BÖLÜM IV: SUBREGNUM: METAZOA



Benzer belgeler
CANLI ALEMLERİ HAYVANLAR ALEMİ

Tatlı su, deniz ve rutubetli topraklarda yaşarlar. Büyük bir kısmı insan ve diğer hayvanlarda parazittir. Bilateral simetriye sahiptirler.

CLASSİS: ARACHNİDA (ÖRÜMCEKGİLLER)

HÜCRE BÖLÜNMESİ A) MİTOZ BÖLÜNME a) Hazırlık evresi:

Öğr. Gör. Dr. İlker BÜYÜK, Botanik, 3. Hafta: Bitkisel Dokular KOLONİ VE DOKULAŞMA

Her canlının neslini devam ettirmek üzere kendine benzer yeni bireyler meydana getirmesi olayına üreme denir.

ÖKARYOT CANLILAR Protista alemi

ADIM ADIM YGS-LYS 52. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-12 HAYVANLAR ALEMİ 3- OMURGALI HAYVANLAR SORU ÇÖZÜMÜ

CYANOBACTERIOPHYTA (Mavi-Yeşil Algler)

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez

ANNELIDA. (Halkalı kurtlar) İÜ SÜFAK SUUM2038 SU OMURGASIZLARI DERSİ Prof. Dr. Bayram ÖZTÜRK

*Bu alemde bulunan tüm canlılar ökaryot hücre yapısına sahiptirler ve genelde bir hücreli canlılardır.

Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır.

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ

Konu: Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme

*Canlıların canlılık özelliği gösteren en küçük yapı birimine hücre denir.

İNSANDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

ÜREME. Canlıların kendilerine benzer canlı fertler (yavrular) meydana getirerek neslini devam ettirmesine üreme denir.

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine

HAYVANLARDA ve İNSANLARDA ÜREME

SU BİTKİLERİ 11. Prof. Dr. Nilsun DEMİR

HAYVAN EMBRİYOLOJİSİ. Prof. Dr. Nursel GÜL. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü

PARAZİTLERDE ÜREME VE ÇOĞALMA

AMPHİOXUS TA ZİGOT TAN SONRAKİ GELİŞMELER

Mikroskobun Yapımı ve Hücrenin Keşfi Mikroskop: Robert Hooke görmüş ve bu odacıklara hücre demiştir.

CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI

ADIM ADIM YGS-LYS 46. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-6 PROTİSTA ALEMİ

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

9. SINIF KONU ANLATIMI 46 CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-8 BİTKİLER ALEMİ

Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır.

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ Beslenme Boşaltım Üreme Büyüme Uyarıları algılama ve cevap verme Hareket Solunum Hücreli yapı

B unl a r ı B i l i yor mus unuz? MİTOZ. Canlının en küçük yapı biriminin hücre olduğunu 6. sınıfta öğrenmiştik. Hücreler; hücre zarı,

ÜNİTE:1 CANLILARDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME

Canlılarda Üreme ve Gelişme 1.Üreme Hücreleri (Gametler) 1.1.Erkek Üreme Hücreleri Spermler akrozom 1.2.Dişi Üreme Hücreleri Yumurtalar vitellus

a. Segmentasyon Gelişimin başlangıcında hızlı ve birbirini takip eden mitoz bölünmeler gerçekleşir. Bu bölünmelere segmentasyon denir.

Bilim adamları canlıları hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve mikroskobik canlılar olarak dört bölümde sınıflandırmışlar.

LYS ANAHTAR SORULAR #6. Mitoz ve Mayoz Bölünme Eşeyli ve Eşeysiz Üreme İnsanda Üreme

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

SİNDİRİM. Büyük yapılı besinlerin,hücre zarından geçebilecek yapılara dönüştürülmesi olayına sindirim denir.

solunum >solunum gazlarının vücut sıvısı ile hücreler arasındaki değişimidir.

Prof. Dr. Necmi İŞLER M.K.Ü. Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü

VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER. Boşaltım Sistemi

ISPARTA HALIKENT ANADOLULİSESİ ÖĞRETİM YILI 9 A-B-C-D-E SINIFLAR BİYOLOJİ DERSİ 2. DÖNEM 3. YAZILI SINAVI RAKAMLA YAZIYLA PUAN

SU BİTKİLERİ 9. Prof. Dr. Nilsun DEMİR

BİY455 OMURGASIZLAR BİYOLOJİSİ II

Öğr. Gör. Dr. İlker BÜYÜK, Botanik, 4. Hafta: Bitkisel Dokular - devam B. SÜREKLİ DOKULAR (BÖLÜNMEZ DOKULAR)

SİNİR SİSTEMLERİ. SANTRAL SİNİR SİSTEMİ Beyin. Anatomik Olarak PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ His Motor

A. TOHUMLU BİTKİLERİN TEMEL KISIMLARI

PROTİSTA Genel Özellikleri Kamçılılar

Anatomik Sistemler. Hastalıklar Bilgisi Ders-2 İskelet-Kas-Sinir Sistemleri

MEMELİ BİYOLOJİSİ M.YAVUZ MEMELİLERİN YAŞAMINA BİR BAKIŞ

Atoller (mercan adaları) ve Resifler

KANATLILARDA ZYGOTE TAN SONRAKİ GELİŞMELER

Şekil 1. Mitoz bölünmenin profaz evresi.

MAĞARA OLUŞUMLARI Soda Tüpü Sarkıt Dikit Sütun

Kaslar, canlı organizmada hareket sistemini meydana getiren yapılardandır. Kasların en önemli özellikleri uzayıp kısalma yeteneğine sahip olmalarıdır.

EMBRİYOLOJİ VE GENETİK DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU

Deri, vücudun sa lam ve koruyucu dı örtüsüdür. Salgı bezleri, tırnaklar,tüyler ile deri bir organ ve sistemdir. En geni organdır (Yakla ık 1.

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

Prenatal devre insan ve memeli hayvanlarda uterus içerisinde geçer. Kanatlı hayvanlarda ise yumurta içinde kuluçkada geçen devredir.

SU BİTKİLERİ 8. Prof. Dr. Nilsun DEMİR

Gaz Alışverişi, İnsanda Solunum Sistemi

BİTKİ TANIMA I. P E P _ H 0 4 C h a m a e c y p a r i s l a w s o n i a n a ( L a v z o n Ya l a n c ı S e r v i s i ) Yrd. Doç. Dr.

ADIM ADIM YGS-LYS 48. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-8 BİTKİLER ALEMİ

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

Bitkilerde Eşeyli Üreme

ADIM ADIM YGS-LYS 54. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-14 HAYVANLAR ALEMİ 5- OMURGALI HAYVANLAR-3 SORU ÇÖZÜMÜ

11. SINIF KONU ANLATIMI 43 SİNDİRİM SİSTEMİ 2 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

ADIM ADIM YGS LYS 64. ADIM EŞEYSİZ ÜREME 2

Özofagus Mide Histolojisi

Mayoz Bölünmenin Oluşumu

REGNUM 2: ANIMALIA (HAYVANLAR ALEMİ )

ÜNİTE 4 DÜNYAMIZI SARAN ÖRTÜ TOPRAK

GİRİŞ PROF.DR. NURSEL GÜL

Materyal: Rosa sp. (gül; dikotil çiçek) ve Lilium sp. (zambak; monokotil çiçek)

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

PROKARYOT VE ÖKARYOT HÜCRELER

Mantarlar genel özellikleri. Üremeleri

10. SINIF KONU ANLATIMI 12 EŞEYLİ VE EŞEYSİZ ÜREME SORU ÇÖZÜMÜ

Porsuk. Şube : Gymospermae Sınıf : Coniferae Takım : Taxoideae Familya : Taxaceae Cins : Taxus L. Tür : Taxus baccata L.

GEZİ ÖNCESİ ALIŞTIRMALAR 6-13 YAŞ GRUBU

ADIM ADIM YGS LYS. 73. Adım ÜREME BÜYÜME GELİŞME EMBRİYONİK ZARLAR İNSAN EMBRİYOSUNUN GELİŞİMİ-1

BEYAZ BENEK HASTALIĞI ( İCHTHYOPHTHİRİOSİS)

DİŞİ ÜREME ORGANLARI

Saprolegnia (Su Küfü)

ORDO: PHTHRİPTERA (HAYVAN BİTLERİ)

Spermatozoanın Dişi Genital Kanalındaki Hareketi. Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama Prof. Dr. Fatin CEDDEN

Besin Glikoz Zeytin Yağ. Parçalanma Yağ Ceviz Karbonhidrat. Mide Enerji Gliserol Yapıcı Onarıcı. Yemek Ekmek Deri Et, Süt, Yumurta

Ayxmaz/biyoloji. Hayvansal organizmalarda gamet ve gamet oluşumu oluşumu:

GÖRSEL OLMAYAN DUYU SİSTEMLERİ

KABUKLU SU ÜRÜNLERİ ve ÜRETİM TEKNİĞİ. Prof. Dr. Hasan Hüseyin ATAR

BİTKİSEL DOKULAR (DEVAM)

CNIDARIA Mercanlar, gorgonlar, deniz anaları, anemonlar,

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

MEMELİ BİYOLOJİSİ M.YAVUZ MEMELİLERİN YAŞAMINA BİR BAKIŞ

Canlılarda mitoz, amitoz ve mayoz olmak üzere üç çeşit bölünme görülür.

