ODTÜ Mezunlarý Derneði Yayýnýdýr. kasým 2008. odtülüler bülteni



Benzer belgeler
ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU.

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

ÇALIùMA HAYATINA øløùkøn ANAYASA DEöøùøKLøKLERø "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasýnýn Bazý Maddelerinin Deðiþtirilmesi Hakkýnda Kanun" Av.

MALÝYE DERGÝSÝ ULAKBÝM ISSN

T.C YARGITAY 9. HUKUK DAÝRESÝ Esas No : 2005 / Karar No : 2006 / 3456 Tarihi : KARAR ÖZETÝ : ALT ÝÞVEREN - ÇALIÞTIRACAK ÝÞÇÝ SAYISI

ÝÞÇÝ SAÐLIÐI VE ÝÞ GÜVENLÝÐÝ PROJESÝ

Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

Dövize Endeksli Kredilerde KKDF


KAMU MALÝYESÝ. Konsolide bütçenin uygulama sonuçlarýna iliþkin bilgiler aþaðýdaki bölümlerde yer almýþtýr. KONSOLÝDE BÜTÇE ÝLE ÝLGÝLÝ ORANLAR (Yüzde)

MALÝYE DERGÝSÝ ÝÇÝNDEKÝLER MALÝYE DERGÝSÝ. Ocak - Haziran 2008 Sayý 154

07 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA 2010 İLK ÇEYREK BÜYÜME ORANI SAYI 10

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

ÝNSAN KAYNAKLARI VE EÐÝTÝM DAÝRE BAÞKANLIÐI

KAMU MALÝYESÝ. Konsolide bütçenin uygulama sonuçlarýna iliþkin bilgiler aþaðýdaki bölümlerde yer almýþtýr.

ünite1 Sosyal Bilgiler


GRUP TOPLU ÝÞ SÖZLEÞMESÝ GÖRÜÞMELERÝNDE UYUÞMAZLIK


Yükseköðretimin Finansmaný ve Finansman Yöntemlerinin Algýlanan Adalet Düzeyi: Sakarya Üniversitesi Paydaþ Görüþleri..64 Doç.Dr.

SENDÝKAMIZDAN HABERLER

7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

MALÝYE DERGÝSÝ ISSN Ocak - Haziran 2009, Sayý 156


Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

Faaliyet Raporu. Banvit Bandýrma Vitaminli Yem San. A.Þ. 01 Ocak - 30 Eylül 2010 Dönemi

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar


BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi Açýldý TOHAV'ýn mülteci ve sýðýnmacýlara yönelik devam ettirdiði çalýþmalar kapsamýnda açtýðý SURUÇ MÜLTECÝ DANIÞM

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

BÝMY 16 - TBD Kamu-BÝB XI Bütünleþik Etkinliði

Ovacýk Altýn Madeni'ne dava öncesi yargýsýz infaz!

Neden sendikalý olmalýyýz?

1. Nüfusun Yaþ Gruplarýna Daðýlýmý

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

1. ÝTHÝB TEKNÝK TEKSTÝL PROJE YARIÞMASI

TÜRKÝYE BÜYÜK MÝLLET MECLÝSÝNÝN DIÞ ÝLÝÞKÝLERÝNÝN DÜZENLENMESÝ HAKKINDA KANUN


Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler 1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

Gelir Vergisi Kesintisi


Programýmýz, Deneyimimiz, Çaðdaþ Demokrat Ekibimiz ve Çaða Uygun Vizyonumuz ile Yeniden

ÝÞVEREN SENDÝKACILIÐI BAÐLAMINDA KAMU ÝÞVEREN SENDÝKACILIÐI Þerefettin GÜLER*

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

www. adana.smmmo.org.tr

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

14 Mart kitlesel grevi ve sendikalar

O baþý baðlý milletvekili Merve Kavakçý veo refahlý iki meczup milletvekili þimdi nerededirler?

OKUL ÖNCESÝ EÐÝTÝM KURUMLARI YÖNETMELÝÐÝNDE DEÐÝÞÝKLÝK YAPILMASINA D YÖNETMELÝK Çarþamba, 10 Eylül 2008

Simge Özer Pýnarbaþý

Kýsa Çalýþma ve Kýsa Çalýþma Ödeneði

DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

Kanguru Matematik Türkiye 2017


Ücretlerin Bankalardan Ödenmesi Zorunlu Hale Getirilmiþtir


YARGI KARARLARI IÞIÐINDA TOPLU ÝÞ SÖZLEÞMESÝNDEN YARARLANMA Þerefettin GÜLER*

FÝYATLAR A. FÝYATLARDAKÝ GENEL GÖRÜNÜM

01 Kasým 2018

Güvenliðe Açýlan Sosyal Pencere Projesi ODAK TOPLANTISI SONUÇ RAPORU

KOBÝ'lere AB kapýsý. Export2Europe KOBÝ'lere yönelik eðitim, danýþmanlýk ve uluslararasý iþ geliþtirme projesi


Mantýk Kümeler I. MANTIK. rnek rnek rnek rnek rnek... 5 A. TANIM B. ÖNERME. 9. Sýnýf / Sayý.. 01

BÝRÝNCÝ BASAMAK SAÐLIK HÝZMETLERÝ: Sorun mu? Çözüm mü?

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7

DÜZENLEME KURULU YÜRÜTME KURULU. Sezai ONARAL Sami KAZICI Ünal AYDIN Tayfun BEÞE Nevzat BARAK Yaþar BASKIN Hasan AKTAÞ Abdi ÇALIÞIR


Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz... nisan 2005/sayý 83

Kanguru Matematik Türkiye 2017

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar

BASIN AÇIKLAMALARI TMMOB EMO ADANA ÞUBESÝ 12. DÖNEM ÇALIÞMA RAPORU BASIN AÇIKLAMALARI

Banvit Bandýrma Vitaminli Yem San. A.Þ. 01 Ocak - 30 Eylül 2008 Dönemi. Faaliyet Raporu


SENDÝKAMIZDAN HABERLER


Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi


Yat, Kotra Ve Her Türlü Motorlu Özel Tekneler Ýçin Geçerli Olan KDV Ve ÖTV Ora

m3/saat AISI


Kanguru Matematik Türkiye 2017

SSK Affý. Ýstanbul, 21 Temmuz 2008 Sirküler Numarasý : Elit /75. Sirküler

Vergi Usul Kanunu Ceza Hadleri

Laboratuvar Akreditasyon Baþkanlýðý Týbbi Laboratuvarlar

ݺletmelerin Rekabet Gücünün Artýrýlmasý. Dýºa Açýlmalarýna Mali Destek Programý

Transkript:

ODTÜ Mezunlarý Derneði Yayýnýdýr 179 kasým 2008 odtülüler bülteni

ÝÇÝNDEKÝLER ODTÜLÜLER BÜLTENÝ ODTÜ Mezunlarý Derneði aylýk yayýn organýdýr. Dernek üyelerine ücretsiz gönderilir. Kasým 2008 Dernek Adýna Sahibi ve Yazý Ýþleri Müdürü Himmet ÞAHÝN (EDS'83) Yayýn Kurulu Tülay ÜNLÜEVCEK (PSY'83) Nermin FENMEN (CHE'80) Çiðdem Berdi GÖKHAN (ARCH'71) M. Nilgün EGEMEN (CHE'89) Þule ÞAHÝN (PSY'85) Melda TANRIKULU (CRP'06) Emrah DELÝKAN (CE'06) Sema ONURLU (METE'80) Hürol TAÞDELEN (EE'84) Kamil AKDOÐAN (ES'90) Günay BULUT (ADM'85) Ýlkiz KUCUR TAÞDELEN (SOC'83) Hilmi GÜVEN (EE'83) Yayýn ve Reklam Sorumlusu Eda ACARA (SOC 04) yayin@odtumd.org.tr Grafik, Tasarým ve Baský AJANS-TÜRK BASIN VE BASIM A.Þ. Ýstanbul Yolu 7. km. No: 24 Batýkent/Ankara Tel: 0312 278 08 24 Baský Tarihi: 30.10.2008 Ýmzalý yazýlardaki görüþ ve düþünceler yazarlarýna ait olup, ODTÜ Mezunlarý Derneði ni ve ODTÜ lüler Bülteni ni sorumlu kýlmaz. Yayýmlanan yazýlar ve fotoðraflar, Derneðin ve yazarlarýn izni olmadan kullanýlamaz. ODTÜ Mezunlarý Derneði Yönetim Kurulu Himmet ÞAHÝN (EDS'83), Baþkan Burçin BÜYÜKPAMUKÇU (BIO'88), Baþkan Yardýmcýsý Oðuz ÜLKER (EE'86), Baþkan Yardýmcýsý Nilgün EKERMEN (CHE'87), Yazman Nevres DABIL (CE'98), Sayman Taner ÖZDEMÝR (EE'88) Füsun GÖNÜL (ECON'87) Ödentileriniz Ýçin T. Ýþ Bankasý, ODTÜ Þubesi 4229/0528642 Garanti Bankasý, Maltepe Þubesi 6201160-6 Burs ve Yardýmlar Fonu T. Ýþ Bankasý, ODTÜ Þubesi 4229/0422059 (YTL) 4229/3282408 (EUR) 4229/3165117 (USD) Garanti Bankasý, Maltepe Þubesi 6299535-2 (YTL) Yönetim Yeri ODTÜ Mezunlarý Derneði 428. Sk. 100. Yýl, 06530, Ankara Tel: (312) 286 79 79 Faks: (312) 287 75 00 E-posta: odtumd@odtumd.org.tr www.odtumd.org.tr Kapak Konusu Sendikacýlýk 4 6 8 26 27 28 33 34 38 40 42 44 46 47 48 49 10 Kasým Cumhuriyet Þairlerinden Gazi Mustafa Kemal Atatürk Dün ve Bugün Devrim 40. Yýlýnda Yeniden Yazýldý Ayýn Dosyasý: Sendikacýlýk Cumhuriyet Öncesi Sendikal Örgütlenmeler:MÝRAS VE MÝLAD Dünya Sendikacýlýk Tarihinde Notlar Türkiye Sendikal Hareketi ile Ýlgili Bazý Görüþler DÝSK in Türkiye Sendikal Hareketindeki Yeri Üzerine Bir Deðerlendirme Kadýnlara Sendikalar, Sendikalara Kadýnlar 21. Yüzyýl Ýçin Yeni Sendikal Örgütlenme ve Mücadele Arayýþý Grev Gözcüsü Neden Olmasýn? Bir Öðrenci Sendikasý... Viþnelik te Bu Ay Etkinlik Ýzlencesi Dernekten Panel: Ýklim Deðiþikliði, Kyoto ve Karbon Ticareti 11. Rock Station Open Air Festivali Viþnelik'ten Geçti! Bir Bizans Sürprizi: SERGÝLLA Bergama da Müzik Keyfi Bir Gölgenin Peþinde 9000 Yýl Çatalhöyük Ýçimizden Biri Gururumuz Gizem Giriþmen Üyelerden Aydýnlanmaya Giden Yolda Yazý Devrimi Ustaya Selam Olsun Kavramlar Emek Mahzen Bir Keþfediþ Öyküsü: Gitmek... Hocam Ýnecek Var Halfeti, Rumkale, Zeugma Kültür-Sanat Beyaz Perde Renkli Rüyalar ODTÜ den Bir Köþe ODTÜ Atatürk Anýtý Anýlarla ODTÜ Enver Gökçe Kitaplar Arasýnda Þans Müziði: Þans, Müzik, Tesadüf ve Özgürlük... Anma Fazýl Hüsnü Daðlarca nýn Ardýndan 5 33 42 44 Yerel Süreli Yayýn 2 ISSN 1303-7390 O D T Ü L Ü L E R

