METABOLİK SENDROM; HAREKETE GEÇMENİN ZAMANI! Metabolik sendrom adını belkide bugüne kadar hiç duymamış olabilirsiniz fakat bu isim günümüzde sık rastlanır bir problemi ifade etmek için sık kullanılır bir hale geldi. Metabolik sendrom en basit sözlerle insanların kalp hastası veya şeker hastalığı yakalanma olasılığını arttıran bir durumdur. 20. yüzyıl başında adından bile söz edilmeyen, ya bilinemeyen ya da belki de gerçekte var olmayan bu sendrom günümüzde bir çığ gibi büyüyüp artık salgın bir hal almıştır. Metabolik sendrom bir endüstrileşme ve kentleşme hastalığıdır. Hergün sabah kalkıp işe kahvaltı yapmadan çıkan, trafikte kayda değer bir zaman geçirip bütün gün masasının başında, bilgisayar karşısında hareketsizce işini yapan, öğle yemeğini hızlı yemeklerle geçirip akşam eve geldiğinde ise yemeklere saldırıp televizyon karşısında uyuyakalan insanların hastalığıdır (yani birçoğumuzun). Nihayetinde insanda önce bel çevresi genişlemeye başlar, zamanla kan yağlarında tedrici artışlar gözlenir, kişi tansiyonlarını ölçtürdüğünde bir artışın olduğunu görür, metabolik sendrom oluşmaya başlamıştır. Böyle devam ederse kişinin büyük bir ihtimalle ya kalp damarları tıkanacak veya şeker hastalığı ortaya çıkacaktır. Daha şimdiden dünyada 4 yetişkinden 1 i metabolik sendromludur. Bu ileride 4 yetişkinden 1' inde kalp hastalığı veya diyabet oluşacak anlamındadır. Göz önünde tutulması gereken asıl mesele popüler kültürün etkisinde kalan dünyamızdaki insanların yaşam tarzlarının ve yeme şekillerinin bunlara bağlı olarak da hastalıkların genelleşmeye başlamasıdır. Eğer farkına varmazsak metabolik sendrom sigaradan sonra kalp ve damar hastalığı açısından 2.büyük risk faktörü olacaktır. 1. Haftada 5 ten fazla çikolata bar, patates cipsi, mısır gevreği ya da benzeri sanayi gıdaları yiyor musunuz? 2. Hiç tansiyonunuz ölçüldüğünde size yüksek olduğu söylendi mi?
3. Düzenli egzersize rağmen kilo vermekte zorlanıyor musunuz? 4. Kilonuz özellikle karın ve bel çevrenizde mi lokalize? 5. Kalp damar hastalığı, yüksek tansiyon veya şeker hastalığı bulunan yakınınız var mı? 6. Yemek öğünleri arasında konsantrasyon kaybı, baş ağrısı, mide bulantılarınız oluyor mu? 7. Kolesterolünüz yüksek mi? 8. Sıklıkla şekerli gıdalar yeme ihtiyacı duyuyor musunuz? 9. İdeal kilonuzun 5 kilo veya daha fazla üzerinde misiniz?
10. Yemek yedikten sonra genellikle yorgunluk hissediyor musunuz? 11. Pirinç, patates, un içeren gıdaları haftada 3 kereden fazla alıyor musunuz? 12. Hipogliseminiz (kan şekeri düşüklüğü) var mı? 13. Haftada 2 kereden daha az mı egzersiz yaparsınız? 14. Gün içinde enerji iniş çıkışları yaşar mısınız? DEĞERLENDİRME: 0-4 EVET: Metabolik sendrom için düşük risk. 5-8 EVET: Metabolik sendrom için orta risk. Araştırılması önerilir. 9-14 EVET: Metabolik sendrom için yüksek risk. Tedavi başlanması önerilir.
