Ders Kitabı No:11 (5. Baskı) TARIM EKONOMİSİ. Prof. Dr. Hüseyin Avni CİNEMRE Doç. Dr. Osman KILIÇ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Ders Kitabı No:11 (5. Baskı) TARIM EKONOMİSİ. Prof. Dr. Hüseyin Avni CİNEMRE Doç. Dr. Osman KILIÇ"

Transkript

1 Ders Kitabı No:11 (5. Baskı) TARIM EKONOMİSİ Prof. Dr. Hüseyin Avni CİNEMRE Doç. Dr. Osman KILIÇ Samsun, 2015

2 İÇİNDEKİLER 1. GİRİŞ Ekonominin Tarifi ve İlgi Sahası Tarım Ekonomisi ve Tarımsal Üretim Ekonomisi Tarım Ekonomisinin Amacı Model Analizi Zirai Ekonomistin İzlediği Yol Tarımsal Faaliyet ve Özellikleri Ekonomik Kalkınmada Tarımın Önemi Dersin Plânı... Sayfa No: TÜRKİYE EKONOMİSİNDE TARIMIN YERİ Tarım Arazisi Varlığı Tarımsal Üretim ve Verim Nüfus İhracat Tarımsal Üretim İndeksi, Nüfus ve Tarımsal İhracat Tarımın Gayri safi Milli Hasıla İçindeki Payı Sabit Sermaye Yatırımları Tarım İşletmeleri Türkiye Tarımının Genel Problemleri TARIMSAL ÜRETİM ARAÇLARI Doğal Kaynaklar İş Gücü ve Müteşebbis Sermaye Aktif sermaye Pasif sermaye ii

3 4. TARIM İŞLETMELERİNİN YILLIK FAALİYET SONUÇLARI İşletme Masrafları Amortisman Değişken masraflar Sabit masraflar Satın Alma Maliyeti ve Fırsat Maliyeti İşletme Başarısının Ölçülmesi Gayri safî üretim değeri Gayri saf hasıla Saf hasıla Tarımsal gelir Brüt kâr Safi kâr Örnek problem... sayfa ÜRETİM VE MASRAF FONKSİYONLARI Tarımsal Üretim Ekonomisinde Yapılan Temel Varsayımlar Pozitif ve Normatif Analizler Üretim Fonksiyonu Kısa ve uzun dönem Klasik üretim fonksiyonu Azalan verim kanunu ve üretimin üç safhası Üretim safhaları ve üretim elâstikiyeti Üretim Masrafları Üretim Masrafları ve Üretimin Üç Safhası... EK 5.1 DEĞİŞİK TİPTEKİ ÜRETİM FONKSİYONLARI... EK 5.2 MASRAF VE ÜRETİM FONKSİYONLARI (CEBİRSEL ÇÖZÜMLER) iii

4 6. DEĞİŞKEN GİRDİNİN OPTİMUM KULLANIMI Bir Faaliyetin En Kârlı Olduğu Seviyenin Tespiti Toplam gelir ve toplam masraf yaklaşımı Optimum girdi seviyesi yaklaşımı Optimum ürün seviyesi yaklaşımı Birden Fazla Faaliyet Arasında Değişken Girdinin Optimum Dağılımı Bir Liralık Harcama Karşılığında Elde Edilen Gelir... sayfa BİRDEN FAZLA DEĞİŞKEN GİRDİ İLE ÜRETİM İki Değişken Girdili Üretim (Üretim Yüzeyi) Eş ürün eğrisi ve marjinal ikame oranı Eş maliyet doğrusu Optimum girdi kullanımında en az masraf kriteri Genişleme hattı Çok Değişken Girdi İle Üretimde Kâr Maksimizasyonu Girdiler Arasındaki İlişkiler Girdiler arasında azalan oranlarda ikame Girdiler arasında sabit oranlarda ikame Tamamlayıcı girdiler... EK 7.1. MİNİMUM MASRAFLI GİRDİ KOMBİNASYONU, KAR MAKSİMİZASYONU, EŞ-EĞİM HATTI VE EŞ-ÜRÜN EĞRİSİ EŞİTLİKLERİ BİR DEN FAZLA ÜRÜN ÜRETİMİ Üretim İmkânları Eğrisi Ürünler arası marjinal ikame oranı Eş-gelir doğrusu Maksimum geliri veren ürün kombinasyonu Ürün genişleme hattı Çok değişken girdili, 1 den fazla ürün üretiminde maksimum kâr Teşebbüsler Arasındaki İlişkiler iv

5 Yarışan teşebbüsler Tamamlayıcı teşebbüsler Yardımcı teşebbüsler Bağlı teşebbüsler... EK 8.1 ÜRETİM FONKSİYONLARINDA OPTİMUM ÜRÜN BİLEŞİMİNİN HESAPLANMASI (ÖRNEK)... sayfa ÜRETİMDE ZAMAN FAKTÖRÜ Bir Yatırımın Gelecekteki Değerinin Hesaplanması İç Kârlılık Oranı Gelecekteki Bir Nakdin Bugünkü Değeri Paranın Zaman Değeri Üretim Dönemi Sabit Olmayan Faaliyetlerde Kâr Maksimizasyonu 9.6. Çok Yıllık Yatırımlarda Kâr Maksimizasyonu Çok Yıllık Üretim Kaynaklarına Yatırım Uzun Dönemde İşletme Büyüklüğü Uzun Dönemde Ortalama Masrafın Azalması İle Ortaya Çıkan Genişleme Etkisi ÜRETİMDE RİSK VE BELİRSİZLİK Risk ve Belirsizliğe Genel Bir Bakış Risk Tarımda kontrol edilemeyen değişkenler Kontrol edilemeyen değişkenlerle üretim Üreticilerin beklenen geliri maksimize etmemelerinin sebepleri Belirsizlik Üretim faaliyetlerinin seçimi ve çeşitlilik Sigorta Pazarlama stratejileri Plânlamada Esneklik... YARARLANILAN KAYNAKLAR v

6 vi

7 1 GİRİŞ 1.1 Ekonominin Tarifi ve İlgi Sahası İnsan davranışlarını konu edinen ve sosyal bir bilim olan ekonominin ortaya çıkış sebebi, kaynakların kıt olması yanında kullanım alternatiflerinin çok olmasıdır. Kaynaklar kıt ve alternatif kullanım sahaları çok olduğunda ortaya bir seçim problemi çıkmaktadır. Ekonomiye tercihler ilmi denilmesinin sebebi budur. Kaynaklar sınırlı olmasaydı, ekonomik bir problem olmayacaktı. Kaynakların sınırlı olmasına karşılık ihtiyaçlar sınırsızdır denilebilir. Bu bakımdan ekonomik ilkelere uymayan modern teknolojilerin ve yeniliklerin bile yaygın bir uygulama alanı bulması mümkün değildir. Ekonominin bir diğer tarifi, kıt kaynakların, mal ve hizmetlerin yönetim ilmi dir. Bu tarif bize ekonominin kullanım alanının ne kadar geniş olduğunu göstermektedir. Ekonomistler, toplumun amaçlarına ulaşması yönünde ülke kaynaklarının en etkili şekilde kullanılmasını sağlayacak ekonomik sistemler üzerinde çalışırlar. Bunun gibi ziraî ekonomistler de sadece çiftçinin durumunun düzeltilmesinden değil, ülke kaynaklarının en etkili şekilde kullanılmasıyla, toplum refahının en üst düzeye çıkarılmasından sorumludurlar. Zira tarımla ilgili problemler, ekonominin diğer kesimlerinden bağımsız değildir. Tarımda kaynak kullanımının etkinliği artırılınca, eskiden burada kullanılan bazı kaynakların diğer sektörlere aktarılması da mümkün olacaktır. Kitap iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım tarım ekonomisi, ikinci kısım tarımsal üretim ekonomisi konularına ayrılmıştır. Birinci kısımda; tarımsal faaliyetin özellikleri, ekonomik kalkınmada tarımın önemi, Türkiye ekonomisinde tarımın yeri, tarımda üretim faktörleri ve tarım işletmelerinin yıllık faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve değerlendirilmesi dört bölümde açıklanmaktadır. Kitabın bundan sonraki altı bölümü

8 Tarım Ekonomisi 2 tarımsal üretim ekonomisi konularına ayrılmıştır: üretim ve masraf fonksiyonları, optimum girdi seviyesi, çok değişken girdili üretim, üretim imkânları eğrisi, üretim faaliyetleri arasındaki ilişkiler, üretimde zaman faktörü, risk ve belirsizlikler bu kısımda ele alınan konular arasındadır. 1.2 Tarım Ekonomisi ve Tarımsal Üretim Ekonomisi Dar anlamda tarım ekonomisi, ekonominin temel ilkelerini kullanmak suretiyle, tarımdaki problemlere çözüm arayan bilim dalıdır. Geniş anlamda tarım ekonomisi ise, üreticilerin tarım ürünleri yetiştirmek amacıyla arazi, emek ve sermaye gibi kıt üretim kaynaklarını ve teknolojik bilgileri kullanırken nasıl tercih yapacaklarını, üretim sonunda elde edilen ürünleri tüketicilere zaman içinde ne şekilde dağıtmaları gerektiğini inceleyen sosyal bir bilimdir. Tarım ekonomisi, tarımda etkinlik problemi ile uğraşır. Bu açıdan tarım ekonomisini, kıt kaynakların verimli ve belirlenen amaca ulaşacak şekilde kullanılmasını ve genel ekonomi ilmine ait kanun ve prensiplerin uygulanmasından doğacak problemleri inceleyen uygulamalı bir bilim dalı olarak da tarif edebiliriz. Bu tariflerden anlaşılacağı gibi tarım ekonomisi genel bir kavram olup, ekonominin teknik ve prensiplerinin tarıma uygulanmasını içerir. Tarım ekonomisinin ilgi alanlarından bazıları; tarım ürünleri tüketicilerinin tüketim alışkanlıklarının ve bu yöndeki tercihlerinin tespiti, tüketici arzularını tatmin edecek ürün tiplerinin yetiştirilmesi, bu ürünlerin en uygun biçimde üretimi ve dağıtımı, ürün pazarlama metotları, işletmelerin verimli çalışmasını sağlayacak çiftlik idaresi, bu konularla ilgili olarak oluşturulması gereken tarım politikaları, tarımsal kalkınma ekonomisi, uluslararası ekonomidir. Bu derste işlenecek konular arasında tarımsal üretimle ilişkili olanlar ağırlık taşımaktadır. Bunun için öncelikle üretim kelimesi üzerinde duralım. Üretim, fayda oluşturmaktır. Üretimi, mal ve hizmetlerin, başka mal ve hizmetlere dönüştürülmesi olarak da tarif edebiliriz. Bu tanımda birinci gruptaki mallara girdi, bunların kullanımı ile elde edilen ikinci gruptaki mallara çıktı denir. Yani üretim olayı, girdilerin çıktılara dönüştürülmesidir. Bu işlem sonucunda elde edilen çıktı değerinin, kullanılan F.Açıl ve R. Demirci, Tarım Ekonomisi Dersleri, A.Ü. Ziraat Fakültesi Yayınları, Ankara, 1984.

9 # 1. Giriş 3 girdi değerinden yeterince fazla olması gerekir ki bir fayda oluşturulmuş olsun. Üretim aynı zamanda, tüketicilere istenilen zamanda, istenilen kalitede mal ve hizmetlerin ulaştırılabilmesi meselesidir. Tarımsal üretim ekonomisi, üretim faktörlerinin (arazi, emek, sermaye) kullanımındaki tercih prensiplerinin incelendiği ekonomi dalıdır. Tarımsal üretim ekonomisine işletme yönetimi veya çiftlik idaresi gibi adlar da verilmektedir. Tarım sektörü içinde birbirinden çok değişik yapıda, çeşitli büyüklükte işletmeler yer almaktadır. Bu işletmelerin oldukça büyük bir kısmı küçük işletmelerdir. Bu işletmeler değişen ekonomik şartlar karşısında nasıl bir tepki göstermektedirler? Ekonomistler bu konuda önerilerde bulunurken hangi prensiplerden hareket etmelidirler? Tarımda kullanılan girdi ve çıktıların fiyatları, tüketici taleplerine bağlı olarak artıp azalmaktadır. Girdi ve çıktı fiyatlarındaki bu değişimler üretimi nasıl etkilemektedir? Girdi fiyatlarındaki değişmeler üretim sisteminin değişmesine ne zaman yol açar? Bunun, büyük ve küçük işletmelere yansıması nasıl olur? Teknolojik gelişmeler, tarımın karakteristiğini önemli ölçüde etkiler. Acaba yeni tip girdiler ve değişik üretim metotları, tarımın değişik kolları üzerine ne gibi etkiler yaparlar? Bu durum üretime nasıl yansır? Teknolojik gelişmelerden hangi işletmeler yararlanır veya zarar görür? Üretimde ihtisaslaşma ne zaman ortaya çıkar? Üreticiler bu tip değişiklikler yanında iklim değişiklikleri, kredi imkânlarındaki değişmeler, kiracılık ve ortakçılık şartlarının değişmesi, hükümet programlarının değişmesi karşısında da hazırlıklı olmak mecburiyetindedirler. Kompleks ve devamlı değişen bir dünyada yaşıyoruz. Son asırda endüstrileşme ve makineleşme, tarımda ve diğer sektörlerde kullanılan üretim tekniklerinde büyük değişmelere yol açmıştır. Günümüzde tarım işletmecileri, diğer sektörlerdeki işletmeciler gibi bilgili ve verimli olmak durumundadırlar. Ekonominin bütün sektörleri arasındaki bağımlılıklar artmıştır. Sadece kendine yeterli ve iç tüketime dönük eski işletme anlayışı yerini, üretimde kullandığı girdilerin önemli bir bölümünü sanayi ve hizmetler sektörlerinden satın alan ve bu sektörlerdeki insanlara ürün arz eden işletmelere terk etmektedir. Bu gelişme sadece ülke sınırları içinde de kalmamaktadır. Rusya daki, Çin deki, Amerika daki ürün talebi ve arzı, tarım ürünlerinin ülke içindeki fiyatlarını etkilemektedir. Petrol fiyatlarının artması veya azalmasının sadece ülke

10 Tarım Ekonomisi 4 içindeki girdilerin değil, ülke dışından ithal edilen girdilerin de miktarını büyük ölçüde etkilediği görülmektedir. Tarım işletmelerinin yöneticileri, büyük ölçüde kontrolleri dışında olan bu gelişmeleri anlamak ve bunlara uygun stratejileri geliştirmek durumundadırlar. Bunu başarabilmeleri, tarım ürünleri üretiminin teknik ve ekonomik yönleri üzerinde bilgili olmalarına bağlıdır. Yöneticiler, yeni üretim tekniklerini öğrenmeli ve bunları kullanmak için istekli olmalıdırlar. Ama bundan da önemlisi işletmeciler tarım ürünleri üretiminin ekonomik prensipleri hakkında bilgili olmalıdırlar. Sadece üretim tekniklerini bilmekle kalmayıp, üretimin masraf ve gelirlerini doğru bir şekilde hesaplayabilmelidirler. İşletmeciler, ekonomik gelişmelere paralel olarak, kaynaklarını değişen amaçlar doğrultusunda nasıl dağıtmaları gerektiği konusunda da bilgi sahibi olmalıdırlar. Bu dersin temel amacı, tarım işletmelerine veya onlara yol gösteren uzmanlara bu konularda temel bilgileri aktarmaktır. 1.3 Tarım Ekonomisinin Amacı Tarım ekonomisinin amacı, kaynakların ekonomik anlamda etkin kullanılmasının sağlanmasıdır. Üretimde etkinliğin anlamı, belirli bir miktar girdi kullanarak mümkün olan en fazla ürünü elde etmektir. Bunu değişik bir biçimde ifade etmek de mümkündür: belirli bir miktar ürünü en az girdi kullanmak suretiyle elde etmek. Teknik anlamda etkin olan bir şey, ekonomik olarak etkin olmayabilir. Örneğin gübre kullanımı ile verim artırılabilir, ancak verimdeki artışın maddi değeri, kullanılan ilave gübrenin fiyatını karşılamıyorsa bu dozdaki gübrenin kullanılması ekonomik açıdan etkin değildir. Bu açıdan verimlilik ve etkinlik kavramları birbirine karıştırılmamalıdır. Verimlilik, daha ziyade fiziki bir kavramdır, üretkenlik anlamına gelir. Belirli bir dönemde yapılan üretimle, üretimde kullanılan girdi arasındaki ilişkiyi gösterir. İş gücünün verimliliği denilince, verilen emeğe oranla elde edilen üretim miktarı anlaşılmaktadır. Toprağın verimliliği, toprağın üretim gücünü gösterir. Ekonomik anlamda etkinlik ise, toprağın, emeğin ve sermayenin israf edilmeden kullanılması demektir.

11 # 1. Giriş Model Analizi Bu derste, çiftçi davranışlarının nasıl olması gerektiği açıklanırken ekonomide kullanılan modeller hareket noktamızı oluşturacaktır. İçinde yaşadığımız dünyayı bu modeller yardımıyla yorumlamaya çalışacağız. Bilimsel çalışmalarda model kullanılmasının sebebi; yaşadığımız dünyanın son derece karmaşık bir yapıya sahip olmasıdır. Olayların gerçeklerini araştırmak için öncelikle bu karmaşık yapının mümkün olduğu oranda basitleştirilmesi gerekir, aksi halde sonuca varmak imkânsızdır. Bunun için üzerinde çalıştığımız bir olayın meydana gelmesine yol açan birinci derecede önemli değişkenlerin seçilip, diğer bütün değişkenlerin inceleme dışı bırakılması gerekir. Bu şekilde ortaya çıkan sisteme model adı verilmektedir. Dersimizin konusu olan belirli modellerin açıklamasına geçmeden önce genel olarak model analizinin ne olduğu üzerinde biraz duralım. Model analizi Şekil 1.1 de gösterilmiştir. Model analizinde başlangıç noktası dünya, yani gerçeğin kendisidir. Eldeki probleme göre üzerinde çalıştığımız olayı analiz edebilmek için başlıca iki yol kullanabiliriz; tümden gelim veya tüme varım. Bunlardan birincisi (dedüksiyon veya bir diğer adıyla tümden gelim) analitik bir yöntemdir. Bu yönteme göre, önce eldeki probleme göre mantık kullanmak suretiyle bir model kurulur. Bu, gerçek dünyanın minyatür bir modelidir. İkinci işlem, mantık yoluyla bir takım hipotezler ortaya atmak ve bu hipotezleri test etmektir (analiz). Bu test sonucunda, model sonuçları elde edilir. Son aşamada varılan sonuçlar yorumlanmak suretiyle gerçek açıklanmaya çalışılır. Aynı sonuç tüme varım (endüksiyon) yoluyla da elde edilebilir. Tüme varım metodu, sentetik bir metottur ve deneye dayanır. İstatistik metodu adını da alır. Burada da birinci aşama aynıdır; ana değişkenlerin seçilerek olayın önce basit bir formunun (model) elde edilmesi gerekir. Ancak bu kez mantıki bir modelin kurulması yerine deneme plânlaması yapılır. Gerçek, bu istatistik model yardımıyla açıklanacaktır. İkinci aşamada seçtiğimiz ana değişkenlere ait verileri toplayarak değerlendiriyor (deney) ve deney sonuçlarına ulaşıyoruz. Üçüncü ve son aşamada varılan sonuçlar, istatistik yöntemlerle yorumlanarak gerçek açıklanmaya çalışılır.

12 Tarım Ekonomisi 6 Şekil 1.1 Model Analizinde Dedüksiyon ve Endüksiyon Metotları Her iki metodun da savunucuları olmasına karşılık bunlardan birinin, diğerine alternatif olacağını düşünmek doğru değildir. Dedüksiyon ve endüksiyon metodları birbiri yerine alternatif olmaktan ziyade birbirlerini tamamlayıcıdırlar. Gerektiği hallerde her ikisinin beraberce kullanılması en iyi çözümdür (Ferguson 1972, s. 5-6). 1.5 Zirai Ekonomistin İzlediği Yol Toprak bilimiyle uğraşan kişi, gübrenin ürün verimi üzerindeki etkisini ölçmek için bir deneme parseli seçer, denemesini toprağa farklı doz ve bileşimlerde gübre vermek ve her seviyedeki gübre karşılığında elde ettiği verimleri kaydetmek suretiyle sürdürür. Buna benzer şekilde fizikçi ve kimyacılar da, laboratuar şartlarında yaptıkları deneyler yoluyla çeşitli konularda temel prensipleri ortaya koyabilirler. Zirai ekonomist ise bu kadar şanslı değildir. Zirai ekonomist, kendisinin de bir parçası olduğu ve üzerinde hiçbir kontrolü olmadığı bir sistem üzerinde çalışmaktadır. Örneğin; zirai ekonomist, fındık fiyatlarındaki bir değişmenin ekonomiye etkisini ölçmek istiyorsa, piyasadaki fındık fiyatını değiştirmek suretiyle işe başlayamaz; zirai ekonomistin böyle

13 # 1. Giriş 7 bir imkânı yoktur. Zirai ekonomist bu durumda ne yapacaktır? Bunun bir yolu tahmin yapmaktır. Toplumumuzda yaygın bir şekilde kullanılsa bile bu yol profesyonel ekonomistlerin başvurduğu bir yol değildir. Bir başka çözüm yolu, fındık fiyatındaki değişme karşılığında ortaya çıkabilecek muhtemel değişiklikleri sıraya koyarak bunlardan birini tesadüfen seçmektir. Bu yol da, tahmin yolundan çok farklı bir yol değildir. Bunlar yerine ekonomist, böyle bir soru karşısında önce çevresini çok iyi etüt etmekle işe başlar. Yukarıdaki örnekte ekonomist, fındık fiyatını istediği yönde ve miktarda değiştiremeyeceğinden, bu değişikliğin ekonomiye etkisini ölçebilmek için kompleks bir mantık sistemine dayanmak mecburiyetindedir. Ekonomist bir takım sebep-sonuç ilişkilerini kurmak amacıyla ekonomik sistemi inceler, daha sonra bu ilişkilerden hareket ederek fiyat değişikliğinin beklenen sonuçlarını ortaya koyar. Bir diğer örnek verelim. Tereyağı fiyatlarının azalması durumunda; (1) tereyağı tüketicilerinin bu ürünün tüketimini artırdıklarını, (2) margarin tüketicilerinin de tereyağı tüketimlerini yükselttiklerini tespit ettiğimizi düşünürsek, tereyağı fiyatlarının azalması durumunda tereyağının tüketiminin artacağını, bir başka deyişle, tereyağı talep eğrisinin sağa doğru eğimli (negatif eğimli) olduğunu ortaya koyabiliriz. Ekonomik prensiplerin kullanışlı olması, gerçeklere uygunluğu ile ölçülür. Bu bakımdan ekonomist, vardığı sonuçları tekrar gözden geçirmeli, kontrol etmelidir. Yukarıdaki örnekte, tereyağının tüketimi ile tereyağı fiyatı doğru orantılı ise, yani; tüketiciler tereyağını sırf pahalı olduğu için, bir başka deyişle gösteriş için tüketiyorlarsa yukarıdaki analizin tersi olacaktır. Bu durumda tereyağı ucuzlayınca eski tüketicilerinde bir azalma olacaktır. Daha evvel pahalı olmasından dolayı tereyağı alamayanların sayısındaki artış, bu azalmanın etkisini ortadan kaldıracak miktarda değilse bu kez tereyağı tüketimi artmaz, tam aksine azalır. Şu halde, ekonomi ile ilgili problemlerin çözümünde yapılan varsayımlar çok önemlidir. Her mantık tartışmasında olduğu gibi ekonomide de yanlış varsayımlar bazen doğru sonuçlara yol açarsa da genelde geçerli olan kural, yanlış varsayımın yanlış sonuç vermesidir. Ekonomist, yanlış sonuçlara varmamak için sık sık yaptığı varsayımları kontrol etmelidir.

14 Tarım Ekonomisi Tarımsal Faaliyet ve Özellikleri Tarım denilince ilk akla gelen bitkisel üretimdir, hatta daha dar anlamıyla tarla bitkileri yetiştiriciliğidir. İlim dilinde ise tarımın anlamı çok daha geniştir: meyvecilik, sebzecilik, çiçekçilik, hayvancılık, tarım teknolojisi, kara ve deniz avcılığı ve ormancılık da tarımın birer şubesini oluştururlar. Özellikle hayvancılığı, tarımdan ayrı düşünmek çok yanlıştır. Hayvancılık, tarımsal faaliyetin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu açıdan bazen rastladığımız tarım ve hayvancılık ifadesindeki hayvancılık kelimesi gereksiz bir ilave olmaktan öteye geçmez. Ormancılık ve balıkçılık için ise, aynı şey söylenemez. Ormancılık ve balıkçılık, her zaman tarımsal faaliyetten sayılmaz. Ormancılığın tarımsal faaliyetten sayılması için ziraat işletmesindeki daimi işçilerin boş zamanlarını kıymetlendirecek bir çalışma alanı teşkil etmesi ve öneminin de işletmenin diğer üretim faaliyetlerinden fazla olmaması gerekir. Balıkçılıkta da durum aynıdır. Balıkçılık tarla balıkçılığı biçiminde yapılıyorsa tarımsal faaliyete dahil edilmekte, nehir ve denizlerde yapılıyorsa tarımdan ayrı bir üretim şubesi olarak kabul edilmektedir. Tarımsal faaliyet, toprağı ve tohumu kullanarak bitkisel ve hayvansal ham maddeleri elde etmek ve üretilen bu maddeleri yarı veya tam mamul hale getirmektir. Ham maddenin dışarıdan alınarak yarı veya tam mamul hale getirilmesi de tarımsal faaliyet kabul edilmektedir (Açıl ve Demirci, 1984, s. 1-2). Gelişmiş ülkelerde tarım sadece, tarım ürünlerinin fiziksel ve biyolojik üretimini gerçekleştiren bir sektör olarak kabul edilmemektedir. Tarım, ya da tarım endüstrisi; küçük aile işletmeleri, kredi kurumları, tarımsal girdi üreten ve dağıtan, tarım ürünleri pazarlayan ve işleyen kooperatifler, pazarlama şirketleri, gıda maddeleri toptancıları ve perakendecileri, pamuklu, yünlü vb. dokuma maddeleri pazarlayan kuruluşlar, taşıma ve dağıtım sistemleri ile pekçok işletmeden oluşan karmaşık bir sektördür (İnan, 1992, s. 9). Kalkınma plânlarında tarım sektörü 4 alt sektöre ayrılmaktadır: (1) bitkisel üretim, (2) hayvansal üretim, (3) ormancılık, (4) su ürünleri. Ekonomi literatüründe ise ormancılık bitkisel üretim içinde, su ürünleri hayvansal üretim içinde ele alınmış ve yukarda belirtilen ilk iki sınıf yanına üçüncü bir sınıf ilave edilmiştir: tarım ürünleri ve girdileri teknolojisi. Bazı literatürde bu son sınıfa, bitkisel ve hayvansal ürünlerin

15 # 1. Giriş 9 işlenerek mamul ve yarı mamul hale getirilmesi anlamında ziraat sanatları da denilmektedir (Aksöz, 1967, s. 15, Açıl ve Demirci, 1984, s. 4-5). Tarımda problemlerin çözülerek, sağlıklı tedbirlerin alınabilmesi, her şeyden evvel uygun modellerin geliştirilmesine bağlıdır. Bunun için de tarımı, diğer sektörlerden ayıran özelliklerin bilinmesi gerekir. Bu özelliklerin sayısını çoğaltmak mümkünse de burada sadece tarım ekonomisi açısından önemli görülenler üzerinde durulmuştur. 1. Tarımda fiyatların serbest piyasa mekanizması içinde oluşması. Tarım sektörü, ekonomimizde, yapısı ve iş gücü özellikleri itibariyle rekabete en açık sektördür. Hiçbir üretim birimi, pazara hakim olacak veya herhangi bir ürünün üretimini etkileyecek büyüklüğe sahip olmadığından, ürün fiyatlarını yükseltmek amacıyla üretimi azaltmayı düşünmez. Bu açıdan tarım ürünleri üreticileri, büyük sanayi kuruluşları ve işçi birliklerinden ayrılırlar. Tarım sektöründe yer alan ürünlerin fiyatları, serbest piyasa mekanizması içinde ortaya çıkan arz ve talep şartları çerçevesinde oluşur. Tarım ürünleri pazarlarında çok sayıda satıcı ve alıcı olması, tarım ürünleri fiyatlarının arz ve talep değişmeleri karşısında çok hassas olmasına yol açmaktadır. Aksine çiftçinin satın aldığı birçok ürünün fiyatı, talepteki değişmeler karşısında fazla hassas değildir. Bu malların piyasaya sürülen miktarları, fiyatlarda ani düşmeleri önleyecek şekilde kontrol altında tutulabilmektedir. Bunun gibi organize işçi kuruluşları, ücretlerin düşmesine karşı büyük bir engel teşkil edebilmektedir. İşçi kuruluşları işsizliğin artmasını, ücretlerin düşmesine tercih edebilirler. Bu bakımlardan çiftçiler diğer ekonomik gruplara nazaran daha dezavantajlı durumdadırlar. 2.Tarım, konjonktüre sanayi kadar hassas değildir. Ekonomik hayatta inişli çıkışlı dalgalanmaların olması normaldir. Bu dalgalanmaların bir kısmı kısa süreli yani mevsimliktir. Daha uzun süreli dalgalanmalara ise konjonktür denir. Durgunluk (resesyon), kriz (depresyon), canlanma ve refah devrelerinden oluşur. Durgunluk döneminde ekonominin büyüme oranı sıfır düzeyine yaklaşır. Türkiye böyle bir dönemi en son 2008 yılında yaşamıştır. (Bu yılda gayri safi milli hasıla büyüme oranı %0.7 olmuştur.) Kriz döneminde büyüme hızı sıfırın altına düşer, yani büyüme değil gerileme vardır. Yatırımlar durur, üretim düşer ve istihdam azalır. En son 2009 yılında yaşadıklarımızı buna örnek gösterebiliriz (Büyüme oranının yüzde %4.7 olduğu yıl).

16 Tarım Ekonomisi 10 Canlanma döneminde ekonominin düzelmeye başladığı yatırımların arttığı, istihdamın yükseldiği görülür. Refah döneminde ise ekonominin faaliyet hacmi en yüksek düzeyine ulaşır (Türkiye böyle bir dönemi son olarak gayri safi milli hasıla artış hızının %8.4 e yükseldiği 2005 yılında yaşamıştır.) Konjonktür, özellikle sabit sermaye oranı yüksek olan işletmeleri sarsar. Zirai malların büyük bir kısmı ihtiyaç malları olduğundan bunlar için sürüm tıkanıklığı, sanayi mallarına oranla yaygın değildir. Ziraat, aynı zamanda bir yaşama şeklidir; iş ve aile hayatı bir bütündür. Amaç sadece üretim yaparak kâr elde etmek değil, ailenin ihtiyaçlarının da karşılanmasıdır. Amaç bu olduğunda çoğu zaman maliyetlerin altında bile üretim yapılabilir; maliyetlerin altında satışlar iflasa veya kitle halinde işsizliğe yol açmaz. Zira çiftçinin amacı aynı zamanda ailesinin ihtiyacını karşılamak olduğundan, zirai faaliyet için sahip olduğu sermayenin faizini ve harcanan emeğin karşılığını almadan da üretime devam edebilir. Çiftçi piyasaya tamamen bağımlı olmadığından konjonktürden sanayi sektöründeki işletmeler kadar etkilenmez ve kendine yeter bir hayat sürmeye devam edebilir. 3. Tarım ürünleri talebi ve arzının inelâstik olması. Tarım ürünleri talep ve arzı genellikle inelâstiktir. Üretimin elverişli iklim şartları vb. faktörler sebebiyle artması karşısında gıda maddeleri talebi aynı ölçüde artmayabilir. Bunun sonucunda fiyatlar düşer. Halbuki sanayi ürünlerine olan talep elastik olduğu için fiyatlarının düşmesi karşısında tüketimleri büyük ölçüde artabilir. Tarım ürünleri talebinin inelâstik olması, bu ürünlerin arzının azalması halinde, ters yönde gelişmelere yol açabilir. Bu durumda ürün fiyatları yükselir. Böyle bir duruma, tabiî afetler ve savaş halleri dışında pek rastlanmaz. Tarım ürünleri arzının ayarlanması çoğu kez çiftçinin elinde değildir. Üretim, büyük ölçüde iklim şartlarına bağlıdır. Devlet müdahalesi olmadığı takdirde arzın talebe uyum göstermesi zor ve yavaştır. Tarımda kaynaklar belirli bir amaca tahsis edildikten sonra, bunların tahsis edildikleri amaçtan alınarak bir başka amaca ayrılması artık mümkün olmaz. Çiftçinin, kendisinin veya ailesinin işine son vermesi söz konusu olmadığından, ürün fiyatlarının azalmasına veya yeterince artmamasına bakmaksızın en azından bir süre daha üretime devam etmesi gerekebilir. Üretimde kısa dönemde bir Konjonktür hakkında daha geniş bir bilgi için bakınız: Edward Shapiro, Macroeconomic Analysis, Harcourt, Brace & World, Inc. New York, 1970 (s. 444).

17 # 1. Giriş 11 değişme olması, çoğunlukla hava şartlarının etkisiyle verimin değişmesi sonucunda ortaya çıkar, bu ise çiftçinin kontrolü dışındadır. Arz ve talebin birbirine uyum sağlayarak istikrarlı bir fiyat seviyesinin muhafaza edilmesi tarımda nadiren rastlanan bir durumdur. Tarım ürünleri pazarlarının bu özellikleri, sektörün sağlığı ve toplumun yararı açısından bu piyasalara devletin müdahalesinin bazen yararlı sonuçlar verebileceğini göstermektedir. Depolama imkânı bulunan ürünlerde, üretimin bol olduğu yıllarda ürünü depolamak, üretimin az olduğu yıllarda piyasaya sürmek suretiyle arzın talebe uydurulması sağlanabilir. Bozulabilir ürünlerde ise, farklı bir durum söz konusudur. Bu ürünlerde zaman zaman ortaya çıkan arz fazlalığı veya noksanlığı karşısında meydana gelen fiyat değişiklikleri, depolanabilir ürünlere nazaran çok daha fazladır. Ancak bu gibi ürünlere olan talep; buğday, arpa, pamuk, tütün gibi ticari öneme sahip ürünlere oranla daha elâstik olduğundan bu fiyat değişmelerinin etkisi çok fazla değildir. Diğer yandan ihraç edilebilir ürünlerde arzın talebe uydurulmasında, serbest rekabete dayalı ihraç pazarlarının rolü çok fazladır. Devletin fiyatlarda istikrar sağlamak için alabileceği tedbirler sosyal açıdan olduğu kadar, çiftçi açısından da arzu edilir. Ancak bu tedbirler sadece, fiyatları, serbest piyasada teşekkül edecek fiyatlardan yüksek tutmak amacıyla uygulanırsa, ileride büyük problemlerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Zira tarım ürünlerinin depolanması oldukça masraflı olup stokların eritilmesi kolay değildir. Tarım ürünleri talep ve arzının inelâstik olması her ne kadar depresyon yıllarında çiftçiler için problem yaratsa da ülke için iyi olabilmektedir. Ülkenin gıda maddeleri ihtiyacı, nüfus artışı ve beslenme alışkanlıkları değişmediği sürece büyük bir farklılık göstermez. Çiftçilerin arz edilen ürün miktarındaki büyük artışlar karşısında düşük fiyatlarla üretime devam etmeleri, depresyon yıllarında ülkenin besin maddeleri ve diğer tarım ürünleri talebinin garanti altına alınması sonucunu doğurmaktadır. Tabi ki arzu edilen durum, üretim ve fiyatları makul bir seviyede tutacak derecede bir talep ve satın alma gücünün korunmasıdır. Kalkınma plânlarında bu amaçla her yıl tarımın desteklenmesi yönünde politikalara yer verilmektedir. 4.Tarım sektörü karmaşık bir yapıya sahiptir. Tarım sektörü, mevcut bütün sektörler arasında en karmaşık yapıya sahip olanıdır. Sektörü meydana getiren işletmelerin ve yetiştirilen ürünlerin çok çeşitli ve birbirinden farklı olması, bu sektör

18 Tarım Ekonomisi 12 hakkında genelleme yapmayı zorlaştırmaktadır. İşletmelerin üretim amaçlarının değişik olması (pazar için üretim yapanlar, tamamen iç tüketime dönük olanlar), yetiştirilen ürünlerin birbirinden çok farklı olması (depolanabilir ürünler, bozulabilen ürünler), bazı işletmelerin dış pazara diğerlerinin iç pazara dönük üretim yapması, arazi tasarruf rejimlerinin birbirinden farklı olması (mülk işletme, kiracılık ve ortakçılık işletmeleri) bu karmaşık yapının birkaç örneğini oluşturmaktadır. Tarım sektörünü geliştirmek amacıyla ele alınabilecek tedbirlerin, bu farklı yapılar üzerinde çok değişik etkilere sahip olması, yapılan plânların başarı şansını önemli ölçüde azaltmaktadır. Tarım sektörü, temelde birbirinden çok farklı işletmelerden ibaret olmasına rağmen, çiftçileri ortak hareket etmeye sevk eden bazı birleştirici unsurlar da vardır. Bunlardan birisi, tarımın küçük birimlerden oluşan bir sektör olmasıdır. Hiçbir işletme, tek başına herhangi bir ürünün toplam üretimini önemli ölçüde etkileyebilecek bir büyüklüğe sahip değildir. Tarım işletmelerinin, bir hükümet müdahalesi olmadığı sürece, tarım ürünlerine olan talep değişikliklerine ayak uydurmaları çok güç ve zaman alıcıdır. Aynı şekilde büyük çapta depolama ve fiyat stabilizasyonu (fiyatların istikrarlı bir düzeyde tutulması) operasyonları, bu konularda hükümetler devreye girmediği sürece yürütülemez. Neticede tarım işletmeleri aynı problemleri taşımasalar da, aynı tip yardıma ihtiyaç duymasalar da şu veya bu şekilde hükümet desteğine muhtaçtırlar ve bu desteği sağlayabilecek mevzuata sahip olmak için güçlerini birleştirme eğilimindedirler (Benedict, 1955). 5. Üretimin mevsimlere bağlı olması sonucunda ortaya çıkan mevsimlik işsizlik. Tarım sektöründe üretim mevsimlere bağlıdır; sürüm, ekim, dikim, ilaçlama, hasat gibi işlemler belirli bir sıraya göre değişik zamanlarda yapılır. Üretim periyodu da üründen ürüne büyük farklılıklar gösterir. Örneğin domates yetiştirilmesi için 3-4 aya, buğday üretiminde 8-10 aya, süt ineği yetiştirilmesi için 3 yıla, elma için 4-5, zeytin için 7-8 yıla gerek vardır. Tarımda işlerin mevsimlere bağlı olması, mevsimlik işsizlik problemine yol açmaktadır. Bitkisel üretimde, ürünün çeşidine bağlı olarak bazı dönemlerde iş gücü ihtiyacı yok denecek kadar azdır. Mevsimlik işsizliğin azaltılması için, üretimin çeşitlendirilmesi gerekmektedir.

19 # 1. Giriş 13 Tarım işletmelerinin, küçük aile işletmelerinden oluşması üretimde iş bölümünü (ihtisaslaşma) güçleştirmektedir. Bazı büyük tarım işletmeleri hariç, çiftçiler genelde birbirinden farklı, değişik işleri kendileri yapmak zorundadırlar. Bunun için de üretimin çeşitli safhalarının hepsi üzerinde yeterli bilgiye ve pratiğe sahip olmak zorundadırlar. 6. Gizli işsizliğin yaygın olması. İş gücü kullanımı açısından tarımda yaygın olan bir diğer problem de gizli işsizliktir. Gizli işsizlik daha ziyade gelişmekte olan, ekonomisi tarıma dayalı ülkelerde görülür. İş-güç sahibi görünmesine rağmen, ekonomiye gerçek anlamda katkısı olmayan veya iş hayatından çekilseler bile, milli gelirde bir azalmaya yol açmayan iş gücü olarak tarif edilen gizli işsizliğin kesin bir ölçüsü yoktur; gizli işsizliğin tespitinde bazı vasıtalı ve vasıtasız metotlardan faydalanılmaktadır (Gürtan, 1984, s. 52). Gizli işsizlik, tarifinden de anlaşılacağı gibi, marjinal iş veriminin sıfır veya sıfırdan küçük olduğu durumu gösterir. Gelişmiş ekonomilerde ortaya çıkmasının sebebi, efektif talep noksanlığıdır. Gelişmekte olan ekonomilerde gizli işsizlik, sermayenin iş gücü hacmine oranla yetersiz kalmasından kaynaklanır. Gelişmiş ülkelerde gizli işsizlik iktisadi konjonktür ile ilgili olup, periyodiktir. Buna mukabil gelişmekte olan ülkelerde gizli işsizlik sürekli bir olgudur (Özgüven, 1983, s. 88). 7. Sermaye devrinin yavaş olması. Tarım işletmelerinde üretimin, bazı ürünlerde bir yıla yakın ve bazılarında çok daha fazla zaman alması, işletmelerde sermayenin çok yavaş devretmesine yol açmaktadır. Halbuki bu dönemler içinde bir çok sanayi dalında sermaye bir kaç defa devretmekte, bu da bu sektörlerde birim sermayeden yararlanma oranını yükseltmektedir. 8. Tarımda Azalan Verim Kanunu nun daha çabuk ortaya çıkması. Üretimde kullanılan bazı girdilerin (arazi gibi) miktarı sabit tutulurken diğer girdilerin (iş gücü gibi) miktarları artırıldıkça bir noktadan sonra üretimde meydana gelen artışlar azalmakta ve değişken girdinin miktarı artırılmaya devam edilirse üretim azalmaya başlamaktadır. Üretim sürecinde kıvam noktası diye adlandırılan ve marjinal gelirin, Gizli işsizliği, açık işsizlikten ayırmak gerekir. Açık işsizlik 5 şekilde ortaya çıkabilir: mevsimlik, friksiyonel, yapısal, dönemsel ve talep noksanlığı neticesinde. Mevsimlik işsizlik tarımın bünyesinden kaynaklanmaktadır. Friksiyonel işsizlik, bir işin bırakılması ile yeni bir işin bulunması arasında geçen süreyi gösterir, tabii işsizlik de denilmektedir. Yapısal işsizlik endüstrileşme sürecinde ortaya çıkan, eğitimle giderilebilen işsizliktir. Dönemsel işsizlik, iktisadi konjonktüre bağlı olan işsizliktir. Talep noksanlığından doğan işsizlik, bir ülkede üretilen ürünler için yeterli miktarda talep yaratılamamasından ortaya çıkan işsizliktir. (Bu konuda daha geniş bilgi için bakınız: Rasih Demirci, Genel Ekonomi, Mikro- Makro, Ecdat Yayım Pazarlama, Ankara, 1988, s ).

20 Tarım Ekonomisi 14 marjinal masrafa eşit olduğu noktaya tarımda daha çabuk varılmaktadır (Açıl ve Demirci, s. 10 ve 44). Bu sebeple tarımda, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, sanayie oranla çok daha zordur. 9. Tarımda risk ve belirsizlikler fazladır. Tarımda üretim büyük ölçüde iklim şartlarına bağlı olarak artar veya azalır. Bu yüzden verim, üretim ve fiyat tahminlerinin doğruluk derecesi risk ve belirsizliklere tabidir. Tarımda geleceğe dönük tahminlerde yanılma payının, sanayie göre daha fazla olması bu sektörün bir diğer özelliğini teşkil etmektedir. Tarım ve sanayi kesimleri arasındaki farkları çoğaltmak mümkündür. Yukarıda belirtilen farklar dışında; tarımda daha ziyade organik karakterde malların üretilmesi, yetiştirilecek ürünlerin belirli iklim ve toprak şartlarını talep etmesi, aynı toprakta her yıl aynı ürünün yetiştirilmesinin uygun olmaması, iş gücüne sanayiden daha çok ihtiyaç duyulması bunlardan bazılarıdır (Açıl ve Demirci, 1984.s. 5-15). Tarım ve sanayi sektörleri arasında görülen bu farklar, gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelere oranla daha fazladır. Sanayileşme ile birlikte bu farklar belli ölçülerde de olsa azalmaktadır. 1.7 Ekonomik Kalkınmada Tarımın Önemi Tarımsal yapıdaki bir ekonomiden, sanayileşmiş bir ekonomiye geçilirken, tarım sektörü başlıca 4 fonksiyonu yerine getirmelidir. Tarım, her şeyden önce ülke nüfusunun gıda maddeleri ihtiyacını karşılamalıdır. Tarım, ithalat için gerekli döviz talebine katkıda bulunmak üzere bir üretim fazlası oluşturmalıdır. Ekonominin diğer sektörlere sermaye ve iş gücü transferini de üstlenen tarım, ülkede üretilen sanayi malları için talep potansiyeli de oluşturmalıdır. Ekonomik kalkınmada tarımın önemini anlamak için bu 4 fonksiyonun açıklanması yerinde olacaktır. 1.Gıda maddeleri talebinin karşılanması. Ekonomik kalkınmada tarımın birinci ve en önemli fonksiyonu, ülke insanlarının gıda maddeleri ihtiyacını karşılamaktır. Gıda maddeleri ihtiyacının karşılanması çok eski çağlardan beri üzerinde durulan önemli konulardan biridir. On sekizinci yüzyılda Malthus, dünyanın mutlaka bir gün açlık sorunu ile karşı karşıya geleceğini savunmuş, buna sebep olarak da nüfusun geometrik dizi şeklinde (1, 2, 4, 8, 16, ) artmasına karşılık gıda maddelerinin aritmetik dizi

21 # 1. Giriş 15 şeklinde (1, 2, 3, 4, 5,...) artmasını göstermiştir. Malthus'un 1798 de ortaya attığı bu teori doğru olsaydı, dünyanın bugün genel bir açlık problemi ile karşılaşmış olması gerekirdi. Bu olmamıştır. Zira ne nüfus geometrik dizi şeklinde, ne de gıda maddeleri aritmetik dizi şeklinde artmıştır. Malthus'un varsayımına göre, nüfusun 25 yılda bir 2 katına çıkması gerekiyordu. Son yıllarda ( ) dünya nüfusunun yıllık artış hızı %1.3 olmuştur. Dünya nüfusu aynı hızla artarsa 54 yılda bir iki katına çıkmaktadır. Yapılan tahminlere göre 2020 yılında dünya nüfusu 7.6 milyara ulaşacaktır (Choice, Third Quarter, s. 6). Aynı dönemde ( ) gıda maddeleri artış oranı (%2.0), nüfus artış oranının 0.7 puan üzerindedir. Tablo 1.1 in incelenmesi sonucunda görüleceği gibi, Dünya da gıda maddeleri artış hızı, nüfus artış hızının üzerinde seyretmektedir. Türkiye de ise aynı dönemde gıda maddeleri artış hızı (%1.4), nüfus artış hızından (%1.6) azdır. Bütün ülkelerde nüfus artış hızında dikkati çekecek derecede büyük bir azalma vardır. Hatta Avrupa Para Birliği ne dahil ülkelerde, yirmi birinci yüzyılda, nüfusta azalma olacağı tahmin edilmektedir. Bu ülkelerde gıda maddeleri üretimi artışı ise az olmakla birlikte pozitiftir. Tablo 1.1 Nüfus ve Gıda Maddeleri Yıllık Artış Hızları, Nüfus artış hızı % Gıda endeksi artış hızı (%) Dünya Gelişen ülkeler Gelişmiş ülkeler D.Asya ve Pasifik O.Doğu ve K. Afrika Güney Asya Güney Afrika Avrupa Para Birliği Türkiye Kaynak: World Bank, 2009 World Development Indicators (s. 42 ve 144) Daha geniş bilgi için bakınız: Benjamin Higgins, Economic Development, Problems, Principles & Policies, W.W. Norton & Company Inc., New York, 1968, s. 74.

