Cezayir de Kuşaklararası Siyasi Geçiş Açmazı: Üç kuşak iki senaryo Dr. Abdünnasır Cabi 2011 yılının başından itibaren Arap toplumlarının yaşamakta olduğu, Tunus ta başlayan, Mısır ve Yemen le devam eden Libya ve Suriye hattını geçip Mağrip ülkelerine ulaşan üst düzey siyasi hareketlilik, demografik boyutları olan siyasi bir dönüşüm meydana getirmiştir. Gerek içten içe çürümekte olan siyasi rejimleri devirmekle gerekse bu rejim sahiplerinin tevarüs yoluyla halef tayin etme yönündeki projelerini tehdit etmeye başlayan genç kuşak ve bu kuşağın üstlendiği siyasi rol gündeme oturmuştur. Tehdit altındaki bu rejimler, genellikle bir aile nin resmi siyasi faaliyete açıkça egemen olduğu siyasi rejimlerdir. Mısır, Yemen ve Libya da olduğu gibi paraya ve silaha el koymuşlardır. Diğer bir uygun örnek, bölgede siyasi veraset sistemini başlatarak ikinci nesil yöneticilerin iş başına gelmesinin önünü açan Suriye rejimidir. Gençler, bu siyasi hareketliliği sağlayan toplumsal kesimler olarak ortaya çıkmış, daha geniş ve daha renkli toplumsal gruplardan güçlü bir halk desteği sağlamayı başarmışlardır. Bu genç gruplar, -Mısır örneğinde açık bir şekilde görüldüğü gibi- kentli orta tabakaya ait oluşları türünden kültürel ve sosyolojik özellikleriyle diğerlerinden ayrışmaktadırlar. Bu gruplar, yüksek öğrenimlerini, yabancı dile olan hakimiyetlerini kullandıklarından bu durum, onların yeni medya teknolojisinden en üst düzeyde yararlanmalarını sağlamıştır. Arap gençleri, söz konusu üstünlüklerini protesto hareketlerini başarıya götüren yolda güçlü bir şekilde kullanmış, değişim ve reformdan uzun uzadıya bahseden ancak uygulamada en ufak bir başarı dahi gösteremeyen devletin baskı aygıtlarının ve resmi muhalefetinin kış uykusuna yattığı bir dönemde bu araçları üstünlüklerinin bir aracı yapmayı başarmışlardır. Eğitimin yaygınlaşması, Arap devrimlerinde ve hatta eğitim yaygınlığının diğer Arap ülkeleriyle karşılaştırıldığında sınırlı olduğu söylenen Yemen de bile, başka bir demografik ve siyasi unsur olarak devreye girmiştir. Özetle biz, eğitimin yaygınlaşması, kadının iş hayatına katılması, aile planlaması, büyük kentlere göç, geleneksel toplumsal değerlerin dağılması, çekirdek ailenin giderek yaygınlaşmasının sonucu olarak Arap toplumlarının son yıllarda yaşadığı demografik dönüşümlerle karşı karşıyayız. Bahsettiğimiz etkilerin tamamı, bir çok Arap ülkesindeki siyasi hareketliliği başlatan yeni genç kuşakta Ben kavramının ortaya çıkışına imkan verdi. Bu siyasi hareketlilik resmi siyasi düzenin, iktidarın siyasi partisinin paternalist değerleriyle en iyi şekilde temsil ettiği Pederşahi kurumun ve onun otoriter uygulamalarının dışında gerçekleştiği gibi, aynı koşullar, değişimi isteyen muhalefet partilerinde de ortaya çıktı. 1. Cezayir usulü siyasi geçiş Cezayir deki siyasi geçiş durumunu, bu ülkeyi diğerlerinden ayıran siyasi düzeydeki sonuçları ve özellikleri bakımından söz konusu demografik sorundan yola çıkarak inceleyeceğiz. Bu demografik sorunsalı masaya yatırırken Karl Manheim ın Le probleme des generations (Kuşakların sorunu) 1 ile Emmanuel Todd un 2 eğitimin yaygınlaşmasının etkisi sorunsalı ve kızların cehaletinin yok edilmesi ile bunun doğurma oranlarındaki azalmaya neden olması, bununla irtibatlı olarak aile terbiyesiyle ilgili değerlerde bozulma ve bu bozulmanın genç nesilde yeni siyasi davranışların ortaya çıkışına yol açması hakkındaki yazdıklarına dayanacağız. Emmanuel Todd, Arap dünyasının demografik düzeyde yaşadığı dönüşümlerin ve bunun siyasi etkilerinin incelenmesine tahsis ettiği bölümde, Cezayir deki dönüşümlerin Arap dünyasının diğer bölümleriyle karşılaştırıldığında her zaman kolay olmadığını dile getiriyor. 