* Prof.Dr. Mehmet DEMIREZEN GIRIs: çeviride KAYiPLAR SORUNU Çeviri, genellikle sanildi~ndan çok daha fazla karmasik, açiklanmasi güç, bilmece gibi bir olgudur. Kültürler arasi bir bilgi dönüstürme olayi oldugu için, dilden dile kum bir bilgi ya da anlam aktarimi olarak nitelendirilmesi yanlis olur. Dünyamizda bir çok dil konusulur, bu dillerin yapilarinin hiçbiri birbiriyle çakismaz. Bu I!~enle, bir dilden di~er bir dile yapilacak çevirilerde bazi kayiplarin ortaya çikmasi kaçinilmaz bir 01-. gudur. Zaten kusursuz olarak yapilmis çeviri yo~ur. Her çeviride birseylerin kaybolmasi kaçinilmaz olmaktadir. Böylece, çevirinin mümkün olup olmadigi sorunu bir bakima çagimizin en önemli sorunudur. çeviri islemi boyunca olusan bilgi yitimi çeviri yanhslannin tabanini olusturur. Bu inceleme yazisinda, çeviri yapilirken olusan kayiplarin nedenleri, türleri arastinlicak, çevirinin mümkün olup olmadi~ irdelenecektir. çeviride SESSEL KAYIPLAR \ ii ~ i Dünyamizda konusulan 3500 kadar dil vardir, ama bunlarin hiçbiri-. nin sessel yapisi bir digeriyle çakismaz ve denk düsmez. Bu yüzden, siir çevirilerinde ses benzesmesi yoluyla anlama ulasma kolay kolay basanlama:!:.tennyson, yansilama yönt~ii'.inik>olllaiiarakarjama erismeyi basaran ender sairlerden biridir. The Princess adli uzun"~siirinde [m] sesi~ tekrar ederek, okura an vizi1nsiniiletiyor.bu tür bir yansimali anlamin Türkçeye kazandirilmasi çok zordur: The moan of the doves in immemorial elms And murmuring of innumerable bees (Norton Anthology of English, s.856) Siir çevirisinde sessel ve anlam de~erlerinin kaybolmasi nedeniyle, Amerikali sair Robert Frost, "Siir, çeviride kaybolan nesnedir", diyor (Talat Sait Halman, 1979:172). * H. Ü. E~itim Fakültesi, Yabanci Dil E~timi Bölümü.
Diller arasinda ses yapilannin çakis~arnasi, parçalarüstü sesbilimsel uyusmamalari da birlikte getirir. Her dilin kendine özgü bir vurgu ve ritim degerleri vardir. Türkçe hece.zamanlibir dildir, Ingilizce ise vurgu zamaniidir, bu yüzden sesler her iki dilde ayri degerlerele duyulur. Bu olgu özellikle tiyatro çevirilerinde onaya çikar. Ama böyle bir engelleme, usta bir çevirmenin elinde pek etkili olmayabilir. "Bizim dilin bir ses romantizmi var-sesli harflerin a'lann, o'larin, u'lann bir seremoni~i var ki bunlar Ingilizce gibi takir-tukur gerçekten takir-tukur bir dile aktarmak:son derece zor. Çünkü ayni ses degerleri yok Ingilizcede. Insan bunu zorlayarak yapabilir ama, yapayoluyor, seyircinin kulagim çok tedirgin eder... Güngör Dilmen'in Ben Anadolu yapitinin çevirisi iyi bir çeviri. Güngör Dilmen, Yildiz Kenter'in yun disinda oynamasi için bu piyesi yazmis, Piyesi Ingilizce düsünmüstür", Ingilizcenin ritimlerini düsünerek yazdi... Her sann Ingilizce için hazirdi adeta. Güngör Dilmen, eserin çogunu çeviri için düsünmüstür, çeviriiçin yazmisti" (Suat Karantay, 1983: s.18-20)... _ Her dilin kendi vurgu, ritim~veharmonisi, sesbilimsel çeviri yolunu ~ogal olarak: kapatir. SÖZCÜK DAGARCIGI ZORLUGU Sözcük dagarcigi olgusu da çeviri sürecinde çevirmeni zorlayan ve kayiplara neden olan bir engeldir. Türkçeden Ingilizceye yapilacak bir çeviride çevirmen