22 Tarım Ekonomisi 16 Dünya üzerinde yaygın bir açlık problemi ortaya çıkmamakla birlikte gelişmekte olan ülkelerle, gelişmiş ülkeler arasında bu açıdan çok önemli bir fark bulunmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde gıda maddeleri talebi artış hızı (T), gelişmiş ülkelere oranla daha fazladır. Gıda maddeleri talebindeki yüzde artış aşağıdaki formülle hesaplanabilir: T = n + eg * Eşitlikte; T = Gıda maddeleri talebi yıllık artış hızını (%), n = Yıllık nüfus artış hızını (%), e = Gıda maddeleri talebinin gelir elastikiyetini, g = Fert başına yıllık gelir artış hızını (%) göstermektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde yıllık nüfus artış hızı %1, fert başına gelir artış hızı %2, gıda maddeleri talebinin gelir elastikiyeti 0.2 olduğuna göre, gıda maddeleri talebinin yıllık artış hızı %1.4'dür.Türkiye de yıllık nüfus artış hızı %1.5, fert başına yıllık gelir artış hızı %3, gıda maddeleri talebinin gelir elastikiyeti 0.5 alındığı takdirde, gıda maddelerinin yıllık talep artışının %3 olacağı (A.B.D.'nin yaklaşık 2 katı) görülür. Türkiye'de bölgeler arası gelişmişlik farkının daha da azalacağı kalkınmanın ileri safhalarında, gıda maddeleri talebinin yükseleceği dikkate alınırsa, gıda maddeleri ithalatına dolayısıyla dışa bağımlılığa ve döviz kaybına yol açmadan tarımda üretimin artırılması gerekir. Aksi takdirde sanayileşme ile birlikte artan gelire bağlı olarak, gıda maddeleri talebinin yükselmesi, şehirlerde yaşayan nüfusun artması, gıda maddeleri fiyatlarında aşırı yükselmelere, hayat pahalılığına ve neticede ücret artışlarına sebep olacak, bu da sanayi ürünleri maliyetini olumsuz yönde etkileyecektir. Ayrıca sanayileşme ilerledikçe, milli gelir arttıkça, kişilerin dengeli beslenmeye önem verecekleri ve proteinli ürünler talebinin artacağı da dikkate alınmalıdır. Miktar ve çeşit olarak artan tarım ürünleri talebinin karşılanması için tarımın ihmal edilmemesi ve bu konuda gerekli tedbirlerin alınması gerekir. * Bu formül iki varsayıma dayanmaktadır. Bunlardan birincisi e katsayısının bütün gıda maddeleri için aynı alınması, ikincisi ise gelir dağılımının eşit kabul edilmesidir. Gelir dağılımındaki dengesizliğin fazla olduğu toplumlarda düşük gelirli kesimler lehine olacak gelir artışları neticesinde gıda maddeleri talebi daha da yükselecektir (Peter Dorner, Land Reform and Economic Development, Kingsport Press Inc. Tennessee, 1972, s. 22).

23 # 1. Giriş Döviz gelirlerine katkıda bulunmak üzere üretim fazlası oluşturulması Sanayileşmenin başlangıç dönemlerinde, sanayi malları ihracatının, yüksek maliyetler ve kalite farklılıkları gibi sebeplerle çok güç olması, tarım ürünleri ihracatının ön plâna çıkarılması sonucunu doğurmaktadır. Dış ödemeler dengesini sağlamak için tarım ürünlerinin iç talebi karşılandıktan sonra, ihracat için bir üretim fazlasının oluşturulması gerekir. Bunun için, tarımsal yapının bu yönde geliştirilmesi lâzımdır. Aksi takdirde sanayileşmeyi sağlayacak gerekli ithalatın yapılması, döviz rezervlerinin azlığı sebebiyle sınırlandırılmış olacaktır. İhraç edilen tarım ürünleri üretiminin artırılması da yeterli değildir. İhraç edilebilir tarım ürünlerinin sayısının artırılması üzerinde de durulmalıdır. Bu konuda yapılan araştırmalar, ihracatta ürün yoğunlaşması arttıkça, ihracat istikrarsızlığının yükseldiğini göstermektedir. İhracat bir-iki ürün için varsa, dış piyasada bu ürünlerin talebinin azalması veya fiyatlarının düşmesi, ihracat gelirlerinin düşmesine yol açmaktadır. İhraç edilen ürün çeşidi ne kadar fazla ise, talep ve fiyat değişmelerinden olumsuz yönde etkilenme riski de o kadar azalacaktır (Dura,1987. s. 71). 3. Kalkınma için gerekli sermaye birikiminin ve iş gücü transferinin sağlanması. Sanayileşme döneminde, sanayileşme yatırımlarının finansmanında tarım önemli bir kaynaktır. İngiltere, Fransa, Rusya ve Japonya gibi birçok ülkede sanayileşme, tarımdan çekilen fonlar sayesinde gerçekleştirilmiştir (Dura, s ). Tarımdan sanayiye sermaye ve iş gücü transfer edilirken önemli olan, bu kaynakların tarımda verimliliği bozmadan transfer edilmesidir. Tarımdan tarım dışına sermaye transferi tarımı vergilendirmek, tarım ürünleri ihracatını vergilendirmek, iç ticaret hadlerini tarımın aleyhine dönüştürmek suretiyle yapılabilir. Çiftçilerin sattıkları ürünlerin fiyat endeksinin, satın aldıkları ürünlerin fiyat endeksine oranına iç ticaret hadleri denir (Dinler, s ). Tarım dışı sektörlerin gelişmesinde belki de en önemli kaynak, tarım sektöründen bu sektörlere aktarılan sağlıklı iş gücüdür. Özellikle kalkınmanın ilk safhalarında sanayi sektörü gelişmesini büyük ölçüde tarımdan sağladığı ucuz iş gücüne borçludur. Endüstriyel gelişmeye paralel olarak ucuz iş gücü talebi, yerini kalifiye iş gücüne terk etmekte ise de, yine de önemini muhafaza etmektedir. Nitekim birçok Avrupa ülkesi, ekonomik gelişme süreçleri içinde halen yurt dışından temin ettikleri iş gücünü kullanmaktadırlar.

24 Tarım Ekonomisi Talep potansiyeli oluşturarak sanayi malları üretiminin hızlandırılması. Üretim için her şeyden evvel gerekli olan yeterli bir talep miktarının varlığıdır. Talep yoksa üretim de olmaz. Tarımsal yapının gelişmesi, sanayi mallarına olan talebi iki yönlü artırmaktadır. Birinci olarak doğrudan doğruya tarım sektöründe kullanılan sanayi mallarının (traktör, pulluk, biçer-döver, kimyasal gübre, zirai ilaçlar vb.) talebi artar. İkinci olarak tarımda verim ve gelirin artması sonucunda diğer sanayi malları (beyaz eşya, kahverengi eşya, otomobil, vs.) karşısında efektif bir talep oluşturulmuş olur. Ayrıca tarımsal yapıdaki bir gelişme, tarım ürünlerine dayalı sanayi kolları için de büyük önem taşır. Pamuk üretiminin ve kalitesinin artması iplik ve dokuma sanayisi açısından, sebze ve meyve üretim ve kalitesinin artması da konserve sanayisi açısından önemli olup bu örnekler çoğaltılabilir. 1.8 Dersin Plânı Tarım ekonomisi 10 bölüm altında işlenecektir. Giriş bölümünden sonraki üç bölümde genellikle pozitif analizlere yer verilmiştir. Türkiye ekonomisinde tarımın yeri, tarımsal üretim vasıtaları ve işletme bütçesi ile ilgili kavramlar incelendikten sonra normatif analizlere geçilecek ve beşinci bölümde işletmenin üretim ve masraf fonksiyonlarının özellikleri tanıtılacaktır. İşletme teorisi adı da verilebilecek olan bu bölümden daha sonra tarımsal üretim ele alınacak ve üç bölüm halinde işlenecektir. Altıncı bölümde bir değişken girdi ile yapılan üretimin özellikleri ele alınacaktır. Ekonomi literatüründe buna faktör-ürün ilişkisi de denilmektedir. Yedinci bölümde üretimde kullanılan girdi sayısı artırılınca, üretimin aldığı şekil konu edilecektir. Bu bölümde üretim faktörleri arasındaki ilişkiler incelenecektir (faktör-faktör ilişkisi). Tarımsal üretim, sekizinci bölümde tamamlanmış olacaktır. Bu bölümde, işletmede birden fazla ürün üretimi (ürün-ürün ilişkisi) ele alınacaktır. Böylece ürünler arasındaki ilişkiler de incelenmiş olacaktır. Son iki bölümde daha evvel sabit olarak kabul edilen iki faktör birer birer serbest bırakılacak ve üretim kararlarının alınmasında bu faktörlerin etkileri de incelenmiş olacaktır. Dokuzuncu bölümde zaman faktörü, son bölümde de risk ve belirsizliklerin üretime etkileri özetlenecektir.

25 2 TÜRKİYE EKONOMİSİNDE TARIMIN YERİ Türkiye ekonomisinde tarımın yeri ve önemi nedir? Bölümde bu sorunun cevabı üzerinde durulacaktır. Tarım arazisi varlığı, üretim ve verim, tarım nüfusu, tarımın milli gelirdeki, ihracattaki ve sabit sermaye yatırımları içindeki payı, tarım işletmelerimizin özellikleri ve Türkiye tarımının genel sorunları bu konunun alt başlıklarını oluşturmaktadır. Bu konuların incelenmesinde; tarım sayımları sonuçları, milli gelir istatistikleri ve kamu kurum ve kuruluşlarının araştırmalarından yararlanılacaktır. Ne yazık ki, bu konularda gerekli bütün verilere sahip olduğumuz söylenemez. Henüz ülkemizde özel mülkiyete konu arazi ile devletin mülkiyetinde bulunan Hazine arazisi ve nitelikleri üzerinde bile kesin istatistikler bulunmamaktadır. Tarım işletmelerimizin yapı özelliklerini, gelir ve tüketim harcamalarını ve bu yöndeki eğilimlerini de bildiğimiz söylenemez. Bu durum, işletmelerin derinliğine analizini güçleştirmekte ve tarımsal politikaların üretilmesinde önemli bir dar boğaz oluşturmaktadır. Bu konuların açıklığa kavuşturulmasında kamu kuruluşları kadar diğer disiplinlerdeki araştırmacılara da önemli görevler düşmektedir.

26 Tarım Ekonomisi Tarım Arazisi Varlığı Türkiye, km 2 yüzölçümü ile dünya üzerindeki 236 ülke arasında 35. sırada yer almaktadır. * Dünya da tarım arazisi miktarı en yüksek on ikinci ülke olan Türkiye 24.1 milyon hektar tarım arazisine, 14.6 milyon hektar çayır-mera arazisine ve 18.5 milyon hektar orman ve fundalık araziye sahiptir (Tablo 2.1). Orman ve fundalık arazinin %44'ü verimli orman vasfındadır. Geri kalan %56 oranındaki verimsiz orman alanının ağaçlandırılarak veya imar-ihya edilerek verimli hale getirilmesi gerekmektedir. ** İşlenen tarım arazisinin 5.2 milyon hektarlık kısmı sulanmaktadır. Bu miktar Türkiye'de ekonomik olarak sulanabilecek tarım arazisinin (8.5 milyon hektar) * yarısından fazladır (%61). Güney Doğu Anadolu Projesi (GAP) ile 1.6 milyon hektar tarım arazisinin sulanması plânlanmaktadır ***. Proje tamamlandığında, Türkiye'de ekonomik olarak sulanabilecek alanın yüzde 80 i suya kavuşmuş olacaktır. Tablo 2.1 Türkiye'de Arazi Kullanılış Biçimi Alan Arazinin kullanılış biçimi (milyon ha) % İşlenen tarım arazisi Tarla Nadas Sebze Meyve Boş bırakılan arazi (15.3) (3.7) (0.6) (2.6) (1.9) (22.9) (5.5) (0.9) (3.9) (2.8) Çayır ve mera Orman ve fundalık arazi Tarım dışı arazi Toplam Kaynak: TÜİK, 2001, VII.Genel Tarım Sayımı, Köy Genel Bilgi Anketi Sonuçları. * ** Orman Genel Müdürlüğü, Türk Ormancılığı ve Ekonomimizdeki Yeri, *** DPT, GAP Master Plân Nihai Raporu Cilt 1, Ankara, 1989, s. 2.

27 # 2 Türkiye Ekonomisinde Tarımın Yeri 21 Sulanmayan arazinin her yıl belirli bir miktarı ekilmemekte ve nadasa bırakılmaktadır. Bunun sebebi iki yıllık yağışları toprakta biriktirmek suretiyle toprak verimliliğini artırmaktır. Bu uygulama genellikle yıllık yağış ortalaması 400 mm.'nin altında olan yerlerde yapılmaktadır. Bugünkü teknoloji ile yağışı daha fazla olan yerlerde uygun ürün çeşitleri ekilmek suretiyle her yıl ürün alınabilmektedir. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca 1983 yılında başlatılan "Nadas Alanlarının Daraltılması Araştırma-Yayım Projesi"nin de katkısı sonucunda 1980 yılında 8.2 milyon hektar olan nadas alanı, 3.7 milyon hektara indirilmiştir. Nadasın kaldırıldığı alanlarda yemlik ve yemeklik baklagillerin yanı sıra, endüstri bitkileri ve yağlı tohum bitkilerinin de yetiştirilmesi sağlanmıştır. Orta Kuzey ve Orta Güney bölgelerinde nadas alanı ortalaması, Türkiye ortalamasının iki katı iken, Marmara da %1.9 ile en azdır. İşlenen tarım arazisinin (24.1 milyon hektar) %63.5 ini ekilen tarla arazisi, %15.3'ünü nadasa bırakılan arazi, %10.8 ini meyvelik alanlar ve %2.5'ini sebze bahçeleri oluşturmaktadır. Tarım sayımında 1.9 milyon hektar tarım arazisi çeşitli sebeplerle (nadas hariç) işlenmeden boş bırakılmıştır. Bu miktar, işlenen tarım arazisinin %7.9 unu teşkil etmektedir. Tarla arazisi içinde en büyük pay tahıllarındır (%58). Baklagillere ayrılan alan %8, endüstri bitkilerine ayrılan alan %5, diğer bitkilere ayrılan alan %4'dür. Tarla arazisinin yaklaşık dörtte biri her yıl nadasa ayrılmaktadır. Tahıllar içinde en büyük alan buğday ve arpaya, baklagiller içinde nohut ve mercimeğe, endüstri bitkileri içinde pamuk, şeker pancarı ve tütüne diğer bitkiler içinde ayçiçeği, susam, soğan, patates ve yoncaya aittir. Burada verilen rakamlar 2001 yılı Genel Tarım Sayımının rakamlarıdır. Sayımda Türkiye deki bütün köyler ve nüfusu den az olan il ve ilçe merkezleri kapsanmıştır. Sayım sonuçlarına göre toplam tarım arazisi 66.9 milyon hektar, hane halkı sayısı 6.2 milyon olup bunun 4.1 milyonu tarımla uğraşmaktadır. Bu rakama arazisi olmayan, kiracılık ve ortakçılıkla arazi işleyenler, göçer hayvancılık yapanlarla geçimini tarımdan sağlayan aileler de dahildir.

28 Tarım Ekonomisi Tarımsal Üretim ve Verim Türkiye, dünya üzerinde tarımsal üretim açısından dış ülkelere bağımlı olmayan ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye birçok tarım ürünü üretiminde ilk 10 ülke arasındadır. Bu ürünlerden bazıları; fındel, sebze, soğan, çay, şeker pancarı, pamuk, çeltik, arpa, buğday, tütün ve meyvedir (Tablo 2.2). Türkiye'nin çok değişik ekolojilere sahip olması, bazı tropik ürünler haricinde çok çeşitli ürünler yetiştirilmesini mümkün kılmaktadır. Bitkisel ürünler üretimi açısından ön sıralarda olan Türkiye, sahip olduğu sığır varlığı açısından dünyada 21., koyun varlığı açısından 10., keçi varlığı açısından 14. sıradadır. Hayvansal üretim istatistiklerine (2010) göre Türkiye'de 10.9 milyon sığır, 24 milyon koyun ve 5.6 milyon keçi bulunmaktadır. Bitkisel ve hayvansal ürünler üretimi açısından dünya ülkeleri arasında ön sıralarda yer alan Türkiye, ulaşılan verim düzeyi açısından da buğday, arpa ve tütün hariç dünya ortalamalarının üzerinde değerlere sahiptir. Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında ise; tahıllar, baklagiller, şeker pancarı ve tütünde elde edilen verimler oldukça düşüktür (Tablo 2.2). Türkiye de beslenmede hayvansal protein açığı bulunmaktadır. Türkiye et ve süt veriminde Avrupa Birliği ortalamalarının gerisindedir. İnek sütü verimi 2800 kg, et verimi 216 kg iken AB ortalamaları sırası ile 6100 kg ve 280 kg dır (FAO, 2009 yılı istatistikleri). Fert başına günlük kalori, protein ve yağ tüketiminde dünya ortalamasının üzerinde değere sahip olan Türkiye, Avrupa ortalamalarının altındadır. Toplam kalori, protein ve yağ tüketimlerinin hayvansal kaynaklı olan kısmı %10-20 civarındadır. Halbuki dengeli bir beslenme için protein tüketiminin %40 lık kısmının hayvansal olması gerekmektedir. Kalkınma plânlarında hayvancılığın geliştirilmesi için yüksek verimli kültür ırkları ile yerli hayvanların melezlerinin sayılarının artırılması hedeflenmiştir. Kaliteli yem arzının artırılması, çayır-meraların ıslah edilmesi, erken kuzu ve dana kesimlerinin ve canlı hayvan ihracının önlenmesi düşünülen diğer tedbirler arasında başta gelmektedir.

29 # 2 Türkiye Ekonomisinde Tarımın Yeri 23 Tablo 2.2 Türkiye nin Seçilmiş Bazı Ürünler Üretiminde Dünyadaki Yeri ve Verim Ortalamaları, 2009 Ortalama verim (kg/ha) Ürünler Üretim Dünya üretimi Ülkeler (1000 ton) içindeki payı (%) sıralaması Türkiye Dünya AB Buğday Arpa Mısır Çeltik Baklagiller Pamuk Şeker pancarı Tütün Yağlı tohumlar Çay Soğan Sebze Meyve Portakal Fındık Kaynak : Nüfus Bir ülkede nüfus, sosyal ve ekonomik nitelikleri açısından ülke kalkınmasında birinci derecede öneme sahiptir. Nüfus, ekonomik kalkınmanın yegane aktif elemanıdır. Ülke üretiminin artması için yeterli talebin oluşması ve sektörlerin iş gücü ihtiyaçlarının kaynağı nüfustur. Türkiye Sanayi ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) imalat sanayiinde tam kapasiteye ulaşılamamasının en önde gelen sebebini talep yetersizliği olarak göstermektedir. Bunu mali güçlükler, ham madde yetersizliği, enerji ve işçi sorunları takip etmektedir (TÜSİAD İlerleme Raporları).

30 Tarım Ekonomisi 24 İstihdam (%) Tarım Hizmetler 20 Sanayi Yıl Şekil 2.1 Aktif Nüfusun İktisadi Faaliyet Kollarına Dağılımı Kaynak: TÜİK, İstatistik Göstergeler TÜİK nun 2009 yıl sonu tahminlerine göre Türkiye nin nüfusu 73.7 milyondur. Yıllık ortalama nüfus artış hızı %1.59 dur *. Nüfusumuzun yaklaşık %24'ü kırsal kesimde yaşamaktadır. Kırsal kesimde yaşayanların yüzdesi, 50'li yıllarda %75 iken, bu oran giderek azalmaya başlamış ancak 1985 yılına kadar miktar olarak artmaya devam etmiş, daha sonra sayı olarak da azalmaya başlamıştır (Tablo 2.3). Köy ve bucaklarda yaşayan nüfusun giderek azalmasına paralel olarak, buralardan geçimini temin eden aktif nüfus da (15 yaş ve yukarısı) sanayi ve hizmetler sektörlerine kaymaktadır (Şekil 2.1). Son (2010 yılı) verilere göre Türkiye'de sivil iş gücü arzı 26.2 milyon olup bunun 23.5 milyonu istihdam edilmektedir. Geri kalan 2.7 milyon kişi (aktif nüfusun %10.5 i) işsiz durumdadır **. Çalışan nüfusun %27 si tarımda, % 26 sı sanayide, %47 si hizmetler sektöründe yer almaktadır. *** Doksanlı yılların ortasından itibaren istihdamda birinci sırayı alan tarım sektörü yerini hizmetler sektörüne bırakmıştır. Artık Türkiye de en fazla istihdam yaratan sektör hizmetler sektörüdür, onu tarım takip etmektedir. Sanayi sektörünün istihdam yaratma kapasitesindeki artış çok azdır. * TÜİK nun 2010 yılı Aralık ayı rakamlarına göre Türkiye nin nüfusu 72.6 milyon, nüfus artış hızı %1.59 dur. Daha evvelki sayımlarda bu oran %2.2 civarında idi. ** İş gücü istatistiklerinde kırsal kesimde ev kadınları ücretsiz aile işçisi olarak istihdama dahil edilmektedir. İşsiz sayılmak için iş arıyor olmak gerekmektedir. Geçici işlerde çalışanlar işsiz kabul edilmemekte, eksik istihdam altında toplanmaktadır. *** TÜİK, 2010 Haziran dönemi Hanehalkı İş Gücü Araştırması.

31 # 2 Türkiye Ekonomisinde Tarımın Yeri 25 Tablo 2.3 Sayım Yıllarına Göre Şehir ve Köy Nüfusları ( ) Sayım yılları Toplam Şehir Köy ve bucak (Milyon) Toplam % Toplam % Kaynaklar: D.İ.E., Genel Nüfus Sayımları TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Nüfus Sayımı Sonuçları, 2010 Açık işsizlik yanında, ekonomimizde gizli işsizlik problemi de bulunmaktadır. Gizli işsizlik oranı %6 civarındadır. Tarımda gizli ve açık işsizliğin azaltılabilmesi için emek-yoğun faaliyetlere ağırlık verilmesi, üretimin çeşitlendirilmesi, hayvancılığın geliştirilmesi, sulu tarımın artırılması ve el sanatlarına (halıcılık, kilimcilik v.s.) önem verilmesi gerekir. Türkiye genç bir nüfusa sahiptir. Nüfusun %26'sı 0-14, %67'si ise yaşları arasındadır (Tablo 2.4). Türkiye, nüfus bakımından karşılaştırıldığında, dünyada en fazla nüfusa sahip ülkeler arasında 17. sıradadır. Tarımda istihdam edilen nüfusa göre sıralamadaki yeri de 22 dir. Oldukça yüksek oranda bir tarımsal istihdama sahip olan Türkiye bu açıdan Avrupa'da birinci sıradadır. Yunanistan da tarımda istihdam edilen nüfusun toplam istihdama oranı %13, Portekiz'de %12, İtalya da %4, Fransa da %3.6, Almanya da %2.6 ve İngiltere'de %1.5 dir. Sanayileşmiş diğer ülkelerden A.B.D. de bu oran %1.5, Japonya da %4.4 dür (The World Bank, 2009 World Development Indicators). Nüfus artış hızı açısından Türkiye, Avrupa topluluğu içinde birinci sıradadır. Avrupa ülkelerinde nüfus artış hızı %0.1 civarındadır. A.B.D de bu oran %1.1 Japonya da %0.2 dir (The World Bank, World Development Indicators, 2009). Tablo 2.4 Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Oransal Dağılımı Yaş grupları Türkiye ort.(%) Şehirler (%) Köy ve Bucak (%) Toplam Kaynak: TÜİK, Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, 2010

32 Tarım Ekonomisi İhracat Dünyadaki 235 ülkeden 230 una ürün ihraç etmekteyiz. İhracat gelirleri içinde tarım ürünlerinin payı 60'lı yıllarda %70-80 lerden 2010 yılında %4.3 e inmiştir. Gıda ürünleri ve içecek imalatı dahil edildiğinde bu oran %10.6 ya yükselmektedir. Tarım ürünleri ihracatı yıllar itibariyle değer olarak yükselmektedir (Tablo 2.5). Tablodan da görüldüğü gibi, 1980'den önce toplam ihracatımız içinde tarım sektörünün payı yarıdan fazla iken, 1980'den sonra toplam ihracatın beşte birine 1990 dan sonra onda birine inmiştir. Bunun sebebi, son yıllarda izlenen dışa dönük ihracat politikası sonucunda, tarım sektörü dışındaki malların ihracatındaki artışların, tarım ürünlerine oranla daha çok olmasıdır. Tarım ürünleri ihracatımızın ortalama olarak %85'ini bitkisel ürünler, %12'sini hayvancılık ürünleri, %2'sini su ürünleri teşkil etmektedir. Orman ürünleri ihracatımız ise, toplam tarım ürünleri ihracatının %1'i civarındadır. Tarımın ihracat içindeki payı aslında daha fazladır. Yukarıdaki oranlar direkt tarım ürünleri ihracatını yansıtmaktadır. Tarımın, tarım dışı sektörlere girdi sağlamak suretiyle yarattığı döviz katkısı da dikkate Tablo 2.5 Toplam İhracat İçinde Tarım Sektörünün Payı Yıllar Toplam ihracat (Milyon $) (Milyon $) Tarımsal ihracat Toplam ihracat içindeki payı (%) Kaynaklar: 1. TÜİK., İstatistik Göstergeler, 1991 (s. 296). 2. Hazine M. Başlıca Ekonomik Göstergeler, D.P.T. Temel Ekonomik Göstergeler,

33 # 2 Türkiye Ekonomisinde Tarımın Yeri 27 alınırsa toplam içindeki payı %30'a yaklaşmaktadır. FAO nun yılları istatistiklerine göre, tarım kaynaklı bütün ihracat malları dikkate alındığında Dünya da, tarım ürünleri ihracatı, tarım ürünleri ithalatından fazla olan ülkeler arasında Türkiye 14. sırada bulunmaktadır. Toplam ihracat değeri 2008 yılında 132 milyar Dolara çıkmıştır. Birinci Bölümde tarım ürünleri talebinin inelastik olduğu, yani talebi etkileyen faktörlerden büyük çapta etkilenmediği belirtilmişti. Örneğin tarım ürünleri fiyatlarındaki düşüş büyük çapta bir talep artışı yaratmaz. Bu durum üretimin fazla olduğu yıllarda tarım ürünlerinin satılamayarak elde kalmasına ve stok masraflarının artmasına yol açmaktadır. Bazı ürünlerde ortaya çıkabilecek bu durumun etkilerini azaltabilmek için ihracatın çeşitlendirilmesi gerekmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalar, ihraç ürünlerinin daha çeşitli olduğu ülkelerde ihracatta istikrar sağlanabildiği, bunun aksine ihracatta ürün yoğunlaşmasının, ihracat istikrarsızlığına yol açtığı tespit edilmiştir. ** Türkiye, ihracat ürünlerinin çeşitliliği açısından, özellikle 1980 yılından sonra gelişmiş ülkeler sınırını aşmıştır. Kendi gelir grubundaki ülkeler arasında Türkiye, ihracatta ürün çeşitliliği açısından birinci ülke durumundadır. 2.5 Tarımsal Üretim Endeksi, Nüfus ve Tarımsal İhracat Nüfus artışı ile gıda maddeleri üretimi arasındaki ilişkinin çok eski yıllardan beri ilgi kaynağı olduğu hatırlanmalıdır. Hatta bu konuda çeşitli teoriler ortaya atılmıştır (Bakınız: sayfa 14-15). Son nüfus sayımına göre Türkiye de nüfus artışı yılda ortalama %1.59 olmuştur. Evvelki yıllarda bu oran %2 den fazla idi. Tarımsal üretim endeks artış oranı ise %1.1 ile nüfus artış ortalamasından azdır (Şekil 2.2). Doksanlı yıllarda tarımsal üretim endeksindeki artış çok yavaşlamıştır. Bunda arka arkaya yaşanan kurak yılların etkisi yanında tarımdan ziyade sanayinin korunmasının da payı vardır. Yatırım projelerindeki teşvikler bunun açık bir göstergesidir. Yatırım teşviklerinin sektörlere dağılımı incelendiğinde, 1987 yılında tarım sektörüne verilen teşvikler %2.4 ile birkaç sektörün üzerinde iken, 2001 yılında %0.9 ile madencilikle birlikte son sıraya inmiştir. Son yıllarda en çok teşvik alan sektör ise ham maddesi tarıma dayalı olan dokuma ve giyim sanayiidir. Toplam yatırım teşviklerinin dörtte biri bu sektöre verilmiştir. İçki ve tütün, kösele ve kürkler, yağlı tohum, ceviz ve bademler, doğal kauçuk, dokuma elyafı vs. (Kaynak: Cihan Dura, Tarımın Türk Ekonomisinin Gelişmesine Katkısı, 1987, s. 69.) ** Cihan Dura, Tarımın Türk Ekonomisinin Gelişimine Katkıları, 1982, s. 72.

34 Tarım Ekonomisi 28 Tarımsal üretim endeksi incelendiğinde 1973, 1989, 1999 ve 2001 yıllarındaki düşüşlerin oldukça fazla olduğu görülmektedir. Bunda belirtilen yıllarda yaşanan aşırı kuraklığın etkisi çok önemlidir. Tarım ürünleri ihracatı dalgalı bir gelişme göstermiştir. Son yıllardaki artışlarda izlenen dışa dönük politikaların etkisi olmuştur (Tablo 2.6). Tarımsal üretimin artması; sulu tarım alanlarının genişlemesine, nadasa bırakılan arazinin azalmasına, ikinci ürün yetiştiriciliğinin çoğalmasına, araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile girdi kullanımındaki artışlara bağlanabilir. Plânlı dönem zarfında traktör, biçer döver, gübre ve karma yemin kullanılan miktarları Tablo 2.7'de görülmektedir. Bu dönem içinde işlenen tarım arazisinin 100 hektarına düşen traktör sayısı 0.3 den 5.7 ye yükselmiştir (1 traktöre düşen işlenen arazi yaklaşık 18 hektardır) * Aynı dönemde saf bitki besin maddesi cinsinden (N,P ve K) kimyasal gübre kullanımı 20 kat, karma yem tüketimi 140 kat artmıştır. Tabloda gösterilmemekle birlikte tarımsal mücadele ilaçları ve sertifikalı tohum kullanımında da büyük çapta artışlar sağlanmış, neticede tarım ürünleri üretimi 25 yılda %68 oranında artış göstermiştir. Girdi kullanımındaki yükselmelere rağmen, döneminde tarımsal üretimdeki artışların yavaşlamaya yüz tutması, tarım ürünleri fiyatlarının, tarım girdileri fiyatlarından daha az artması ile de ilgilidir. Bunun sonucunda tarımda kâr marjları azalmış ve üretim eski cazibesini kaybetmiş, tarım ürünleri üretim endeksindeki artışla, toplam nüfus artış oranları birbirine yaklaşmıştır. Nüfus artış hızının eski düzeyinin altına inmesi, aradaki farkın yeniden açılmasında etkili olmuştur. Tarım ürünleri artış hızının, daha uzunca bir süre nüfus artış hızının üzerinde seyredeceği anlaşılmaktadır. Endeks T.üretim Nüfus Şekil 2.2 Nüfus ve Tarımsal Üretim Endeksleri, * Daha ayrıntılı bilgi için bakınız: Zeynel Dinler, Tarım Ekonomisi, 1988, s

35 # 2 Türkiye Ekonomisinde Tarımın Yeri 29 Tablo 2.6 Toplam Nüfus, Tarımsal Üretim ve Tarımsal İhracat Endeksleri, Yıllar Toplam nüfus Tarımsal üretim Tarımsal ihracat Kaynaklar: 1. D.İ.E.,İstatistik göstergeler , Ankara, dtm.gov.tr

36 Tarım Ekonomisi 30 Tablo 2.7 Tarım Sektöründe Girdi Kullanımı, 1963 ve 2010 Yıllar Sulanan alan (1000ha) Nadas (1000ha) Traktör sayısı B.döver sayısı Kimyasal gübre (1000ton) Karma yem (1000ton) Kaynaklar: 1. TÜİK., İstatistik Göstergeler, , Ankara 2. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Tarım Sektörü İstatistik ve Göstergeleri, Ankara, TÜİK, 2001 Tarım Sayımı 2.6 Tarımın Gayri Safi Milli Hasıla İçindeki Payı Belirli bir dönem esnasında (genellikle 1 yıl alınmaktadır), milli ekonomide üretilen mal ve hizmetlerin, üretici fiyatları (piyasa fiyatları da denilmektedir) ile ifade edilmiş toplam nihai değerine gayri safi milli hasıla (GSMH) denir. Bu tarifte GSMH, amortismanları ve vasıtalı vergileri de içine almaktadır. GSMH'dan, üretim faaliyetlerinde kullanılan sabit sermayenin yıllık aşınma payı (amortisman) çıkarılırsa safi milli hasılaya ulaşılır. Bir ekonomide üretici birimlerin, belli bir dönemde yurt içi faaliyetler sonucunda elde ettikleri bütün mal ve hizmetlerin üretim değerleri toplamından, bu mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan girdi değerlerinin düşülmesi sonucu elde edilen değere gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) denir. GSYİH, üretim safhasında, harcama safhasında ve gelir dağılımı safhasında olmak üzere üç ayrı şekilde hesaplanabilmektedir. Bu hesaplamalar Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılmakta ve daha çok üretim yöntemi esas alınmaktadır. Milli gelir kavramı, milli hesaplarda yukarıdaki ifadelerle dönüşümlü olarak kullanılmakla birlikte farklı bir değerdir. Türkiye de milli gelir, safi milli hasıladan dolaylı vergiler çıkarılıp sübvansiyonların ilave edilmesi ile bulunmaktadır. * Buna faktör fiyatları ile net milli hasıla da denilmektedir. * Dolaylı vergiler, bir malın satışı esnasında fiyatına dahil olmak üzere alınan vergi ve resimler olup, satıcının gelirine girmeden Hazine ye intikal eder.

37 # 2 Türkiye Ekonomisinde Tarımın Yeri 31 Tablo 2.8 Sabit Üretici Fiyatlarıyla (1987) Gayri Safi Yurt İçi Hasıla ve Sektörlere Dağılımı ( ) Yıllar Toplam Tarım Sanayi Hizmetler 1980 bin TL % 1985 bin TL % 1990 bin TL % 1995 bin TL % 2000 bin TL % 2005 bin TL % 2010 * bin TL % Kaynak: dpt.gov.tr. *Tahmin Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin ölçülmesinde, bir ülkenin zaman içinde gelişiminin değerlendirilmesinde ve ülkeler arası gelişmişlik düzeylerinin karşılaştırılmasında en çok kullanılan ölçü GSYİH dır. FAO nun 2007 yılı istatistiklerine göre toplam GSYİH sıralamasında Türkiye 593 milyar $ ile dünyada 17. sıradadır (ABD milyar $ ile birinci, Japonya 4829 milyar $ ile ikinci, Almanya 3207 milyar $ ile üçüncü sıradadır). Türkiye nin 1980 ve 2010 yılları arasındaki GSYİH değerleri ve bu değerlerin oluşumundaki sektör payları Tablo 2.8 de görülmektedir. Tablonun izlenmesinden de anlaşılabileceği gibi tarım sektöründe üretilen GSYİH artmakla birlikte, toplam içindeki payı azalmaktadır. Bunun nedenleri üzerinde ayrıntılı olarak durulacaktır. Belirtilen dönemde tarım sektörünün payı %25 den %11 e inmiştir. Buna karşılık sanayi sektörünün payı %22 den %30 a, hizmetler sektörünün payı %53 den %59 a yükselmiştir. Tarım sektörünün, 2005 yılı içinde sağladığı katma değerin; %93 ü bitkisel ve hayvansal üretime, %5 i orman ürünlerine, %2 lik kısmı da su ürünlerine aittir. * Son istatistiklere göre (2010) Türkiye de fert başına milli gelir 8700 Dolardır. Tarımda kişi başına gelir, yıllar itibariyle yükselmekle birlikte, diğer sektörlerde fert başına düşen milli gelirin ortalama üçte biri dolaylarındadır (Tablo 2.9). * TÜİK

38 Tarım Ekonomisi 32 Tablo 2.9 Sektörler İtibariyle Türkiye'de Fert Başına GSYİH (Cari Fiyatlarla Dolar Karşılığı Olarak) Yıllar Tarım sektörü Diğer sektörler Türkiye ortalaması Tarım / tarım dışı oranı Kaynaklar: 1. TÜİK, İstatistik Göstergeler, Refah sıralamasında Türkiye sahip olduğu fert başına satın alma gücü paritesine göre (12810 $) dünyadaki ülkeler arasında 46. sıradadır. Bu sıralamada Norveç $ ile birinci, Kuwait $ ile ikinci, Singapur $ ile üçüncü sıradadır (The World Bank, World Development Report 2009, s ). Ülkeler arası karşılaştırmalarda, milli gelir rakamları yükseldikçe tarım sektöründe elde edilen gelirin, diğer sektörlerde elde edilen milli gelire yaklaştığı ancak, daima onlardan daha az olduğu görülmektedir. Ekonomik gelişme ile birlikte tarımdan sanayiye nüfus akışı, tarımda çalışanların marjinal verimlerinin yükselmesine ve fert başına düşen ortalama gelirlerin de artmasına yol açmaktadır. Ekonomilerde fert başına milli gelir rakamları önemli bir gelişmişlik göstergesi olmakla birlikte, daha da önemlisi bu gelirin dağılımındaki dengedir. Acaba milli gelirin fertler arasındaki dağılım dengesi nasıldır? Bunun ölçülmesi, milli gelirin ölçülmesinden daha zordur. TÜİK nun 2008 yılı araştırmasına göre çiftçi ailelerinin en küçük gelir dilimini oluşturan %20 lik bölümü toplam gelirin %6.5 ini alırken, en yüksek gelir dilimini oluşturan %20 lik bölümü toplam gelirin %44.5 ini almaktadır. * H.Chenery, üretimdeki yüzde değişmeyi, fert başına düşen gelirdeki yüzde değişmeye oranlayarak bir elastikiyet katsayısı elde etmiştir. Elli bir ülkeden elde edilen verilere göre bu katsayı tarımda 0.47, hizmet sektöründe 1.06, sanayi sektöründe ise * TÜİK, Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2008

39 # 2 Türkiye Ekonomisinde Tarımın Yeri 'dır. Bunun anlamı şudur: Tarımda fert başına gelirdeki %1'lik bir artış tarımsal üretimde daha az bir artışa (%0.47) yol açmaktadır. Halbuki %1'lik fert başına gelir artışları hizmetler sektöründe yüzde 1.06, sanayi sektöründe yüzde 1.36'lık artışlara yol açmaktadır. Neticede hizmetler ve sanayi sektörlerindeki büyüme, tarımdaki büyümeden daha fazla olmaktadır. * Tarımsal üretimin milli gelir içindeki payının ekonomik gelişme ile birlikte giderek azalması beklenen bir durumdur. Bunu başlıca 5 sebebe bağlayabiliriz; (1) tarımsal ürünlere olan talebin gelir elastikiyetinin az olması, (2) tarım sektörü tarafından üretilen endüstriyel ham maddelerin, günümüzde sanayi sektöründe de üretilmeye başlaması (kimya ve besin endüstrilerinde olduğu gibi), (3) azalan verim kanununun tarımda etkisini daha çok göstermesi, (4) iç ticaret hadlerinin ** tarımın aleyhine gelişmesi, (5) sermayenin arazi ve emeğe oranla daha bol ve ucuz hale gelmesidir. 1.Tarım ürünleri talebinin gelir elastikiyetinin *** az olması. Bir ekonomide tarım sektörünün milli gelirden aldığı payın azalmaya başlaması, o ekonominin üretim yapısı ile ilgidir. Üretimin yapısını, yani hangi malların ne miktarda üretileceğini, tüketici tercihleri belirler. Ekonomik gelişme ile birlikte fertlerin gelirleri arttıkça, tercihleri de değişebilir. Konuyu inceleyen Alman iktisatçısı Engel, fertlerin gelirleri yükseldikçe toplam harcamaları içinde; gıda maddelerinin payının azaldığını, giyim harcamalarının sabit kaldığını, kültür, eğlence, sağlık ve ulaşım harcamaları paylarının ise arttığını tespit etmiştir. Bu durumda fertler, gelirlerin artması karşısında gıda maddelerine daha fazla harcama yapsalar bile, toplam harcamaları içinde gıda maddeleri harcamalarının payı azalacaktır. (Bir başka ifade ile gıda maddeleri talep elastikiyeti pozitif, ancak 1'den küçük yani inelastiktir.) Gelirdeki değişme karşısında gıda maddelerine yapılan harcamalar, maddenin cinsine bağlı olarak da değişmektedir. Tablo 2.10'da bazı ülkelerde çeşitli besin maddelerinin taleplerinin gelir elastikiyetleri görülmektedir. Negatif rakamlar, gelir * H. Chenery, Patterns of Industrial Growth, American Economic Review, ** İç ticaret haddi, tarım ürünleri fiyat endeksinin, tarım dışı sektörlerin fiyat endeksine oranıdır. *** Gelirdeki yüzde değişme karşısında herhangi bir malın talep edilen miktarındaki yüzde değişmeye, talebin gelir elastikiyeti denir.

40 Tarım Ekonomisi 34 arttıkça söz konusu ürünlere karşı talebin azaldığını, pozitif rakamlar ise arttığını göstermektedir. Tabloya dikkat edilirse Türkiye'de şekere olan talep ile Japonya'da peynir talebinin gelir elastikiyeti dışında, bütün gıda maddeleri taleplerinin inelastik olduğu görülecektir. Türkiye'de şekerin talebinin gelir elastikiyeti birim elastik, Japonya'da peynirin talebinin gelir elastikiyeti ise 1'den büyüktür. Bu da göstermektedir ki tarım ürünlerine olan talep genel olarak inelastiktir. Bunun anlamı şudur: gelirin artmasıyla birlikte tarım ürünlerine yapılan harcamaların toplam harcamalar içindeki payı azalacak, diğer ürünlerin payı ise artacaktır. Gelir seviyeleri yükseldikçe gıda maddeleri talebinin gelir elastikiyetinin azaldığını aynı ülke içinde farklı bölgelerde de görmek mümkündür. Türkiye'de gıda maddeleri talebinin gelir elastikiyeti Diyarbakır'da 0.58, İzmir'de 0.43, Ankara'da 0.37 bulunmuştur. Bu rakamlar her üç ilde de gıda maddeleri talebinin inelâstik olduğunu ve gelir seviyesi yükseldikçe azaldığını göstermektedir. Ekonomik gelişme ile birlikte millî gelirin artması sonucunda tarım dışı sektörlerin büyüme hızının, tarım sektörü büyüme hızının üzerine çıkması sadece tarım ürünleri talebinin gelir elastikiyetinin az olmasına bağlanamaz. Türkiye de tarım sektöründeki yavaş gelişme; tarımdan ziyade sanayinin korunmasına, modern organizasyonların kurulamayışına, tarım işletmelerinin çok küçük olmasına da bağlıdır. * Tablo 2.10 Bazı Ülkelerde Seçilmiş Ürünlerin Taleplerinin Gelir Elastikiyetleri Ülkeler Buğday Patates Şeker Et Peynir Türkiye Yunanistan İspanya Fransa Almanya Japonya A.B.D Kaynak: Zeynel Dinler, Tarım Ekonomisi, * Cihan Dura, Tarımın Türk Ekonomisinin Gelişmesine Katkısı, 1987 s

41 # 2 Türkiye Ekonomisinde Tarımın Yeri Eskiden sadece tarım sektörü tarafından üretilen endüstriyel ham maddelerin günümüzde sanayi sektöründe de üretilmeye başlanması. Eskiden tarım sektörü tarafından üretilen bir takım ham maddeler günümüzde sanayi sektöründe üretilmeye başlanmış, bu da tarımın milli gelirdeki payının azalmasına yol açan faktörlerden birisini teşkil etmiştir. Örneğin son yıllarda sentetik malların (kauçuk ve pamukta olduğu gibi) üretimi hızlanmaktadır. Sentetik malların üretimi daha düzenli olup, fiyatları da istikrarlıdır. Bu malların istendiği kadar ve istenilen zamanda bulunması tercih edilmelerine sebep olmaktadır. Yapay protein (Lysine) üzerinde de çalışmalar yapılmaktadır. * Peynir, tereyağı, yoğurt gibi ürünlerin pazarlaması günümüzde sanayicilerin eline geçmiştir. 3. Azalan verim kanununun tarımda etkisini daha çok göstermesi. Tarımsal üretimde arazinin artırılamaması neticesinde sermaye ve iş gücündeki artışlar bir noktadan sonra marjinal verimlerin düşmesine yol açmaktadır. Verim artışını devam ettirmek için teknolojik yenilikler gerekli olmakta ama bir noktadan sonra azalan verim kanunu yine gündeme gelmektedir. Sanayide ise ölçeği artırmak ve üretimi kontrol etmek daha kolaydır. Bu ise, sanayide üretilen milli gelirin daha hızla artmasına yardımcı olmaktadır. 4. İç ticaret hadlerinin tarımın aleyhine gelişmesi. Çiftçinin sattığı ürünlerin fiyat endeksinin, satın aldığı ürünlerin fiyat endeksine oranına iç ticaret hadleri denir. Tarımın sanayiye oranla daha az gelişmesinin bir diğer sebebi, iç ticaret hadlerinin tarımın aleyhine gelişmesidir. Bu durum zamanla tarımdan tarım dışına kaynak aktarımına yol açmakta, bu sayede diğer sektörlerin tarıma oranla daha fazla gelişmesi sağlanmaktadır. 5. Sermayenin diğer üretim faktörlerine oranla daha bol ve ucuz hale gelmesi. Ekonomik gelişme ile birlikte üretim faktörlerinin göreli fiyatları değişmeye başlar. Gelişmenin başlangıç safhalarında iş gücü bol ve ucuz, sermaye kıt ve pahalıdır. Gelişme ile birlikte sermaye birikimi artar ve iş gücüne oranla sermaye kullanımı daha ucuz hale gelir. Bu ise sermayenin daha yoğun kullanıldığı endüstri sektörünün daha * Lysine tavukların ve balıkların gelişmesinde önemli bir amino asittir. Tabii olarak soyada çok az bulunmaktadır. Son yıllarda dekstrozun fermantasyonu ile elde edilen lysinin üretimi o kadar önemli olmuştur ki, bu maddeyi üreten ABD firması ADM (Archer Daniels Midland) yöneticileri 1996 yılında dünya fiyatlarını kontrol etmek üzere kartel oluşturmaktan dolayı ağır para ve hapis cezalarına çarptırılmışlardır (Choices, Third Quarter, 1998, s. 18).

42 Tarım Ekonomisi 36 çabuk gelişmesini sağlayan bir ortam oluşturur. Neticede milli gelir içinde bu kesimin payı daha çok artar. 2.7 Sabit Sermaye Yatırımları Bina, yol, baraj, kanal ve köprü, fabrika, imalathane, gaz, su, elektrik şebekeleri gibi üretim amacına hizmet eden her maddi kıymet sabit bir sermaye unsurudur. Tarımda sabit sermaye yatırımları yıldan yıla artmakla birlikte, milli gelir rakamlarında olduğu gibi toplam yatırımlar içindeki payı her yıl azalmaktadır yılında toplam sabit sermaye yatırımların %16'sı tarıma ayrılırken bu oran 1985 yılında %7.3 e inmiştir yılında 137 milyar TL olan toplam yatırımların 6.3 milyar TL si tarım sektörüne ayrılmıştır (toplam yatırımların %4.6 sı) *. 2.8 Tarım İşletmeleri Son (2001) tarım sayımına göre Türkiye' de toprağı olan 3 milyon çiftçi ailesi bulunmaktadır. Aile başına düşen ortalama arazi miktarı 59 dekar civarındadır. Türkiye' de tarım işletmeleri ortalama büyüklüğü giderek azalmaktadır. Bunun önde gelen sebebi, işletmelerin miras hukuku sebebiyle devamlı bölünmeleridir. Tarımdan tarım dışına olan nüfus akışı da bu bölünmeyi engelleyememektedir. Neticede tarım işletmeleri devamlı parçalanmakta ve küçülmektedir. Küçük arazi parçaları üzerinde verimli işletmeler kurulması ve ekonomik anlamda üretim yapılması mümkün olmamaktadır. Avrupa ülkelerinde ortalama işletme büyüklüğü Türkiye' den daha fazladır (İngiltere'de 679 da, Fransa'da 282 da, Danimarka da 342 da, İspanya da 154 da, Almanya da 177 da). Yoğun sermaye kullanımı ile birlikte bu ülkelerde tarımsal verim ve üretimde büyük gelişmelerin sağlanması mümkün olmaktadır. Tarımsal işletme büyüklüğünü tespit etmede en gerçekçi kriter, işletme geliridir. Ancak çoğu ülkede olduğu gibi ülkemizde de tarım işletmelerinde muhasebe kayıtları bulunmadığından işletme gelirini tayin etmek mümkün olmamaktadır. Bunun yerine arazi büyüklüğü bir kriter olarak kullanılmaktadır. Buna göre 500 dekara kadar olan işletmeler küçük işletme, dekar arasındakiler orta işletme, 5000 dekardan fazla araziye sahip olan işletmeler ise büyük işletme olarak kabul edilmektedir (Erkuş vd. 1995, s ). * Hazine Müsteşarlığı verileri; http: // hazine.gov.tr

43 # 2 Türkiye Ekonomisinde Tarımın Yeri 37 Türkiye tarım işletmeleri genellikle küçük aile işletmeleridir. Son tarım sayımı sonuçlarına göre (2001) tarımla uğraşan ailelerin %65'i 50 dekardan küçük araziye sahiptirler. Bu işletmeler toplam tarım arazisinin %21'ini ellerinde bulundurmaktadırlar. İki yüz dekardan büyük araziye sahip işletmeler, toplam tarım işletmelerinin %5.8 ini teşkil etmektedir. Bu İşletmelerin sahip olduğu işletme arazisi, toplam tarım arazisinin %34'ü civarındadır. Türkiye'de büyük işletmeler sayıca çok azdır. Toplam işletmelerin binde 7 si 500 dekardan fazla araziye sahiptirler. Bin dekardan büyük işletmeler ise toplam işletmelerin binde biri kadardır (Tablo 2.11). Bu işletmelerin çoğu da ekonomik anlamda büyük işletme sayılmaz *. Türkiye'de toprak mülkiyet dağılımı, Avrupa ülkelerinden çok farklı değildir. Toprak mülkiyet dağılımı dengesini gösteren Gini Oranı 0.59 dur **. Gini oranı İspanya ve Portekiz de 0.76, İtalya'da 0.72'dir. İngiltere (0.54), Almanya (0.51), Fransa (0.55) ve Yunanistan (0.54) da ise toprak mülkiyet dağılımı Türkiye ye oranla biraz daha dengeli görülmektedir. Burada dikkati çeken bir husus toprak mülkiyet dağılım dengesi ile ekonomik kalkınma arasında doğru bir orantı olmamasıdır. A.B.D.de aynı oran 0.72, Kanada'da 0.56, Avustralya'da 0.89, Japonya'da 0.47 ve Pakistan'da 0.52'dir. Tablo Tarım İşletmelerinin Arazi Büyüklüklerine Göre Dağılımı, 2001 İşletme grupları İşletme sayısı (%) İşletme alanı (%) (dekar) Basit Birikimli Basit Birikimli Toplam Kaynak: TÜİK, 2001 Genel Tarım Sayımı, Ankara, * Arazi miktarı çok fazla olan işletmeler arasında tek bir işletme planı ile yönetilenler çok azdır. Bu işletmeler aileler arasında bölüştürülmüştür, pratik olarak parçalı işletmelerdir. Bu açıdan büyük işletme olmanın avantajlarından yararlanmaları mümkün değildir. Tarımda büyük işletmelerin avantajları için bakınız: Zeynel Dinler, Tarım Ekonomisi, s ve 183. ** Toprak mülkiyet dağılımı ve gelir dağılımını yansıtan ölçülerden biri de Gini oranıdır. Lorenz dağılım diyagramı ile gösterilen bu ölçü 1 ile 0 arasında değişir. Gini oranının 1 e yaklaşması dağılım dengesizliğindeki artışı, 0 a yaklaşması ise dağılımda dengeyi gösterir.