3 Emmanuel Todd ve Youssef Courbage, şu kanaattedir: Kültürel ilerleme, insanları rahatsız eder/onların kafalarını karıştırır. Eğitimin büyük bir yaygınlık göstererek egemen bir kurala
dönüşebilmesi için mutlaka bütünleştirici bir tasavvura ihtiyaç vardır. Bu yüzden, eğitimin yaygınlaştığı toplumda tek bir aile içindeki iktidar ilişkileri hızla karışık bir hal alır, oğul, gayet iyi bir okur-yazar haline gelirken baba ümmi kalır. Aynı şekilde eğitimin yaygınlaşmasından sonra ortaya çıkan doğum kontrol yöntemleri, genellikle kadınla erkek arasındaki geleneksel ilişkilerin özellikle kocanın karısı üzerindeki hakimiyetinin sorgulanmasına yol açar. İktidar ilişkilerinde farklı düzeylerde gerçekleşen bu çoklu kopuş, son tahlilde toplumun genel bir kargaşa içine düşmesine, genelde siyasi otoritenin geçici bir şekilde çöküşüne neden olur. Bu yıkım bazen şiddetli de olur. Başka bir ifadeyle, toplumların ümmiliğini yok etme, eğitimin yaygınlaşması, doğum kontrol ve aile planlama yöntemlerinin uygulandığı çağ, devrimler çağıdır. 4 Son tahlilde her iki yazardan yapılan okumalar ve çıkarsamalara göre hareket edersek, İngiliz, Çin ve Rus Devrimleri nin Arap dünyasında yaşananlarla tamamen intibak içerisinde olan parlak örneklerden başka bir şey olmadığı kanaatine varırız. Karl Mannheim, jenerasyonlar arasındaki farkları biyolojik, tarihi ve sosyolojik bakımdan ele alarak, her jenerasyonu diğerinden ayıran Jenerasyonel dönem olarak adlandırdığı şey hakkında şöyle der: Bu dönem, belirli bir jenerasyonun belirli bir siyasi kültürle temayüz ederek onu belirli şekilde davranmaya iten ve bu şekilde toplumsal tecrübesini oluşturan dönemdir. Öyleyse bu yaşananlar, özellikle de sosyal hareketlerin oluşumu bağlamında, onu diğer kuşaklardan farklı kılan bir deneyimdir. Böylece kuşak sorunu, düşünsel ve toplumsal hareketleri anlayabilmek için stratejik öneme sahip olması itibariyle mutlaka ciddiyetle ele alınması gereken önemli bir sorundur. Bilimsel yanına gelince, mevcut modernleşmenin hızlı dönüşümlerini incelikli bir şekilde anladığımız taktirde zaten mesele halledilmiş demektir. 5 Karl Mannheim, belirli bir jenerasyonel bütünlük oluşturma, ve bu jenerasyonun üyeleri arasında ortaya çıkan yoğun ilişkiler hakkında sorgulamalar yaparak şunları söyler: İlk bakışta belirli bir jenerasyonu düşündüğümüzde, her bireyin bilincini oluşturan dinamiklerin birbirine oldukça yakınlaşması jenerasyon kavramını ortaya çıkarır. Bu dinamikler, sadece anlamları ve imada bulundukları şeyler açısından değil aynı zamanda toplumsal terbiye gücüne sahip, izole edilmiş bireylerden oluşmuş bir topluluk meydana getirdiği için de sosyolojik açıdan önemlidir. 