OMENTUM FLEBİ ÜZERİNDE DERİ GREFTİ YAŞAYABİLİRLİĞİ (DENEYSEL ÇALIŞMA)

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "OMENTUM FLEBİ ÜZERİNDE DERİ GREFTİ YAŞAYABİLİRLİĞİ (DENEYSEL ÇALIŞMA)"

Transkript

1 T.C. Sağlık Bakanlığı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kliniği Klinik Şefi: Doç.Dr. Tayfun Aköz OMENTUM FLEBİ ÜZERİNDE DERİ GREFTİ YAŞAYABİLİRLİĞİ (DENEYSEL ÇALIŞMA) (UZMANLIK TEZİ) DR ALİ DURSUN KAN İSTANBUL 2007

2 İÇİNDEKİLER BEYAN...3 ÖNSÖZ 4 GİRİŞ.5 GENEL BİLGİLER..6 GEREÇ VE YÖNTEM 24 BULGULAR.30 TARTIŞMA.40 ÖZET 46 KAYNAKLAR.47 2

3 BEYAN Bu tez çalışmasının kendi çalışmam olduğunu, tezin planlanmasından yazımına kadar bütün safhalarda etik dışı davranışımın olmadığını, bu tezdeki bütün bilgileri akademik ve etik kurallar içinde elde ettiğimi, bu tez çalışmayla elde edilmeyen bütün bilgi ve yorumlara kaynak gösterdiğimi ve bu kaynakları da kaynaklar listesine aldığımı, yine bu tezin çalışılması ve yazımı sırasında patent ve telif haklarını ihlal edici bir davranışımın olmadığı beyan ederim. Dr Ali Dursun KAN 3

4 ÖNSÖZ Plastik cerrahi eğitimim sırasında bana her türlü desteği verip yol gösteren sayın hocam Doç. Dr. Tayfun Aköz e Her konuda yardımlarını esirgemeyen Klinik şef yardımcısı Doç. Dr. Mithat Akan, başasistanımız Op. Dr. Serkan Yıldırım, uzmanımız ve tez danışmanım Op. Dr. Aykut Mısırlıoğlu na Aynı klinikte beraber çalışmaktan mutluluk duyduğum asistan arkadaşlarıma, tüm hemşire ve personel arkadaşlarıma, Her zaman yanımda olan aileme teşekkürü borç bilirim. 4

5 GİRİŞ Omentum karın içinde mide büyük kurvaturu ile transvers kolon arasında uzanım gösteren sağ ve sol gastroepiploik arterler tarafından beslenen iyi vaskülarize, enfeksiyona dirençli bir organdır. Omentum rekonstrüktif cerrahide ilk olarak 1926 yılında Jobet ve lambae tarafından barsak yaralanması tedavisinde kullanılmıştır (1). Doumand ve Momin tarafından 1914 yılında torakal duvar tümör rezeksiyonu sonrası oluşan asidin tedavisinde omentum serbest greft olarak kullanılmıştır. Kiricuta ilk pediküllü omentum flebini (2), Mc Lean ve Buncke serbest omentum flebini rekonstrüktif amaçlı kullanımını sağlamıştır (3). Omentum flebinin karın içi yerleşimi nedeniyle flebin ameliyat öncesi boyutlarının tahmin edilemez olması, karında geniş skar meydana getirmesi, herni oluşumu, intrabdominal yapışıklıklar, ince barsak tıkanıklığı, dalak yaralanması ve kanama komplikasyonları nedeniyle rekonstrüktif cerrahide ideal bir donör alan değildir. Bu olumsuz özellikleri nedeniyle plastik cerrahide daha çok intraabdominal, intratorasik ve özelliklede torasik duvar rekonstrüksiyonda pediküllü flep olarak kullanılmaktadır (4). Son yıllarda farklı flep seçeneklerinin artması nedeniyle omentum flebinin kullanımı dramatik bir şekilde azalmakla beraber, omentumun vaskülarizasyon ve yara iyileşmesi üzerine olumlu etkilerinin saptanmasıyla alt ekstremitenin travmatik yaralanmalarında kalıcı bir rekonstrüksiyon sağladığı yapılan çalışmalarda gösterilmiştir (5). Omentumun iyi vaskülarize ve enfeksiyon önleyici özellikleri yanında şekillendirilebilir olması, mm ye kadar varan pedikül uzunluğu ve pediküldeki damar çaplarının uygunluğu onun mikrovasküler cerrahi için avantajlı yanlarıdır (5). Klinik uygulamalarımızda rekonstrüksiyon amacıyla kullandığımız serbest yada pediküllü omentum flebinin üzerine adapte ettiğimiz cilt greftlerinde önemli oranda kayıplar gözlendi. Bu çalışmada amaçlanan normal greft alıcı sahaları ile omentum flebi üzerine uygulanan deri greftlerinin epitelizasyon miktarları arasındaki farkı ortaya koymaktır. 5

6 GENEL BİLGİLER DERİ GREFT VE FLEPLERİ GİRİŞ Cilt transplantasyonu hakkındaki en eski cerrahi bilimsel incelemelerden biri Gaspare Tagliacozzi (6) tarafından yazılmış ve 1500 lerin sonunda Gaspare Bindoni tarafından Venedik te basılmıştır. Bu eserde açıklayıcı çizimler eşliğinde burun, dudak ve kulak rekonstrüksiyonu çok açık bir şekilde belirtilmiştir. Bu aynı zamanda plastik cerrahinin tarihinde temel bir metindir ve cilt transplantasyon cerrahisi için önemli bir referans çalışma olduğundan günümüzde de halen değer verilen ve başvurulan kaynak niteliğindedir. Tagliacozzi bir cilt bölümünün bir noktadan diğerine transpozisyonunu belirtmek için insitio (graft) terimini kullanmıştır. Bu kitapta üst ekstremiteden burun rekonstruksiyonuna kadar cilt greftlerinin kullanımına ait resimler kolayca görülebilir. Bir deri parçasının tüm kalınlığıyla çevreleyen dokudan bir kenarı hariç ayrılması için doğru terim ise flep dir. Bugün, donör alandan alıcı alana deri bölümlerinin transferinde kullanılan terminoloji ve transfer edilen dokunun davranışı detaylarıyla bilinmektedir. Flepler veya greftler travma sonrası cerrahi deri kayıplarının tamirinden sonra gelişen skarların fonksiyonel ve estetik düzeltimi için kullanılan iki ana prosedürdür. Bu prosedürden birinin tercih edilmesinde birçok faktör belirleyicidir. Ancak her iki cerrahi rekonstrüksiyon yönteminin uygulanmasından sonra da skar oluşmaktadır. Burada amaç hasta için en uygun yöntemi uygulayarak kabul edilebilir sonucu elde etmektir. Genel olarak flepler greftlerden daha çok tercih edilirler, çünkü defekte bitişik yada yakın dokunun kullanılmasına izin verdiklerinden iyi bir estetik sonuç için ideal yüzey özellikleri sağlarlar. Ancak bazı anatomik bölgelerde görece immobilite, yarayı çevreleyen sağlam deri dokusunun yeterince bulunmaması veya beslenme tehlikesi lokal flep hazırlamayı pratik olmayan hale getirir. Flepler her zaman hasta tarafından kabul edilmez. Bazı olgularda, özellikle yüze uygulanan girişimlerde hasta,greftten kaynaklanan renk ve doku farkını fleple 6

7 oluşan multiple skarlara tercih eder. Dolayısıyla olası teknikler değerlendirilirken karşılaştırmalı sonuçlar hakkında bilgilendirildikten sonra seçim hastayla paylaşılmalıdır. FLEP Flep vasküler beslenmesi korunarak bir bölgeden başka bir bölgeye taşınan dokuya verilen addır. Bu doku deri, deri altı doku, fasya, kas, kemik veya diğer dokulardan (örn: omentum) oluşabilir (7). Flebin yalnızca pedikülünden sağlanabilen azalan kan akımına adaptasyon yeteneğine otonomizasyon konsepti adı verilir. Bu durum pedikülde daha önceden var olan damarların hiperplazisi ve neovaskülarizasyona bağlı olarak oluşur. Aynı zamanda alıcı bölge yatağındaki damarlarla da birleşme sonucunda kan akımı zamanla kademeli olarak artış gösterir (8). Cilt flepleri komposizyonuna, kan desteğine ve hareket şekline göre sınıflandırılırlar. Komposizyonuna göre flepler kutanöz, fasiokutan, miyokutan, osteokutan veya inerve ( duyusal) kutanöz olarak sınıflandırılırlar. Kan desteğine göre flepler muskulokutan veya septokutan arterlerden kaynaklanmaktadır. Buna göre de flepler random veya aksiyel besleyici arterlere göre tasarlanabilirler (9-12). GREFT Greft yüzeyel cilt kaybını kapatmanın en kolay yoludur. Değişen kalınlık ve boyuttaki cilt parçasının tamamen orijinal bölgesinden ayrılarak tamir edilecek bölgeyi kapatmak amacıyla serbest doku transferini içerir. Greftin kalınlığına bağlı olarak cilt greftleri kısmi kalınlıkta ve tam kalınlıkta olarak sınıflanırlar. Kısmi kalınlıkta cilt greftleride de ince ( mm, Thiersch-Ollier greftleri), orta kalınlıkta ( mm, Blair-Brown greftleri) ve kalın ( mm, Padgett greftleri) olarak kendi içinde sınıflanır. Tam kalınlıktaki greftler Wolfe- Krause greftleri olarak da adlandırılırlar ve genellikle 0.6mm den daha kalındırlar (13-16). Cilt greftlerinin tutulabilirliği kalınlıklarına bağlıdır. Bir greft genellikle kısmi kalınlıkta ise, yani epidermisi ve dermisin bir bölümünü içeriyorsa greftin tutma olasılığı 7

8 artar. Greft tam kalınlıkta ( epidermis ve dermisin tümünü içeriyorsa) ve uygulanacak alan küçük ise greftin tutma olasılığı fazladır. İnce greftler (Thiersch-Ollier tipi) daha kolay tutsa da daha kötü tamir sağlarlar. Deri incedir, kırılgandır ve komplet dermis yokluğuna bağlı olarak sekonder kontraksiyon görülür. Orta veya kalın kalınlıkta greftlerde (Blair-Brown veya Padgett tipleri) tamir kalitesi çok iyidir, cilt yeterince dirençli görünür, elastiktir ve retraksiyona daha az yatkındır (17,18). Sonuç olarak kısmi kalınlıktaki cilt greftleri kozmetik sonuçları kötü olduğundan genellikle derin ve tam tabaka cilt yanıklarında, yüz dışındaki bölgelerin geniş deri kayıplarında ve alıcı bölge yatağının yetersiz vaskülarizasyona sahip bacağın trofik ülserlerinin rekonstrüksiyonunda kullanılmalıdır. Tam kalınlıktaki cilt greftleri küçük alanları kapatmak için gergin ve yeterince elastik materyal sağlayarak retraksiyon gelişmemesine bağlı olarak daha az skar oluştururlar. Tam kalınlıktaki cilt greftleri lokal fleplere alternatif olarak yüz ve parmaklardaki cilt kayıplarının tamiri için özellikle kullanışlıdırlar. Daha iyi estetik sonuç için 3cm den büyük çapta alanların tamirinde kısmi kalınlıkta cilt grefti (kalın veya orta kalınlıkta cilt greftler), bundan daha küçük alanların tamiri için ise tam kalınlıkta cilt greftlerinin kullanılması daha uygundur (19-22). Greftler aynı zamanda kaynak temellerine göre donör ve alıcının aynı birey olduğu otogreftler, donör ve alıcının aynı türden farklı olgular olduğu homogreftler ve donör ve alıcının farklı türlere ait olduğu hetero- veya xenogreftler olarak ayrılırlar. Homogreftler de kendi içinde aynı genetik koda sahip olgular arasında (tek yumurta ikizleri) gerçekleşen izogreftler ve farklı antijenik özelliğe sahip olgular arasında gerçekleşen allogreftler olarak ayrılırlar. Cilt greftlerinin tutması aynı zamanda donör ve alıcı arasındaki antijenik uyumluluğa da bağlıdır. Otogreftler tamamen tutar ve kalıcı cilt bütünlüğünü eski haline döndürebilirken, 8

9 homo ve heterogreftler birkaç hafta sürebilen görünür canlılığın olduğu başlangıç döneminin ardından kaçınılmaz olarak immünolojik rejeksiyona maruz kalırlar. Bununla birlikte yanıklar, ülserler, zor yaralar gibi birçok patolojide kullanışlıdırlar. Bu greftler geçici biyolojik kaplama oluşturarak su ve protein kaybını kısıtlarlar ve diğer bazı biyolojik fonksiyonlarında idamesine yardımcı olurlar. 9