44 Tarım Ekonomisi 38 Türkiye'de toprak mülkiyeti ile ilgili en önemli problemlerden biri işletme arazisinin küçüklüğü ise diğeri de mülkiyet şeklidir. Arazinin tamamına bir kişinin sahip olduğu mülk işletmeler dışında, mülkiyetin birden çok kişinin elinde olduğu işletmeler de vardır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde böyle işletmeler yaygındır. Bu tip arazide işletme üzerindeki mülkiyet hakkı birçok kişi arasında paylaşılmaktadır (müşterek mülkiyet). Hatta bazı durumlarda kişilerin arazi üzerindeki payları bile belli değildir. Buna iştirak halindeki mülkiyet adı verilmektedir. Arazi tasarruf rejiminin bu şekilde belirsizlikle dolu olması toprağın verimli kullanılmasını zorlaştırmaktadır. Toprağı işleyenler uzun vadeli, pahalı yatırımlara girmeyi riskli bulmakta ve daha ziyade kısa zamanda sonuç almaya çalışmaktadırlar. Bu ise, çoğu defa toprağın sömürülmesine ve verimsiz kullanılmasına yol açmaktadır. Tarım işletmelerinde kiracılık ve ortakçılık şeklinde toprak işlemeye de rastlanmaktadır. Türkiye de 2001 yılı tarım sayımı sonuçlarına göre, tarım işletmelerinin %3.6 sı sadece kiracılık veya ortakçılıkla arazi işlemektedir. Bu yolla işlenen tarım arazisinin toplam tarım arazisine oranı %3.6 dır. Kiracılık ve ortakçılık şekilleri bölgeden bölgeye farklılık göstermektedir. Kiracı ve ortakçılar genellikle mukaveleden yoksun çalışmaktadırlar, bu durum onların uzun vadeli ve toprağın verimini muhafaza edici yönde uygulamalara girmelerini engellemektedir. Yetiştirdikleri ürünlerden elde ettikleri brüt kârlara göre tarım işletmeleri bitkisel üretime yönelik işletmeler, hayvansal üretime yönelik işletmeler ve karışık işletmeler olmak üzere 3 e ayrılabilir. İşletmede elde edilen toplam brüt kârın %50 den fazlası bir şubeden (tahıl, baklagiller, meyve, sebze, yem bitkileri, süt sığırcılığı, hayvancılık, tarım el sanatları vs.) temin edilemiyorsa bu işletme tarzı karışık işletme olarak sınıflandırılmaktadır (Erkuş vd. 1990, s ). Tarım Sayımı (2001) sonuçlarına göre, Türkiye de tarımla uğraşan aileler genellikle bitkisel ve hayvansal üretimin her ikisi ile de uğraşmaktadırlar. Bu tip işletmeler, toplam tarım işletmelerinin %67'sini oluşturmaktadır. Sadece bitkisel üretimde bulunan işletmeler toplam işletmelerin %30'u, sadece hayvancılık yapan işletmeler ise %3'ü civarındadır. Türkiye'de tarım kesiminde bulunan topraksız hane halkı (kiracılık, ortakçılık yapanlar, diğer tarımsal faaliyetleri yürütenler ve tarımsal faaliyette bulunmayanlar)

45 # 2 Türkiye Ekonomisinde Tarımın Yeri 39 sayıları hakkında kesin bir rakam olmamakla birlikte, son tarım sayımına göre, bu ailelerin 1 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye'de tarım işletmelerinin bir diğer özelliği fazla parçalı araziye sahip olmalarıdır. Bunun başlıca sebebi daha evvel de belirtildiği gibi arazinin miras yoluyla devamlı bölünmesidir. Tarım Sayımına (2001) göre Türkiye'deki tarım işletmelerinin ortalama arazi parça sayısı 4.1'dir. İşletmelerin %7'sinin arazisi ise 10'dan fazla parçaya bölünmüştür. Arazi parçalılığı verimi olumsuz yönde etkilemekte, üretim masraflarını ise artırmaktadır. Bu yönde yapılan araştırmalar, arazi parçalılığının verimi %30 azalttığını göstermektedir. Bununla beraber arazinin parçalı olmasının daima olumsuz olduğu da düşünülmemelidir. Bazen bir işletmenin birbirinden farklı özellik ve konumda araziye sahip olması, üretimde riski azaltıcı faktör olarak da değerlendirilebilir. Arazi parçalılığının ekonomik bir sebebe dayanmaması halinde önlenmesi gerekir. Türkiye'de özel tarım işletmeleri yanında mülkiyeti devlete ait olan Hazine arazisi ve Devlet Üretme Çiftlikleri de bulunmaktadır. Hazine arazisinin kesin miktarı bilinmemekle birlikte 3 milyon hektar civarında olduğu tahmin edilmektedir. Hazine arazisinin kesin miktarı, tapulama çalışmalarının tamamlanması sonucunda ortaya çıkacaktır. Halen Türkiye'de köylerin (36.000) %60'ının tapulama çalışmaları tamamlanmış olup bu köylerde toplam 2.2 milyon hektar Hazine arazisi tespit edilmiştir. Bu arazinin sadece yarıya yakın bir kısmı tarıma elverişli olup, kiralama suretiyle kullanılmaktadır. Tapulama çalışmalarının tamamlanmaması sonucu birçok arazi ve sınır ihtilafları çıkmaktadır. Çiftçiye yol göstermek, tarım alanında önderlik yapmak, kıt olan teknoloji, sermaye ve iş gücü kaynaklarının birleştirilmesiyle 1937 yılında kurulmaya başlayan eski adıyla Devlet Üretme Çiftlikleri, yeni adıyla Tarım İşletmeleri 38 adettir. Bunlardan bazıları özel işletmelere devredilmiştir. Tarım işletmelerinin toplam arazisi 0.32 milyon hektarı kültüre elverişli olmak üzere 0.38 milyon hektardır. Kültür arazisinin %93'lük kısmında sulu tarım yapılmaktadır.

46 Tarım Ekonomisi Türkiye Tarımının Genel Problemleri Ekonomik kalkınma demek sanayileşme demektir. Ekonomik kalkınmanın sanayileşme ile eş anlamlı olması tarıma verilen önemin azalmasına yol açmıştır. Halbuki bir ülkenin tarımını geliştirmeden ekonomik kalkınmasını sağlaması zordur. Türkiye'de nüfusun halen yarıya yakın kısmı tarım kesiminde yaşamaktadır. Tarım bu insanların geçim kaynağı olmakta, ülke nüfusunu beslemekte, ihracata katkısıyla döviz gelirlerinin artmasına yardımcı olmakta, diğer sektörlere iş gücü ve sermaye aktarmakta ve sanayi sektörü ürünlerine pazar oluşturmaktadır. Tarımın ekonomik kalkınmaya olan bu katkılarının miktarı, mevcut potansiyeli dikkate alındığında yetersiz kalmaktadır. Türkiye genç nüfusu, tarım arazisi ve hayvan varlığı, hemen her türlü ürünün yetiştirilmesine elverişli olan ekolojisi ile Avrupa'nın ve dünyanın en büyük tarımsal üretim potansiyeline sahip ülkelerinden biri durumundadır. Bu elverişli konumuna rağmen Türkiye'de bitkisel ve hayvansal üretim ve verim ortalamaları gereken seviyelerin altındadır. Bunun sebebi, tarımsal yapıdan kaynaklanan problemlere dayanmaktadır. -Türk tarımının yapısal problemlerinden en önemlisi tarımdaki nüfus fazlasıdır. Bunun neticesinde toprak/insan oranı çok düşüktür ve tarım işletmeleri optimal büyüklüğün çok altında kalmaktadır. Türkiye deki işletmelerin üçte biri 20 dekardan bile küçüktür. Bu kadar küçük işletmelerin büyük miktarda pazara dönük üretim yapma imkânları yoktur. Bunun için küçük işletmelerin kaynaklarını birleştirmek üzere bir araya getirilmesi gerekmektedir. Güneydoğu Anadolu Projesinde bunun örnekleri hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. * -Tarımda verimi azaltan ve toprağın korunmasını güçleştiren bir diğer faktör arazi tasarruf rejiminden kaynaklanmaktadır. Müşterek veya iştirak halindeki mülkiyet yanında kira ve ortakçılık şeklinde işlenen arazide verim çok düşüktür. Bunun yanında kayıtlara geçmeyen arazi bölünmeleri (rızaî taksim) verimi azaltan bir diğer faktördür. Bu problemlerin yanında tarımsal kalkınmayı engelleyen diğer faktörler şunlardır: * Şanlıurfa nın, Bozova ilçesinde 60 haneli ve 800 nüfuslu Kırağılı köyünün 5000 dekar arazisi tek bir hayvancılık işletmesi olarak projelendirilmiştir. Köylüler bu çiftliğin çalışanlarını oluşturmakta olup tarımsal kalkınma kooperatifi çatısı altında örgütlenmeleri planlanmıştır.

47 # 2 Türkiye Ekonomisinde Tarımın Yeri 41 -Tarımda girdi kullanımının artmasına rağmen henüz optimal girdi seviyesinin kullanılamaması ve buna bağlı olarak verim düşüklüğü, -Ürün arz ve talebinin sağlıklı bir şekilde ölçülememesi, tarımsal üretimin dış pazar talebine uygun biçimde yönlendirilememesi, -Pazarlama ağının oluşturulamaması (soğuk hava depoları ve soğuk zincir taşıma sistemlerinin kurulamaması). Dünyanın çeşitli bölgelerinde tarım ürünleri için pazarlar bulunmaktadır. Önemli olan bu pazarlara yeterli malın, istenen kalitede ve zamanda ulaştırılmasıdır. Bunun için gerekli taşıma zincirine ihtiyaç vardır. -Verimli tarım arazisinde yapılaşma, tarım arazisinin tarım dışı amaçlarda kullanımı sonucunda elden çıkması, -Arazi kullanımındaki hatalar sonucunda ortaya çıkan toprak erozyonunun yol açtığı verim kayıpları, -Meraların bozularak tarıma açılması, mevcut meraların verimsizliği, -Düzensiz ve yanlış avlanma sonucunda su ürünlerinin yok olması, -Kırsal kesimde dağınık yerleşim tarzının yol açtığı çeşitli problemler, -Tarımsal araştırmaların çiftçi ihtiyaçlarına göre yönlendirilememesi, yapılan araştırmaların uygulamaya konulamaması sonucunda ortaya çıkan kaynak israfı, -Tarımsal politikaların kararlılıkla takip edilememesi, uzun vadeli politikaların olmayışı. Tarım ekonomisinin konusu tarımda optimum (en uygun) girdi kullanımını sağlayacak prensiplerin tanıtılmasıdır. Yukarıda belirtilen diğer problemlerin çözümü; tarım politikası, pazarlama, tarımsal kalkınma ekonomisi, uluslararası ekonomi gibi ekonomi derslerinin kapsamına girmektedir.

48 3 3 TARIMSAL ÜRETİM ARAÇLARI Üretim kısaca, fayda yaratma şeklinde tarif edilebilir. Bir diğer tarife göre üretim, mal ve hizmetlerin diğer mal veya hizmetlere dönüştürülmesi işlemidir. Bu tarifte birinci grupta yer alan mal ve hizmetlere girdi (input), bu işlem sonucunda elde edilen ikinci gruptaki mal ve hizmetlere de çıktı (output) denilmektedir. Üretimin amacı, girdilerin kullanılması ile topluma daha yararlı mal ve hizmetlerin sunulmasıdır. Üretim faktörleri başlıca 3 grup altında toplanabilir: doğal kaynaklar, emek ve sermaye. Günümüzde ekonomistler emeği, iş gücü ve müteşebbis olarak ikiye ayırmaktadırlar. Yirminci yüzyıl ekonomistlerinden Schumpeter'e ( ) göre ekonomik gelişmede esas rolü müteşebbis faktörü oynamaktadır. Tarımsal üretim; doğal kaynaklar, iş gücü, müteşebbis ve sermaye faktörlerinin birleştirilmesi neticesinde yapıldığı için bu faktörlere üretim faktörleri adı verilmektedir. Tarımsal üretim ekonomisi, bu faktörlerin en uygun oranlarda bir araya getirilmesinin şekil ve prensiplerini inceler (Aksöz, 1967, s. 49). Bu prensiplerin açıklanmasına geçmeden önce üretim faktörlerinin tanıtılması yerinde olacaktır.

49 # 3 Tarımsal Üretim Araçları Doğal Kaynaklar Mal ve hizmetler üretiminde kullanılan, tabiatın bahşettiği bütün zenginlikler bu başlık altında toplanmaktadır. Birçok üretim faaliyetinde doğal haliyle arazi, temel üretim faktörü durumundadır. Ham petrol, demir cevheri, su gibi tabii faktörler de üretimde kullanılan önemli girdiler arasındadır. Bir yörenin tabii bitki örtüsü (flora) ve vahşi hayat da (fauna) doğal kaynaklardandır. Üretimde kullanılan doğal kaynaklar karşılığında yapılan ödemelerin genel adı ekonomide rant dır. Arazi ile toprak kelimeleri arasında bir anlam farkı olmakla birlikte bu iki kelime birbiri yerine kullanılabilmektedir. Arazi denilince doğal kaynaklarıyla yeryüzü parçası anlaşılmaktadır. Toprak ise daha çok fiziki ve kimyasal özellikleriyle arazi derinliğini ifade etmektedir. Tarımda kullanılan en önemli doğal kaynak arazidir. Fizyokratlara göre arazi tek servet kaynağıdır. * Arazi üretilmiş bir üretim aracı olmayıp orijinaldir, taşınamaz ve miktarı artırılamaz. Ekilebilir arazinin miktarını artırmak ya da bir araziyi ıslah ederek tarıma açmak, arazi miktarını çoğaltmak anlamına gelmez. Arazinin kullanılma süresi sınırsızdır. Bu sebeple maliyet analizleri yapılırken, arazi için yıpranma payı (amortisman) hesaplanmaz. Arazinin tarıma elverişliliğini etkileyen faktörler; iklim ve coğrafi konumu, toprak bünyesi, üst toprak tabakasının derinliği, verimlilik ve drenaj gibi üretim kabiliyeti ile ilgili özelliklerdir. Tarım arazisi, kullanılışı açısından çeşitli şekillerde tasnif edilebilmektedir. Türkiye'de arazi tasnifinde kullanılan sistemler değişik olmakla birlikte genellikle arazi; tarla arazisi, meyve arazisi, sebze arazisi, çayır-mera arazisi, ağaçlık ve orman arazisi şeklinde sınıflandırılmaktadır. Bu tasnife sazlık ve kamışlık arazi ile su satıhları da ilave edilmektedir. Yapılan bu sınıflama mutlak bir sınıflama değildir. Ekonomik şartların değişmesi ile bu arazi çeşitlerinden herhangi biri, başka tarımsal kullanım amacına dönüştürülebileceği gibi tamamen tarım dışına da çıkarılabilir. Ancak bir arazi çeşidini * Onsekizinci yüzyılda F. Quesnay ın öncülüğünü yaptığı görüşe katılanlara verilen addır. Bu görüşe göre sadece tarım prodüktiftir. Çiftçiler toplumun yegane üretken kesimidir. Bu düşünce tarzı yıllarında ortaya atılan merkantilist düşüncenin tersidir. Merkantilistlere göre ülkelerin zenginliği sahip oldukları altın ve gümüş rezervleri ile ölçülür. Kıymetli madenler ihracat ile sağlanacaktır ve bunun için de sanayi malları üretimi ön plandadır. Klasik düşüncede ise (J.B. Say, T. Maltus, D.Ricardo, F. List vd.) tarım, sanayi ve ticaret aynı önemdedir. Hiçbiri ihmal edilemez.

50 Tarım Ekonomisi 44 değiştirmek, ekilen ürün çeşidini değiştirmek kadar kolay olmayıp çoğunlukla da arzu edilmez. * Doğal durumu açısından sadece çayır olarak kullanılabilen araziye mutlak çayır arazisi denilmektedir. Bu tip arazinin en önemli özelliği toprak altı su seviyesinin yüksek olmasıdır. Yüzeysel köklü çimenlerle, yabani otları ihtiva eden araziye ise mera arazisi denilmektedir. Türkiye'deki meraların büyük bir bölümü, üst toprak tabakası çok dar olan ve mera dışında başka bir tarımsal amaca ayrılması mümkün olmayan mutlak mera arazisi niteliğini taşımaktadır. Orman karakteri göstermeyen, kendi kendine yetişen ve odunundan faydalanılan ağaçlar ile alçak çalılıklar ağaçlık arazi olarak sınıflandırılmaktadır. ** Türkiye'de tarım arazisinin kullanış biçiminin coğrafi bölgelere göre dağılımı Tablo 3.1'de görülmektedir. Orta ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri tarla, Ege ve Karadeniz meyve ve orman, Marmara ve Akdeniz Bölgeleri sebze, Kuzeydoğu Bölgesi mera bakımından zengindir. Nadasa bırakılan alanlara ise daha çok Orta Anadolu Bölgesinde rastlanmaktadır. Topoğrafya ve coğrafi konumun özelliklerinden dolayıdır ki, Türkiye'de çok değişik iklimlere rastlamak mümkündür. Thornthwhite iklim sınıflamasına göre sıralanan 9 nemlilik indeksinin tamamını Türkiye'de görmek mümkündür. Yıllık ortalama yağışlar Doğu Karadeniz'de 2000 mm'yi aşarken, Orta Anadolu'da yer yer 300 mm'nin altına düşmektedir. Bu sebeple nadasa bırakılan arazi Orta Anadolu'da en fazladır. Tablo 3.1 Tarım Arazisinin Coğrafi Bölgelere Göre Kullanılış Biçimi (%) Bölgeler Tarla Nadas Sebze Meyve Çayır Mera Ağaçlık ve Orman Toplam İşlenen alan Orta Anadolu Ege Marmara Akdeniz Kuzeydoğu Güneydoğu Karadeniz Kaynak: TÜİK., 2001 Genel Tarım Sayımı Köy Genel Bilgi Anketi sonuçları * Açıl ve Demirci, Tarım Ekonomisi Dersleri, Ankara, 1984, s.65. ** İbrahim Aksöz, Zirai Ekonomiye Giriş, 1967, S.62.

51 # 3 Tarımsal Üretim Araçları 45 Türkiye'de tarımsal üretimi en fazla etkileyen faktörler arasında yağış başta gelmektedir. Nitekim tarımsal üretimin en çok düştüğü yıllar, kuraklığın çok olduğu 1973, 1989, 1999 yıllarıdır (Bakınız: Tablo 2.6). Yağış ve rutubet yanında sıcaklık derecesi de tarımsal üretimi etkiler. Türkiye bu açıdan da farklı iklim özelliklerine sahiptir. Bir yörenin enlemine, yüksekliğine, yönüne ve mevsimlere göre değişen güneş enerjisi güney kıyılarımızda muzdan, turunçgillere kadar sıcak ve yarı sıcak iklim bitki türlerinin yetişmesine imkân vermektedir. Bitki gelişme periyodu (vejetasyon periyodu) bu bölgelerde 300 günü aşarken, Doğu Anadolu'da yer yer 120 güne inmektedir. Bu sebeple Doğu Anadolu'da bitkisel üretim oldukça kısıtlıdır. İşlenen tarım arazisinin %78'ini ilk dört sınıfa giren tarım arazisi teşkil eder. Geri kalan arazi, işlemeli tarıma uygun olmayan beşinci, altıncı ve yedinci sınıf arazidir. * İşlemeli tarıma uygun olan ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflarda alan açısından en büyük problemler: taşlılık, su erozyonu, drenaj, tuzluluk ve alkaliliktir. İşlemeli tarıma uygun olan arazinin yaklaşık üçte birinde bu tip problemlere rastlanmaktadır. Orta Anadolu Bölgesi'nde en yoğun problem şiddetli su erozyonudur. Bu bölgede yağışların çok az olmasına rağmen, su erozyonu probleminin en fazla olması dikkat çekicidir. Bunun nedeni, işlemeli tarıma elverişli olmayan, meyli yüksek ve üst toprak tabakası az olan arazide işlemeli tarım yapılmasıdır. Bölgede erozyon sorununu drenaj ve taşlılık problemleri takip etmektedir. Ege Bölgesi'nde en yoğun problem drenaj olmakla birlikte diğer problemler de fazladır. Belirtilen bu dört problemin yoğunluğu açısından Ege Bölgesi en ön sırada yer almaktadır. Bu Bölgeyi Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi, Akdeniz Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi takip etmektedir. Doğu bölgelerimizde en yoğun problem taşlılıktır. Akdeniz Bölgesinde ise, her 4 probleme yoğun olarak rastlanılmaktadır. Marmara Bölgesinde drenaj ve şiddetli su erozyonu ön plândadır. Karadeniz Bölgesinin 2-4. sınıf tarım arazisinde az da olsa drenaj problemine rastlanmaktadır. Bu bölgede, diğer bölgelerimize oranla belirtilen arazi kullanım problemleri daha azdır (Tablo 3.3) * Arazi kullanma kabiliyeti (A.K.K.) sınıflamasına göre arazi 8 sınıfa ayrılmaktadır. Birinci sınıf arazi meyli düz, iyi drene olmuş, kolay işlenebilen verimli arazidir. Arazi sınıfları yükseldikçe, kullanım problemleri de artar. Beşinci, altıncı ve yedinci sınıf arazi, işlemeli tarıma uygun olmayıp; drenaj, taşlılık, meyil, toprak sığlığı yönünden büyük problemler taşıyan arazidir. Sekizinci sınıf arazi ise; taşlık, kayalık, su yüzeyleri, yerleşim yerleri gibi tarım dışı arazidir.

52 Tarım Ekonomisi 46 Tablo 3.3 Türkiye'de II - IV. Sınıf Arazide Temel Problemler II ve IV.sınıf arazide problemler (1000 ha) Problemli arazinin bölgenin işlemeli tarım arazisine oranı Bölgeler Orta Anadolu Ege Marmara Akdeniz Kuzeydoğu Güneydoğu Karadeniz :Şiddetli su erozyonu, 2:Drenaj, 3:Tuzluluk, alkalilik, 4:Taşlılık Kaynak: TOPRAKSU, Türkiye Arazi Varlığı, İş Gücü ve Müteşebbis Üretim faktörleri arasında yegane aktif unsur emektir. Diğer üretim faktörlerinin kullanılması iş gücü ve müteşebbis tarafından sağlanmaktadır. İş gücü ve müteşebbisin aktiflik özelliği, onu en önemli üretim faktörü haline getirmektedir. Bir ülkenin kaynakları ne kadar zengin olursa olsun, onları kullanacak iş gücü yoksa veya yetersizse ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi mümkün olmaz. İş gücünü, faydalı bir mal veya hizmet üretmek amacıyla harcanan her türlü insan çabası olarak tarif edebiliriz. İş gücü, müteşebbis * faktörü ile birlikte doğal kaynakları ve sermayeyi harekete geçiren, üretimin aktif elemanıdır (Aksöz, 1967, s. 80). İş gücü, üretime çeşitli şekillerde iştirak eden insan gücünü kapsar. Seri üretimde rol alan bir kişi ile bir bilgisayar programcısının iş gücü bu kapsamdadır. Bu başlık altına girmeyen tek insan emeği, müteşebbis faktörüdür. Müteşebbis faktörü yönetim ve denetim işlerinden ayrıdır. Bir işletmenin yönetim ve denetim işleri de iş gücüne dahil edilmektedir. Müteşebbis ise işletmeye yön verir. * Arazi, iş gücü ve sermayeyi organize ederek üretimde bulunan, elde ettiği ürünleri kâr amacıyla pazara çıkaran, yaptığı işin sorumluluğunu ve riskini yüklenen kişiye müteşebbis denir (Açıl ve Demirci 1984, s. 167).

53 # 3 Tarımsal Üretim Araçları 47 İş gücünün kazancı, maaş ve ücretlerdir. Müteşebbis maaş ve ücret almaz, yapılan işin sonunda ortaya çıkan kazanca sahip olur veya kaybı üstlenir. Maaş ve ücretle ödemeleri, doğal kaynaklar ve sermaye için yapılan ödemeler çıkarıldıktan sonra geriye kalan toplam müteşebbisin kazancını oluşturur. İşletme lideri olarak müteşebbis, üretim imkânları arasında amacına en uygun olanları araştırır ve buna ulaşmak için diğer üretim faktörlerini organize eder. Müteşebbis ortaya çıkan ihtiyaçları fark eder ve bu ihtiyaçları giderme yönünde gerekli tedbirleri alır. Bu çoğunlukla risk almayı ve yatırım yapmayı gerektirir. Müteşebbisin her zaman doğru kararlar alması beklenemez, çünkü geleceği önceden bilmek her zaman mümkün olmaz. Bu açıdan müteşebbis daima verdiği kararların riskini taşır. Tarımda kullanılan iş gücü miktarları çok çeşitli faktörlere bağlı olarak artıp azalmaktadır. Yetiştirilen ürünlerin çeşidi ve miktarı, uygulanan tarım sistemleri (entansif veya ekstansif) *, üretim metotları, alet-ekipman miktar ve çeşidi bunlardan bazılarıdır. Tek ürün üzerinde çalışan işletmeler, çok çeşitli ürün yetiştiren işletmelere oranla daha fazla mevsimlik ve gizli işsizlik problemleriyle karşı karşıyadırlar. (Aksöz 1967, Açıl ve Demirci 1984, s. 96 ). Tarımda iş bölümü, endüstri sahasındaki kadar gelişmemiştir. İş bölümü sayesinde işçileri yeteneklerine göre değerlendirme, zamandan tasarruf ve makinelerinden en iyi şekilde yararlanılarak iş prodüktivitesi artırılabilir. İş prodüktivitesi, üretim sonunda elde edilen hasılanın, o üretimi elde etmek için harcanan çalışma saatine veya iş gücü miktarına bölünmesiyle elde edilen kıymettir. Toplam hasıla İş prodüktivitesi Çalışma saati * Tarımsal üretimde emek ve sermayenin kullanılma derecelerini açıklamak için genellikle entansite ve ekstansite terimleri kullanılır. Entansite, birim araziye emek ve sermayenin daha yoğun kullanıldığı işletme tarzıdır. Ekstansite ise bunun tersidir (Açıl ve Demirci 1984, s. 110).

54 Tarım Ekonomisi 48 İş prodüktivitesini bulmak için toplam hasıla, çalışma saati yerine, üretimde kullanılan iş gücüne de bölünebilir. İş gücüne bölünme durumunda, üretimde katılan işçilerin iş güçlerinin, erkek iş günü birimine (EİB) çevrilmesi gerekir. EİB, yaş arasındaki bir erkeğin iş gücünün 1 birim kabul edilerek çocuk ve yaşlılarla kadınların iş güçlerinin bu birime çevrilmesi yoluyla hesaplanmaktadır. * Tarım sektöründe emek ve verim arasında sabit bir ilişkiden söz edilemez. Örneğin aynı üründen iki kat elde edilebilmesi için emeğin iki kat artırılması, üç kat ürün elde edilmesi için emeğin de üç kat artırılması vs. gibi bir kural yoktur. Sanayide ise durum daha değişiktir. Bir ilave işçinin sağladığı ürün artışı (marjinal verim) en azından o işçinin maliyetine eşit olmalıdır. Bu eşitliğin tarımda sağlandığı her zaman söylenemez. Tarımsal üretimde böyle bir hedefe ulaşılması bir anlamda tesadüflere bağlıdır. Bu açıdan tarımsal üretimde amaç, optimum üretim seviyesine yaklaşmaktır (Özgüven 1983, s. 83). İşçi, bir kurum veya patron hesabına çalışan ve emeğini bir ücret karşılığında satan kişiye denilmektedir. Bu tarife göre çiftçi ve aile fertleri tarım işçisi kavramına girmezler. Ancak işletmelerle ilgili analizler yapılırken, tarım ürünleri üretim maliyetleri hesaplanırken çiftçi ve ailesinin sağladığı iş gücü göreli bir şekilde değerlendirilerek üretim masraflarına dahil edilmektedir (Karagölge 1987, s. 79). Tarım işçileri işletmelerde bulundukları süre açısından daimi ve geçici olarak ikiye ayrılmaktadırlar. En az bir üretim dönemi boyunca işletmede bulunan işçilere daimi işçi denilmektedir. Bu işçilerin çalışmaları mesai saati ile sınırlı değildir; genellikle işletmede yer ve işletmede kalırlar (çoban gibi). Geçici işçiler ise işin fazla olduğu ve belirli bir zaman içinde bitirilmesi gerektiği durumlarda istihdam edilen işçilerdir. İşin özelliğine göre icabında gündelikçi, aylıkçı, mevsimlik veya götürü usulle çalıştırılırlar (Aksöz 1967, s. 84). Tarım sektöründe çalışanların eğitim düzeyi, tarım dışı sektörlerde çalışanlara oranla daha düşüktür. İl ve ilçelerde %94 olan okur-yazar oranı, belde ve köylerde %87'ye inmektedir. Ortaokul ve lise mezunu olanların okur-yazar olanlar içindeki payı şehirlerde %26, belde ve köylerde %12'dir. Lise üstü eğitim yapanların okur-yazar * Erkek iş gücü birimine çevirmede, 7-14 yaş grubunda olanların iş gücü birimi 0.5; yaşında olan erkekler 1.0, kadınlar 0.75; 64 yaşından daha fazla olan erkekler 0.75, kadınlar 0.50 olarak alınmaktadır (Erkuş ve Demirci, Tarımsal İşletmecilik ve Planlama, Ankara, 1985, s. 39)

55 # 3 Tarımsal Üretim Araçları 49 olanlar içindeki payı ise şehirlerde %10, belde ve köylerde %2'dir. * Kırsal kesime gelişmiş teknolojilerin girmesinde eğitim düzeyinin yetersiz oluşu, önemli bir engelleyici unsur olabilmektedir (Dinler 1988, s. 126). 3.3 Sermaye Tarımsal üretimde bulunmak için sermayeye de ihtiyaç vardır. Sermaye denilince ilk akla gelen paradır. Gerçekte para da bir sermayedir, ancak para daha çok bir alışveriş (mübadele) vasıtası anlamında kullanılmaktadır. Para direk olarak üretime iştirak etmez, üretim vasıtalarının temininde kullanılır. Sermaye, parayı da içine alan daha geniş bir kavramdır. Tarımda sermaye denilince arazi ve emek dışında kalan bütün mallar anlaşılmaktadır. Sermayeyi, üretim esnasında insana yardımcı olan ve onun verimini artıran tabii unsur (arazi, emek) dışındaki her türlü mal olarak tarif edebiliriz (Aksöz 1967, s. 98). Bir diğer tarife göre sermaye, insan çalışmasının ürünü olan ve tekrar üretime ayrılan üretim vasıtalarıdır (Açıl ve Demirci 1984, s. 112). Sermayeye yapılan ödemelere faiz denir. Klasik iktisatçılardan Adam Smith ( ) sermayeyi üretici sermaye ve kazanç getirici sermaye olarak iki grup altında incelemiştir. Bunlardan birinci gruptakilere üretilmiş üretim araçları da denilmektedir. Alet-makine, ham madde, yardımcı madde, bina, hayvan bu grupta yer almaktadır. İkinci grupta ise sahibine bir kâr sağlayan mamul madde, eşya, hisse senedi, tahvil gibi kıymetli kâğıtlar ve haklar bulunmaktadır. Klasik iktisatçıların sınıflamasına göre arazi ve para kazanç getirici sermaye grubu içinde yer almaktadır. Uygulamada üretim faktörlerini bir birinden ayırmak bazen çok güç olabilir. Esasında içinde sermaye unsuru taşımayan üretim faktörü bulmak kolay değildir. Üretim faktörlerinin hepsi şu veya bu şekilde bir sermaye özelliği taşırlar. İnsan kaynağına eğitim yoluyla yapılan yatırım bunun bir örneğidir. Örneğin hiç eğitim almamış tamamen bilgisiz bir iş gücü üretimde fazla etkili olamaz, müteşebbis için de aynı şeyler söylenebilir. Tabii kaynaklar da bir değerlendireni olmadığı takdirde verimli olamazlar. * TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) veri tabanı

56 Tarım Ekonomisi 50 Üretim olayı, üretim faktörlerinin belli oranlarda bir araya getirilmesi ile mümkündür. Bunların bir birinden ayrılması sadece teorik açıdan önemlidir. Örneğin buğday üretmek için müteşebbis, iş gücü, toprak, tohum, su, makine gibi birçok girdiye ihtiyaç vardır. Müteşebbis olan kişi buğday üretmek için alternatif üretim şekilleri arasında en etkin yöntemi seçmeye çalışacaktır. Bu bileşimin seçilmesinde faktör fiyatları çok önemli bir yere sahiptir. Sermaye, çeşitli açılardan sınıflandırılabilir. Bunlar arasında tarımda en çok kullanılan sermayenin fonksiyonlarına göre sınıflandırılmasıdır *. İşletmenin toplam sermayesini oluşturan varlığın bir kısmı işletmenin sahibine aittir. Buna öz sermaye diyoruz. İşletme varlığının diğer bölümü ise işletme sahibinden başka gerçek veya tüzel kişilere aittir. Bunlara yabancı sermaye denmektedir. Bu gerçekten hareket edince öz sermaye ile yabancı sermayenin toplamı, aktif toplamına eşit olması gerekir. Diğer bir ifade ile aktif = pasif kuralı ortaya çıkmaktadır (Aras 1988, s. 85) Aktif Sermaye Tarımsal işletmeye yatırılmış bütün servet unsurları aktif sermaye adı altında toplanmaktadır. Aktif sermayeye kiracılık ve ortakçılık suretiyle işlenen arazinin değeri de dahildir. Bu arazinin değeri aynı zamanda pasif sermaye içinde, yabancı sermayenin bir unsuru olarak da yer almaktadır (Açıl ve Demirci s.114). Aktif sermaye kendi içinde arazi ve işletme sermayesi olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. İşletme sermayesi de iki ayrı sermaye grubuna ayrılmaktadır; sabit ve döner sermaye. Şimdi bu grupların her birini ayrı ayrı inceleyerek, Türkiye deki tarım işletmelerindeki durumlarına değinelim. * Diğer bir tasnif şekli sermayenin likiditesine göredir. Bu tasnifte aktif sermaye; dönen varlıklar (malzeme ve mühimmat, para ve alacaklar, büyümekte olan bitkiler, yıl içinde satılacak olan yaşlı veya damızlık dışı bırakılacak genç hayvanlar, besi hayvanları), orta vadeli varlıklar (damızlık hayvanlar, iş hayvanları, alet makine varlığı), duran (sabit) varlıklar (toprak, arazi ıslahı, bina, bitki varlığı) olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Bu tasnif şeklinde pasif sermayenin yabancı kaynaklı kısmı da; kısa, orta ve uzun vadeli borçlar altında incelenmektedir. Aktif-pasif farkı öz sermayeye eşittir (Daha geniş bilgi için bakınız: Erkuş vd. 1995, Tarım Ekonomisi. Bizim Büro Basımevi, Ankara, s ).

57 # 3 Tarımsal Üretim Araçları 51 Fonksiyonları Açısından Sermayenin Sınıflandırılması Aktif sermaye Arazi sermayesi İşletme sermayesi 1.Toprak 2. Arazi ıslahı Sabit sermaye Döner sermaye 3. Bina 1. Hayvan 1. Malzeme 4.Bitki 2. Alet-makine 2. Para 5.Av ve balıkçılık Arazi sermayesi. Türkiye tarım işletmelerinde aktif sermaye içinde en büyük pay arazi sermayesine aittir. Bunun sebebi toprak sermayesinin diğer sermaye gruplarına oranla çok fazla olmasıdır. Bu ekstansif tarımın bir göstergesidir. Birim araziye sermaye kullanımı yoğun değildir. Arazi sermayesinin diğer bir kalemi olan arazi ıslahı sermayesi sulama, kurutma, muhafaza tesisleri (çit, hendek, duvar v.b...) ile toprağın verimliliğini korumak ve artırmak için yapılan diğer yatırımları içine almaktadır. Büyük masrafları gerektiren bu yatırımlara işletmelerimizde fazla rastlanmaz. Bunun sebebi işletmelerin genellikle çok küçük olmaları, yatırım imkânlarının azlığı ve mülkiyetten doğan problemlerdir. Toprağın birden fazla sahibi olması (müşterek ve iştirak halindeki mülkiyet) uzun vadeli yatırımları cazip olmaktan çıkarmaktadır. Toprak sermayesinden sonra, arazi sermayesi içinde en büyük pay, bina sermayesine aittir. İşletme binaları (ev, ahır, ağıl, hangar, silo, gübrelik) ve arsalar bu sermaye grubunda yer almaktadır. Bitki sermayesi içinde, işletmedeki meyveli ve meyvesiz ağaçları, bağ, tarlaya atılmış tohumluk ve büyümekte olan kültür bitkilerini sayabiliriz. Av ve balıkçılık sermayesine Türkiye tarım işletmelerinde fazla rastlanmaz. İşletme sermayesi. Arazi sermayesini faal (aktif) hale sokan işletme sermayesidir; sabit ve döner sermaye olarak iki gruba ayrılır. Sabit işletme sermayesi hayvan ve alet-makine sermayelerinden oluşur. Hayvan sermayesi tarım

58 Tarım Ekonomisi 52 işletmelerindeki bütün canlı hayvanları ifade eder. Sabit sermaye içinde yer alan unsurlar üretime bir çok defa iştirak edebilmektedirler. Bu sermayenin kullanılması sonucunda meydana gelen eskime ve yıpranmaların karşılığı olan amortisman üretim masraflarına dahil edilmektedir. Döner sermaye ise, üretim sonunda şekil değiştiren veya tamamen yok olan (yem, tohum, gübre) mallardan oluşur. Bu sermaye grubu da, malzeme ve mühimmat sermayesi ile para sermayesi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Malzeme ve mühimmat sermayesi, işletme içinde kullanılan ve pazarda satılmak üzere ayrılan maddelerden oluşur. Para sermayesi içinde nakit para yanında hemen paraya çevrilebilecek kıymetli kâğıtlar, cari işletme alacakları, banka cari hesabı da yer almaktadır Pasif Sermaye Sermayenin fonksiyonlarına göre hesaplanması, muhasebe sisteminin özelliklerini taşır. Muhasebe sisteminde her hesabın bir aktif ve bir de pasif tarafı vardır ve bu iki taraftaki hesap toplamları birbirine eşit olmalıdır. Tarım işletmelerinde sermayenin fonksiyonlarına göre sınıflandırılmasında da aynı özellikler vardır. Aktif sermaye içindeki bir kısım varlıklar işletmecinin mülkiyetindedir, bir kısım varlıklar ise dışarıdan borçlanma sureti ile üretimde kullanılmaktadır. Eğer işletme sermayesini bu açıdan gruplandırırsak pasif sermaye ayırımını elde ederiz. Pasif sermaye sınıflamasında işletmecinin mülkiyetinde olan varlıklar öz sermaye, işletmecinin mülkiyetinde olmayan, dışarıdan borçlanma sureti ile işletmede kullanılan sermaye de yabancı sermaye denir. Netice olarak öz ve yabancı sermaye toplamı, işletmenin aktif sermaye toplamına eşittir, onun ayrı bir sınıflamasından başka bir şey değildir. Kiraya ve ortağa tutulan arazi ile borçlar, işletmenin yabancı sermayesi altında gösterilmektedir. Aktif sermayenin, yabancı sermayeye oranı net sermaye oranını verir (Karagölge, 1987, s. 93). Türkiye'de işletmeler büyük çapta yabancı sermaye kullanmadıklarından bu oran yüksektir. Hayvancılığı bitki yetiştiriciliği ve mamuleciliği ile birleştirerek en rasyonel bir şekilde çalışan işletmelerde arazi sermayesinin toplam aktif sermaye içindeki payının %50 olması beklenmelidir. Aktif sermayenin diğer yarısını işletme sermayesi teşkil etmektedir. Aktif sermayenin %25'inin hayvan, %10'unun alet-makine, %10'unun

59 # 3 Tarımsal Üretim Araçları 53 malzeme-mühimmat ve %5'inin de para sermayesinden ibaret olması arzu edilir. Tabii ki, bu oranlar kesin değildir ve mevcut şartlara göre artıp, azalabilir. Örneğin hayvancılığa daha yoğun yer veren işletmelerde bu sermaye unsurunun payı daha fazla olabilir (Aksöz, 1967.s. 109).

60 4 TARIM TARIM İŞLETMELERİNİN YILLIK FAALİYET SONUÇLARI Tarım işletmeleri her yıl birçok girdi kullanarak masraflarını karşılar ve çeşitli üretim faaliyetlerini yürütürler. Bu faaliyetler sonucunda elde edilen gelirlerle işletmelerini geliştirmeye çalışırlar. Yapılan giderler yanında elde edilen gelirler işletmelerin ve yürüttükleri üretim faaliyetlerinin başarı derecelerini ortaya koyar. Üretim faaliyetlerinin birbirine üstünlükleri yanında, işletmelerin başarı derecelerinin de karşılaştırılması bu sayede mümkün olur. Bu bölümde, öncelikle işletme sonuçlarının ölçülmesinde kullanılan bazı kavramlar açıklanacaktır. Bölümde nakdî (parasal) ve aynî giderler, itibari giderler, amortisman, fırsat maliyeti, satın alma maliyeti, değişken masraflar ile sabit masraflar açıklandıktan sonra işletme sonuçları; gayri safi üretim değeri, gayri safi hasıla, saf hasıla, tarım geliri, brüt kâr, safi kâr başlıkları altında ele alınacaktır.

61 # 4. Tarım İşletmelerinin Yıllık Faaliyet Sonuçları İşletme Masrafları İşletme giderlerinin bir kısmı çiftçi tarafından ödenmekte, bir kısmı ise ödendi var sayılarak kâğıt üzerinde hesaplanmaktadır. Bunlardan birinci gruptakilere gerçek (nakdi) giderler, diğerlerine aynî giderler adı verilmektedir. Yabancı işçi ücretleri, üretimde kullanılan girdilerin masrafları (tohum, gübre, akaryakıt, ilaç v.b.), kiralanan arazinin kira karşılığı, borç faizleri nakdî giderlerdendir. İşçi ücretleri nakdî olabileceği gibi aynî veya her ikisinin karması şeklinde de olabilir. Ayda 500 TL ve günde üç öğün yemek ile barınacak yer verilen bir işçinin giderleri buna bir örnek olup yemek ve barınma yeri karşılığı gibi aynî giderler paraya çevrilerek nakdî giderlere dahil edilmelidir. Mal karşılığı girdi temin edilmesi de nakit gibi kabul edilmelidir ki buna takas denilmektedir (Aras, S: ). Ekonomik anlamda üretim masrafları hesaplanırken bazı giderler aslında yapılmadığı halde yapılmış gibi düşünülerek masraflara dahil edilmektedir. Bunlara itibari giderler denilir. Çiftçi ailesinin iş gücü ve yönetim karşılığı, mülk arazinin kira karşılığı ve öz sermayenin faizi bu tip giderlerdir Amortisman Amortisman, kullanımı birden fazla yıla dağılan bina, makine, hayvan, uzun ömürlü malzeme ve plântasyonlar gibi sermaye unsurlarının her yıl için hesaplanan yıllık değer kaybını ifade eder. Muhasebe yönünden amortisman konusu, bir masraf dağıtım işleminden ibarettir. Uzun ömürlü olan, yıpranmaya ve aşınmaya tabi demirbaşın bu yüzden meydana gelecek değer eksilişleri, üretim yılları arasında amortisman yoluyla dağıtılmış olmaktadır. Amortisman hesaplanmamış olsaydı, demirbaş masrafının tamamı alındığı yıl içinde görülecek, diğer yıllara bir masraf dağıtılmayacaktı. Bu durumda demirbaşın alındığı yılda üretim masrafları çok yüksek, diğer yıllarda az gibi görülecek, işletmenin masraf yapısı çarpıtılmış olacaktı. Çok ömürlü girdilere amortisman ayrılması bu yanlışlığı gidermektedir. Diğer yandan her yıl amortisman payı kadar tasarruf yapan veya malzemesini yenileyen işletmeler, belli bir müddet sonra tamamen yıpranmış makine ve malzeme ile yüz yüze kalmamış olurlar.

