AZERBAYCAN TÜRKLERİNİN HALK EFSANELERİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "AZERBAYCAN TÜRKLERİNİN HALK EFSANELERİ"

Transkript

1 SEDNİK PAŞA PİRSULTANLI AZERBAYCAN TÜRKLERİNİN HALK EFSANELERİ Çeviri: Azad AĞAOĞLU AZERBAYCAN EFSANE ARAŞTIRMACILIĞI VE SEDNİK PAŞA PİRSULTANLI Bilim dünyasına 1955 yılında 26 yaşındayken yazmış olduğu Halk Edebiyatı Örnekleri Ne Zaman Neşredilecektir? isimli makalesiyle adımını atan Sednik Paşa Pirsultanlı, aradan geçen süre zarfında Azerbaycan folkloru örneklerinin, o sıradan efsanelerin derlenmesi ve tetkiki çalışmalarına, gerçek anlamda hayatını adamıştır. Bilimsel faaliyeti içinde en önemli yeri efsane ve rivayetlere ayırmış olan Pirsultanlı, folklorun bu janrlarının derlenmesi ve neşri konusundaki temel eserleriyle, Azerbaycan eposunun tetkiki tarihine kendi ismini yazdırmayı başarmıştır. Efsaneler, Esatirlerin, efsanelerin ve rivayetlerin derlenmesi, neşri ve tetkiki bir folklor araştırmacısı olarak benim kaderime yazılmıştır diyen Pirsultanlı nın bilim adamlığı yönünün önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Folkloru araştırırken, kendisi de canlı bir folklor aktarıcısına dönüşen Pirsultanlı ile her sohbet, mutlaka efsanelerle süslenir. Pirsultanlı, milli karakterine sahip çıkmayı bilen herhangi bir insanın folklora, mitolojiye, efsane ve rivayetlere uzak olamayacağı görüşündedir. Dahası, Pirsultanlı ya göre herkes kendi halkının folkloruna, o sıradan kendi halkının folklorunda yaşayan tarihe (efsane ve rivayetlere) aşina olduğu ölçüde mükemmel bir insan olabilir. Pirsultanlı nın bu düşüncesi, onun kendine özgü ilmî nazariyesinin de temelini teşkil etmektedir. Azerbaycan efsane araştırmacılığının canlı efsanesi olan Pirsultanlı nın ilmî nazariyesinin oluşum tarihi kayda değer bir vakadır. Pirsultanlı folklorun bağrından kopmuştur yılında doğmuş olan araştırmacı, yaşamı boyu folklorun cazibesinden kurtulamamış, folklor örneklerinin canlı taşıyıcısı olan halkın her zaman içinde olmuştur. Yeniyetmeliği, gençliği ve bütün yaşamı folklor muhitinde geçmiştir. Üniversite yılları 2

2 Pirsultanlı ya edebi düşünce ve folklorla ilgili olarak yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Folklorun, başka hiçbir şeyle kıyaslanamayacak derecede zengin bir hazine olduğunu anlayan Pirsultanlı, bu hazineye bütün varlığıyla bağlanmıştır. Her eserini kendinden bir parça olarak gören, öz evladı gibi değerlendiren bilim adamı, elli senede elliden fazla kitap ve yüzlerce makale ortaya koymuştur. Yaşayan Efsaneler (1973), Yurdumuzun Efsaneleri (1976), Nizami ve Folklor (1976), Yanardağ Efsaneleri (1978), Nizami ve Halk Efsaneleri (1983), Azerbaycan Halk Efsanelerinin Tetkiki (1985), Azerbaycan Halk Efsaneleri (1985), Azerbaycan Mitolojik Metinleri (1988), Azerbaycan Halk Sözleri (1992) ve diğer kitaplar efsane ve rivayetleri konu edinen çalışmalardır. Ünlü folklor araştırmacısının bu yeni kitabı ise fevkalade öneme sahiptir. Azerbaycan Türklerinin Halk Efsaneleri isimli bu kitabın, Pirsultanlı nın çalışmaları arasında özel bir ağırlığı bulunmaktadır. Kitap, hem ihtiva ettiği efsane metinleri, hem de bu metinlerin tetkiki açısından mükemmel bir surette hazırlanmıştır. Pirsultanlı nın folklora ilişkin görüşlerinin genel itibariyle kitaplardan değil, folklorun canlı örnekleriyle elli senelik bir temastan kaynaklandığını daha önce belirttik. Aynı şey, bilim adamının efsane konusundaki ilmî görüşleri için de söylenebilir. Kitabın baş tarafında yer alan Efsane ve Onun Diğer Epik Janrlarla İlişkisi adlı bölüm Pirsultanlı nın onlarca seneden beri cilalanan, mükemmelleşen ve daha derin anlamlar kazanan görüşlerini parlak bir surette yansıtmaktadır. Bu bölüm, sıradan bilimsel standartlara uygun bir Giriş değil, Pirsultanlı nın folklora ilişkin görüşlerinin özetidir. Derin anlamlı konular ve karmaşık nazari görüşler burada dâhiyane bir sadelikle şerh edilmiştir. Efsane nevinin poetik özellikleriyle ilgili model, bilim adamının epik metni ne şekilde formüle edişinin açık ifadesidir. Pirsultanlı, efsanenin belirgin özelliklerini şu şekilde sıralamıştır: Efsanelerin hayati içeriği; Efsanelerin ana fikrinin mahiyeti; Efsanelerin halkın ruhuna yakın bulunması; Efsanelerde geleneksellik; Efsanelerin bedii sistematiği; Efsanelerle esatirler arasındaki irsiyet bağı; Efsanelerin tarih içinde değişikliğe uğraması; Efsanelerle tarihi gerçekler arasındaki bağ. Bu maddeler, efsaneyi bir janr olarak tanımlayan özelliklerin alt alta sıralanması değil, bütün bir sistemi oluşturan ve harekete geçiren morfolojik ve sentaktik konstrüksiyondur. Bu açıdan her maddenin, sistemin içinde kendi yeri ve fonksiyonu bulunmaktadır. Efsanelerin hayati içeriği derken, metinlerin fonksiyonel mahiyeti kastedilmiştir. Efsane, biçimsel bir strüktür hadisesi olarak, konusunu realiteden almaktadır. Bu yüzdendir ki metnin içeriği onun biçimini hem belirliyor, hem de harekete geçiriyor. Efsanelerin ana fikrinin mahiyeti sözüyle metnin fonksiyonelleşme olanaklarının temel istikametleri kastedilmektedir. Metin, içeriğinden bağımsız olarak, iletişimsel bir görev üstlenir. Dolayısıyla, metnin taşıdığı ana fikir, bu iletişimin istikametini belirlemektedir. Efsanelerin halkın ruhuna yakın bulunması derken Pirsultanlı, bir dönemin temel ideolojik yaklaşımı çerçevesinde öne çıkarılan halkı sınıflara bölme hadisesini kastetmemiştir. Burada, halkın ruhuna yakınlık sözüyle metnin sosyal ve pragmatik fonksiyonelleşme olanakları kastedilmektedir. Efsanelerde geleneksellik maddesi, janrın tarihi ve kültürel mevcudiyetinin temel poetik mekanizmalarından birini belirlemektedir. Bu durumda efsanenin mevcudiyeti, onun kendi kendini ne şekilde oluşturmasına müncer olmaktadır. Efsanelerin bedii sistematiği maddesi, metnin poetik unsurlarının bedii ve estetik düzeye ne şekilde bağlandığını gösterir. 3 4

3 Pirsultanlı, efsanelerle esatirler arasındaki irsiyet bağı meselesini gündeme getirmekle, metnin poetik geçmişinin ve onu oluşturan strüktürel mekanizmaların çözümlenmesine aktüellik kazandırmıştır. Efsanelerin tarih içinde değişikliğe uğraması derken, Pirsultanlı poetik sistemin tarih içinde uğradığı değişikliği kastetmektedir. Fakat bu noktada strüktür ve dinamik birbirinden kesin çizgilerle ayrılmıştır. Efsanelerin tarih içinde değişikliğe uğraması maddesi değişikliğe uğrayanı (dinamiği) ve değişikliğe uğramayarak sabit kalanı (strüktürü) vahit bir sistem içinde birleştirmektedir. Efsanelerle tarihi gerçekler arasındaki bağ maddesi de sıradan bir hadise değildir. Burada gerçekle uydurma (muhayyile ürünü) arasındaki karmaşık ilişki ele alınmaktadır. Filozof Rahman Bedelov un daha önce değinmiş olduğu üzere: esatir ve onun tekrarları potansiyel, derk edilmemiş işaretlilik, güzel sanatlardaki gerçek-uydurma ise «kasıtlı işaretleme» ile «işaret özelliği taşımayan işaretlilik» arasında işaret sistemine ait farklılıklar olarak anlaşılırsa, gerçek-uydurma opozisyonunun mecazcılığı semiyotik yorumlarda ehemmiyetli derecede aradan kaldırılabilir. 1 Efsane türünün bu orijinal tanımı cephesinde bir konuya tekrar değinmek gerektiği kanaatindeyiz. Profesör Pirsultanlı nın folklorla ilgili nazari görüşlerindeki orijinalliği belirleyen şey, onun bir insan ve bir bilim adamı olarak geçmiş olduğu yaşam yoludur. Bütün yaşamı ve bilimsel faaliyeti süresince folklor muhitinden kopmayan bilim adamı, folklorla ilgili nazari bilgileri kitaplardan öğrenmiş değildir. Kitaplar kendisini folklor poetikasının eşiğine folklor düşüncesinin beşeriliğinin tükendiği ve her milli düşüncenin kendi folklor poetikasının başladığı yere kadar getirmiştir. Pirsultanlı bu eşikten içeri girmiş ve Azerbaycan folklorunun poetik mahiyetiyle doğrudan bilimsel ve entelektüel temasın 1 R. Bedelov, Kahramanlık Eposunda Gerçek ve Uydurma, Bakü, 1983, s feyzinden hiçbir zaman kopamamıştır. Bu açıdan Pirsultanlı Azerbaycan folklor araştırmacılığının, folklorla ilgili nazari ve entelektüel görüşlerini canlı folklor muhiti ile doğrudan temas sayesinde kazanmış olan ender bilim adamlarındandır. Pirsultanlı nın Azerbaycan ve bütünüyle Türk folklorunun temel meseleleri üzerine ortaya koyduğu bağımsız ve orijinal araştırmaların özünü teşkil eden şey işte budur folkloru bir metin ve düşünce hadisesi olarak, kendisiyle canlı temas süreci içinde anlamak ve benimsemek. Bu açıdan Pirsultanlı, pek çok bilim adamından farklı olarak, kitaplardan okuduklarını folklor metinlerine uygunlaştırmaktan kısa sürede vazgeçerek, folklorun ne olduğunu metnin kendisinden öğrenmeğe çalışmıştır. Bilim adamının Azerbaycan Türklerinin Halk Efsaneleri isimli kitabında yer vermiş olduğu Efsane ve Onun Diğer Epik Janrlarla İlişkisi adlı bölümde ortaya koyduğu orijinal yaklaşım, gerçekte onun bir folklor araştırmacısı olarak yaptığı çalışmaların nazari ve entelektüel mahiyetini teşkil etmektedir. Pirsultanlı nın yalnızca bu kitapta değil, diğer çalışmalarında da ortaya koyduğu düşünceye nazaran, efsane ve rivayet türlerinin tetkiki, her şeyden önce, efsane ve rivayetlerde yaşayan milli tarihle önem kazanmaktadır: Azerbaycan folklorunun bağımsız türleri olan efsane ve rivayetler, kendilerine özgü oluşum, şekillenme ve yayılma evreleri geçirmiştir. Bu türler, içerikleriyle yüzyılların aynası mesabesinde olmuş, cereyan eden toplumsal ve siyasi olaylara kayıtsız kalmamıştır. 2 Pirsultanlı ya göre, efsane ve rivayetlerin poetik doğası gereği, onlara halkın tarihinin daha çok sosyal ve siyasi yönü yansımıştır. Bu görüşe ilk bakışta itiraz edilebilir. Zira birtakım efsane ve rivayetler lirik ve psikolojik içerikli olup sosyal ve siyasi muhtevadan uzaktır. Oysa bütün yaşamını canlı folklorla temas halinde geçirmiş olan Pirsultanlı, efsane 2 Sednik Paşa Pirsultanlı, Azerbaycan Efsane ve Rivayetlerinin Edebiyat Anıtlarımızla Karşılaştırmalı Tetkiki, Kısmet Neşriyat, Bakü, 2008, s

4 ve rivayet janrlarının poetikasına nüfuz ederek, onların kozmopoetik strüktürünün sosyal ve siyasi kodlar üzerinde kurulmuş olduğunu anlamıştır. Başka bir ifadeyle, realiteye ait herhangi bir hadise, efsane ve rivayet janrlarının poetik strüktüründen geçerken sosyal ve siyasi kodlara uygun bir şekilde ifade edilmektedir. Bu açıdan, hatta aşk konulu efsane ve rivayetlerin içeriğinin strüktürel planını dahi sosyal ve siyasi kodlar oluşturmaktadır. Pirsultanlı bu konuda şöyle yazmaktadır: Mitolojik ve tarihî gerçekleri şu veya bu ölçüde kendi bünyesinde muhafaza eden efsane ve rivayetler şiirsel söz sanatının geleneksel türleri, özellikle epik nevi ile sürekli bir temas ve karşılıklı ilişki içinde bulunmak suretiyle olgunlaşmış ve özel bir tekâmül süreci geçirmiştir. Bu türlere ait örnekler Azerbaycan Türklerinin tarihin çeşitli dönemlerindeki yaşantısını, maişetini, gelenek ve göreneklerini yansıtmakta, kendi bünyelerinde onların iç dünyasına ve ruh hallerine ilişkin ipuçları barındırmaktadır. 3 Pirsultanlı, uzun yılların çalışmaları sonucunda, efsane ve rivayet türlerinin, milli epik düşüncenin temelini oluşturduğu kanaatine varmıştır. Bilim adamı şöyle yazmaktadır: Efsane ve rivayetler ozan-âşık sanatından doğan epos-destan nevi için de bir başlangıç mesabesinde bulunmuştur. Bu türlerin kendi bünyesinde muhafaza ettikleri süje ve motiflerin halk hikâyelerine dönüşmesi süreci, bunu bir kez daha kanıtlamaktadır. Başka bir ifadeyle nazım ve nesir parçalarının birbirini takip etmesi şeklinde düzenlenen Azerbaycan eposdestanları, oluşum süreci içerisinde efsane ve rivayetlerden büyük ölçüde yararlanmıştır. Bu yararlanmanın boyutlarının ilmî metotlarla tetkiki, epos ve destanların poetik biçiminin belirlenmesine verimli bir katkı sağlamış bulunuyor. 4 Görüldüğü üzere, Pirsultanlı efsane ve rivayetleri epos oluşturmanın mütemmim cüzü olarak değerlendirmektedir. Azerbaycan folklor araştırmacılığında destanlar, masallar, efsaneler, rivayetler ve diğer birtakım türler epik janrlar olarak görülmekle beraber, uzun bir süre bunlar epos sisteminin strüktürel katmanları gibi ele alınmamıştır. Bugün dahi çoğu örnekte epos tanımlamasıyla yalnızca destanların kastedildiğine tanık oluruz. Oysa bu ıstılahlar arasında karmaşık poetik ilişkiler mevcuttur. Epos, ulusun poetik düşünce sisteminin epik temelidir ve milli düşünce sisteminin bütün poetik şemalarını kendi bünyesinde bir araya getirmektedir. Bir düşünce sistemi olan epos, metinler düzeyinde destan, masal, efsane, rivayet ve diğer epik janrlardan oluşmaktadır. Pirsultanlı epos-destan ve efsanerivayet ilişkilerini epik düşünce sistemi içinde birleşen cüzler olarak göstermektedir. Azerbaycan ı karış karış dolaşmış olan ve Azerbaycan folklorunu mısra mısra, satır satır benimseyen Pirsultanlı efsane ve rivayetlerin birer bağımsız tür olmanın ötesinde, diğer epik türlerden bütün bütüne ayrılmadığını gözlemlemiştir. Bilim adamı, halkın dilinde bağımsız hikâyeler olarak dolaşan efsane ve rivayetlerin, öte yandan destanların poetik strüktürü içine girdiğini ve bu türlerin tamamının epos sistemi içinde birleşerek halkın epik düşünce sistemini oluşturduğunu anlamıştır. Pirsultanlı nın, bilimsel faaliyetinde epik janrları hep bir sistem halinde tetkik etmiş olduğunu da vurgulamak gerekir. Pirsultanlı efsaneleri esatir ve rivayetlerden bütünüyle ayrı ve uzak olarak ele almamış, bu türleri birbirinden ayıran sınırları açık bir şekilde belirlemiş olmakla beraber, onları yekpare bir sistem dâhilinde araştırmıştır. Efsane ve rivayetlerin epik düşünce sistemi içindeki yerini belirleyen bilim adamı şöyle yazmaktadır: Kolektif bir sanatın ürünü olan ve yüzyıllar boyunca içerik ve taşıdığı görüşler açısından zenginleşerek kuşaktan kuşağa aktarılan, bu sırada halk kitlelerinin hayat tecrübesinin en iyi örnekleriyle süslenen efsane ve rivayetler, folklorun epik nevi içinde yer almakta ve halk edebiyatının 3 Aynı yer. 4 Aynı yer. 7 8