6 Bu anlamda bakıldığında biz Cezayir de, salt politik değil aynı zamanda bu geçiş işlemini zorlaştıran demografik özelliklere sahip bulunan, siyasi geçişin kendisiyle irtibatlı olduğu üç politik kuşakla karşı karşıya olduğumuzu varsayabiliriz. Cezayir de iktidarın pürüzsüz bir şekilde yeni kuşağa geçişi, siyasi iktidarın Kurtuluş Devrimi ne öncülük eden ve ulusal bağımsızlığı gerçekleştiren kuşaktan bir sonraki kuşağa geçmesi demektir. Kurtuluş savaşına katılan kuşak, bağımsızlıktan bu yana iktidarı elinde tutmaktadır. Geçtiğimiz yüzyılın ikinci ve üçüncü on yılında doğan kuşak, bu incelemede birinci jenerasyon olarak adlandırdığımız kuşaktır. Bu nedenle iktidarın el değiştirmesiyle siyasi geçiş gerçekleşirse bu, Kurtuluş Savaşı (1954-1962) ve bağımsızlığın son yıllarında doğan yeni kuşağın lehine olacaktır. Ancak bu kuşak, bir önceki kuşaktan bir çok alanda farklılaşmaktadır, örneğin daha iyi eğitim almıştır ve birincisinden daha kentli bir kuşaktır. Bunu biz, iktidarın birinci kuşaktan ikinci kuşağa pürüzsüz ve barışçıl bir şekilde aktarılması senaryosu olarak adlandırıyoruz. Her iki kuşak da birbirini tanımaktadır, birbirleri hakkında olumlu görüşlere sahiplerdir. Bu durum, siyasetin bir kuşaktan diğerine geçiş işlemini kolaylaştırmakta, Cezayir de siyasi ve ekonomik durumların gelişmesine ivme katan bu süreci olumlu bir hale büründürmektedir. İki kuşak arasındaki siyasi geçiş, Cezayir i milli yapısı içinde gerçekleşecektir. Her ne kadar, siyasi geçiş sürecinde, çağın imkanlarını yakalama ve toplum nezdinde daha fazla kabul görme yönünde gerçeklen bir takım değişimler yaşansa da, millilik Cezayir de hakim siyasi düşüncedir. Bu olumlu senaryonun aksine, birinci senaryoyla karşılaştırıldığında daha keskin kopuşların yaşanacağı ve daha acılı bir senaryoyu düşünmemiz de mümkündür. Bu senaryoya göre
iktidar birinci kuşaktan, Mannheim a göre, kendisinden yaşça çok daha küçük, aldığı terbiye, yaşadığı dönemdeki politik özellikler bakımından daha farklı üçüncü kuşağa geçecektir. Bu kuşak, bağımsızlıktan sonra doğmuş, yaşamış ve büyümüş doğrudan eylem kuşağıdır. Bu dönem, devlete ait milli projelerin başlatıldığı, büyük sıkıntılar ve acılara şahit olunan bir dönemdir. Bu kuşak, protesto hareketlerini örgütleyen, ülkede yaşananlara ilişkin reddini, egemen iktidara, onun siyasi otoritesine, kurumlarına ve siyasi söylemine karşı muhalefetini dile getirmiş bir kuşaktır. Birinci kuşak, hayatının son dönemlerini yaşamaktadır çünkü biyolojik olarak yaşlanmıştır, ayrıca ülkede iktidarın daha genç bir kuşağa intikalini zorunlu hale getiren genel gidişatla ilgili siyasi değerlendirmeler de bu geçişi kaçınılmaz kılmaktadır. İktidarın daha genç kuşağa geçişinin etkileri ve niteliği ne olursa olsun, ister birinci isterse ikinci senaryo gerçekleşsin, Cezayir, bu bakış açısından, hemen hemen aynı kuşaktan olmaları nedeniyle bütün siyasi yöneticilerinin aynı anda yaşlandığı Sovyetler Birliği nin son dönemine oldukça benzerlik göstermektedir. Bu, Sovyet deneyimin son günlerinde- siyasi geçiş planlarını derinlemesine etkileyen, -yaklaşık aynı döneme ait- bir kuşağın tamamının taşıdığı bütün kurumsal, siyasi etkileriyle birlikte biyolojik olarak yok olduğu bir dönemdir. Cezayir in siyasi tarihi, bu tür, siyasi kuşaklarla irtibatlı politik-demografik sorunlar ile bu kuşakların