62 Tarım Ekonomisi 56 Amortisman itibari giderden farklıdır, gerçek bir giderdir ama cari dönem için nakdî değildir. Gider önceden nakden yapılmış, cari dönem başına düşen miktarı hesaplanmıştır. Arazi açma, topraktan ibaret su ve drenaj kanalları, toprak ıslahı tesis masrafları (teraslama gibi) bir sermaye artışı kabul edilerek toprağın değerine ilave edilir. Toprak ve toprağın değerini artırıcı uzun ömürlü arazi ıslahı (meliyorasyon) uygulamaları için amortisman hesaplanmaz (Aras, 1988, s. 68). Amortisman hesaplama yöntemleri. Amortisman çeşitli şekillerde hesaplanabilir. Burada bunlardan üçü üzerinde durulacaktır. Tarımda amortisman genellikle demirbaşın satın alma değeri üzerinden: A=(D-H)/n eşitliğine göre hesaplanmaktadır. Eşitlikte A, yıllık amortisman payını; D, demirbaşın mal oluş değerini; H, demirbaşın hurda değerini; n ise ekonomik ömrünü göstermektedir. Bu metoda doğru hat metodu denilmesinin sebebi, her yıla aynı yıpranma payının düşmesidir. Bu yolla hesaplanan amortisman oranı sabittir. Çoğu zaman demirbaşın hurda değeri çok küçük olduğundan dikkate alınmaz, bu takdirde formül A=D/n olarak ifade edilir (Aras,1988. S: 67-75). Azalan bilanço metodunda da amortisman oranı sabittir. Ancak sabit olan bu amortisman oranı doğru hat yöntemindeki gibi satın alma değerine değil, demirbaşın her yılki yıpranma değeri düşüldükten sonra geri kalan kıymetine tatbik edilir. Bu yolla amortisman hesaplanırken, amortisman oranının %20 den fazla olması arzu edilmez. Çünkü bu takdirde makinenin ekonomik ömrü sonucunda hesaplanan hurda değeri, gerçek değerinden çok yüksek görülebilir (Aras, 1988, s. 74). Satın alma değeri 10 bin olan bir makinenin doğru hat metoduna göre hesaplanan yıllık amortisman payı, makinenin ekonomik ömrü 5 yıl ve hurda değeri 0 olduğundan 2000 liradır (=10/5). Aynı makinenin azalan bilanço yöntemine göre yıllık amortisman payları aşağıda gösterilmiştir (yıllık amortisman oranı %20): Hizmet yılı Yıllık amortisman Yıl sonu değeri (defter değeri)

63 # 4. Tarım İşletmelerinin Yıllık Faaliyet Sonuçları 57 Görüldüğü gibi bu yolla demirbaşın satın alma değerinin tamamı amorti edilmemektedir. Beş yıl sonunda amorti edilemeyen değer ( TL), makinenin hurda değeri olarak kabul edilmektedir. Amortisman hesaplanmasında bir diğer yöntem yıllar toplamı yöntemidir. Bu yöntem de azalan bilanço yöntemine benzer, bir farkla ki bu yöntemde, doğru hat yönteminde olduğu gibi, aletin ekonomik ömrü sonunda kalan değeri sıfır dır. Aynı örneğe yıllar toplamı yöntemine göre amortisman hesabını uygulayalım. Aletin ekonomik ömrü 5 yıl olduğuna göre, yıllar toplamı 15 dir ( = 15). Bu rakam amortismanın dağıtılacağı toplam pay kabul edilerek buna göre bir paya düşen amortisman miktarı hesaplanır. Örneğimizde bir payın karşılığı TL dir (=10000/15). Yıllara düşen amortisman miktarlarını bulmak için, bu rakamı sırasıyla 5,4,3,2 ve 1 le çarpmalıyız: Birinci yıla ait amortisman miktarı: (5)(666.67)= TL İkinci yıla ait amortisman miktarı: (4)(666.67)= TL Üçüncü yıla ait amortisman miktarı: (3)(666.67)= TL Dördüncü yıla ait amortisman miktarı: (2)(666.67)= TL Beşinci yıla ait amortisman miktarı: (1)(666.67)= TL Yıllar toplamı yöntemine göre, herhangi bir yılın amortisman miktarı, aşağıdaki eşitlik yardımı ile hesaplanabilir: A y = 2D(n y + 1) n(n + 1) Eşitlikte, A y yıllık amortisman miktarını; D, aletin satın alma maliyetini; n, aletin ekonomik ömrünü, y amortismanın hesaplandığı yılı göstermektedir. Eşitliği kullanarak birinci yılda makinenin yıpranma payını hesaplayalım: (2)(10000)( ) A 1 = = TL 5(5 + 1) edilir. Diğer yıllara düşen amortisman miktarları da aynı eşitliğin kullanılması ile elde

64 Tarım Ekonomisi Değişken masraflar İşletme masrafları, işletmeye yatırılan aktif sermayenin faizi hariç, üretim masraflarının toplamıdır. Üretim miktarına bağlı olarak artan veya azalan masraflara, değişken masraflar denir. Değişken masraflar ne kadar yüksekse, işletmede entansite o kadar fazladır. Bitkisel üretimde değişken masraflara örnek olarak; tohum, gübre, akaryakıt ve yağ, tarımsal ilaçlar, sulama suyu, pazarlama, nakliye ve geçici işçilik masraflarını gösterebiliriz. Hayvansal üretimin değişken masrafları ise; yem, veteriner, ilaç, pazarlama, nakliye, sürü yenileme ve geçici işçi masraflarıdır Sabit masraflar Sabit masraflar, işletmedeki üretim miktarına bağlı olmaksızın yapılan masraflardır. Sabit masraflara örnek olarak amortisman, bina tamir bakımı, vergi, sigorta, daimi iş gücü ve aile iş gücü karşılığını gösterebiliriz. Makine masrafı amortisman eşiğine kadar sabit masraf, bu eşiğin ötesinde ise değişken masraf karakterini taşır. Örneğin bir traktörün yıllık çalıştırılma süresinin 1000 saat olduğunu kabul edelim. Eğer bu traktör yılda 1000 saat veya daha az çalıştırılıyorsa yıllık amortismanı sabit masraf, 1000 saatten daha fazla çalıştırılıyorsa değişken masraf olarak değerlendirilir (Erkuş ve Demirci 1985, s. 33). 4.2 Satın Alma Maliyeti ve Fırsat Maliyeti Üretimde kullanılan her girdinin bir satın alma maliyeti yanında bir de fırsat maliyeti vardır. Bir girdinin fırsat maliyeti, o girdinin kullanıldığı amaç dışında kullanılabileceği en elverişli amacın getirebileceği gelirdir. Bir başka tarife göre; feda edilen en kârlı faaliyetin geliri, üretime alınan faaliyetin fırsat maliyetidir (İnan, s. 57). Bunu bir örnekle açıklayalım. Bir çiftçinin ambarında 100 kg. kimyasal gübre olduğunu düşünelim. Çiftçi bu gübreyi buğday arazisinde kullandığı takdirde, elde edeceği verim artışına bağlı olarak gelirinin 100 TL, arpa için kullandığı takdirde 90 TL artacağını varsayalım. Çiftçi buğday arazisini gübrelemeyi tercih ederse fırsat maliyeti 90 TL olacaktır. Eğer çiftçi bu gübreyi arpa üretiminde kullanırsa fırsat maliyeti bu kez 100 TL olacaktır.

65 # 4. Tarım İşletmelerinin Yıllık Faaliyet Sonuçları 59 Bir birim girdiden azami gelirin sağlanması için o girdinin mevcut kullanımından elde edilen gelirin, fırsat maliyetine eşit veya ondan fazla olması lâzımdır. 4.3 İşletme Başarısının Ölçülmesi İşletmelerin bir üretim dönemi sonucunda elde ettikleri başarı çeşitli şekillerde ifade edilebilir. Bu başarı ölçüleri işletmeleri çeşitli açılardan tanımamıza yardımcı olduğu gibi onların üretim yapısını, girdi kullanım özelliklerini, masraf yapılarını, üretim faaliyetlerinin birbirlerine nispi üstünlüklerini, kredi kullanabilme imkânlarını, risk yüklenme kapasitelerini göstermektedir. Şimdi sırasıyla bu ölçüleri tanıyalım Gayri safî üretim değeri İşletmenin bir üretim dönemi içinde ürettiği bitkisel ve hayvansal ürünlerin değeri ile prodüktif kıymet artışları gayri safî üretim değerini oluşturur. Normal büyüme ve artma sayesinde işletmenin yıl sonu envanter kıymetinde (meyveli, meyvesiz ağaçlar, iş ve irat hayvanları vb.) meydana gelen kıymet artışları, prodüktif kıymet artışları olarak adlandırılmaktadır Gayri safî hasıla Tarım işletmelerinde bir çalışma yılı zarfında, ekonomik faaliyetler sonucunda yeni üretilen mallar yanında ürün işleme, mübadele ve yeniden değerlendirme yoluyla sermaye kısımlarında meydana gelen artışların kıymetçe ifadesi gayri safî hasılayı vermektedir (Laur 1962, s. 367). Gayri safî hasılanın hesaplanması büyük özen ister. Bu hesaplamada yapılabilecek hataları ortadan kaldırmak veya azaltmak için gayri saf hasılaya dahil olan ve olmayan unsurlar aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir. Öncelikle gayri saf hasılaya dahil edilmesi gereken unsurları sıralayalım:

66 Tarım Ekonomisi 60 (1) Bitkisel ve hayvansal kaynaklı bütün ürünlerin değeri (2) Prodüktif kıymet artışları (3) İşletmedeki iş gücü ve makinenin diğer işletmelerde tarımsal faaliyetlerde çalıştırılması ile elde edilen gelirler.(bazı ekonomistler bu şekilde elde edilen gelirin, yan gelir olması, işletmenin var oluş sebebini oluşturan faaliyetlerin gelirlerine oranla daha az olması görüşünü ileri sürmektedirler.) (4) İşletmecinin sahip olduğu ikametgâhın kira karşılığı (5) İşletmenin, işçilere veya diğer işletmelere aynî olarak verdiği ürünlerin değeri (6) İşletmeden temin edilen odun, çalı ve benzerlerinin kıymetleri Gayri saf hasılaya dahil edilmemesi gereken unsurlar aşağıdaki gibi özetlenebilir: (1) İşletmede üretilmeyen malların ve arazi, alet-makine sermayesinin satışından elde edilen gelirler (2) Pazar kıymetinin değişmesinden (konjonktürel) dolayı işletme sermayesinde meydana gelen kıymet artışları (3) Tarım dışı faaliyetlerden elde edilen gelirler (4) Satın alma yoluyla; toprak, makine ve diğer demirbaşlarda meydana gelen kıymet artışları (aynı zamanda üretim masraflarında da gösterilmez) (5) İşletmenin bir şubesinden diğerine devredilen; ot, gübre, tohumluk, damızlık vb. çiftlik ürünleri (bu gibi ara ürünler, üretim masraflarında da yer almazlar). Hataya yol açmamak için gayri saf hasıla kıymeti hesaplanırken, yıl sonunda demirbaşın değerleme işi, yıl başında esas alınan değer biçme yöntemi ile yapılmalıdır (Erkuş vd s. 176). Bu sayede gayri safî hasıla, fiyat değişmelerinden etkilenmemiş olur. İşletmelerin gayrı safî hasılalarının karşılaştırılmasında genellikle tarıma elverişli arazi veya tarla arazisinin 1 dekarına isabet eden değerleri dikkate alınmaktadır. Ayrıca gayri safî hasılanın aktif sermayeye, 1 TL lık işletme masrafına, 1 TL lık işçilik masrafına ve işletmede kullanılan erkek iş gücü birimi başına düşen miktarları da hesaplanmaktadır.

67 # 4. Tarım İşletmelerinin Yıllık Faaliyet Sonuçları Saf hasıla Tarım işletmelerinin başarısını ölçmeyi ve işletmeler arası karşılaştırmalar yapmayı sağlayan bir ölçü olan saf hasıla, gayri saf hasıladan toplam masrafların (değişken + sabit masraflar ) çıkarılması ile elde edilir. Borçsuz ve kira ile arazi işletmeyen bir işletmede saf hasıla, aktif sermayenin getirdiği faizdir. Buna aktif sermayenin rantı da denilebilir. (Saf hasıla hesaplanırken, kiracılık-ortakçılık payları, borç faizleri ve öz sermayenin faizi masraflara dahil edilmez.) Tarımsal gelir Saf hasıladan borç faizleri ile kiracılık ve ortakçılık için ödenen paylar çıkarılır ve aile iş gücü ve yönetim karşılığı ilave edilirse tarımsal gelir elde edilir Brüt kâr Gerek işletmede yürütülen faaliyetlerin birbirleriyle ve gerekse işletmenin diğer işletmelerle karşılaştırılmasında en çok kullanılan ölçü brüt kârdır. Brüt kâr, gayri safî üretim değerinden, değişken masrafların çıkarılması ile elde edilir. Brüt kâr, işletmelerin plânlanmasında yaygın olarak kullanılan bir ölçüdür Safî kâr Tarımsal gelirden, aile iş gücü karşılığı ve öz sermayenin faizi çıkarılırsa, işletmenin elde ettiği safî kâra ulaşılmış olur (Doll, Rhodes and West, 1968, s: 28-29). Ekonomide kâr hesaplanırken, işletmeye yatırılan aktif sermayenin başka sahalarda kullanılması halinde elde edilecek gelirin de dikkate alınması gerekmektedir. Çiftçinin üretime tahsis ettiği arazi, alet-makine ile ekipmanı, bina v.s. gibi sermaye unsurlarına her yıl ödeme yapılmasa bile bunların da bir fırsat maliyeti vardır. Bu maliyet öz sermayenin faizi olarak ifade edilmektedir. Bunun gibi işletmede kullanılan aile iş gücü

68 Tarım Ekonomisi 62 karşılığının da hesaplanıp net işletme gelirinden çıkarılması sonucunda işletmenin safi kârı bulunmuş olur *. Kâr, üretime katılan bütün girdilerin masrafları çıkarıldıktan sonra geriye kalan toplamdır. Bu durumda işletmeci sıfır kâr elde etse bile kaynaklarını bir başka sahaya transfer etmeyi düşünmeyebilir. Zira kârın sıfır olması, bütün girdilerin (arazi kira karşılığı, aile iş gücü ve öz sermayenin faizi dahil) masraflarının karşılandığını göstermektedir. Safî kârın sıfırdan büyük olması, işletmecinin taşıdığı risklerin fazlalığından veya üretim faktörlerinin nisbî kıtlığından kaynaklanabilir (Doll, Rhodes and West, 1968 s. 29) Örnek problem Çarşamba Ovasındaki bir işletmenin, üretim dönemine ait işletme sonuçları aşağıda verilmiştir. İşletmenin mülkiyetinde bulunan arazi miktarı 29 dekardır, 1 dekar arazi de 60 TL ye kiralanmıştır. Belirtilen dönemde işletmenin hayvan ürünleri satışından elde ettiği gelir 800 TL, prodüktif demirbaş kıymet artışı 750 TL dir. Bitkisel üretime ait değerler aşağıdaki gibidir: Ekim/dikim alanı Verim Ortalama satış Yetiştirilen ürünler (dekar) (kg/da) fiyatı (TL/kg) Mısır Şeker pancarı Domates Fındık Kavaklık İşletmecinin oturduğu evinin yıllık kira karşılığının 300 TL, öz sermayesinin faiz karşılığının da 1600 TL olduğu tahmin edilmektedir. Dönem esnasında işletme dışında elde edilen tarımsal gelir 200 TL dir. İşletmenin değişken masraflarının faiz karşılığı 220 TL dir. İşletme için hesaplanan amortisman toplamı 620 TL olup dönem esnasında aile bireylerinin iş gücü karşılığının 900 TL olduğu varsayılmaktadır. İşletme için hesaplanan diğer giderler; tohum (840 TL), gübre (690 TL), tarımsal mücadele (370 TL), sulama masrafı (340 TL), akaryakıt ve yağ (2200 TL), geçici işler için çalıştırılan işçilere yapılan ödemeler (400 TL), diğer makine değişken masrafları (180 TL), yem * Ülkemiz şartlarında aktif sermayenin faizinin %8-10, aile iş gücü karşılığının ise, aynı işler için çevrede yabancı işçilere ödenen ücretlere eşit olması önerilmektedir (Erkuş vd. 1995, s ).

69 # 4. Tarım İşletmelerinin Yıllık Faaliyet Sonuçları 63 (365 TL), veteriner ücreti (45 TL), binaların tamir-bakım masrafları (35 TL), vergi ve sigorta (40 TL) dır. Bu verileri kullanmak suretiyle işletmenin üretim dönemine ait başarı ölçülerini sırasıyla hesaplayalım: (a) Gayri safî üretim değeri (GSÜD) Tarla ürünleri, sebze ve fındık için hesaplanan bitkisel üretim değeri toplamı 9150 TL dir: (10)(500)(0.5) + (3)(5000)(0.15) + (2)(2000)(0.2) + (12)(100)(3) = 9150 TL Bulunan bu değere, hayvancılıktan ve prodüktif demirbaş kıymet artışından elde edilen gelirler ilave edilirse, GSÜD= TL bulunur. (b) Gayri saf hasıla (GSH) Gayri safî üretim değerine, işletme dışı tarımsal gelir (200) ve zati ikametgâh kira karşılığı (300) eklendiğinde GSH değeri TL elde edilir. (c) Saf hasıla (SH) Gayri saf hasıla değerinden, değişken masrafların faiz karşılığı ile öz sermayenin faizi ve kiralanan arazinin kira bedeli hariç diğer masraflar çıkartılırsa, geri kalan değer saf hasıladır ( = 4175 TL). (d) Tarımsal gelir (TG) Saf hasıladan değişken masrafların faiz karşılığı (220) ve kiralanan arazinin kira bedeli (60) düşülüp, kalan değere aile iş gücü ve yönetim karşılığı (900) ilâve edilirse tarımsal gelir rakamı bulunmuş olur: (220+60)+900 = 4795 TL (e) Brüt kâr (BK) Brüt kâr, GSÜD ile değişken masraflar (5650) arasındaki farktır: 5050 TL (f) Safi kâr (SK) Tarımsal gelirden, aile iş gücü karşılığı ve öz sermayenin faizi çıkarılınca safi kâra ulaşılmış olur: ( ) = 2295 TL. İşletme başarı ölçüleri ve hesaplanma yöntemleri toplu olarak Tablo 4.1 de gösterilmiştir.

70 Tarım Ekonomisi 64 İşletme başarı ölçüleri Tablo 4.1 Tarım İşletmeleri Başarı Ölçülerinin Hesaplanması Sabit masraflar GSÜD GSH SH TG İDTG İKK DM AİK Diğer KOP BF ÖSF GSH SH TG BK + - SK GSÜD = gayri safi üretim değeri; GSH = gayri safi hasıla; SH = saf hasıla; TG = tarımsal gelir;bk = Brüt kâr; SK = safi kâr; İDTG = işletme dışı tarımsal gelir; İKK = ikametgah kira karşılığı; DM = değişken masraflar; AİK = aile iş gücü karşılığı; KOP = kiracılık ortakçılık payları; BF = borç faizleri; ÖSF = öz sermaye faizi. Tarım ekonomisi konularını bu bölümle kapatıp bundan sonraki bölümlerde tarımsal üretim ekonomisi konularına geçeceğiz. Her ne kadar tarım ekonomisi konuları burada değinilenler ile sınırlı değilse de diğer ekonomi dersleri kapsamında detaylı olarak verildiklerinden burada ayrıca incelenmemişlerdir. Tarım ürünlerinin pazarlanması, tarımda örgütlenme, tarım politikası ve tarımla ilgili diğer disiplinler tarım ekonomisi kapsamı çerçevesinde ele alınmaktadır *. * E.Rehber, B. Çetin, Tarım Ekonomisi, Vipaş A.Ş., Bursa, Z. Dinler, Tarım Ekonomisi, Bursa, F. Açıl, R. Demirci, Tarım Ekonomisi Dersleri, AÜ Ziraat Fakültesi Yayın no: 880, Ankara, 1984.

71 5 1 ÜRETİM VE MASRAF FONKSİYONLARI Üretim faaliyeti sürecinde, üretimde kullanılan ilave girdinin maliyeti, üretimde sağlanan ilave artışın değerinden fazla ise kullanılması ekonomik olmaktan çıkar. Bu prensibin tarımsal faaliyetlere uygulanması için, ele alınan faaliyetlerin üretim ve masraf fonksiyonlarının özelliklerinin bilinmesi gerekir. Bu bölümde serbest piyasa ekonomilerinde kaynak dağılımın arkasında yatan nedenleri anlamamıza yarayacak girdi-çıktı ilişkileri üzerinde durulacaktır. Tarımsal üretim faaliyeti karmaşık olduğu kadar, yeni teknolojilerin ortaya çıkmasıyla devamlı değişkenlik göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde artık verim ve üretim artışından daha önemli olarak gelecek nesillerin ihtiyaçlarını da gözeten sürdürülebilir tarım teknikleri üzerinde durulmaktadır. Tarımsal araştırmalar sonucunda yeni üretim tarzları, yeni girdiler ortaya çıkmakta bunun yanında üretimde kullanılması gereken optimum girdi bileşimleri de değişmektedir. Netice olarak girdi-çıktı ilişkisi, yani girdilerin çıktılara dönüştürülmesi devamlı değişen bir olgudur. Hiçbir ürün tek bir girdi ile üretilemez. Bununla birlikte teorik olarak üretimde kullanılan girdilerden birinin etkisinin ne olduğunu anlamak için, kullanılan miktarını değiştirirken diğer girdileri sabit tutmak gerekir. Bölümde bir ürünün üretiminde kullanılan değişken girdinin rolü üzerinde durulacaktır. Böylece üretim teorisinin temelleri atıldıktan sonra diğer bölümlerde üretimde kullanılan girdilerle, üretilen ürün sayıları artırılarak üretim modeli geliştirilecektir. Bölümde tarımsal üretim ekonomisinde yapılan temel varsayımlar açıklandıktan sonra üretim ve fonksiyonları ile ilgili kavramlar tanıtılacaktır. Klasik üretim fonksiyonu ve üretimin safhaları, azalan verim kanunu, optimum girdi seviyesi, kısa ve uzun dönem kavramları açıklandıktan sonra bölüm sonundaki eklerde kuadratik ve Cobb-Douglas tipi üretim fonksiyonları tanıtılacaktır.

72 Tarımsal Üretim Ekonomisi Tarımsal Üretim Ekonomisinde Yapılan Temel Varsayımlar Tarımsal üretim ekonomisi prensipleri açıklanırken başlıca dört varsayım yapılmaktadır. Bunlardan birincisi, işletmelerin amaçlarının kârlarını en üst düzeye çıkarmak olduğu varsayımıdır. Buna kısaca kâr maksimizasyonu varsayımı adı verilmektedir. İşletmeler üretimde bulunurken kârdan başka birçok gayeler taşıyabilirler. Özellikle tarımda bu çok rastlanan bir olaydır. Tarımsal faaliyet sadece bir iş değil, aynı zamanda bir yaşam tarzıdır. Birçok tarım işletmesi sadece bu sebeple bu sektörde bulunmaktadır. Bu işletmeler her yıl büyük kârlar elde etmeseler de sektörden ayrılmamaktadırlar. Zira onlar için kârdan başka hedefler de vardır. Geleneklerin sürdürülmesi, sağlıklı bir yaşam, toprak sevgisi veya adını koyabileceğiniz diğer tatmin hedefleri işletmelerin tarımda kalmasına sebep olmaktadır. Şu halde işletmeler için asıl amaç, bütün bunların bir bileşkesi olan tatmini azami kılmaktır. Bununla beraber kâr maksimizasyonu, olayı basitleştirmek açısından yeterli ve geçerli bir varsayımdır. Zira tatmin duygusu kişiden kişiye çok değişen bir kavramdır ve ölçülmesi zordur. Kâr ise daha genel ve ölçülmesi de daha kolaydır. Ayrıca bu hedefi gütmeseler bile, işletmelerin ne kaybettiklerini göstermesi açısından kâr maksimizasyonu yine de yararlı bir amaçtır. İkinci varsayım, çıktı ve girdi piyasalarının işleyiş tarzı ile ilgilidir. Bu varsayıma göre, tarım sektöründe hakim piyasa tam rekabet piyasasıdır. Tam rekabet piyasası çok sayıda satıcı ve alıcının bulunduğu; homojen ürünlerin üretildiği; kaynak hareketlerinin yüksek olduğu (piyasa giriş ve çıkışlarının serbest olduğu, kaynakların bir sektörden diğerine çabucak aktarılabildiği); üretici, tüketici ve kaynak sahiplerinin ekonomik şartlar ve üretim teknolojileri konularında tam bir bilgi sahibi oldukları bir piyasadır. Dünya üzerinde bu şartların hepsini taşıyan bir piyasa olmamakla birlikte tarım sektörü bu özellikleri en çok taşıyan sektörlerin başında yer almaktadır (Doll, s. 38, Ferguson, s. 252, Mansfield, s. 233). Üçüncü varsayım zaman ile ilgilidir. Zamanın daima belirli bir dönemi yansıttığı varsayılmaktadır: Bu varsayıma göre olaylara belirli bir zaman kesiti içinde bakılmaktadır. Ele alınan bu zaman kesitinin değişmesi ile; üretim, fiyatlar, kârlar vb. faktörlerde meydana gelebilecek değişiklikler dikkate alınmamaktadır. Zaman

73 # 5 Üretim ve Masraf Fonksiyonları 67 faktörünün değişmesi ile birlikte, tarımsal üretimde etkinliğin nasıl sağlanacağı dokuzuncu bölümde açıklanacaktır. Dördüncü varsayım, üretimde risk ve belirsizliğin olmamasıdır. Bu varsayıma göre tarımsal üretimde girdi ve çıktı fiyatları, verim ve üretimin bilindiği veya büyük bir doğrulukla tahmin edilebileceği kabul edilmekte ve bütün analizler bu varsayımla yapılmaktadır. Bu varsayım son bölümde serbest bırakılacaktır. Risk ve belirsizliğin etkisiyle daha evvel açıklanan üretim prensiplerinde ne gibi değişikliklerin yapılması gerektiği onuncu bölümde incelenecektir. 5.2 Pozitif ve Normatif Analizler Ekonomi literatüründe pozitif analiz, bir durumu olduğu gibi açıklayan analiz tarzıdır. Normatif analiz ise mevcut durumu değil, olması gereken durumu gösterir. Örneğin, bir pazarın özellikleri üzerinde çalıştığımızı varsayalım. Araştırdığımız konular; pazarda bulunan malların fiyatları ve bu fiyatların nasıl oluştuğu, satıcı ve alıcıların özellikleri, pazarın etkinliği gibi hususlar olsun. Araştırma sonucunda elde edeceğimiz bulgular, aynı konuda, aynı alanda araştırma yapan bir başka araştırıcının bulgularından farklı olabilir. Bu takdirde pazarın gerçek özelliklerini anlamak için daha fazla bilgi toplamak gerekebilir. Eğer bu çalışmaları yapan ekonomistler fiyatlar, ürün miktarları, mal ve hizmetlerin dağılımı konularında kendi değer yargılarını analizlerine katmazlar ve sadece mevcut yapıyı açıklamaya çalışırlarsa pozitif bir analiz yapmış olurlar. Ama pazarın fonksiyonlarının ne olduğu değil de, ne olması gerektiği konusunda kendi değer yargılarını kullanıyorlar ve mevcut pazarın işlevlerini veya bunların bir kısmını iyi veya kötü şeklinde yorumluyorlarsa normatif bir analiz yapıyorlar demektir. Pozitif analizler, normatif analizleri yapabilmek için mutlaka gereklidir. Çünkü bir şeyin nasıl olması gerektiği konusunda fikir yürütebilmek için öncelikle onun ne gibi özellikler taşıdığının doğru şekilde bilinmesi gerekmektedir. Bir olayın veya yapının mevcut durumu bilinmeden, onu iyileştirmek için doğru politikalar üretilmesi, tesadüflere bağlı kalacaktır. Pozitif ve normatif analizlerin sınırının çok iyi belirlenmesi lazımdır. Bazen araştırıcılar bir olayı incelerken farkında olarak veya olmayarak kendi değer yargılarını

74 Tarımsal Üretim Ekonomisi 68 işe karıştırmaktadırlar. Bu durumda mevcut durumu olduğu gibi yansıtmaları mümkün olmamaktadır. Bu ise yanıltıcı sonuçlar doğurabilmektedir. Pozitif ve normatif analizlerin birbirine karıştırılmamaları için ekonomistlerin çalışmalarının başlangıcında değer yargılarını çok açık şekilde tanımlamaları gerekir *. Bu kitapta, tarımsal üretim ekonomisinin prensipleri tanıtılırken ekonomik sistemin çeşitli uyarıları karşısında, çiftçi davranışlarının ne olması gerektiği üzerinde durulacaktır. Yapılacak analizler, normatif analizlerdir. Burada normatif analizin uygulanması demek, kârını en yüksek seviyeye çıkarmak isteyen bir işletmecinin gerçekte aldığı değil, ama alması gereken kararları gösteren bir analizin yapılması demektir. Bu tip analizler yapılırken genelde kâr maksimizasyonuna dayanan dedüksiyon metodu kullanılmaktadır. Dedüksiyon metodunun ayrıntısı birinci bölümde açıklanmıştır (Bakınız: sayfa 5-6). 5.3 Üretim Fonksiyonu Üretim fonksiyonu, girdi-çıktı ilişkisini gösterir. Belirli bir dönemde, belirli bir malın üretiminde kullanılan üretim faktörleri (girdiler) ile üretim sonucunda elde edilen ürün miktarları (çıktılar) arasındaki matematik ilişki üretim fonksiyonu ile ifade edilmektedir. Üretimde kullanılan her girdi dozu karşılığında, bu doza tekabül eden bir çıktı miktarı vardır. Tarımda üretim fonksiyonları çok çeşitlidir. Çünkü girdilerin çıktılara dönüştürülme oranı; toprak verimliliğine, hayvanların cinsine, üretim kullanılan teknolojilere, iklim faktörlerine vb. bağlı olarak değişir. Üretim fonksiyonlarını tablo şeklinde, grafikle veya cebirsel bir eşitlik şeklinde göstermek mümkündür. Sembolik olarak üretim fonksiyonu aşağıdaki gibi gösterilebilir: Q = f(x 1 /x 2, x 3, x 4,.., x n ) * Örneğin radikal ekonomistler olarak adlandırılan ekonomistler, bugünkü ekonomik teorilerin büyük kısmının kapitalist sistemi benimsetmeye dayalı olduğunu ileri sürmektedirler. Radikallere göre tüketici talebini incelerken yapılan ihtiyaçlar sonsuzdur varsayımı, bu teoriyi geliştirenlerin kendi değer yargılarıdır. Bu görüş yanlıları, dünyada tatmin olmuş ve daha fazla mal ve hizmet talep etmeyen bir sürü insanın varlığına inanmaktadırlar. Radikaller bu varsayımın; kitle üretimi, büyük ölçekli işletmeleri ve neticede büyük kârları gerçekleştirmek amacı ile ileri sürüldüğünü düşünmektedirler (John P.Doll and Frank Orazem, 1978, Production Economics.Theory with Applications, s. 5)

75 # 5 Üretim ve Masraf Fonksiyonları 69 Bu şekilde ifade edilen üretim fonksiyonu, homojen ve 1 dereceli üretim fonksiyonudur. * Q üretim miktarını, x 1 değişken girdi miktarını, x 2, x 3, x 4,.., x n ise üretimde sabit kabul edilen girdilerin miktarlarını göstermektedir. Örneğin buğday verimi (Q), üretimde kullanılan gübre miktarına (x 1 ) bağlıdır. Üretime etkisi olan diğer girdiler: x 2, x 3, x 4,., x n sabittir. Eşitliğin sol tarafında yer alan Q bağımlı değişken, sağ taraftaki x 1 ise bağımsız değişkendir. Formül, Q (üretim), değişken girdi x 1 in bir fonksiyonudur şeklinde okunur. Bu sembolik gösterim, üretimde kullanılan girdileri gösterir ama bunların üretime katkısını açıklamaz. (Girdinin, üretime katkısının açıklanabilmesi için fonksiyonun matematik formu bilinmelidir. Sayfa 72 de böyle bir örnek verilmiştir.) Değişken girdilere örnek olarak genellikle hayvansal üretimde hayvan başına verilen yem, bitkisel üretimde ise toprağa atılan gübre miktarı gösterilmektedir. Bu örneklerde sabit girdiler hayvancılıkta bir baş hayvan, bitkisel üretimde bir birim (örneğin 1 dekar) arazidir. Verim, araziye veya hayvan başına hesaplanmaktadır. Üretim fonksiyonunda yer alan girdilerin bileşimi teknolojiyi ifade eder. Bu bileşim değişmediği sürece teknoloji de değişmez. Yani burada teknoloji veri durumundadır. Örneğin toprak karasaban ile sürülüyor ve ekim elle yapılıyorsa, yani üretim faaliyetinde sermaye yerine emek daha çok kullanılıyorsa, bu emek-yoğun teknolojiyi ifade eder. Üretimde kullanılan girdi miktarları değiştirilmek suretiyle üretim teknolojisi değiştirilebilir. Şu halde her üretim teknolojisi ayrı bir üretim fonksiyonu ile ifade edilir. Örneğin daha evvel tohum toprağa elle atılırken, aynı tohum ekim makinesi ile toprağa atılırsa bu durum üretim fonksiyonunun değiştiğini ve yeni bir üretim fonksiyonu ile karşı karşıya olduğumuzu gösterir. Üretim ve masraf fonksiyonları ile ilgili ekonomik analizler yapılırken üretim sürecinde teknik etkinliğin sağlandığı varsayılmaktadır. Örneğin belirli bir miktar buğdayın yetiştirilmesi için toprak işlemenin usulüne göre ve en uygun zamanda yapıldığı, kullanılması gereken gübrenin toprak analizleri yapılarak seçildiği, ziraî mücadelenin usulüne göre tam zamanında yapıldığı, hasadın geciktirilmediği ve diğer * Q=f (x,y) fonksiyonunun homojen ve 1 dereceli olabilmesi için f (ax,ay)= a n f (x,y) bağıntısı geçerli olmalıdır. Yani bir fonksiyonun bağımsız değişkenleri, a gibi belirli bir sayı ile çarpıldığında elde edilen yeni fonksiyon, eski fonksiyonun a katı ise bu fonksiyon homojen ve 1 derecelidir (Daha geniş bilgi için bak: Brennan, 1965, s. 63).

76 Tarımsal Üretim Ekonomisi 70 uygun bütün üretim tekniklerinin yerine getirildiği varsayılmaktadır (Dinler, s ). Sanayide, çevre şartları da biliniyorsa bir önceki dönemin üretim fonksiyonu, bir sonraki dönemin üretimi hakkında oldukça doğru bir fikir verebilir. Bir un veya çırçır fabrikasındaki yönetici bir sonraki dönemin üretimini, üretim fonksiyonunu biliyorsa büyük bir doğrulukla tahmin edebilir. Çünkü üretimde kullandığı girdileri kontrol edebilmekte ve kullandığı makinelerin özelliklerini çok iyi bilmektedir. Tarımsal üretime gelince durum çok farklıdır. Tarımda öyle girdiler vardır ki çiftçinin üzerlerinde hiç bir kontrolü yoktur. İklim verileri (yağmur, sıcaklık, don gibi) bunun bir örneğidir. Diğer yandan bu sektörde birçok olayın tam olarak sebepleri anlaşılmış da sayılmaz. Hayvanların veya bitkilerin beslenmesi, fotosentez olayı örnek olarak gösterilebilir. Tarımda bir önceki yılın üretim fonksiyonunun bilinmesi, bir sonraki yılın üretiminin tahminine her zaman imkân vermeyebilir. Bir sonraki yılın iklim şartlarının değişmesi üretimi büyük ölçüde değiştirebilir. Bu durum, tarım sektöründe üretim fonksiyonlarının bilinmesinin fazla bir önem taşımadığını göstermez. Önemli olan, üretim fonksiyonu belirlenirken şartların çok iyi etüt edilmesi gereğidir. Gelecekte şartların ne olacağı tam anlamıyla önceden tahmin edilmeyebilir. Bu konu ile ilgili analizlere onuncu bölümde risk ve belirsizlik başlığı altında yer verilecektir. Onuncu bölüme gelinceye kadar işletmecinin üretim fonksiyonu yardımıyla girdi-çıktı ilişkilerini tam bir doğrulukla tahmin ettiği varsayılacaktır Kısa ve uzun dönem Üretim dönemi esnasında miktarı değiştirilebilen girdilere değişken girdi, değiştirilemeyen girdilere ise sabit girdi adı verilmektedir. Dönem ne kadar kısa olursa olsun hiç bir girdi tam anlamıyla sabit olamaz. Fakat analizi basitleştirmek açısından bazı girdileri sabit kabul edebiliriz. Bunun sebebi, her ne kadar bütün girdilerin üretimde kullanılan miktarlarını değiştirmek mümkün ise de, bazı girdiler için bunun çok masraflı olmasıdır. İşletme binaları, bazı makineler, idari personel anında artırılması veya azaltılması çok zor ve masraflı olan girdilere örnektir (Ferguson, 1972, s. 133). Üretim olayında kullanılan bir kaynağın miktarı başka sebeplerle de sabit kalabilir. Örneğin işletmeci kaynak miktarını değiştirmek istemeyebilir. Çünkü

77 # 5 Üretim ve Masraf Fonksiyonları 71 kullanması gereken miktarı kullanıyordur, aksi takdirde kârı azalabilir veya üretim periyodu o kadar kısadır ki bu kısa sürede üretimde kullanılan bazı girdilerin miktarını değiştirmek mümkün olmayabilir. Arazi bunun en iyi örneğidir. Çiftçi daha çok araziye ihtiyacı olduğunu düşünebilir ama civarda satın alabileceği bir arazi yoktur veya çok pahalıdır. Tarımsal araştırmalarda da üretimde kullanılan bir girdinin üretim üzerindeki etkisini anlayabilmek için diğer girdilerin miktarları sabit tutulmaktadır. Üretimde kullanılan girdilerin sabit ve değişken olma durumlarına göre üç üretim dönemi vardır. Üretimde kullanılan bütün girdilerin sabit olduğu döneme çok kısa dönem, * üretime katılan en az bir değişken bir de sabit girdi varsa bu döneme kısa dönem denir. Üretimde kullanılan bütün girdilerin değiştirilebildiği döneme ise uzun dönem denir Klâsik üretim fonksiyonu Üretim fonksiyonu, üretimde kullanılan girdilerle elde edilen ürünler arasındaki ilişkiye bağlı olarak sonsuz miktarda olabilir. ** Bütün üretim fonksiyonlarını incelemek mümkün olmadığından tarımsal araştırmalarda kullanılabilecek ve üretim olaylarının özelliklerini yansıtan genel bir üretim fonksiyonu üzerinde durulacaktır. Bu üretim fonksiyonuna klasik üretim fonksiyonu denir. Klasik üretim fonksiyonu, üretim fonksiyonu ile ilgili bütün özellikleri yansıtan bir üretim fonksiyonudur. Tablo 5.1 de klâsik üretim fonksiyonuna ait bir örnek verilmiştir. Örnekte X, üretimde kullanılan ve miktarı değiştirilebilen bir girdiyi (örneğin sulama suyu, zirai mücadele ilaçları, kimyasal gübreler veya işçi sayısı gibi) göstermektedir. Değişken girdinin her dozuna karşılık elde edilen toplam üretim miktarları karşılarına yazılmıştır. Üretim fonksiyonunun şekli, sabit üretim faktörleri (arazi gibi) üzerinde değişken girdi miktarının (X) artırılmasıyla üretim miktarında (Q) meydana gelen değişmeleri yansıtmaktadır. Bu örnekte değişken girdi hiç kullanılmadığı takdirde hiç ürün elde * Bazı yazarlar ekonomik analizlerde çok kısa döneme yer vermemektedirler. Çünkü işletme ile ilgili tercihlerde çok kısa dönemin önemli bir rolü yoktur. Bunun yerine bu yazarlar, çok uzun dönemi üçüncü dönem olarak göstermektedirler. Çok uzun dönemde bütün girdiler yanında, teknoloji de değişmektedir (Bak: Bronfenbrenner et al., 1990, s. 151) ** Ekonomi literatüründe en yaygın olarak kullanılan üretim fonksiyonları Cobb-Douglas ve Constant Elasticity of Substition (sabit elastikiyetli ikame) kısa adıyla CES fonksiyonlarıdır. Cobb-Douglas biçimi üretim fonksiyonu Q =A x Y 1- şeklinde olup A ve üretimin sabiteleridir (0< <1). CES fonksiyonu ise Q = g [d x -P + (1 - d)y -p ] -1/p şeklindedir. Burada g, d, p fonksiyonun sabitleridir (p > -1).

78 Tarımsal Üretim Ekonomisi 72 edilememektedir. Değişken girdi 2 birim kullanıldığında 3.7 birim ürün elde edilmiştir. Değişken girdinin kullanılan miktarı artırıldıkça, belli bir noktaya kadar üretim artan bir hızla, daha sonra azalan bir hızla yükselmektedir. Değişken girdi 20 birime çıkarıldığında elde edilen ürün miktarı maksimum seviyesine (133 kg) ulaşmaktadır. Tabloda görüldüğü gibi değişken girdinin miktarını 20 nin de üzerine çıkarmaya gerek yoktur, çünkü bu miktardan fazla girdi kullanımı, toplam üretimin azalmasına yol açmaktadır. Tablo 5.1 Klâsik Üretim Fonksiyonu, Ortalama ve Marjinal Üretimler, Üretim Elâstikiyeti Marjinal üretim Değişken girdi T.Üretim Ortalama üretim MQ= Q/ X Üretim elâstikiyeti X Q OQ = Q/X Yaklaşık Tam MQ/OQ

79 # 5 Üretim ve Masraf Fonksiyonları 73 Tablo 5.1 ve Şekil 5.1 de gösterilen üretim fonksiyonu cebirsel olarak yazılabilir. Fonksiyonun matematik formu 1 Q X X olup burada Q üretim miktarını, X ise üretimde kullanılan ve miktarı değiştirilebilen girdiyi göstermektedir. Değişken girdi yerine istenilen rakam konulduğunda üretim miktarı tahmin edilebilir. Üretim fonksiyonunda Q nun toplam üretim miktarını göstermekte olduğunu belirttik. Buna verim veya çıktı (output) da denilebilir. Aynı şekilde X de girdi (input), kaynak veya faktör adlarını alabilmektedir. Toplam üretim yanında, üretim fonksiyonlarında üretimde kullanılan girdilerle elde edilen üretim miktarları arasındaki ilişkileri açıklamaya ve işletmelerin etkin üretim seviyelerini hesaplamaya yarayan iki kavram daha vardır: ortalama ve marjinal ürün. Ortalama ürün. Birim değişken girdi başına düşen üretim miktarına ortalama ürün denir. Toplam ürünün onu elde etmek için kullanılan toplam girdi miktarına bölünmesiyle elde edilir. Ekonomide üretimin amacının etkinlik olduğu belirtilmişti (bakınız: sayfa 4). Etkinlik, çıktı/girdi oranı ile ifade edilmektedir. Şu halde ortalama ürün, üretimde kullanılan değişken girdinin etkinliğini göstermektedir. Üretimin başlangıcında etkinlik 0 dır. Değişken girdinin kullanılan miktarı artırıldıkça bir noktaya kadar etkinlik artmakta, daha sonra azalmaktadır. Ortalama ürün miktarının en fazla olduğu üretim seviyesinde, değişken girdinin etkinliği de en fazla olur. Şekil 5.1 de görüldüğü gibi etkin üretim seviyesi, 15 birim değişken girdinin kullanıldığı üretim seviyesidir. Bu girdi seviyesinde ortalama ürün miktarı 7.50 birimdir (Şekil 5.1). Üretim fonksiyonunun matematik formu biliniyorsa ortalama üretim kolayca hesaplanabilir. Tablo 5.1 deki üretim fonksiyonunun ortalama değerleri (OQ) OQ X 1 X 30 1 X X X eşitliğinden hesaplanabilir. Marjinal ürün. Değişken girdinin 1 birim artırılması sonucunda toplam üretim miktarında meydana gelen değişmeye marjinal ürün denir. Marjinal ürün, aynı zamanda üretim fonksiyonunun eğimini gösterir. Üretim fonksiyonu boyunca bu eğim

80 Tarımsal Üretim Ekonomisi 74 değişmektedir. Marjinal üretim (MQ) yaklaşık ve tam olarak hesaplanabilir. Üretim fonksiyonunun matematik formu biliniyorsa marjinal ürün miktarı tam olarak hesaplanabilir. Bu durumda marjinal ürün, toplam üretim fonksiyonunun birinci türevine eşittir: MQ dq 1 2X dx 10 X 2 Bu eşitlikte değişken girdinin hangi değeri için marjinal ürün miktarı hesaplanmak isteniyorsa, bu değer fonksiyonda yerine konularak marjinal ürünün tam karşılığı elde edilebilir. 133,3 6, , ,3 5, , Toplam üretim (Q) Toplam ürün Değişken girdi (X) Değişken girdi (X) 12 Ortalama ve marjinal ürün Ortalama ürün Marjinal ürün -4-6 Değişken girdi (X) Şekil 5.1 Klâsik Üretim Fonksiyonu; Toplam, Ortalama ve Marjinal Ürünler

81 # 5 Üretim ve Masraf Fonksiyonları 75 Üretim fonksiyonu bilinmiyor, sadece Tablo 5.1 deki değerler biliniyorsa marjinal ürün miktarı aşağıdaki gibi yaklaşık olarak hesaplanabilir: MQ Q Q X X Q X Örneğin değişken girdi miktarı 10 dan 12 ye çıkarıldığında marjinal ürün miktarı yaklaşık olarak 9.85 dir: MQ Şekilde görüldüğü gibi marjinal ürün miktarı, 10 birim değişken girdi kullanıldığında en yüksek seviyesine ulaşmakta, değişken girdi artırılmaya devam edilirse marjinal ürün azalmaya başlamaktadır. Değişken girdi miktarı 20 ye yükseltildiğinde toplam ürün en yüksek değerine (133.3) ulaşmaktadır. Bu noktada marjinal ürün miktarı 0 dır. Değişken girdi daha da artırılırsa marjinal ürün miktarı negatif olmaktadır, zira toplam üretimde bu noktadan sonra artış değil, azalış olmaktadır. Özet olarak; X=10 üniteye kadar toplam üretim artan bir hızla (marjinal ürün arttığından), X=20 üniteye kadar ise azalan bir hızla (marjinal ürün azaldığından) artmakta ve bu noktada en üst seviyesine ulaşmaktadır (marjinal ürün=0). Değişken girdi daha da artırılırsa toplam üretim düşmeye başlamaktadır (marjinal ürün<0) Azalan verim kanunu ve üretimin üç safhası Birçok üretim faaliyetinde kullanılan girdilerden bazıları değiştirilmezken, diğerleri değiştirilebilmektedir. Bunun ekonomi literatüründeki karşılığı kısa dönemdir. Örneğin bir tarım işletmesinde, bir üretim dönemi esnasında çitçi arazi miktarını, sahip olduğu işletme binalarını, makineleri değiştirmeden, toprak sürümünü bir kez yerine iki veya daha fazla yaparak, kullandığı tohum miktarını değiştirerek, benzeri şekilde sulama miktarında, gübre, zirai mücadele ilaçları gibi girdilerde artış yaparak üretim miktarını olumlu yönde etkileyebilir. Ancak bu etki bir noktadan sonra azalmaya başlar

82 Tarımsal Üretim Ekonomisi 76 ve değiştirilen girdilerin miktarının artırılması sonucunda belli bir noktadan sonra üretimde azalmalar bile olabilir. Bunun sebebi üretimde kullanılan diğer girdilerin dönem zarfında aynı kalması, değiştirilememesidir. Üretim sürecinde bazı girdiler sabit tutulurken (örneğin arazi), diğer girdilerin (örneğin iş gücü ve sermaye) kullanımı devamlı artırılırsa birim değişken girdi başına elde edilen ürün miktarında önce artan oranlarda, sonra azalan oranlarda bir artış görülür. Toplam üretim en yüksek değerine ulaştıktan sonra değişken girdi hala artırılmaya devam edilirse üretimde mutlak bir azalma ortaya çıkar. Buna ekonomi ilminde azalan verim kanunu denir. Üretimdeki artış hızının azalmaya başladığı noktaya büküm = değişim noktası denir (Şekil 5.1 de değişken girdinin 10 birime ulaştığı nokta). Üretimin en üst düzeye çıktığı nokta ise (X=20 ünite) fizikî (teknik) açıdan optimum noktadır. Ancak üretimde teknik optimum düzeyi, ileride açıklanacağı üzere her zaman en kârlı üretim seviyesini göstermez. Azalan verim kanunu bütün sektörlerde geçerlidir, sadece tarımda görülmez. Kanun sözcüğü bunun için konmuştur. Azalan verim kanunu, tarım sektöründe diğer sektörlere kıyasla üretimin daha önceki safhalarında etkisini göstermeye başlar. Azalan verim kanununa bağlı olarak klasik üretim fonksiyonlarında üç ayrı safha vardır. Birinci safha, değişken girdinin sıfır olduğu noktada başlar. Bu safhada önceleri marjinal ürün artan bir şekilde yükselir. Yani değişken girdi artırıldıkça üretime yapılan ilaveler artarak devam eder. Şekil 5.1 de görüldüğü gibi üretimdeki artan oranlarda yükselme, 10 birim değişken girdi kullanılıncaya kadar devam etmektedir. Bu noktadan sonra (büküm noktası) toplam üretim eğrisinin eğimi azalmaya başlamaktadır. Bunun anlamı şudur: bu noktadan sonra toplam ürün yine artmaktadır, ancak bu artış azalan oranlarda olmaktadır. Nitekim şekilde görüldüğü gibi marjinal ürün miktarı 10 birim değişken girdi seviyesinden itibaren düşmeye başlamıştır. On birim değişken girdiye kadar, değişken girdi başına artan verim sağlanırken bundan sonra toplam üretimdeki artış azalan oranlarda olmaktadır. Örnekte 15 birim değişken girdi kullanıldığında ise ortalama ürün en yüksek seviyeye ulaşmakta, bu noktada marjinal ürün, ortalama ürün eğrisini kesmektedir (marjinal ürünün, ortalama ürüne eşit olduğu nokta). Başlangıç noktasından, ortalama ürünün en yüksek seviyeye ulaştığı ve marjinal ürüne eşit olduğu bu noktaya kadar olan bölüm, üretimin birinci safhasını teşkil eder. Ortalama ürün fiziki etkinliği gösterdiğine göre, bu nokta aynı zamanda üretimde fiziki etkinliğin en yüksek

83 # 5 Üretim ve Masraf Fonksiyonları 77 olduğu noktayı göstermektedir. Birinci safha boyunca marjinal ürün, ortalama üründen daima fazladır. Üretim fonksiyonundaki ikinci safha marjinal ürünün, ortalama ürüne eşit olduğu noktadan başlar ve toplam üretimin en yüksek değere ulaştığı noktaya kadar devam eder. Bu nokta örneğimizde, değişken girdinin 20 birime ulaştığı ve Şekilden izlenebileceği gibi marjinal ürünün sıfıra indiği noktadır. Bu noktada toplam ürün en fazla olduğuna göre, üretimde kullanılan sabit girdi (örneğin arazi) başına üretim de (sabit girdinin etkinliği) en fazladır. Özetlenecek olursa, birinci safha sonunda değişken girdinin etkinliği, ikinci safha sonunda ise sabit girdinin etkinliği en yüksek dereceye ulaşmaktadır. İkinci safha boyunca değişken girdiye azalan verim varken, sabit girdiye artan verim söz konusudur. Değişken girdi miktarı 20 birimin üzerine çıkarıldığında, toplam üretimin azalmaya başladığı görülmektedir. Bu noktadan sonra toplam ürün azalmaya başladığından hem değişken girdinin ve hem de sabit girdinin etkinliği düşmektedir. Üretimin üçüncü safhasını meydana getiren bu safha boyunca marjinal ürün sıfırın da altına düşer, yani negatif olur. Üretimin en uygun safhası hangisidir? Başka bir ifade ile, değişken girdinin kullanılması gereken optimum miktarı ne olmalıdır? Birinci safha boyunca değişken girdinin etkinliği devamlı artmaktadır. Şu halde bu safha boyunca değişken girdinin artırılması üretici lehine olacaktır. Üçüncü safhada ise üretimin yapılması akılcı (rasyonel) olmaz çünkü değişken girdi kullanıldıkça verim azalmaktadır; sabit girdi değişken girdiye karşı doyum noktasını aşmıştır. Birinci safhada değişken girdinin artırılması, üçüncü safhada ise azaltılması uygun olduğuna göre değişken girdinin kullanılması gereken miktarı ikinci safha içinde bulunmalıdır. Azalan verim kanununun ortaya çıkmasının sebebi, üretimde sabit girdilerin bulunmasıdır. Üretimin sabit girdileri artırılırsa, değişken girdinin veriminin azalması ertelenmiş olur ama belirli bir üretim hacminden sonra ilave değişken girdinin sağladığı verim yeniden azalmaya başlar (Şekil 5.2. de X=4 den sonra). Azalan verim kanunu, sabit girdilere tatbik edilecek değişken girdi miktarının üretimin ikinci safhası sınırları içinde olduğunu göstermektedir. Bu miktardan daha çok veya daha az girdi kullanılması işletmenin kârını azaltır. Kullanılması gereken girdinin miktarının tam olarak hesaplanması için, girdi ve ürün fiyatlarının da bilinmesi gerekir.