5 geleneksel türleri arasında kendilerine özgü bir mevki işgal etmektedir. 5 Görüldüğü üzere Pirsultanlı, efsane ve rivayetlerin folklorun en eski türlerinden olduğu ve bu anlamda folklor modelinin biçimsel değerlerinin taşıyıcısı konumunda bulunduğu, diğer taraftan halkın epik düşünce sistemindeki strüktürel değişiklilerin tamamının bu türlere yansıdığı kanaatindedir. Pirsultanlı uzun yılların araştırmaları sonucunda varmış olduğu yargıyı şöyle ifade etmektedir: Yapılan araştırmalar efsane, esatir ve rivayet arasındaki ilişkinin tipolojik değil, irsî özellik taşıdığını kanıtlamıştır. Rivayet, her şeyden önce, hayat hakikatlerinin tahkiye yoluyla ifadesidir. Gerçek hayatta yaşanmış olaylar, rivayetlerde özet halinde anlatılmaktadır. Fakat olaylar geliştikçe, tahkiyenin çeşitli aşamaları birbirini izliyor, bir yerden başka bir yere nakledilen hikâyenin bazı ayrıntıları unutuluyor veya hikâyeye yeni çizgiler ekleniyor. Her şeye rağmen, gerçek hikâyenin herhangi bir tarihî şahsiyetin yaşamı ve icraatları üzerinde kurulmuş olması, hikâyenin omurgasının şu veya bu ölçüde korunmasını temin ediyor. 6 Bilim adamının efsane, esatir ve rivayetlerin biçimsel mahiyeti ve rivayetin poetik-tipolojik strüktürü konusundaki görüşleri yıllar süren araştırmaların dikkat çekici sonuçlarındandır. Dolayısıyla, bu türlerin poetik mahiyetleri açısından ne kadar karmaşık oldukları ve onların biçimsel poetikasının tetkikinin ne denli önem taşıdığı ortaya çıkmaktadır. Pirsultanlı nın yukarıda değindiğimiz görüşünün analizi şu kanaatleri doğurmaktadır: 1. Epik türler olarak efsane, esatir ve rivayet tipolojik açıdan benzerlik göstermeleri yönüyle değil, genetik aşamalar olarak birbirine bağlanmaktadır. Daha farklı bir ifadeyle, epik 5 Aynı yer, s Aynı yer, s özellikler bu türleri birleştiren tipolojik bir unsur değil, genetik strüktürün hususiyetidir. Efsane, esatir ve rivayetler epik sistemin içinde yer aldıkları için benzer değil; onların benzerliğinin temelinde epik düşüncenin genetizmi vardır. Bu türler aynı genetik sisteme ait olduğu, aynı genetik kaynaktan neşet ettiği, aynı genetik temele dayandığı için yekpare bir epos sisteminin farklı tabakalarını teşkil ediyor. 2. Rivayet, bir tür olarak esatir ve efsaneden, hayat hadiselerini daha reel bir şekilde yansıtmasıyla ayrılmaktadır. Bu türün poetik olanakları, hadiseleri tarih urbası içinde sunmaya müsaittir. Bu özellikler rivayet türünü, tarihi şahsiyetlerle daha fazla bağlamaktadır. Efsane türünün poetik mahiyetini esatirle karşılaştırmalı olarak ortaya koyan Pirsultanlı şöyle yazmaktadır: Efsanelerin, mahiyet itibariyle esatirlere de yakın bulunduğu açıktır. Her şeyden önce esatirin, sadece güneş, ay, yıldızlar, tanrılar panteonu ve genel olarak doğa olayları hakkında hikâyelerden ibaret olmadığını belirtmek gerekir. Gerçekte esatir, insanların doğa olaylarına veya hayat hakikatlerine bakışlarını hayalî bir şekilde yansıtan sözlü hikâyelerdir. Hem efsanenin, hem de esatirin temelinde fevkalade olaylar bulunmaktadır. Fakat daha eski bir tarihe sahip bulunan ve ilk izleri insanlık tarihinin başlangıç dönemlerine kadar uzanan esatirler genellikle fantezi unsurlarıyla süslendiği halde; efsanelerde tarihî gerçeklere ve reel coğrafî mekânlara bağlılık daha ön plandadır. Esatirin, belli ölçüde, evrenin ve doğa olaylarının ilkel insanın şuurundaki farklı yansıması olduğu söylenebilir. 7 Görüldüğü üzere Pirsultanlı, efsane türünü esatirle karşılaştırmalı olarak değerlendirmektedir. Bu tesadüfî bir değerlendirme değildir. Esatirler, mitolojik ve kozmogonik dünya modelinin strüktürünü yansıtan metinlerdir. Efsaneler, esatirle rivayet arasındaki tabakayı teşkil etmektedir. Efsane, 7 Aynı yer, s

6 fantastik içeriği ile esatire yakın olmakla beraber, realiteye yatkınlığı ve fantezi ürününü gerçeklik olarak sunması yönüyle farklı bir janr özelliği kazanmaktadır. Pirsultanlı, Azerbaycan efsane ve rivayetlerinin beşeri ve hümanist bir mahiyet taşıdığını da ortaya koymuş ve bu suretle söz konusu türlerin hem de dünya medeniyetinin incileri olduğunun altını çizmiştir. Pirsultanlı, Azerbaycan eposunun karakterini belirleyen şeyin, efsane ve rivayetlerle sıkı bir ilişki içinde bulunmak olduğunu göstermiştir. O sıradan, destanların poetik strüktürü de efsane ve rivayetlerin strüktürüyle ilişkilidir. Destan, epik türler arasında hacim itibariyle en büyük olandır. Destandaki inanç, itikat ve davranış kalıpları destana efsane ve rivayetlerle girer. Bu açıdan, Pirsultanlı ya göre, destanın poetik strüktürünün tetkiki, efsane ve rivayetlerin tetkikini de kaçınılmaz kılmaktadır. Pirsultanlı, yazı medeniyetinin sözlü geleneklerin yaşatılması ve muhafazası hususunda yeni bir vasıta olduğunu belirtmektedir. Sözlü gelenekten yazılı geleneğe geçen folklor biçimleri, kaybolmaktan kurtulmuştur. Bilimsel faaliyeti süresince Nizami ve halk efsaneleri konusuyla yakından ilgilenen bilim adamı şöyle yazmaktadır: Nizami Gencevi nin eserlerinde, efsane ve rivayetlerle yazılı edebiyat arasındaki ilişkinin tetkiki açısından oldukça zengin malzeme bulunabilmektedir. 8 Araştırmacıya göre, Nizami hakkında tarihi gerçeklerin ortaya çıkarılması açısından yazılı kaynaklarla beraber, sözlü kaynaklar da büyük önem arz etmektedir. Pirsultanlı şöyle yazmaktadır: Nizami nin yaşamının ve sanatının kendi döneminde de, müteakip asırlarda da geniş bir şekilde araştırılmamış olduğu bilinmektedir. Şairin biyografisi çok daha sonralar, Hamse sinden yola çıkılarak kısmen tetkik edilmiştir. Oysa Azerbaycan da Nizami nin yaşamı ve sanatıyla ilgili yer isimleri, köyler, kaleler, arklar ve bütün bunlarla ilgili çok sayıda efsane ve rivayet halen mevcuttur. Bu örnekler, şairin yaşam ve sanat çizgisinin bazı yönlerinin açıklığa kavuşturulması hususunda önemli katkılar sağlayabilir. 9 Pirsultanlı nın folklor araştırmacılığı konusundaki çok zengin görüşlerinden, genelde efsanelerle ilgili hususları burada özetlemeye çalıştık. Bu görüşlerin, Azerbaycan Türklerinin Halk Efsaneleri isimli kitaba alınan metinler temelinde ne derecede parlak bir şekilde ifade edildiğini, efsanelerin sınıflandırılmasına bakarak da görebiliriz. Efsanelerin sınıflandırılmasında Pirsultanlı nın izlediği yol, iki açıdan çok önemlidir: 1. Bu sınıflandırmada, metinlerde sunulan dünya modeli bir bütün olarak ve sistemli bir şekilde görülmektedir. 2. Azerbaycan efsanelerinin konu yelpazesi bu sınıflandırmada bütünüyle yansıtılmıştır. Bu iki husus, bilim adamının Azerbaycan efsane araştırmacılığına sağlamış olduğu çok değerli katkıdır. Kitapta, efsanelerin ne şekilde sınıflandırıldığına bakalım: Dağlar, Taşlar ve Kayalarla İlgili Efsaneler Burada, Azerbaycan epik dünya modelinin üçlü sınıflandırmasının yerüstü katı ifade edilmiştir. Temelinde toprak unsuru yatmaktadır. Çeşme, Nehir ve Denizlerle İlgili Efsaneler Gerçekliğin epik düşüncede işaretlenmiş modelinin su unsuru esasında oluşturulan karakterlerinin yarattığı su katmanı bu bölümde ele alınmıştır. Çiçeklerle İlgili Efsaneler Burada ulusun epik düşünce sisteminin nebati kodu ifade edilmiştir. Öte yandan bu, Azerbaycan Türkü nün kavradığı gerçekliğin flora mozaiğidir. Bu mozaik, Türk ün gerçekliğe yaklaşımının estetik özelliklerini doğrudan yansıtmaktadır. 8 Aynı yer, s Aynı yer, s

7 Kuşlar ve Hayvanlarla İlgili Efsaneler Bu metinler dünya modelinin zoolojik kodunu sunmaktadır. Aynı kod, karmaşık bir mekanizmaya sahiptir. Kozmik sürekliliğin hem yerüstü, hem de astral tabakaları işaretlenmiştir. Ay, Güneş ve Dede Güneş Efsaneleri Bu, doğrudan astral bir koddur. Astral kodun Dede Güneş sembolü, aynı kodun astral-antropolojik tabakasını da takdim etmektedir. Tarihî Kalelerle İlgili Efsaneler Bu efsanelerde dünya modelinin yeryüzü kodunun beşeri unsurlarından biri sunulmaktadır. Kale anlayışının mitolojik ve tarihî poetikası bu metinlerde canlı bir şekilde muhafaza edilmektedir. Kale ilk ecdadın faaliyetinin bir ürünü ve aracı olarak son derecede tarihî bir semantiğe sahiptir. Kale dünya modelinin bağımsız beşeri sembollerinden biridir. Dede Korkut Efsaneleri Bu efsaneler, Türk dünya modelinin kozmogonik düşünce kodunu yansıtmakla, aslında, folklorumuzun ender bir sayfasını oluşturmaktadır. Nizami Gencevi nin Eserlerindeki Konularla Örtüşen Efsaneler Bu efsaneler Azerbaycan halkının bedii entelektinin, poetik muhayyile zenginliğinin ve bedii söze karşı ne denli hassas oluşunun canlı kanıtıdır. Köroğlu Efsaneleri Bu efsanelerde Azerbaycan Türklerinin çağları aşan kahramanlık ruhu saklıdır. Saray ı Seller Aldı Bu bölüm altında toplanmış olan metinler halkın realiteye bedii ve estetik yaklaşımının ifadesidir. Çeşitli Konulardaki Efsaneler Sınıflandırmadaki bu madde, Azerbaycan Türklerinin epik düşünce sistemi içinde efsane kodunun ne denli zengin olduğunu parlak bir şekilde göstermektedir. Azerbaycan Türklerinin Halk Efsaneleri isimli kitapta yer alan efsaneler konusunda çok şeyler söylemek mümkün. Ama lafı daha fazla uzatarak okurların efsanelerle doğrudan temasa geçme ve bu temastan zevk alma haklarına saygısızlık etmek istemeyiz. Seyfettin RIZASOY EFSANE VE ONUN DİĞER EPİK JANRLARLA İLİŞKİSİ Azerbaycan Türklerinin esatir ve efsaneleri uzun ve zengin bir tarihe sahiptir. Bin yıldan fazla bir gelişim süreci geçirmiş olan bu türlere ait örnekler, Azerbaycan Türklerinin tarihin çeşitli dönemlerindeki yaşantısını, maişetini, gelenek ve göreneklerini yansıtmakta, kendi bünyelerinde onların iç dünyasına ve ruh hallerine ilişkin ipuçları barındırmaktadır. Burada esatirle efsane arasındaki temel farkın ne olduğu sorusu akla gelmektedir. Efsaneyi esatirden ayıran asıl özellikler onun realiteye bağlılığı, sosyal ve bedii içeriği, taşıdığı ana düşüncenin mahiyetidir. Mitoloji, ilkel insanın evren ve doğa hakkındaki tasavvurlarının izlerini kendinde barındırmaktadır. Esatirin, belli ölçüde, evrenin ve doğa olaylarının ilkel insanın şuurundaki farklı yansıması olduğu söylenebilir. Bu nedenledir ki Marx, esatiri doğa olaylarının ve sosyal 13 14