10 CİLT GREFTLERİNİN PATOFİZYOLOJİSİ Tanım olarak bir greft otonom kan akımından yoksundur. Greftin alıcı alanla ve onun vaskülarizasyonuyla birleşmesi greftin tutması olarak anılır. Bir greftin tutması için temel koşullar immün uygunluğa ek olarak alıcı alanın neoanjiogenezi, greft ve alıcı alan arasında iyi tutunma ve greftin tam immobilizasyonunun sağlanmasıdır. Bir greft yalnızca canlı çıplak dermis üzerinde, yada daha genel olarak subkutis, kas, periosteum ve perikondriyum gibi granülasyon dokusu oluşturma yeteneğine sahip dokular üzerinde tutar. Alıcı alan enfekte olmamalı ve fazla miktarda eksudasyona sahip olmamalıdır. Bununla birlikte granülasyon dokusu mevcutsa zemin düz olmalı ve aşırı miktarda granülasyon dokusu olmamalıdır. Hemostaz mümkünse mükemmele yakın olmalıdır. Greftin altında eksuda ve kan birikimi greftin canlılığını tehlikeye atar. Bu durum greftin yapışması ve yeni oluşan kapillerlerin penetrasyonunu engeller. Eğer alıcı alan ekleme yakın ise mekanik ayrılmayı engellemek için greftin tabana yeterince yapışmış ve immobilize olması gereklidir. Dolayısıyla greft alıcı alana yerleştirildiğinde altta yatan vasküler yatakla teması arttırmak ve mümkün olan en iyi immobilizasyonu sağlamak için bandaj önerilir. Greftin yerleşimi ve büyüklüğüne bağlı olarak elastik bandaj, gazlı bez, pamuk veya dikişle tespiti yapılmalıdır. Greftin tutması yara iyileşmesi ile eşdeğer bir süreçtir. İlk saatte inflamasyonun eşlik ettiği absorbsiyon (imbibisyon) fazı, ardından fibroplaziye benzer 5 7 günlük bir revaskülarizasyon fazı ve son olarak gerilmenin takip ettiği bir retraksiyon adaptasyon fazı gelir Greft ile alıcı alanın yapışması fibrin ağının oluşmasına bağlıdır. Bu sırada doku beslenmesi eksuda ile sağlanır. Daha sonra alttan ve kenarlardan endotelyal vasküler tomurcuklanmalar ortaya çıkar. Grefte ilerleyen bu vasküler yapılar ile greftin vasküler ağına bağlanarak onu revaskülarize eden kapillerlerin gelişimine neden olurlar. Vaskülarizasyon 10

11 tamamlandığında (5-7 gün) greftin tutmuş olduğu düşünülebilir. Daha sonra uyum fazı başlar. Bu faz boyunca greft retraksiyona gider. Bir iki ay sonra ise greftte distansiyon gelişir. Greftin reinnervasyonu ve pigmentasyonda farklılıklar da bu fazda oluşur. Klinik olarak greft başlangıçta soluk ve beyazdır ancak daha sonra pembemsi renkteki görünüm greftin tuttuğunu doğrular. Dolayısıyla greftin tutma süreci özellikle hassas bir süreçtir. Greftin canlılığını engelleyebilen genel durumlar bünyeyi zayıflatıcı hastalıklar, diyabet ve arteriopatilerdir. Lokal durumlar ise enfeksiyon, eksuda, hematom oluşumu, radiodermatitis veya nekroz alanlarının varlığı gibi revaskülarizasyon olasılığını tehlikeye atan alıcı alandaki tüm değişikliklerdir. Sonuç olarak hatırlanmalıdır ki geçici ve acil durumlar hariç greftler, yaralanmaya maruz kalmış sinirler, kan damarları ve tendonlar gibi fonksiyonel olarak hassas bölgelerin kapatılması için genel olarak uygun değildirler (23). GREFT EKSPANSİYONU Donör saha alanı az ancak greft ihtiyacı fazla vakalarda greft yüzeyi alanı genişleterek daha geniş alan greftlenebilir. Bu amaçla birçok yöntem tanımlanmıştır. Bunlardan en sık kullanılan yöntemler pinc greft (24), relay transplantasyon(25), mesh greftler(26-29) ve mikrocilt greftleridir (30-35). Mesh greft tekniğinde greftin üzerinde özel bir aletle çok sayıda küçük kesiler açılır. Bu şekilde greft yüzey alanı artırılır. Mesh greftlerde yüzey alanı 1:1,5 veya 1:2 oranında artırılabilir. Mesh greftlerin birçok avantajı vardır. Bunlar; a-) Daha geniş bir alanı kapatabilirler, b-) İrregüler yüzeylere iyi adapte olurlar c-) Drenaj kolaydır greft altına sıvı birikimi olmaz d-) Kontaminasyon durumunda greftin küçük bir bölümü risk altındadır e-) Re-epitelizasyon için daha geniş bir alan sağlarlar (26-28). Mesh greftlerinin en önemli dezavantajı sekonder iyileşen aradaki bölgelerin kozmetik olarak kötü görünmesidir (27). 11

12 OMENTUM MAJUS Omentum Majus,, abdominal girişimlerde cerrahların karşısına çıkan intraabdominal yapışıklıklar oluşturan ve bir zamanlar gereksiz olduğu düşünülen büyük bir mezenter katlantısıdır. Ancak günümüzde neoangiogenez ve enfeksiyon önleyici özelliklerinin saptanmasıyla daha önceden gereksiz organ düşüncesi günümüzde terk edilmiştir (36). Omentum Majus un koruyucu gücünün keşfedilmesi Birinci Napolyon un savaşları sırasında askeri cerrahlık yapan De Lambelle, Omentum Majus un enfeksiyona karşı korunmada yararlı özelliği bulunan enteresan bir yapı olduğuna dikkat çekmiştir da ölümcül bir hastalık olan peritonitten pek çok yaralanmış askeri kurtardığına ilişkin gözlemini kaydetmiştir (37). Chicago da cerrahlık yapan Senn 1880 de omentumun hızlı adhezyonlar oluşturmak için kullanılması konsepti yayınlamıştır. Senn aynı zamanda intestinal anastomozlarda güvensiz sütür hatlarını korumak için omentum saçağı kullanılmıştır. İngiliz cerrah Morison 1908 de omental adhezyonların inflamasyon odağını sararak enfeksiyonun karın içine yayılmasına karşı bir bariyer oluşturmakla kalmayıp aynı zamanda enfeksiyona karşı mücadelede antienflamatuar özelliklere sahip olduğunu fark etmiştir. Bundan dolayı omentuma karnın polisi,, lakabını takmıştır (37). Rekonstruktif cerrahide omentumun yararlılığının keşfi Alman cerrah Knazovicky 1926 da artroplasti uygulamak için serbest omentumu bir tünel vasıtasıyla vücut dış yüzeyine çıkaran ilk kişidir (37). Mayo klinik den Thiessen (1935 de) ve Walters (1937 de) omentumu inatçı vezikovajinal fistüllerin tedavisinde başarılı bir şekilde kullanmışlardır. Eş zamanlı olarak İngiliz kalp cerrahı O Shaughnessy Lancet de (1937) omentum majus un bir diğer önemli kullanım şekli olan iskemik hasar bölgesinin revaskülarizasyonunda kullanımını yayınlamıştır. Bu özellikten ilk kez 1926 da bahseden Alman cerrah Paunz bunu omentumun iyi kan desteğine bağlamıştır. Omentumun özellikleri 12

13 hakkında benzer gözlemler ve raporlar daha yaygın uygulamalarda kullanılmasına zemin hazırlamıştır (37). Günümüzde omentum plastik ve rekonstrüktif cerrahlar tarafından üzerinde daha çok çalışılan bir organ olmuştur. Omentumun uzak bölgelere zor taşınma dezavantajı 1948 de ABD cerrah Cannaday tarafından vasküler pedikülün uzatılmasıyla aşılmıştır (37). Bu omentumun rekonstrüktif cerrahide kullanılması ile ilgili önemli bir aşamadır. Bu gelişmelerle omentum kranial ve alt ekstremite gibi yeni bölgelerin rekonstrüksiyonunda da kullanılmaya başlanmıştır (37,38). Omentumun radyasyon sonrası büyük iskemik defektleri veya enfekte ölü boşlukları kapatmaktaki koruyucu ve yararlı rolü Romanya dan onkolojik cerrah Kiricuta tarafından fark edilmiştir. Kiricuta omentumun tedavide uygulamasına devrimsel bir hız kazandırmıştır (39,40). Sonraki dönemlerde omentum kullanımında farklı yeni endikasyonlar tanımlanmıştır. Bunların pek çoğu ABD cerrah Goldsmith tarafından önerilmiştir (37,38,41). 13

14 OMENTUM CERRAHİSİNİN ANATOMİK TEMELLERİ TANIM Omentum Majus abdominal kavite içinde serbest şekilde asılmış mezenterik doku önlüğüdür. Büyük gastrik kurvaturden başlayarak transvers kolona uzanım gösterir (Şekil-1). Buradan visseral organlara tutunarak aşağıda simfisiz pubis e doğru uzanır (37). Ön yüzü abdominal duvara ve parietal peritoneuma arka yüzü visseral peritoneuma bakar. Omentum sağda pilorik alandan duodenuma, pankreasın ön yüzünden veya çıkan kolondan sarkarak gastrohepatik ligamenti oluşturur. Solda mide fundusuna, bazı olgularda da intraabdominal özofagusa kadar uzanır. Omentumun mide ile dalak arasındaki uzanımı omentumun ligamenti olarak adlandırılır. Oluşan bu ligament dalağın posterior abdominal duvara sıkıca tutunmasını sağlar. Gastrokolik ligament mide ve kolon arasındaki bölümdür. Bu ligament ile midenin arkasındaki bölgeye omental bursa adı verilir. Bu kavite foramen Winslow aracılığıyla ana peritoneal kaviteye bağlanır. Şekil 1: Omentumun mide büyük kurvaturu ile transvers kolon arasındaki uzanımı 14

15 YÜZEY ALANI Omentumun yüzey alanı cerrahi transpozisyon yönteminin planlanmasında önemli bir role sahiptir. Omental yüzey alanı cm2 arasında değişir ve boyutları uzunlamasına 14-36cm, enine 20-46cm arası değişim gösterir. Bu durum büyük defektleri kapatmak için büyük yüzey alanı sağlar. Hastanın ağırlığı ile omentumun ağırlığı arasındaki ilişki kestirilemez ama şişman bireylerin omentumunda aşırı yağ birikimleri bulunabilir (42). YAPI Omentum; arter, ven, lenfatik ve yağ yastıklarını taşıyan trabeküler bağ dokusu ağından oluşur. Trabeküller arasında şeffaf mezotelial membranlar yer alır. Bu membranlar incedirler ve küçük bir bağ dokusu boşluğunu kapatan iki mezotelial hücre tabakasından oluşurlar. Stromada saçılmış fibroblastlar, fibrositler, perisitler, yağ hücre depozitleri ve lenforetiküler cisimcikler (örneğin sütlü kahve lekeleri) yer alır. Lenforetiküler cisimlerin bulunduğu alan haricinde omentumun her iki yüzdeki mezotelyal kaplaması olağan mezentere benzer. Bu mezotelyal yapı pasif difüzyona karşı bariyer oluşturan, devamlı tek bir tabaka halinde düz kaldırım taşı hücrelerine, sıkı intraselüler bağlantılara ve ince bir bazal membrana sahiptir (37). VASKÜLER YAPI Omentumun arteryal vaskülarizasyonu sağ ve sol gastroepiploik arterlerden sağlanır. Her ikisi de kan akımını çöliak trunkus tan alır. Sol gastroepiploik arter lineal arterden, daha güçlü olan sağ gastroepiploik arter superior mezenterik arterin dalı olan gastroduodenal arterden gelir (43,44). Her iki gastroepiploik arter büyük gastrik kurvatur boyunca ilerler, gastrik ve epiploik dalları verdikten sonra çapları 3:1 oranında küçülür. Son olarak her iki gastroepiploik arter gastrik duvarın dışında veya içinde, büyük gastrik kurvaturun orta hattının solunda bir ark oluşturarak anastomoz yaparlar. Arkın mideye lokal mesafesi 0 4 cm arasında değişir. Sağ epiploik arterden 5 13 epiploik arter ve sol epiploik arterden sadece bir ana damar orijin 15

16 alır. Trabeküla da büyük kurvature çoğunlukla dik açıyla inerler ve omental kenara yakın iki kola ayrılarak nihayetinde bitişik epiploik damarlarla küçük dallar aracılığıyla anastomoz yaparlar. Bu karakteristik model bilgisi ve ana damarların korunması rekonstrüktif cerrahide omentumun başarıyla uzatılabilmesi için önemlidir. Flep nekrozu hemen her zaman yanlış müdahaleye bağlı vasküler obstrüksiyondan kaynaklanır (37,41). Omentumun venöz drenajı arterlere paralel seyreder ve portal sisteme boşalır. Omentum lenfatikleri birbirleriyle bağlantılı bir ağ oluştururlar. Sütlü kahve lekelenmeler içinde kör endotelyal kesecikler şeklinde (40-60µm) veya omental stroma içinde endotelyal kanalların (20-30µm) ağı şeklindedirler (37). Trabeküller içinde en lateralde seyrederek sağda subpilorik lenf nodlarına, solda ise splenik nodlara boşalırlar. Ama gerçekte omentum yapısında tam anlamıyla bir lenf nodu görülmemektedir (44). SÜTLÜ LEKELENMELER ( OMENTUMDA REAKTİF CİSİMLER) Sütlü lekeler küçük, düzensiz şekilli opak lekelerdir. Çocuklarda ve zayıf erişkinlerde çoğunlukla omentumun ince membranları içinde bulunurlar (45,46). Bu cisimlerin çoğu omental damarların çevresinde yoğunlaşmıştır. Obez erişkinlerde büyük yağ birikimleri nedeniyle ayırt edilmelerini zorlaştırır. Sayıları yaşla ters orantılıdır (8,9). Bu inaktif cisimlerin boyutları mikroskopik veya makroskopik ölçülerde değişir ( mm) ancak abdominal kavite içinde patolojik durum mevcut olduğunda aktif hale gelirler ve boyutları belirgin olarak artar (45,46). Bu cisimler ilk kez Fransız anatomist Ranvier tarafından tavşan omentumunda gözlenmiştir (37). Görünümlerinden dolayı bunlara taches laiteuses (sütlü lekeler) ismini vermiştir. Sütlü lekeler omentumun en ilginç ve yetenekli yapılarıdır. Yüksek fonksiyon potansiyelleri vardır ve antibakteriyel savunmada anahtar rol oynarlar (47). Ancak Ranvier bu yapıların anatomisi, fonksiyonu ve öneminin farkında olmamıştır. Yakın zamanda sütlü lekelerin anatomisi ve fonksiyonları yapılan deneysel çalışmalarla detaylarıyla ortaya konmuştur (37,45,47). Bu küçük cisimler daha doğru şekilde lenforetiküler organ veya 16