BÝZDEN SÝZE Burs fonuna yapacaðýnýz ayda 10 YTL ve üzeri yardýmlar bir araya geldiðinde, kaynak yetersizliði yüzünden burs veremediðimiz birçok ODTÜ lü kardeþimizin yüzünü güldürecek... Dileriz, bu kampanyada bizi yalnýz býrakmazsýnýz! ONLARI UNUTMAYINIZ Burs ve Yardýmlar Fonu Türkiye Ýþ Bankasý ODTÜ Þubesi 0422059 (YTL) 3282408 (EUR) 3165117 (USD) Garanti Bankasý Maltepe Þubesi 6299535-2 (YTL) Sevgili Üyeler, Küresel kapitalist ekonomi, 2001-2002 yýllarýnda yaþanan krizden bugüne kadar belirli oranda sükunet dönemine geçti, bu süreç içinde hýzla büyüyen ekonomik ve politik geliþmeler, artan iç ve dýþ finans dengesizlikleri, ücretlerin ve istihdamýn sabit kalmasý,borçla finanse edilen tüketim eksenli süreç, ekonominin sürekli artan cari açýk vermesi, Çin'in küresel ekonomik istikrarýn korunmasýndaki rolü, dünyanýn doðal kaynaklarýnýn ve çevresi üzerindeki gittikçe artan baský, kontrolsüz petrol üretiminin maksimum noktalara ulaþmasý ABD'nin Orta Doðu'daki uygulamalarýndaki baþarýsýzlýðý neo-liberalizme ve ABD'ye karþý direniþlerin artmasýna sebep olmuþtur. Dolarýn küresel finans sistemi üzerindeki egemenliðinin belirsizleþmesi ile küresel kapitalist ekonomi yeni bir istikrarsýzlýða ve durgunluk dönemine girdi. 1 Þubat tarihinde tanýnmýþ dünya sistemi teorisyeni, Immanuel Wallerstein'ýn Monthly Review Dergisi'nin Ekim 2008 tarihinde Mingi Li imzasýyla yayýmlanan yorumlarýnda, 2008 yýlýnýn Neo-liberal küreselleþmenin çöküþ yýlý olacaðýný ilan etti. Wallerstein, kapitalist dünya sisteminin tarihi boyunca asgari hükümet müdahalesi gerektiren serbest piyasa kapitalizm fikirleri ile bir miktar toplumsal korumanýn eþlik ettiði müdahaleci devlet kapitalizmi fikirlerinin sýrayla moda olduðunu vurguluyor. Neo-liberal politikalar, özelleþtirme, fiyat serbestisi ve emek piyasasýndaki gelir ve kaynak bölüþümündeki eþitsizlikler büyüdü ve dünyanýn pek çok bölgesinde insanlarýn yaþam standartlarýnda gerilemeler yaþandý. Spekülatif kazançlar peþinde koþan ülkeler arasýndaki finansal kapitalistlerin ve kurumsal yetkililerin baskýsýyla (IMF, Dünya Bankasý ve ABD Hazine Bakanlýðý gibi. ) birçok ulusal hükümet sonuçta feci ekonomik ve toplumsal yýkýmlara yol açan sözde sorumlu mali ve parasal politikalar uygulamaya zorlandý. 1970'lerdeki dünya çapýnda kâr durgunluðuna bir tepki olarak neo-liberalizm ileri kapitalist ülkelerde, çevre ülkelerde ve son olarak da eski sosyalist blokta politik olarak baskýn hale geldi. Ne var ki; iktisadi büyüme vaadini gerçekleþtiremedi ve küresel eþitsizlikler arttýkça dünya nüfusunun çoðu, reel gelirlerinde kayýplar yaþadý.1990'larýn ortalarýndan itibaren neo-liberalizm dünya çapýnda bir direniþle karþýlaþtý ve birçok hükümet, kimi devlet müdahalelerini ve toplumsal korumalarý yeniden uygulamaya zorlandý. Ekonomik krizle yüz yüze kalan Amerikan yönetimi eþ zamanlý biçimde yurtiçinde eþitsizlikleri geniþletti ve yurtdýþýnda tek baþlý bir emperyalist saldýrganlýða giriþti. Bu politikalar bugün itibarýyla çökmüþ durumda. Wallerstein'a göre; ABD artýk ekonomisini finanse edebilecek durumda olmadýðýndan, emperyalist serüveni içinde giderek artan dýþ borçlarla ABD Dolarý serbest bir düþüþ yaþayarak dünyanýn döviz kuru olma statüsünü yitirecektir. Wallerstein þöyle bitiriyor: politik terazi sallantýda... Asýl soru bu sürecin bitip bitmediði deðil, geçmiþte olduðu gibi, dünya sisteminde görece bir denge oluþturmak için bu sallantýnýn yetip yetmeyeceði. Ya da görülen zarar çok mu fazla? Bizler þu anda dünya ekonomisinde ve bir bütün olarak dünya sisteminde daha þiddetli bir kaosla mý karþý karþýyayýz? Wallerstein'in iddialarýna göre, önümüzdeki yýllarda küresel ekonomik ve politik güçlerin yeniden þekillenmesine tanýk olacaðýz. Küresel sýnýf mücadelesinde küresel toplumsal dönüþüm yönünde bir kalkýþma yaþanacak. Eðer kapitalist dünya sisteminin normal döngülerinin birinin içindeysek, mevcut istikrarsýzlýklar ve kriz sürecinin sonuna doðru, Keynesçi ya da devlet kapitalizmi politikalarýna ve kurumlarýna dünya çapýnda bir dönüþ olduðunu gözlemleyeceðiz Ne var ki, görülen zarar oldukça fazla. Yüz yýllar süren kapitalist birikiminin ardýndan küresel kapitalizmin yeni büyük geniþlemesi için yeterli alan yok. Seçme þansýmýz yok. Ya insanoðlu kapitalizmin çevreyi ve böylece, insan uygarlýðýnýn maddi temelini yok etmesine izin verecek ya da kapitalizmi kendisi yok edecek. Ekolojik sürdürebilirlik mücadelesi küresel ekonomiyi insani ihtiyaçlar temelinde, demokratik ve sosyalist ilkeler eþliðinde yeniden inþa etmek amacýyla ezilenlerin ve sömürülenlerin mücadelesiyle birleþtirilmelidir. Bu anlamda, yeni bir geçiþ evresine girmiþ bulunmaktayýz. Bu evrenin sonuna doðru þu ya da bu þekilde kökten deðiþmiþ bir dünyanýn içinde olacaðýz ve bu dünyanýn nasýl bir yer olacaðý ise yalnýzca bize baðlý. Saygýlarýmýzla, ODTÜ Mezunlarý Derneði Yönetim Kurulu K A S I M 2 0 0 8 3

10 Kasým 10 Kasým 2008'de Baþöðretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Cumhuriyet Þairleri'nin þiirleri ile anýyoruz... Cumhuriyet Þairlerinden Gazi Mustafa Kemal Atatürk Mustafa Kemal öldü mü? Yunus Emre "canlar ölmez" diyor; "... mana eri bu yolda melul olasý deðil mana duyan gönüller hergiz ölesi deðil ten fanidir can ölmez çün gitti geri gelmez ölür ise ten ölür canlar ölesi deðil..." Yunus Emre Her 10 Kasým'da yeniden and içmeliyiz yürümeye... Mustafa Kemal'in yolunda. Yeniden yazmalýyýz Gazi Mustafa Kemal'i... Fazýl Hüsnü Daðlarca çoþkunluðu ve aþkýnlýðýnda; göklere denk... ON KASIM'LARDA YÜRÜMEK Atatürk'üm iþte 10 Kasým yine Dalgalanýr aðaçlarla oðullar Dalgalanýr oðullarla nineler Dalgalanýr ninelerle genç kýzlar Özlemin ta yüreðime iþlemiþ Seni bulmak, seni görmek için ben Bütün toprakaltýyla barýþacaðým.. Ereceðim sana usta, barýþta, baþarýda Öyle Güçlüsün ki Güçleneceðim Öyle yücesin ki, yüceleceðim Düþüne düþüne seni kocaman kocaman Daðlara, daðlara karýþacaðým.. Ozan mýyým, ordu muyum, su muyum anlaþýlmaz Çaðlar upuzun allýðý yüreðimde ülkünün Sanki bayrak bir kalemdir, sanki gökler bir kaðýt Sanki ellerim gece Sanki ellerim gündüz Yazacaðým seni daha, bir daha Fazýl Hüsnü Daðlarca Baðýmsýzlýk Gülleri yetiþtirelim yurdun her yanýnda; Ceyhun Atuf Kansu'nun anlattýðý gibi; BAÐIMSIZLIK GÜLÜ Yerden alýp o gülü Hangi gülü? Bir topçu neferinin Sakaryalý yaz topraðýnda Sýcak kan gülü. Alýp koklamak o gülü Hangi baharda? Türkçenin özgür kýrlarýnda Türkülerde burcu burcu, Bilgeliðin ana gülü! Bir basmadan alýp o gülü, Hangi basmadan? Nazilli fabrikasýndan Pamuðumuzdan, emeðimizden, Dokuduðumuz halk gülü. Hoyrat ellerinden alýp o gülü Hangi ellerden? Uzak Teksaslý çobanlarýn Bilmediði, uðruna can vermediði Türkiyeli o çileler gülü. Yerine koymak, kutsamak o gülü, Hangi yerine? Mustafa Kemal'in bahçesine Bir ulusun suladýðý beslediði Yediveren baðýmsýzlýk gülü! Ceyhun Atýf Kansu 4 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý - 1 7 9

10 Kasým Mustafa Kemal'i þiirle en güzel anlatan, Cumhuriyet þiirinin en büyük þairi, Vatan Þairi Nazým Hikmet; DESTAN "... Daðlarda tek tek ateþler yanýyordu. Ve yýldýzlar öyle ýþýltýlý öyle ferahtýlar ki sayak kalpaklý adam nasýl ve ne zaman geleceðini bilmeden güzel, rahat günlere inanýyordu ve gülen býyýklarýyla duruyordu ki mavzerinin yanýnda, birden bire beþ adým saðýnda onu gördü. Paþalar onun arkasýndaydýlar. O, saati sordu. Paþalar `üç' dediler. Sarýþýn bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktý. Yürüdü uçurumun kenarýna kadar, eðildi durdu. Býraksalar ince uzun bacaklarý üstünde yaylanarak ve karanlýkta akan bir yýldýz gibi kayarak Kocatepe'den Afyon Ovasý'na atlayacaktý..." Nazým Hikmet Mustafa Kemal yoldaþý Attila Ýlhan anlatýr halimizi Mustafa Kemal'e; MUSTAFA KEMAL Dað baþýný efkâr almýþ, gümüþ dere durmaz aðlar, gözyaþýndan kana kesmiþ gözlerim, ben aðlarým, çayýr aðlar, çimen aðlar, aðlar, aðlar, cihan aðlar. Mýzýkalar iniler, ýrlam ýrlam dövülür, altmýþ üç ilimiz, altmýþ üç yetim, yýllar gelir geçer, kuþlar gelir geçer, her geçen seni bizden parça parça götürür, Mustafa'm, Mustafa Kemal'im. Diz dövdüm, gözlerim þavký aktý Sakarya'nýn suyuna, Sakarya'nýn sularý nâmýn söyleþir. Hemþehrim Sakarya, öksüz Sakarya. Ankara'dan uçan kuþlar, Kemal'im der günler günü çaðrýþýr, kahrolur bulutlara karýþýr, gök bulut, yaþmak bulut, uca daðlar, dev boyunlu morca daðlar divan durmuþ bekleþir, Mustafa'm, Mustafa Kemal'im. Nasýl böyle varýp geldin, hoþgeldin, çýngý kaymýþ yalazlanmýþ gözlerin, þol yüzünde güneþ südü sýcaklýk, ellerinden öperim, Mustafa Kemal. Senin dalýn, yapraðýn, biz, senin fidanlarýn, biz bunlarý yapmadýk, sen elbette bilirsin, bilirsin Mustafa Kemal. Elsiz, ayaksýz bir yeþil yýlan, yaptýklarýný yýkýyorlar Mustafa Kemal. Hani bir vakitler Kubilay'ý kestiler, çün buyurdun kesenleri astýlar, sen uyudun asýlanlar dirildi, Mustafa'm, Mustafa Kemal'im. Karalar kuþanmýþ, Karadeniz akmam diyor, dokunmayýn, aðlamaktan býkmam diyor, bu gece kýyamet gecesi, bu vapur Bandýrma vapuru, yattýðý yer nur olsun Mustafa Kemal, ben ölümden korkmam diyor, korkmam diyen dilleri toz oldu, toprak oldu, deðirmen döndü dolandý, yýllar oldu, bir kusur iþledik baðýþlar mý kimbilir, o bize öðretmedi kazan kaldýrmasýný, günahý vebali öðretenin boynuna, erdirip oldurana ana avrat sövmesini, yüreðim kýrýldý kaným kurudu, var git Karadeniz var git baþýmdan, mýzýka çalýndý düðün mü sandýn, bir yol koyup gideni gelir mi sandýn, Mustafa'm, Mustafa Kemal'im. Ankara'nýn taþýna bak, tut ki baktým, uzar gider efkârým, çayýr aðlar, çimen aðlar, ben aðlarým, gözlerimin yaþýna bak, Ankara Kalesi'nde, Rasattepe'de bir akça þahan gezer dolanýr, yaþýn yaþýn mezarýný aranýr, þu dünyanýn iþine bak, Mustafa'm, Mustafa Kemal'im... Attilâ Ýlhan Hürol TAÞDELEN (EE' 84) K A S I M 2 0 0 8 5