8 hadiselerin, halkın fantezisinde şuursuz bir biçimde süslenmiş versiyonu olarak tanımlamıştır. 10 Birtakım efsanelerde (Şamama Nigâr, Firavun un Akıbeti) yerli halkın arasında hatta Ortaçağ ın sonuna kadar yaşamakta olduğu anlaşılan çok eski dini ayinlerin izlerine rastlanmaktadır. Bazı efsaneler ise halkın yaşantısının farklı yönlerine ışık tutmaktadır. Bunlardan bazılarının (Komurat Efsanesi, Göklerin Öfkesi v.d.) dine aykırı özellikler taşıdığı da görülmektedir. Efsane ve rivayetlerin tarihi gerçeklere bütünüyle uygun oldukları elbette iddia edilemez. Fakat folklorun bu türlerinde birtakım tarihi unsurların saklı bulunduğu, dolayısıyla tarih araştırmalarında efsane ve rivayetlerinden de bir ölçüde yararlanılabileceği şüphesizdir. Efsane ve rivayetler bazen herhangi bir tarihi şahsiyetle ilgili bilgi verebilir, bazen herhangi bir tarihi olaya işaret edebilir, bazen de herhangi bir olayın gerçekleştiği mekânla ilgili ipuçları barındırabilir. İlgili folklor örneğinin ortaya çıktığı dönem, bu hususta belirleyici bir rol oynamaktadır. Zira eski dönemlere ait örneklerde tarihi gerçeklerin fantezi unsurları arasında hemen hemen kaybolup gittiği görülmektedir; oysa daha sonraki dönemlerin örneklerinde onların reel birer hikâye şeklinde anlatıldığına tanık oluruz. Azerbaycan Türklerinin efsane ve esatirleri süjelerinin çeşitliliği açısından dikkat çekmektedir. Bu efsanelerden ilk bahseden Herodot olmuştur. Herodot Astiag ve Tomris le ilgili efsaneleri ilk derleyendir. Adı geçen efsaneler tarihi kahramanlık efsaneleridir. Efsanelerin tetkiki ve onlar üzerinde belirli genellemelerin yapılması, bu türün spesifik özelliklerinin 10 Л. И. Тимофеев, С. В. Тураев, Словарь Литератураведических Терминов, Москва, 1974, с. 171 (L. İ. Timofeyev, S. V. Turayev, Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Moskova, 1974, s. 171). ortaya çıkarılması açısından önemlidir. Söz konusu özellikleri şöyle sıralamak mümkün: Efsanelerin hayati içeriği; Efsanelerin ana fikrinin mahiyeti; Efsanelerin halkın ruhuna yakın bulunması; Efsanelerde geleneksellik; Efsanelerin bedii sistematiği; Efsanelerle esatirler arasındaki irsiyet bağı; Efsanelerin tarih içinde değişikliğe uğraması; Efsanelerle tarihi gerçekler arasındaki bağ. Milattan önceki dönemlerde Azerbaycan arazisinde çok sayıda efsanenin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. VII. yüzyılın 30 lu 40 lı yıllarında hilafet ordularının hücumları sırasında tarihi ve mimari anıtların önemli bir kısmı mahvedilmiştir. Bu anıtlarla beraber efsaneler, masallar, hatta halkın tarihinin bir parçası da kaybolmuştur. Halkın yüzyıllardan beri ortaya çıkardığı ve muhafaza ederek bugüne taşıdığı manevi hazinelerin en önemlilerinden biri olan folklor, her şeyden önce, ait olduğu halkın istek ve arzusunu, geleceğe yönelik ümitlerini, tarih karşısındaki tutumunu, dünya görüşünü poetik bir şekilde ifade etmektedir. Yine bu nedenledir ki, sözlü edebiyatın bu alanı zaman geçtikçe eskimemekte, bilakis maziye ilişkin en güvenilir ve muteber kaynaklardan biri olarak yaşamakta, birtakım yeni özellikler kazanarak zenginleşmekte, halkın tarih içinde kazanmış olduğu deneyimin genel bir yansıması halinde onun yaşamındaki yerini almaktadır. Efsane ve rivayetler sadece Azerbaycan Türklerinin değil, dünya halklarından pek çoğunun folklorundaki en ilgi çekici türlerdendir. Bu türlerin içeriğini temelde yaşamın gerçekleri belirlemektedir. Ne var ki efsane ve rivayetlerin ortaya çıkış nedenleri bugüne kadar kesin bir şekilde belirlenebilmiş değil

9 K. Paustovski bu konuya ilişkin olarak şöyle yazmaktadır: Halk efsanelerinin ne şekilde ortaya çıktığını henüz tam olarak bilemiyoruz. Bu efsaneler memleketlerin kuytularında, çöllerden geçen yollarda, ya da ormanda yakılan bir ateşin başında diziliyor. Efsaneleri eski savaşçılar, talebeler ya da çobanlar naklediyor, titrek sesli ozanlar ve halk şairleri anlatıyor. Efsaneler rüzgâr misali savrulup yayılıyor, ağızdan ağıza aktarılarak ülkeyi baştan başa dolaşıyor, halkın zafer aşkını ya da gururunu okşayan bir olayı onun evlatlarının diliyle yaşatıyor. Devlet, kahramanları onursal isimlerle yüceltiyor; halk ise en iyi evlatlarını güzel efsanelerle ödüllendiriyor. Efsane, halkın saygısı, sevgisi ve teşekkürünün ifadesidir. 11 Azerbaycan Türklerinin folkloru da işte böyle bir teşekkürün ifadesi olarak asırları devirmiş ve günümüze çeşitli şekillerde ulaşmıştır. Uzun esaret devirleri ve asimilasyon girişimleri Azerbaycan halkına kültürünü, dilini, edebiyatını ve sanatını unutturamamış. Bilakis, halk kendi tarihini ve maddi kültür unsurlarını büyük bir özenle muhafaza ederek yaşatmıştır. Azerbaycan Türklerinin folklor örnekleri taşıdıkları yüksek ana fikir ve sahip oldukları dolgun içerikle seçilmenin ötesinde, bu örneklerin en belirgin özelliklerinden biri, şekil itibariyle de mükemmel oluşudur. Küçük halk şiiri örneklerinden geniş destanlara kadar karmaşık bir gelişim çizgisi takip etmiş olan folklor örnekleri en çeşitli janrlarda tezahür etmektedir. Bu janrların en eskilerinden bir tanesi efsanedir. 11 K. Paustovski, Yakın ve Uzak İnsanlar, Bakü, 1971, s. 13. Yakın ve Orta Doğu halklarının, özellikle Türk halklarının folklorunda bu tür genelde efsane ve Arapça bir kelime olan rivayet ıstılahlarıyla ifade edilmiştir. Azerbaycan folklor literatüründe kullanılan efsane kelimesi Fars kökenli olup, masal, asılsız hikâye, dillerde dolaşan vakıa ve daha geniş anlamda destan manasını ifade etmektedir. Efsane, gerçek bir vakıa gibi anlatılmakta, tahkiye edilmektedir. 12 Kaynaklar, legenda: efsane ıstılahının Orta Çağ da meydana çıktığını ve kutsal şahsiyetleri anma törenlerinde okunan, bu şahsiyetlerin hayatını anlatan eserler için kullanıldığını göstermektedir. Halk edebiyatında aynı isim altında başlı başına bir tür teşekkül etmiştir. K. V. Çistov, efsaneyi sözlü şekilde nakledilen halk hikâyesi olarak tarif etmekte ve fantastik karakter ve tasavvurların, efsanenin özünü oluşturduğunu söylemektedir. Fakat anlatıcı ve dinleyicinin, bu fantastik karakter ve tasavvurları birer gerçek olarak kabul etmesi söz konusudur. Çistov, efsanenin, hep fantastik bir muhtevaya sahip oluşu ve sadece geçmiş olayları değil, bugüne ve geleceğe ilişkin hadiseleri de konu edişi yönüyle rivayetten ayrıldığını vurgulamıştır. 13 Kolektif bir sanatın ürünü olan ve yüzyıllar boyunca içerik ve taşıdığı görüşler açısından zenginleşerek kuşaktan kuşağa aktarılan, bu sırada halk kitlelerinin hayat tecrübesinin en iyi örnekleriyle süslenen efsaneler, folklorun epik nevi içinde yer almaktadır. Yani efsanelerde belirli bir olay, bir vaka anlatılmaktadır. Yapılan araştırmalar efsane, esatir ve rivayet arasındaki ilişkinin tipolojik değil, irsî özellik 12 T. Farzaliyev, Efsane Kavramı ve Azerbaycan Efsanelerinin Sınıflandırılması Üzerine, Azerbaycan Bilimler Akademisi Haberleri (Edebiyat, Dil ve Güzel Sanatlar Serisi), no. 1, 1978, s КЛЭ, Т. IV, 1967, c. 90 (Muhtasar Edebiyat Ansiklopedisi, C. IV, 1967, s. 90)

10 taşıdığını kanıtlamıştır. Rivayet, her şeyden önce, hayat hakikatlerinin tahkiye yoluyla ifadesidir. Efsanelerin, esatirlerden sonra geliştiği ve mahiyet itibariyle onlara yakın bulunduğu açıktır. Gerçekte esatir, insanların doğa olaylarına veya hayat hakikatlerine bakışlarını hayalî bir şekilde yansıtan sözlü hikâyelerdir. Daha eski bir tarihe sahip bulunan esatirlerin ilk izleri insanlık tarihinin başlangıç dönemlerine kadar uzanır. Yunan mitolojisinden bahsederken K. Marx, mitolojinin Yunan sanatı için zemin oluşturduğunu söylemekte ve mitolojiyi, doğa olaylarının ve sosyal hadiselerin, halkın fantezisinde şuursuz bir biçimde süslenmiş versiyonu olarak tanımlamıştır. 14 Marx ın tanımlaması mitolojinin idraki esasını da belirlemiştir. Gerçekte mitoloji halk muhayyilesinin ürünüdür ve çeşitli doğa olayları veya dinî törenler bedii ve sanatlı bir şekilde mitolojiye yansımıştır. Mitlerde genel olarak sıra dışı ve fevkalade güçlerin anlatımı ağır basmaktadır. XVIII. yüzyıla gelinceye değin mitlerin bir tek Yunanlılara ait olduğu iddia edilmekteydi. Daha sonraki dönemlerde yapılan araştırmalar mitlerin diğer halkların da maişetinde ve dünya görüşünde ağırlıklı bir yere sahip bulunduğunu ortaya çıkardı. Hindistan, Mısır, İran ve diğer ülkelerde yaşayan halklara ait esatirlerin tetkik edilmesi, bu yanlış düşünceyi ortadan kaldırdı. Mitlerin tetkikine duyulan ilginin artması üzerine, XIX. yüzyılda mitolojik nazariye ortaya çıktı. Bu ekol, mitleri birtakım doğa olaylarının (güneşin, ayın ve yıldızların hareketinin, rüzgâr, fırtına, vs.) somutlaştırılması ve izahı şeklinde tanımladı. Öte yandan mitler, insanoğlunun, fantezilerini somutlaştırma yeteneğinin ürünü olarak da tanımlanmaktadır. Mitoloji 14 К. Маркс, Ф. Энгельс, Об Искусстве, Т. I, Москва, 1957, c. 135 (K. Marx, F. Engels, Sanat Üzerine, C. I, Moskova, 1957, s. 135). bilimi, bütün halkların kendi mitlerine sahip olduğunu ve bu mitlerin her halkta çeşitli muhteva ve düşünce özellikleri taşıdığını ortaya çıkarmıştır. Mitle efsane arasında ileri düzeyde bir yakınlık bulunduğunu belirtmek zorundayız. Öncelikle, hem mitlerin, hem de bir ölçüde gerçek olayların bedii ifadesi şeklinde ortaya çıkan efsanelerin temelini oluşturan şey, sıra dışı, fevkalade hadiselerdir. Öte yandan mitler de aynen efsaneler gibi fantezi unsurlarıyla zengindir. Fakat bütün bunlara rağmen, mitlerle efsaneleri birbirinden ayıran oldukça kesin çizgilerin bulunduğunu da vurgulamak gerekir. Efsanede, konunun temelini oluşturan şey, yukarıda belirtildiği üzere, daha çok gerçek olaylardır. Profesör Mikail Refili, bu hususta şöyle yazmaktadır: İlkel insanlar tarihî olayları birer hikâye halinde birbirlerine naklederlerdi. Bu olaylar gitgide efsaneye dönüşerek kuşaktan kuşağa ve bir ülkeden diğerine geçerek yaygınlaşmıştır. Efsaneler, kendi bünyelerinde hem tarihî olayları, hem de insanoğlunun doğayla mücadelesini, medeniyetin ilk keşiflerini barındırmaktadır. 15 Efsanelerin gerçekle ilgisi ve bu yönüyle mitlerden ayrıldığı hususuna dikkati çekenlerden biri de V. G. Belinski dir. V. G. Belinski, bu özellik -halkların tarihinin bazen efsanelerde ifade olunduğu gerçeği- hakkında şunları yazmaktadır: Tarih hep vardı ve her halk kendi tarihine sahip olmuştur. Ne var ki tarih, kimi halklarda efsane, kimi halklarda masal şeklinde, bazılarında mesnevi, bir kısım halklarda ise vakayinameler halinde ortaya çıkmıştır. 16 Azerbaycan efsanelerinin ilk yazılı örnekleri M.Ö. V. yüzyıla ait olmakla beraber, mevcut veriler bu türün daha 15 M. Refili, Edebiyat Nazariyesine Giriş, Bakü, 1958, s В. Г. Белински, Собр. Соч., Т. I, Москва, 1943, с. 227 (V. G. Belinski, Seçilmiş Eserleri, C. I, Moskova, 1943, s. 227)

11 eski bir tarihe sahip bulunduğunu kanıtlar. Herodot un kaleme aldığı efsaneler bir tarafa bırakılacak olsa dahi, memleketin çeşitli bölgelerinden derlediğimiz çok sayıda malzeme de içerik ve ana fikirleriyle bu hususu destekler mahiyettedir. Efsanelerin bir kısmının toplumsal gelişmelere paralel olarak zaman içerisinde unutulduğunun veya çeşitli taşlar, kaleler, şehirler, nehirler, bölgeler, çeşmeler, hatta tarihî olay ve kişilerle bağdaştırılmış olarak varlıklarını sürdürdüklerinin de altını çizmek gerekir. Efsanelerden bazılarının ise daha sonraki dönemlerin yazılı edebiyatında kendilerine yer bulmak suretiyle muhafaza olundukları bilinmektedir. Bu husus, yazılı ve sözlü edebiyatlar arasındaki karşılıklı ilişkinin araştırılması açısından efsanelerin ne derecede mühim bir rol oynadığının da göstergesi mahiyetindedir. Azerbaycan esatir ve efsanelerinin günümüze taşınmasının en önemli üç yolunun şu aşağıdakilerden ibaret bulunduğunu düşünüyoruz: a) Bağımsız birer eser olarak sözlü şekilde aktarılanlar: Dede Güneş, Aldede esatir ve efsaneleri, kız kuleleriyle ilgili efsaneler, Avcı Pirim efsaneleri vd.; b) Masal ve destanların bir parçası olarak, bu eserlerle birlikte aktarılanlar: Taptuk un masalı, Köroğlu eposunda Çamlıbel, Kırat ve Dürat ın doğuşu, Mısrî kılıç, Çiftepınar efsaneleri vd.; c) Klasik şairlerin eserleri aracılığıyla aktarılanlar: Nizami nin Hamse, Arif Erdebilî nin Ferhat-nâme, Ali nin Kıssa-yı Yusuf, Essar Tebrizî nin Mihr ü Müşteri eserleri vd. Halkiyatçı E. Ahundov un 1968 yılında yayınladığı Azerbaycan Folklor Antolojisi nin ikinci cildinde bazı efsane ve rivayetler yer almış, fakat burada efsanelerle rivayetler arasındaki sınır belirtilmemiştir. Azerbaycan efsane ve rivayetlerinin derlenmesi, neşri ve araştırılması sahasında daha önemli çalışmalar XX. yüzyılın 60 lı-70 li yıllarından itibaren yapılmaya başlanmıştır. Yeni derlenen efsane örnekleri, zaman zaman yeni sınıflandırmalar yapılması ihtiyacını doğurmaktadır. Biz, Yurdumuzun Efsaneleri (1976) isimli kitabı neşrederken, buradaki efsanelerin konularına göre sınıflandırılmasını uygun görmüş ve onları aşağıdaki gruplarda toplamış bulunuyorduk: 1) Doğa ve insanlarla ilgili efsaneler; 2) Kahramanlık efsaneleri; 3) Aşk efsaneleri; 4) Aile ve maişet konulu efsaneler; 5) Tarihi efsaneler. 17 Yanardağ Efsaneleri (1978) ve Azerbaycan Halk Efsaneleri (1985) kitaplarında yer alan efsanelerin konu zenginliği daha farklı bir sınıflandırmanın yapılması ihtiyacını doğurdu ve aşağıdaki sınıflandırma ortaya çıktı: 1) Taşlar ve kayalarla ilgili efsaneler; 2) Dağlarla ilgili efsaneler; 3) Çeşme, nehir, göl ve denizlerle ilgili efsaneler; 4) Sara hakkındaki efsaneler; 5) Çiçeklerle ilgili efsaneler; 6) Kuşlarla ilgili efsaneler; 7) Ay ve güneşle ilgili efsaneler; 8) Yılanlarla ilgili efsaneler; 9) Geyik ve ceylan efsaneleri; 10) Nuh Peygamber le ilgili efsaneler; 11) Tarihî kalelerle ilgili efsaneler; 12) Kız kuleleriyle ilgili efsaneler; 13) Dede Güneş efsaneleri; 17 Yurdumuzun Efsaneleri, (Yay. haz.: S. Paşayev), Bakü,

