SOSYAL PAZARLAMA ÖLÇEĞİNDE KOOPERATİÇİLİK

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "SOSYAL PAZARLAMA ÖLÇEĞİNDE KOOPERATİÇİLİK"

Transkript

1

2

3 Başyazı Kooperatifçilik tarihinde kilometre taşı olarak kabul edilen bazı tarihler vardır ki; o günlere özel anlamlar atfedilip, özel isimler verilip, kooperatifçiliği kamuoyu gündemine getirmek ve yeniden farkındalık sağlamak için ilgili kamu otoritesi, sivil toplum örgütleri ve bizatihi kooperatifler tarafından muhtelif faaliyetler yapılır. Bu günlerden birisi 21 Aralıktır. 21 Aralık, İngiltere de 1844 yılında İktisatçı Charles Howart ın 27 arkadaşıyla birlikte, Manchester metropolündeki Rocdale şehrinde ilk tüketim kooperatifini kurduğu tarihtir. Ki bu tarih, kooperatif dünyasında ve Türkiye de özel bir gün olarak kabul edilmiş ve her yıl 21 Aralık günü Kooperatifçilik kutlamaları adı altında etkinlikler yapıla gelmektedir. Bu günlerden birisi de Temmuz ayının ilk cumartesi günüdür yılında ICA, her yılın temmuz ayının ilk cumartesi gününü Uluslar arası Kooperatifler Günü olarak ilan etmiş ve 1923 yılından itibaren de kutlanmaya başlanmıştır. Keza, Birleşmiş Milletler de 1995 yılında aynı günü Uluslar arası Kooperatifler Günü olarak ilan etmiştir. Dünya kooperatifçiliğinde bu iki özel gün mevcut iken; Türkiye de kooperatifçilik haftası kutlamaları sözkonusudur. Bunun için kısaca Türk Kooperatifçilik tarihine kronolojik olarak bakıldığında; Türkiye de, 1863 yılında kurulan Memleket Sandıkları modern kooperatifçilik başlangıcı olup, 1867 yılında çıkarılan Memleket Sandıkları Nizamnamesi de ülkemizin ilk kooperatif mevzuatı olduğu, Memleket Sandıklarına kaynak sağlamak amacıyla, devletin en büyük gelir kaynağı olan Aşar Vergisine onda biri kadar bir ilave yapılmış ve menafi hissesi denilen bu ilave verginin Memleket Sandıklarına aktarılamaya başlandığı ve bundan dolayı Memleket Sandıklarının adının da Menafi Sandıkları olarak değiştirildiği, İstanbul Yüksek Öğrenim Okulu Türkçe Öğretmeni Ahmet Cevat (Emre) ile başlayan ve Ahmet Cevat Hareketi diye isimlendirilen çalışmalar sonucu; 1913 yılında İstanbul Çırçır ( Fatih) semtinde ilk tüketim kooperatifi kurulduğu, 1

4 Memleket sandıkları ve tüketim kooperatiflerinden sonra, satış kooperatiflerinin kurulmuş olduğu; satış kooperatiflerinin ilk örneğinin Aydın İncir Müstahsilleri Anonim Şirketi adını taşıyan satış kooperatifi olup 1915 yılında kurulduğu, Türk kooperatifçilik tarihinin tüketim kooperatifleri ile devam ettiği; 1921 yılında İstanbul da Maliye Nazırı Faik Nüzhet Bey in himayesinde Darülfunün hocaları tarafından Memurlar Tüketim Kooperatifi ve 1925 yılında da Ankara da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Celal Bayar ve Abdulhalik Renda nın kurucu ortakları olduğu Ankara Memurlar Tüketim Kooperatifi kurulduğu, Tüketim kooperatiflerini ve satış kooperatiflerini, tarım kredi kooperatiflerinin izlediği; ilk tarım kredi kooperatifinin 1929 yılında Giresun Bulancak ilçe merkezinde kurulduğu, 1931 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk ün direktifi ile Darülfunün hocaları tarafından İstanbul da Türk Kooperatifçilik Kurumu kurulduğu, 30 Haziran 1936 da Mersin Silifke Tekirçiftliği köyünde Mustafa Kemal Atatürk ün bir numaralı ortağı olarak kurulan tarım kredi kooperatifinin; tarım kredi kooperatifçiliğinin Türk Kooperatifçiliğinin esaslı uygulamalarından olduğu görülmektedir. Ve Türk Kooperatifçiliğinde özel bir gün 30 Haziran Türkiye de her yıl 30 Haziran kooperatifçilik Haftası başlangıcı olarak kabul edilmiş ve Uluslar arası Kooperatifler Günü ile de birlikte kutlanagelmektedir. Nitekim, 2 Temmuz 2011 tarihi, dünyada Uluslar arası Kooperatifler Günü (International Day of Co-operatives), Türkçe literatürdeki yaygın kullanımı ile Uluslar arası Kooperatifçilik Günü olarak kutlanırken Türkiye de de; 2 Temmuzu da kapsayan 30.Haziran- 05.Temmuz.2011 tarihleri arası da Kooperatifçilik Haftası olarak kutlanmıştır. Dünya ve Türk Kooperatifçilerinin, Uluslar arası Kooperatifçilik Günü kutlu olsun. 2

5 SOSYAL PAZARLAMA ÖLÇEĞİNDE KOOPERATİÇİLİK Yeter DEMIR USLU* Toplum işletmelerden artık sadece üretim yapmasını beklememekte, toplumsal duyarlılıklarının da yüksek olmasını istemektedir. Bu yenidünya düzeninde işletmeler sadece ekonomik birer kuruluş olarak görülmemekte, işletmelerin içinde bulundukları çevre ve toplumun ihtiyaç ve beklentilerine de dönük olmaları da istenmektedir. Rekabetin gittikçe arttığı ve zorlaştığı bu dönemde şirketler değerlendirilirken, topluma karşı olan sorumlulukları ve bu konudaki faaliyetleri daha fazla sorgulanmakta ve bu yöndeki beklentiler de gittikçe artmaktadır. Sosyal pazarlama; sosyal bir düşüncenin, nedenin ya da uygulamanın, belirli bir hedef halk grubunda benimsenmesini sağlamak üzere gerekli programların geliştirilmesi, uygulanması ve kontrolü sürecidir. Toplumda davranış değişikliği yaratmak ve bunu denetlemek gelişmelerin toplum lehine olmasını sağlamak gibi hedefleri içerir. Hedef gruplardaki sosyal fikir ve uygulamaların kabullenirliğini artırmak amacıyla programların düzenlenmesi, uygulanması ve bu programların kontrolü faaliyetlerini içermektedir. Hem tüzel kişilik olarak, hem de hukuki bir sıfata sahip olmadan esnek bir yapılanma biçiminde olabilen bu organizasyonlardan * Ordu Üniversitesi, İ.İ.B.F. İşletme Bölümü Öğretim Üyesi üçüncü sektör olarak da söz edilmektedir. Yani devlet ya da kamu kuruluşları birinci sektör, kâr amaçlı piyasa kuruluşları ikinci sektör, kâr amacı gütmeyen bu tür kuruluşlar ise üçüncü sektör olarak nitelendirilmektedir (Göymen, 2004: 67). Kooperatifler sosyal pazarlamanın uygulandığı önemli kurumlar arasında yer almaktadırlar. Gönüllü bir birlikteliği hedef alan kooperatifler ortaklarının çıkarları kadar toplumun çıkarlarına da hizmet etmek durumundadırlar. Bu nedenle projeler üreten kooperatifler bu projelerin toplumsal bir nitelik kazanması için pazarlama tekniklerine büyük ihtiyaç duyarlar. Üretim tekniklerinin pazarlanmasında gerekli olan tüm materyaller bu süreç içerisinde geliştirilerek toplumun beğenisine sunulur. Modern çağın tekniği olan sosyal pazarlama, üretilen maneviyatı toplumun bir ihtiyacı haline getirmek için kooperatiflerin benimsediği bir yöntem olarak durmaktadır. Sosyal Pazarlama Süreci Pazarlama yönetimi özellikle son yıllarda sosyal değişimlere daha duyarlı, daha ilgili hale gelmiştir. Geleneksel olarak pazarlama kararları maliyet-gelir çerçevesinde alınırken, günümüzde daha fazla firma pazarlama kararlarını sosyal maliyetler, sos- 3

6 yal kârlar ve sosyal faydalar çerçevesinde almaktadır. Sosyal pazarlama, pazarlama kararlarının sadece ekonomik maliyetler ve kârlılık göz önünde bulundurularak alınamayacağını ileri sürmektedir. Bu görüşe göre bazı ürün ve hizmetlerin kârı düşük olsa da, hatta hiçbir ekonomik getirisi olmasa da pazarlanması gerekebilir. Bu bakış açısı, pazarlamanın kapsamını da genişletmektedir. Kâr amacı gütmeyen işletmeler, kendi ürünleri olan sosyal fikirlerin topluma duyurulmasında ve benimsetilmesinde pazarlamayı daha etkin bir şekilde kullanmaya başlamışlardır. Pazarlama bilgisi, toplum sorunlarını çözmek için bir araç olarak kullanılmalıdır. Bu tür pazarlama faaliyetleri sosyal pazarlama olarak adlandırılmaktadır. Sosyal pazarlama hedef gruplardaki sosyal ve fikir ve uygulamaların kabullenirli_ini arttırmak amacıyla programların düzenlenmesi, uygulanması ve bu programların kontrolü faaliyetlerini içermektedir şeklinde de tanımlanmaktadır.(çabuk ve Nakıboğlu, 2003: 42). Andreasen (1995) sosyal pazarlamaya ilişkin yapılan tanımlarda üç ortak özelliği vurgulamaktadır: Geleneksel pazarlama uygulamalarının sosyal pazarlamada kullanılması, davranışın gönüllü olarak değişimi ve toplum refahında iyileşme. Andreasen (1995) bu üç özelliği yansıtan bir tanım yapmıştır. Bu tanıma göre sosyal pazarlama; kişilerin ve içinde yaşadıkları toplumun refah ve mutluluğunu arttırmak amacıyla hedef kitlenin gönüllü davranışlarını etkilemeye yönelik programların tasarlanması yolunda gerçekleştirilen analiz, planlama, uygulama ve değerlendirme aşamalarına uygulanan geleneksel pazarlama teknolojileridir (McMahon, 2001: 76). Sosyal pazarlamayı, geleneksel pazarlamadan ayıran temel özellik sosyal pazarlamanın amacıdır. Sosyal pazarlamanın faydaları örgüte değil, kişilere veya toplumun bütününedir. Kooperatifçilik Ve Sosyal Pazarlama Günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki birçok kurum ya da organizasyon sosyal pazarlama uygulamalarına başvurmaktadırlar. Bunlar özel ve kamu kuruluşlarıdırlar. Bu ülkelerdeki sosyal kampanyalar incelendiğinde, sosyal reklam ve sosyal iletişim aşamaları izlenerek sosyal pazarlama olgusuna ulaşıldığı görülmektedir. Sosyal pazarlama kampanyaları genellikle kar amacı taşımayan kurumlar tarafından sürdürülmektedirler. Bu tür kurumlar, amaçlarını ve misyonlarını topluma aktarabilmek için pazarlama faaliyetlerini kullanmakta ve toplum tarafından ihtiyaç duyulan hizmet ve fikirlere de pazarlama faaliyetlerini kullanarak destek vermektedirler. Sosyal pazarlama ticari pazarlamadaki gibi ürün planlama, geliştirme, pazarlama araştırması, tutundurma faaliyetleri ile ilgili yöntemlerden yararlanır. Bu bağlamda Kooperatifçiliğin temelinde de birlikte ve ortaklaşa iş yapma düşüncesi, bir amaca ulaşmak için birlikte çaba gösteren kimselerin çeşitli imkânlarını birleştirmeleri düşüncesi bulunduğunun altını çizmek gerekir. İnsanların birlikte yaptıkları işlerin birçok örneğini geçmişte ve günümüzde görmek mümkündür. Geçmiş zamanlarda, kişilerin birlikte ekin biçmeleri, su kanalını el birliği ile yapmaları, korunmak amacıyla setler, surlar ve kaleler yapmaları kolektif çalışmanın örnekleri arasında yer almaktadır. Bunların birçoğu günümüzde de yapılmaktadır. Yine doğal afetler karşısında kişilerin birlikte önlem almaları ve yardımlaşmaları gibi hususlar da dayanışma, işbir- 4

7 liği ve kolektif çalışmanın güzel örneklerini oluşturmaktadır.(karanlık, 2009: 3 4.) Pazarlama uygulamaları geçmişten günümüze sırasıyla üretim, ürün, satış ve müşteri odaklı anlayışları benimserken, günümüzde ise bunların ötesine geçerek sadece müşteri memnuniyeti sağlamanın yeterli olmayacağı, bunun yanında toplumun refahının da gözetilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Toplumun refahının yükselen bir değer olarak ortaya çıkması üzerine 1960 lı yıllarda pazarlama uygulamalarına yönelik bazı eleştiriler yapılmaya başlanmıştır. Bunun üzerine Philip Kotler bu eleştirilere karşılık pazarlama bilimine farklı bir yönden katkı sağlamıştır. Bu katkı pazarlama yöntemlerinin kâr amacı güden işletmelerin dışında da kullanılacağı önermesidir. Böylece sosyal fikirlerin, olaylarında pazarlanabileceği belirtilerek sosyal pazarlama kavramı ortaya atılmıştır. (İlter, Bayraktaroğlu,2007: 50) Sosyal pazarlama, pazarlama anlayışını aşan daha ileri bir gelişmeyi temsil eder. Modern pazarlama uygulamalarındaki aksamalar karşısında tüketicilerin ve toplumun korunması gereği ortaya çıkmıştır. Peter Drucker bunu şu ünlü sözü ile ifade etmiştir: Pazarlama kavramının ortaya çıkışından beri yirmi yıl geçmesine rağmen, tüketicinin korunması adlı bir hareketin hala devam etmesi, pazarlamanın yüz karasıdır. İşletme ya da örgütlerin eylem ve etkinliklerinin toplum üzerindeki etkileri ile toplumun normlar, değerleri ve çıkarları arasında bir uyum sağlama, yöneticilerin toplumsal sorumluluklarının gereğidir. Sosyal sorumluluk ile ahlaki (etik) pazarlama arasında sıkı bir ilişki vardır. Pazarlama faaliyetlerini ve amaçlarını sadece kâr üzerinde yoğunlaştırmak, toplumsal gelişmeyi ve toplum çıkarlarını göz ardı ederek günü kurtarmak, bugünün pazarlama anlayışı değildir. İşletmelerin doğa ve çevreye karşı daha duyarlı davranmaları, sosyal pazarlama anlayışının bir sonucudur. Sosyal pazarlama, pazarlamacıya kâr sağlamak için değil hedef kitleye ya da genel olarak topluma fayda sağlamak için sosyal davranışları etkileme teknikleri üzerinde durur. Bu teknikleri genellikle uluslararası sağlık programlarıyla oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Doğum kontrol yöntemlerinin kullanılması, uyuşturucu ve sigaraya başlamayı önleme, organ bağışlama, özellikle ülkemizde kızların okula gönderilmesi ve bunun gibi konularda yapılan çalışmalar sosyal pazarlamaya verilecek en yaygın örnekler arasındadır. Sosyal pazarlama, pazarı ve pazarlama eylemlerini sosyal sistem içerisinde inceler. Sosyal pazarlama hedef gruplardaki sosyal fikir ve uygulamaların kabul edilebilirliğini artırmak amacıyla, ürün planlama, fiyatlandırma, iletişim, dağıtım ve pazar araştırması gibi araçlardan yararlanarak programların düzenlenmesi, uygulanması ve bu programların kontrollü faaliyetlerini içermektedir.(bayraktaroğlu, 2007: 119) Sosyal pazarlama ile yapılan pazarlama faaliyetleri toplumun refahını iyileştirmek ve toplumun çıkarları için yapılan çalışmalar olduğundan dolayı insani koşullar açısından ayrı bir öneme sahiptir. Sosyal pazarlama sayesinde toplum üzerinde yaratılan davranış değişiklikleri toplumun gelişimine katkı sağlamaktadır.(kotler, Lee, 2008: 3) Sosyal pazarlamanın amacı, toplumun yararı ve onun gerçek ihtiyaçlarına yönelik, hizmet sunmak, toplumun veya ilgili ünitenin genel refah seviyesini artırmak ve sosyal bir probleme arzulanan bir yanıt 5

