1 Yrd. Doç. Dr. Abdullah oğuz MEZENTERİK VASKÜLER HASTALIKLAR Mezenter, barsakların karın arka duvarına tutunmasını sağlayan içerisinde arter, ven, lenfatik ve sinirleri barındıran bir posterior pariyetal periton uzantısıdır. Mezenterik iskemi, mezenterik vasküler kan akımındaki bozulma sonucu ince ve kalın barsak oksijenlenmesindeki yetersizlik olarak tanımlanır. Akut mezenterik iskemi (AMİ) barsakta ani bir kanlanma bozukluğu sonucu ortaya çıkan, akut karına yol açan ve prognozu oldukça kötü klinik bir tablodur. Son yıllarda tanı ve tedavideki gelişmelere rağmen AMİ de mortalite oranları hala %70-90 oranlarında devam etmektedir. Prognozun kötü olması sadece tanının geç dönemde konabilmesine bağlı olmayıp, bağırsak iskemisinin lokal ve sistemik etkilerinin yanı sıra yandaş hastalıklardan da kaynaklanmaktadır. Mezenterik dolaşım üç arter içerir (Şekil 1,2,3). * Çölyak trunkus foregut u (mide ve duodenumun proksimal yarısı) besler. * Superior mezenterik arter (SMA) midgut u (duodenumun distal yarısı, jejunum, ileum, çekum, apandiks, çıkan kolon ve proksimal 2/3 transvers kolon) besler. * İnferior mezenterik arter (İMA) hindgut u (1/3 distal transvers kolon, inen kolon, sigmoid kolon, rektum ve anal kanalın proksimal kısmı) besler. SMA, çölyak arterin yaklaşık 1cm altından, L1 düzeyinde abdominal aortadan çıkar. SMA in en önemli dalları, inferior pankreatikoduodenal arter, 4-6 jejunal dal, 9-13 ileal dal, ileokolik arter, sağ kolik arter ve orta kolik arterdir. Mezenter damarlarının birbirleri arasında zengin kollateral dolaşım vardır. Bu yan dal ağının zengin olması nedeniyle en azından iki ya da üç ana damarın tıkanması ya da kritik darlığa sahip olması durumunda klinik bulgular ortaya çıkar.
2 Şekil 1 Şekil 2
3 Şekil 3 Superior mezenterik arterin ani olarak tıkanması ( SMA embolisi ve kronik ateroskleroz zemininde SMA trombozu sonucu ) en fazla rastlanan klinik tablodur. Ayrıca tıkayıcı lezyon olmadan barsakta iskemiye yol açan nonokluziv mezenterik iskemi de sıkça görülmektedir. Venöz kaynaklı intestinal iskemi ise en az oranda görülür. Akut intestinal iskemi, erkeklerde kadınlara oranla daha fazla görülür. Genellikle bu hastalarda kardiyovasküler bir hastalık vardır. En sık 50-60 yaşlarında görülür. ETYOLOJİ Akut intestinal iskeminin en sık nedeni akut arteryal trombozdur. Bunu sırasıyla arteriyal emboli ve venöz tıkanma takip etmektedir. Bağırsak iskemisinin predispozan faktörleri Arteryal tromboz ve emboli (%55) Kardiak aritmi (atrial fibrilasyon)
4 Miyokardial diskinezi Prostetik kapak Kardioversiyon Kardiak kataterizasyon Geçirilmiş miyokard infarktüsü Önceki veya stimülan emboli Venöz Trombus (%15) Daha önce arteryel yetersizlik Koroner Serebrovasküler Periferal İleri yaş Düşük akım durumu Diabet Hiperkolesterolemi Hipertansiyon Konjestif kalp yetmezliği Hiperkoagülasyon Vaskülitler Aortik veya mezenterik arter anevrizması Travma Nonoklüziv mezenterik iskemi (%30) Kardiojenik şok Hipovolemik şok Konjestif kalp yetmezliği Pulmoner ödem Aort yetmezliği Major kardiak veya abdominal cerrahi Dializ Vazokonstrüktif ilaçlar PATOFİZYOLOJİ Mezenterik arter anatomisi zengin kollateral akınımdan dolayı oldukça dikkat çekicidir. Bunun sonucunda, üçüncü bir kollateralin genişlemesine yetecek süre varsa, ya da iki ana mezenterik dalın kademeli tıkanması genelde tolere edilir. Öte yandan, ana dalın ya da en