pek zorlanmaz. Ama bunun tersini düsünürsek, 600.000 kadar sözcügü olan Ingilizce gibi bir dilden Türkçeye yapilacak çeviride, çevirmen Türkçedeki esdeger sözcükleri bulmakta çok dikkatli olacaktir, çünkü Ingilizce hemen hemen her eylem için bir farkli sözcük gelistirmistir. Bu soruna, bir de iyi bir çeviri için sözlüklerimizin yetersizligini eklersek, çevirmenin isi daha da zorlasir. "Türkçeye yaptigim çevirilerde çok sikinti.. çektim. Bu sikinti, nüans ayrimlariyla asagi yukari ayni anlama gelen 4-5.sözcügü Türkçede tek sözle karsilarna zorlugundan geliyordu. Dilimizde söz kitliginin düsünme gücümüzü ne kadar etkileyip daralttigim bu gözlem 116
bana bir kez daha gösterdi... Tersine kendi dilinde düsünmüs, kendi dilinin özelliklerini, anlam yapisini, deyimlerini, kavramlarini, özdeyislerini islemis bir yabanci dilden Türkçeye çevrilen yapitlarin neler neler yitirdigini var kiyas edlit". (Oguz Kazim Atok, 1971: s.12). ortak kökenli diller arasinda ve gelisimi birbirine yakin dillerden çeviriler yapmak: zor olmamaktadir. Örnegin, Ispanyolca'dan Italyanca'ya, Türkçeden Azerbeycanca'ya yapilacak:çeviriler, güç olmasa gerek. Ama Japonca'dan Ingilizceye, Arapça'dan Almanca'ya yapilacak:çeviriler sözcük dagarcigi açisindan zorluk yaratabilir. Kaynak:dil ile amaç dil arasinda esdeger sözcükleri bulamayan çevirmen, anlam yanlisliklan da yapabilir. Dillerin sözvarligi da çogu zaman çak:ismaz.arapça'da, ~ üzerine yüzden fazla, Emmo dilinde kar üzerine çok daha fazla sözcük vardir. Bu açidan bakildiginda, Arapça'dan ve Eskimo dilinden yapilan çevirilerde sözcüklerin çesitliligi çevirmene çelme atabilir. sözdtzimsel SORUNLAR Dillerin sözdizimsel yapilari da sorun olarak çevirmenin karsisina çikar. Türkçe, özne-nesne-eylem yapisindadir. Ingilizce, ö~e-eylem-nesne dizisini tasir. Arapça ve Keltçe, eylem-özne-nesne yapisini tasir. Bu dizim siralarina dikkat etmeyen çevirmenler, bazi sözcük ve sözcük gruplarini göremerler, bunlari çeviri isieminde anarlar, ya da durup dururken disardan baska yapilari eklerler. Yazarin cümlelerininbzun veya kisa olmasi, dilinin agdali olup olmamasi, lmi-evirip çevirip dolasnrmasi, çok anlama gelecek cümleler kurmasi, sözdizimsel soninlan da beraberinde getirir. Çevirmen,.bu durumlarda özgün metnin cümlelerini parçalar, fazla deyimsel cümleleri basitlestirir. Bu tür metinlerde sorun, çevirmenin dilbilgisi kurallarini yeterli bilip bilme.. mesinden kaynaklanir. \ 117
Çeviride anlasilabilirlik kavrami, sö~zimsel açidan da incelenebi." lir. Dilbilgisel açidan dogru olduklan halde, bazi cümleler anlasilmaz olmaktadir, çevirmenlerimiz daha çok bu tuzaga düsmektedirler. Özellikle, bilimsel metinlerde usliip önemli degil, söylenen sey önemlidir deyip, dilbilgisel açidan dogru oldugu halde anlasilabilirlik esiginin altinda kalan, düsük cümleler ortaya çikar. Özgün dilde de benzer yapilann bulunmasi, çeviriyi kolaylastirabilir. Ama bu sefer de, cümle içinde geçen bir sözcüiün o cümle ile olan baglantisini kuramama. anlamsiz, yanlis çevirinin besigi olur. Örnegin, Almanca'da da Türkçede de edilgen çan var, o zaman, Türkçeye yapilacak çeviri de edilgen çanda