17 omentumla ilişkili lenfoid doku olarak isimlendirilebilir (46,47). Histolojik yapı olarak sütlü lekeler şeffaf, yumak benzeri paternde vasküler yapıları, spesifik hücresel popülasyonu ve özelleşmiş mezotelial örtüsü ile karakterizedirler. Sütlü lekelerin damarları arteriollerden oluşur. Bu arteriollerden çıkan kapiller ilmekler halinde venüllerle birleşerek glomerül benzeri yapıyı oluşturur. Kapillerlerdeki endotel hücreleri arasında sayısız sirküler delik bulunur. Bu deliklerle kan dolaşımı, çevre dokularla, periton kavitesiyle sıvı ve partikül değiş tokuşu sağlanır (37). Postkapillerlerin ve toplayıcı venüllerin endotelinde özelleşmiş mikrovasküler yapılar bulunur. Bu yapılar histamin, bradikinin gibi inflamatuar mediatörlerin primer etki hedefidir (37). Mikrovillüsler lenfatikler arasındaki yakın ilişkiler sağlarken aynı zamanda kan hücrelerinin lenfatik sisteme geçişini de hızlandırabilir (37). Glomusun damarları kararlı durumda açık olan epiploik damarlar ile mikrovasküler sistem arasında iletişimi sağlarlar. Lenforetiküler hücrelerin "pluripotent,,kapasitelerini aktive eden faktör vücutta oluşan herhangi bir inflamatuar reaksiyondur. Aksi halde bu hücreler inaktif haldedirler. Belen ve arkadaşları (47) perivasküler alanda sayısız myelinsiz ve dopamin-immünreaktif sinir lifleri olduğunu saptamışlardır. Aynı zamanda omentum majus içindeki sütlü lekelerde inervasyon sahip hücre sistemlerin olduğunu ortaya koymuşlardır (48). Omentumda vazoaktif nörokimyasal maddelerin var olduğunu ilk defa Goldsmith ortaya koymuştur (38,41). Herhangi bir intra-abdominal irritasyon (ör. mekanik yaralanma veya kimyasal ajanlarla yaralanma, partiküllü maddeler veya mikroorganizmalar) inaktif sütlü lekeleri aktif hale getirir. Bu lekeler boyut olarak artar, yağ hücreleri kaybolur ve sayısız fagositik eleman ortaya çıkar. Bu değişiklik geri dönüşsüzdür. Aktive lekelerin içinde ve yüzeyinde lenforetiküler sistem hücreleri yoğun olarak paketlenmişlerdir. Kan damarları lenfatiklerle yakın ilişki içindedirler. Yalnızca mezotelyumda bulunan açıklıklar sütlü lekeler ve periton kavitesi arasında ilişkiyi sağlarlar. Travma ve benzeri uyarılar dokudaki hareketsiz 17

18 makrofajları hareketli yapıya getirdiği gibi mikrovillus yapılar kazandırarak göç eden hücreler haline dönüşürler. Dokudaki hareketsiz ve serbest makrofajlar, partiküllü materyalleri fagosite ederek fagositler gibi davranırlar (37,46,47). Hücrelerin göçü her iki yöne doğru olur. Sütlü lekelerin kapsüler zarfı yoktur. Hücresel kompozisyon yaşa ve intraabdominal duruma göre değişir (ör. inflamatuar uyarılara hipertrofik reaksiyon) (45,46). Sütlü lekelerin sayısı yaşla birlikte belirgin artar (45). Omentum gelişimi komşu yapılarla, özellikle mide ve dalak ile yakın ilişkilidir. Bu ilişki omentumun rekonstrüktif ve koruyucu cerrahide kullanımında olduğu gibi deneysel çalışmalar içinde anatomik ve biyokimyasal zemin sağlar (47). OMENTUMUN KLİNİKLE İLİŞKİLİ DOĞASI Yapılan son çalışmalarda omentumun patolojik durumlarda travmatize olmuş dokuya yapışmak gibi kendine özgü bir yeteneğe sahip olduğu gösterilmiştir (48). Omentum yapısındaki fibrinojen özellikle serozal yüzeylerde mekanik travma etkisiyle meydana gelen iskemik ve inflamasyon alanlara hızlı bir şekilde yapışmasını sağlar. Omentumun bu etkisi fibrinojenin fibrine hızlı dönüşümü sağlayan protrombin aktivasyonuna bağlanmıştır (48). Yaralanmadan 6 saat sonra omentumdan salınan polipeptid büyüme faktörü (anjiogenik faktörler) ile sütlü-lekelerdeki makrofajların aktivasyonu sonucu dokularda yeni kapillerlerin oluşmasına neden olur. Bu kapillerlerin komşu dokuyu invaze etmesiyle adhezyon formasyonu oluşur (38,49). Omentum lipid fraksiyonu bir flebe uygulandığında flepte vazodilatasyon ile birlikte alıcı yatak arasında neovaskülarizasyon oluşturarak flebin canlılık alanını artırır (50). Antibakteriyel savunma ve revaskülarizasyon özellikleri omentumun rekonstruktif cerrahide kullanımı için hayati faktörlerdir (51,52). Sütlü lekelerin fizyolojik fonksiyonu ve antibakteriyel savunmadaki rolü en iyi araştırmacı Beelen tarafından çalışılmış ve tanımlanmıştır (47). 18

19 OMENTUMUN CERRAHİDE KULLANIMI Omentumun kolay şekillendirilebilir olması ve büyük hacmi nedeniyle vasküler pedikül üzerinde kullanılarak abdominal kavite içerisindeki veya dışındaki defektler tamir edilebilir. Omentum abdomen, pelvik bölge, trakeal, bronşiyal defektlerin ve vücudun diğer yüzeylerindeki defektlerin tamirinde kullanılabilir (36) Omentuma en uygun yaklaşım yolu üst orta hat laparotomi insizyondur. Eğer gerekli olursa alt orta hat insizyonu da kullanılır. Sakral boşluğa ulaşmak için bu kesi simfisize kadar aşağı ilerletilebilir. Omentumu ile rekonstrüksiyona başlamadan omentumun genel anatomisi ve özellikle de vasküler dağılım yapısı hakkında yeterli bilgi sahibi olması gerekir. Herhangi bir transpozisyon uygulanmasından önce cerrahın yeterli omentumun bulunduğundan emin olması gerekir. Bu durum uzak defektlerin, sakral bölge gibi büyük boşluk ve ölü kavitelerin doldurulması için yeterli uzunluk ve miktarda omentum volümünün sağlanması durumlarda önemlidir (36). Omentumun ayrılması ve flep oluşturma tekniği Omentum yukarı kaldırılarak transvers kolondan ve eğer mevcutsa pankreasın ön yüzündeki bağlantısından diseke edilerek ayrılır. Disseksiyon kolonun avasküler düzleminde gerçekleştirildiğinden kanama riski bulunmaz. Bu şekilde cerrahi künt diseksiyon ile omentum kolondan büyük ölçüde ayrılır. Eğer ayrılma kolondaki epiploik ekler ve divertiküler yapılar nedeniyle gerçekleştirilemezse disseksiyona keskin diseksiyonla devam edilmelidir (37,49,53). Omentumun tek başına transpozisyon yalnızca yakınındaki defektler için önerilir. Aksi taktirde omentumun doğal uzunluğu yetersiz kalır. Omentum üzerine yapılacak herhangi bir zorlama hassas omentum dokusunda yaralanmaya, damarlarda kanama, midede traksiyona bağlı olarak internal herni riski oluşturur (37,39, 49). Omentum felebinin pedikülünde yapılan basit bir cerrahi işlem ile omentumda yeterli uzunluk sağlanır. Rekonstruksiyon prosedürlerine başlamadan önce yayma ve uzatma tekniklerinin uygulanması esnek omental flebin boyutunun çok daha fazla büyütülebilmesine 19

20 neden olur. Pediküllü flep oluşturulması rutin bir prosedür olup deneyimli ellerde dakikadan uzun sürmez. Bu amaçla cerrah gastroepiploik arkın uygun kenarında omentumu mideden ayırır. Karşıt kenardaki gastroepiploik arter ve ven dikkatlice ayrılır. Sıklıkla sağ gastroepiploik arter pedikül olarak tercih edilir. Çünkü arter çapı daha büyüktür ve daha çok dalı vardır. Omentum mide ve ark arasındaki vasküler yapılar ayrılarak omentum mideden serbestleştirilir. Omentum flebinin daha uzak alanlara transposizyonu için vaskülariteyi koruyan uzatma prosedürlerinden biri kullanılmalıdır. Bu işlemler sırasında pedikül üzerinde traksiyona bağlı oluşacak hasar riskini engellemek için L-şeklinde insizyonlar yapılmalıdır. Böylece omentum pelvis boşluğu, kasık, göğüs duvarı ve torasik duvarı bölgelerine kolayca uzanabilmektedir (Şekil-2) Baş ve boyun rekonstrüksiyonu için omentum flebini alıcı bölgedeki ilgili damarlara mikrovasküler anastomozlar kullanarak transpoze etmek daha uygundur (54). 20

21 Şekil 2: Pediküllü omentum flebinin hazırlanışı ( üst orta ) serbest omentum flebi (altta) 21

22 Önlemler Omental damarlar cerrahi sırasında baskı ve gerilmeye oldukça hassastırlar. Dolayısıyla transpozisyon sırasında vasküler pediküle dışardan gelen baskıdan ve pedikülün kıvrılma yapmasından kaçınılmalıdır. Omentumun diyafram veya subkutanöz kanal gibi tünellerden geçirilmesi gerektiğinde işlem sırasında omentumu korunmak için bir plastik torba içine yerleştirilebilir. Uzun süreli girişimlerde flepte oluşacak kurumayı engellemek için cerrah omentumu plastik bir torba ile sarmalıdır. Transpozisyondan sonra omentumu yerinde tutmak için flep ince ve gevşek aralıklı sütürlerle veya doku yapıştırıcısı ile alıcı alana tespit edilebilir (36). Cerrahi Endikasyonlar Omentumun bir plastik materyal olarak defektleri onarmak veya önlemek için kullanıldığı durumların listesi oldukça uzundur. Pek çok araştırmacı yara iyileşmesi için geleneksel cerrahi metodlar başarısız olduğunda flebin kullanımını düşünür. Hastanın genel durumu kötü veya kansere bağlı radyoterapi görmesi planlanıyorsa bu flebin uygulanması tercih edilebilir. Omentum kullanımı kolay ve hızlıdır. Uygulanması iyileşmeyi ve yara yatağındaki küçülmeyi hızlandırır. Aynı zaman da hastanede kalış süresini azaltarak yaşam kalitesini arttırır (37,45,49). Omentum flebinin kullanıldığı alanlar; - Radyonekroz ile radyonekroz olmadan ölü boşluklardan kaynaklanan postoperatif septik komplikasyonların önlenmesi ve tedavisinde, - Abdominoperineal tümör rezeksiyonu (55), radikal abdominal histerektomi (56,57), karaciğer tümörlerinin veya kisthidatik rezeksiyonu (37) pnömektomi veya tüberküloz nedenli ampiyem, tümör veya aspergillozis (37), kardiyak veya akciğer reoperasyonu, özellikle derin sternomediastinit (58) ve sakral kaviteyi kapatıp ince bağırsağı 22

23 abdomen içinde tutarak güvenli bir pelvik radyasyon alanı oluşturmak amacıyla ( 37,49,53,59,60), - İntestinal veya özofago-intestinal anastomozları veya perforasyonları takiben anastomoz kaçağının ve fistül oluşumunun engellenmesi ve tedavisinde (37,43), faringolarinjektomi (54), pnömektomi sonrası hayatı tehdit eden bronşiyal kaçaklar (37), aortointestinal fistüller (37), vezikovajinorektal fistüller (37), vasküler cerrahide kontrol edilemeyen kanama ve vasküler veya prostetik greftleri korunması amacıyla, - Aşırı yanıklar ve kafa yaralanmaları gibi vücut yüzeyinin plastik tamirini gerektiren durumlar (54) meme kanserinin radikal rezeksiyonu, radyonekroz (37), ve karın duvarının radyasyon hasarında kullanılabilir (52). Vasküler yetmezlikleri omental kan ile destekleme prosedürü değerlendirilme aşamasındadır ancak ekstremite hastalıklarının (ör. Buerger hastalığı), spinal kord yaralanmalarının (38,54) veya beyin hastalıklarının (ör. Alzheimer (41) veya Moyamoya hastalığının (38) ) tedavisinde umut verici sonuçlar elde edilmiştir. Ayrıca omentum flebinin abdominal bölgede prefebrike edilmesiyle 1990 yılında Onur ve arkadaşları tarafından meme rekonstrüksiyonunda kullanılmıştır (61). 23