22-33 = Sizin için diyabet teşhisi konmuş olmalı. Unutmayın beslenme, fiziksel aktivite ve yaşam şeklinizde yapacağınız olumlu değişikliklerle pek çok komplikasyonun önüne geçebilirsiniz. Metabolik Sendrom Metabolik sendrom dünyada ve ülkemizde giderek daha fazla sayıda insanı etkileyen önemli bir morbidite nedenidir. Metabolik anormallikler ve kardiovasküler risk faktörlerini kapsayan metabolik sendrom daha çok insülin duyarlılığı bozulmuş bireylerde ortaya çıkmaktadır. Metabolik sendromun tanımlanmasında daha çok Dünya Sağlık Örgütü (WHO) nün 1998 raporu ve Ulusal Kolesterol Eğitim Programı (NCEP) 2001 yılı ATPIII metabolik sendrom kriterlerine göre en az üç kritere sahip olmak metabolik sendrom tanısı için yeterli olurken WHO insülin direnci ile birlikte iki kriterin varlığını tanı için yeterli bulmaktadır. Metabolik sendromu oluşturan başlıca komponentler; insülin direnci, abdominal obesite, yükselmiş kan basıncı ve lipit anormallikleri (artmış plazma trigliserid ve azalmış HDLkolesterol düzeyleri), hiperüresemia ve bazı bağımsız faktörler (immünolojik,hepatik moleküller) olarak sayılabilir. Metabolik Sendromda Beslenme Yaklaşımı Metabolik sendrom dünyada ve ülkemizde giderek daha fazla sayıda insanı etkileyen önemli bir morbidite nedenidir. Metabolik anormallikler ve kardiovasküler risk faktörlerini kapsayan metabolik sendrom daha çok insülin duyarlılığı bozulmuş bireylerde ortaya çıkmaktadır. Metabolik sendromun tanımlanmasında daha çok Dünya Sağlık Örgütü (WHO) nün 1998 raporu ve Ulusal Kolesterol Eğitim Programı (NCEP) 2001 yılı ATPIII metabolik sendrom kriterlerine göre en az üç kritere sahip olmak metabolik sendrom tanısı için yeterli olurken WHO insülin direnci ile birlikte iki kriterin varlığını tanı için yeterli bulmaktadır. Metabolik sendromu oluşturan başlıca komponentler; insülin direnci, abdominal obesite, yükselmiş kan basıncı ve lipit anormallikleri (artmış plazma trigliserid ve azalmış HDLkolesterol düzeyleri), hiperüresemia ve bazı bağımsız faktörler (immünolojik,hepatik moleküller) olarak sayılabilir. Metabolik sendromun tedavisinde hedef mevcut kompenentlerin iyileştirilmesine yönelik olmalıdır. Klinik uygulamalara dayanılarak her bir bileşene yönelik agresiv tedavi; hipertansiyon, diabet ve kardiovasküler hastalıkların ortaya çıkışını geciktirmekte veya önlemektedir. Metabolik
sendrom tanısı konmuş hastalarda primer tedavi; diyet ve egzersiz alışkanlıklarının değiştirilmesine yönelik olmalıdır. Hastalarda bu değişikliklere bağlı olarak gelişen ağırlık kaybı metabolik sendromun tüm bileşenleri üzerinde olumlu etki yapmakta ve aynı zamanda kardiovasküler mortaliteyi azaltmaktadır. Ancak ağırlık kaybı olmaksızın egzersiz ve diyet değişiklikleri lipid profilini düzeltmekte, kan basıncını düşürmekte ve insülin direncini iyileştirmektedir. Metabolik sendromda tıbbi beslenme tedavisinin hedefi insülin duyarlılığı iyileştirmek ve insülin direnci ile ilişkili metabolik ve kardiovasküler bozuklukları önlemek ve düzeltmektir. Metabolik sendromlu hastalar için tek tip bir diyet yoktur..her bir hastadaki spesifik metabolik değişiklikler diyet önerilerinin temelini oluşturmalıdır. Hastalığın kompenentlerinin iyileştirilmesinde ve insülin direncinin tedavisinde en etkin