Haritacılık Tarihi Ders Notları Prof.Dr. Doğan Uçar

Benzer belgeler
Haritacılık Bilim Tarihi

8000 YILLIK GEÇMİŞİ ile HARİTA ve HARİTACILIK

ASTRONOMİ TARİHİ. 3. Bölüm Mezopotamya, Eski Mısır ve Eski Yunan da Astronomi. Serdar Evren 2013

Haritacılık Bilim Tarihi

KİTABIN REHBERLİK PLANLAMASI. Bölümler. Bölümlere Ait Konu Kavrama Testleri KONU KAVRAMA TESTİ DOĞA VE İNSAN 1 TEST - 1

Test. Yerküre nin Şekli ve Hareketleri BÖLÜM 4

Harita Projeksiyonları

COĞRAFİ KONUM ÖZEL KONUM TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMU VE SONUÇLARI

Dünya nın Şekli ve Hareketleri

DÜNYA NIN ŞEKLİ ve BOYUTLARI

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Harita Nedir? Haritaların Sınıflandırılması. Haritayı Oluşturan Unsurlar

DÜNYA NIN ŞEKLİ VE HAREKETLERİ

ULUSAL STANDART TOPOGRAFİK HARİTA PROJEKSİYONLARI

PARALEL VE MERİDYENLER

EKVATORAL KOORDİNAT SİSTEMİ

KARTOGRAFYA ve HARİTA KARTOGRAFYA KARTOGRAFYA

Prof. Dr. Ceyhun GÖL. Çankırı Karatekin Üniversitesi Orman Fakültesi Havza Yönetimi Anabilim Dalı

ARAZİ ÖLÇMELERİ. Koordinat sistemleri. Kartezyen koordinat sistemi

İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI

HARİTA PROJEKSİYONLARI

Jeodezi Tarihindeki Bilim İnsanları Tanışma - Giriş, Tanım ve Kavramlar - 1

KARTOGRAFYA ve HARİTA

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

ARAZİ ÖLÇMELERİ. Koordinat sistemleri. Kartezyen koordinat sistemi

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Harita Mühendisliği Bölümü TOPOGRAFYA (HRT3351) Yrd. Doç. Dr. Ercenk ATA

Harita Projeksiyonları ve Koordinat Sistemleri. Doç. Dr. Senem KOZAMAN

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Taşkın ve Kuraklık Yönetimi Planlaması Dairesi Başkanlığı. Temel Harita Bilgisi

HARİTA BİLGİSİ ETKİNLİK

AST404 GÖZLEMSEL ASTRONOMİ HAFTALIK UYGULAMA DÖKÜMANI

Dünya nın şekli. Küre?

TOPOĞRAFYA Temel Ödevler / Poligonasyon

İÇİNDEKİLER. Tarihteki Önemli Buluşlar Bilim, Türk ve İslam Devletlerinde yaşayan bilginler ile yükseliyor Coğrafi Keşifler...

Tarihi ve bugünü ile. Her an Harran

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

4. Yazılı belgeler dikkate alınırsa, matematiğin M.Ö yılları arasında Yunanistan da başladığı söylenebilir.

TEMEL HARİTACILIK BİLGİLERİ. Erkan GÜLER Haziran 2018

GÜNEY YARIM KÜRESİ İÇİN ŞEKİL

Test. Coğrafi Konum BÖLÜM 3

HARİTA. Harita,yeryüzünün bütününü yada bir parçasını tam tepeden görünüşe göre ve belli oranlarda küçültülmüş olarak gösteren çizimlerdir.

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK

EKVATORAL KOORDİNAT SİSTEMİ_devam. Serap Ak

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

ÖLÇME BİLGİSİ. Ders Programı ÖLÇME BİLGİSİ ÖLÇME BİLGİSİ. Tanım. ÖLÇME BİLGİSİ Tanım. Tanım

COĞRAFYA YEREL COĞRAFYA GENEL COĞRAFYA

JDF 242 JEODEZİK ÖLÇMELER 2. HAFTA DERS SUNUSU. Yrd. Doç. Dr. Hüseyin KEMALDERE

GÖKYÜZÜNDE HARKET. Ünal Ertan Sabancı Üniversitesi. DAY - Galileo Öğretmenler Ağı Çalıştayı Ağustos 2009

PAFTA BÖLÜMLENDİRİLMESİ

Uygulamada Gauss-Kruger Projeksiyonu

4. SINIF FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ II. DÖNEM GEZEGENİMİZ DÜNYA ÜNİTESİ SORU CEVAP ÇALIŞMASI

DÜNYA VE EVREN 1.ÜNİTE GEZEGENİMİZİ TANIYALIM. 1. BÖLÜM: Dünya nın Şekli. 2. BÖLÜM: Dünya nın Yapısı

Aristarchus Yöntemi ile Ay ve Güneş. 1. Giriş

***Yapılan bir çizimin harita özelliğini gösterebilmesi için çizimin belirli bir ölçek dahilinde yapılması gerekir.

Kış Vaktinde Yaz Saati ve Astronomik Zaman Ölçümleri

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

CBS. Projeksiyon. CBS Projeksiyon. Prof.Dr. Emin Zeki BAŞKENT. Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi 2010, EZB

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

DEV GEZEGENLER. Mars ın dışındaki dört büyük gezegen dev gezegenler grubunu oluşturur.

Şekil 2.22: Doğu Akdeniz, Ege Denizi, Balkan Yarımadası. Ölçek ~ 1: [2]

YGS Coğrafya Koordinat Sistemi Testi Soruları

CEV 361 CBS ve UA. Koordinat ve Projeksiyon Sistemleri. Öğr. Gör. Özgür ZEYDAN Yerin Şekli

Harita Projeksiyonları


CEV 361 CBS ve UA. Koordinat ve Projeksiyon Sistemleri. Yrd. Doç. Dr. Özgür ZEYDAN Yerin Şekli

KONU: HARİTA BİLGİSİ

DiJiTAL TÜRKÇE ANSiKLOPEDi

Navigasyon; bulunduğumuz konum, gideceğimiz hedef, hedefin uzaklığı gibi bilgileri göz önünde bulundurarak tekneyi ve ekibi güvenli bir şekilde

Roma İmparatorluğu nda uygulanan taş kaplı yol kesiti A: toprak, B-D: taş katmanlar, E: taş kaplama, F: kaldırım ve G: bordür

Datum. Doç. Dr. Saffet ERDOĞAN 1

E-DERGİ ÖABT SOSYAL BİLGİLER VE SINIF ÖĞRETMENLİĞİ İÇİN COĞRAFYA SAYI 2. ULUTAŞ

MEVSİMLER VE OLUŞUMU

ÖLÇME BİLGİSİ. PDF created with FinePrint pdffactory trial version Tanım

GDM 417 ASTRONOMİ. Gökyüzünde Hareketler

YERYÜZÜNDE YAŞAM. Bir yerin Dünya üzerinde bulunduğu konuma coğrafi konum denir. Coğrafi konum, matematik ve özel konum olarak ikiye ayrılır.

Projeksiyon Kavramı. Meridyenler ve paraleller eşitliklere göre düzleme aktarılır. 1) m : harita üzerinde paralelleri çizen yarıçap

kpss ğrencinin D ers D efteri genel yetenek genel kültür COĞRAFYA Kolay oku Hızlı düşün Kalıcı öğren PEGEM AKADEMİ

Orta Çağ da İslam dünyasında haritacılık alanında çalışma yapan bilim insanları

BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 26 ŞUBAT 2014

WINTER. Template EL-HAREZMİ

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir.

III.BÖLÜM A - KARADENİZ BÖLGESİ HAKKINDA

TÜRKİYE NİN İKLİMİ. Türkiye nin İklimini Etkileyen Faktörler :

Başlangıç Meridyeni ve Greenwıch - İstanbul

Kuzey Kutbu. Yerin dönme ekseni

HARİTA OKUMA BİLGİSİ

MEVSİMLER VE İKLİM A. MEVSİMLERİN OLUŞUMU

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

Danışman Öğretmen:Şerife Çekiç

DOĞAL SİSTEMLER DÜNYA'NIN ŞEKLİ ve HAREKETLERİ

Elipsoid Yüzünde Jeodezik Dik Koordinatlar (Soldner Koordinatları) ve Temel Ödev Hesapları

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

koşullar nelerdir? sağlamaktadır? 2. Harita ile kroki arasındaki fark nedir?

RÜZGARLAR. Birbirine yakın iki merkezde sıcaklık farkı oluşması durumunda görülecek ilk olay rüzgarın esmeye başlamasıdır.