24 GEREÇ VE YÖNTEM Bu çalışma normal greft alıcı sahaları ile omentum flebi üzerine uygulanan deri greftlerinin epitelizasyon miktarları arasındaki farkı ortaya koymak amacıyla erkek-dişi, gram ağırlıklı Wistar cinsi 20 adet sıçan ile yürütülmüştür. Ağırlıkları 348±33gr olan10 adet sıçan kontrol grubu olarak, ağırlıkları355±45gr olan 10 adet sıçan çalışma grubu olarak çalışmaya dahil edildi. Bu çalışmanın izin ve onayı yetkili deneysel araştırma ve hayvan laboratuarları deney hayvanları etik kurulundan alınmıştır. Tüm hayvanlar standart çevresel koşullar sağlanacak şekilde oda şartlarında, hareket alanı daraltılmış şekilde her kafeste bir sıçan olacak şekilde barındırılmıştır. Standart sıçan yemi ve musluk suyu ile beslenmişlerdir. Çalışma yapılacak sıçanlara çalışmadan 6 saat önce sıvı ve yiyecek kısıtlaması yapılmıştır. Profilaktik antibiyoterapi uygulanmamıştır. Sıçanlara eter inhalasyonu sonrasında intramusküler ketamin hidroklorid 40 mg/kg dozda uygulanarak anestezi verilmiştir. Anestezi derinliği ekstremite çekme yanıtı ile değerlendirilmiştir. Deney devam ederken sıçanın idrar ve dışkı çıkarması durumunda uygulanan ilk dozun üçte bir oranı yeniden verilerek anestezinin devamı sağlanmıştır. Hayvanlar uyuduktan sonra ameliyat alanları tıraşlanmış ve povidon iyotla temizlenmiştir. CERRAHİ TEKNİK GRUP I (ÇALIŞMA GRUBU) Omentum flebi üzerine adapte edilen cilt greftlerin epitelizasyonu saptamak amacıyla oluşturulan çalışma grubunda, sıçan sırtüstü pozisyonunda önce, sağ torakoabdominal bölgede 2x2 cm'lik tam kat defekt oluşturuldu (Şekil-3). Daha sonra ksifoidden pubise orta hattan yapılan insizyon ile batına girildi. Omentum sağ gastroepiploik pedikülden kaldırılacak şekilde transvers kolon, mide büyük kurvatur dalaktan ayrılarak serbestleştirildi (Şekil-4). Defekte uygun ölçüde serbestleştirilen omentum flebi rektus kas arasından ve cilt altında oluşturulan tünelden geçirilerek defekte 5/0 kat-güt ile tespit edildi (Şekil-5). Omentum flebinin üzeri torakoabdominal bölgeden çıkarılan deri, tam kalınlıkta deri grefti haline 24

25 getirilerek 5/0 kat-güt ile adapte edildi. Donör alan 4/0 prolen ile devamlı sütürle kapatıldı. Alıcı alan yağlı gaz ile bohça yapılarak kapatıldı. Donör saha povidon iyot pansumanıyla kapatılarak işleme son verildi (Şekil-6) Şekil 3:Grup I Çalışma grubu çalışma öncesi çizim. Şekil 4: Grup I Çalışma grubu. Orta hat insizyon ile girilerek omentumun flebinin sağ pedikül üzerinden kaldırılmış hali. 25

26 Şekil 5:Grup I Çalışma grubu. Omentum flebinin torakoabdominal defekte getirilişi Şekil 6: Grup I Çalışma grubu. Omentum flebi üzerine greft uygulanması ve donör alanın erken postoperatif görünümü. 26

27 GRUP 2 (KONTROL GRUBU) Omentum flebi üzerine adapte edilen cilt greftlerin epitelizasyonu oranlarını karşılaştırmak amacıyla oluşturulan kontrol grubunda; sıçan yüzüstü posizyonda skapula alt kenarında sağ ve sol iliak bölge arasında 2x2 cm'lik defekt oluşturuldu (Şekil 7). Çıkarılan cilt dokusu tam kalınlıktaki deri grefti olarak oluşturulan defekte adapte edildi. Greft pansumanı yağlı gaz ile bohça yapılarak işleme son verildi (Şekil 8). Cerrahi işlem Kaps operasyon mikroskobu (Karl Kaps, Germany) ve standart mikrocerrahi aletler kullanıldı. Bu işlemler steril ekipman ile yapıldı ve operasyon sonrasında enfeksiyona rastlanmadı. 27

28 Şekil 7:Grup II kontrol grubu defekt oluşturmak için yapılan çizim Şekil 8: Grup II kontrol grubunda oluşturulan defekte cilt greftinin adaptasyonu 28

29 GREFT KAYIP ALANLARININ SAPTANMASI Çalışmanın 7,10 ve 15. gününde çalışma ve kontrol grubundaki greft kayıp alanları şeffaf milimetrik kâğıt ile değerlendirildi. Greft kayıp alanı Değerlendirme = x100 ile yüzde oranları saptandı. Toplam greft alanı HİSTOPATOLOJİK ÇALIŞMA Çalışmanın 7,10 ve 15. günlerinde histopatolojik muayene için her iki gruptan iki olgudan sağlam ve kayıp cilt alanı içerecek şekilde tam kat doku örnekleri alınarak % 10 luk formalinde tespit edildi. Alınan örneklerle hazırlanan parafin bloklar 5µ kalınlığında kesilerek hematoksilen eozin ile boyandı. Dokular ışık mikroskobu altında 40x büyütme ile incelendi ve bu mikroskoba monte edilen fotoğraf makinesi ile fotoğraflandı. Histopatolojik olarak; epitelizasyon düzeyi, inflamatuar hücre infiltrasyonu, fibroblast proliferasyonu, kollajen ve granülasyon gelişimi göz önüne alınarak incelendi İSTATİSTİK ÇALIŞMA Bu çalışmada istatistiksel analizler GraphPad Prisma V.3 paket programı ile yapılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel metotların (ortalama, standart sapma, ortanca) yanı sıra ikili grupların karşılaştırmasında Mann-Whitney-U testi kullanılmıştır. Sonuçlar, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirilmiştir. 29

30 BULGULAR Çalışmamızdaki insizyonlar problemsiz iyileşti, hayvanlarda enfeksiyon gelişmedi ve deney süresince kayıp gözlenmedi. Postoperatif günlerde kontrol ve çalışma grubunda greft kayıp alanları şeffaf milimetrik kâğıt ile değerlendirildi (Şekil-9-14). Çalışma grubunda (n:10) ikisi dışında hepsinde greft kayıp alanları saptandı. Kontrol grubunda (n:10) biri dışında hiçbirinde greft kayıp alanları gözlenmedi. Her iki gruptaki greft kayıp ve sağlam alanlarda alınan örnekler histopatolojik olarak değerlendirildi. Greft kayıp yüzdeleri tablo-1 görüldüğü gibi çalışma grubunda kayıp yüzdeleri kontrol grubuna oranla daha fazla görülmektedir Tablo I: Çalışma ve kontrol grubunda greft kayıp yüzdeleri n : ÇALIŞMA GRUBU (%) 2 1,7 2,5 1 1,7 0 1,8 2,5 0 1,7 KONTROL GRUBU(%) ,

31 Şekil 9:Grup I Çalışma grubu. Omentum flebi üzerindeki cilt greftinde erken dönemde nekroz alanı Şekil 10: Grup I Çalışma grubu. Omentum flebi üzerindeki cilt greftinde erken dönemde nekroz alanı 31

32 Şekil 11: Grup I Çalışma grubu. Omentum flebi üzerindeki cilt greftinde erken dönemde nekroz alanı Şekil 12: Grup I Çalışma grubu. Omentum flebi üzerinde cilt nekrozunda geç dönem 32

33 Şekil 13: Grup II kontrol grubunda nekroz görülmeyen erken dönem Şekil 14 :Grup II kontrol grubunda geç dönemde cilt greftlerinde nekroz görülmemektedir. 33

34 HİSTOPATOLOJİ Çalışma grubundaki omentum flebi üzerine adapte edilen ve kayıp oluşan alanlardan alınan örneklerin incelenmesinde, yüzeyde canlı birkaç sıralı çok katlı yassı epitel izlenmekle birlikte yaygın epitel nekroz alanları gözlenmektedir (Şekil 15 ). Sağlam alandan alınan örneğin histopatolojik incelemesinde, yüzeyde keratinize çok katlı yassı epitel ve epitelin altındaki dermisde stroma içinde yer yer yama tarzında nötrofilik ve monositik infiltrasyonlar, damar endotellerinde şişme, ödem ve reaktif fibroblastik hücreler dikkati çekmektedir (Şekil 16). Kontrol grubunda biri dışında cilt greftlerinde kayıp gözlenmedi. Bunlardan alınan örneklerin histopatolojik incelenmesinde de yüzeyde çok katlı yassı epitel ve dermisde kollajen lifler arasında yer alan fibrovasküler alanlarda mononükleer infiltrasyon olduğu izlendi (Şekil 17). Kayıp alanda alınan örneklerin histopatolojik incelemesinde yüzey epiteli izlenmedi ve dermisde deri ekleri çevresinde ve damarlar çevresinde belirgin nötrofilik infiltrasyon alanları olduğu saptandı (Şekil 18). 34

35 HİSTOLOJİ Şekil 15: Çalışma grubu. Kesitlerin incelenmesinde, yüzeyde fokal alanda canlı birkaç sıralı çok katlı yassı epitel izlenmektedir. Diğer alanlarda epitel nekroza uğramıştır. Epitel altında stromada ve yağ dokusu içinde yoğun nekroz arada nötrofilik infiltrasyon ve hücre debrisi mevcuttur (HE& 40.X) 35

36 Şekil 16: Çalışma grubu omentum flebi: Kesitlerin incelenmesinde, yüzeyde keratinize çok katlı yassı epitel izlenmektedir. Epitel altında nötrofilik ve monositik infiltrasyon ve reaktif fibroblastik hücreler dikkati çekmektedir (HE& 40X). 36

37 Şekil 17: Grup 2 kontrol (sağlam) Kesitlerin incelenmesinde yüzeyde çok katlı yassı epitel izlenmektedir. Dermisde kollajen lifler arasında yer alan fibrovasküler alanlarda mononükleer infiltrasyon görülmektedir (HE& 40X). 37

38 Şekil 18:Grup 2 kontrol grubu (nekroz) Kesitlerin incelenmesinde, yüzey epiteli izlenmemektedir. Dermisdeki deri ekleri çevresinde ve damarlar çevresinde belirgin nötrofilik infiltrasyon mevcuttur (HE& 40X). 38

39 İSTATİSTİK Bu sonuçlar karşılaştırıldığı omentum flebi üzerine cilt grefti adapte edilen grupta cilt greftlerinde kayıpların, kontrol grubu ile anlamlı fark oluşturduğu istatiksel çalışmalar ile gösterildi (P<0,05) (Şekil-19 Tablo-2). 1,5 Cilt greftlerinde nekroz kayıp miktarı (%) 1,49 1 0,5 0,12 0 Kontrol Grubu Çalışma Grubu Şekil 19: Çalışma ve kontrol grubunda greft kayıp yüzdeleri Tablo II: Mann-Whitney-U testi. Anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirilmiştir Epitelizasyon Miktarı Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW P Ortalama±SD 0,12±0,37 1,49±0, ,0029 Ortanca 0 1,7 39

40 TARTIŞMA Omentumu diğer fleplerden ayıran çok önemli iki özelliği neoanjiogenez ve immünojenite etkisidir. Bu iki özellik birlikte işlev görerek omentumu kanlanması azalmış ve enfekte bölgeler için çok uygun bir flep haline getirir. Omentumun enfeksiyon nedeniyle oluşan yapışıklıklarında ayrılması kanamaya neden olur ki bu da omentumun revaskülarizasyon özelliğinin göstergesidir (62,63). Omentumun ekstremite, kalp, omurilik ve beyin gibi dokularda ortaya çıkan iskemilerde angiogenezi artırdığı hem klinik hem de deneysel çalışmalarda gösterilmiştir (62,64,65). Bu etkisini fibroblast büyüme faktörü,,(66), spesifik antigenik faktör,, (65) ve spesifik omental growth faktör,, aracılığıyla gösterir (62,63,67,68). Bununla birlikte omentumdan ayrıştırılan lipid anjiogenetik faktör,,ün angiogenezi stimüle ettiği deneysel olarak gösterilmiştir (69-71). Omentumun sahip olduğu zengin lenfatik ağ, enfeksiyona dirençte önemli rol oynar (72). Bu özellikler nedeniyle omentum intraabdominal, intratorasik ve özelliklede torasik duvar rekonstrüksiyonda sıklıkla kullanılmaktadır. Bununla birlikte omentum son yıllarda alt ekstremitenin travmatik yaralanmalarında kalıcı bir rekonstrüksiyon sağladığı yapılan çalışmalarda gösterilmiştir (5). Omentumun iyi vaskülarize ve enfeksiyon önleyici özellikleri yanında şekillendirilebilir olması, mm ye kadar varan pedikül uzunluğu ve pediküldeki damar çaplarının uygunluğu onun mikrovasküler cerrahi için avantajlı yanlarıdır (5). Bu avantajlarına rağmen omentumun karın içi yerleşimi, ameliyat öncesi boyutlarının tahmin edilemez olması, karında geniş skar meydana getirmesi, herni oluşumu, intrabdominal yapışıklıklar, ince barsak tıkanıklığı, dalak yaralanması ve kanama komplikasyonları nedeniyle rekonstrüktif cerrahide kullanımı zaman zaman tartışılmıştır. Omentumun donör saha komplikasyonları azaltmak amacıyla laparoskopik yöntemlerle kaldırılması ilk kez 1993 yılında Saltz tarafından tarif edilmiş ve bacak onarımında serbest flep olarak kullanılmıştır (73). Bu yöntemle, şişman, yara 40