12 14) Nizami Gencevi nin eserlerindeki konularla örtüşen efsaneler; 15) Köroğlu eposuyla ilgili efsaneler; 16) Kerem ile Aslı destanıyla ilgili efsaneler; 17) Diğer efsane ve rivayetler. Bu sınıflandırmanın çeşitli gruplarına giren efsane ve rivayetler, Azerbaycan halkının tarihî oluşum süreci, onun yerleştiği coğrafî arazinin eskiliği ve bütünlüğü, bu topraklar üzerinde yaşamakta olan insanların gelenek ve görenekleri, inançları, aya, güneşe, suya ve toprağa tapmalarının nedenleri hakkında geniş bilgiler içermektedir. Ünlü araştırmacı M. Seyidov un belirtmiş olduğu üzere, su inancı çiftçilik ve hayvancılıkla ilgili olarak ortaya çıkmıştır. 18 Rivayete göre Göktanrı, sudan insanoğlu yaparak yeryüzünü süslemesi için Cebrail i görevlendirmiştir. Fakat Cebrail bu görevi yerine getirememiştir. Göktanrı, Cebrail i ikinci kez ateşten insanoğlu yaparak yeryüzünü süslemesi için göndermiş, fakat Cebrail bu kez de söyleneni yerine getirememiştir. Üçüncü kez Göktanrı, Cebrail i topraktan insanoğlu yaparak yeryüzünü süslemesi için gönderir. Bundan haberdar olan toprak, ağlayıp inleyerek Göktanrı ya yalvarır ve kendisine dokunulmamasını ister. Göktanrı, Cebrail e insanoğlunu topraktan ödünç alarak yaratacağını, daha sonra bu borcun toprağa iade edileceğini anlatır. Cebrail in durumu toprağa aktarması üzerine toprak, ikna olur. Bu nedenledir ki insan doğuyor, yaşıyor ve ölünce tekrar toprağa dönüyor. Dolayısıyla toprak, insanın yaratılması için verdiği borcu geri almış oluyor. Azerbaycan Türklerinin, dünyanın yaratılışı hakkındaki eski inançları da oldukça ilgi çekicidir. Bu açıdan Vakıf, 18 M. Seyidov, Azerbaycan Mitolojik Tefekkürünün Kaynakları, Bakü, 1983, s Nesim ve Bülbül isimli mitolojik rivayetin özel bir yeri bulunmaktadır: Vâkıf Nesim in, Nesim ise Bülbül ün ağabeyiydi. Fakat kardeşler güçleri ve sahip oldukları hünerler açısından birbirine eşittiler. Üçü de keskin zekâlı, derin düşünceli ve çok saygılı olduğundan, onları herkes çok severdi. Ağırbaşlılıkları ve yardımseverlikleri sayesinde ünlerini duymayan kalmamıştı. Fakat kimse, kardeşlerin gizli bir derdi olduğundan haberdar değildi. Zira onlar bu dertlerini kimseye anlatmış değillerdi. Anlatacak olurlarsa, insanların onlara güleceklerini, kendileriyle alay edeceklerini düşünüyorlardı. Bir akşam kardeşlerin kapısı çalındı ve ihtiyar bir adam, kendisini bir gecelik misafir etmelerini istedi. Kardeşler ihtiyarı büyük bir saygıyla içeri davet ettiler. Onu en iyi minderin üzerine oturtarak sırtına en iyi yastığı dayadılar, kafasının altına kuğu tüyüyle doldurulmuş yastık koydular, sofrayı çeşit çeşit ve en leziz yiyeceklerle donattılar. İhtiyar, kardeşlerin geçiminin iyi olduğunu, hiçbir eksiklerinin bulunmadığını gördü; fakat onların bir türlü içtenlikle gülmediklerini de fark ederek şöyle dedi: Evlatlarım, sizin büyük bir derdiniz olmalı. Benden saklamayın. Söyleyin de, belki çaresini bulurum. Kardeşler, ihtiyarın bugüne kadar gördükleri insanlardan bir farkı olduğunu, yüzünden nur yağdığını daha öncesinden sezmişlerdi. Vâkıf şöyle konuştu: Yeryüzü baştanbaşa tek bir renkte. Bomboz. Havası da, suyu da aynı. Böyle dünya mı olur dedeciğim? Vâkıf ın, lafı nereye getirmek istediğini hemen anlayıveren ihtiyar onu şöyle yanıtladı: Ben bu lafları nice akıl sahiplerinden duydum. Fakat akıllı insanlar hep tek tektir ve yalnız başlarına hiçbir şey yapacak durumda değildirler. Oysa siz üç kişisiniz ve üçünüzün de birbirinize ne kadar bağlı olduğunuzu görüyorum

13 Yeryüzünü değiştirmek istiyorsanız, üç büyüyü etkisiz hale getirmeniz gerek. Yani üçünüz de birer büyünün üstesinden gelmek zorundasınız. İlk büyü çözülünce yeryüzü artık şimdiki gibi dümdüz olmayacaktır; yeryüzünde dağlar ve uçurumlar oluşacak, gözeler ve ırmaklar akmaya başlayacak, göller ve denizler ortaya çıkacaktır. İkinci büyü bozulunca rüzgârlar esmeye başlayacaktır. İlk rüzgâr gökyüzünü, çölleri, dağları ve yaylaları renklendirecek, her yer çiçeklerle kaplanacaktır. Her çiçeğin farklı bir rengi, farklı bir kokusu olacaktır. Buna cennet esintisi derler. Ağaçlar yeşerecek, çiçekler açacak, her çiçek farklı bir meyveye dönüşecek, her meyvenin tadı ayrı bir güzellikte olacaktır. İkinci rüzgârda her çalının dibinde bir ekmek peydahlanıverecek, yeryüzü bolluk ve bereket içinde tatlı bir rüyaya dalacaktır. Üçüncü rüzgârda ovalar yer yer sararacak, yer yer kızaracak ve bu renklerin ortasında ekilecek, tohum atılacak yerler oluşacaktır. Dördüncü rüzgârda gökyüzünden yeryüzüne kardan yorgan inecek ve yeryüzü uykuya dalacaktır. Üçüncü büyü bozulunca yeryüzünde kuşlar peydahlanacak ve her kuş kendi şarkısını söylemeye başlayacaktır. Irmaklar ve gözeler de bu şarkılara eşlik edecek, yeryüzü şarkıların koynunda uykuya dalacak, şarkılarla uyanacak, her yaşam yine bu şarkılarla başlayıp bu şarkılarla bitecektir. İhtiyar susarak kardeşlerin yüzüne baktı. Kardeşler seviniyorlardı: Ne iyi oldu da, bu ihtiyar evimize geldi O büyüleri bozacak, yeryüzünü değiştirerek cennete dönüştüreceğiz. İhtiyar şimdi de bu işin zorluklarını anlatmaya başladı: Evlatlarım, büyüleri bozmak için aklınızı kullanacaksınız. Hem büyüler bozulunca kendi memleketinize şimdiki halinizle dönemeyeceksiniz artık. Kardeşler şaşırdı. En büyükleri sordu: Peki ne şekilde döneceğiz dedeciğim? Dünya değişince siz de değişecek, dünyanın dört bir yanına dağılacaksınız. Bunun ne demek olduğunu biliyor musunuz? Kardeşler soran gözlerle ihtiyarın yüzüne baktılar. Bakışlarından, Anlatsana dedeciğim, ne demekmiş? sorusu okunuyordu. İhtiyar, yüzünü aydınlatan bir gülümsemeyle fısıldayarak konuştu: Dünya var olduğu sürece var olmak demektir, evlatlarım Kardeşler diz çökerek ihtiyarın elini öptüler. İhtiyar da büyüleri nasıl bozacaklarını anlattı. Önce Vâkıf gitti. Onun gidişinden bir sene sonra yeryüzünde dağlar, uçurumlar oluştu. Sonra Nesim gitti. Nesim im gidişinden bir sene sonra yeryüzü renklendi. En sonda kardeşlerin en küçüğü olan Bülbül gitti. Bülbül ün gidişinin üzerinden bir sene geçince yeryüzü kuşlarla ve onların şarkılarıyla doldu; gökler de bu şarkılara eşlik etmeye başladı. 19 Bu rivayette anlatılmak istenen ana düşünce şundan ibarettir: Bütün kötü büyüleri bozarak yeryüzünü değiştiren ve güzelleştiren insanoğludur. Yaşamını bu işe adayan insanoğlu olmasa, yeryüzü baştanbaşa bomboz olarak kalırdı. İnsanoğlunun aklı ve gayretleri sayesindedir ki, yeryüzü bu kadar güzel bir hale getirilebilmiştir. Efsane ve rivayetlerde sadece kişiler değil, canlı ya da cansız bütün semboller de savaşa ve savaş çıkaranlara, haksızlıklara ve zulümlere duydukları nefreti çeşitli şekillerde ifade etmektedirler. Lale Efsanesi nde savaşın ancak felaket getirdiği, anneleri evlatlarından, kadınları kocalarından ayırdığı vurgulanmıştır. Güvercin, Sona Uçurumu, Şemkir Kalesi 19 Yanardağ Efsaneleri, (Yay. haz.: S. Paşayev), Bakü, 1978, s

14 isimli efsane ve rivayetler bu açıdan daha büyük bir öneme sahiptir. Güvercin rivayetinde iki kudretli hükümdar arasındaki husumetin savaşla sonuçlandığı anlatılmaktadır: Hükümdarlardan biri savaşa gitmeye hazırlanırken, annesinden miğferini getirmesini ister. Annesi eli boş dönerek şöyle der: Sütüm hakkı için, miğferine dokunma. Beyaz bir güvercin miğferin içine yuva yapmış. Henüz tüyleri bile bitmemiş üç tane yavrusu var. Güvercin, yavrularını besleyebilmek için kendini helâk etmekte. Onları güvenli bir şekilde büyütmeye çalışıyor. Onun yuvasına dokunacak olursak, zavallı yavruların âhi ülkemize felaket getirir. Hükümdar, savaşa miğfersiz olarak gider. Düşman ülkenin hükümdarı durumu öğrenince, barış yapmalarını önererek şöyle konuşur: Annen bir güvercinin yani bir kuşun bile yuvasının yıkılmasını kabul etmedi. Biz de haksız kan akıtarak binlerce insanın evini barkını yakıp yıkacağımıza, barışalım. Bu efsane ve rivayetler içerikleri ve taşıdıkları ana fikir itibariyle oldukça çağdaş seslenmektedir. Güvercin, bugün de barışın sembolü olarak bilinir. Esatirlerde hayal ve fantezi unsurlarının, efsanelerde ise realite ve gerçek yaşamla bağlılığın daha kuvvetli bir biçimde ortaya çıktığı da unutulmamalı. Öte yandan esatirlerde henüz çözülemeyen ve bir sır olarak kalan pek çok unsur bulunmaktadır; oysa efsaneler, açıklığa kavuşturulması daha kolay olayları konu edinmektedir. Tarihten çeşitli izleri kendi bünyelerinde barındıran efsane ve rivayetlerin herhangi bir kavmin veya soyun mutluluk ve üzüntülerini, bazen de bütün bir dönemin ümitlerini ve iyimser duygularını günümüze yansıtmakta olduğu görülür. Daha geniş anlamda efsane ve rivayetler insanoğluyla, insanoğlunun tarihiyle ve üzerinde yaşadığı toprakla ilintilidir. Esrar perdesine bürünmüş olan her örnekte, gerçeğin belli bir hissesi mutlaka vardır. Mitolojik içerikli efsane ve rivayetlerimizden bazılarında Dede Güneş in, ya da Aldede nin ateşe atıldıkları, fakat ateşin kendilerini yakmadığı, bilakis ateşten çıkarıldıkları zaman sakallarından buzlar sarktığı anlatılmaktadır. Hızır Nebi nin Hazret Baba Dağı nda buzdan ateş yaktığını, Kerem in ağzından çıkan âhin ateşe dönüşerek Aslı yı da tutuşturduğunu, Köroğlu yahut Cevanşir in kılıçlarından kıvılcımlar saçıldığını görürüz. Mitolojik içerikli efsane ve rivayetlerin en önemli özelliği her şeyden önce, sıra dışı, fevkalade bir olayla ilgili olmaları ve çok zengin bir fanteziye sahip bulunmalarıdır. Kendi içlerinde mükemmel şairane özellikler, derin bir anlam ve yüksek bir ana fikir barındıran bu örneklerde bir çobanın taşa veya bir gelinin kayaya dönüşmesi, beyaz bir gülün bülbülün kanından kızararak kırmızı renk alışı, Semender kuşunun ateşlerde yanmak suretiyle kendi muradına ermesi, kırk kızın Kırkkız Pınarı na dönüşmesi, kızların gözyaşından Kız Gölü nün oluşması, bir okla yaralandığı için kalbinden kanlar akan bir taşın Kanlı Taş adlandırılması, birbirine âşık iki gençten erkeğin denize, kızın martıya dönüşmesi, tarladaki sümbül başaklarının hep bir ağızdan şarkı söylemeleri vesaire anlatılmaktadır. Azerbaycan ın çeşitli bölgelerinde çok sayıda Gelin Kayası, Çoban Taşı, Kırkkız Pınarı na rastlanmakta ve bunlarla ilgili efsaneler anlatılmaktadır. Keklik, turaç, ibibik kuşları hakkındaki efsane ve rivayetler de aynı kategoriye ait edilebilir. Burada zikredilen efsanelerin sadece Azerbaycan halkına özgü oldukları elbette iddia edilemez. Folklor örneklerinin, 27 28