dün ve bugün DEVRÝM 40. YILINDA YENÝDEN YAZILDI 10 Ekim 2008 tarihinde ODTÜ'lü öðrenciler 1968 yýlýndan beri ODTÜ Stadyumu'nda yazýlý DEVRÝM yazýsýný yeniden yazdýlar. ODTÜ'lü öðrencilerin arasýnda, 40 yýl önce sabaha kadar DEVRÝM harflerini Stadyumun tribünlerine yazan öðrencilerden biri olan Mete Ertekin de bulunuyordu. Yýl 1968... Hüseyin Ýnan, Taylan Özgür, Alpaslan Özdoðan, Mustafa Yalçýner ve Mete Ertekin... Bir avuç, yurtsever ODTÜ'lü genç... Uðruna mücadelesini verdikleri DEVRÝM'i kendi Üniversitelerinde ölümsüzleþtirmek amacýyla 40 yýl önce ODTÜ Stadyumuna DEVRÝM yazmaya karar verirler. Fakat kolay deðildir sonraki kuþaklara býrakacaklarý DEVRÝM'i yazmak, sorumluluðu büyüktür. Özenle ne yapmalarý gerektiðini planlarlar; Yeri Hüseyin Ýnan belirler, herkesin en uzaktan bile görebileceði Stadyum'u seçer. En büyük ve en iyi görünen yazýyý nasýl yazabileceklerini araþtýrýrlar; yýllar boyu silinmeyecek bir DEVRÝM yazmaktýr amaçlarý. Mete Ertekin geliþtirdiði formülle yazýnýn kalýcý olmasýný saðlar, aradan geçen yýllara ve deðiþen þartlara direnecek DEVRÝM yazýsý, gece saat 12.30'ta yazýlmaya baþlanýr. 50 m.'lik bir halat yardýmýyla harfler sabitlenir ve 5 arkadaþ hummalý bir þekilde çalýþmaya baþlarlar. DEVRÝM yazýldýðýnda tan yeri aðarmaktadýr. DEVRÝM yazýsý yýllara meydan okumak üzere Stadyumdaki yerini almýþtýr. Mete Ertekin, yazýnýn sabah 5.30'da bittiðini ve sabah erken saatlerden baþlayarak stadyumun önünden geçerek bölümlerine giden öðrencilerin hepsinin kafalarýnýn sola dönük geçtiklerini anlatýyor. Onun için boyanan her harf, Türkiye'nin 68' kuþaðý öðrenci hareketinin, þimdiki ODTÜ'lülere devredilmesi demek. Mete Ertekin o günleri anlatýrken; o dönemde fondaki DEVRÝM yazýsý eþliðinde stadyumda gerçekleþtirilen öðrenci forumlarýndan da bahsediyor. DEVRÝM 40 yýl boyunca ODTÜ'de okuyan ve mezun olan tüm öðrencilerin gurur duyduklarý en anlamlý simgelerden biri hala. VE Yýl 2008... Bu sene DEVRÝM 40. yýlýnda yeniden yazýlacak. Aylardýr ODTÜ'lü öðrenciler bu çalýþmayý en ince ayrýntýsýna kadar planlýyorlar, hatta sadece DEVRÝM yazýsýný deðil, bu harika günün gecesini de bir þenliðe dönüþtürmek için ODTÜ Mezunlarý Derneði ve diðer bazý STK'lar ile var güçleriyle çalýþýyorlar. ODTÜ Hazýrlýk Binasý'ndan hareket eden ODTÜ'lü öðrenci korteji stadyumun spor salonu giriþinden içeri girerken sloganlar artýyor. DEVRÝM yazýsýnýn harfleri, boyamayý kolaylaþtýrmak amacýyla týpký 68 yýlýnda olduðu gibi bir halatla sabitlenmiþ, öðrencileri bekliyor. Boya açýlýþýný, boyanýn formülünü bulan ve 40 yýl önce bir gece yarýsý arkadaþlarýyla Stadyuma DEVRÝM yazan Mete Ertekin yapýyor. "Hüseyin Ýnan'a" diyerek baþlýyor ve hayatýný kaybeden diðer arkadaþlarýnýn isimlerini anarak 40 yýl sonra ayný heyecan ve coþku ile DEVRÝM'in yeniden yazýlmasýna eþlik ediyor. Her fýrça darbesi, yeni bir kuþaða, yeni bir emanet bu defa. 10 Ekim 2008, saat 14.00'te DEVRÝM yazýsý bir kez daha yazýlýyor. Stadyumda boya yapan grubun dýþýndaki öðrenciler bu coþkulu güne kendilerini kaptýrýp halay çekmeye baþlýyorlar. Bir ara halay o kadar büyüyor ki, tribünlerdeki DEV- RÝM boyayýcýlarý da kendi aralarýnda bir yandan halay çekiyorlar, bir yandan DEVRÝM'i yazýyorlar. Ve bu büyük þenlik içinde halaylar eþliðinde DEVRÝM yeniden yazýlýyor 1968' ler, 1980' ler, 2000' ler... Kaybettiðimiz onca gencecik yiðit yaþam. Yitip giden hayallerden geriye kalan hüzün... Ve þimdi yeniden umutlar... DEVRÝM, ODTÜ'nün dünden getirdiði, bugün büyüttüðü ve yarýna taþýyacaðý geleneðidir... DEVRÝM COÞKUSU AKÞAM VÝÞNE- LÝK'TE SÜRDÜ 40. yýlýnda yeniden DEVRÝM yazýsýný yazan ODTÜ'lü öðrenciler, bu coþkuyu akþam ODTÜ Mezunlarý Derneði'nde ikincisi düzenlenen öðrenci þenliði ile sürdürdüler. Bu senenin en önemli temasý; " Gelenek Sürüyor, ODTÜ Yürüyor" sloganýyla kendini ifade eden DEVRÝM yazýsýydý kuþkusuz. Gecenin organizasyonu bazý sivil toplum kuruluþlarý ve ODTÜ MD Yönetim Kurulu tarafýndan yapýlýrken, geceye büyük emeði geçen ve öð- 6 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý - 1 7 9

dün ve bugün rencileri konuk eden ODTÜ MD YK Baþkaný Himmet Þahin duygularýný þöyle ifade etti; "ODTÜ öðrencilerinin gelenekleri yaþatmasý ve bugüne sahip çýkmasý, ayný geleneði dün savunan bizleri duygulandýrmýþ ve mutlu etmiþtir. Ýnsanlarýn en önemli arzusu inandýðý deðerlerin yaþatýlmasý ve sahip çýkýlmasýdýr. Bu etkinliðin iki önemli boyutu vardýr; birincisi; apolitik olarak nitelendirilen gençliðin geçmiþine sahip çýkmasý, ikincisi ise farklý görüþteki öðrenci gruplarýnýn devrim yazýsý ile ayný hedefte bütünleþmesi, tek yürek, tek ses olarak barýþ ve saygý içinde bu etkinliði gerçekleþtirmiþ olmalarýdýr. 40 yýl sonra DEVRÝM yazýsýnýn tekrar canlý hale getirilme arzusunun altýnda yatan toplumsal sorunlar, Üniversite'nin bilimsel duruþuna karþý saldýrýlar, YÖK'ün baskýcý uygulamalarý, sorunlarýn bundan 40 yýl önceki sorunlardan çok da farklý olmamasý ve gençliðin toplumsal sorunlara karþý gösterdiði duyarlýlýk ve geçmiþe sahip çýkarak geleceðe umutla yürüme isteði olduðu bir gerçektir. " 10 Ekim gecesi, Viþnelik Çim Amfi'de 5000'den fazla öðrenci, ODTÜ Mezunlarý Derneði çatýsý altýnda, ODTÜ'lü mezunlarla kol kola, hep bir aðýzdan þarký söylemenin, hep beraber eðlenmenin ve konuþmanýn çoþkun anlarýný paylaþtýlar. Önce Kýzýlýrmak sahne aldý, güzel þarkýlarýyla halaylar çekildikten sonra sahneye Yaþar Kurt çýktý ve Cahit Külebi'nin, "Kamyonlar kavun taþýr, Ben hep seni düþünürdüm. Niksar'da evimizde küçük bir kuþ kadar hürdüm." dizelerini çim amfi'yi dolduran gençlerle hep beraber söyledi. Þarkýlardan sonra öðrenciler tarafýndan hazýrlanan 68'den bugüne ODTÜ fotoðraflarý eþliðinde öðrenci tarihinin yeniden anlatýldýðý "Gelenek Sürüyor, ODTÜ Yürüyor" sinevizyon gösterisi gerçekleþtirildi. Sinevizyon gösterisinin ardýndan, hafif hafif yaðmur çiselese de bu Ezginin Günlüðü'nü dinlemeye kararlý öðrencileri ve mezunlarý yýldýrmadý, onlarýn þarkýlarý eþliðinde bir kez daha DEVRÝM yazýsýnýn nostaljisi yaþandý. *** ODTÜ Mezunlarý Derneði, ODTÜ'lü öðrencileri bu etkinlik ile yeniden kucakladý ve birlikte gelecekten umutlu olduklarýný bir kez daha gösterdi. Gençler gecenin karanlýðýný gözlerindeki ýþýltýlarla delerken, soðuðu yüreklerindeki aþkla, türküleriyle ýsýtýyorlardý. ODTÜ gençliðine yaraþýr bir vakurlukla baþlayan þenlik, barýþ ve dostluk içinde tamamlandý... Eda ACARA (SOC'04) K A S I M 2 0 0 8 7

Bu ay dosya konusu olarak Sendikacýlýðý seçtik. Ýlerleyen sayfalarda, geçmiþten günümüze, Dünya genelinde ve Türkiye özelinde, sendikacýlýk hakkýndaki deðerlendirmeleri paylaþýyoruz. 8 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý - 1 7 9

a yýn d osyasý CUMHURÝYET ÖNCESÝ SENDÝKAL ÖRGÜTLENMELER: MÝRAS VE MÝLAD Türkiye'de sendikal örgütlenme, batýdaki örneklerine göre çok sonralarý ortaya çýkmýþtýr. Osmanlý Ýmparatorluðu döneminde belli üretim dallarý dýþýnda sanayileþme yaþanamadýðýndan iþçi sýnýfýnýn ortaya çýkýþý gecikmiþti. Buna baðlý olarak sendikalarýn ortaya çýkmasý da batýdaki örneklere göre ileri tarihlerde oldu. Ýmparatorluk döneminde bilinen ilk iþçi hareketleri 1830'lu yýllarda tarým iþçilerinde görüldü. Bunlara karþý padiþah tarafýndan çýkarýlan nizamnameler oldukça sertti. Üretimin durdurulmasý vatan hainliði olarak deðerlendirilerek ölümle cezalandýrýlýyordu. 1871 yýlýnda kurulan "Ameleperver Cemiyeti" sendikal yapýdan oldukça uzak, yardýmlaþma sandýðý iþlevine sahip bir örgütlenmeydi. Bir sýnýf olarak iþçilerin ilk sosyal mücadeleleri 1872 yýlýndaki Beyoðlu Telgrafhane çalýþanlarý grevi ile baþlamýþtýr. Bunu takip eden 1873 Kasýmpaþa Tersanesi grevi ise iþçilerin daha sonra gelecek ilginç deneyimlerine öncülük etmiþtir. Ömerli-Yarýmburgaz demiryollarý yapým iþçileri ile Ýzmir demiryolu iþçileri tarafýndan yapýlan grev ve eylemler, Osmanlý tarihinde bilinen ilk örgütlü grevler olarak kabul edilmektedir. Yine ayný yýl Beykoz Deri ve Kundura Fabrikasý iþçileri tarafýndan gerçekleþtirilen eylemler sonrasýnda ise artýk bir sýnýf pratiði edinilmiþtir. 1873-1880 yýllarý arasýnda sanayinin kýsmen yoðunlaþtýðý Ýstanbul, Ýzmir, Selanik gibi þehirlerde önemli hareketlilik ve eylemler gerçekleþtirilir. Bunlar arasýnda, yoðun katýlým ve eylem kararlýlýðý açýsýndan sayýlabilecekler; 1876 Haydarpaþa grevi, Fiþekhane iþçilerinin iþ býrakarak Babýali'ye yürümeleri, 1878'deki Ýstanbul terzi, duvarcý ve ayakkabýcý grevleri, gemi ve demiryolu iþçileri tarafýndan 1880 Þubatýnda yapýlan genel grevlerdir. Sendika kelimesinin kullanýlmasý ile ilk örgütlenme hareketi ise 2. Meþrutiyet öncesinde, 1906 yýlýnda gerçekleþmiþtir. Ýmparatorluðun son yýllarýna doðru iþçi hareketi ve sendikal faaliyet bakýmýndan çok önemli bir dönem gözlenmektedir. 1908 yýlýnda 2. Meþrutiyetin ilanýný izleyen günlerde, siyasal hareketlilikten etkilenerek Anayasaya örgütlenme hakkýyla ilgili hükümler konulmasý üzerine, baþta Ýstanbul ve Selanik olmak üzere çeþitli iþkollarýnýn geliþtiði bölgelerde çok sayýda sendika þubesi kuruldu. Ýttihat ve Terakki Fýrkasý nýn muhalefette iken verdiði destekten güç alan iþçiler, artýk sendikalarý aracýlýðýyla taleplerini iletmek istemiþlerdi. Siyasi iktidar deðiþse de, grevlere karþý tutumun deðiþmediði Ýttihat Terakki'nin uyguladýðý sert yöntemlerden anlaþýldý. Bu dönemde, hürriyet dalgasýnýn etkisi (müsavat, hürriyet, uhuvvet) iþçiler için anlamsýzlaþmýþtýr. 1908 grevleri olarak bilinen eylemler, iþçi sýnýfýnýn tarihi bakýmýndan dönüm noktasý olmakla, örgütlenme açýsýndan ilginç özellikler taþýr. Grev dalgasý sadece Ýstanbul, Ýzmir, Selanik ile sýnýrlý kalmayýp tüm Osmanlý þehirlerine yayýlmýþtýr. Ekonomik hayatý derinden etkileyen bu grevlere karþý, artýk iktidarda olan Ýttihat ve Terakki'nin cevabý gecikmemiþ ve sendika kurulmasýný sýnýrlayan, grevleri yasaklayan ve örgütlenmeye karþý tedbirlerin yer aldýðý "Tatil-i Eþgal Kanunu" çýkarýlmýþtýr. Grevlerin çoðunun yabancý sermaye egemenliði altýndaki iþyerlerinde örgütlenmesi, yabancý sermayenin ve diplomatik temsilcilerinin grevlere karþý birlikte hareket etmelerine yol açmýþtýr. 1908 grevlerinin bir baþka ilginç tarafý da, genellikle bir kaç saatlik veya bir günlük grevler olmasýdýr. Grevcilerin temel isteði olan ücretlerin arttýrýlmasý yanýnda, 8 saatlik iþgünü ve iþ koþullarýnýn iyileþtirilmesi taleplerinin de bulunmasý bu grevleri daha da ilginç kýlmaktadýr. Grevleri yasaklayan kanuna raðmen, iþçilerin örgütlü eylemliliði sona ermemiþ, farklý iþkollarýna yayýlarak devam etmiþtir: 1910 yýlýnda 7, ve 1911 yýlýnda ise 9 adet grev kayýtlara geçmiþtir. Ýttihat ve Terakki iktidarýnda tüm baskýlara karþýn sendikal örgütlenme hýzla güçlenmiþ ve iþçi eylemleri, sayý ve etki bakýmýndan artýþ göstermiþtir. 1910 ve 1911 grevleri olarak bilinen eylemler, Türkiye sýnýfsal mücadeleler tarihinde dönüm noktasý olmuþtur. Daha sonraki süreçler ve 1. Dünya Savaþýnýn etkisi ile durgun bir dönem yaþansa da, iþçi hareketleri tarihi savaþ sonrasý baþka bir boyutta geliþmiþtir. 1918 Mondoros Mütarekesi ertesinde ulusal canlanma dalgasýnda iþçiler de derlenip toparlanmak gereðini duydular. Ulusal birlik ve beraberliði saðlamak amacýyla kurulan Milli Kongre, kurucularý arasýnda Sanatkaran Cemiyeti de yer almýþtýr. Ayrýca, Radikal Avam Fýrkasý, Ahali Ýktisat Fýrkasý gibi iþçilerden ilgi gören örgütler de bu kongreye katýlmýþlardýr. 1919 Sultanahmet Mitingi ne pek çok iþçi örgütü ve sendikalar katýlmýþlardýr. Ayný yýl kurulan Ýþçi ve Çiftçi Sosyalist Fýrkasý, Damat Ferit Hükümeti ne karþý çok sert bir muhalefet baþlatarak diðer iþçi örgütleri gibi, Anadolu'daki kurtuluþ hareketini desteklemiþtir. Hilmi GÜVEN (EE'83) K A S I M 2 0 0 8 9