bir politik duraktan diğerine geçişindeki rollerine ilişkin problemleri, 50 li yılların başlarında Cezayir Kurtuluş Devrimi patlak verdiğinde yaşamıştır. Doğrudan devrimci eylem kuşağı 7, gençler tarafından ulusal sorunun askeri yollardan halledilmesine karar verilmesi, özellikle de Kurtuluş Cephesi nin arkasında olduğu 22 ler Grubu 8 ve 1954 yılında silahlı mücadeleyi başlatanları içine alan gruptur. Bu eylemlilik, milli hareketin lideri Musali el Hac ın temsil ettiği baba kuşağına karşı, kurdukları siyasi parti ve ikinci dünya savaşının hemen sonrasında yapılan seçimler gibi siyasi oyunun araçlarıyla yapılmış bir darbeydi. Bu kuşak, 1920 li yıllarından başından itibaren bağımsızlık mücadelesine omuz vermiştir. 9 Cezayir in ilk tanık olduğu anlaşmazlık, ulusal hareketin kurucu babalarıyla daha küçük yaştaki doğrudan devrimci eylem kuşağı arasında meydana gelen çatışmadır. İkinci kuşak, birinci kuşağı, sömürgecilikle savaştan kaçınmakla, devrimci eylem kuşağının 1954 Kasımı nda Fransız sömürgeciliğine karşı başlattığı silahlı mücadelenin zorunlu kıldığı sömürgeciyle bütün ilişkileri kesmeye yanaşmamakla suçlamıştır. 10 İki kuşak arasındaki bu çatışma, milli siyasi düşüncenin içeriğini etkilemiştir. Söz konusu çatışmanın ürettiği kanaatler, bu tartışmaya eklemlenerek, devrim sürecinde ve bağımsızlığın hemen ardından milli siyasi kültür e dönüşmüştür. Bu kanaatlere örnek vermek gerekirse: tek kişilik liderliğin reddi, toplu siyasi önderliğin üstünlüğü ve halkın siyasi elit karşısındaki üstünlüğüdür. Hatırlatma babında, Kurtuluş Devrimi sırasında bazı kentlerde siyasi elite karşı düşmanlığın en son noktaya ulaştığını görürüz. O dönemdeki mevcut kanaatlerin ortak noktası, askerlerin siyasetçilere egemen olması, entelektüelin devlet taraftarı bir yazara dönüşmesi, kamuya açık siyasi ve fikri tartışmanın geçici güç dengeleri üzerine kurulu şahıslar arası uzlaşmalar lehine kapatılmasıdır. Bu ve diğerlerinin tamamı, kurucu dönemin Cezayir ulusal tarihi ve fikri muhtevası üzerindeki etkilerini gözler önüne serer. Siyasi geçiş ve bu geçişin Cezayir deki siyasi kuşaklarla ilişkisine tekrar dönersek, her kuşağın özellikleri ve her bir senaryoyla irtibatlı olarak, Ocak 2011 itibariyle Arap dünyasında başlayan halk hareketlerine dair Cezayir usulü geçişin koşullarına dair derin bir analiz, bu geçişi anlamamızda bize faydalı olacaktır. 11 2. Birinci kuşak: Devrim ve Milli devlet inşası kuşağı Bu kuşak, çağdaş Cezayir tarihindeki en büyük siyasi başarıyı gerçekleştirmiştir: Bağımsızlığın elde edilmesi, milli devletin inşası. Bu anlamda, Karl Mannheim ın jenerasyonel dönem olarak adlandırdığı şeyle bu kuşağın gerçekleştirdiği milli hareket ve kurtuluş devrimi, ardından milli devletin inşası ve uzun süre bu yapının devam ettirilmesi gibi
