Benzer belgeler
ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

Kanguru Matematik Türkiye 2017

FEN BÝLÝMLERÝ. TEOG-2 DE % 100 isabet


Kanguru Matematik Türkiye 2017

Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

Kanguru Matematik Türkiye 2015



17 ÞUBAT kontrol

ünite1 Sosyal Bilgiler

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7

ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU.

Yükseköðretimin Finansmaný ve Finansman Yöntemlerinin Algýlanan Adalet Düzeyi: Sakarya Üniversitesi Paydaþ Görüþleri..64 Doç.Dr.

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme


Bolkar Daðlarý. AKD054 Acil Gerileme (-1)


Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,


MALÝYE DERGÝSÝ ÝÇÝNDEKÝLER MALÝYE DERGÝSÝ. Ocak - Haziran 2008 Sayý 154


BASIN AÇIKLAMALARI TMMOB EMO ADANA ÞUBESÝ 12. DÖNEM ÇALIÞMA RAPORU BASIN AÇIKLAMALARI

Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip mikro dozaj sistemleri ile Kimya,Maden,Gýda... gibi sektörlerde kullanýlan hafif, orta

Corporate Stars, Türkiye nin en iyi markalarını bir araya getiren sosyal bir iş platformudur.


Kanguru Matematik Türkiye 2015

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

INTERIOR PARTITIONS BÖLME SÝSTEMLERÝ BÖLME SÝSTEMLERÝ INTERIOR PARTITIONS. aluwall.com. Arpa GLASS FITTINGS & ACCESSORIES COMPACT LAMINATE PANELS

KOBÝ lerin iþ süreçlerini daha iyi yönetebilmeleri için


BÝMY 16 - TBD Kamu-BÝB XI Bütünleþik Etkinliði

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor

Genel Bakýþ 7 Proje nin ABC si 9 Proje Önerisi Nasýl Hazýrlanýr?

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

Kanguru Matematik Türkiye 2015

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

DONALD JOHNSTON OECD GENEL SEKRETERÝ INTERVIEW DONALD JOHNSTON OECD GENERAL SECRETARY

3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

Kanguru Matematik Türkiye 2017




Týp Fakültesi öðrencilerinin Anatomi dersi sýnavlarýndaki sistemlere göre baþarý düzeylerinin deðerlendirilmesi

1. I. Bir cismin sýcaklýðý artýrýlýrsa direnci azalýr.


Örgütsel Davranýþýn Tanýmý, Tarihsel Geliþimi ve Kapsamý

07 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA 2010 İLK ÇEYREK BÜYÜME ORANI SAYI 10

KOBÝ'lere AB kapýsý. Export2Europe KOBÝ'lere yönelik eðitim, danýþmanlýk ve uluslararasý iþ geliþtirme projesi


Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

Mantýk Kümeler I. MANTIK. rnek rnek rnek rnek rnek... 5 A. TANIM B. ÖNERME. 9. Sýnýf / Sayý.. 01

m3/saat AISI

Corporate Stars, Türkiye nin en iyi markalarını bir araya getiren sosyal bir iş platformudur.

COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.

Ovacýk Altýn Madeni'ne dava öncesi yargýsýz infaz!

ADIYAMAN ÜNÝVERSÝTESÝ KURUMSAL KÝMLÝK KILAVUZU ADIYAMAN ÜNÝVERSÝTESÝ 2006

1. Nüfusun Yaþ Gruplarýna Daðýlýmý

Nükleer enerji. Hayýr, teþekkür ederiz, istemiyoruz! KÜRESEL ISINMAYI DURDUR DÜNYAYI DEÐÝÞTÝR

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

ÖNSÖZ. Güzel bahar günlerini ve sýcacýk anlarý birlikte paylaþmak dileðiyle

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

Simge Özer Pýnarbaþý


* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

Modüler Proses Sistemleri

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

Kanguru Matematik Türkiye 2017

COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

HER ÝNSAN BÝRBÝRÝ ÝLE AYNI MIDIR?


ÝÞÇÝ SAÐLIÐI VE ÝÞ GÜVENLÝÐÝ PROJESÝ

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Tehlikeli Atýk Çözümünde EKOVAR...

EÞÝTSÝZLÝKLER. I. ve II. Dereceden Bir Bilinmeyenli Eþitsizlik. Polinomlarýn Çarpýmý ve Bölümü Bulunan Eþitsizlik

1. BÖLÜM. 4. Bilgi: Bir üçgende, iki kenarýn uzunluklarý toplamý üçüncü kenardan büyük, farký ise üçüncü kenardan küçüktür.

ACADEMY FRANCHISE AKADEMÝSÝ FRANCHISE ALIRKEN VERÝRKEN ÝÞLETÝRKEN. bilgi kaynaðýnýz. iþbirliði ile


T.C YARGITAY 9. HUKUK DAÝRESÝ Esas No : 2005 / Karar No : 2006 / 3456 Tarihi : KARAR ÖZETÝ : ALT ÝÞVEREN - ÇALIÞTIRACAK ÝÞÇÝ SAYISI

Sessizliktir Her Þeyin Ötesi. Hani, sýradan hayatlar vardýr; hüzünle astarlanmýþ ruhlarýn. sessizliðini akseder suretleri.

MALÝYE DERGÝSÝ ULAKBÝM ISSN

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi Açýldý TOHAV'ýn mülteci ve sýðýnmacýlara yönelik devam ettirdiði çalýþmalar kapsamýnda açtýðý SURUÇ MÜLTECÝ DANIÞM

OTOMATÝK KAPI SÝSTEMLERÝ

Ballorex Venturi. Çift Regülatörlü Vana

01 Kasým 2018

1. Merkezi ve çevresel sinir sistemini oluþturan sinir hücrelerine ne ad verilir?

1. ÝTHÝB TEKNÝK TEKSTÝL PROJE YARIÞMASI

Montaj. Duvara montaj. Tavana montaj. U Plakalý (cam pencere) Açýsal Plakalý Civatalý (cam pencere)

Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

Transkript:

KÜNYE 01 DERGÝ Sayý 1 Mayýs 2007 Ücretsizdir Sahibi Sabancý Üniversitesi Yayýn Sorumlu Müdürü Elif Gülez Yayýn Koordinatörü Demet Oðuz Danýþma Kurulu Hasan Bülent Kahraman Gülayþe Koçak Defne Üçer Nesrin Balkan Yýldýz Arýkan Fatma Onat Zeynep Okan Raþit Tankut Aykut Pýnar Ýlik Ýbrahim Tevfik Karatop Sibel Karadað Muhabirler Pýnar Ýlik Ýbrahim Tevfik Karatop Sibel Karadað Münevver Kýnalý Nuri Karamollaoðlu Süleyman Dost Foto muhabirler Emrah Kavlak, Gözde Otman Bu sayýya katkýda bulunanlar Ali Alpar, Akþin Somel, Andrew Berry, Aytül Erçil, Defne Üçer, Gülayþe Koçak, Nesrin Balkan, Serhat Yeþilyurt, Selçuk Artut, Þükrü Dökücü, Yýldýz Arýkan, Aslý Erdem, Ayþe Gül Altýnay, Ezgi Esen Taþçýoðlu, Hülya Adak, Nakiye Boyacýgiller Grafik Tasarým ve Uygulama Ragýp Ýstek-Sabancý Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel Ýletiþim Tasarýmý Programý Öðretim Görevlisi GrafikaSU- Koordinatörü Leyla Özcivelek Durlu / Sabancý Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel Ýletiþim Tasarýmý programý Öðretim Görevlisi Baský Mas Matbaacýlýk San. ve Tic. A.Þ. Dereboyu cad. Zagra Binasý B-Blok. No:1 34398 Maslak-Ýstanbul Yayýn Türü Üniversite topluluðuna yönelik olarak yayýnlanan yarý popüler bir kültür dergisi Telif Haklarý Her hakký saklýdýr. Bu dergide yer alan yazý, makale, fotoðraf ve illüstrasyonlarý elektronik ortamlarda dahil olmak üzere her þekilde çoðaltýlma ve baþka yerlerde kullanma hakký münhasýran Sabancý Üniversitesine aittir. Sabancý Üniversitesi, gerekli gördüðü hallerde içeriðin bir kýsmýnýn veya tamamýnýn çoðaltýlmasý için yazýlý izin verebilir. Yönetim Yeri Ýletiþim ve Halkla Ýliþkiler Birimi Sabancý Üniversitesi Orhanlý, Tuzla 34956 Ýstanbul Tel: (216) 483 90 77, 483 9101 Faks: (216) 483 90 45 e-posta: dergi@sabancýuniv.edu

BÝZDEN sabancý üniversitesi / dergi Dergi yi okumak için muhtelif sebepler Haftada en az kýrk beþ saatimizi bir arada geçiriyoruz. Birlikte toplantýlara giriyoruz, yemekhanede karþýlaþýyoruz, Bilgi Merkezi nde selamlaþýyoruz, üniversiteye ayný serviste gidip-geliyoruz. Buna raðmen birbirimizi ne kadar tanýyoruz? Birbirimizin yaptýðý iþleri ne kadar merak ediyoruz? Ýletiþimin sofistike - ötesi bir hale geldiði bir toplumda, birbirini dinleyen birilerini bulamamak ne büyük tezat! demiþ birisi Dergi, üç ayda bir, Sabancý Üniversitesi paydaþlarýnýn birbirinden haberdar olmasýna katký saðlamak için çýkacak. Ayrýca, kültür, sanat, edebiyat, bilim, teknoloji, müzik ve daha pek çok konuda Sabancý Üniversitesi nde üretilen bilgi sayfalarýmýza yansýyacak. Çaðýmýzýn en önemli ilkesi olan haber alma özgürlüðü bu derginin yayýnlanmasýndaki en önemli nedenlerden birisi. Bununla birlikte burasý bir akademik ortam. Bilginin yerini malumatýn hýzla aldýðý bir dünyada üniversite en karmaþýk ve yoðun bilginin üretildiði zemin. Burada ortaya koyulan bilgi farklý alanlardaki üretimi ve zihinsel emeði, yatýrýmý kapsýyor. Bununla birlikte SÜ disiplinlerarasý bir anlayýþa yaslanýyor. Bu, hiçbir alanýn diðerine kapalý kalmamasý gerektiðini öne süren bir kavram. Dünyada meydana gelen, içinde yaþadýðýmýz olaylarýn arka planýnda nelerin yattýðýný, onlarý nasýl yorumlamamýz, onlara nasýl bakmamýz gerektiðini en iyi anlatacak olanlar da bu üniversitede bilgi üreten insanlar. Bu dergide yer alacak yazýlar bu türden olaylarý kavramamýzý saðlayacak yeni okumalarý içerecek. Bilgi insanlarýndan bahsettik. Ama bilgi sadece belli bir seçilmiþ grubun elinde olan bir þey deðil. Herkes bilgi üretme hakkýna sahip. Üniversitemizin çalýþanlarýnýn ilgi alanlarý var. Yoðunlaþtýklarý alanlarda söyleyecek sözleri var. Dergimizin sayfalarý onlara açýk. Nihayet öðrencilerimiz. Hem bilgi edinen hem bilgi üreten bir kesim onlar. Bugünün dünyasýný içinden yaþayarak kavrýyorlar. Onlarýn gerek genel ve temel sorunlar hakkýnda gerekse kendi özgül yaratýlarý hakkýnda geliþtirecekleri yaklaþýmlara, yapacaklarý yorumlara, kuracaklarý yeni düþüncelere bu sayfalarda yer vereceðiz. Kýsacasý, herkesin görüþ, öneri ve katkýsýna kapýmýz açýk. Eylül sonunda görüþmek üzere Dergi Yazý Kurulu 02 Fotoðraf: Gözde Otman 2007

EVRÝM TEORÝSÝ 03 Doða ve bilim NS 101-102 Derslerindeki Baþlýca Kavramlar M. Ali Alpar Sabancý Üniversitesi nde henüz 1999-2000 yýlýnda dersler verilmeye baþlamadan tasarlanan Doða ve Bilim (NS 10-102 ) dersleri ilk tasarýmdan beri ayrýntýlarda biraz deðiþti, ama temel yapý ve konu seçkisi ayný kaldý. Tüm üniversite derslerinde olduðu gibi bu derslerin tasarýmýnda da iki farklý amaca birden yöneldik. Birincisi pratik amaç, ikinci sýnýfa geçen öðrencilerimizin program seçimine yönelen, daha ihtisaslaþmýþ derslerine teknik temel oluþturmak. Öðrencilerimizin sadece bir kýsmý mühendislik ve doða bilimlerine yöneliyor, ama tüm öðrencilerimize isterlerse program deðiþtirebilme imkanýný sunduðumuza göre yeterli teknik düzeyi isteyen tüm öðrencilerimiz bu derslerde bulabilmeli. Ýkinci amaç kültürel amaç. Üniversitede okumuþ her insan, doða bilimlerinin yöntemi ve en önemli kavramlarýndan hangilerini duymuþ olsun? sorusunu sorduk. Bilimin yöntemi gerçek dünya hakkýnda bilgilere deney ve gözlem yoluyla ulaþmak, ancak deneylerle defalarca doðrulanan bilgiyi sahici kabul etmektir Ve tersine: deney eðer doðru olduðunu tahmin ettiðim hipotezi yanlýþ çýkarýrsa, bitti!, yanlýþtýr. Bu yaklaþým aslýnda saðduyu ile örtüþüyor, ama günlük saðduyudan çok daha fazlasýný içeren kuvvetli bir yöntem: Çünkü bilim, günlük sezgimizle pek de inanýlýr görünmeyen bilgileri de deneyle sýnayarak doðrular ve uygarlýða kazandýrýr.