5 geniş kollaterallerin ötesinin ani tıkanması, tolere edilemeyebilir ve ciddi sonuçlar doğurabilir. Akut vasküler tıkanıklıklarda, hücre içi içeriğin ve anaerobik metabolizmanın yan ürünlerinin genel dolaşıma salınması sonucu doku hasarı meydana gelir. Adapte olan barsak mukozası, toksik materyallerin barsak lümeninden serbestçe akışına izin verir ve bu da sistemik sonuçlar doğurur. Eğer serozal yüzeyler tam kat nekrozu ile etkilenirse, barsak perforasyonu ve peritonit meydana gelir. İlişkili kalp hastalığı ya da sistemik ateroskleroz, çoğunlukla akut arter tıkanıklığının karmaşıklığını kapsar. Tıkayıcı olmayan iskemi ve venöz tıkanıklık genellikle belirgin ya da hayatı tehdit eden abdominal ya da sistemik hastalıklar ile birlikte görülür. Akut mezenterik arter tıkanıklığı genellikle kardiyojenik bir emboliden kaynaklanır ve superior mezenterik arteri ilgilendirir. Embolik tıkanıklık en sık superior mezenterik arterin başlangıcının distalinde görülür. Bunun sebebi, emboli arter içinde itilirken arter dallanması sonucu daralan lümende kendi çapından daha dar olan bir noktaya gelip tıkanmasıdır. Daha az yaygın olarak, kronik aterosklerotik plak bölgesindeki trombotik tıkanıklıktır. Akut embolik tıkanıklık, kronik hastalık bölgesinde gelişen trombozdan daha derin ve zarar veren bir durumdur çünkü; (1) diğer mezenterik arterlerden gelen ve kronik olan genişlemiş kollateraller yoktur, (2) tıkanıklık geniş kollaterallerin çıkış noktasının ötesinde bir seviyede gelişir ve (3) arter dallanma noktasındaki birbirine komşu segmentlerde birden fazla dal tıkanır. Akut tıkayıcı olmayan mezenter yetmezliği, sepsis, kardiyovasküler kollaps ve buna bağlı mezenterik vasküler yatağın vazokonstrüksiyonun görüldüğü derin hastalığa eşlik eder. Mezenterik venöz tıkanıklığı, barsağın azalmış venöz drenajı bağlamında vasküler yetersizliğe sebep olur. Kronik mezenterik yetmezlik, hemen her zaman aort ve proksimal mezenterik arterleri tutan yaygın aterosklerozun görüldüğü yaşlılara has bir problemdir. Üç ana mezenterik damar arasında kollateraller bol olarak bulunduğundan, semptomlar ortaya çıkmadan önce, en sık çeliak ve superior mezenterik arter olmak üzere en az iki damar ciddi şekilde etkilenmiş olur. Mezenterik yatağa akım ihtiyacının artmış olduğu yemek sonrası dönemde, göreceli iskemi görülür. Yemekten sonra oluşan vazodilatasyon periferik direnci azaltır ancak akım proksimal sabit tıkayıcı lezyonların varlığında artamaz ve bu da, geçici iskemik ağrıya yol açar. Bu ağrı uygun olarak "barsak anjini" olarak tanımlanmıştır.