DÜNYA SENDÝKACILIK TARÝHÝNDEN NOTLAR Avrupa'da kapitalizmin ekonomik ve toplumsal bir düzen olarak yerleþmesiyle beraber bu sistemin en maðdur kesimi olan iþçiler de doðal olarak harekete geçmiþ ve gaspedilen haklarýný geri almak, mevcut haklarýný korumak ve geliþtirmek için çeþitli mücadele ve örgütlenme yollarýna girmiþlerdir. Sendikalarýn ortaya çýktýðý koþullar, iþçiler için en aðýr dönemlerden biriydi. Korkunç miktarlara varan iþsizliði de kullanan egemen kesimler iþçileri karýn tokluðuna çalýþtýrýyordu. Günün büyük bir kýsmýný fabrikalarda ve çok zor þartlar altýnda geçiren iþçiler kendilerini yenilemek ve ertesi gün yeniden üretime geçmek için ancak birkaç saatlik boþ vakit bulabiliyorlardý. Marx'ýn deyimiyle, "Zincirlerinden baþka kaybedecek bir þeyleri yok"tu ve bu yokluk, sendikal haklarýn kazanýlmasýnda biricik nesnel güç olacaktý. Ludizm adý verilen ilk tepki, doðrudan üretim yapan makinelere karþý giriþilen fiili saldýrýlar þeklinde olmuþtu. Kapitalizme karþý verilen bu ilk tepki; kimilerine göre ilkel bir makine kýrýcýlýðý eylemi, kimilerine göre ise "en güçlü ve örgütlü" hareketti. Yöntem son derece tartýþýlýr da olsa, makine kýrmak için bir araya gelen iþçiler birlikteliklerinin vazgeçilmez unsuru olan sendikalarý da oluþturacak iþçilerdi. 1790'lý yýllarda Ýngiltere'de dokuma iþçilerinin kurduðu ilk sendikanýn ardýndan, kapitalizmin hýzla geliþtiði ülkelerde pek çok sendika faaliyete geçmiþtir. 1792'de Amerika Birleþik Devletleri'nde, 1820-1850 yýllarý arasýnda Almanya, Fransa, Belçika, Ýtalya, Ýspanya, Ýsveç gibi ülkelerde birbiri ardý sýra sendikalar kurulmuþtur. Ýlk kurulan sendikalar meslek-zanaat sendikalarýyken; bilinçlenme arttýkça, iþkolu sendikacýlýðý geliþmiþtir. Ýngiltere'deki sendikal örgütlenmeler, dönemlerine denk düþen Robert Owen'ýn ütopik sosyalizm'inden, genel oy hakký gibi taleplerle hareket eden Chartist'lerden ve sorunlarýn uzlaþma ile çözüleceðini savunan Fabianizm'den etkilenmiþtir. "Trade Union" adý altýnda farklý iþyeri ve iþkollarýnda örgütlenmiþ bu sendikalar, 1868 yýlýnda bir üst örgütlenme olan TUC'i (Trade Union Congress) kurmuþlardýr. TUC her yýl düzenli olarak toplanan bir kongredir. 1864 yýlýnda toplanan 1. Enternasyonal ise sendikalarýn ilk uluslararasý örgütlenmesi ol- 10 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý - 1 7 9

a yýn d osyasý muþtur. O dönemin en doðal sonuçlarýndan biri olarak Marx'ýn dünya görüþünden alabildiðince etkilenen ve "Bütün Ülkelerin Ýþçileri Birleþiniz!" sloganýyla hareket eden 1. Enternasyonal, siyasi yaný aðýr basan bir örgütlenme olarak tarihe geçmiþtir. 1889 Temmuzunda Engels'in çaðrýsýyla Paris'te toplanan 2. Enternasyonal ise, ilk kurulduðu çizgiden epeyce farklý bir içerikle 1939'a dek varlýðýný sürdürmüþtür. 1951 yýlýnda kurulan Sosyalist Enternasyonal ise, günümüzde de varlýðýný sürdüren bir diðer üst örgütlenmedir. Hepsindeki ortak yan ise siyasi yanýn aðýr basmasýdýr. 1913 yýlýnda Avrupa'da kurulan UÝSF / IFTU (Uluslararasý Ýþçi Sendikalarý Federasyonu), Ekim devriminin ardýndan 1921 yýlýnda Sovyetler Birliði'nde kurulan Kýzýl Sendikalar Enternasyonali, UÝSF'nin 1945 yýlýnda çalýþmalarýný durdurmasý üzerine kurulan DSF (Dünya Sendikalar Federasyonu) diðer önemli uluslararasý sendikal örgütlenmelerdir. Bunlardaki ortak payda da sosyalist, komünist, sosyal demokrat eðilimli çizgileriyken; Ocak 1949'da DSF'de yaþanan bir ayrýþma sonucu kurulan UHÝSK / ICFTU (Uluslar arasý Hür Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu) sol eðilimli olmayan en büyük uluslararasý sendikal birliktir. Günümüzde bile statü anlamýnda çeþitli sorunlarla karþýlaþan sendikalarýn yasal çerçeveye kavuþmalarý 1824 yýlýnda Ýngiltere'de gerçekleþmiþtir. Kuþkusuz bu statü bugünkü anlamda bir meþruiyetten son derece uzaktýr. Grev hakkýnýn 2. Dünya Savaþý sonrasý dönemde ancak kazanýldýðýný söylersek, ilk sendikalarýn yaptýrým gücü hakkýnda kaba bir fikir elde etmiþ oluruz. Ayný Ýngiltere'de grev çok uzun bir süre boyunca "kamu barýþýna karþý bir komplo" olarak deðerlendirilmiþtir örneðin. Fransa'da ise 18. Yüzyýl'ýn sonunda iþçilerin örgütlenmelerini engellemek için birçok yasa yürürlüðe sokulmuþtur. Ortaya çýktýklarý süreç itibariyle sosyalizmden büyük oranda etkilenen sendikalar; 1831 Lyon ayaklanmasý, 1848 savaþlarý, 1871 Paris Komünü gibi iþçi sýnýfý mücadelesinin doruða çýktýðý dönemlerde bu mücadelenin önemli bir bileþeni olmuþlar, çok büyük bedeller ödemiþlerdir. 1917 Ekim devrimi ve baþarýya ulaþmýþ birçok diðer devrimde de ayný bedelleri görmek mümkündür. Elbette ki; iþ günü çalýþma saatlerinin azaltýlmasý, yasal güvence, çalýþma þartlarýnýn iyileþmesi gibi en temel haklar altýn tepsi içinde sunulmayacak, 8 Mart 1857'de olduðu gibi büyük bedeller gerektirecekti. Bu tarihte New york'ta on binlerce dokuma iþçisi, 8 saatlik iþgünü için greve gitmiþti. Amerikan polisinin vahþi saldýrýsýna uðrayan gösterilerde ve peþi sýra çýkan yangýnda 129 iþçi can vermiþti. Bu tarih, 1910 yýlýnda 2. Enternasyonale baðlý bir toplantýda, Alman sosyal demokratlarýndan Clara Zetkin'in önerisi üzerine alýnan karar sonucu "Dünya Emekçi Kadýnlar Günü" olarak kabul edilmiþti. Tarihler 1 Mayýs 1886'yý gösterdiðinde ise iþçi sýnýfý tarihinin en görkemli direniþlerinden biri baþlýyordu. Amerikan iþçileri 8 saatlik iþgünü için genel grevdeydi. Ýki gün sonra Amerikan güvenlik güçleri iþçilerin üzerine ateþ açacak, çok sayýda insan yaralanacaktý. Bu vahþeti ve hemen ardýndan gerçekleþen tutuklamalarý protesto için yapýlan gösteriler ise bir kýþkýrtýcýnýn attýðý bomba ile sona erecekti. ABD kapitalizmi olaylarýn sorumlusu olarak seçtiði dört iþçi önderini idam etme yoluna giderek gözdaðý vermiþti ama Parsons, Spies, Fischer ve Engel isimli dört iþçinin idamý iþçi sýnýfý tarihine unutulmaz bir sayfa eklemiþti. II. Enternasyonal tarafýndan eylemlerin baþladýðý gün olan 1 Mayýs, iþçi bayramý ilan edilecek ve her yýl dünyanýn dört bir yanýnda kutlanacaktý. Günümüz sendikacýlýðý, 1 Mayýs 1886'lardan ya da 18. 19. yüzyýllardaki ateþinden çok þey kaybetse de devam ediyor. Devam etmek zorunda çünkü onu ortaya çýkaran koþullar ne kadar deðiþirse deðiþsin, kapitalizm bütün yaygýnlýðýyla hükmünü sürdürüyor ve o da yaþamak için iþçi haklarýný budamak zorunda. Sendikalar ise halen o sisteme karþý iþçi haklarýný korumak ve geliþtirmek için en önemli örgütlenmelerden biri olma özelliðini taþýyor. O halde kapitalizm var olduðu müddetçe sendikacýlýk tarihi bitmeyecek Kamil AKDOÐAN (ES 90) K A S I M 2 0 0 8 11

TÜRKÝYE SENDÝKAL HAREKETÝ ÝLE ÝLGÝLÝ BAZI GÖRÜÞLER Ülkenin temel sorunu demokrasidir. Bunun aðýr aksak olmasýnýn nedenlerinden biri sendikalarýn zayýflatýlmýþ olmasýdýr. Sendikalarý zayýf bir rejimin siyasetinin güçlü olmasý beklenemez. Bu yarým yamalak demokrasinin nedeni ülkemizde sýnýflar arasýnda toplumsal uzlaþýya dayalý, batýlý tarzda bir demokrasinin geliþtirilememiþ olmasýdýr. 1-Sendikacýlýk, sanayileþmenin bir sonucudur. Bir ülkenin sanayileþme tercihleri, bu tercihlerin deðiþmesi vb. süreçler ise, siyasaldýr. Bu nedenle, bir ülkenin sendikal hareketi ister istemez siyasal süreçlerden etkilenir. Önemli olan bu süreçte, emekten yana baðýmsýz mücadele çizgisinden ödün verilmemesidir. Ülkemiz sendikal hareketinin yasal baþlangýç dönemi 1947'dir. 47 Sendikacýlýðý kavramý buradan geliyor. Dönemin üç karakteristik özelliði bulunuyor. Biri; sendikal hareketin devlet önderliðinde geliþen bir sanayileþmeye dayanmasý. Ýkincisi, ülkemizde yeni baþlayan sendikacýlýk hareketinin ABD uzmanlarýnca yönlendirilmesi. Üçüncüsü ise, sendikalarýn kurulmasýna izin veren fakat temel faaliyeti olan toplu pazarlýk ve grev hakkýnýn yasaklý tutulmasýdýr. Bu özelliklere genel bir etken olarak ve dönemi daha iyi kavramak adýna, Soðuk Savaþ döneminin anti-komünist propagandalarýný da eklemek gerekir. Bununla birlikte, sendikal harekette bir zaaf olarak görülen; siyasal iktidar ve sermaye ile iyi geçinmenin, daha uzlaþmacý ve daha az mücadeleci bir tutumun benimsenmesi ve partiler üstü politika gibi anlayýþlarýn tarihsel dayanaklarýný bu gerçekler içinde aramak gerekiyor. 2-50'li yýllar, sendikal faaliyetin emeklediði yýllardýr. Toplu pazarlýk hakkýnýn bulunmamasý, sendika liderlerinin en küçük bir hak için iþyerlerinde büyük çaba harcamalarý, çözüm bulabilmek için "il hakem kurullarýna" gidilmesi ve ülkemizde, bir toplu iþ sözleþme ve grev yasasý ihtiyacýnýn kendini þiddetle hissettirdiði yýllardýr. Bu dönemin kazanýmý, hak için mücadelenin iþyeri birimlerine inmesi olmuþtur. Ülkemizde sendikacýlýk adýna böylesi bir sýkýþma yaþanýrken sosyalist sistemin kurulmasý ve emek odaklý uygulamalara yer vermeye baþlamalarý ülkemizde de dünyada önemli etkiler yaratmaya baþlamýþtý. Böylece Türkiye Sendikal hareketi, kuruluþ döneminde ABD sendikacýlýðý tarzýndan esinlenirken ilerleyen dönemde Kara Avrupa'sýnda yükselen, mücadeleyi sýnýf mücadelesi ekseninde yorumlayan "demokratik sýnýf ve kitle sendikacýlýðý" anlayýþýndan da etkilenmeye baþladý. 3-61 Anayasasý sonrasý süreç, yeni bir siyasal ve sendikal ortama iþaret ediyor. 1961 Anayasa'sýnýn daha özgürlükçü bir eksende ele alýnmasý, Anayasa'da grev hakkýna yer verilmiþ olmasý önemli deðiþiklikler. Bu süreç; sendika, sendikal mücadele, sendikal demokrasi vb. temel kavramlarýn yeniden tanýmlanmasý fýrsatý vermiþtir. Dönemin sadece sendikal hareketi deðil, siyasal hareketi de etkilemiþ 12 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý - 1 7 9

