SOSYAL GELİŞİM
Sosyalleşme bebeğin üç ay dolaylarında insanla objeler arasındaki farkı görerek değişik tepkiler göstermesiyle başlar. Üçüncü ayın başından itibaren sosyal davranış egemen olur. Bebek artık başkalarıyla birlikte iken mutlu yalnız başına kaldığı zaman mutsuz ve huzursuz olmaya başlar. Diğer bebekleri fark etme onlara gülme ve ağladıklarında onlara ilgi gösterme 4-5 aylıkken başlar.
Bakma ve dokunma şeklinde başlayan arkadaşlık ilişkileri altıncı aydan itibaren giderek daha saldırgan bir biçim almaya başlar.9. ve 13. aylar arasındaki sosyal davranış belirtileri içinde,diğerlerinin ses ve davranışlarını taklit etme ve oyuncaklarla birlikte oynama sayılabilir. 8-9 aylık olduğunda çocuk başkalarında gözlediği konuşma seslerini, basit davranışları ve jestleri taklit etmeye çabalar.10 ve 12. aylar arasında,aynadaki kendi görüntüsüyle oynar ve görüntüsünü sanki başka bir insanmış gibi öper.
1 yaşına kadar çocuk diğer insanlara, özellikle annesine bağımlıdır.1 yaşına geldiğinde, çevresini yalnız başına keşfedebildiği halde, çocuk bu dönemde güven temeline dayalı anne desteğine gereksinim duyar.
Yaşamın ikinci yılındaki hızlı gelişim çocuğu birçok açıdan bağımsız hale getirir. Motor yeteneklerle, dil becerisinin kazanılmasının, çocuğun bu bağımsızlığında etkisi büyüktür. bu evrede çocuk, her gün biraz daha bağımsızlığından haberdar olmaya başlar.
İkinci yılın son yarısından itibaren nesneler, sosyal ilişkinin bir aracı olarak görülür. Bütün bu ilişkiler sonucunda bir takım sosyal tepkiler gelişmeye başlar; taklit, utanma, fiziksel ve sosyal bağımlılık otoritenin kabulü, rekabet, ilgi çekme arzusu, sosyal işbirliği gibi İki Yaş çocuğu yetişkinlerle birlikte basit faaliyetlerde bulunabilir. Böylece edilgen bir eleman olmaktan kurtulup aile faaliyetlerine katılan ve sosyal ilişki kurabilen etkin bir üyeye dönüşür.
İki yaş çocuğu aile dışındaki bireylerle ilişki kurmaya ve kendi akranlarıyla olan beraberlikten zevk almaya başlar. Okul öncesi kurumlarının en önemli yararlarından biri bu kurumların çocuklara uzman elemanların rehberliğinde sosyal deneyim fırsatlarını hazırlamaları ve çocukların sorunlarını çeşitli tekniklerle ortay koyarak bunlara çözüm aramalarıdır.
Çocukların yetişkinlerden çok kendi yaşıtlarıyla beraber olma isteklerinin her geçen yıl giderek arttığı gözlenmektedir. 2 yaşına kadar çocuklar yanlış oynarlar 3-4 yaşlarında gurup halinde oynamaya oynarken birbirleriyle konuşmaya ve grup içinde oynamak istediklerini seçmeye başlarlar. 5 yaşındaki çocuk yeteneklerinden en iyi biçimde yararlanmak ister hak ettiği sorumluluk ve ödevlere biraz sahip olmaktan hoşlanır. 5 yaş çocuğu yaşadığı kültür çevresine uyum göstermesini başarılı bir kontrolle gerçekleştiren çocuktur.
Sosyal Gelişimle İlgili Kavramlar O Benlik: Benlik kavramı, insanın kendini görüş ve algılayış biçimi olarak tanımlanabilir. Bireyin kendi özelliklerine, yeteneklerine, değer yargılarına emel ve ideallerine ilişkin kanılarını içerir ve Ben kimim? sorusunun yanıtı olarak ifade edilir.
O Sosyalleşme-sosyalleştirme: Bireyin içinde bulunduğu toplumda geçerli olan kural ve değer yargılarını öğrenmesine, onlarla uyum içinde olmasına sosyalleşme denir. Birey, sosyalleşme süreci boyunca toplumun kurallarına ve değerlerine uymayı öğrenir ve bu değerler sistemini benimser. Bu öğrenme, bütün yaşam boyunca devam eder.