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #22

Mekanik zedelenmelerde nazik olan solunum yüzeylerinin korunması

Transkript:

BÖLÜM IV: SUBREGNUM: METAZOA Metazoonlar erken embriyonik gelişim dönemleri sırasında bir blastula evresi geçiren çokhücreli, hareketli, heterotrofik organizmalardır. Sünger ve mercan gibi bazı gruplar sesil hale geçse de bunların da yaşamları sırasında mutlaka bir hareketli larval dönemleri bulunmaktadır. Metazoa üyelerinin çeşitliliği olağanüstü boyutlardadır. Birçok zoolog metazoonların evriminde koloniyel teoriyi kabul etmektedir. Buna göre Metazoa kamçılı kolonilerden evrimleşmiştir. Metazoa içinde kamçılı sperm hücrelerinin varlığı, aşağı Metazoon gruplarda ve bir kısım sünger, hidra ve deniz anemonları ile mercanlarda monociliatların (yani tek ciliumlu hücreler) görülmesi gibi farklı bulgular bu görüşü desteklemektedir. Volvox gibi bazı koloni halinde yaşayan küre biçimli kamçılıda hem sperm hem de yumurtanın evrimleşmesi nedeni ile bu grup ve halkasal süngerlere benzeyen hücreleri nedeni ile de Choanoflagellatlar köken olarak kabul görmektedir. Choanoflagellatların bazıları koloni halinde yaşarken, bazıları soliterdir. Metazoon hücrelere benzer şekilde mitokondrionları ve sil kökleri bulunur. Ayrıca kamçının etrafında yaka benzeri bir mikrovillus halkası vardır. Bu yapı süngerler başta olmak üzere bir grup çokhücrelide de görülür. Koloniyel teoriye göre ilkin metazoonlar küre biçimli, içi oyuk, koloniyel kamçılılardan evrimleşmiştir. Bu ilkin grupta hücreler en dış yüzeyde tek kamçılıydı, koloninin belirli bir anterior ve posterior ekseni bulunmaktaydı ve hareket anterior kutba doğruydu. Üreme ile görevli olmayan somatik hücreler, üreme ile görevli hücrelerden farklılaşmıştı. Bu hipotetik aşamaya blastaea denilmektedir ve bu dönemin tüm hayvanlarda gelişim boyunca görülen blastula evresini yansıttığı düşünülmektedir. Somatik hücrelerin iş bölümü sonucu hücrelerin biraraya gelmesi süreci yani özelleşme fazlalaştı ve sonuçta bir hücreli koloni yapısı zamanla çok hücreli tek bir çokhücreli canlıya dönüştü. Bir Chaonoflagellat kolonisi koloninin tüm bireyleri kollektif olarak hareket ettiğinden bir süperorganizma olarak tanımlanabilir. Bu süperorganizma çokhücreli denilebilecek tek bir canlı yeni bir organizasyon düzeyine geçişi sağladı ve bu özelleşme organeller ile değil hücrelerin farklılaşması ile meydana geldi.

Hücrelerin farklılaşması her ne kadar metazoon organizasyonun en önemli özelliği gibi kabul edilse de vücudu oluşturan farklı yapıdaki hücreler rasgele düzensiz bir dağılım göstermez. Benzer hücreler biraraya gelerek dokuları meydana getirir. Bir çok hayvanda epitel ve bağ olmak üzere iki tip doku bulunur. Epitel hücreleri sıkıca bir araya gelerek tabakalar oluştururlar ya da bazı salgı kütlelerini meydana getirirler. Bu hücreler eğer koruma tabakası olarak iş görecekler ise yassı ve ince yapıdadırlar. Epitel hücrelerin salgı, absorbsiyon ya da fagositik fonksiyonları var ise bu durumda yapıları kübik veya küreseldir. Epitel hücreler genellikle sillidirler. Tek sil bulunması hali daha ilkeldir, evrimsel derecesi yüksek hayvanlarda sil sayısı fazlalaşmıştır, o nedenle sil ve kamçı yapısı aynı olduğundan süngerler gibi tek kamçılı yaka hücresi içerenlerde bunlar kamçılı değil monociliatik olarak kabul edilebilir. Bağ doku tipik olarak yayılmış hücreler ve bunlar arasında genellikle su ve protein fibrilleri içeren bir hücrelerarası maddeden oluşur. Bu fibrillerin önemli bir kısmı kollojen adı verilen özel bir proteindir. Bağ doku yoğun olarak fibril ya da benzeri maddeler (örneğin silisyum ve kalsiyum karbonat) içeriyorsa bir anlamda iskelet görevi de görür. Bu tip mineraller spikül ve ossikül haline dönüşerek dokuya desteklik sağlar. Deniz anaları gibi çok az hayvanda bağ dokuda (mesoglea) hücre bulunmaz. 46

BÖLÜM V: PHYLUM: PORIFERA (Süngerler) 150 tatlı su türü dışında bilinen yaklaşık 5.000 türü denizlerde özellikle kayalık, kabukluların yoğun olduğu ya da mercanların bulunduğu yerlerde yaşar. Bazı türler ise çamurlu tabanlarda bulunur. Bir kısmı sığ suları tercih ederken, cam süngeri gibileri derin yerlerde yaşar. En basit Metazoa phylumudur. Porifera birçok hayvansal karakterden yoksundur. Örneğin bir baş kısmı veya anterior kısım, ağız, vücut boşluğu ve hareket yoktur. Bu nedenlerden dolayı antik dönem bilim adamları tarafından bitki oldukları düşünülmüştür. Su akışının vücut içindeki hareketinin anlaşıldığı 1765 yılından itibaren hayvanlar arasında incelenmeye başlanmışlardır. Çoğu tabanlarda sert yüzeylere yapışarak yaşarlar. Süngerler basit aquatik (sucul) canlılardır. Bunlar daha yüksek canlılarda bulunan pek çok özellikten yoksundurlar. Süngerlerin doku veya organları yoktur. Ayrıca sindirim boruları ve sinir sistemleri de bulunmaz. Süngerler regenerasyon yapma yeteneğindedirler. Regenerasyon vücudun kopan veya zarar gören parçalarının yenilenmesi işlemidir. Büyüklükleri çok değişiklik gösterir pirinç tanesi kadar olanları olduğu gibi bir metre çapında da olabilirler. Bir kısmında radial simetri gözlenirken çoğunluğu iri ve düzensiz çıkıntıları olan şekilsiz canlılardır. Genellikle parlak renklidirler. Sarı, yeşil, turuncu, kırmızı ve mor renkli olanları vardır. Bir süngerin vücudu bir kanallar ve porlar sistemine sahiptir. Su, bu sistemin içinden akar. Pek çok hayvanın aksine süngerler hareket edemezler. Bunlar genellikle su altındaki objelere tutturulmuş olarak bulunurlar. Hareket etmeyen bir organizma sessile (sesil) olarak adlandırılır. Tipik bir sünger tepe kısmında osculum olarak adlandırılan bir açıklığa sahiptir. Süngerlerde ayrıca vücut duvarı boyunca porlar bulunur. Yine spongocoel olarak adlandırılan anterior bir boşlukları mevcuttur. 47

Süngerler, plankton olarak adlandırılan mikroskobik bitki ve hayvanlarla beslenirler. Su ile taşınan planktonlar porlar aracılığı ile süngerin içine akar. Bu su daha sonra osculumdan vücudun dışına çıkar. Süngerler bu işlem sırasında besleyici maddeleri ve canlıları filtre ederler. Bu şekilde beslenme süngerlerin büyümesini sağlar. Süngerler çeşitli bir kaç hücre tipinden meydana gelir ve bu hücreler belli bir tarzda lokalize olurlar. Özelleşmiş por hücrelerinin orta kısımlarında bir açıklıkları vardır ve bazı süngerlerde bulunurlar. Su, süngerlerin vücuduna bu açıklıktan geçerek girer. Su sirkülasyonu choanocyte olarak adlandırılan hücrelerin kamçılarının hareketiyle devam ettirilir. Choanocyte, collar (yaka) adı verilen bir yapı ile çevrelenmiş olan ve tek bir kamçı taşıyan hücrelerdir. Collar, mikroskobik besin partiküllerini yakalayan bir ağ olarak görev yapar. Sindirim, bu hücrelerin veya diğer hücrelerin besin kofulları içerisinde gerçekleşir. Chaonocyte ler suyu sünger içinde sürekli hareketli tuttukları için sindirilmeyen besinler hızla dışarı atılır. Her hücre sudan difüzyonla oksijen alır. Karbondioksit ve çoğunlukla amonyak formundaki azotlu artıklar hücrelerden suya difüze olur. Bu artıkları taşıyan su yine osculumdan dışarıya atılır. Bir sünger protozoonlardan amiplere benzeyen bazı hücrelere de sahiptir. Bu hücrelere amoebocyte ler (mezenşim hücreleri) denir. Amoebocyteler süngerin orta tabakasında yani mezenşimi içinde yer alırlar. Kimi yazarlar bu kısıma mezofil adını vermektedirler. Bazı amoebositler süngerlerde yumurta ve spermlere özelleşir. Süngerlerdeki diğer hücreler canlıyı dıştan çeviren düz yapılı epidermis hücreleridir. Bu hücrelere pinacocyte adı da verilir. Pinacocyteler birleşerek pinacodermi oluştururlar. Diğer hayvanlardaki epitelin aksine pinacodermde bazal lamina ve hücrelerarası bağlantılar bulunmaz. Ayrıca pinacocytelerin kenarları kasılabildiğinden hayvanın büyüklüğü değiştirilebilir (genellikle küçülür). Bazal bölümde yer alan pinacoyteler süngerin tabana yapışmasını sağlayan bazı maddeler salgılarlar. Sünger vücudunun desteklenmesi sert yapılı spiküller veya yumuşak yapılı bükülebilir spongin maddesi tarafından sağlanır. Spiküller ve spongin, mezenşimdeki amoebocyteler tarafından yapılır. Bu işlemi yapan her amoebocyte özel bir isim almaktadır. Spiküller kalsiyum karbonat veya 48