EVRÝM TEORÝSÝ sabancý üniversitesi / dergi Doða ve bilim Bilimin düþünceye, kültüre ve teknolojiye de en önemli katkýlarý tam da günlük deneyimlerle en beklenmedik sanýlan noktalarda ortaya çýkar. Dünya nýn yuvarlak olduðu, Güneþ etrafýnda döndüðü gibi. Yeryüzündeki ve gökyüzündeki cisimlerin hareketinin anlaþýlmasý, Galileo dan Kepler e uzanan tüm deney ve gözlemleriyle bilimdeki Rönesans/ Rönesans daki bilimin esas konusu idi. Newton yasalarýyla tüm kütleli cisimlerin yerde olsun gökte olsun, ayný kurallara göre hareket ettiði anlaþýldý. Ne yerdekilerin doðal hali hareketsiz durmaktýr, ne de göktekilerin doðal davranýþý mükemmel dairelerde dolanmaktýr. Birkaç nesnenin hareketinden çok büyük sayýlardaki nesnenin hareketine geçince artýk basýnç, sýcaklýk, ýsý gibi yeni kavramlar gereklidir. NS 101 dersinin ikinci modülü boþlukta elektrik ve manyetik alanlarýn da birbirini etkilediði, birbirini türettiði, dalgalar oluþturduðu konularýný deneylerden baþlayarak iþliyor. Bu deneylerden iki tanesini de laboratuvarda yapýyoruz. Önemli kavram: ýþýk ve diðer elektromanyetik dalgalar boþlukta kütle olmayan yerde de enerji taþýyan gerçek fiziksel olaylardýr. NS 101 de son olarak da her nesnenin hem bir parçacýk, hem de bir dalga olduðunu öðreniyoruz. Bu sizin vücudunuz için de geçerli, ama dalga tarafýnýzdan kaynaklanan özellikleriniz ölçülemeyecek kadar küçük. Oysa bir elektronun dalga özellikleri atomlarýn boyutlarýný ve enerjilerini, dolayýsýyla tüm maddenin yapýsýný belirliyor, týpký bir müzik aletinin boyunu o aletle oluþturmak istediðiniz ses dalgalarýna göre belirlenmesi gibi. NS 102 de elektron dalgalarýndan bir molekülün içinde paylaþýlan dalga paketlerine, baðlara, maddenin yapýsýna geçiyoruz. Hem canlý hem de cansýz maddenin ayný molekül yapýlarý, baðlarý ile oluþtuðu, ayný tür reaksiyon dinamikleri ile iþlediðini görüyoruz. Sonra biyolojinin büyük molekülleri, metabolizma ve kalýtým yapý ve iþlevleri, kalýtýmýn moleküler temeli yani DNA nýn yapýsý öðreniliyor. Kalýtýmýn moleküler temelinin anlaþýlmasý bilimin en önemli ve þaþýrtýcý kazanýmlarýndan biri. Bu anlayýþ ayný zamanda evrimin de moleküler düzeyde açýklamasýna temel oluyor. NS 102 dersinin sonunda Evrim teorisi ele alýnýyor. Evrim teorisi, týpký vaktiyle dünyanýn yuvarlak olduðunu anlaþýlmaz bulmamýz gibi insana çok þaþýrtýcý gelen bir önerme. Çok çok uzun zamanlarda tesadüfen ortaya çýkan nadir mutasyonlar arasýndan daha da nadir olarak canlýnýn hayatta kalmasýna ve üremesine yarayanlarýn, kalýtým yoluyla sonraki nesillere aktarýlmasý, sonunda yavaþ yavaþ farklýlýklarýn ortaya çýkmasý. Darwin in Evrim teorisi Milli Eðitim Bakanýmýzýn sandýðý gibi, akýllý tasarýmyaratýlýþ savýyla ayný düzeyde, günlük dildeki hayal, spekülasyon anlamýnda teori deðil; þimdiye kadar, ve özellikle de moleküler biyolojinin geliþmesiyle pek çok baðýmsýz yöntemle sýnanmýþ, doðrulanmýþ bilimsel teori. NS 102 dersimizde 7 yýl evrim anlatmýþ olan Andrew Berry nin anlattýklarýný bu sayýda Defne Üçer ve Tevfik Karatop un kendisiyle yaptýðý söyleþide bulacaksýnýz. 04

05 Söyleþi: Andrew Berry Defne Üçer Ý.Tevfik Karatop Andrew Berry kimdir? Andrew Berry Londra da doðdu. Oxford Üniversitesi nde Zooloji okuduktan sonra Princeton Üniversitesi nde evrimsel genetik üzerine doktorasýný yaptý. Araþtýrmalarýnýn bir çoðunda en az karizmatik hayvan olarak nitelendirilebilecek, genetikçilerin sevgilisi meyve sineðinin (Drosophila melanogaster) doðadaki popülasyonlarý üzerinde çalýþtý. Biyolojide alan çalýþmasý ve moleküler biyolojideki teknikleri birleþtirdiði araþtýrmalarý, Darwin in doðal seçilim teorisine DNA düzeyinde ipucu aramaktadýr. Andrew Berry kendini meyve sinekleriyle sýnýrlamamýþ ve Yeni Gine deki Dev Sýçanlar, Atlantik adalarýndaki fareler ve Uzak Doðu yaprak bitleri gibi çok çeþitli konularda çalýþmýþtýr. Þu anda araþtýrmacý olarak görev yaptýðý Harvard Karþýlaþtýrmalý Zooloji Müzesi nde vaktini ders vermeye ve yazmaya ayýrýyor. Bilim ve bilim tarihi üzerine yaygýn bir biçimde popüler yazýlar yayýnlýyor. London Review of Books, düzenli yayýn yaptýðý dergilerden yalnýzca birisi. Andrew Berry ayrýca doðal seçilimi Darwin le birlikte bulmuþ olan Alfred Russel Wallace ýn yazýlarýndan derlenen bir antolojinin (Infinite Tropics, Verso, 2002) editörlüðünü yaptý ve DNA nýn ikili sarmal yapýsýnýn keþfinin 50. yýldönümünde James D Watson la birlikte DNA, Hayatýn Sýrrý (DNA, The Secret of Life, Knopf, 2003) isimli kitabý yazdý. DNA isimli 30 dakikalýk bir film Berry nin senaristi olduðu filmler arasýnda. Andrew Berry Çanakkale gezisinde SÜ öðrencileri ile birlikte Evrim teorisinin anlaþýlmasý için gerekli kavramlar nelerdir? Bu kavramlarý ana hatlarýyla açýklayabilir misiniz? Darwin in teorisinin altýnda yatan iki temel düþünce var. Birincisi kendi deyimiyle deðiþimle türeme. Yani popülasyonlarýn nesilden nesile deðiþmesi deðiþime uðramasý.. Yeterince uzun zaman geçtiðinde nesilden nesile oluþan ufak deðiþimler türler arasýnda gördüðümüz büyük farklýlýklara yol açýyor. Dolayýsýyla bir canlý türü daha önce yaþamýþ baþka bir canlý türünün deðiþime uðramýþ bir sürümü. Sonuç olarak canlý türlerinin tümü birbiriyle baðlantýlý: yaþamýn yalnýz bir tek baþlangýç noktasý var ve bütün canlý türlerinin soyaðaçlarýnda bu çok eski canlý türüne uzanan izleri takip edebiliriz. Evrim ayný zamanda dallanan bir süreç olduðundan, yani evrimleþme sýrasýnda bir canlý türünden iki ayrý tür oluþabildiðinden, yaþam aðacý hiyerarþik bir yapýya sahip. Biz insanlar þempanzelerle zebralarla olduðumuzdan daha yakýn akrabayýz, yani þempanzelerle paylaþtýðýmýz ortak ata zebralarla paylaþtýðýmýz ortak atadan daha yakýn bir zamanda yaþamýþ. Hem insan hem þempanze, insan ve þempanze soylarýnýn ortak bir atasýnýn deðiþiminden türemiþ; ayný þekilde hem insan, hem þempanze, hem de zebra, zebra/insan/þempanze soylarýnýn ortak bir atasýnýn deðiþiminden ortaya çýkmýþ. Açýkça görülüyor ki deðiþimle türeme sýrasýnda hep çok farklý canlýlar ortaya çýkýyor! Ýnsan ve þempanze, insan ve zebradan çok daha yakýn bir ortak ataya sahip olduklarýna göre insan/þempanze ortak atasýndan bu yana daha az zaman geçmiþ olmalý. Bu da insanlarýn þempanzelere daha çok benzemeleri sonucunu ortaya çýkarýyor.