15 o sıradan efsanelerin de en belirgin özelliklerinden biri ait oldukları halkın millî değerlerini kendi bünyelerinde barındırıyor olmasıdır. Fakat herşeye rağmen çeşitli halklara ait efsane örnekleri arasındaki konu ve süje benzerliği inkâr edilemez niteliktedir. K. V. Çistov, bu hususu göz önünde bulundurarak şöyle yazmaktadır: Bazı uluslararası süjelere ya da bu süjelerin birtakım unsurlarına her halkın efsanelerinde rastlanabilir. 20 Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz taş, kaya, pınar vs. ile ilgili efsanelerin, diğer halkların efsaneleriyle karşılaştırmalı tetkiki, birtakım benzerliklerin mevcudiyetini ortaya çıkarmıştır. Kayınpederi tarafından uygunsuz bir kıyafette, başı açık olarak ya da saçlarını yıkarken görülen gelin, utancından bir daha kimsenin karşısına çıkmak istemediğinden, Tanrı dan kendisini bir kuşa veya bir taşa dönüştürmesini ister. Bu yakarışı kabul edilen kadın Gelin Kayası şeklinde anıtlaşır; başı taraklı bir ibibiğe, elleri kınalı bir kekliğe dönüşüverir. Başka bir efsanede, kendisine emanet edilen bir eşyayı nereye bıraktığını unutan gelin, utancından insanların yüzüne bakamayınca, Tanrı nın kendisini bir kuşa dönüştürmesini ister. Dileği yerine gelerek turaca dönüşen gelin, daha sonra emaneti bıraktığı yeri anımsar, fakat artık bunu söyleyebilmesi imkânsızdır. Herşeye rağmen, söylediği şarkıyla suçsuz olduğunu duyurmaya ve kendisine emanet edilen eşyanın yerini kayınpederine ve kayınvalidesine bildirmeye çalışır: Tahçadadır, К. В. Чистов, Русские Народные Социально-Утопические Легенды ХVII-ХIХ вв., Москва, 1967, c. 136 (K. V. Çistov, XVII-XIX. Yüzyıllara Ait Sosyal ve Ütopik İçerikli Rus Halk Efsaneleri, Moskova, 1967, s. 136). 21 Tahça: evlerin duvarında iç tarafından açılan oyuk, niş. (ç.n.) Bohçadadır. Başka bir efsanede, Hophop isimli oğlu ve Gültop isimli kızı olan bir gelinin, kayınpederi tarafından suçsuz olarak evden kovulduğu anlatılmaktadır. Babasının evine dönmeyi göze alamayan ve evlatlarının ayrılığına dayanamayan kadın, Tanrı ya yakararak bir kuşa dönüşmek ister. Yakarışları kabul edilerek kuşa dönüşen kadın, evlatlarının oturduğu eve yakın bir ormanda yuva yapar ve oradan sık sık evlatlarına seslenir: Hophop, 22 Gültop Zavallı anne, yalnızca bu suretle acısını dindirmeye, kendini teselli etmeye çalışır. Görüldüğü üzere, mitolojik efsanelerde gelinle kayınvalide ve kayınpeder, anneyle evlat arasındaki ilişkiler de büyük incelik ve başarıyla gözler önüne serilmiştir. Bu efsanelerde aile içi ilişkilere ve maişet konularına oldukça ciddi bir biçimde değinildiği gözlemlenmektedir. Kırkkız Pınarı, bir savaşta nişanlılarını kaybeden, düşmanlarca takip edilen ve yakalanmamak için kaçıp saklanmaya çalışırken sislerle sarılı dağların eteklerinde yollarını kaybeden kırk zavallı kızın akıttıkları gözyaşından oluşmuştur. Arapların, İslamiyet i yaymaya çalıştıkları sırada, insanları camilere yönlendirmek amacıyla yerli halkın inançlarıyla ilgili tapınakları ateşgedeleri, kuleleri ve benzeri yapıları halkın gözünden düşürmek istedikleri bilinmektedir. 22 Hüthüt (çavuş kuşu) adıyla bilinen kuşun, Azerbaycan da bir isminin de hophop olduğunu anımsatalım. (ç.n.) 29 30

16 Mitolojik özelikler taşıyan efsanelerden bazılarının neredeyse mükemmel bir edebiyat eseri düzeyine yükselebildiğini kaydetmek gerekir. Yanardağ Efsanesi bu durumun iyi bir örneğidir: Elturan isimli bir genç, güzel bir kıza âşıkmış. Gece de, gündüz de sevgilisini düşünüp dururmuş. Bir gün aniden sevgilisiyle karşılaşır. Aşklarının şiddetinden bir süre hiçbiri yerinden kıpırdayamaz. Neden sonra aralarında tatlı bir muhabbet başlar ve konuşarak yakındaki dağa doğru yürümeye koyulurlar. Elturan, kıza duyduğu aşkı anlatır. Sonra derin bir âh çeker. Ağzından saçılan kıvılcımdan toprak alev alır. Topraktan dumansız, renkli bir alev yükselir. Kız sorar: Bu da ne böyle? Erkek cevap verir: Bu, sana duyduğum aşkın alevi. Kız: Hayır, bu sıradan bir ateş, der. Kızın sözleri üzerine Elturan bir âh daha çeker. Yine ağzından ateşler saçılır: Aşkın ateşini sıradan bir ateşten ayırmalısın meleğim! Kız iyice dikkat edince, bu ateşin dağın eteğindeki çiçekleri ve otları yakmadığını fark eder. Bilakis, ateşin içinden bir fidan yükselir ve dallı budaklı bir ağaca dönüşür. Bu ağacın yaprakları hiç sararıp solmaz, dört mevsim yemyeşil olarak kalır. Ağaç bütün gıdasını; ışığını da, havasını da, suyunu da içinde doğduğu alevlerden alır. Nihayet kız, bunun gerçek bir aşk ateşi olduğuna inanır. Bunun yakıcı değil, hayat bağışlayıcı bir ateş olduğunu anlayınca, kalbini Elturan a verir Yanardağ Efsaneleri, (Yay. haz.: S. Paşayev), Bakü, 1978, s Bilimler Akademisi azasından M. İbrahimov, her halkın kendi Prometheus u olduğunu belirtmiştir. Pervane Efsanesi, onun bu düşüncesinin doğruluğunu kanıtlar mahiyettedir. Efsanede Kâmran isimli bir delikanlıyla Peri adlı bir kızın aşkı anlatılmaktadır. Masallarda olduğu üzere, bu efsanede de kızın babası, delikanlının önüne bir şart koymuş, düşmanlarla çevrili bir arazide kalan ve artık sönmek üzere olan kutsal bir ateşten bir parça getirmesini istemiştir. Düşmanlar ateşe yaklaşan delikanlıyı fark eder ve yakalamak isterler. Fakat delikanlı kendini ateşe atar ve bütün vücudunu alevler sarmış olarak kızın bulunduğu yere kadar gelmeyi başarır. Bu suretle kutsal ateş, düşmanlardan kurtarılmış olur. Kız da bir pervaneye dönüşerek ateşin etrafında dönmeye başlar ve kendini aynı ateşte yakıverir. Ateşin Çalınması isimli Abaza efsanesinde 24 de hemen hemen aynı konu işlenmektedir. Benzeri efsane ve rivayetler, estetik özünü eski dönemlere ait mitolojik görüşlerden ve esatirlerden almakla birlikte, barındırdıkları gerçeklik duygusunu tarihî olaylara yakınlıkları sayesinde kazanmışlardır. İnsanın yaratıcı zekâsı ve muhayyilesi bu hikâyeleri süslemiştir. Pervane Efsanesi, Eriyen Kaya, Küçük Hanım ve Çoban efsanelerinde sanatlı anlatım, dünyanın estetik tefekkür sayesinde anlaşılarak benimsenmesinin vazgeçilemez bir şartı olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla esatir ve efsanelerin sanatlı ifade tarzından yoksun olarak düşünülmesi mümkün değil. Fakat bunların sadece sanatlı ifade tarzıyla sınırlı kalmadığı ve yer yer halk felsefesi ve pedagojisinden, çeşitli bilim dallarından faydalandığı da görülür. Öte yandan efsane, esatir ve rivayetlerin belli bir süje etrafında şekillenerek edebî bir içerik ve biçim kazanmasını temin 24 В. П. Пачулина, Легенды Лазурного Берега, Москва, 1973 (V. P. Paçulina, Mavi Kıyının Efsaneleri, Moskova, 1973)

17 eden en önemli unsurlardan biri dil malzemesi, daha doğru bir ifadeyle dilin sahip olduğu olanaklardır. Lakonik ve kısa bir tür olan efsanelerin kendine özgü tasvir ve ifade araçları bulunmaktadır. Burada karşılaşılan renklerden ve anlam nüanslarından bazılarının ifadeye kattığı güzellik ve coşku, yalnızca efsanelere özgü olabilmektedir. Azerbaycan efsaneleri geniş bir konu yelpazesine, derin bir anlam ve içeriğe sahip olmakla birlikte, biçimleri itibariyle de zenginlik arz etmektedir. Yüzyıllar boyu oluşan ve hep yeni bir anlam, içerik ve biçim kazanmakta olan Azerbaycan efsaneleri, birer sanat ürünü olmaları yönüyle de hep olgun bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. İnsanoğlunun arzu ve ideallerinin hep folklor örneklerinde yaşadığı, üstelik bunların zaman içinde sürekli olarak yeni anlam ve nüanslar kazandığı açıktır. Bu gerçek, zaman içinde yenileşerek değişen, belli bir ölçüde çağdaşlaşarak olgunlaşan, bazen anıtsallaşan ya da mahallî yönleriyle ön plana çıkan efsanelerin ifade biçimini, dil, üslup, içerik ve biçim özelliklerini de etkilemiştir. Efsanelerin üslubunda, halkın konuşma dilinden gelen özelliklerin fark edilmemesi mümkün değil. Efsanelerin asıl değeri halkın hayal gücüyle süslenen romantik açılımlarda, geniş bir genellemenin yapılmasında, akılla duyguların uyum içinde bulunmasındadır. Zikredilen özellikler öte yandan, bu lakonik türde bazı çok önemli toplumsal ve ahlaki problemlerin ifade edilmesini de olanaklı kılmaktadır ve konuya bu açıdan yaklaşıldığı zaman aşk efsanelerinin kendilerine özgü irsiyet sisteminin, başka bir deyişle, kayıtlı bir şeceresinin mevcut olduğu görülmektedir. Sevgilisine kavuşabilmek için önüne konmuş olan şart icabı çetin bir avın peşinde koşan Laçin, yalçın kayaların arasında yolunu kaybeder; sevgilisinin yüksek bir zirveye çıkarak kendisine seslenmesi Laçin e yepyeni bir güç kazandırır ve o, zorlukların üstesinden gelerek kayaların arasından çıkacak yolu bulur, aynı zirveye tırmanarak sevgilisine kavuşur. Saray kadınlarından birinin bir çobana âşık olduğundan kuşkulanan hükümdar, çobanı kadınlarla yüz yüze görüştürmek suretiyle bu aşkı onun gözlerindeki ifadeden yakalamayı dener; fakat sevgilisinin zor durumda kalmasını istemeyen çoban gözlerine mil çekmek suretiyle kendini kör eder. Görüldüğü üzere, sıradan halkın temsilcisi olan çoban için sevgilisi, gözlerinden daha değerlidir. Eriyen Kaya, Laçin Kayası, Küçük Hanım ve Çoban gibi efsanelerde gençlerin aşklarına ne derecede sadık oldukları anlatılmıştır. Yazar ve şairler folklor örneklerinden, o sıradan efsane ve rivayetlerden yararlanmakla birlikte, kendileri de akılda kalıcı ve zamanla birer folklor ürünü haline dönüşme istidadı gösteren eserler yazmışlardır. Resul Rıza Nizami Gencevi nin gençliğini konu edinen Alagöz isimli bir hikâye yazmıştır. Hikâyede Gökgöl ün nasıl oluştuğundan bahsedilmekte ve olay, küçük İlyas a babası tarafından anlatılmaktadır. Esatir; daha sonraki dönemlerde epik bir türe dönüşerek yerini efsane ve masala bırakmış, öte yandan epos ve destanların oluşması için de kaynaklık etmiştir. Esatirle efsane arasındaki sınırın belirlenmesinin kolay olmadığını söyledik. Esatirler çok daha eski dönemlerin ürünüdür. Onlarda doğa canlı bir mahlûk olarak kabul edilmekte ve insanların birtakım olağanüstü özelliklere sahip oldukları anlatılmaktadır. Efsaneler ise esatirlere oranla tarihi hikâyelere daha yakındır. Ne var ki bunların kahramanları da olağanüstü özellikler taşırlar. Azerbaycan folklorunda bu açıdan dikkati en fazla çeken karakterlerden biri Ferhat karakteridir. Ferhat ın Sesi 33 34

18 ve Şarkıcı Ferhat isimli efsaneler birer efsane olmanın ötesinde, çok eski bir eposun izlerini de barındırır gibidir. Ferhat ın Sesi efsanesinde şöyle denmektedir: Gazneli Mahmut un ülkesinde fakir bir adamın Peri adlı bir kızı varmış. Kızın emsalsiz güzelliği genç, ihtiyar herkesi hayran edermiş. Peri nin güzelliğinde esrarlı bir hikmet varmış. Bu güzellikten güç alan her şey tazelenirmiş. Yine bu nedenle insanlar kızı İlham Perisi diye anarlarmış. Peri, kendisine talip olup kapılarını çalan sayısız elçiyi meyus göndermişmiş. Aynı ülkede Ferhat adlı uzun boylu, pehlivan cüsseli bir genç yaşarmış. Ferhat ın mesleği taş yontmak, ev yapmakmış. Ünü de çok yaygınmış. Günlerin birinde Ferhat yine kendi işiyle meşgulken, herkesin işini gücünü bırakarak pazar yerine doğru aktığını görür. Ferhat da gayriiradi olarak kalabalığa karışır. Meğerse Peri pazara çıkmış da, herkes onun emsalsiz güzelliğini seyretmek için acele etmekteymiş. Ferhat Peri yi görünce gözleri kararır, başı döner, simsiyah taşları gözlerinin önünde kıpkırmızı çiçekler açmış gibi görür, göğsünde aşkın ateşi parlayıp alev dillerini yükseltir. Ferhat kendine gelip de toparlandığında herkesin dağılıp gittiğini, koca pazarda yapayalnız kaldığını görür. Fakat çiçeklerde, ağaçlarda, taşlarda, duvarlarda bile Peri nin kokusunu, Peri nin soluğunu hisseder. Göğsündeki aşk ateşi daha da alevlenir. Peri ye duyduğu aşkla ilgili olarak bir şeyler söylemek ister, fakat kelimeler büyülü bir sese dönüşerek dalga dalga yükselir, sedası dağları, taşları titretir. Ferhat ın bu büyülü sesi İlham Perisi ni çağırır. Ferhat ın sesi, hem de Ferhat ın elçisi oluverir. Bu ses kulağına ulaşır ulaşmaz Peri de aşk ateşiyle yanmaya başlar ve aşkın ateşi güzelliğin gururunu eritir. Peri nin güzelliğinin methi dönüp dolaşıp Gazneli Mahmut un kulağına da ulaşır. Hükümdar acele ederek elini çabuk tutar; ne Ferhat ın aşkını, ne Peri nin duygularını umursar ve dünyalar güzeli Peri yi bir günde sarayına getirterek kendi karısı yapar. Talihsiz aşkın darbesi Ferhat ın sesindeki yakıcılığı daha da arttırır. Ferhat, içler yakan sesiyle sevgilisini çağırır. Ferhat ın sesi kendisine her ulaştığında Peri nin bütün vücuduna bir titreme musallat olur. Hükümdar her türlü çareye başvurmasına ve Peri yi sarayın en kuytu odalarına kapatmasına rağmen, Ferhat ın sesinden koruyamaz. Hükümdarın sarayı için bir kâbusa dönüşen ses, öte yandan halk için ekmek, su kadar aranılan bir şeymiş. Bu sesi duymadan kimsenin eli işe yatmaz, ya da gözüne uyku girmezmiş. Gazneli Mahmut Ferhat ın sokaklarda veya çarşıda pazarda uluorta türkü söylemesini yasaklar. Bundan da bir sonuç alınamayınca hükümdarın emri üzerine Ferhat ı zindana kapatırlar. Fakat hükümdar yine isteğine ulaşamaz ve Ferhat ın zindandan duyulan sesi Peri yi bir yerde karar kılamaz duruma getirir. Gazneli Mahmut, başka bir kurtuluş yolu göremeyerek Ferhat ın Arran ülkesine sürülmesini emreder. Yalnız bundan sonra herşey yoluna girer gibi olur: Ferhat ın sesi işitilmeyince, Peri de uslanır. Gazneli Mahmut bir gün memleketini dolaşmak için çıkar. Her yerde insanların baştanbaşa siyah giymiş olduklarını görüp şaşırır. Hükümdara, Ferhat ın sesini kaybeden halkın matem içinde olduğu anlatılır. Bu durumdan çok tedirgin olan hükümdar, Ferhat ın geri getirilmesini emreder. Ferhat Arran ülkesinden getirilince, Gazneli Mahmut kendisine sorar: Orada ne yapıyordun? Ferhat cevap verir: Eski mesleğimi; taş yontup saraylar yapıyordum. Peki neden türkü söylemiyordun? Beni öfkelendirmekten mi korkuyordun yoksa? 35 36