olacak diyemeyiz. AnImal Fann adli yapittan bir örnek al~hm:. "First came the three dogs, bluebell, Jessie and Pincer... The two cart horses, Boxer and Clover... were walking... After the horses came Muriel, the White Goa~ and Benjamin, the donkey", s.6. Bu cümleyi, Sevin Okyay söyle çe~s: Ilk önce üç köpek Mavis, Cincin ve Acar.. geldi.. Yük arabasinin iki ati Boksör ve Yonca... yürüyorlardi. Atlardan sonra beyaz keçi Fikriye ve esek Bünyamin göründü", s.6. Özgün metindeki devrik cümleler, çeviride devrik olarak geçmiyorlar, zaten böyle bir zorunluluk da yoktur, ama bu olgu yine de bir uslup kayibidir. Simdi de su örnege bakalim. Laurel Hardy filimlerinin birinde, Laurel ve Hardy'nin ikisi de isten atilirlar, çeviride cümle karsimiza "Laurel ve Hardy ateslendiler", diye çikiyor. "Laurel andihardyare fired" cümlesi böyle çevrilince, çevirmenin hainligi açikta onaylanir (bkn. Burçin Erol, 1980:3i). Sözdizimsel yapilarda olusan cümle kaymalari da ayri bir sorundur. Can Yücel'in çevirisi Sirça Kümes, bu tür olgularla doludur. Iste bir örnek: "Memory is seated predominantly in the hean. The interior is therefore rather dim, and poetic (II. Sahne) i Hanranin, aninin topallasngi yer, insa- 118
nin gönlüdür, degil mi? Öyleyse sahnemiz los, havasi da sairce olacaktir", "Çeviride özgün tümcede bulunmayan bir sicaklik var, biçem kaydinlinis" (Suat Karantay, 1989: s.127-28). Burada hem cümle hem de biçem kaydinlinis. Çevirmenin bu kadar serbestlige hakki yoktur. Aym eserde, "As ü to say, 1'11be smiling for ever", cümlesi, "Es yigidin bagrina es der gibi bir gülümseyisi vardi", diye bir çünlle geçiyor. Yine aym esei:de, "GirIs in those da}'sknew how to talk" cümlesi, "Boru degil, o zamanin kizlari nasil konusacagini bitirdi", diye geçiyor. Bit çtwiride, cümle bu kadar kaydinlamaz, bu kadar argolastirilamaz (See Suat Karantay, 1989: s.124-128). Bir baska yerde söyle bir cümle var: "I don't understand you Laura. You couldn't be satisfied with just sitting at home, and yet whenever I try to arrange something for you, you seem to resist it", cümlesi "Ben de sasinhm hangi efendiye kul olayim. Evde kaparnp kalmaya razi degilsin, bir çaresine bakalim diyoruz, tü kaka oluyoruz o zaman". Bu çeviride yine argo kokuyor, yine cümle anlamlari çok kaydirilmis. Cümle yapilarimn biçimbilgisi ve sözdizimi düzeylerine dogru yapilmasi, özellikle birden fazla anlami olan cümlelerin verilen metindeki anlamlarinin amaç dile dogru aktarmak, fazla argoya kaçmamak bir çevirmenin baslica görevidir. Çevirmenin bu tür dil yapisi tuzaklarina düsmesi çeviride sözdizimsel kayma kayiplarina zemin hazirlar; bu tür kayiplar çogu zaman anlatim yitimini beraberinde getirir ve özgün metnin anlaum yapisini yoksullastirir. ANLAMSAL SORUNLARA BIR BAKiS M.Ö. 106-43 yillari arasinda yasayan ünlü çevirmen Cicero, iki tür çeviriden sözetmistir: ut inteqn-esdiye adlandirdigi sözcügü sözcügüne çeviri ve ut orator dedigi ö~ anlam çevirisi. Birinci türde, kaynak biçimsel. yapilar olabildigince korunarak aktarilir. Ikincisinde kaynak metnin ögeleri elden geldigince çeviri metnin anlambilimsel,sözdizimsel, biçimbilimsel is- 119