3. HARİTA PROJEKSİYONLARI

MATE 417 MATEMATİK TARİHİ DÖNEM SONU SINAVI

HARİTA ve ÖLÇEK HARİTALAR

Transkript:

Haritacılık Tarihi Ders Notları Prof.Dr. Doğan Uçar BÖLÜM I - Dünya Haritacılık Tarihi 1. Haritacılığın Tarihçesine Bakış Yaşanılan çevreye ilişkin olarak kazanılan bilgilerin insan belleğinde eksiksiz olarak tutulmasına olanak yoktur. Buna karşın anılan bilgilerin gerektiğinde tekrar kullanılmasına ve başkalarına gerekli doğruluk ve yeterli tamlıkta aktarılmasına ihtiyaç duyulabilmektedir. Çevreye ilişkin bilgilerin (mekansal bilgiler) saklanması ve zaman aşırı aktarımı için bugün değişik araçlar vardır. Yazılı metinler, fotoğraf, kroki, filmler gibi. Burada değinilmeyecek eksiklikleri nedeniyle bu araçlar, mekansal verilerin amaca uygun gösterimi ve aktarımı için uygun harita yoksa kullanılırlar. Buna karşın haritaların mekansal verilerin zaman aşırı aktarımında, İnsanlar tarafından yazıdan önce kullanılmaya başlandığı genel olarak kabul edilmektedir. Bu tezi kuvvetlendirmek için aşağıdaki düşünce ileri sürülebilir. İnsanlığın iletmek (aktarmak) ya da saklamak istediği ilk bilgilerin yakın çevrelerine ilişkin olduğunu kabul etmek yanlış olmaz. Çünkü o zamanlar en önemli problem, açlıktan ölmeden yaşamını devam ettirebilmekti. Bunun en iyi çarelerinden birinin ise, beslenme ve av bölgelerinin iyi tanınmasından geçtiği açıktır. Konuşma dilinin İse bilgileri yardımcı bir araç(kaset vb) olmadan zaman aşırı aktarımını yapamadığını biliyoruz. Bu zorunluluk altında İlk insanların başka buluşlar yanısıra, bugün rastladığımız kayalara oyma işaretleri ürettikleri söylenebilir. Bu işaretler bugün modern kartografyada kullanılan sayısız harita işaretlerinin öncüleri olarak değerlendirilebilir. Değişik alanlardaki bilgi seviyesi arttıkça kayalar üzerine İşlenen işaretlerin birçok alana ilişkin bilgilerin ifade edilerek aktarılmasında yetersiz kaldığını anlayan İnsan, resimli yazıları ve nihayet bugün kullanılan alfabeleri geliştirmişlerdir. Bugün bilinen en eski harita benzeri kalıntının tarihinin M.Ö. 3800 olarak belirlenmiş olması(bagrow, SKELTON, 1973), buna karşın yazının tarihinin M.Ö. 3000 olarak kabul edilmesi(steinbuch, 1977) bu tezi destekleyici karekterdedir. Kartografik bilgi aktarım aracı olan haritaların geçmişinin bu kadar eski olmasına rağmen bu alanda uzun süre önemli bir gelişme yapılamamıştır. Bunun temel nedeni olarak teknik 1

yetersizlikten kaynaklanan yakın çevreden ayrılamama zorunluluğudur. Böylesine bir hareketsizlik şüphesiz, haritaya olan ihtiyacın artmasını ve onun geliştirilmesini frenleyici bir rol oynamıştır. Keşifler döneminde ise kullanılmak üzere haritaya (özellikle kıyı haritaları) olan talepte inanılmaz bir patlama yaşanmıştır. Hemen arkasından matbaanın bulunması bu talebi destekleyici karakterde olmuştur. Çevreye ilişkin bilgiler zenginleştikçe haritadan beklenen, fakat uzun bir dönem karşılanamayan özellikler de değişiklik göstermeye başlamıştır. Geometrik doğruluk, eksiksizlik gibi. Bu nedenle, süslü çerçeveler ve bilgi eksikliği nedeniyle çizim altlığının boş kalan alanlarına yerleştirilmiş mitolojik ya da söylentiler temel alınarak düşünsel olarak yaratılan bir dizi hayvan resmi, anılan dönemden günümüze kadar saklanabilen eski haritalar için karakteristik ortak özelliktir. "Fakat bugünün modern haritaları varken eski haritaların ne gibi işlevleri olabilir?" sorusu akla gelebilir. Eski haritalardaki bilgiler geçerliliklerini yitirmişlerdir. Bu haritalarda örneğin birçok dağ dizisi yanlış konumda gösterilmişler ya da zamanın birçok önemli yaşam merkezleri hiç haritada yer almamaktadır. Örneğin bir haritada Kızılırmak Yeşilırmak'tan daha kısa, birinde Anadolu'nun Karadeniz Kıyıları ve birçoğunda Hazar Denizi tamamen yanlış,???? bir dünya haritasında Amerika Anakarası hiç bulunmayabilmektedir. Amerika ve Asya birleşik olarak gösterilmiştir.??? Eski haritaların benzer türden eksiklikleri çok fazladır. Bütün bunlara rağmen özellikle 18. Yüzyıldan başlayarak eski haritalara ilgi daha da artmıştır. Bugün de bu ilgi artarak devam etmektedir. Dünyanın sektörde faaliyet gösteren sayılı kurumlarının düzenledikleri müzayedelerde, sürekli eski haritalara da rastlanmaktadır. Eski harita peşinde koşan yelpaze, değişik İnsan gruplarından ülkelerin köklü saygın müze ve kütüphanelerine kadar uzanmaktadır. Buralarda 15. Yüzyıldan itibaren değişik zamanlarda kataloglaştırılmış eski harita koleksiyonları korunmaktadır. Bu kültürel hazineler maalesef Özellikle Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında yangın ve talan nedeniyle yok olmuşlardır. Bu örnekte olduğu gibi büyük formatlarından kaynaklanan saklanma güçlükleri nedeniyle özellikle duvar haritaları daha çok tahrip olmuşlardır. Türkiye'de Topkapı Müzesi Kütüphanesinde ve başka kurumlarımızda korunan duvar haritalarında da bu izleri görmek mümkündür. Buna karşın atlas biçiminde bir araya getirilmiş ve bir kapakla korumaya alınmış haritalar ise daha iyi biçimde günümüze aktarılmışlardır ve bugün bunlara insanlık hayranlıkla bakmakta, kötü reprodüksiyonları göz ardı edersek faksimile baskıları duvarlarımızı zenginleştirmekte ve uzmanların araştırma konusunu oluşturmaktadırlar. ALİ MACAR REİS Atlası, PİRİ REİS Kitab-ı Bahriyesi, İstanbul 2

Arkeoloji Müzesinde bulunan anonim Atlas anılan güzel tarihi haritalara bizden birkaç örnektir. Eski haritalara olan ilginin temel nedenleri aşağıdaki noktalarda özetlenebilir. Tarihi süreç içinde haritanın kartografik tasarımında izlenen özellikler teknolojinin gelişimine ışık tutan önemli göstergelerdir. Eski haritalardan kıyı biçimlerinin, akarsu deltalarının evrimi, kentlerin gelişimi hakkında ipuçları alınırken, bir dizi tarihi olayın aydınlatılmasında da yararlanılabilmektedir. Diğer taraftan eski haritalar, geçmiş nesillerin düşünsel çalışmasının el ürünü sonuçlarıdır ve yalnızca bu nedenle bile saygı görmeye değer eserlerdir. Tüm bunların dışında eski haritalar, güzel sanatlardan öğeler de içermektedir. Ait olduğu dönemde insanoğlunun yaşadığı çevreye ve Dünyaya ilişkin olarak sahip olduğu coğrafi bilginin bir kanıtıdır. Tarihi haritalara karşı 18. Yüzyıldan başlayarak daha da artan talep bir ara frenlenemez hale gelmiştir. 19. Yüzyıl sonunda bugün artık yaşamını sürdürmeyen Amsterdamlı firma Müller ve Co. tarafından yayınlanan eski harita katalogu bugün bile koleksiyoncuların elinden düşmemektedir(bagrow, SKELTON). Bu katalogda yer alan doküman ve haritalara ulaşmak mümkün değildir. Kazara bunlardan bir tanesi ortaya çıktığında fiyatı on, yirmi, hatta yüz katına çıkabilmektedir. Bazı nadide tarihi haritaların sahtelerinin de piyasaya sürülmeye çalışıldığına rastlanılmaktadır. Örneğin İ8xl2cm formatında 1535 tarihinde LAURENT FRİES tarafından PTOLEMAUS haritasından esinlenerek Lyon'da(Fransa) hazırlanmış haritanın fiyatı 3400 Dolar, Amsterdamlı Frederick De Wİt'in "Nova Orbis İn Lıtcem Edita" adlı I8.5x22cm boyutlarındaki haritasının fiyatı ise 8500 Dolar civarındadır. Eksilmeyen talebin bir nedenini de, toplumların anılan yıllardan itibaren ağırlık kazanan ulusal kimlik arayışlarında diğer kültürel varlıklar yanısıra, eski haritalardaki bilgilerin onlara destek olacağı anlayışında aramak gerekir. 2. İlk Haritalar 2.1. Babil ve Mısır Haritacılığı Avrupa henüz Taş Devrini yaşarken Babil ve Mısırlıların kültür yaşamlarının en ileri dönemlerini yaşadıkları görülmektedir. Ne talihsizliktir ki korunma güçlüğü ve genellikle arazide kullanılmaları nedeniyle harita denilebilecek yapıtlardan pek azı günümüze ulaşabilmiştir. Mısır ve Babilliler topografik ölçmelere dayanarak inşa edilmiş oldukça geniş alanlar kaplayan ileri bir sulama sistemine sahip bulunuyorlardı. Sulama sisteminin kurulması ve bir defa tesis 3