Çocuğun sosyal gelişiminin temellerinin atıldığı ilk yer ailedir. Sosyal gelişimin yaşandığı bir sonraki dönem okuldur. Okulda öğretmenleri tarafından anlaşılması, bireysel farklılıklarının kabul edilmesi, okul bünyesinde oluşturulan sosyal kulüplere yönlendirilmesi, çocuğun sosyal gelişimini destekler.
O Sosyal olgunluk: Bireyin içinde yaşadığı toplumun kurallarına uymada yaş düzeyine göre gösterdiği olgunluğa, sosyal olgunluk denir. Çocuğun sosyal olgunluk düzeyine ulaşması, öncelikle anne babası ile sağlıklı iletişimi ve toplumun değer yargılarını öğrenmesiyle gerçekleşir (Fazlıoğlu, 2009).
O Kültürel özellikler: Bir toplumun duyuş, düşünüş, yaşayış bakımından diğerlerinden ayıran gelenek, görenek ve âdetlerin tümüne toplumun yaşam biçimine kültür denir. Toplumsal sınıflar; kişinin alışkanlıklarını, geleneklerini, değer yargılarını ve amaçlarını biçimlendirir. Zevklerini ve özlemlerini etkiler ve sınıfsal kültürünü oluşturur. Toplumsal sınıf farklılıkları ise aile ilişkilerine ve çocuğun eğitime bakış açısına yansır (Fazlıoğlu, 2009).
0-12 Yaş Çocuklarında Sosyalleşme Özellikleri O Arkadaş Edinme O Gruba Katılma O Çocuk Kavga ve Tartışmaları O İş Birliği O Rekabet O Kız-Erkek Çocuk İlişkileri
Arkadaş Edinme Bebek 5. ve 6. aylarda başka çocuklara tepki göstermeye başlar. Başka bir çocuğu gördüğünde ona doğru atılır ya da çekinir, gülümser ve sesler çıkarır 2-3 yaşlarında oyun arkadaşlarını çabucak değiştirebilir ve başka bir arkadaşını sevdiğini söyleyebilir. Erken çocukluğun sonlarına doğru çocuğun ana-babasına bağlılığı çözülmekte ve dışarıdaki arkadaşlarıyla ilgilendiği görülmektedir
Gruba Katılma Çocuklar 2 yaşına kadar yalnız oynar. Grup hâlinde oynamaya 3-4 yaşında başlarlar. Gösterdikleri ortak davranış, birbirlerini seyretme ve konuşmadır. Okul çağı, öğrencinin gruplaşma çağıdır. Bir öğrencinin akran veya oyun gruplarından birine katılması hem çocuk için bir ihtiyaçtır hem de onun sosyalleşmesi için bir zorunluluktur.
Çocuk Kavga ve Tartışmaları Erken çocukluk çağında çocuklar, karşılaştıkları hayal kırıklığının sonucunu kavgaya bağlarlar. Ailenin çocuk üzerindeki tutumu, çocuğun diğer çocuklarla arkadaşlığının olumlu ya da olumsuz yönlere eğilim göstermesine neden olur. Sevgi dolu bir ailede büyüyen çocuklar çevrelerindeki insanlarla kavga etmeden iletişim kuracaklardır. şiddetin görüldüğü ailede yetişen çocuklar kavgacı olacaklardır. Sevgi gören çocuk sevmeyi, şiddet gören çocuk kavgayı öğrenir.
İş Birliği Yaşantısının ilk yıllarında kendini evrenin merkezi zanneden çocuklar, benmerkezcidir. Oyunları kısa sürelidir. Bütün dünyanın onun etrafında döndüğünü zanneder. 3. yaştan itibaren çevresinde diğer varlıkların bulunduğunu kabul eder. Sahip olduğu şeyleri diğer insanlarla paylaşmaya başlar. Çevresiyle iletişim kurması, kendisinin dışında bir dünyanın varlığını kabul etmesi demektir. Çevresiyle ilişkileri arttıkça sosyalleşme gelişir.