8 bulabilmek ve hedef kitlenin olumlu yönde değişimi gerçekleştirebilmektir.(tığlı, Günaydın, 2002: 94) Sonuç Temel amacı kişilerde olumlu davranış değişiklikleri oluşturmak olan sosyal pazarlamacılar, geleneksel pazarlama araçlarından faydalanmaktadırlar. Fakat geleneksel ve sosyal pazarlama arasındaki farklılıklar tamamıyla anlaşılmadan geleneksel pazarlama uygulamalarının sosyal olaylara uyarlanmaya çalışılması başarılı sonuçlar yaratmayacaktır. (Thackeray vebrown, 2005) Kooperatifçilikte ferdi mutluluk değil, tüm üyelerin ve toplumun bütününün mutluluğu esastır. Bu kapsamda kooperatifçiliğin birincil amacı kooperatifin girdilerinde(tedariklemede), işleyişinde(üretiminde) ve çıktılarında(pazarlamada) verimliği ve etkinliği arttırmak suretiyle üyelerin ve toplumun refahına katkıda bulunmaktır.(karabulut, 1988: 19 20) Bu bağlamda sosyal pazarlama uygulamalarının asıl amacı, toplumun veya ilgili kesimin genel refah ve bilgi düzeyini arttırmaktır. Sosyal pazarlama anlayışı sonucu kooperatifler kendi hedef kitlelerinin problemlerini çözme ve isteklerini karşılama yanında toplumsal çıkarları koruma konusunda büyük bir rol üstlenmektedirler. Kooperatif kuruluşların uygulayacakları sosyal pazarlama faaliyetleri sonucu daha sağlam ve nitelikli bilgi ve daha katılımcı bir yönetim oluşacaktır. Böylesine önemli bir fonksiyonu yerine getirme noktasında kooperatif kuruluşlara yol gösteren sosyal pazarlama anlayışında, öncelikle hedef alınan kitlenin belirlenmesi, bu hedef kitlenin problemlerine, istek ve ihtiyaçlarına uygun sosyal çözümlerin, sosyal fiyatla, uygun zaman ve yerde sunulması ve sosyal tutundurma ile bu faaliyetlerden hem hedef kitlenin, hem toplumun hem de yönetimlerin haberdar edilmesi gerekmektedir. Bu şekilde kooperatifler en az olanak ve kaynakla en çok ve etkili çalışmalar yapma şansını yakalar ve asli görevlerini en iyi şekilde yerine getirebilirler. Kaynakça Andreasan, A.R.; (1995), Marketing Social Change, Jossey-Bass, San Francisco. Bayraktaroğlu, G. İlter B.(2007), Sosyal Pazarlama, Engeller Ve Öneriler, Ege Akademik Bakış Dergisi 7(1) Çabuk, S. Nakıpoğlu B. (2003), Çevreci Pazarlama ve Tüketicilerin Çevreci Tutumlarının Satın Alma Davranışlarına Etkileri ile İlgili Bir Uygulama, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12(12). Göymen, K. (2004), Küresel Sivil Toplum:Gereksinme, Fırsatlar ve Engeller, I. Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Kongresi Bildiri Kitabı, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Çanakkale. İlter, B. Bayraktaroğlu G.(2007), Kar Amacı Gütmeyen Sosyal İçerikli Pazarlama Uygulamaları: Sosyal Pazarlama, Erciyes Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı 28 (Ocak Haziran). Karabulut, M. (1998), Kooperatifçilikte Pazarlama, Pazarlama Dünyası Dergisi, Sayı:8. Karanlık, S.(2009), Kooperatifler ve Muhasebesi, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Kotler, P. N. Lee.(2008). Kurumsal Sosyal Sorumluluk, Sibel Kaçamak (Çev.), İstanbul: MediaCat Kitapları. Thackeray, R. K. Mc. Brown; (2005), Social Marketing s Unique Contributions to Health Promotion Practice, Health Promotion Practice, 6(4). Tığlı, M. Günaydın H.(2002), Sosyal Pazarlama Çerçevesinde Türkiye deki AIDS le Mücadele Konulu Reklamların İçerik Analizi, Öneri Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hakemli Dergisi, Sayı 17. 6

9 GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE YENİ KAMU YÖNETİMİ (I)* M. Akif ÖZER ** Giriş Günümüzde hemen hemen tüm ülkelerde Yeni Kamu Yönetimi (YKY), akademisyenler ve uygulayıcılar tarafından kamu sektörü reformlarında hakim bir düşünce tarzı olarak gündeme getirilmiştir. Bazıları bunu yeni bir paradigma olarak görmüşlerdir. YKY reformları küreselleşmenin zorunlu bir sonucu olarak, bütçe kısıntıları, hantal devlet yapısına karşı tepki ve bu alanlarda yoğunlaşan toplumsal baskılarla gündeme gelmiştir. Bu süreci etkileyen çok farklı unsurlar olduğu belirtilmektedir. Fakat genel bir kabul olarak bu sürecin anahtar kavramları; katı hiyerarşik yönetimin baskıcı tavırlarına son verilmesi ve yönetimin yeniden düzenlenmesi, klasik kamu yönetimi kurumlarının bağımsız ve özerk bir yapıya kavuşturulması, performans tabanlı sorumluluk anlayışına geçilmesi, sözleşmecilik mekanizmalarının oluşturulması ve uygulanması, özellikle iç pazarlarda rekabeti sağlayan düzenlemelerin yapılması olarak belirtilmektedir. Farklı yazarlar, özelleştirme ve küçülme (downsizing) uygulamalarını da bu gelişmelerin bir parçası olarak görmektedirler. YKY nin ne olduğu yada ne olmadığı, konusunda değişen ideolojik ortamda yapılan tartışmalar uzun yıllardır sürmektedir. Tartışmalar daha * Bu çalışma Charles Polidano (Institute for Development Policy and Management-University of Manchester) tarafından IDPM Public Policy and Management (Working Paper No. 13, November 1999) da yayınlanan The New Public Management In Developing Countries isimli metinden yararlanılarak hazırlanmıştır. ** Doç. Dr., G.Ü. İİBF Kamu Yönetimi Böl. (ozer@gazi.edu.tr) çok YKY nin çekiciliği ya da ilkesel bazda YKY reformları üzerinde odaklaşmaktadır. Gerek YKY yi savunanlar gerekse de eleştirenler, artık YKY nin evrenselliğini kabul etmektedirler. Ancak özellikle YKY nin olumsuzlukları konusunda artan oranda itirazların başladığı da görülmektedir. Buna rağmen tüm dünyada kamu hizmeti reformlarında YKY nin belirgin bir hakimiyeti olduğuna dair genel bir kabul bulunmakta ve bu durum da birçok ülkeyi YKY reformlarını uygulamak konusunda cesaretlendirmektedir. Bu ülkelerde genelde reformlar, bu konudaki söylemlerin eşliğinde uygulamaya geçirilmekte ve söz konusu bu söylemler ise, o günün dünyadaki eğilimlerinden etkilenmektedir. Fakat burada sorulması gereken soru, YKY için belirtilen bu yeni paradigma değişiminin, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, söylemlerin de ötesine geçmeyi başarıp uygulamaya aktarılabiliyor mu? sorusudur. Çalışmada bu soruya gelişmekte olan ülkeler odağında cevap aranmaktadır. Bu doğrultuda gelişmekte olan ülkelerde kamu hizmeti reformları sürecinde hakim paradigma olarak YKY nin hangi kapsamda olduğu incelenmektedir. Esasında günümüzde araştırmacılar gelişmekte olan ülkelerde yeniden yapılanma reformlarının nasıl ele alınacağını ve uygulanacağını araştırıyorlar. Eğer YKY reformları ile ilgili kanıt bulurlarsa, onu o ülkede hakim paradigma olarak kabul ediyorlar. Fakat YKY reformunun öncülü ya da kanıtı, söz konusu reformun çok küçük bir parçası olmayabilir. Diğer reformlar, YKY ile ilgili ya da ilgisiz olsun, önem açısından YKY den daha ağır basabilir. Bundan 7

10 dolayı kesin ve tutarlı bir sonuca ulaşabilmek için beş temel soruya cevap bulmak gerekmektedir. Bu sorulardan birincisi; gelişmekte olan ülkelerin YKY reformlarını kendilerinin uygulayıp uygulamadığıdır. Bu soru çok açık görülebilir. Ancak yukarda belirttiğimiz YKY reformları ile ilgili tutarlı ve kesin bir sonuca ulaşabilmek için yeterli değil. İkinci soru ise, söz konusu ülkeleri YKY reformlarına zorlayan şartların, mevcut olumsuz durum ve dünyadaki tasarrufa, verimliliğe ve etkinliğe yönelik eğilimlerle ilgili olup olmadığı ile ilgilidir. Bu soru bizi, YKY reformlarının dünya çapında tutarlılığını ve kabul edilebilirliğini sorgulamaya yöneltmektedir. Üçüncü olarak ise, gerçekten YKY reformları uygulamaya aktarılabildi mi? sorusu gündeme gelmektedir. Yoksa bizler politikacıların ve bürokratların söylemlerine mi aldanıyoruz? Genelde söylemler hiçbir zaman ülke gerçeklerini yansıtmazlar. Doğal olarak bünyelerinde abartı ve yanıltma içerirler. Özellikle uluslararası konferanslarda da gördüğümüz gibi, niyet ifadeleri yanlış yönlendirmelere neden olabilmekte ve uygulamayla ülke gerçekleri birbirleri ile örtüşmeyebilmektedir. Dördüncü olarak, reformlar eş zamanlı olarak YKY ile ilişkisiz bir şekilde mi uygulamaya sokuluyor? Yada gerçekten YKY ilkelerine uyuluyor mu? sorusunun cevaplandırılması gerekmektedir. Bu soru bize kendi bakış açımızla özellikle yeniden yapılanma sürecinde YKY öncüllerini ortaya koyan ve bu konuda önemli deliller sunan uygulamaları görebilme imkânı verecektir. Yukarda belirtilen sorulara tek tek cevap bulmak gerekmektedir. Burada temel öngörü; gelişmekte olan ülkelerin YKY reformlarını uygularken soruna bütüncül yaklaşmayıp reformları tek tek ele almaları ve bundan dolayı da YKY ile çok ilgili olmayan hatta onunla ters düşen uygulamalara kayabilme ihtimalinin çok yüksek olmasıdır. YKY, gelişmekte olan ülkelerde uygulanan reform zincirinin yalnızca bir halkasıdır. Bu çalışmada ayrıca gelişmekte olan ülkelerde uygulanan YKY reformlarındaki sorunlar ortaya konmaya çalışılacaktır. Bu durum çalışmanın sonunda cevabı verilecek olan beşinci soruyu gündeme getirmektedir: YKY gelişmekte olan ülkelerde uygulanabilir mi? Çoğumuz bu soruya hayır diyecektir. Ancak böyle ön yargılı olmadan gelişmekte olan ülkelerde YKY ye temel oluşturacak belirgin özellikleri ortaya çıkarmak gerekmektedir. Bugün ilgili literatürde, YKY reformlarının gelişmekte olan ülkelerdeki durumu ile ilgili az sayıda çalışma bulunmaktadır. Bundan dolayı reform çıktılarının kanıtları çok açık görülmemekte ve hatta tahmin dahi edilememektedir. Bundan dolayı da araştırmalarda sanılandan farklı durumlarla da karşılaşılabilinmektedir. Sektörden sektöre, durumdan duruma aynı ülke içinde değişen faktörler, bireysel reform çabalarından sonuç alınmasında, çok önemli rol oynamaktadır. Farklı durumlar doğal olarak farklı sonuçlar doğurmakta, bundan dolayı da, reformcuların uyanık, bilinçli ve seçici olmaları bir zorunluluk olmaktadır. YKY nin Uygulanışı Bu önemli süreci incelemeye yukarda belirttiğimiz beş temel sorununun ilkine cevap arayarak başlayacağız. Bugün tüm dünyada birçok gelişmekte olan ülkenin YKY reformlarını denediği konusunda hiç şüphe bulunmamaktadır. Bu konuda bazı bilinen örnekler var: Malezya nın Toplam Kalite Yönetimi tecrübesi, Uganda daki sonuç odaklı yönetim örnekleri ve İngiltere dekinden daha radikal değişimi içeren Şili Eğitimin Yeniden Yapılandırılması projesi, bu kapsamda belirtilen belli başlı örnekler. Ancak bu örneklerin genel eğilimleri ne derecede temsil ettiğinin açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Herhangi bir ülkenin uyarlayabileceği ya da uygulayabileceği, standart tek tip YKY modeli olmadığı için bu soruya cevap vermek oldukça zordur. YKY türlerinin uygulanma şekilleri, bizim düşündüğümüz özel türlere göre farklılaşmaktadır. Genel olarak bu konuda özellikle ge- 8