edilmiş sınırların harita olarak belgelendirilmesi eskiden beri bilinmektedir. Babillilerden bugüne intikal etmiş en eski harita M.Ö. 3800 yıllarına aittir. Kil bir levha üzerine çizilmiş olan harita Kerkük'ün güneydoğusunda bugün "Yorgan Tepe" olarak anılan yöredeki Babil şehri Nuzi'deki kazılarda ortaya çıkarılmıştır(şekil). Haritanın bu bölgede Fırat ve kolları, kuzeyde Harran, doğuda İran, batıda Lübnan'a kadar uzanan kuzey Mezopotamya bölgesini içerdiği konusunda birleşilmektedir. Haritada Fırat Irmağı çok açık biçimde tanınabilmektedir. Yerleşik merkezler dairelerle gösterilmiştir. İsimler, Akad ve Sümerlerin kullandıkları çivi yazısı ile haritada ifade edilmiştir. Kazı Honvard Üniversitesi arkeologları tarafından gerçekleştirilmiş ve tablet burada ele geçirilen 200 den fazla tabletle beraber halen Honvard Semitik Eserler Müzesinde sergilenmektedir. Bu kil levha üzerindeki harita dışında, Nuzi, Babil ve Nippur kenti yakınlarındaki kazılarda Asur şehirlerinin planlarının gösterildiği çok sayıda başka kil levhalar da bulunmuştur. Bunlardan Nippur şehri planı çok ilginçtir(şekil ). Nippur şehri planının M.Ö. 1500 yıllarında hazırlandığı tahmin edilmektedir. Söz konusu şehir planında Fırat, Fırat sularını tarım alanlarına taşıyan kanallar, şehir surları, sur kapıları, tapınak gibi karakteristik önemli yapılar gösterilmiştir. Bu eser de Amerika Birleşik Devletleri Pensilvanya Eyaleti müzesindedir. Babilliler haritacılık konusunda daha da ileri giderek bir de Dünya haritası çizmişlerdir{şekil 4, 5). Bu haritada Babil, Dünyanın ortasında yer almaktadır. Haritanın kuzeyi ve bugün haritalarda alıştığımız yönlerin 180 derece ters doğrultudadır. Buradaki dağlardan çıkan bir akarsu(fırat) Babil şehrinden geçmekte ve haritanın sağ üst tarafında kama biçiminde gösterilmiş olan Basra körfezine dökülmektedir. Babil'e komşu diğer kentler ise dairelerle ifade edilmişlerdir. Babillilerin bu dünya düşüncesine göre tüm şehirlerin etrafını çerçeveleyen bir büyük dünya denizi vardır. Dünya bu deniz çevresine eşit aralıklarla dağılmış yedi ülkeden oluşmaktadır ve her bir ülke aynı büyüklükte birer üçgen ile temsil edilmişlerdir. İlgili ülkenin özelliklerini yansıtmak üzere üçgenlerin içi ayrıca resimlendirilmiştir. Yaklaşık 11 cm eni ve boyu olan kil levhanın M.Ö.700-500 yıllarından kalma olduğu sanılmaktadır. Babilliler 12 tabanına göre düzenlenmiş bir sayılar sistemi de geliştirmişlerdi. Daire çevresinin 360 eşit parçaya bölünerek bir parçaya gören merkez açıya karşılık gelen derece biriminin de geçmişi Babillilere dayanır. Bilindiği gibi bu sistem halen kullanılan zaman ve coğrafi koordinatlar tanımının temelini oluşturur. Şekil de Mezopotamya'nın eski şehirlerinin konumları görülmektedir(şekil 11 Ersoy). Antik çağda Mısır medeniyeti çok ilerlemiş ve özellikle Ortadoğu ve güneydoğu Avrupa'da zamanının kültürünü çok etkilemiş olduğu halde onlardan günümüze kayda değer bir kartografik ürün kalmamıştır. HEREDOT gibi tarihçilerin kitaplarında söz edilen haritalardan 4

da eser yoktur. Buna karşın kadastro haritalarının ilk kez Mısır'da çizilmiş olduğu kanısında birleşilmektedir. Bu gelişimin nedeni, Nil nehrinin her yıl sebep olduğu sel taşkınlarından sonra kaybolan tarla sınırlarının yeniden belirlenme zorunluluğu olarak görülmektedir. Mısır'da bu amaçla kullanılan ve çelik şerit metrelerin ataları olarak değerlendirilebilecek iplerin uzunluğu 100 Ellem (yaklaşık 52m) idi. Bu ölçmeleri yapan kişilere bilgisinden dolayı çok saygı duyulurdu. Bu ipler 12 eşit parçaya ayrılacak biçimde 11 düğüm içerirlerdi. Böylece 3:4:5 yöntemi İle dik çıkmak da mümkün olabiliyordu. Bu koşullar altında geometriyi İlk uygulayanların da Mısırlılar olduğu söylenebilir. Tüm bunlara rağmen Mısırlılardan o dönemlere ait coğrafi nitelikli hiçbir haritanın bulunamamış olması gerçekten şaşırtıcıdır. Kadastro haritaları dışında Antik Çağ Mısır'ından ele geçirilebilen kayda değer tek kartografik eser, Nubiyan altın madeni haritasıdır. Haritanın tarihi M.Ö. 1300 yılları olarak verilmektedir(şekil). Papirüs kağıt üzerine çizilmiş harita İtalya'da Torino Şehir Müzesindedir(Şekîl Bagrow sayfa 333, ersoy 13,14). Biçimsel olarak bugünün anlayışındaki haritaların benzerleri olan yukarıda sözü edilen kartografik yapıtlardan başka daha İlkel görünümlü başka buluntular da vardır. Bunlara örnek olarak, Grönland Eskimolarının kıyı yapılarını gösteren ahşap oymaları(şekil), tropik bölge insanların in (Marşal Adaları) palmiye ağacı yaprağının orta damarları ile biçimlendirdikleri ve adaları istiridye kabukları ile buraya yerleştirdikleri denizcilik haritaları(şekil), Güney Amerika'da İnkaların ve Orta Amerika'da Asteklerin harita benzeri ürünleri sayılabilir. Astekler tarafından haritalar, topografık bilgileri göstermek yerine, tarihi olayları belgelemek üzere çizilmişlerdir. 2.2. Çinlilerde Haritacılık Çinliler diğer bilim dallarında olduğu gibi haritacılık alanında da diğer toplumlardan bağımsız bir gelişme göstermişlerdir. Bazı Çin müzelerinde yeteri kadar incelenmemiş çok sayıda haritanın bulunduğu bilinmektedir. Çinliler M.Ö. 1160 yıllarında puslanın çalışma prensibini bulmuşlardır. Bu görev için, mıknatıslanmış demir cevheri bir ağaç çubuk üzerine oturtuluyor ve ucun rahat hareket edebilmesi için de cevher su üzerinde yüzdürülüyordu. M.Ö. 100 yıllarında kağıdın bulunmasından sonra Çinliler birçok kentin haritasını yapmaya çalışmışlardır. Çin haritacılığının babası sayılan PEİ HSİU; objelerin birbirlerine göre konumlarını göstermek üzere kareler ağını(dik koordinat sistemi), bir yerden diğer yere olan doğrultuyu belirtmek üzere işaret, uzaklıkların gösterilmesi, 5

tepe ve çukurların gösterilmesi, yol kurplarının gösterilmesi için yöntemler geliştirmiş ve bunları haritalarda kullanmıştır. Şekil eski Çin haritalarından birini göstermektedir. Haritada Çin, etrafında birçok küçük Ülkenin bulunduğu büyük bir devlet olarak ifade edilmiştir. Çinliler astronomi alanında da Antik Çağın ileri toplumlarından biri sayılmaktadır. M.Ö. 1100 yıllarında CHOU KUNG, ekliptik eğiminin değerini yuvarlak bir alet ve güneş saati ile tam olarak belirlemeyi başarmıştır. Güneş tutulmasının şekillerle anlatımı yine İlk kez Çinliler tarafından M.Ö. 2200 civarında ortaya konulmuştur. Ayın Dünya etrafındaki yörüngesinin 27 ya da 28 e bölünerek elde edilen Ay duraklarının yine İlk kez Çinliler tarafından ortaya atıldığı sanılmaktadır. Çinliler bu duraklar için PEİ HSİU'ya atfen "HSİU" adını vermişlerdi. 2.3. Eski Yunan Haritacılığı Eski yunanlılar Antik Çağda ancak küçük bölgelerin haritalarını yapabilmişlerdir. Hatta büyük tarihçi HEREDOT ve ARİSTO nun eski yunan haritaları ile alay ettiği bilinmektedir(m.ö.385-220). Ancak PTOLEMAUS zamanında(m.s. 87-150) coğrafya, bugünün kartografyasının önemli uğraşlarından biri olan, bilinen dünyanın grafik gösterimi biçiminde tanımlanmaya başlamıştır. Bu tanımı yapanların ise, araziye ait geometrik ya da diğer bilgileri toplayan kişiler değil, coğrafyayı felsefenin bir alt disiplini olarak gören filozofların olması İlginçtir. Zamanın filozoflarına göre, dünya yüzen bir disk, silindir parçası ya da bir küre olabilirdi. Bu dünya düşüncesine göre örneğin, tüm Dünyayı çevreleyen okyanusu besleyen dört deniz vardı: Hazar Denizi, Arap Denizi(Kızıldeniz), Basra Denizi ve Akdeniz. Buna karşın HEREDOT'a anlatılanlara bakılırsa Miletliler Hazar Denizini bir iç deniz olarak gösteren birkaç dünya haritası çizmişlerdir. Fakat HEREDOT bu haritaları görmediğini söylemektedir. Bu dönemlerde HEREDOT'un alay etmesini haklı kılacak biçimde dünya, insan ve değişik hayvanlara (bakire, kertenkele ya da aslan gibi) benzetilmiştir. HEREDOT, M.Ö. 500 yıllarında Milet'den kaçan ARİSTOGORAS tarafından demirden yapılan bir haritada parmağı ile İyonların, Lidyalıların, Friglerin, Kapadokyanın, Ermenistan'ın, Kıbrıs'ın yerlerini ve nihayet İran krallarının oturduğu şehirleri ateşli bir söylevle göstererek dinleyenleri bu toplumların bulunduğu Anadolu'ya ve İranlılara karşı savaşa kışkırttığını anlatır. Bu harita da bugün kayıplar arasındadır. Eski yunanlıların harita yapmaya meraklı olduklarının diğer bir kanıtı, ARİSTO'nun öğrencisi DİKAARCHOS'a atfen günümüze kadar uzanan hikayedir. Bu hikayeye göre 6

