Küresel İklim Değişikliği ve Türkiye



Benzer belgeler
DENİZLERDE BÖLGESEL SU ÇEKİLMESİNİN METEOROLOJİK ANALİZİ

I.10. KARBONDİOKSİT VE İKLİM Esas bileşimi CO2 olan fosil yakıtların kullanılması nedeniyle atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu artmaktadır.

İklim ve İklim değişikliğinin belirtileri, IPCC Senaryoları ve değerlendirmeler. Bölgesel İklim Modeli ve Projeksiyonlar

Yavuz KAYMAKÇIOĞLU- Keşan İlhami Ertem Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi.

1. İklim Değişikliği Nedir?

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma


Ağır Ama Hissedemediğimiz Yük: Basınç

JAA ATPL Eğitimi (METEOROLOGY)

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK

KUTUPLARDAKİ OZON İNCELMESİ

ATMOSFERİN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ

OZON VE OZON TABAKASI

Bölüm 1: İklim değişikliği ve ilgili terminoloji

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ. Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı

Sera Etkisi. Gelen güneş ışınlarının bir kısmı bulutlar tarafında bloke edilmekte. Cam tarafından tutulan ısı

RÜZGAR ENERJİSİ. Cihan DÜNDAR. Tel: Faks :

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

Meteoroloji. IX. Hafta: Buharlaşma

ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır.

İKLİM BİLGİSİ - 5 BASINÇ VE RÜZGARLAR - 1. cografya cepte 14 TON. Basınç Dağılışını Etkileyen Faktörler BASINÇ. cografya CEPTE

SDÜ ZİRAAT FAKÜLTESİ METEOROLOJİ DERSİ

İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma denmektedir.

Havacılık Meteorolojisi Ders Notları. 1. Atmosfer ve İçeriği

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

Sunan: Prof.Dr.Alper Çabuk

B- Türkiye de iklim elemanları

ATAŞEHİR İLÇESİ HAVA KALİTESİ ÖLÇÜMLERİ DEĞERLENDİRMESİ

İklim---S I C A K L I K

Hava Kirliliği Meteorolojisi Prof.Dr.Abdurrahman BAYRAM

ÇEV 715 Atmosferin Yapısı ve Hava Kirliliği Meteorolojisi. Özgür ZEYDAN (PhD.)

BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 26 ŞUBAT 2014

Suyun yeryüzünde, buharlaşma, yağış, yeraltına süzülme, kaynak ve akarsu olarak tekrar çıkma, bir göl veya denize akma vs gibi hareketlerine su

SU HALDEN HALE G İ RER

Dünyanın sağlığı bozuldu; İklim Değişikliği

Bölgesel iklim: Makroklima alanı içerisinde daha küçük alanlarda etkili olan iklimlere bölgesel iklim denir.(marmara iklimi)

2006 YILI İKLİM VERİLERİNİN DEĞERLENDİRMESİ Hazırlayan: Serhat Şensoy YILI ORTALAMA SICAKLIK DEĞERLENDİRMESİ

İklim Değişikliği. Mercan DOĞAN Ahmet AKINCI Murat ÖZKAN Ela CÖMERT Ferhat ÜSTÜNDAŞ Aynur DEMİRTAŞ Sevda KOCAKAYA Merve Gizem GENÇ

JAA ATPL Eğitimi (METEOROLOJİ)

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri

Türkiye de iklim değişikliği ve olası etkileri

Akdeniz iklimi / Roma. Okyanusal iklim / Arjantin

Muson Yağmurlarını Atlatmak Kelsey, Dylan, and Trevor Bölüm 1 Fen Bilimleri

I.6. METEOROLOJİ VE HAVA KİRLİLİĞİ

METEOROLOJİ I. HAFTA

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA

2016 Yılı Buharlaşma Değerlendirmesi

MEVSİMLERİN OLUŞUMU. Halil KOZANHAN EKSEN EĞİKLİĞİ DÜNYA NIN KENDİ EKSENİ ETRAFINDAKİ HAREKETİYLE GECE-GÜNDÜZ,

Havacılık Meteorolojisi Ders Notları. 3. Atmosferin tabakaları

JAA ATPL Eğitimi (METEOROLOJİ)

İKLİM TİPLERİ. Yıllık ortalama sıcaklık 25 C dolayındadır. Yıllık ve günlük sıcaklık farkı 2-3 C yi geçmez. Yıllık yağış miktarı 2000 mm den

GÖZDE BEDİR İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİ

KÜRESEL ISINMA NEDİR?

TÜRKİYE NİN İKLİMİ. Türkiye nin İklimini Etkileyen Faktörler :

TÜRKİYE DE TAŞKIN GERÇEĞİ VE METEOROLOJİK ERKEN UYARI SİSTEMLERİ

%78 Azot %21 Oksijen %1 Diğer gazlar

METEOROLOJİ SICAKLIK. Havacılık Meteorolojisi Şube Müdürlüğü. İbrahim ÇAMALAN Meteoroloji Mühendisi

Zeus tarafından yazıldı. Cumartesi, 09 Ekim :27 - Son Güncelleme Cumartesi, 09 Ekim :53

JAA ATPL Eğitimi (METEOROLOJİ) World Climatology

Su, yaşam kaynağıdır. Bütün canlıların ağırlıklarının önemli bir kısmını su oluşturur.yeryüzündeki su miktarının yaklaşık % 5 i tatlı sulardır.

Amerikalı Öğrencilere Liselere Geçiş Sınavında 8. Sınıf 1. Üniteden Sorulan Sorular.

Fotovoltaik Teknoloji

ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARI

KADIKÖY BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA MÜDÜRLÜĞÜ

METEOROLOJİ. III. Hafta: Sıcaklık

Ekosistemi oluşturan varlıklar ve özellikleri

Test. Atmosfer - Sıcaklık BÖLÜM Aşağıdaki tabloda gösterilen neden sonuç ilişkisi eşleştirmelerden hangisi yanlıştır?

