Haftanın Ortası Güncel konularla her Çarşamba Erken seçimle ilgili zihni-sinir hesaplar gündemde neredeyse tek konu haline gelmişken, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki 3 veya 9 ayı, ekonominin gündemde ilk beş içinde dahi giremeden geçirmeye mecali var mı? Ki bu bahsettiğimiz 3-9 ayda Fed in en az bir en fazla üç kere faiz artırması; Türkiye içinde de para politikasının sıkılaştırılması; ; ödemeler dengesindeki düzelmenin sona ermesiyle dikkatlerin iyice finansman kalitesine yönelmesi ve artan terör olayları, askeri operasyonlar, biten Çözüm Süreci nedeniyle Türkiye nin kredi notunda belki de bir düşüş söz konusu olacak. Türkiye ekonomisinin erken seçimi bekleyecek zamanı var mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan ın Çin ziyareti sırasında geçen hafta yaptığı açıklamalar, iktidardaki ikilinin erken seçimle ilgili planlarını bir nebze daha gün ışığına çıkarması açısından dikkate değer. Cumhurbaşkanı, CHP-AKP görüşmelerinin de üzerini çizerek, Türkiye nin koalisyonlardan bir fayda sağlayamayacağını belirtti. Erdoğan ın önerisi, dışarıdan destekli bir azınlık hükümeti ile ülkenin erken seçime götürülmesi. Cumhurbaşkanı erken seçim tarihi olarak da, çokça konuşulan Kasım 2015 yerine; 7 Haziran genel seçiminden tam 11 ay sonrasını; yani Nisan 2016 yı hedef gösterdi. Keza, Anayasa nın 116. ve 114. Maddelerine dayanarak tüm partilerden vekillerin temsilinden oluşacak bir seçim hükümeti yerine Erdoğan ın tercihi, AKP Fed in faiz artırması toparlanan ABD ekonomisi ve parasal genişlemeye devam eden AB ekonomisinden çok; gelişmekte olan ülke ekonomilerinde hissedilecek. Büyümenin oldukça zayıf, işsizliğin ve enflasyonun yüksek, TL nin zayıf kalmasının beklendiği bu döneme hazırlıklı olmakta fayda var. Keza, politik istikrar en iyi ihtimalle 3-6 ay içinde yakalandıktan sonra dahi, bol likiditenin koruyucu kolları olmadığı ortamda 2008 den bu yana biriken ekonomik problemlerle yüzleşme yıllarına girmiş bulunuyoruz. Grafik 1: Tasarruf Yatırım Dengesi ve Cari Açık, (GSMH nin % si olarak) Hepimize kolay gelsin. 1 Kaynak: TDM, Egeli & Co.
iktidarının bir 9 ay daha devam etmesinin ardından erken seçime gidilmesi. Bu süre içinde PKK hedeflerinin vurulmaya devam edilmesi, AKP nin MHP den oy devşirmesini sağlayabileceği gibi; Demirtaş ve Yüksekdağ için fezlekelerin Meclis te kabul edilmesinin ardından başlayacak süreç AKP ye yarayacak şekilde HDP nin seçime Demirtaş sız gitmesinin önünü de açabilir. Bahsi geçen azınlık hükümeti, CHP-AKP görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, Davutoğlu nun kuracağı bir AKP hükümeti elbette. Böyle bir azınlık hükümetine dışarıdan desteği sağlayabilecek partiyi de Çözüm Süreci bitmişken, MHP olarak okumak mümkün. MHP nin, HDP nefreti nedeniyle Meclis Başkanlığı seçimlerinde AKP li bir başkana yolu açan tutumu yüzünden MHP ile AKP yan yana pek yakıştırılsa da; MHP lideri Bahçeli nin çeşitli açıklamaları bir azınlık hükümetini desteklemeyecekleri yönünde. Bahçeli nin dünkü sözleri içinde Çözüm Süreci nin sona erdirildiği açıklamalarının MHP nin AKP ile işbirliği yapmasına yetmeyeceği var. MHP lideri, 17-25 Aralık soruşturmalarının