silisyum dioksitten yapılmıştır ve sclerocyteler tarafından salgılanır. Spongin ise dallanmış protein ipliklerinden yapılmıştır. Bu ipliklerin yoğun ağı bazı büyük süngerlerin desteklenmesini sağlar. Spongin yine özelleşmiş bir amoebocyte olan spongocyteler tarafından salgılanır. Bazı süngerler her iki spikül ve spongini birlikte taşırlar. Sadece spongin taşıyan süngerler banyo süngeri olarak kullanılırlar. Basit süngerler vazo benzeri bir şekle sahiplerdir ve tek bir boşlukları bulunur. Daha kompleks süngerlerde, pek çok boşluk ve dallanmış bir kanal sistemi mevcuttur. Su kanallardan sirküle olur ve osculumdan dışarı atılır. Süngerlerde bu nedenle yapısal bakımından 1- Ascon, 2- Sycon ve 3- Leucon olmak üzere üç tip ayırt edilir. Yapı bakımından basit olan sünger Ascon tipinde olanıdır. Bu süngerlerde gastral boşluk ile dış ortam arasında vücut çeperini kat eden kısa ve düz kanallar bulunur. Her zaman çok küçüktürler. Halen yaşayan nadir cinslerden birisi olan Leucosolenia nın en büyüklerinin boyu 10 cm yi geçmez. Ascon süngerler genellikle tabandan birbirine yapışık koloniler halinde yaşarlar. Sycon tipte vücut duvarı içersinde tüp şeklinde çöküntüler meydana gelmiştir. Bu çöküntülere radial kanallar adı verilir, kanalların etrafında choanocytler yer alır. Pinacodermin bulunduğu taraftaki kısa kanallara içkanallar adı verilir. Bunların iç kısımları pinacocyteler tarafından astarlanmıştır. İki kanal birleşerek ascon tipteki porlara analog olan prosopyleleri oluştururlar. Leucon tipte vücuttaki mezenşim tabakası çok kalındır. Vücut duvarının içerisinde kanalların yerine daha gelişmiş karmaşık odacıklar oluşmuştur. Bu odacıkların etrafında choanocyteler yer alır. Odacıkların sayısı bazen 10.000 i bulabilir. Çoğu sünger leucon tiptedir. Tek bir osculum yerine çok sayıda oscula bulunan büyük süngerlerdir. Süngerler eşeyli ve eşeysiz olarak üreyebilirler. Süngerlerin çoğu dış tomurcuklar oluşturarak eşeysiz olarak çoğalır. Tomurcuklar vücut duvarının dışında gelişir. Olgunlaşan tomurcuklar kopabilir ve yeni lokalitelere sürüklenebilir, sonra kendini zemine sabitler. Ya da tomurcuk ana canlıdan ayrılmayıp koloni oluşturabilir. Bazı süngerler gemmula olarak adlandırılan iç tomurcuklar oluştururlar Bunlar özelleşmiş amoebocytelerin birleşmesiyle meydana gelen ve sıklıkla spiküllerle korunmuş bir topluluktur. Ana sünger 49

öldüğünde gemmulalar serbest kalarak sürüklenir. Her gemmula yeni bir sünger meydana getirir. Bazı süngerler hermafrodittirler. Hermafrodit bir organizma erkek ve dişi üreme hücrelerinin her ikisini de üretir. Hermafrodit süngerler sperm ve yumurtanın ikisini de meydana getirir. Diğerleri sadece yumurta veya sperm üretirler. Eşeyli üreme boyunca, yumurtalar ve spermler basit yapılı, farklılaşmamış amoebocytelerden veya choanocytelerden oluşturulur. Pek çok sperm atılan su ile birlikte süngerden dışarı çıkar. Bunların bir kısmı daha sonra alınan su ile birlikte başka bir süngere girebilir. Sperm, olgun yumurtalarla birleşeceği mezenşim içine girer. Pek çok süngerde oluşan zigot bir yüzücü larva halinde gelişir. Bu larva, bir uçta kamçılı, diğer uçta kamçısız hücrelere sahiptir. Larva süngerden dışarı çıkar ve bir süre serbest yüzer. Sonunda kamçılı hücreler larvanın merkezine itilir ve böylece spongosöl oluşur. Larva sonra bir objeye tutunur ve yetişkin bir bireyi meydana getirir. Çoğu denizel süngerin içerisinde simbiyotik olarak yaşayan fotosentetik organizmalar bulunur. Bazı türlerde hareketsiz dinoflagellatlar bulunurken en çok mavi-yeşil alglere (cyanobacteria) rastlanmaktadır. Algler çoğunlukla mesofilde ya da özelleşmiş ameobositlerin içerisinde yaşarlar. Dinoflagellatlar süngere sarımsı renk verirken, mavi-yeşil algler, menekşe rengi, kahverengi ya da yeşil renk vermektedirler. Bu tip süngerler genel olarak sığ ve iyi ışık alan sularda yaşarlar. Bakteriler tarafından oluşturulan gliserol ve başka bir fosforlandırılmış bileşik bazen süngerin ihtiyaç duyduğu enerjinin %80 inin sağlamaktadır. Süngerler üzerinden beslenen canlılar fazla değildir. Bazı türler balıklar için toksik olan maddeler salgılarlar ancak kaplumbağalar bunlardan etkilenmez. Bazı türler de sarımsağa benzeyen kötü kokular salgılayarak korunurlar. Bu salgılar tıbbi ve genel ticari özellikler bakımından incelenmektedirler. Yine bazı sünger türleri yengeç ya da karidesler için korunak görevi görmektedirler. Bazı yengeç türleri (dekoratör yengeç: Oregonia spp.) sırtlarına algler, süngerler başka sesil yaşayan hayvanları yerleştirmektedir. Bu materyal kabuk üzerinde birlikte büyümekte ve yengeç için olağanüstü iyi bir kamuflaj sağlamaktadır. 50

Süngerlerin Paleozoikte ortaya çıktıkları kesin olmakla birlikte precambrian döneminden kalma bazı kesin olmayan fosil bulgular da mevcuttur. Cambriandan günümüze kadar yaşamlarına dair izler yaygın olarak tespit edilmiştir. Phylum en yaygın haline Cretasede ulaşmıştır. Süngerlerde organların bulunmaması ve hücresel farklılaşmanın azlığı ilkin karekterler oarak görülmekle beraber bir su kanal sistemi etrafında özelleşmiş vücut yapısı ve belirgin bir anterior ve posterior ucun bulunmaması başka hiçbir hayvan grubunda rastlanmayan yapılaşmalardır. Yine hücresel farklılaşma düzeyleri de benzersiz olduğundan çokhücreliler ile birhücreliler arasında evrim çizgisinin dışında kalmaktadırlar. Bunlara bu nedenle Parazoa da denir. Bu phylumun haricindeki diğer gruplar Eumetazoa ya girerler. Süngerler dört sınıfta incelenirler. 1- Class - CALCAREA Spikülleri Ca 2 CO 3 'den yapılmıştır. Vücut yüzeyi sert kıllarla örtülüdür. Hepsi denizlerin derin olmayan kayalık sahillerinde bulunurlar. Birkaç milimetre ile 10 cm. kadar yükseklikte olan küçük formlardır. Ascon, sycon ve leucon formda olanları vardır. Grantia spp.: 2,5 cm. boyunda basit silindir şeklindedir. Akdeniz ve Atlantik sahilinde bol bulunur. Sycon tipinde iskelet kalkerden yapılmıştır. Leucosolenia spp.: Grantia'ya benzer, daha küçük, kanal şekli daha karışıktır. Akdeniz de çok sayıda türü vardır. 2 - Class - HEXACTINELLIDA : Cam süngerleri olarak bilinirler. Spiküllerini ya ayrı ayrı veya silisli bir madde ile lehimleyerek ağ meydana getirirler. Radial simetrili silis sipiküllerinden yapılmıştır. Genellikle 200-1000 m derinlikte bulunurlar. 51