11 lişmekte olan ülkelerde, iki YKY uygulaması ön plâna çıkmaktadır: Özelleştirme ve Küçülme. Bunlar aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerin uyguladıkları ekonomik yapısal uyarlama programlarının aşamaları olarak görülmektedir. Genelde ise kamu sektörü reformlarının ilk saç ayakları kabul edilmektedirler. Yalnız burada sorun görüldüğü kadar açık değil. Şimdiye kadar az sayıda ülke özelleştirme sürecinde çoğunluktaki diğerleri kadar zorlanmadı ve başarılı oldu. Ancak bu yaklaşım artık değişiyor. Fakat gerçekten özelleştirme miktarı halâ çok az ve gelişmekte olan ülkelerin milli hasılası içindeki kamu payı içinde halâ dikkate değer bir aşamaya ulaşamadı. Benzer şekilde, Uganda gibi az sayıda ülkede küçülmeye yönelik kısmi örnekler görülürken, birçok ülke maalesef bu alanda mesafe alamamış durumda. Başarılı uygulamalar gerçekleştiren Uganda da 1990 ların başında, kamu sektörü yarıdan fazla küçülmüştür. Bu süreç ise daha çok hayaletlerden yani kendileri olmayıp isimleri olan maaşlı-bodrolulardan kurtulmak şeklinde olmuştur. Bu şekilde kamu sektöründe sayısal açıdan önemli küçülmeler görülmüştür. Tabi ki bunları yapmak siyasal açıdan çok zor olmuştur. Ülkede bunun için çok kararlı ve popülist politikalar uygulamayan bir iktidar gerekiyordu. Burada en önemli yönetsel güçlük olarak, kamu görevlilerinin alternatif çıkış noktalarının fazla olması ve hükümetlerin bu noktaları tıkamayı tercih etmemeleridir. Güvenceli kamu görevliliği sisteminde verimsizlik ve etkinsizlik nedeniyle bir kamu kurumundan uzaklaştırılan personel, başka bir kamu kurumuna geçerek, burada mevcut işlevsiz durumunu sürdürmekte ve kamu yönetimine yük olmaya devam etmektedir. Bugün birçok gelişmekte olan ülke, YKY nin kendilerine sunduğu farklı uygulamaları hayata geçirmeye çalışıyor. Gerçekten özelleştirme ve küçülme dışında bu konuda denenen belki de en genel uygulama, özelleştirme ve küçülmeyi de içinde barındıran şirketleşmedir. Burada kamu hizmeti veren kuruluşlar kamu hizmeti içinden veya dışından diğer kuruluşları da içine alarak özerkleştirilmekte, bağımsızlaştırılmakta ve bir özel sektör şirketi gibi çalışma imkânına kavuşturulmaktadır. Bu reformun en iyi örneklerini özellikle kamu hizmetleri reformu sürecinde İngiltere ve Yeni Zelanda vermiştir. Bundan dolayı bu iki ülke, YKY nin uygulanma sürecindeki iki büyük öncüsü kabul edilmektedir. Günümüzde gelişmekte olan ülkelerde özerkleştirme artan oranda bir gelişme seyrine girmiştir. Hatta bu durum, geçmişte görülen kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesinden de daha hızlı gelişmektedir. Jamaika, Singapur, Gana ve Tanzanya gibi bazı ülkeler, İngiliz stili olarak bilinen özerk kurullar uygulamasını örnek almaktadırlar. Güney Afrika Cumhuriyeti de aynı yolu izlemektedir. Tanzanya 1996 dan beri 12 kamu kurumunu özerkleştirmiştir. Şimdi ise bu konuda yapılan 60 başvuruyu bekletmektedir. Bu durum Tanzanya nın İngiliz reform programından vazgeçtiğine dair yorumlar yapılmasına yol açmaktadır. Benzer şekilde Jamaika da da bir isteksizlik başlamış ve reform sürecinde yavaş hareket etme söz konusu olmuştur. Yukarda belirtilen Afrika ülkelerinde YKY reformlarının uygulamaya aktarılması sürecinde, en yaygın uygulama olarak Gümrük ve Vergi İdaresinin ulusal otoriteler olarak özerkleştirilmeleri dikkat çekmektedir. Özerkleştirme bu tür kuruluşlara ücretleri artırma, düşük performanslıları işten çıkararak yeterli olan ve iyi performanslıları işe alma, hedeflenen performansa ulaşma, bunları aşanları ödüllendirme ve kendi gelir kaynakları ile ayakta kalabilme gibi yeni haklar tanımaktadır. Bu uygulamalar; Gana, Kenya, Malawi, Tanzanya, Uganda, Ruanda gibi Afrika ülkelerinde görülen farklı YKY uyarlamalarıdır. Zamanla başta Pakistan olmak üzere benzer gelişmekte olan ülkelere de bu reformlar aktarılmıştır. Başta Gana olmak üzere, Kenya, Uganda, Zambiya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Malawi ve Zimbabwe, YKY reformlarının uygulanma sürecinde kendi sağlık sektörlerini de özerkleştir- 9

12 mişlerdir. Bu süreçte en çok hastaneleri kendi yönetim kurulları olan bağımsız kuruluşlara dönüştürmüşlerdir. İngiltere de olduğu gibi Sağlık Bakanlığı otoritesi altında sağlık hizmetinin sunumunu farklı kuruluşlara dağıtmışlardır. Özellikle Afrika ülkelerinde zamanla özerkleştirmenin ve ardından gelen şirketleşmenin çeşitli karmaşık sonuçları olmuştur. Bazı ülkelerde Gelir İdareleri çarpıcı bir şekilde vergi gelirlerini artırmışlardır. Örneğin Gana Ulusal Gelir İdaresi, yılları arasında ulusal gelir içinde vergi gelirlerinin payını %4.5 ten %17 ye çıkarmıştır. Uganda Gelir İdaresi yılları arasındaki 5 yıllık faaliyet döneminde, her yıl, bir önceki yıla göre vergi gelirlerini yaklaşık %20 artırmıştır. Bu konularda farklı başarı öyküleri de anlatılmaktadır. Bolivya Acil Sosyal Yardım Fonu, yerel bölgelerde istihdam alanları oluşturabilmek için fon sağlayan ve bu konuda yapısal uyarlama politikaları uygulayan bir kamu kuruluşu olarak başarılı bir örnektir yılında bir kamu hizmet kuruluşu olarak kurulmuş ancak ilk yılında çok küçük oranlarda başarı sağlamıştır. Ardından özel sektörden başarılı bir yönetici buraya başkan olarak atanmıştır. Böylelikle kısa sürede politika değişikliğine giden fon, destekleyeceği kişileri, başkent dışından, birçok benzer kuruluşun başarısız olduğu kırsal bölgelere yatırım yapmaya teşvik etmiş, onların performanslarına göre ödeme yapmış ve özel sektör mantığı ile insanları desteklemiştir. Bu politika değişikliği ve uygulamadaki başarı, Fona, 2,5 yıl sonra yaklaşık 200 milyon doları 2500 projeye tahsis etme ve böylelikle de ülkede bu alanda en başarılı uygulama olma onurunu vermiştir. Her ay kişilik istihdam oluşturan Fon, bunu, %4 ten daha az yönetim masrafı kullanarak gerçekleştirmiş ve bu şekilde YKY reformlarının etkinliğe ve verimliliğe olan yatkınlığını ortaya koymuştur. Diğer taraftan örgütsel performans amaçlarıyla kamu kuruluşlarının performanslarını geliştirme çabaları, Hindistan da, Pakistan da ve Bolivya da çok iyi sonuçlar vermiştir. Gana daki benzer çabalar ise hayal kırıklığına yol açmıştır. Ülkede performans artışına yönelik dürtüler zayıf kalmış ve özellikle cezai yaptırımlar uygulanırken, hükümete kişisel ve siyasal yakınlığı olan kişi ve kuruluşlar kayrılmışlardır. Esasında Afrika daki görünürde sağlık reformları çok az kayda değer yarar sağlamıştır. Gana da oluşturulan yeni yapı eskisinden çok az farklılıklar içermekteydi. Hastaneler çık sınırlı yönetim özerkliğinden yararlandılar. Ancak hastaneler için performans hedefleri belirleme imkânı varken, siyasal iktidarlar mevcut kapasiteyi bunun için kullanmadılar. Bunun yanında ülkedeki bilgi enformasyon sistemleri de, etkin performans denetimi için güvenli temel oluşturma konusunda oldukça ilkel durumdaydı. Birçok Afrika ülkesinde sağlık sistemlerinin fon desteği altına alınmaması da bu alanda yaşanması gereken örgütsel değişimin önündeki en büyük engel olarak görülmüştür. Eğer reformlar verimlilik kazanımlarını dağıtabilirse, bu durum yalnız başına kaynak ihtiyacı ile kaynak mevcudiyeti arasındaki geniş boşluklara köprü oluşturabilecektir. Başka bir deyişle, yönetim reformundan çok, hükümetlerin bütçelere yönelik kararları, hizmet dağıtımında kalitenin temel belirleyicisi olmaya devam edecektir. Çünkü hizmetlerin finansmanı her zaman çok önemli olmuştur. Finansman güçlüğü çeken ülkeler reform yollarını da tıkamak zorunda kalmışlardır. İngilizlerin dahi iç piyasaya dönük iyi bilinen reformları benzer nedenlerden dolayı hayal kırıklığına yol açarak başarısızlıkla sonuçlanmıştır. YKY Reformlarının Farklı Motifleri Çalışmanın bu aşamasına kadar özerkleştirme ve şirketleşmenin YKY reformlarının bir göstergesi olduğunu ortaya koyduk. Ancak sorunu anlamak için bunu yapmak da gerekmiyor. Konuya biraz daha ayrıntılı baktığımızda şirketleşmenin iki türünün birbirinden ayrılması gerektiği sonucuna ulaşıyoruz. Bu durum ise bize yukarda belirttiğimiz 5 temel sorunun ikincisi- 10

13 nin cevabına, yani YKY öncülleri arkasında yatan farklı motiflere götürecek. Hemen hemen tüm ülkelerde başvurulan şirketleşme yöntemi, daha fazla verimlilik elde etmek, bunun bir sonucu olarak tasarruf sağlamak ve hizmetlerde kaliteyi artırmak amaçlarıyla yapılmaktadır. Bu durum, Yeni Zelanda da kamu iktisadi teşebbüslerinin ve İngiltere de de özerk kurulların performans kriterleri koymaları ile eş anlı gerçekleşmiştir. Tüm uygulamalardaki amaç, kamu kuruluşlarındaki israfı önlemek için kamu kuruluşlarına daha fazla özerklik vermektir. YKY reformları ise bunları zaten öngörmektedir. Yukarda da görüldüğü gibi şirketleşmenin bir türünde kamu kuruluşlarına özerklik verilirken, diğerinde ise o kuruluşun mevcut yapısıyla tasarruf yapması ve etkin olması için çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Ancak elimizde şirketleşmenin hangi türünün daha hakim konumda olduğunu gösteren herhangi bir veri bulunmuyor. Gelişmekte olan ülkelerde İngiltere deki gibi bağımsız kurullar değil de, Yeni Zelanda daki gibi kamu iktisadi teşebbüslerinin daha çok ilgi gördüğü söylenebilir. Tüm bu türlerde kamu hizmeti veren kuruluşlar, otoritelere, kurullara, şirketlere, enstitülere ve diğer türlere (İngiltere ve Y. Zelanda daki gibi düzenli programları olmasa da) dönüşüyorlar. Bu eğilimin arkasında iki temel neden var. Birincisi, birçok ülkede siyasal iktidarlar fonksiyonlarını yıllardır şirketleştirmeye çalışıyorlar. Bu konudaki gelişmeler son yıllarda hız kesmiş durumda. Fakat bu alanda tekrar bir hızlanma bekleniyor. İkinci olarak siyasal iktidarlar, şirketleşme sürecinin kontrol dışına çıkmaması için çeşitli sınırlamaları uygulamaya koyuyorlar. Çoğu Afrika ve Latin Amerika ülkesi, bu sınırlama ve engellemeleri, katı bürokratik yönetimin olumsuzluklarını en aza indirebilmek için aşırıya götürülebiliyorlar. Tabi ki hepsinin çabası gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi sorunlara en iyi çözümleri bulabilmektir. Reformları uygulama sürecinde hükümetler açıkça kamu çalışanlarının maaşlarını yükseltmede önemli kaynak sıkıntıları yaşıyorlar. Bu sorunun en az yaşandığı ülkelerde kamu görevlileri yüksek maaş garantisini, bedeli ödenen ve finansmanı sağlanan hizmet sisteminden alıyorlar. Ancak sosyal devlet olgusu karşısında, karşılığı hizmeti alandan beklenen kamu hizmeti sistemini kurmak oldukça zor. Ancak kritik fonksiyonlar icra edecek personel için fedakarlıktan kaçınılmıyor. Bu açıdan şirketleşme, temel işlemsel gerçekleşmelere zarar vermeden ve bunları azaltmadan verimliliği daha fazla geliştirmeyi hedefliyor. Şirketleşmenin, YKY nin belirlediği performans hedefleri ile birlikte gerçekleştiği yerlerde, esas motive edici unsurlar, çıktı olarak verimlilik kazanımlarıdır. Burada yolsuzluğu kontrol etmek ise, temel bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Hükümetler dışı bir sivil toplum kuruluşu (NGO) olan Uluslararası Saydamlık Enstitüsü bu sorunla ilgilenmekte ve çözümü konusunda önemli çabalar harcamaktadır. Bu kuruluş hükümetlere, gelir toplama ve yasaları uygulama üzerinde odaklaşılmasını ve bu alanlarda yolsuzluk karşıtı çaba harcamasını öneriyor. Bu kapsamda ise, özerk kurumların ayrı bir yeri var. Çünkü bu bağımsızlık adalarında denetimin çok iyi olması gerekiyor. Afrika ülkelerinde gelir otoritelerinin kurulması ve zamanla şirketleşmeleri, yukarda belirtilen stratejinin bir yansıması ile olmuştur. Gana da Ulusal Gelir İdaresi nin oluşturulması, eski geleneksel yapıdan kaynaklanan, hantal ve verimsiz personel yapısından kurtulma imkânı vermiştir. Özellikle iç gelir idaresinde yolsuzluğa bulaşan personele yönelik önemli çalışmalar başlatılmıştır. Bu çalışmalar, diğer personelin rüşvet alma konusundaki arzularını da önemli ölçüde sınırlamıştır. Bunların yanında ayrıca Kamu Şikayet Birimi kurularak farklı anti yozlaşma mekanizmaları oluşturulmuştur. Benzer şekilde Tanzanya daki gümrük ve vergi memurları, yeni gelir idaresi yapılanmasında görev alamamışlardır. Benzer uygulamalar aslında Anglo Sakson ülkelerinden alınmış örneklerdir. Dolayısıyla, yolsuzluk ve rüşveti yalnızca gelişmekte olan ül- 11