ENERJİ AKIŞI VE MADDE DÖNGÜSÜ

BİZ DEĞİŞELİM İKLİM DEĞİŞMESİN!

Biliyor musunuz? İklim Değişikliği ile Mücadelede. Başrol Kentlerin.

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara

JAA ATPL Eğitimi (METEOROLOJİ)

BÖLÜM-1 HİDROLOJİNİN TANIMI VE ÖNEMİ

SU HALDEN HALE GİRER. Nazife ALTIN. Fen ve Teknoloji

HİDROJEOLOJİ. Hidrolojik Çevrim Bileşenleri Buharlaşma-Yağış. 2.Hafta. Prof.Dr.N.Nur ÖZYURT

BÖLÜM 7. KÜRESEL ISINMA ve İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

Küresel. İklim Değişikliği. ÇEVRE KORUMA ve KONTROL DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Bölüm 7. Mavi Bilye: YER

4. SINIF FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ II. DÖNEM GEZEGENİMİZ DÜNYA ÜNİTESİ SORU CEVAP ÇALIŞMASI

Çevre Biyolojisi

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KÜLLİYESİ TURKISH WATER FOUNDATION CLIMATE CHANGE FACULTY. Aralık (December) 2016 İstanbul - Türkiye.

Küresel İklim Değişikliği Politikaları ve Türkiye Önder Algedik İklim ve Enerji Uzmanı Tüketici ve İklimi Koruma Derneği Başkan Yardımcısı

Bölüm 7. Mavi Bilye: YER

İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma denmektedir.

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

Ayxmaz/biyoloji. Azot döngüsü. Azot kaynakları 1. Atmosfer 2. Su 3. Kara 4. Canlılar. Azot döngüsü

8. Mevsimler ve İklimler

T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI ÇEVRE YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YER SEVİYESİ OZON KİRLİLİĞİ BİLGİ NOTU

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN SU KAYNAKLARINA ETKİSİ PROJESİ

Dünyanın ısısı düzenli olarak artıyor. Küresel ortalama yüzey ısısı şu anda15 santigrat derece civarında. Jeolojik ve diğer bilimsel kanıtlar,

RÜZGARLAR. Birbirine yakın iki merkezde sıcaklık farkı oluşması durumunda görülecek ilk olay rüzgarın esmeye başlamasıdır.

KONYA İLİ HAVA KALİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN

Hava kirleticilerinin çoğu havaya küçük miktarlarda katılır. Kirleticilerin yoğunluğu değişik biçimlerde ifade edilir.

Test. Yerküre nin Şekli ve Hareketleri BÖLÜM 4

Kentsel Hava Kirliliği Riski için Enverziyon Tahmini

METEOROLOJİ. VI. Hafta: Nem

BİTKİLENDİRİLMİŞ ÇATILAR, KÜRESEL ISINMANIN ETKİLERİNİ AZALTIYOR

YALITIM TEKNİĞİ. Yrd. Doç. Dr. Abid USTAOĞLU


Transkript:

Küresel İklim Değişikliği ve Türkiye Mahmut KAYHAN T.C Çevre ve Orman Bakanlığı Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Tel : +90 (312) 302 26 75, Fax: +90 (312) 359 34 30 E-mail: mkayhan@meteor.gov.tr ÖZET Bir akışkan olan atmosferdeki bütün hareketler sıcaklık farklarından kaynaklanmaktadır. Bu farklar ise enlem nedeniyle güneşin geliş açısına, kara deniz dağılışına, kara yüzeylerinin (ormanlık alan, tarım alanı, sulak alan, çöl gibi) özelliklerine bağlı olmaktadır. Dünyadaki iklim desenlerinin belirlenmesindeki asıl etken okyanus suyu sıcaklıklarındaki değişimlerdir. İklim desenlerinin belirlenmesindeki etkisi nedeniyle Atmosferik Termal Denge oldukça önemlidir. Bu dengenin oluşmasını sağlayan buzul alanlarındaki erime nedeniyle okyanus akıntılarının kuvvetindeki etkili zayıflamalar, tropikal bölgedeki okyanus yüzey sıcaklıklarının artmasına neden olurken, bu durum tropikal kasırgaların kuvvet ve sayı olarak büyük oranda artmasına sebep olmakta ve ayrıca muson yağışlarının, etkili olduğu sahalarda daha kırıcı etkiler oluşturmasına neden olmaktadır. Dünyanın son 400.000 yıllık CO2 döngüsüne bakıldığında, ortalama olarak her 80.000 yıl ile 100.000 yılda bir atmosferdeki CO2 in yükseldiği ve daha sonra tekrar düştüğü görülmektedir, aynı şekilde CO2 ye paralel olarak sıcaklıkta yükselip, düşmektedir. Sonuçta 400.000 yılda CO2 miktarı en fazla 320 ppm olmuşken, sıcaklık ise 18,5 o C ile bugünkünden daha yüksek değerlere çıkmıştır. Günümüzde CO2 ile sıcaklık ilişkisi geçmişteki paralelliğe benzemeyen bir şekilde hareket etmektedir, şu anda atmosferdeki CO2 miktarı 385 ppm civarındayken, ortalama sıcaklığı 14,5 o C civarındadır. CO2 deki artışın önceki döngülerdeki gibi dünyanın doğal döngüsünden kaynaklanan bir artış değil, insan kaynaklıklı olarak hızlı ve yoğun olması, alışıla gelen bu paralelliğin bozulmasına sebep olmaktadır. Anahtar kelimeler: Termal denge, Tropikal bölge, El-nino, Muson Yağışları, CO2, ppm, Gulf-Stream Kaynaklar; www.emc.ncep.noaa.gov www.weather.unisys.com GLOBAL CLIMATE CHANGE AND TURKIYE Abstract The reason of the air mass motion in the atmosphere which is a fluid itself is the temperature differences. These temperature differences are related with sun zenith angle as a function of the latitude, distribution of the land and sea coverage and the type of the land such as forest, agricultural or desert. The variation in the temperatures of the ocean water is the primary actor which determines the climate motif of the earth. Atmospheric Thermal Balance is very important because of its affect on the climate motif. While the weakening of the ocean flows, which is a result of the melting in the glacier regions which maintains Atmospheric Thermal Balance, causes increase of the ocean surface temperature in the tropical regions, this situation is the reason of the large increase in both the number and affect of the tropical cyclones and more disastrous results of the monsoon rainfall. When the CO 2 cycle of the earth in last 400,000 years studied, it will be seen that CO 2 gas amount in the atmosphere peaks in every 80,000 th or 100,000 th year and then decreases again. In the same way, the air temperature increases and decreases in parallel to CO 2 gas amount. In the last 400,000 years the maximum amount of the CO 2 was 320 ppm and the maximum air temperature at that time was 18.5 o C. The current relationship between the CO 2 and air temperature is somewhat different than it was in the past. The CO 2 amount in the atmosphere is about 385 ppm but average air temperature is 14.5 o C today. So the increase of the CO 2 gas amount in the last years can t be considered as a result of the natural cycle but can be considered as result of the dense CO 2 emission of the human populations. Keywords: Thermal balance, Tropical region, El-Nino, monsoon rainfall, CO 2, ppm, Gulf-Stream References: www.emc.ncep.noaa.gov www.weather.unisys.com 1