06 Archaeopteryx: Hem dinazor hem de kuþ özellikleri taþýyan fosil canlý türü http://www.dinoruss.com Bu benzerlik görünür özelliklerde þempanze dýþ görünüþ olarak bize zebradan daha çok benziyor-ve DNA ölçeðindeki özelliklerde kendini gösteriyor insan genomu (kalýtýmsal maddenin tümü) þempanze genomuna zebra genomundan daha yakýn çünkü insan ve þempanze arasýnda genetik maddenin deðiþimi için insanla zebrada olduðundan daha az evrimsel zaman geçmiþ. Darwin in teorisindeki ikinci unsur ise doðal seçilim (natural selection), yani evrimsel deðiþim yönünü tayin eden süreç. Öyle ki deðiþim tipik olarak rastgele deðil adaptasyon ile gerçekleþiyor, yani sonuç olarak ortaya çýkan canlý popülasyonlarý çevrelerine daha uyumlu oluyorlar. Doðal seçilimin mantýðýndan þüphe etmek imkansýz. Canlýlarýn büyük bir üreme potansiyeli var ve canlý topluluklarý sýnýrsýz kaynaklar olsaydý muazzam ölçeklerde geniþleyebilirlerdi, oysa ki gerçekte kaynaklar sýnýrlý olduðu için canlý topluluklarýnýn büyümesi kýsýtlý kalýyor. Sýnýrlý kaynaklar bireyler arasýnda rekabete yol açýyor. Peki bu yarýþtan kimler galip çýkýyor? Kimler çevreye daha çok uyum saðlarsa onlar. Aslanlarýn baskýn olduðu bir ovada diðer ceylanlardan daha hýzlý koþan bir ceylanýn hayatta kalma olasýlýðý daha yüksekse bu ceylanýn üremesi de daha yavaþ koþan arkadaþlarýndan daha olasý. Bu da bir sonraki neslin üyeleri arasýnda hýzlý koþma özelliðinin zenginleþmesi anlamýna geliyor. Tabii burada söz konusu özelliðinin genetik olduðunu varsayýyoruz, yani nesilden nesile taþýndýðýný. Doðal seçilim, genetik çeþitliliði canlý topluluklarýndaki faydalý özelliklerin daha sýk ortaya çýkmasýný saðlayacak þekilde yönlendiriyor. Darwin in teorisi, doðal seçilimin yönlendirdiði deðiþimle türeme olarak özetlenebilir. Evrim konusunda sýklýkla yanlýþ anlaþýlan noktalar hangileri? Öncelikle, evrim in yalnýzca bir teori yani bir hipotez olduðu düþüncesi. Bu teori kelimesinin anlamýndaki bir karýþýklýktan kaynaklanýyor. Günlük dilde teori (genelde de uydurma olabilen) hipotez yerine kullanýlýyor. Örneðin John F. Kennedy i öldürenin Fidel Castro olduðuna dair bir teori m olabilir. Oysa ki bilimsel deyiþle teori gözlemlenen gerçekleri en iyi þekilde açýklayan düþünceler topluluðu anlamýna geliyor. Bunlar dayanýksýz bir takým varsayýmlar veya hipotezler deðil! Yerçekimi teorisini bir düþünün. Býraktýðýmýzda herþeyin yere düþmesine alýþkýnýz -- bu yerçekimi. Burada hem bilim örgüsünün bir parçasý olan bir düþünceden hem de günlük deneyimlerimizden bahsediyoruz. Yerçekimi konusunda varsayýmsal hiçbirþey yok. Evrim için de ayný þey geçerli. Hiçbir dürüst bilim adamý evrim teorisine karþý çýkmýyor. Evrim teorisi elimizdeki verilerle öyle güçlü bir þekilde destekleniyor ki bir bütün olarak bilimselliði tartýþýlmýyor. Elbette bilim adamlarýnýn detaylar konusunda hemfikir olmadýklarý oluyor ki zaten bu da bilimsel sürecin kaçýnýlmaz bir özelliði. Bugün varolan bir takým tartýþmalar - örneðin bilinçli tasarým tartýþmasý bilim toplumu içinden çýkan tartýþmalar deðil, dini hedefler taþýyorlar. Yaradýlýþçýlar, özellikle de bilinçli tasarým fikrini savunan yaradýlýþçýlar, bilim adamý rolünü oynuyorlar ama aslýnda dini esas alan bir takým savlarla bilimi reddediyorlar. Ýkinci önemli konu, evrim sonucunda mükemmel tasarýmlý organizmalarýn ortaya çýktýðý düþüncesi: Doðal seçilim oldukça iyi çalýþýyor ve doða sýradýþý adaptasyon örnekleriyle dolu. Balinanýn iri yapýsýný ve çok sayýda avý bir anda sindirebilmek için sahip olduðu aðzýný düþünün. Kesinlikle bir adaptasyon örneði. Ama bir kez daha düþünün: ayný balina hava soluyor, yani dalýþlar arasýnda düzenli olarak su yüzeyine çýkmak zorunda. Bu bir deniz hayvaný için hiç de iyi bir tasarým deðil! Peki balinalar neden böyle? Deðiþimle türeme yüzünden: balinalar kara memelilerinden türemiþler ve sahip olduklarý hava soluyan teçhizat da onlara atalarýndan miras kalmýþ. Üçüncüsü, evrimin dini inançlarla uyuþmadýðý düþüncesi. Yaradýlýþçýlar insanlarý ya dini öðretileri ya da Darwin in öðretilerini kabul etmek arasýnda bir seçime zorlayarak korkutmaya çalýþýyorlar. Bunlardan yalnýz birinin geçerli olabileceðini iddia ediyorlar. Bu çok saçma. Hem derin dini inançlara sahip olmak hem de ortodoks bir Darwinci olmak çok mümkün. Aslýnda yaradýlýþçýlar yaymaya çalýþtýklarý düþüncelerle dine yarar saðlamaktan daha çok zarar veriyorlar. Buna birçok kez öðrencilerimde rastladým. Bazýlarýnýn Darwinci veri ve basit mantýkla ilk karþýlaþmalarý oluyor. Daha önce onlara Darwin in hatalý olduðu öðretilmiþ ve onlar da buna inanmýþlar. Fakat ne zaman ki fosil çalýþmalarýndan DNA araþtýrmalarýna kadar birçok alanda elde edilen kanýtlarý keþfediyorlar iþte o zaman bir bunalýma giriyorlar. Bir anda evrimin gerçekleþmiþ olmasý gerektiðini farkediyorlar. O zamana kadar onlara ya inançlý ya da Darwinci olabilecekleri öðretilmiþ. Bu ya o/ya bu dayatmasý onlar için dini inkar etme anlamýna geliyor. Bu çok üzücü. Ya o/ya bu ikilemi mantýk kurallarýna aykýrý ve baðnaz vaizlerin bir icadý. Kendimi sýk sýk öðrencileri Darwin le dinin uzlaþmasýnýn imkansýz olmadýðýna ikna etmeye çalýþýrken buluyorum. Biri ruhani biri maddi olmak üzere iki saha var. Ýkincisi deneye dayanýyor yani bilimsel. Birincisi ise bilimsel deðil inancýn ürünü. Bu ikisi farklý, birbirinden tamamen ayrý yani kesiþme noktalarý yok. Bilim bize ruhani alanla ilgili hiçbirþey söylemiyor -- bir takým bilimadamlarýnýn iddiasýnýn aksine Tanrý nýn olmadýðýný ispatlayamayýz. Ruhani alan da bilimsel hiçbirþey söylemiyor dini kitaplardaki yaradýlýþ hikayesi bilimsel deðil, sadece Tanrý nýn gücünün ve haþmetinin bir anlatýmý.

07 Evrimi destekleyen kanýtlarý özetleyebilir misiniz? Biyoteknolojinin geliþiminden önceki kanýtlardan baþlayalým isterseniz. Öncelikle, Fosil kayýtlarý evrim sürecini açýða çýkarýyor. Fosil kayýtlarýnda, baþlýca bir takým gruplarýn (memeliler, kuþlar gibi) ortaya çýkmasýný görüyoruz ve bu gruplarýn evrimindeki baþlýca deðiþimleri teþhis edebiliyoruz. Gruplar arasýndaki türleri gösteren fosiller deðiþimle türeme sürecini gösteren þaþýlacak kadar kesin kanýtlar sunuyor sürüngenler ve kuþlar arasýndaki Archaeopteryx, balýklar ve tetrapodlar( dört bacaklýlar) arasýndaki Tiktaalik (300-400 milyon yýl önce yaþamýþ hem balýk hem dört bacaklýlarýn özelliklerini taþýyan fosil canlý türü ) gibi. Buna ek olarak, fosil kayýtlarýnda yaþamýn en basit ve tek bir canlýdan çýkmýþ olduðunu varsayan bir teorinin öngördüðü süreci görebiliyoruz. Ayrýca, izotopik tarihlendirme ile fosil saatini ayarlamak mümkün. Bu da bize yaþamýn tarihinde olaylarýn ne zaman olduðu konusunda fikir veriyor. Canlý türleri arasýndaki türeme iliþkilerini belirlerken elde edilen yaþam aðacý ile fosil kayýtlarýnýn incelenmesiyle baðýmsýz olarak elde edilen yaþam tarihinin uyumu da bir baþka gösterge: Bugünlerde DNA ve protein sýralamalarýnýn benzerliðini baz alarak canlý türlerinin yaþam aðacýný oluþturmak mümkün. Bu þekilde elde edilen yaþam aðacýnýn detaylarý ile fosil kayýtlarýndan elde edilen yaþam aðacýnýn detaylarý çarpýcý þekilde uyuþuyor. Örneðin balýklarýn amfibilerden (iki yaþamlýlar, kurbaðagiller ) ve sürüngenlerin kuþlardan önce türemiþ olduðunu DNA yapýlarýný inceleyerek de görebiliyoruz. Bu birbirinden baðýmsýz iki yöntemle elde edilen tarihin uyumunun tek açýklamasý evrimsel süreç. Bir baþkasý: Homoloji (Türdeþlik): Atalarýn sahip olduðu bir özelliðin farklý amaçlar için deðiþimi. Bunun klasik örneði tetrapod uzuvlardýr: bizim elimiz, atýn toynaðý, yarasanýn kanadý, balinanýn yüzgeçleri vs hep ayný uzvun deðiþimiyle oluþmuþ. Bütün bu yapýlar ortak bir kemiksel mimariyi paylaþýyorlar, bu da ortak bir atadan geldikleri anlamýna geliyor. Doðada optimal olmayan çözümlerin bulunmasý bir baþka örnek deðiþimle türeme, canlý türlerinin sahip olduklarý bazý özelliklerin yararlý olduklarý için deðil sadece atalarýndan edinilmiþ olduklarý için var olabileceðini öngörüyor. Daha önce bunun bir örneði olarak hava soluyan balinalardan bahsetmiþtik. Bir de iþlevini kaybetmiþ organlarý düþünün. Kivi, Yeni Zelanda da yaþayan ve uçmayan bir kuþ türü fakat hala hiçbir iþe yaramayan bodur kanatlarý var. Neden? Çünkü uçan kuþlardan türemiþ ve ona kalan mirasý hala kaybetmemiþ. Ya da maðarada yaþayan canlý türlerini düþünelim. Bunlarýn birçoðu kör ama hala gözleri var. Neden? Çünkü gözlerini kullanan-gören atalardan türemiþler. Embriyoloji de bize önemli kanýtlar sunuyor: Deðiþim sýrasýnda korunan evrimsel geçmiþimizin damgasý deðiþim sýrasýnda korunuyor. Örneðin insan embriyosu solungaçlý bir dönemden geçiyor. Neden? Çünkü balýk atalardan türemiþiz. Biyocoðrafya: Bitki ve hayvanlarýn coðrafi daðýlýmýnýn incelenmesi. Neden yakýn akraba olan belli canlý gruplarýna belli coðrafi bölgelerde rastlýyoruz?. Örneðin kangurulara Avusturalya da ve Darwin in ispinozlarýna Galapagos adalarýnda. Çünkü evrim eski türlerden yeni türlerin oluþmasýna sebep oluyor ve oluþan bu yeni türlere ayný coðrafi bölgelerde rastlanma olasýlýðý yüksek. Türlerin ortaya çýkmasý sürecini gösteren en güçlü iki kanýttan birisi bitkilerin melezleþtirilmesinden hemen ortaya çýkan yeni türler, diðeri de türlerin birbirinden ayrýlmasýna sebep olan büyük coðrafi olaylarýn birçok yeni türün oluþumuna sebep olmasý. Bu ikinci olgunun klasik örneði 3 milyon yýl önce Panama kýstaðýnýn oluþumudur. Kýstaðýn oluþmasýyla Batý Karayip ve Doðu Pasifik deniz canlýlarý birbirlerinden ayrýldýlar, oysaki daha önce bu iki bölgedeki canlýlar serbestçe çiftleþebiliyorlardý. Þimdi bu sularda birbirinin çok yakýn akrabasý olan birçok tür çiftine rastlýyoruz, örneðin kýstak öncesi var olan Tür.1, Karayiplerde Tür A ve Pasifik te Tür B olarak varlýðýný sürdürüyor. Doðal seçilim birçok canlý türünde çok güzel bir biçimde kendini gösteriyor, yani belli bir genetik formun belli çevre koþullarýnda neden tercih edildiðini görebiliyoruz. Bu konudaki ünlü örnek de Ýngiltere deki endüstri devriminden etkilenen güve türünün kanat rengindeki deðiþimdir. Hava kirliliði aðaçlardaki güvelerin açýk renkli olanlarýný kamufle eden yosunlarý öldürüyor ve birden daha önce nadiren rastlanan koyu renk güvelerin sayýsýnda bir artýþ görülüyor. Çünkü daha önce kuþlar bu güveleri rahatça görüp avlayabiliyorlardý, þimdi ise açýk renkli olanlardan daha iyi kamufle oluyorlar. Bugünlerde ise hava kirliliðine karþý alýnan önlemlerle yosunlar yeniden aðaç gövdelerini kapladý ve açýk renkli güve nüfusu artmaya baþladý. Yeni çýkan kanýtlardan da bahsedebilir misiniz? Yeni kanýtlar neden önemli? Karþýlaþtýrmalý Genom analizi Genetik veriler tüm canlý türlerinin birbirlerine nasýl baðlý olduklarýný bütün açýklýðýyla ortaya çýkarýyor. Temel yaþamsal iþlevlerin altýnda yatan genetik donanýmýn büyük bir kýsmý farklý canlý türleri arasýnda ortak. Geliþimsel Biyoloji Organizmalarýn oluþum süreci konusunda daha fazla þey öðrendikçe, doðal seçilimin altýnda yatan çeþitliliðin doðasý hakkýnda daha fazla bilgi sahibi olmuþ oluyoruz. Dolayýsýyla evrim sýrasýnda nasýl deðiþimlerin olabileceðini belirleyen esas süreçleri öðreniyoruz. Evo-devo denilen (Evolution (evrim) ve Development (geliþim) kelimelerinin birleþiminden oluþmuþtur ) yeni çalýþma alaný da bu ilginç sorulara cevap arýyor. Doðal seçilimin iþleyiþini izleyebiliyoruz. Moleküler biyolojinin yardýmý ve istatistiksel yaklaþýmlarla doðal seçilimin etkisini DNA ölçeðinde teþhis edebilme imkaný doðdu. Bu genetik bir teori olduðu için doðal seçilim için önemli bir test. Genetik bir teori diyoruz çünkü seçilim sýrasýnda nesilden nesile geçen yani genetik olan farklýlýklar ya tercih ediliyor ya da yok ediliyor. Dolayýsýyla elbette ki doðal seçilimin kanýtlarýný en yüksek çözünürlükte genetik ölçekte, yani DNA sýralamasýnda bulmayý bekliyoruz. Yeni fosil kayýtlarý bulundukça Darwin in teorisini destekleyen bulgular çýkmaya devam ediyor. Örneðin daha önce bahsettiðim balýk ve tetrapodlar arasýndaki form olan Tiktaalik daha geçen sene bulundu. Darwin in rüyasýnda bile göremeyeceði ilerleme ve araçlarla ortaya çýkarýlan yeni kanýtlar Darwin in teorisiyle tamamen tutarlý. Darwin in elindekilerden çok uzak metodlarla elde edilen ve onun fikirlerini destekleyen kanýtlar, Darwin in fikirlerinin ne kadar saðlam olduðunu gösteriyor. Ama belki de daha da önemlisi zaman içinde Darwin in fikirlerine karþýt olan hiçbir veri ortaya çýkmamasý. Günümüzde bilimsel fikirlerin deney ve gözlemlerle sýnanabilir ve yanlýþlanabilir olduðunu vurguluyoruz. Yeni bulgular ise Darwin in fikirlerinin yanlýþ olduðunu gösteren hiçbir ipucu vermiyor.