19 Âşıklar korku nedir bilmezler, hükümdarım. Ama benim sesim Peri nin nefesine bağlıdır. Rüzgâr, Peri nin soluğunu o uzak memlekete ulaştıramıyordu. Bu yüzden ben de susmuştum. Gazneli Mahmut, halkın matemden kurtulması için, Ferhat ın haftada yalnızca bir kez şehir meydanında okumasına izin vermek zorunda kalır. Bir öğle üzeri Gazneli Mahmut la Peri karşılıklı oturmuş, altın kadehlerde şarap içiyorlarmış. O sırada aniden Ferhat ın sesi işitilir. Peri gayriiradi olarak altın kadehi elinden düşürür. O işte O işte diyerek havalanmış gibi sesin geldiği yöne doğru koşmaya başlar. Hayretler içinde kalan Gazneli Mahmut kendi kendine şöyle söyler: Aşktaki hükmetme gücüne bakın! Altında da, hükümdardan da, ordudan da, kılıçtan da daha büyük 25 Bu efsanenin Köroğlu eposu ile benzeşen yönleri bulunmaktadır. Ferhat ın sesi, Ferhat ın elçisidir. Nitekim Köroğlu nun yiğitliği ve deli narası da Nigâr ın yüzünü görmediği bu kahramana âşık olmasının esas nedenidir. Köroğlu gücünü ve deli narasını Çiftepınar ın suyundan almıştır. Ferhat da sesindeki büyüleyici etkiyi Peri nin nefesine borçludur. Efsanelerde Aldede nin kendi memleketinde kuşlar misali uçabildiğini, rüzgârdan kanat takındığını, yabancı ülkeye gelince ise yılan gibi yerlerde süründüğünü görürüz. Nitekim Ferhat, gurbette bulunduğu sırada Peri nin nefesini hissedemez ve bu yüzden sesini kaybeder. Ülkesine dönünce, Ferhat ın sesi büyüleyici ahengine tekrar kavuşur. Öte yandan burada aşkın gücü de vurgulanmaktadır. Azerbaycan da Sarı Âşık, Ferhat ın Sesi efsanesi, Ferhat konulu diğer efsaneler ve biraz da kendi kişisel yaşamıyla ilgili olarak şu cinaslı maniyi söylemiştir: Âşık kaz bine bağlar, 26 Meylin Kazbin e bağlar, Gözüm yaşı göl olur, Ördek, kaz bine bağlar. Bu manideki Kazbin le, Gazneli Mahmut un Gazne şehri kastedilmiştir. Şah İsmail destanında sıradan bir köylü kızı olan Arap Zengi nin, sağmakta olduğu sığırın süt bakracını tekmeyle devirmesine kızarak sığıra bir yumruk attığı, sığırın bu darbeden ölmesi üzerine kendi kuvvetini keşfetmiş olduğu anlatılmaktadır. Güller in Yiğitliği isimli rivayet, destandaki bu sahneyi çağrıştırır: İran şahının pehlivanı Gence ye gelir. Gence Hanı nın kırk pehlivanını devirir. Kurala göre şahın pehlivanı Han ın kırk pehlivanını devirince yahut şahın âşığı Han ın kırk âşığını alt edince, vergiler iki kat artarmış. Han ın pehlivanlarından yahut âşıklarından biri yenecek olursa da vergiler yarıya inermiş. Zaten ağır olan vergileri ödemekte zorlanan Gence Hanı, pehlivanlarının da yenilgisi üzerine iyice dertlenmişmiş. İran şahının pehlivanı Han a üç gün süre tanır: Herkese duyur da, kolunun gücüne, dizinin kuvvetine güvenen varsa, karşıma çıksın. O sırada bir çoban, meydana toplanan kalabalığın arasından geçerek Han a yaklaşır, kulağına eğilerek şöyle der: Muhterem Han hazretleri; tanık olduğum bir mucizeyi size anlatmaya geldim. Gülazar çeşmesinin üst tarafında 25 Sednik Paşayev, Nizami ve Halk Efsaneleri, Bakü, 1983, s Bine bağlamak yurt edinmek; göçebelerin bir yeri yurt edinmesi, oraya (geçici olarak) yerleşmesi. (ç.n.) 37 38

20 Naldöken denilen yerde Han Pınarı civarına bir göçebe yurdu inivermiş. Kız mı, gelin mi olduğunu bilmem, ama bir kadın bir mandayı sağmaya meşguldü. O sırada iki yaşında bir manda yavrusu, kadının sağmakta olduğu hayvanın altına sokuldu. Kız yavruyu uzaklaştırmaya çalıştıysa da, yavru bir türlü ayrılmadı. Bunun üzerine kız öyle bir sinirlendi ki iki yaşındaki manda yavrusunu kuyruğundan yakalayarak çitin öteki tarafına fırlatıverdi. Yavru düştüğü yerde öldü kaldı Gence Hanı Güller i davet eder, Güller gelir, erkek kıyafeti giyerek İran şahının pehlivanıyla aynı sofraya oturur. Ayağa kalkacağı zaman Güller sağ eliyle pehlivanın sol dizinden bastırarak adamın bacağını kırar. Sonra da pehlivan kıyafetinde meydana çıkar ve şahın pehlivanını da meydana davet eder. Sol bacağı kırıldığından, pehlivan çok uğraşmasına rağmen oturduğu yerden bir türlü kalkamaz. Görüldüğü üzere Arap Zengi ile Güller güçlü kuvvetli ve neredeyse birbirlerine denk kahramanlardır. Dede Korkut ve Selman-ı Farisî isimli efsane ise şöyle: Selman-ı Farisî, Hazret-i Muhammed in sahabelerindendir. Memlekette olup biten herşey önce Selman-ı Farisî ye ulaştırılmakta, o da bunları Hazret-i Muhammed e aktarmaktadır. Bir gün Korkut adlı bir ozanın halk arasında kopuz çalarak Kuran ayetlerini nazmen okuduğu haberi Selman-ı Farisî ye iletilir. Selman-ı Farisî, Dede Korkut u kopuzuyla birlikte Hazret-i Muhammed e götürür ve durumu anlatır. Hazret-i Muhammed, şöyle der: Bu adama dokunmayınız. O bir ozan. Memleket memleket dolaşarak Kuran ı tebliğ etmekte. Halk kendisini dinliyor. Bırakın da elinden geldiği şekilde İslam ı övmeye devam etsin. Onun yaptığı ancak takdir edilebilir Efsane 1968 yılında Taşkesen vilayetinin Kabaktepe köyünde Cevat Bayram oğlundan derlenmiştir. (y.n.) Bu tarihî rivayetin en önemli özelliği Dede Korkut un Hazret-i Muhammed le aynı dönemde yaşayan ve O nun sahabelerinden olan biri gibi sunulmasıdır. Bu özellik Kitab-ı Dede Korkut un mukaddime kısmındaki Resul Aleyhisselam zamanına yakın Bayat boyundan Korkut Ata derler bir er koptu sözlerinin gerçeğe uygun olma ihtimalini de arttırmaktadır. Azerbaycan Türklerinin efsaneleri sözlü olarak yaşadığı, kuşaktan kuşağa aktarıldığı gibi, yazılı edebiyata da girmiş ve bu yoldan da günümüze ulaşmıştır. Dolayısıyla, klasik edebiyat efsaneleri veya efsanelerin birtakım unsurlarını kendi bünyesinde muhafaza etmiştir. Azerbaycan folklorunun müellifi ve koruyucusu olan Azerbaycan halkı, yaratıcı dehasının ürünü olan zengin manevi serveti ile, köklü kültüre sahip halklar arasında kendine şerefli bir yer edinmiştir. Onun, tarihin karanlıklarından birer zekâ meşalesi gibi parlayan esatirleri, sayısız efsane ve rivayeti, ilginç masalları, güzel fıkraları, tatlı mânileri, iç yakan ağıtları, hüzünlü holavarları, 28 hikmetli atasözleri ve deyimleri tükenmeyen bir manevi servet, zengin bir hazine mesabesindedir. Klasik Azerbaycan şairleri, o cümleden klasik şiirin en büyük ustalarından biri olan Nizami Gencevi de bu hazineden faydalanmış, ayrıca faydalandığı örneklere sonsuz bir hayat bahşetmiştir. M. H. Tahmasip şöyle yazmaktadır: Eski dönemlerin Azerbaycan edebiyatı hakkında bilgi alınabilecek kaynaklardan biri de Nizami gibi büyük şairlerin eserleridir. Nizami, sözlü edebiyatın pek çok türünden yararlanmış olduğu gibi, eski eposlardan da büyük bir ustalıkla faydalanmıştır. Onun Hamse sinde irili ufaklı yüzlerce efsaneye, rivayet ve esatire rastlanmaktadır. Bunlardan bir 28 Holavar: Çiftçilerin çalışırken söyledikleri türkülere denir. (ç.n.) 39 40

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır. İçindekiler 1 Efsane Nedir? 2 Efsanenin Genel Özellikleri 3 Efsanelerin Oluşumu 4 Oluşumuyla İlgili Kuramlar 5 Efsanelerin Sınıflandırılması 6 Efsanelerde Konu ve Amaç 7 Efsanelerde Yapı, Dil ve Anlatım

Detaylı

TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1

TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1 TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1 Çeşitli Türk topluluklarının mitolojileriyle ilgili malzemelerin bir çoğunu bilim adamları, misyonerler, seyyahlar ya da bazı yabancı araştırmacılar tarafından derlenmiştir.

Detaylı

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 MİT VE DİN İLİŞKİSİ (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Mit ve Din Mitolojiler genel olarak dinsel, ruhani ve evrenin ya da halkların oluşumu gibi yaratılış veya türeyiş gibi temaları içerirler.

Detaylı

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ Her yönüyle edip (edebiyatçý) ve öðretmen Ýbrahim Zeki Burdurlu nun ölümsüz bir yapýtý elinizi öpüyor. Burdurlu bu çalýþmasýnda, cennet Anadolu nun deðiþik yörelerinden

Detaylı

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak Hanlığı ve Kazakistan konulu bu toplantıda Kısaca Kazak

Detaylı

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI KAZANIMLAR TEST NO TEST ADI 1 EDEBİYAT TARİHİ / TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERE AYRILMASINDAKİ ÖLÇÜTLER 1.Edebiyat tarihinin uygarlık tarihi içindeki yerini.edebiyat tarihinin

Detaylı

Mitlerin Sınıflandırılması DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Mitlerin Sınıflandırılması DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Mitlerin Sınıflandırılması DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Mitlerin Sınıflandırılması Mitler ele aldıkları konular bakımından kendi içlerinde çeşitli şekillerde sınıflandırılırlar. Örneğin, İnsanın ve dünyanın geleceğini

Detaylı

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Sözlü Dönem Yazılı Dönem İslamî Dönem Türk Edebiyatı Geçiş Dönemi Divan Edebiyatı Halk Edebiyatı Batı etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı Tanzimat

Detaylı

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR Mit, Mitoloji, Ritüel DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Kelime olarak Mit Yunanca myth, epos, logos Osmanlı Türkçesi esâtir, ustûre Türkiye Türkçesi: söylence DR. SÜHEYLA SARITAŞ

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI KAZANIMLAR 1. Edebiyat tarihinin incelediği konuları açıklar. 2. Edebî eserlerin yazıldığı dönemi temsil eden belge olma niteliğini sorgular 3. Uygarlık tarihiyle edebiyat

Detaylı

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır. Dersin Adı Tema Adı Kazanım Konu Süre : İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi : İnsan Olmak : Y4.1.2. İnsanın doğuştan gelen temel ve vazgeçilmez hakları olduğunu bilir. : Doğuştan Gelen Haklarımız :

Detaylı

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ a. 14.Yüzyıl Orta Asya Sahası Türk Edebiyatı ( Harezm Sahası ve Kıpçak Sahası ) b. 14.Yüzyılda Doğu Türkçesi ile Yazılmış Yazarı Bilinmeyen Eserler c.

Detaylı

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama...24 2. Haftanýn Testi...25

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama...24 2. Haftanýn Testi...25 ÝÇÝNDEKÝLER A. BÝRÝNCÝ TEMA: BÝREY VE TOPLUM Küçük Cemil...11 Bilgi Hazinemiz (Hikâye Yazmaya Ýlk Adým)...14 Güzel Dilimiz (Çaðrýþtýran Kelimeler - Karþýlaþtýrma - Þekil, Sembol ve Ýþaretler - Eþ Anlamlý

Detaylı

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III Bölüm I Çocuk Edebiyatı ve Gelişimle İlgili Temel Kavramlar 15 Fiziksel (Bedensel)Gelişim 20 İlk Çocukluk Döneminde(2-6)Fiziksel Gelişim 21 6-12 Yaş Arası Fiziksel Gelişim 23 12-18

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TÜRK DİLİ I TRD103 1 2+0 2 2 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Tablo 2: Doktora Programı Ortak Zorunlu-Seçmeli Dersler TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI DOKTORA PROGRAMI GÜZ YARIYILI

Tablo 2: Doktora Programı Ortak Zorunlu-Seçmeli Dersler TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI DOKTORA PROGRAMI GÜZ YARIYILI Tablo 2: Doktora Programı Ortak Zorunlu-Seçmeli Dersler TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI DOKTORA PROGRAMI GÜZ YARIYILI Ortak Zorunlu-Seçmeli Dersler Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalı TDE 601 Divan Şiiri

Detaylı

KAZANIMLAR OKUMA KONUŞMA YAZMA DİL BİLGİSİ

KAZANIMLAR OKUMA KONUŞMA YAZMA DİL BİLGİSİ EYLÜL 1-2 (16-27-EYLÜL 2013) DOĞA VE EVREN İSTİKAL MARŞI-İKİNDİLER Türkçe Dersine Yönelik Tutum Ölçeği İLKÖĞRETİM SI 1. Okuma kurallarını uygulama:1.5 Okuma yöntem ve tekniklerini kullanır.2. Okuduğu metni

Detaylı

MehMet Kaan Çalen, 07.04.1981 tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı. 2004 yılında Trakya

MehMet Kaan Çalen, 07.04.1981 tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı. 2004 yılında Trakya ÖTÜKEN MehMet Kaan Çalen, 07.04.1981 tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı. 2004 yılında Trakya Üniversitesi, Tarih Bölümü nden mezun oldu. 2008 yılında

Detaylı

Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri

Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri 1. Yıl - Güz 1. Yarıyıl Ders Planı SOSYAL BİLİMLERDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ TDE729 1 3 + 0 6 Sosyal bilimlerle ilişkili

Detaylı

Ruhumdaki. Müzigin Ezgileri. Stj. Av. İrem TÜFEKCİ. 2013/2 Hukuk Gündemi 101

Ruhumdaki. Müzigin Ezgileri. Stj. Av. İrem TÜFEKCİ. 2013/2 Hukuk Gündemi 101 Ruhumdaki Müzigin Ezgileri Stj. Av. İrem TÜFEKCİ 2013/2 Hukuk Gündemi 101 Ruh halinize göre mi müzik dinlersiniz, müzik mi ruh halinizi değiştirir? Hangi tür olursa olsun o anki duygusal duruma eşlik etmekte

Detaylı

MEHMET AKİF ERSOY UN EDEBÎ KİŞİLİĞİ 1

MEHMET AKİF ERSOY UN EDEBÎ KİŞİLİĞİ 1 MEHMET AKİF ERSOY UN EDEBÎ KİŞİLİĞİ 1 Türk edebiyatında Mehmet Akif kadar hayatı, edebiyat anlayışı ile şiirleri arasında büyük bir uygunluk bulunan pek az şair vardır. 2 Akif II. Meşrutiyet in ilan edildiği

Detaylı

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir.

