncesinde ise mülk devlet anlayışı hakimdi. Mülk devlet anlayışına göre devlet, toprağı ve üzerinde yaşayanlarıyla egemenliğin sahibinin malı sayılıyordu. Polis devleti aşamasında, egemenliğin kaynağı, mülkiyet hakkına değil; hükümdarın temsil ettiği ya da hükümdarı görevlendirdiğine inanılan ilahi güce dayanmaktadır. Polis devleti düzeninin en büyük özelliği yönetimin tanrısal ve kendi koyduğu kurallar dışında hiç bir hukukla bağlı olmamasıdır. Yönetimin eylem ve işlemlerinin yargısal denetimi sözkonusu değildir. Dördüncü Murat ın kadehi eline aldığında içki yasağını kaldırdığını, içtikten sonra bırakırken de yasağı yeniden koyduğunu söylemesi, diğerleri için kesin ve uyulması zorunlu olan bu buyrukların, egemen tarafından her istenildiği an ve dilediğince değiştirilebileceğinin kanıtıdır... Şeriat adına karar ve gerektiğinde icazet vermek yetkisiyle donatılan şeyhülislamlarlar bile padişah tarafından atandığı için, hükümdar üzerindeki denetim de yine salt kendi vicdanına bağlı oluyordu. Kişilerin hukuk güvenliğinin sağlanması ancak, hukuk devleti aşamasına geçilmesiyle mümkün olabilmiştir. Çünkü hukuk devleti, var olan hukuk düzenine uygun davranmak zorundadır. Bireyler, hangi davranışların hangi hukuki sonuçları doğuracağını önceden bilirler, devletin uyacağı kurallar önceden belli olduğu ve yargısal denetim bulunduğu için, keyfi davranışlara karşı korunabilirler. Hukuk devletinin gerekleri şu şekilde özetlenebilir: AÇIKÖĞ RETİ M FAKÜLTESİ

104 CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ 8.1. Temel Hakların Güvence Altına Alınması Temel hak ve hürriyetlerin sadece belirtilmesi yeterli olmamaktadır. Bu hakların güvence altına alınması da gerekmektedir. Temel hak ve hürriyetlerin Anayasada yer alması, yasama organının bu haklar üzerinde takdir yetkisi kullanmasını, parlamento çoğunluğunun kişi hak ve hürriyetlerini istediği gibi sınırlamasını veya ortadan kaldırmasını önler. 8.2. Hukukun Üstünlüğünün Kabul Edilmesi Anayasanın 11. maddesine göre Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. Çağımızda parlamentolar, hükümdara karşı bireylerin haklarını koruyan kurumlar değillerdir. Aksine artık parlamentolarda, özellikle çoğunluğa karşı, azınlıkta kalanların korunması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Siyasal iktidarın hukuk sınırları dışına çıkarak temel hak ve hürriyetleri sınırlamaması için Anayasaya uygun davranma mecburiyeti getirilmiştir. Hukukun üstünlüğü ilkesi, yönetimin de hukuka bağlı olmasını gerektirir. Yönetim tüm eylem ve işlemlerini hukuk kuralları doğrultusunda yapmakla yükümlüdür. Hukuk kurallarının yetkili kılmadığı alanlarda yönetimin işlem yapması mümkün değildir. 8.3. Devlet Kaynaklı Tüm İşlem ve Eylemlerin Yargı Denetimine Tabi Olması Temel hak ve hürriyetlerin etkin korunması, hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşama geçirilebilmesi, devletin tüm işlem ve eylemlerinin yargı denetimine tabi olmasıyla mümkün olacaktır. Hukuk kurallarına aykırılığın yaptırımı olmadığı takdirde hukuk devleti ilkesinin anlam ifade etmeyeceği açıktır. Bu nedenle Anayasaya aykırı yasama işlemleri, Anayasa Mahkemesi tarafından, hukuka aykırı idari işlemler ise idare (ve bazen adliye) mahkemeleri tarafından denetlenir, hukuka aykırı işlemler iptal edilir. Anayasamızın çeşitli maddelerinde yargısal denetimi önleyen hükümler mevcuttur. Bu kurallar, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Ne varki, bu maddelerin Anayasadan çıkarılması yolunda herhangi bir değişikliğe gidilmemektedir. 8.4. Yargı Bağımsızlığı Yargısal denetimin sağlıklı yapılabilmesi için yargı organlarının ve yargıçların her türlü baskıdan uzak görev yapmaları gerekmektedir. Yargı bağımsızlığı ve yargıç ANADOLU ÜNİ VERSİ TESİ

CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ 105 güvencesine ilişkin Anayasal düzenlemeler, yargı kuvvetini incelerken görülecektir. 8.5. Devletin Mali Sorumluluğunun Kabul Edilmesi Hukuk devleti ilkesi, devletin bireylere verdiği zararlardan, kusursuz dahi olsa, sorumlu olmasını gerektirir. Yönetimin verdiği zararlardan sorumluluğu, Anayasanın 125. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Ayrıca Anayasanın 40. maddesine göre kişinin resmi görevlilerin haksız işlemleri sonucu uğradığı zararlar devletçe tazmin edilir. Haksız yere tutuklanan, gözaltına alınan ve mahkum olanların zararlarının ödenmesi için de yasa mevcuttur. Son olarak şu hususun da belirtilmesi gerekiyor: Anayasa, hukuk devletini demokratik, laik ve sosyal nitelikleriyle bir bütün olarak düzenlemiştir. Gerçekten de bireyin kendini hukuki güven içinde hissetmesi, iktidarın yetkilerinin belirli olması, kişi hak ve özgürlüklerinin teminat altına alınması, çağdaş demokratik toplumların temel özelliğidir. Bireylerin temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarını sağlayacak şartların oluşturulmasının, maddi ve manevi varlığının geliştirilmesinin sosyal devletin görevi olduğunu görmüştük. Hukuk devleti, bireylerin din ve vicdan hürriyetini tanıdığı, hukuk düzenini akla dayalı olarak kurduğu için laiktir. Anayasanın 5. maddesine bakıldığında, Cumhuriyetin temel niteliklerinin ayrılmaz bir bütün olarak belirlendiğini görmekteyiz. Maddede devletin temel amaç ve görevleri şu şekilde düzenlenmiştir: Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak. Hukuk devletinin gereklerinin yerine getirilmemesinin toplumsal yapıyı ne şekilde etkileyeceğini belirlemeye çalışınız. Özet Anayasanın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğe bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. AÇIKÖĞ RETİ M FAKÜLTESİ