14 kelerin sorunu gibi görmek yanlış olur. Burada önemli olan rüşvet ve yolsuzluğu YKY reformlarının uygulanmasında rastlandığı yanılgısına düşmemektir. Bunlar daha önce de vardı ve YKY reformları bunları en aza indirmek için yapılmaktadır. Ancak buna rağmen İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde YKY reformlarının yolsuzluğu artırıcı etkisi olduğu şeklinde eleştiriler yapılmaktadır. Benzer eleştiriler bazı gelişmekte olan ülkelerde de görülmeye başlanmıştır. Söylemler ve Reformların Gerçekliği Çalışmanın başında belirttiğimiz 5 temel sorunun üçüncüsü hangi söylemlerin reformların gerçekliğini ortaya koyacağıyla ilgiliydi. Tabi ki bu durum önemli ölçüde YKY reformlarının diğer bir uzantısını etkiliyor: Performans tabanlı sorumluluğun gündeme gelmesi. Bugüne kadar birçok ülke performans yönetimi ilkelerini uygulamaya çalıştılar. Bu ilkeler arasında en gerekli olanı, modern performans odaklı personel değerlendirme sistemlerinin uygulanmasıdır. Ancak bu sistemin uygulanması, emek ve kaynak harcaması gerektirdiğinden oldukça zordur. Bu kapsamda zorluklar kariyer sürecinde ödül ve cezanın belirlenmesinde ortaya çıkmaktadır. Uygulamada bireysel performans ödülleri daha çok başarı için verilmektedir. Fakat hükümetler ödül/performans sisteminin uygulanmasında isteksizlik sergilemektedirler. Malezya bu konuda ödün veren nadir ülkelerden birisi olmuştur. Diğer gelişmekte olan ülkeler ise bu duruma daha mesafeli bakmaktadırlar. Nunberg 1995 tarihli çalışmasında performans odaklı ödeme sisteminin önemini vurgulamakta ve terfilerde performansın dikkate alınması gerektiğini belirtmektedir. Fakat uygulamada birçok Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkesinde terfiler sınavlara ve kıdeme bağlanmış durumdadır. Yeni personel değerlendirme sistemi getirmek, yöneticilerin kendi personelini daha dikkatli ve tarafsız değerlendirmelerini sağlayacak, hükümetler de o personelin terfi ve ödüllendirmesinde net verilerle hareket edecektir. Örneğin Zimbabwe de kadro yetkisinin orta düzeye devredilmesinden sonra, personel imparatorluğu, bölgesel gruplaşmalar, etnik ayrımcılık ve orta düzey yöneticileri koruyan etkili bir silah olarak görülen kabilecilik gibi birçok olumsuz gelişme ile karşı karşıya kalınmıştır. Bu alanda Uganda da iyi bir örnektir. Afrika daki başarılı reformcu ülkeler arasında görülen Uganda, 1990 dan itibaren sonuç odaklı yönetimin uygulanması sürecinde oldukça başarılı olmuştur. Ülkede sonuç odaklı yönetim sistemi, yapısal uyarlama reformlarının en önemli dayanağı olarak lanse edilmiştir. Hatta, 1992 yılında reform uygulanması için gündeme gelen eylem plânında da, sonuç odaklı yönetim sistemi oldukça ayrıntılı bir şekilde yer almıştır. Bu süreçte bazı tüketici anketleri sonucunda ve klasik personel eğitimlerinin artık sonuç vermeyeceğini düşünenlerce gündeme getirilmiştir. O dönemlerde, sonuç odaklı yönetim, reformların söylemlerden öteye gitmesi ve sonuçlar üzerinde durulması gerektiğinin belirtilmesiyle önem kazanmıştır. Esasında YKY nin önemli bir parçası olan sonuç odaklı yönetim, belki de tüm YKY uygulamaları arasında hayata geçirilmesi en zor olanıdır. Sorumluluk yapısında radikal değişim gerektirmekte ve acil olarak bu durumun yönetim kültürüne yansıması bir zorunluluk olmaktadır. Uganda bu yöntemi uygulamak için uğraşırken, yanında benzer uygulamalar yapan ve riske giren çok fazla ülke bulamamıştır. Gana, Malta, Trinidad Tobago gibi ülkeler, sonuç odaklı yönetimin uygulanma sürecinde uluslararası otoritelerin dikkatleri çekmişlerdir. Ancak uygulamada çok başarılı olamamışlar ve bu yöntemden beklentisi olanlarda büyük hayal kırıklığına yol açmışlardır. Ancak Uganda nın bu süreçte kısmi başarıyı yakaladığı söylenebilir. YKY ile İlişkisiz Reformlar Sonuçlara dayalı sorumluluğun gelişmesini sağlayan esas unsur, yönetim hiyerarşisinde prosedürlerle ilgili kontrollerin kaldırılması ya 12

15 da azaltılmasıdır. Burada YKY ile ilgili temel nokta; performans çıktısı sağlayabilmek için gerekli sorumluluğa, kadrolaşma sürecinde ve harcamalarda kurallara uyarak girdi sorumluluğunda ulaşmaktır. Yani YKY nin öngördüğü gibi artık girdilerden çok çıktıları düşünmek gerekmektedir. Bununla beraber, daha önce de gördüğümüz gibi, siyasal iktidarlar, terfi ve personel harcamalarında, hiyerarşik yöneticilere takdir hakkı tanımada isteksiz davranıyorlar. Bazı ülkeler ise bundan daha da ileri gidiyorlar ve mevcut merkezi denetimi yeni birimler oluşturarak daha da artırıyorlar. Özellikle bu alanda ölçüyü kaçırmamak gerekiyor. Sonuçlara dayalı sorumluluk mekanizmasını kurabilmek için öncelikle, personel sayısını mümkün olduğunca azaltmak önemli bir aşama olarak görülüyor. Sonuç odaklı yönetimin hedefi olarak gösterilse de Uganda, geçici ve sözleşmeli personelin atamalarını yeniden merkezileştirmiştir. Çünkü bu yol, yani personel atamaların orta kademenin yetkisine verilmesi, özellikle Afrika ülkelerinde rahatlıkla kötü amaçla kullanılabilmektedir. Bu durumda ise yönetim kamu hizmetinde ne kadar personel görevlendireceğini bilememektedir. Bundan dolayı kadro belirleme sürecinde yöneticilerden, belirsizliği yeni pozisyonlar oluşturarak değil aynı zamanda ihtiyaç olan alanlardaki boşlukları doldurarak gidermeleri istenmektedir. Genel olarak bakıldığında, Afrika ve Latin Amerika ülkelerindeki kamu sektörü reformlarının temel dürtüsü, bütüncül denetim, personel sınıflandırma, mali kontrol, bütçeleme gibi fonksiyonları desteklemek ve rasyonelleştirmektir. Bu fonksiyonların yerine getirilmesinde, bazı gelişmiş ülkeler bürokrasiye yetki devretmekle sorunları çözmüşlerdir. Ancak bazı gelişmekte olan ülkelerde bu fonksiyonlar halâ zayıf kalmış durumdadır. Bu kapsamda Dünya Bankası, kendi müşterisi konumundaki ülkelerde zayıf harcama kontrolü ve yetersiz muhasebe sistemi sorunlarını çözmek için yoğun çaba harcamaktadır. Söz konusu bu sorunların çözümü sürecinde, birçok orta gelirli ülkede maaş ve ücretlerde standarda gitmek, performans artırmanın bir yolu olarak görülmektedir. Ancak belirtilen fonksiyonları güçlendirmek bir anlamda merkezileştirmeyi artırmak anlamına gelmektedir. Gelişmekte olan ülkeler arasında Zambiya ve Jamaika, hükümete bağlı merkezi bütçe kuruluşlarıyla kamu harcamalarını kontrol altında tutmayı tercih etmişlerdir. Honduras, Panama, Filipinler gibi ülkeler ise, politik müdahalenin en az seviyede kaldığı güçlü merkezi kuruluşlar oluşturarak, daha profesyonel bir bakışla kamu hizmeti görecek kuruluşlar oluşturmaya ve bu süreçte denetimin baskısını en az seviyede tutmaya çalışmaktadırlar. Söz konusu bu orta hiyerarşik kademelerde kadro oluşturmadaki profesyonelleşme, son yıllarda tüm Latin Amerika ülkelerinde büyük ilgi görmeye başlamıştır. Ancak bu durumda yine bir paradoks yaşanmaktadır. Dünyanın bir tarafında eskisinden kısmen farklı da olsa merkeziyetçi bir anlayışla soruna yaklaşılırken, bir tarafta da başta merkezileşme olmak üzere birçok fonksiyonun olumsuzluklarından o alanı şirketleştirerek kurtulmak isteyen bir anlayış hakim kılınmaya çalışılmaktadır. Bunların daha da ötesinde gelişmekte olan ülkelerde YKY ile ilişkili olmayan temel kamu hizmeti reformu eğilimleri de görülmektedir. Bunlar sırasıyla kapasite oluşturma, yozlaşmayı kontrol etme, siyasal yerelleşme veya yetki devri olarak belirtilmektedir. Şimdi de bu konuları kısaca inceleyelim. Kapasite Oluşturma Kapasite oluşturma, gelişmekte olan ülkelerde, siyasal iktidarlarla bağlantılı olarak çok sık duyulan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir anlamda dünya genelinde yapılan tüm idari reformlar kapasite oluşturmayla ilgilidir. Fakat bu kavramla ilgili olarak daha çok gelişmekte olan ülkeler üzerinde odaklaşılmaktadır. Çünkü bunların çoğu kapasite sınırlılıklarından dolayı sıkıntı çekmektedirler. Bu konuda bazı belirtiler, sık sık gelişmekte olan ülkelerde görülen örnekler haline gelmiştir. Örneğin ödemeler- 13

16 deki hayaletler, yani nereye gittiği belli olmayan ödemeler, harcama ve kadrolaşma üzerinde denetim kurma yeteneksizliği, standartlaşmanın getirdiği merkeziyetçilik ve Gana gibi ülkelerde mevcut yapı üzerinde belirgin etkisi olacak yeni yapıların kurulmasındaki başarısızlıklar, son yıllarda kapasite oluşturma yeteneksizliğinin bir sonucu olarak çok sık gündeme gelmeye başlamıştır. Eğer bir ülkede yukarda belirtilen düşük kapasite belirtileri görülüyorsa, bu ülkede aynı zamanda temel bir sorunla karşı karşıyayız demektir: Personel Maaş Ödemelerindeki Yetersizlikler. Ekonomik kriz baskısı altında 1980 ler süresince Latin Amerika ülkelerinde reel kamu sektörlerine düşen pay %30 larda kalmıştır. Bu düşüş Afrika ülkelerininkinden de fazla olmuştur. Bu süreçte birçok ülke kamu sektörünün payını düşürerek temel kamu hizmetleri güçlendirdiler ve bunun için de yabancı şirketleri, hükümet dışı NGO ları, hatta hükümetlerin kapasite artırımında yardım ettiği düşünülen yardım kuruluşlarını dahi desteklemişlerdir. Gerek geçmişte gerekse de bugün, kamu sektörü ile özel sektör arasındaki, özellikle personele ödenen ücretlerle ilgili ödeme açıklarını kapatmak çok zor olmaktadır. Hatta bu durum ekonomik şartlar çok iyi olduğunda dahi geçerlidir. Uganda, bu alanda uyguladığı reformlardan yaklaşık 10 yıl sonra kamu görevlileri için ortalama yaşam standardı ücretini sağlayabilmiştir. Tabi ki bu süreçte kamu görevlisi sayısını da %50 den fazla azaltmıştır. Ancak yönetsel kapasiteyi yalnızca düşük ücretin sınırlandırdığını düşünmek de yanlış olur. Mevcut durumda yönetsel yapıların çok azı kurumsallaşmış durumdadır. Bunlar örgütsel hiyerarşinin her aşamasında parti politikalarının etkisi altına girebilmekte ve çok çabuk politikleşebilmektedirler. Bu durum batı tipi parlamenter sistemi (Westminister modeli) benimseyen ülkelerde de görülmektedir. Bu ülkelerde Botswana ve Mauritis hariç, kamu görevlilerinin tarafsızlığını sağlamak çok zor gerçekleştirilmektedir. Kenya ile ilgili çalışmalar yapan Cohen ve Wheeler kamu görevlilerinin moralini bozan, verimliliklerini olumsuz etkileyen, hatta kamu görevinden bile ayrılmalarına yol açan siyasallaşmanın, bu ülkede çok sık rastlandığını belirtiyorlar. Cohen çalışmasında gelişmekte olan ülkelerde kapasite artırımının nasıl sağlanacağına yönelik farklı yöntemleri içeren bir öneriler paketi sunuyor. Burada maaşların artırılmasından, eğitim kurumlarının güçlendirilmesine kadar çok kapsamlı ve çeşitli öneriler getiriyor. Cohen in bu ve benzer çalışmaları birçok gelişmekte olan ülkenin karşı karşıya olduğu sorunların anlaşılmasına büyük katkı sağlamıştır. Uygulamada, Cohen in kapasite artırımı ile ilgili belirttikleri, daha çok eğitimle birlikte düşünülmüştür. Bununla ilgili çok sayıda uygulamada eğitim ve kapasite artırımı eş anlı düşünülmüştür. Cohen in bakışı özellikle kamu görevlileri için daha çok yetersiz eğitimin nelere yol açtığını göstermiştir. Eğitimin önemi, gelişmekte olan ülkelerin hükümetleri, hem de bu ülkelere yardım sağlayan kuruluşlar için geçerlidir. Bu kuruluşlar da yardımların sonucunu almak istemektedirler. Hükümetler eğitimsizliğin sonucunu hemen görmeyebilirler ama yardım veren kuruluşlar, yardımlarını istedikleri yerlere, başarılı bir şekilde sunamadıkları için, yetersiz eğimin sonuçlarından doğrudan etkilenmektedirler. Bundan dolayı eğitime verilen önem sürpriz olarak görülmemelidir. 14