Rekabet Ailenin yaşadığı ortam, rekabet konusunda çocuk için temel etkendir. Ailede sevgi ve hoşgörüye dayalı bir ortam varsa çocuk paylaşmayı, çocuklar arası ayrım ve şiddet varsa kıskançlığı öğrenecektir. Aynı cinsten kardeşler arasında, yaş farkı fazla değilse, az veya çok rekabet görülür. Anne-baba, kardeşlerden birine daha fazla ilgi gösteriyorsa rekabet kıskançlıkla birlikte daha da belirginleşir. Yetişkinin görevi, çocuğa rekabet gerektirmeyen bir ortam sağlamaktır.
Kız-Erkek Çocuk İlişkileri Çocukların arkadaşlarıyla etkileşimi iki yaşından sonra başlar ve cinsiyetle ilgili tavırlar belirir. Kendi cinsinin ve karşı cinsin özelliklerini öğrenir. Kızlar annelerini, erkekler babalarını model alırlar. Kızlar ve erkekler dört yaşına kadar birlikte oynarlar. Oyunlarında kız-erkek ayrımı yapmazlar. Kızlar, oyunlarında erkek arkadaşlarına rol verebileceği gibi erkekler de oyunlarında kız arkadaşlarına rol verebilirler.
Dört yaşından sonra çocukların kız-erkek ayrımı yaparak kızların ve erkeklerin kendi cinsleri arasında oyun grupları kurduğu görülür. Böyle bir ayrım yapmada büyüklerin tavrı ve çocukların ilgileri önemlidir. 9-11 yaşları arasında kız-erkek arkadaşlığı yeni bir boyut kazanır. Bu dönemde kızlar kendi cinsleriyle, erkekler de kendi cinsleriyle arkadaşlık kurarlar. Kesinlikle karşı cinsi oyunlarına almazlar. Kızlar erkekleri acımasız ve kaba görürler. Kızlar ve erkekler birbirini asla çekemez ve aşağılar. Bu durum ergenlik çağına kadar devam eder.
Ericson a Göre Psikososyal Gelişim E. Ericson, yaşam boyu gelişim ilkesini ortaya atan ilk psikologlardan biridir. Yaşam boyu gelişim kavramı, Erikson un psikoloji bilimine en önemli katkılarından biridir. Erikson, psikososyal gelişim kuramını sekiz kritik döneme ayırarak ve her dönemde atlatılması gereken karmaşa ve problemleri ele alarak incelemiştir.
Temel Güvene Karşı Güvensizlik (0-1 Yaş) Bebeklik dönemine denk gelen bu dönemde anne bebeğini yeterince besler, sevgi ve ilgi gösterir, onu korursa kısacası bebeği ile gerektiği gibi ilgilenirse bebek kendini güvende ve rahat hissedecektir. Bu durumda bebekteki temel güven duygusunun çekirdeği oluşmuş olacaktır. Ancak tersi söz konusu olursa bu sağlıksız ilişki güvensizlik duygularının tohumlarının atılmasına neden olacaktır.
Özerkliğe Karşı Kuşku ve Utanç (1-3 Yaş) Bu ikinci dönem ise oyun dönemine denk gelmektedir. Çocuğun yürümeye ve konuşmaya başlaması ile annesine olan bağımlılığında azalma olur. Fiziksel olgunlaşmaya bağlı olarak, kas kontrolünün ortaya çıkması, yürüme, koşma isteği, nesneleri eline alma isteyince bırakma ve tuvalet kontrolünün ortaya çıkması ile çocuk özerk bir biçimde davranmaya ve bu bağımsız eylemlerinden zevk almaya başlar. Çocuğa kendi eylemlerini kontrol etme olanağı vermek, özerklik duygusunun gelişmeye başlamasını sağlayacaktır. Anne babanın aşırı kontrolü ise çocuğun kendi kapasitesi hakkında kuşkuya düşmesine ve utanç duymasına yol açacaktır.