Tiktaalik: Hem balýk hem dört bacaklýlarýn özelliklerini taþýyan fosil canlý türü http://www.nsf.gov Archaeopteryx: Hem dinazor hem de kuþ özellikleri taþýyan fosil canlý türü http://www.damisela.com 08 Archaeopteryx Sizce evrim teorisinin bilim eðitimindeki önemi nedir? Neden evrim teorisini öðretmek bu kadar gerekli? Evrim biyolojideki en temel düþünce. Biyolojinin her yönüyle ilgili. Eðer bir enzimde kimyasal reaksiyonlarýn nerede olduðunu araþtýran bir biyofizikçi iseniz evrimleþmiþ bir sistemi inceliyorsunuz; eðer organik maddenin dönüþümüne sebep olarak reaksiyonlarýn organizasyonunu çalýþan bir biyokimyacýysanýz yine evrimleþmiþ bir sistemi inceliyorsunuz; eðer hücrelerin iletiþimini inceleyen bir moleküler biyologsanýz, evrimleþmiþ bir sistemi inceliyorsunuz; eðer arýlarýn hangi çiçekleri ziyaret edeceklerini çalýþan bir ekologsanýz yine evrimleþmiþ bir sistemi inceliyorsunuz. Evrim olmadan biyolojiyi anlayamayýz. Evrim pratik olarak bile önemli. Örneðin karþýlaþtýrmalý genom analizlerinde uzaktan akraba olan türlerin genomlarýndaki bazý bölgelerin milyonlarca yýllýk evrim süresince ayný kaldýðýný görüyoruz. Bunun tek sebebi doðal seçilimin oluþan deðiþimleri yok etmesi olabilir. Doðal seçilim neden böyle bir þey yapýyor? Kalýtýmsal maddenin bu bölgeleri iþlevsel olarak önemli olmalý. A,T,G,C (DNA þifresini oluþturan harfler, sýrasýyla Adenin, Tiosin, Guonin ve Citosin isimli kimyasallarý temsil ediyor.) bataklýðýnýn, yani genomun, iþlevini anlamaya çalýþtýðýmýz sürece evrim bilgisi pratik olarak da yararlý. Evrim yalnýz biyolojiyi deðil, kendimizi anlamamýz için de çok önemli. Felsefeciler kusura bakmasýn ama, evrimin bir insan ve birey olarak kim ve ne olduðumuzu anlamamýza Kant veya Locke un öðretilerinden çok daha fazla faydasý var. Çok basit ama þaþýrtýcý gerçek, bu kadar bilinçli ve karmaþýk bir canlý olan sen aslýnda kýllý bir maymundan türemiþsin. Daha küresel bir bakýþ açýsýyla bakarsak evrim öðretilmeli çünkü doðanýn bilimsel olarak anlaþýlmasý evrim yoluyla mümkün. Öðretmemek veya dini bir alternatifini öðretmek- doðayý alternatif, bilimsel olmayan yöntemlerle algýlamaya kapý açýyor. Bu kapýnýn açýlmasýyla bir anda bilimin yerini batýl inançlar alýr. Yani düþünce konusunda son kararýn Avrupa da kilisenin yetkisinde bulunduðu ortaçaða geri dönmüþ oluruz. Tabii ki durum böyle olmamalý. Bilim eðitimi; teknolojinin, týbbýn geliþmesi, sosyal ilerleme için çok önemli ve evrim bilim eðitiminin vazgeçilmez bir parçasý. Bu seneye kadar yedi sene boyunca Sabancý Üniversitesi nde NS 102 dersinin bir parçasý olarak evrim teorisini anlattýnýz. Türkiye deki ve Sabancý Üniversitesi ndeki insanlarýn evrim teorisi üzerine düþünceleri hakkýnda neler söyleyebilirsiniz? Öðrencilerin evrim modülüne tepkisi nasýldý? Birçok Sabancý Üniversitesi öðrencisi þimdiye kadar ders verdiðim öðrenciler arasýnda en iyileriydi. NS 102 dersini alan öðrencilerin evrime nasýl tepki verdiðini istatistiksel olarak kestirmek güç. Büyük bir amfide öðretim üyesine bu konu üzerinde soru soracak öðrenci sayýsý, keskin yaradýlýþçý bile olsalar, çok fazla deðil. Tipik olarak evrim karþýtý öðrencilerin derse bile gelmediðinden þüpheleniyorum. Fakat Sabancý Üniversitesi öðrencileriyle birebir olarak birçok yaradýlýþevrim sohbetinde bulundum. Bunlarýn birçoðu da Gelibolu gezisinde gerçekleþti. Çoðu entelektüel merak içeren iyi niyetli sohbetlerdi fakat Türkiye nin güçlü yaradýlýþçý hareketinden etkilenmiþlerdi. Sýk sýk YA Darwinci görüþün YA DA dini görüþün geçerli olduðunu düþündüklerine þahit oldum. Birçok kez Darwin öðretisi ve dini inancýn birlikte var olabileceðini yalnýz birinin geçerli olmak zorunda olmadýðýný açýkladýðýmý hatýrlýyorum.

MALEZYA 09 Malezya'nýn anahtarý kimde? Ýzlenim: Selçuk Artut Malezya Istanbul'dan bakýnca dünyanýn bir ucu belki de öbür ucu. Ýstanbul'da mevsim tüm belirsizliðini ve kararsýzlýðýný koruyorken Malezya'da hava nasýldýr acaba? sorusu tam evden çýkarken aklýmda belirdi. En son Istanbul'dan Londra'ya giderken üzerimdeki tek tshirt ile aktarma yaptýðým Frankfurt'ta nasýl üþüdüðümü hatýrladým birden. Paltoyu almalý mý almamalý mý? Almalý mý almamalý mý?10 saat süren uçak yolculuðundan sonra meslektaþým Wieslaw Zaremba ile Kuala Lumpur'a iniyoruz. Zaremba; "Üzerindeki ceket sana fazla gelecek" diyor, meðer Zaremba'nýn daha önce bir deneyimi olmuþ. Oysa ben havaalaný binasý içinde dýþarýda olan bitenden bihaberim. Pasaport kontrolunden geçiliyor, bavullar alýnýyor, otomatik kapýdan geçiliyor ve Malezya'nýn filtreden geçmemiþ ilk nefesini içime çekiyorum. Hissettiðim aynen þu; Sanki birisi yüzüme saç kurutma makinasý tutuyor. Ýnanýlmaz boðucu bir sýcak ve nem söz konusu. Paltomu evde býrakmak ile akýllýlýk etmiþim derken keþke yanýmda mayo getirseydim diyorum. Zaremba ile bir taksiye atlayýp, bizden daha önce varmýþ olan Alex Wong ile buluþmaya gidiyoruz. Alex Wong aslen Malezyalý. Türkçe'yi fazla takýlmadan konuþabilecek kadar bir süredir Ýstanbul'da yaþýyor ve hatta Istanbul'a ayaðýný attýðýndan bu yana Sabancý Üniversitesi'nde 3 Boyutlu tasarým, animasyon ve dijital video alanlarýnda dersler veriyor. Kýsa bir dinlenme molasýndan sonra hemen iþe koyuluyoruz. Önümüzde açýlacak 3 sergi, tanýþacak çok insan ve yapýlacak çok þey var. Ýlk duraðýmýz, Wieslaw Zaremba'nýn resim sergisi için baský alacaðýmýz dijital matbaa oluyor. Ýnsan ister istemez etrafýndakileri kendi alýþýk olduðu çevresiyle kýyaslýyor. O kadar çok benzerlikler görüyor ki sanki dükkandan dýþarý çýksam yan tarafta Kadýköy dolmuþlarý kalkýyor. Baskýlar konusunda pazarlýklar ve organizasyon sona erince serginin diðer gerekli malzemelerini edinebileceðimiz bir kýrtasiyeye dogru yola çýkýyoruz. Arabanýn içinde klima olmadan seyahat etmek neredeyse olanaksýz. Oturduðum yerden camýn arkasýndan sokaklarýnda dolaþtýðýmýz bu kentin nasýl bir yer olduðunu anlamaya çalýþýyorum. Ýnsan arabanýn penceresinden doðal olarak film izler gibi hissediyor kendini. Bir an önce yere ayak basmak ve adýmlarýmla gezmek istiyorum. Ýlk gözlemim þehrin merkezi küçük bir Londra. Dünyanýn en yüksek kuleleri olarak anýlan Petronas Kuleleri bana o kadar da þehvetli gelmiyor. Oysa insan kulelerin aslýnda ne kadar yüksek olduklarýný þehir merkezinden uzaklaþtýkça anlýyor. Neredeyse gittiðin her yerden görmek mümkün. Sürekli yapýlacak iþler gerçeði ile kendime geliyor ve þehri tanýmayý son lokma olarak yutmaya karar veriyorum. MMU, Limkokwing'den çok uzak deðil, ancak yollarda ancak yollarda açýklayýcý pek tabela görmek mümkün deðil. Kaybola kaybola MMU'ya varýyoruz. MMU, 1996 yýlýnda kurulmuþ yeni bir üniversite. Özellikle Cyberjaya yöresindeki iletiþim ve bilgi teknolojileri üzerine faaliyette olan sektörün çeþitli firmalarýyla ortaklaþa projelere imza atýyorlar. Akademik kadrosu oldukça genç bir üniversite. Multimedya Üniversitesi'nde Sabancý Üniversitesi'ne ilgi büyük. Tanýþtýðým herkes, daha biz sergiyi kurmak üzere hazýrlýklar ile uðraþýrken üniversite ile ilgili sorular sormaya baþlýyorlar. MMU'daki serginin kapsamý Sabancý Universitesi Görsel Sanatlar ve Ýletiþim Tasarýmý öðrencilerinin iþlerini sergilemek. Öðrencilerimizin karma iþlerinin dünyanýn baþka bir köþesinde sergileniyor olmasý oldukça gurur verici. Sergiyi kurarken insanlarýn yapýlan iþleri hayretler içinde izlediðini görmek, bizim için öðrencilerimizin çalýþmalarýnýn dünya çapýndaki baþarýlarýnýn da kanýtý oldu. MMU'da sergi hazýrlýklarý bitince tekrar Wieslaw Zaremba'nýn yanýna yardým etmeye gidiyoruz. Zaremba'nýn sergisinin yerleþtirmesi de bitmek üzere. Ýþlerin yolunda gidiyor olduðunu bilmek hepimizi rahatlatýyor. Otele dönüyoruz, yorucu günler bizi bekliyor. Sabah gezintisi sonrasý MMU'daki son ayarlamalarý yapýyoruz ve heyecanla sergimizi açýyoruz. Öðrencilerin ve akademisyenlerin yoðun ilgisiyle karþýlaþýyoruz. Dekanýn kýsa ve öz konuþmasýndan sonra Sabancý Üniversitesi adýna konuþma sýrasý bana geliyor. Kýsaca felsefemizi ve üniversitenin tarihçesini anlatýyorum. Bir dünya üniversitesi olan Sabancý Universitesi'nin Malezya'daki misafirleri olarak global yapýmýzdan bahsediyorum. Wieslaw Zaremba'nýn Polonya'lý, benim Türk ve Alex Wong'un Malezyalý olduðundan ve MMU'da Sabancý Üniversitesi ni temsil ediyor olmaktan mutluluk duyduðumuzu dile getiriyorum. Ýki üniversite arasýnda imzalanacak olan öðrenci deðiþim programý anlaþmasýnýn kültürler arasýnda eðitim alanýnda önemli bir geleceðin baþlangýcý olmasýný arzu ettiðimi belirtiyorum.