17 TOPRAĞA, SUYA, TABİATA VE İNSAN HAYATINA SAYGILI OLMAK M. Ziya GÖZLER * İnsanoğlu kendini tanımağa başladığı andan itibaren tabiatın bütün nimetlerinden faydalanmayı kendine bir amaç edinmiştir. Bu amacın gerçekleşmesi için de ayağını bastığı toprağa değer vermiş, onu korumaya gayret göstermiş ve neticede toprağı ana olarak kabul etmiştir. Toprağı eken, ürün elde eden, hayvanlarını otlatan ve yaşamak için toprağa hükmeden insanoğlunun bir bölümü ne yazık ki, yüzyıllar içinde toprağa nefretini ve ona ihanetini gerçekleştirdiği olumsuzluklarla göstermiş ve halende göstermektedir. Mütevazı hayat şartlarında bir hırka bir lokma anlayışı ile yaşayan ve halk dediğimiz geniş kitleler, giderek sanayileşen ve dünyada tek güç olan sermayenin toprak üzerindeki etkisi sebebiyle topraktan yavaş yavaş uzaklaşmış, toprağı ve dolayısı ile tabiatı koruyamaz hale gelmiştir. Şehirleşme ve sanayileşme münbit toprakların yok olmasına, oto yollar verimli toprakların kaybolmasına, barajlar ve santraller milyarlarca ton toprağın kaymasına, nükleer ve zehirli atıklar toprakların kirlenmesine sebep olmaktadır. İlim ve teknolojide ilerleme kaçınılmaz bir gerçektir. Ama tahrip etmenin, zehirlemenin, yok etmenin adı acaba ilimle bağdaştırılabilir mi? Bizden sonra bu dünyada yaşayacak nesillere bırakılması gereken dünya temiz ve yaşanılabilir bir dünya olmalıdır. Toprak verimli özelliklerini, tabiata bırakılan atıklar ve zararlı maddeler neticesinde kaybeder. Yani toprak kirlenir. Toprağın kirlenmesi demek, içindeki faydalı mikroorganizmaların yok olması demektir. Kirlenen toprak ta üretim * Dr. Jeoloji Mühendisi özelliğini kaybetmiş ve canlılar için tehlike arz eder hale gelmiş sayılmaktadır. Yıllarca gösterilen özen neticesinde toprağın bakımı, sulama, gübreleme ve tohum ıslah çalışmaları ülkemizde tarımın güçlü hale gelmesini sağlamıştır. Zira toprağın bakıldıkça güzelleştiğini topraktan hayatını kazanan insanlar çok iyi bilmektedirler. Ancak ülkemizde nüfusun %30 u kırsal alanda yaşayan ve toprakla uğraşan insanlar uzun yıllardır sıkıntılarla karşı karşıyadırlar. Bunun sebepleri arasında tarım politikalarının yetersizliği, ciddi manada bir toprak reformunun yapılmaması, geleneksel tarımdan teknolojik üretime geçişte gerekli destekten yoksun bırakılması, düşük verim, küçük ve dağınık işletmeler ile girdilerdeki fiyat artışları gösterilebilir. DTÖ ve AB nin belirlediği ilkeler çerçevesinde dünya tarımı ile mücadele eden Türk Köylüsü ve Çiftçisi altındaki Devlet Baba zeminin kaydığını görmekte bundan dolayı da ciddi manada sarsıntı geçirmektedir. Köylü fakirleşip topraktan uzaklaştı mı, ülkede rahatsızlıklar başlamış demektir. Ne var ki, toprağı onun için velinimeti olduğundan dolayı ve topraklarını kutsal saydığı için kıt kanaat geçinse de toprağını işlemekte, hayvanlarına bakmakta, hem kendi hem de ülke ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Soru şu, bu vaziyette nereye kadar?.. Şuursuz sanayileşme, yıldır ülkemizdeki verimli arazilerde ve yetiştirilen ürünlerde önemli tahribatlar meydana getirmiştir. Bunu görmezden gelemeyiz. Fabrikaların toz ve külleri, sanayi tesislerinin zehirli atıklarının yer altı ve yer üstü sularını kötü yönde etkilemeleri sonucu sulanan tarlalardaki 15

18 kirlilik, şehirleşmenin meydana getirdiği çevre kirliliği, oto yollardaki araçların ekili, dikili bütün alanlara verdiği zararlar insanlarımızı, topraklarımızı ve ürünlerimizi tehdit eder hale gelmiştir. Hiç vakit geçirmeden devletimiz çevre kirliliği ile mücadele edecek kanuni tedbirleri almalı, şayet var olan kanunlara uyulmuyor ise de yaptırımlar ivedilikle hayata geçirilmelidir. Türkiye yaşanabilir cennet bir ülke haline getirilmelidir. Gerekli ilmi ve teknolojik tedbirler alınmadığı taktirde toprağın özelliklerini bozan ve çevreyi kirleten çalışma alanlarından biri de madenciliktir. Madencilikte özellikle arama aşamasında yarma ve yol açma, işletme ve üretim esnasında tabiatın dengeleri alt üst edilebilir. Flora ve fauna dengesinin bozulmasının zaman içinde meydana getireceği olumsuzluklar coğrafi bir bölgeyi yaşanamaz hale getirebilir. Cevheri yüzeyden takip etmek için açılan derin yarmalar, sondaj faaliyeti sonrası çevreye bırakılan çamurlu sular, işletmelerde çıkarılan pasaların çirkin görüntüleri, işletmelerin kenarlarından geçen nehirlerin ocakları su ile doldurmaması için yollarının değiştirilmesi, yapılan hafriyatlar tabiatın dengelerini bozabilecek faaliyetler arasında yer almaktadır. Ülkemizde son yıllarda gündeme gelen siyanürle altın ve gümüş madenciliği doğrudan toprak ve tabiat ile ilgili olduğu için insanımızın dikkatini çekmektedir. Siyanürle yapılan madencilikte gereken tedbirler alınmadığı taktirde telafisi mümkün olmayan neticelerin ortaya çıkacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Zira siyanür çok zehirli bir maddedir. Dünyanın hemen her yerinde siyanürle maden işletmeciliği yapılmaktadır. Ama alınan teknolojik tedbirleri, işletmecilerin insan ve tabiata gösterdikleri saygı ve devletin denetimi en ufak bir hatayı dahi gündeme getirmemektedir. Siyanür hidrojen siyanür ve siyanür tuzları şeklinde bulunan toksik bir maddedir. Altın ve gümüş elde edilmesinde, plastik, naylon, deri ve boya üretiminde, elektrolizde ve metal temizleme alanlarında kullanılmaktadır. Siyanür tuzları ve hidrojen siyanür ağız, solunum ve deri yolu ile insan vücuduna nüfuz eder ve çok kısa bir sürede bütün vücuda dağılır. Havada bulunan hidrojen siyanür gazının yarısını yok etmek için zaman yaklaşık üç yıl civarındadır. Suda bulunan siyanür bazı maddelerle birleşir ve tehlike oranı azalır. Topraktaki siyanür ise birleştiği maddelerle yeni kimyasallar oluşturur. Görüldüğü gibi siyanür doğrudan değil bileşikler vasıtasıyla yer altı sularına karışır. Siyanür oranı içme sularında maksimum 0.2 mg/l, havada ise ppm mertebesinde olmalıdır. Siyanüre maruz kalmış bir kişinin kanında 0.05 mg/dl siyanür bulunduğu taktirde kişi zehirlenmiştir. Şayet siyanür 0.3 mg/dl oranında ise kişi hayatını kaybeder. Siyanürden etkilene bir kişide solunum zorluğu, görme bozukluğu, yorgunluk, baş ağrısı, bulantı, kusma ve bilinç kaybı görülür. Altın ve gümüş üretiminde siyanür yaklaşık yüz yıldır kullanılmaktadır. Bu metoda siyanür liç ya da aktif karbonla sıyırma metodu denilmektedir. Bu metot sayesinde cevherin %95 inden fazlası topraktan alınabilmektedir. Mayıs ayında Kütahya Gümüşköy gümüş madeninin atık barajında meydana gelen çökme sonrası atıkların diğer havuzlara dolması ve havuzlardaki seviyelerin yükselmesi atık barajlarında bulunan siyanürlü suların toprağa geçmesi ve özellikle yer altı sularına bu atıkların sızıp insan hayatını tehdit eder hale gelmesi, orada yaşayan halkı ayağa kaldırmıştır. Halkın yanı sıra sivil toplum örgütleri de tepkilerini göstermişler ve bu hadisenin burada kalmayacağını büyük bir çevre felaketinin ülkemizi beklediğini biraz da abartarak dile getirmişlerdir yılında üretime açılan Eti-Gümüş Tesisleri 122 ton kapasiteye sahiptir. Ne var ki, üretime başladığından özelleştirme olana dek tesisin üretimi ton civarında olmuştur. Özelleştirme sonrası tesiste yapılan teknolojik yenilikler neticesinde üretim 356 tona çıkarılmıştır. Bu büyük bir başarıdır. Ancak böylesine ciddi bir üretim artışı sonrası alınan tedbirler yeterli olmuş mudur? Tesisin Etibank ın elinde bulunduğu dönemlerde de siyanür ile gümüş elde edilmekteydi. O yöre 1987 den beri siyanürle birlikte yaşamaktadır. Şayet tabiatta 16

19 bazı olumsuzluklar var ise bu olumsuzluklar özelleştirme yapılana yani, 2004 yılına dek devam etmiştir. Kusuru, suçu hemen işletmecinin üzerine atmak çok yanlış ve taraflı bir davranış olur (Tesiste çok kıymetli mühendisler ve çalışkan temiz yöneticiler görev yapmaktadır). Gümüş madeni ocaktan alındıktan sonra, kırma ve eleme, öğütme ve çözündürme, filtrasyaon, rafinasyon olmak üzere beş aşamadan geçirilerek elde edilmektedir. 110 hektarlık baraj alanı koruma alanları ile birlikte 150 hektara çıkmakta, barajlarda jeoteknik ölçümler sürekli yapılmakta, ayrıca DSİ nin açmış olduğu kontrol kuyular da sürekli gözlenmektedir. Bu işler dün nasıl yapılıyorsa bu günde aynı şekilde yapıldığı kanaatini taşımaktayım. Ancak gereken önem verilerek mi yapılmaktadır, bunu aşağıda sorularla açmaya çalışacağım. Gümüş madeni içinde gümüşün yanı sıra diğer bazı metaller ve ayrıca ağır metaller de bulunmaktadır. Bu metaller altın, bakır, kurşun, çinko, demir, nikel, mangan, kükürt, arsenik, antimuan ve kadmiyum dur. Cevher işletilmese dahi, toprak ve su bu metallerden bir şekilde etkilenmekte ve dolaylı da olsa insanlar bu metallerin etkisinde kalmaktadır. Ne var ki, siyanürlü atık barajlarından yükselen hidrojen siyanür azota dönüşmekte, azot su ile birleşince nitrik asit meydana gelmekte, nitrik asit toprakta bulunan arseniği çözmekte ve neticede yer altı sularında ve toprakta arsenik yoğunlaşması görülmektedir. İşte asıl tehlike buradadır yılında 122 t/yıl kapasite ile kurulan tesis, özelleştirme sonrası üretimini 2006 yılında 356 tona çıkarmıştır. Kapasite artırımı ancak teknolojik yenilikler sonrası olabilir. Kırma ve öğütmede, basınç altında oksitlemede, kavurma ve diğer oksitleme yöntemlerindeki yenilikler acaba yeni baraj ya da barajların inşasında ve eski barajların kontrolünde de gündeme getirilmiş midir? Barajlara olduğundan fazla gelen siyanürlü sular için gerekli tedbirler alınmış mıdır? Bu noktada, meydana gelen olay sonrasında günlerce süren ve toplumu çok rahatsız eden üç noktayı dile getirmek istiyorum: 25 milyon metreküp kapasiteye sahip barajların doluluk oranı 2004 yılına dek kaç metre küptü, 2004 yılından 2011 yılına kadar doluluk oranı ne kadar olmuştur? Şayet, son yedi yılda bu rakam 4-5 milyon metre küp artmış ise bu bir tehlike ve aynı zamanda bir ihmaldir. Acaba bu süre içinde siyanürlü atıkların kontrolü eskisinden daha fazla sayıda ve daha geniş bir alanda yapılmış mıdır? Zira meydana gelebilecek çevre felaketinin Porsuk Çayı, Sakarya Nehri ve Karadeniz de büyük tahribatlar meydana getireceği söylenmektedir. En azından ortaya atılan bu fikirlerden sonra şimdilerde böyle bir çalışma başlatılmış mıdır? Bölge bir deprem bölgesi olduğu için tesis üretime alındığı zamanlarda düşünülmemiş olan tedbirlerin kapasitenin yaklaşık 3 kata çıktığı bu dönemde düşünülüp gereken tedbirlerin alınması iyi olur ve halkın vicdanını da rahatlatır. Yetkililerin ü- retimi artırma konusundaki başarılarını toprağa, suya ve insana verdikleri önemi alacakları ciddi tedbirlerle daha da artırmaları, ülke madenciliği açısından başarılı bir örnek olacaktır. Sivil Toplum Örgütlerinin hiçbir bilimsel veriye dayanmayan insanları huzursuz eden, hükümetleri suçlayan ve ortalığı karıştırmaktan başka bir işe yaramayan dik ve manasız çıkışlarının bütün ülkeyi rahatsız ettiği dikkate alınırsa bu örgütlerin olaylara sadece ideolojik olarak baktıkları ortaya çıkmaktadır. Madenlerin işletilmemesi, HES lerin yapılmaması, nükleer ve kömür santrallerine karşı çıkılması amacı belli olan manasız direnişlerdir. İnsanlık, çevreyi koruyarak huzurlu ve mutlu olur ilkesini hiçe sayan hiçbir fikrin yaşaması ve geniş halk topluluklarını etkilemesi bundan böyle pek düşünülemez. Çevreyi koruyarak yapılacak bütün teknolojik yatırımlar devletin gözetiminde ve özellikle mühendis odalarının denetiminde yapılırsa her önüne gelenin gelişi güzel konuştuğu bir ortamdan uzaklaşmış oluruz. Hükümet yetkililerinin ve yerel yöneticilerin, ülkenin herhangi bir yerinde meydana gelen ciddi olaylar karşısında alel acele burada bir tehlike yok, her şey kontrol altında gibi sözlerle bir güvensizlik ortamı meydana getirmemelidirler. Bütün ülke orada bir şeyler olduğunu 17