Başlarken: KÜRESEL ISINMA TANIMININ DOĞRU OLMADIĞI BUMUN DOĞRU TANIMININ KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ OLDUĞUNUN BELİRTEREK BAŞLAMAK GEREKİR. KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE TÜRKİYE Ölçülebilir bir zaman diliminde (en az 30 yıl) herhangi bir bölgede görülen meteorolojik koşullara bölgesel iklim denmektedir. Meteorolojik koşulların şekillenmesinde ön önemli parametreler atmosferdeki gazların mevcudiyeti, düşey dağılımları ile birbirlerine göre oranlarıdır. Atmosferde bulunan gazların % 75 i ve su buharının tamamı troposferde bulunur. İklim yönünden daha çok atmosferin alt kısımları belirleyicidir. Troposfer ve stratosferin alt katlarının kimyasal bileşimi incelendiğinde her zaman bulunan ve oranı değişmeyen gazlar; % 78 oranında azot, % 21 oranında oksijen, %1 oranında asal gazlar (Hidrojen, Helyum, Argon, Kripton, Ksenon, Neon) dır. Her zaman bulunan ve oranı değişen gazlar ise su buharı ve karbondioksit iken daimi olarak bulunmayan gazlar ozon ve tozlardır. Su buharının yer ve zaman göre oranı değişirken yeryüzünün aşırı ısınıp, soğumasını engeller. Yağış, bulut, sis gibi hava olaylarının doğuşunu sağlar. Karbondioksit ise atmosferin güneş ışınlarını emme ve saklama yeteneğini artırır. CO2 miktarının artması sıcaklığı artırıcı, azalması ise sıcaklığı düşürücü etki yapar. Ozon atmosferdeki oksijen (O2) mor ötesi (ültraviyole) ışınlarının etkisi altında ozon (O3) haline geçer. Ozon gazı, içinde hayatın gelişmesine olanak vermez ancak atmosferin üst katmanlarında ültraviyole ışınlarını emerek yeryüzündeki yaşam üzerinde olumlu bir etki yapar. Yıllardır halk tarafından hep şu soru sorulmaktadır. İklim Değişiyor mu? Aslında bu sorunun cevabı kendi içindedir. Çünkü; iklim değişmeseydi hala buzul çağında yaşıyor olmamız gerekirdi yada bundan 1000 yıl önceki meteorolojik koşulları yaşıyor olurduk. Dünyanın son 400.000 yıllık Karbondioksit (CO2) ve Sıcaklık değişimlerine bakarsak ortalama olarak 80.000 ile 110.000 yılda bir CO2 miktarında bir artış olurken buna paralel olarak sıcaklıkta artmış ve azalmıştır. CO2 ve Sıcaklıktaki değişim hep birbirine paralel bir şekilde devam etmiştir. Günümüzden 120.000 yıl önceki son CO2 döngüsünde sonra dünyamız buzul çağını yaşamıştır. Günümüzde CO2 teki artış insan kaynaklı ve acımasız bir hızla devam etmektedir. 2

Dünyanın 400.000 yıllık CO2 ve Sıcaklık döngüsü, ppmv = hacim olarak milyonda kısım Serbest Atmosferdeki CO2 miktarını ölçebilmek amacıyla aktif CO2 kaynaklarından uzak Hawaii adalarında Mouna Loa, Samoa adaları, Güney kutbu Barrow da 30 yıllık yapılan gözlemlere göre 2006 yılında ortalama CO2 miktarı 385 ppm miktarına ulaştığı ve halen artmaya devam ettiği görülmektedir. Atmosferde son 400.000 yıllık tarihinde hiçbir zaman bu kadar yüksek CO2 miktarına ulaşmamıştır. Şekil-1 1973-2006 arasında CO2 değişimi 3

