KADINLARIN ÇALIŞMA YAŞAMINDA KORUNMALARI Kadınların toplumsal yaşam ile iş ilişkileri ve çalışma yaşamında korunması arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Çünkü kadınların çalışma yaşamında korunabilmeleri, büyük ölçüde çalışma yaşamı dışında, bir başka ifade ile toplumsal yaşam içerisinde yeterli ve gereğince korunabilmelerine bağlıdır. Sanayi Devrim ile birlikte, kadınlar «işçi» statüsünde çalışma hayatı içerisinde yer almışlardır. Sanayi Devrimi nin yaşandığı yıllarda kadınların fabrikalarda yaygın ve yoğun biçimde, olumsuz koşullar altında çalıştırılmaları ulusal sosyal politikalara öncelikle konu olmalarına da yol açmıştır. Böylece çalışma yaşamını kadın işçiler yönünden özel olarak düzenleyen ilk hukuk kuralları ortaya çıkmış ve önce İngiltere de 19. yy ortalarında, daha sonra da Batı Avrupa ülkelerinde art arda yürürlüğe girmiştir.
Kadınların korunmalarını öngören sosyal politikaların temelinde: - çalışma yaşamına girebilmede, - çalıştıkları işi ellerinde tutabilme, - İşlerinde ilerleyebilmede karşılaştıkları engelleri aşabilme, Unsurlarına yardımcı olmak düşüncesi yer almaktadır. Bu unsurlara yardımcı olabilmek için öncelikle kadınların yaşam içerisinde karşılaştıkları engelleri tanımlamak gereklidir. Kadınların biyolojik özelliklerinden kaynaklanan engeller: Kadınların bazı fizyolojik özellikleri, erkeklerden farklıdır. Kadınlar, fiziksel güç ve üstünlüğe dayalı işlerde erkeklere nazaran daha dayanıksızdır. Bu nedenlerle çalışma yaşamının kadınların biyolojik özellikleri doğrultusunda özel olarak düzenlenmesi gerekir.
Kadınların genetik özelliklerinden kaynaklanan engeller: - Kadınlara özgü dönemsel durumlar, - gebelik, - doğum ve emzirmeyi kapsayan analık durumu, kadınların çalışma yaşamını doğrudan etkiler. Bu dönemlerde verimlilikleri azalabilir, işe devamlarında kesintiler olabilir. Çalışma koşulları annenin ve doğacak bebeğin sağlığını olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle çalışma yaşamı, kadınların genetik özellikleri de gözönünde tutularak özel olarak düzenlenmelidir.
Kadınların sosyo-kültürel konumları: - Kadınlar, sosyo-kültürel konumları nedeniyle çalışma yaşamında özel olarak korunmalarına gereksinim duyulur. - Çocuk bakımı, çocukların yetiştirilmesi, gözetimi, ev temizliği, ütü, yemek gibi işlerin yapılmasında hiç kuşkusuz tüm aile üyelerinin ortak sorumluluğu bulunmaktadır. - Ancak uygulamalara bakıldığı zaman bu alanlarda kadınların daha fazla iş yükü bulunduğu göze çarpmaktadır. - Bu perspektiften bakıldığında çalışma yaşamında erkekler, kadınlardan daha avantajlı olmakta, kadınlar ise çifte iş yükü nedeniyle daha dezavantajlı konumda kalmaktadırlar.
Kadınların Cinsiyete Dayalı Ayrımcı Davranışlarla Karşılaşabilmeleri: Cinsiyet temelli ayrımcı davranışlar, kadın ve erkeğin toplumsal konum ve rollerinden kaynaklanmakta, kuşaktan kuşağa kültürel koşullandırma yolu ile aktarılmakta ve günümüzde de devam etmektedir. Kadınlar hukuk, siyaset, örgütlenme, eğitim hizmetlerinden yararlanabilme gibi alanların dışında, bir işe girebilme, o işi elinde tutabilme, işlerinde ilerleyebilme doğrultusunda da ayrımcı davranışlarla karşılaşabilmektedirler. Pek çok ülkede işsizlik oranlarının yüksek olması, çalışma yaşamında yer alan kadınların alt kademelerde görev yapmaları ve ortalama vasıf düzeylerinin erkeklere göre daha düşük olması, ayrımcı davranışlara bağlanılarak açıklanmaktadır.