106 CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ İnsan haklarına saygılı olma, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının onurlu bir yaşam sürmeleri, insan oldukları için doğuştan sahip oldukları haklardan ve özgürlüklerden harhangi bir engelle karşılaşmaksızın yararlanmaları idealini ifade etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milliyetçilik anlayışı ise şu şekilde ifade edilebilir: Irk esasına dayanmayan; başka ülkelerin topraklarına göz dikmeyen, ancak devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliğinden ödün vermeyen; bütün bireylerin kederde, kıvançta ve tasada bir oldukları, milli dayanışma ve adalet anlayışı içerisinde yaşayan bir toplumu amaçlayan milliyetçilik. Anayasanın Başlagıç kısmında Cumhuriyetin temel ilkeleri olarak yer alan kavramlardan ikisi kuvvetler ayrılığı ve Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlılıktır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi, devletin temel yetkilerdinden olan yasama, yürütme ve yargının ayrı organlar tarafından kullanılmasını ifade etmektedir. Ancak bu ilke devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmemektedir. Anayasa, Atatürk İlke İnkılaplarına bağlılığı Devletin temel nitelikleri arasında saydığına göre, bu ilkelere aykırı davranışlar, Anayasaya ve hukuka aykırı olacaktır. Korunması gereken inkılap kanunları Anayasa'nın 174. maddesinde sayılmıştır. Atatürk İlkeleri ise Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, Laiklik, Devletçilik ve Devrimciliktir. Anayasanın 2. maddesinde Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan demokratik devlet, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp, güvence altına alınmasını amaçlamaktadır. Anayasanın 2. maddesinde devletin laik niteliği de vurgulanmaktadır. Çağdaş demokrasi anlayışının en önemli unsurlarından olan laiklik ilkesi, geçirdiği düşünsel gelişim sonucunda din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamını kazanmıştır. Hukuki bir kavram olarak laiklik hukuk düzeninin dini kurallardan ayrılmasını ifade etmektedir. 1982 Anayasasının 24. maddesinde yer alan laiklik ilkesinin bazı noktalarda, Batı demokrasilerinde kabul edilen laiklik anlayışından farklı özellikler taşıdığı görülmektedir. Anayasa Mahkemesi bir kararında, her ülkenin içinde bulunduğu ve her dinin bünyesinin oluşturduğu koşullara göre laiklik anlayışının farklılık gösterebileceğini belirtmektedir. Hukuk devletinin ileri aşaması olan sosyal devlet, toplumdaki güçsüzleri güçlülere karşı koruyarak gerçek eşitliği, yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlettir. Sosyal devlet, Batı Demokrasisinin özgürlükçülüğüne, eşitlikçiliği katmak amacıyla geliştirilmiştir. Günümüzde sosyal adalet ve sosyal güvenlik olmaksızın kişinin korunmasından ve özgürlüğünden söz edilemediğinden; sosyal devlet ilkesi, sosyal adaletin ve toplumsal dengenin sağlanabilmesi için devletin müdahalesini gerektirmektedir. Cumhuriyetin temel niteliklerinden bir diğeri olan hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her ANADOLU ÜNİ VERSİ TESİ

CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ 107 alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yasaların üstünde kanun koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlettir. Hukuk devleti kavramı, polis devletinin karşıtı olarak ortaya atılmıştır. Polis devletinde uygulanan hukuk kuralları vardır, ancak devlet ya da iktidarı ellerinde bulunduranlar, bu kurallarla bağlı değillerdir. Değerlendirme Soruları 1. Aşağıdakilerden hangisi Atatürk ilkelerinden birisi değildir? A. Cumhuriyetçilik B. Halkçılık C. Milliyetçilik D. Laiklik E. Özelleştirme 2. Aşağıdakilerden hangisi sosyal devletin özelliklerinden birisi değildir? A. Güçsüzleri güçlülere karşı korumak B. Ekonomik liberalizm C. Sosyal adaleti sağlamak D. Hukuka uygun davranmak E. Toplumsal dengeyi sağlamak 3. Kişilerin hukuk güvenliğinin sağlanması hangi devlet anlayışı ile gerçekleşmiştir? A. Mülk devlet B. Polis devleti C. Hukuk devleti D. Laik devlet E. Teokratik devlet 4. Aşağıdakilerden hangisi hukuk devletinin gereklerinden birisi değildir? A. Hukukun üstünlüğü ilkesi B. Yargı bağımsızlığı ilkesi C. İdarenin tüm işlemlerinin yargı denetimine tabi olması D. Temel hakların güvence altına alınması E. Devletin mali sorumluluktan muaf olması AÇIKÖĞ RETİ M FAKÜLTESİ

108 CUMHURİ YETİ N TEMEL Nİ TELİ KLERİ 5. Devletin temel yetkilerinden olan yasama, yürütme ve yargının ayrı organlar tarafından kullanılması esasına ne ad verilir? A. Kuvvetler Birliği İlkesi B. Kuvvetler Ayrılığı İlkesi C. Laiklik ilkesi D. Devletçilik ilkesi E. Halkçılık ilkesi ANADOLU ÜNİ VERSİ TESİ