Fosil kökenli yakıtların kullanımın devam ediyor olması, çevrenin kirletiliyor ve en önemli CO2 yutakları olan ormanların büyük bir hızla azalıyor olması nedeniyle CO2 miktarındaki hızlı artışının devam edeceğini net bir şekilde görülmektedir. Bunun yanında Metan miktarındaki artışta çok dikkat çekicidir, CH4 miktarındaki değişim 06/1983 te 1638.43 iken bu değer 12/2005 te 1799.30 ppmv değerine ulaşmıştır. Yukarıdaki geçmiş 400.000 yıllık CO2 ile sıcaklık değişim grafiği incelendiğinde CO2 ile sıcaklık arasındaki korelasyona göre günümüzde dünyanın 14,5 C olan ortalama sıcaklığı 385 ppm CO2 miktarına göre 17 C ile 21 C arasında olması gerekirdi, yani mevcut CO2 miktarına göre sıcaklık olmasından daha düşüktür. Olayı tersten incelemek gerekirse dünyanın 14,5 C sıcaklığına karşılık gelen CO2 miktarı 270 ppm ile 300 ppm arasında bir değer olmalıdır. Bu durum bize CO2 ile sıcaklığın şu anda doğrusal olmadığını göstermektedir, yani CO2 artışına dayanarak yapılan tahminlerin öngörüleri zorlaştırdığını ve dolayısıyla yaşanacak problemlerin tahmin edilenlerden daha büyük olacağını göstermektedir. Şekil-2 Sera etkisinin değişimi Şekil-2 incelediğinde şu anda referans noktası ( R ) olarak alınan değerlerine göre atmosferdeki emisyon miktarı artmakta ve dünyadaki orman varlığı azalması ile sera etkisi bunlara paralel olarak artmaktadır. Eger CO2, NO2, N2O, SO2, CH4 gibi sera gazlarının salımları azaltılır ve orman varlığı hızlı bir şekilde artılırsa dahi sera etkisi mevcut gazlardan dolayı bir süre daha artmaya devam edecektir. Sera etkisinin devam etmesinin sebebi CO2 200 yıl CH4 15 yıl N2O 114 yıl gibi sürelerde atmosferde varlıklarını koruyor oldukları için çok uzun süre daha sera etkisi devam edecektir. 4

Canlıların yaşamsal faaliyetlerini etkileyen en önemli meteorolojik parametreler Sıcaklık, Yağış, Nem ve Rüzgardır. İklim değişikli bakımından bu parametrelere bakacak olursak; Şekil-3 Yağışın KONFOR Analizi Bir canlının bir bölgede sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan meteorolojik değer aralığına KONFOR ARALIĞI denilmektedir. Örneğin; yağışın zamansal ve mekansal dağılımının, belli bir eşik değerinin altındaki olması KURAKLIK yaşanmasına sebep olurken, belirli bir miktarın üzerinde olması ise sel ve taşkına sebep olmaktadır. Kuraklık sınırı ile Sel ve taşkın sınırı arasındaki değere konfor değeri denilir. Bu sınırlara Eşik Değeri adı verilir. Bu değerler her bölge ve her ay için değişkenlik göstermektedir. Şekil- 4 Sıcaklık KONFOR Analizi 5

Eğer aynı analizi sıcaklık için yapmamız gerekirse her bir bölgenin aylık Maksimum ve Minimum sıcaklık için eşik değerleri arasındaki alan canlılar için Konfor Sıcaklıklarını oluşturmaktadır. Sıcaklığın eşik sınırlarının üzerine çıkılması ve altına inmesi meteorolojik bakımdan bir uyarı anlamı taşır, Eşik değerlerinin aşılma sıklıkları ile kuvvetlerine göre Afet tanımları yapılmaktadır. Konfor aralığı içinde görülecek meteorolojik hadiselerin anlamı, herhangi bir Anomalinin olmadığının, sıcaklığın mevsim normalleri civarında olduğunu göstermektedir. İklim Değişikliği bakımından anlam ifade edebilmesi için Eşik ve Afet sınırını aşma sıklığında bir yoğunlaşma ve aşım değerlerinde de kuvvetlilik olması gerekiyor. Dünyada son yıllarda bunun sinyallerini anlayabilmek için meteorolojik karakterli doğal afetlerin oluş sıklığına ve kuvvetine bakıldığında önemli artışların olduğu net bir şekilde görülecektir. Örneğin Dünya Meteoroloji Teşkilatı (WMO) verilerine göre 1990 2000 arasındaki 10 yıllık sürede Meteorolojik Karakterli Doğal Afetlere bağlı olarak 625.000 kişi hayatını kaybederken 450 Milyar $ (ABD) maddi zarar meydana gelmiştir ve 2001-2005 yılında ABD ve Uzakdoğu daki Kasırgaların verdiği zarar bu kayıtlara dahil değildir. Küresel iklim değişikliği gibi böylesine büyük bir olayı anlayabilmek için çok küçük ölçekteki meteorolojik olaylara bakarak yorum yapmak her zaman yanlış sonuçların çıkmasına sebep olacaktır. Bu nedenle küresel çapta etkili olan büyük meteorolojik olayların değişimlerini incelenmesi gerekir. Bunun en önemlisi TROPİKAL KASIRGALARDIR. TROPİKAL KASIRGALARDAKİ DEĞİŞİM. Atlas Okyanusunda 1900-1920 arasındaki 20 yılda meydana gelen HURRİCANE sayılarını 1985-2005 arasında meydana gelen 20 yıllık HURRİCANE sayılarını karşılaştırıldığında yukarıdaki Grafik:1 de görüleceği gibi ilk 20 yılda 134 HURRİCANE olmuşken son 20 yılda 261 HURRİCANE olmuştur. Sayısal olarak bu artışın yanında HURRİCANE lerin kuvvetinde de önemli artışlar olmuştur. Kategori-3 seviyesinde ilk 20 yılda 19 HURRİCANE olmuşken, son 20 yılda 23 HURRİCANE olmuştur. Kategori-4 seviyesinde ilk 20 yılda 7 HURRİCANE olmuşken, son 20 yılda 27 HURRİCANE olmuştur. Kategori-5 seviyesinde ilk 20 yılda hiç HURRİCANE olmamışken, son 20 yılda 9 HURRİCANE olmuştur. 6