Girişimciliğe Karşı Suçluluk (3-6 Yaş) Bu dönme de yine diğer dönem gibi oyun dönemine denk gelmektedir. Bu dönmede çocuğun çevresinde olan olaylara duyarlılığı daha da artar. Çevresinde gelişen hadiseleri anlayabilmek için sık sık sorular sorar. Çocuğu sorduğu sorular yüzünden azarlamak, araştırma çabalarının önüne geçmek çocuktaki girişimcilik duygusunu köreltecek ve onu suçlu duruma düşürecektir.
Çalışma ve Başarılı Olmaya Karşı Aşağılık Duygusu (6-11 Yaş) Bu dönemde ilkokula başlayan çocuk için artık oyun oynamak eski çekiciliğini yitirmiştir, yerini bir şeyler üretmek, yaptığı işlerde başarılı olmak isteği almaya başlamıştır. Yaptığı işler için beğeni toplamak, arkadaşları ve yetişkinler tarafından takdir edilmek, bu dönemdeki çocukların gereksinmeleri arasındadır. Yaptığı işlerde başarılı oldukça da kendine olan güveni artar; çocuğun kendine olan güveni arttıkça da çalışma ve başarılı olmaya doğru güdülenmiş olur. Aksi halde aşağılık duygusunun tohumları kişilik yapısına ekilmiş olmaktadır.
Ergenlik Dönemi Kimliğe Karşı Kimlik Bocalaması (11-20 Yaş) Ergenlik yıllarında yaşanan psikososyal karmaşa ise kimlik kazanmaya karşı kimlik bocalamasıdır. Erikson kimlik kazanmayı kimliğe yönelik olumlu bir tutum geliştirme olarak tanımlamakta ve psikososyal olarak, kişinin kendini iyi hissetmesi ile açıklamaktadır. Başka bir anlatımla kimliğini bulmuş kişinin kendisine, kendi bedenine, nerede olduğuna ve nereye gitmekte olduğuna ilişkin bir güven duygusu vardır ve buna bağlı olarak birey kendisini iyi hisseder. Ergenlik döneminde, kimlik arayışı başlamasına karşın, dönemin sonunda mutlaka kimlik duygusunun kazanılmış olması da gerekmez. Bazı durumlarda kimliğin kazanılması sonraki gelişim dönemlerine ertelenmiş olabilir. Kimlik bocalamasına yol açan etkenler üç ana grupta toplanabilir: O O O Düşünce sistemindeki değişiklikler Cinsel rollerdeki değişimler Meslek seçimine yönelme.
İlk Yetişkinlik Dönemi Yakınlığa Karı Uzaklık (20-40 Yaş) Genç yetişkinlik döneminde başkaları ile yakın ilişkiler kurabilme yeteneğinin kazanılmış olması gerekir. Genç bu yeteneği kazanmış ise, karşı cinsle ilişkiler kurup bir aile sahibi olmaya doğru yönelir. Birey eğer bu dönemde, diğer insanlarla yakın ilişkiler kurmayı başaramaz ise insanlardan uzak kalmayı, görev ve sorumluluk gerektirecek işlerden kaçınmayı yeğler. Bu durum yalnızlık duygusunun kişiliğe hakim olmasına yol açar.
Üreticiliğe Karşı Durgunluk (40-65 Yaş) Bu karmaşa ise yetişkinlik yıllarında yaşanmaktadır. Yetişkin gerek iş gerek aile hayatında üreticilik işlevini yerine getiremeyecek olursa, içine kapanarak durgunluğun hakim olduğu bir yaşam sürer.
Olgunluk Dönem Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk (65 Yaş ve Sonrası) Benliği kişinin kendisinin farkında oluşu olarak tanımlamak mümkündür. Erikson a göre benliğine en uygun yaşam biçimini bulabilen yani kendisinin farkında olan yaşlı bireyler bütünlük duygusuna sahip olurlar. Böylece geçmişlerini tümüyle gözden geçirerek, geride bıraktıkları yaşantıdan ve o güne gelene kadar ürettiklerinden hoşnut olurlar. Aksi durumda ise, hayatının boşa geçtiğine inanan birey, hayatında değişiklikler yapmak için artık çok geç olduğunu düşünerek umutsuzluk duygusuna kapılır ve ileriye doğru umutla bakamaz.
KAYNAK 1.Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki Ve Teknik Eğitim Bireysel Öğrenme Materyali Ankara 2013 Resimler: Google görsellerden alınmıştır.