yaklaşım, ağırlık kaybını sağlayan, egzersizinde içinde olduğu sağlıklı zayıflama programıdır. Zayıflama programında hedef, ideal vücut ağırlığına ulaşmaktan çok o andaki vücut ağırlığının %5-10 unun 6 ay içerisinde kaybedilmesi esasına dayanmalıdır. Metabolik sendromlu bireylerde vücut ağırlığında ki %10 luk bir azalma ile insülin duyarlılığının arttığı, plazma insülin konsantrasyonunun azaldığı ve lipit profilinin düzeldiğini gösteren bir çok çalışma vardır. Diyetin enerji besin öğeleri miktarı ve türü ile metabolik sendrom kompenentleri arasında önemli bir ilişki vardır. Yüksek yağlı diyetlerin obesite oluşumuna neden olarak insülin direncini arttırdığı bilinmektedir. Diyetin toplam yağ miktarı kadar yağ asitleri bileşimi ve miktarıda önemlidir. Diyetteki doymuş yağ miktarının azaltılıp, tekli doymamış yağ asitlerinden zengin yağ kullanıldığında insülin duyarlılığının arttığını gösteren bir çok çalışma bulunmaktadır. Diyet tedavisinde yağdan gelen enerji oranı %30, bunun %7-8 doymuş, %7-8 i çoklu doymamış, %14-15 i ise tekli doymamış yağ asitlerinden sağlanmalıdır. Metabolik sendromda kullanılacak optimal diyetin karbonhidrat miktarı total enerjinin %55 i kadar olmalıdır. Bu tür bir diyette tam tahıl ürünlerinin kullanılması insülin duyarlılığını artırmakta ve metabolik sendrom risk faktörlerini azaltmaktadır. Glisemik indeksi düşük tam tahıl ürünleri, kurubaklagiller, sebze ve meyveler diyete yeterince yer almalıdır. Diyetin protein miktarı enerjinin %15 ni oluştururken, daha çok bitkisel kaynaklı protein ve balık tercih edilmelidir. Alkol tüketimi 30 g/gün aşmamalı ve günlük tuz tüketimi 4 g. ile sınırlanmalıdır.
Metabolik sendromda tedavinin başlangıç noktası, ADA (Amerikan Diabetes Assosiation) ve ATP III e göre terapatik yaşam tarzı değişikliği (TLC/Therapatic Lifestyle Changes) dir. Terapatik yaşam tarzı değişikliği (TLC); diyet başta olmak üzere, ağırlık kaybı ve fiziksel aktivitenin artılması esasına dayanmaktadır. TLC diyetin genel özellikleri tabloda verilmiştir. Tablo. Therapatic Lifestyle Changes/TLC Diyetinin Genel Özelliği Besin Öğeleri Önerilen Miktarlar Doymuş yağ Total enerjinin < %7 Çoklu doymamış yağ Total enerjinin > %10 Tekli doymamış yağ Total enerjinin > %20 Total yağ Total enerjinin % 25-35 Karbonhidrat Total enerjinin 50-60% Posa 20-30 gram/gün Protein Total enerjinin %15 Kolesterol < 200 mg/gün Total enerji İdeal Vücut Ağırlığı/Ağırlık Kazanımını Önlemek Metabolik sendrom, sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı değişikliği ile önlenebilen veya metabolik sendrom tanısı konduktan sonra tıbbi beslenme tedavisi ve terapatik yaşam tarzı değişiklikleri ile iyileştirilebilen bir sağlık sorunudur. Metabolik sendromda tıbbi beslenme tedavisinin hedefi insülin duyarlılığı iyileştirmek ve insülin direnci ile ilişki metabolik ve kardiovasküler bozuklukları önlemek ve düzeltmektir. Metabolik sendromlu hastalalar için tek tip bir diyet yoktur. Her bir hastadaki spesifik metabolik değişiklikler (metabolik sendrom kompenentlerinin varlığına göre), diyet önerilerinin temelini oluşturmalıdır. Metabolik Sendromun Klinik Sorunları Metabolik sendromun en önemli özellikleri insülin direnci, abdominal şişmanlık, yüksek kan basıncı ve lipid bozukluklarıdır.