20 duyuyor, görüyor, okuyor. Hayatlarını, topraklarını ve hayvanlarını tehdit eden bir olay karşısında o insanların, beylik sözlere inanmalarını beklememek gerekir. Devlet ricali soğukkanlılığın kaybetmeden savuşturan sözlerle değil, insanları ikna edici açıklamalarla sükunete davet etmeli ve gerçekleri söylemelidirler. Gümüşköy de siyanürle gümüş elde edilen tesiste kurulduğundan 24 yıl sonra çok önemli bir olay meydana gelmiş ve yöre halkı büyük bir endişeye kapılmıştır. İnsanlar endişelerinde haklıdırlar. Zira kendilerine rahatlatıcı bilgiler verilmemiş ve hayatlarını bundan sonra nasıl devam ettirecekleri konusunda da emin olmadıkları için huzursuz bir şekilde yaşamaktadırlar. Böyle bir hayatı herhalde hiç kimse yaşamaz istemez. Tesisin daha uzun yıllar çalışacağı göz önüne alınırsa insanın, hayvanların, toprağın, suyun, havanın velhasıl tabiatın daha huzurlu, neşeli, temiz ve yeşil kalması için alınması gereken tedbirlerin neler olduğuna gelince : Siyanürle yapılan bütün maden işletmelerinde siyanürün doğal bozulma yolu ile yok edilmesinin yanı sıra mutlaka arıtma tesisleri de kurulmalıdır. Eti Gümüş Tesislerinde mevcut atık barajların bu üretim hızı karşısında yetersiz kaldığı görülmektedir. İnsana, toprağa, suya zarar verilmemesi için yeni havuzların inşasına bir an önce başlanmalıdır. Havuzların tabanına kilin yanı sıra jeomembran mutlak surette döşenmelidir (özel sektörün başında müfettişler olmadığı için rahatlıkla bu örtüyü kullanabilirler). İşletme yetkilileri, yeniden meydana gelebilecek bir çökmeye karşı çok geniş çaplı tedbirler almalıdırlar. Yeni bir çökme karşısında kopacak fırtınalar tesisin kapanmasına kadar gidebilir. BU yüzden şirket yetkilileri şimdiden gerekeni yapmalıdırlar. İşletme merkez olmak üzere en az 50 km. çapındaki bir alan içinde toprak, su, hava ve insan üzerindeki siyanür değerlerini sistematik olarak kontrol etmelidirler. Çıkan bütün sonuçları da halkın bilgisine sunmalıdırlar. Ayrıca DSİ kontrol kuyularının sayısını 30 a çıkartmalıdır. Diğer taraftan Porsuk Çayı, Sakarya Nehri ve Karadeniz e kadar uzanacak bir çevre felaketini dile getirenlere karşı bu yerlerde de kontrollerin ciddi bir şekilde yapılmasında fayda vardır. Atık barajlarının depreme karşı dayanıklığı kontrol edilmeli, zayıf halkalar mutlak surette güçlendirilmeli, yeni barajlar da depreme karşı gerekli tedbirler alınmalıdır (Kütahya ve çevresinde 7.6 büyüklüğünde depremlerin olduğu akıldan çıkarılmamalıdır). Eti Gümüş Tesislerinin zarar etmesinin sebepleri arasında girdi maliyetlerinin yüksekliği, personel fazlalığı, diğer işletme giderleri ve gümüş fiyatlarının uzun yıllar düşük seyretmesi sayılabilir (tesiste teknolojik yenilikler de malum sebeplerden dolayı yapılamamıştır). Ancak 2003 yılından sonra bütün metal fiyatlarında olduğu gibi gümüş fiyatlarındaki artış, gümüşün onsunun 6.5 dolardan 38 dolarlara yükselmesi işletmedeki üretim miktarının 122 tondan 356 tona çıkarmıştır. Bu üretim artışı sonrası özellikle barajlarda alınması gereken tedbirlerin alınmaması, baraj seddelerinin stabilite hesaplarının yapılmadan yükseltilmesi ve basit bir şekilde fiziki kontrollerinin yapılmaması böyle bir neticenin doğmasına sebebiyet vermiş olabilir. Bu sebeple hemen her işletmede fazla kazanç hırsına kapılmadan, tedbirsizce çalışmamak için bilime uygun hareket edilmesinde fayda vardır. Bunun bir alışkanlık haline dönüşmesin madenciliğimizin gelişmesi bakımından çok önemlidir. Rabbena hep bana anlayışı ile hareket eden bir sermayenin emeği hiçe saydığı asla ve asla unutulmamalıdır. Unutulmaması gereken en insani değerlerden birinin Alın Teri olduğu bizleri yönetenlerin aklından hiçbir zaman çıkmaması dilek ve temennisiyle 18

KAMU YÖNETİMİNDE ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR

KAMU YÖNETİMİNDE ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. KAMU YÖNETİMİNDE ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR

Detaylı

İŞLETMELERİN AMAÇLARI. İşletmenin Genel Amaçları Arası Denge 24.03.2014. Genel nitelikli kuruluş ve faaliyet amaçları Özel nitelikli amaçlar

İŞLETMELERİN AMAÇLARI. İşletmenin Genel Amaçları Arası Denge 24.03.2014. Genel nitelikli kuruluş ve faaliyet amaçları Özel nitelikli amaçlar İŞLETMELERİN AMAÇLARI Genel nitelikli kuruluş ve faaliyet amaçları Özel nitelikli amaçlar Yrd.Doç.Dr. Gaye Açıkdilli Yrd.Doç.Dr. Erdem Kırkbeşoğlu İşletmenin Genel Amaçları Arası Denge Kar ın İşlevleri

Detaylı

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U) KISA ÖZET

Detaylı

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır. YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır. Ortak yönetim- birlikte yönetmek anlamına gelir ve içinde yönetimden

Detaylı

GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ

GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ GIDA GÜVENLİĞİ GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ Dünyada 800 Milyon İnsan Kronik Yetersiz Beslenme, 1.2 Milyar İnsan Açlık Korkusu Yaşamakta, 2 Milyar İnsan Sağlıklı, Yeterli ve Güvenli Gıda Bulma Konusunda

Detaylı

T.C. İSTANBUL KALKINMA AJANSI

T.C. İSTANBUL KALKINMA AJANSI T.C. İSTANBUL KALKINMA AJANSI Bölgesel Yenilik Stratejisi Çalışmaları; Kamu Kurumlarında Yenilik Anketi İstanbul Bölgesel Yenilik Stratejisi Kamu Kurumlarında Yenilik Anketi Önemli Not: Bu anketten elde

Detaylı

ELEKTRONİK İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ (ELECTRONIC HUMAN RESOURCES MANAGEMENT) E- İKY / E- HRM (I)

ELEKTRONİK İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ (ELECTRONIC HUMAN RESOURCES MANAGEMENT) E- İKY / E- HRM (I) ELEKTRONİK İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ (ELECTRONIC HUMAN RESOURCES MANAGEMENT) E- İKY / E- HRM (I) Günümüzde bilişim ve iletişim teknolojilerindeki hızına erişilemez gelişme ve ilerlemelerin sonucunda özellikle

Detaylı

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ Hazırlayan: Sıla Özsümer AB ve Uluslararası Organizasyonlar Şefliği Uzman Yardımcısı IMF Küresel Ekonomik Görünümü IMF düzenli olarak hazırladığı Küresel Ekonomi Görünümü

Detaylı

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ VE STRATEJİK İLETİŞİM PLANLAMASI

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ VE STRATEJİK İLETİŞİM PLANLAMASI SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ VE STRATEJİK İLETİŞİM PLANLAMASI Stratejik İletişim Planlaması -1 İletişim temelinde, plan ve strateji vardır. Strateji bilgi üretimine dayanır. Strateji, içinde bulunduğumuz noktadan

Detaylı

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I İŞLETME BİRİMİ VE İŞLETMEYİ TANIYALIM YONT 101- İŞLETMEYE GİRİŞ I 1 İŞLETME VE İLİŞKİLİ KAVRAMLAR ÖRGÜT KAVRAMI: Örgüt bir grup insanın faaliyetlerini bilinçli bir şekilde, ortak

Detaylı

Yerel Yönetim Vizyonu. Emin Dedeoğlu 16.09.2005, Eskişehir

Yerel Yönetim Vizyonu. Emin Dedeoğlu 16.09.2005, Eskişehir Yerel Yönetim Vizyonu Emin Dedeoğlu 16.09.2005, Eskişehir Yerel Yönetim Vizyonu Slide 2 Yeniden Yapılanma Kamu yönetiminde sorunlar Kötü ekonomik performans Yönetimin hantallaşması, verimsizlik ve etkinsizlik

Detaylı

DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi Balanced Scorecard DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi Bu yöntemin ortaya çıkışı 1990 yılında Nolan Norton Enstitüsü sponsorluğunda gerçekleştirilen, bir yıl süren ve birçok şirketi kapsayan Measuring performance

Detaylı

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI Sürdürülebilirlik vizyonumuz 150 yıllık bir süreçte inşa ettiğimiz rakipsiz deneyim ve bilgi birikimimizi; ekonomiye, çevreye, topluma katkı sağlamak üzere kullanmak, paydaşlarımız

Detaylı

MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ (PZL208U)

MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ (PZL208U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ (PZL208U)

Detaylı

REKABET KURUMU, ÖZERKLİK VE İŞLEVSELLİK

REKABET KURUMU, ÖZERKLİK VE İŞLEVSELLİK REKABET KURUMU, ÖZERKLİK VE İŞLEVSELLİK Ersen YAVUZ Devlet kurma becerimiz, batırdıklarımızı bilinçle gözardı ederek, sürekli bir öğünme vesilesidir bizim için. Devlet kurmadaki beceri söylemini daha ileri

Detaylı

PAZARLAMA İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

PAZARLAMA İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR Ünite 1 Yrd. Doç. Dr. Polat TUNCER Pazarlama: Müşteri talep, istek ve ihtiyaçlarını tatmin etmek için değişim yönetimini kolaylaştırmaya yönelik birtakım insan aktiviteleridir. Pazarlama: Tüketicileri

Detaylı

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015 Sayın YÖK Başkanı, Üniversitelerimizin Saygıdeğer Rektörleri, Kıymetli Bürokratlar ve Değerli Konuklar, Kalkınma Araştırmaları Merkezi tarafından hazırlanan Yükseköğretimin Uluslararasılaşması Çerçevesinde

Detaylı

Araştırma Notu 14/165

Araştırma Notu 14/165 Araştırma Notu 14/165 29 Nisan 2014 İSTİHDAMDAKİ ARTIŞ KAMUDAN KAYNAKLANMIYOR Seyfettin Gürsel *, Gökçe Uysal ve Ayşenur Acar Yönetici Özeti 2008-2009 krizini takip eden dönemde Türkiye işgücü piyasası

Detaylı

Doğal Gaz Dağıtım Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi. Mehmet Akif DEMİRTAŞ Stratejik Planlama ve Yönetim Sistemleri Müdürü İGDAŞ 29.05.

Doğal Gaz Dağıtım Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi. Mehmet Akif DEMİRTAŞ Stratejik Planlama ve Yönetim Sistemleri Müdürü İGDAŞ 29.05. Doğal Gaz Dağıtım Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Mehmet Akif DEMİRTAŞ Stratejik Planlama ve Yönetim Sistemleri Müdürü İGDAŞ 29.05.2013 İÇERİK Risk, Risk Yönetimi Kavramları Kurumsal Risk Yönetimi (KRY)

Detaylı

KAMU İÇ KONTROL STANDARTLARI UYUM EYLEM PLANI REHBERİ. Ramazan ŞENER Mali Hizmetler Uzmanı. 1.Giriş

KAMU İÇ KONTROL STANDARTLARI UYUM EYLEM PLANI REHBERİ. Ramazan ŞENER Mali Hizmetler Uzmanı. 1.Giriş KAMU İÇ KONTROL STANDARTLARI UYUM EYLEM PLANI REHBERİ 1.Giriş Ramazan ŞENER Mali Hizmetler Uzmanı Kamu idarelerinin mali yönetimini düzenleyen 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu 10.12.2003

Detaylı

AKOFiS ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN. Halkla İlişkiler Başkanlığı

AKOFiS ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN. Halkla İlişkiler Başkanlığı ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN Halkla İlişkiler Başkanlığı TA K D İ M Değerli; Ana Kademe, Kadın Kolları, Gençlik Kolları MKYK

Detaylı

1- Neden İç Kontrol? 2- İç Kontrol Nedir?

1- Neden İç Kontrol? 2- İç Kontrol Nedir? T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI KİHBİ Dairesi Başkanlığı 10 SORUDA İÇ KONTROL MAYIS 2014 ANKARA 1- Neden İç Kontrol? Dünyadaki yeni gelişmeler ışığında yönetim anlayışı da değişmekte ve kamu yönetimi kendini sürekli

Detaylı

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK? KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK? Dünyada mal ve hizmet hareketlerinin uluslararası dolaşımına ve üretimin uluslararasılaşmasına imkan veren düzenlemeler (Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası

Detaylı

Türk İnşaat Firmalarının Yurtdışı Projelerde İşçi Sağlığı, İş Güvenliği ve Çevre Uygulamalarına Bakışı - Rusya Federasyonu Örneği

Türk İnşaat Firmalarının Yurtdışı Projelerde İşçi Sağlığı, İş Güvenliği ve Çevre Uygulamalarına Bakışı - Rusya Federasyonu Örneği 3. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu 21-23 Ekim 2011, Çanakkale Türk İnşaat Firmalarının Yurtdışı Projelerde İşçi Sağlığı, İş Güvenliği ve Çevre Uygulamalarına Bakışı - Rusya Federasyonu Örneği Aslı

Detaylı

RİSK YÖNETİMİ İÇERİK: Risk Yönetimi Nedir? Risk Yönetiminin Faydaları Kritik Başarı Faktörleri Risk ile İlgili Tanımlar Görev ve Sorumluluklar

RİSK YÖNETİMİ İÇERİK: Risk Yönetimi Nedir? Risk Yönetiminin Faydaları Kritik Başarı Faktörleri Risk ile İlgili Tanımlar Görev ve Sorumluluklar RİSK YÖNETİMİ İÇERİK: Risk Yönetimi Nedir? Risk Yönetiminin Faydaları Kritik Başarı Faktörleri Risk ile İlgili Tanımlar Görev ve Sorumluluklar STRATEJİ GELİŞTİRME BAŞKANLIĞI 2 Nedir Risk Yönetimi Nedir

Detaylı

1. LİDER 2. LİDERLİK 3. YÖNETİCİ LİDER FARKI

1. LİDER 2. LİDERLİK 3. YÖNETİCİ LİDER FARKI YÖNETİCİ-LİDER FARKI VE LİDERLİĞİN YÖNETİMDEKİ ÖNEMİ Ahmet VERAL (Rapor) Eskişehir, 2011 1. LİDER Genel bir kavram olarak ele alındığında lider, bir grubun hedef oluşturma ve bu hedeflere ulaşma ve ilerleme

Detaylı

Yerelleşme, en genel anlamda, kamu hizmetleri sorumluluk ve yetkilerinin merkezi hükümetten yarı-bağımsız hükümet veya organizasyonlara veya özel

Yerelleşme, en genel anlamda, kamu hizmetleri sorumluluk ve yetkilerinin merkezi hükümetten yarı-bağımsız hükümet veya organizasyonlara veya özel YERELLEŞME NEDİR? Yerelleşme, en genel anlamda, kamu hizmetleri sorumluluk ve yetkilerinin merkezi hükümetten yarı-bağımsız hükümet veya organizasyonlara veya özel sektöre ya da alt yönetsel birimlere

Detaylı

I. Dünya Savaşı öncesi dağıtım ve satış yönlü

I. Dünya Savaşı öncesi dağıtım ve satış yönlü I. Dünya Savaşı öncesi dağıtım ve satış yönlü Ürünlerin üreticilerden tüketiciye doğru akışını sağlayan eylemler II. Dünya Savaşından sonra tüketicinin önemi Tüketici tatminin değer kazanması Pazarlama,

Detaylı

T.C. ADANA BİLİM VE TEKNOLOJİ ÜNİVERSİTESİ Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı SORU VE CEVAPLARLA KAMU İÇ KONTROL STANDARTLARI UYUM EYLEM PLANI

T.C. ADANA BİLİM VE TEKNOLOJİ ÜNİVERSİTESİ Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı SORU VE CEVAPLARLA KAMU İÇ KONTROL STANDARTLARI UYUM EYLEM PLANI T.C. ADANA BİLİM VE TEKNOLOJİ ÜNİVERSİTESİ Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı SORU VE CEVAPLARLA KAMU İÇ KONTROL STANDARTLARI UYUM EYLEM PLANI NİSAN 2018 1 2 İÇİNDEKİLER 1. Neden İç Kontrol?...5 2. İç

Detaylı

10 SORUDA İÇ KONTROL

10 SORUDA İÇ KONTROL T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı 10 SORUDA İÇ KONTROL 1 Neden İç Kontrol? Dünyadaki yeni gelişmeler ışığında yönetim anlayışı da değişmekte ve kamu yönetimi kendini

Detaylı

KOBİ EĞİTİMLERİ HALİM ALTINIŞIK GÜVENLİK-KİŞİSEL GELİŞİM-YÜZ OKUMA UZMANI

KOBİ EĞİTİMLERİ HALİM ALTINIŞIK GÜVENLİK-KİŞİSEL GELİŞİM-YÜZ OKUMA UZMANI KOBİ EĞİTİMLERİ HALİM ALTINIŞIK GÜVENLİK-KİŞİSEL GELİŞİM-YÜZ OKUMA UZMANI KOBİ EĞİTİMLERİ Yaşanan ekonomik gelişmeler sonrasında büyük işletmeler uyum sorunu yaşarken, küçük ve orta ölçekli işletmeler

Detaylı

T.C. RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı SORU VE CEVAPLARLA İÇ KONTROL

T.C. RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı SORU VE CEVAPLARLA İÇ KONTROL T.C. RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı SORU VE CEVAPLARLA İÇ KONTROL KASIM 2013 İÇİNDEKİLER 1. Neden İç Kontrol? 2. İç Kontrol Nedir? 3. İç Kontrolün Amacı Nedir? 4.