Euplectella aspergillum: Venüs sepeti sıcak denizlerde yaşar. Olağanüstü güzel görünüşlü bir iskeleti vardır. Spongicola cinsinden karidesler bazen bunlarda simbiyotik olarak tüm hayatları boyunca bulunabilir. 3 - Class - DEMOSPONGIAE : Deniz ve tatlı sularda yaşar. Ticari önemi olan bütün süngerler bu gruptandır. Süngerlerin yaklaşık %90 ı bu sınıftadır. En büyük süngerlerdendir. İskeletleri spongin denen ve bir çeşit protein olan keratin liflerinden meydana gelmiştir. Bazı gruplarda spiküller ya da spongin-spikül kombinasyonları vardır. Eğer isklet spiküllerden oluşmuş ise bunlar monoaxon ya da tetraaxon tiptedir. Yalnızca Oscarella cinsinde ne spongin ne de spikül bulunmaz. Hepsi leucon formdadır. Denizde yaşayan formlar 150 cm. kadar olabilir. Euspongia officinalis (Banyo süngeri) : Karışık yapılıdır. Spongin lifleri ve diğer anorganik maddeler ağ şekilli iskelet oluşturur. Lifler ıslakken yumuşak, kuruyunca sertleşir. Ircinia muscarum: Siyah sünger. Genellikle siyah ya da koyu kahvengidir. Üzerinde yeşil ve beyazımsı lekeler bulunur. Bu lekeler simbiyotik algler tarafından oluşturulur. Akdeniz ve Ege de bulunurlar. Taşlık ve kayalık bölgelerde kendilerini sabitlerler. Spongia agaricina: Filkulağı süngeri. Genelde kahverengidir. Vücut tabak ya da yelpaze biçimindedir. Kozmetik, el sanatları ve endüstride kullanılırlar. Akdeniz ve Ege de bulunurlar. Verongia aerophoba: Canlı sarı renktedirler. Genellikle Akdeniz ve Ege de sığ sularda görülürler. Vücut sütun şeklinde ve yükseklikleri 20 cm civarındadır. Bir kaç birey tabandan birbirine bağlanarak küçük koloniler oluştururlar. Açık havaya 52

çıktığında rengi koyulaştığı için bu isimi almıştır. Günde yaklaşık 1000 lt su süzdükleri için suyun temizlenmesini sağlarlar. 3 - Class - SCLEROSPONGIAE : Bu sınıfın üyeleri genellikle mercanlar arası tünellerde bulunur. Hepsi leucon formda olan bu sınıf üyelerinde silisyum spiküller ve spongin birlikte bulunur, ayrıca Ca 2 CO 3 dan yapılmış bazal bir iskeletin üzerinde dururlar. PHYLUM: PLACOZOA 1883 yılında küçük, hayvan benzeri, çok hücreli bir organizma Avrupa da Alman zoolog Schulze tarafından tespit edilerek Trichoplax adhaerens olarak isimlendirilmiştir (Trich=kıl, plax=yassı, tabaka). Önceleri bunun bir denizanası planula larvası tipi olduğu düşünülmüş ancak daha sonra çeşitli yerlerde de saptanmıştır. Vücutları yassıdır ve gövde çapları yaklaşık 2-3 mm olup monosiliat epitel hücrelerinin iki tabakasından oluşmaktadır. Basal lamina görülmez. Bu iki tabaka arasında kasılgan, yıldız biçiminde, serbest hücreler bulunmaktadır. Bu kısımda yalnızca dört tip somatik hücre dokuları oluşturmaktadır. Vücut biçimi amorftur ve tıpkı bir amip gibi değişebilmektedir. Çeşitli protozoa ve ölü döküntü ile beslenen bu canlıda sindirim ekstrasellülerdir. Trichoplax aseksüel olarak bölünme ve tomurcuklanma ile üremektedir. DNA içeriği son derece azdır. Trichoplaxlar bilinen en basit çok hücrelidir. Ancak yassı asimetrik vücutları radial simetri gösteren diğer ilkin Metazoa da görülmeyen bir özellik olduğundan sekonder olarak evrimleştiği sanılmaktadır. 53

BÖLÜM VI: PHYLUM: CNIDARIA (COELENTERATA) Doku ve kısmen organların bulunduğu ilk hakiki metazoonlardır. Embriyolarında iki bariz hücre tabakası (diploblastik) mevcuttur. Bu grubun üyeleri içi oyuk kese biçiminde ve radial simetrili vücut yapısına sahiptir. Bu nedenle bazı sistematikçiler bu grubu Radiata olarak isimlendirirler. İç kısım dışarıya bir ağızla açılan sindirim boşluğudur. Coelenterata adı da bu nedenle verilmiştir (coel= boşluk, enteron= sindirim sistemi). Phylumun öteki adı Cnidaria ise bu gruba özgü knidoblast'ların varlığına dayanmaktadır. Bu phylumun bütün diğer yüksek organizasyonlu hayvanlar ile aynı kökenden geldiklerine ve bunların atası olduğuna inanılmaktadır. Sebep olarak da yüksek organizasyonlu hayvanlar gibi bunların da dışarıya bir ağızla açılan iç sindirim boşluğunun varlığı gösterilmektedir. Protozoonların Ciliatlardan geldiğine inanılır, çünkü planula adı verilen Coelenterata larvaları silli yapısı ve serbest yüzen tek hücresi ile Ciliatlara benzetilmektedir. Süngerlerde ise böyle bir durum yoktur muhtemelen bu grup yan dal halinde kalmıştır. Bu phylumda ilk gerçek doku gelişimi görülür. Genel olarak epitel, bağ, kas, sinir dokuları ve üreme organları bulunmaktadır. Sindirim boşluğunu kaplayan hücrelerin oluşturduğu tabaka (gastrodermis) endoderm, dışını örtenler ise (epidermis) ektoderm kökenlidir. Yüksek organizasyonlu hayvanların aksine bu ikisi arasında mezoderm tabakasının hücresi yoktur. Aradaki mesoglea denen boşlukta hücresiz veya çok az hücre kapsayan jelatimsi bir matrix ile doldurulmuştur. Epidermis genellikle yassı bir hücre tabakasıdır. Dışı ince bir kutikula ile örtülü veya siller ve kamçılar içerir. Buradaki epitel kas hücreleri vücudun kontraksiyonunu sağlar. Özellikle ağız ve tentakül civarında duyu hücreleri dağılmıştır veya toplanarak duyu epitelini oluştururlar. Duyu hücrelerinde, bundan başka, ağız ve tentaküllerde knidoblastlar yer almıştır. Bu phylumdaki hayvanların çoğunda iki tip fert görülür ve genel olarak bu, iki tip döl değişimi ile ortaya çıkar. Bunlardan sesil yaşayana polip, serbest yaşayana medüz adı verilir. Metagenez yani döl değişimi eşeyli ve eşeysiz çoğalmanın birbiri ardından tekrarlanmasıdır. Polipten eşeysiz olarak 54

medüzlerin, medüzden eşeyli olarak poliplerin oluşumu metagenez olarak bilinir. Medüz vücudunun yanlarında küçük birer çıkıntı halinde gonadlar bulunur. Dişi gonad, yumurtaları; erkek gonad, spermaları meydana getirir. Döllenme suya dökülen spermatozoonların ovaryum içindeki yumurta hücresi ile döllenmesi sonucu olur. Bazen medüz bazen de polip nesli bulunmayabilir. Tomurcuklanma en çok rastlanan çoğalma tarzıdır. Ayrıca regenerasyon yeteneği çok yüksektir, küçük bir parça kısa bir zamanda tam bir fert oluşturur. Polip torba şeklinde olup ortada gastral boşluk ve bunu çevreleyen çeperden meydana gelir. Ağız, peristom adı verilen bölgenin ortasındadır. Bunun aksi tarafı ile kendilerini tesbit ederler. Peristomun kenarında yakalama kolları yani tentaküller yer alır. Medüz ters dönmüş bir polip şeklindedir ve bir şemsiyeye benzer. Üst taraf uxumbrella polip vücuduna, alt taraf subumbrella ise peristoma karşılıktır. Şemsiye kısmının üzerinde kısa bir ağız borusu olan manubrium yer alır. Sub ve uxumbrella sonunda tentaküller vardır. Gastral boşluk çevresindeki halka kanal ise basit ve dallanmış kanalları içerir. Bu phylumun en önemli özelliklerinden biri de knidoblast denen hücrelerin içinde nematocyte adı verilen yakıcı kapsüllerin bulunuşudur. Yakıcı kapsüller mikroskobik hücre organlarıdır. Kitine benzeyen bir maddeden yapılmış ve dışında knidosil denen bir iğne taşır ve bu iğnenin besine dokunuşu ile nematosit dışarı fırlatılır. Fırlamada besin hayvanından gelen kimyasal etkenin olduğu sanılmaktadır. Yakıcı kapsüller üç tiptir. 1- Penetrante : Öldürücü kapsüller (minyatür şırıngayı andırır fırlatıldığında hyphotoxin akıtır). 2- Volvante: Sarıcı kapsüller (avını ya paralize eder ya da öldürür). Kapsül içinde kapsüle bağlı bir ip vardır. Bu ip hayvana sarılır ve kaçmasını önler. 3- Glutinante: Yapışkan kapsüller (avlamadan başka hidranın takla atar gibi hareketinde tentakülün sert zemine yapışmasını sağlar). Vücut duvarında ektoderm hücreleri arasında epitel kas hücreleri bulunur. Bunlar elastikiyeti sağlar. Bundan başka peristom orta ağız sahası ile tentakül hücreleri üzerinde duyu hücreleri bulunur. Bu hücreler ya toplanarak duyu epitelini oluştururlar ya da epitel hücreleri arasına dağılmıştır. Duyu hücreleri sinir hücreleriyle irtibattadır. Bunlar polarize (kutuplaşma) olmadıklarından 55