a yýn d osyasý olduðunu biliyoruz. Bu sürecin en önemli sendikal sonuçlarýndan biri ise, DÝSK'in iþçilerin elleri ile tarih sahnesindeki yerini almýþ olmasýdýr. 1967-80 arasý sendikal mücadele, iki konfederasyonun farklýlýklarýnýn daha çarpýcý biçimde ortaya çýkmasýný saðladý. Bu döneme iliþkin þu tespitleri yapabiliriz: Türk iþ, sermaye ve siyasal iktidara yakýn, uzlaþmaya dayanan sendikal anlayýþý daha da derinleþtirdi. 15-16 Haziran Direniþinin gerekçesi olan, sendikalar kanunu deðiþikliði de bu dönemin tipik bir özelliðidir. Siyasal iktidarýn anti-demokratik bir yasa deðiþikliðine Türk iþ; hazýrlýðýndan yasalaþmasý süreci dâhil tüm aþamalarýna tam destek vermiþtir. Buna karþýn Türk Ýþ üyeleri; direniþe katýlarak DÝSK'in " çanýna ot týkamayý hedefleyen" lere karþý sendikal özgürlüklerden ve mücadeleci sendikal anlayýþtan yana net tavýr koymuþlardýr. - Bir diðer özellik ise, TÝP'in kuruluþundan itibaren baþlayan, 68 döneminde yükselen ve yaygýnlaþan emekten ve özgürlüklerden yana siyasal hareketler, iþçi sýnýfý içinde kitle bulmaya baþlamýþtýr. Bu süreç; ekonomik ve demokratik taleplerini politik talepleri ile de bütünleþtirmeye baþlayan siyasallaþmýþ bir sendikal hareketi ortaya çýkarmýþtýr. Kavel Grev inden, Sendikalar Arasý Dayanýþma ve DÝSK'in kuruluþu ile tamamlanan süreç olarak kabul edebileceðimiz dönemde Türkiye Sendikal Hareketi, tarihte ilk kez Toplu Pazarlýk, grev hakkýný yasalaþtýrdýðý, Türk Ýþ'e raðmen iþçilerden yana tutum takýndýðý, mücadele cesaretini arttýrdýðý ve nihayet "kendi" konfederasyonu olan DÝSK 'i kurduðu önemli bir süreçtir. Buna paralel olarak siyasal alanda da, Türkiye Ýþçi Partisi nin kurulduðu ve parlamentoda 15 milletvekilliði kazandýðý bir siyasal dönemdir. Bu süreç, 12 Mart darbesi ile kesildi. Dönemin kazanýmlarý, ilk toplu pazarlýk ve grev yasasý, DÝSK'in kuruluþu, 15-16 Haziran Direniþi ile iþçilerin örgütlü siyasal tutum takýnabilmesi, 51 yýl aradan sonra -1 Mayýs iþçilerin birlik, mücadele ve dayanýþma gününün Taksim Alanýnda kutlanabilmesi, iþçilerin DGM direniþi ve faþizme ihtar eylemleri ile politik tutum takýnabilmesi Dönemin olumsuzluðu ise, sendikal hareketin aþýrý parçalanmasýnýn yarattýðý zafiyet, sendika-siyaset iliþkisi arasýndaki çizginin siyasal hareketler tarafýndan ihlal edilerek müdahale edilmesidir. 4-12 Eylül sonrasý çalýþma mevzuatý düzeninin, çok büyük ölçüde DÝSK'in sendikal faaliyet alanýný daraltacak tarzda "tepki" hukuku düzeyinde ele alýndýðý, genel kabul gören bir yaklaþýmdýr. Bununla kalmayýp DÝSK ve baðlý sendikalarýn faaliyetinin askýya alýndýðý 11 yýllýk süreçte, yeni bir sendikal sistem oturtulmaya çalýþýldý. Bu anti-demokratik sistemin mevzuatýnda, 1983 yýlýndan günümüze deðin onlarca kez çeþitli deðiþikler yapýlmýþ olmasýna karþýn sendikal özgürlüðü kullanmayý engelleyen hükümler yerini korumuþtur. Ýktidarýn çeþitli kez el deðiþtirmesi, ILO'nun uyarýlarý veya AB uyum yasalarý süreçleri, bu anti-demokratik uygulamalar gerçeðini henüz deðiþtirmeye yetmemiþtir. Bunlarýn sonucu olarak, 1980 sonrasý sendikal hareketin özellikleri ile birlikte önerilerimiz þöyledir: - Siyasi iktidar çoðunluk tespiti, itirazlar, yetki belgesi, uyuþmazlýk aþamasý, tahkim, grev gibi tüm süreçlerde yer tutmakta, fonksiyon üstlenmektedir. Çoðunlukla da, objektif davranmamakta, taraf olmaktadýr. Bu olgu; bürokratik bir iþleyiþ ve anti demokratik müdahalelerin nedenidir. Bu mutlaka aþýlmasý gereken bir husustur. - Ýþçilerin büyük zarar gördüðü bu bürokratik süreçleri, hýzlý, etkin ve sonuç alýcý biçimde çözmenin yolu REFERANDUMDUR. Yýllar sürebilen hak kullanýmýnýn engellenmesi, en geç 24 saat içinde çözüme kavuþturulmasý mümkündür. - Sendika içi demokrasinin geliþtirilmesi, derinleþtirilmesi ve iþçilerin mücadelenin tam ortasýnda olmalarýnýn saðlanmasý temeline dayanan bir sendikal iþleyiþ biçimine ulaþýlmasý gerekmektedir. - Genç iþçiler, kadýn iþçiler, teknik elemanlar, emekliler ve diðer iþçi kategorilerinin kendilerini ifade etme, demokratik katký ve katýlým göstermesi için Ýþçi komisyonlarý, bürolar, çalýþma gruplarý vb. gibi gereken kanallarýn oluþturulmasý gerekir. - Sendika içi denetleme mekanizmalarý daha etkin olmalý, baðýmsýz bir çalýþma biçimini hayata geçirmelidir. Bu, sendika içi demokrasi kültürünün derinliðinin de bir iþaretidir. - Siyasal iktidarlar, arka bahçeler amaçlý " yandaþ sendikalar" yaratma heveslerinden vazgeçmeli, sendikalar arasý rekabeti ve çatýþmayý körükleyen hatalý politikalardan uzak durmalýdýrlar. - Grev hakký üzerindeki yasak ve kýsýtlýlýklarýn kaldýrýlmasý, uyarý grevleri ile birlikte hak grevinin de sisteme ilave edilmesi gerekir. - Anti-demokratik ülke ve iþkolu barajlarýnýn kaldýrýlmasý, sadece bizlerin deðil 25 yýldýr Uuluslararasý Çalýþma Örgütü nün de uyarý noktalarýndan biridir. - Sendika üyeliðinin, noterden ve ücretli yapýlmasý koþulu kaldýrýlmalýdýr. Bu önermelerin tamamý ülkemizde demokrasinin var olmasý ve geliþtirilmesi ile de ilgilidir. Sendikalarý baský altýnda olan bir demokrasi düþünülebilir mi? Günümüzde sendikalarla ilgili olumlu kimi özellikler de dikkati çekmektedir. Bunlar, iþçilerin ve sendikalarýn mücadele cesaretinin artmakta olmasý, iþçilerin çoðunlukla mücadele içinde sahipsiz kalmamasý, sendikalar arasýnda dayanýþmanýn artmasý gibi özelliklerdir. Konfederasyonlarý da ortak mücadelelerde daha çok birlikte görmek sevindiricidir. Dünyanýn geldiði ekonomik ve siyasal özelliklere denk düþen biçimde sendikalar arasýnda da uluslararasý dayanýþmaya önem verildiðine dair uygulamalarýn artmakta olmasý sevindiricidir. Günümüz sendikal hareketinin eksikleri ise, kimi sendikalarýn faaliyetlerini büyük ölçüde kapalý sürdürmeleri; Demokratik iþleyiþ yerine, tek kiþi liderliðine veya belli gruplarýn iktidar erkini elinde bulundurmasýna (oligarþi) dayalý iþleyiþlerin görülmesi; Ýþçilerin emaneti olan sendikal mal ve parasal varlýklarýnýn amaç dýþý kullanýldýðýna dair haberlere rastlanmasý; Sendikal eðitimlerin azaltýlmasý veya tümüyle ortadan kaldýrýlmasý olur. Sonuç olarak; Ülkenin temel sorunu demokrasidir. Bunun aðýr aksak olmasýnýn nedenlerinden biri sendikalarýn zayýflatýlmýþ olmasýdýr. Sendikalarý zayýf, bir rejimin siyasetinin güçlü olmasý beklenemez. Bu yarým yamalak demokrasinin nedeni ülkemizdeki sýnýflar arasýnda toplumsal uzlaþýya dayalý, batýlý tarzda bir demokrasinin geliþtirilememiþ olmasýdýr. Rýdvan BUDAK Tekstil Ýþçileri Sendikasý Genel Baþkaný K A S I M 2 0 0 8 13

DÝSK'ÝN TÜRKÝYE SENDÝKAL HAREKETÝNDEKÝ YERÝ ÜZERÝNE BÝR DEÐERLENDÝRME Türkiye iþçi sýnýfý hareketleri tarihinde, devrimci-siyasal bilinçli örgütlenme ve mücadele düzeyini kitlesel nitelikte gerçekleþtirmeyi baþarmýþ ilk sendikal örgüt olan Türkiye Devrimci Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu'nun, doðuþu- geliþimi ve 1970'lerin ikinci yarýsýndan baþlayarak düzeniçileþtirilmesi sürecine girmesinin belirleyici makro tarihsel-toplumsal baðlamýnda irdelenmesi ve 21. Yüzyýl küresel kapitalizm çaðýnda DÝSK ve benzer örgütlerin yeniden doðuþu- geliþme olanaklarý üzerine arayýþlar ve düþünceler, sýnýfsýz-sömürüsüz-özgürleþtirici bir toplum idealini gerçekleþtirme yolunda gereði-önemi hep sürecek olan toplumsal odaklý entelektüel bir ilgi alaný olduðunu düþünüyorum. Doðal ki, benim bu önemli konu üzerindeki deðerlendirmelerim bültenin bu sayýsýnda ayrýlan sayfa sýnýrlýlýðýnda olabilecektir. Türkiye iþçi sýnýfý hareketleri tarihinde, 1960'larda baþlayan devrimci sýnýfsal-siyasal hareketlerin yükseliþinin bir boyutu olan DÝSK'in doðuþunun Marksist sýnýf kavramýnýn öngördüðü gibi, 1960'larda temelde Türk toplumunun makro sosyo-ekonomik ve siyasal-hukuksal dönüþümlerinin ve dolaylý olarak da Dünya'nýn makro toplumsal koþullarýndaki deðiþim ve dinamiklerinin bir sonucu olduðu görülür. Þöyle ki; Cumhuriyet, dönemin baþlarýnda gerçekleþtirilen ilk planlý devletçi sanayi giriþimi, 2. Dünya Savaþý'ndan sonra, 1950'lerde yeniden baþlayan tarýmýn makineleþmesi ve sanayileþme, daha önemlisi 1960'larýn planlý sosyo-ekonomik kalkýnma dönemi geliþmelerinin sonucu Türkiye'de artýk yerli sanayi burjuvazisinin geliþtiði, sonuç olarak da bir sanayi proletaryasýnýn oluþmaya baþladýðý bir toplumsal yapýya evrilir. Ýkinci önemli makro toplumsal geliþme, 1961 Anayasasý'nýn siyasal, hukuksal düzende gerçekleþtirdiði geliþmiþ, Batý burjuva demokrasileri düzeylerine yaklaþan özgürlükçü-demokratik bir siyasal-hukuksal sistem; bunun Marksist toplumsal düþüncenin görece özgürce okunmasý- tartýþýlmasý ve yayýlmasýna ortam saðlamasý ve emek sermaye arasýndaki iliþkileri Türkiye tarihinde, en çok düzenleyen anayasal hükümler ve anayasal düzenlemeleri ayrýntýlý-bütünleyici yasal düzenlemeler (Ýþ Yasasý, Sendikalar Yasasý, Toplu Sözleþme, Grev, Lokavt Yasalarý) olmuþtur. 1960'larda Türkiye'de toplumcu sýnýfsal hareketlerin yükseliþ dönemine giriþinin arka planýnda olumlu etkileyici-yönlendirici bir önemli etmen de Sosyalist Blok'un o dönemde Kapitalist Blok karþýsýnda etkili bir ekonomik, siyasal, ideolojik konumda olmasý ve sosyalizmin Üçüncü Dünya ülkelerinin baðýmsýzlýk mücadelelerinden dünya proletaryasý ve bütün dünyada, 1968 üniversite gençliði ve aydýnlarý üzerinde en etkili ideoloji konumunda olduðu gerçeðidir. Ýþte bu ulusal ve uluslararasý tarihsel-toplumsal geliþimlerinin bileþik olumlu sonucu Türkiye tarihinde iþçi sýnýfý hareketlerinde bir devrimci sýnýf bilinci ve mücadelesi gerçekleþtirilebilmiþ, bir devrimci moment yaþanabilmiþtir, TÝP, DÝSK, Devrimci Meslek ve Gençlik Örgütleri ve devrimci aydýnlarý ile. DÝSK'in oluþumunun bu makro tarihsel toplumsal koþullarý ya da baðlamýný tanýmlayýþ -temellendiriþten sonra, DÝSK'in doðuþ-geliþmegerileme (çürüme) dönemlerine iliþkin daha doðrudan ve somut ana çizgilerle deðiniler ve deðerlendirmelere gelirsek: DÝSK'in doðuþunda, yukarýda belirtilen makro toplumsal koþullarda Türkiye'de bir yandan emek-sermaye-çýkar çeliþkisinin daha belirginleþmesi-þiddetlenmesi sýnýfsal siyasal bilinç ve mücadelenin geliþmesi; öbür yandan, Türkiye Ýþçi Partisi'nin doðuþu ve geliþmesi ile Türk-Ýþ'in yapýsal özelliklerinin doðrudan bir iliþkisi-etkisi olduðu görülür. DÝSK'in doðuþu ile TÝP arasýnda en doðrudan iliþki, DÝSK'i kuran sendikacýlarýn ayný zamanda 3 Þubat 1961'de TÝP' i kuran sendikacýlar olmasý; 1965 seçimlerinde, ayný zamanda bu sendikacýlarýn TÝP milletvekili olarak parlamentoya girmeleri, sosyalist iþçi sendikasý- sosyalist sýnýf partisi ideolojisi ve pratiðini birlikte yaþamalarý ile baþlar. 14 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý - 1 7 9