41 iyileşmesi kötü veya genel durumu düşkün olan hastalarda daha düşük komplikasyon riskiyle kullanılabileceğini ortaya konmuştur (74). Kliniğimizde yılları arasında ikisi serbest üçü pediküllü olmak üzere toplam 5 hastada omentum flebi farklı etyoloji ve lokalizasyonlardaki defektlerin rekonstrüksiyonunda kullanıldı. Beş hastanın hepsi de erkek ve ortalama yaş 40 ( 17-45) idi. Hastaların üçü torakoabdominal bölgedeki tümör nedeniyle rezeksiyon sonrası oluşan defekte, iki hastada ise travmaya bağlı alt ekstremitede oluşan yaygın enfeksiyon ve yara iyileşmesi problemli olan hastalardı. Torakoabdominal bölgedeki rekonstrüksiyon için üç hastada pediküllü omentum flebi, alt ekstremite defekt rekonstrüksiyon için iki hastada serbest omentum flebi kullanıldı. Flepler defekte adapte edildikten sonra omentum üzeri kısmi kalınlıkta deri grefti ile kapatıldı. Hastalarımızın tümü genç ve sistemik bir hastalığı olmamasına rağmen postoperatif dönemde omentum flebinde nekroz olmadığı halde cilt greftlerinde sebebi tam olarak belirlenemeyen greft kaybı olduğunu gördük. Son yıllarda omentum flebinin deri greftleriyle birlikte kullanıldığı vakalarda cilt greftlerinde nekroz görülmesine dair herhangi bir bulguya ve çalışmaya rastlamadık. Asai ve arkadaşlarının 2004 yılında sekiz hastada serbest omentum flebini titanyum mesh etrafını sararak enfekte kranial defektlerin rekonstrüksiyonunda (75), 2003 yılında Maloney ve arkadaşları serbest omentum flebini alt ekstremite yaralanması olan üç hastada revaskülarizasyon ve yumuşak defektin rekonstrüksiyonu amacıyla kullanmışlardır (76). Ciuce ve arkadaşları 2003 yılında serbest omentum flebini kullandıkları sekiz hastadaki deneyimlerinde (77) deri greftlerinin epitelizasyonuyla ilgili herhangi bir bulgudan bahsetmemiştir. Buna benzer diğer literatür çalışmalarında da omentum flebi üzerine uygulanan cilt greftlerinin sonuçları, vurgulanmadığı gibi, adapte edilen cilt greftlerinin epitelizasyonunu gösteren herhangi bir deneysel çalışmaya rastlamadık. Bundan yola çıkarak klinik olarak gözlendiğimiz bu patolojik olayı araştırmak amacıyla kontrollü bir deneysel çalışma planladık. Çalışmamızın sonucunda omentum flebi 41

42 üzerine adapte edilen cilt greflerindeki kayıpların, kontrol grubu ile anlamlı fark oluşturduğu yapılan istatiksel çalışmalar ile gösterildi. Greft bir biri takip eden olaylar sonrasında vaskülarize olarak canlılığını korur. Greft otonom kan akımından yoksun bir doku parçasıdır. Greftin alıcı alanla vaskülarizasyonu greftin tutması olarak anılır. Bir greftin tutması için temel koşullar immun uygunluğa ek olarak alıcı alanın neoanjiogenezi, greft ve alıcı alan arasında iyi tutunma ve greftin tam immobilizasyonunun sağlanmasıdır. Bir greft yalnızca canlı çıplak dermis üzerinde yada daha genel olarak subkutan doku, kas, periosteum ve perikondriyum gibi granülasyon dokusu oluşturma yeteneğine sahip dokular üzerinde tutar. Bununla birlikte granülasyon dokusu eğer mevcutsa zemin düz olmalı ve aşırı miktarda granülasyon dokusu olmamalıdır (78). Omentumun histolojik yapısı gereği düzensiz bir alıcı alan oluşumuna neden olmaktadır. Buna bağlı olarak greft ile omentum arasında iyi tutunma ve tam immobilizasyonunun sağlanamamış olması greft nekrozunda bir faktör olacağı kanısındayız. Greftin tutması yara iyileşmesi ile eşdeğer bir süreçtir. Başlangıçta inflamasyon ile ilişkili saatlik absorbsiyon (imbibisyon) fazı, ardından fibroplaziye benzer 5 7 günlük bir revaskülarizasyon fazı ve son olarak gerilmenin takip ettiği bir retraksiyon adaptasyon fazı gelir. Greft ile alıcı alanın yapışması fibrin ağının oluşmasına bağlıdır. Bu sırada doku beslenmesi eksuda ile sağlanır. Daha sonra alttan ve kenarlardan endotelyal vasküler tomurcuklanmalar ortaya çıkar. Grefte ilerleyen bu vasküler yapılar ile greftin vasküler ağına bağlanarak onu revaskülarize eden kapillerlerin gelişimine neden olurlar. Vaskülarizasyon tamamlandığında (5-7 gün) greftin tutmuş olduğu düşünülebilir. Daha sonra uyum fazı başlar. Bu faz boyunca greft retraksiyona gider (78). Greftin canlılığını engelleyebilen faktörler genel durumu zayıflatıcı hastalıklar, diyabet ve arteriopatilerdir. Lokal durumlar ise enfeksiyon, eksuda ve hematom oluşumu, radiodermatitis veya nekroz alanlarının varlığı gibi revaskülarizasyon olasılığını tehlikeye atan değişikliklerdir (23). Çalışmamızda kontrol gruptaki sıçanların yukarıda 42

43 bahsedilen greft beslenme aşamalarını tamamıyla yerine getirdikleri ve dolayısı ile cilt greftlerinin tamamına yakınının epitelize olduğu görüldü. Buna karşın çalışma grubundaki omentum üzerine deri grefti uyguladığımız sıçanlarda omentum flebinin canlılıklarını sürdürdüğü halde deri greftlerinde önemli oranda kayıp gözlenmesi omentumun histoloji yapısının farklılığından kaynaklandığını düşünmekteyiz. Omentum histolojik yapısına baktığımızda omentumun arter, ven ve yağ yastıkçıkları taşıyan trabeküler bağ doku ağından oluştuğu gözlenmektedir. Trabeküller arasında şeffaf mezotelial membranlar yer alır. Bu membranlar incedirler ve küçük bir bağ dokusu boşluğunu kapatan iki mezotelial hücre tabakasından oluşurlar. Stroma için fibroblast, fibrosit, perisitler, yağ hücre kümeleri ve lenforetiküler cisimcikler yer alır. Lenforetiküler cisimlerin bulunduğu alan haricinde omentumun her iki yüzünü mezotelial membran ile kaplıdır. Bu mezotelial yapılar birbiri ile sıkı bağlantılar ve yapışık bazal membrana sahip, pasif difüzyona karşı bariyer oluşturan devamlı kaldırım taşı görünümünde tek tabaka hücrelerden oluşmuştur (37). Cilt greftlerinin kan dolaşımından yoksun olması nedeniyle omentumun yukarıda bahsedilen pasif difüzyona karşı bariyer oluşturan ince şeffaf yapıdaki mezotelial yapısı (37) greft beslenmesinde soruna yol açtığı ve buna bağlı olarak cilt greftlerinde kayıp olduğu düşünmekteyiz. Omentumun batın içi ve dışında herhangi bir patolojik olaydaki davranışı yapılan çalışmalarda iyice ortaya konmuştur. Patolojik durumlarda omentum travmatize olmuş dokuya yapışmak gibi farklı yeteneğe sahip olduğu gösterilmiştir (48). Omentumda aktive hale gelen fibrinojen özellikle serozal yüzeylerde mekanik travma etkisiyle oluşan iskemik ve inflamasyon alanlara hızlı bir şekilde yapışmayı sağlar. Omentumun bu etkisi fibrinojenden fibrine hızlı dönüşümü sağlayan hemostatik doku faktörü konsantrasyonunun artmasına bağlı protrombin aktivasyonunu hızlandıran omental yeteneğe bağlanmıştır (48). Yaralanmadan hemen sonra omentum tarafından salınan polipeptid büyüme faktörlü (anjiogenik faktörler) ile sütlü-lekelerdeki makrofajların aktivasyonu sonucu dokularda yeni kapillerlerin oluşmasına 43

44 neden olur. Bu kapillerlerin komşu dokuyu invaze etmesiyle adhezyon formasyonu oluşur (38,49). Omentum lipid fraksiyonu cilt fleplerinde vazodilatasyon ve fleple alıcı yatak arasında neovaskülarizasyonu artırarak flebin beslenmesini artırdığı görülmüştür(50). Sütlü lekelerin fizyolojik fonksiyonu ve antibakteriyel savunmadaki rolü en iyi Beelen tarafından çalışılmış ve tanımlanmıştır (47). Omentumun bu özellikleri nedeniyle flepte vazodilatasyon ve alıcı yatakta yeni damar oluşumuna yol açarak cilt flebinin canlılık alanını artırdığı yapılan çalışmalarda gösterilmiştir (40). Takada ve arkadaşları 1998 de yaptıkları çalışmada omental lipid fraksiyonunun cilt fleplerde vazodilatasyon ve neoangiogenezi artırarak dolaşımın artığını deneysel olarak göstermişlerdir (79). Ancak omentumun aynı etkileri greft dokusunda gösterdiğine ait literatürde herhangi bir çalışmaya rastlamadık. Bizim çalışmamızda omentum fleplerinin hepsi canlılıklarını koruduğu halde cilt greftlerinin beklenenin üstünde nekroz görülmesi omentum ile greft arasında fizyolojik fiziksel bazı etmenlerin rol aldığını düşündürmektedir. Omentumun zengin lenfatik yapısı ve cilt fleplerinde meydana getirdiği vazodilatasyon ve yeni damar oluşumuna bağlı olarak oluşan aşırı sekresyonun greft kaybında önemli rol oynadığı söylenebilir. Cilt greftinin epitelizasyonu için alıcı alanda yeterli oranda granülasyon dokusunun olması ile beraber alıcı alanın düzenli yapıda olması da önemlidir. Omentumun histolojik yapısı gereği düzensiz bir alıcı alana sahip oluşu, anatomik olarak yaprak şeklinde yapısı nedeniyle uygulanan alıcı bölgede katlantı oluşturması, yerçekimi etkisiyle flebin daha hareketli hale gelmesi ve flebin uygulama bölgesinin sıklıkla hareketli göğüs duvarının olması greft ile omentum arasında iyi tutunma ve tam immobilizasyonunun sağlanamamış olması greft nekrozunda bir faktör olacağı kanısındayız. Yine omentum yaprak şeklindeki yapısı nedeniyle bazı bölgelerin diğer bölgelere oranla çok ince yapıda olması ve bu bölgedeki vasküler yapıların diğer bölgelere oranla daha az olması cilt greftlerindeki nekrozun bir diğer nedeni olabilir. Cilt greftlerinin kan dolaşımından yoksun olması nedeniyle omentumun histolojik yapısı gereği pasif difüzyona karşı bariyer oluşturan ince şeffaf 44

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük

Detaylı

Toraks Travmalarında Hasar Kontrol Cerrahisi Teknikleri

Toraks Travmalarında Hasar Kontrol Cerrahisi Teknikleri Doç. Dr. Onur POLAT Toraks Travmalarında Temel kuralın tanı ve tedavinin aynı anda başlaması olduğu gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Havayolu erken entübasyon ile sağlanmalı, eğer entübasyonda zorluk

Detaylı

Kalıcı Yara Kapatma Yöntemleri KALICI YARA KAPATMA YÖNTEMLERİ : 10.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği

Kalıcı Yara Kapatma Yöntemleri KALICI YARA KAPATMA YÖNTEMLERİ : 10.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği Kalıcı Yara Kapatma Yöntemleri 10.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği 5.Hafta (13-17 / 10 / 2014) 1.KALICI YARA KAPATMA YÖNTEMLERİ 2.)YARA KAPATMADA GEÇİCİ ÖRTÜLER 3.)DESTEK SAĞLAYAN YÖNTEMLER Slayt No: 7

Detaylı

Greftler ve Flepler. Doç. Dr. Burak KAYA. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi A.D.