leyisine uyarlanmasidir. Bu siniflama büyük tarttsmalara yol,açmis, çevirmenler, çeviride aktarilmasi ve islenmesi gerekenin biçim mi yoksa içerik mi oldugu sorunu çevresinde dönüp durdular. Çevirmçnlerin çogu, kaynak metin ve amaç metin arasinda biçim, anlam ve deyis-anlatim esde~erliligini tutturmaya çalisirlar. Ama çeviride bu estetik de~erlerin hepsini birarada gerçeklestirmek olanaksizdir, ya anlamdan ya da.anlatimdan ödün venpek gerekir, "çünkü özgün metin ile özdeslik ve ayrilik sorunu tam olarak çözümlenemez" (A. Popoviç, 1981: s.159). Zaten çevirmenin tek görevi çevirisini özgün metin ile özdestirmek de~ildir. Bu nedenle çevirmenin bazi tekniklere mutlaka basvunnasi gerekir, amaci kaydirmalar yaparak özgün metnin anlamsal özünü aktarmaya çabalamaktir. Böylece, çevirmenin özgün metinden belli ölçülerde ayn1maya, bagimsiz davranmaya hakla vardir. Bu bagimsizlik özgün metnin çeviri metninde yeniden yaratilmasi için çok gerekli bir tekniktir. Özgün metnin anlamsal özüyle onun baska bir dilsel yapiya kaydinlmasi arasinda ba~özgürlük çatismasinin olusturdugu gerilim, aneak deyis kaydirmasi ya da anlam kaydirinasi yoluyla sa~lanabilir. Yoksa çeviri anlam açisindan saydam olamaz. Böylece diyebilirizki çeviri islemi aneak kaydmnalarla basariya ulasabilir. Çeviri isleminde, bireysel kaydinna (individual shift), konusal kay-.idm;m(topieal shift), bünyesel kaydirma (constitutive shift), olumsuz kaydinna (negative shift), türsel kaydinna (generle shift) gi~i teknikler, çeviride anlam saptamalarina kan verir. Bu tür kaydinnalarla amaç, yapilan çeviri dönüsümlerinin anlasilir olmasini sa~lamaktir. Bu tür kaydirmalan yaparken, "özgün metne olabildi~nee ba~h, gere~nee özgür olma", her çevirmenin düsturu olmalidir. Çevirmen, metinlerde geçen sözcüklerin eski anlamlarina da dikkat etmelidir, artik kullanilmayan yananlamlar çeviride hasar olusturur. Simdi, Hamlet'ten bir örnek alalim. Kraliçe, Han:1ietLeartes ile duello yaparken, o~luna söyle sesleniyor: 120
"He's fat and scant of breath, \ Here, Hamlet take my napkin, rub thy brows" Ha1ideEdip Adivar ve Vabit Turhan, bu dizeleri söyle çevirmisler. "Hamlet sisman, nefesi kesiliyor. Buraya gel Hamlet, su mendili al da terini sil; (s.115) Buradaki tuzak sözcük."filt"tir.shakeseare zamaninda "fbi"sözcügü "terlemis, terden sinlsildam olmus" anlamina getirdi, ama bugün bu anlam yitirilmistir. Sonralari, Orhan Burian (s.185) bu yanlisi düzeltmistir. "Terledi, hem solu~ tükendi; Bana bak Hamlet, mendilimi al da terini sil Her zaman oldu~ gibi, çeviride de dikkat basannin yansidir. Dikkatsiz çevirqienler, özgün menü bazi nedenlerle yanlis okuyarak ya da yorumlayarak bireysel anlam kaydirmalan yaparlar. ~erikali yazar ve elestirmen Sontag'm Çine Yolculuk Tasansi (Project for a Trip to China) adli yapiti, bu tür çeviri yanlislarla doludur. Bu yapit iki yaymevi tarafindan çevrilmis : Gergedan ve"can yayinlan. Can Yayinevi çevirisini Göksin Taskin Yapmis: "on a dirt road" Sözcök.öbegi "toprak yol üzerinde" yerine "pis bir yolun üzerinde", s.14; "Chinese laundarles" "Çin çamasirhaneleri" gibi bir sözcök.