Erkan ġenġekercġ Yılmaz GÜLCAN Mine ERSEVĠNÇ Hayrettin ġahġn (GÖZDEN GEÇĠRĠLMĠġ II. BASKI)



Benzer belgeler
Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

ÜNİTE:1. Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2. Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3

İ Ç İ N D E K İ L E R

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Giriş. evre, çalkantılı bir dönem, ağır bir kriz dönemidir. Gerçekten de siyasal düşünceler tarihine

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Üretimde iş bölümünün ortaya çıkması, üretilen ürün miktarının artmasına neden olmuştur.

ENSTİTÜ/FAKÜLTE/YÜKSEKOKUL ve PROGRAM: MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ-ELEKTRIK-ELEKTRONIK MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ DERS BİLGİLERİ. Adı Kodu Dili Türü Yarıyıl

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI:

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

DERS ÖĞRETİM PLANI. İktisat Tarihi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü. Seçmeli Doktora

Doç. Dr. SERDAR GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

DERS ÖĞRETİM PLANI. 1 Dersin Adı: Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi I. 14 Dersin Koordinatörü: Doç. Dr. M. Ersin Kuşdil (Bölüm Bşk.

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Atilla NALBANT ÜNİTER DEVLET. Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye

MEVLÜT GÖL KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA ANAYASA BAŞLANGIÇLARININ SEMBOLİK VE HUKUKİ DEĞERİ

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İKTİSDİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİŞLER BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI

1: İNSAN VE TOPLUM...

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Dr. Serdar GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ATATÜRK Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

Türk-Alman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Ders Bilgi Formu

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat

ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRUİYETİ

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

Öğretim Üyeleri-Öğretim Görevlileri

Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi I (HIST 101) Ders Detayları

KARMA TESTLER 03. A) Yalnız l B) Yalnız II. C) Yalnızlll D) I ve II E) I, II ve III. 2. Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesine,

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

İNSAN HAKLARI SORULARI

Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi I (HIST 101) Ders Detayları

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK / SON 16 YIL OKS, SBS VE TEOG ÜNİTE BAZINDA SINIFLANDIRILMIŞ ÇIKMIŞ SORULAR FASİKÜLÜ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ DEMOKRASİ KAVRAMI AÇISINDAN DEVLET VE DİN İLİŞKİLERİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS TÜRK ANAYASA HUKUKU LAW

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ I SDT

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ (TAR222U)

DENİZ HARP OKULU SOSYAL BİLİMLER BÖLÜM BAŞKANLIĞI DERS TANITIM BİLGİLERİ

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi I (HIST 101) Ders Detayları

2018 YGS Konuları. Türkçe Konuları

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

HOCAİLYAS ORTAOKULU. ÜNİTE 1: Bir Kahraman Doğuyor T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK-8

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi II

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (1) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Avrupa Tarihi. Konuyla ilgili kavramlar

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

Doç. Dr. Tolga BOZKURT SAN CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK MİMARİSİ BATILILAŞMA DÖNEMİ OSMANLI MİMARİSİ

Türkiye nin Milli Güvenliği: Güncel Durum ve Gelecek

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları

Transkript:

2 ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I Erkan ġenġekercġ Yılmaz GÜLCAN Mine ERSEVĠNÇ Hayrettin ġahġn (GÖZDEN GEÇĠRĠLMĠġ II. BASKI)

ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I 3 Uludağ Üniversitesi Merkez Kütüphane Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi II / Erkan Şenşekerci, Hayrettin Şahin, Mine Ersevinc, Yılmaz Gülcan 1. Türkiye Tarih 19. Yüzyıl 2. Türkiye Tarih 20. Yüzyıl I. Şenşekerci, Erkan 956.1 At17 2013 İkinci Basım ISBN 978-975-6149-68-3 Uludağ Üniversitesi Basımevi Bursa - 2013

4 ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I Adalet dilenmek ve acındırmak gibi bir ilke yoktur. Türk ulusu, Türkiye nin yarınki çocukları, bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdır."

ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I 5 ÖNSÖZ YERİNE Değerli Öğrenciler, Elinizdeki kitap, ATA101 Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi-I adlı dersimizin temel kaynağıdır. Kitap içindeki bölümler, on dört haftaya yayılmış olan bu ders içinde işlenen tüm konuları kapsamaktadır. Erkan ŞENŞEKERCİ, Hayrettin ŞAHİN, Yılmaz GÜLCAN ve Mine ERSEVİNÇ ten oluşan bir komisyon tarafından kaleme alınarak 2007 yılında Üniversitemiz tarafından ilk baskısı yapılan bu kitap günümüze kadar binlerce öğrencimizin kütüphanesinde yerini almıştır. Elinizdeki 2. Baskı, yine Üniversitemizin olanakları kullanılarak gerçekleştirilmiş ve düşük bir bedel üzerinden satışa sunulmuştur. Sorunlarla dolu bir coğrafyada eşine nadir rastlanılan bir gelişme göstermiş olan ülkemizin değerini bilmenin yolu tarihimizi anlamaktan geçiyor. Bu bilince sahip olmayanlar için, karşılaşılan her toplumsal olay şaşırtıcı ve kafa karıştırıcıdır. Oysa okuyan bilir ki, bugün ülkemizde ve dünyada olup bitenlerin tümü geçmişte yaşananlardan köklenir. Bu kitabın gençlerimizin her gelişmeyi akılcı biçimde yorumlayabilme ve en doğru tavrı alabilme becerilerine katkı sağlamasını umut ediyoruz. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı 21 Ağustos 2013

6 ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I SUNUŞ Konu alanında hem akademi eğitimi hem de uzun yıllara dayanan eğitimcilik deneyimi bulunan bir grup akademisyen olarak, bu çalışmada öncelikle üniversite öğrencilerine bir erişme ve öğrenme aracı sağlamayı hedefledik. Bu nedenle, çalışmamız boyunca, Atatürk ya da Türk Devrimi konusunda bilinmeyenleri keşfetmek gibi bir arayıştan çok, nitelikli bir ders kitabının taşıması gereken evrensel ölçütlere uygun bir materyal oluşturmayı öncelik aldık. Barışçıl ve demokratik bir tarih eğitiminin ve bireysel çalışmaya olanak tanıyan ders kitaplarının, bu ölçütler olmaksızın oluşturulmayacağı bilinci, çabamıza yön veren temel öğe oldu. Bu bağlamda, yalın fakat analitik bir dil, disiplinlerarası ilişkilendirmeler, güncel ve bilimsel çalışmalara yapılan atıflar; sözlükçe, zamandizin ve kim kimdir gibi bölümler ile artırılan başvuru kapasitesi; insan hakları, barış, adalet, hoşgörü ve eşitlik düşüncelerini olumlayan bir anlatı biçemi; kanıt odaklı, alan terminolojisini kullanan ve öznel değerlendirme ve yargılardan kaçınan bir yöntembilimsel altyapı ile amacımıza görece ulaştığımızı düşünüyoruz. Görece diyoruz, çünkü, çalışmanın görsel ve fiziksel nitelikleri ile bireysel çalışma etkinliklerini yönlendirecek belge çözümleme, görsel çözümleme ve hazırlık ve değerlendirme soruları gibi bazı pedagojik öğelerin henüz eksik olduğunun bilincindeyiz. Zamanın kısıtlılığı nedeniyle, düşünüp düşlediklerimizi henüz tam olarak gerçekleştirememişsek de en azından 2. baskıda ne yapmamız gerektiğine vakıf durumdayız. Belirttiğimiz gibi, bu baskıda önemli olan, yaptığımız şeyi neden yapmakta olduğumuz konusunda bir eşgüdüm sağlayabilmekti ve o da kesin olarak sağlandı. Biz, yaptığımız bu çalışmayı, Devrim eğitimini 1932 de başlatan önderler ile aynı amaç ve coşkuyu paylaşarak; gündemini koruyan açık ya da gizli tehdit ve tehlikelere karşı başı dik ve bilinçli durmak istediğimiz, uygar bir toplum ve demokratik bir ülkede yaşamaya layık olduğumuz, özgürlük savaşımı üzerine kurulmuş bir yurtta özgürlüğün her türünü hak ettiğimiz ve Türk ulusunun modern dünya ile rekabet edebilir nitelikler taşıdığına inandığımız için yaptık. Aynı eşgüdümü, öğrencilerimizle de oluşturabilmeyi umuyor ve çalışmanın, onların da ilgi ve çabasıyla yararlı olmasını diliyoruz.

ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I 7 İÇİNDEKİLER ÜNĠTE 1 TÜRK DEVRĠM TARĠHĠNĠN TEMEL KAVRAMLARI --------- 1 1.1. Türk Devrim Tarihinin Temel Kavramları... 1 1.2. Türk Devrimi nin Modeli ve Atatürkçülük Kavramı... 5 ÜNĠTE 2 BATI UYGARLIĞININ YÜKSELĠġĠ -------------------------------- 7 2.1. YükseliĢin Temeli Olarak Batı Ortaçağı... 7 2.2. Coğrafya KeĢifleri ve Batı nın Rönesans ı... 9 2.3. Reformasyon ve Batı nın LaikleĢmesi... 11 2.4. Aydınlanma: Ulus Temelli Bir Uygarlığa Doğru... 12 2.5. Fransız Devrimi: Liberal Batı ya Doğru... 14 2.6. Sanayi Devrimi: Batı nın DemokratikleĢmesi... 17 ÜNĠTE 3 OSMANLI ĠMPARATORLUĞU NDA DAĞILMA SÜRECĠ ---19 3.1. Toprak ve Ekonomi Yapısının Bozulması... 19 3.2. Siyasal ve Askeri Yapının Bozulması... 21 3.3. Batı nın Etkisi... 23 ÜNĠTE 4 OSMANLI ĠMPARATORLUĞU NDA ÇÖZÜM ARAYIġLARI27 4.1. Dağılma KarĢısında Yapısal Reform ArayıĢları... 27 4.1.1. Tanzimat Fermanı... 29 4.1.2. Islahat Fermanı... 30 4.1.3. Birinci MeĢrutiyet... 31 4.1.4. Jön Türk Hareketi ve Ġkinci MeĢrutiyet Denemesi... 33 4.2. Dağılma KarĢısında Ġdeolojik Reform ArayıĢları... 36 4.2.1. Osmanlıcılık... 36 4.2.2. Ġslamcılık... 37 4.2.3. Türkçülük... 38 4.2.4. Batıcılık... 38

8 ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I ÜNĠTE 5 OSMANLI ĠMPARATORLUĞU NUN ÇÖKÜġÜ ----------------41 5.1. Trablusgarp SavaĢı (1911-1912)... 41 5.2. Balkan SavaĢları (1912-1913)... 43 5.3. Birinci Dünya SavaĢı... 46 5.3.1. SavaĢın Nedenleri ve Genel Özellikleri... 46 5.3.2. SavaĢın Genel GeliĢimi... 50 5.3.3. Osmanlı Ġmparatorluğu nun SavaĢa GiriĢi... 51 ÜNĠTE 6 BĠRĠNCĠ DÜNYA SAVAġI NIN SONU VE ANADOLU NUN ĠġGALĠ -------------------------------------------- 57 6.1. ABD nin Müdahalesi ve SavaĢın Sonu... 57 6.2. Osmanlı Ġmparatorluğu nun Sonu... 59 ÜNĠTE 7 ULUSAL DĠRENĠġĠN BAġLAMASI ------------------------------ 65 7.1. Anadolu da Genel Durum ve TartıĢılan KurtuluĢ Formülleri... 65 7.2. Ġzmir in ĠĢgali ve Kongreler Sürecinin BaĢlaması... 68 7.3. SavaĢ Öncesinde Kurulan Örgütler... 72 7.4. Mustafa Kemal PaĢa nın Anadolu ya ÇıkıĢı... 77 ÜNĠTE 8 KONGRELER DÖNEMĠ VE ULUSAL DĠRENĠġĠN ÖRGÜTLENMESĠ ------------------------ 83 8.1. Erzurum Kongresi... 83 8.2. Sivas Kongresi... 84 8.3. Amasya Protokolü ve Son Osmanlı Parlamentosu... 86 8.4. Ġstanbul un ĠĢgali... 88 ÜNĠTE 9 TÜRKĠYE BÜYÜK MĠLLET MECLĠSĠ NĠN AÇILMASI ----------------------------------------------------------------91 9.1. Türkiye Büyük Millet Meclisi nin Açılması... 91 9.2. Ulusal Meclisin Yapısı ve Niteliği... 95 9.3. Ulusal Meclise Tepkiler: Sevr AntlaĢması ve Ġç Ayaklanmalar... 97 9.3.1. Sevr AntlaĢması... 97 9.3.2. Ġç Ayaklanmalar... 100 ÜNĠTE 10 KURTULUġ SAVAġI BAġLIYOR --------------------------------- 109 10.1. Ġstiklâl Mahkemeleri nin Kurulması... 109 10.2. Düzenli Ordulara GeçiĢ... 110 10.3. Ermeni Sorunu ve Doğu Cephesi nin Kapanması... 112 10.4. Doğu Cephesi nde Diplomasi... 116

ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I 9 10.4.1. Gümrü AntlaĢması (3 Aralık 1920)... 116 10.4.2. Moskova AntlaĢması (16 Mart 1921)... 116 10.4.3. Kars AntlaĢması (13 Ekim 1921)... 118 ÜNĠTE 11 GÜNEY ve BATI CEPHELERĠNDE UTKU --------------------- 119 11.1. Güney Cephesi nde Utku... 119 11.2. Çerkez Ethem Ayaklanması ve Bastırılması... 120 11.3. Yunan Ordusunun Ġnönü de Yenilmesi... 121 11.4. Görkemli BaĢarıların Sonucu: 1921 Anayasası ve Ulusal Egemenliğe GeçiĢ... 123 ÜNĠTE 12 BATI CEPHESĠ NDE SONA DOĞRU ---------------------------- 125 12.1. Londra Konferansı... 125 12.2. Ġkinci Ġnönü Utkusu... 126 12.3. Yunan Ordusu Kütahya ve EskiĢehir de... 127 12.4. Sakarya SavaĢı ve Sonuçları... 128 ÜNĠTE 13 BÜYÜK UTKU VE ONURLU BĠR BARIġIN HAZIRLIKLARI ------------------------------------------------------ 131 13.1. BaĢkomutan SavaĢı... 131 13.2. Mudanya Mütarekesi... 134 13.3. Saltanatın Kaldırılması... 135 ÜNĠTE 14 LOZAN KONFERANSI VE BARIġ ------------------------------- 139 14.1. Lozan Konferansı ve GörüĢülen Sorunlar... 139 14.1.1. Sınırlar... 140 14.1.2. Kapitülasyonlar... 141 14.1.3. Boğazlar... 141 14.1.4. Osmanlı Borçları... 142 14.1.5. Azınlıklar... 142 14.1.6. Diğer Konular... 142 14.2. Lozan BarıĢı nın Değerlendirilmesi... 143 SÖZLÜKÇE ---------------------------------------------------------------------- 147 KĠM KĠMDĠR ------------------------------------------------------------------- 153 ZAMAN DĠZĠNĠ ---------------------------------------------------------------- 161 Osmanlı Ġmparatorluğu Dönemi (1299 1918)... 161 Ulusal Bağımsızlık SavaĢı Dönemi (1919 1922)... 165 Cumhuriyet Dönemi (1923 1950)... 167 KAYNAKÇA --------------------------------------------------------------------- 171