Kadınların Çalışma Yaşamında Korunmalarını Öngören Sosyal Politikalar Kadınların çalışma hakkını korumak: Daha önce de ifade edildiği gibi, çalışmak insanın temek ekonomik ve sosyal haklarından birisidir. Kadın erkek, toplumu oluşturan tüm bireylerin sahip olmaları gereken bir haktır. Bu hakka sahip olmanın yanı sıra kullanabilme de hiçbir ayrımın olmaması gerekmektedir. Bu hakkı kadınlar yönünden güvence altına almak ise hiç kuşkusuz devletin görevidir. Devlet, üretip yürürlüğe koyacağı sosyal politikalarla, kadınların da bu haktan yararlanabilmelerine olanak sağlar. Sosyal politikalar, kadınların çalışma hakkına sahip kılınıp, bu hakkı kullanabilmeleri için de korunmalarını öngörür.
Kadınların Çalışma Yaşamında Korunmalarını Öngören Sosyal Politikaların Kaynakları T.C: Anayasasının 50. maddesinde, «Kimse cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz ( ) kadınlar, çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar» hükmüne yer vermiştir.. 4857 sayılı İş Kanunu, Deniz İş Kanunu, Basın İş Kanunu ile bu kanunların uygulama alanına girmeyen işlerde çalışanları kapsayan Umumi Hıfzısıhha Kanunu nda çalışma yaşamı anayasanın hükümleri doğrultusunda kadınlar için özel olarak düzenlenmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu ayrıca, cinsiyet temelli ücret ayrımcılığını engelleyen hükümler de içermektedir. Ancak değinilen kanunların uygulama alanı dışında bırakılan işlerde, özellikle tarım ve ev işlerinde çalışan kadınlara yönelik hukuki düzenlemelerin yürürlükte olmaması, ülkemizde kadınların korunma alanını büyük ölçüde daraltmaktadır.
Kadınların korunmaları, sosyal politikanın uluslararası kaynaklarında da önemli yer tutmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü nün (ILO) de kadınların çalışma yaşamında korunmasını öngören sözleşme ve tavsiye niteliğinde kararları bulunmaktadır. Ayrıca BM, UNESCO, OECD gibi çeşitli uluslararası kuruluşların kararları, belgeleri ve pek çok ülkenin taraf olduğu sözleşmeleri, kadınların korunmasına yönelik ilke ve normlar içerir.
Kadınların Çalışma Yaşamında Korunma Alanı Kadınların korunmalarını hedefleyen istihdam politikaları, üç ayrı başlık altında toplanarak incelenebilir. 1) Kadınların Genel Olarak Korunması: Çalışma yaşamının kadınların biyolojik özellikleri doğrultusunda düzenlenmesidir. a) Yer ve Su altında sürdürülen işlerde çalışmama: Sosyal politikalar, kadınların maden ocakları ile yeraltı geçitleri, kanalizasyon yapılması gibi yerin altında, ayrıca sünger çıkarılması, dalgıçlık gibi su altında çalışılmasını gerektiren işleri yasaklamıştır.
b) Gece dönemlerinde çalıştırılmama: Getirebileceği sakıncalar göz önünde tutularak, kadınlar bazı işlerde gece dönemlerinde çalıştırılmamaktadır. Bu durum kısmi bir çalışma düzenlemesi olarak ifade edilebilir. c) Ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırmama: - Bedensel güç - Ağır ve tehlikeli iş - Kadınların biyolojik özellikleri Hangi işlemin ağır ve tehlikeli sayılacağı uluslararası ve ulusal normlarla belirlenir. Nitekim, 4857 sayılı İş Kanunu, kadınların genel olarak ağır ve tehlikeli işlerde, yer altı ve su altı işlerinde çalışamayacaklarını hükme bağlamıştır. Ağır ve tehlikeli işlerden olmakla birlikte bazılarında kadın işçilerin (K) ve 16 yaşını doldurmuş genç işçilerin (Gİ) çalışabilmesine izin verilmiştir. Bu işler, "Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği'nde karşılarına (K) veya (Gİ) kısaltma işaretleri konularak tek tek belirlenmiştir. Ağır ve tehlikeli işlerden olmasına karşılık (K) işaretli olanlarda kadınlar, (Gİ) işaretli olanlarda ise, genç işçiler çalışabileceklerdir. Gelişen teknolojiler ve giderek önem kazanan cinsiyet ayırımcılığının engellenmesi çalışmaları karşısında kadın işçilere koruyuculuk altında getirilen söz konusu yasaklamaların kadın işçiyi koruyucu niteliği tartışma yaratmaktadır.
2) Kadınların Analık durumunda korunmaları Sosyal Politikalar, kadınların iş ilişkileri ve yaşamlarında genetik özellikleri nedeniyle özel olarak korunmalarını öngörür. 3) Kadınların Ayrımcılığa karşı Korunmaları Açık ayrımcılık Örtülü ayrımcılık