öbegi "Çin'in gizli çamasirlan" diye çevrilmis. "Death befalls all men a1ike"cümlesi "ölüm herkesi esit kilmakta", s.25; half-orphan sözçügü,~tim yerine yari.-öksuz,diye çevrilmis. Gergedan yayini çevirisinde, s~ yanlislar göze çarpiyor: "çikartmak, tükürmek" anlamindaki "spit" sözcügü hapsirmak diye; "gegirrnek" anlamina gelen "hum" sözcügü "hapslntlak"; "dirt road", yine "kirli bir yol", s. 142; iskence anlamindaki torture sözcügü tortoise sözcügü ile kanstinldigindan, iki ayn yerde kaplumba&a,s.143; evsahibi olarak çevril-. mesi.ge.rekenlandlord sözcügü to.praksahibi, s. 142; Çin Seddi olmasi gereken Walls sözcügü "duvarlar" diye, çevrilmis. Aynca, dans gösterisi an- 121
... lamindaki ballets sözcügü, balolar; "ümcü,. ciddi bir olay" anlamindaki "a solemn occasion" sözcük öbegi "törensel bir vesile" olarak çevrilmis. Bu tür çeviri yanlislan, çevirmenin yüz karasidir. Yayinevleri ticari amaç güttükleri için, çeviriyi yayinlatroldatiönce denetletmeinislerdir (bkn.n. Kasap ve Y. Salman 1988: s.155-158). Can Yücel'in Çevirisi Sirça Kün1es'dede birçok kaydirmalar görülür: Süperman sözcügünü "yeni zaman Herkülü"; "Hey Mr. lieht bulb" ~özcük öbegi "oynama yavrum elektrik"; "cornfortable as a cow" deyimini "keyfine diyecek yok", diye çevirmis. i, i i I, Ama bazi yerlerde gösterdigi serbest çeviri örnek ve kaydirmalanyla, neredeyse oyunu yeniden yamus can Yücel. "Tenu>eramentlike a metrqpo1itanstarliöbegini ''Beyliniz pek de celalli masaliah" diye çevirmis. "No dear" sözcük öbegi ise "yoo cicim" diye geçiyor. "Gets awkwardly to her feet" gibi bir yapiyi "sersem sepet ayaga kal- ~. karf'fllyeçevirmis. Bu çevirilerde asiri kaydirma ve yorum bocalamalari açikça görülüyor (Bkn. S. Karantay, 1989: s. 125-128). Anlam çevirisi 'sorunlari açisindan, çevirmeni en fazla zorlayan ve onu yordama hocalamasina sü.--üldeyenetkenlerden biri de egre1tilemeler, deyim ve özadlann a,ktari1masidir.en iyi çözüm, metin dilindeki egreltilemeye, amaç dilden bir egreltileme ile cevap vermektir. Orhan Burian'in çevirdigi Karaagaçlar Alnnda adli oyunda, Öylebir olusum var: "We'll mebbe make'em paya hair fur hair" s.21. Orhan Burian bu yapiyi.t'.karsiligini alirlar" diye egreltilemis. Halbuki, "Basabas dögüsürüz ya da Dise dis dögüsürüz" gibi bir yaklasim daha gerçekçi olurdu. Yine, 24. sayfada "dead spit an image" sözcük öbegi var. O. Burian bunu "Burnundan düsmüs" diye egreltilemis, bu da eksik egreltilemeye girer, daha dogrusu "Hik demis burnundan düsm~s", ya da "Armut dibine düser" gibi bir karsilik daha iyi olabilirdi (Bkn. B. Sevil. 1989: s.129-131). 122
BIçEM YITIMI çeviri süreci içinde olusan kayiplarin basinda biçem kaybi gelir. "Yazanyazar yapan biçerndir ilkesinden yola çikan yaklasimda, biçem aktanim çetin istir, çevirinin en güç.yanidir. Saygili çeviri, kaynak metnin biçemini bütünüyle aktarm.ayiamaçlar" (Suat Karantay, 1985:153). Ama biçeme ba~li kalmak çeviri kokusunu da beraberinde getirir, genelde noktasina, virgülüne kadar esde~er yapilan çeviriyle çevirmen kendi anadiline yabancilasabilir. Anton Popoviç'e göre bütün~yle aktanlamaz, kaydirilabilir; deyis kaydirmalariyla (shift of expression) biçem çevirisine