uyartıları aynı anda her yöne naklederler. Sinir sisteminde beyin ve omurilik gibi merkezileşme yoktur. Ektoderm hücreleri arasında interstitial adı verilen embriyonal hücreler de vardır. Bunlar knidositleri meydana getirirler, cinsiyet hücreleri değişirler, regerenasyon ve tomurcuklanma ile diğer hücre tiplerini verirler. Endoderm kısmında çok vakuollü ve uçları genelde iki kamçılı hücreler bulunur. Bunlara besin hücreleri denir. Bunların arasında sayıca daha az olan bez hücreleri vardır. Avlarını canlı olarak yakalarlar. Yakalanan avlar önce nemotocytler ile uyuşturulur ve sonra yutulur. Sindirim kısmen hücre içinde kısmen de hücre dışında yapılır. Vücut boşluğuna alınan madde endodermden çıkarılan enzimlerle bir yere kadar sindirilir. Daha sonra besleyici hücre pseudopodlar ile besini hücre içine alarak (interselular olarak) sindirir ve besin maddesi difüzyonla diğer hücrelere iletilir. Artıklar ağız yolu ile atılır. Suda erimiş O 2 vücut duvarındaki ektoderm hücreleri ile alınır ve CO 2 i dışarı verir. 1) Hydrozoa, 2) Scyphozoa, 3) Anthozoa olmak üzere 3 sınıfa (class) ayrılır. Class: Hydrozoa: Yaklaşık 2700 tür bulunmaktadır. Ekto ve endoderm arasındaki ara tabakada hücre bulunmaz. Cinsiyet hücreleri ektoderm kökenlidir. Hem polip hem medüz dölü vardır. Bir hidroid polipin vücudu kaide, sap ve esas vücut kısmı olmak üzere 3 bölgeden yapılmış olup gastral boşluk ince bir tüp gibidir. Kaide, vücudu tesbite yarayan küçük bir tutunma kısmıdır. Koloni teşkil eden formlarda kaidenin etrafında zemin üzerine yayılan boru şeklinde uzantılar, stolon vardır. Stolon koloniyi sabit tutmaya yaradığı gibi tomurcuklanma ile üzerlerinde yeni fertler de oluşabilir. Soliter poliplerde stolon yoktur. Hidromedüz umbrellasının kenarında tentaküller bulunur. Bundan başka uxumbrella ile subumbrella sınırında şerit şeklinde velum adı verilen bir saçak vardır. Velum Obelia dışındaki hidromedüzler için karakteristiktir. Medüzlerin sinir dokusu poliplere göre daha iyi gelişmiştir. Duyu organları genel olarak statositlerdir. Medüz ve meduzitler ayrı eşeylidir. Gonadlar manubriumun çeperinde veya radyal kanalların da altlarında bulunur. Cinsiyet hücreleri 56

genellikle dışarıya bırakılır. Döllenme ve gelişme nadiren ana hayvanın vücudunda olur. Ordo - Hydroida: Umbrellaları genel olarak yüksektir. Gonatları manibriyum etrafında oluşur. Soliter veya koloni oluştururlar. Kolonide iş bölümü vardır. Poliplerin bir kısmı besin almaya yarar (hidront); bir kısmı ise üremeyi temin eder. Buna üreme polibi (gonangium) denir. Üreme polibi üzerinde cinsiyet fertleri (gonoforlar) meydana gelir. Hidroid poliplerinin koloni teşkil edenlerinde ektoderm kökenli bir kitin dış iskelet bulunur. Bu iskelet bazen sapların ve stolonların etrafını çeviren bir ince boru halindedir. Bunun dışında bazı hallerde hydrantların etrafında bir dış iskelet (hydrotheca) bulunur. Bu tip theca taşıyanlara thecate taşımayanlara ise athecate adı verilmektedir. Thecate hydrantlar tehlike halinde kendilerini theca içine çekebilir. Bazen thecalarda bir veya daha fazla parçalı kapak bulunur. Familya- Hydridae: Soliter yaşarlar. 5-6 tentakülden ibaret bir tentakül çelenkleri vardır. Gastral boşluk tentaküllerin içine kadar uzanır. Medüz dölü yoktur. Dünyanın her tarafında göl veya gölcüklerde yaşarlar. Theca bulunmaz. Hydra spp.: Hydrozoa sınıfından tatlı sularda yaşayan bir canlıdır. Hidralar iki hücre tabakasına sahiplerdir ve sadece polip formu bulunmaktadır. Hidralar kasıldıkları zaman sadece bir kaç mm boyundadırlar, ancak besin yakalamak için uzandıklarında boyları bir kaç cm ye kadar ulaşabilir. Bunlar çıplak gözle görülebilirler ve suda batan cisimlerin alt taraflarına, su üzerinde yüzen yaprakların alt yüzeylerinde, su içi bitkilerinin gövde ve yaprakları üzerinde bulunabilirler. Bir kurban hissedildiğinde hidra nematositlerini serbest bırakır. Kurban genellikle pek çok nematosit tarafından etkilenir ve nematositteki bir zehir tarafından paralize edilir. Kurbanın yaraları, suya hayvan dokularında yaygın olarak bulunan bir protein salgılar. Bu protein hidranın beslenme ile ilgili 57

kısımlarını uyarır ve ağzın açılmasına yol açar. Kurban, tentaküllerle ağıza doğru hareket ettirilir. Besin, sindirimin gerçekleştirildiği gastrovasküler boşluğa alınır. Besin gastrovasküler boşluğa alındıktan sonra gastrodermisteki hücreler enzim salgılamaya başlar. Bu enzimlerin görevi besini parçalamaktır. Kısmen sindirilmiş besin sonra gastrodermis hücreleri tarafından yutulabilir. Sindirim sonra bu hücrelerin besin kofullarında devam ettirilir. Sindirilmiş besin diğer vücut hücrelerine difüzyonla ulaştırılır. Sindirilemeyen besinler ağız yoluyla vücuttan uzaklaştırılır. Hidra, eşeyli veya eşeysiz olarak üreyebilir. Eşeysiz olarak ebeveynin yüzeyinde tomurcuklar olarak yeni bireyler oluşturulabilir. Bir tomurcuk, önce ebeveynin vücut duvarının bir torba veya fazlalığı olarak belirir. Ebeveynin gastrovasküler boşluğu tomurcuk içerisinde devam eder. Zamanla tomurcuğun tentakülleri ve ağzı oluşur ve yeni hidra ebeveynden ayrılarak kendi başına yaşamaya başlar. Chlorohydra viridissima: Endoderm hücrelerinde simbiyont olarak yaşayan yeşil renkli zooklorelleri içerdiğinden yeşil renklidir, berrak sularda yaşar. Familya: Campannularidae: Hidrantların etrafında yer alan çan biçimindeki hydrothecaları ile tanınırlar. Obelia spp.: Atlantik okyanusu, Akdeniz ve Marmara da koloni teşkil ederek yaşarlar. Ektodermin bir salgısı olan ve koloniyi korumaya yarayan periderm tabakası polipleri bir cam biçiminde sarmıştır. Peridermin bu kısmına hydrotheca denir. Hydrotheca nın görevi polipleri korumaktır. Polipler gereğinde vücutlarını tamamen hydrotheca içine çekebilir. Böyle bir thecaya sahip poliplere thecat denir. Periderm, hidrantın alt kısmında halka biçiminde kıvrımlar yapar. 58