10 ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I ÜNİTE 1 TÜRK DEVRİM TARİHİNİN TEMEL KAVRAMLARI 1.1. Türk Devrim Tarihinin Temel Kavramları İnsan, bilgi edinimini, belirli bir amaca bağlayarak anlamlı kılan ve edinmek istediği bilgiye yöntemsel araştırmalar yoluyla ulaşmaya çalışan özel bir varlıktır. Bu özel olma durumu, durmaksızın ürettiği ve üretmekte olduğu yöntemli ve dizgesel bilgiler aracılığıyla, onu doğa karşısında giderek öznelleştirmiş ve kendi tarihini yapan varlık durumuna getirmiştir. Kendi tarihini yapabilmektedir; çünkü, yapılandırılmış bir bilme durumuna dayanarak, tarihin konumlandığı zaman değişkeninin hızına, amacına, etki ve serpintilerine müdahale edebilmektedir. Ancak, bu özellik ya da öznelliği doğuran ve besleyen tek etken insanın düşünme özelliği ya da onu düşünmeye zorlayan dil dışı nesnel gerçeklik değil; ama aynı zamanda bir düşünme ve anlatım aracı olarak da işlev gören dildir. Amaca bağlı olarak bilgi edinmek ya da gereksinim duyulan bilgiye yöntemsel araçlarla ulaşmak elbette ayırt edici bir insan niteliğidir; ama, dil olmaksızın o amaç nasıl tanımlanacak, yöntemler nasıl dizgesel bir duruma getirilecektir? İnsanın, yapılandırılmış bir bilme durumu içinde olması, elbette zamana ve onun üzerinde yükselen tarihe egemen olmasına yardımcı olmaktadır; bununla birlikte, dil olmaksızın bilme durumunun yapılandırılmış olması nasıl sağlanacaktır? Özetle, insan dil aracılığıyla sorular yöneltmekte, aynı araçla düşünüp, aynı araçla bilgi üretip, yine aynı araçla dile getirmektedir. Bu bağlamda, insanın, büyücü dünyadan çağdaş bilime uzanan serüveninde, gerek varolma gerekse de egemen olmaya yönelik tüm gereksinim ve amaçları dil ile tanımlanmış; bilgi edinme süreçleri dil üzerinde ilerletilmiş; edinilen bilgiler dil ile paylaşılarak yerleşikleştirilmiş ve yapılandırılmış bilme durumu dil-düşünce bağıntısı içinde gerçekleştirilmiş bir durum olarak gelişme göstermiştir. Dolayısıyla, bilim ve onun gövdesini oluşturan disiplinler de varlık ve işleyişlerini dile borçludurlar. Her bilimsel uğraşı alanının, yalnızca o alanda kullanılan ya da o alanda kullanıldığında popüler olana kıyasla özel ve farklı bir anlam kazanan kendine özgü sözcük ve terimleri, bunların kategorize edilmeleri sonucu oluşan kavramları ve bu kavramlara dayanarak yapılandırılmış genellemeleri yani düşünsel

ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I 11 tasarımları vardır. Bu bağlamda, bir disiplinin varlık nedenini, başlıca merak ve kaygılarını, bu çerçevede ürettiği bilgi birikimini öğrenmek, anlamak ve sindirebilmek için; öncelikle o disiplinde içkin olan abece ile terim ve kavram dağarcığının öğrenilmesinin önkoşul olduğu söylenebilir. İnsan ve toplumbilimleri yelpazesinde, diğerlerinden değişimin bilimi rolüyle farklılaşan tarih disiplinin de özel ya da farklı anlamlarda kullanılan tanımlama, ayrıştırma ve betimleme araçları vardır. Örneğin zaman, mekân, çatışma, uzlaşma, devrim, ulusalcılık, uygarlık, keşif gibi sıkça kullanılan bazı kavramlar böyledir. Bu kavramların her birinin kendine özgü bir tarihsel öyküsü söz konusudur ve bunun için de popüler dilde ya da diğer disiplinlerde farklı anlamlarda kullanılmakla kalmayıp; tarihsel ve dilsel anlamda da farklı anlam evrelerine ayrılırlar. Örneğin, İnsan Hakları bir kavramdır; fakat bu kavramın 19. yüzyıl, 20. yüzyıl ya da günümüzde yüklenmiş olduğu anlam aynı değildir. Sonuç olarak, Atatürkçülük ve Türk Devrimi nin Türkiye, Türk ulusu ve dünya için taşıdığı anlam ve önemi kavramak ve bu kavrayışın gerektirdiği bir düşünüş, bir kararlılık ve bir tavır alış içinde yaşam sürebilmek için; öncelikle bu Devrimin dilini iyi öğrenip konuşmak ve doğru bir düşünme aracı olarak kullanabilmek gerekmektedir. Kuşkusuz tarih disiplinin sıklıkla kullanmakta olduğu birçok kavram, Türk Devrimi nin yazılması ve okunmasında da gerekli ve geçerlidir. Ancak, tarihçiliği meslek olarak seçmemiş kişiler için, bu denli kapsamlı bir kavramlar ailesine giriş yapmak bu dersin amacından uzaklaşmak riskini taşımaktadır. Bu nedenle burada, Türkiye de Atatürk ün önderliğinde başlatılan eşsiz ve baş döndürücü değişme eyleminin, kendinden önceki ve sonraki çeşitli yenileşme politikalarıyla karşılaştırılmasına olanak tanıyacak ve bir bakıma da farklı kavramların aynı kefede algılanmasını engelleyecek çok temel altı kavramı tanımlayarak başlamak istiyoruz: Evrim, ıslahat, ihtilâl, inkılâp, devrim, çağdaşlaşma, batılılaşma. Evrim (Fr. évolution, İng. evolution): Sözcük olarak ilerleme, gelişme ve olgunlaşma anlamlarına gelen evrim; kavram olarak, uzun bir süreçte ve doğal aşamalar halinde oluşan doğrusal, düzenli ve ilerlemeci nitelikteki değişimi ifade etmektedir. Islahat (Fr. réforme, İng. reform): Arapça daki sulh kökünden gelen kavram, sulh sözcüğünün anlamına da uygun bir biçimde, parçaları birbiriyle ya da parçayı bütün ile barışık duruma getirme yani düzeltme ve iyileştirme anlamlarına gelmektedir. Devrim tarihi alanyazınında, siyasal ya da hukuksal sistemin aksamasına yol açan kurum ya da hukuk kurallarının, sistemin bütününe dokunulmaksızın onarılması anlamında kullanılmaktadır. Ġhtilal (Fr. rébellion, insurrection, İng. rebellion, insurrection): Arapça kökenli bir kavram olan ihtilâl, sözcük olarak bozukluk, bozulma, karışıklık ve düzensizlik gibi anlamlar taşımaktadır. Türk Devrim Tarihi alanyazınında ise, kavramsal olarak devletin ve onun dayandığı ideolojik,