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir. AVCILIK İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir. Avcılık İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen Avcılık eskiden; İnsanın kendisini korumak, Karnını doyurmak, Hayvan ehlileştirmek,

Detaylı

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI KAZANIMLAR TEST NO TEST ADI 1 2 EDEBİ BİLGİLER (ŞİİR BİLGİSİ) 1. İncelediği şiirden hareketle metnin oluşmasına imkân sağlayan zihniyeti 2. Şiirin yapısını çözümler. 3. Şiirin

Detaylı

Mitolojik Kuram. Dr. Süheyla SARITAŞ 4

Mitolojik Kuram. Dr. Süheyla SARITAŞ 4 Okullar ve Ekoller Dr. Süheyla SARITAŞ 1 Mitolojik Kuram Mitolojik kuram veya mitolojik okul olarak bilinen bu yaklaşım Grimm lerin Alman dili ile ilgili çalışmalarda kullandıkları karşılaştırmalı dilbilimi

Detaylı

DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 TÜRK MİTOLOJİSİNDE ÖNEMLİ RENKLER DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 RENKLER Türk mitolojisinde renklerin sembolik anlamları ilk olarak batılı Türkologların dikkatini çekmiş ve çalışmalarında bu hususa işaret etmişlerdir.

Detaylı

ÝÇÝNDEKÝLER TEMA 1. Anlam Bilgisi. Yazým Bilgisi. Dil Bilgisi. SÖZCÜK ANLAMI...15 Gerçek, Yan ve Mecaz Anlam...15 Deyim...15

ÝÇÝNDEKÝLER TEMA 1. Anlam Bilgisi. Yazým Bilgisi. Dil Bilgisi. SÖZCÜK ANLAMI...15 Gerçek, Yan ve Mecaz Anlam...15 Deyim...15 ÝÇÝNDEKÝLER TEMA 1 Anlam Bilgisi SÖZCÜK ANLAMI...15 Gerçek, Yan ve Mecaz Anlam...15 Deyim...15 CÜMLE ANLAMI...16 Öznel ve Nesnel Anlatým...16 Neden - Sonuç Ýliþkisi...16 Amaç - Sonuç Ýliþkisi...16 Koþula

Detaylı

Dilin Tanımı DİLİN TANIMI, ÖZELLİKLERİ / DİL-MİLLET İLİŞKİSİ

Dilin Tanımı DİLİN TANIMI, ÖZELLİKLERİ / DİL-MİLLET İLİŞKİSİ DİLİN TANIMI, ÖZELLİKLERİ / DİL-MİLLET İLİŞKİSİ Dilin Tanımı 2 Türkçe Sözlükte; İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan. (1998/I:

Detaylı

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE Ekim 2013 Sayı 1 Yazar; HARUN ŞEN 1 İçindekiler KALDIRIMLAR 1... 3 DİYET... 4 ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRIN... 5 2 KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama

Detaylı

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDEKİ BAĞIMSIZ SANATÇILAR YAHYA KEMAL BEYATLI (1884 1958) Şiirleri Milli edebiyat akımına uymaz, daha çok makale ve konferanslarında bu akımı

Detaylı

BULUNDUĞUMUZ MEKAN VE ZAMAN

BULUNDUĞUMUZ MEKAN VE ZAMAN 2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ BULUNDUĞUMUZ MEKAN VE ZAMAN (28 Ekim 2013-13 Aralık 2013) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında 28 Ekim 2013-13 Aralık 2013 tarihleri arasında işlediğimiz

Detaylı

KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ

KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ŞİİRLER 10 Kasım geldi işte Üzgünüz biz milletçe Atatürk! ü anarız O bizim kalbimizde 10 Kasım geldi işte Koşarız Anıtkabir e Atatürk ü anarız

Detaylı

YARATILIŞ MİTLERİ DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

YARATILIŞ MİTLERİ DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 YARATILIŞ MİTLERİ DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Yaratılış Mitleri Orta Asya ve Sibirya da yaşayan Türk toplulukları arasında yaygın olarak anlatılan efsaneler yaratılış mitlerini oluşturmaktadır. Daha çok Altay

Detaylı

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon DESTANLAR VE MASALLAR Masal Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon Yayın Yönetmeni: Samiye

Detaylı

ORD. PROF. DR. ING. A. HAMDĐ PEYNĐRCĐOĞLU

ORD. PROF. DR. ING. A. HAMDĐ PEYNĐRCĐOĞLU ORD. PROF. DR. ING. A. HAMDĐ PEYNĐRCĐOĞLU vi ORD. PROF. DR. ING. A. HAMDĐ PEYNĐRCĐOĞLU 1 Hamdi Peynircioğlu 1908 yılında Yanya da doğmuştur. Yargıtay Üyesi Hakim Bekir Peynircioğlu ve Eşi Zehra Peynircioğlu

Detaylı

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır. TÜRKİYE'DEKİ GÖÇLER VE GÖÇMENLER Göç güçtür.hem güç ve zor bir iştir hem de güç katan bir iştir. Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri

Detaylı

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler OLAY ÇEVRESINDE GELIŞEN EDEBI METINLER Oğuz Türkçesinin Anadolu daki ilk ürünleri Anadolu Selçuklu Devleti

Detaylı

DERS PLANI DEĞİŞİKLİK SEBEBİNİ İLGİLİ SÜTUNDA İŞARETLEYİNİZ "X" 1.YARIYIL 1.YARIYIL 2.YARIYIL 2.YARIYIL. Kodu Adı Z/S T+U AKTS Birleşti

DERS PLANI DEĞİŞİKLİK SEBEBİNİ İLGİLİ SÜTUNDA İŞARETLEYİNİZ X 1.YARIYIL 1.YARIYIL 2.YARIYIL 2.YARIYIL. Kodu Adı Z/S T+U AKTS Birleşti 2011-2012 DERS PLANI DEĞİŞİKLİK SEBEBİNİ İLGİLİ SÜTUNDA İŞARETLEYİNİZ "X" YENİ DERS PLANI** 1.YARIYIL 1.YARIYIL Birleşti ATA 101 ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ I Z 2+0 2 X X X X ATA 101 ile ATA 102

Detaylı

DİS 1 (11.2015) SINIF A DERS ÜNİTE KAZANIM. 8. sınıf 1 Türkçe Okuduğu metni anlama ve çözümleme Metne ilişkin sorular oluşturur.

DİS 1 (11.2015) SINIF A DERS ÜNİTE KAZANIM. 8. sınıf 1 Türkçe Okuduğu metni anlama ve çözümleme Metne ilişkin sorular oluşturur. 8. sınıf 1 Türkçe Okuduğu metni anlama ve çözümleme Metne ilişkin sorular oluşturur. 8. sınıf 2 Türkçe Okuduğu metni anlama ve çözümleme Metni oluşturan unsurlar arasındaki geçiş ve bağlantıları fark eder.

Detaylı

ÖZEL ÖĞRETİM KURSU TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI-I ÇERÇEVE PROGRAMI. :Tercih Özel Öğretim Kursu :Kesikkapı Mah. Atatürk Cad. No.

ÖZEL ÖĞRETİM KURSU TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI-I ÇERÇEVE PROGRAMI. :Tercih Özel Öğretim Kursu :Kesikkapı Mah. Atatürk Cad. No. ÖZEL ÖĞRETİM KURSU TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI-I ÇERÇEVE PROGRAMI 1.KURUMUN ADI 2.KURUMUN ADRESİ 3.KURUCU TEMSİLCİSİ ADI :Tercih Özel Öğretim Kursu :Kesikkapı Mah. Atatürk Cad. No.79 Fethiye /MUĞLA :ARTI ÖZEL

Detaylı

MİLLETLERARASI İLİŞKİLER VE GÜVENLİK AÇISINDAN MEDENİYET SÖYLEMİNİN PSİKOLOJİK ANALİZİ

MİLLETLERARASI İLİŞKİLER VE GÜVENLİK AÇISINDAN MEDENİYET SÖYLEMİNİN PSİKOLOJİK ANALİZİ MİLLETLERARASI İLİŞKİLER VE GÜVENLİK AÇISINDAN MEDENİYET SÖYLEMİNİN PSİKOLOJİK ANALİZİ Prof. Dr. Abdülkadir ÇEVİK Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı 1 Medeniyet veya uygarlık, bir

Detaylı

TURKCEDERSĠMĠZ.COM 2014-215EĞĠTĠM ÖĞRETĠM YILI TÜRKÇE DERSĠ 5. SINIF ÜNĠTELENDĠRĠLMĠġ YILLIK PLANI KAZANIMLAR METİNLER ÖLÇME DEĞ.

TURKCEDERSĠMĠZ.COM 2014-215EĞĠTĠM ÖĞRETĠM YILI TÜRKÇE DERSĠ 5. SINIF ÜNĠTELENDĠRĠLMĠġ YILLIK PLANI KAZANIMLAR METİNLER ÖLÇME DEĞ. BİREY VE TOPLUM 15 26 EYLÜL (12 SAAT) PARA CÜZDANI (ÖYKÜLEYİCİ METİN) OKUMA KONUŞMA YAZMA DİL BİLGİSİ 11. Kurallarını Uygulama 1. k için hazırlık 2. amacını belirler. 3. amacına uygun yöntem belirler.

Detaylı

KAFKAS ÜNIVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESI SLAV DİLLERİ VE EDEBİYATLARI BÖLÜMÜ RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI DERSLERİN İÇERİĞİ I.

KAFKAS ÜNIVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESI SLAV DİLLERİ VE EDEBİYATLARI BÖLÜMÜ RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI DERSLERİN İÇERİĞİ I. KAFKAS ÜNIVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESI SLAV DİLLERİ VE EDEBİYATLARI BÖLÜMÜ RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI DERSLERİN İÇERİĞİ I.YARIYIL RU 103 Rus Edebiyati Tarihi 2-0-2 Rusça okutulan bu derste

Detaylı

OSMANLICA öğrenmek isteyenlere kaynaklar

OSMANLICA öğrenmek isteyenlere kaynaklar OSMANLICA öğrenmek isteyenlere kaynaklar Eda Yeşilpınar Hemen her bölümün kuşkusuz zorlayıcı bir dersi vardır. Öğrencilerin genellikle bu derse karşı tepkileri olumlu olmaz. Bu olumsuz tepkilerin nedeni;

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı 1 2

Detaylı

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI ŞEHİR TANITIM YAYINLARI 1 Yayın Adı: Şiir Şehir Urfa Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi Hazırlayan: Mehmet KURTOĞLU Sayfa Sayısı: 160 Toplam Baskı

Detaylı

2013-2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR VELİ BİLGİLENDİRME MEKTUBU 3

2013-2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR VELİ BİLGİLENDİRME MEKTUBU 3 2013-2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR VELİ BİLGİLENDİRME MEKTUBU 3 ( Bu mektup 10 Şubat 2014-11 Nisan 2014 tarihleri arasında yapılacak çalışmaları belirtmektedir.) HAYAT BİLGİSİ 2.TEMAMIZ :BENİM EŞSİZ

Detaylı

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı. İSTİKLÂL MARŞI'MIZ Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı. Kimisi yazılmış bilmem hangi krala; lorda, barona. Küçümsemem ama, benzetirim

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

ARAMIZDA ÇOK FARKLAR VAR

ARAMIZDA ÇOK FARKLAR VAR ARAMIZDA ÇOK FARKLAR VAR BİRLİK BULAMACI YERİNE GERÇEK BİRLİK A. GİRİŞ Başlangıçta,eşler arasındaki farklar bazen heyecanlı olabilir. Kendinde olmayan özellikleri eşinde bulunca yaşama renk katacağı olur

Detaylı

Metin Edebi Metin nedir?

Metin Edebi Metin nedir? Metin Nedir? Metin, belirli bir iletişim bağlamında, bir ya da birden çok kişi tarafından sözlü ya da yazılı olarak üretilen anlamlı bir yapıdır. Metin çok farklı düzeylerde dille iletişimde bulunmak amacıyla

Detaylı

MEF İLKOKULU MART-NİSAN AYI DEĞERLER EĞİTİMİ ÇALIŞMALARI

MEF İLKOKULU MART-NİSAN AYI DEĞERLER EĞİTİMİ ÇALIŞMALARI MEF İLKOKULU MART-NİSAN AYI DEĞERLER EĞİTİMİ ÇALIŞMALARI İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yürütülen projede mart ve nisan ayı Değerler Eğitimi konusu: Empati Öğrencilerimiz mart ve nisan ayları

Detaylı

Kübra YILMAZ, Yudum HACIOĞLU, Kadri ŞAHİN, Abdülkadir Arslan

Kübra YILMAZ, Yudum HACIOĞLU, Kadri ŞAHİN, Abdülkadir Arslan YAYIN KURULU Hazırlayanlar Kübra YILMAZ, Yudum HACIOĞLU, Kadri ŞAHİN, Abdülkadir Arslan YAYINA HAZIRLAYANLAR KURULU Kurumsal Yayınlar Yönetmeni Saime YILDIRIM Kurumsal Yayınlar Birimi Dizgi & Grafik Mustafa

Detaylı

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ÇOCUK EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ÇOCUK EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ÇOCUK EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ cocukuniversitesi.istanbul.edu.tr Prof. Dr. Mahmut AK İstanbul Üniversitesi Rektörü İstanbul Üniversitesi Çocuk Üniversitesi bütün

Detaylı

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ Oya Baydar, Mine Söğüt, Özcan Yüksek, Ercan Kesal, Arif Keskiner ve Melih Güneş konuklarla sohbet etti 86. İzmir Enternasyonal Fuarı nda bu yıl ilk

Detaylı

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 : HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 : Temel Bilgiler Hazırlayan : Prof. Dr. Rıza FİLİZOK Bir anlatıyı (récit ), hikâyeyi yazan kişidir. YAZAR = Yazar, yaşayan yahut yaşamış olan gerçek bir şahıstır! Yazarın hitap ettiği

Detaylı

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden Kavrama 1 ECE KAVRAMA 21102516 TURK 101 Ali TURAN GÖRGÜ SEVGİNİN GÜCÜ 1918 yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden biridir. Şiirlerinde genellikle değişim içinde

Detaylı

GELENEKTEN SAPMALARIN KİTABI: OSMANLININ GÖRSEL ŞİİRLERİ

GELENEKTEN SAPMALARIN KİTABI: OSMANLININ GÖRSEL ŞİİRLERİ GELENEKTEN SAPMALARIN KİTABI: OSMANLININ GÖRSEL ŞİİRLERİ Ahmet AKDAĞ 1. Dr. Özer ŞENÖDEYİCİ : Şenödeyici, 1981 yılında Kocaeli de doğdu. İlk ve ortaöğrenimi bu şehirde tamamladıktan sonra 1999 yılında

Detaylı

KOTAN A Personelinden Uğurlama

KOTAN A Personelinden Uğurlama KOTAN A Personelinden Uğurlama Tekirdağ Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü görevinden Ankara Sosyal Güvelik Kurumu Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı Başmüfettişliğine atanan Mahmut KOTAN A, kurum yöneticileri ve

Detaylı

" Elimizde bulunan Kadim Bilgelik sırlarına ve ezoterik bilgilere göre; özellikle son 3500 yıldan beri dünya insanına, kapasitelerine

 Elimizde bulunan Kadim Bilgelik sırlarına ve ezoterik bilgilere göre; özellikle son 3500 yıldan beri dünya insanına, kapasitelerine " Elimizde bulunan Kadim Bilgelik sırlarına ve ezoterik bilgilere göre; özellikle son 3500 yıldan beri dünya insanına, kapasitelerine göre bilgi veren ve mitolojilerde İLAHLAR olarak ifade bulan yüce varlıkların

Detaylı

Öğretim Görevlisi Murat KARACA İpek Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, kkaracamurat@gmail.com

Öğretim Görevlisi Murat KARACA İpek Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, kkaracamurat@gmail.com ISSN: 2149-9225 Yıl: 1, Sayı: 2, Aralık 2015, s. 135-141 Öğretim Görevlisi Murat KARACA İpek Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, kkaracamurat@gmail.com FATMA AHSEN TURAN (ED.), MERAL OZAN (ED.),

Detaylı

MAYIS 2014 BÜLTENİ. Merhaba! Mayıs ayı boyunca yaptığımız etkinlikleri bulabileceğiniz. bültenimizi sizinle paylaşmanın sevinci ve gururu. içindeyiz.