6 KLİNİK BELİRTİ VE BULGULAR AMİ li hastalarda fizik muayene ile uyumsuz şiddetli bir karın ağrısı kardinal bulgudur ve SMA in embolik veya trombotik oklüzyonundan sonra sıklıkla ortaya çıkar. Ağrı başlangıçta kolik tarzdadır ama iskemi ilerledikçe sürekli hale helir. Ağrı lokalize veya diffüz olabilir. Ağrının süresi tipik olarak kısadır. Akut mezenterik ven trombozu semptomları genellikle akut arteryel iskemiden daha az ciddidir. Tipik olarak bu hastaların birkaç gün hatta hafta süren intermittan ve diffüz karın ağrıları vardır. İskemik ağrı karındaki en şiddetli ağrıdır. Visseral bir ağrı olmasına rağmen geniş bir alanda tüm sinir uçları uyarıldığı için şiddetli hissedilir. Ağrının başlaması ile şiddetinin zirveye ulaşması aynı anda olur. Karında ani ve şiddetli başlayan, sürekli ağrı varlığında ilk düşünülmesi gereken patoloji mezenter iskemisi olmalıdır. Tüm cerrahi akut karın hastalarında erken tanı önemlidir. Ancak mezenter iskemilerde ayrı bir öneme sahiptir. Arteryel tıkanıklığın olduğu, yani ağrının başladığı andan itibaren 7-8 saat gibi altın bir süre mevcuttur. Bu süre içinde tanı konur ve gerekli girişim yapılırsa, bağırsakların nekrozu önlenir. Karında ani başlayan keskin bir ağrı ile birlikte hastada şu iki bulgunun bulunup bulunmadığı araştırılmalı ve eğer tespit edilirse tanı %90-95 mezenter iskemi lehine yorumlanmalıdır. İlki hastada kardiyak bir patoloji anamnezi ya da bulgusunun olup olmadığıdır. İkincisi ise böyle şiddetli bir karın ağrısı olmasına rağmen karnın fizik muayenesinin normale yakın olması, bir başka deyişle patolojik bir bulgu tespit edilmemesidir. Bağırsakta nekrozun gelişmesi ile beraber ortadan kalkan iskemik ağrının yerini nekroza bağlı olarak gelişen peritonit nedeni ile inflamatuar ağrı modeli alır ki bu dönemde fizik bulgular da netleşir. Bu nedenle akut karın tanısı bu dönemde daha kolaydır ancak geç kalınmıştır. Özellikle SMA aorttan çıkar çıkmaz tıkanmış ise nekroz tüm ince bağırsakları ve çıkan kolonu içine alır. Karın ağrısından başka açıklanamayan abdominal distansiyon ve gastrointestinal kanama, iskeminin erken bulgusu olabilir ve bağırsak infarktının habercisidir. Ateş, kanlı diyare, bulantı, kusma ve azalmış barsak sesleri AMİ nin diğer sık ve nonspesifik bulgularıdır. Diffüz veya lokalize abdominal hassasiyet, rebound ve rijidite geç dönem bulguları olup, genellikle transmural bağırsak infarktının habercisidir. İnfarkt, genellikle hipotansiyon, azalmış idrar çıkışı ve hiperventilasyona da yol açar. TANI AMİ tanısında serum laboratuar testleri pek yardımcı değildir. Genellikle 12.000-20.000/mm 3 arasında bir lökositoz vardır. Radyolojik muayenede ince barsaklarda hava - sıvı düzeyleri görülebilir. Spesifik olarak karın radyografilerinde portal vende gaz imajı çok kötü prognoz işaretidir. Hastaların yaklaşık %50 sinde bağırsak infarktını gösteren ve geç bir bulgu olan metabolik asidoz, yaklaşık %25 inde hiperamilazemi vardır. Hemokonsantrasyon interstisyel