Metabolik sendrom proinflamatuar/protrombotik durumlarında C-reaktif protein yükselmesi, endotel disfonksiyonu, hiperfibrinogenemi, trombosit agregasyonunun artması, artan plazmanojen aktivatör inhibitör 1, ürik asit seviyelerinin yükselmesi, mikroalbiminüri. National Health and Nutrition Examination Survey (NHANES) çalışmasının verilerinden yararlanılarak yapılan bir analizde, metabolik sendrom tanımı DSÖ kriterlerine göre yapılmış olan hastalar ile, ATP III raporuna göre yapılanlar arasında kardiyovasküler hastalık prevalansı bakımından istatistiksel anlamlı bir fark bulunmamıştır. Tablo1. ATP III metabolik sendrom tanı kriterleri Abdominal obezite (bel çevresi) Erkek > 102 cm Kadın > 88 cm Trigliserid > 150 mg/dl HDL Erkek < 40 mg/dl Kadın < 50 mg/dl Kan basıncı _> 130/85 mmhg Açlık plazma glikozu 110-125 mg/dl Beş kriterden en az üçü sağlanmalıdır. Metabolik sendromun kesin nedeni bilinmemektedir. Araştırmacıların çoğu genetik yapı ve alınan besin çeşitleri ve fiziksel aktiviteleri içine alan yaşam biçimlerinin birleşiminin buna neden olduğuna inanırlar. Türkiye Endokrinoloji Metabolizma Derneği, Metabolik Sendrom çalışma grubunun önerdiği, Metabolik Sendrom tanı kriterleri ise aşağıdaki gibidir.
Tablo 2. Türkiye Endokrinoloji Metabolizma Derneği, Metabolik Sendrom Çalışma Grubunun Önerdiği, Metabolik Sendrom Tanı Kriterleri Aşağıdakilerden en az biri İnsülin direnci Bozulmuş glikoz toleransı Aşikar diabetes mellitus ve Aşağıdakilerden en az ikisi Hipertansiyon (kan basıncı> 130/85 mmhg veya antihipertansif kullanıyor olmak) Dislipidemi (trigliserid düzeyi > 150 mg/dl veya HDL düzeyi erkekte < 40 mg/dl, kadında < 50 mg/dl. Abdominal obezite (VKİ>30 kg/m² veya bel çevresi: erkeklerde >102cm, kadınlarda >88 cm.) Mikroalbüminüri (idrar albumin atılımı>20 mcg/dakika veya albumin / kreatinin oranı > 30mg/g Metabolik Sendromun Komplikasyonları: Pek çok olayda, metabolik sendromun semptomları ile metabolik sendromun komplikasyonları arasındaki fark açık değildir ya da kişiden kişiye değişir Metabolik Sendromların Komplikasyonlarını kısaca özetleyecek olursak: İnsülin direnci Diabetes mellitus Hipertansiyon Dislipidemi Obezite
Koroner arter hastalığı Non-alkolik yağlı karaciğer Polikistik over sendromu Subklinik inflamasyon Endotel disfonksiyonu Hiperkoagülabilite Yapılması planlanan değişikliklerin ilk basamağı, hastanın mevcut durumunu anlamak ve ortak bilinç ortamı oluşturmaktır. Yeni beslenme alışkanlıkları ile ilgili eğitime başlamak için, kişinin var olan beslenme alışkanlıklarının ve besin tüketim durumunun değerlendirilmesi gereklidir. Bunun için de, bireyin bir günü hafta sonuna gelmek üzere en az üç günlük (yedi güne kadar) besin tüketim kayıtlarının alınarak değerlendirilmesi gereklidir. Böylece, hedeflenen değişiklikler hakkındaki kararlar hasta ile birlikte alınabilir. HEMŞİRELİK BAKIM SÜRECİNDE: (MetS) Metabolik Sendrom Yapılacak değişiklik (mümkün olduğunca), lezzet ve uygulanabilirlik açısından hasta tarafından kabul edilebilir olmalıdır. Aksi takdirde hasta önerilen diyete uyum sağlayamayacaktır. Ancak buradaki olası sorun, bireyin enerji alımını olduğundan daha düşük bildirme olasılığıdır. Bu nedenle, diyetisyen ve/veya beslenme uzmanı tarafından bu durumun dikkate alınması ve gerekli kontrollerin yapılması gereklidir. PROTEİN Günlük enerjinin yaklaşık olarak %15-20 si proteinlerden sağlanmalı ve daha çok kaliteli protein kaynaklarının tüketilmesi önerilmelidir. Proteinli besinler tokluk hissi vermeleri nedeni ile ağırlık kaybı süresince etkilidirler. YAĞ Günlük enerjinin yaklaşık %25-30 u yağlardan sağlanmalıdır. Yağlı besinler de proteinli besinler gibi tokluk hissi verirler. Ayrıca, yağda eriyen vitaminlerin (A, D, E, K vitaminleri) vücutta kullanımını sağlamak için diyetin yağ miktarı fazla azaltılmamalıdır. KARBONHİDRAT Günlük enerjinin %50-60 ı karbonhidratlardan sağlanmalıdır. MetS ve hipertrigliseridemisi olanlarda ise karbonhidrat alımı %50 yi geçmemelidir. Çay şekeri, mısır şurubu vb gibi basit karbonhidratların tüketimi azaltılmalı; tahıl, kuru baklagiller gibi besinlerde bulunan, kompleks karbonhidratların tüketimi arttırılmalıdır.