başarıları kastedilmektedir. Bu kuşak, siyasi açıdan uzun ömürlü olmuş, Cezayir siyasi hayatının son derece kritik dönemlerinde aktif olarak rol almışlardır. Bu kuşak, kelimenin tam anlamıyla politik bir kuşaktır. Birinci kuşak, tamamen siyasi bir hava içerisinde yetişmiş ve gelişmiştir. Kurtuluş savaşından önce siyasi partilerin kuruluşuna önderlik etmiş, Cezayir i ele geçiren sömürgeci yapının barışçı siyasi faaliyet ve seçim mekanizmasıyla yok edilemeyeceğini gördükten sonra bundan vazgeçmiş, ardından silahlı mücadele kararı almıştır. Cezayir e has özellikleriyle milli bir düşünce yapısı içerisinde serpilmiştir. Ulusal hareket, işçi hareketiyle kuruluşunun ilk aşamalarında, yani yirminci yüzyılın ilk dönemlerinde tanışmıştır. O dönemde,1926 yılında Paris te Kuzey Afrika Yıldızı adlı bağımsızlık yanlısı ilk siyasi parti kurulmuş, göçmen işçileri kendisi için siyasi taban olarak seçmiştir. İlk aşamalarda bu parti, Fransız Komünist Partisi yle gerek örgütsel gerekse düşünsel planda yakınlık yaşamıştır. Daha sonra Ulusal Hareket, 1930 ların başından itibaren Cezayir de halk arasında büyük destek toplamış, düşünce ve eylem planında partiye, köylü güçlerle ulusal hareketin omuzları üzerinde yükselen küçük burjuvazinin de içinde bulunduğu kentli güçler egemen olmuştur. 12 Ulusal düşüncenin halkçı boyutuyla egemen olmasına ve gösterdiği uygulamaların dönemsel özelliklerine rağmen, Müslüman Alimler Cemiyeti nin temsil ettiği ıslahatçı dini hareketin zenginlik kattığı, siyasi ve fikri çeşitliliğe de tanık olmuştur. Bu hareket, kültürel kimlik ve dinle ilgili konular üzerinde yoğunlaşmıştır. 13 Bir de buna liberal 14 ve daha az derecede komünist 15 hareketin etkisini, bilincin artırılmasında bazı kurumların, sendikaların 16 ve siyasi partilerin katkısını ekleyelim. Bazı Cezayirlilerle Avrupalıların ortaklaşa yaşadıkları bir takım iskan mahalleriyle ortak iş alanları da bu bilince katkıda bulunmuştur. Bu durumu Fransız tarihçi Annie Rey-Goldzeiguer, söz konusu bilincin kurulmasına katkı sağlayan Temasların dünyası 17 olarak adlandırmaktadır. Söz konusu temas noktalarını, büyük ve orta ölçekli kentsel alanlarda yaşayan Cezayirli ve Avrupalı ailelerin yaşam öykülerinde açıkça görmek mümkündür. 18 Bu karışım, Cezayir milliliğine renklilik katmış, bağımsızlık sonrası döneme kadar devam eden birinci kuşağın eylemlerinin ana alanı haline getirmiştir. Ulusallık, yönetici sınıfın yaşlarının ilerlemesi ve milli devletin işlerinin yürütülmesinde köylülerin egemen olmasıyla birlikte daralma yaşamış ve muhafazakâr düşüncenin hakimiyetine boyun eğmiştir. Bu döneme, bağımsızlığın hemen sonrasında milli devletin gerektirdiği bir takım işlerin tek elden yürütülmesi neticesinde oluşan fikri ve siyasi aşınma eşlik etmiştir. Özellikle Cezayir ulusal hareketinin Fransız işçi hareketi ve sendikal mücadelesinden ilham aldığı ilk yükseliş dönemiyle karşılaştırıldığında böyle olmuştur. Nitekim bir çok Cezayirli işçi jenerasyonu bu hareketlerle güçlü bir bağ kurmuş, bu sayede ulusal bağımsızlık yanlısı bir parti ve sendika federasyonu kurabilmişlerdir. 19 Öte yandan Cezayir ulusal hareketi, çevresindeki Mağrip havzasıyla da temas halindeydi. Fikri ve siyasi faaliyet içerisindeki güç alanlarından yararlanmalarına izin verildiğinden bu tecrübe onları zenginleştirmiş ve yükselişe geçmişlerdi. Ancak Mağripliler arası temas, bağımsızlık sonrası dönemde minimum noktasına gerileyerek Arap Mağribi nde milli elitin devlete egemen olmasına yol açınca elitler, milli devletin bir çok alanda karşı karşıya kaldığı sıkıntıları aşmanın mümkün ve gerekli yollarından biri olan Mağrip Birliği nin inşası girişiminin karşısında yer aldılar. 