DİKAARCHOS, harita kullanabilmek için ortasından bir çizgi çekilmesinin gerekli olduğunu belirtmektedir. Bu hat Cebelitarık'tan Rodos'a ve oradan da İran'a uzanır. Daha sonraki bölümlerde adı tekrar geçecek olan İskenderiye Kütüphanesi başkanı ERATOSTHENES(M.Ö.276-195), bu çizgiye paralel başka çizgilerin olması gerektiğini söyler, fakat aralıklarının eşit olması gerektiğini düşünemez. Bu çizgiler, günümüz coğrafi koordinatları fikrinin İlk filizleri olarak görülmelidir. Avrupalılar, şu veya bu yollarla güzel sanatlardan örnekler sattıkları ve bunun karşılığı genellikle ipek ve baharat aldıkları Asya karasının doğuda bir yerde olduğunu biliyorlardı. Fakat ellerinde yetersiz bilgi olduğundan onun haritaya aktarılması sürekli problem oluşturuyordu. Bu amaçla Tiroslu MARİNUS M.S.100 yıllarında İpek Yolu üzerindeki önemli ticaret merkezlerini ve aralarındaki uzaklığı gösteren bir krokiyi, batılı tüccarları kullanarak ele geçirmeyi(benzer yöntemler halen de kullanılmaktadır) başarmıştır. Bu kroki ve merkezler arası gidiş süresine bağlı olarak gerçekte 6 OOOkm civarında olan Filistin kıyıları ve Semerkand üzerinden Çin Seddi'ne yakın Loncou'ya olan mesafeyi yaklaşık 12000 km olarak bulmuştur. Bu kaba hata nedeniyle haritasının yanlış olduğunu daha sonraki bölümlerde daha ayrıntılı söz edilecek olan PTOLEMAUS bizzat belirtmektedir. MARİNUS'un haritacılık bakımından bir önemi daha vardır. O, bir haritanın konumları kesin matematik bağıntılara göre hesaplanan(harita projeksiyonları) paralel ve meridyen dairelerini içermesi gerektiğini söyleyen İlk kişidir. Bugün matematiksel kartografyada "meridyen boyları koruyan silindirik projeksiyon" bu nedenle onun adı ile de anılmaktadır. MARİNUS'un notları günümüze kadar ulaşamamış eserlerdendir. MARİNUS'un harita yapımına İlişkin yazdığı kitabına harita Örneklerini koymadığını PTOLEMAUS'dan öğreniyoruz. PTOLEMAUS, MARİNUS'dan yararlanarak ve onun görüşlerine kendi fikirlerini de katarak yeni bir Dünya modeli geliştirmiştir. PTOLEMAUS, MARİNUS'un anlattıklarına göre bir dünya haritası çizmenin mümkün olmadığını meşhur "Coğrafya" adlı büyük eserinde anlatmaktadır. Yakın zamanlarda uzmanlar tarafından MARİNUS'UN anlattıklarına göre bir Dünya haritası çizme denemeleri de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 2.3.1. Geometrinin Gelişimi Miletli tüccar THALES(M.Ö. 640-548), Babil ve Mısır biliminden yararlanmasını bilen İlk yunanlılardan biridir. THALES, Ortadoğu'ya yaptığı gezilerde gördüklerini değerlendirerek geometride önemli gelişmelere adını yazdırmış bir kişidir. Güneş tutulmasının önceden söylemesi nedeniyle zamanında kendisine "ermiş" lakabı takılmıştır. Bu tahminini de Çin ve 7

Babil kaynaklı bilgilere dayanarak yapan THALES geometri dışında aşağıdaki gerçekleri de ortaya koyabilmeyi başarmıştır. Ayın, güneşle yer yuvarı arasına girmesi durumunda güneş tutulması olayı gerçekleşir. Güneş, Yer ve Ay aynı düzlemde bulunsalardı, her ay bir güneş tutulması gerçekleşirdi. Fakat anılan bu üç uzay cisminin yörüngeleri ayrı ayrı düzlemler oluşturduğundan, güneş tutulması 18 yıl 113 günde ortaya çıkar ve bilindiği gibi bu aralığa astronomide "Sorosperyodu" adı verilir. THALES'in yanında yetişmiş olan PİSAGOR da geometrinin gelişimine büyük katkılarda bulunmuştur. PİSAGOR bugün geometride kendi adıyla anılan, bir düzlem dik üçgende uzun kenarın(hipotenüs) karesinin, diğer İki dik kenar uzunluklarının karelerinin toplamına eşit olduğunu ifade eden İlişkiyi ortaya koymuştur. Daha sonra bu bağıntının Uzakdoğu kültüründe PİSAGOR'dan 1000 yıl önce bilindiğini gösteren belgeler bulunmuştur. M.Ö. 500 yıllarında İranlıların Milet'i ele geçirmesinden sonra buradan ayrılarak Mora Yarımadası'nda İsparta'ya yerleşen ve burada bir harita aracılığıyla kışkırtıcılık yapmış olan ARİSTOGORAS da PİSAGOR'un öğrencilerinden biridir. Bu arada ÖKLİD'in (M.Ö.320-275) geometriye katkılarını unutmamak gerekir. Başka bir yunan Geometri bilgini HERON (M.Ö.150-90) trigonometrik yükseklik ölçmelerine temel oluşturmak üzere "Metrika" adlı bir kitap kaleme almıştır. Açı Ölçme amaçları için kullanılan aletler geliştirerek, bir yüzeye düşen ışınla, bu yüzeyden yansıyan ışının yüzey normali ile eşit açı yaptığı belirlenmiştir. HERON ayrıca, üç kenarı bilinen üçgenin alanını veren ve bugün Heron Formülü olarak anılan eşitliği bulmuştur. 2.3.2. HEREDOT'un Dünya Haritası M.Ö. 484-424 yıllan arasında yaşayan ünlü tarihçi HEREDOT da daha önce belirtildiği gibi coğrafya ile ilgilenmiş ve yerin biçimini oval bir düzlem varsayarak bu çerçevede bir de Dünya haritası çizmiştir(şekil ). Bu harita, toplanan bilgi ve okunan kitaplardan yararlanılarak çizilmiştir. Bugün coğrafi koordinat sisteminin elemanları olan "enlem" ve "boylam" kavramlarının HEREDOT'un bu haritasına dayanması ilginçtir. HEREDOT'a göre Dünya Avrupa, Asya ve Libya(Afrika) adlı üç büyük kara parçasından oluşuyordu. Bu harita, genel çerçevesi İle, Afrika ve Asya hariç, o zamanki bilinen dünyayı oldukça iyi yansıtmaktadır. Bu haritada Hazar Denizi ilk kez bir iç deniz olarak ifade edilmektedir. ARİSTO(ARİSTOTELES) Dünya Haritası 8

M.Ö. 340 yıllarında filozof PLATON'un öğrencisi olan ARİSTO(ARİSTOTELES), dünyanın bugünkü ölçülerle yaklaşık 74 000 km çevreli bir küre olması gerektiğini savunmuş ve tezini destekleyici kanıtlar olarak aşağıdaki gerçekleri ileri sürmüştür(şekil Deniz yüzeyi düzlem değil, eğriliği olan bir yüzeydir. Değişik enlemlerde yıldız yüksekliği de değişik değerler almaktadır. Değişik boylamlarda güneş yüksekliği farklı olmaktadır. Ay tutulmasında yerin gölgesi ay üzerinde yuvarlak kenarlı oluşmaktadır(emil BACHMANN) ARİSTO'dan ders almış olan İmparator Büyük İskender'in emri İte yeniden düzenlenen Mısır'ın İskenderiye kenti geçen zaman içinde bu destek ile devrinin bilim ve kültür dünyasının merkezi haline gelmiştir. Şehirde sayısız müze, kütüphane ve araştırma enstitüleri kuruldu. Devrin ileri gelen filozof ve bilim adamlarının eserleri temin edilerek oluşturulan kurullarca inceletildi. Bu süreç içinde başka bir büyük geometrici ÖKLİD(EUCLEÎDES)(M.Ö.320-275) yetişti. ÖKLİD'i izleyen yıllarda ARİSTARCH, güneş ve yıldızların hareketsiz olduklarını ve dünyanın güneş etrafında gök ekvatoru düzlemine göre eğik bir yörünge düzlemi oluşturacak biçimde döndüğünü söyledi. Ayrıca yerin kendi ekseni etrafında bir tam dönüşünü bir günde tamamladığını da ARİSTARCH ortaya koymuştur. 2.3.3. İlk Yer Ölçmeleri Dünya çevresinin bilimsel olarak hesaplanması için ilk girişimin M.Ö. 287-212 yıllan arasında yaşamış Sİracusalı bilgin ve yine ÖKLİD'in öğrencilerinden biri olan ARŞİMED'den(ARCHİMEDES) gelmiştir. ARŞİMED bu amaçla yerin eğriliğinden yararlanmış ve tam bir meridyen uzunluğunu ARISTO'nun 74000 km sine karşılık yaklaşık 55000 km olarak bulmuştur. 2.3.3.1. ERATOSTHENES'in Yer Ölçmeleri Meridyen uzunluğunun saptanması amacıyla ERATOSTHENES'in yaptığı çalışmalar jeodezinin geçmişi içinde ayrı bir yeri vardır. M.Ö. 276-195 yılları arasında yaşamış olan ERATOSTHENES İskenderiye'nin o zamanki en önemli kurumlarından biri olan kütüphanesinin yöneticiliğini yapmaktaydı. Kendisi Haziran ayı ortalarında Assuan'da bulunduğu birgün güneş ışınlarının oradaki bir kuyunun dibine düştüğünü ve 21 Haziran'da ise kuyudaki su yüzeyine dik geldiklerini fark etti(şekil). Bu düşünceyi temel alarak M.Ö. 240 yılında Assuan ile aynı boylam üzerinde bulunduğunu varsaydığı İskenderiye'de 21 Haziran'da güneş meridyenden geçerken(bulunulan yere göre doğudan batıya) bir çubuğun 9