a yýn d osyasý Öbür yandan, Türk-Ýþ 'teki egemen yapý ise, 1952'deki kuruluþundan beri ekonomist-uzlaþmacý partiler üstü geleneksel bir sendikal perspektife sahiptir, ayný zamanda hem TÝP üyesi milletvekili, hem de Türk-Ýþ üyesi olan sendikacýlarýn sendikal perspektifleri ile Türk-Ýþ'in uzlaþmacý düzen sendikacýlýðý perspektifinin uyuþmazlýðýnýn yarattýðý gerginlik giderek DÝSK'in doðuþunun yolunu açar. Bilindiði gibi bu, sürecin baþlangýcý. Kristal-Ýþ Sendikasý'nýn Paþabahçe grevi olur. 31 Ocak 1966'da baþlayan grev, anlaþma ile sonuçlanmayýnca 24 Mart 1966'da Türk-Ýþ greve el koyar, iþverenle anlaþarak greve son verir. Ancak, Kristal Ýþ Sendikasý ve iþçileri, Türk-Ýþ'in kararýný kabul etmezler ve grevi sürdürürler. Kimi baðýmsýz sendikalar ve Türk-Ýþ' e baðlý sendikalar Türk-Ýþ 'e raðmen Destek Komiteleri kurarlar ve 16 Ocak 1967'de ortak bir toplantýda, ayrý bir iþçi konfederasyonu kurulmasý kararlaþtýrýlýr. 13 Þubat 1967'de (TÝP' in 6. kuruluþ yýl dönümünde) Türk-Ýþ üyesi, Maden Ýþ, Basýn-Ýþ ve Gýda-Ýþ tarafýndan Türkiye Devrimci Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu kurulur. DÝSK'in doðuþ ve geliþme dönemindeki devrimci sýnýf bilinci temelli politik, ideolojik yapýsý ve politik pratiðini en iyi yansýtan, manifesto niteliðinde bir metin olduðu için 1968, Ýkinci Genel Kurulu'nda kabul edilen tüzüðünün amaç maddesinin ilgili bölümlerini burada sunmak yerinde olacak: "Madde 3: DÝSK, iþçi sýnýfýnýn ekonomik, sosyal ve kültürel bakýmdan kalkýnmasý ve yücelmesi için, öncelikle Türkiye'nin her bakýmdan tam baðýmsýz olmasýný ve hýzlý bir kalkýnma yoluna girmesini zorunlu görür. Bundan ötürü de, Türk iþçi hareketinin, Anayasa'da öngörülen köklü dönüþümlerinin gerçeklemesini saðlayacak bir devrimci öze kavuþmasýný þart sayar 1." Tüzüðü'nün amaçlarla ilgili maddesi gösteriyor ki; Türkiye iþçi sýnýfý tarihinde ilk kez bir sendikal örgüt (DÝSK) iþçi sýnýfýnýn sorunlarýnýn çözümünü insanýn insani sömürüsünün aþýlmasýný amaçlayan devrimci sosyalist bir toplum düzenin kurulmasýnda gören ve amacýnýn bunu gerçekleþtirmek olduðunu deklere eden bir sendikal konfederasyon olarak doðuyor. DÝSK tüzüðünün bir baþka önemli boyutu da Paris Komünü deneyimine dayalý doðrudan demokrasi (sosyalist demokrasi) perspektifini seçerek, bu toplumsal düzen dönüþüm tasarýsýnýn emekçilerin doðrudan yönetimi ve denetiminde gerçekleþeceðini öngörmesidir. Ve doðuþ ve geliþme döneminde temelde bu amaçla tutarlý sýnýfsal siyasal bilinç ve mücadele sergilemektedir. Belirtmek gerekir ki; tüzüðünde resmi olarak açýklanan amaçlarý arasýnda bir toplumsal ölçekte özel mülkiyetten toplumsal mülkiyete dönüþümü öngörmemesi ve var olan anayasal çerçeveyi vurgulamak zorunda olmasý, var olan burjuva toplumsal düzen içinde mücadele vermek zorunluluðunun gereði olarak görülmesi kanýsýndayým. Bu nedenle, doðuþ ve geliþme döneminde DÝSK'in Batý Ülkelerinde görülen bir sosyal demokrat sendikal örgüt olarak nitelendirilmesinin doðru olmadýðýný düþünüyorum, bu alanda önemli çalýþmalarý olan bazý araþtýrmacýlarýn görüþünün tersine 2. DÝSK, doðuþ ve geliþme döneminin ilk evrelerinde filiz verdiði ve geliþtiði özel sektör sanayi alanýnda sanayi proletaryasýnýn örgütü oluþu zemininde, öbür toplumcu eðilimli sendikal, mesleksel, gençlik örgütleri ile birlikte, özellikle sýnýfýn partisi olan TÝP ile etkili bir dayanýþma içinde geleneksel ücret sendikacýlýðýnýn ötesinde emekçilerin gerçek sýnýf bilincini ve kapasitesini geliþtiren birçok sýnýf mücadelesi gerçekleþtirilmiþtir, 1960'lar ve 1970'lerde (bir en önemlisi de 15-16 Haziran 1970, iþçi sýnýfý kalkýþmasý olmak üzere). Ancak, 12 Mart 1971 Askeri Darbesi ile etkinliðini yitirmiþ bir TÝP ile dayanýþmasýnýn olanaksýzlýðýnýn sonucu, önce TKP'nin UDC (Ulusal Demokratik Cephe) taktiði, sonra da TÜRK-Ýþ'den ayrýlan CHP eðilimli sosyal demokrat sendikalarýn (Bir sayýca en önemlisi, A. Baþtürk'ün Baþkaný olduðu Genel-Ýþ Sendikasý olmak üzere) DÝSK'e katýlmalarý sonucu, 1978'de yapýlan 7. Genel Kurul'da DÝSK, CHP'nin güdümündeki bir sendikacýlar grubunun yönetiminde bir sosyal demokrat, düzeniçileþtirilmiþ sendikal örgüt evresine girer 3, 4. 1980'lere gelindiðinde üye sayýsý 500 binlere eriþmiþ olsa da, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinin getirdiði daha otoriter bir siyasal sistem, Türkiye'deki DÝSK ve tüm sosyalist örgüt ve kiþiler üzerinde etkisi hala süren bir faþist baský rejimi, DÝSK'in 12 yýl yasaklý kalmasý, emek-sermaye iliþkilerini sermaye lehine yeniden düzenleyen yasal düzenlemeler ve 1990'lardan sonra, küresel kapitalizmin neo-liberal yeniden yapýlandýrma politikalarýnýn da etkisiyle 1992'de DÝSK'in Ören Tezleri' nin gösterdiði gibi, DÝSK'te egemen sendikal ideoloji ve pratik, sermaye ile uzlaþan toplumsal düzende devrimci dönüþümün bir amaç olmaktan çýktýðý uzlaþmacý bir sendikal örgüt olma özelliði daha da yerleþmiþ gözükmektedir 5. Bu nedenle, ben DÝSK'in 'sosyal demokratikleþtirilmesini', Türkiye'deki siyasal ve sendikal sosyal demokratlarýn devrimci sosyalist sendikal geliþime ve sonuç olarak da Türkiye'de sosyalist bir toplum ideali için mücadelenin geliþmesinin önündeki en önemli engel olduðunu ve bunu DÝSK'in yeniden 1960'lardaki DÝSK olmasý önündeki için mutlak aþýlmasý gereken bir engel olarak görüyorum. Ancak, ben 21. Yüzyýldan nesnel temellerde umutluyum. 21. yüzyýlda küresel kapitalizmin ve onun dayattýðý neo-liberal politikalarýn etkilerinin daha yaygýnlaþtýðý ve derinleþtiði, çaðýmýzýn bilgi toplumu koþullarýnda bu çeliþki ve radikal özgürleþme olanaðýný bilimsel sýnýf bilincinin insanlýk tarihindeki en yüksek düzeylerine eriþeceði aþamalarda, Dünyada ve ülkemizde, sosyalist devrimci çözüm için dinamiklerin sendikal ve siyasal örgütlenmelerin(dýsk'in de) yeniden ve daha yetkin olarak geliþmeye baþlayacaðýný güçlü bir olasýlýk olarak görüyorum 6. Dr. Ali MÝLLÝOÐULLARI ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öðretim Üyesi 1 DÝSK, Kuruluþ Bildirisi, Ana Tüzüðü. Ýstanbul: DÝSK Yayýnlarý no.2, 1968, s.33-35. 2 Koç Yýldýrým, "Türkiye'de Sosyal Demokrasi ve Sendikacýlýk" 11. Tez, Sayý 4 (1986) içinde, s.133-134. 3 Öngider, S. Kriz ve Sendikal Hareket, istanbul, 1994, s. 82 4 Ýþlek, Uður. Sýnýf Sendikasý, istanbul, Dünya Yayýncýlýk, 2000, s. 139-149. 5 Belek, ilker. Disk'in Ören Tezleri ve Sosyalist Tavýr, Ýstanbul, Sorun Yayýnlarý, 1992, s. 105-110 6 Millioðullarý, A. "1980 Sonrasý Sendikal Kriz ve Sýnýf Sendikacýlýðý için Olanaklar" Sýnýf Tavrý, Sayý 12 (2000), s.42-44 K A S I M 2 0 0 8 15

K ADINLARA SENDÝKALAR, SENDÝKALARA KADINLAR Ayýn dosyasý kapsamýnda, kadýnlar ve sendika konusunda ODTÜ Sosyoloji Bölümü Öðretim Üyesi ve Kadýn Çalýþmalarý Ana Bilim Dalý Baþkaný Prof Dr. Yýldýz Ecevit ile internet ortamýnda bir söyleþi gerçekleþtirdik. Türkiye'de emekçi kadýnlarýn örgütlenmeleri onundaki engeller neler? Emekçi kadýnlarýn örgütlenmeleri her zaman erkeklerden daha zor olmuþtur ama hiçbir zaman 2000'li yýllardaki kadar zor olmamýþtýr. Çünkü çalýþanlarýn örgütlenmesine konulan engeller bu yýllarda görülmedik biçimde artmýþtýr. Küreselleþme, üretim süreçlerinde ciddi deðiþmeler, esnekleþme, sosyal politika alanýnda liberal ekonomik tercihler ve daha buna benzer birçok neden, sendikalarý çalýþanlarýn haklarýný koruyan güçlü örgütler olmaktan alýkoymaktadýr. Birkaç büyük ve güçlü sendika hariç, sendikalar ait olduklarý iþ kollarýndaki iþçileri kendilerine üye yapamaz olmuþlardýr ve iþçiler de sendikalý olmaktan iyiden iyiye çekinmektedirler. Emekçi kadýnlarýn iki özelliði, onlarý sendikalara üye olmakta erkeklerden daha olumsuz etkiler. Bunlardan biri yoðun olarak küçük iþyerlerinde çalýþýyor olmalarý, ikincisi de kayýtsýz olmalarýdýr. Küçük iþyerleri iþverenin sendikalaþmaya karþý olduðu yerlerdir; dolayýsýyla bu iþyerlerinde ne erkek çalýþanlar ne de kadýn çalýþanlar sendika üyesi olabilirler. Ayrýca kayýtsýz çalýþýyor olmak da sendikalýlýðý engeller. Bugün çalýþan kadýnlarýn % 67'si enformel sektörde ve kayýtsýz çalýþmaktadýr. Bu grubun zaten sendikalý olabilmesi mümkün deðil. Kadýnlarýn iþ yaþamýndaki sorunlarýna sendikalar ne kadar duyarlý? Sendikalar iþçi örgütleridir ve bu tanýmlarýyla toplumsal cinsiyet farký gözetmeksizin kadýn erkek bütün iþçileri kucaklayýcý yaklaþým ve politikalarý olmalýdýr. Oysa Türkiye'de sendikalar, iþçi örgütleridir ama ayný zamanda erkek egemen örgütlerdir de Yani toplumun her katmanýnda karþýlaþtýðýmýz ataerkil zihniyet ve cinsiyetçi örüntüler sendikalarda da hakimdir ve sendikalarda kadýn çalýþanlarý erkek çalýþanlardan ayrý tutan bir iklim yeþermiþtir. Sizin sorunuzun tam cevabý olarak söylemek gerekirse, sendikalar, sendikalý olabilmiþ emekçi kadýnlara da onlarýn sorunlarýna da yeterince duyarlý deðillerdir. Bu durum üstelik sadece Türkiye'ye özgü ve yeni bir þey de deðildir. Ýþçi mücadelesi tarihini feminist bir perspektifle yeniden okuduðumuzda, sendikalarýn 19. yüzyýl sonu ve bütün 20.yüzyýl boyunca kadýnlarý erkekler ile bir tutmadýklarýný görebiliyoruz. Erkek egemen sendikalar, emek piyasasýnda kadýnlarý ücret düþüþlerine neden olduklarý için suçlamýþlar ve hatta, grev zamanlarýnda onlarý grev kýrýcýsý olarak adlandýrmýþlardýr. Teknolojik deðiþiklikler erkek ve kadýn emeði arasýnda kol gücüne dayalý bir farký ortadan kaldýrdýðýnda bile, erkekler kendi iþ kollarýný korumak için kadýnlarý aralarýna almamak yolunda mücadele vermiþlerdir. Yani, bugün yaþananlar yeni bir þey deðildir. Bugün de Türkiye'de görüldüðü gibi, sendikalar, kadýn sorunu diye bir sorun olduðunu kabul etmek ve buna göre davranmaktan yana deðiller. Bu sorunlarýn baþýnda kadýnlarýn iþe girerken karþýlaþtýklarý ayrýmcý muameleler geliyor, kadýnlarla erkekler arasý ücret farklýlýklarý ve kadýnlara düþük ücret ödenmesi geliyor. Ýþte yükselme durumlarýnda kadýnlarýn farklý deðerlendirmelere maruz kaldýklarýný ve iþ yerinde cinsel tacize uðradýklarýný da biliyoruz. Çocuklu kadýnlar iþ yasasýnýn koruyuculuðuna raðmen doðum ve annelik ile ilgili haklarýný yeterince kullanamýyorlar. Örneðin iþyerlerinde emzirme odalarý ve kreþler yok. Bütün bunlar daha çok kadýnlarýn baþýna gelenler, kadýnlarýn yaþadýklarý sorunlar. Ýstenir ki sendikalar bu sorunlarý, kendi gündemlerini yýllardýr iþgal eden diðer sorunlar kadar önemsesinler, çözümler üretmeye çalýþsýnlar. Ama olmuyor, sendikalar bu sorunlarý görmezden geliyor ya da gördüklerinde, ikinci, üçüncü öneme sahip sorunlar olarak deðerlendiriliyorlar. Bu söyledikleriniz genel bir tutum mu? Topyekûn bir genelleme yapmak yanlýþ olur elbette ama genele yakýn bir tutum diyebiliriz. Bazý sendikalar var tabii, sayýlarý sýnýrlý da olsa, kadýnlarýn çalýþma yaþamýnda karþýlaþtýklarý engellere de, yaþadýklarý ayrýmcýlýða da daha önem veren. Bunun böyle olmasýnýn birkaç nedeni var. Bazý sendikalarda kadýn oraný diðerlerine göre yüksek, bu da haliyle sendikanýn hassasiyetini artýrýyor. Örneðin memur sendikalarý ve özellikle kadýn öðretmenlerin yoðun olduklarý eðitim sektöründeki sendikalar böyle. Ýkinci bir neden, çok enteresan, nicelikle açýklanamaz bir þey. Bazen bir takým sendikalar, yine erkek egemen bakýþ açýsýna sahip olsalar da, sendika içinde kadýn konusunu ciddiye alan yöneticiler ve profesyonel sendikacýlar bulunabiliyor. Bu çok olumlu bir þey tabii Örneðin, petrol ve kimya sektörü kadýnlarýn az bulunduðu bir sektördür. Buna raðmen, bugün Petrol Ýþ Sendikasý'nýn, kadýn sendikalý sayýsý daha fazla olan bir sendikadan çok daha yoðun biçimde, kadýn sorunlarýna eðildiðini görmekteyiz. Hatta düzenli bir kadýn dergisi çýkartan tek sendika olarak dikkatimizi çekiyor. Yine de sonuç olarak sendikalar hani popüler deyiþle 'kadýn dostu' olarak adlandýrabileceðimiz örgütler deðil. 16 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý - 1 7 9