7 ödem şeklinde intramural, assid şeklinde intraperitoneal ve sıvı transüdasyonuna bağlı intraluminal sıvı kaybına bağlı olarak meydana gelir. İntestinal nekroza prerenal azotemi, hipoksemi ve bakteriemi yanında serum laktat, fosfat ve alkalen fosfataz seviyelerinde artış da eşlik eder. Akut pankreatit, ülser perforasyonu ve mezenter iskemi gibi nekrotik doku bulunan patolojilerde amilaz değerleri yüksek bulunabilir. Ancak 3-5 kat ya da daha fazla yükselmesi akut pankreatit lehine yorumlanmalıdır. İntraluminal baryum kontrastlı değerlendirmeler kontrendikedir. Çünkü perforasyon kuşkulu hastalarda baryum peritoniti tehlikesi mevcuttur. Ayrıca rezidüel kontrast, tanısal anjiografi esnasında mezenterik damarların görüntülenmesini sınırlar. Doppler ultrasonografi, SMA ve çölyak sistemde akımı göstermede yararlı olabilir. Ancak Doppler ultrasonografi ana damarların distalindeki emboliyi göstermede ve nonoklüsiv mezenter iskemi tanısında değerli değildir. Üstelik ciddi arteryel stenoz görülmesi bağırsak iskemisi tanısı koymada yeterli değildir. Karın bilgisayarlı tomografisi, arteryel oklüzyon veya nonoklüsiv mezenter iskemi nedenli bağırsak iskemisi tanısında bazen faydalıdır. AMİ için ciddi şüpheli bulgular olan portal venöz gaz imajı ve pnömatozis intestinalis sadece infarkt geliştikten sonra görülür. Anjiografi, akut mezenter arter oklüzyonu şüphesinde altın standard tanı yöntemi ve erken dönemde uygulanmalıdır. Aortografi derhal uygulanabildiği takdirde, mezenterik arterde meydana gelen tıkanıklığın yerini ve kollaterallerin durumunu, hastalığın yaygınlık derecesini gösterebilir ve cerrahi tedaviye ışık tutar. Reperfüzyonu sağlayabilir, intra arteriyel papaverin /trombolitiklerin verilmesine olanak sağlayabilir. Perkütan embolektomi yapma ve stent koyma işlemlerine olanak sağlayabilir. Sadece anjiografi veya cerrahi eksplorasyon erken tanıyı sağladığı için, AMİ riski yüksek olan karın ağrılı hastalarda anjiografi çok önemli bir tanı yöntemidir. TEDAVİ AMİ şüpheli hastalarda başlangıç tedavisinde resüsitasyon amaçlanır. Sıvılar hızla verilirler; amaç bağırsak duvarına ödem, lümene eksüdasyon veya hemoraji, peritona asit olarak kaybedilen intravenöz sıvıyı yerine koymaktır. Bu hastalarda sıvı açığını düzeltme çok önemlidir. Çünkü hipovolemi ve hipotansiyon mezenterik vazokonstrüksiyonu arttırır. Elektrolit eksiklikleri ve asit baz bozuklukları cerrahi girişimden önce düzeltilmelidir. Bağırsak iskemisi, bakteriyel translokasyon ve sepsise yol açtığı için geniş spektrumlu, intravenöz antibiotikler verilmelidir. Artmış intralüminal basınç mukozal perfüzyonu azaltacağı için nazogastrik tüp ile gastrointestinal dekompresyon yapılmalıdır. Mesane katateri ile hastanın idrar çıkışı takip edilmelidir. Kritik hastalarda uygun sıvı ve ilaç tedavisi