gölge boyunu belirledi. Gölge ve çubuk boylan yardımıyla Assuan-İskenderiye arasında kalan meridyen yayının açı cinsinden değerini 7.2 olarak elde etti. Bu yayın bir tam daire çevresinin 7.2/360 = 1/50 olduğu ise açıktır. ERATOSTHENES yine Assuan-İskenderİye arasını ise, kuzey-güney doğrultusunda o zaman kullanılan uzunluk birimi cinsinden 5040 Stadia olarak ölçtü. Bu durumda tam meridyen uzunluğu için 50*5040= 252 000 Stadİa elde edilmektedir ve bu değer yaklaşık 46 250 km ye karşılık gelmektedir. Meridyen çevresinin gerçek uzunluğu yaklaşık 40 000 km alınırsa, bu değerin %16 lık bir oransal hataya karşılık geldiği görülür. Buna rağmen o zamanki olanaklar ve aşağıdaki temel hata kaynakları dikkate alındığında bunu küçümsenmeyecek bir basan olarak değerlendirmek gerekir. Assuan'ın Yengeç dönencesinin biraz daha kuzeyinde(yaklaşık 24 10') kalması nedeniyle 21 Haziran'da Güneş ışınlan orada yeryüzüne tam dik olarak düşmezler, ya da astronomideki deyişiyle ışınlar için Zenit açısı ya da başucu açısı sıfır değildir. Assuan ve İskenderiye aynı meridyen üzerinde, yani aynı boylama sahip değildirler. İskenderiye Assuan'a göre yaklaşık 2 30' daha batıdadır. Assuan-İskenderiye arası 5040 Stadia değil, 4530 Stadİadır. İskenderiye'de 21 Haziranda saat 12 de Güneş ışınlan için başucu açısı ya da İki yer arasındaki enlem farkı tam 7.2 değildir(yaklaşık 7 ). Sonucun doğru elde edilmesini olumsuz etkileyen bu hatalar, birbirlerinin olumsuz etkilerini inanılmaz derecede yok ettiklerinden, tam meridyen uzunluğu için sözü edilen değerin bulunmasını sağlamışlardır. ERATOSTHENES yukarıda anılan önemli jeodezik çalışma yanında bir de Dünya haritası çizmiştir(şekil ). Bu haritanın en önemli özelliği haritada paralel daire ve meridyenlerin gösterilmiş olmasıdır. Haritada İskenderiye'den geçen meridyen ve paralel daire başlangıç olarak alınmıştır. HEREDOT haritasının aksine Hazar Denizi, Kuzey Denizinin bir körfezi olarak çizilmiştir. Buna karşın Kızıldeniz, Basra Körfezi ve Nil Nehri gerçek biçimlerine daha uygun olarak aktarılmışlardır. İngiliz Adaları ve Seylan Adası ilk kez bu haritada görülmüşlerdir. Ayrıca sıradağların gösteriminde kullanılan işaretler bakımından ilginçtir. 2.3.3.2.Diğer Yer Ölçmeleri ERATOSTHENES'den sonra POSÎDONİUS adlı başka bir Yunan da yerin çevresini hesaplamak için girişimde bulunmuştur. POSİDONİUS bu amaçla Rodos ve İskenderiye arası yay uzunluğunu tahmin etmeye çalıştı. Canopus yıldızı Rodos'tan tam ufuk düzleminde iken İskenderiye'de ufuktan 7.5 daha yüksekte bulunuyordu. Bu verilere göre POSİDONİUS 10

bugünkü değerlere dönüştürüldüğünde yerin çevresinin 44 000 km olması gerektiğini söylemiştir. M.Ö. II. Yüzyılda Frigyalı HİPPARCH Ekvatoru 360 ye böldü ve enlemler için başlangıç olarak Ekvator'un alınmasını önerdi. Buna karşın boylamlar için başlangıç olarak Rodos'tan geçen meridyeni seçti. Yerin merkezi başlangıç alınmak suretiyle küresel koordinat sistemini ilk kez kullanan kişi de HİPPARCH'dır. HÎPPARCH yıldızlan parlaklıklarına göre 6 gruba ayırdı ve 1080 yıldızdan oluşan bir yıldız katalogu hazırladı. Yıldızların gösteriminde kullandığı haritanın geometrik iskeletini oluşturan ve bugün matematiksel kartografyada "Stereografik Projeksiyon" adıyla bilinen açı koruyan azimütal projeksiyonu ilk kullanan kişi olarak kabul edilir. Yerin dönüş ekseninin tam Kutup Yıldızından geçmediğini ve İlkbahar noktasının(güneş yörüngesi ile gök ekvatorunun iki kesişme noktasından bir tanesi, diğeri Sonbahar noktasıdır) her yıl doğudan batıya 50 saniye kaydığını hesapladı. Bilindiği gibi İlkbahar noktasının bu hareketine bugün astronomide "Prezesyon" denilmektedir. HİPPARCH prezesyomın nedenini açıklayamamıştır. Prezesyonun, Ay ve Güneş'in fiziksel davranışlarından kaynaklandığı ancak XVIII. Yüzyılda saptanabilmiştir. Ay ve Güneş, Yerin ekvator şişkinliğine neden olan bir çekim kuvvetine sahiptirler ve ekliptik düzlemine göre eğik olan yer ekseni, bu çekim kuvveti altında düzelmek ister. Fakat yer bir jiroskop aleti gibi kendi ekseni etrafında döndüğünden her kuvvet tarafından etkilenemez ve ancak itilen bir topaç gibi dönme hareketini devam ettirir. İtilmeden dolayı ise yerin dönme ekseni bir koni yüzeyi oluşturur. Bu koninin ekseni ekliptik kutbu doğrultusu ile çakışıktır. İlkbahar noktası bu durumda yerin yörüngesi üzerinde izlediği doğrultunun tersi yönde(doğudan batıya) yer değiştirir. İlkbahar nokasınm yıllık yer değiştirme miktarı bugün 50.371 saniye olarak bilinmektedir. Bu durumda İlkbahar noktası yaklaşık 26 000 yılda tekrar aynı aynı konuma gelmektedir ve bu süre "Platonik Yır olarak anılır. Antik Çağ'da İlkbahar noktası Koç ve Balık Burcu arasında bulunduğu halde, bugün yaklaşık 2 000 yıl sonra Balık ve Kova Burcu arasındadır. HİPPARCH bu çalışmaları dışında Ay ve Güneş'in hareketlerini inceleyerek yörüngeleri üzerinde tam turları için gerekli zamanı birkaç saniye farkla hesaplamayı başarmıştır. Ayrıca, Ay tutulmaları ve bu tutulmalann zamansal farkından yararlanarak yerin çapı için 31148 km gibi çok iyi olmayan bir değer hesaplamıştır. HİPPARCH bu çalışmaları karşısında o kadar büyük saygınlık kazanmıştır ki, PTOLEMAUS bile onun bulduğu değerleri tereddütsüz doğru değerler olarak üstlenmiş ve kendi hesaplarında aynen kullanmıştır. Orta Çağ'da da konu İle ilgilenen kişilerin uzun süre bu değeri irdelemeden PTOLEMAUS'dan üstlenmeleri yerbilimleri için talihsizlik olarak değerlendirilebilir. 11