Bunlar; GILBERT (8-20 SEP -1988), HUGO (30 AUG-13 SEP -1989), ANDREW (16-28 AUG -1992), MITCH (22 OCT-05 NOV- 1998), ISABEL (06-19 SEP - 2003), IVAN (02-24 SEP - 2004), WILMA -(15-25 OCT),RITA -(18-26 SEP),KATRINA -(23-31 AUG) dir. Atlas okyanusunda meydana gelen kasırgalardaki bu artışın tesadüfen olup olmadığını analiz edebilmek için diğer sahalarda da olup olmadığının incelenmesi gerektiğinden, Batı Pasifik Okyanusundaki değişime bakıldığında 1950-1960 arasındaki 10 yılda meydana gelen TYPHOON sayılarını 1995-2005 arasında meydana gelen 10 yıllık TYPHOON sayılarını karşılaştırıldığında yukarıdaki Grafik:2 de görüleceği gibi ilk 10 yılda 224 TYPHOON olmuşken son 10 yılda 358 TYPHOON olmuştur. Sayısal olarak bu artışın yanında TYPHOON kuvvetinde de önemli artışlar olmuştur. Kategori-3 seviyesinde ilk 10 yılda 42 TYPHOON olmuşken, son 10 yılda 20 TYPHOON olmuştur. Kategori-4 seviyesinde ilk 10 yılda 47 TYPHOON olmuşken, son 10 yılda 47 TYPHOON olmuştur. Kategori-5 seviyesinde ilk 10 yılda 36 TYPHOON olmuşken, son 10 yılda 36 TYPHOON olmuştur. Burada TYPHOON kuvvetinde fazla bir artış olmamasına karşın sayı olarak neredeyse %80 lik bir artış görülmektedir. Bu anlamda birde Doğu Pasifik Okyanusunda meydana gelen HURRİCANE leri inceleyelim; Bu kısımda Doğu Pasifik Okyanusunda 1950-1960 arasındaki 10 yılda meydana gelen HURRİCANE sayılarını 1995-2005 arasında meydana gelen 10 yıllık HURRİCANE sayılarını karşılaştırıldığında yukarıdaki Grafik: 3 de görüleceği gibi ilk 10 yılda 103 HURRİCANE olmuşken son 10 yılda 155 HURRİCANE olmuştur. Sayısal olarak bu artışın yanında HURRİCANE lerin kuvvetinde de önemli artışlar olmuştur. Kategori-3 seviyesinde ilk 10 yılda 1 HURRİCANE olmuşken, son 10 yılda 12 HURRİCANE olmuştur. Kategori-4 seviyesinde ilk 10 yılda 2 HURRİCANE olmuşken, son 10 yılda 19 HURRİCANE olmuştur. Kategori-5 seviyesinde ilk 10 yılda 2 HURRİCANE olmuşken, son 10 yılda 7 HURRİCANE olmuştur. 2006 yılı KASIRGA İSTATİSTİKLERİ SAHA Toplam 3 Kuv. 4 Kuv. 5 Kuv. Atlas Okyanusu 9 - - - Doğu Pasifik (Batı Amerika) 25 3 2 1 Batı Pasifik Okyanusu (Çin, Japonya) 30 1 6 3 Avustralya Açıkları 11 1 1 1 Güney Hint Okyanusu 15 1 3 2 7

Şekil 5 Tropikal kasırgaların etkili olduğu sahalar. Kaynak: WMO Bütün bu analizler bize net bir şekilde göstermektedir ki TROPİKAL KASIRGALAR ın sayısında ve kuvvetlerinde çok önemli artışlar meydana gelmiştir. Bunun en önemli sebebi Küresel İklim değişikliğidir, buna bağlı olarak kuzey kutup buzullarının hızlı bir şekilde eriyerek kütlesini kaybetmesi ve bunun etkisiyle kutup bölgesindeki Deniz Yüzey Su Sıcaklıklarındaki artışın etkisiyle Labrador soğuk su akıntısın ile Gulf-Stream sıcak su akıntılarının kuvvetinde medyama gelen zayıflamaya dönük davranış değişikliğidir. Şekil- 6 Okyanus akıntıları (Kırmız :Sıcak, Mavi: Soğuk) 8

Küresel boyuttaki bütün iklim olaylayları herzaman için okyanus yüzey sıcaklıklarından ve dolaysıyla okyanus akıntılarına bağlı olarak değişmektedir. Şekil 6 da mevcut okyanus akıntılarını görülmektedir, Mavi renkler soğuk su akıntılarını Kırmızılar ise sıcak su akıntılarını göstermektedir. Şekil 7 Akışkanlarda hareketin başlamasının nedeni Soğuk su yoğunluk bakımında sıcak suya göre daha ağırdır ve bulunduğu alandan kendine göre daha sıcak olan güney enlemlerin dip kısımlarına doğru çöküntü şeklinde bir akıntının başlamasını sağlar (mavi oklar) ve suyun sıcaklık ve yoğunluk bakımında denge sağlanana kadar devam etmek zorundadır. Böylece kuzeyden güneye dibe çökme şeklinde akan soğuk suyun kuzey enlemlerdeki yüzeyde boşaltmış olduğu alanlara orta enlemlerdeki sıcak suyun kuzey enlemlere doğru akışı zorunlu hale gelir (kırmızı oklar). Şekil-8 Labrador ve Gulf-Stream akıntıları 9