Detaylı

BAKANLIĞIMIZ İÇ KONTROL SİSTEMİ ÇALIŞMALARININ TAMAMLANMASI STRATEJİ GELİŞTİRME BAŞKANLIĞI

BAKANLIĞIMIZ İÇ KONTROL SİSTEMİ ÇALIŞMALARININ TAMAMLANMASI STRATEJİ GELİŞTİRME BAŞKANLIĞI BAKANLIĞIMIZ İÇ KONTROL SİSTEMİ ÇALIŞMALARININ TAMAMLANMASI STRATEJİ GELİŞTİRME BAŞKANLIĞI OCAK 2015 Sunum Planı İç Kontrol ün Tanımı ve Amaçları Birimlerin Sorumlulukları İç Kontrol Standartları Bakanlıkta

Detaylı

BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI!

BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI! BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI! Birleşmiş Milletler Genel Kurulu; kooperatiflerin sosyo-ekonomik kalkınmaya, özellikle yoksulluğun azaltılmasına, istihdam yaratılmasına ve sosyal bütünleşmeye olan

Detaylı

Dikkat!... burada ilk ünite gösterilmektedir.tamamı için sipariş veriniz SATIŞ TEKNİKLERİ KISA ÖZET KOLAYAOF

Dikkat!... burada ilk ünite gösterilmektedir.tamamı için sipariş veriniz SATIŞ TEKNİKLERİ KISA ÖZET KOLAYAOF Dikkat!... burada ilk ünite gösterilmektedir.tamamı için sipariş veriniz SATIŞ TEKNİKLERİ KISA ÖZET KOLAYAOF 2 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 2 İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE- PAZARLAMADA SATIŞIN YERİ VE ÖNEMİ.

Detaylı

DİKMEN BÖLGESİ STRETEJİK GELİŞİM PLANI 2012-2014

DİKMEN BÖLGESİ STRETEJİK GELİŞİM PLANI 2012-2014 DİKMEN BÖLGESİ STRETEJİK GELİŞİM PLANI 2012-2014 Eyül 2011 Bu yayın Avrupa Birliği nin yardımlarıyla üretilmiştir. Bu yayının içeriğinin sorumluluğu tamamen The Management Centre ve Dikmen Belediyesi ne

Detaylı

TÜRKİYEDE ÇEVRESEL BİLGİLENME HAKKI VE AB DİREKTİFLERİ. Yrd. Doç. Dr. Necla Akdağ Güney

TÜRKİYEDE ÇEVRESEL BİLGİLENME HAKKI VE AB DİREKTİFLERİ. Yrd. Doç. Dr. Necla Akdağ Güney TÜRKİYEDE ÇEVRESEL BİLGİLENME HAKKI VE AB DİREKTİFLERİ Yrd. Doç. Dr. Necla Akdağ Güney Çevre hakkının uygulanabilirliğini ancak onu sağlayacak mekanizmaların öngörülmesi ve güvence altına alınması ile

Detaylı

PricewaterhouseCoopers CEO Araştõrmasõ

PricewaterhouseCoopers CEO Araştõrmasõ PricewaterhouseCoopers CEO Araştõrmasõ Yönetici Özeti Giriş PricewaterhouseCoopers õn 7. Yõllõk Global CEO Araştõrmasõ Riski Yönetmek: CEO larõn Hazõrlõk Düzeyinin Değerlendirilmesi, mevcut iş ortamõ ve

Detaylı

KARİYER YÖNETİMİ. Kariyer teorisi iki nokta üzerinde odaklanmaktadır. Öğr. Grv.. M. Volkan TÜRKER

KARİYER YÖNETİMİ. Kariyer teorisi iki nokta üzerinde odaklanmaktadır. Öğr. Grv.. M. Volkan TÜRKER KARİYER YÖNETİMİ Öğr. Grv.. M. Volkan TÜRKER 7 KARİYER YÖNETİMİ Kariyer, bireyin mesleği ile ilgili pozisyonları, çalışma hayatı boyunca peş peşe kullanması ve organizasyonun üst kademelerine doğru ilerlemesidir.

Detaylı

İç Kontrol Yönetim Sistemi (İKYÖS) Hayati riskler her zaman olabilir, önemli olan onları görebilecek sistemlere sahip olabilmek!

İç Kontrol Yönetim Sistemi (İKYÖS) Hayati riskler her zaman olabilir, önemli olan onları görebilecek sistemlere sahip olabilmek! İç Kontrol Yönetim Sistemi (İKYÖS) Hayati riskler her zaman olabilir, önemli olan onları görebilecek sistemlere sahip olabilmek! Yönetim, Eğitim, Taahhüt Hizmetleri www.sibernetiks.com 0850 840 23 90 Uyum

Detaylı

İş Yerinde Ruh Sağlığı

İş Yerinde Ruh Sağlığı İş Yerinde Ruh Sağlığı Yeni bir Yaklaşım Freud a göre, bir insan sevebiliyor ve çalışabiliyorsa ruh sağlığı yerindedir. Dünya Sağlık Örgütü nün tanımına göre de ruh sağlığı, yalnızca ruhsal bir rahatsızlık

Detaylı

PAZARLAMA YÖNETİMİ KISA ÖZET KOLAYAOF

PAZARLAMA YÖNETİMİ KISA ÖZET KOLAYAOF PAZARLAMA YÖNETİMİ KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKAT Burada ilk 4 sayfa gösterilmektedir. Özetin tamamı için sipariş veriniz www.kolayaof.com 2 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 2 İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE- Pazarlamanın

Detaylı

İşletmelerarası Karşılaştırma Kıyaslama Benchmarking

İşletmelerarası Karşılaştırma Kıyaslama Benchmarking İşletmelerarası Karşılaştırma Kıyaslama Benchmarking Kıyaslama, bir işletmenin kendi performansını yükseltebilmek için, üstün performansı olan diğer işletmeleri incelemesi, bu işletmelerin iş yapma usulleri

Detaylı

Dünya Enerji Görünümü 2012. Dr. Fatih BİROL Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Ankara, 25 Aralık 2012

Dünya Enerji Görünümü 2012. Dr. Fatih BİROL Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Ankara, 25 Aralık 2012 Dünya Enerji Görünümü 2012 Dr. Fatih BİROL Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Ankara, 25 Aralık 2012 Genel Durum Küresel enerji sisteminin temelleri değişiyor Bazı ülkelerde petrol ve doğalgaz üretimi

Detaylı

Üye Memnuniyet ve Beklenti Anketi Sonuçları Eylem Planı SAKARYA TİCARET BORSASI. Hazırlayan: Dr. Yüksel VARDAR

Üye Memnuniyet ve Beklenti Anketi Sonuçları Eylem Planı SAKARYA TİCARET BORSASI. Hazırlayan: Dr. Yüksel VARDAR Üye Memnuniyet ve Beklenti Anketi Sonuçları Eylem Planı SAKARYA TİCARET BORSASI Hazırlayan: Dr. Yüksel VARDAR SAKARYA TİCARET BORSASI ÜYE BEKLENTİ VE MEMNUNİYET ANKETİ SONUÇLARI VE EYLEM PLANI BORSANIN

Detaylı

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ? TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ? Dr. Fatih Macit, Süleyman Şah Üniversitesi Öğretim Üyesi, HASEN Bilim ve Uzmanlar Kurulu Üyesi Giriş Türk Konseyi nin temelleri 3 Ekim 2009 da imzalanan Nahçivan

Detaylı

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ YÖNETİM İşletme amaçlarına etkili ve verimli bir şekilde ulaşmak üzere planlama, örgütleme, yöneltme, koordinasyon ve denetimin yapılması sürecidir. 2 YÖNETİM TEORİLERİ KLASİK

Detaylı

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI 2023 e 10 Kala Kamu Üniversite Sanayi İşbirliği Bölgesel Toplantısı nda konuya yönelik düşüncelerimi ifade etmeden önce sizleri, şahsım ve İstanbul

Detaylı

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler 1 Örgüt Kültürü Örgüt Kültürü kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler bütünüdür. 2 Örgüt kültürü, temel grupsal

Detaylı

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır KSS Söyleşileri Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Çevre Projeleri Koordinatörü Ferda Ulutaş ile Vakfın faaliyetleri, kurumsal sosyal sorumluluk

Detaylı

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı, Türkiye nin İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı nın Geliştirilmesi Projesi nin Açılış Toplantısında Ulrika Richardson-Golinski a.i. Tarafından Yapılan Açılış Konuşması 3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği

Detaylı

FİNANSAL YÖNETİME İLİŞKİN GENEL İLKELER. Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ

FİNANSAL YÖNETİME İLİŞKİN GENEL İLKELER. Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ FİNANSAL YÖNETİME İLİŞKİN GENEL İLKELER Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ 1 İçerik Finansal Yönetim, Amaç ve İşlevleri Piyasalar, Yatırımlar ve Finansal Yönetim Arasındaki İlişkiler İşletmelerde Vekalet Sorunu (Asil

Detaylı

Dünya Bankası Finansal Yönetim Uygulamalarında Stratejik Yönelimler ve Son Gelişmeler

Dünya Bankası Finansal Yönetim Uygulamalarında Stratejik Yönelimler ve Son Gelişmeler Dünya Bankası Finansal Yönetim Uygulamalarında Stratejik Yönelimler ve Son Gelişmeler ECA Bölge Perspektifi Marius Koen TÜRKİYE: Uygulama Destek Çalıştayı 6-10 Şubat 2012 Ankara, Türkiye 2 Kapsam ve Amaçlar

Detaylı

Bölüm 10 Pazarlama Fonksiyonu. I) Pazarlama Stratejilerine Giriş

Bölüm 10 Pazarlama Fonksiyonu. I) Pazarlama Stratejilerine Giriş Bölüm 10 Pazarlama Fonksiyonu I) Pazarlama Stratejilerine Giriş Pazarlama Nedir? Pazarlama: Müşteriler için değer yaratmayı, bunu tanıtma ve sunmayı; örgütün ve paydaşlarının yararına olacak şekilde müşteri

Detaylı

GÜZ DANIŞMANLIK'ı sizlerle tanıştırmak ve faaliyetlerini sizlerle paylaşmaktan onur duyuyorum.

GÜZ DANIŞMANLIK'ı sizlerle tanıştırmak ve faaliyetlerini sizlerle paylaşmaktan onur duyuyorum. Değerli Yönetici, GÜZ DANIŞMANLIK'ı sizlerle tanıştırmak ve faaliyetlerini sizlerle paylaşmaktan onur duyuyorum. "Yaşamboyu Öğrenme" ilkesi çerçevesinde bireylerin, çeşitli sektörlerdeki işletmelerin,

Detaylı

ISL 201 Pazarlama İlkeleri. Doç. Dr. Hayrettin ZENGİN

ISL 201 Pazarlama İlkeleri. Doç. Dr. Hayrettin ZENGİN ISL 201 Pazarlama İlkeleri Doç. Dr. Hayrettin ZENGİN Pazarlama - Marketing Pazarlama faaliyetleri pazar adı verilen ve çeşitli öğelerdenoluşan bir pazarlama sistemi içinde gerçekleşir. Bu sistemde EN

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER

İÇİNDEKİLER. Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER İÇİNDEKİLER Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1.Bölüm: TEMEL İŞLETMECİLİK KAVRAM VE TANIMLARI... 2 Giriş... 3 1.1. Temel Kavramlar ve Tanımlar... 3 1.2. İnsan İhtiyaçları... 8 1.3.

Detaylı

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık İÇİNDEKİLER FİNANS, BANKACILIK VE KALKINMA 2023 ANA TEMA SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA: FİNANS VE BANKACILIK ALT TEMALAR Türkiye Ekonomisinde Kalkınma ve Finans Sektörü İlişkisi AB Uyum Sürecinde Finans ve Bankacılık

Detaylı

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı 6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) ve Uluslararası Sosyal Güvenlik Teşkilatı(ISSA) işbirliği ile Stratejik İnsan Kaynakları Politikaları ve İyi Yönetişim

Detaylı

T.C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI Strateji Geliştirme Başkanlığı

T.C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI Strateji Geliştirme Başkanlığı T.C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI Strateji Geliştirme Başkanlığı SORU VE CEVAPLARLA İÇ KONTROL Ankara-2012 İÇİNDEKİLER 1 Neden İç Kontrol? 2 İç Kontrol Nedir? 3 İç Kontrolün Amacı Nedir? 4 İç Kontrolün Yasal

Detaylı

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015 INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015 Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer AB ve Uluslararası Organizasyonlar Şefliği Uzman Yardımcısı IMF Küresel Ekonomik

Detaylı

HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI

HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI Genel olarak belirli bir amaç için çalışan kişiler topluluğu olarak tanımlayabileceğimiz organizasyonun, halkla ilişkiler açısından hedefi, ürün veya hizmetini kullanacak kişilerin

Detaylı

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI TURQUALITY DESTEKLERİ

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI TURQUALITY DESTEKLERİ T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI TURQUALITY DESTEKLERİ Direktif Proje Yönetim Ofisi / Haziran.2016 TURQUALITY Destekleri Nedir? Firmaların, üretimlerinden pazarlamalarına, satışlarından satış sonrası hizmetlerine

Detaylı

İŞLETME YÖNETİMİ VE ORGANİZASYONDA TEMEL KAVRAMLAR

İŞLETME YÖNETİMİ VE ORGANİZASYONDA TEMEL KAVRAMLAR İŞLETME YÖNETİMİ VE ORGANİZASYONDA TEMEL KAVRAMLAR Dr. M. Savaş Turhan, Çukurova Üniversitesi, İşletme Bölümü İşletme 2 Belli bir ortamda, dış çevresinden aldığı girdileri belirli bilgi, teknoloji ve süreçleri

Detaylı

Pazarlama Kavramının Doğuşu. Pazarlama Kavramının Doğuşu PAZARLAMA KAVRAMININ GELİŞİMİŞ. I. Bölüm

Pazarlama Kavramının Doğuşu. Pazarlama Kavramının Doğuşu PAZARLAMA KAVRAMININ GELİŞİMİŞ. I. Bölüm I. Bölüm Ş Akdeniz University, Uygulamalı Bilimler Fakültesi, Pazarlama Bölümü 17.9.2017 1 Pazarlama, iktisat kökenli olup satıcı ile alıcı arasındaki ilişkileri konu olarak ele alan uygulamalı bir bilimdir.