2.3.4. PTOLEMAUS'un(Batlamyus) Dünya Düşüncesi İsa'nın doğumundan sonra da İskenderiye'nin uzun süre dünyanın bilim merkezi olma özelliğini koruduğu görülür. Amasyalı yerbilimci STRABON İskenderiye'ye yerleştikten sonra burada "Coğrafya" adlı 18 ciltlik bir eser kaleme almıştır. Bu eserinde STRABON, sıcaklık değişiminin doğu-batı doğrultusunda kuzey-güney doğrultusuna göre çok daha az olması nedeniyle, Dünyanın doğubatı doğrultusundaki uzunluğunun, kuzey-güney doğrultusundaki uzunluğundan büyük olması gerektiğini savunmuş ve bu özelliği ile daha sonra ERATOSTHENES tarafından çizilen dünya haritasını da etkilemiştir. STRABON'un geliştirdiği dünya modeline göre yer kutuplar ve kutup daireleri arasında iki soğuk, kutup daireleri ve dönence daireleri arasında iki ılıman ve nihayet dönence daireleri arasında kalan bir sıcak kuşak olmak üzere beş bölgeden oluşmaktaydı. Fakat ona göre yaşanabilir bölge, yalnızca ekvator ile kuzey kutup dairesi arasında kalan kenarları yay parçası olan dikdörtgen biçimli bir kesimdi. Milattan sonra 100-178 yıllan arasında İskenderiye'de başka bir büyük yerbilimci, PTOLEMAUS'un(Batlamyus) varlığına tanık olunmaktadır. PTOLEMAUS biri coğrafya, diğeri astronomi alanında olmak üzere İki büyük eser kaleme almıştır. PTOLEMAUS'un astronomi alanında yazdığı kitap M.S. 827 yılında "Almagest"(Y ûdız Katalogu) adı altında arapçaya çevrilmiştir. PTOLEMAUS bu kitabında HİPARCH'ın yıldız katalogu, bugün kullanılan yıldız burçları, Samanyolu ve evrenin genel düzeni hakkında görüşlerini toplamıştır. PTOLEMAUS'a göre evren, merkezi yer olan gezegenler topluluğudur. Yer önce hava ve bunun dışında bize ışık ve sıcaklık gönderen bir alev denizi ile kaplıydı. Alev denizinin dışında ise o zaman gözle görülebilen gezegenler (Merkür, Venüs, Mars, Jübiter ve Satürn) vardı. Gezegenlerin ötesini ise, bir ilahi güç tarafından çevrilen "karanlık küresi" oluşturuyordu. PTOLEMAUS'un evrene ilişkin genel hatları ile verilen bu modelinin yaklaşık 1500 yıl geçerli kalmış olması insanlık için düşündürücüdür. Almagest dışında, PTOLEMAUS tarafından yazılıp yazılmadığı bazen tartışma konusu yapılan ve adı "Harita Çizimi için Coğrafi Esaslar" ya da bugün için adı yalnızca "Coğrafya" olarak bilinen 8 ciltlik bir eser daha vermiştir. Bu eser tüm Ortaçağ coğrafyacılarının ellerinden bırakmadıkları bir kitap olmuştur. PTOLEMAUS'un bu eserinde yer alan Dünya haritası, bir küre yüzeyinin düzleme aktarılmasına ilişkin ilk ciddi deneme olarak kabul edilir(şekil ). Haritada meridyenleri gösteren çizgilerin kırıldığı çizgi ekvatora göstermektedir. Bazı önemli yerlerin enlemleri, o yerlerdeki gök kutbuna olan yüksekliğin ölçülmesi biçiminde belirlenmiştir. Enlemler için 12

başlangıç paralel dairesi ekvatordur. Boylamların belirlenmesinde HİPPARCH'ın uyguladığı yöntem, yani ay tutulmalarından yararlanılmıştır. Boylamlar için başlangıç meridyeni ise Kanarya Adaları'nın batı kıyılarından(ferro) geçen Boylam dairesi alınmıştır. Bu kabulden yararlanılarak XVII. Yüzyılda Fransızlar da başlangıç meridyeni olarak aynı büyük daireyi seçmişlerdir. PTOLEMAUS kendisinden önce(m.s.loo) MARİNUS tarafından yapılan dünya haritasının doğruluğundan haklı olarak şüphelenmiş ve onun yaptığı hatayı tekrarlamayarak haritasında uzunlukları doğruya yakın biçimde ifade etme başarısını göstermiştir. Fakat Hindistan'ın gösteriminde yanlışlığa düşmüş ve Seylan Adası'nı(o zamanlar "Taprobone") olduğundan çok büyük çizmiştir. PTOLEMAUS'un "Coğrafya" eserinin birbirlerinden farklılık gösteren iki temel nüshası vardır ve bunlar Bizans'da korunmuşlardır. Daha sonra Osmanlılara geçen bu eserlere sahip çıkılmamış olması üzücüdür. Bu kopyaların birinde 26, diğerinde 64 harita vardır. Elimizde olan en eski nüshalar ise yalnızca V. Yüzyıldan günümüze aktarılabilmiş ve halen Vatikan'da korunan kopyalardır. Nüshalardaki faklılıklar, haritalar ve bu haritalar hakkında bilgi veren yazılı metinler arasındaki uyuşumsuzluklar, elimizde bulunan nüshaların orijinal "Coğrafya" nın eksiksiz ve eklemesiz tam kopyası olup olmadıkları konusunda bir dizi tartışmanın da nedenini oluşturmaktadır. 2.4. Eski Roma Haritacılığı Romalılar eski Yunan zenginliğinin yalnızca kullanıcısı ve yayıcısı olarak bilinirler. Bu yaklaşımın, Roma zenginliğine çok yenilik getirmediği ise açıktır. Anılan eksiklik haritacılık alanında da kendini göstermektedir. Buna karşın konumuz olmayan mimaride Roma kültürünün haklı bir ünü olduğuna şüphe yoktur. Eski Romalılardan bize ulaşan en önemli kartografik eser orduların savaşa gidiş yollarını, ticaret merkezlerini ve şifalı su kaynaklarını gösteren rulo biçimindeki haritalardır. Romalı komutan Agrippa tarafından hazırlatıldığı sanılan bu haritalar 1508 yılında Viyanah Konrad Celtes tarafından İtalya'da yakından bilinmeyen bir kütüphanede bulunmuş ve Alman kolleksiyoncu Konrad Peutinger'e getirilmiştir. Kamuoyuna Peutinger tarafından tanıtıldıklarından uzmanlar arasında "Tabuta Peutingeriana" olarak bilinirler. Bu önemli dokümanların belli bir süreç içinde sürekli yenilendiği kabul edilmektedir ve tarih olarak M.S. 250-500 verilmektedir. Bu haritalarda Romalılar, önemli yerleşim merkezlerinin ve topoğrafık objelerin yerlerinin ve bunlar arası uzaklığın gösterilmesini yeterli görmüşler ve haritanın geometrik çatısının oluşturulmasında projeksiyon kavramı gibi bir sistematik kullanma gereği duymamışlardır. Buradan Romalılar için Yer'in gerçek biçiminden çok, öncelikle haritanın 13

pratik kullanım amacının önemli olduğu sonucuna varılabilir. Akdeniz ve Karadeniz'in geniş bir nehir gibi ele alınmış olması ise, denizlerin o zamanki savaşlarda fazla önemi olmadığı biçiminde değerlendirilebilir. Tabula Peutİngeriana'nın, İstanbul ve Batı Anadolu'nun bilmen ilk haritası olarak ele alınabilirler. Bu bakımdan ilgili dokümanların, bizim için ayrı bir değeri vardır. Tabula Peutİngeriana'nın bu parçasında İstanbul(Constantmopolİs), Kadıköy(Calcedonia), haritanın güney-batı tarafında Bergama(Pergamo), Asos, Sakarya Irmağı(El Sağar), Gemlik Körfezi(Sinus Nicomedİcus) ve Bursa civarındaki dağlar çok açık biçimde tanınabilmektedir(şekil...). 16. YÜZYIL TÜRK HARİTACILIĞI Doğan UÇAR* 1. 16. Yüzyıl Türk Haritacılığına Genel Bakış Eski haritalar da antik kent kalıntıları, tablolar vb. gibi bir toplumun ya da daha geniş bir anlamda insanlığın en önemli kültür varlıkları arasında sayılmaktadır. Çünkü eski haritalar bugünkülerin tersine bir ressamın tablo yapması gibi el emeği ile tek nüsha yapılmaktaydı ve haritası yapılan bölgeler hakkında o zamanlar genellikle yeterli bilgi bulunmadığından özellikle karalar içinde kalan kesimler mistik bir dizi resimlerle dolduruluyordu. Bu kültürel değerinin bir sonucu olarak bugün eski haritalar, Avrupa ve Kuzey Amerika karasında bir dizi ünlü kütüphaneyi zenginleştiren başlıca eserler arasında yer almaktadırlar. Türkler tarafından yapıldığı bilinen en eski harita Kaşgarlı Mahmut'un çizdiği dünya haritasıdır. Dilbilimci Kaşgarlı Mahmut bu haritayı Dünyada Türkçe'nin değişik ağızlarının konuşulduğu bölgeleri göstermek için çizmiş ve "Divan-i Lügat it Türk" adlı kitabına koymuştur. Tarihi ise, Türklerin Anadolu'ya girdikleri yıldan(malazgirt Savaşı 1071) 3 yıl sonraya (1074) rastlamaktadır. Harita hakkında ayrıntılı bilgi için (4) ye başvurulabilir. İslam dünyası tarafından yapıldığı bilinen ilk kartografik ürünler ise Halife El Me'mun (786-833) zamanında çizilmiş değişik türde haritalardır. Halife El Me'mun astronomiye büyük önem vermiş ve bu amaçla Bağdat ve Şam'da rasathaneler kurdurmuştur. Ayrıca bazı bilim adamlarını İstanbul'a göndererek onların batıdaki bilgileri almasını da sağlamıştır. 10. Yüzyılda (915-957) yaşayan İslam coğrafyacı A H C. Hüseyin Massudi, Ki Me'mun okulunda yetişen bilim adamları tarafından çizilen bu haritaları gördüğünü ve hatta kendisinin de bir dünya haritası çizdiğini belirtmektedir (1). Daha önceleri Türkler yalnızca Fars ve Arap kültürü ile temas halindeyken bu yıllardan sonra batıya olan akınlarının da desteğiyle Avrupa ile de ister istemez ilişki içinde olmuşlardır. Bu ilişkinin ilk ürünleri Fatih Sultan Mehmet zamanında görülmeye başlamıştır. Bilindiği gibi Fatih Sultan Mehmet, çevresini bilimle uğraşan İnsanlarla doldurmaya çalışmış bir devlet 14