84 Tarımsal Üretim Ekonomisi 78 Toplam üretim (Q) Değişken girdi (X) Şekil 5.2 Azalan Verimin Ortaya Çıkması Üretim safhaları ve üretim elastikiyeti Klasik üretim fonksiyonunda azalan verimin başlangıç noktası neresidir? Tablo 5.1 de ve Şekil 5.1 de görüldüğü gibi, marjinal ürün değişken girdinin 10 seviyesinden sonra azalmaya başlamaktadır. Ortalama ürünün azalmaya başladığı noktada değişken girdi 15 tir. Toplam ürünse değişken girdinin 20 olduğu seviyeden sonra azalmaya başlamıştır. Azalan verimin nerede başladığı, bu üretimlerden hangisinin kastedildiğine bağlıdır. Bu konuda ortak bir anlayışa varmak için üretim elastikiyeti kavramı kullanılmaktadır. Her elastikiyet kavramının olduğu gibi, üretim elastikiyetinin de bir birimi yoktur. Değişken girdinin kullanımındaki yüzde değişme karşısında, toplam üretimde meydana gelen yüzde değişmeye üretim elastikiyeti denir ve aşağıdaki gibi hesaplanır: Eq= ( Q/Q)/( x/x) = (ΔQ/Δx )/(Q/x) = ( MQ)/(OQ) Görüldüğü gibi üretim elastikiyeti (Eq) marjinal ürünün, ortalama ürüne oranına eşittir. Üretimin birinci safhasında MQ>OQ olduğuna göre Eq>1 dir. Birinci ve ikinci safhanın

85 # 5 Üretim ve Masraf Fonksiyonları 79 sınırında MQ=OQ olduğuna göre bu noktada Eq=1 dir. Üretimin ikinci safhası içinde MQ<OQ olduğuna göre bu safhada Eq<1 dir. Toplam üretimin en yüksek olduğu seviyede MQ=0 olduğuna göre bu noktada Eq=0 dır. Üçüncü safhada MQ< 0 olduğuna göre Eq< 0 olacaktır (Şekil 5.1). Azalan verim noktası, ortalama ürünün marjinal ürüne eşit olduğu noktada başlar. Bu noktada üretim elastikiyeti 1 e eşittir (ikinci safhanın başladığı nokta). Bu nokta kullanılması gereken minimum değişken girdi miktarını gösterir. Bu noktada değişken girdinin etkinliği de en fazladır. Girdi ve çıktı fiyatları bilinmese de değişken girdinin kullanılması gereken miktarının bu seviyeden daha az olmaması gerektiği kesindir. İkinci safhanın sonunda üretim elastikiyeti sıfır, başında 1 olduğuna göre, kullanılması gereken optimum girdi miktarı : 0 1 değerleri arasındadır. E q 5.4 Üretim Masrafları Üretimde kullanılan sabit girdilerin masraflarına sabit masraflar, değişken girdilerin masraflarına da değişken masraflar denir ve aşağıdaki gibi hesaplanır: TDM = Px. X Sabit masraflar üretim miktarına bağlı olmayan masraflardır. Örneğin bir miktar arazi kiraladığımızı düşünelim. Üretimimiz hangi seviyede olursa olsun arazi için ödediğimiz kira bedeli değişmiyorsa sabit masraftır. Değişken masraflar ise üretim miktarına bağlı olarak artan veya azalan masraflardır. Örneğin gübre, tohum, ilaç vb. masraflar, yapılması tasarlanan üretim miktarına göre artıp, azalır. Sabit ve değişken masrafların toplamı, işletmenin toplam üretim masrafını verir (Tablo 5.2). TM = TSM + TDM = TSM + (Px X) Kısa dönemde toplam masraflar, sabit ve değişken masrafların toplamına eşittir. Uzun dönemde ise bütün masraflar değişkendir, çünkü üretimde yer alan bütün girdiler değişkendir.

86 Tarımsal Üretim Ekonomisi 80 Sabit masraflar evvelce de belirtildiği gibi sabit girdilerin masraflarıdır. Üretim esnasında bu gibi girdilerin miktarları değişmediği için masrafları aynı kalmaktadır. Tablo 5.2 Klâsik Üretim Fonksiyonundan Masraf Eğrilerinin Elde Edilmesi (Toplam Sabit Masraf=1000 TL, Değişken Girdinin Fiyatı Px=100 TL) Değişken girdi (X) Üretim (Q) Değişken masraf Toplam masraf OSM ODM OTM Marjinal masraf (MM) Ancak bu her zaman doğru değildir. Bazen sabit girdinin miktarı değişir ama toplam masrafı aynı kalır. Örneğin sulama için sabit bir bedel ödeniyorsa, işletmeci kullandığı su miktarını artırabilir ama ödeyeceği su ücreti aynıdır ve bu bir sabit masraftır (Doll and Orazem,1978,s. 29). Klasik üretim fonksiyonunun, toplam sabit masraf, toplam değişken masraf ve toplam masraf eğrileri Şekil 5.3 de görülmektedir. Toplam değişken masrafların orijinden başladığına dikkat ediniz. Toplam masraflar için durum farklıdır, bu masraflar orijinden başlamamaktadır. Çünkü üretim yapılmasa bile sabit girdilerin masraflarından dolayı bir masraf vardır (1000 TL). Bu aynı zamanda üretim döneminin kısa dönem olduğunu da göstermektedir. Toplam değişken masraflar ile toplam masraflar birbirine paraleldirler, aradaki fark sabit masraflara eşittir.

87 # 5 Üretim ve Masraf Fonksiyonları Toplam masraf Toplam değişken masraf Toplam sabit masraf Üretim miktarı Şekil 5.3 Klâsik Üretim Fonksiyonu Toplam Masraf Eğrileri Sadece toplam üretim masrafları, işletmenin ekonomik başarısı hakkında tam bir bilgi vermez. Bunun için işletmenin toplam üretim masrafları yanında ürettiği ürünün 1 biriminin (kg, adet) maliyetinin bilinmesi de gerekir. İşletmelerin ürettikleri ürünlerin kârlılık analizlerinde ve işletmeler arası mukayeselerde birim üretim masrafları (ortalama masraflar) önemlidir. Ortalama masraflar, birim üretim miktarına düşen masraflardır. Sabit masraflar üretim değerine (Q) bölünürse ortalama sabit masraflar (OSM=TSM/Q), değişken masraflar karşılarındaki üretim miktarlarına bölünürse ortalama değişken masraflar (ODM=TDM/Q) elde edilir. Bu iki masraf grubunun toplamı, ortalama toplam masrafı verir (OTM=OSM+ODM). Ortalama toplam masraf ikinci bir yolla da elde edilebilir. İşletmenin bir üretim için yaptığı toplam masraflar, o üretim miktarına bölünerek de ortalama toplam masraf elde edilebilir (OTM= TM/Q). Klâsik üretim fonksiyonunun bir diğer masraf eğrisi, marjinal masraf eğrisidir. Marjinal masraf, üretim miktarındaki bir birim değişme karşısında, toplam masraf miktarında (veya toplam değişken masraf miktarında) meydana gelen değişmeyi gösterir: MM = ΔTM/ΔQ = ΔTDM/ΔQ

88 Tarımsal Üretim Ekonomisi Ortalama ve marjinal masraflar MM OTM ODM Üretim (Q) Şekil 5.4 Klâsik Üretim Fonksiyonunun Ortalama Değişken Masrafı, Ortalama Toplam Masrafı ve Marjinal Masrafı Marjinal masraf kavramı tarım ekonomisinde çok yaygın olarak kullanılan bir kavramdır. Marjinal masrafın yukarıdaki tanımdan başka şekilde tanımlanması doğru değildir. Örneğin üretimde kullanılan girdilerdeki bir birim değişme karşısında toplam masraflarda meydana gelen değişmeye marjinal masraf denmez. Buna marjinal faktör masrafı denir. Tam rekabet piyasasında marjinal faktör masrafı üretimde kullanılan ilave girdinin masrafını gösterir ve girdi fiyatına eşittir (Doll and Orazem 1978, s.35) Klâsik üretim fonksiyonunun ortalama ve marjinal masraf eğrileri Şekil 5.4 de görülmektedir. 5.5 Üretim Masrafları ve Üretimin Üç Safhası Şekil 5.5 incelendiğinde, değişken girdinin miktarı artırıldıkça ortalama ürünün bir noktaya kadar arttığı ve sonra azalmaya başladığı görülmektedir. Bu nokta 15 birim değişken girdinin kullanıldığı üretim seviyesine karşılık gelmektedir. Bu üretim seviyesine gelinceye kadar ortalama değişken masraf azalmaktadır (üretimin birinci safhası). Değişken girdi miktarı daha da artırılırsa ortalama ürün azalmaya, ortalama değişken masraf ise artmaya başlamaktadır (üretimin ikinci safhası). Üretimin ikinci safhası süresince marjinal masraf devamlı olarak artmaktadır. İkinci safha marjinal

89 # 5 Üretim ve Masraf Fonksiyonları 83 üretimin sıfıra indiği noktada son bulmaktadır. Üretimin üçüncü safhasının başladığı bu noktada marjinal masraf sonsuzdur. Ortalama değişken masraf ile ortalama üretim arasındaki ters ilişkiye dikkat ediniz. Aynı şekilde marjinal masraf ile marjinal ürün arasında da ters bir ilişki vardır. Bu ilişkilerin varlığı, bu kavramların matematik ifadelerinde saklıdır. Bu aşağıdaki gibi gösterilebilir: ODM = TDM Q = (P x)(x) Q = P x 1 Q x = P x 1 OQ Ortalama ve marjinal masraflar MM OTM ODM Üretim (Q) Ortalama ve marjinal ürün MQ OQ Şekil 5.5 Üretim Masrafları ve Üretimin Üç Safhası Değişken girdi X

90 Tarımsal Üretim Ekonomisi 84 Yukarıdaki eşitliklerin izlenmesi sonucunda ortalama değişken masrafın, değişken girdinin fiyatı ile ortalama ürünün tersinin (1/OQ) çarpımına eşit olduğu görülmektedir. Bunun tabii bir sonucu olarak, ortalama ürün (OQ) artarken, ortalama değişken masraf azalacak, ortalama ürün azalırken ortalama değişken masraf yükselecektir. OQ en fazla iken, ODM en düşük seviyesine inecektir. Klâsik üretim fonksiyonunda ortalama ürünün, değişken girdinin etkinliğini gösterdiği belirtilmişti. Masraf fonksiyonlarında değişken girdinin etkinliğini ise ortalama değişken masraf göstermektedir. Ortalama değişken masraf azaldıkça değişken girdinin etkinliği artmakta ve ortalama değişken masraf en düşük seviyesine indiğinde değişken girdinin etkinliği en yüksek seviyesine ulaşmaktadır. Bu noktadan sonra değişken girdi miktarı daha da artırılırsa etkinlik azalmaya başlamaktadır. Ortalama ürün ile ortalama değişken masraf arasındaki ilişkinin bir benzeri, marjinal ürün ile marjinal masraf arasında görülür. Şekil 5.5 de görüldüğü gibi marjinal ürün arttıkça marjinal masraf azalmaktadır. Marjinal ürün en yüksek değerine ulaştığında, marjinal masraf en düşük değerini bulmakta ve marjinal ürün azalmaya başlayınca, marjinal masraf yükselmektedir. Marjinal ürün sıfıra indiğinde marjinal masraf sonsuz olur. Bu ilişkinin matematik ifadesi aşağıda görülmektedir: MM = TDM/ Q = (P x x)/ Q = P x (Δx/ΔQ) = P x 1 Q x = P x 1 MQ Marjinal masraf, değişken girdinin fiyatı ile, marjinal ürünün tersinin (1/MQ) çarpımına eşittir. Bir diğer ifade ile marjinal masraf eğrisinin eğimi, marjinal ürün eğrisinin eğimi ile ters orantılıdır.

91 # 5 Üretim ve Masraf Fonksiyonları 85 EK 5.1 DEĞİŞİK TİPTE ÜRETİM FONKSİYONLARI Bölümde açıklandığı gibi üretim fonksiyonları çok farklı şekillerde olabilirler. Aşağıda artan, sabit ve azalan marjinal verimlere sahip üretim fonksiyonlarının ürün ve masraf eğrileri gösterilmiştir. Şekillerde farklı üretim fonksiyonlarında, üretim ve masraf eğrileri arasındaki ilişkilerin nasıl değiştiğine dikkat ediniz. Tablo 5.3 Artan, Sabit ve Azalan Marjinal Üretim Gösteren Üretim fonksiyonları Artan MQ Sabit MQ Azalan MQ X Q OQ x MQ x X Q OQ x MQ x X Q OQ x MQ x Üretim Üretim Üretim x x x OQ ve MQ OQ ve MQ OQ ve MQ MQ OQ OQ=MQ MQ OQ x x x (A) Artan Verim (B) Sabit Verim (C) Azalan Verim

92 Tarımsal Üretim Ekonomisi 86 Şekil 5.6 Artan, Sabit ve Azalan Marjinal Verim Gösteren Üretim Fonksiyonları TL TM TL TM TL TM TDM TDM TDM TSM TSM TSM x x x TL OTM TL TL OTM MM ODM MM OSM OTM ODM OSM MM=ODM OSM x x x (A) Artan Verim (B) Sabit Verim (C) Azalan Verim Şekil 5.7 Artan, Sabit ve Azalan Marjinal verim Gösteren Üretimlerin Masraf Eğrileri

93 # 5 Üretim ve Masraf Fonksiyonları 87 EK 5.2 MASRAF VE ÜRETİM FONKSİYONLARI (CEBİRSEL ÇÖZÜMLER) Araştırmacılar bir tarım işletmesine ait masraf fonksiyonlarını pratik olarak iki yolla elde etmektedirler. Bu yollardan birincisi direkt olarak masraf fonksiyonunu tahmin etmektir. Örneğin buğday ve süt sığırcılığı işletmeleri arasından seçilecek geniş bir örnekle buğday üretimi ile buğday üretim masrafları veya süt üretimi ile süt üretim masrafları arasındaki ilişki tahmin edilebilir. Toplam masraf fonksiyonu elde edilince diğer masraf fonksiyonlarını elde etmek kolaydır. İkinci yol masraf fonksiyonlarını, üretim fonksiyonlarından yararlanarak ortaya koymaktır. Üretim fonksiyonu biliniyorsa sabit masraflar ve değişken girdilerin fiyatlarından hareketle toplam masraf fonksiyonu çıkarılabilir. 1. Masraf fonksiyonları yoluyla tahmin: Masraf fonksiyonu biliniyorsa, bütün masraflar elde edilebilir. Klasik üretim fonksiyonuna ait masraf fonksiyonu kübik formdadır. Aşağıdaki örneği ele alalım: TM 100 6Q 0. 4Q 002. Q 2 3 Bu fonksiyon bir grafiğe aktarıldığında Şekil 5.3 dekine benzer bir masraf fonksiyonu ortaya çıkacaktır. Bu fonksiyonda toplam sabit masraf 100 birime eşittir. Toplam değişken masraf ise: TDM 6Q 0. 4Q 0. 02Q 2 3 Sabit masraf üretim miktarına (Q) bağlı değildir. Değişken masraf ise üretim miktarına bağlı olarak değişir. edilebilir. Yukarıdaki masraf fonksiyonundan diğer masraf fonksiyonları kolaylıkla elde Ortalama değişken masraf, Ortalama sabit masraf, OSM ODM TDM Q ODM Q 0. 02Q 100 Q 6Q 0. 4Q 0. 02Q Q Marjinal masraf, MM d ( TDM ) Q 0. 06Q 2 dq

94 Tarımsal Üretim Ekonomisi 88 Toplam masraf fonksiyonu, klasik üretim fonksiyonundan elde edildiğinden ortalama ve marjinal masraflar önce azalır, minimuma ulaşır ve sonra yükselmeye başlar. Ortalama ve marjinal masrafların minimuma ulaştığı üretim seviyeleri aşağıdaki gibi hesaplanabilir. ODM nin minimum olduğu noktada eğimi sıfırdır. Ortalama değişken masraf fonksiyonunun birinci türevi alınıp sıfıra eşitlenirse Q=10 elde edilir. d( TDM) d( Q) Q 0 Q = 10 Yukarıdaki örnekte üretim 10 birim iken ODM minimum olur. Bu üretim seviyesinde ODM, marjinal masrafa eşittir. Yukarıdaki ODM eşitliğinde veya MM fonksiyonunda Q yerine 10 yazılırsa elde edilen masraflar eşittir (4TL). Aynı şekilde marjinal masrafın minimum olduğu üretim seviyesi marjinal masrafın eğimini sıfıra eşitleyerek bulunabilir. d( MM) d( Q) Q yukarıdaki ifadeyi sıfıra eşitlersek Q=6.67 bulunur. Şu halde üretim 6.67 birim iken MM minimumdur ve beklendiği gibi bu üretim seviyesi, ortalama değişken masrafların minimum olduğu üretim seviyesinde (10) daha küçüktür. Ortalama toplam masraf (OTM), minimum seviyesine ortalama değişken masrafın (ODM) minimum olduğu üretim seviyesinden daha yüksek bir üretim seviyesinde erişir. Bunun sebebi üretimin sabit masraflarıdır. Yukarıdaki örnekte: OTM TM Q Q 0. 02Q ve d ( OTM ) Q d( Q) 2 100Q Q İfade sıfıra eşitlenirse Q yaklaşık olarak bulunur. Bu üretim seviyesinde OTM minimumdur ve MM a eşittir (10.83).

95 # 5 Üretim ve Masraf Fonksiyonları 89 Son olarak marjinal masrafın her hangi bir noktasındaki eğimini hesaplayalım. d( MM) d( Q) Q eşitliğinde Q yerine istenen değer konularak o noktada marjinal masrafın eğimi hesaplanabilir. Bu eşitlikte Q yerine 10 konulduğunda marjinal masrafın eğiminin pozitif olduğu görülecektir. OTM ın minimum olduğu seviyede de durum böyledir. Şu halde MM eğrisi bu noktalardan geçerken yükselmektedir. 2. Üretim fonksiyonundan masraf fonksiyonlarının elde edilmesi: Masraf fonksiyonu, üretimin sabit ve değişken masrafları yanında üretim fonksiyonuna da bağlıdır. Üretim fonksiyonu fiziki bir kavramdır ve sabit girdiler üzerine değişken girdilerin tatbik edilmesi sonucunda üretimde meydana gelen değişmeleri yansıtır. Ekonomik bir analizin yapılabilmesi için üretim fonksiyonunun bilinmesi şart ancak yeterli değildir, ancak üretim fonksiyonu yanında masrafların ve gelirlerin de bilinmesi gerekir. İşletmeci, birçok üretim alternatifi ile karşı karşıyadır ve bunlar arasında en kârlı olanı seçmeye çalışacaktır. Bir takım faktörler işletmecinin kontrolünde değildir. Ancak bu kârlılığı etkiler. Bunların başında pazar şartları gelir. Masraf fonksiyonları pazar şartlarının en önemli göstergesidir. (Pazar şartlarının işletmeye başka yönde etkileri de vardır.) Bu bölümde üretim fonksiyonu ve girdi fiyatları bir araya getirilerek masraf fonksiyonlarının nasıl elde edildiği üzerinde durulacaktır. Masraf fonksiyonlarında genellikle çıktı (Q) bağımsız değişken, konumunda dır. Masraflar ise sabit ve değişken girdilerin masraflarıdır. Bu ikisi bir araya getirildiğinde, çıktı miktarının bir fonksiyonu olarak sabit ve değişken girdilerin masrafları gösterilmiş olur. Üretim fonksiyonunda çıktı miktarı, üretimde kullanılan girdilerin bir fonksiyonudur. Girdi masrafları, girdi miktarları ile fiyatlarının çarpımına eşittir. Yani üretim ve masraf fonksiyonları birbirleriyle ters orantılıdır. Birinin bilinmesi ile diğeri bulunabilir, yeter ki girdi fiyatları bilinmiş olsun. Toplam değişken masraf, TDM = (P x )(x) şeklinde yazılabilir. Bu durumda üretim fonksiyonu Q = f(x) olarak kurgulanmış demektir. Üretim masrafları ise, üretimin bir fonksiyonu olarak ifade edilir, girdilerin bir fonksiyonu olarak ifade edilmez.

96 Tarımsal Üretim Ekonomisi 90 Bu ikilem girdiyi (x), çıktının (Q) bir fonksiyonu şeklinde göstermek suretiyle çözülebilir (Bu gösterim tarzı, üretimin ilk iki safhası için geçerlidir.). Bu yapıldığında üretim fonksiyonun tersi (inverse production function) elde edilir ve aşağıdaki gibi gösterilebilir. X f 1 ( Q) Eşitlikte f 1, orijinal üretim fonksiyonu f in tersidir. Ters fonksiyon bir sebep sonuç ilişkisini göstermez; girdi miktarının, çıktı miktarı tarafından tayin edildiğini işaret etmez. Bunun yerine ters fonksiyon, belli bir miktar üretimi elde etmek için kullanılması gereken minimum girdi miktarını gösterir. Üretim fonksiyonu bilindiğinde ters fonksiyon rahatlıkla elde edilebilir ve çizilebilir. Önce cebirsel eşitliklerle konuyu açıklayalım. Parabol denklemi şeklinde ifade edilen üretim fonksiyonu en basit ve en çok kullanılan üretim fonksiyonudur. Buna kuadratik üretim fonksiyonu denir. Örnek olarak 1 Q 8X X 2 2 yazabiliriz. Daha evvelce de ifade edildiği gibi Q, üretimi; X ise üretimde kullanılan değişken girdilerden birisini göstermektedir. Ortalama ve marjinal üretim miktarları, üretim fonksiyonuna bağlı olarak aşağıdaki gibi bulunur: OQ Q 1 8 X X 2 MQ dq 8 X dx Toplam üretim, maksimum seviyesine X=8 iken ulaşır ve 32 dir. Üretimin bu değerinde MQ=0 dır. Üretimin ekonomik olduğu safhanın sınırları 0 X 8 dir. Bu sınırlara karşılık gelen çıktı miktarları ise 0 Q 32 dir.

97 # 5 Üretim ve Masraf Fonksiyonları 91 Q Q TPP APP MPP TL X TL X TM MM OTM OD TDM ODM TSM TSM Q Q Şekil 5.8 Masraf Eğrileri Fonksiyonun ortalama ve marjinal ürün eğrileri ile masraf eğrileri Şekil 5.8 de gösterilmiştir. Kuadratik üretim fonksiyonundan ters fonksiyonun elde edilmesi aşağıdaki gibidir: X 8X Q 2 Buradan X Q bulunur. (Bu eşitlik 0 Q 32 aralığında geçerlidir.) Değişken masraf fonksiyonu aşağıda gösterildiği şekilde elde edilir: TDM P. X P ( Q) Marjinal masraf, toplam değişken masrafın türevidir: X X MM dtdm dq P X Q Görüldüğü gibi marjinal masraf fonksiyonu Q=32 iken tanımsızdır. Q, 32 ye yaklaştıkça MM sonsuza yaklaşır. Bu durumda Q=32 doğrusu marjinal masrafın asimptotudur.

98 Tarımsal Üretim Ekonomisi 92 Cobb-Douglas tipi üretim fonksiyonlarının çözümü daha da kolaydır. Bu tipteki üretim fonksiyonlarında değişken girdi x in üssü üretim elâstikiyetini gösterir ve genellikle 0 ile 1 arasında değişir. Aşağıdaki örneği inceleyelim. Q 6x 1 2 Eşitliğin ortalama ve marjinal ürünleri: OQ 6 x MQ dq dx 3 x Üretim fonksiyonunun tersi: 1 Q 36 x 2 dir. TDM P. x X PX Q 36 2 ODM PX Q 36 MM dtdm dq PX Q 18 Doğrusal üretim fonksiyonunun çözümü daha da kolaydır. Örneğin, Q 2x ise OQ MQ 2 olur. Ters fonksiyon: 1 x Q şeklindedir. 2 Doğrusal üretim fonksiyonunun masraf fonksiyonları ise aşağıdaki gibi bulunur: TDM 1 2 P. Q X ODM MM 1 2 P X

99 6 1 DEĞİŞKEN GİRDİNİN OPTİMUM KULLANIMI İşletmesinin gelirini en üst düzeye çıkarmak isteyen çiftçi, sahip olduğu girdileri ekonomik şekilde kullanmak zorundadır. Bu amaca ulaşmak için her bir üretim faaliyetinde ne kadar girdi kullanmalıdır? Üretim seviyesinin tespitinde, teknik etkinliğin en yüksek olduğu nokta mı seçilmelidir? Bu açıdan ekonomik analiz neyi önermektedir? İşletmede birden çok faaliyet bir arada yürütülüyorsa, işletmeci sahip olduğu girdileri bu faaliyetler arasında nasıl dağıtmalıdır ki geliri en fazla olsun? Harcanan her lira karşılığında en yüksek gelirin sağlanması kriteri geçerli bir kriter midir? Bu bölümde yukarıdaki soruların cevapları üzerinde durulacaktır. Bu soruların cevabı aranırken hareket noktası üretim fonksiyonudur. Eğer üretimde kullanılan girdilerle elde edilen üretim miktarları arasındaki ilişki, yani üretim fonksiyonu bilinmiyorsa, alınacak üretim kararları maksimum geliri sağlayan kararlar olmayacaktır. Konu iki açıdan ele alınacaktır. Önce çiftçinin tek bir faaliyet yürüttüğü ve ihtiyacı olan değişken girdinin tamamına sahip olduğu durum incelenecektir. Bu takdirde bütün mesele, üretimde yer alan sabit girdinin birim miktarına düşen kârı maksimum seviyeye çıkartmaktır. İkinci durumda işletmecinin birden fazla faaliyeti yürüttüğü durum ele alınacaktır. Bu durumda işletmeci, sahip olduğu değişken girdi miktarını, bu faaliyetler arasında kârını en yüksek seviyeye çıkaracak şekilde dağıtmak isteyecektir. İşletmecinin elindeki girdi miktarı sınırlı olduğundan bütün faaliyetleri en kârlı seviyelerinde yürütmesi mümkün olmayabilir. Bir faaliyetin artırılmasının diğerinin azaltılmasını gerektirdiği durumlarda tercihin nasıl yapılması gerektiği bu bölümde ele alınacaktır. Bölüm boyunca üretim ve masraf fonksiyonlarının, girdi ve çıktı fiyatlarının bilindiği varsayılmaktadır.

100 Tarımsal Üretim Ekonomisi Bir Faaliyetin En Kârlı Olduğu Seviyenin Tespiti Bir faaliyetin en kârlı olduğu seviye üç şekilde hesaplanabilir: (1) toplam gelir ve masrafları karşılaştırarak, (2) optimum girdi seviyesini tespit ederek, (3) optimum ürün seviyesini bularak. Her üç yoldan da elde edilecek sonuç aynı olacaktır. Üretim faaliyetinde kullanılan bir değişken girdinin en uygun (optimum) kullanım dozu, kısa dönem kârını maksimum düzeye çıkaran dozdur. Bu optimuma ulaştıktan sonra kâr ancak, teknolojide bir değişme veya üretimde kullanılan sabit girdilerin artırılması ile çoğaltılabilir. Üreticilerin amacı da kârlarını çoğaltmak olduğuna göre bu durumda ya teknolojilerini geliştirecek, ya da sabit girdilerini artırmak gayretinde olacaklardır. Ancak bu bölümde değişken girdi sayısı tek tutulmuştur. Değişken girdi sayısı birden fazla olduğunda kâr maksimizasyonunun nasıl hesaplandığı yedinci bölümde incelenecektir Toplam gelir ve toplam masraf yaklaşımı Tablo 6.1 de bir Q malının üretiminde kullanılan değişken girdinin farklı seviyelerinde elde edilen üretim miktarları görülmektedir. Tablonun ilk iki sütunu, üretim fonksiyonunu göstermektedir. Tablo nun son sütununda değişken girdinin farklı seviyelerinde elde edilen toplam kârlar görülmektedir. Örnekte 18 birim değişken girdi kullanıldığında kâr maksimum olmaktadır. Kârın maksimum olduğu bu noktada, üretimin maksimum olmadığına dikkat ediniz. Üretim iken kâr en yüksek seviyesine (1088 birim) ulaşmakta, üretim daha artırıldığında kâr azalmaya başlamaktadır. Bu örnekte de görüldüğü ve daha evvel de belirtildiği gibi her zaman fizikî optimum, ekonomik optimum değildir. Azami kâr seviyesine ulaştıktan sonra kullanılan her bir girdinin ilave masrafı, sağladığı ilave gelirden daha yüksek olmakta, bu da elde edilen kârın bu noktadan sonra azalmasına yol açmaktadır. Sonuç olarak iyi bir amaç gibi görünmesine rağmen üretimin mümkün olan en yüksek seviyeye çıkarılması, kârın da en yüksek seviyeye çıkması anlamına gelmez.

101 # 6 Değişken Girdinin Optimum Kullanımı 95 Tablo 6.1 Toplam Masraf ve Toplam Gelirin Karşılaştırılması ile Optimum Üretim Seviyesinin Bulunması (Girdi fiyatı 100 birim, çıktı fiyatı 30 birim, toplam sabit masraf 1000 birim) Değişken girdi Üretim miktarı Toplam Toplam Kâr gelir masraf Toplam gelir ve toplam masraf yaklaşımı, maksimum kâr amacı taşıyan bir işletmenin kullanması gereken değişken girdi miktarını tam olarak göstermemekle birlikte bu konuda oldukça iyi bir bilgi vermektedir Optimum girdi seviyesi yaklaşımı Tablo 6.1 de verilen toplam masraf eğrilerini değişken girdinin (X) bir fonksiyonu olarak çizimi, Şekil 6.1 de gösterilmiştir. * Kâr, toplam gelir-toplam masraf farkına eşit olduğuna göre, toplam gelir ve toplam masraf eğrilerinin eğimlerinin aynı olduğu noktada en fazladır. Bu nokta aşağıdaki gibi hesaplanabilir: * Değişken girdinin bir fonksiyonu olarak çizilen toplam masraf eğrisine toplam faktör masrafı denir (Doll, Rhodes and West 1968, s. 68).

102 Tarımsal Üretim Ekonomisi 96 Toplam gelir ve masraflar (TL) Toplam gelir Toplam masraf Değişken girdi (X) Şekil 6.1 Optimum Girdi Seviyesinin Tespiti TG (P q.q) Q Eğim TG P q P q.mq X X X Yukarıdaki eşitliklerin sonuncusunda toplam gelir eğrisinin eğiminin, ürün fiyatı (Pq) ile değişken girdinin marjinal ürününün (MQ) çarpımına eşit olduğu görülmektedir. Bu ifadeye (Pq.MQ), değişken girdinin marjinal değeri (MDX) denir. Diğer taraftan toplam masraf eğrisinin eğimi, değişken girdinin fiyatına eşittir: TM TDM (P x X) X Eğim TM Px Px X X X X Maksimum kâr, toplam gelir ve toplam masraf eğrilerinin eğimlerinin aynı olduğu noktada ortaya çıkacağına göre gelir eğrisinin eğimi, masraf eğrisinin eğimine eşitlenirse aşağıdaki sonuca ulaşılır: Q Pq. Px Pq. Q Px. X X

103 # 6 Değişken Girdinin Optimum Kullanımı 97 Tablo 6.2 Optimum Girdi Seviyesinin Bulunması (Pq=30) D.girdi Üretim MQ MD Px Px.DX Pq. Q Bu bağlantıdan hareketle, optimum girdi seviyesinin bulunmasını Tablo 6.2 den yararlanarak çizilen Şekil 6.2 den görmekteyiz. Şekilde en kârlı üretim seviyesinin, değişken girdi fiyatı 100 birim ise, 18.2 birim değişken girdi kullanılması ile elde edildiği görülmektedir. Bu noktada değişken girdinin fiyatı, marjinal değerine (MDx) eşit olmaktadır. Şekil 6.2 de girdi fiyatını gösteren doğru, değişken girdinin marjinal değerini gösteren eğriyi ikinci bir noktada daha kesmektedir. Bu nokta değişken girdinin değerinin 1.8 olduğu noktadır. Ancak bu noktada optimum girdi kullanımı söz konusu olamaz. Zira bu nokta üretimin birinci safhası içine düşmektedir (bakınız: şekil 5.1). Optimal girdi kullanımı, üretimin ikinci safhası içinde yer alan ve 18.2 birim değişken girdi kullanımı sonucunda elde edilen üretim seviyesine karşılık gelmektedir.

104 Tarımsal Üretim Ekonomisi 98 Toplam kâr (TL) Kâr Değişken girdi (X) Marjinal değer X ' in marjinal değeri Değişken girdi (X) Px2 = 225 Px1 = 100 Şekil 6.2 Marjinal Değer Eğrisi Yardımıyla Optimum Girdi Miktarının Bulunması Çizim yoluyla elde ettiğimiz bu sonucu, üretim fonksiyonu yardımıyla da elde edebiliriz. Üretim fonksiyonunun aşağıdaki gibi olduğunu varsayalım: 1 Q X X Maksimum gelirin elde edildiği girdi seviyesinde P. MQ P olduğuna göre: 30(2X 0.1X 3X 2 60X q ) 100 Denklemin çözümü sonucunda X değişkenine ait 2 kök elde edilir. Bunlar X1=1.8 ve X2=18.2 dir. Kârı maksimum yapan değişken girdi miktarı 18.2 dir. X1=1.8 iken zarar maksimumdur. X

105 # 6 Değişken Girdinin Optimum Kullanımı 99 Başabaş noktası (kâr eşiği) ve kapatma noktası. Üretim faaliyetinde bir değişken girdi kullanıldığında, değişken girdinin optimum seviyesinin, değişken girdinin marjinal değerini, fiyatına eşitleyen miktar olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz (MDx=Px). Bu fiyat seviyesinde elde edilen kâr maksimum olup aynı zamanda marjinal gelir de, marjinal masrafa eşittir. Zira değişken girdinin marjinal değeri, üretimin marjinal değerini, değişken girdinin fiyatı ise marjinal masrafı göstermektedir. Bir diğer ifade ile girdi kullanımında ekonomik optimum, değişken girdinin marjinal gelirinin, marjinal masrafına eşit olduğu noktada ortaya çıkmaktadır. Şekil 6.3 de Q malı üreten bir işletmenin ortalama ve marjinal masraf eğrileri görülüyor. Dik eksende malın birim fiyatı ve masrafları gösterilmiştir. Ürün fiyatı P3 seviyesinde ise işletme net bir kâr elde edecektir. Bu fiyat seviyesinde işletme bütün masraflarını karşıladığı gibi, bunun da üzerinde aşırı bir kâr elde etmektedir. Aşırı kâr, şekilde taralı alan ile gösterilmiştir. Ürün fiyatı P2 seviyesine indiğinde işletme aynı prensipten hareketle (MG=MM prensibi) Q2 kadar mal üretecektir. Bu durumda işletme elde ettiği gelirle sabit ve değişken girdilerin tüm masraflarını karşılamaktadır. Bu noktaya başabaş noktası (kâr eşiği) denir. Bu noktada çiftçi emeğinin, girişimciliğinin, arazisinin ve sermayesinin karşılığını alacak bir gelire kavuşmakta olduğundan elde ettiği kâra normal kâr denir. Toplam maliyetin üzerinde bir kâr elde edilemediğinden, normal kâra sıfır kâr da denilmektedir. TL/Q P3 P2 P1 K MM OTM B ODM 0 Q1 Q2 Şekil 6.3 Başabaş Noktası, Kapatma Noktası ve Aşırı Kâr Üretim (Q)

106 Tarımsal Üretim Ekonomisi 100 Ürün fiyatı P2 seviyesinin altına düşerse, çiftçi üretimde zarar eder ancak yine de üretime devam eder zira üretimde kullandığı sabit girdilerin en azından bir kısmının masraflarını karşılamak ister. Çiftçi üretime devam etmezse, sabit girdilere yaptığı ödemelerden dolayı zararı daha fazla olacaktır. Bu durumda çiftçi fiyat P1 seviyesine düşünceye kadar, yani piyasa fiyatı ortalama değişken masrafına eşit oluncaya kadar (Q1 üretim seviyesi) üretime devam edecektir. Bu noktaya kapatma noktası ya da üretim eşiği denir. Bu durumda P1 ürün fiyatı, işletmenin değişken masraflarını ancak karşılamaktadır. Sabit masrafların tamamı işletme için zarardır. P1 fiyatından daha düşük bir fiyatla işletmenin üretim yapması doğru olmaz. Çünkü bu fiyatla üretim yapan çiftçi, üretimde kullandığı sabit girdilerin masrafını karşılayamadığı gibi, kullanması gereken değişken girdilerin bile masrafını karşılayamayacaktır. Halbuki fiyat P1 ile P2 arasında iken işletme yine zarar etmekle birlikte, değişken masrafların tamamını, sabit masrafların ise bir kısmını karşıladığından üretime devam edebiliyordu. İşletmenin kısa ve uzun dönem arz eğrileri. Kısa dönemde işletmenin değişken masraflarını karşıladığı sürece üretime devam etmesi gerektiğini gördük. Eğer işletme üretimini durdurursa değişken masraflardan kurtulsa bile, sabit masrafların en azından bir kısmını karşılama imkânından yoksun kalacaktır. Bu açıklamaların ışığında işletmenin kısa dönem arz eğrisinin, Şekil 6.3 de görüldüğü gibi, marjinal masraf eğrisinin Q1 üretim seviyesinin üzerindeki kısmı olduğu anlaşılmaktadır. Uzun dönemde ise işletme üretimde kullandığı bütün girdilerin masraflarını karşılaması gerektiğinden, ürün arz eğrisi, ortalama toplam masrafların üzerindeki marjinal masraf eğrisi (Q2 üretim seviyesinin üzerinde kalan marjinal masraf eğrisi) ile ifade edilir. İşletmenin X-girdisine talep eğrisi. Buraya kadar ürün fiyatındaki değişmelerin, işletmelerin ürün arz eğrisini nasıl etkilediğini inceledik. Ürün fiyatındaki değişmeler, ürün arzını nasıl etkiliyorsa, girdi fiyatındaki gelişmeler de girdi talebini etkiler. Tablo 6.2 ve Şekil 6.2 deki örneğimizde girdi fiyatının arttığını düşünelim. Girdi fiyatı arttıkça (diğer şartlar sabit), maliyetler yükselecek ve işletme gelirleri azalacaktır. Kısa dönemde işletme, yukarıda açıklandığı gibi, ortalama değişken masraflarını karşıladığı sürece üretime devam edecektir. Ürün fiyatı sabit kalırken, girdi fiyatı (Px) 225 e çıkarsa optimum girdi kullanım seviyesinin 15 e düştüğünü görüyoruz (Şekil 6.2). Bu noktada marjinal değer eğrisi,

107 # 6 Değişken Girdinin Optimum Kullanımı 101 fiyatı gösteren doğruyu kesmekte yani MD=Px olmaktadır. Bu noktada üretim seviyesi 112.5, toplam gelir ise 3375 tir (30x112.5=3375). Toplam değişken masraf da aynıdır (225x15=3375). Bu durumda kâr= dir. Yani işletme zarardadır. Toplam gelir değişken masrafları karşılamakta, sabit masrafları karşılamamaktadır. Şu halde işletme değişken girdi fiyatı 225 e çıkıncaya kadar üretime devam edebilir. Girdi fiyatı daha da yükselirse üretime son verileceğinden, işletmenin girdiye olan talep eğrisi, marjinal değer eğrisinin birim değişken girdiye karşılık gelen kısmıdır (Şekil 6.2) Optimum ürün seviyesi yaklaşımı Değişken girdinin optimum kullanım seviyesini bulmak için yapılan analiz, optimum ürün miktarını bulmak için de yapılabilir, bu durumda da sonuç aynı olacaktır. Bu defa toplam gelir ve toplam masraf eğrilerini, yatay eksende üretim miktarını göstermek suretiyle yeniden çizelim. Optimum girdi seviyesinin hesaplanmasında olduğu gibi, optimum üretim seviyesinin hesaplanmasında da prensip aynıdır: toplam gelir eğrisinin eğimini (marjinal gelir), toplam masraf eğrisinin eğimine (marjinal masraf) eşit kılmak. Toplam masraf eğrisinin eğimi, yaklaşık 130 birim üretim seviyesinde, toplam gelir eğrisinin eğimine eşit olmaktadır. Daha evvel de gösterildiği gibi eşitlik aşağıdaki gibi yazılabilir: TG TDM Toplam gelir eğrisinin eğimi= = Toplam masraf eğrisinin eğimi Q Q Toplam gelir ve toplam masraf (TL) Toplam gelir Toplam masraf Üretim miktarı (Q) Şekil 6.4 Optimum Üretim Seviyesinin Hesaplanması

108 Tarımsal Üretim Ekonomisi 102 TG = P q.q (P q.q) (P x.x) yerine koyalım: TDM = P x.x Q Q Q X P q P x Q Q X P q = P x Q P q. Q = P x. X Bu eşitliğin sol tarafı, üretimdeki bir birim artış karşısında, gelirde meydana gelen artışı (marjinal gelir), sağ tarafı ise değişken girdideki bir birim artış karşısında toplam masrafda meydana gelen artışı (marjinal masraf) göstermektedir. Bu eşitlikten yararlanmak suretiyle daha evvel Tablo 6.1 de, yaklaşık olarak hesaplanan optimum üretim seviyesi (129.6) kesin olarak da hesaplanabilir: P q. Q = P x. X (30) Q = (100) 0.2* *{ X = = 0.2 Q = 0.67 Q + Q = = Buna göre optimum üretim seviyesi dir (Şekil 6.4). 6.2 Birden Fazla Faaliyet Arasında Değişken Girdinin Optimum Dağılımı Tarım işletmelerinde bir ürünün yetiştirildiği durumlara fazla rastlanmaz. Genel olarak işletmelerde değişik ürünler birarada üretilmektedir. İşletmecinin, sınırlı olan kaynaklarını, bu ürünler arasında en kârlı şekilde dağıtmasında, eşit marjinal hasıla prensibinden yararlanılmaktadır. Eşit marjinal hasıla prensibi, çeşitli üretim faaliyetlerinde kullanılan değişken girdinin son birimlerinin marjinal değerlerinin eşit olması esasına dayanır ve aşağıdaki gibi gösterilir: MDxa = MDxb = MDxc... = MDxn

109 # 6 Değişken Girdinin Optimum Kullanımı 103 (a ürünün üretiminde kullanılan x girdisinin marjinal değeri = b ürünün üretiminde kullanılan x girdisinin marjinal değeri...) Eşit marjinal hasıla prensibi, üretim faktörlerinin her biriminin, en yüksek hasılayı değil de, en yüksek marjinal hasılayı getirecek şekilde üretim faaliyetlerinde kullanılması ve böylece işletme kârının en yüksek seviyeye çıkarılmasını ifade eder (Açıl ve Demirci 1984, s. 40). Eşit marjinal hasıla prensibinin geçerliliği, ele alınan faaliyetlerin hepsinde girdi kullanımının, üretim fonksiyonunun ikinci safhasında yer almasına bağlıdır. Şayet değişken girdinin mevcut miktarı, üretimi, bütün faaliyetlerde ikinci safhaya taşımaya yetecek miktarda değilse o zaman yapılacak iş, en kârlı faaliyetlerde prensibi uygulamak ve diğer faaliyetleri üretime açmamaktır (Örnek: Doll, Rhodes & West 1968, s. 83). Eşit marjinal hasıla prensibinin uygulamasının bir örneği Tablo 6.3 de görülmektedir. Çiftçinin 5 birim değişken girdiye sahip olduğunu düşünelim. Çiftçi bütün girdisini a faaliyetine ayırdığı takdirde elde edeceği marjinal değer toplamı 66, b faaliyetine ayırdığı takdirde 58, c faaliyetine ayırdığı takdirde 50 dir. Bu durumda en kârlı faaliyet birinci faaliyettir. Halbuki eşit marjinal hasıla prensibi uygulanırsa, işletmecinin elde edeceği toplam gelir bundan fazla olacaktır. Bu prensibe göre değişken girdinin, üretim faaliyetleri arasındaki dağılımını inceleyelim. Tablo 6.3 Eşit Marjinal Hasıla Prensibi ( Pa=2, Pb=1, Pc=2) a faaliyeti b faaliyeti c faaliyeti X Q a MD xa X Q b MD xb X Q c MD xc

110 Tarımsal Üretim Ekonomisi 104 Birinci birim değişken girdi marjinal değeri en fazla olan a faaliyetine, ikinci birim değişken girdi marjinal değeri en fazla olan b faaliyetine, üçüncü birim değişken girdi marjinal değeri en fazla olan a faaliyetine, dördüncü birim değişken girdi marjinal değeri en fazla olan c faaliyetine ve beşinci birim değişken girdi marjinal değeri en fazla olan b faaliyetine ayrılacaktır. Bu işlem sonucunda elde edilecek toplam değerin en fazla olduğu görülmektedir. a faaliyetinde 2 birim, b faaliyetinde 2 birim ve c faaliyetinde 1 birim değişken girdi kullanılmakta ve ulaşılan toplam marjinal değer 81 olmaktadır. Yukarıdaki örneği bu sefer değişik bir açıdan ele alalım. Çiftçinin elinde değişken girdinin bulunmadığını ancak yeterli sermayesinin olduğunu varsayalım. Değişken girdinin birim fiyatı 6.5 birim ise, her bir faaliyette ne kadar girdi kullanılması gerekir? Bunun için her bir faaliyetin son biriminin marjinal değerinin, girdinin marjinal masrafından (6.5) fazla olması gerekir. Bu prensipten hareket edersek, a faaliyetinde ve b faaliyetinde 5 er birim girdi, c faaliyetinde ise 4 birim girdi kullanılması gerekir. Daha fazla girdi kullanılması ekonomik değildir, zira bu durumda bir birim ilave girdinin daha kullanılmasıyla ortaya çıkan ilâve masraf (marjinal masraf), bu girdinin sağlayacağı üretim artışının ilave gelirinden (marjinal gelir) fazla olmaktadır. 6.3 Bir Liralık Harcama Karşılığında Elde Edilen Gelir İşletme yönetiminde, bir liralık harcama karşılığında elde edilen gelir kavramı yaygındır. İşletmeciler, harcadıkları her bir lira karşılığında en yüksek geliri elde etmeyi isterler. İşletme açısından böyle bir hedef optimum mudur? Bunun Optimum bir hedef olup olmaması şartlara bağlıdır. Şimdi bu konuyu inceleyelim. Kısa dönemde, yani üretimde sabit ve değişken girdiler birlikte kullanıldığında, değişken girdi başına maksimum getiri, ortalama ürünün (OQx) en fazla olduğu noktadadır. Diğer taraftan işletmecinin sermaye sorunu yoksa, kârını maksimum yapması için kullanması gereken optimum girdi miktarı: MDx = Px eşitliğinin gösterdiği girdi miktarıdır. Bu girdi seviyesi kullanıldığı zaman, elde edilecek toplam kâr en fazla olacaktır. Fakat aynı girdi seviyesinde ortalama ürün en fazla değildir. Bu şartlar altında, harcanan her bir lira karşılığında en yüksek gelirin elde

111 # 6 Değişken Girdinin Optimum Kullanımı 105 edilmesi hedefi doğru bir hedef sayılmaz. Bu tespit daha evvel yapılan açıklamalara da uygundur. * (Hatırlanabileceği gibi üretimin en uygun olduğu safha ikinci safhadır ve ikinci safhanın başından itibaren ortalama ürün azalmaktadır.) Harcanan her lira başına en yüksek gelirin elde edilmesi hedefi, işletmecinin sermayesi sınırlı ise geçerli bir hedef olur. Belirli bir miktar sermaye ile üretim yapılacaksa, harcanan her lira karşılığında en yüksek gelirin elde edilmesine çalışılmalıdır. Örneğin Tablo 6.3 de işletmeci, 5 birim girdi kullanabiliyorsa, A ve B faaliyetlerinde ikişer birim, C faaliyetinde 1 birim kullanmak şartıyla maksimum gelire ulaşabilir (81 birim). Bir birim girdinin fiyatı 6.5 ise, toplam masraf 32.5 ve harcanan lira başına elde edilen gelir 81/32.5 veya 2.49 olur. Üretimde kullanılan değişken girdi başına en yüksek gelir elde edilmiştir. Bu girdiler başka bir şekilde dağıtılırsa, elde edilecek gelir mutlaka azalacaktır. O halde sınırlı bir sermaye ile üretici, harcadığı her kuruş karşılığında elde edeceği geliri en fazla yapmaya çalışmalıdır, bu ise çeşitli faaliyetlerde kullanılacak bir değişken girdinin, marjinal getirilerini birbirine eşitlemekle sağlanabilir. * Burada yapılan varsayım, kısa dönem dengenin OQ x = MQ x noktasında oluşmadığıdır. Eğer öyle olsaydı, harcanan her kuruşun maksimum getirisi, aynı zamanda maksimum toplam gelirin sağlandığı üretim seviyesinde ortaya çıkacaktı. Tam rekabet piyasası teorisi, uzun dönemde maksimum kârın OQ x = MQ x olduğu noktada oluşacağını söyler. Bu bakımdan iki amacın eşitliği sadece uzun dönem için geçerlidir.