MALEZYA 10 Sergi sýrasýnda bir çok öðrencinin merak dolu sorularýyla çevreleniyorum. Sabancý Üniversitesi'nin eðitim yapýsý, olanaklarý ve Ýstanbul'da yaþam hakkýnda detaylý sorular soruluyor. Dile getirilen sorularda dikkatimi çeken bir nokta oldu: Alýþýk olduðumuz Ýstanbul'un batýsý sendromunun aksine Ýran, Irak gibi doðumuzda yer alan ülkelerden göz ardý edilemeyecek yoðun bir ilgi söz konusu. MMU sergisi çok baþarýlý geçiyor. Bir gün sonra Limkokwing Üniversitesi'nde sergi açýlýþýmýz var. Duyduðumuza göre Limkokwing Üniversitesi gösteriþli törenleriyle meþhurmuþ. Sergi açýlýþýna Avustralya, Polonya ve Sri Lanka büyükelçilerinin davetli olduklarýný öðrenince nasýl bir tören olacaðý konusundaki merakýmýz daha da arttý. Otelden erken bir saatte yola çýkýyoruz. Cyberjaya yöresi çok organize bir bölge olmasýna karþýn eðer yollarý iyi bilmiyorsanýz kolaylýkla kaybolacaðýnýz bir yer. Bana Sabancý Üniversitesi ni hatýrlatýyor. Yol tabelalarýnýn uygulamalarýnda bir türlü anlam veremediðim bir anlayýþ söz konusu. Nedense adres gösteren tabelalar yol ayrýmýndan belirli bir mesafe önce deðil tam yol ayrýmýna yerleþtirilmiþler. Limkokwig Üniversitesi'ne giden yolu bir türlü bulamýyoruz ve kayboluyoruz. Önce saðýnda sonra solundan derken planladýðýmýzdan yarým saat geç üniversiteye varýyoruz. Kaybolmanýn paniðini tam üzerimizden atmaktayken bizi karþýlayan coþkulu kalabalýk tüm tansiyonumuzu tekrar yükseklere çýkarýyor. Önümüze serilmiþ olan kýrmýzý halýlar, saðlý sollu yüzümüze vuran flaþlar, kulaklarýmýzda deðil artýk içimizde hissettiðimiz Çin ve Hintli perküsyonlar karþýsýnda nutkumuz tutuluyor. Büyükelçiler ile sýcak bir tanýþma ortamýndan sonra sergi açýlýþý için mekana ilerliyoruz. Protokol töreninden sonra, katýlýmcýlarýn büyük bir coþkusuyla Zaremba serginin açýlýþýný yapýyor. Olan bitene inanmak mümkün deðil. Hepimizin yüzünde þaþkýnlýkla karýþýk mutlu bir gülümseme yer alýyor. Sergi, büyükelçiler ve diðer konuklar eþliðinde gezildikten sonra bir sonraki açýlýþ için kollarýmýzý sývýyoruz. Sýradaki sergi yine Limkokwing Üniversitesi bünyesinde þehrin merkezinde Alex Wong'un küratörlüðündeki karma fotoðraf sergisi olacak. Açýlýþa Polonya Büyükelçisi nin yaný sýra Türkiye Büyükelçisi'nin de katýlýyor olmasý bizleri mutlu ediyor. Sayýn Büyükelçimiz açýlýþ konuþmasýnda Sabancý Ailesi'nin eðitime olan önemli katkýlarýndan bahsediyor, organizasyonu gerçekleþtiren tüm kuruluþlara teþekkürlerini iletiyor ve sergiyi törenle açýyor. Wieslaw Zaremba ve Alex Wong ile aramýzda bir bakýþma oluyor ve bir anda gözlerimizle anlaþýyoruz; görev baþarýyla tamamlandý. Akþam saatlerinde Çin Yýlbaþý kutlamalarýný izlerken huzur buluyoruz. Artýk Ýstanbul'a dönmeye hazýrýz. Belki de bu rüya idi ve sona erdi diyor insan ama hepimiz gözlerimizle olanlara þahidiz. Ancak bu hikaye tüm ivmesi ile devam etmeli, Sabancý Üniversitesi, Limkokwing Üniversitesi ve MMU arasýndaki bu iþbirliðinin anahtarýný bizler çevirmiþ olduk, buyrun kapý ardýna kadar açýk artýk.

11 Bora Ozan Iþýk Özdemir Yaprak Gültay Campus Poster Hande Varsat

CÝNSEL TACÝZ 12 Kliþe Filan Deðil: Gerçek bir Birlikte Yaratma-Geliþtirme Öyküsü! Bu yazý, Aslý Erdem, Ayþe Gül Altýnay, Ezgi Esen Taþçýoðlu, Hülya Adak, Gülayþe Koçak, Münevver Kýnalý ve Nakiye Boyacýgiller ýn deðerli katkýlarý sayesinde oluþturulmuþtur. Güçlerin eþit olmadýðý bütün iliþkilerde, zayýf tarafýn haklarýný korumak için birtakým düzenlemelere gidilir. Yasalar bu amaçla konmamýþ mýdýr? Bu tür bir düzenleme getiren Sabancý Üniversitesi (SÜ) Cinsel Tacize Karþý Önlem ve Ýlkeler Belgesi ni [bu yazýda Belge diye anýlacaktýr] bir anlamda, SÜ Akademik Özgürlükler Belgesi ne benzetebiliriz. Her ikisi de, çok sayýda kiþinin özenli, titiz ve aylar süren çalýþmasý sonucunda tamamlanmýþ belgelerdir. Ancak Belge yi farklý kýlan, tamamýyla öðrencilerin giriþimiyle ortaya çýkmýþ olmasýdýr. Süreç, tacizle kurumsal olarak mücadele edecek mekanizmalarýn ve tacize uðrayan kiþiye destek verebilecek birimlerin oluþturulmasý amacýyla CÝNS kulübün bir Cinsel Taciz Yönergesi Çalýþma Grubu kurmasýyla baþladý. Öðrenci Disiplin Yönergesi, cinsel taciz vakalarýnda yetersiz kalýyordu. Þimdi amaç, bir yönerge geliþtirmek ve hazýrlanan taslaðý rektörlüðe sunmaktý. Öðrencimiz Aslý Erdem in, bu konuda öðrencilerle yaptýðý birebir görüþmeler sonrasýnda, Eylül 2005 te öðrenciler bu taslak metin üzerinde çalýþmaya baþladýlar. 25 Nisan 2006 ya gelindiðinde CÝNS Kulüp üyeleri, hem, geçen süreçte neler yaptýklarýný, hem de tacizle baþ etmeye çalýþan birinin ne gibi engellerle karþýlaþtýðýný kampusla paylaþma isteði ile, SÜ de ve baþka üniversitelerde yaþanan cinsel taciz biçimlerinin ele alýndýðý ve bu konuda neler yapýlabileceðinin tartýþýldýðý bir panel düzenledi. Panelin davet yazýsýnda þu cümleler de yer alýyordu: Cinsel tacize uðrayan kiþilerin hem yaþadýklarý tacizi teþhis etmeleri ve tanýmlamalarý hem de konuþmalarý zordur. Kimsenin kendisine inanmayacaðýný, toplumun kendisini dýþlayacaðýný veya suçlayacaðýný düþünen kiþi ciddi psikolojik ve fiziksel saðlýk sorunlarý yaþayabilir. Toplumsal cinsiyet rollerinin dayatmasýyla örülmüþ sessizlik duvarýnýn yýkýlabilmesi için açýkça taciz üzerine konuþmak, ve tacizin tacize uðrayan kiþiler üzerindeki etkileri üzerinde yoðunlaþmak önemli bir adýmdýr. SÜ içinden ve dýþýndan öðrenciler, akademisyenler, iki dekan, bir eski dekan, idari çalýþanlar, kadýnlý erkekli büyük ve çeþitlilik içeren bir kalabalýðýn katýldýðý bu panel, sanki bir milat oluþturdu: Konunun önemi ve konuya iliþkin herhangi bir düzenleme olmamasýnýn Üniversite de ne kadar büyük bir eksiklik olduðu, çok açýk ve dramatik bir þekilde ortaya çýkmýþtý. Bu ilk panelden hemen bir hafta sonra, 1 Mayýs 2006 günü, bu konuda ne gibi çözüm yollarýnýn üretilebileceðine yönelik, sadece kadýnlarýn davetli olduðu ikinci bir oturum düzenlendi. Bu oturumda öyle bir gönül birliði oluþmuþtu ki, Cinsel Taciz Yönergesi ni hazýrlamak üzere bir komite, ayrýca hem öðrencilerden hem çalýþanlardan oluþan bir mailgroup, adeta kendiliðinden kuruluvermiþti. Mayýs 2006 dan sonraki yaklaþýk on ay boyunca gerek bu mailgroup ta, gerekse ara ara düzenlenen toplantýlarda Belge de nelerin yer alacaðý, hararetli tartýþmalar sonucunda yavaþ yavaþ belirdi. Neler mi tartýþýldý? Bir kere: Cinsel taciz in tanýmý nedir? (Üzerinde uzlaþýlan taným, sonunda þu oldu: Cinsel taciz; ister görsel, ister sözel veya bedensel olsun; cinsel nitelik taþýyan ve hoþ karþýlanmayan tavýr ve/veya davranýþlardýr. Cinsel tacizin pek çok biçimi olabilirdi dolaylý, örtülü veya incelikli, veya doðrudan, açýkça, edepsizce.) Peki, Belge, cinsel ayrýmcýlýk meselesini de kapsamalý mýydý? (Bu fikirden vazgeçildi ayrýmcýlýk sözcüðü kullanýlýrsa, bu kez baþka tür ayrýmcýlýklardan da söz edilmesi gerekebilirdi oysa Belge nin konusu, bu deðildi). Peki, arabuluculuk mekanizmasý devreye sokulursa þikayette bulunan taraf ile suçlanan taraf, birlikte mi davet edilmeliydi? Sonra, suçlanan kiþinin, þikayetçi tarafýn hayatýný "tatsýzlaþtýrmasý, sadece amaçlý yapýlýrsa mý suç teþkil etmeliydi, yoksa farkýnda olmadan bu etkiyi yaratmasý, söz konusu edimin suç olmasý için yeterli sayýlýr mýydý? Ve buna benzer konular, konular Þurasý çok kesindi: Üretilecek Belge ve Yönerge, öyle, kenarda duran þýk bir metinden ibaret olmamalýydý: açýk uçlu, yaþayan, ihtiyaçlara göre þekillenen, yenilenen bir belge olacaktý. Cinsel tacizin yaþandýðý durumlarda kurulacak olan Cinsel Taciz Komitesi, eðitimden geçmiþ, konuya hakim ve duyarlý kiþilerden oluþacaktý. Bu Komitenin yapýsý, öylesine bir çeþitlilik ve esneklik sunmalýydý ki þikâyetçi tarafta rahatsýzlýk uyandýrabilecek kiþi(ler), o vaka için Komitede yer almasýn. Belge nin oluþum sürecine katýlmýþ olanlardan bir kiþi, Disiplin Kurulu nda hem yer alacak, hem de oy hakkýna sahip olacaktý. Sürecin somut iþleyiþine gelirsek: Cinsel tacize uðradýðýný düþünen kiþilerin, ilk aþamada, doðrudan hayýr diyerek tepki göstermeleri, ayrýca olayýn tarihini, saatini ve yerini, vakaya karýþan kiþilerin ve tanýklarýn adlarýný bir tarafa kaydetmeleri tavsiye ediliyor Belge de.bunun fayda etmemesi durumunda cinsel tacize uðramýþ olduðunu düþünen kiþinin hiç vakit kaybetmeden, tercihe göre ya Cinsel Taciz Komitesi nin bir üyesiyle, veya bir BAGEM danýþmanýyla, veya âmiriyle veya dekanýyla temasa geçmesi ve gerek haklarý, gerekse ilgili destek, arabuluculuk ve disiplin mekanizmalarý konusunda bilgi edinmesi teþvik ediliyor. Mahremiyetin korunacaðý taahhüt ediliyor. Bu, çok önemli: Bu taahhüdün lafta kalmamasý, uygulanabilir olmasý için Belge de en ince ayrýntýsýna kadar somut basamaklar belirlenmiþ, bütün bu süreçler Cinsel Taciz Komitesi ne baþvuru, arabuluculuk süreci, disiplin soruþturmasý vs- ince ince tasarlanmaya çalýþýlmýþtýr. Gizlilik kadar hassasiyetle üzerinde durulan bir diðer konu da; þikâyetçi tarafý haberdar etmeksizin veya alýnacak önlemler konusunda onun onayýný almaksýzýn, hiçbir sürecin baþlatýlmamasýdýr. Ayrýca þikâyetçi taraf, Komite ile toplanmamayý tercih ediyorsa, bir dilekçe ile þikâyette bulunabilir ve þikâyetin görüþülme sürecini yazýlý olarak da takip edebilir. Bu konuda izlenecek politikanýn, çok net ve açýk seçik olmasý, çok büyük önem taþýyor aksi, sorunlarý iyice içinden çýkýlamaz hale getirebilir unutmamak gerek ki suiistimal, iki taraflý da olabilir. Türkiye de çok az bilinen bir kavram olan güç eþitsizliði [power differential], cinsel tacizin olabilmesi için en uygun ortamý yaratýr. Söz konusu mekanýn, üstüne, bir de üniversite olmasý, konuyu daha da karmaþýklaþtýrýr: Bir þirket ortamýndan farklý olarak, üniversitede hiyerarþiler hem çok çeþitli sosyal statüleri (hocalar, asistanlar, öðrenciler, yöneticiler, idari çalýþanlar), çok farklý ve karmaþýk güç dengesizliklerini ve olasý çýkar iliþkilerini barýndýrýr, hem de bunlar daimi bir deðiþkenlik içindedirler (Örneðin, öðrenci, bir yýl sonra asistan konumuna geçebilir). Belge nin idari süreçle ilgili bölümüne Ýnsan Kaynaklarý birimi katkýda bulundu, taslak metin fakülte kurullarýnda ve Dekanlar Kurulu nda tartýþýldý ve Belge, son halini aldý. Son ama nihai deðil: Hülya Adak, Belge ile iþimizin henüz daha bitmediðini anlattýktan sonra, toplumsal cinsiyet ve kadýn çalýþmalarýný desteklemek, bu yöndeki projeleri, fonlarý vs. tek bir çatý altýnda toplamak üzere bir Toplumsal Cinsiyet ve Kadýn Çalýþmalarý Platformu kurma çalýþmalarý içinde olduklarý haberini müjdeliyor. Nisan 2006 daki panelde Aslý Erdem in seslendirdiði bir dilekle sonlandýralým bu yazýyý: Cinsel taciz konusundaki farkýndalýðýn, bilincin yükseltilerek, tacizin kampüste açýkça tartýþýlabilmesi için uygun, rahat, þeffaf bir ortam yaratýlmasý...