Obelia kolonisinde iki türlü polip vardır. Bunlardan biri beslenme polipi, diğeri üreme polipidir. Farklı bireylerden meydana gelen bu tür kolonilere heteromorf koloni denir. Beslenme polipinin yapısı Hydra ya çok benzer. Ektoderm ve endodermden ibaret olan vücutlarının serbest kısmında ağız ile bunun etrafında bir sıra tentakül çelengi vardır. Yalnız tentaküllerin içi Hydra larınki gibi boş olmayıp bir sıra endoderm hücresiyle dolmuştur. Kolonideki bütün polipler, gastrovasküler sistem vasıtasıyla birbirleriyle birleştiklerinden bir beslenme ferdinin yakaladığı besinden bütün koloni faydalanır. Obelia, hayat devrinde bir yüzeye tutunmuş olarak sabit yaşayan ve eşeysiz üreyen polip safhası, ayrıca serbest yüzen ve eşeyli üreyen medüz safhası olmak üzere iki safhaya sahip bir hydrozoondur. Yani Obelia da metagenez şeklinde bir döl değişimi vardır. Sadece tek polipler olarak görülen Hydra nın aksine Obelia koloni halinde bir formdur. Pek çok polip, dallanmış sapları ile gövdeye tutturulmuştur. Poliplerden bazıları sadece beslenmede görevlidir. Diğerleri eşeysiz üreme için özelleşmişlerdir. Üreme için özelleşmiş bir dala gonangium denir. Gonangiumlar, tomurcuklanmayla medüzleri üretirler. Medüzler de eşeyli üremeyle tekrar polipleri meydana getirirler. Familya: Sertullaridae: Sapsız olan hydrothecalar 1-4 parçalı kapak ihtiva ederler. Hydrantlar tamamen theca içerisine çekilebilir, thecalar karşılıklı ve dönüşümlü dizilir. Sertularella spp.: Denizlerin diplerinde sert zeminler üzerinde koloni halinde yaşarlar, üreme ve beslenme fertleri aynı koloni üzerinde bulunur. Polipler dal üzerinde almaçlı olarak sıralanırlar. Hydrant adı verilen beslenme fertleri hydrotheca denilen bir kılıf içinde yer alır. Hydrothecaların yalnız uç kısımları serbesttir ve gerektiğinde hidrantlar tamamen hydrotheca içerisine çekilebilirler. Thecalar üç veya dört parçalı bir kapağa sahiptirler. Sertularella da da beslenme ferdi tarafından yakalanan besinler Obelia da olduğu gibi gastrovasküler boşluk sayesinde tüm bireylere iletilir. 59

Gonophor lar adı verilen üreme bireyleri gonotheca adı verilen bir kılıfla çevrilidir. Bu gonoforların da görevi yine eşeysiz olarak tomurcuklanmayla serbest yüzen medüzler meydana getirmektir. Medüzler de eşeyli olarak tekrar polipleri meydana getirirler. Familya- Plumularidae: Koloni dalları tüy şeklindedir. Hydrothecalar dallarda bir sıra üzerinde tek tarafı yapışarak dizilir. Kapak yoktur. Genellikle medüz dölü yoktur. Eşeysel fertler meduzoidler halinde kolonilere bağlı kalır. Aglophenia pluma: Denizlerin diplerinde sert zeminlere sabitlenmiş olarak yaşarlar. Ana gövdeden almaçlı veya karşılıklı olarak yan dallar çıkar. Bu dalların üzerinde tek tarafta ve bir taraflarıyla tamamen dala yapışık durumda beslenme fertleri bulunur. Hydrantların üzeri hydrotheca ile örtülüdür, hydrothecaların kapakları yoktur. İçleri yakıcı kapsüllerle dolu küçük, hareketsiz yapılar taşır. Bu yapılara nematofor adı verilir. Yine yer yer ana gövdeye bağlı gonangium lar bulunur. Ordo : Siphonophora Yüksek polimorfizm gösteren suda yüzen veya sabit olan bu grup şekilleri değişmiş polip ve medüz tipleri ihtiva eder. Zehirlidir. Physalia spp.: Serbest yüzen en tehlikeli deniz analarındandır. Zehiri kobra yılanınkine yakın olup, büyük acı verir. Class : Scyphozoa: Genellikle büyük deniz analarının bulunduğu gruptur. Vücutları 4 ışınlı bir radial simetri gösterir. Mezoglea tabakası, hücreli bir jelatin tabakası halindedir. Eşey hücreleri endodermden oluşur. Döl değişim vardır. Ancak polip dölü gerileyerek önemini kaybetmiş bunun yerine medüz dölü önem kazanmıştır. Bu grupta umbrellanın kenarında velum yoktur. Subumbrellanın ortasındaki dört köşeli kısa bir manubriumun ucunda yine dört köşeli ağız vardır. Ağzın köşe kısımları genellikle uzayarak kısa veya uzun olabilen ağız tentaküllerini meydana getirir. Scypho medüzlerde duyu 60

cisimlerine rhopalium adı verilir. Vücut kenarları eşit bölmeler halinde loblara ayrılmış ve rhopaliumlar kenar lopları arasındaki girintilerde yer almıştır. Bazılarında ışık verme kabiliyeti vardır. Birçoklarında mesoglea içinde zooksantel ve zookloreller yer alır. Hepsi karnivordur. Bu hayvanlar çana benzer vücutlarının açılıp kapanması, nabız atışı şeklinde bir hareketle yayılırlar. Vücutları kase, kadeh, borozan, kubbe, tabak, piramit veya küp şeklindedir. Aurelia aurita: Halk arasında deniz anası olarak bilinir. Bütün denizlerimizde özellikle deniz yüzeyine yakın kısımlarda bulunur. Deniz kenarlarında en çok rastlanan scyphomeduse dür. Üremesinde döl almaşı görülür. Medüzler ayrı eşeylidirler. Medüzler eşeyli üremeyle polipleri, polipler de eşeysiz olarak terminal tomurcuklanma ile medüzleri meydana getirir. Polip dölleri medüz döllerine nazaran oldukça küçüktür. Bunlar genellikle tek tek bulunurlar ve nadiren koloni meydana getirirler. Polip dölünde ağız bölgesinin etrafında içleri bir sıra endoderm hücreleriyle dolu 16 adet tentakül vardır. Bu scyphopolip ler lateral tomurcuklanma ile yine kendilerine benzeyen polipleri, terminal tomurcuklanma ile de eşeyli olarak üreyen medüzleri meydana getirirler. Terminal tomurcuklanmada polipin vücudu birbirini takip eden enine bölünmelerle bir çok bölgelere ayrılır. Polip bu durumu ile bir strobila (çam kozalağı) ya benzediğinden bu tarz tomurcuklanmaya strobilasyon denmiştir. En önce oluşan, uçtaki bölme tentaküllerini kaybederek ilk olarak polipten ayrılır. Bundan sonra diğerleri de arka arkaya polipten ayrılarak genç deniz anaları olan ephyra ları meydana getirirler. Polipten yeni ayrılan bir ephyra ancak 1-2 mm büyüklüğündedir. Ephyra yavaş yavaş büyüyerek ergin bir deniz anası haline gelir. Ephyra nın şekli ergin deniz anasından farklıdır. Ephyra nın vücudunun kenarı 8 kola ayrılmıştır. Bu kolların uçları da tekrar ikiye ayrılmıştır. Hayvanın ağzı vücudun tam ortasında ve dört köşeli bir ağız borusunun ucundadır. Ağız borusu mideye açılır. Mideden sekizi büyük ve sekizi küçük olmak üzere 16 kese ayrılır. Kolların uçlarındaki parçaların arasında rhopalium adı verilen 61

duyu cisimcikleri vardır. Her rhopaliumda basit bir göz görevini gören pigment lekesi ile denge ve koklama organları bulunur. Vücudun etrafında bir çok küçük tentakül vardır. Ağız borusu, dört tane uzun ağız koluna dönüşmüştür. Hayvan tentakülleri ve ağız kolları sayesinde avını yakalar. Gastrovasküler sistem ephyradakine göre çok değişmiştir. Ephyra da mideden ayrılan 8 büyük ve 8 küçük torba erginde radial kanalları meydana getirmiştir. Bu kanallar medüzün kenarındaki bir halka kanala açılır. Radial kanallar halka kanala birleşmeden önce bir çok kollara ayrılır. Ağız kollarının gövdeye birleştiği kısmın iç tarafında dıştan bakınca rahatlıkla görülebilen 4 adet gonat bulunur. Deniz anaları ayrı eşeylidirler. Dişi bir deniz anasında olgunlaşan yumurtalar mide boşluğuna düşerler ve burada daha önce su ile birlikte girmiş olan spermatozoonlar tarafından döllenir. Bundan sonra bu yumurtalar ağız kollarına gelirler ve jelatinimsi bir madde ile çevrilerek ilk gelişme safhalarını kirpikli planula larvası teşekkül edinceye kadar burada geçirirler. Planula ana hayvandan ayrılır ve suda bir müddet yüzdükten sonra bir ucu ile kendisini bir yere sabitler. Larvanın serbest ucunda ağız ve tentaküller teşekkül ederek genç bir polip meydana gelmiş olur. Medüzün şemsiyesinin kenarında 8 tane rhopalium vardır. Bunlar basit gözler, koklama ve denge organı olarak görev yapar. Bunlar hayvanın sadece dengesini değil, ayrıca kasların ritmik kontraksiyonunu da sağlar. Sinir ağı, subumbrellada kas hücrelerinin arasında bulunan dağınık sinir hücrelerinden ibarettir. Ayrıca sinir hücrelerinin bir kısmı rhopaliumların diplerinde biraraya toplanarak sinir merkezleri olan ganglionları meydana getirirler. Bu ganglionlar subumbrelladaki sinir hücreleriyle birleşirler. Rhizostoma plumo: Şemsiyesi çan şeklinde ve kıkırdağımsı yapıdadır. Çevresi kapalıdır ve tentakülleri yoktur. Kenar tentakülleri 80 kadardır. Ağız tentakülleri birleştiğinden ağız dardır ve dışarıya pek çok kanalla açılır. Bundan dolayı büyük besinleri yutamazlar. Ancak bunları mide dışındaki dudak tentakülleri arasında sindirerek absorbe ederler. Çapları 40-50 cm yi bulur. Renkleri beyazdan sarıya kadar değişir. Pelajikte yaşarlar. 62