8 için santral venöz kateter ile santral venöz basınç ve kardiak output monitörize edilmelidir. Arteryel oksijen konsantrasyonu oksijen desteği veya mekanik ventilasyon ihtiyacını tespit eder. Akut intestinal iskemi tanısı konulanlarda gerekli ameliyat öncesi hazırlık süratle yapılarak, hiç vakit geçirilmeden, cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Cerrahi tedavi esnasmda hangi metodun uygulanacağını hastanm genel durumu, tıkanmanın yeri, cinsi ve yaygınlığı tayin eder. Mezenterik arterde embolektomi, endarterektomi, by-pass ve reimplantasyon ameliyatlarının uygulanması sadece barsakta nekroz meydana gelmemiş olan kişilerde düşünülmektedir. Veya revaskülarizasyon metodlarmdan biri ilk seansta uygulanarak, hasta 12-24 saat sonra "second-look" ameliyatına almır. Bu sırada gerekli ise barsak rezeksiyon sınırları da saptanır. Non-obstrüktif mezenterik iskemi olgularında uygulanacak tedavi, 1960'lı yıllardan beri yapılageldiği gibi, vazodilatatör ilaç tedavisi olabilir, ancak 1980'li yıllardan sonra meydana gelen gelişmeler bu olgularda öncelikle mezenterik artere embelektomi yapılmasının ve yerleştirilen intraarteriyel kateterler aracılığı ile vazodilatatör ilaç verilmesinin başarı oranını arttırdığını göstermektedir. Acil laparotomi endikasyonları: Destek tedavisine karşın peritonal bulguların hızla gerilememesi; peritoneal bulguların sonradan gelişmesi; hastanın kliniğinin lökositozun artışı, sepsis, gastrointestinal kanama veya anstabil vital bulgular ile kötüleşmesidir. Cerrahi girişimde emboli için tanımlanmış cerrahi prensiplere uygun olarak gangrene bağırsak rezeke edilir. Ameliyatta, ılık izotonik tuz çözeltisi ile peritoneal lavaj ve ameliyathanenin ısıtılması ile bağırsaklar hafifçe ısıtılır ve nemlendirilir. Bu mezenterik vazospazmın azalmasına yardım eder. SMA kateteri, ameliyat boyunca ve ameliyattan sonra vazodilatör tedaviyi sağlamak için yerinde bırakılır. Prognoz Çok ağır bir klinik tablo oluşturan akut intestinal iskemi vakalarında başarı ile uygulanan embolektomi sonuçları bildirilmekle birlikte, başarı oranı henüz %30'un üzerine çıkamamıştır. Hastaların genç olması, kardiyovasküler bir hastalığın bulunmaması ve mezenterik arterdeki tıkanıklığın segmenter olması cerrahi tedavi sonuçlarını iyi yönde etkilemektedir. Ancak, hastalığın prognozunu halen en fazla etkileyen faktör yapılan barsak rezeksiyonlarının genişliği olmaktadır.
9 KRONİK İNTESTİNAL İSKEMİ (ANGİNA ABDOMİNALİS) Angina abdominalis veya kronik intestinal iskemi, büyük mezenterik arterlerde stenoza ikincil olan, nadir fakat ciddi şikayetlere ve ölüme yol açan bir hastalıktır. Angina abdominalisli hastaların %85'inde süperior mezenterik arter veya dallarından ikisinde stenoz vardır. Semptomların şiddeti tıkanan arter sayısından ziyade kollateral damarların durumu ile ilgili olarak değişiklik gösterir. Etiyoloji Hastalığın meydana gelmesine neden genellikle arteriosklerozdur. Median arkuat ligament basısı, fibromüsküler displazi, konjenital stenozlar ve Mezenter Steal Sendromu bu olguların %10 kadarında görülür. Ayrıca, iltihabi kaynaklı mezenterik arter stenozları da olabilir. Bir ana damarın tıkanması halinde, distalde bulunan arteriyel basıncın düşmesi sonucunda kollateraller açılırlar. Tıkanmanın distalindeki vasküler sahada bulunan basınç sistemik kan basmcından düşük olduğu sürece, bu kollaterallerdeki akım artarak devam eder. Şayet distal sahada vazokonstrüksiyon oluşursa, buradaki arteriyel basınç yükselir ve böylece kollateral akımda azalma meydana gelir. Klinik Belirti ve Bulgular Angina