112 7 1 BİR DEN FAZLA DEĞİŞKEN GİRDİ İLE ÜRETİM Bundan evvelki bölümde, 1 değişken girdi kullanmak suretiyle elde edilen 1 ürünün üretimi üzerinde duruldu (faktör-ürün ilişkisi). Her ne kadar tarım sektöründe bu nadiren rastlanan bir durumsa da, üretim olayı ile ilgili olarak ortaya konan temel prensipler, daha karışık üretim fonksiyonlarında da aynen geçerlidir. Bu bölümde daha evvel yapılan analizler bir adım daha ileri götürülecektir. Üretimde kullanılan değişken girdi sayısı artırılacaktır (faktör-faktör ilişkisi). Bununla beraber analiz yine bir kısa dönem analizi olacaktır, çünkü üretimde kullanılacak girdilerden en az 1 tanesi sabit tutulacaktır. Eğer üretim girdilerinin tamamı değiştirilmiş olsaydı kısa dönem analizler geçerli olmaz, bunun yerine uzun dönem analizlere yer verilmesi gerekirdi. Kısa dönem analizinin yapılması, üretimde azalan verim kanununun etkisi olacağını da ortaya koymaktadır. Bölümle ilgili analizlerde, daha önceki bölümlerde yapılan tam rekabet piyasası varsayımı geçerlidir; çiftçiler üretim için gerekli girdileri tam rekabet şartlarına haiz piyasalardan temin etmekte ve ürünlerini de aynı özelliğe sahip piyasalarda satmaktadırlar. Bunun neticesinde çitçiler girdi ve çıktı fiyatlarını etkileyememekte, veri olarak kabul etmektedirler. Faktör-ürün ilişkisinde, belli bir miktar ürün elde etmenin tek yolu vardır. Örneğin Tablo 6.1 den izlenebileceği gibi, sabit girdiler yanında 2 birim değişken girdi kullanıldığında 3.7 birim ürün, 4 birim değişken girdi kullanıldığın 13.9 birim ürün elde edilebilmektedir. Birden fazla değişken girdi kullanıldığında ise, belli miktar ürünü elde etmenin, birden fazla yolu olabilir. Faktör-faktör ilişkisi üretim kararlarına yeni bir boyut getirmektedir. Belli bir miktar ürünü elde etmenin birçok yolu olduğuna göre, bunlardan hangisi seçilecektir? Bu seçenekler arttıkça, verilmesi gereken optimum üretim kararları güçleşecektir.

113 # 7 Bir den Fazla Değişken Girdi İle Üretim 107 Çok değişken girdi kullanmak suretiyle yapılan üretimde, başlangıç olarak bir ürünün üretildiği ve iki değişken girdinin kullanıldığı durum ele alınacaktır. Bu şartlarda üretim fonksiyonunun özellikleri tanıtılıp, optimum girdi kombinasyonları analiz edildikten sonra elde edilen sonuçlar, daha çok sayıdaki değişken girdinin kullanıldığı üretim fonksiyonlarına uygulanacaktır. 7.1 İki Değişken Girdili Üretim (Üretim Yüzeyi) İki değişken girdili üretim fonksiyonu aşağıdaki gibi gösterilir: Q = ( X1, X2 / X3, X4,..., Xn ) Fonksiyon, şu şekilde ifade edilebilir: üretim miktarı (Q), X1 ve X2 değişken girdilerinin bir fonksiyonudur, diğer girdiler sabittir. İki değişken girdili bir üretim fonksiyonu örneği Tablo 7.1 de görülmektedir. Üretimde kullanılan değişken girdilerin miktarları, birinci sıra ve birinci sütunda gösterilmiştir. Tablo nun ortasında ise elde edilen üretim miktarları görülmektedir. Örneğin hiç değişken girdi kullanılmazsa üretim 0 dır. Birer birim değişken girdi kullanılırsa 30 birimlik bir üretim elde edilmektedir. En fazla üretim 130 birim olup, 9 birim X1 ve 7 birim X2 nin kullanılmasıyla elde edilmektedir. Tablodaki rakamlar, elde edilebilecek üretimin sadece bir bölümünü göstermektedir. Örneğin 2 birim X1 ve 2.5 birim X2 kullanılırsa arasında bir üretim elde edilecektir. Bu örnekler çoğaltılabilir. Tablo 7.1 deki üretim fonksiyonu bir dizi üretim fonksiyonundan meydana gelmektedir. Örneğin birinci sıra, X1 girdisini hiç kullanmadan, X2 girdisinin artırılmasıyla üretimde meydana gelen değişmeleri göstermektedir. Bunun gibi diğer sıralarda X1 girdisinin daha yüksek seviyelerde sabit tutulması ve X2 girdisinin artırılmasıyla üretimde sağlanan değişmeleri yansıtmaktadır. Aynı şekilde her sütunda, X2 girdisinin sabit tutulması ve X1 girdisinin artırılması sonucunda elde edilen üretim miktarları görülmektedir. Üretimde rolü olan diğer faktörler, X1 ve X2 nin bütün bileşimleri için sabittir (iklim, toprak ve piyasa şartları gibi).

114 Tarımsal Üretim Ekonomisi 108 Tablo 7.1 İki Değişken Girdi Kullanılarak Elde Edilen Üretim Miktarları Değişken Değişken girdi (X 2) girdi (X 1) Tablo 7.1 deki üretim fonksiyonu Şekil 7.1. de gösterilmiştir. Daha evvel gördüğümüz üretim fonksiyonuna ait özellikler burada da geçerlidir. Yani sabit faktörlerin veya teknolojinin değişmesi, burada da üretim fonksiyonunu etkileyecektir. İki değişken girdili üretim fonksiyonunda üretim miktarlarını, tek değişken girdili üretim fonksiyonundaki kadar kolay göstermek mümkün değildir. İki değişken girdili üretim fonksiyonunu göstermek için üç boyutlu bir şekle ihtiyaç vardır. Şekil 7.1 de tabanda X1 ve X2 girdilerinin çeşitli değerlerinin kesişme noktaları gösterilmiştir. Bunların her biri, üretimde kullanılan bir girdi bileşimini göstermektedir. Bir kesişme noktasından çıkılan dikin uzunluğu, bu girdi bileşiminin sağlayacağı üretim miktarını gösterir. Örneğin şeklin en solundaki dik çizginin uzunluğu, 10 birim X1 ve 0 birim X2 bileşiminin sağladığı üretim miktarını göstermektedir. Bu verim A noktasının tabandan uzaklığına eşittir (80 birim). X1 ile X2 nin 5 ayrı bileşimini gösteren kesişme noktalarından çıkılan diklerin uzunlukları, 105 birim üretimi göstermektedir. Bu miktardaki ürünü elde etmek için X1 ve X2 nin gerekli bütün bileşenlerinin geometrik yeri, şeklin tavanında ortaya çıkmıştır. Bu bileşimlerden beşi: (2;9), (3;6), (4;5), (7;4) ve (10;5) dir. Bunun gibi tabandan yükselen her girdi bileşimine karşılık gelen bir üretim miktarı vardır ve bu miktar, kesişme noktalarından yükselen dikin uzunluğu kadardır.

115 # 7 Bir den Fazla Değişken Girdi İle Üretim birim ürün elde edilmesini sağlayan girdi bileşimlerinin geometrik yeri (eş ürün eğrisi) Şekil 7.1 İki Değişken Girdili Üretim: Üretim Yüzeyi Sonuçta şeklin tavanında bütün üretim miktarlarını gösteren bir yüzey oluşmuştur. Buna, iki değişken girdili üretimin üretim yüzeyi denilir. Bu yüzey X1 ve X2 nin 0-10 seviyeleri arasındaki bütün bileşenlerinin sağlayacağı üretim miktarlarını gösterir. Tablo 7.1 de sonsuz sayıda olan bu bileşimlerden 100 tanesi gösterilmiştir. Bu girdi bileşimlerinden hangisi seçilirse, üreticinin kârı en fazla olur? Bölümde bu sorunun cevabı üzerinde durulacaktır Eş ürün eğrisi ve marjinal îkame oranı Aynı üretim seviyesini veren değişik girdi bileşimlerinin geometrik yerine eş - ürün eğrisi denir. Sıfır ve maksimum üretim seviyeleri (bu örnekte 130 birim) dışındaki bütün üretim miktarlarının elde edilmesinin birden fazla yolu vardır. Örneğin X1 ve X2 girdilerinin değişik bileşimlerinin kullanılması sonucunda elde edilen ve 105 birim ürünü gösteren eş-ürün eğrisi Şekil 7.2 de görülmektedir. Bunun gibi X1 ve X2 girdilerinin farklı bileşimlerinin kullanılması sonucunda elde edilen ve 80 birim ürünü gösteren eş-üretim eğrisi ile 125 birim üretimi gösteren eş-ürün eğrileri de şekilde gösterilmiştir. Şekilden de anlaşılacağı gibi, eş-ürün eğrisinin ifade ettiği üretim miktarı

116 Tarımsal Üretim Ekonomisi 110 Değişken girdi X1 8 Q125 6 Q105 4 Q Değişken girdi X2 Şekil 7.2 Eş-ürün Eğrileri büyüdükçe, eğri orijinden uzaklaşmaktadır. Bunun sebebi, daha çok üretim yapmak için, daha çok girdiye ihtiyaç duyulmasıdır. Bunun dışında eş-ürün eğrisinin başka önemli özellikleri de vardır. Eş-ürün eğrileri kesişmezler. Eş-ürün eğrilerinin kesişmediği, üretim fonksiyonunun tanımından bellidir. Üretim fonksiyonunda belirli bir girdi bileşimine karşılık gelen sadece bir üretim miktarı vardır. Eş-ürün eğrileri de üretim fonksiyonundan elde edildiklerine göre kesişmezler. Eş-ürün eğrileri konveks veya doğru biçiminde olabilirler. Konkav (iç-bükey) bir eş-ürün eğrisi, ekonomik etkinlik kuralını bozar. Konveks eş-ürün eğrileri, üretimin ikinci safhasını ve azalan marjinal verimliliği işaret eder. Tablo 7.1 de X1 ve X2 değişken girdilerinin 100 ayrı kombinasyonuna (10 x 10) karşılık gelen 100 üretim miktarı görülmektedir. Bunların aynı değere sahip olanları bir eş-ürün eğrisi üzerinde gösterilmektedir. Ancak bu ürün miktarlarını elde edebilmek için bir araya getirilebilecek girdi kombinasyonları 100 den çok daha fazladır ve esasında sonsuz sayıdadır. Örneğin 105 birim ürün Tablo da gösterilen 5 kombinasyon dışında daha birçok girdi kombinasyonu kullanılarak da elde edilebilir. Q105 ile gösterilen eş-ürün eğrisi üzerindeki her nokta, 105 birim ürün veren ayrı bir girdi kombinasyonunu göstermektedir. Marjinal ikame oranı. İşletmeci, üretimde kullandığı değişken girdilerden birinin miktarını azaltırken, üretimin azalmaması için diğer girdiyi ne kadar artırması gerekir?

117 # 7 Bir den Fazla Değişken Girdi İle Üretim 111 Bu sorunun cevabı, eş-ürün eğrisinin, o noktadaki eğimine bağlıdır. Eğrinin herhangi iki noktası arasındaki eğimi, üretimde kullanılan değişken girdilerin arasındaki marjinal ikame oranını verir. Bu eğim, eğri üzerindeki her noktada birbirinden farklıdır ve aşağıdaki eşitlikle ölçülür: * İkâme edilen faktör miktarı X1 MİO X2 X1 İkâme eden faktör miktarı X2 Şekil 7.3 de gösterilen eş-ürün eğrisi üzerinde a ve b noktaları arasında X2 nin X1 yerine marjinal ikame oranı, yaklaşık olarak bulunabilir: X MİO X2 X1-2 X Bunun anlamı şudur: Q miktar üretimi elde etmek için üretimde kullanılan X1 girdisi 2 birim azaltıldığı takdirde, artırılmalıdır. üretim miktarının değişmemesi için X2 girdisi 1 birim Değişken girdi X a (1;6) 5 4 b (2;4) 3 2 c (4.2;2) Şekil 7.3 Marjinal İkame Oranı Değişken girdi X2 * Bu formülle hesaplanan marjinal ikame oranı yaklaşık bir değerdir. Eş-ürün eğrisinin herhangi bir noktasındaki marjinal ikame oranının tam karşılığını bulmak için, bu noktadan eğriye çizilen teğetin eğimini bulmak gerekir.

118 Tarımsal Üretim Ekonomisi 112 (b) ve (c) noktaları arasında da X2 nin X1 yerine marjinal ikame oranı aşağıda gösterildiği gibi yaklaşık olarak hesaplanabilir: X MİO X2 X X (b) ve (c) noktaları arasında X2 nin X1 yerine marjinal ikame oranı 1 den küçüktür (0.91). Bunun anlamı şudur: X2 nin 1 birim artırılması halinde üretim miktarının değişmemesi için X1 in 0.91 birim azaltılması gerekir. Eş ürün eğrisi üzerindeki bütün noktalarda bir girdinin diğeri yerine marjinal ikame oranı, yukarıdaki örneklerde gösterildiği gibi hesaplanır. Eş-ürün eğrisinin pozitif eğimli kısımlarında, üretimde kullanılan değişken girdilerden birinin diğeri yerine ikamesi söz konusu olmaktan çıkmaktadır. Aynı miktar ürünün elde edilmesi, her iki girdinin de daha az miktarları ile mümkün olduğuna göre hiçbir üretici her iki girdiden de daha çok kullanmayı tercih etmez. Bunu Şekil 7.2 de, 105 birim ürünü gösteren eş ürün eğrisi üzerinde görelim. Belirtilen üretim seviyesini X 2 den 7, X 1 den 4 birim kullanarak elde etmek varken, hiçbir üretici aynı üretimi elde etmek için, X 2 den 10, X 1 den 5 birim kullanmak istemez ( girdiler ücretsiz olsa bile). Bu sebepten dolayı genellikle eş-ürün eğrilerinin pozitif eğimli kısımları çizilmez. Bir girdinin kullanılan miktarı azaltılırken, üretimin düşmemesi için diğerinin ne kadar artırılması gerektiği tamamen teknik bir konudur. Örneğin farklı besin değerlerine sahip iki yemin (soya ve mısır gibi) değişik kombinasyonları aynı et veya süt verimini sağlayabilir. Aynı şekilde belli bir miktar ürün, iş gücü ve sermayenin değişik kombinasyonlarının bir araya getirilmesi ile elde edilebilir. Belirli miktarda bir ürün elde edilmesi için gerekli olan girdi bileşimleri tespit edildikten sonra, bu bileşimler arasında hangi girdi bileşiminin ekonomik olduğuna karar verilmesi için, üretimde kullanılacak girdilerin fiyatlarının da bilinmesi gerekir Eş-maliyet doğrusu Eş maliyet doğrusu, üreticilerin sınırlı gelirleri ile satın alabilecekleri iki girdinin farklı bileşimlerini gösterir. Örneğin, tüketicinin X1 ve X2 girdileri için ayırdığı para miktarı B ile gösterilirse

119 # 7 Bir den Fazla Değişken Girdi İle Üretim 113 B = PX1X1 + PX2X2 olur. Eşitlikde PX1, X1 malının, PX2 ise X2 malının fiyatını göstermektedir. Eş-maliyet doğrusu eşitliğine ulaşmak için bütçe eşitliği, girdilerden herhangi biri bağımlı değişken pozisyonuna alınarak yeniden düzenlenmelidir: B P X2 X 1 X 2 P X1 P X1 Eşitlikte, doğrunun X1 eksenini kestiği nokta B/PX1, eğimi ise PX2/ PX1 dir (Şekil 7.4). Örneğin, üretimde kullanılan değişken girdilerin fiyatları PX1=20 birim ve PX2=30 birim ise, B =180 birim için eş-maliyet doğrusu aşağıdaki gibi olur: 3 X1 = 9 - X2 2 Doğrunun eğimi (P X2/P x1) -3/2 ve X1 eksenini kestiği nokta A= 9 dur. Üretim için ayrılan bütçe ile en fazla 9 birim X1 veya en fazla 6 birim X2 alınabilmekte veya her iki girdinin daha az miktarlarının bileşimleri kullanılabilmektedir. X1 A B/P X1 Eğim = Tg = OA/OB = (B/ P X1) / (B/ P X2) = P X2 / P x1 B/P X2 X 2 O B Şekil 7.4 Eş maliyet Doğrusunun Eğimi

120 Tarımsal Üretim Ekonomisi 114 Girdi fiyatları veya bu fiyatların birbirine oranı değişmediği takdirde, doğrunun eğimi de değişmez. Tüketicinin üretim için ayırdığı bütçe 240 birime yükseldiği ve X1 ile X2 nin fiyatları değişmediği takdirde yeni bütçe doğrusu eskisine paralel olarak sağa doğru kayacak ve CD konumunu alacaktır (Şekil 7.5A). Girdi fiyatları arasındaki oran, yukarıdaki gibi sabit kalmazsa ne olur? Bu durumda eş-maliyet doğrusunun eğimi değişecektir. Örneğin toplam harcama 240 birime çıktığında X1 in fiyatı 24 birime yükselirse (X2 nin fiyatı aynı, yani 30 ise), yeni bütçe doğrusu DE şeklini alır (Şekil 7.5 B). Bütçe doğrusunun yeni konumu, tüketicinin eski duruma oranla daha az X1 tüketebileceğini göstermektedir Optimum girdi kullanımında en az masraf kriteri Eş-ürün eğrileri iki farklı girdinin belli bir miktar ürünü elde edebilmek için, hangi oranlarda bir araya getirilmesi gerektiğini gösteriyordu, tamamen fizikî özellik taşıyordu, malî bir yönü yoktu. Eş-maliyet doğrusu ise, işletmecinin belli bir bütçe ile satın alabileceği farklı girdi kombinasyonlarını gösterir. Belirli bir üretim seviyesine, birçok girdi kombinasyonu ile ulaşılabileceğine göre, işletmeci mevcut bütçe imkânları ile bunların hangisini seçmelidir? İşletmeci buna karar verirken, masrafı en az olacak şekilde hareket etmek isteyecektir. Minimum masraflı girdi kombinasyonunu tespit etmek için iki yol vardır. Bunlardan birincisi kesin sonuç vermez. İkincisi ise kesin sonucu verir. X1 C X B 10 E A D D 6 8 X2 8 X2 (A) (B) Şekil 7.5 (A) Bütçe İmkânlarının Artması Sonucunda Bütçe Doğrusunun Sağa Kayması (Girdi Fiyatları Sabit), (B) Girdi Fiyatlarındaki Değişmenin Etkisi

121 # 7 Bir den Fazla Değişken Girdi İle Üretim 115 Minimum masraflı girdi kombinasyonunu tespit etmekte birinci yol, aynı üretim seviyesini veren girdi kombinasyonları arasında toplam maliyeti en az olanın seçilmesidir. Örneğin Tablo 7.2 de, 105 birim üretimi veren girdi bileşimleri arasında en az masraflı olan bileşimi seçelim. Birinci girdinin (X1) fiyatı 2 birim, ikincisinin (X2) fiyatı 3 birim ise, en az masraflı girdi bileşimi, ikinci kombinasyondur (Tablo 7.2). İşletmeci X1 den 6 birim, X2 den 3 birim kullanmak suretiyle belirtilen miktardaki üretimi mümkün olan en az masrafla (21 birim) gerçekleştirebilmektedir. Ancak bu şekilde bulunan sonuç kesin olmayıp, yaklaşıktır. Çünkü üretim fonksiyonu X1 ve X2 nin bütün değerleri arasında devamlıdır. Tablo da ise bu devamlılık görülmemektedir. Tablo da X1 ve X2 arasındaki sonsuz sayıda kombinasyondan sadece 8 i gösterilmiştir. Kesin sonucun elde edilebilmesi için eş ürün ve eş maliyet doğrularının çizilmesi ve eğimlerinin aynı olduğu girdi kombinasyonunun tespiti gerekir. Bu nokta bize en az masraflı girdi kombinasyonunu verecektir. Bu girdi kombinasyonunu kullanmak suretiyle işletme, 105 birim ürünü minimum masrafla üretilebilir. Sonuç Şekil 7.6 da gösterilmiştir. X1 den 6.2 birim ve X2 den 2.8 birim kullanıldığında, 105 birim ürün en az masrafla (6.2 x x 3 =20.8 birim) elde edilmektedir. Aynı bütçe ile 105 birimden daha fazla üretim yapmak mümkün değildir. Q105 ile gösterilen eş-üretim eğrisi üzerindeki diğer bütün girdi kombinasyonları (E noktası dışında) ise, aynı üretim seviyesinin daha yüksek maliyetle elde edilmesi anlamına gelir. Bu sebeplerle E noktasına işletmenin denge noktası denir. Bu noktadaki girdi bileşimi, işletmenin 105 birim ürünü minimum masrafla üretmesini sağlayan optimum faktör bileşimidir. Tablo 7.2 Minimum Masraflı Girdi Bileşiminin Hesaplanması ( PX1 = 2, PX2 = 3, Q = 105 birim) Girdi X 1 Girdi X 2 X 1 in X 2 nin Toplam Maliyet Maliyeti Maliyeti

122 Tarımsal Üretim Ekonomisi 116 Değişken girdi X1 10 (E: 2.8; 6.2) Eş-ürün eğrisi Eş maliyet doğrusu Değişken girdi X2 7 Şekil 7.6 Minumum Masraflı Girdi Bileşiminin Elde Edilmesi Optimum faktör bileşimi, eş-maliyet doğrusunun, eş-ürün eğrisine teğet olduğu noktadaki bileşim olduğuna göre, bu noktada aşağıdaki eşitlik sağlanmış demektir: * P X2 X 1 - = P X1 X 2 Eşitliğin sol tarafındaki ifade (-PX2 / PX1) eş maliyet doğrusunun eğimini, sağ tarafındaki ifade ise ( X1/ X2) eş ürün-eğrisinin eğimini göstermektedir. Bu ifade aşağıdaki şekilde de yazılabilir: -(PX1)( X1) = (PX2 )( X2) Eş-ürün eğrisi üzerinde, herhangi bir noktada -(Px1)( X1)>(PX2)( X2) ise üretimin maliyetini düşürmek için, X1 girdisinin kullanılan miktarı azaltılırken, X2 girdisinin artırılması gerekir. Eğer -(PX1)( X1)<(PX2)( X2) ise bu defa X1 girdisinin kullanılan miktarının artırılıp, X2 nin azaltılması suretiyle maliyet düşürülebilir. Bu işleme, yukarıdaki eşitlik sağlanıncaya kadar devam edilmesi gerekir. Eşitlik sağlanınca, minimum masraflı girdi bileşimine ulaşılmış olur. * Bu ifadenin geçerli olması için, eş-ürün eğrisinin şekli, örnekte verildiği gibi konveks (dış bükey) olmalıdır.

123 # 7 Bir den Fazla Değişken Girdi İle Üretim 117 Hatırlanacağı gibi bir girdinin marjinal ürünü, bu girdinin kullanılan miktarındaki 1 birim artış sonucunda, üretimde meydana gelen değişmeyi gösteriyordu. Buna göre bir girdinin marjinal ürünü: Q/ X şeklinde ifade edilebilir (bakınız: sayfa 74). Yukarıdaki örnekte, X1 ve X2 nin marjinal ürün değerleri yazılıp, bunların birbirine oranı alınırsa aşağıdaki eşitlikler elde edilir: Q MQ X2 X 2 X 1 = = MQ X1 Q X 2 X 1 Daha evvel belirtildiği gibi - P X2 / P X1 = X 1 / X 2 olduğuna göre aşağıdaki eşitlik yazılabilir: P X2 X 1 MQ X2 - = = P X1 X 2 MQ X1 Bu eşitlik de, bir öncekinde olduğu gibi en az masraflı girdi bileşimini göstermektedir. Buna göre üretimde en az masraflı girdi bileşimi, aynı zamanda bu girdilerin fiyatlarının birbirine oranının, marjinal üretim değerlerinin birbirine oranına eşit olduğu noktada ortaya çıkmaktadır Genişleme hattı (yolu) Bir işletme, belirli bir dönem zarfında, elindeki girdileri kullanmak suretiyle farklı seviyelerde üretimde bulunabilir. Bu üretim seviyelerinden her biri ayrı bir eşüretim eğrisi ile gösterilebilir. Bu dönem zarfında her bir üretim seviyesine karşılık gelen, eş-maliyet doğrularının çizilmesi mümkündür. Girdi fiyatları veya girdi fiyatları arasındaki oran (bir başka deyimle eş-maliyet doğrusunun eğimi) değişmediği sürece eşmaliyet doğruları birbirlerine paraleldirler (Şekil 7.5A). Bir eş-ürün eğrisinin gösterdiği üretim seviyesi, bu eğri üzerinde yer alan noktaların koordinatları ile ifade edilen değişik girdi bileşimlerinin kullanılması ile elde edilebilirse de bunlardan sadece bir tanesi en az masraflı girdi bileşimidir. Bu ise, eş-maliyet doğrusunun eş-üretim eğrisine teğet olduğu noktadaki girdi bileşimi ile ifade edilmişti. İşletmenin üretebileceği bütün

124 Tarımsal Üretim Ekonomisi 118 üretim seviyelerine ait minimum masraflı girdi bileşimlerini gösteren noktalar birleştirilirse, eş-eğim hattı elde edilir. X2 nin fiyatı 3, X1 in fiyatı 2 iken eş-eğim hattı noktalı çizgi ile gösterilen doğru olacaktır. Eş-eğim hattı, minumum masraflı girdi kombinasyonlarını birleştiren hattır. Girdi fiyatları değişirse, eş-eğim hattı da değişir. Belirli bir dönemde, belirli bir piyasada mevcut girdi fiyatları dikkate alınarak çizilen eş-eğim hattına genişleme yolu adı verilir. * Genişleme yolu ve eş-eğim hattı (isocline) önemli şeyleri açıklar. Genişleme yolunun orijinden çıkan bir doğru şeklinde olması, bütün çıktı seviyelerinde kullanılan optimum girdi oranlarının aynı olduğunu gösterir. Genişleme yolu eğri şeklinde ise, her üretim seviyesinde maksimum gelir sağlayan en-az masraflı girdi bileşimlerinin birbirinden farklı olduğu anlaşılır. Şekil 7.7 de eş-ürün eğrilerinin pozitif eğimli kısımları da vardır. Bu kısımlar, ekonomik olmayan girdi kullanım sahasını (üretimin üçüncü safhası) göstermektedir. Örneğin X1 yerine X2 yi, Q80 ile gösterilen eş-ürün eğrisinde, S1 noktasına kadar, Q105 ile gösterilen eş-ürün eğrisinde S2 noktasına kadar ve Q125 ile gösterilen eş-ürün eğrisinde S3 noktasına kadar ikame edilmesi gerekir. Bu sınırın sağında, yani eş-üretim eğrisinin pozitif eğimli kısmında üretim yapılması, aynı ürün miktarını daha fazla girdi kullanarak elde edilmesi demektir ki bu ekonomik olmaz. Zira aynı üretim, daha az X1 ve X2 kullanarak da elde edilebilmektedir. Şekilde noktalı çizgi ile gösterilen yatay hat üzerinde X1 in marjinal verimi 0, düşey hat boyunca ise X2 nin marjinal verimi 0 dır. X1 Q130 S3 Q125 S2 Q105 Q X2 Şekil 7.7 Eş-Eğim Hattı ve Genişleme Yolu (PX2 = 3, PX1 = 2) * Çeşitli üretim düzeylerinin, minimum maliyetle üretimini sağlayan, değişken faktör bileşimlerinin geometrik yerine genişleme yolu denir (Dinler, 1988, s. 146). S1

125 # 7 Bir den Fazla Değişken Girdi İle Üretim 119 Yatay ve düşey çizgilerin arası, girdiler arasında ekonomik anlamda ikamenin olduğu bölgeyi göstermektedir. Bu sınırların dışında, girdi ikamesinin ve üretimin ekonomik bir anlamı yoktur. Bu iki hatta sınır hatları denilmesinin sebebi, girdi ikamesinde ekonomik sınırları göstermelerinden dolayıdır. Eş-eğim hattının eğimi - PX2/PX1=MQX2/MQX1 olduğuna göre, yatay hat boyunca girdiler arası marjinal ikame oranı (MQX2/MQX1) anlamsız, düşey hat boyunca ise sıfırdır. Bütün eş-eğim hatları, en yüksek seviyeyi gösteren eş-ürün eğrisi (ki bir noktadır) üzerinde birleşirler (Şekil 7.7). X1 serbest bir mal ise (ücretsiz ise), yatay eşeğim hattı aynı zamanda genişleme yolu olacaktır. X2 ücretsiz ise, bu kez düşey eş-eğim hattı genişleme yolu olacaktır. 7.2 Çok Değişken Girdi İle Üretimde Kâr Maksimizasyonu Eş eğim hattının, her üretim seviyesinin elde edilmesinde kullanılan minimum masraflı girdi kombinasyonlarını birleştiren çizgi olduğunu gördük. Eş-eğim hattı üzerindeki farklı üretim seviyelerinden hangisi azami kârı vermektedir? Teorik olarak, bu sorunun cevabı, genişleme hattı üzerindedir. Bu hat üzerinde üretim o seviyeye çıkarılmalıdır ki, ilave üretimin değeri, ilave girdi maliyetine eşit olsun. Bir başka ifade ile azami kâr, üretimde kullanılan ilave girdi maliyetinin, elde edilen ilave üretim miktarının sağlayacağı gelire eşit olduğu girdi bileşiminde ortaya çıkar. Maksimum kârı sağlamaya yönelik bu prensip, marjinal masrafın, marjinal gelire eşit olması prensibinden farklı değildir. Bunu bir örnekle açıklayalım. Tablo 7.3 de 5 farklı üretim seviyesi, 5 ayrı minimum masraflı girdi kombinasyonu ile elde edilebilmektedir. Üretimde kullanılan değişken girdi fiyatları sırasıyla 9 ve 7 olduğuna göre en kârlı üretim seviyesini hesaplayalım (Ürün fiyatı Pq = 0.65). Marjinal masrafın, marjinal gelire eşitliği prensibine göre optimum üretim seviyesinin 52 birim olduğu Tablonun dikkatli bir şekilde incelenmesi ile görülecektir. Çözüm, basit bir şekil yardımıyla da elde edilebilir (Şekil 7.8).

126 Tarımsal Üretim Ekonomisi 120 Tablo 7.3 Optimum Üretim Seviyesinin Hesaplanması (P X1 = 9, P X2 = 7, P q = 0.65) Çeşitli üretim seviyelerini elde etmek için kullanılan minimum masraflı girdi bileşimleri Toplam değişken Marjinal Üretim (Q) X1 X2 masraf masraf İşletmeci maksimum kârını, üretimde kullandığı değişken girdilerin marjinal değerlerini, fiyatlarına ayrı ayrı eşitlemek suretiyle de hesaplayabilir. Bunu aşağıda gösterilen eşitlikler sistemini çözmek suretiyle elde edebiliriz: MD X1 = P X1 MD X2 = P X MD xn = Pxn MM ve ürün fiyatı 1.5 MM Pq= Üretim miktarı (Q) Şekil 7.8 Optimum Üretim Seviyesi

127 # 7 Bir den Fazla Değişken Girdi İle Üretim 121 Yukarıda yazılan eşitlikler sistemi, aşağıdaki şekilde de ifade edilebilir: MD X1 1 P X1 MD X2 = 1 P X2... MDxn = 1 Pxn Bu eşitliklerin sağ tarafları eşit olduğuna göre, sol tarafları da eşittir. MD X1 MD X2 MDxn = =... = = 1 P X1 P X2 Pxn Yukarıdaki ifadenin 1 den küçük bir sayıya eşit olması, kullanılan girdi miktarının optimum dozdan daha fazla olması anlamına gelir. Bu durumda ilave masraf (bir birim girdinin fiyatı), ilave gelirden fazladır. Optimum girdi miktarının kullanılmasını engelleyen sermaye yetersizliği durumunda ise bu oran 1 i geçer. Örneğin bu oran 2 ye eşitse değişken girdileri satın almak için harcanan her bir TL, 2 TL lik marjinal getiri sağlıyor demektir. Bu durumda girdi kullanımı artırılabilirse elde edilen kâr daha fazla olacaktır (bakınız: Ek 7.1). 7.3 Girdiler Arasındaki İlişkiler Üretimde kullanılan girdilerin bazıları birbirleri yerine kullanılabilir. Diğer bazı girdiler ise birbirlerinin yerine kullanılamazlar. Bu tip girdilerin üretimi artırabilmeleri için, belli oranlarda bir araya getirilmeleri şarttır. Birinci grup girdilere ikame edilebilen girdiler, ikinci gruptaki girdilere ise tamamlayıcı girdiler denir. Birbirleri yerine ikame edilebilen girdiler arasında azalan oranlarda bir ikame olabileceği gibi, sabit oranlarda da ikame olabilir.

128 Tarımsal Üretim Ekonomisi Girdiler arasında azalan oranlarda ikame Azalan oranlarda ikame, azalan marjinal verim kanunun bir sonucudur. X2 girdisinin X1 yerine marjinal ikame oranı MQ x2 MQ x1 e eşittir. Azalan verimler söz konusu olduğunda X2 artırıldıkça MQ X2 azalır, X1 azaldıkça da MQ X1 artar ve sonuçta X2 nin X1 yerine marjinal ikame oranı düşer. Girdiler arasında azalan oranlarda ikame uygulamada çok yaygındır. Tablo 7.1 deki üretim fonksiyonu, azalan oranlarda ikame özelliği taşımaktadır. Şekil 7.9A da azalan oranlarda ikame örnekleri gösterilmiştir. Soldaki şekilde eş-ürün X1 X1 X1 X2 X2 X2 Şekil 7.9A Girdiler Arasında Azalan Oranlarda İkame X1 X1 X X2 X2 X2 1 2 Şekil 7.9B Girdiler Arasında Sabit Oranlarda İkame X1 X1 X2 Şekil 7.9C Tamamlayıcı Girdiler X2

129 # 7 Bir den Fazla Değişken Girdi İle Üretim 123 eğrisi eksenleri kesmektedir. Bunun anlamı, X1 ve X2 nin çeşitli bileşimleri yanında sadece X1 veya sadece X2 girdisinin kullanılmasıyla da aynı üretim miktarının elde edilmesinin mümkün olmasıdır. Ortadaki şekilde eş-ürün eğrisi eksenleri kesmemektedir. Bu durum, söz konusu üretimin gerçekleştirilebilmesi için, her iki girdinin de kullanılmasının şart olduğunu göstermektedir. Ot ve proteinli yemlerin tane yem yerine, makinenin iş gücü yerine ikamesi, girdiler arasında bu tip bir ilişkiye örnek olarak gösterilebilir. Eğrinin pozitif eğimli kısımlarının bulunması, bu kısımlarda üretimin gerçekleştirilebilmesi için her iki girdinin de artan miktarlarda kullanılmasının gerekli olduğunu işaret etmektedir. Bu bölge, üretimin ekonomik olmayan, üçüncü safhasına karşılık gelmektedir. Sağdaki şekil, üretimin gerçekleştirilebilmesi için her iki girdinin de bir noktadan sonra sonsuz miktarda artırılması gerektiğini yansıtmaktadır. Fakat bu durum, ne diğer girdinin kullanılan miktarı üzerinde ne de üretim üzerinde bir artışa yol açmamaktadır Girdiler arası sabit oranlarda ikame İki girdi arasında aynı oranda ikame de olabilir. Bu durumda X2 yerine X1 in marjinal ikame oranı sabittir ve eş ürün eğrisi doğru biçimindedir. Şekil 7.9B de soldaki eş-ürün doğrusu, bir birim X1 in bir birim X2 yerine ikame edildiğini göstermektedir. Bu özelliği taşıyan girdilerden her hangi birinin kullanılması ile aynı üretim miktarı elde edilebilir; MİO sabittir ve 1 e eşittir. Ortadaki şekilde üretim esnasında bir birim X1, bir birimden daha az X2 nin yerini tutmaktadır, sağdaki şekilde ise bunun tam tersi olmaktadır, Her iki durumda da MİO sabit ancak 1 den farklıdır. Tarımda azalan verim kanunundan dolayı girdiler arasında sabit oranlarda ikameye çok rastlanmaz. Bu durumun ortaya çıkması için, üretimde azaltılan girdi yerine, diğerinin artırılan miktarları karşısında, ortaya çıkan marjinal ürünlerin sabit olması gerekir. Bu tip girdilere tam ikame girdileri denir. İki tip traktör yağı, iki toprak çeşidi, aynı niteliklere sahip iki işçi birbiri yerine tam olarak ikame edilen girdilere örnektirler. Girdiler arasında sabit oranlarda ikamenin olduğu eş-üretim eğrileri (bu durumda doğru şeklini alacaklarından eş ürün doğruları demek daha doğru olur) eşmasraf doğruları ile karıştırılabilirler, her ikisi de doğru biçimindedir. İki doğru da aynı

130 Tarımsal Üretim Ekonomisi 124 eğime sahipse X1 ve X2 nin bütün bileşimlerinin masrafları eşittir. Bu durumda her bileşim aynı değerdedir, herhangi biri kullanılabilir. Eş-maliyet doğrusunun eğimi, eşürün doğrusunun eğiminden küçükse sadece X1 kullanmak suretiyle en az masrafla üretim sağlanmış olacaktır (Şekil 7.10A). Eş-maliyet doğrusunun eğimi, eş-üretim doğrusunun eğiminden büyükse bu kez en masraflı üretim sadece X2 nin kullanılmasıyla sağlanacaktır (Şekil 7.10B) Tamamlayıcı girdiler Birbirleri ile ancak sabit oranlarda birleştirildikleri takdirde üretime katkısı olabilen girdilere tamamlayıcı girdiler denir. Üretimde kullanılan bu gibi girdiler, tek bir girdi gibi değerlendirilir; bu girdiler ya birlikte ve belli bir oranda kullanılacak ya da hiç kullanılmayacaktır (Şekil 7.9C). Bu gibi girdiler için eş-maliyet doğrusu söz konusu olamaz. Örneğin traktör ve lastikleri, akaryakıt ve yağ, biçer-döver ve sürücüsü, kimyasal bileşimler gibi. Şekil 7.9C de solda üretimde kullanılması gereken tek bir girdi oranı var demektir (1/1 gibi). Bu durumda iki girdi tek bir girdi kabul edilebilir. Sağdaki şekilde ise her iki girdinin, kesişme noktalarındaki bileşim üretim için yeterlidir. Aksi takdirde iki girdiden biri olması gerekenden daha fazla kullanılmaktadır, bu ise gereksizdir. X1 X1 (A) X2 (B) X2 Şekil 7.10 Farklı Eğimlere Sahip Eş-Ürün ve Eş-Maliyet Doğruları

131 # 7 Bir den Fazla Değişken Girdi İle Üretim 125 EK 7.1 MİNİMUM MASRAFLI GİRDİ KOMBİNASYONU, KAR MAKSİMİZASYONU, EŞ-EĞİM HATTI VE EŞ-ÜRÜN EĞRİSİ EŞİTLİKLERİ Üretim fonksiyonunu kullanarak en kârlı üretim seviyesi, üretim fonksiyonu eşitliğinden yararlanılarak aşağıda gösterildiği gibi bulunabilir: üretim fonksiyonu, Q = 18X1 - X X2 -X2 2 ise; dq MQX1 = = 18-2 X1 dx1 dq MQX2 = = 14-2X2 dx2 olur. Bu bağıntılar yardımıyla çeşitli üretim seviyelerinde, X1 ve X2 girdilerinin marjinal değerleri, aşağıda gösterildiği şekilde hesaplanabilir (Tablo 7.4). Görüldüğü gibi minimum girdi kombinasyonları arasında maksimum kârı veren üretim seviyesi 52 dir. Bu üretim seviyesinde MDX1 MDX2 1 olmaktadır. PX1 Px2 Tablo 7.4 Çeşitli Üretim Seviyelerinde Minimum Masraflı Girdi Kombinasyonları ve En Kârlı Üretim Seviyesi (P q = 0.65 TL, P X1 = 9 TL, P X2 = 7 TL). Minimum masraflı bileşimler MQX1 MQX2 MDX1 MDX2 Q X1 X2 (Net) (Net) MDX1 MDX2 PX1 PX

132 Tarımsal Üretim Ekonomisi 126 Bu fiyat seviyelerinde eş-eğim hattı eşitliği aşağıdaki gibi bulunur: MQX2 Px2 14-2X2 7 Eş-eğim hattı (isocline) üzerinde: MQX1 PX1 18-2X1 9 (18-2X1) 7 = (14-2X2) 9 X1 = (9 / 7) X2 Eş-ürün eğrisinin eşitliği, kuadratik fonksiyonun X1 veya X2 ye göre çözülmesi ile elde edilebilir: 2 Q 18X X 14 X X X 18X X 14 X Q X 2 4 X 2 4Q X X 9 ( X X Q) /

133 8 1 BİR DEN FAZLA ÜRÜN ÜRETİMİ Bundan önceki üç bölümde üretimin ekonomik analizine, üretimde kullanılan girdiler açısından yaklaştık. Beşinci bölümde girdi ve çıktı ilişkisini yansıtan üretim fonksiyonu kavramını tanıdık. Altıncı bölümde üretimde yer alan değişken girdinin optimum miktarının, yedinci bölümde de bir ürünün üretiminde birden fazla değişken girdinin kullanıldığı durumda optimum girdi bileşiminin hesaplanma prensiplerini inceledik. Bu bölümde, üretim olayına farklı bir açıdan yaklaşacağız. İşletmede girdi kullanımından ziyade dikkatlerimizi üretim faaliyetlerine çevireceğiz (ürün-ürün ilişkisi). Şimdi sorulması gereken soru şudur: İşletmenin sahip olduğu değişken ve sabit girdiler dikkate alındığında, yürütülmesi gereken üretim faaliyetleri ve miktarları neler olmalıdır? Bu sorunun cevabı ile bundan önceki bölümlerde yöneltilen Üretim faaliyetlerinde kullanılması gereken girdi miktarları neler olmalıdır? sorusunun amacı aynıdır, sadece olaya bakış açıları farklıdır. Bölümde bütçe ve işletme planlamasının prensiplerinden hareket edilecektir. Yapılan varsayımlar aynıdır: işletmecinin hedefi kâr maksimizasyonudur, girdi ve çıktı piyasaları tam rekabet piyasası özelliklerini yansıtmaktadır, üretimde zaman faktörü dikkate alınmamaktadır, risk ve belirsizlikler yoktur.

134 Tarımsal Üretim Ekonomisi Üretim İmkânları Eğrisi Üretim imkânları eğrisi, bir girdinin belirli bir miktarı ile üretilebilecek farklı ürün bileşimlerinin geometrik yeridir. Bu eğri yardımıyla, iki ayrı üretim fonksiyonu aynı şekil üzerinde gösterilebilir. Örneğin elimizdeki herhangi bir değişken girdi (X) ile üretebileceğimiz Q1 ve Q2 ürünlerinin değişik miktarları Tablo 8.1 deki gibi olsun. Sahip olduğumuz değişken girdi miktarı 4 birim ise ve tamamını Q1 in üretiminde kullanırsak 22 birim Q1 üretebilmekteyiz. Değişken girdinin tamamını Q2 nin üretimine ayırırsak 36 birim Q2 üretebiliyoruz. X in 1 birimini Q1 üretimine, geri kalan 3 birimini Q2 üretimine ayırırsak 7 birim Q1 ve 30 birim Q2 üretebiliriz. Aynı şekilde her iki ürüne 2 şer birim girdi ayırırsak 13 birim Q1 ve 22 Q2 üretebiliyoruz. Son alternatif olarak, sahip olduğumuz 4 birim değişken girdinin 3 ünü Q1, 1 ini Q2 üretiminde kullandığımız takdirde 18 birim Q1 ve 12 birim Q2 üretmemiz mümkün olmaktadır. Bunun gibi 7 birim X1 e sahip olduğumuzda üretebileceğimiz ürün bileşimleri Tabloda gösterilmiştir. Tablo 8.1 Üretim Fonksiyonlarından Üretim İmkânları Eğrilerinin Elde Edilmesi Üretim imkânları eğrileri Değişken Q 1 Üretimi Q 2 Üretimi X=4 için X=7 için Girdi X Q 1 MQ 1 Q 2 MQ 2 Q 1 Q 2 Q 1 Q

135 # 8 Bir den Fazla Ürün Üretimi 129 Yukarıda verilen örneğe ait üretim fonksiyonlarını aşağıdaki şekilde ifade etmek mümkündür: Q1 = f (X1 /X2...Xn ) Q2 = f (X1 /X2...Xn ) Üretim fonksiyonlarının bu şekildeki gösteriminde, X1 dışındaki bütün üretim girdilerinin belirli ve sabit miktarlarla üretime katıldıkları anlaşılmaktadır. Q1 ve Q2; süt ve buğday gibi iki farklı ürünü göstermektedir. Her iki üretim faaliyetinde kullanılan değişken girdi (X1) ise aynıdır (Örneğin üretim için ayrılan sermaye miktarı veya iş gücü). Üretim imkânları eğrisi, üretim fonksiyonunu etkileyen bütün faktörler tarafından aynen etkilenir. Teknolojideki değişmeler veya üretim esnasında kullanılan sabit girdilerden bazılarının değişken girdi durumuna geçirilmesi, üretim imkânları eğrisinin yerinin değişmesine sebep olacaktır. Üretim imkânları eğrisi, üretimde kullanılan girdi miktarları sınırlı olduğunda, en kârlı faaliyetin bileşimlerinin tespit edilmesinde kullanılmaktadır. Şekil 8.1 de eksenlerin ikisi de pozitif değerleri ölçmektedir. Alt soldaki bölüm, sınırlı miktardaki girdinin (X) üretim faaliyetleri arasındaki dağılımını göstermektedir. Eldeki girdinin tamamı üretim faaliyetlerinden herhangi birinde kullanılabileceği gibi bunların belirli bileşimlerini elde etmekte de kullanılabilir. Dört birim girdimizin olduğunu varsayalım. Bu girdi üretim faaliyetleri arasında eşit şekilde dağıtılırsa (iki birim Q1 üretimi için ve iki birim Q2 için), 13 birim Q1 ve 22 birim Q2 üretilebileceği Şekil üzerinde görülmektedir. Şekilde görüldüğü gibi, 7 birim değişken girdi kullanmak suretiyle elde edilen üretim imkânları eğrisi, 4 birim değişken girdi kullanmak suretiyle elde edilen üretim imkânları eğrisinin sağındadır. Bunun gibi daha çok girdi kullanmak suretiyle elde edilecek üretim imkânları eğrileri, orijinden daha uzakta yer alırlar. Netice olarak Şekil 8.1 de bir girdinin değişik miktarları ile üretilebilecek iki ürünün bütün bileşimleri gösterilmiştir. Bu eğriler planlama eğrileridir, bütün ürün bileşimlerinin aynı anda üretilmesi mümkün değildir. Bu bileşimlerden sadece biri seçilecektir ve planlamanın amacı en kârlı bileşimi seçmektir.