a yýn d osyasý Emekçi kadýnlarýn taleplerini iletirken sendikalar içerisinde de yaþadýklarý sorunlar var mý? Var tabii ve hep oldu. Yýllar önce, kadýn emeði konusunda bir araþtýrma yapýyorken 1, sendika temsilcilerine neden kadýn üyelerinin sorunlarý ile ilgilenmediklerini sorduðumda verilen tepkiler dikkate deðerdi. Sendikacýlara göre, sendikalarýn üyelerinin refahý için yapacaklarý daha mühim iþler vardý, kadýnlarýn sorunlarý ise özgül sorunlardý. Bu nedenle çalýþtýklarý iþyerinde kreþ bulunmamasýna veya vardiyada karþýlaþtýklarýn sorunlara dikkati çekmek üzere kendilerine baþvuran kadýn iþçileri 'dar görüþlülük' le suçluyor, kýnýyorlardý. Bu durum, bugün de farklý deðil. Aile ve çalýþma yaþamýný uyumlaþtýrmakta zorluklar yaþayan kadýnlarýn bu sorunlarý sadece kendilerini ilgilendirmiyor aslýnda. Çocuk bakýmý da, yaþlý bakýmý da, ailenin yeniden üretimi de sadece kadýnlarýn meselesi olarak düþünülemez. Bunlar toplumsal meselelerdir ve sadece kadýnlarýn sorumlu olmasý, çözümleri kadýnlarýn yaratmasý beklenemez. Bir sendikanýn bu meselelere de en az ücret artýrýmý veya iþsizlik gibi, baþka konular gibi önem vermesi, çözüm üretmesi gerekir. Ayrýca, eðer iþ yerinde kadýnlarýn karþýlaþtýklarý ayrýmcý muameleler ataerkil bir kültür ve ideolojinin sonucu ise, sendikalarýn bu kültürün iþ yerlerinde beslenmemesi, deðiþmesi için yapabilecekleri ve yapmalarý gereken çok þey olduðunu düþünüyorum. Kadýnlarýn sorunlarýnýn ve taleplerinin sadece kadýnlar açýsýndan deðil, kadýn erkek emekçi talepleri açýsýndan da ilerletici taraflarý olabilir mi? Yoksa bu alan sadece kadýnlarýn sorunlarý biçimindeki bir yaklaþýmla mý ele alýnmalý? Ýþte yukarýda tam da bunu söylemek istiyordum. Aslýnda kadýnlarýn taleplerinin hepsi sadece kendilerini ilgilendiren talepler deðildir. Kadýnlar ailenin yeniden üretimini saðladýklarý sürece kocalarýnýn yani erkeklerin sistem içinde var olabilmelerini, çocuklarýnýn yani gelecek nesillerin sisteme katýlabilmelerini saðlarlar. Yani kadýn emeði, sistemin devamý açýsýndan kritiktir. Emekçilerin ve onlarý temsil ettiðini varsaydýðýmýz sendikalarýn meseleye böyle bakýp kadýnlarýn taleplerini dikkate almalarý gerekir. Sendikacýlarýn bu taleplerin, sýrf kadýn talepleri olmadýðýný karþýlandýðý takdirde, tüm emekçileri ileriye götürücü bir özellik taþýdýðýný görebilmeleri gerekir. Türkiye'de 80 sonrasý kadýn hareketinin önem kazanmasý ile sendikal hareket nasýl etkilendi? Bir ilerleme oldu mu? Son 20 yýlý kadýnlarýn sendikal örgütlenmedeki yerini deðiþtirdi mi? Türkiye'de kadýn hareketi birçok kurumun ne kadar 'cinsiyet körü' olduðunu göstermesi bakýmýndan önemlidir. Sendikalarýn da böyle olduðu ortaya çýktý. 80'li yýllar boyunca sendikalar kadýn hareketinin önemli gündem maddelerine önem vermediler. Kadýn hareketi, kadýn emeðinin deðerini tartýþýrken, kadýna yönelik þiddete karþý kampanyalar düzenlerken, sendikalarýn birçoðu hala kadýn iþçiler için sadece aile planlamasý eðitimleri vermekle meþguldü. Oysa çalýþan kadýnlar dünyada olup bitenleri, küreselleþmenin kendi hayatlarýna nasýl yansýmakta olduðunu, sadece iþçi olarak deðil kadýn olarak da güçlenmenin yollarýný merak ediyorlardý. Bu konularý sendikalarýn düzenlediði eðitim programlarý, seminerler ve benzeri buluþmalar vasýtasýyla kadýn hareketinden öðrendiler. Sendikalý erkeklerin de kadýn hareketinden çok þey öðrendiklerini düþünüyorum. Ancak zihinsel dönüþüm kolay deðildir, hele ataerkillik gibi bir kültür size imtiyaz saðlýyorsa bundan vazgeçmek hiç kolay deðildir. Bu nedenle sendikalarda erkek sendikacýlarýn henüz yerlerini kadýn sendikacýlara býrakmaya ya da bu yerleri onlarla paylaþmaya hazýr olmadýklarýný düþünüyorum. Kota üzerine yapýlan þiddetli tartýþmalar bu yüzdendir. Kota uygulamasý, sendikalarýn yönetiminde kadýnlarýn yer alabilmesini saðlayacaktýr. Erkek sendikacýlarýn kotayý kabul etmeleri, örgütlerinde toplumsal cinsiyet eþitliðini hayata geçirme konusunda samimi olduklarýnýn bir kanýtý olacaktýr. Öte yandan, sendikalarýn bünyelerindeki kadýn üye sayýsýný artýrmalarý için yapacaklarý þeyler de vardýr. Dünyada çalýþan kadýnlarýn yaklaþýk % 40'ý sendikalýdýr, Türkiye'de ise çalýþan kadýnlarýn sendikalaþma oranlarý % 10-15 arasýnda deðiþir 3. 2002 yýlýnda 49 ülkede 60 ulusal ve bölgesel sendikanýn baþlattýðý 'Kadýnlara Sendikalar, Sendikalara Kadýnlar' kampanyasý ile sendikalarda üye sayýsýný artýrmak hedeflendi. Sendikalar, kadýnlarýn sendikalaþmasýnýn önündeki engelleri ortadan kaldýrýcý, sendikalýlýðý teþvik edici özgül politikalar uygulayarak bu sayýyý artýrmada % 40-60 arasýnda baþarý saðladýlar. Türkiye'de de sendikalar, kadýnlarýn sendikal üyeliðini zayýflatan nedenleri ve sendikal faaliyetlere katýlýmlarýnýn önündeki engelleri saptayarak, bunlardan kendileri ile ilgili olanlarý ortadan kaldýrarak, sendika yapýsýnýn her kademesinde toplumsal cinsiyet eþitliðini saðlayarak, kadýn sendikalý oranýnýn artmasýna katkýda bulunabilirler. Bu yönde atýlacak adýmlar sadece daha çok kadýný sendikaya kazandýrmayacak, ayný zamanda sendikal mücadelenin gücünü de artýracaktýr. Söyleþi: Eda ACARA (SOC'04) 1 Ecevit, Y. ( 1991a). "Shopfloor Control: The Ideological Construction of Turkish Women Factory Workers", N. Redclift and T. Sinclair (Eds.) Working Women: International Perspectives on Labour and Gender Ideology, Routledge, London. Ss.56-78. Ecevit, Y. (1991b). "Kadýnlar, Siyasal Katýlým ve Sendikalar", A.Ü. Basýn Yayýn Yüksek Okulu Yýllýðý 1989-1990 Nermin Abadan Unat'a Armaðan, A.Ü Basýn ve Yayýn Yüksek Okulu, Ankara. ss. 351-364. 2 2007 yýlý itibariyle, üç iþçi konfederasyonu (DÝSK, TÜRK ÝÞ ve HAK ÝÞ) ile Kamu Sen ve Memur Sen'in yönetim kurullarýnda hiç kadýn üye yok. Sadece Kamu Emekçileri Sendikalarý Konfederasyonu (KESK) nun yedi kiþilik genel merkez yönetim kurulunda iki kadýn üye bulunuyor. Bunun nedeni de üyelerinin % 41'ini kadýnlarýn oluþturmasý ve kota uygulamalarý. 3 Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý'nýn Ocak 2007 verilerine göre tüm sendikalý çalýþanlar içinde sendikalý kadýn oraný % 15,2. Ancak Bakanlýðýn verilerinin aksine, sendikalaþma oraný toplu iþ sözleþmesinden faydalanan iþçi sayýsý dikkate alýnarak hesaplanýrsa bu gruba giren sendikalý iþçiler arasýnda kadýnlarýn oraný % 10' a kadar düþüyor. K A S I M 2 0 0 8 17