ÇEVRE 13 Çevre kimin umurunda? Çevre hakkýnda, en son ne zaman Uzmanlar Uyarýyor! baþlýklý bir yazý gördünüz? Küresel ýsýnma, nükleer enerji, Kyoto Protokolü, buzullar, Uygunsuz Gerçek, nesli tükenen türler, kuraklýk Bütün bunlarý ve çok daha fazlasýný o kadar sýk duyuyoruz ki, belki de çevre ile ilgili algýlamamýzda en büyük tehlikeyle karþý karþýyayýz: Çevre sorunlarý hakkýnda yazmanýn, konuþmanýn bir kliþe haline gelmesi! Dergi nin ilk sayýsýnda çevre konusuna geniþ yer verdik. Sabancý Üniversitesi ve çevreci yaklaþýmýmýzla ilgili de bir parantez açtýk.

14 Nükleer Enerji Küresel Isýnmanýn Çaresi mi? Serhat Yeþilyurt sayýlarla küresel ýsýnma Bilimsel ve toplumsal olduðu kadar politik boyutlarý da olan küresel ýsýnma sorunu, son yýllarda elden edilen verilerle kesinleþen bir gerçek haline geldi. Dünya Meteoroloji Organizasyonu (WMO) ve Birleþmiþ Milletler Çevre Programý (UNEP) tarafýndan oluþturulan Devletlerarasý Ýklim Deðiþimi Paneli (IPCC), 1997 yýlýndan beri yayýnladýðý raporlarda baðýmsýz, þeffaf ve bilimsel verilerin sunulmasýna özen gösteriyor. En son olarak geçtiðimiz Þubat ayýnda yayýnlanan rapora [1] göre dünyamýz 1850 yýlýndan bu yana ortalama olarak 1 C ýsýndý; deniz seviyesi ortalama olarak yaklaþýk 20 cm yükseldi ve kuzey yarým küredeki karla kaplý alanlar 1920 lere göre 4 milyon km 2 küçüldü. Bunun yaný sýra raporda belirgin olarak gözlemlenen yöresel iklim deðiþimleri de þöyle özetlenebilir: -Arktik buzullardaki geri çekilme 10 yýlda %2,7 düzeyinde -Kuzey yarýmküredeki mevsimsel buzlarla kaplý alanlar 1900 yýlýndan beri %7 geriledi. Ýlkbaharda bu gerileme %15 dolayýnda. -Kuzey Atlantik te oluþan güçlü fýrtýnalarda, 1970 ten beri belirgin bir artýþ gözleniyor. -En yüksek ve en düþük sýcaklýklarýn arasýndaki fark yaygýn bir þekilde artýyor. -Soðuk günler, geceler ve don olaylarýnýn sayýsý azalýrken, sýcak günler, geceler ve sýcaklýk dalgalarýnýn sayýsý artýyor. Isý dengesindeki bozulma iklim zorlamasý (climate forcing) [W/m 2 ] olarak nicelendiriliyor. Ýklim zorlamasý pozitif olduðunda ýsýnmaya, negatif olduðunda ise soðumaya sebep oluyor. Sera gazlarý ve volkanik patlamalar gibi etkenler pozitif; atmosfere býrakýlan parçacýklar ve yeryüzündeki karla kaplý yüzeyler ise negatif iklim zorlamasýna yol açýyorlar. 1880-2003 yýllarý arasýndaki iklim zorlamasýndaki net deðiþim 1.8 W/m 2 (±0.85 W/m 2 ) olarak bulundu [3]. Buna göre buiklim zorlamasýnýn sýcaklýk üzerindeki etkisi birim W/ m 2 baþýna 2/3 C olarak tahmin ediliyor. Okyanuslarýn termal kütlesi fazla olduðu için onlarýn sýcaklýk artýþý daha yavaþ. Sýcaklýk artýþýný yavaþlatmaktaki bu etki beraberinde buz kütlelerinin erimesiyle ortaya çýkacak ani sýcaklýk artýþý ve deniz seviyesinin yükselmesi problemini getiriyor. Buz kütleleri, güneþ ýþýnlarýný doðrudan yansýttýðýndan, iklim zorlamasý üzerinde albido etkisi yaratýyor. Sýcaklýk belli bir düzeye ulaþýnca buzullarýn erimesi ile birlikte albido etkisinin ortadan kalkmasý sýcaklýk artýþýný daha da hýzlandýrabilir. Ýklim tahminleri Geleceðe dönük iklim tahminlerinde kullanýlan deðiþik senaryolara göre dünyanýn sýcaklýðýnýn 2100 yýlýna kadar 1-4 C artacaðý tahmin ediliyor. 1970 ten beri süregelen karbondioksit seviyesindeki artýþýn deðiþik ekonomik kalkýnma modellerine göre artarak veya kýsmen azalarak devam ettiði senaryolarda yeryüzünün ortalama sýcaklýðýnýn bu yüzyýlýn sonuna kadar 4 C den daha fazla artmasý söz konusu [4]. Alternatif bir senaryoda ise elektrik üretimi amaçlý karbondioksit üretiminin kontrol altýna alýnýp, ulaþýmda da verimliliði artýrýcý önlemler alýndýðý takdirde, yavaþlayan karbondioksit üretimi ve tamamýyla ortadan kaldýrýlan metan ve azot-oksit üretimlerinin iklim zorlamasý üzerindeki olumlu etkisinin yüzyýlýn sonuna kadar sýcaklýk artýþýnýn 1 C nin altýnda kalmasýný saðlayacaðýný gösteriyor. Bu sonuçlar benzeri diðer modellerle de doðrulanýyor. Nükleer Enerji Elektrik üretiminde karbondioksit salýnýmýný ortadan kaldýrmak için kömürün yanmasýndan çýkan karbondioksitin ayrýþtýrýlmasý (sequestration), rüzgar ve güneþ enerjisine dayalý yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn kullanýmýnýn artýrýlmasý ve nükleer enerjinin yaygýnlaþtýrýlmasý gerekiyor. Ancak, nükleer enerjinin elektrik amaçlý kullanýmýna toplumsal

ÇEVRE 15 boyutta karþý çýkanlarýn oraný oldukça yüksek. Bunda Çernobil kazasý ve nükleer silahlarýn kullanýmýnýn yaygýnlaþmasý tehlikesinin rolü büyük.yapýlan anketler nükleer enerjinin karbondioksit sürümünü azaltarak küresel ýsýnmayý kontrol altýnda tutabileceðinin kitleler tarafýndan yeterince özümsenmediðini gösteriyor [5]. Temiz enerji kaynaklarý sýralamasýnda nükleer enerji, kömür, petrol ve doðal gazýn arkasýnda geliyor. Anket sonuçlarýna göre nükleer teknolojinin toplum tarafýndan kabul edilebilmesi için zararsýz ve ekonomik olduðunun ispatlanmasýnýn gerekli olduðu kadar, nükleer enerjinin ne olduðunun anlaþýlmasýnýn da önemli olduðu görülüyor. Nükleer enerjinin kaynaðý fizyon yoluyla uranyum-233, uranyum-235 veya plütonyum- 239 izotoplarýndan birinin bir nötronla parçalanmasý veya füzyon yoluyla hidrojenin iki izotopunun birleþmesidir. Her ne kadar yapýlan deneyler kýsmen baþarýlý olsa da füzyon enerjisi henüz yaygýn kullanýma açýk deðil, ancak yüzyýlýn ikinci yarýsýnda füzyon teknolojisinin kendini ispatlamasý bekleniyor. Öte yandan fizyon enerjisi 1950 den beri elektrik üretim amaçlý kullanýlýyor. Günümüz itibarýyla, yeryüzünde bulunan toplam 435 nükleer reaktör toplam küresel elektrik tüketiminin %16 sýný karþýlýyor [6]. Doðal fosil yakýt kaynaklarý sýnýrlý olan Fransa elektriðinin %78 ini toplam 63GWe kurulu güce sahip 55 tane nükleer reaktörden karþýlýyor. Nükleer Reaktörler ve Güvenlik Tarihteki en feci reaktör kazasýnýn olduðu Çernobil reaktörü eski Sovyet tasarýmý olup, batýda lisanslanmasý mümkün olmayacak tasarým hatalarý içeriyor. Bu hatalarýn en önemlisi, masraf azaltmak için bu reaktör tipinde kullanýlmayan ve diðer bütün güç reaktörlerinde bulunan koruyucu betonarme dýþ yapý. Eðer Çernobil reaktöründe böyle bir yapý olsaydý, Çernobil kazasýnýn boyutlarýnýn bu seviyelere ulaþmasý engellenebilirdi. Nitekim 1979 daki Three-Mile-Island (TMI) basýnçlý su reaktöründeki kaza reaktör çekirdeðine olan hasar olarak Çernobil ile ayný seviyede olsa da etrafa yayýlan radyasyon TMI kazasýnda tehlikeli boyutlara ulaþmadý. Özellikle Çernobil kazasýndan sonra zaten çok büyük bir önemi olan nükleer güvenlik yeni tasarýmlarda bir hayli önem kazandý. Hem kaza durumlarýnda hem de normal çalýþma esnasýndaki güvenliðin artýrýlmasý için sistemlerin basitleþtirilmesinin önemi ortaya çýktý. Bu amaçla 1980 lerin ortasýndan beri devam etmekte olan üçüncü kuþak reaktörlerin tasarlanmasý ve lisanslanmasý büyük ölçüde tamamlandý. Nükleer reaktörlerin güvenlik açýsýndan en (çok) önem verilen yanlarý yüksek güç yoðunluklarýdýr. Yaklaþýk 300 MW/m 3 kadar ulaþan güç yoðunluklarý aslýnda güvenli soðutma kapasitesiyle sýnýrlý ve daha da yüksek olabilir. Su soðutmalý reaktörlerde soðutucu su reaktöre ulaþamadýðýnda reaktör çekirdeði kýsmen veya tamamen eriyebilir. Bu türde iki tane kayda deðer kaza olmuþtur, bir tanesi TMI diðeri de Çernobil kazasý. Çernobil reaktörü Grafit yavaþlatýcýlý ve doðal su soðutmalý bir reaktör. Bu tip dýþýnda tüm reaktörlerde su kaybý ayný zamanda nükleer fizyonu durdurucu bir etki yapar ve reaktör durur. Fizyon durduktan sonra, radyoaktif yakýttan açýða çýkan radyasyon normal enerjinin ilk baþlarda %10 u kadar yüksek olsa da hýzla azalýp bir kaç gün içinde %3-5 seviyesine düþer. Yine de 10-20 MW/m 3 kadar yüksek olabilen radyoaktif ýsýnýn doðal yollarla herhangi bir sistem devreye girmeden atýlmasý, nükleer reaktör tasarýmýndaki en önemli ölçütlerden biri. Üçüncü nesil reaktörlerde bu önlemler ön plana çýkýyor. Nükleer Reaktörlerin Sürdürülebilirliði Nükleer reaktörler yakýt olarak doðal veya zenginleþtirilmiþ (%3-5) uranyum dioksit kullanýrlar. Bir gram Uranyum-235 in fizyon enerjisi yaklaþýk bir ton petrole eþdeðer. Dünyadaki doðal uranyumun 50 yýl sonra halen var olan yakýt çevrimine yetmeyeceði ön görülüyor; dolayýsýyla plütonyum-239 ve uranyum-233 ün de yakýt olarak kullanýlmasý gerekli. Bunun için üretken reaktörler ön plana çýkýyor. Bu tür reaktörler arasýnda nötronlarýn yavaþlatýlmasýna gerek duymayan hýzlý üretken reaktörler, fizyondan çýkan nötronlardan birinin uranyum-238 tarafýndan soðrulup radyoaktif bozulma yoluyla plütonyum-239 a dönüþmesi prensibini kullanýyorlar. Böylelikle uranyum rezervleri pratikte çok uzun bir süre daha kullanýlabilir duruma geliyor. Her ne kadar, özellikle plütonyum-239 un yakýt olarak kullanýlmasý beraberinde nükleer silahlarýn artýþý tehlikesini getirse de üretken reaktörlerde açýða çýkan plütonyum-240 atýk yakýtlardan çýkarýlan plütonyumun silah amaçlý kullanýmýný sýnýrlýyor. 2050 yýlýndan sonra devreye girmesi öngörülen dördüncü nesil üretken reaktörler fizyondan çýkan enerji ile elektrik veya hidrojen üretimi amaçlý kullaným için tasarlanýyor. Bu reaktörlerin tasarýmýnda nükleer güvenlik kadar, nükleer yakýtýn geleceði de göz önüne alýnýyor. Yapýlan gözlemler sonucu elde edilen bilgiler nükleer atýklarýn uzun vadeli olarak yeraltýnda saðlam kayalara depolanmasýnýn mümkün olduðunu gösteriyor. ABD ve Finlandiya da bu tip özelliklere sahip bölgeler tespit edilmiþse de politik sebepler yüzünden uygulamaya geçilemedi. Nükleer atýklarýn teknolojik olarak imhasý da mümkün. Gelecekte gerek füzyon reaktörleri gerekse de parçacýk hýzlandýran reaktörler uzun ömürlü atýklarý imha edebilirler. Nükleer teknolojinin kendini ispat etmiþ olmasýna raðmen yaygýnlaþmasýnýn önündeki en büyük engel kitleler arasýnda uyandýrdýðý güvensizliktir. Bu güvensizliðin bir kýsmý, politik iktidara olan güvensizlikten kaynaklansa da, önemli bir kýsmý da nükleer teknolojinin yeterince bilinmemesinden kaynaklanýyor. Bunun yaný sýra nükleer güvenliðin daha basit ve doðal yollardan saðlanmasý ve nükleer silahlarýn yaygýnlaþmasý tehlikesine karþý önlemler, yeni nesil nükleer reaktörlerin tasarýmlarýnýn önemli bir parçasýdýr. Nükleer teknolojinin güvenli bir þekilde yaygýnlaþmasý küresel ýsýnma probleminin en kolay çözümü olacaktýr. Referanslar [1] IPCC, Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, Geneva, Swýtzerland, 2007. [2] NASA 1999, Earth s Energy Balance, NASA Facts, FS-1999-06-025-GSFC. [3] Hansen, J. et al. Earth s Energy Imbalance: Comfirmation and Implications, Science, 308, 2005. [4] Hansen, J. et al. Dangerous human-made interference with climate: A GISS modele study. Atmos. Chem. Phys., submitted, 2006. [5] MIT, The Future of Nuclear Power, Cambridge, Massachusetts, USA, 2003. [6] International Atomic Energy Agency, http://www.iaea.org/datacenter/index.html, 2007. 1-278 ppm (particles per million): Atmosferdeki 1 milyon parçacýktan 278 tanesi karbondioksit molekülü 2-Sýcaklýðý -273 o C den (0 o Kelvin) büyük olan her cisim ýþýma yapar. Buna termal ýþýným diyoruz. Iþýmanýn frekansý cismin sýcaklýðýna baðlý, yani cisim ne kadar sýcaksa o kadar yüksek frekansta radyasyon yayýyor. Güneþ yaklaþýk 5500 o C ve bu sýcaklýktaki bir cismin radyosyonu gözle görebildiðimiz frekanslarda. 3-Soðurma = emilim 4-Yeryüzünün sýcaklýðý Güneþ ten çok daha düþük olduðundan (yaklaþýk 25 o C), gözle göremediðimiz çok daha düþük frekanslarda radyasyon yayýyor. Bu frekanslardaki radyasyona kýzýlötesi ýþýným diyoruz.