belli bir yaklasim sa~anir. Çagdas Amerikan yazarlarindan F. Scott Fitzgerald'in yetkin bir biçem ustasi oldugu bilinir. Onun The Great Gatsby adli basyapin can Yücel ve Filiz Of1uo~lutarafindan çevrilmis. C. Yücel'in çevirisi serbest çeviriye, F. Ofluoglu'nunki ise tipik sadik çeviriye örnektir. C. Yücel istedi~ yerde cümleleri bölmüs, kavramlari yerlile~tinnis, bu nedenle Fitzgerald'in silisel biçemi aktarilamamistir, aksine bogulmustur. F. Ofluoglu'nun çevirisinde cümle bölümlemeleri iyi yapilmamis. görüntü olarak kaba göndergeler yapilmistir. Ofluoglu'nun çevirisinde, Fitzgerald'in siirsel anlanmi, ezgise~ söylemi, özgün görüntüleri tümüyle zayiflamistir. T.S. Eljot'un siiri The Love Song of Alfred Prufrock yine Can Yücel tarafindan Türkçeye çevrilinis. Dilek Doltas, bu çeviri üzerine su elestiriyi yapiyor: "Yücel, siirde Eliot'un yapitlarimn yazmsal özelli~ni olusturan imgeleri ve onlarin sunulus biçimlerini de~stirmis, bazilarim bütünüyle çikarmis, bunun sonucu bazi dizeleri adamis ve en önemlisi, Prufrock okuruna aktarilan duygularin önemli bir ya yitirilmis ya da degistirilmistir. Ayrica siirin temelini olusturan Profrock karakteri, onun sorunlari ve yasadigi ortam bambaska bir nitelik kazanmis. Kisaca, Yücel'in siiri Eliot'un "The Love Song of J. AlfredProfrock siirinin bir varyant'i olmus- 123
tur" (Dilek Doltas, 1988: s.139). Demek ki b~çemçevirisine kalkismak her çevinnenin gücü dahilinde degildir, sonuçta hem biçem degisir, hem de siir aslindari biraz uzak olan, olumsuz kaydirniayla olusmus bir varyantortaya çikar. Daha asinli~a gidilirse, uyarlarna çeviriler ortaya çikar. Varyanttan daha ilerinde adaptasyon dedigimiz çeviriler vardir. Bu tür çeviriden sözettigimiz zaman akliimza Ahmet Vefik Pasa gelir. Ah~et Vefik Pasa'nin Moliere'den yapti~i uyarlamalar, Tabib-i Ask, Meraki, Tartüf, Zorak-i Tabib, çevirmenin en rahat çalistigi türledir. Özgün dilin metni amaç dilin kültür ve uygarligina uyarlanir. Çevirmen, çeviri serbestliginin doruk noktasina ulasir. ÇEvIRIDE KÜLTÜREL ETKENLER Farkli kültürlerin ürünleri birbirlerine çevrilebilir mi? Belli bir toplum, din, irk, uygarlik çemberiyle kusatilmis kisiler baska bir toplumu çevirilerden anlayabilirler mi? Bu tür sorular, kültürlerarasi olusumlann incelenmesi gerektigini gösterir. Dogal olarak. degisik kültürler, degisik düsünen insan1an yaratirlar. Kültürel köken birligi olan ve birbirine paralel gelisim çizgisi gösteren diller arasinda çeviri yapmanin kayiplar sorununu azalttigi söylenir. Kültür dilin yaraticisi ve sinirlayicisidir, insanlarin dünya görüsünün ayna- SlWr.Kültür yasayabilmek ve sonraki nesillere kalabilmek için, dili araç olarak kullanir, kendi dilinin insanlarini birbirine ba~lar. Her dilin kendine göre bir mantigi vardir deyisi. kültürün degisik bir görüntüsüdür. Her kültür. kendi degerlerini sözcüklerin içine saklar. Örnegin, saglik olsun, ~eçmis olsun, sihhatler olsun, basiniz sa~olsun gibi deyisler Ingilizce'de bulunmaz. Türkçedeki baldiz. yenge, görümce, elti gibi kavramlar Ingilizce'de sister-in-law ile karsilanir. Ingilizce'de ~ sözcügü hem ~ hem diin demektir. Bu tür sözcüklerin çeviride özel bir islem görmesi gerekir, yoksa anlam örtükolarak kalir. 124