adamı idi. Bu kişiler arasında coğrafya konusunda uzmanlar da bulunuyordu. Kendisinin de coğrafya merakı nedeniyle PTOLEMAUS'un(Batlamyus) "Almagest" 1 adlı eserini Latince'den tercüme edilmesini sağladı. Hatta halı üzerine bir dünya haritası yapılması için Roma'dan davet ettiği GEORGİUS AMÎRUTZES adlı bir coğrafyacıya emir verdiği de söylenir. Bu haritanın daha sonraki yıllarda peş peşe gelen saray isyanlarında ve yangınlarda maalesef yok edilmiş olduğu sanılmaktadır. XV. Yüzyıl başlarından XVI. Yüzyıl sonlarına kadar özellikle Osmanlı Türkleri her alanda altın yıllarını yaşamışlardır. Bu iki yüzyıllık süre içinde askeri alanda olduğu gibi her alandaki tüm yenilikleri ve izleme ve üretme çabası içinde olmuşlardır. 15. Yüzyıl ortalarında devlet olarak tüm kurumlarını oluşturan Osmanlılar 16. Yüzyılda Karadeniz dahil Akdeniz havzasının büyük bir kısmına sahip, güneyde Arabistan Yarımadası ortalarından Kuzey Afrika, kuzeyde Kırım, batıda Viyana önleri ve doğuda Hazar Denizine kadar uzanan büyük bir imparatorluk haline gelmişti. Devlet idaresinde batıda o zamanlar rastlanmayan değişik anlayışları hoşgörü ile karşılayan bir düzen kurmuşlardı. Bu anlamdaki hoşgörü bugün olduğu gibi o zamanlar da bilim yaşamını olumlu etkilemiştir. Büyük şairler, matematikçiler, astronomlar, büyük mimarlar hep 15. ve 16. Yüzyılda yetişmişlerdir. FUZULİ, BAKİ, MİMAR SİNAN, PİRİ REİS, ALİ KUŞÇU gibi kişiler bu dönemin akla gelen ilk İsimleridir. Fatih'le başlayan özellikle coğrafyaya yönelik ilgi yaklaşık 150 yıl daha devam etmiştir. Bu ilginin ürünü olarak o zamanlar yalnızca denizcilik amaçlı bir dizi unikat harita bu alanda da kendisini yetiştirmiş Türk denizciler tarafından çizilmişlerdir. 1600 lü yıllardan itibaren öyle zannediyorum ki, alanlarında uzman olmayan din adamlarının etkisiyle ilime olan ilgi baskı altına alınmış ve diğer bilimsel faaliyetler yanısıra haritacılık da bu yaklaşımdan önemli zarar görmüştür. 17. yüzyılda başlayan bu olumsuz gelişmelere rağmen bugün Türkiye'nin değişik müze ve kütüphaneleri değişik karakterde eski harita koleksiyonlarına sahiptirler. Bu kurumlar aşağıdaki listede gösterilmiştir. Topkapı Sarayı Kütüphanesi(İstanbul) Süleymaniye Kütüphanesi(İstanbul) İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Köprülü Kütüphanesi(İstanbul) İstanbul Büyükşehir Belediyesi Arşivi Ankara'da Milli Kütüphane Ankara'da Harita Genel Komutanlığı Müze ve Arşivi 15

Bu kurumlarda korunan eski haritalar önceleri herhangi bir envanter ve katalogdan yoksundular. Cumhuriyetin ülke yönetimine hakim olmasından sonra ilk kez bu alanda da elle tutulur belli çalışmalar yapılmaya başlamıştır. İlk envanter çalışmaları İstanbul Topkapı Sarayında 1930 lu yılların başlarında yürütülmüştür. Daha sonraları ellerinde eski harita bulunduran diğer kurumlar da benzer faaliyetler içine girmişlerdir. Fakat ülke genelinde düzenlenmiş bir eski harita katalogu maalesef hala bulunmamaktadır. Bu haritalar hakkında ilk araştırmalar da, yine yabancı bilim adamları tarafından aşağıda söz edilecek olan PİRİ REİS haritasının Topkapı Sarayının düzenlenmesi sırasında ortaya çıkarılmasıyla başlatılmıştır. Alman tarihçiler P.Kahle ve A. Deismann'ın PİRİ REİS'in 1513 tarihli haritasıyla ilgili yaptıkları araştırmaların sonuçlarının yayınlanması, büyük bir tartışmanın da başlangıcı olmuştur. Bunun nedeni, yabancı tarihçilerin PİRİ REİS'in emeğini bir anlamda göz ardı ederek, haritayı aşağı yukarı tamamen bir kopya olarak nitelemiş olmalarıdır. Bu tür yaklaşımlar tartışmaları alevlendirmiş ve Türk tarihçileri Avrupalıların olaya din açısından yaklaşmalarına tepki olarak karşı araştırmalar yürütmüşlerdir. Afet İnan ve İbrahim Hakkı Konyalı bu isimler arasında sayılabilir. Bu konudaki diğer gelişmelere bahis konusu harita hakkında bilgi verilirken aşağıda ayrıca değinilecektir. Türkiye'de yukarıda anılan kurumlarda korunan eski haritaların, son zamanlardaki olumlu gelişmelere rağmen bilimsel ve kartografya tekniği açısından henüz tam anlamıyla araştırıldığı söylenemez. Bunun nedenlerini bu dalda ülkede yeterli sayıda araştırmacının bulunmamasında ve diğer taraftan bu tür araştırmaların devlet desteğinden yoksun olmasında aranabilir. Şimdiye dek konuya eğilen araştırmacılar arasında İbrahim Hakkı Konyalı, Doğan Uçar, Cahit Kayra, yabancılardan Paul Kahle(Almanya), Wilhelm Leitner(Avusturya) ve Thomas D. Goodrich(Amerika Birleşik Devletleri) sayılabilir. 15. ve 16. yüzyıllarda Türkler tarafından üretilmiş ve bugün elimizde bulunan önemli kartografik yapıtlar şunlardır; 1413 yılı tarihli İBRAHİM KATİBİ Akdeniz Portolonu 1461 yılı tarihli MÜRSİYELİ İBRAHİM Akdeniz Portolonu 1513 yılı tarihli PİRİ REİS Atlantik Haritası 1521-1525 yılı tarihli PİRİ REİS'in Kitab-i Bahriye'si 1528 yılı tarihli PİRİ REİS Kuzey Atlantik Haritası 1552 yılı tarihli HACİ EBUL HASAN Avrupa-Afrika Haritası 1567 yılı tarihli ALİ MACAR REİS Atlası Anonim Atlas(16.Yüzyılın ikinci yarısı) 2. İBRAHİM KATİBİ Akdeniz Portolonu 16

14. Yüzyıl ile 17. Yüzyıl arasında daha çok Akdeniz Havzasına ait deniz navigasyonu amacıyla çizilmiş üzerinde pafta ağı görünümünde pusla doğrultulan çizgilerle belirtilmiş kartografik ürünlere "portolon", ya da "portolon harita" denilmektedir. Sözcük Latince kökenlidir ve aşağı yukan "limandan limana hizmet eden" demektir("port" sözcüğü liman anlamına gelmektedir). Portolon haritaların en güzellerinden biri olan bu eser Topkapı Sarayı Kütüphanesinde 2 nolu katalog cildinde 1407 numara ve H.1823 envanter numarası ile kayıtlıdır. Topkapı Sarayı Osmanlı İmparatorluğunun yönetim merkezi olduğundan zengin değişik kitaplıkları da bünyesinde barındırıyordu. Cumhuriyetle beraber burası müze olarak düzenlenirken kitaplıklar tek çatı altında toplandı ve diğerleri boş mekanlar olarak ziyarete açıldı. Fakat toplanan kitap ve benzeri eserlerin geliş yerlerini her zaman için bilebilmek amacıyla envanter numaralarının önüne bir harf konuldu. Bugünkü Topkapı Sarayı Kitaplığında bulunan tüm değerli eserlerin envanter numaralarının ön harflerinin anlamı şöyledir: A Ahmet III Kitaplığı B Bağdat Köşkü Kitaplığı EH Emanet Kitaplığı 16. Yüzyıl Tmk Hmiteeıhih H Hazine Kitaplığı K Koğuşlar Kitaplığı M Medine Kitaplığı MR Sultan Mehmet Reşat ve Tiryal Hanım Kitaplığı R Revan Köşkü Kitaplığı Y Yeniler Kitaplığı YB Yeni Basmalar Kitaplığı YY Yeni Yazmalar Kitaplığı İstanbul Topkapı Sarayı Kütüphanesi, eski haritaların ve el yazması kitapların uygun şartlarda korunması için, en iyi ortamı sağlamaktadır. Bu eserler sürekli nem ve sıcaklık değeri kontrol altında tutulabilen odalarda korunmaktadırlar. İBRAHİM KATİBİ portolonu, yaklaşık batıda 10 Batı, doğuda 42 Doğu meridyenleri ile güneyde 28 Kuzey ve 54 Kuzey paralel daireleri ile sınırlanan bölgenin haritasıdır. Aşağı yukarı aynı bölgenin haritası olarak yapılmış ve değişik Avrupa şehirleri müze ve kütüphanelerinde bulunan başka portolonlar da vardır. Bunlar arasında literatürde rastlananlar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. 17