16 kyoto ya taraf olmak ya da olmamak? Yýldýz Arýkan Gürkan Kumbaroðlu Pek çok kiþi için bu sorunun cevabý: Tabii ki taraf olmalýyýz, Protokol ü imzalamalýyýz, küresel olarak sürüklenmekte olduðumuz felakete biz de bir an önce dur demeye baþlamalýyýz þeklindedir diye düþünebiliriz. Ancak gazetelerdeki haberlere baktýðýmýzda durumun böyle olmadýðýný, özellikle üst düzey karar vericilerin böyle düþünmediðini görüyoruz. Ne diyorlar gazeteler ve üst düzey yöneticiler? Türkiye açýsýndan Protokol e imza atmak en az 20 milyar dolarlýk yatýrým anlamýna geliyor (ref:milliyet 13,02,2007). Meclis te Türkiye nin Kyoto Protokolü nü imzalamamasýyla ilgili olarak konuþan Çevre ve Orman Bakaný Osman Pepe ise þöyle söylüyor: Sanki biz bu akþam imza atsak, Türkiye nin emisyonlarý 1990 larýn altýna gelecek, enerji kaynaklarýnýn yenilenebilir enerjiyi, güneþ enerjisini kullanmasýna kadar her þeye çözüm olacak diye bir anlayýþ var. Kyota ya bu gün imza attýðý anda Türkiye nin bir OECD ülkesi olmasý nedeniyle bir takým sorumluluklarý var. Bu sorumluluklar bu gün altýndan kalkabileceði, üstesinden gelebileceði durumlar deðil (ref: Radikal, 14, 02, 2007) Gerçekten Türkiye ne yapmalý? Önündeki seçenekler neler? Hiçbir adým atmadan bekle ve gör ile devam etmenin hiç mi maliyeti yok? Bu sorularýn cevabý yeterince tartýþýlmýyor. Kyoto Protokolü nü imzalamanýn altýndan kalkýlamaz bir yük olduðu görüþüne kilitlenerek geleceðimizi de ipotek altýna aldýðýmýz hiç anlaþýlmýyor. Geçtiðimiz günlerde kurucularý olduðumuz Enerji Ekonomisi Derneði (www.traee.org) olarak kamuoyunu aydýnlatmak gereði duyduk ve bir basýn açýklamasý yaptýk. Üstünde durduðumuz konularý burada sizlerle paylaþmak istiyoruz. Öncelikle þunun bilinmesinde yarar var: Türkiye Kyoto protokolüne taraf olduðu taktirde 2012 yýlý sonuna kadar, kendi talebi veya muvafakati olmadan, herhangi bir sayýsal emisyon azaltým hedefi almayacaktýr. Kyoto Protokolü ülkelerin ortak fakat farklý sorumluluklarý, ulusal ve bölgesel kalkýnma öncelikleri, amaçlarý ve özel koþullarý dikkate alýnarak,öncelikli olarak geliþmiþ/sanayileþmiþ ülkelerinin sera gazý emisyonlarýný azaltmalarý yönünde yükümlülükler getirmektedir.türkiye bu yükümlülüklerin belirlendiði Ek-B listesinde yer almamaktadýr. Yer almasý için de kendi talebi, veya baþkasýnýn talebi doðrultusunda karar alýnsa bile Türkiye nin yazýlý muvafakati gereklidir. Bu çok açýk ve net olarak protokolün 21. maddesinde belirtilmiþ durumdadýr. Protokol e taraf olarak Türkiye 2012 sonrasý ikinci Kyoto döneminde paylaþýlacak sorumluluklar tartýþýlýrken söz sahibi olma hakkýný elde edecektir. Bu hak, AB yolunda ilerleyen ve ayrýca da küresel ýsýnma nýn zararlarýndan etkilenmemesi imkansýz olan Türkiye için uluslararasý kararlarý etkileyebilmek ve kendisine çekidüzen vermeye baþlamak açýsýndan çok önemli bir araca dönüþebilir. AB sürecinde Türkiye yi zorlayacak konulardan biri de çevre ile ilgili sektörel bazda yapýlmasý gereken düzenlemeler ve yaptýrýmlar olacaktýr. Kyoto ya taraf olmak Türkiye de salým ölçme, hesaplama, izleme ve sertifikalandýrma ile ilgili teknik, hukuki ve kurumsal alt yapýnýn geliþmesini saðlayacaktýr. Bireysel tüketicilerden, sanayiye, kamu sektörüne kadar bilinçli bir farkýndalýk oluþacaktýr. Buna hepimizin ihtiyacý var. Ayrýca madalyonun hiç bakýlmayan bir yüzü daha var: Kyoto ya taraf olmamanýn maliyetleri. Bu konu tartýþmalarda hiç dile getirilmiyor. Oysa Türkiye, ekonomik geliþmeyi saðlayacaðým derken, bilinçsizce yapýlan yatýrýmlar ve alýnmayan önlemlerle gelecekte çok daha büyük faturalar ödemek durumunda kalabilecektir. Þu anda Türkiye de kiþi baþýna düþen emisyonlarýn az olduðu savý ile protokol e taraf olmanýn geciktirilebileceði belirtiliyor. Oysa ülkemizin emisyon yoðunluðu 1 kg/$ deðeri ile (1 $ deðerinde yurtiçi hasýla üretebilmek için) gayet yüksek bir seviyede olup Kyoto dan uzak kalýndýðý takdirde hýzla yükselebilecektir. Dünyanýn 168 ülkesinin bugün protokole taraf olduðu düþünülecek olursa ülkemizin sera gazý yoðunluðu yüksek üretim teknolojileri için bir cazibe merkezi haline gelmesi gerçekçi bir beklenti olmaktadýr. Bu durum nedeniyle ülkemiz geliþmiþ ülkelerin elden çýkartmak istediði teknolojilerin yaygýnlaþtýðý bir ülke haline gelirken, çevre ve insan saðlýðýndan ortaya çýkan kayýplar hiç mi önemli olmayacaktýr? Ýklim deðiþikliðineyol açan etmenlerin sýnýr tanýmaz nitelikleri yüzünden çevre iklim deðiþikliði kaygýsý olmadan büyüme stratejilerine dünya nereye kadar izin verecektir? Sürdürülebilir bir temiz kalkýnma hamlesine girmek, bunu da ulusal ekonomiye zarar vermeden yapabilmek mümkünken daha ne bekliyoruz? Gelin, kendimize ve diðer dünya vatandaþlarýna olan saygýmýz yüzünden Kyoto protokolüne taraf olalým. Politik ve iklimsel dengeleri yerinde bir dünya için.

ÇEVRE 17 yeni popüler belgesellerin son halkasý olarak uygunsuz gerçek ne kadar þiþirme, ne kadar gerçek? Nuri Karamollaoðlu Yakýn zaman önce, büyük bir tanýtým kampanyasýyla ülkemizde de vizyona giren Uygunsuz Gerçek ((An Inconvenient Truth) filminin üretim, tanýtým ve tüketim süreçlerini, farklý yönlerden deðerlendirmek mümkün. Bir yandan, Uygunsuz Gerçek, popüler sinemada doksanlar ve sonrasýnda ortaya çýkan yeni bir janrýn temsilcisi. Yeni Popüler Belgesel gibi bir ad önerebileceðimiz bu janr, alýþýlageldik belgesel formatýndan uzaklaþmasýyla, genellikle Amerika Birleþik Devletleri hegemonyasýnýn ve globalleþmenin kötü etkilerini konu edinmesiyle malum. Gerçekten de, Uygunsuz Gerçek i, Fast Food tüketmenin saðlýk üzerindeki kýsa vadeli kötü etkilerinden söz eden Supersize me den ve Michael Moore un, Bush hükumetinin (ve daha genel anlamda Cumhuriyetçi kanadýn) marazi çýkarcýlýðýný, ikiyüzlülüðünü afiþe etme iddiasýndaki belgesellerinden ayrý düþünmek zor. Bu yeni kuþak popüler belgesellerin ilk özelliði, dediðimiz gibi, yerli halklar veya vahþi yaþam gibi alýþýlageldik konular yerine, bu filmlerin tüketildiði, globalleþmeden nasibini alan ülkelerin kaçýnýlmaz olarak etkilendiði, globalleþmeye eþlik eden politik, ekonomik ve sosyal geliþmeleri (çoðu zaman eleþtirel bir tutumla) konu almalarý. Ýkinci özelliði ise, gerek sinemanýn, gerekse reklamýn manipüle edici araçlarýndan (hangi sekanslarýn montajlanacaðýndan, kamera açýlarýndan, müzik kullanýmýna kadar) sonuna kadar yararlanmasý. Sözünü ettiðimiz manipüle edici araç ve yöntemleri sonuna kadar kullanmalarýna raðmen, bu filmlerin yapmaktan özenle uzak durduðu ise, kendi kurgusal yapýlarýna iþaret etmek, diðer bir deyiþle oluþumlarýnýn asla objektif olamayacaðýný kabullenmek. Ana akým dýþý, baðýmsýz belgesellerin, uzun süredir bir yana býraktýklarý objektiflik iddiasý, sözünü ettiðimiz yeni janrda sonuna kadar mevcut. Bu vesileyle, Michael Moore un filmlerine getirilen eleþtirilerin büyük bir kýsmýný An Inconvenient Truth a da getirmek mümkün, eleþtirilen durumlarýn oluþumuna yol açan süreçleri etraflýca kavramak yerine, bir noktada günah keçileri belirlemek, bu karmaþýk süreçleri, iyi kalpli ve gerçeðin tarafýndaki kahramanlarla (Michael Moore ve Al Gore), adamsendeci, düþüncesiz, umursamaz ve ikiyüzlü kötülerin (Bush ve yandaþlarý) zýtlýðýna indirgemek. Bu noktada sorulmasý gereken ise, bütün zayýf noktalarýna raðmen, bu yeni belgesellerin, bu filmleri izleyen çoðunluðun büyük oranda duyarsýz kaldýðý tehlikeler konusunda belli bir bilinçlenme saðlayýp saðlamadýðý. Bu soruyu Uygunsuz Gerçek özelinde düþünürsek, küresel ýsýnma gibi, çoðumuzun þahit olacaðý kadar yakýn zamanda (15-20 yýl içinde), yerküreyi, insanlarý ve hayvanlarý, çok ciddi ve korkunç sonuçlarla yüz yüze býrakacak bir sürecin çoðunluk tarafýndan, yeterince bilgi edinilmeden, abartýlý bir felaket senaryosu olarak algýlandýðý bir gerçek. Günümüzde kitlelerin film izleme ve algýlama süreçleri düþünüldüðünde, korkunç küresel ýsýnma gerçeði hakkýnda kitlelerin farkýndalýðýný arttýrmak için reklam kampanyalarý, Al Gore un kiþiliði, ve insanlarýn dikkatini 90 dakika boyunca filmde tutacak türlü cambazlýklar gerekiyorsa, buna da razý olmamak elde deðil. Nitekim (henüz ülkemizde ulaþýlabilir olmasa da) ünlülerin sesi, oyunculuklarý ve röportajlarýyla katkýda bulunduðu, televizyon ve sinema için üretilmiþ yeni küresel ýsýnma belgeselleri de yolda. Uygunsuz gerçek filmi ve küresel ýsýnma hakkýnda daha ayrýntýlý bilgiyi, http://www.climatecrisis.net