derinleştirilmesi ve Cumhurbaşkanı nın konumunun da Anayasal sınırlara çekilmesi gereklerini hatırlatırken bir de Çözüm Süreci yolunda çıkarılan yasaların iptalini istemekte. Dolayısıyla, erken genel seçim isteyen Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin önünde iki seçenek; üç tane yol var. Seçeneklerden ilki, bir AKP azınlık hükümeti kurarak, erken genel seçimleri Nisan 2016 ya kadar ertelemeye çalışmak. AKP, burada MHP nin doğrudan desteğinin peşinde değil. Ancak, HDP ne yönde hareket ederse MHP nin o yönün tam tersine gideceği hesapları üzerinden; AKP, güvenoyu almanın da, azınlık AKP hükümetini 7-8 ay yaşatmanın da imkansız olmayacağı görüşünde. Seçeneklerden ikincisi de, 15-16 Kasım da Antalya da yapılacak G20 toplantısının ertesine konacak bir erken seçim elbette. Burada AKP içinde tartışılan iki yol var: 1. 23 Ağustos ta koalisyon kurma süresinin bitmesinin beklenmesi ve erken seçim kararının Anayasa nın 116. Maddesi gereği 2 Cumhurbaşkanı tarafından alınması. Kararın alınmasını izleyen 90. günden sonra; en erken 22 Kasım da genel seçim yenilenecek böylece. Ancak, bu durumda, kurulacak seçim kabinesinin içine AKP dışı diğer parti milletvekillerinin de girmesi gerekecek ki; başta Erdoğan olmak üzere AKP liler bunu istemiyorlar. 2. Erken seçim seçeneğine giden diğer yol da, 23 Ağustos tarihinden önce Davutoğlu nun Meclis i olağanüstü toplantıya çağırarak salt çoğunluk ile erken seçim kararı çıkarılması. TBMM den bu kararın çıkması için henüz kurulmamış Anayasa Komisyonu nun onayı gerekiyor; ancak bu yol seçildiğinde bu kolayca aşılabilecek teknik bir detay haline geliyor. 60-90 gün içinde yapılacak bir erken genel seçime, AKP mevcut kabine ile gitmek istiyor. Aynı zamanda da, Meclis İç Tüzüğü'nün 78. Maddesine dayanarak, HDP yi barajı aştıran fazladan desteğin evine dönmesi için de seçim barajını %7 ye indirmeyi planlıyor. MHP nin HDP nefreti üzerine kurulacak bir azınlık hükümeti stratejisi güvenilirlik ve istikrar açısından, koalisyonun
kurulamayıp da hemen bir erken seçime gidilmesinden çok daha kötü bir senaryo. Bu arada eklemekte fayda var. Suruç Katliamı sonrası gerçekleştirilen iki seçim anketinin sonuçları, erken seçim olması halinde, Meclis te sandalye dağılımın pek değişmeyeceğine işaret ediyor. Tablo 1: Seçim Anketleri Erken seçimle ilgili zihni-sinir hesaplar gündemde neredeyse tek konu haline gelmişken, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki 3 veya 9 ayı, ekonominin gündemde ilk beş içinde dahi giremeden geçirmeye mecali var mı? Ki bu bahsettiğimiz 3-9 ayda Fed in en az bir en fazla üç kere faiz artırması; son Merkez Bankası sunumundan anlaşıldığı üzere Türkiye içinde de para politikasının sıkılaştırılması; buna rağmen yüksek enflasyonun devam etmesi; ödemeler dengesindeki düzelmenin sona ermesiyle dikkatlerin iyice finansman kalitesine yönelmesi ve artan terör olayları, askeri operasyonlar, biten Çözüm Süreci nedeniyle Türkiye nin kredi notunda belki de bir düşüş söz konusu olacak. Keza, sevgili Mahfi Eğilmez in tanımlamasıyla, ilk adım olarak 2008 de Lehman Brothers ın batmasıyla ABD de patlak veren, ikinci adım olarak AB ekonomisini sarsan