136 Tarımsal Üretim Ekonomisi 130 Q2 Q f ( ) 2 x x=7 için üretim imkanları eğrisi x=4 için üretim imkanları eğrisi X Q1 X Q 1 f (x) Şekil 8.1 Üretim Fonksiyonları ve Üretim İmkânları Eğrileri Ürünler arası marjinal ikame oranı Üretimde kullanılan değişken girdinin toplam miktarı sabit kalırken (örneğin toplam 7 birim X), üretilen ürünlerden birinin miktarındaki 1 birim artışa karşılık, diğer ürünün azalan miktarı, bu iki ürün arasındaki marjinal ikame oranını gösterir. Ürünler arası marjinal ikame oranı, üretim imkânları eğrisinin eğimi ile ölçülür: ÜMİO q1 q2 = Q 2 Q 1 Ürünler arası marjinal ikame oranının hesaplanması Tablo 8.2 de görülmektedir.

137 # 8 Bir den Fazla Ürün Üretimi 131 Tablo 8.2 Ürünler Arası Marjinal İkame Oranı x=7 için üretim imkânları Q 2 Q 1 Q 2 Q 1 ÜMİO q1 q / / / / / / /1 Tablo 8.2 de gösterilen, Q2 yerine Q1 in marjinal ikame oranları yaklaşık değerlerdir. Üretim imkânları eğrisi üzerinde her noktada, iki ürünün birbiri yerine marjinal ikame oranlarının kesin miktarları da bulunabilir. Bunun için söz konusu noktadan üretim imkânları eğrisine bir teğet çizilip, eğiminin hesaplanması yeterlidir Eş-gelir doğrusu İki ürünün üretildiği durumda toplam gelir, TG = Pq1 Q1 + Pq2 Q2 bağıntısı ile bulunmaktadır. Bağıntı Q2 ye göre çözülürse, eş-gelir doğrusu eşitliği elde edilir: Q 2 = TG P q2 P q1 P q2 Q 1 Eşitlik, doğrusal bir bağıntıyı göstermektedir, çünkü satılan ürün miktarları (Q1 ve Q2) değişse de ürün fiyatları (P q1 ve P q2 ) aynıdır.

138 Tarımsal Üretim Ekonomisi 132 Eşitliğin birinci terimi, doğrunun Q2 eksenini kestiği noktayı, ikinci terimi ( P q1 P q2 ) ise eğimini göstermektedir. Doğruya eş-gelir doğrusu denilmesinin sebebi, aynı geliri veren ürün bileşimlerini göstermesindendir. Şekil 8.2A da görülen iki eşgelir doğrusundan orijine daha yakın olanı daha düşük, orijinden daha uzak olanı daha yüksek bir geliri göstermektedir. Doğruların birbirine paralel olması, ürün fiyatları oranının değişmediğini işaret eder. Şekil B de başlangıçta AB konumunda bulunan eşgelir doğrusunun, AC konumunu alması, Q1 ürününün fiyatının arttığını gösterir; zira Q1 in fiyatı arttığı için daha az Q1 satılarak aynı gelir elde edilebilmektedir. Eş-gelir doğrusunun şekli yedinci bölümde açıklanan eş-maliyet doğrusu ile aynıdır. Her iki doğrunun eğimi de fiyatlar tarafından belirlenir. Bununla beraber bu doğrular birbirine karıştırılmamalıdır, kullanım amaçları farklıdır; eş-gelir doğruları kâr maksimizasyonunda, eş-maliyet doğruları ise masrafların minimizasyonunda kullanılmaktadır. Q2 4 4 A Q C B Q Q1 (A) (B) Şekil 8.2 Eş-Gelir Doğruları

139 # 8 Bir den Fazla Ürün Üretimi Maksimum geliri veren ürün bileşimi Üretim imkânları eğrisi, bir değişken girdi kullanmak suretiyle elde edilebilecek iki farklı ürünün bütün bileşimlerini gösteriyordu. Üretici bu bileşimlerden sadece birini seçecektir. Şimdiki sorumuz, üreticinin gelirini en yüksek seviyeye çıkartmak için seçeceği bileşimle ilgilidir. Üretici yetiştirebileceği iki ürünün (Q1 ve Q2) hangi bileşimini seçmelidir ki geliri en fazla olsun? Üreticinin elindeki üretim imkânları, sahip olduğu değişken girdi miktarlarına bağlı olarak çok sayıda olabilir. Konuyu basitleştirmek için bunlardan sadece birini dikkate alalım. Örneğin daha evvel verdiğimiz 8.1 numaralı Tablo dan, değişken girdinin 7 birim seviyesinde olduğu üretim imkânları eğrisini çizelim. Üretim imkânları eğrisinin içinde kalan her ürün bileşimi (E gibi) üretilebilir, ancak bu durumda işletmenin sahip olduğu imkânların tamamı kullanılmamış demektir (E bileşimini üretmek için, 7 birimden daha az girdi yeterlidir. Ekonomi literatüründe bu durum noksan kapasite olarak bilinmektedir). Üretim imkânları eğrisinin dışındaki noktalar ise (N gibi), işletmenin mevcut imkânlarıyla ulaşamayacağı üretim seviyelerini gösterir. İşletme, sahip oluğu kaynakları tam olarak kullanabilirse, üretim imkânları eğrisi üzerindeki sonsuz sayıdaki ürün bileşiminden herhangi birini üretebilir. Bu eğri üzerindeki her noktada X girdisinin masrafı aynıdır (Bu örnekte üretim imkânları eğrisi üzerindeki her noktada X = 7 birim olduğuna dikkat ediniz). Bu demektir ki arazinin Q2 40 X=7 için üretim imkânları eğrisi x 10 X E x x N Q Şekil 8.3 Üretim İmkânları Eğrisi ( X=7 birim için)

140 Tarımsal Üretim Ekonomisi 134 belirli bir miktarı için geliri maksimum yapan ürün bileşimi aynı zamanda kârı da maksimum yapmış olacaktır. Ürün fiyatları değişmeksizin, yetiştirilen ürün miktarları bileşiminin değiştirilmesiyle, elde edilen satış gelirleri arttıkça eş-gelir doğrusunun sağa doğru kayacağı düşünülürse, üretim imkânları eğrisine teğet olan eş-gelir doğrusunun, teğet noktasında kârın maksimum olacağı anlaşılmaktadır. Bu noktada üretim imkânları eğrisinin eğimi ( Q2/ Q1), eş-gelir doğrusunun eğimine (-Pq1/Pq2) eşit olacaktır. Bu ilişkiden hareketle maksimum geliri veren ürün bileşimi, aşağıdaki bağıntıdan yararlanarak hesaplanabilir: Q 2 Q 1 = P q1 P q2 Bu bağıntı - ( Q2)(Pq2) = ( Q1)(Pq1) şeklinde de yazılabilir ( Q1 negatif). Eşitliğin sağ tarafı ilave edilen ürünün marjinal gelirini, sol tarafı ise üretimi azaltılan ürünün marjinal gelirini göstermektedir. Negatif işareti dikkate almazsak ve ( Q2)(Pq2)>( Q1)(Pq1) ise, feda edilen ürünün marjinal geliri, ilave edilen ürünün marjinal gelirinden fazla olmaktadır. Bu durumda kârın yükselmesi için Q2 nin üretimini artırmaya devam etmeliyiz. ( Q2)(Pq2)<( Q1)(Pq1) ise bu defa Q1 in üretimini artırmalıyız. Bu ikisinin eşit hale geldiği noktada ise kâr maksimum olur. Yukarıda yapılan analizi bir örnekle açıklayalım. Daha evvel X=7 birim için elde ettiğimiz üretim imkânları eğrisi üzerindeki ürün bileşimleri Tablo 8.3 de görülmektedir. Q1 ürününün fiyatı 2, Q2 ürününün fiyatı ise 1 birim olsun.

141 # 8 Bir den Fazla Ürün Üretimi 135 Tablo 8.3 Maksimum Geliri Veren Ürün Bileşiminin Bulunması (Pq1 =2 TL, Pq2 =1 TL) X=7 birim için üretim imkânları Q 1 Q 2 Q 2 Q 1 ÜMİO q1 q / / / / / / /1 Maksimum gelirin elde edilebilmesi için: Q2 / Q1 = - Pq1/Pq2 eşitliğinin sağlanması gerekir. Bu fiyat seviyelerinde - Pq1/Pq2 = -2 dir. Q2/ Q1, bu orana Q1 = 22, Q2 = 30 birim iken ulaştığına göre, bu bileşimin sağlayacağı kâr en fazladır. Nitekim bu bileşimin üzerindeki bileşimde ( Q1 = 18, Q2 = 36) maksimum kârı veren bağıntıyı yazıp, değerleri yerlerine koyarsak -( Q2)(Pq2)<( Q1)(Pq1) olduğu görülecektir: -(-6)(1)<(4)(2) 6 < 8

142 Tarımsal Üretim Ekonomisi 136 Bu durumda kârı yükseltmek için Q1 üretimi artırılmalıdır.(dikkat edileceği gibi Q1 in üretimi artırıldıkça, Q1 azalmaktadır (bakınız: Tablo 8.3). Bu bileşimin altındaki bileşimlerde ise -( Q2)(Pq2) > ( Q1)(Pq1) dir: -(-8)(1)>(3)(2) 8>6. Bu durumda kârı artırmak için Q1 üretimi azaltılıp Q2 üretimi artırılmalıdır. Netice olarak kârı maksimum yapan ürün bileşiminin Q1 = 22, Q2 = 30 olduğu ortaya çıkmaktadır Ürün genişleme hattı Değişken girdinin her miktarı için ayrı bir üretim imkânları eğrisinin çizilebileceği belirtilmişti. Yukarıdaki örneğe göre X in çeşitli değerleri (2, 4, 7 ve 9) için çizilen üretim imkânları eğrileri Şekil 8.4 de görülmektedir. X=9 için çizilen üretim imkânları eğrisi eksenleri kesmemektedir; bunun sebebi üretim fonksiyonunun üçüncü safhasında üretimin yapılmamasıdır. Q2 50 Eş - gelir doğruları Ürün genişleme hattı ( P q1 = 2; P q2 = 1) Q1 Şekil 8.4 Ürün Genişleme Hattı

143 # 8 Bir den Fazla Ürün Üretimi 137 Üretim imkânları eğrilerine teğet olarak çizilen ve eğimleri P / P q1 q2 olan eşgelir doğrularının eğrilere teğet oldukları noktaları birleştiren hatta ürün genişleme hattı denir. Her girdi seviyesi için en fazla geliri veren ürün bileşimleri, ürün genişleme hattı üzerinde yer alırlar. Ancak mevcut pazar şartları (ürün fiyatları) altında işletmeye maksimum geliri sağlayacak 1 ürün bileşimi bulunmaktadır. Bu aynı zamanda optimum miktarda girdinin kullanıldığı ürün bileşimidir. Bu noktada marjinal gelir, marjinal masrafa eşittir Çok değişken girdili birden fazla ürün üretiminde maksimum kâr Sınırlı kaynakların miktarlarının optimum kullanımında iki kriter üzerinde duruldu: (1) altıncı bölümde incelendiği üzere, değişken girdi üretim faaliyetleri arasında o şekilde dağıtılmalıdır ki her bir faaliyette kullanılan miktarlarının marjinal değerleri (MDX) birbirine eşit olsun, (2) değişken girdi üretim faaliyetleri arasında o şekilde paylaştırılmalıdır ki, her bir faaliyetten elde edilen gelirlerin toplamı mümkün olan en yüksek seviyeye çıksın. Bu iki kriter esas itibarıyla aynıdır, yaklaşımlar farklıdır. Birinci kriterde üretim olayına üretimde kullanılan girdiler açısından, ikinci kriterde ise üretilen ürünler açısından yaklaşılmaktadır, sonuçlar ise aynıdır. 1.Kriter: MD xq1 = MD xq2 (sayfa:102) 2.Kriter: Q 2 Q 1 = P q1 P q2 (sayfa:134) Birinci kriterin ikincisine eşit olduğu cebirsel olarak gösterilebilir: MD xq1 = MD xq2 MQ 1 P q1 = MQ 2 P q2 Q 1 P q1 x = P Q 2 q2 x Son eşitliğin her iki tarafı da x ile çarpılıp negatif işaret ilave edildiğinde iki kriterin de esasta aynı olduğu görülecektir: P q1 Q 1 = P q2 Q 2 Q 2 Q 1 = P q1 P q2

144 Tarımsal Üretim Ekonomisi 138 İşletmeler ikiden fazla değişken girdi kullanmak suretiyle de çok sayıda farklı ürünü bir arada yetiştirebilirler. Bu durumda kâr maksimizasyonu kriterinin genel şekli değişmez. Örneğin X1, X2 ve X3 gibi üç değişken girdiyi kullanarak Q1, Q2, Q3 ve Q4 gibi dört ayrı ürünün yetiştirildiği ve üretim fonksiyonları Q1 = f (X1, X3) Q2 = f (X3) Q3 = f (X2, X3) Q4 = f (X1) olan bir işletmede maksimum kâr kriteri: MD P x1q1 x1 MD P x3q1 x3 MD P x3q2 x3 MD P x2q3 x2 MD P x3q3 x3 MD P x1q 4 x1 Yukarıdaki bütün oranların 1 e eşit olması, her bir faaliyette kullanılan girdi miktarlarının optimum olduğunu gösterir. Bütün oranların bir birine eşit fakat 1 den büyük olması, yapılan her 1 TL masraf karşılığında elde edilen gelirin üretim faaliyetlerinde kullanılan bütün girdiler için aynı olması demektir (Doll and Orazem, 1978, s.167). Üretim fonksiyonları ve girdi sayıları ne kadar artırılırsa artırılsın, kriter yukarıdaki prensipten yararlanılarak yazılabilir. 8.2 Teşebbüsler Arasındaki İlişkiler Bir işletme içinde yürütülen faaliyetler birbirlerine rakip olabileceği gibi, birbirlerinin tamamlayıcısı da olabilirler. Bazı üretim faaliyetleri ise birbirlerine yardımcıdırlar. İşletmede birbirlerine bağlı olarak, aynı üretim faaliyeti sonucunda elde edilen ürünler de olabilir Yarışan teşebbüsler (rakip teşebbüsler) İki teşebbüs (faaliyet) birlikte artırılamıyorsa, yani birinin artırılabilmesi için diğerinin mutlaka azaltılması gerekiyorsa, bu iki teşebbüs birbirleri ile yarışan, rakip

145 # 8 Bir den Fazla Ürün Üretimi 139 teşebbüslerdir. Şu ana kadar bu bölümde çizilen üretim imkânları eğrileri, rakip teşebbüslere ait olanlardır. Teşebbüslerin birbirlerine rakip olmaları aynı zamanda, aynı girdileri talep etmelerinden kaynaklanır. İşletmelerin plânlanması esnasında yöneticiler, bazı ürünlerin üretimini artırmak için diğer ürünlere ayırdıkları arazi, sermaye ve iş gücünü azaltmak zorunda kalabilirler. Rakip teşebbüslerin üretim imkânları eğrisi negatif eğimlidir. Şekil 8.5 de rakip ürünlere ait iki örnek görülmektedir. Şekil 8.5A daki üretim imkânları eğrisi, faaliyetlerin üretim fonksiyonlarının azalan verim özelliğini taşıdığını göstermektedir. Bu ürünlerden herhangi birine ayrılan girdi miktarı artırıldıkça, girdinin marjinal verimi azalmakta buna karşılık diğer ürüne ayrılan girdinin marjinal verimi yükselmektedir. Neticede bir ürünün artırılabilmesi için, diğerinin artan oranlarda azaltılması gerekmektedir. Bu tip üretim imkânları eğrileri tarımda çok sık olarak ortaya çıkar. Örneğin sığırcılık ve koyunculuk faaliyetleri bir arada yürütüldüğünde, işletmede mevcut iş gücünün bu faaliyetler arasında dağıtılması gerekir. İş gücünün tamamı bu faaliyetlerden birine ayrılırsa, diğer faaliyet yürütülemez. Ama sığırcılık için gerekli iş gücü ayrılıp, artan iş gücü koyunculuğa kaydırılırsa işletmenin kârı yükseltilebilir. Bunun gibi gübrenin tamamının bir üründe kullanılması yerine, bir miktarının diğer ürünlere verilmesi geliri daha çok artırabilir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Q2 Q2 (A) Şekil 8.5 Yarışan Teşebbüsler Q1 (B) Q1

146 Tarımsal Üretim Ekonomisi 140 Şekil 8.5B de ürünler arası marjinal ikame oranı sabittir. Her iki ürünün üretim fonksiyonunda da azalan verim söz konusu değildir. Aynı özellikleri taşıyan arazi parçaları buna örnektir. Örneğin bir parseldeki buğday veriminin 250, mısır veriminin 400 kg/dekar olduğunu var sayalım. Buğday arazisi 1 dekar artırıldığında mısır üretimi 400 kg, 2 dekar artırıldığında 800 kg, 3 dekar artırıldığında 1200 kg azalacaktır. Bu gibi durumlarda üretim imkânları eğrisi, eş-gelir doğrusunu genellikle eksenlerden birinde keser. Bunun anlamı ya tamamen buğday, ya da mısır yetiştirmenin kârlı olduğudur Tamamlayıcı teşebbüsler İki ürün arasında tamamlayıcılık genellikle bir ürünün diğerinden girdi olarak yararlandığı durumlarda görülür. Münavebede yer alan baklagiller buna bir örnektir. Baklagiller toprağa azot bağlayarak toprağın yapısını geliştirir, yabancı ot ve böceklerin kontrol altına alınmasını kolaylaştırırlar. Böylece münavebe süresi boyunca diğer ürünlerin verimlerini artırıcı bir rol oynarlar. Ancak baklagiller toprağa devamlı ekilirse, diğer ürünlere rakip duruma geçerler. Örneğin Şekil 8.6A da iki ürün AB arasında birbirini tamamlayıcı durumdayken, Q1 in üretimi C seviyesini aştığında rakip hale gelmektedirler. İşletmeci maksimum miktarda Q2 üretmek istiyorsa en az OC kadar Q1 üretmelidir. Daha fazla Q1 üretilirse iki ürün rakip duruma geçmektedir. Bu durumda işletmeci kârını maksimum yapacak bileşimi seçmek zorundadır. Bu bileşim B ile D arasındaki bir bileşimdir. Yapılacak seçim ürün fiyatlarına bağlı olacaktır. Şekil 8.6B de iki ürünün B ile C noktaları arasında rakip olduğu görülmektedir. A ile B ve C ile D arasında ise birbirlerini tamamlamaktadırlar. Q2 B Q2 A A B C C 0 C (A) D Q1 0 (B) D Q1 Şekil 8.6 Tamamlayıcı ve Rakip Teşebbüsler

147 # 8 Bir den Fazla Ürün Üretimi 141 İki ürün devamlı olarak birbirlerini tamamlıyor ve hiç bir zaman rakip duruma geçmiyorlarsa bu iki ürün birbirlerinin aslî-talî ürünü durumundadırlar (Buğday ile samanı gibi). Tarla bitkileri yetiştiriciliği ve hayvancılığın bir arada yürütüldüğü bir işletmede, tarla bitkileri hayvancılık için yem, hayvancılık da tarla bitkileri için gübre sağlayarak birbirlerini tamamlarlar (Aksöz, 1967, s. 143). Tamamlayıcı ürünler arasında marjinal ikame oranı pozitiftir Şekil 8.6 da B noktasından sonra hangi ürünün üretileceğini ürün fiyatları belirler; zira bu noktadan sonra ürünler arasında rekabet başlamaktadır Yardımcı teşebbüsler Teşebbüsler arasındaki ilişki üretim faktörlerinin daha iyi kullanılmasına imkân veriyorsa, bu teşebbüsler birbirine yardımcıdırlar. Başka bir ifade ile birbirlerinin üretimi üzerine etkisi olmayan teşebbüslere, yardımcı teşebbüsler denir. Fazla bir değişiklik yapılmasına ihtiyaç kalmaksızın buğday yanında mısır tarımına, tarla mahsulleri yanında hayvancılığa, besi hayvancılığı yanında küçük çapta tavuk yetiştiriciliğine yer verilmesi mümkündür. Bu takdirde aynı girdileri kullanmak ve birbirini olumlu-olumsuz etkilememek suretiyle her iki faaliyet de bir arada yürütülebilir. Örneğin buğday tarımında kullanılan makineler mısır tarımında da aynen kullanılabilir. Ancak işçilik ve makine bakımından yardımcı teşebbüsler durumunda olan buğday ve mısır tarımı, arazi bakımından birbirlerine rakip durumdadırlar. İş gücü ve makine bakımından buğday tarımı, mısır tarımı üzerinde azaltıcı bir etki yapmaz. Her iki ürünün iş gücü ve makine talepleri ayrı ayrı mevsimlerdedir. Buğday mısırdan önce ekilir ve mısır çapasından sonra hasat edilir, bu bakımdan iki ürün arasında iş gücü ve makine açısından rekabet doğmaz. Buna karşılık iki ürün de aynı işletmede, aynı arazi üzerinde ekileceğinden, birinin artırılması diğerinin azaltılmasını gerektireceğinden bu iki ürün arazi talepleri açısından birbirlerine rakiptirler (Aksöz 1967, s ). Şekil 8.7A da OC arasında yardımcı, CD arasında (Q1 üretimi C seviyesini aştığında) rakip olan iki teşebbüs görülmektedir. Şekil B de ise faaliyetler B ile C arasında rakip, diğer üretim seviyelerinde birbirine yardımcıdırlar.

148 Tarımsal Üretim Ekonomisi 142 Q2 Q2 A A BB O C D O D (A) (B) Şekil 8.7 Yardımcı ve Rakip Teşebbüsler Q1 Q1 Besi hayvancılığı ve tavukçuluk yapan bir işletmede, yumurta fiyatlarının et fiyatlarına oranla azalması, işletmenin tavukçuluk faaliyetine son vermesini gerektirmeyebilir. Bu faaliyetler birbirine yardımcı durumda iseler, örneğin tavukçuluk işletme artıklarını ve fazla iş gücünü değerlendiriyorsa, tavukçuluğun bırakılması, işletmenin kârını yükseltmez, bilakis düşürür. Bu gibi faaliyetlerin beraberce yürütülmesinde ürün fiyatlarının bir etkisi yoktur; bu faaliyetlerin üretim miktarları marjinal gelir ve marjinal maliyetlere göre belirlenir. Marjinal gelir, marjinal maliyetten büyük olduğu sürece her iki faaliyete de işletmede yer verilebilir. Teşebbüsler arasındaki bu tür bir ilişki çok önemlidir. Bazı faaliyetlerin çok düşük fiyatlarda dahi yürütülmesinin sebebi, bu özelliklerinden dolayıdır (Aksöz 1967, s ) Bağlı teşebbüsler Aynı üretim faaliyeti sonucunda elde edilen ürünler bağlı teşebbüsleri oluştururlar. Bu gibi ürünlerden birini üretmeden diğerini üretebilmek düşünülemez. Koyun eti-yapağı, sığır-sığır derisi, buğday-saman gibi ürünler bunlara örnektir. Bu ürünlerin birbirlerine rakip olmaları söz konusu değildir. Bağlı teşebbüsler aynı ham maddeyi kullanarak tek bir işlem neticesinde birlikte üretilen ürünlerdir. Bu ürünlerden daha önemli olanına aslî (esas) ürün, diğerine ise talî (ikinci derecede) ürün denir. Hububat tarımında dane aslî, saman ise talî üründür. Bağlı teşebbüsler arasında genellikle belirli bir oran vardır. Örneğin dane/saman oranı hububatta 1/1.25 civarındadır.

149 # 8 Bir den Fazla Ürün Üretimi 143 EK 8.1 ÜRETİM FONKSİYONLARINDA OPTİMUM ÜRÜN BİLEŞİMİNİN HESAPLANMASI (ÖRNEK) Üretim esnasında miktarlarının değiştirilmesi mümkün olmayan girdilerin üretim faaliyetlerine dağıtımı eskiden bütçe metodu ile yapılırken günümüzde aynı amaçla doğrusal programlama teknikleri kullanılmaktadır. Her iki yöntemin amacı da aynıdır: maksimum gelire ulaşmak. Ürün-ürün ilişkisi ile ilgili çözümler faktör-faktör ilişkisinde olduğu gibi marjinal analizlere dayanır. Aşağıdaki örneği ele alalım Q Q Eşitlikteki 1200, eldeki sınırlı girdi ile üretilebilecek maksimum Q1 miktarını göstermektedir. Mümkün olan maksimum Q2 üretimi ise Q1 i sıfıra eşitleyerek hesaplanır ve 220 birimdir. Eşitlik, Q1 ve Q2 nin rakip ürünler olduğunu göstermektedir. Ürünlerden birinin artırılması ancak diğerinin azaltılması ile mümkündür. Q1 in fiyatı 0.15 TL, Q2 nin fiyatı 0.8 TL ise maksimum geliri veren ürün bileşimi aşağıdaki gibi bulunur: dq dq Q Q P q2 P q Q ( ) İşletmeci Q1 ürününden 913.3, Q2 ürününden birim ürettiği takdirde kârı maksimum olacaktır.

150 Tarımsal Üretim Ekonomisi 144 ÜMİO Q 1 Q 2 Ortalama Tam dq 1/dQ Q 1/ Q 2 Ürünlerin nispi fiyatlarının değişmesi optimum ürün bileşimini de değiştirir. Eğer Q1 in fiyatı değişmezken Q2 nin fiyatı 1.2 TL ye yükselirse optimum ürün bileşimi Q1 den 555, Q2 den 160 birim üretildiğinde ortaya çıkmaktadır. Bütün bu açıklamaları aşağıdaki şekil yardımıyla da gösterebiliriz. Q Eğim = Eğim= Q Şekil 8.8 Optimum Ürün Bileşiminin Çizim Yoluyla Bulunması

151 9 1 ÜRETİMDE ZAMAN FAKTÖRÜ İşletme ekonomisinde ana kavram üretim fonksiyonudur. Bundan önceki 4 bölümde, üretim fonksiyonunun özellikleri ve kaynak dağılımında marjinal kavramlar tanıtılmıştır. Bu tanıtım yapılırken zaman faktörü ile risk ve belirsizlikler dikkate alınmamıştır. Fiyatlar, verimler ve üretim ile ilgili diğer hususların tam bir doğrulukla bilindiği varsayılmıştır. İçinde yaşadığımız dünyada bu konularda geleceği tam olarak tahmin etmek zordur. Bölümde üretim olayının ekonomik yönü, zaman faktörü dikkate alınarak geliştirilecektir. Daha önceki bölümlerde ortaya konan prensipler, zaman faktörünün de dikkate alınması sonucunda daha kullanışlı bir hale getirilmiş olacaktır. Evvelce tanıtılan teoriler üretimin zaman ile ilgili yönünü dikkate almadıklarından statiktiler. Statik analizlerde üretim olayı belirli bir zaman kesiti içinde incelenir, zaman trendi dikkate alınmaz. Bu bölümde üretim olayında zaman içinde olabilecek değişiklikler de dikkate alınacağından, yapılacak analizler dinamik analizlere yaklaşacaktır. Dinamik bir analizin yapılabilmesi için üretimde risk ve belirsizliklerin de dikkate alınması gerekir. Risk ve belirsizliklerle ilgili analizler onuncu bölümde incelenecektir. Kullanımları bir üretim dönemini aşan üretim faktörlerine çok yıllık üretim faktörleri denir. Daha evvel üzerinde durulan sabit masraflar, genellikle çok yıllık üretim faktörlerinin masraflarıdır. Bu tip üretim faktörlerinin kullanımı 1 yılda bitmez, ileriki yıllara da sarkar. Bu tip faktörlerin varlığı, üreticilerin ileriye dönük yatırım kararlarını büyük ölçüde etkiler. Üretim döneminden önce ellerindeki sermayenin büyük kısmı likit * olan üreticilerin alacakları üretim kararları ile, ellerindeki sermaye çoğunlukla çok yıllık üretim faktörlerinden ibaret olan üreticilerin kararları birbirinden farklı olabilir. * Likit varlıklar, fertlerin ve firmaların cep ve kasalarındaki paraları, bankalardaki cari hesapları ve derhal tahsil edebilecekleri alacakları, kolayca paraya çevrilebilen vadeli mevduat ve Hazine bonoları gibi hemen kullanılabilecek durumda olan satın alma gücüdür.

152 Tarımsal Üretim Ekonomisi 146 Üreticiler, ellerindeki sermayeyi zaman içinde verimli şekilde kullanarak kârlarını en üst seviyeye çıkarmaya gayret ederler. Kâr, toplu halde ve belirli bir zamanda elde edilmeyip birkaç yıla da dağılabilir. Bunun gibi üretim masrafları da yıllara dağılmış olabilir. Bu masrafların bir kısmı, yukarıda belirtilen çok yıllık üretim faktörlerinin masraflarıdır. Dolayısıyla üreticiler yatırım yaparken, gelecekte ortaya çıkabilecek şartları da dikkate almak mecburiyetindedirler. 9.1 Bir Yatırımın Gelecekteki Değerinin Hesaplanması Bugün yapmayı düşündüğümüz bir yatırımın gelecekteki değeri nedir? Örneğin bir tarla 15 bin TL ile satışa çıkarılmış olsun. Arazi satın alındığı takdirde 5 yıl sonunda 25 milyon TL değerinde olacağı tahmin ediliyor. Araziye yatırım yapmak yerine ikinci bir alternatif, faiz getirisi %10 olan bir tasarruf hesabı açtırmaktır. Bu yatırımlardan hangisinin daha kârlı olduğunu anlamak için tasarruf hesabının 5 yıl sonundaki değerini bulmamız gerekecektir. Arazinin 5 yıl sonundaki değeri doğru tahmin edilmiş ise, tasarruf hesabının getirisinin daha az olması halinde araziye yatırım yapılmasının daha kârlı olduğu ortaya çıkacaktır. Bu yatırımın gelecekteki değeri aşağıdaki şekilde hesaplanır. Örneğimizde tasarruf miktarının (P) 1 yıl sonundaki değeri, faizi ile birlikte (P + Pi) olup burada i faiz oranıdır (örnekte i = 0.1). Tasarruf hesabının ikinci yıl sonundaki değeri: (P + Pi) + (P + Pi)i olur. Bu ifade (P + Pi) parantezine alınırsa değeri (P + Pi)(1 + i) ye eşit olur. Birinci terim P parantezine alınırsa: P(1 + i)(1 + i) = P(1 + i) 2 elde edilir. Bu eşitlikten, üçüncü yıl sonunda yatırımın değerinin P(1 + i) 3, on beşinci yıl sonunda da P(1 + i) 15 olacağı anlaşılmaktadır. Netice olarak bir yatırımın gelecekteki değerini veren eşitlik aşağıdaki gibi yazılabilir: G = P (1 + i) n Eşitlikte G, yatırımın gelecekteki değerini; P, yatırımın bugünkü değerini; i, yıllık faiz oranını; n ise gelirini hesapladığımız yılın kaçıncı yıl olduğunu göstermektedir. Örneğimize göre tasarruf hesabına yatırılacak 15 bin liranın 5 yıl sonundaki değeri aşağıdaki gibi hesaplanır: G = (1+0.1) 5 = (1.1) 5 = (1.6105) TL

153 # 9 Üretimde Zaman Faktörü 147 Her iki yatırım alternatifinin riskleri aynı kabul edildiğinde araziye yatırım yapmak, tasarruf hesabına yatırım yapmaktan daha kârlıdır. Bu örnekte tasarruf hesabının getirisi, araziye yapılacak yatırımın fırsat maliyeti olarak değerlendirilmiştir. Örneğimizde bugünkü 15 bin lira ile 5 yıl sonundaki 25 bin lira arasındaki 10 bin liralık fark iki kısma ayrılabilir. Bunlardan birincisi tasarruf hesabının getirisi, bir diğer değerlendirme ile arazi yatırımının fırsat maliyeti ( =9158 lira), diğeri ise arazi yatırımının kârıdır (842 lira). 9.2 İç Kârlılık Oranı Yatırımları kârlılık açısından karşılaştırmak için, yapılması planlanan yatırımın iç kârlılık oranı hesaplanmalı, bulunan oran bu yatırım dışındaki en kârlı yatırımla karşılaştırılmalıdır. Bir yatırımın ekonomik ömrü içinde sağlayabileceği gelirlerin toplam miktarını, yatırımın bugünkü miktarına eşitleyen iskonto (indirgeme) oranına iç kârlılık oranı denir. Bu yatırıma alternatif yatırımlar arasında, en kârlı olan yatırımın getirisine ise pazar veya dış kârlılık oranı denilmektedir. Herhangi bir yatırımın kârlı olabilmesi için iç kârlılık oranının, dış kârlılık oranından yüksek olması gerekir. Yukarıdaki örnekte araziye yapılacak yatırım kârlı bulunduğuna göre iç kârlılık oranı, pazar kârlılık oranından yüksektir. İç kârlılık oranı şu şekilde hesaplanmaktadır: G = P(1 + i) n eşitliğinde, (1 + i) ifadesini x ile gösterelim ve buradan x in değerini bulalım: lnx = G = Px n lng = lnp + n lnx ln25 = ln lnx = lnx = nin anti logaritması alınırsa x in değeri bulunur. x = dır. x = (1 + i) olduğuna göre, i = olur. Bu yatırımın iç kârlılık oranı (%10.76), dış kârlılık oranından (%10) daha yüksektir, dolayısı ile yatırım kârlıdır. Politika yapımcıları iç kârlılık oranının bu özelliğinden yararlanarak yatırımları yönlendirebilirler. Yukarıdaki örnekte dış kârlılık oranı %10.76 nın üzerine çıktığı

154 Tarımsal Üretim Ekonomisi 148 takdirde araziye yatırım yapmak artık kârlı olmaz. Bu örneğe göre, yatırımların, arazi dışına yönlendirilebilmesi için, piyasadaki faiz oranının %10.76 nın üzerine çıkarılması gerekir. 9.3 Gelecekteki Bir Nakdin Bugünkü Değeri Gelecekte elde edilecek bir gelirin bugünkü değerini bulmak için G = P(1 + i) n formülünden P nin değerini hesaplamalıyız: G P = (1 + i) n Yukarıda verilen örneği ele alarak 5 yıl sonundaki 25 bin liranın bugünkü değerini hesaplayalım: P = ( ) 5 = Beş yıl sonraki 25 bin liranın bugünkü değeri yaklaşık olarak liradır. Araziye yatırım yapmak bugünkü değerle 523 TL kâr getirmektedir. Bu miktar yıllık getirisi %10 olan tasarruf hesabına yatırılırsa 5 yıl sonra, 25 bin TL olacaktır: G = P (1+i) n = (1+0.1) 5 = (15523) (1.6105) TL Bir yatırımdan elde edilecek gelirler yıldan yıla farklılık gösterebilir. Aşağıdaki problemi ele alalım. Bir makinenin fiyatı TL, ekonomik ömrü 4 yıl, hurda değeri 1500 TL olsun. Makine satın alınırsa birinci yıl 3000 lira, ikinci yıl 4500 lira, üçüncü yıl 6500 lira ve son yıl 6500 lira gelir artışı sağlayacağı tahmin edilmektedir. Makineyi satın almak yerine en iyi alternatif, parayı getirisi net %10 olan hisse senedine yatırmak ise makinenin satın alınması kârlı mıdır? Bu problemi çözebilmek için, belirtilen gelir artışlarının bugünkü değeri hesaplanmalıdır. Sonuç makinenin bugünkü değerinden büyükse satın alınması kârlıdır. Makinenin satın alma maliyeti (20000 TL), gelecekteki getirilerinin satın alma zamanına biriktirilmiş değerinden (16793 TL) daha yüksek olduğundan satın alınması kârlı değildir:

155 # 9 Üretimde Zaman Faktörü 149 Yıl Gelir artışı (TL) İndirgeme faktörü Bugünkü değer (1.1) (1.1) (1.1) Toplam Paranın Zaman Değeri Belirli bir miktar paranın gelecekteki değerini veya gelecekteki bir paranın bu günkü değerini hesaplarken kullanılan oranın ekonomide önemli bir yeri vardır. Öncelikle belirtilmesi gereken şey, bu oranın enflasyonla bir ilişkisi olmadığıdır. Enflasyon ayrı bir konudur ve bunun için de ayrıca incelenmesi gerekir. Enflasyon sıfır olsa bile bugünkü 1 lira, gelecekteki 1 liradan daha değerlidir. Bir paranın gelecekteki veya gelecekteki bir paranın bu günkü değerini hesaplamaktaki temel sebep, farklı zamanlarda paranın farklı değerler taşımasıdır. Bu günkü 1 TL ile bir yıl veya daha sonraki 1 TL nin farklı değerler taşıması, kişinin harcamalarında zaman tercihi nin bir sonucudur. Kişinin elindeki parayı tüketim için kullanması, tasarruf etmesi veya yatırım yapması, bu işlemler sonucunda elde edeceği tatmine bağlıdır. Herkesin tercihi aynı olmayacaktır. Bazıları parasını hemen harcayarak en yüksek tatmine ulaşırken diğerleri çocuklarının eğitimini veya emeklilik günlerini düşünerek tasarruf edebilirler. Tasarruf eden kişi için ilerde harcanacak 1 TL nin değeri bugünkü değerinden daha fazladır. Diğer yandan ellerinde büyük miktar nakit bulunduranlar, enflasyon beklentisiyle ellerindeki paranın satın alma gücünü korumak için farklı tipteki yatırımlara girebilirler veya mevcut tüketimlerini artırabilirler. Kişi hangi sebeple olursa olsun yatırım yapmayı seçmişse, piyasadaki faiz oranının kazandıracağı miktardan daha az bir oranı benimsemez. Daha azı kabul etmek, yatırımcı için rasyonel bir davranış tarzı değildir. Paranın zaman içindeki değerini hesaplarken kullanılacak oran, piyasadaki faiz oranından az olmamalıdır. Piyasadaki faiz oranından ne kadar fazla olacağı ise yatırımcının fırsat maliyetine bağlıdır. Arzu edilen, yatırımcının önündeki bütün yatırım alternatiflerinden haberdar olması ve bunlar arasında geliri en fazla olanı seçebilmesidir.

156 Tarımsal Üretim Ekonomisi 150 Yatırımcı bunu başardığı takdirde yatırımının fırsat maliyeti, seçtiği yatırım dışındaki yatırımlar alternatifleri arasında geliri en fazla olandır. Yaşadığımız olaylar ise bu kadar basit değildir. Bir defa kişi önündeki bütün yatırım alternatiflerini görmeyebilir veya parasını kullandığı alandan çekip daha verimli bir alana aktarma imkânını bulamayabilir. Tabidir ki bir işe girişebilmek için o işin gerektirdiği bilgi birikimine de sahip olmak lazımdır, kişi sadece daha kârlı diye bilmediği işlere giremez. Bu ve benzeri engeller, yatırımlarda fırsat maliyeti yerine geçmek üzere piyasadaki geçerli faiz oranının kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. En azından böyle düşünmek, gerekli işlemleri basitleştirmektedir. Ama önce de belirtildiği gibi kişi bütün yatırım alternatiflerini biliyor, bunları üstlenecek bilgi birikimine sahip ve en kârlısını seçebiliyorsa, hesaplamada kullanması gereken fırsat maliyeti, piyasadaki faiz oranından çok daha yüksek olabilir. Sermayenin bugünkü değerini hesaplarken, işletmenin sahip olduğu dayanıklı üretim mallarına, faiz oranı şeklinde bir fırsat maliyeti tatbik edilmemelidir. Zira indirgeme işleminin kendisi, paranın fırsat maliyetini yansıtmaktadır. Öz sermayenin getirisi, piyasadaki faiz oranı ile karşılaştırıldığında ona eşit veya daha fazla olmalıdır. İşletmenin ekonomik anlamda kârlı olması buna bağlıdır. İşletmeci, üretim faktörlerinin (doğal kaynaklar, emek ve sermaye) başka alanlarda getireceğinden daha fazla bir gelir sağlamadıkça, en kârlı üretimi yapmış olmaz. 9.5 Üretim Dönemi Sabit Olmayan Faaliyetlerde Kâr Maksimizasyonu Üretim dönemi sabit olan faaliyetler için kâr maksimizasyonunun nasıl hesaplandığı 6-8 bölümlerde açıklanmıştır. Üretim dönemi sabit olan faaliyetlerde maksimum gelir, marjinal gelirin, marjinal masrafa eşit olduğu üretim seviyesinde elde edilmektedir. Birçok tarla ve bahçe ürününde azami gelir, bu kriterin ışığında hesaplanır. Bu ürünlerin üretim periyodu, üretici tarafından değiştirilemez, tabiat şartlarına bağlıdır. Bu ürünlerin olgunluğa erişmesi için belli sürelerin geçmesi şarttır. Bazı üretim faaliyetlerinin süresi ise üretici tarafından değiştirilebilmektedir; besicilik buna örnektir. Sığır besiciliği yapılan işletmelerde hayvanlar besiye alınmakta ve bir müddet sonra satışa çıkarılmakta veya kesime gönderilmektedir. Besi süresinin azaltılıp, artırılması işletmecinin elindedir. İşletmeci besi süresinin uzunluğuna karar

157 # 9 Üretimde Zaman Faktörü 151 verirken birim zamanda kârını en üst düzeye çıkarmaya çalışacaktır. Bunu bir örnekle açıklayalım. Sığır besiciliği yapan bir işletme, 270 kg. ağırlığında bir hayvanı besiye almıştır. Hayvanın canlı ağırlık olarak değeri 20 TL/kg dır. Besi esnasında yapılan masraf ve canlı ağırlık artışı karşılıkları aşağıda görülmektedir. İşletmeci besi işlemini bir kere yapacaksa hayvanı ne zaman kesime göndermelidir? İşletmeci besi işlemine ikinci bir hayvan alarak devam edecekse sonuç değişir mi? Tablo 9.1 de toplam kârın yaklaşık on dördüncü dönemde en fazla olduğu görülmekle birlikte kesin sonuç Şekil 9.1 de görüldüğü gibi on üçüncü dönemden bir gün sonrasıdır (131. gün sonunda). Bu noktada toplam kâr maksimumdur ve marjinal kâr zaman eksenini kesmektedir, yani sıfırdır. Nasıl toplam ürün maksimum iken marjinal ürün 0 ise (bakınız: sayfa 75) aynı şey kâr eğrileri için de geçerlidir; toplam kâr maksimum iken marjinal kâr 0 dır. Tablo 9.1 Besi Sığırcılığında Optimum Besi Süresinin Hesabı Dönemler (10 gün) Toplam gelir (TL) * Toplam masraf (TL) Kâr (TL) Ortalama Kâr (TL) Marjinal Kâr (TL) * Toplam gelir, üretim fonksiyonundan hesaplanmıştır. Toplam masraflar ise hayvanın satın alma değeri ile yem masraflarının toplamını göstermektedir.

158 Tarımsal Üretim Ekonomisi 152 İşletmeci besi işlemini tekrarlamayacaksa, hayvanını 131. günün sonunda kesime göndermelidir. Zira hayvan bu durumda sabit bir üretim faktörü, yem ise değişken girdi durumundadır ve hayvan başına kârın en yüksek olduğu gün 131. gündür. * Toplam kâr (TL) Toplam kâr Dönem (10 gün) Marjinal ve ortalama kâr (TL) Ortalama kâr Marjinal kâr Dönem (10 gün) Şekil 9.1 Besi Faaliyetinin Toplam, Ortalama ve Marjinal Kârları * Aynı sonuca, marjinal masraf = marjinal gelir prensibini uygulamak suretiyle de varılabilir.

159 # 9 Üretimde Zaman Faktörü 153 Sorunun ikinci şıkkı: İşletmeci besi işlemini tekrarlamak amacında ise sonuç değişir mi? idi. Bunun cevabı evet dir. Bu durumda yem yanında besi hayvanı da değişken girdi durumundadır ve amaç hayvan başına kârı değil, birim zamana kârı maksimum yapmaktır. İşletmeci zamana kârı maksimum yapacak şekilde üretimde bulunarak ortalama kârının en fazla olduğu gün hayvanı kesime gönderecek ve besiye alacağı ikinci bir hayvanla üretim işlemine devam edecektir. Böyle davranan işletmeci kârını daha da artırmış olacaktır. Besi işlemi tamamlandığında, 1 güne isabet eden kârın ne kadar artacağını hesaplayalım: Ortalama kâr (kâr/birim zaman) 112. günde en fazladır (Şekil 9.1). Bu noktada ortalama kâr, aynı zamanda marjinal kâra da eşittir. Besici hayvanını bu günde kesime gönderdiği takdirde ortalama dönem kârının 62 TL olacağı şekilde görülmektedir. Halbuki 131. günün sonunda ortalama dönem kârı 57 TL/gündü. Besici hayvanını 19 gün evvel satmak suretiyle 1 dönemde 5 TL daha fazla kazanmaktadır. Besi işlemi tekrar edileceğinden bu yılda TL (5 x 36.5) elde etmektedir. Besi işlemi 1 hayvan yerine 100 hayvanla yapılırsa yıllık kazanç farkı 1825 TL ye ulaşmaktadır. 9.6 Çok Yıllık Yatırımlarda Kâr Maksimizasyonu Birçok üretim faaliyeti 1 yılı aşmaktadır; bağ, turunçgiller, orman ürünleri, yonca gibi çok yıllık bitkiler buna örnek verilebilir. Tablo 9.2 de birden fazla yılı kapsayan bir faaliyetin yıllık gelir ve giderleri verilmiştir. Bu faaliyet için başlangıçta 1000 birimlik bir yatırım gerekmektedir. Birinci yıl sonunda ürün satılırsa 1200 birimlik bir gelir elde edilmektedir. Eğer ürün satılmayıp ikinci yıl sonuna kadar büyümeye bırakılırsa, değeri 1500 birime yükselmektedir. Ürünün daha evvel satılmadığı takdirde yedinci yıl sonundaki değeri 2510 birim olmaktadır (İkinci sütün). * Üretici kârının maksimum olmasını istiyorsa ürününü hangi yıl sonunda satışa çıkar malıdır? *Satış değeri, ürün miktarı ve fiyatına bağlı olarak üretim fonksiyonundan hesaplanmıştır. Üretim fonksiyonu beşinci bölümde tanıtıldığından burada verilmemiştir.