Class: Anthozoa (Mercanlar): 6.000 türü ile en geniş sınıftır. Pharynx ve mezenterin gelişmiş olması ile farklıdır. Pharynx tüp şeklinde olup dış ortamı gastrovasküler boşluğa bağlar. Mezenter gastrovasküler boşluğun içinde septumlar biçiminde ve arada mezoglea bulunan iki gastrodermis tabakasından yapılmıştır. Bitki benzeri tamamıyla polip evresindeki sölenteratlar olup denizlerde yaşarlar. 6-8 veya çok ışınlı vücut bilateral simetrilidir. Yalnız polip dölü bulunur ve çoğu koloni halinde yaşarlar. Gastral boşluk oluşmuş, bölmeler odacıklara ayrılmıştır. Mercanların hemen hemen hepsinde iskelet ektodermik veya mezenşimik olup ektoderm hücrelerinin kalkerli veya keratinli salgılarından meydana gelir. Çoğalmalar eşeysiz yani tomurcuklanma ile veya eşeylidir. Eşey hücreleri endodermden meydana gelir ve ayrı eşeylidirler. Soliter veya koloni halinde sesil olarak yaşarlar. Koloniyi bağlayan ana doku mezoglea ve gastrodermal tüplerdir ve koloninin alt yarısını yapıştırır. Mercan kayalıklarında olduğu gibi ölü iskeletlerinden oluşan resifler (üstündeki bireyler canlıdır) yuva ödevi görür. Sıcak denizlerde bulunurlar. Deniz gülü, deniz kırbacı, deniz yelpazesi, deniz kalemi, mercan başlıca örneklerdir. Alcyonium digitatum: Akdeniz ve Marmara da çok rastlanır. Koloni halinde zeminde sert bir yere sabitlenmiş olarak yaşarlar. Dal şeklinde olan kolonileri kırmızımtrak, sarı veya beyaz renklidir. Koloninin üzerinde küçük, beyaz çiçeklere benzeyen polipler kısmen içeri çekilmiş, kısmen de uzamış halde bulunur. Medüz dölleri yoktur. Anemonia sulcata (deniz şakayığı): Denizlerde, özellikle Akdeniz de yaşar. Halka biçiminde ve radial kasları içeren geniş ve kıvrımlı bir ayak bölgesi vardır. Hayvan kendisini bununla bir yere sabitler. Ağız bölgesi 4-5 sıra düz tentaküllü çelenkler ile çevrilmiştir. Bunlar hayvanın içine çekilmezler. 63

Corallium rubrum: Kırmızı mercan. Polipler beyaz ve saydam olmasına karşın iskelet canlı kırmızı, pembe ya da siyah renklidir. Az ışık alan yerlerde bulunur. Akdeniz ve Ege de özellikle Ayvalık sahillerinde sıkça rastlanan bir türdür. Süs eşyası olarak kullanılmakta olduğundan sayıları giderek azalmaktadır. Phylum - CTENOPHORA (Taraklılar) Knidositleri bulunmayan sölenterlerdir. Yalnız iki tentakülleri vardır. Vücutlarının yalnız bir boşluk ihtiva etmesi, organ sistemlerinin bulunmayışı sinir sisteminin subepitel oluşu ile knidlilere benzerler. Denizlerde 50 kadar türü olup ceviz büyüklüğündeki küçük hayvanlardır. Bir jel kütleyi çevreleyen iki hücre tabakasından oluşurlar. Ekto ve endoderm arasındaki jel kütle mezogleaya benzer olup daha gelişmiştir ve içinde hücre bulunur. Dış yüzey tarağa benzeyen ektoderm kökenli 8 sıra kirpikle örtülmüştür. Bunların yardımı ile su üstünde hareket ederler. Vücudun üst kutbunda primer eksenin ucunda karmaşık yapılı bir duygu organı yer alır. Vücut yüzeyindeki tarak benzeri organlar radial simetrili, iç organları ise bilateral simetrilidir. Bu organ hücrelerine bağlanan 4 kirpik demeti ile dengelenen kalker tanecikler kirpiklere daha çok yüklenir ve duyu hücrelerini uyarırlar. Bu durum bazı kirpiklerin daha çok vurularak normal duruma dönmesini sağlar. Sinir sistemi epidermis altında yer alan dağınık bir sistem şeklinde olup bir ağ halindedir. Duyu organında kirpiklere uzanan sinir uzantıları vuruşları kontrol eder. Ağız vücudun alt tarafındadır. Sindirim boşluğu gastrovasküler boşluk halindedir. Sölenterlerden başlıca farklılıkları çok değişik larva gelişimine sahip olmalarıdır. Hepsi hermafrodittir. Çoğu parlak renklidir. Boşaltım sistemi gelişmemiştir. Hem sölenterlerde hem de bu grupta büyük regenerasyon yeteneği görülür. Ktenoforların hepsi karnivordur, diğer planktonik organizmalar ile beslenirler. Pleurobranchia ileus: Az çok küre biçiminde ve 13 mm. boyda olup kuzey denizi ve Atlas Okyanusu nda bulunur. 64

BÖLÜM VII: COELEMATA (Bilateria) Sölomatlar bilateral simetrili muhtemelen yerde sürünen bir hayvandan türemiştir, çünkü bunların ağızları aşağı doğru yönelik olarak vücut ventral ve dorsalde farklılaşmış böyle olunca bileteral simetri doğmuştur. Duyu organları öne yönelmiş bunu sinir sistemi izlemiş ve hayvanın hareket ettiği yönde bir baş ortaya çıkmıştır. Organların oluşumuna mezoderm de katılmıştır ve mezoderm ile astarlanmış ikinci bir karın boşluğuna rastlanır. Bu boşluğa coelom adı verilir. PHYLUM: PLATYHELMINTHES (Yassı kurtlar) Vücutları dorso-ventral olarak yassılmış, genellikle yaprak şeklinde ve yumuşak yapılı olan hayvanlardır. Tatlı su, deniz ve karalarda (nemli ortamlarda) serbest olarak yaşayan türlerden başka parazit olanları da vardır. Gastrodermis ve epidermis arası yani blastocoel mezenşim dokusu ile doldurulmuştur. Yassı kurtlar vücudun ventral bölgesinin orta kısma yerleşmiş tek açıklık olan ağızla, dışarı ile ilişkili bir gastrovasküler boşluğa sahiptir. Bu boşluk bazen dallanmış da olabilir. Dolaşım sistemi yoktur. Bu nedenle sölenterlere benzerlerse de simetri durumlarının farklılığı, gonatların da taşıma kanallarının oluşu ve boşaltım organlarının varlığı ile onlardan ayrılır. En dışta epitel tabaka ve salgıladığı kutikula ile siller olup, vücut derilerinin altında bir epitel ve kas tabakası yer alır. Bu tabaka ile barsak arasındaki boşluk yıldız şekilli hücrelerin meydana getirdiği ve aralarında boşluklar bırakan blastocoel ile doludur. Blastocoel interselüler boşluk bırakan yıldız şekilli hücrelerden oluşmuştur ve bütün organlar bu doku içine gömülüdür. Sindirim sistemi sert bir yutak ve orta barsak olarak ayırtedilir. Anüs yoktur. Boşaltım organı protonefridium tipinde ve dallı bir kanal sistemi halindedir. Protonefridiumlar yüzlerce alev hücresi içerir, çift ya da tek, bazen de çok sayıda delikle dışarı açılır. Bu delikler vücudun karın tarafında ya da son kısmında bulunurlar. Protonefridiumlar vücudun su miktarını da düzenler. Sinir sistemi ağ şeklinde olup bazen de bir beyin ganglionu ile ondan çıkan sinir kordonları biçimindedir. Vücutları dışta ektoderm, içte endoderm ve bu iki 65