abdominalisin 3 evresi vardır. Kompanse evrede; kollateraller yeterli barsak kan dolaşımını sağlayacak şekilde gelişmiştir ve bu hastalarda hafif, zaman zaman gelen karm ağrısı şikayetleri görülebilir. Ara evrede, semptomlar sadece gastrointestinal sistemin yük altında bulunduğu post-prandial dönemde ortaya çıkar. Hastalarda yemek sonrasında, karında şişkinlik, epigastrik bölgede ağrı ve ishal bulunabilir. Dekompanse evrede; ise arteriyel tıkanma ilerlemiş ve kollateral kan dolaşımı yetersiz hale gelmiştir. Bu evrede angina abdominalisle ilgili karakteristik yemek sonrası karm ağrısı ve ani olarak başlayan kilo kaybı ortaya çıkar. Yardımcı Muayene Metodları Laboratuvar muayenelerinde, barsak absorbsiyon testlerine ait değişiklikler oluşur. Hastalığın tanısının konulmasında en önemli yardımcı yöntem aortografidir. Angina abdominalis hastalığının belirti ve bulguları mevcut olanlarda yapılan anjiografide, damar trunkuslarında tıkayıcı hastalık, kanser, serebral ve koroner yetmezlikte varsa, risk oldukça yükselir. Hastada mevcut semptomların şiddeti, ağrının dindirilmesi ve barsak infarktüsü tehlikesinin ortadan kaldırılması, aortoğrafi bulgularının ameliyat endikasyonu koydurmasıyla geçiştirilebilir.
10 Tedavi Angina abdominalis'in tedavisi cerrahidir. Cerrahi tedavide 3 temel yöntemden yararlanılır. Bunlar: a. Reimplantasyon b. Endarterektomi c. By-pass'tır. Reimplantasyon yöntemi, aort rekonstrüksiyonu sırasında kolon ve pelviste yeterli kan dolaşımını sağlamak amacıyla, inferior mezenterik arterin revaskülarizasyonunda kullanılır. Aorta kapatıldığında kolonda iskemik belirtiler görülürse, retrograt kan akımı zayıfsa veya anjiografide Riolan arkusu genişlemişse, bu rekonstrüksiyon işlemine ihtiyaç vardır. Rekonstrüksiyon, arterin tıkalı kısmının, distalinden kesilerek, direkt veya bir greft yardımıyla yeniden aortaya implante edilmesiyle sağlanır. Günümüzde tercih edilen endarterektomi girişimi, torakoabdominal retroperitoneal transaortik endarterektomi tekniğidir. Bu yolla torasik aortanın distalinden, aort bifurkasyonuna kadar, aortanın tamamı ve çıkan dallar üzerinde rahatlıkla endarterektomi ve rekonstrüksiyon yapılabilmektedir. By-pass işlemi ise, otojen veya sentetik greftler kullanılarak, antegrat veya retrograt şekilde uygulanmaktadır. By-pass ameliyatlarında, sentetik greftlerin uygulama sonuçlarının daha iyi olduğu bildirilmektedir. Sentetik greftle antegrat olarak uygulanan by-pass yönteminde, arteriosklerozun daha az görüldüğü distal torasik aortanm kullanılmasının, daha başarılı sonuçlar verdiği bilinmektedir. Çöliak ve süperior mezenterik arterlerde, aynı anda cerrahi-girişim yapılması arzu ediliyorsa, bifurkasyonlu greftler tercih edilmelidir. MEZENTERİK YENÖZ TIKANMA Karın için organlara ait venöz dolaşım durması, genellikle akut bir tromboza bağlı olarak gelişir. Mezenterik venöz tıkanma idiyopatik olabileceği gibi bazı patolojik olayların komplikasyonu nedeniyle de meydana gelebilir. Etiyoloji Mezenterik venöz tıkanmanın oluşmasında rol oynayan hazırlayıcı nedenler şunlardır. Enfeksiyon (apandisit, divertikülitis, pelvik abseler) Hematolojik durumlar (polisitemia vera, postsplenektomi, oral kontraseptiflere bağlı hiperkoagulopati) Lokal venöz konjesyon ve staz (portal hipertansiyonlu hepatik siroz yada tümör basısına bağlı portal venözün ektrensek tıkanıklığı)