küresel krizin üçüncü adımı ; Fed in faiz artırmasıyla beraber önümüzdeki birkaç yıl boyunca artık gelişmekte olan ülke ekonomilerinde (GOE) hissedilecek. Ekonominin anlık resmi ne gösteriyor? GOE ler 2000 in başından bu yana, büyük merkez bankalarının gevşek para politikalarının sonucunda ortaya çıkan likidite bolluğu içinde, Latin Amerika- Asya-Rusya krizlerinden ders alarak yapısal değişimlerini hızlandırmayı başardılar. Bol likidite ekonomik büyümelerini % 6-7 aralığına yükseltirken, tasarruf-yatırım dengesini iyi oturtmaları sonucunda hem enflasyonu %3-4 bandına düşürmeyi başardılar; hem de birçok GOE de cari denge ya fazla, ya da az bir açık vermekte bugün. 2008 den bu yana elbette büyük ekonomilerdeki şoklara paralel sarsıntılar oldu GOE lerde de. Ancak, krizle beraber azalan sermaye akımlarını devasa parasal genişlemeler sayesinde kademe kademe artan likiditenin izlemesi, geçmiş yılların reformlarıyla birleştiğinde GOE lerin küresel krizden büyük ekonomilere göre çok daha az etkilenmelerini sağladı. Şimdi ise, aylardır hep beraber yazıp konuştuğumuz üzere, Fed in geçen sene sonbaharda parasal genişlemeye son 3
vermesinin ardından, Eylül veya Aralık aylarından birisinde faiz artırması ağırlıklı beklenti. Bunun anlamı da, Fed in büyümeyi tetiklemek için yarattığı fazladan 3,5 trilyon doları, bu para enflasyon yaratmaya başlamadan önce -ama büyümeyi de boğmayacak şekilde- geri çekmeye başlayacak olması. Bu durum, sermaye ve fon hareketlerinde rotanın GOE lerden uzaklaşarak, öncelikli olarak ABD olmak üzere gelişmiş ülke piyasalarına yönelmesi demek aynı zamanda. Grafik 2-3: Büyüme ve Özel Tüketim ile Yatırımlar Türkiye ye gelince, 2001 krizi Türkiye yi GOE ler içinde biraz ayrı bir noktaya taşımakta. 2001 i izleyen reform süreci 2004 te AB üyeliği ile taçlanınca, küresel likidite bolluğunda, ekonomik toparlanma hikayesiyle Türkiye, Çin den sonra en çok ilgi çeken ülkelerden birisi halindeydi. Ancak, 2008 den itibaren gözlenen durağanlık hali 2011-2015 arasında Türkiye ekonomisinde görüntüyü gaz pedalını körüklemiş ancak sürekli patinaj yapan bir otomobile döndürmüş durumda. Detayları gelin beraber inceleyelim. Bugün ekonominin sorunları deyince akla gelen başlıklar hemen düşük büyüme, yüksek enflasyon, yüksek cari açık/ sıkıntılı finansman, artan özel sektör borcu ve düşük verimlilik olmalı. Bu birleşim içinde, Fed in en az iki yıl sürmesi beklenen faiz Kaynak: TDM, Egeli & Co. artırım sürecine paralel kuruyacak olan yabancı sermaye akışları, son on beş senede tasarrufların GSMH ye oranı olarak en diplerde sürünen Türkiye ekonomisi için büyük bir risk kaynağı olarak önümüze çıkmakta. 4
Büyüme verilerinin detaylarından çıkan hikaye, Türkiye de ekonomik aktivitenin ağrılıkla iç tüketime dayandığı; tasarruflar azalırken yatırımların artması nedeniyle büyümenin neredeyse tamamen dış kaynak seviyesine bağlı hale geldiği. Özetle, Türkiye son 15 yılda elde ettiği büyümeyi önemli ölçüde cari açık yaratma maliyeti karşılığında sağlayabildi. Grafik 4-5: Çıkytı Açığı ve Verimlilik Dikkat çekici durum, bu resmin özellikle 2010-2012 arasında inanılmaz bir hızda bozulması. Sonrasındaysa temelde