tabaka arasında organların bir çoğunu meydana getiren mezodermden oluşur. Bu organlar kaslı bir yutak, basit gözler, duyu organları, bir beyin ganglionu, bir çift birbirine bağlı karın sinir şeridi ve üreme organlarıdır (ovaryum ve testisler, bunlarla ilgili kanallar, penis ve vaginadır). Sölenterlerin aksine yüksek organizasyonlu hayvanlar gibi bilateral simetrili olup belirli bir ön ve arka uca sahiptirler. Hareket vücut yüzeyindeki kirpiklerle, kısmen de toprak solucanlarına benzer şekilde kas kasılmalarıyla yapılır. Class Turbellaria: Tatlı su, tuzlu su ve rutubetli topraklarda serbest yaşarlar. Boyları 0.1-500 mm. arasında değişir. Familya: Planariidae: Yassı vücutludurlar, belirli bir baş bölgesi ayırdedilmez. Fakat ön taraf daha geniş olup duyu organı, göz, statosit, tentaküller içerir. Ağız karnın orta bölgesindedir. Başın iki yanı kulak gibi çıkıntılı olup, bazen iki yanında tat ve koku çıkıntıları bulunur. Düz bir boru halinde olan yutak (pharynx) bazen etrafı kas kılıfı ile çevrili ve ağızdan dışarı çıkarılarak ava sokulan bir boru halindedir. Derileri bir tabakalı yumuşak ve silli epidermis şeklindedir. Dışarı doğru kutikula salınmaz. Derideki kas kılıfı kontraksiyonu ile sürünerek hareket eder (karın tarafındaki yoğun siller yaşlanma sonucu azalır ve hayvan suda dalgalanarak yüzer). Sillerin hareketi vücut çevresindeki suyun hareketini dolayısı ile solunumu kolaylaştırır. Boşaltım organı protonefridiumlardır. Protonefridium vücudun iki yanında uzanan çok dallı iki kanaldan oluşur. Vücut dokusu içine kadar ulaşan ve bu kanallarla ilgili her bir küçük kanal ucunda kirpik demetine sahip olan alev hücreleri vardır. Üremeleri enine bölünme ile eşeysiz ve hermafrodit olduklarından karşılıklı döllenme ile eşeylidir. Hepsi karnivordurlar, özellikle böcek ve solucan yerler. Turbellerialarda çok yüksek regenereasyon yeteneği vardır. Solunum vücut yüzeyi ile yapılır. Planaria spp.: Vücut benekli gri ve siyaha yakın renklerde olup 5-25 mm. uzunluktadır. Bunları bıçakla keserek öldürmek hemen hemen olanaksızdır. Bir planaryadan kesilip ayrılan en küçük parçalar bile yenilenme yetenekleri sayesinde eksik kısımlarını tamamlayarak yaşamaya devam ederler. Kesilen 66

parçanın baş kısmına olan uzaklığı yenilenme yeteneğinin başarısını etkiler. Yenilenme, paranşim içinde yer alan neoblastlar tarafından yapılır. Class Trematoda: Ergin haldeyken çeşitli hayvan ve bazen insanların iç organlarında parazit olarak yaşarlar. Yapı olarak turbellerialara benzerlerse de parazit yaşamalarından dolayı konakçıya yapışmaya yarayan bir ya da daha fazla vantuza ve kirpikler yerine kalın bir dış tabakaya yani kutikulaya sahip olmaları ile onlardan ayırt edilirler. Turbellaria ların bütün hayat boyunca muhafaza ettikleri silli epitelleri trematodların sadece larva döneminde görülür. Yer yer diken ve pullar bulunur. Sindirim, boşaltım ve üreme organları turbellarialara benzer. Ancak ağız ön uçta yer alır. Genellikle hermafrodit hayvanlardır. Beslenmeleri ağız ve barsakla, büyük kısmında ise sadece vücut yüzeyi ile gerçekleşir. Ordo - Digenea Familya: Fasciolidae: Vücutları dorso-ventral yönde yassılaşmış olup, 10 mm. kadar büyüklüktedirler. Biri ağız çevresinde diğeri ise karın ortasında olmak üzere iki vantuzları vardır. Karın vantuzunun yeri familya ayrımında kullanılır. Cins - Distomum: Bu cinse bağlı türler geviş getiren hayvanlarda görülür ve karaciğer sülüğü veya karaciğer kelebeği olarak isimlendirilirler. Tesadüfen insanlara geçerek ölüme sebep olabilir. Distomum lanceolatum (Küçük karaciğer kelebeği): Ergin halde koyun, keçi, sığır, at karaciğerinde bulunur. Gelişme safhasında salyangoz ve karınca olmak üzere iki ara konukçusu vardır. Boyu en fazla 1 cm. kadardır. Yassı vücutludur. Önde yer alan ağız, bir ağız vantuzu içinde bulunur. Geriye doğru barsağın uçları kapalıdır. Ağız vantuzunun gerisinde karın vantuzu yer alır. Parazit konukçu hayvana bu vantuz vasıtası ile tutunur. İki vantuz arasında eşey deliği bulunur. Hermafrodittirler. Bir çift olan testislerden çıkan kanallar birleşerek bir tek kanal (vas defferens) oluşturur ve penise açılır (penis, penis kesesi içindedir). Dişi üreme organını küçük bir 67

ovaryum, kısa bir oviduct ve uterus takip eder ve penisin yanından dışarı açılır. Bir fert binlerce yumurta meydana getirir. Yumurtalar konukçu hayvanın safra salgısı ile dışarı atılır. Yumurta açılır, içinde tam olarak gelişmiş sillerle örtülü bir miracidium larvası çıkar ve besini ile birlikte kara salyangozunun sindirim kanalına geçer, yumurta kabuğu erir; miracidium larvası serbest hale geçer ve orta barsak duvarına yerleşerek sporosist meydana getirir, daha sonra içeride serkaria dölü meydana gelir. Serkarialar vena vasıtası ile salyangozun solunum organı boşluğuna gelir ve burada (grup halinde) kistler oluşur. Her kistte 300 kadar serkaria vardır. Kistler solunum organından mukusla dışarı atılır ve otlara yapışır. Bu otu karınca (Formica sp.) yerse metaserkariaya değişir. Bu hayvan koyun keçi vs. tarafından yenirse kist midede açılır ve mide duvarını deler. Vena yolu ile karaciğere gider, safra kanalına yerleşir ve erginleşir. Yumurtalar safra ile barsağa gelir, oradan dışkı ile dışarı atılır. Konakçının zayıflamasına ve ölümüne neden olur. Fasciola hepatica (Büyük karaciğer kelebeği): Boyu 20-30 mm. kadardır. Koyun, keçi ve sığırların safra kesesinde bulunur. Kutikula üzerinde diken gibi kabartılar vardır (kirpikli epitel). Dışkı ile konukçunun vücudundan atılan yumurtalar ancak su ile temas ettiği takdirde açılır ve içinden miracidium larvası çıkar (larva su içinde serbest yüzerken). Limnea cinsinden su salyangozuna girer, karaciğere yerleşerek sporosist oluşturur. Sporosistin içindeki embriyonal hücreler redia'ları bunlar da serkariaları meydana getirir. Serkarialar salyangozun barsağı yolu ile dışarı atılır. Bunlar su kenarında bir bitkiye tutunur ve orada kist haline geçer. Otu yiyen konukçu hayvanın midesinde kist açılır, serkaria karaciğere geçerek safra kanalı ve kesesine yerleşir. Yumurtaları idrar yollarında iltihaba sebep olur. Distomum 5-6 mm. en çok 1 cm boyda olmasına karşın bunlar 20-30 mm. boyda olduklarından safra kanallarını kolayca tıkayabilir. Barsak Distomum daki gibi iki kola ayrılarak aşağı iner ve yanlara doğru kollar oluşturur. 68

Opisthorcis sinensis (Çin karaciğer kelebeği): İnsan, köpek, kedi, fok ve balık yiyen memelilerin safra kanallarında bulunur. Miracidium ve serkarialar için ana konak salyangoz ve balıktır. İnsan dışkısı karışmış sularla sulama nedeni ile özellikle Oryantal bölgelerde yaygındır. Safra ve karaciğerde tahribat yapar. Echinostoma (Schistosoma) haematabium: Erkek büyük ve kalın vücutlu olup vücut ventralinde boydan boya bir yarık taşır. Dişi iplik şeklinde daha ince olup erkekteki bu yarık içinde yaşar. İnsanların toplardamarlarında parazit olarak bulunur. Sıcak ülkelerde ara konak su salyangozu olup özellikle pirinç tarlalarında su ile temastaki insan derisinden girerek yumurtalarını kana bırakırlar. Biraraya geldiğinde böbrekten atılamayıp iltihap ve kanamaya neden olur. Class - Cestoda (Şeritler): Endoparazittirler. Ergin halde omurgalıların barsaklarında, nadiren karın boşluğunda yaşarlar. Dar ve yassı şerit şeklindeki hayvanlarda önde başın bulunduğu kısma scolex denir. Scolex baş ve boyun kısımlarını kapsar. Bu kısımda parazitin konukçu hayvana tutunmasına yarayan çengel ve vantuzlar bulunur. Vücudun geride kalan kısmı seri halinde proglottis denen bölmelerden ibarettir. Proglottisler boyun kısmından tomurcuklanma ile meydana gelirler. Bu nedenle en yaşlı proglottisler en sondadır. Bunlar zaman zaman atılır. Bütün vücut yüzeyi kutikula ile örtülüdür. Kutikulanın altında sırasıyla kaide (bazal) membranı ve bunun altında dış tarafta halka, iç tarafta ise boyuna uzanan kas liflerinden oluşmuş kas tabakaları bulunur. Bunun dışında parenşim kaslar da bulunur. Boşaltım organları protonefridiumlardır. Sinir sistemi başta enine bir ganglion ile geriye doğru uzanan iki sinir şeridinden meydana gelmiştir ki bunlar ana boşaltım kanallarının dışında uzanırlar. Barsak sıvısı içinde yaşadıklarından sindirim sistemi ve ağız yoktur besinlerini barsaklardan osmos yolu ile alırlar. Hermafrodittirler ve proglottislerin her birinde erkek ve dişi üreme organları vardır. Her bir proglottis kendisi ya da başka bir proglottis ile çiftleşebilir. Döllenmiş yumurta ile dolan proglottis kopar ve konakçı vücudundan atılır. 69