20 Cezayir Ulusal Hareketi ve bağımsızlık kuşağının ağırlıklı olarak köylü ve halk tabanlı kökenlerine rağmen, kamu sektörünün merkezi rolüne dayalı kalkınma modelini benimseyen milli devletin ekonomik işlerinin yürütülmesiyle yakından irtibatlı olması nedeniyle bu kuşağın sınıfsal yapısı, bağımsızlıktan sonra ciddi dönüşümler geçirdi. Aynı kuşak, yerleşimci sömürgeciliğin kendisine eğitim alanında pek de fazla yardımcı olmadığı halkın bir parçası olması hasebiyle kaliteli eğitimden çok sınırlı bir pay almıştır.
Bu kuşağın kaderi, siyasi merkeziyetçiliğin yürütülmesi ve karar alma mekanizmalarında neredeyse tekel oluşturduğu milli devletin kaderiyle yakından irtibatlıdır. Bu yüzden kendisinden sonra gelen iki kuşağın ona bakışı, Cezayir devleti tecrübesi en parlak günlerini yaşarken, özellikle de bağımsızlıktan sonraki ilk dönemlerde ve ardından gelen yirmi senede çok daha olumludur. Ancak bu tablo, 1980 li yılların ikinci yarısından itibaren ulus devletin karşılaştığı sorunlar ve zorluklar nedeniyle olumsuz etkilenmiştir. Köy kökenli ve bağımsızlıktan sonra kente gelen birinci kuşak, 21 Cezayir toplumunun ve aynı kuşağın yönetimindeki Cezayir devletinin geçirdiği bütün dönüşümlere rağmen, muhafazakar karakterli milli bir söylem benimsemeyi sürdürdü. Bu kuşak, her ne kadar ulusal kurtuluş savaşından önce partisel çoğulculuğa ilişkin kısa bir tecrübe yaşadıysa da, tek parti eksenli söylemini sürdürdü. Çoğulculuk deneyimine ilişkin bütün yaşadıklarını inkar etti. Halkçı bir deneyimin ürünü olarak köy kökenlerinden ve kendisinden önceki nesillerden öğrendiği şekilde, devlet eliyle ekonomik gelişme anlayışını terk ettiğinde dahi, kendisi açısından bölünmüşlük, kaos ve zaaf halleriyle eş anlamlı olan çoğulculuğa karşı direnmeye devam etti. Bu kuşak, kurtuluş savaşına öncülük etti, genç yaşlardayken iktidar koltuğuna oturdu, 22 iktidarı başka ellere bırakmayı düşünmeksizin burada uzun süre kaldı. Belki de sonraki kuşakların halen yetersiz olduğunu, siyasi övünç kaynağının üzerinde yükseldiği devrimci meşruiyete sahip olmadığını düşünüyordu. 23 Ona göre kendinden sonraki kuşaklar, Cezayir e bağlığı şüpheli kuşaklardır, siyasi karar alma merkezine ulaşmasına yetecek tecrübesi yoktur. Tıpkı onun kendinden sonraki kuşaklara baktığı gibi, birinci kuşak da biyolojik yaşı ne olursa olsun kendisinden sonraki kuşağa yaşı küçük ve deneyimi yetersiz olarak bakmaktadır. Kurtuluş savaşı kuşağı ise, tıpkı bir baba gibi, yaşları, deneyimleri, bilgi ve ehliyetleri ne olursa olsun, evlatlarını henüz daha çocuk olarak görmektedir. <<<DEVAM EDECEK>>> Doha Institute sayfasından dünyabülteni için çeviren: Faruk İbrahimoğlu 1 Karl Mannheim, Le Problème des générations (1928), trad. Gérard Mauger, (Paris : Nathan, 1990). 2 Emmanuel Todd,Youssef Courbage, Le rendez vous des civilisations, (Paris : éd. seuil et la république des Idées, 2007). Emmanuel Todd, La diversité du monde : famille et modernité, (Paris : éd. seuil, 1999). 3 Emmanuel Todd, Youssef Courbage, Le rendez vous des civilisations, (Paris, éd. Seuil et la république des Idées, 2007), p. 73. 4 a.g.e. 5 Karl Mannheim, Le Problème des générations, Op. Cit., P. 7. 6 Ibid., p19. 