Şekil 8 de Kuzeyden başlayıp Kuzey Amerikanın doğu kıyıları boyunca akan Labrador soğuk su akıntısı ile onun boşalttığı alanı doldurmak için tropikal bölgeden batı Avrupa boyunca kuzeye doğru akan Gulf-Stream akıntısını uydu fotoğraflarında net bir şekilde görmemizi mümkün kılmaktadır. Yine aynı uydu resminden tropikal alanlarda Okyanus Yüzey Sıcaklığının 30 0 C Kutup bölgesinde yine Deniz Suyu Yüzey Sıcaklığının -2 0 C ile 5 0 C arasında olduğu görülmektedir. Akışkanlarda düşey veya yatay olarak bir sıcaklık veya yoğunluk farklılığı olması durumunda, bir denge sağlanıncaya kadar akıntılar devam edecektir. Labrador ve Gulf-Stream akıntılarını hızlandıran kuzey kutup buzul alanıdır ve son 25 yılda önemli bir miktarda kütlesini kaybetmiştir. Bu buzulların tamamen erimesiyle bölgedeki Deniz Suyu Sıcaklıklarında bir miktar artış olacaktır. Bu durum tropikal bölge ile kutup alanı arasındaki yaklaşık 32 0 C sıcaklık farkının azalmasına ve dolayısıyla hem Labrador hemde Gulf-Stream akıntıları zayıflamasına sebep olacaktır. Bu akıntıların zayıflaması Tropikal bölgelerdeki Deniz Suyu Sıcaklıklarında bir miktar daha artışına sebep olacaktır. Özellikle Gulf-Stream akıntısın zayıflamasının Batı Avrupa açısından çok ciddi problemler oluşturacağı muhakkaktır. Buzulların eriyerek deniz sevisinde meydana gelecek olası yükselme durumunu incelemek gerekirse; Dünyanın toplam yüzey alanı :510.067.420 km2 Toplam Kara alanı :148.847.000 km2 % 29,2 Toplam Deniz alanı : 361.220.420 km2 % 70,8 Buz su eşdeğeri yaklaşık olarak 1/10 oranındadır ve kutup bölgelerinde hava çok soğuk olduğundan daha düşük nem değerlerinde kar oluştuğundan kutup bölgelerindeki kar KURU KAR şeklinde tanımlanacağından yoğunluğu ve su eşdeğeri daha düşüktür. Dolaysıyla en kötü senaryoya göre su seviyesinde 1 cm yükselme olabilmesi için 361.220.420 km2 / 0.1 gr/cm3 = 3.612.204.200 km2/ 24088000 km2 = 148 cm kalınlığında buzulun erimesi gerekmektedir. 10

Şekil-9 Deniz buzulunun su üzerindeki denge durumu g Buz : Buzun yoğunluğu (gr/cm3) V Buz :Buzun Hacmi (cm3) g gaz : Gaz yoğunluğu (gr/cm3) V gaz : Gazın Hacmi (cm3) g Su : Suyun yoğunluğu (gr/cm3) V Su : Suyun Hacmi (cm3) Okyanustaki buzulların erimesinin toplam su bütçesini artırıcı bir etkisi yoktur. Buzun ve içerinde kalmış gaz kütlesinin toplam ağırlığı, deniz içerisinde kalan kısmının hacmi ile üzerinde bulunduğu suyun yoğunluğunun çarpımı kadardır. (g Buz *V Buz ) + (g gaz *V gaz ) = g Su *V Su denkleminde görüleceği gibi bu buz kütlesi tamamen eridiğinde içerisindeki gaz atmosfere karışacağından kütlesinde azalma olacağından deniz seviyesinde herhangi bir yükselmeye sebep olmadığı gibi tam tersine azda olsa bir miktar azalmaya sebep olacaktır. Kuzey kutup buzul alanı = 2.200.000 km2, Güney kutup buzul alanı = 21.880.000 km2, Toplam buzul alan = 24.088.000 km2. Şekil-7 ve Şekil-10 incelendiğinde kuzey kutbundaki buzulları tamamen erimesi kaçınılmazdır. Bunun nedeni şu andaki kendi konumundan dolayı bölgedeki deniz suyunun soğuk kalmasını sağlamakta, bu durum akışkanlarda termodinamik kanunlarına göre bir hareketin başlamasını tetiklemektedir. Akışkanlarda yukarıda soğuk aşağıda sıcak su varsa yoğunluk farkından dolayı düşey hareketler meydana gelir tabaklar arasındaki sıcaklık farkı ne kadar fazla olursa düşey hareket o denli kuvvetli olmaktadır. Şekil-7 sıcak su tarafında gibi yapıda üstte sıcak altta soğuk su olduğunda düşey hareketlerin oluşması mümkün değildir. Şekil-7 ye tekrar dönmek gerekirse kuzeydeki soğuk su ağırlığından dolayı güneye ve okyanus tabanına doğru dengede kalana kadar hareket etmek zorundadır (mavi okların yönünde) buna karşılık akışkanlarda boşluk olmayacağından soğuk suyun yüzeyde boşalttığı alana doğru yüzeyden sıcak su akarak alanı ( Kırmızı okların yönünde) dolduracaktır. Kuzey 11