T i Uetisimsel-esdegerlik açisindan düsünüldügünde, özgün dile özgü özel sözcüklerin çevirlsnde, amaç dilin konusucalanna yadirganacak ileti götürülmemesi gerekir. Her kültür, kendi ürünlerinisergiler. Bir metinde, "fish and chips" diye bir kavram geçerse, "bunu köfte ekmek" olarak çevirebiliriz, çünkü Türk kültüründe "balikla patates" gibi bir yemek yenmez, (Aksit Göktürk, 1986: s.87). Ayni sekilde. kutsal kitap çevirilerinde de bu durum görülür.incilin Eskimolar için yapilmis çevirilerinde, "Tannm bugünkü ekme~zi bize ver" yakansi, eskimolarda ekmek yemek yaygin olmadigi için, "Tannm bugünkü baligimizi bize ver" diye ak+.anlmis(reiss, 1983: 25). lsanin sanlanndan biri olan "Tannmn kuzusu" deyimi "Tannmn foku" diye çevrilmis (Aksit Göktürk, 1986: s.88). Bu olgu, tabular söz konusu olunca, kaçinilmaz oluyor. can Yücel'in Sirça Kümes Çevirisinde söyle bir deyis var: - "We cannot say our grace until you come to the table (I.Perde). Yemek yemeden önce dua etme aliskanligi olan Hnstiyanlann bu kültürel özelligini bilmeyen çevimien "grace" sözcügünü çevirmede yordama hocalamasina girebilir. can Yücel bunu, "Sen masaya gelmedikçe dua edemeyiz gibi uygun bir yaklasimla çevirmis (Bkn. S. Karantay, 1989: s.126-27). / Her kültürün ayn kültür ürünü olur demistik. Fitzgerald'in Ömer Hayyam'dan çevirdigi "Rubaiyat" adli yapit, basarisiz olmustur, çünkü Ingiliz Edebiyatinda Riihiü gelenegi yoktur. Bir çevirmen, çevirecegi yapitin benzerini mutlaka incelemeli, bir>önçalismayapmalidir. Çeviri isleminde kültür, simrlayici bir etkendir. Çevimiene pekçok durumda çelme atabilir. IKINcI ELDEN çeviriler Ikinci elden yapilan çeviriler daha çok olumsuzluklarla doludur. Kayiplar sorunu iki katina çikabilir. Bu tür çevirilerde, özgün dil bir ara dile çe~ sonra bu ara dil bir özgün metinmis gibi benimsenip bir baska 125
dile çevrilir. Türklerin Anadoluya gelirken kullandiklari ilk dillerden birisi Arapçaydi. 19. yüzyilda da bir bati dili olarak Fransizca yayginlasti. Robinson Crusoe'nin Osmanlicaya ilk çevrilisi Arapçadan Hikaye-i Robenson'dur. Bu çeviriyi 1864 yilinda yapan vakanivüst Ahmet Lütfi Efendi'dir. "Daha sonraki çeviri ise Fransizca'dandir. Semsettin Sami'nin 1884'te Robenson basligiyla yayinlanan çevirisi Fransizcadandir. SONUÇ Moritz Haupt, "Çeviri yapmayiniz, çeviri anlayisin ölümüdür", demistir. Anatole France, "Güzel çeviriler vardir, sadik çeviriler yoktur", diyor. Ne derlerse desinler, bugün çeviri diye birolgu vardir ve bu olgu yörüngesine çoktan oturmustur. Çagimizda çevirisiz yasamaya imkan yok. Çünkü çeviri olmasa, dünya nasil döner? Dünya barisi nasil sa~anir? Çeviride kayiplar kaçinilmazdir. Zaten kayipsiz çeviri yapmak imkansizdir. Grethe'ye göre çeviri "bir halinin ters yüzüne benzer", bir yüzü öteki yüzünün bir izdüsümü olabilir. Çevirinin az kayipla basarilmasinda çevirmene büyük görev düser. Çevirmen, anadilini, çeviri yapacagi yabanci dilleri ve onlarin kültürlerini iyice özümlemelidir. Gerektiginde sözcük cambazi olup, dogru, güvenilir ve yeterli çeviriye ulasmalidir. Çevirmen beste