parasal marjinal önlemlerle 2012-2015 arasında bir miktar düzelme yaşandığı. Ancak bu düzelme tasarrufların artmasından çok yatırımların azalması ile geldiğinden, Türkiye ekonomisinin Fed in göstere göstere dünyayı getirdiği sıkılaştırma sürecine hazırlıksız girdiği sonucunu çıkarmak gerçekçi olur. Çıktı Açığı grafiğinden anlaşılacağı üzere, yatırımların neredeyse sıfır artış seviyesine gerilediği son birkaç dönemi izleyen Fed in parasal sıkılaştırma yıllarında, Türkiye nin büyüme dinamiklerini hareketlendirecek sermayeyi cazip etmesi zor görünüyor. 2015 ilk çeyrekte, kamu harcamaları ve düşen ithalatın büyümeyi şişkin göstermesi yanıltıcı olmasın. Politik güç savaşlarının gündemin dışına itelediği ekonomik ve sosyal reformların gerçekleştirilmemesiyle mojosunu yitiren Türkiye ekonomisinde; yabancı sermaye çekmekte yaşanacak zorluklar nedeniyle büyüme hızı önümüzdeki yıllarda Kaynak: TDM, Egeli & Co. %2,5-3 seviyesinin kolay kolay üzerine çıkamayacak. Zaten 2012-2014 ortalama büyüme çoktan % 3,1 e gerilemiş durumda. Ki, 2010 dan bu yana istihdam artışına rağmen ekonomik büyümenin yerinde sayması, yani verimlilik artışlarının neredeyse yok denecek seviyede oluşu; arz kaynaklı problemlerin de varlığına işaret 5
Grafik 6-7: Enflasyon dönemde gelişmekte olan ekonomilerde ortalama enflasyonun %3-4 bandına gerilediğini de biliyoruz. Gıda enflasyonun üretim ve gıda zinciri içindeki yapısal problemler nedeniyle katılığı kadar, Türkiye de özellikle çekirdek enflasyonun kur hareketlerine olan bağımlılığı dikkat çekici. Bu resim içinde, Fed in faiz artırmasıyla bir tur daha değer kazanması beklenen dolar açısından, kısa vadede enflasyon tarafında anlamlı bir gerileme beklemek kolay değil. ediyor. Sonuçta, zenginleşemediğimiz bir dönemin içine çoktan girmiş bulunuyoruz. Orta gelir tuzağı konusuna bu açıdan da kafa yormakta fayda var. Enflasyon hala devam eden bir sorun Türkiye için. 1980-2000 arası aşırı yüksek seyreden Kaynak: TDM, Egeli & Co. enflasyonun 2001-2003 döneminde yapılan kamu maliyesi ve para politikası reformları sayesinde tek haneye inmesinin ardından; 2004-2015 arasında kalıcı bir kazanım elde edildiğini söylemek mümkün değil. Hem de küresel likidite desteğinin artarak devam etmesine rağmen. Üstelik, aynı 6 Üstelik, son iki yıldır faiz indirme baskıları Merkez Bankası nın özerkliği, dolayısıyla güvenirliği konusunda aşındırıcı tartışmalar yarattı. Bir de TCMB nin, Fed kaynaklı likiditenin balon oluşmasını önlemek için geleneksel Enflasyon Hedeflemesi araçlarından uzaklaşması; yani fiyat istikrarı ve finansal istikrar için haftalık repo faizi ötesinde araçlar kullanmaya başlaması, enflasyon konusunda verilen sinyallerin yolda kaybolması ile sonuçlandı. Sermaye akımlarının şiddetine göre belirlenen para politikası nedeniyle, enflasyon hedefi ikinci plana itildiğinden, 2015 sonunda TÜFE nin hala