7 Bu grubu, 1954 yılının Kasım ayında Kurtuluş devriminin ilan edildiği 22 Grubu nun toplantısını düzenleyen şahsiyetler temsil etmektedir. Muhammed Budiyaf, Kerim Belkasım, Diduş Murad, el Arabi bin el Mehdi bu grubun üyelerindendir. Dışarıda düzenlemiş olması nedeniyle toplantıya katılamayanlar olmuştur, örn: Hüseyin Ayet Ahmet ve Ahmed Bin Bela. 8 Demokratik Özgürlüklere Destek Hareketi (Daha önceki Halk Partisi) içerisinde kriz meydana geldi. 1953 yılı Nisan ayında Parti nin ikinci Kongresi sırasında belirli eğilimler ortaya çıkınca, partinin merkez idare konseyiyle başkanı Musali el Hac ve taraftarları arasında anlaşmazlık belirdi. Bağımsızlığın gerçekleştirilmesi için silahlı mücadele yöntemine inanan bir grup savaşçı, bu anlaşmazlıkta tarafsız kaldılar. Bu sorunun ortaya çıkmasına neden olan rahatsızlığın aşılmasına karar vererek 22 kişinin katıldığı bir toplantı düzenlediler ve devrimi başlatma kararı aldılar. 9 Muhammed Harbi ya da Mahfuz Kaddaş gibi milli kurtuluş hareketinin bu dönemini inceleyen bir çok Cezayirli tarihçiye atıfta bulunmak mümkündür. 10 Bu çatışma salt siyasi olmamıştır, devrimin başladığının ilan edilmesiyle birlikte özellikle de Fransız topraklarında silahlı çatışmaya dönüşmüştür. Musali nin kuvvetleri bu çatışmada hazır bulunmuşlardı. Daha fazla bilgi için bkz: Benjamin stora, Messali Hadj : Pionnier du nationalisme algérien, (Paris, éd. Hachette, 2004). 11 Gerçekte hatta Ocak 2011 olaylarından sonra da Cezayir de başka bir siyasi sisteme geçişin gerekliliği üzerinde bir konsensus bulunmaktadır. Ulusal Demokratik Topluluk Partisi nin liderleri gibi bazı resmi çizgideki
siyasi güçler, Cezayir in 1988 yılında monist bir yapıdan pluralist bir yapıya geçişi gerçekleştirdiğini, başka bir geçişe ihtiyaç olmadığını düşünmektedir. Cezayir de bağımsız siyasi partiler, periyodik seçimler, bağımsız bir medya vardır. Dolayısıyla iktidarın yeni kuşaklara devrine gerek yoktur. 12 Tarihçi Muhammet Harbi nin eserlerine başvurulabilir: Mohamed Harbi, Aux origines du fln:, le populisme révolutionnaire en Algérie, (Paris : Christian Bourgois, 1975). Mohamed Harbi, Le FLN : mirage et réalité, des origines a la prise du pouvoir 1975/62, (Alger : éd. NAQD/ENAL,1993). 13 Cemiyet, 1931 yılında kurulmuş, ulusal hareket içerisinde bağımsızlık yanlısı oluşumla (Halk Partisi, sonra demokratik Özgürlüklere Destek Partisi) olan rekabetlerine ve çatışmalarına rağmen, faaliyetlerini kültürel, dini ve eğitim-öğretim gibi alanlarda yoğunlaştırmışlardır. Ancak bu hareket, özellikle de bağımsızlık sonrası dönemde, Cezayir ulusalcılığının fikri ve siyasi muhtevasına müthiş etkiler yapmıştır. 14 Ferhat Abbas ın 1930 lu yılların başlarında kurduğu partilerin temsil ettiği liberal hareket. Bağımsızlık sonrası halkçı ve ulusal siyasi hareketlerin hakim olduğu bu dönemde, fikri ve siyasi etkileri, elitizmi ve halk derinliğinin olmaması nedeniyle zayıf kalmıştır. Hatta bu hareketin temsilcileri bir dönem iktidara katılmışlardır. Önce Farhat Abbas, ardından da Ali Bumencel ve Kayid Ahmet, 1962 de bağımsızlığın ilanının hemen ardından yönetimde meydana gelen tartışmayı kesin bir sonuca kavuşturan Tilmisan grubuna katılmışlardır. Örgütsel siyasi faaliyet bu unsurların mevcut tutum ve siyasetlerden memnun olmadıklarını ifade etmelerini engellememiştir. Nitekim daha sonraki süreçte bu unsurların çoğu iktidardan uzaklaşmış ve çeşitli şekillerde muhalefetlerini ortaya koymuşlardır. Abbas, 1963 yılında parlamento başkanlığından istifa etmiş, Bumencel siyasi faaliyetten uzaklaştırılmış, Kayid Ahmed, Bumedyen den 70 li yılların başında ayrılmıştır. 