Greftler ve Flepler. Doç. Dr. Burak KAYA. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi A.D. Greftler ve Flepler Doç. Dr. Burak KAYA Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi A.D. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Form ve Fonksiyon Greft Flep İmplant Materyalleri

Detaylı

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalp kası beyinden sonra en fazla kana gereksinim duyan organdır. Kalp kendini besleyen kanı aortadan ayrılan arterlerden alır. Bu arterlere koroner

Detaylı

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır.

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Doç. Dr. Onur POLAT Hasar Kontrol Cerrahisi 1992 yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Hasar Kontrol Cerrahisi İlk aşama; Kanama ve kirlenmenin

Detaylı

LAPAROSKOPİK KOLOREKTAL KANSER CERRAHİSİNİN ERKEN DÖNEM SONUÇLARI:251 OLGU

LAPAROSKOPİK KOLOREKTAL KANSER CERRAHİSİNİN ERKEN DÖNEM SONUÇLARI:251 OLGU LAPAROSKOPİK KOLOREKTAL KANSER CERRAHİSİNİN ERKEN DÖNEM SONUÇLARI:251 OLGU TÜRKİYE YÜKSEK İHTİSAS HASTANESİ GASTROENTEROLOJİ CERRAHİSİ KLİNİĞİ DR.TAHSİN DALGIÇ GİRİŞ Laparoskopik kolorektal cerrahi son

Detaylı

LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR!

LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR! LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR! Lenfödem, lenf sıvısının dolaşımındaki yetersizlik yüzünden dokular arasında proteinden zengin sıvı birikimine bağlı olarak şişlik ve ilerleyen

Detaylı

SUTURASYON UMKE.

SUTURASYON UMKE. SUTURASYON UMKE Katlarına uygun olarak kapatılmalı. * Acil serviste kapatılan yaralarda genellikle 3 tabaka vardır. Fasia, ciltaltı doku ve cilt. * Kat kat kapatma: Scalp, parmak, el,ayak, tırnak, burun

Detaylı

KOLON VE İNCE BAĞIRSAĞIN NONTÜMÖRAL REZEKSİYON MATERYALLERİNDE TANIYA YAKLAŞIM. Dr. Armağan GÜNAL GATA Tıbbi Patoloji AD - Ankara

KOLON VE İNCE BAĞIRSAĞIN NONTÜMÖRAL REZEKSİYON MATERYALLERİNDE TANIYA YAKLAŞIM. Dr. Armağan GÜNAL GATA Tıbbi Patoloji AD - Ankara KOLON VE İNCE BAĞIRSAĞIN NONTÜMÖRAL REZEKSİYON MATERYALLERİNDE TANIYA YAKLAŞIM Dr. Armağan GÜNAL GATA Tıbbi Patoloji AD - Ankara Konuşmanın başlığı üzerine GİS patolojisinde Kolon ve ince bağırsağın Nontümöral

Detaylı

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ PROSTAT BÜYÜMESİ Prostat her erkekte doğumdan itibaren bulunan, idrar torbasının hemen altında yer alan bir organdır. Yaklaşık 20 gr ağırlığındadır ve idrar torbasındaki idrarı

Detaylı

FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ

FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ İNFLAMASYON VE ONARIM İNFLAMASYON Yaralanmaya karşı dokunun vaskülarizasyonu yolu ile oluşturulan bir seri reaksiyondur. İltihabi reaksiyon.? İnflamatuar

Detaylı

Tedavide yeni başka seçenekler var mı? Doç. Dr. Özge Turhan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D.

Tedavide yeni başka seçenekler var mı? Doç. Dr. Özge Turhan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D. Tedavide yeni başka seçenekler var mı? Doç. Dr. Özge Turhan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D. Özellikle yara bakımıyla ilgili pek çok yeni yöntem,

Detaylı

AÇIK ve LAPORASKOPİK CERRAHİDE HEMŞİRELİK BAKIMI HEMŞİRE SEHER KUTLUOĞLU ANTALYA ATATÜRK DEVLET HASTANESİ

AÇIK ve LAPORASKOPİK CERRAHİDE HEMŞİRELİK BAKIMI HEMŞİRE SEHER KUTLUOĞLU ANTALYA ATATÜRK DEVLET HASTANESİ AÇIK ve LAPORASKOPİK CERRAHİDE HEMŞİRELİK BAKIMI HEMŞİRE SEHER KUTLUOĞLU ANTALYA ATATÜRK DEVLET HASTANESİ SUNU PLANI Açık ve kapalı cerrahide hemşirelik bakım amacı Açık ve kapalı cerrahide hemşirelik

Detaylı

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri DOKU Dicle Aras Doku ve doku türleri Doku Bazı özel görevler üstlenmiş hücre topluluklarıdır. Bir doku aynı yönde özelleşmiş hücre ve hücreler arası maddelerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. İntrauterin

Detaylı

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez II.Hayvansal Dokular Hayvanların embriyonik gelişimi sırasında Ektoderm, Mezoderm ve Endoderm denilen 3 farklı gelişme tabakası (=germ tabakası) bulunur. Bütün hayvansal dokular bu yapılardan ve bu yapıların

Detaylı

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine EPİTEL DOKU EPİTEL DOKU Birbirine bitişik hücrelerden yapılmıştır. Hücreler arası madde çok azdır. Ektoderm, mezoderm ve endoderm olmak üzere her üç embriyon yaprağından köken alır. Epitel dokusu mitoz

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU 11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU DUYU ORGANLARI Canlının kendi iç bünyesinde meydana gelen değişiklikleri ve yaşadığı ortamda mevcut fiziksel, kimyasal ve mekanik uyarıları alan

Detaylı

Onkoplastik meme cerrahisi ve yenilikler

Onkoplastik meme cerrahisi ve yenilikler Onkoplastik meme cerrahisi ve yenilikler Dr. Lütfi Eroğlu Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik cerrahi Anabilim Dalı Mastektomi ile ilgili ameliyatların tarihsel süreci

Detaylı

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM I I

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM I I T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2017-2018 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM I I DOKU BİYOLOJİSİ I. DERS KURULU ( 18 EYLÜL 2017 27 EKİM 2017) DERS PROGRAMI DEKAN BAŞKOORDİNATÖR DÖNEM II KOORDİNATÖRÜ

Detaylı

Gerçek şilöz asit: yüksek trigliserid oranlarına sahip sıvı.

Gerçek şilöz asit: yüksek trigliserid oranlarına sahip sıvı. GİRİŞ Süt rengi Şilus un peritoneal kaviyete ekstravazasyonudur. Oldukça nadir görülen bir durumdur. Asit sıvısındaki trigliserid seviyesi 110 mg/dl nin üzerindedir. Lenfatik sistemin devamlılığında sorun

Detaylı

Mide Tümörleri Sempozyumu

Mide Tümörleri Sempozyumu Mide Tümörleri Sempozyumu Lokal İleri Hastalıkta Neoadjuvan Radyoterapi ve İORT Prof. Dr. Ahmet KİZİR İ.Ü. Onkoloji Enstitüsü 17 Aralık 2004 İstanbul Neoadjuvan Radyoterapi Amaç : Lokal ileri hastalıkla

Detaylı

Aksillanın Görüntülenmesi ve Biyopsi Teknikleri. Prof. Dr. Meltem Gülsün Akpınar Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı

Aksillanın Görüntülenmesi ve Biyopsi Teknikleri. Prof. Dr. Meltem Gülsün Akpınar Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Aksillanın Görüntülenmesi ve Biyopsi Teknikleri Prof. Dr. Meltem Gülsün Akpınar Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Meme kanserli hastalarda ana prognostik faktörler: Primer tümörün büyüklüğü

Detaylı

Dev Karaciğer Metastazlı Gastrointestinal Stromal Tümör Olgusu ve Cerrahi Tedavi Serüveni

Dev Karaciğer Metastazlı Gastrointestinal Stromal Tümör Olgusu ve Cerrahi Tedavi Serüveni Dev Karaciğer Metastazlı Gastrointestinal Stromal Tümör Olgusu ve Cerrahi Tedavi Serüveni Dr. Koray TOPGÜL Medical Park Samsun Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü/ SAMSUN 35 yaşında erkek hasta, İlk kez 2007

Detaylı

HİBRİD VASKULER CERRAHİDE ANESTEZİ DENEYİMLERİMİZ

HİBRİD VASKULER CERRAHİDE ANESTEZİ DENEYİMLERİMİZ HİBRİD VASKULER CERRAHİDE ANESTEZİ DENEYİMLERİMİZ Nagihan KARAHAN*, Murat AKSUN*, Senem GİRGİN*, Tevfik GÜNEŞ**, Levent YILIK**, Ali GÜRBÜZ** * İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi II. Anesteziyoloji

Detaylı

YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ Travma; ani olarak dıştan mekanik bir etki sonucu meydana gelen, sağlığı tehdit eden, fiziksel ve ruhsal hasarlara yol açan bir olaydır.

Detaylı

PRC 29 H 2 PRC 7002 MAKALE SAATİ

PRC 29 H 2 PRC 7002 MAKALE SAATİ PRC 29 PLASTİK REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ Dr. İbrahim VARGEL / 1 Dr. Tarık ÇAVUŞOĞLU/2 Dr. İlker YAZICI /3 KOD DERS ADI ÖÜ T P KREDİ AKTS PRC 7001 ARAŞTIRMA GÖREVLİLERİ TEZ DANIŞMANLIĞI Danışman

Detaylı

Kaç çeşit yara vardır? Kesik Yaralar Ezikli Yaralar Delici Yaralar Parçalı Yaralar Enfekte Yaralar

Kaç çeşit yara vardır? Kesik Yaralar Ezikli Yaralar Delici Yaralar Parçalı Yaralar Enfekte Yaralar YARALANMALAR YARA NEDİR? Bir travma sonucu deri yada mukozanın bütünlüğünün bozulmasıdır. Aynı zamanda kan damarları, adale ve sinir gibi yapılar etkilenebilir. Derinin koruma özelliği bozulacağından enfeksiyon

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma

TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma Oral İmplantolojide Temel Kavramlar, Teşhis ve Tedavi Planlaması 13.30-15.00 Dental implantların kısa tarihçesi

Detaylı

Prof Dr Barış Akin Böbrek Nakli Programı Başkanı İstanbul Bilim Üniversitesi Florence Nightingale Hastanesi

Prof Dr Barış Akin Böbrek Nakli Programı Başkanı İstanbul Bilim Üniversitesi Florence Nightingale Hastanesi İSTANBUL AVRUPA YAKASI EĞİTİM VE İSTİŞARE TOPLANTISI 22.02.2015 DİYALİZ HEKİMLERİ DERNEĞİ VE TÜRK NEFROLOJİ, DİYALİZ VE TRANSPLANTASYON HEMŞİRELERİ DERNEĞİ Prof Dr Barış Akin Böbrek Nakli Programı Başkanı

Detaylı

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin HİSTOLOJİ DrYasemin Sezgin HİSTOLOJİ - Canlı vücudunu meydana getiren hücre, doku ve organların çıplak gözle görülemeyen (mikroskopik) yapılarını inceleyen bir bilim koludur. - Histolojinin sözlük anlamı

Detaylı

AKCİĞER APSESİNDE CERRAHİ TEDAVİ

AKCİĞER APSESİNDE CERRAHİ TEDAVİ AKCİĞER APSESİNDE CERRAHİ TEDAVİ TTD 10. Yıllık Kongresi Antalya 2007 Dr. S.Ş. Erkmen GÜLHAN Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Akciğer apsesi, parankim destrüksiyonu

Detaylı

MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ

MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ Dr. N. Zafer Utkan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Meme Kanseri Sempozyumu Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 10 Mart 2010 Lenfatik Sistemin Genel

Detaylı

KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM

KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM DOKU YENİLENMESİNDE OTOLOG ÇÖZÜM TÜRKİYEDE TEK DENTAL PRP KİTİ KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM YENİLENMEK KENDİ İÇİMİZDE ONARICI DOKU YENİLENMESİNİ HIZLANDIRAN YENİLİKÇİ

Detaylı

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli Endotel, dolaşım sistemini döşeyen tek katlı yassı epiteldir. Endotel hücreleri, kan damarlarını kan akımı yönünde uzunlamasına döşeyen yassı,

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI ADIM ADIM YGS LYS 177. Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI Hastalık yapıcı organizmalara karşı vücudun gösterdiği dirence bağışıklık

Detaylı

Dr. A. Nimet Karadayı. Hastanesi, Patoloji Kliniği

Dr. A. Nimet Karadayı. Hastanesi, Patoloji Kliniği Dr. A. Nimet Karadayı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Patoloji Kliniği MEME TÜMÖRLERİNDE PATOLOJİ RAPORLARINDA STANDARDİZASYON Amaç, hasta

Detaylı

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM I I

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM I I T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2016-2017 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM I I DOKU BİYOLOJİSİ I. DERS KURULU ( 19 EYLÜL 2016 28 EKİM 2016) DERS PROGRAMI DEKAN BAŞKOORDİNATÖR DÖNEM II KOORDİNATÖRÜ

Detaylı

TRAVMA. Doç Dr. Onur POLAT Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı

TRAVMA. Doç Dr. Onur POLAT Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı TRAVMA Doç Dr. Onur POLAT Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı HEDEFLER Travmanın tarihçesi Travmanın tanımı Travma çeşitleri (Künt, Penetran, Blast,