Detaylı

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

Pazartesi İzmir Basın Gündemi 04.05.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi Kamu Hizmetlerindeki Verimlilik İKÇÜ de Tartışıldı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı nca her yıl organize edilen, yurt genelinde çeşitli etkinliklerle kutlanan

Detaylı

Alabalık ÜretimindePazarlama Sorunları ve Çözüm Önerileri

Alabalık ÜretimindePazarlama Sorunları ve Çözüm Önerileri Alabalık ÜretimindePazarlama Sorunları ve Çözüm Önerileri SÜRDÜRÜLEBİLİR ALABALIK YETİŞTİRİCİLİĞİ ÇALIŞTAYI 12 NİSAN 2016 ELAZIĞ Erol ÖZTÜRK Su Ürünleri Yüksek Mühendisi Elazığ Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü

Detaylı

EN BEĞENİLENLER 70 CAPITAL 12 / _071_072_CP_12.indd 2 11/26/16 6:44 PM

EN BEĞENİLENLER 70 CAPITAL 12 / _071_072_CP_12.indd 2 11/26/16 6:44 PM EN BEĞENİLENLER 70 CAPITAL 12 / 2016 Türkiye nin En Beğenilen Şirketleri araştırmasının 16 ncısında dikkat çekici değişimler var. 2013, 2015 yıllarının lideri Koç Holding, liderlik koltuğuna iyice yerleşti.

Detaylı

TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ

TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ 4.Ders Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER Kalite Planlaması Kalite Felsefesi KALİTE PLANLAMASI Planlama, bireylerin sınırsız isteklerini en üst düzeyde karşılamak amacıyla kaynakların en uygun

Detaylı

TÜRKİYE DE DENİZ STRATEJİSİ ÇERÇEVE DİREKTİFİ KONUSUNDA KAPASİTE GELİŞTİRME PROJESİ ( )

TÜRKİYE DE DENİZ STRATEJİSİ ÇERÇEVE DİREKTİFİ KONUSUNDA KAPASİTE GELİŞTİRME PROJESİ ( ) TÜRKİYE DE DENİZ STRATEJİSİ ÇERÇEVE DİREKTİFİ KONUSUNDA KAPASİTE GELİŞTİRME PROJESİ (06.04.2016) Saygıdeğer Büyükelçiler, Avrupa Birliği (AB) Delegasyonunun Çok Değerli Temsilcileri, Sayın Basın Mensuplarımız

Detaylı

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı Polonya da 400-450 un değirmeni olduğu biliniyor. Bu değirmenlerin yıllık toplam kapasiteleri 6 milyon tonun üzerine. Günde 100 tonun üzerinde üretim gerçekleştirebilen

Detaylı

Partilerin 1 Kasım 2015 Seçim Beyannamelerinde Mahalli İdareler: Adalet ve Kalkınma Partisi

Partilerin 1 Kasım 2015 Seçim Beyannamelerinde Mahalli İdareler: Adalet ve Kalkınma Partisi www.mevzuattakip.com.tr Partilerin 1 Kasım 2015 Seçim Beyannamelerinde Mahalli İdareler: Adalet ve Kalkınma Partisi 1 Kasım 2015 seçimleri için partiler seçim beyannamelerini açıkladılar. Adalet ve Kalkınma

Detaylı

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM SPORDA STRATEJİK YÖNETİM 8.Ders Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER 1 STRATEJİK YÖNETİM 2 STRATEJİ DEĞERLENDİRME VE KONTROL Stratejik yönetim sürecinin son evresi seçilen stratejinin değerlendirilmesi, değerlendirme

Detaylı

Tüm Kurumsal İşlerinizde Profesyonel Çözümler

Tüm Kurumsal İşlerinizde Profesyonel Çözümler Tüm Kurumsal İşlerinizde Profesyonel Çözümler www.faktorgrup.com İşlerinizde Profesyonel Çözümler Değerli yöneticiler, Bildiğiniz gibi, içinde yaşadığımız yüzyılda modern işletmecilik kavramı beraberinde

Detaylı

KENTİNİZ DÜNYAYA İLHAM VERSİN

KENTİNİZ DÜNYAYA İLHAM VERSİN TANITIM KENTİNİZ DÜNYAYA İLHAM VERSİN TEK DÜNYA KENTLERİ YARIŞMASI NA hemen bugün katılın! KENTLER FARK YARATIR Dünya nüfusunun yarısından fazlası kentlerde yaşıyor ve kent sakinleri, dünyanın enerji kaynaklı

Detaylı

STRATEJİK PLAN

STRATEJİK PLAN STRATEJİK PLAN 2012-2016 2013 2 T. C. İSTANBUL MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ İçindekiler SUNUŞ... 5 YÖNETİCİ ÖZETİ... 7 1. STRATEJİK ANALİZ 1.1. Tarihçe... 9 1.2. Stratejik Planlama Süreci.... 9 1.3. İstanbul Medipol

Detaylı

(09-11 Mayıs 2016, Ankara) Kıymetli İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeleri Temsilcileri, Değerli Katılımcılar,

(09-11 Mayıs 2016, Ankara) Kıymetli İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeleri Temsilcileri, Değerli Katılımcılar, SESRİC-GED İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeleri Mesleki Eğitimin Modernizasyonu Projesi Hazırlama Amacı ile Yapılacak Çalıştay da Sayın Bakanımızın yapacağı konuşma (09-11 Mayıs 2016, Ankara) Kıymetli

Detaylı

İç Kontrol ve Risk Yönetimi Sisteminiz Stratejik Yönetim ve Planlama Sürecinize Katkı Sağlayabilir

İç Kontrol ve Risk Yönetimi Sisteminiz Stratejik Yönetim ve Planlama Sürecinize Katkı Sağlayabilir İç Kontrol ve Risk Yönetimi Sisteminiz Stratejik Yönetim ve Planlama Sürecinize Katkı Sağlayabilir Kurumlarımızda kullanılmakta olan önemli yönetim araçlarımız bulunmakta; İç Kontrol, Risk Yönetimi, Stratejik

Detaylı

Kurumlar, Kurullar. Haldun DARICI *

Kurumlar, Kurullar. Haldun DARICI * Kurumlar, Kurullar Haldun DARICI * Geçtiğimiz yılı önemli bir ekonomik kriz içerisinde geçiren ülkemizde, kriz ortamından çıkmak amacıyla çeşitli yapısal tedbirler alınmış, bu çerçevede çıkarılan kanunlarla

Detaylı

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ENERJİ TÜKETİMİ

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ENERJİ TÜKETİMİ ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ Enerji, modern kişisel yaşamın, üretim ve iletişim süreçlerinin en önemli aktörlerinden biri. Enerjinin tüketimi küresel düzeyde hızla artmaya devam ederken üç ana ihtiyaç baş gösteriyor:

Detaylı

PROJE YAPIM VE YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ 09071067 ŞEYMA GÜLDOĞAN

PROJE YAPIM VE YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ 09071067 ŞEYMA GÜLDOĞAN PROJE YAPIM VE YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ 09071067 ŞEYMA GÜLDOĞAN İnsan kaynakları bir organizasyondaki tüm çalışanları ifade eder. Diğer bir deyişle organizasyondaki yöneticiler, danışmanlar,

Detaylı

KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ (KRY) EĞİTİMİ KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ: KAVRAMSAL VE TEORİK ÇERÇEVE

KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ (KRY) EĞİTİMİ KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ: KAVRAMSAL VE TEORİK ÇERÇEVE KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ (KRY) EĞİTİMİ KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ: KAVRAMSAL VE TEORİK ÇERÇEVE SUNUM PLANI 1. RİSK VE RİSK YÖNETİMİ: TANIMLAR 2. KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ 3. KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ DÖNÜŞÜM SÜRECİ

Detaylı

Bilgi Toplumunda Sürekli Eğitim ve Yenilikçi Eğitimci Eğitimi

Bilgi Toplumunda Sürekli Eğitim ve Yenilikçi Eğitimci Eğitimi Bilgi Toplumunda Sürekli Eğitim ve Yenilikçi Eğitimci Eğitimi Bilgi toplumunda, bilgi ve iletişim teknolojilerinin yarattığı hız ve etkileşim ağı içinde, rekabet ve kalite anlayışının değiştiği bir kültür

Detaylı

Özet. Gelişen küresel ekonomide uluslararası yatırım politikaları. G-20 OECD Uluslararası Yatırım Küresel Forumu 2015

Özet. Gelişen küresel ekonomide uluslararası yatırım politikaları. G-20 OECD Uluslararası Yatırım Küresel Forumu 2015 G-20 OECD Uluslararası Yatırım Küresel Forumu 2015 Gelişen küresel ekonomide uluslararası yatırım politikaları Ekonomi Bakanligi Ev Sahipliginde Özet 5 Ekim 2015 Hilton Istanbul Bosphorus Hotel İstanbul,

Detaylı

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası FĐNANSAL EĞĐTĐM VE FĐNANSAL FARKINDALIK: ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER Durmuş YILMAZ Başkan Mart 2011 Đstanbul Sayın Bakanım, Saygıdeğer Katılımcılar, Değerli Konuklar

Detaylı

DERS KODU DERS ADI İÇERİK BİLİM DALI T+U+KR AKTS

DERS KODU DERS ADI İÇERİK BİLİM DALI T+U+KR AKTS DERS KODU DERS ADI İÇERİK BİLİM DALI T+U+KR AKTS 345000000000506 Çokuluslu Şirket Stratejileri Dersin amacı, katılımcılarla çokuluslu şirketlerin küresel YÖNETİM 3+0+3 6 rekabetlerle üstünlük sağlayabilecekleri

Detaylı

Tarımın Anayasası Çıktı

Tarımın Anayasası Çıktı Tarımın Anayasası Çıktı Günnur BİNİCİ ALTINTAŞ Tarım sektörünün anayasası olan 5488 sayılı Tarım Kanunu iki yıllık yoğun bir çalışmanın ardından 18.04.2006 tarihinde kabul edildi. Resmi Gazete de 25.04.2006

Detaylı

Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik

Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik Kooperatifçiliğin Tanımı ve Kapsamı Kooperatif ve Diğer Kuruluşlar Kooperatifçilik İlkeleri Türkiye de Kooperatifler Tarım Kooperatiflerinin Yararları Kooperatif sözcüğünün

Detaylı

2014-2015 KAIZEN AKADEMİ EĞİTİM KATALOĞU

2014-2015 KAIZEN AKADEMİ EĞİTİM KATALOĞU 2014-2015 KAIZEN AKADEMİ EĞİTİM KATALOĞU KAIZEN EĞİTİM KATALOĞU İÇİNDEKİLER TABLOSU KALİTE YÖNETİM EĞİTİMLERİ... 2 A. Kalite Yönetim Sistemi Programı... 2 A1. ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemleri Bilgilendirme

Detaylı

ISL 201 Pazarlama İlkeleri. Doç. Dr. Hayrettin ZENGİN

ISL 201 Pazarlama İlkeleri. Doç. Dr. Hayrettin ZENGİN ISL 201 Pazarlama İlkeleri Doç. Dr. Hayrettin ZENGİN Pazarlama Bilgi Sistemi (PBS) Bir işletmenin pazarlama ile ilgili kararlarının alınmasına yardımcı olacak bilgilerin toplanması, işlenmesi, saklanması

Detaylı

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ MART 2018 Hazırlayan: Yağmur Özcan Uluslararası

Detaylı

İşletmelerin en temel iki fonksiyonu; mal ve hizmet üretmek ve üretilen mal ve hizmetleri pazarlamaktır. Üretim, mal veya hizmetlerin nasıl ortaya

İşletmelerin en temel iki fonksiyonu; mal ve hizmet üretmek ve üretilen mal ve hizmetleri pazarlamaktır. Üretim, mal veya hizmetlerin nasıl ortaya PAZARLAMA YÖNETİMİ İşletmelerin en temel iki fonksiyonu; mal ve hizmet üretmek ve üretilen mal ve hizmetleri pazarlamaktır. Üretim, mal veya hizmetlerin nasıl ortaya konulacağını; pazarlama ise hangi ürünlerin,

Detaylı

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I YONT 101- İŞLETMEYE GİRİŞ I 1 İşletmeleri gruplandırırken genellikle 6 farklı ölçüt kullanılmaktadır. Bu ölçütler aşağıdaki şekilde sıralanabilir: 1. Üretilen mal ve hizmet çeşidine

Detaylı

SOSYAL İMKANLAR YOKSULLUĞU VE TÜRKİYE NİN KONUMU

SOSYAL İMKANLAR YOKSULLUĞU VE TÜRKİYE NİN KONUMU SOSYAL İMKANLAR YOKSULLUĞU VE TÜRKİYE NİN KONUMU Prof.Dr.Coşkun Can Aktan Bugüne değin gelir dağılımı ve yoksulluk konusunda yapılan araştırmalarda hep gelir yoksulluğu ele alındı. Gelir yoksulluğu, üretim

Detaylı

Modern Pazarlama Anlayışındaki Önemli Kavramlar

Modern Pazarlama Anlayışındaki Önemli Kavramlar Modern Pazarlama Anlayışındaki Önemli Kavramlar Müşteri Değeri: Bir değişim işleminde müşterinin elde ettiği yararların katlandığı veya ödediği bedele oranı Müşteri Tatmini: Mal veya hizmetin, müşteri

Detaylı

WORLD FOOD DAY 2010 UNITED AGAINST HUNGER

WORLD FOOD DAY 2010 UNITED AGAINST HUNGER DUNYA GIDA GUNU ACLIGA KARSI BIRLESELIM Dr Aysegul AKIN FAO Turkiye Temsilci Yardimcisi 15 Ekim 2010 Istanbul Bu yılki kutlamanın teması, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde dünyadaki açlıkla mücadele

Detaylı

Dağlık alanda yaşayan insanlar ve yaşadıkları çevreler için birlikte çalışmak

Dağlık alanda yaşayan insanlar ve yaşadıkları çevreler için birlikte çalışmak Dağlık alanda yaşayan insanlar ve yaşadıkları çevreler için birlikte çalışmak BİZ KİMİZ? Dağ Ortaklığı bir Birleşmiş Milletler gönüllü ittifakı olup, üyelerini ortak hedef doğrultusunda bir araya getirir.

Detaylı

T.C HARRAN ÜNİVERSİTESİ

T.C HARRAN ÜNİVERSİTESİ T.C HARRAN ÜNİVERSİTESİ 2013 YILI MALİ DURUM VE BEKLENTİLER RAPORU Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı Şanlıurfa 2013 T.C. HARRAN ÜNİVERSİTESİ Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı 2013 YILI OCAK-HAZİRAN

Detaylı