kutbundaki bu durum aslında bütün okyanus akıntılarını tetikleyen motor görevini görmektedir. Şekil-10 Basınç sistemlerinin dağılımı (A: Alçak Basınç Merkezi, Y: Yüksek Basınç Merkezi). Şekil-10 daki basınç dağılım haritasında görüleceği gibi İzlanda merkezli alçal basınç merkezinin bulunması bunun karşılığı olarak Azor yüksek basınç merkezi nedeniyle tropikal bölgedeki sıcak havanın kuzeye taşınmasını sağlamaktadır bu durum nedeniyle kuzey buzulları üzerinde ikinci bir kuvvetli sıcaklık baskısı oluşturduğundan bölgedeki buzullar beklenenden daha kısa bir zamanda erimesini sağlayacaktır. Kuzey kutup bölgesindeki buz kütlesinin erimesinin toplam deniz seviyesine olan yükseklik etkisi her 1 cm yükseklik artışı olabilmesi için 1640,95 cm = 16,4 metre kalınlığında Kuzey kutup buzulunun erimesi gerektirmektedir. Güney kutbundaki buzul kütlesi için böyle bir durum söz konusu değildir. Bölgede okyanus akıntısı olarak yalnızca Brezilya sıcak su akıntısı mevcuttur. Bu akıntının çok zayıf bir akıntı olması ve güney kutup buzul alanına çok uzak mesafede kalmasından dolayı Antarktika da erimeyi tetikleyici bir baskı oluşturmamaktadır. Daha da önemli bir durum Antarktika nın üç adet soğuk nüveli yüksek basınç alanı ile çevrili olması hem bölgenin soğuk kalmasını sağlamakta hem de orta enlemlerden gelecek sıcak havanın önünü keserek bölgeye ulaşmasını engellemektedir. Bu durum Güney kutup buzullarının kısa vadede erimesini engelleyici en önemli Meteorolojik ve Oşinografik özelliklerdir. 12

KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKIMINDAN TÜRKİYE NİN DURUMU Sıcaklık Analizi Bakımından; Sıcak ve Soğuk hava dalgalarına karşı en duyarlı ve zayıf bölge İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesidir. Yazları Basra alçak basınç sisteminin etkisiyle Güneydoğu Anadolu bölgesi üzerinden gelen sıcak ve kuru hava iç bölgelerde çok daha etkili olmaktadır. Şekil-11 1971-2000 Yılları arası ortalama sıcaklık dağılımı. Kaynak : S. Sensoy Karadeniz kış aylarında Sibirya'dan gelen soğuk hava dalgasının etkisin azalmasında önemlidir. Bu sistemin etkisiyle gelen soğuk hava Karadeniz den getirdiği ve Anadolu üzerinde yakaladığı nemli havanın etkisiyle yoğun miktarda kar yağışlarına neden olmaktadır. Sahile yakın kesimlerde denizlerin konumu nedeniyle aşırı karasal iklim etkilerinden korunmaktadır. Yağış Rejimi Bakımından Türkiye nin Coğrafik Analizi; Türkiye yağış klimatolojisi bakımından düzenli olmayan bir yapıya sahiptir. Türkiye de yıllık ortalama yağış 654 kg/m2 olmasına karşın yağış rejimi homojen değildir. Alansal olarak yeterli yağış alamayan sahalar kısımlar yurdun çok büyük bir kısmın oluşturmaktadır, yıllık toplam yağıların büyük kısmı Doğu Karadeniz bölgesinin doğusu (2200 Kg/m2), Batı Karadeniz bölgesi (1400 Kg/m2), Orta ve bat Akdeniz 1000 kg/m2 ve doğu Akdeniz ile Siirt, Bingöl ve Bitlis bölgesi 800 Kg/m2, Orta Anadolu nun iç kısımları 200 Kg/m2 ve diğer bölgeleri 400 Kg/m2 dir. Bu durum bize göstermektedir ki her yer eşit oranda ve yeterince yağış alamamaktadır. 13

Şekil-12 1971-2000 Yılları arası ortalama yağış dağılımı. Kaynak : S. Sensoy Yağış miktarının sahil kesimlerine yakın ve çok eğimli alanlara yüksek miktarda olması suyun en kısa yoldan denize ulaşmasını sağlarken gerekli verimin alınmasını güçleştirmektedir. Oysa iç kesimlerde yağış miktarı yüksek olsaydı akış mesafesi uzayacağından her bakımdan maksimum seviyede faydalanmayı sağladığı gibi yer altı sularının beslenmesini sağlayacaktı. Aslında iç bölgelerdeki yağış miktarı ihtiyaç duyulan tatlı su miktarının altında olduğundan artan nüfus ve buna bağlı artan kullanım miktarına bağlı olarak KRİTİK EŞİK DEĞERİ nin altında kalmaya başlamıştır. Yağış rejiminde oluşabilecek bir olumsuzluk bölgede ciddi sıkıntıların oluşmasını sağlayacaktır. Küresel İklim Değişikliğinin etkisi nedeniyle ; Tropikal Kasırgaların sayısında ve kuvvetinde önemli artışlar, Meteorolojik karakterli doğal afetlerin (Don, ani ve kuvvetli yağış, dolu, yıldırım, fırtına, çığ, vb.) sayısında ve kuvvetinde önemli artışlar olacaktır. Oluşacak sıcak ve soğuk hava dalgalarından dolayı çok sayıda ölümler, Kuraklıklara bağlı olarak tarımsal verimlilikte önemli azalmalar, Sıcaklıklara bağlı alarak Orman Yangınları, İklimsel etkiler (Ültraviyole, yer ozonu, hava kirliliği, vb.) nedenlerle sağlık problemlerinin oluşması, Konfor sıcaklıklarını sağlayarak sağlıklı kalabilmek amacıyla (Soğutma, serinletme, ısıtma) yüksek enerji tüketimi, Buzulların erimesiyle yükselecek olan deniz sevisini kıyı ve düşük kotlu bölgelerde oluşturacağı problemler, 14