VİTAMİNLER VE MİNERALLER Zayıflama diyetlerinde çok düşük enerjili diyetler uygulanmadıkça, vitamin-mineral yetersizliklerine rastlanılmaz. Ancak çok düşük enerjili diyetlerde, özellikle B grubu vitaminler, demir ve kalsiyum yönünden yetersizlikler oluşabilir. Bu durumda, hekim kontrolünde diyete vitamin-mineral takviyesinin yapılması gerekebilir. POSA MetS tedavisinde günlük 25-30 g posa alımı önerilmektedir. Sebze ve meyveler, kuru baklagiller, kepekli un ve kepekli ürünler önerilen doğal posa kaynaklarıdır ve içerdikleri posa türü nedeni ile de kan lipidlerinin düşürülmesinde ve kan glukozunun düzenlenmesinde önemli işlevleri vardır. ALKOL Zayıflama diyetlerinde genel olarak önerilmemektedir. Çok düşük enerjili olmayan zayıflama diyetlerinde, eğer kişi alkol tüketme alışkanlığından kesinlikle vazgeçemiyorsa az miktarda tüketimine izin verilebilir. Alınan alkollü içeceğin içerdiği alkol miktarına göre (1 gram alkol; 7 kkal enerji sağlar) enerjisi hesaplanarak günlük tüketilmesi gere- ken enerjiden çıkarılması gereklidir. 24 SIVI Günlük en az 2-3 L sıvı tüketilmelidir. Özellikle her öğünde yemeğe başlamadan önce ve öğün aralarında alınması önerilmektedir. 24 TUZ Kalp yetmezliği veya diğer nedenlerle ödem ve hipertansiyonu bulunan kişilerde tuz kısıtlaması yapılmalıdır. Yoğurt, süt, peynir vb her türlü besinde doğal olarak tuz mevcuttur. 1. Gün Sabah 1 adet hasļanmıs yumurta 1 dilim tam buğday, çavdar vb ekmek, taze peynirli Ara öğün Mevsim sebzeleri 1 ufak kase veya 1 kaç tane kuru meyva veya birkaç tane kavrulmamış taze, tuzsuz fındık, ceviz, badem vb Bireyin ekonomik durumuna uygun beslenme tavsiyeleri verilmelidir. 1 fincan zerdec allı veya tarçınlı süt Öğle Ortalama 1 su bardağı ağzı kadar büyüklükte tavuk ya da balık ya da köfte 1 dilim ekmek veya yağsız 1 yemek kaşığı bulgur veya karabuğday veya pirinç pilavı. Veya 1 orta boy haşlanmış patates. 1 kase yogŭrt 1 kase yes il salata veya mevsim salatası (havuç, turp, şalgam vb)
Ara öğün 1 fincan yes il c ay, ıhlamur, açık çay vb 4 adet ceviz içi Akşam 1 kase zeytinyag lı sebze veya bakliyat yemegĭ vb 1 bardak kefir veya evde yapılmış ayran 1 dilim ekmek