Detaylı

DAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR

DAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI D.P.Ü. KÜTAHYA EVLİYA ÇELEBİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ DAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR PROF. DR. AHMET HAKAN VURAL OP. DR. GÜLEN SEZER ALPTEKİN ERKUL OP. DR. SİNAN ERKUL

Detaylı

BÖLÜM 19 Yaralanma, zehirlenme ve dış nedenlerin bazı diğer sonuçları (S00-T98) Kafa yaralanmaları (S00-S09) Yüzeysel kafa yaralanması Başın açık

BÖLÜM 19 Yaralanma, zehirlenme ve dış nedenlerin bazı diğer sonuçları (S00-T98) Kafa yaralanmaları (S00-S09) Yüzeysel kafa yaralanması Başın açık S00 S01 S02 S03 S04 S05 S06 S07 S08 S09 S10 S11 S12 S13 S14 S15 S16 S17 S18 S19 S20 S21 S22 S23 S24 S25 S26 S27 S28 S29 S30 S31 S32 S33 S34 S35 S36 S37 S38 S39 BÖLÜM 19 Yaralanma, zehirlenme ve dış nedenlerin

Detaylı

VARİS TEDAVİSİNDE KONFORUN YENİ ADI. Endovenöz Radyofrekans Ablasyon

VARİS TEDAVİSİNDE KONFORUN YENİ ADI. Endovenöz Radyofrekans Ablasyon VARİS TEDAVİSİNDE KONFORUN YENİ ADI Endovenöz Radyofrekans Ablasyon Varis ve venöz yetersizlik toplumda en sık görülen belki de bu nedenle kanıksanabilen ciddi bir hastalıktır.venöz yetersizliğin ana nedeni

Detaylı

Omurga-Omurilik Cerrahisi

Omurga-Omurilik Cerrahisi Omurga-Omurilik Cerrahisi BR.HLİ.017 Omurga cerrahisi, omurilik ve sinir kökleri ile bu hassas sinir dokusunu saran/koruyan omurga üzerinde yapılan ameliyatları ve çeşitli girişimleri içerir. Omurga ve

Detaylı

Anestezi Uygulama II Bahar / Ders:9. Anestezi ve Emboliler

Anestezi Uygulama II Bahar / Ders:9. Anestezi ve Emboliler Anestezi Uygulama II 2017-2018 Bahar / Ders:9 Anestezi ve Emboliler Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI Emboli Nedir? Damarlarda dolaşan kan içerisine hava ya da yabancı cisim girişine bağlı olarak, dolaşımı engelleyen

Detaylı

Dr. Mehmet İnan Genel Cerrahi Uzmanı

Dr. Mehmet İnan Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Mehmet İnan Genel Cerrahi Uzmanı 1 Ameliyat Yapılmadan İlgilendiği Konular: Sıvı ve Elektrolit tedavisi Şok Yanık tedavisi 2 Travma Hastaları Kesici karın travmaları: Karın bölgesini içine alan kurşunlanma,

Detaylı

Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını. birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların

Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını. birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların uzandığı fibroelastik bir kapsülle sarılıdır. Dalağın orta çizgisindeki hilumda kapsül

Detaylı

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II DOKU BİYOLOJİSİ

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II DOKU BİYOLOJİSİ T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2014-2015 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II DOKU BİYOLOJİSİ I. DERS KURULU ( 15 EYLÜL 2014-31 EKİM 2014) DERS PROGRAMI DEKAN BAŞKOORDİNATÖR DÖNEM II KOORDİNATÖRÜ

Detaylı

Slayt 1. Slayt 2. Slayt 3 YARA İYİLEŞMESİ YARA. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger. Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir.

Slayt 1. Slayt 2. Slayt 3 YARA İYİLEŞMESİ YARA. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger. Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Slayt 1 YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger Slayt 2 YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Slayt 3 Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik

Detaylı

MELANOMA PATOLOJİSİ KLİNİSYEN PATOLOGTAN NE BEKLEMELİDİR?

MELANOMA PATOLOJİSİ KLİNİSYEN PATOLOGTAN NE BEKLEMELİDİR? MELANOMA PATOLOJİSİ KLİNİSYEN PATOLOGTAN NE BEKLEMELİDİR? Dr. Nebil BAL Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Adana Arş ve Uyg Mrk 1 Malign Melanoma Deri Mukozal 2 Malign Melanoma Biyopsi

Detaylı

Hisar Intercontinental Hospital

Hisar Intercontinental Hospital Varisler BR.HLİ.92 Venöz Hastalıklar (Toplardamarlar) Varis Hastalığı: Bacaklarımızda kirli kanı yukarı taşımak üzere görev alan iki ana ven sistemi bulunur. Yüzeyel ve derin ven sistemi olarak adlandırılan

Detaylı

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI Organizmalarda daha öncede belirtildiği gibi hücresel ve humoral bağışıklık bağışıklık reaksiyonları vardır. Bunlara ilave olarak immünoljik tolerans adı verilen

Detaylı

FLEP OPERASYONU ve YARA İYİLEŞMESİ. Prof.Dr.Yaşar Aykaç

FLEP OPERASYONU ve YARA İYİLEŞMESİ. Prof.Dr.Yaşar Aykaç FLEP OPERASYONU ve YARA İYİLEŞMESİ Prof.Dr.Yaşar Aykaç PERİODONTAL CERRAHİ TEDAVİNİN AMAÇLARI Tam bir profesyonel temizlik için kök yüzeyini görünür ve ulaşılabilir hale getirmek Patolojik olarak derinleşmiş

Detaylı

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX! Özel Formülasyon DAHA İYİ Yumurta Verimi Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Detaylı

SERT DOKUNUN SULU (KĠSTĠK) LEZYONU. Dr Arzu AVCI ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ TIBBİ PATOLOJİ KLİNİĞİ 17 Kasım 2011

SERT DOKUNUN SULU (KĠSTĠK) LEZYONU. Dr Arzu AVCI ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ TIBBİ PATOLOJİ KLİNİĞİ 17 Kasım 2011 SERT DOKUNUN SULU (KĠSTĠK) LEZYONU Dr Arzu AVCI ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ TIBBİ PATOLOJİ KLİNİĞİ 17 Kasım 2011 OLGU 9 Y, K Sağ humerus proksimali 2 yıl önce kırık Doğal iyileşmeye bırakılmış

Detaylı

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM I I

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM I I T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2015-2016 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM I I DOKU BİYOLOJİSİ I. DERS KURULU ( 28 EYLÜL 2015 06 KASIM 2015) DERS PROGRAMI DEKAN BAŞKOORDİNATÖR DÖNEM II KOORDİNATÖRÜ

Detaylı

SEROMA, ENFEKSİYON, FLEP NEKROZU

SEROMA, ENFEKSİYON, FLEP NEKROZU SEROMA, ENFEKSİYON, FLEP NEKROZU Dr. Kerim Bora YILMAZ MEME KANSERİ TEDAVİSİ KOMPLİKASYONLARI KURSU 2 Nisan 2016, Ankara 1 Seroma Meme cerrahisi sonrası en sık komplikasyon Mastektomi / MKC sonrası cilt

Detaylı

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK 1 COLUMNA VERTEBRALİS 2 COLUMNA VERTEBRALİS 1) Columna vertebralis pelvis üzerine merkezi olarak oturmuş bir sütuna benzer ve destek vazifesi görerek vücudun dik durmasını

Detaylı

LENF DÜĞÜMÜ DR. OKTAY ARDA

LENF DÜĞÜMÜ DR. OKTAY ARDA LENF DÜĞÜMÜ DR. OKTAY ARDA 2 GENELYAPI KAPSÜLLÜ KÜREMSİ (BÖBREK GİBİ) 3 NEREDE? KOLTUK ALTI KASIK BOYNUN BÜYÜK DAMARLARI ETRAFINDA TORAX ABDOMEN MEZENTER 4 DOKU SIVISI LENF 5 DOKU SIVISI LENF FİLİTRELERİ

Detaylı

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL Vücudun İlaçlara Etkisi (Farmakokinetik Etkiler) Farmakokinetik vücudun ilaca ne yaptığını inceler. İlaçlar etkilerini lokal veya sistematik

Detaylı

Genel Bilgiler. Dünyada Ölümler. 1.Koroner Arter Hastalıkları 2.Travma (1-44 yaş arası 1. sırada) 3.İnme sendromları

Genel Bilgiler. Dünyada Ölümler. 1.Koroner Arter Hastalıkları 2.Travma (1-44 yaş arası 1. sırada) 3.İnme sendromları Doç. Dr. Onur POLAT Genel Bilgiler Dünyada Ölümler 1.Koroner Arter Hastalıkları 2.Travma (1-44 yaş arası 1. sırada) 3.İnme sendromları 2 Mortalite - Morbidite %50'si ilk bir kaç dakikada... ciddi damar,

Detaylı

Beyin Omurilik ve Sinir Tümörlerinin Cerrahisi. (Nöro-Onkolojik Cerrahi)

Beyin Omurilik ve Sinir Tümörlerinin Cerrahisi. (Nöro-Onkolojik Cerrahi) Beyin Omurilik ve Sinir Tümörlerinin Cerrahisi (Nöro-Onkolojik Cerrahi) BR.HLİ.018 Sinir sisteminin (Beyin, omurilik ve sinirlerin) tümörleri, sinir dokusunda bulunan çeşitli hücrelerden kaynaklanan ya

Detaylı

Yaralanmalar. Bölüm 5

Yaralanmalar. Bölüm 5 Yaralanmalar Bölüm 5 Kapsam: Yara nedir? Kaç çeşit yara vardır? Yaraların ortak belirtileri nelerdir? Yaralanmalarda ilkyardım nasıl olmalıdır? Ciddi yaralanmalar nelerdir? Ciddi yaralanmalarda ilkyardım

Detaylı

Rektovaginal fistül perianal fistül kategorisinde ele alınan bir hastalıktır ve barsak içeriğinin vagenden gelmesi ile karakterizedir.

Rektovaginal fistül perianal fistül kategorisinde ele alınan bir hastalıktır ve barsak içeriğinin vagenden gelmesi ile karakterizedir. REKTOVAGİNAL FİSTÜL Rektovaginal fistül perianal fistül kategorisinde ele alınan bir hastalıktır ve barsak içeriğinin vagenden gelmesi ile karakterizedir. KLİNİK-TANI: Vagenden gaz ve gaita gelmesi en

Detaylı

KANAMA DURDURUCU TIBBİ CİHAZ

KANAMA DURDURUCU TIBBİ CİHAZ TM KANAMA DURDURUCU TIBBİ CİHAZ KULLANMA TALİMATI Türkiye Yetkili Satış ve Dağıtıcısı Eko-Zon Halk Sağlığı ve Çevre Danışmanlığı www.eko-zon.com.tr TM AÇIKLAMA: itclamp TM cerrahi müdahale yapılıncaya

Detaylı

DİYABETİK AYAKTA VAKUM UYGULAMASI

DİYABETİK AYAKTA VAKUM UYGULAMASI DİYABETİK AYAKTA VAKUM UYGULAMASI Dr. Fatih YANAR İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, Periferik Damar Cerrahisi 2.Ulusal Diyabetik Ayak İnfeksiyonları Sempozyumu

Detaylı

Kesici Delici Alet Yaralanmaları ve Takibi

Kesici Delici Alet Yaralanmaları ve Takibi Kesici Delici Alet Yaralanmaları ve Takibi Dr. Şükran KÖSE Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Sunum Planı Kesici-delici alet yaralanmalarında

Detaylı

FİZYOTERAPİNİN PREOPERATİF ve POSTOPERATİF BAKIMDA YERİ Dr. Mehmet İnan Genel Cerrahi Uzmanı

FİZYOTERAPİNİN PREOPERATİF ve POSTOPERATİF BAKIMDA YERİ Dr. Mehmet İnan Genel Cerrahi Uzmanı FİZYOTERAPİNİN PREOPERATİF ve POSTOPERATİF BAKIMDA YERİ Dr. Mehmet İnan Genel Cerrahi Uzmanı 1 PREOPERATİF BAKIM ve Hazırlık 2 Genel olarak, planlanmış ameliyat için hazırlık üç aşamada uygulanır: Hastanın

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM YILI DÖNEM IV PLASTİK, REKONSTRÜKTİF ve ESTETİK CERRAHİ STAJ EĞİTİM PROGRAMI

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM YILI DÖNEM IV PLASTİK, REKONSTRÜKTİF ve ESTETİK CERRAHİ STAJ EĞİTİM PROGRAMI 2017-2018 EĞİTİM YILI DÖNEM IV PLASTİK, REKONSTRÜKTİF ve ESTETİK CERRAHİ STAJ EĞİTİM PROGRAMI Eğitim Baş koordinatörü: Dönem Koordinatörü: Koordinatör Yardımcısı: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Yrd. Doç. Dr.