yapan bir kisi degildir. Kaynak metinden fazla uzaldasmadan amaç dile yaklasma1i,metne baglilik ve metinden aynlmamanin kesisme noktasini bulmalidir. Çevirdigi dilin tadina ancak böyle varabilir. Sonuçta, çeviride kayiplar sorununun, dillerin özgün yapisindan, çevirmenden ve dilin.. konusuldugu toplumadaki kültürden kaynaklandigi açikça ortaya çikar. Çevirmenin görevi, çeviri süreci.içinde olusacak bu kayiplari en aza indirgemek, degisik kültürlerin insanlarini birbirlerine yaklasurarak onlari birer dünya vatandasi yapmaktir. Böylece ulusal yazin çeviri olaylarindan soyritlamaz ve herkesin mali olur, dünya barisina himiet eder. O halde. çevirmen uluslararasi zenginliklerin aktariciligini yapan bir aracidir; kültür zenginliklerini herkese mal etmeye çalisan bir humai;iistdünya vatandasidir.. 126
KA YNAKCA r i. Adivar Halide Edip ve Turhan, Vahit, 1943, Hamlet-Danimarka Prensi. Istanbul, Ingiliz Edebiyati Semineri Shakespeare Külliyati No. i. 2. Atok Kazim Oguz,1971,"Dilden Dile Sikintisi!', Varlik 31:766,12-13. 3. Burian Orhan, 1946, Hamlet, MEB, 1946. 4. Çine BirGezi Tasarisi, GERGEDAN, Temmuz 1988, 141-147. 5. Çine Bir Gezi Tasarisi, BEN vesaire, çev. Göksin Taskin, can Yayinlari, 1988, Istanbul, 9-34. 6. Doltas Dilek, 1988, "Yazin"ÇevirisineFarkli Bir Bakis: Esnek Aktanmm Sinirlari", Metis Çeviri 1989 Güz, 134-143. 7. Erol Burçin, 1988, "IngilizcedenTürkçeye Bazi Filim Çevirileri Üzerine Gözlemler", Metis Çeviri Yaz, 1988, Sayi 4,29-34. 8. Göktürk Aksit, 1986, Çeviri: Dillerin Dili, Istanbul:Çagdas Yayinlari. 9. Ha1manSait Talat, 1979, "Yaratici Çeviri", Türk Dili, Sayi 330, 172-78. LO.Karantay Suat, 1985, "Çeviri Ögretiii1indeBiçem Aktanmi, Dün ve Bugün Çeviri", Metis Çeviri Kitap 2, 153-162.. 1989, "Yazari, Çevirmeni ve Okuyucusuyla Ben Anadolu", Metis Çeviri 1989, 18-25.. 1989, "Tennessee Williams ve Sirça Kümes", Metis Çeviri, 1989; 124-125.. 1988, "Tiyatro Çevirisinin Sorunlari", Metis Çeviri, Kitap Dizisi 2, Kis 1988, 78-83. 11. Kasap Nesrin ve Salman, Yurdanur, 1988, "Sontag'in Çine Bir Yolculuk Tasarisi: Iki Çeviri Iki Yaklasim", Metis Çeviri 1988, Sayi 5, 155-158. 12. Kudret Cevdet, 1965, Türk Edebiyatinda Hikaye ve Roman: 1859- " 1959, Ankara: Bilgi Yayinevi. 13. Orwell George, 1966, Animal Farm, Penguin Books Ltd. 14. Orwell George, Hayvanlar Çiftligi, Çev. Sevin Okyay, Istanbul: Kelebek Yayinevi 1984. 127
! 15. Popoviç Anton, 1981, "Çeviri Çözümlemesinde Deyis Kaydirma Kavrami", Yazko Çeviri, Temmuz-Agustos 1981, 156-63. 16.Projectfor a Trip to China,A SusanSontagReader,PenguinBooks,. Middlesex 1982, 263-286. 17. Reiss K., 1983, Texttyo and Übersetzungsmethode: der Operative Text, Heidelberg, J. Groos Verlag (1976). 18. Sevil Berna, 1989, "Karaagaçlar Mnnda", Metis Çeviri Güz 1989, 129-131. 19. Steinbeck John, 1953, of Man and Mice, Penguin Books. 20. Steinbeck John, Fareler ve Insanlar, Çev. Muzaff~r Resit, Varlik Yayinevi, 1959. 21. The Great Gatsby, Çev. can Yücel, Istanbul Adam Yayincilik, 1982. 22. The Great Gatsby, Çev. Filiz Ofluoglu, Istanbul: Sander Yayinlari, 1975. 23. The Norton Anthology of English Literature, 1969, Vo1.2,New York. 128