11 Mesenterik venlerin kaza yada ameliyata bağlı travmaları Mezenterik venöz tıkanmanın oluşmasmda rol oynadığı kabul edilen bütün bu hazırlayıcı nedenlere karşı, %25 olguda bu etkenler bulunmadan ortaya çıkabilir. Bu tipte gelişen olgular primer veya idiyopatik mezenterik venöz oklüzyon olgularını oluştururlar. Bu hastaların büyük bir kısmında etiyolojide rol oynayan faktörün, eskiden geçirilmiş bir periferal tromboflebit olabileceği bilinmektedir. Mezenterik vende akut bir trombozun meydana gelmesi, barsakta hiperemi, ödem ve seroza altında kanamalara neden olabilir. Barsak duvarı kalınlaşır, mor bir renk alır ve barsak lümeni koyu renkli bir kan ile dolar. Klinik Belirti ve Bulgular Mezenterik ven tıkanmalarında görülen klinik tablo, mezenterik arter tıkanmasmda meydana gelen belirti ve bulgularla büyük bir benzerlik gösterir. Mezenterik vende oklüzyonun oluştuğu ve kan dolaşımının yetersiz olarak bozulduğu zaman karında tam olarak tanımlanamayan bir ağrı, iştahsızlık ve dışkılama alışkanlıklarında değişiklik şikayetleri ortaya çıkar. Bu prodromal devre yerini ani olarak başlayan şiddetli bir karın ağrısı ve kusmaya bırakır. Kanlı diyare, akut arteriyel trombozda daha fazla görülmekle birlikte, venöz tıkanmada da olabilir. Fizik muayenede karında distansiyon, kas defansı ve duyarlılık vardır. Barsak sesleri azalmıştır veya hiç duyulmaz. Barsaklarda meydana gelen gangreni takiben oluşan perforasyon akut karın bulgularını şiddetlendirir. Yardımcı Muayene Yöntemleri Laboratuvar muayenesinde lökositoz vardır. Hematokrit değerlerinde yükselme görülür. Radyolojik muayenede direkt karın grafilerinde saptanabilecek hava-sıvı seviyeleri, patognomonik bir bulgu değildir. Tedavi Akut venöz oklüzyonda ilk tercih edilecek tedavi şekli cerrahi tedavidir. Preoperatif devrede süratle kan volümü, sıvı ve elektrolit eksiği tamamlandıktan ve nazogastrik sonda ile dekompresyona başlandıktan sonra hasta ameliyata alınır. Bu esnada, yüksek dozda geniş spektrumlu antibiyotik profilaksisine de başlanmalıdır. İnce barsaklarda kısa segmentleri tutan venöz oklüzyonda tercih edilecek cerrahi tedavi, barsak rezeksiyonlarıdır. Hastalığın tanısının konulmasını takiben geniş venöz staz meydana gelmeden hastaların süratle ameliyata alınmaları prognozu önemli bir ölçüde etkiler. Ameliyat sonrası 12-24 saat içinde antikoagülan tedaviye başlanılmalıdır. Bu tedavinin uygulanması, mortalite oranının yarı yarıya düşürülmesini sağlar. Ameliyat sırasında geniş
12 bağırsak segmentlerinin canlılığı şüpheliyse, sadece aşikar nekrotik bağırsak rezeke edilir ve canlı-cansız bağırsak arasındaki demarkasyonu belirlemek için yaklaşık 24 saat sonra ikinci bakı ameliyatı uygulanır. Venöz trombozun pognozu, arteriyel oklüzyona göre daha iyidir. Prognozu etkileyen en önemli faktör, splanknik sahada venöz kan dolaşımı durmadan, cerrahi girişim yapılmasıdır.