Detaylı

İLAÇ, KOZMETİK ÜRÜNLER İLE TIBBİ CİHAZLARDA RUHSATLANDIRMA İŞLEMLERİ ECZ HAFTA

İLAÇ, KOZMETİK ÜRÜNLER İLE TIBBİ CİHAZLARDA RUHSATLANDIRMA İŞLEMLERİ ECZ HAFTA İLAÇ, KOZMETİK ÜRÜNLER İLE TIBBİ CİHAZLARDA RUHSATLANDIRMA İŞLEMLERİ ECZ 961 1. HAFTA İLAÇ Hastalıkların teşhisi, tedavisi, profilaksisi (hastalıktan korunma) cerrahi girişimlerin kolaylaştırılması ve

Detaylı

Primer ve sekonder Tendon onarımları

Primer ve sekonder Tendon onarımları GATA Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD. Primer ve sekonder Tendon onarımları Doç. Dr. Fatih ZOR SUNU PLANI Preoperatif değerlendirme Onarım ilkeleri Temel prensipler Zonlara göre onarımlar Sekonder

Detaylı

KAPAK HASTALIKLARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR?

KAPAK HASTALIKLARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR? KAPAK HASTALIKLARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR? Prof.Dr. Batuhan Özay İstanbul MedicineHospital, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği Kapak hastalıkları hastalığın başvuru anındaki ciddiyeti ve hasta profiline

Detaylı

Epidermal Büyüme Faktörü Türkiye'de Uygulama Yapılan İlk Üç Hasta

Epidermal Büyüme Faktörü Türkiye'de Uygulama Yapılan İlk Üç Hasta Epidermal Büyüme Faktörü Türkiye'de Uygulama Yapılan İlk Üç Hasta M. Bülent ERTUĞRUL, M. Özlem SAYLAK-ERSOY, Çetin TURAN, Barçın ÖZTÜRK, Serhan SAKARYA Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi, İnfeksiyon

Detaylı

Paratiroid Kanserinde Yönetim İzmir den Üç Merkezli Deneyim

Paratiroid Kanserinde Yönetim İzmir den Üç Merkezli Deneyim Paratiroid Kanserinde Yönetim İzmir den Üç Merkezli Deneyim Murat Özdemir, Özer Makay, Tevfik Demir*, Berk Göktepe, Kamil Erözkan, Barış Bingül**, Yeşim Ertan**, Hüsnü Buğdaycı***, Gökhan İçöz, Mahir Akyıldız

Detaylı

Diyabetik Retinopati Tanı, Takip ve Tedavisi

Diyabetik Retinopati Tanı, Takip ve Tedavisi Diyabetik Retinopati Tanı, Takip ve Tedavisi Diyabeti olan her hasta diyabetik retinopati riski taşır. Gözün anatomisi nedeni (resim 1a) ile iyi görüyor olmak göz sağlığının kusursuz olduğu göstermez,

Detaylı

Artroskopi, ortopedik cerrahların eklem içini görerek tanı koydukları ve gerektiğinde

Artroskopi, ortopedik cerrahların eklem içini görerek tanı koydukları ve gerektiğinde Artroskopi nedir? Artroskopi, ortopedik cerrahların eklem içini görerek tanı koydukları ve gerektiğinde çeşitli tedavileri uyguladıkları bir cerrahi prosedürdür. Artroskopi sözcüğü latince arthro (eklem)

Detaylı

PELVİS KIRIKLARI. Prof. Dr. Mehmet Aşık

PELVİS KIRIKLARI. Prof. Dr. Mehmet Aşık PELVİS KIRIKLARI Prof. Dr. Mehmet Aşık PELVİS KIRIKLARI Pelvis, lokomotor sistemin en fazla yük taşıyan bölümüdür. İçindeki majör damar, sinir ve organ yapıları nedeniyle pelvis travmaları kalıcı sakatlık

Detaylı

Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri...

Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri... Kanser Nedir? Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri... Kanser, günümüzün en önemli sağlık sorunlarından birisi. Sık görülmesi ve öldürücülüğünün yüksek olması nedeniyle de bir halk

Detaylı

21.09.2012 HASTA ÖRTÜLERİ VE HASTA ÖRTÜLMESİ İLKNUR ŞEN STERİL ÖRTÜLERİ ÖRTMENİN AMACI CERRAHİ ÖRTÜLERİN SEÇİMİ ÖRTÜLER NEREDE KULLANILIR

21.09.2012 HASTA ÖRTÜLERİ VE HASTA ÖRTÜLMESİ İLKNUR ŞEN STERİL ÖRTÜLERİ ÖRTMENİN AMACI CERRAHİ ÖRTÜLERİN SEÇİMİ ÖRTÜLER NEREDE KULLANILIR HASTA ÖRTÜLERİ VE HASTA ÖRTÜLMESİ İLKNUR ŞEN Özel Sekiz Eylül Hastanesi Başhemşire ikocan81@yahoo.com Hastaların maruz kaldığı riskler arasında da infeksiyonlar sıralamada önemli yer alır. Sağlık çalışanları,

Detaylı

Periton Kateteri Yerleştirme Yöntemleri. Dr. İzzet Hakkı Arıkan Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı

Periton Kateteri Yerleştirme Yöntemleri. Dr. İzzet Hakkı Arıkan Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Periton Kateteri Yerleştirme Yöntemleri Dr. İzzet Hakkı Arıkan Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Periton Kateteri Yerleştirme Yöntemleri Amaç-Hedefler Kısmi veya tam kateter fonksiyon

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

DÖNEM IV 3. GRUP DERS PROGRAMI

DÖNEM IV 3. GRUP DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ A.D. BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ KLİNİĞİ 2013-2014 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI DÖNEM IV 3. GRUP DERS PROGRAMI

Detaylı

ELEKTRONİK NÜSHA. BASILMIŞ HALİ KONTROLSUZ KOPYADIR.

ELEKTRONİK NÜSHA. BASILMIŞ HALİ KONTROLSUZ KOPYADIR. SAYFA NO 1/4 SERBEST DOKU AKTARIMI AMELİYATI AYDINLATILMIŞ ONAM FORMU Hasta Adı Dosya No Tarih / Saat Yöntem Mikrocerrahi ile serbest doku aktarımı, kaza, kanser cerrahisi, radyoterapi yanıkları, yanık

Detaylı

MENİSKÜS ZEDELENMELERİ

MENİSKÜS ZEDELENMELERİ MENİSKÜS ZEDELENMELERİ Diz eklemi uyluk (femur) ve kaval (tibia) kemikleri arasında kusursuz bir uyum içinde çalışır. Bu uyumun sağlanmasında, diz içerisinde yer alan menisküs denilen yarım ay şeklindeki

Detaylı

4. SINIF GENEL CERRAHİ STAJ PROGRAMI

4. SINIF GENEL CERRAHİ STAJ PROGRAMI 4. SINIF GENEL CERRAHİ STAJ PROGRAMI (Grup 1) Amaç: Cerrahinin genel prensipleri ile ilgili temel bilgilerin verilmesi ve çeşitli cerrahi hastalıkların özeliklerinin, uygulamalı olarak cerrahi hastaya

Detaylı

ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ

ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ Dr. Şua Sümer Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Enf. Hast. ve Klin. Mikr. AD 17 Mayıs 2016 Prostetik eklem ameliyatları yaşlı popülasyonun artışına

Detaylı

Özofagus Mide Histolojisi

Özofagus Mide Histolojisi Özofagus Mide Histolojisi Sindirim kanalını oluşturan yapılar Gastroıntestınal kanal özafagustan başlayıp anüse değin devam eden değişik çaptaki bir borudur.. Ağız, Farinks (yutak), özafagus(yemek borusu),

Detaylı

FTR 207 Kinezyoloji I. Eklemlerin Temel Yapısı ve Fonksiyonu. yrd.doç.dr. emin ulaş erdem

FTR 207 Kinezyoloji I. Eklemlerin Temel Yapısı ve Fonksiyonu. yrd.doç.dr. emin ulaş erdem FTR 207 Kinezyoloji I Eklemlerin Temel Yapısı ve Fonksiyonu yrd.doç.dr. emin ulaş erdem GİRİŞ İki ya da daha fazla kemiğin pivot noktasına ya da kavşağına eklem denir. Vücudun hareketi kemiklerin bireysel

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR ADIM ADIM YGS LYS 174. Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR Dolaşım Sisteminde görev alan damarlar şunlardır; 1) Atardamarlar (arterler) 2) Kılcal damarlar (kapiller) 3) Toplardamarlar (venler) 1) Atardamar

Detaylı

ELEKTRONİK NÜSHA. BASILMIŞ HALİ KONTROLSUZ KOPYADIR.

ELEKTRONİK NÜSHA. BASILMIŞ HALİ KONTROLSUZ KOPYADIR. SAYFA NO 1/5 TANISAL VE GİRİŞİMSEL DİZ ARTROSKOPİSİ AMELİYATI AYDINLATILMIŞ ONAM FORMU Hasta Adı Dosya No Tarih / Saat Yöntem: Eklem içerisini gözlemek için, 0.5 cm'lik kesi deliklerinden artroskopinin

Detaylı

Nesrullah AYŞİN 1, Handan MERT 2, Nihat MERT 2, Kıvanç İRAK 3. Hakkari Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, HAKKARİ

Nesrullah AYŞİN 1, Handan MERT 2, Nihat MERT 2, Kıvanç İRAK 3. Hakkari Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, HAKKARİ Nesrullah AYŞİN 1, Handan MERT 2, Nihat MERT 2, Kıvanç İRAK 3 1 Hakkari Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, HAKKARİ 2 Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Biyokimya Anabilim

Detaylı

DİYABETİK AYAKTA YARA BAKIMI VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMLARI

DİYABETİK AYAKTA YARA BAKIMI VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMLARI DİYABETİK AYAKTA YARA BAKIMI VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMLARI Diyb. Hem. Dr. Emine KIR-BİÇER İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Endokrinoloji Metabolizma ve Diyabet Bilim Dalı Diyabetik ayak yaraları, diyabetik hastaların

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Alkın Yazıcıoğlu. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi

Göğüs Cerrahisi Alkın Yazıcıoğlu. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Mediastenin Nadir Görülen Tümörleri Tüm mediastinal kitlelerin %10 dan azını meydana getiren bu lezyonlar mezenkimal veya epitelyal kökenli tümörlerden oluşmaktadır. Journal of linical and nalytical Medicine

Detaylı

TRAKEA CERRAHİSİNDE TEMEL PRENSİPLER

TRAKEA CERRAHİSİNDE TEMEL PRENSİPLER TRAKEA CERRAHİSİNDE TEMEL PRENSİPLER İ.Ü. CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ GÖĞÜS CERRAHİSİ ANABİLİM DALI Dr Ahmet DEMİRKAYA 21 Eylül 11 Çarşamba C6-T4 arasında uzanan trakea infrakrokoid seviyeden karinaya kadar

Detaylı

Farmasötik Toksikoloji

Farmasötik Toksikoloji Farmasötik Toksikoloji 2014 2015 2.Not Doç.Dr. Gül ÖZHAN Absorbsiyon Kan hücreleri Dağılım Dokularda depolanma Eliminasyon Kimyasal Serum proteinleri Kan veya plazma Etki bölgesi Metabolizma Eliminasyon

Detaylı

HAZIRLAYAN KONTROL EDEN ONAYLAYAN Kalite Yönetim Direktörü

HAZIRLAYAN KONTROL EDEN ONAYLAYAN Kalite Yönetim Direktörü Doküman No: ENF.TL.11 Yayın Tarihi:19.11.2008 Revizyon Tarihi: 27.03.2013 Revizyon No: 02 Sayfa: 1 / 9 GENEL İLKELER : Cerrahide profilaktik antibiyotik kullanımının genel kabul gören bazı temel prensipleri

Detaylı

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK 1 2 Lokomotor sistemi oluşturan yapılar içinde en fazla stres altında kalan kıkırdaktır. Eklem kıkırdağı; 1) Kan damarlarından, 2) Lenf kanallarından, 3) Sinirlerden yoksundur.

Detaylı

Özofagus tümörleri M. BELVİRANLI

Özofagus tümörleri M. BELVİRANLI GENEL CERRAHİ 1. GÜN 08.00-10.00 Pratik Uygulama Anamnez Alma 10.00-10.45 Cerrahiye giriş Y. TATKAN Cerrahi anamnez ve terminoloji Ş. TAVLI Özofagus tümörleri M. BELVİRANLI Özofagus tümörleri M. BELVİRANLI

Detaylı

METASTATİK BEYİN TÜMÖRLERİ Hazırlayan: Türk Nöroşirürji Derneği Nöroonkoloji Eğitim ve Araştırma Grubu (TURNOG)

METASTATİK BEYİN TÜMÖRLERİ Hazırlayan: Türk Nöroşirürji Derneği Nöroonkoloji Eğitim ve Araştırma Grubu (TURNOG) METASTATİK BEYİN TÜMÖRLERİ Hazırlayan: Türk Nöroşirürji Derneği Nöroonkoloji Eğitim ve Araştırma Grubu (TURNOG) Metastatik tümörler en sık görülen beyin tümörleridir. Her geçen yıl çok daha fazla sayıda

Detaylı

Örtü Epiteli Tipleri:

Örtü Epiteli Tipleri: Tek Katlı: Tek Katlı Yassı Epitel Tek Katlı Kübik Epitel Tek Katlı Prizmatik Örtü Epiteli Tipleri: Basit Kinosilyalı Çizgili Kenarlı Yalancı Çok Katlı( Psödostratifiye) Prizmatik Epitel Çok Katlı: Çok

Detaylı