160 Tarımsal Üretim Ekonomisi 154 Tablo 9.2 Çok Yıllık Bir Üretim Faaliyetinde Kâr Maksimizasyonu (Başlangıç Yatırımı Yıl sonu 1000 Birim, Dış Kârlılık Oranı %8) Satış değeri Toplam masraf Kâr Yıllık artış Yıllık % değişme Gelir Masraf Gelir Masraf İndirgenmiş kâr İç kârlılık oranı (i) Not: yedinci, sekizinci ve onuncu sütunlardaki rakamlar aşağıdaki gibi elde edilir: 200/1000 = /1000 = = 1000(1+i) 300/1200 = /1080 = = 1000(1+i) 2 300/1500 = /1166 = = 1000(1+i) 3 : : : : : : : : : 120/2390 = /1587 = = 1000(1+i) 7 Toplam masraf sütunu, yatırımın başlangıç miktarının (1000 birim) yıl sonundaki değerini göstermektedir ve reel faiz oranına (%8) göre hesaplanmıştır. Yatırımın yıllık masraflarının ihmal edilebilecek düzeyde olduğu kabul edilmiştir. Buna göre her yıl sonundaki toplam masraf, yatırımın başlangıç değerine, yatırımın başka faaliyetlerde kazandıracağı miktarın ilavesi ile bulunmaktadır. Örneğin ikinci yıl sonundaki toplam masraf 1166 birimdir ve yatırımın başlangıç değerine iki yıl sonundaki reel faiz getirisi (birinci yıl 80 + ikinci yıl 86.4 = 166.4) ilave edilerek hesaplanmış ve yuvarlanarak 1166 birim olarak gösterilmiştir (üçüncü sütun). Dördüncü sütunda gelir-gider farkı olarak her yıl sonundaki kârlar gösterilmiştir. Bu rakamlar bugünkü değere indirgenirse dokuzuncu sütundaki rakamlar elde edilmektedir. Örneğin altıncı yıl sonunda elde edilecek kârın (803 birim) bugünkü değeri 506 birimdir: 803/ (1.08) 6. Beş ve altıncı sütunlar yıllık gelir ve gider farklarını göstermektedir. Yedinci ve sekizinci sütunlardaki değerlerin (yıllık yüzde gelir ve gider değişimleri) nasıl hesaplandığı, Tabloda dip not olarak gösterilmiştir. Toplam gelirdeki yüzde değişmeler önce artmakta, daha sonra azalmaktadır. Toplam masraflardaki değişme ise reel faiz

161 # 9 Üretimde Zaman Faktörü 155 oranı kadardır ve sabittir (%8). Bunun sebebi, yatırımın yıllık tamir-bakım ve yenileme masraflarının, ihmal edilebilir düzeylerde olmasıdır. Yedinci sütun incelenirse yatırımın sağladığı yıllık kâr artışının, ilk 4 yıl boyunca %8 in üzerinde olduğu görülecektir. Beş yıl sonra ise yatırımın yıllık kârı, en iyi alternatifte getireceği yıllık kâr oranına (%8) eşit olmaktadır. İndirgenmiş kâr sütunundaki rakam da beşinci yıl sonunda en fazladır (535 birim). Çok yıllık yatırımlarda genel prensip, toplam getirideki yıllık yüzde değişmenin, toplam masraftaki yüzde değişmeye eşit olmasıdır. Bu durumda, bugünkü değere indirgenmiş kâr rakamı da en fazladır. Bu prensipten hareketle, yatırımcı ürününü beşinci yıl sonunda satarsa, elde edeceği parayı getirisi daha yüksek olan (%8) alternatifte değerlendirerek kârını artırabilir. Aksi takdirde satış için altıncı yılı beklerse, son yılki kazancı, alternatif yatırımın getirisinden az (%6) olacaktır. Çözüm, beşinci yıl sonunda ürünü satmak ve elde edilen parayı getirisi %8 olan yatırıma aktarmaktır. Burada uygulanan prensip, işletmecinin yürüttüğü faaliyeti istediği zaman durdurup, baştan tekrarlama imkânı olmadığında geçerlidir. Bazı yavaş gelişen ürünlerde durum böyledir. Ormancılık, bağ, antepfıstığı, zeytin, turunçgiller gibi faaliyetler buna örnektir. Bu faaliyetlerin maksimum gelir vermesi yıllar almaktadır ve prensip yukarıdaki gibi uygulanmaktadır. Ancak besicilikte olduğu gibi, üretim faaliyetini sık sık tekrarlamak mümkün olduğunda, işletmecinin farklı bir yol izlemesi gerekir. Bu durumda işletmeci için önemli olan, birim zamana geliri maksimum yapmaktır ve bunun için de iç kârlılık oranından yararlanması gerekir. İç kârlılık oranı onuncu sütunda gösterilmiştir. İç kârlılık oranının nasıl hesaplandığı tablonun dip notunda açıklanmıştır. İç kârlılık oranı ikinci yıl sonunda en fazla olmaktadır (%22.5). İşletmeci üretim faaliyetini tekrarlayabilecekse, ikinci yıl sonunda elde edeceği 1500 birim gelirle bıraktığı üretimi yeniden başlatacaktır. Bu bir besi faaliyeti ise, işletmeci ikinci dönem sonunda besiye son verecek ve alacağı yeni hayvanlarla besiye devam edecektir. Bu takdirde dördüncü dönem sonunda geliri birime yükselecektir: 1500 (1.225) 2 = Halbuki işletmeci faaliyete yeni hayvanlar almadan baştaki hayvanlarla 4 dönem devam etseydi geliri 2088 olacaktı (ikinci sütun). Verilen örnekte, işletmeci sermayesinin tamamını yeniden besi işinde kullanmak yerine, sadece ikinci yıl sonunda elde ettiği geliri ( = 500) üretimde kullanarak, başlangıç sermayesini bir başka alana kaydırmak imkânına da sahiptir.

162 Tarımsal Üretim Ekonomisi Çok Yıllık Üretim Faktörlerine Yatırım İşletmede birden fazla yıl kullanılacak üretim faktörlerinin satın alınmasında kriter, faktörün ekonomik ömrü içinde sağlayabileceği net gelirlerin bugünkü değerinin (indirgenmiş değer), faktörün satın alma maliyetinden fazla olmasıdır. Çok yıllık üretim faktörleri, kullanımı 1 yılı aşan üretim faktörleridir. Faktörün yıllık gelirleri hesaplanırken, değişken masrafları gelirden düşülmeli yani hesaplanan gelir net olmalıdır. Örneğin traktörün sağlayacağı net gelirler hesaplanırken yakıt ve yağ gibi değişken masraflar, gelirden düşülmelidir (Doll, 1968, s. 173). Tablo 9.3 de büyük bir işletmede kullanılan traktörlerin üretim fonksiyonlarından yararlanılarak hesaplanan kârlar gösterilmiştir. Birinci traktör, işletmeye birinci yıl 15 bin TL, ikinci yıl 13 bin TL, üçüncü yıl 11 bin TL, dördüncü yıl 9 bin TL kazandırmaktadır. Dördüncü yıla traktörün hurda değeri de ilave edilmiştir. Eğer iki traktör bir arada kullanılırsa, işletmeye dört yıl zarfında sırasıyla 25 bin, 22 bin, 19 bin ve 15 bin TL kazandırmaktadır. Bunun gibi üç, dört ve beş traktörün birlikte kullanılması halinde elde edilecek net gelirler Tabloda gösterilmiştir. Dört yıllık bir kullanım sonucunda 1 traktörün işletmeye marjinal katkısı (marjinal değeri) 48 bin lira, ikinci traktörün 33 bin lira, üçüncü traktörün lira, dördüncü traktörün 8200 lira, beşinci traktörün 4300 liradır. İndirgeme oranı %10 alınarak hesaplanan indirgenmiş değerler Tabloda ayrıca gösterilmiştir. Tablo 9.3 Çok Yıllık Üretim Faktörlerine Yapılacak Yatırımların Analizi (i = %10) Yıllık net gelirler (1000 TL) %10 ile indirgenmiş değerler (1000 TL) Yıl İlave edilen traktör sayıları İlave edilen traktör sayıları MD İndirgeme faktörü: Birinci yıl: (1.10) 1 = 1.1; ikinci yıl: (1.10) 2 = 1.21; üçüncü yıl : (1.10) 3 = 1.331; dördüncü yıl: (1.10) 4 =

163 # 9 Üretimde Zaman Faktörü 157 Bugünkü değere indirgenmiş marjinal değerler (MD), traktörlerin işletmeye kazandıracakları gelirleri göstermektedir. Bundan dolayı kullanım değerleri olarak bilinirler. Bunun dışında dayanıklı üretim faktörlerinin iki değeri daha vardır: satın alma değeri ve satma değeri (salvage value). Uzun ömürlü faktörlerin optimum miktarına karar verebilmek için bu üç değer de dikkate alınmalıdır. (1) Kullanım değeri, satın alma değerinden fazla ise demirbaş sayısını artırmak gerekir. İşletmecinin 1 traktörü varsa ve ikinci bir traktör kendisine 25 bin liraya mal olacaksa satın alınmalıdır zira kullanım değeri (26700 lira) satın alma değerinden fazladır. (2) Demirbaşın kullanım değeri, satma değerinden az ise bir kısım demirbaş elden çıkarılmalıdır. Şekil 9.2 de gösterildiği gibi, örneğin işletmecinin 3 traktörü varsa ve bu traktörlerin her birinin satma değeri 15 bin lira ise traktörlerden biri satılmalıdır zira üçüncü traktörün satış değeri kullanım değerinden fazladır. (Tablo 9.3 de de görüldüğü gibi 3 traktör kullanıldığında, son traktörün marjinal katkısı, indirgenmiş değerine göre liradır ve satış değerinden daha azdır.) (3) Demirbaşın kullanım değeri, satış değerinden fazla, satın alma değerinden az ise, demirbaşın çoğaltılması veya satılması uygun olmaz. Böyle bir durum, sahip olunan demirbaş miktarının optimum olduğunu gösterir. Şekil 9.2 de görüldüğü gibi demirbaşların satın alma değeri 30 bin lira, satış değeri 15 bin lira ve işletmecinin sahip olduğu demirbaş miktarı 2 ise, işletmeci optimum sayıda demirbaşa sahip demektir. İşletmeci demirbaşlarının sayısını değiştirmemelidir. Bin TL Satınalma değeri Kullanılmış değeri Kullanım değeri bu limitler arasında ise, demirbaşın sayısı optimumdur. 3.4 Demirbaş adedi Şekil 9.2 Demirbaşların İndirgenmiş Marjinal Değerleri

FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ

FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ Bu bölümde Fiyatlar genel düzeyi (Fgd) ile MG dengesi arasındaki ilişkiler incelenecek. Mg dengesi; Toplam talep ile toplam arzın kesiştiği noktada bulunacaktır.

Detaylı

iktisaoa GiRiş 7. Ürettiği mala ilişkin talebin fiyat esnekliği değeri bire eşit olan bir firma, söz konusu

iktisaoa GiRiş 7. Ürettiği mala ilişkin talebin fiyat esnekliği değeri bire eşit olan bir firma, söz konusu 2009 BS 3204-1. şağıdakilerden hangisi dayanıksız mal veya hizmet grubu içerisinde ~ almaz? iktiso GiRiş 5. Gelirdeki bir artış karşısında talebi azalan mallara ne ad verili r? ) Benzin B) Mum C) Ekmek

Detaylı

Bölüm 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı

Bölüm 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı Bölüm 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı Nüfus ve İşgücü Katkısı Üretim ve Verim Katkısı Toplum Beslenmesine Katkı Sanayi Sektörüne Katkı Milli Gelire Katkı Dış Ticaret Katkısı Nüfus ve İşgücü Katkısı

Detaylı

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı Polonya da 400-450 un değirmeni olduğu biliniyor. Bu değirmenlerin yıllık toplam kapasiteleri 6 milyon tonun üzerine. Günde 100 tonun üzerinde üretim gerçekleştirebilen

Detaylı

Tarım Ekonomisi. viii

Tarım Ekonomisi. viii İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ İÇİNDEKİLER iii v BİRİNCİ BÖLÜM 1. TARIM EKONOMİSİNE GİRİŞ 1 1.1. Ekonomik Faaliyetler 2 1.1.1. Üretim 2 1.1.2. Mübadele 3 1.1.3. Tüketim 4 1.2. Tarım Ekonomisi ve Kapsamı 4 1.2.1. Tanımı

Detaylı

TARIM EKONOMİSİ ve İŞLETMECİLİĞİ. Dr. Osman Orkan Özer

TARIM EKONOMİSİ ve İŞLETMECİLİĞİ. Dr. Osman Orkan Özer TARIM EKONOMİSİ ve İŞLETMECİLİĞİ Dr. Osman Orkan Özer osman.ozer@adu.edu.tr Ders İçeriği 1. Tarım Ekonomisinin Kapsamı 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı 3. Tarımsal Üretim Ekonomisi (3. ve 4. hafta)

Detaylı

Bölüm 7. Tarımsal Üretim Faktörleri. Üretim Faktörleri Toprak Sermaye Emek (iş) Girişimcilik (yönetim yeteneği)

Bölüm 7. Tarımsal Üretim Faktörleri. Üretim Faktörleri Toprak Sermaye Emek (iş) Girişimcilik (yönetim yeteneği) Bölüm 7. Tarımsal Üretim Faktörleri Üretim Faktörleri Toprak Sermaye Emek (iş) Girişimcilik (yönetim yeteneği) Tarımsal yapı, toprak (doğa), sermaye, emek ve girişimcilik gibi temel üretim araçlarının

Detaylı

2018/1. Dönem Deneme Sınavı.

2018/1. Dönem Deneme Sınavı. 1. Aşağıdakilerden hangisi mikro ekonominin konuları arasında yer almamaktadır? A) Tüketici maksimizasyonu B) Faktör piyasası C) Firma maliyetleri D) İşsizlik E) Üretici dengesi 2. Firmanın üretim miktarı

Detaylı

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%) 2016/17 Global İhracat-Büyüme Tahminleri Kaynak : EDC Export Credit Agency - ÜLKE ANALİZLERİ BÜYÜME ORANLARI ÜLKELERİN YILI BÜYÜME ORANLARI (%) Avrupa Bölgesi; 1,5 % Japonya; 0,50 % Kanada ; 1,30 % Amerika;

Detaylı

TEMEL MAKRO EKONOMİ SORUNLARI VE POLİTİKA ARAÇLARI. Dr. Öğretim Üyesi Yasemin TELLİ ÜÇLER

TEMEL MAKRO EKONOMİ SORUNLARI VE POLİTİKA ARAÇLARI. Dr. Öğretim Üyesi Yasemin TELLİ ÜÇLER TEMEL MAKRO EKONOMİ SORUNLARI VE POLİTİKA ARAÇLARI Dr. Öğretim Üyesi Yasemin TELLİ ÜÇLER EKONOMİK BÜYÜME SORUNU Ekonomik büyüme, ekonominin üretim kapasitesinin artırılması daha fazla mal ve hizmet üretilmesidir.

Detaylı

İKTİSADA GİRİŞ - 1. Ünite 4: Tüketici ve Üretici Tercihlerinin Temelleri.

İKTİSADA GİRİŞ - 1. Ünite 4: Tüketici ve Üretici Tercihlerinin Temelleri. Giriş Temel ekonomik birimler olan tüketici ve üretici için benzer kavram ve kurallar kullanılır. Tüketici için fayda ve fiyat kavramları önemli iken üretici için hasıla kâr ve maliyet kavramları önemlidir.

Detaylı

MAKROİKTİSAT BÖLÜM 1: MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ. Mikro kelimesi küçük, Makro kelimesi ise büyük anlamına gelmektedir.

MAKROİKTİSAT BÖLÜM 1: MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ. Mikro kelimesi küçük, Makro kelimesi ise büyük anlamına gelmektedir. 68 MAKROİKTİSAT BÖLÜM 1: MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ Mikro kelimesi küçük, Makro kelimesi ise büyük anlamına gelmektedir. Mikroiktisat küçük ekonomik birimler (hanehalkı, firmalar ve piyasalar) ile

Detaylı

TARIM EKONOMİSİ. Prof. Dr. Göksel Armağan 2017

TARIM EKONOMİSİ. Prof. Dr. Göksel Armağan  2017 TARIM EKONOMİSİ Prof. Dr. Göksel Armağan garmagan@adu.edu.tr www.gokselarmagan.com 2017 İçindekiler 1. Tarım Ekonomisinin ve Tarımın Tanımı 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı 3. Tarımsal Üretim Ekonomisi

Detaylı

HOLLANDA ÜLKE RAPORU 12.10.2015

HOLLANDA ÜLKE RAPORU 12.10.2015 HOLLANDA ÜLKE RAPORU 12.10.2015 YÖNETİCİ ÖZETİ Uludağ İhracatçı Birlikleri nin kayıtlarına göre, Bursa dan Hollanda ya ihracat yapan 361 firma bulunmaktadır. 30.06.2015 tarihi itibariyle Ekonomi Bakanlığı

Detaylı

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120 Makro İktisat II Örnek Sorular 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120 Tüketim harcamaları = 85 İhracat = 6 İthalat = 4 Hükümet harcamaları = 14 Dolaylı vergiler = 12

Detaylı

İçindekiler kısa tablosu

İçindekiler kısa tablosu İçindekiler kısa tablosu Önsöz x Rehberli Tur xii Kutulanmış Malzeme xiv Yazarlar Hakkında xx BİRİNCİ KISIM Giriş 1 İktisat ve ekonomi 2 2 Ekonomik analiz araçları 22 3 Arz, talep ve piyasa 42 İKİNCİ KISIM

Detaylı

BÖLGE VE NÜFUSUN GENEL DURUMU. Doç.Dr.Tufan BAL

BÖLGE VE NÜFUSUN GENEL DURUMU. Doç.Dr.Tufan BAL BÖLGE VE NÜFUSUN GENEL DURUMU Doç.Dr.Tufan BAL GİRİŞ Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kurulan, o tarihten bu güne kadar ekonomik ve sosyal yapısını değiştirme anlayışı içinde gelişmesini sürdüren ve gelişmekte

Detaylı

Kamu bütçesi, Millet Meclisi tarafından onaylanıp kanunlaşan ve devletin planlanan gelir ve harcamalarını gösteren yıllık bir programdır.

Kamu bütçesi, Millet Meclisi tarafından onaylanıp kanunlaşan ve devletin planlanan gelir ve harcamalarını gösteren yıllık bir programdır. 97 BÖLÜM 6. KAMU BÜTÇESİ ve MALİYE POLİTİKASI (KEYNESYEN MODEL DEVAMI) Kamu bütçesi, Millet Meclisi tarafından onaylanıp kanunlaşan ve devletin planlanan gelir ve harcamalarını gösteren yıllık bir programdır.

Detaylı

Talep ve arz kavramları ve bu kavramları etkileyen öğeler spor endüstrisine konu olan bir mal ya da hizmetin üretilmesi ve tüketilmesi açısından

Talep ve arz kavramları ve bu kavramları etkileyen öğeler spor endüstrisine konu olan bir mal ya da hizmetin üretilmesi ve tüketilmesi açısından 3.Ders Talep ve arz kavramları ve bu kavramları etkileyen öğeler spor endüstrisine konu olan bir mal ya da hizmetin üretilmesi ve tüketilmesi açısından önemli unsurlardır. Spor endüstrisi içerisinde yer

Detaylı

Ekonomi I. Doç.Dr.Tufan BAL. 4.Bölüm: Esneklikler. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

Ekonomi I. Doç.Dr.Tufan BAL. 4.Bölüm: Esneklikler. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından Ekonomi I 4.Bölüm: Esneklikler Doç.Dr.Tufan BAL Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından faydalanılmıştır. 2 Esneklikler Daha önce talep edilen miktarı

Detaylı

TÜRKİYE DE TARIM FİNANSMANI KONFERANSI

TÜRKİYE DE TARIM FİNANSMANI KONFERANSI TÜRKİYE DE TARIM FİNANSMANI KONFERANSI Türkiye de Tarım Finansmanı Konferansı 18 Nisan 2012 İstanbul Dedeman Oteli, Türkiye Bu proje Avrupa Birliği tarafından desteklenmektedir Bu proje EBRD tarafından

Detaylı

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR ÖNSÖZ İÇİNDEKİLER III Bölüm 1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR 11 1.1. İktisat Biliminin Temel Kavramları 12 1.1.1.İhtiyaç, Mal ve Fayda 12 1.1.2.İktisadi Faaliyetler 14 1.1.3.Üretim Faktörleri 18 1.1.4.Bölüşüm

Detaylı

T.C. Kalkınma Bakanlığı

T.C. Kalkınma Bakanlığı T.C. Kalkınma Bakanlığı 2023 Vizyonu Çerçevesinde Türkiye Tarım Politikalarının Geleceği- Turkey s Agricultural Policies at a Crossroads with respect to 2023 Vision 2023 Vision, Economic Growth and Agricultural

Detaylı

Bölüm 4 ve Bölüm 5. Not: Bir önceki derste Fiyat, Piyasa kavramları açıklanmıştı. Derste notlar alınmıştı. Sunum olarak hazırlanmadı.

Bölüm 4 ve Bölüm 5. Not: Bir önceki derste Fiyat, Piyasa kavramları açıklanmıştı. Derste notlar alınmıştı. Sunum olarak hazırlanmadı. Bölüm 4 ve Bölüm 5 Not: Bir önceki derste Fiyat, Piyasa kavramları açıklanmıştı. Derste notlar alınmıştı. Sunum olarak hazırlanmadı. Talep Piyasada satıcıların faaliyetleri arzı, alıcıların faaliyetleri

Detaylı

Ekonomi. Doç.Dr.Tufan BAL. 3.Bölüm: Fiyat Mekanizması: Talep, Arz ve Fiyat

Ekonomi. Doç.Dr.Tufan BAL. 3.Bölüm: Fiyat Mekanizması: Talep, Arz ve Fiyat Ekonomi 3.Bölüm: Fiyat Mekanizması: Talep, Arz ve Fiyat Doç.Dr.Tufan BAL Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından faydalanılmıştır. 2 Fiyat Mekanizması:Talep,

Detaylı

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Doç.Dr.Tufan BAL GİRİŞ Not: Bu sunuların hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.İ.Hakkı İnan ın Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Kitabından Faydalanılmıştır. 2 Ekonominin

Detaylı

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA Problem 1 (KMS-2001) Kısa dönem toplam arz eğrisinin pozitif eğimli olmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

Detaylı

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME MALİYE POLİTİKASI 1 SORULAR

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME MALİYE POLİTİKASI 1 SORULAR SORULAR 1- Genişletici maliye politikası uygulanması sonucunda faiz oranının yükselmesine bağlı olarak özel yatırım harcamalarının azalması durumuna ne ad verilir? A) Dışlama etkisi B) Para yanılsaması

Detaylı

Ekonomi II. 21.Enflasyon. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

Ekonomi II. 21.Enflasyon. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından Ekonomi II 21.Enflasyon Doç.Dr.Tufan BAL Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından faydalanılmıştır. 2 21.1.Nedenlerine Göre Enflasyon 1.Talep Enflasyonu:

Detaylı

MAKRO İKTİSAT KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ(KARMA)

MAKRO İKTİSAT KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ(KARMA) MAKRO İKTİSAT KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ(KARMA) 1- Bir ekonomide işsizlik ve istihdamdaki değişimler iktisatta hangi alan içinde incelenmektedir? a) Mikro b) Makro c) Para d) Yatırım e) Milli Gelir

Detaylı

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Doç.Dr.Tufan BAL 4.Bölüm Tarım Politikası Not: Bu sunuların hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.İ.Hakkı İnan ın Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Kitabından faydalanılmıştır.

Detaylı

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR 13 1.1.İktisadın Konusu ve Kapsamı 14 1.2. İktisadın Bölümleri 15 1.2.1.Mikro ve Makro İktisat 15 1.2.2. Pozitif İktisat ve Normatif İktisat

Detaylı

2015 2017 Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

2015 2017 Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi 2015 2017 Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisadi ve Mali Analiz Yüksek Lisansı Bütçe Uygulamaları ve Mali Mevzuat Dersi Kıvanç

Detaylı

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Doç.Dr.Tufan BAL 6.Bölüm Tarımsal Üretim Faktörleri Not: Bu sunuların hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.İ.Hakkı İnan ın Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Kitabından Faydalanılmıştır.

Detaylı

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE TARIMIN YERİ

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE TARIMIN YERİ 2 TÜRKİYE EKONOMİSİNDE TARIMIN YERİ 1. Türkiye ekonomisinde tarımın yeri ve önemi 2. Tarım arazisi varlığı, 3. Üretim ve verim, 4. Tarım nüfusu, 5. Tarımın milli gelirdeki payı, 6. İhracattaki ve sabit

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR...

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR... İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR... 1 1.1. EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER... 3 1.1.1. Romalıların Ekonomik Düşünceleri... 3 1.1.2. Orta Çağ da Ekonomik Düşünceler...

Detaylı

6. HAFTA DERS NOTLARI İKTİSADİ MATEMATİK MİKRO EKONOMİK YAKLAŞIM. Yazan SAYIN SAN

6. HAFTA DERS NOTLARI İKTİSADİ MATEMATİK MİKRO EKONOMİK YAKLAŞIM. Yazan SAYIN SAN 6. HAFTA DERS NOTLARI İKTİSADİ MATEMATİK MİKRO EKONOMİK YAKLAŞIM Yazan SAYIN SAN SAN / İKTİSADİ MATEMATİK / 2 A.5. Doğrusal olmayan fonksiyonların eğimi Doğrusal fonksiyonlarda eğim her noktada sabittir

Detaylı

KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI

KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI 2015 TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI TÜRKİYE DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ Ülkemiz coğrafi özellikleri bakımından her türlü hayvansal ürün üretimi için uygun

Detaylı

ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ve TARIM VE GIDA GÜVENCESĠ

ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ve TARIM VE GIDA GÜVENCESĠ TÜRKĠYE NĠN BĠRLEġMĠġ MĠLLETLER ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ÇERÇEVE SÖZLEġMESĠ NE ĠLĠġKĠN ĠKĠNCĠ ULUSAL BĠLDĠRĠMĠNĠN HAZIRLANMASI FAALĠYETLERĠNĠN DESTEKLENMESĠ PROJESĠ ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ve TARIM VE GIDA GÜVENCESĠ

Detaylı

İKTİSAT BİLİMİ VE İKTİSATTAKİ TEMEL KAVRAMLAR

İKTİSAT BİLİMİ VE İKTİSATTAKİ TEMEL KAVRAMLAR İÇİNDEKİLER Önsöz BİRİNCİ BÖLÜM İKTİSAT BİLİMİ VE İKTİSATTAKİ TEMEL KAVRAMLAR 1.1.İktisat Bilimi 1.2.İktisadi Kavramlar 1.2.1.İhtiyaçlar 1.2.2.Mal ve Hizmetler 1.2.3.Üretim 1.2.4.Fayda, Değer ve Fiyat

Detaylı

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Doç.Dr.Tufan BAL I.Bölüm Tarım Ekonomisi ve Politikası Not: Bu sunuların hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.İ.Hakkı İnan ın Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Kitabından

Detaylı

TARSUS TİCARET BORSASI

TARSUS TİCARET BORSASI TARSUS TİCARET BORSASI Ülkemizde yetiştirilen tarımsal ürünlerden, tarımsal üretimin bir kısmı doğrudan tüketilirken, bir kısmı sanayide hammadde olarak işlenerek değişik gıdalara dönüştürülmektedir. Tarımsal

Detaylı

İktisada Giriş I. 31 Ekim 2016

İktisada Giriş I. 31 Ekim 2016 İktisada Giriş I 31 Ekim 2016 Talep, Arz ve Piyasa Dengesi Fiyat ile talep edilen miktar arasındaki ilişkiye Talep Kanunu adı verilir. Bir malın satıcısı tek alıcının değil, o malı almak isteyen

Detaylı

16.Bölüm:Gelir ve Fiyat Düzeyinin Belirlenmesi: Toplam Talep-Toplam Arz Modeli. Doç.Dr.Tufan BAL

16.Bölüm:Gelir ve Fiyat Düzeyinin Belirlenmesi: Toplam Talep-Toplam Arz Modeli. Doç.Dr.Tufan BAL Ekonomi II 16.Bölüm:Gelir ve Fiyat Düzeyinin Belirlenmesi: Toplam Talep-Toplam Arz Modeli Doç.Dr.Tufan BAL Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından faydalanılmıştır.

Detaylı

Tarım Sayımı Sonuçları

Tarım Sayımı Sonuçları Tarım Sayımı Sonuçları 2011 DEVLET PLANLAMA ÖRGÜTÜ İstatistik ve Araştırma Dairesi Ocak 2015 TARIM SAYIMININ AMACI Tarım Sayımı ile işletmenin yasal durumu, arazi kullanımı, ürün bazında ekili alan, sulama

Detaylı

Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye

Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye Günümüzde çok amaçlı bir kullanım alanına sahip olan Mısır, Amerika Kıtası keşfedilene kadar dünya tarafından bilinmemekteydi. Amerika Kıtasının 15. yüzyıl sonlarında keşfedilmesiyle

Detaylı

Türkiye de hayvancılık sektörünün önündeki sorunları iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar;

Türkiye de hayvancılık sektörünün önündeki sorunları iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar; Tarımı gelişmiş ülkelerin çoğunda hayvancılığın tarımsal üretim içerisindeki payı % 50 civarındadır. Türkiye de hayvansal üretim bitkisel üretimden sonra gelmekte olup, tarımsal üretim değerinin yaklaşık

Detaylı

AYDIN TİCARET BORSASI

AYDIN TİCARET BORSASI AYDIN TİCARET BORSASI AYDIN COMMODITY EXCHANGE MART 2015 TÜRKİYE NİN TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELERİ Ata Mahallesi Denizli Bulv. No:18 09010 AYDIN Tel: +90 256 211 50 00 +90 256 211 61 45 Faks:+90 256 211

Detaylı

Dış Ticaret Politikası. Temel İki Politika. Dış Ticaret Politikası Araçları Korumacılık / İthal İkameciliği

Dış Ticaret Politikası. Temel İki Politika. Dış Ticaret Politikası Araçları Korumacılık / İthal İkameciliği Dış Ticaret Politikası Temel İki Politika Korumacılık / İthal İkameciliği Genel olarak yurt dışından ithal edilen nihai tüketim mallarının yurt içinde üretilmesini; böylece dışa bağımlılığın azaltılmasını

Detaylı

AYDIN TİCARET BORSASI

AYDIN TİCARET BORSASI AYDIN TİCARET BORSASI AYDIN COMMODITY EXCHANGE HAZİRAN 2016 TÜRKİYE NİN TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELERİ Ata Mahallesi Denizli Bulv. No:18 09010 AYDIN Tel: +90 256 211 50 00 +90 256 211 61 45 Faks:+90 256 211

Detaylı

TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ

TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ Arş. Gör. Atilla KESKİN 1 Arş.Gör. Adem AKSOY 1 Doç.Dr. Fahri YAVUZ 1 1. GİRİŞ Türkiye ekonomisini oluşturan sektörlerin geliştirilmesi

Detaylı

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( ) ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME (2014-2016) I- Dünya Ekonomisine İlişkin Öngörüler Orta Vadeli Program ın (OVP) global makroekonomik çerçevesi oluşturulurken, 2014-2016 döneminde; küresel büyümenin

Detaylı

Biyosistem Mühendisliğine Giriş

Biyosistem Mühendisliğine Giriş Biyosistem Mühendisliğine Giriş TARIM Nedir? Yeryüzünde insan yaşamının sürdürülmesi ve iyileştirilmesi için gerekli olan gıda, lif, biyoyakıt, ilaç vb. diğer ürünlerin sağlanması için hayvanlar, bitkiler,

Detaylı

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi TARIMSAL FAALİYETİN ÇEVRE ÜZERİNE ETKİSİ Toprak işleme (Organik madde miktarında azalma) Sulama (Taban suyu yükselmesi

Detaylı

BÖLÜM 9. Ekonomik Dalgalanmalara Giriş

BÖLÜM 9. Ekonomik Dalgalanmalara Giriş BÖLÜM 9 Ekonomik Dalgalanmalara Giriş Çıktı ve istihdamdaki kısa dönemli dalgalanmalara iş çevrimleri diyoruz Bu bölümde ekonomik dalgalanmaları açıklamaya çalışıyoruz ve nasıl kontrol edilebileceklerini

Detaylı

KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ

KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ Ricardo, bir ülkenin hiçbir malda mutlak üstünlüğe sahip olmadığı durumlarda da dış ticaret yapmasının, fayda sağlayabileceğini açıklamıştır. Eğer bir ülke her malda mutlak

Detaylı

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI Avusturya da un üretimi sağlayan 180 civarında değirmen olduğu tahmin edilmektedir. Yüzde 80 kapasiteyle çalışan bu değirmenlerin ürettiği un miktarı 500 bin

Detaylı

Tarımsal Gelir Politikası/Amaç

Tarımsal Gelir Politikası/Amaç Tarımsal Gelir Politikası/Amaç Belli bir yaşam standardı sağlayacak düzeye eriştirmek, Sektörler arasında kişi başına gelir farklılığı azaltmak Sektörde gelir dağılımını bireyler ve bölgeler arasında denge

Detaylı

İktisada Giriş I. 17 Ekim 2016 II. Hafta

İktisada Giriş I. 17 Ekim 2016 II. Hafta İktisada Giriş I 17 Ekim 2016 II. Hafta Ekonomilerdeki Temel Sorunlar İktisat Biliminin ortaya çıkış nedeni kıtlıkla savaştır. Tam kullanım sorunu: Tam istihdam Eksik İstihdam Etkin kullanım sorunu: Hangi

Detaylı

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ... İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ... 1-20 1.1. Temel Makro Ekonomik Göstergelere Göre Türkiye nin Mevcut Durumu ve Dünyadaki Yeri... 1 1.2. Ekonominin Artıları Eksileri; Temel

Detaylı

ÖDEMİŞ İLÇESİNDE PATATES ÜRETİMİ, KOŞULLAR ve SORUNLAR

ÖDEMİŞ İLÇESİNDE PATATES ÜRETİMİ, KOŞULLAR ve SORUNLAR ÖDEMİŞ İLÇESİNDE PATATES ÜRETİMİ, KOŞULLAR ve SORUNLAR GİRİŞ Solanaceae familyasına ait olduğu bilinen patatesin Güney Amerika`nın And Dağları nda doğal olarak yetiştiği; 16. yüzyılın ikinci yarısında

Detaylı

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI 1 DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI Durgunluk Tanımı Toplam arz ile toplam talep arasındaki dengesizlik talep eksikliği şeklinde ortaya çıkmakta, toplam talebin uyardığı üretim düzeyinin o ekonominin üretim

Detaylı

Bölüm 10.Tarım İşletmelerinde Performans Analizi

Bölüm 10.Tarım İşletmelerinde Performans Analizi Bölüm 10.Tarım İşletmelerinde Performans Analizi İşletme Analizinin Amacı ve Kapsamı Envanter Değerleme Amortisman Gayrisafi (Brüt) Üretim Değeri İşletme Masrafları Brüt Kar Kar ve Zarar Hesabı Gelirlere

Detaylı

TÜRKİYE DE TARIM ve HAYVANCILIK: SORUNLAR VE ÖNERİLER DOÇ.DR.BERRİN FİLİZÖZ

TÜRKİYE DE TARIM ve HAYVANCILIK: SORUNLAR VE ÖNERİLER DOÇ.DR.BERRİN FİLİZÖZ TÜRKİYE DE TARIM ve HAYVANCILIK: SORUNLAR VE ÖNERİLER DOÇ.DR.BERRİN FİLİZÖZ Tarım İnsanların toprağı işleyerek ekme ve dikme yoluyla ondan ürün elde etmesi faaliyetidir. Türkiye nüfusunun yaklaşık %48.4

Detaylı

AYDIN TİCARET BORSASI

AYDIN TİCARET BORSASI AYDIN TİCARET BORSASI AYDIN COMMODITY EXCHANGE ŞUBAT 2015 TÜRKİYE NİN TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELERİ Ata Mahallesi Denizli Bulv. No:18 09010 AYDIN Tel: +90 256 211 50 00 +90 256 211 61 45 Faks:+90 256 211

Detaylı

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur. Türkiye de Nüfusun Tarihsel Gelişimi Türkiye de Nüfus Sayımları Dünya nüfusu gibi Türkiye nüfusu da sürekli bir değişim içindedir. Nüfustaki değişim belirli aralıklarla yapılan genel nüfus sayımlarıyla

Detaylı

ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... XI BİRİNCİ BÖLÜM MAKRO İKTİSADA GİRİŞ

ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... XI BİRİNCİ BÖLÜM MAKRO İKTİSADA GİRİŞ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... XI BİRİNCİ BÖLÜM MAKRO İKTİSADA GİRİŞ 1.Makro İktisat Nedir?...1 2. Makro İktisat Ne İle Uğraşır?... 4 3. Başlıca Makro İktisat Okulları...5 3.1.Klasik Makro İktisat

Detaylı

TEMEL ZOOTEKNİ KISA ÖZET KOLAY AÖF

TEMEL ZOOTEKNİ KISA ÖZET KOLAY AÖF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. TEMEL ZOOTEKNİ KISA ÖZET KOLAY AÖF Kolayaöf.com

Detaylı

İstihdam Faiz ve Paranın Genel Teorisi, makro iktisadın kökenini oluşturur.

İstihdam Faiz ve Paranın Genel Teorisi, makro iktisadın kökenini oluşturur. 1-John Maynard Keynes in en önemli eseri ve bu eserin içeriği nedir? İstihdam Faiz ve Paranın Genel Teorisi, makro iktisadın kökenini oluşturur. 2-Keynes in geliştirdiği görüş nedir? Toplam talebin istihdamı

Detaylı

Gazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü. ENM 307 Mühendislik Ekonomisi. Ders Sorumlusu: Prof. Dr. Zülal GÜNGÖR

Gazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü. ENM 307 Mühendislik Ekonomisi. Ders Sorumlusu: Prof. Dr. Zülal GÜNGÖR Gazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü ENM 307 Mühendislik Ekonomisi Ders Sorumlusu: Prof. Dr. Zülal GÜNGÖR Oda No:850 Telefon: 231 74 00/2850 E-mail: zulal@mmf.gazi.edu.tr Gazi Üniversitesi Endüstri

Detaylı

BASIN TANITIMI TÜRKİYE DE BÜYÜMENİN KISITLARI: BİR ÖNCELİKLENDİRME ÇALIŞMASI

BASIN TANITIMI TÜRKİYE DE BÜYÜMENİN KISITLARI: BİR ÖNCELİKLENDİRME ÇALIŞMASI BASIN TANITIMI TÜRKİYE DE BÜYÜMENİN KISITLARI: BİR ÖNCELİKLENDİRME ÇALIŞMASI İzak Atiyas Sabancı Üniversitesi ve Rekabet Forumu Ozan Bakış Rekabet Forumu 29 Kasım 2011 Büyüme performansı 2000 li yıllar,

Detaylı

GIDA ARZI GÜVENLİĞİ VE RİSK YÖNETİMİ

GIDA ARZI GÜVENLİĞİ VE RİSK YÖNETİMİ GIDA ARZI GÜVENLİĞİ VE RİSK YÖNETİMİ Bekir ENGÜRÜLÜ Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Tarım Sigortaları ve Doğal Afetler Daire Başkanı Haziran 2016 SUNUM PLANI DÜNYADA TARIMIN GÖRÜNÜMÜ TÜRKİYE TARIMINA BAKIŞ

Detaylı

2009 VS 4200-1. Gayri Safi Yurt içi Hasıla hangi nitelikte bir değişkendir? ) Dışsal değişken B) Stok değişken C) Model değişken D) kım değişken E) içsel değişken iktist TEORisi 5. Kısa dönemde tam rekabet

Detaylı

TARIM VE KALKINMA. Doç.Dr.Tufan BAL. Not: Bu sununun hazırlanmasında, Prof.Dr. Murat Ali DULUPÇU nun ders notlarından faydalanılmıştır.

TARIM VE KALKINMA. Doç.Dr.Tufan BAL. Not: Bu sununun hazırlanmasında, Prof.Dr. Murat Ali DULUPÇU nun ders notlarından faydalanılmıştır. TARIM VE KALKINMA Doç.Dr.Tufan BAL Not: Bu sununun hazırlanmasında, Prof.Dr. Murat Ali DULUPÇU nun ders notlarından faydalanılmıştır. Tarım neden kritik bir sektördür? Nüfusu beslemesi (beşeri sermaye

Detaylı

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ 2015. Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ 2015. Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ 2015 Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU Temmuz ayı içerisinde Dünya Bankası Türkiye

Detaylı

ÇALIŞMA SORULARI TOPLAM TALEP I: MAL-HİZMET (IS) VE PARA (LM) PİYASALARI

ÇALIŞMA SORULARI TOPLAM TALEP I: MAL-HİZMET (IS) VE PARA (LM) PİYASALARI ÇALIŞMA SORULARI TOPLAM TALEP I: MAL-HİZMET (IS) VE PARA (LM) PİYASALARI 1. John Maynard Keynes e göre, konjonktürün daralma dönemlerinde görülen düşük gelir ve yüksek işsizliğin nedeni aşağıdakilerden

Detaylı

gerçekleşen harcamanın mal ve hizmet çıktısına eşit olmasının gerekmemesidir

gerçekleşen harcamanın mal ve hizmet çıktısına eşit olmasının gerekmemesidir BÖLÜM 5 Açık Ekonomi Açık Ekonomi Önceki bölümlerde kapalı ekonomi varsayımı yaptık Bu varsayımı terk ediyoruz çünkü ekonomilerin çoğu dışa açıktır. Kapalı ve açık ekonomiler arasındaki fark açık ekonomide

Detaylı

A İKTİSAT KPSS-AB-PS / 2008 5. Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli nedeni aşağıdakilerden

A İKTİSAT KPSS-AB-PS / 2008 5. Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli nedeni aşağıdakilerden 1. Her arz kendi talebini yaratır. şeklindeki Say Yasasını aşağıdaki iktisatçılardan hangisi kabul etmiştir? A İKTİSAT 5. Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli

Detaylı

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. 1.DERS Şubat 2013

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. 1.DERS Şubat 2013 TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü 1.DERS Şubat 2013 DERS PLANI 1. hafta Ders planının gözden geçirilmesi, Türkiye nin dünyadaki yeri bazı

Detaylı

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ İÇİNDEKİLER BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ Giriş... 1 1. Makroekonomi Kuramı... 1 2. Makroekonomi Politikası... 2 2.1. Makroekonomi Politikasının Amaçları... 2 2.1.1. Yüksek Üretim ve Çalışma Düzeyi...

Detaylı

2.BÖLÜM ÇOKTAN SEÇMELİ

2.BÖLÜM ÇOKTAN SEÇMELİ CEVAP ANAHTARI 1.BÖLÜM ÇOKTAN SEÇMELİ 1.(e) 2.(d) 3.(a) 4.(c) 5.(e) 6.(d) 7.(e) 8.(d) 9.(b) 10.(e) 11.(a) 12.(b) 13.(a) 14.(c) 15.(c) 16.(e) 17.(e) 18.(b) 19.(d) 20.(a) 1.BÖLÜM BOŞLUK DOLDURMA 1. gereksinme

Detaylı

ADANA İLİ TARIMSAL ÜRETİM DURUMU RAPORU

ADANA İLİ TARIMSAL ÜRETİM DURUMU RAPORU ADANA İLİ TARIMSAL ÜRETİM DURUMU RAPORU Ağustos 2013, Adana Hazırlayanlar Sabahattin Yumuşak; Adana Güçbirliği Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Sinem Özkan Başlamışlı; Çiftçiler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi

Detaylı

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ Sayfa 1 Gözden Geçirme Notları 2010 Yılı Bitkisel Üretim ve Bitkisel Ürün Denge İstatistikleri I. Bitkisel Üretim Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 25/03/2011 tarihinde açıklanan, 2010 yılı Bitkisel

Detaylı

2001 KPSS 1. Aşağıdakilerden hangisi A malının talep eğrisinin sola doğru kaymasına neden olur?

2001 KPSS 1. Aşağıdakilerden hangisi A malının talep eğrisinin sola doğru kaymasına neden olur? 2001 KPSS 1. Aşağıdakilerden hangisi A malının talep eğrisinin sola doğru kaymasına neden olur? A) A malını tüketen insanların sayısının artmasına yol açan bir nüfus artışı B) A normal bir mal ise, tüketici

Detaylı

Ünite 14 MİLLİ GELİR. Prof. Dr. İsmet BOZ

Ünite 14 MİLLİ GELİR. Prof. Dr. İsmet BOZ Ünite 14 MİLLİ GELİR Prof. Dr. İsmet BOZ MİLLİ GELİRİ HESAPLAMA YÖNTEMLERİ Üretim Yönünden Hesaplama Üretim yolu ile milli gelir hesaplanırken, üretilen nihai mal ve hizmetlerin miktarları, o yılın piyasa

Detaylı

MALİYE POLİTİKASI KISA ÖZET KOLAYAOF

MALİYE POLİTİKASI KISA ÖZET KOLAYAOF MALİYE POLİTİKASI KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKAT Burada ilk 4 sahife gösterilmektedir. Özetin tamamı için sipariş veriniz www.kolayaof.com 2 Sayfa 2 1. Ünite Maliye Politikası: Kavramlar, Etkinliği ve Sınırları

Detaylı

Coğrafya Proje Ödevi. Konu: Hindistan ve Nijerya nın Ekonomik Özellikleri. Kaan Aydın 11/D

Coğrafya Proje Ödevi. Konu: Hindistan ve Nijerya nın Ekonomik Özellikleri. Kaan Aydın 11/D Coğrafya Proje Ödevi Konu: Hindistan ve Nijerya nın Ekonomik Özellikleri Kaan Aydın 11/D---1553 Hindistan ın Genel Özellikleri DEVLETİN ADI: Hindistan Cumhuriyeti BAŞKENTİ: Yeni Delhi YÜZÖLÇÜMÜ: 3.287.590

Detaylı

TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR

TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR Halil AGAH Kıdemli Kırsal Kalkınma Uzmanı 22 Kasım 2016, İSTANBUL 1 2 SUNUM PLANI TARIMDA KÜRESELLEŞME TÜRK TARIM SEKTÖRÜ VE SON YILLARDAKİ GELİŞMELER TARIMDA

Detaylı

GSMH (Gayri Safi Milli Hasıla) GSYH (Gayri Safi Yutiçi Hasıla) GSMH = GSYH ± NDAFG

GSMH (Gayri Safi Milli Hasıla) GSYH (Gayri Safi Yutiçi Hasıla) GSMH = GSYH ± NDAFG GSMH (Gayri Safi Milli Hasıla) GSYH (Gayri Safi Yutiçi Hasıla) GSMH = GSYH ± NDAFG 2 = Çifte hesaplama sorunu NİHAÎ mal ve hizmetlerin fiyatlarının toplamı. Hammadde, ara ve yatırım mallarının fiyatları

Detaylı

AYDIN TİCARET BORSASI

AYDIN TİCARET BORSASI AYDIN TİCARET BORSASI AYDIN COMMODITY EXCHANGE OCAK 2015 TÜRKİYE NİN TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELERİ Ata Mahallesi Denizli Bulv. No:18 09010 AYDIN Tel: +90 256 211 50 00 +90 256 211 61 45 Faks:+90 256 211

Detaylı

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri plastik sanayi 2014 Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri Barbaros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri Türk ekonomisi 2014 yılının başında hızlı artırılan faiz oranlarıyla

Detaylı

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ Sayfa 1 Gözden Geçirme Notları 2011 Yılı (1. Tahmin Sonuçlarına göre) Bitkisel Üretim ve Bitkisel Ürün Denge İstatistikleri I. Bitkisel Üretim Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 26/08/2011 tarihinde

Detaylı

Tarım & gıda alanlarında küreselleşme düzeyi. Hareket planları / çözüm önerileri. Uluslararası yatırımlar ve Türkiye

Tarım & gıda alanlarında küreselleşme düzeyi. Hareket planları / çözüm önerileri. Uluslararası yatırımlar ve Türkiye Fırsatlar Ülkesi Türkiye Yatırımcılar için Güvenli bir Liman Tarım ve Gıda Sektöründe Uluslararası Yatırımlar Dr Mehmet AKTAŞ Yaşar Holding A.Ş. 11-12 Şubat 2009, İstanbul sunuş planı... I. Küresel gerçekler,

Detaylı

KONUYA GİRİŞ İnsanların toprağı işleyerek ekme ve dikme yoluyla ondan ürün elde etmesi faaliyetine tarım denir. BÖLGELERE GÖRE TOPRAKLARDAN YARARLANMA

KONUYA GİRİŞ İnsanların toprağı işleyerek ekme ve dikme yoluyla ondan ürün elde etmesi faaliyetine tarım denir. BÖLGELERE GÖRE TOPRAKLARDAN YARARLANMA GÜNÜMÜZDE ve GAP KONUYA GİRİŞ İnsanların toprağı işleyerek ekme ve dikme yoluyla ondan ürün elde etmesi faaliyetine tarım denir. BÖLGELERE GÖRE TOPRAKLARDAN YARARLANMA Türkiye nüfusunun yaklaşık %48.4

Detaylı

AYDIN TİCARET BORSASI

AYDIN TİCARET BORSASI AYDIN TİCARET BORSASI AYDIN COMMODITY EXCHANGE TEMMUZ 2016 TÜRKİYE NİN TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELERİ Ata Mahallesi Denizli Bulv. No:18 09010 AYDIN Tel: +90 256 211 50 00 +90 256 211 61 45 Faks:+90 256 211

Detaylı

AB Bütçesi ve Ortak Tarım Politikası

AB Bütçesi ve Ortak Tarım Politikası AB Bütçesi ve Ortak Tarım Politikası OTP harcamalarının AB bütçesinin önemli bölümünü kapsaması, bu politikayı bütçe tartışmalarının da odak noktası yaparken, 2014-2020 Mali Çerçeve içinde tarım, kırsal

Detaylı

MİLLİ GELİR VE MARJİNAL TÜKETİM EĞİLİMİ

MİLLİ GELİR VE MARJİNAL TÜKETİM EĞİLİMİ MİLLİ GELİR VE MARJİNAL TÜKETİM EĞİLİMİ Bu çalışmayı yapmamızın amacı; marjinal tüketim eğilimi ve milli gelir arasında bir ilişkinin olup olmadığını göstermektir. Gelişmiş olan ülkelerde kişi başına düşen

Detaylı

4. Ünite ÜRETTİKLERİMİZ

4. Ünite ÜRETTİKLERİMİZ 4. Ünite ÜRETTİKLERİMİZ Ekonomi: İnsanların geçimlerini sürdürmek için yaptıkları her türlü üretim, dağıtım, pazarlama ve tüketim faaliyetlerinin ilke ve yöntemlerini inceleyen bilim dalına ekonomi denir.

Detaylı

Dış Ticaret Politikasının Amaçları

Dış Ticaret Politikasının Amaçları Dış Ticaret Politikasının Amaçları Dış Ödeme Dengesizliklerinin Giderilmesi Bir ülkede fazla olan döviz talebinin azaltılması için kullanılabilir. Dış rekabetten korunma Uluslararası rekabete dayanacak

Detaylı

İspanya ve Portekiz de Tahıl ve Un Pazarı

İspanya ve Portekiz de Tahıl ve Un Pazarı İspanya ve Portekiz de Tahıl ve Un Pazarı İspanya da 120 un değirmeni olduğu bilinmektedir. Bu değirmenlerin çok büyük bir çoğunluğu yılda 2000 tonun üzerinde kapasiteyle çalışmaktadır. Pazarın yüzde 75

Detaylı