Yılı Çizen Korunduğu Yer tarihsiz Fakat en eski portolonlardan biri olarak kabul edilen PİSAN Portolonu Bibliotheque Nationale Korunduğ u Şehir Paris 1300 G. CARIGNONA Biblioteca Nazionale Florenz 1339 DULCERT Biblioteca Vatkana Roma 1421 FRANCESCO DE CESANIS Correr Müzesi Venedik) 1428 JOHANNES DE VILLADESTES Topkapı Sarayı Müzesi istanbul 1449 P. ROSELLI Badische Karlsruhe( 1461 MURSIYELI İBRAHİM Deniz Müzesi İstanbul 1487 İBNl-BEN-ZARA Biblioteca Vaticana Roma 1507 A. BENJNCASA Biblioteca Vaticana Roma İBRAHİM KATİBİ Haritasının ceylan derisi olan pafta altlığının boyutları 55 cm x 90 cm ve pafta resim alanı boyutları 44.7 cm x 77 cm dir. Deri altlık önemli sayılacak derecede deformasyona uğramış olduğundan bu rakamlar en büyük değerleri ifade etmektedir. Haritada bulunan çerçeve batı kenarı boyunca devam ettirilmemiştir ve zamanın İslam kültürü süsleme sanatının izlerini taşımaktadır. Çerçeve genişliği ise l cm dir. Haritanın kuzey ve güney çerçeve iç taraflarında haritanın İBRAHİM İBNİ ŞEYH AHMET İBNİ SÜLEYMAN EL KATİBİ tarafından 816 yılında Tunus'ta çizildiği Arap alfabesi ile yazılarak belirtilmiştir. 816 Hicri yılı, 1413 Miladi yılına karşılık gelmektedir. D. Uçar harita ile ilgili özellikle matematiksel ve tasarımsal kartografya tekniği açısından yaptığı araştırmada normal konumlu meridyen boylan koruyan kesen silindirik projeksiyon için çizim ölçeğini 1: 6 100 000 bulmuştur(12). Haritada tasarımcısının imzalarının bulunduğu kesimlerde iki doğrusal Ölçek görülmektedir. Bir doğrusal ölçeğin uzunluğu 122 mm dir. 1: 6 100 000 oransal ölçeği için bu 744 km demektir. Her bir doğrusal ölçek 12 eşit parçaya ve bunların he rbiri tekrardan 5 eşit bölüme ayrılmıştır. Bu küçük bölümlerin her birinin 10 küçük deniz müine(12) karşılık geldiği düşünülürse doğrusal ölçeğin tümü doğada 600 deniz mili ediyor demektir. Buradan bir küçük deniz mili için 744 OOOm : 600 = 1240m bulunur. Bu büyüklük Wagner'in küçük deniz mili için verdiği 1230 m lik değerle tam uyum göstermektedir. İBRAHİM KATİBİ Akdeniz kıyıları ve adalarının biçimini harita ölçeği çerçevesinde hayran olunacak derecede iyi çizmiştir. Özellikle Britanya Adalarında görüldüğü gibi, Batı Avrupa 18

kıyılarında diğer kesimlerdeki doğruluğa ulaşılamamıştır. Fakat bu haritanın sahip bulunduğu genel doğruluk ve bilgi zenginliği, örneğin daha önce verilen tabloda gösterilmiş ve daha sonraki yıllara ait olan(142l yılı) FRANCESCO DE CESANIS portolonunda yoktur Tüm zamanın haritalarında olduğu gibi İBRAHİM KATİBİ portolonunda da kıyı kesimlerindeki önemli yerlerin adları(yerleşim yerleri, nehir ağızları, kaleler vb) kıyı çizgisine dik yazı ile belirtilmişlerdir. Bunların arasında denizcilik, gemi seyrüseferi için tehlikeli ve ticari bakımdan önemli yerlerin isimleri kırmızı ile yazılmıştır. Haritanın doğu orta kesimindeki iç içe 5 daireden oluşan şekil, İBRAHİM KATİBİ portolonunu Avrupalı benzerlerinden ayırmaktadır. İlk bakışta rüzgargülü izlenimini veren şeklin yakından incelenmesi durumunda bir basit gök haritası olduğu anlaşılır. Burada 28 ay istasyonu isimleri ile gösterilmiştir. Ayrıca bu istasyonlardaki yıldızların konumlan belirtilerek, ay isimleri Arapça ve Latince olarak belirtilmiştir. Bu gök atlasının navigasyon fonksiyonu olduğu gibi, yılın belli aylarında ya da ay duraklarında denizdeki atmosferik, özellikle rüzgar koşullan hakkında da bilgi verme işlevleri de vardır. Sonuç olarak İBRAHİM KATİBİ portolonunun, türünün hem sanatsal ve hem de gök atlası ile birlikte doğruluğu açısından insanlık tarihinin haklı övünebileceği bir eserin tüm özelliklerini taşıdığı söylenebilir. Şekil 1 de haritanın tümü, Şekil 2 de gök haritası kesimi ve Şekil 3 te kitabe kısmı ve pusla gülü görülmektedir. Şekil 1: İBRAHİM KATİBİ Portolonu Şekil 2: İBRAHİM KATİBİ Portoİonu'nun doğu-orta kesiminde bulunan gök haritası Şekil 3: İBRAHİM KATİBİ Portoİonu'nun kuzey-orta kesimi 3. MÜRSİYELİ İBRAHİM Akdeniz Portolonu MÜRSİYELİ İBRAHİM Akdeniz Portolonu da görüntü olarak İBRAHİM KATİBİ Portolonu kadar güzel bir kartografik üründür. Harita İstanbul Beşiktaş'taki Deniz Müzesi eserleri arasında 882 demirbaş numarası ile kayıtlıdır. Akdeniz, Ege Denizi ve Karadeniz'in tümü ile Batı Avrupa Kıyıları ve İngiliz adalarını içermektedir. Bu bölge yaklaşık yeryuvarı üzerinde 27-54 kuzey enlemleri ve 12 batı, 42 doğu boylamları arasında kalan alan anlamına gelmektedir. Harita altlığı yine ceylan derişidir ve boyutları 90 cm x 53 cm dir. Çizim yapılmış pafta kesiminin boyutları ise 89 m x 48 cm dir. Haritanın 1 cm genişliğindeki çerçevesi zamanın İslam sanat anlayışına uygun motiflerle süslenmiştir. Pafta altlığı değişik kesimlerinde değişik derecede deformasyona uğramıştır. Haritanın nerede, kim tarafından ve ne zaman yapıldığı haritanın kuzey orta kesiminde yeralan kitabe kısmında Arap alfabesi ile şu biçimde belirtilmiştir: 19

"Amelu't-tabib İbrahim el-mursi, latafa'hahu makenehu, vuz tat fi medineli larabulus, haresehu'uahu la ala, bi'l-hamis'aşer min şehri ramazani'l-mubarek min ami hamsetin ve sittine ve semaniyeti mietin", Türkçesi: "Bu harita Mürsiyeli tabib İbrahim'in(Allah mekanını hoş elsin) eseri olup 865 yılı mübarek ramazan ayının JS'inde Trablus(Allah onu afetlerden korusun) şehrine konulmuştur." 865 Hicri yılının 15 Ramazan'ı Miladi 24 Haziran 1461 e karşılık gelmektedir. Haritanın anılan müzeye nasıl intikal ettiğinin hikâyesi, sade vatandaşın yakın zamanlara kadar bu tür eserlerin kültürel değerlerinin ne kadar az farkında olduğunun bir göstergesi olabilir. Bu nedenle çok kısa olarak okuyucuya aktarmak uygun olacaktır. Müzenin demirbaş defterinde haritanın Yeni Cami imamı hafız Hüsnü'den alındığı notu vardır. Harita ile ilgili ilk yayını yapan ve müzenin kuruluşunda yetkili olarak görev yapan Süleyman Nutki ise, eserin Yeni Cami Medresesi öğrencilerinin birinden ücreti karşılığı alındığını belirtmektedir. Harita ile ilgili iki gazete haberi yapan Deniz Som (l1-12 Ocak 1979, Cumhuriyet) ise haritanın bir karpuz satıcısının sergisinin altından kurtarıldığı görüşüne yer vermiştir. Haritanın ölçeği, normal konumlu, meridyen boylan koruyan kesen silindirik projeksiyon için 1: 6 200 000 bulunmuştur. Projeksiyonda boyu korunan paralel daire enlemi 40 dir ve haritası yapılmış bölgenin yaklaşık ortasına düşmektedir. 44 kuzey enleminin kuzeyinde kalan Avrupa sahilleri ve Britanya Adaları dışında kıyı biçimlerinin gösteriminde şaşılacak bir doğruluk vardır. Bu kesimlerde Akdeniz kesimine göre yerleşim birimlerinin vb. diğer yerlerin adlarının daha seyrek yazılmış olması, MÜRSİYELİ İBRAHİM İN bu bölgeler hakkında daha az bilgiye sahip bulunduğunun göstergesi olabilir. Dağ dizileri diğer Akdeniz portolonlarındakine benzer biçimde ifade edilmişlerdir. Karalarda ayrıca Nil ve Tuna gibi büyük ve önemli nehirler de gösterilmiştir. Portolonlar taşıdıkları özellik açısından iki kaynağa dayandırılır: İtalya ve Katalonya (İspanya'nın Barselona'yı da içine alan Kuzeydoğu kesimleri). İtalya kökenli portolonların 13. Yüzyıldan itibaren kalitelerinde düşüş olmasına karşın Katalonya kökenliler de sürekli bir iyileşme ve sayılarında artış gözlenmiştir. 15. Yüzyıl ortalarından İtibaren İspanyollar keşifler yanı sıra Karadeniz'e kadar uzanan bölgede ticaret alanında da faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bu ticaret malları arasında haritaların da bulunması şaşırtıcı değildir. Bu nedenle PİRİ REİS haritalarında olduğu gibi Türk İmzalı portolonların çiziminde İspanyol kökenli değişik harita ve diğer dokümanlardan yararlanıldığı izlenimi vardır. 1461 tarihli bu portolonu çizen ustanın 20