Grafik 8-9: Enflasyon beklentisi politik baskılar açısından Fed faiz artışı döneminde Merkez Bankası nın yeninden test edilmesiyle sonuçlanacak gibi duruyor. Bu test edilme işi de bilindiği üzere TL üzerinden gerçekleşiyor. Önümüzdeki dönemde daha sıkı bir para politikası beklentiler dahilinde olmalı. Üstelik, artan kredibiliteye paralel, sıkılaştırılmış bir para politikası, dış kaynakların kurumaya başladığı konjonktürde Türkiye ekonomisi açısından daraltıcı etkileri hafifletici yönde bile çalışabilir. O anlamda, Banka nın Ağustos ayından itibaren seçeceği yön, çok önemli. GOE lerdeki enflasyonun iki katından fazla- %7,5-8 aralığında olması, Fed in faiz artışlarının başlayacağı dönem açısından talihsizlik. Merkez Bankası Başkanı Başçı, seçim sonrası dönemde para politikası konusunda rengini ilk defa geçen haftaki sunumunda belli etti. Bu anlamda, Fed in faiz Kaynak: TDM, Egeli & Co. artışıyla beraber, Banka nın para politikasında da bir sadeleşmeye gitmesini beklemek makul. Bu anlamda yeniden tek bir politika faizine dönüş ve değişen koşullara paralel, bu faizin etrafında oluşturulacak önleyici önlemler gelirse; enflasyon beklentilerini daha güçlü şekilde yönlendirmek mümkün olabilir. Ancak, seçimlerin tekrarlanacağı 7 Ödemeler dengesinin detayları ise ayrı ve yine çok önemli bir hikaye barındırıyor. Yavaşlayan büyüme ve petrol fiyatlarında bir senedir devam eden şok düşüş, dış ticaret açığını daraltıcı yönde etkiler yaratmakta. Ancak, hem Rusya da, hem Avrupa da yaşanan ekonomik çalkantılar Türkiye nin ihracat performansını olumsuz etkilediği gibi, turizm gelirlerini de yaralıyor. Ki şimdi bir de IŞİD saldırısı sonrasında artan terör olayları ve Çözüm Süreci nin sona erişinin yarattığı tedirginlik var. Rakamlardan gidersek, cari açığın GSMH ye oransal olarak %5 in
altına inmesi kolay görünmüyor. Keza, 2014 te 800 milyar dolar değerinde olan GSMH; 2015 sonunda 700-720 milyar dolar civarına gerileyecek. Cari açığın aynı dönem içinde 46 milyar dolardan 35 milyar dolara inmesi ise, açığın oransal olarak aynı tempoda daralması ile sonuçlanamayacak. Kısaca, cari açığın GSMH ye oranı 2014 sonundaki %5,7 seviyesinden, büyük olasılıkla %5 seviyesine kadar düzelebilecek. İzleyen dönemde de petrol fiyatlarını yatay varsayarsak, bu cari açığın GSMH ye oranı %5 civarlarında dolanmakta olacak. Bir kere Ocak-Mayıs 2015 te 18 milyar dolar olarak açıklanan cari açığın yarısını kaynağı belli olmayan net hata noksan kaleminden gelişi tedirginlik yaratmalı herkeste. İran ve altın bağlantısı üzerine çok konuşulsa da, 9 milyar doların ağırlıklı oranda bu ticaret işlemlerinden kaynaklanmış olması pek Grafik 10-11: Cari Denge mümkün değil gibi, keza fiktif gelirler TL nin değerine daha sert yansımalıydı. Diğer yandan sevgili Murat Üçer in düşüncesine göre, bu paranın kaynağı Türklerin yurtdışında bankalara park ettikleri kaynaklar olabilir; sermaye akımları azalırken net hata ve noksan kaleminden Grafiklerden de izleneceği üzere, %2,5-3 civarında büyümeye kilitli görünen Türkiye ekonomisinde enerji ve altın dışı cari açık zaten neredeyse kapanmış durumda. Kısa vadede, enerji fiyatlarında 50 dolardan 30 dolarlara ani bir düşüş olması haricinde, enerji açığı nedeniyle de cari açıktaki düzelme payı artık sonlanmış duruyor. Ve tabi Fed faiz artırırken, GOE lerden çıkarak evine dönmeye çalışan likidite, bizde % 5 civarına takılı kalmış cari açık finansmanı açısından ne etkiler yaratacak? 8 Kaynak: TDM, Egeli & Co.