MAYIS 2014 BÜLTENİ. Merhaba! Mayıs ayı boyunca yaptığımız etkinlikleri bulabileceğiniz. bültenimizi sizinle paylaşmanın sevinci ve gururu. içindeyiz. MAYIS 2014 BÜLTENİ Merhaba! Mayıs ayı boyunca yaptığımız etkinlikleri bulabileceğiniz bültenimizi sizinle paylaşmanın sevinci ve gururu içindeyiz. DOĞUM GÜNLERİMİZ Şirinlerden Arda, Elif Sena ve Kerem

Detaylı

FOLKLOR (ÖRNEK: 2000: 15)

FOLKLOR (ÖRNEK: 2000: 15) FOLKLOR Folklor, bir ülke ya da belirli bir bölge halkına ilişkin maddi ve manevi alandaki kültürel ürünleri konu edinen, bunları kendine özgü yöntemleriyle derleyen, sınıflandıran, çözümleyen, yorumlayan

Detaylı

Ve Brahman bir felsefedir ve o çeşit anlamlarıyla felsefi ve edebi yazılarda kullanılır.

Ve Brahman bir felsefedir ve o çeşit anlamlarıyla felsefi ve edebi yazılarda kullanılır. Prana Sanskritçe den nefes-nefes alma ve devamlı hareket şeklinde çevrilir. Bu Hint felsefesinde-tıbbında ve teolojisinde genel bir anlamı ifade eder. Dil uzmanları kelimeye bu anlamları yanında hayat

Detaylı

TÜRKÇE 6. sınıf Haftalık ders sayısı 5, yıllık toplam 90 ders saati (öğrenim 18 haftada gerçekleşecektir)

TÜRKÇE 6. sınıf Haftalık ders sayısı 5, yıllık toplam 90 ders saati (öğrenim 18 haftada gerçekleşecektir) TÜRKÇE 6. sınıf Haftalık ders sayısı 5, yıllık toplam 90 ders saati (öğrenim 18 haftada gerçekleşecektir) GİRİŞ Ana dili, bir toplumun en küçük birimi olan aile içerisinde filizlenmeye başlar. Çevresiyle

Detaylı

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri Bir hizmetin sürüp gidebilmesi için, kişilerin kendi istekleriyle bağışladıkları para ve mülklere Vakıf denir. Bağışlanan mülklerin, eserlerin geleceğe sağlıklı kalabilmeleri korunmalarına bağlıdır. Geçmişin

Detaylı

2015 2016 ÖĞRETİM YILI 1. SINIF TÜRKÇE ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK DERS PLANI

2015 2016 ÖĞRETİM YILI 1. SINIF TÜRKÇE ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK DERS PLANI 2015 2016 ÖĞRETİM YILI 1. SINIF TÜRKÇE ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK DERS PLANI 1 BİREY VE TOPLUM Okulumuzda Çalışanlar e l 2- Dinlediğini Anlama: 1, 2, 3, 4,, 12, 13, 15, 16, 17 3- Tür, Yöntem ve Tekniklere

Detaylı

İstek Özel Kemal Atatürk Anaokulu. 2015 2016 Eğitim Öğretim Yılı. Ocak Ayı Bülteni ÜNİTE BAŞLIĞI: Kendimizi İfade Etme Yollarımız (PYP) 4A 4B

İstek Özel Kemal Atatürk Anaokulu. 2015 2016 Eğitim Öğretim Yılı. Ocak Ayı Bülteni ÜNİTE BAŞLIĞI: Kendimizi İfade Etme Yollarımız (PYP) 4A 4B İstek Özel Kemal Atatürk Anaokulu 2015 2016 Eğitim Öğretim Yılı Ocak Ayı Bülteni ÜNİTE BAŞLIĞI: Kendimizi İfade Etme Yollarımız (PYP) 4A 4B Martılar-Leylekler Sınıfı İSTEK KEMAL ATATÜRK ANAOKULU Aralık

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI ÇUKUROVA ANONİM HALK EDEBİYATI VE ÂŞIK EDEBİYATINDA SÖZLÜ TARİH Esra ÖZKAYA YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA

Detaylı

Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar

Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar On5yirmi5.com Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar Akıl Fikir Yayınlarından çocuk kitapları ve hikaye kitapları. Yayın Tarihi : 24 Şubat 2016 Çarşamba (oluşturma : 1/5/2017) Akıl Fikir yayınları yeni

Detaylı

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü Selman DEVECİOĞLU Gönül Gözü SİVAS CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ ENGELLİLER BİRİMİ YAYINLARI Yayın No: 4 Editör Prof. Dr. Recep Toparlı Baskı Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Matbaası Kapak ve İç Düzen Sivas Cumhuriyet

Detaylı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU 25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma

Detaylı

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ KISA ÖZET

Detaylı

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart! On5yirmi5.com Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart! Üniversitelerin açılmasıyla birlikte geçen hafta İstanbul Polisi, Beyazıt ve Beşiktaş'ta bir dizi korsan fotokopi baskını gerçekleştirildi.

Detaylı

12. Araştırmacılar Zirvesi nin açılış konuşmasını yapmak için beni davet etmenizden, bana bu fırsatı vermenizden dolayı sizlere teşekkür ederim.

12. Araştırmacılar Zirvesi nin açılış konuşmasını yapmak için beni davet etmenizden, bana bu fırsatı vermenizden dolayı sizlere teşekkür ederim. 1 GÜLER SABANCI KONUŞMA METNİ 12. ARAŞTIRMACILAR ZİRVESİ 12. Araştırmacılar Zirvesi nin açılış konuşmasını yapmak için beni davet etmenizden, bana bu fırsatı vermenizden dolayı sizlere teşekkür ederim.

Detaylı

ŞEKİL KAVRAMI TEMA ÇALIŞMALARIMIZ KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI SES KAVRAMI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU ANASINIFI

ŞEKİL KAVRAMI TEMA ÇALIŞMALARIMIZ KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI SES KAVRAMI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU ANASINIFI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU ANASINIFI 1 31 MART TEMA ÇALIŞMALARIMIZ Merakla ve sabırsızlıkla ilkbaharı bekliyoruz..gelir umuduyla.. Bu ay temamız İlkbahar.. Kışı gördük, iliklerimize kadar yaşadık aylardır..

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

ÇOCUK PSİKOLOJİSİ - Gizli ilimler Sitesi

ÇOCUK PSİKOLOJİSİ - Gizli ilimler Sitesi Çocuklar ne zaman konuşmaya başlamalıdırlar? İlk anlamlı kelime ne zaman çıkartılmalıdır? İki kelimelik, üç kelimelik cümlelere geçiş hangi yaş dönemine rastlar? Bunlar ve benzeri sorular hemen tüm annelerin

Detaylı

Günün sorusu: Kişisel gelişim nedir?

Günün sorusu: Kişisel gelişim nedir? Günün sorusu: Kişisel gelişim nedir? İnsanlar potansiyel ile doğar. Ancak dünyada bir iyiler ve bir de, daha da iyiler vardır. Yani insan fiziksel olduğu kadar nitelik olarakta gelişebilir. Kişinin herhangi

Detaylı

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR!

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR! SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR! Şehir ve Medeniyet İÇGÜDÜSEL DEĞİL, BİLİNÇLİ TERCİH: ŞEHİR Şehir dediğimiz vakıayı, olguyu dışarıdan bir bakışla müşahede edelim Şehir denildiğinde herkes kendine göre bir

Detaylı

Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz.

Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz. CÜMLENİN ÖĞELERİ Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz. Bir cümlenin oluşması için en önemli şart,

Detaylı

Yaz l Bas n n Gelece i

Yaz l Bas n n Gelece i Emre Aköz Yeni Okur-Yazarlar ve Gazetelerin Geleceği ABD li serbest gazeteci Christopher Allbritton õn yaşadõklarõ bize yazõlõ medyanõn (ki bu tabirle esas olarak gazeteleri kastediyorum) geleceği hakkõnda

Detaylı

BASIN METNİ 16.01.2012 BEYLİKDÜZÜ MİGROS ALIŞVERİŞ MERKEZİ ÇOCUK KÜLTÜR SANAT FESTİVALİ. Thema Anadolica!

BASIN METNİ 16.01.2012 BEYLİKDÜZÜ MİGROS ALIŞVERİŞ MERKEZİ ÇOCUK KÜLTÜR SANAT FESTİVALİ. Thema Anadolica! BASIN METNİ 16.01.2012 BEYLİKDÜZÜ MİGROS ALIŞVERİŞ MERKEZİ ÇOCUK KÜLTÜR SANAT FESTİVALİ Thema Anadolica! ECE TÜRKİYE - BEYLİKDÜZÜ MİGROS ALIŞVERİŞ MERKEZİ NDE UNUTULMAZ BİR KÜLTÜR-SANAT SERÜVENİ Thema

Detaylı

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma KURAN'I KERİM TÜRKÇE MEALİ (DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI) 50-KAF SURESİ Mekke'de inmiştir. 45 (kırkbeş) âyettir. "Kaf" harfi ile başladığı için bu adı almıştır. Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. 1.

Detaylı

2015-2016 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR VELİ BİLGİLENDİRME MEKTUBU 2

2015-2016 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR VELİ BİLGİLENDİRME MEKTUBU 2 2015-2016 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR VELİ BİLGİLENDİRME MEKTUBU 2 Sayın Veli, Bu mektubumuzda, 2015-2016 Eğitim - Öğretim yılı MEV Koleji Özel Güzelbahçe İlkokulu,3. Sınıflar sınıf öğretmenleri zümresi

Detaylı

UYGUR TÜREYİŞ EFSANESİ NDEN HAREKETLE KIZ KUMU EFSANESİNDE MİT-RİTÜEL İLİŞKİSİ *

UYGUR TÜREYİŞ EFSANESİ NDEN HAREKETLE KIZ KUMU EFSANESİNDE MİT-RİTÜEL İLİŞKİSİ * UYGUR TÜREYİŞ EFSANESİ NDEN HAREKETLE KIZ KUMU EFSANESİNDE MİT-RİTÜEL İLİŞKİSİ * Bilindiği üzere efsanelerin en önemli özelliği, inanç unsurudur. İster belli bir mekâna, ister kişiye, isterse zamana bağlı

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TÜRK DİLİ II TRD103 2 2+0 2 2 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı

Öğretmen: Başak Berna CORDAN. Duvarlar Konuşuyor, Pera nın Ziyaretçileri Dinliyor

Öğretmen: Başak Berna CORDAN. Duvarlar Konuşuyor, Pera nın Ziyaretçileri Dinliyor Doğan,1 Adı: Tuğçe Soyadı: DOĞAN ID: 21302262 Section: 18 Öğretmen: Başak Berna CORDAN 09.12.2014 Duvarlar Konuşuyor, Pera nın Ziyaretçileri Dinliyor Bugün 24 Ağustos 2014. Yaz tatilinin büyük bir kısmını

Detaylı

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ T. 17.9.2001 E. 2001/4012 K. 2001/8028 MANEVİ TAZMİNAT - YANSIMA ZARAR

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ T. 17.9.2001 E. 2001/4012 K. 2001/8028 MANEVİ TAZMİNAT - YANSIMA ZARAR YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ T. 17.9.2001 E. 2001/4012 K. 2001/8028 MANEVİ TAZMİNAT - YANSIMA ZARAR ÖZET : Manevi tazminatı ancak cismani zarara uğrayan kimse isteyebilir. Yansıma suretiyle bir zarardan sözedilerek

Detaylı

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP: SORU : Yediemin deposu açmak için karar aldım. Lakin bu işin içinde olan birilerinden bu hususta fikir almak isterim. Bana bu konuda vereceğiniz değerli bilgiler için şimdiden teşekkür ederim. Öncelikle

Detaylı

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi Dil - Kültür İlişkisi Kültür Nedir? 2 Bir milletin fertlerini ortak bir çatı altında toplayan maddi ve manevi değerler bütünüdür. Örf, âdet, gelenek ve inançlar kültürün manevi kısmına; giyim kuşam, yemek,

Detaylı

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir. ÖRNEKLER DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHL. BİLGİSİ ÜNİTE: 1. ÜNİTE (KADER İNANCI) KONU: KAZA VE KADER İNANCI KADER: Kelime olarak KAZA: Kelime olarak kader; bir şeye gücü kaza, hükmetmek, - Su 100 yetmek, biçimlendirmek,

Detaylı

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım İLETİŞİM, DİL VE KÜLTÜR 1. İletişim 2. İnsan, İletişim ve Dil 3. Dil Kültür İlişkisi DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI VE TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ 1. Dillerin Sınıflandırılması

Detaylı

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$ ilk yar'larımızın değerli dostları, çoktandır ekteki yazıyı tutuyordum, yeni gönüllülerimizin kaçırmaması gereken bir yazı... Sevgili İbrahim'i daha önceki yazılarından tanıyanlar ekteki coşkuyu çok güzel

Detaylı

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı: Fragmanın İndirme Linki:

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı:   Fragmanın İndirme Linki: SİNOPSİS Çin in güneyindeki küçük bir kasabada sağanak bir yağış beklenmektedir Nişanlısının başarısız geçen estetik ameliyatını telafi etmek için para bulmaya çalışan Xiao Zhang, patronundan bir milyon

Detaylı

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur?

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur? SABEDİN TÜRKER İÖO 5.SINIF TÜRKÇE Cümlede Anlam TEST 39 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur? 1. A. Niçin 2. B. Ne

Detaylı

506 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR KANUNU İLE 4857 SAYILI İŞ KANUNU NDA İŞYERİNİ BİLDİRME YÜKÜMLÜLÜGÜ

506 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR KANUNU İLE 4857 SAYILI İŞ KANUNU NDA İŞYERİNİ BİLDİRME YÜKÜMLÜLÜGÜ 506 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR KANUNU İLE 4857 SAYILI İŞ KANUNU NDA İŞYERİNİ BİLDİRME YÜKÜMLÜLÜGÜ Kemal AKINBİNGÖL * İşyerinin bildirimine ilişkin konu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 4857 sayılı

Detaylı

OKUMA YAZMAYA HAZIRLIK ETKİNLİĞİ

OKUMA YAZMAYA HAZIRLIK ETKİNLİĞİ Sevgili Velimiz; Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi nin kapılarını ilk kez açtığı gün olan 23 Nisan ı çocuklara armağan etmiştir. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve

Detaylı