18 Sabancý Üniversitesi ve Çevreci Yaklaþýmýmýz Demet Oðuz Sabancý Üniversitesi nin çevreci yaklaþýmlarýný üniversitemizin inþaatýndan itibaren tüm oluþumuna tanýk olan Üniversite Hizmetleri Direktörü Þükrü Dökücü anlattý. Ýnþaata baþlarken göl yoktu deðil mi, sonradan oluþtu, nasýl ve neden oluþtu, biraz anlatýr mýsýnýz? Gölün olduðu yer önceden bir kum ocaðýydý. Bu arazinin tümü hem ormanlýk alandan hem de bu ormanýn kenarýnda olan bir kum ocaðýndan oluþuyordu. Kum ocaðý projeyi çizen Canon firmasýnýn çok ilgisini çekti. Canon, kampus içinde bir gölün her zaman hoþa gideceði düþüncesiyle, öðrencilerin kafasýný dinleyeceði bir yer inþa etmeyi önerdi. Biz de, maliyet ve büyük bir çalýþma yükü getirmesine raðmen, yeþil alanlarýmýzý sulayabileceðimizi de düþünerek projeye tamam dedik. Böylece, kum ocaðýný geniþleterek 42 dönümlük bir göl yaptýk. 1999 dan itibaren faaliyette olan göl, üniversitemizin yeþil alanlarýnýn özellikle yaz aylarýnda sulanmasýný saðlamak için de güzel bir kaynak. Üniversitenin günlük sulama ihtiyacý 1800 ton civarýnda. Bu ihtiyacý gölden karþýlýyoruz. Normal günde arýtmadan çýkan su miktarý da 500 tona yakýndýr. Yani, eðer arýtmadan çýkan suyu kullanmaya kalksak, yaz aylarýnda üç günde bir çimleri sulamamýz gerekir. Yaz aylarýnda öðrencilerimiz olmadýðý için bu rakam 200 tona düþüyor, günlük arýtmadan çýkan su 200-250 ton arasýnda oynuyor. Dolayýsýyla, gölümüzün üniversitemize çok büyük bir faydasý oluyor. Gölün en derin yeri 7,8 metredir. Bugüne kadar, yaz aylarýnda da bizi sonuna kadar her zaman idare etmiþtir ancak bu sene biraz durum kritik görünüyor. Hiç kar yaðmadýðý için bu yýl gölümüz dolmadý. Kar yaðmadýðý için bu yaz bir sorun yaþayacak mýyýz? Bu yýl biraz sorun olacak, gölün suyunu dibine kadar da kullanamayýz, çünkü içinde canlýlar var, balýklarýmýz yaþýyor, onun için bu yaz gölün suyunu çimleri sulamada çok fazla kullanamayacaðýz. Gölün suyu nereden geliyor? Gölün altýnda bir kaynak yok. Hemen yanýnda bizim küçük göl dediðimiz yerde küçük bir kaynaðýmýz var. Gölümüz dolmadýðý zaman orada biriken sularý alýyoruz ve diðer tarafa aktarýyoruz. Ayrýca, çatý sularýmýzdan faydalanýyoruz. Ýlk projemizde amacýmýz sularý yaðmur kanallarýna vermekti fakat þu anda binalarýmýzýn çatýlarýnda biriken sularý toplayýp göle veriyoruz. Çatý sularý için yapýlmýþ bir kanal var. Yaðmur yaðdýðý zaman, sular bu kanaldan göle gidiyor. Gölün çevresi ile ne gibi çalýþmalar yapýldý ve baþka neler planlanýyor? Gölün çevresinde aðaçlandýrma yapýyoruz. Ýleride oturma alanlarýný düzenlemeye çalýþacaðýz. Gölün kenarýnda bir Cafe inþaatýna baþlamýþtýk, o Cafe þu anda yarým kaldý. Anlaþtýðýmýz kiþi inþaatýný bitiremedi, ama bu yaz boyunca bitirecek birilerini bulacaðýz. Önümüzdeki dönemde bu Cafe yý de açacaðýz. Kampusumuzda bitki ve aðaç yetiþiyor mu? Aðaç yetiþmiyor diye bir þey söylenemez. Ama þu da bir gerçek: Burasý verimli bir toprak deðil. Burasý granidroit dediðimiz bir yapýya sahip, kum gibi bir zemindir burasý, akýþkanlýðý olan bir zemindir. Deprem açýsýndan da hiç uygun bir zemin deðildir ama elbette biz binalarýmýza güveniyoruz, bütün önlemlerimizi ona göre aldýðýmýz için bu konuda hiçbir problemimiz yok. Kampusumuzda çam ve sedir aðaçlarý güzel yetiþiyor. Ama diðer meyve türü aðaçlar ve çiçek açan aðaçlar biraz zor yetiþiyor. Onlar da zaman içinde kökleri iyice derine indiði zaman kendine yer bulup ondan sonra yükselmeye baþlýyor. Çim açýsýndan da öyle. Bir futbol sahasý büyüklüðü, 7 dönüm olarak düþünürsek kampüsümüzde 260 dönüme yakýn bir yeþil alanýmýz var. Artýk gerisini siz düþünün: Kaç tane futbol sahasýna eþdeðer alaný sulamamýz ve bu alanýn çimini yenilememiz gerekiyor?

Küresel ýsýnmayla ilgili herkes bir þeyler yapýyor, siz ne gibi önlemler aldýnýz? Binalarýmýz akýllý binadýr. Çalýþanlar 17:30 ta çýktýðý zaman lambalarýný yanýk da býraksalar sönüyor. Eðer çalýþmaya devam ediyorsanýz 18:00 de bir kez daha sönüyor, 19:30 da bir kez daha 1999 yýlýnda Ýngiliz bir firmayý buraya getirttik. Onlar kampustaki hem mekanik, hem de elektrik yönünden nerelerde tasarruf yapabileceðimiz konusunda bir rapor hazýrladýlar. Raporda, otomasyonlarýn çok iyi olduðunu, hem ýsýtma sistemlerinde, hem de enerji sistemlerinde, herhangi bir iyileþtirme önerisi getiremeyeceklerini ifade ettiler. Elbette teknoloji ilerledikçe mutlaka yeni þeyler çýkacaktýr, onlarý da bütçemiz oranýnda kullanmaya gayret edeceðiz. Üniversitemiz binalarýnýn aynýsýnýn Ürdün de yapýldýðý doðru mu? Evet, Koray Firmasý yapýyor, Ürdün Kralýnýn mimarlarý üniversitemize geldi Ben gezdirdim kendilerini, üniversitemizi gördüler ve hayran kaldýlar. Daha basiti ve yaklaþýk 50.000 m2 lik kapalý alaný olan bir lise kampusü yaptýlar. Üniversitemize Japon kirazlarý ekilmiþ, kaç adet ekildi, nerden geldiler, biraz bahseder misiniz? Güler haným, Komatsu nun üst kademe yöneticileriyle konuþurken sohbet esnasýnda Japon kirazlarýndan da söz açýlmýþ ve yöneticileri bize hediye etmek istemiþler. Arazi yapýsý kuralý olduðu için ilk etapta bu topraða uyum saðlayýp saðlamayacaðýný test etmek üzere 100 adet gönderdiler. Kiraz aðacýnýn burada çok iyi yetiþeceðini ve bakabileceðimizi ilettik. Þu anda 600 e yakýn sayýya ulaþtýk. Ýlk gelen 100 tanesini çeþitli alanlarýmýza diktik. Ýlk dikilenler bu sene ilk çiçeklerini de verdi. Ayrýca, gölün sýnýr tarafýnda geri kalan 470 tanesini de saksýladýk. Dört çeþit Sakura aðacý gönderdiler. Bu aðaçlar 7 seneden sonra normal bir boyuta ulaþýrmýþ. Bizim toprak yapýmýz yüzünden 7 senede normal bir boyuta ulaþacaðýný zannetmiyorum ama elimizden gelen tüm bakýmý göstereceðiz. Bu aðaçlar aþýlý ve yabani kiraz olduðu için büyüdüðü zaman inanýlmaz bir büyüklüðe çýkýyor. Normal meyve de vermediði için devamlý boya gidiyor. Budanmadýðý için de çýnar gibi uzuyor, inanýlmaz, bembeyaz bir görüntü. Üniversitemizde kaç adet aðaç bulunmakta? Kampuse 150 bine yakýn fidan diktik. Fidanlarýn çoðu tuttu, ölen çok nadirdir. Birlikte yaratýp birlikte geliþtirdik. Yol kenarýndaki çýnarlar bu sene bayaðý bir gölge yapacak. Yürüme yollarýnýn kenarýndaki akasyalar, süs erikleri, süs elmalarý, bu sene çok güzel çiçek açtý. Futbol sahasýnýn üzerindeki alanda açmak üzere olan katýrtýrnaklarý da çok güzel bir görüntü oluþturuyor. Ormanda diktiðimiz diðer yaprak döken bitki türleri içinde kestane, ýhlamur, kayýn, meþe ve çamlar var. Yolun altýndaki arazi de üniversitemizin. Orada da 20 küsür bin fýstýk çamýmýz var. Hiçbir zaman burayý orman olarak görmeyeceksiniz. Daha düzenli bir yer olarak göreceksiniz. Örneðin, yolun kenarýndaki çýnar aðaçlarýný bu sene biraz budayacaðýz. Geçen sene serbest býraktýk. Sonra yaya yollarýnýn kenarýndaki süs meyvelerini de biraz budayacaðýz. Gölde yaþayan balýklar var, onlar nereden geldi? Gölde geçen sene özellikle yaz aylarýnda yosun çok çoðaldý. Biz havalandýrmayý hem fýskiyeyle, hem de þelaleyle yapýyoruz. Fakat çok elektrik harcýyor diye fýskiyeyi fazla kullanmak da istemiyoruz Bu yüzden yosun yiyen bir balýk türü olduðunu duyup araþtýrdýk. Antalya dan sazan türü bir balýk getirtip gölün içine attýk. Þu anda gölümüzde bu balýklar var. Kýþtan dolayý biraz derine inmiþ durumdalar. Dikkat ederseniz bu sene yosun yok. 19 Kampustaki kokulardan ve hava kirliliðinden çok þikayet oluyor mu? Herhangi bir araþtýrma yapýldý mý? 2006 yýlýnda özellikle lojmanda oturanlardan çok þikayet geldi. Burada inanýlmaz bir kirlilik var, akþamlarý bir kimyasal koku oluyor ve genzimiz yanýyor gibi þikayetler oldu. Biz de TÜBÝTAK a müracaat ettik. TÜBÝTAK üniversitemizdeki 3 yere 6 ay boyunca istasyon koydu. 6 ay sonunda raporlarýnýrektörümüze gönderdiler. Araþtýrmalarýnda hiçbir kimyasal oluþuma rastlanmadý.