Grafik 12-13: Cari Denge cari açık ve kısa vadeli dış borç ödemelerinin toplamı 200 milyar dolar civarında. 2016 için de benzer seviyelerde. Bu ortamda, son üç yılda dolara karşı %60 değer kaybeden TL üzerindeki baskının hafifleyeceğini iddia etmek pek kolay olmaz. Zor yıllar girişler artmakta trend olarak. Ancak, 9 milyar doları da banka dışı düzeneklerden, kaynağı belli olmayacak şekilde getirmek çok kolay olmasa gerek. Sınır petrol alış verişleri, kambiyo farkları vs gibi etmenler bir parçası olabilir yine. Ya da tüm bu hareketlerin birleşimi. Kaynak: TDM, Egeli & Co. Ne olursa olsun, daha Fed faiz artışı bile başlamadan cari açık finansmanının %50 ye yakın oranda kaynağı belirsiz kalemlerden kaynaklanması, bir de faiz artmaya başladığında finansman tarafında resmin nasıl değişebileceği endişelerini barındırıyor elbette. 2015 için Fed in faiz artırması ve bunu birbirini izleyen adımlarla yapabilecek olması, toparlanan ABD ekonomisi ve parasal genişlemeye devam eden AB ekonomisinden çok; Çin de dahil ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülke ekonomilerinde hissedilecek. Bol ve ucuz dış kaynak azalma eğilimi içine girecek. Resmin içine bir de Japonya katıldığında önümüzdeki birkaç yılda küresel ekonomide gerginliklerin devam edeceği kaçınılmaz bir gerçek. Böylesi bir döneme mevcut ekonomik kırılganlıkların yanında bir de politik istikrarsızlık eşliğinde adım atıyor olmak, Türkiye açısından talihsiz bir durum. Petrol ve diğer emtia fiyatlarında son günlerde sertleşen düşüşlerin kalıcı olması hali, toplamda Türkiye nin dış finansman ihtiyacını azaltıcı yönde olacak. Üstelik, 9
sağlıklı bankacılık sektörü ve kamu maliyesi, geleceği bilinen zorluklarla yüzleşmeyi kolaylaştırıcı etki yapacaktır mutlaka. Bütçe açığı GSMH oranının uzun süredir %1,5 seviyesinde olması, 2016 da bütçe açığını %3 ü geçmeyecek şekilde artırılması ile ekonomi kısa vadede desteklenebilir. Ancak resmin diğer tarafında bulunan yüksek dış borçlanma ihtiyacı özel sektör üzerinden Türkiye nin büyüme sorunu yaşamasına neden olacak boyutta. Ekonomide olması gereken esas gündem maddesi, 2007 den bu yana neredeyse şehir efsanesi haline gelen arz yönlü reformların gerçekleştirilmesi. Kasım-Aralık 2015 veya Nisan-Mayıs 2016 da yapılacak erken genel seçim sonrasında, politik dengesizliklerde bir dinginlik hali yakalanabilirse, Türkiye işte bu reformlar yoluyla yeniden albenisini artırma potansiyeli yakalayacaktır. Şimdilik, Fed in ilk faiz artış adımı, Türkiye de yeni tür bir istikrarın yakalanmasından önce atılacak gibi görünüyor. Büyümenin oldukça zayıf, işsizliğin ve enflasyonun yüksek, TL nin zayıf kalmasının beklendiği bu döneme hazırlıklı olmakta fayda var. Keza, politik istikrar en iyi ihtimalle 3-6 ay içinde yakalandıktan sonra dahi, bol likiditenin koruyucu kolları olmadığı ortamda 2008 den bu yana biriken ekonomik problemlerle yüzleşme yıllarına girmiş bulunuyoruz. Hepimize kolay gelsin. İletişim: Güldem Atabay Şanlı +90 533 347 82 06 Direktör, Araştırma ve Strateji guldem.atabaysanli@egelico.com Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. ( Egeli & Co. Mersis No: 0-3254-1422-0400018) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim şirketidir. (Yetki belgeleri: 03.11.2010 PYS./PY. 35/946 ve 03.11.2010 PYS./YD. 15/946). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden gelmektedir. Egeli & Co. yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli & Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır. YASAL UYARI: Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz. 50 10