15 Komünistler, Kurtuluş Devrimi sırasında dahi siyasi bağımsızlıklarını korumaya çalıştılar ancak bu konuda fazla bir başarı elde edemediler. Komünistler, bağımsızlık sonrası dönemde işçi hareketi, sendikalar ve bazı kentli orta tabaka üzerinde etkiliydiler. Yeni kurulan Cezayir devletine bir çok kadro verdiler. Bazı eleştirilerine rağmen genel olarak mevcut siyasi düzene destek verdikleri tek parti döneminde sendika, üniversiteler, medya gibi bir takı yerlerde etkili bir varlıkları mevcuttu. 16 Nacer Djabi, kaidi lakhdar : Une histoire du syndicalisme algérien; entretiens, (Paris : Chihab éditions, 2005). 17 Annie Rey-Goldzeiguer, «le monde du contacte : une fausse charnière», In : Aux origines de la guerre d Algérie 1940/45. de mers el kebir aux massacres du nord constantinois, (Alger : casbah éditions Alger 2002), pp. 75/102. 18 René Galissot (sous la direction ), Algérie: Engagements sociaux et question nationale : De la colonisation à l'indépendance de 1830 à 1962 Dictionnaire biographique du mouvement ouvrier : Maghreb, (Paris, les éditions de l atelier le maitron, 2006). 19 Cezayirlilerin, Tunus ve Faslılarla karşılaştırıldığında sahip oldukları oldukça engin sendikal tecrübelerine rağmen, ulusal hareketin içinde bulunduğu kriz nedeniyle milli sendikaların kuruluşu 1950 lerin sonlarına kadar sarkmıştır. 20 1920 li yıllarda Fransa da kurulan Kuzey Afrika Yıldızı Partisi, Cezayirlilerin partiye hakim olmasından önce lider kadrosuyla, yapısıyla ve tabanıyla Fransa da yoğun olarak bulunan Faslılara ait bir partiydi. Ancak bu durum, Faslıların parti içerisindeki işçi, öğrenci hareketleri içerisindeki etkinliğini sürdürmesine engel olmadı, ancak daha sonra, Fas ve Tunus un bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte Mağrip teki her üç devletin kendi kabuğuna çekilmesiyle birlikte bu dönem kapanmış oldu. 21 Bir çok televizyon ve sinema çalışması, yeni dünyayla adaptasyona girmeden ekonomik durumunun iyileştiğine tanık olan, kente yeni gelmiş köylünün kimliği ve şahsiyetini ifade etmeye çalışmıştır. Bu çalışmalarda söz konusu köylünün hoş olmayan davranışları da yer almıştır. 22 Örneğin, şu anki Devlet başkanı Abdülaziz Buteflika, 1962 yılında Bağımsızlıktan hemen sonra Gençlik Bakanı ydı. Bu görevi üslendiği sırada o yirmi beş yaşını geçmiyordu. (1937) doğumluydu. Aynı durum hükümet başkanlığına, Savunma Bakanlığı na ve daha önce daha henüz otuz yaşına bile gelmemişken Genel Kurmay Başkanlığı na yükselen Bumedyen için de geçerlidir. 23 Cezayir Anayasası, 73. maddesinde Cumhurbaşkanlığına aday olan herkesin, aday, 1942 öncesi doğumluysa 1954 Devrimi ne katılmasını şart koşar. Şayet aday, 1942 sonrası doğumluysa anne babasının devrime karşı mücadele etmediğini ispatla yükümlüdür. Bu şartlar, kuşakların tavırlarını belirleme noktasında bir kriter olarak, Kurtuluş Devrimi ne katılıma ne kadar önem verildiğini göstermektedir.