Büyük okyanus akıntılarının karakteristiğinde meydana gelecek değişikliğe bağlı olarak birçok bölgede iklim desenlerinde önemli değişiklikler ve bunun paralelinde oluşturabilecek sorunlar. Atmosferdeki aşırı kirlenmeye bağlı olarak yağmurla birlikte yıkanan atmosfer sütunundan kaynaklanan asit yağmuru şeklindeki kimyasal kirliliğin bitkilerin yaşamsal süreçlerinde problem oluşturmak, Toprağın kimyasal yapısının bozulması ve yer altı sularının kimyasal bakımdan bozulmasının sağlamaktadır. Konuyla alakalı olarak alınması gereken acil tedbirler: Gerçekten sürdürülebilir ve gerçekçi önlemlerin alınması gerekir. İnsanlara otomobil kullanmayın, çevreyi daha az kirletin ve CO2 miktarını düşürmek için tüketimleriniz azaltın, enerji kaynaklarını temiz enerjiye dönüştürün daha az enerji kullanın, suyu az tüketin gibi öreriler elbette doğru önerilerdir, fakat artan refah düzeyi ile insanların tüketim alışkanlıkların vazgeçmesi konusundaki güçlükler nedeniyle çok fazla uygulanabilir değildir. İklim değişikliği konusunda acilen tedbirler almak gerekir, bunun için vakit geçirmeden yurt genelinde bir seferberlik ilan ederek hiç boş alan kalmayacak şekilde her yerin daima yeşil kalabilen ve hızlı yetişen, az su isteyen ve yangına dayanıklı ağaçlarla ağaçlandırılması gerekir. Çünkü; Ormanlar Güneşten gelen kısa dalga boylu radyasyonun büyük kısmını kendisi absorbe ettiğinden Atmosferin aşırı ısınmasını engeller. Yağışın oluşmasına önemli katkı sağlar. En önemli CO2 yutağıdır ve Oksijen kaynağıdır. Yaprakları ile toprak arasında güçlü bir Mikro Klima tabakası oluşturarak gündüz etkili olan direkt güneş radyasyonu veya aşırı soğumalardan kaynaklanan olumsuz etkilenmeklere karşı toprağın kimyasal yapısı ile taban canlılarının termal dengesinin korunmasını sağlar. Bitkisel atıklarında Biyo Kütle enerji temin etmeyi sağlayacaktır ve dökülen yaprakları ve çürüyen atıklarıyla verimli toprakların oluşmasını sağlayacaktır. Ayrıca; Yer altı sularının kullanımı konusunda ciddi bir disiplin oluşturulması gerekir, Mümkün olduğu kadar sulak alan oluşturularak Mikro Klima alanları oluşturulmalıdır. Yeraltındaki büyük boşluklara tatlı su şarj edilerek buraların depo olarak kullanılması gerekir. Enerji tüketimi azaltılmalı ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalı. Çevrenin ve atmosferin korunmasına önem verilmeli ve gerekirse bu konuda kanuni zorlama yapılarak koruma hızlandırılmalı. Uluslar arası süreçleri (BM İklim Değişikliği Konferansı, Kyoto Protokolü, vb.) devam ettirirken, diğer yandan yerel bazda ulusal çareler üretilmeli. 15

Su konusundaki hesap doğru yapılmalıdır çünkü; tatlı su kaynakları Hidrolojik çevrimin en son ürünü olan Yağmur ve Kar a bağlıdır. Hidrolojik döngüdeki bozulma her şeyi altüst edecektir. Tarım politikaları doğru yapılandırılıp mevsimsel iklim tahminlerine göre ekim, dikim yapılmalıdır. Düzenli gıda stokları tutulmalıdır. Sınır aşan sularla ilgili olarak, ilgili ülkelerle su paylaşımı ve su kullanımı konusunda ortak politikalar oluşturup, uyuşmazlıkların engellenmesi, Denizlere akan tatlı suyun su ihtiyacı olan bölgelere transfer edilmelidir. Türkiye nin yağış klimatolojisi bakımda en zayıf ve en duyarlı bölgesi İç Anadolu Bölgesi Marmara, iç Ege ile Doğu Anadolu Bölgesidir. Sıcaklık bakımından yine İç Anadolu bölgesi son derece hassastır. Bu bilgiler doğrultusunda eylem planları hazırlanmalıdır. Türkiye diğer ülkelere göre bu konuda daha şanslıdır. Çünkü; Tropikal kasırgalar, El-Nino ve muson yağışları gibi küresel etkisi çok büyük olan meteorolojik olayların etki sahalarında çok uzaktır ve direkt etkilenmesi söz konusu olmayıp ancak dolaylı olarak etkilenmektedir. Farklı Meteorolojik sistemlerin (Sibirya Yüksek Basınç Sistemi, Azor Yüksek Basınç Sistemi, İzlanda Alçak Basınç Sistemi, Basra Alçak Basınç Sistemi) etkisinde kalmaktadır. Kara ve Deniz dağılımı nedeniyle önemli bir kazanıma sahiptir. Bu kazanım kıyılardaki (Dağların deniz tarafının) yağış rejiminin zenginliğini sağlamaktadır. ÖNERİ Kuraklık, Sel, Sıcak hava dalgası, Soğuk Hava Dalgası, Dolu, Hortum gibi meteorolojik karakterli doğal olayların AFET kapsamına alınıp, Etkilediği sektörler (Tarım, Sağlık, Ulaştırma, Orman Yangınları, Turizm vs.) bakımından RİSK ALGILAMALARI ve AFET YÖNETİMİ planlamalarının yapılması gerekir. KENT METEOROLOJİSİ, SAĞLIK METEOROLOJİSİ, TARIM METEOROLOJİSİ gibi disiplinler önemli hale getirilmelidir. Örneğin; Mevsimsel tahminlere göre enerji planlaması, yağış ve sıcaklık beklentilerine göre ürün desenlerinin belirlenmesi, turizm çeşitlendirmesi, Sel ve taşkın önleme tedbirleri vb. Kaynaklar: Kandilli rasathanesi web sitesi, www.emc.ncep.noaa.gov, http://weather.unisys.com 16