21. Yüzyýl için YENÝ SENDÝKAL ÖRGÜTLENME ve Mücadele Arayýþý 21. yüzyýlýn baþýnda, Türkiye'de sendikalarýn ve sendikal siyasetin ciddi sorunlarla karþý karþýya olduðu sýklýkla gündeme gelmektedir. Bir yandan, sendikalarýn ve sendikal siyasetin kan kaybýyla ilgili akademide ve sendikalarda zengin tartýþmalar sürmektedir. Diðer yandan ise, yeni emek örgütlenmeleri ve/veya yeni sendikal örgütlenme ve mücadelenin oluþturulmasý konusunda ayný zenginlikten bahsetmek zor görünmektedir. Ýþte bu yazýnýn temel amacý, "ne" olduðunun kavranmasý üzerinden "nasýl" olmalýyý tartýþmaya açmaktýr. Diðer bir deyiþle, bu yazýnýn hareket noktasý, yeni emek örgütlenmeleri ve/veya yeni bir sendikal örgütlenme ve mücadele tartýþmasý gibi zahmetli, zor ve meþakkatli bir süreci tartýþmaya açma isteðidir. Son yýllarda, Türkiye'de, hem sendikalaþma oranlarý hem de toplu iþ sözleþmesi kapsamýndaki çalýþanlarýn oranlarý dramatik olarak düþmektedir. Türkiye'de sendikalaþma oranlarý ve sendika üyeliðine iliþkin istatistikler, çok parçalý ve çok çeliþkilidir. Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý'nýn 2005 verilerine göre, sendikalaþma oraný yüzde 55,7 iken, Sosyal Sigortalar Kurumu tarafýndan yayýnlanan istatistikler incelendiðinde, 2005 yýlýnda özel sektörde çalýþan iþçilerin yüzde 6'sý sendika üyesidir 1. Bu noktada belirtmek gerekir ki; iki kurumun istatistiklerinde yer alan toplam ücretli ve maaþlýlar, sigortalý iþçilerdir. Dolayýsýyla, çýð gibi büyüyen enformel sektör dikkate alýndýðýnda, sendikalaþma oranýnýn yüzde 6'larýn da altýnda olduðu gerçeði ortaya çýkmaktadýr. Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý'nýn "hormonlu" istatistiklerinin bir nedeni, sendikalarýn yüzde 10'luk iþkolu barajýný aþmak ve toplu sözleþme hakký elde edebilmek için üye sayýlarýný büyütme eðilimi içinde olmasý ise, diðer bir nedeni de, Bakanlýðýn, uluslararasý örgütler nezdinde, örgütlü ve sendikalý bir ülkenin bakanlýðý olma isteðidir herhalde. Tam rakam ne olursa olsun, bu dramatik düþüþün nedenleri üzerine düþünüldüðünde, öncelikle, sendikalar çok ciddi yasal sýnýrlýlýklarla karþý karþýyadýrlar. Sendikalar, kapitalizmde hem tekelci hem de rekabetçi birikim rejimi dönemlerinde faaliyet göstermiþ örgütlü yapýlardýr ve iþlevleri, faaliyetleri ve belki de varoluþlarý son yýllarýn dönüþüm rüzgârlarý ile sarsýlmaktadýr. 1980'lerde Türkiye'de, küresel siyasette sendikalarýn gerileyiþi ve ulusal siyasette sendikalara Bireysel ve kolektif iþ hukukunun kifayetsizliði ve sendikalarýn güçsüzlüðü, iþverenin, iþçiyi hiçbir maliyete katlanmadan iþten çýkarmasýnýn önünü açmaktadýr. Ayrýca, dýþarýdaki yedek iþçi ordusu da iþverenin iþten atmadaki pervasýzlýðýný güçlendirmektedir. karþý baský mekanizmalarýnýn yoðun kullanýmý sonrasý, sendikalar zayýflatýlmýþ ve çalýþanlarýn örgütlenme haklarý sýnýrlandýrýlmýþtýr. Sendikal krizin bir diðer nedeni ise, ücretli ve maaþlý çalýþanlarýn her geçen gün azaldýðý emek piyasasýnda, sendikalarýn örgütlenmesi için nesnel temellerin hýzla aþýnmasýdýr. Kamu sektöründe sözleþmeli iþçiler artarken; özel sektörde geçici, sözleþmeli ve/veya taþeron iþçiler sendikalaþmanýn önünü týkamaktadýr. Sendikal krizi, 1990'lý ve 2000'li yýllarda yoðunlaþan özelleþtirme politikalarý ile birlikte düþünmek gerekmektedir. Kamu iþletmelerinin düþük üretkenlik ve düþük verimliliðine çare olarak sunulan özelleþtirme, sözleþmeli iþçi kategorisini güçlendirirken, ciddi anlamda iþsizliðe ve sendikasýzlaþmaya da yol açmýþtýr. Sendikal krize bir diðer neden ise, Türkiye'de son dönem kapitalist emek süreci düzenlemeleridir. "Japon modeli", "insan kaynaklarý yönetimi" ve "toplam kalite yönetimi" gibi farklý adlandýrmalarla anýlan bu düzenlemeler, sendikayý tümüyle süreç dýþýnda býrakmayý hedeflemektedir. Yeni düzenlemeler, artýk sýnýf temelli toplumsal kutuplaþmaya ve sýnýflar arasýndaki çatýþmaya dayalý örgütlenmenin sona erdiðini, bunun yerine toplumsal çýkar gruplarý arasýnda uzlaþmaya ve dayanýþmaya dayalý bir yapýnýn geliþmekte olduðunu vurgulamaktadýrlar. Son dönemde, iþyerlerinde, yönetim ve iþçiler arasýnda ortak çýkarlar yaratmayý amaçlayan söylemlerle, formel ve enformel birlikteliklerle, iþçilerin, iþletmeye baðlýlýðýný arttýrmak ve iþçilerin çýkarlarýný dile getirebilecekleri, kurumsallaþmýþ endüstri iliþkilerinin dýþýnda, yeni bir forum yaratmak hedeflenmektedir. Diðer bir deyiþle, iþletme yönetimleri artýk sendikayý aradan çýkararak, doðrudan iþçilere ulaþmayý amaçlamaktadýr. Sendikalaþma önünde bir diðer önemli engel, Türkiye'de iþ güvencesinin olmamasýdýr. Bireysel ve kolektif iþ hukukunun kifayetsizliði ve sendikalarýn güçsüzlüðü, iþverenin, iþçiyi hiçbir maliyete katlanmadan iþten çýkarmasýnýn önünü açmaktadýr. Ayrýca, dýþarýdaki yedek iþçi ordusu da iþverenin iþten atmadaki pervasýzlýðýný güçlendirmektedir. Ayrýca, Türkiye'de sendikal mücadele ve sendikalar, ücretler üzerinden tanýmlý tartýþmalar, pazarlýklar ve de anlaþmalardan öteye geçerek, gelir eþitsizliðinin sürekli arttýðý ve emeðin sosyo-politik ortamýnýn sürekli gerilediði bir çevre kapitalist ülkede, demokrasinin yokluðu, gelir daðýlýmýnýn eþitsizliði ya da insan haklarý gibi konularda aktif bir taraf olma iþlevini yerine getirememektedirler. Sendikalarýn güçsüzleþmesinde bir diðer önemli nokta ise, 1980'lerden bugüne sendikalarýn ve sendika yanlýlarýnýn, medyadaki ve akademideki konumlarýyla iliþkilidir ve sendikalar ve sendika 1 Yücesan-Özdemir, G. ve Özdemir, A. M. (2008) Sermayenin Adaleti: Türkiye'de Emek ve Sosyal Politika, Ankara: Dipnot. 18 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý - 1 7 9

a yýn d osyasý yanlýlarý, hayatýn her alanýnda zor anlar yaþamaktadýrlar. Marksistler ya da emeðin haklarýný savunanlar "terörist"le eþ anlamlý algýlanmakta ve sendikalar da mavi yakalý erkek iþçilerin "arkaik" kaleleri olarak görülmektedir. Sendikacýlýðýn bu "yeni imajý"nýn üretiminde, medya da önemli rol üstlenmektedir. Medya, sendikalara çok az ses ve yer vermekte ve sendikalarý þiddet ve anarþi gibi "arkaik" yöntemler kullanan örgütler olarak görmekte ve göstermektedir. Ayrýca, Türkiye'de sendikal mücadelenin önündeki en önemli engel, "profesyonelleþme eðilimi"dir. Seçimden sonra, sendika yöneticileri kendilerini ofislerine kapatmakta ve sendikanýn tabanýndan hýzla uzaklaþmaktadýrlar. Dolayýsýyla, "onlar için güç" ve "onlara karþý güç" ikilemi, sendikal harekette oldukça belirgindir. Bir önemli konu da þudur: sendikal hareket, yeni iktisadi, siyasi ve ideolojik ortamýn yarattýðý tehditler ve sorunlar konusunda yeterli bilgiye sahip deðildir. Yeni geliþmelere karþý tavýr geliþtirmede yaþanan sorunlar, sendikalarýn her geçen gün daha pasifleþmesine ve etkisizleþmesine neden olmaktadýr. Sendikalarýn dört bir yanýnýn sarýldýðý bir dönemde cevabý aranmasý gereken, kuþkusuz, "ne yapýlabilir" sorusudur. Diðer bir deyiþle, 21. yüzyýlýn baþýnda sendikal krizi aþacak yeni arayýþlarýn tartýþmaya açýlmasý önemlidir. Fikir savaþý, sýnýf savaþýnýn bir parçasýný oluþturur zira. Dolayýsýyla, 21. yüzyýlýn baþýnda yeni bir sendikal örgütlenme ve mücadele nasýl olabilir? Ýlk olarak, yeni sendikal örgütlenmenin ve mücadelenin, iþçi sýnýfý kavrayýþýný yeniden tanýmlamasý önemlidir. Sanayi iþçi sýnýfý mensuplarýnýn sayýlarý dünya çapýnda azalmasa da, artýk küresel ekonomide hegemonik bir rol oynamamaktadýr. Bu, nasýrlý elleriyle makinelerde çalýþan endüstriyel iþçi sýnýfý ortadan kalktý demek deðildir; ama iþçi sýnýfý, küresel üretimin ekonomi politiði doðrultusunda küresel ölçekte yeni bir zaman ve mekân içinde yapýlanmaktadýr. Endüstriyel paradigmada, iþçiler üretimi neredeyse sadece fabrika içinde yaparlardý; fakat günümüzde, taþeron çalýþmanýn farklý görünümleri olan "evde çalýþma", "eve iþ verme" ve "fason üretim", emek süreci örgütlenmesinin "fabrika"nýn kapýlarýnýn ardýna" yaþamýn her alanýna doðru geniþlediðini göstermektedir. Bu zamansal ve mekânsal yeniden örgütlenmeyi "biyopolitik üretim" 2 olarak tanýmlayabiliriz. Diðer bir deyiþle, biyopolitik üretim, topluma içkindir ve toplumsal iliþkileri ve biçimleri üretir. Dolayýsýyla, yeni sendikal örgütlenmenin ve mücadelenin, iþçi sýnýfýný tanýmlarken artýk fabrika düzleminin sýnýrlý alanýndan çýkýp, toplumun yaþamsal alanlarýna yönelmesi anlamlýdýr. Ýkinci olarak, yeni sendikal örgütlenme ve mücadele, geleneksel sendikalarýn sýnýrlý bir iþçi kategorisinin ekonomik çýkarlarýný savunduðu bir yapýnýn terki üzerinden toplumsal zenginliði müþterek üreten tekillikler aðýný temsil edecek þekilde örgütlenmelidir. Diðer bir deyiþle, yeni sendikal örgütlenme ve mücadele için, toplumsal üretimi gerçekleþtiren insanlarýn bulunduðu her yer fabrikadýr ya da fabrika her yerdir. Ancak, bu fabrika, iþyeri kurallarýný kapitalistin koyduðu o fabrika deðildir. Dolayýsýyla, en geniþ anlamda hem emeðin taleplerini siyasi iktidara yöneltecek hem de talep edilen "haklarýn" sahibi olan kimselerin yalnýzlaþmasýný, talep edilen þeylerin kamusal veçhesini unutmalarýný engelleyecek bir örgütlenme amaçlanmalýdýr. Dolayýsýyla, bu yeni sendikal örgütlenmenin iþsizleri, emeklileri, öðrencileri, ev emeðini ve sokak satýcýlarýný kapsayabilme özgürlüðüne sahip olmasý gerekliliðini öne sürebiliriz. Bu kiþilere hitap etmek, mücadelenin ücret iliþkisi ile sýnýrlanmadýðýný, emek gücü potansiyeline sahip olan kimselerin duygusal ve maddi yeniden üretimi için gerekli olanlarý, yani hak ettikleri her þeyi içerdiðini, en baþtan kabul etmeyi gerektirir. Çocuklara bakým için kreþ, mahalleye okul yapmak, bunu yerel ya da ulusal düzeyde örgütlenmiþ iktidar þebekelerinden istemek, temiz su için el vermek, saðlýk hizmeti götürmek, bunlarýn hepsi örgütlenmenin hesabýna dahildir. Üçüncü olarak, yeni sendikal örgütlenmeye ve mücadeleye örnek oluþturabilecek emek örgütlenmesi için, Chavez yönetiminin Bolivarcý Halkalarý ya da Latin Amerika'da gerçekleþen yeni direniþ deneyimlerinden yararlanýlabilir. Dördüncü olarak, yeni sendikal örgütlenme ve mücadele, kuþkusuz "toplumsal hareket sendikacýlýðý" deneyiminden beslenecektir. Toplumsal hareket sendikacýlýðý, üyelerle birlikte bütün emekçilerin koþullarýný iyileþtirmek, örgütsüzleri örgütlemek, demokrasi mücadelesinde aktif olmak ve toplumun her alanýnda iþçi denetimini saðlamak gibi ilkelerini formel örgütlülüðün bürokratik ve hiyerarþik yapýlanmasýný kýrarak eylemci ve taban inisiyatifine dayanan bir örgütsel iþleyiþle savunmaktadýr. Beþinci olarak, yeni sendikal örgütlenme ve mücadele, kapitalizmin yarattýðý eþitsizliklerden ve adaletsizliklerden etkilenen geniþ emek cephesinin nesne statüsünü aþýp "etkin"leþerek, "özne" statüsünü benimsemesini amaçlamalýdýr. Yeni sendikal örgütlenme ve mücadele, çözüme yönelik insanlarýn bir araya gelip sorunlarý tartýþmasýný ve kendi sorunlarýna kendi çözümlerini üretmelerini hedeflemelidir. Ve son olarak, yeni sendikal örgütlenme ve mücadele, geniþ emek cephesi için kültürel eylemliliði amaçlamalýdýr. Kültürel eylemlilik, iþçi sýnýfýnýn sürece aktif olarak katýlmasýný, yaþanýlanlarý kendi sözcükleri ile ifade etmesini ve yaþanýlanlarý deðiþtirmek için düþünmesini tanýmlar. Diðer bir deyiþle, yeni sendikal örgütlenme ve mücadele içinde, emek, kendi yaþamýný ifade etmek, tanýmlamak ve anlamlandýrmak zorundadýr. Ve de bu yazýnýn son sözü olarak, yeni sendikal örgütlenme ve mücadele içinde kültürel eylemlilik, emeðin deðerlerini örecek (eþitlik, demokratiklik, katýlým, dayanýþma) ve bu örülen deðerler, geleceðe dönük alternatif bir toplumu mümkün kýlacak siyasi tavýrlarý da üretecektir. Doç. Dr. Gamze YÜCESAN-ÖZDEMÝR (MAN 92) Gazi Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi Öðretim Üyesi 2 Hardt, M. ve Negri, A. (2004) Çokluk: Ýmparatorluk Çaðýnda Demokrasi ve Ýmparatorluk (Çev. B. Yýldýrým), Ýstanbul: Ayrýntý. K A S I M 2 0 0 8 19

GREV GREV GREV GREV GREV GREV GREV ÝÞÇÝYÝZ HAKLIYIZ KAZANA- CAÐIZ GREV GÖZCÜSÜ 20 O D T Ü L Ü L E R B Ü L T E N Ý - 1 7 9