12 ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I siyasal ve hukuksal düzenin zora ve şiddete başvurarak ortadan kaldırılması eylemini ve bunun sonucunda beliren kargaşa ve düzensizliği tanımlamaktadır. Ġnkılâp (Fr. révolution, revolution): Arapça kalp sözcüğünden gelen bu kavram, dilimizde devrim sözcüğünün eşanlamlısı olarak kullanılmakla birlikte; tarihsel bir olgu olarak Devrim tarihi alanyazınında, ihtilâli izleyen ve devrim sürecini ivmelendiren kurumsal yenilikleri tanımlamak için kullanılmaktadır. Nitekim Atatürk de 4 Haziran 1933 tarihindeki bir konuşmasında, inkılâbı köhnemiş kurumların zorla değiştirilmesini anlatan bir kavram olarak tanımlamıştır. Devrim (Fr. révolution, İng. revolution): Devrim kavramı, yukarıda da belirttiğimiz gibi inkılâp kavramının Türkçe si gibi değerlendirilmekle birlikte, Devrim tarihi alanyazınında, hem ihtilâl hem de inkılâbı kapsayan ve iki ardışık aşamanın sonucunda ortaya çıkan genel durumu tanımlamak amacıyla kullanılmaktadır. Bir diğer deyişle, inkılâp daha çok kurumsal ve hukuksal anlamda bir üst yapı değişikliğini tanımlarken; devrim ise hem toplumsal ve ekonomik düzeninin hem de buna bağlı olarak düşünüş ve yaşayışın hızlı ve derinlemesine değişimini anlatmaktadır. ÇağdaĢlaĢma (Fr. modernisation, İng. secularism): Çağdaşlaşma, dar anlamda ve sıklıkla kullanıldığı modernleşme terimi içinde, tarihsel olarak tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişi ifade eden bir kavramdır. Geniş anlamda ise bir toplumun, gelişmesine engel olan tüm bağ ve bağımlılıklarından kurtulması, nesnel ve tinsel anlamda üretken duruma gelmesi, yaşamı akıl ve bilim üzerine kurması, üyesi bulunan bireyleri özgürleştirmesi ve onların mutluluğunu temel alması durumu olarak tanımlanmaktadır. Siyasal tarihimizdeki ilk biçimleri asrileşmek ve muasırlaşmak olan kavram, Türk Devrimi nde bir ilerleme ve gelişme ideolojisi nin ifadesi olarak kullanılmıştır. Bunun için de uygulamada daha çok, ulusal egemenlik, laiklik ve tam bağımsızlığı temel alan ulusalcılık akımı ile özdeşleşmiş görünmektedir. BatılılaĢma (Fr. occidentalisation, İng. occidentalization): Batı kavramı, Atatürk te, farklı ulus ve kültürlerin katkısıyla inşa edilmiş ve çağdaşlaşmayı temsil eden örnek bir uygarlık olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla, içeriğindeki yön bildirme özelliğine karşın, belirli bir coğrafya, din, ulus ya da kültürün değil; bir gelişmişlik durumunun ve bir yaşama niteliğinin anlatımıdır. Bu bağlamda, Türk Devrimi nde Batılılaşma kavramı, Osmanlı döneminde olduğu gibi Avrupalılaşmayı ya da seçilmiş Avrupa ülkelerine öykünmeyi değil; çağdaşlaşmayı sağlayacak iç dinamiklerin, kurumların ve değerlerin üretilmesini ve yerleşikleştirilmesini ifade etmektedir. Bir bakıma, çağdaşlaşma Türk Devrimi nin ideolojik hedefi olurken, Batılılaşma ise o hedefe yönelmiş araç ve uygulamaların tümü olmaktadır. Kavramlar, zamandizinsel bir nedensellik ilişkisi içinde ele alınırlarsa, tarihin akışı içindeki rolleri bakımından şöyle tanımlanabilirler: Bir

ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I 13 düzenin işleyişi aksadığında ya da düzenin çeşitli olumsuzlukları, düzenin karşıtlarını üretecek biçimde öne çıkmaya başladığında, aksaklığın ya da olumsuzluğun nedeni olduğu varsayılan kurum ve/ya da kurallarda iyileştirme yapılmasına ıslahat adı verilmektedir. Ancak, eğer sorunların kaynağı iyi okunamamışsa, başvurulan iyileştirmeler de doğru bir çözüm olmayacaklarından; aksaklıklar daha da artacak ve olumsuzluklar daha geniş toplumsal kesimleri etkilemeye başlayacaktır. Bu etkilenimin, belirgin bir adaletsizlik ve eşitsizlik düzeyine ulaşması durumunda ise, kurulu düzene karşıt bir toplumsal örgütlenme oluşması söz konusu olacak ve bu toplumsal örgütlenme, zora ve şiddete başvurarak varolan düzeni ortadan kaldırmaya çalışacaktır. Ancak, ihtilâl adı verilen bu evrenin, toplumsal çoğunluğun destek ve onayını sağlayarak meşrulaşması için; yıktığı düzeni yeniden inşaya yönelmesi gerekir ki bu aşamaya da inkılâp adı verilmektedir. Bununla birlikte, bir düzenin sil baştan kuruluyor olması, mutlaka ileriye doğru bir devinim içinde olunduğu anlamına gelmez. Öyle ki ihtilâl sonrasında yapılan değişiklikler, ihtilâle yol açan düzenin de gerisine gidilmesine yol açabilir. İşte tam da bu noktada, her ihtilâlin inkılâp, her inkılâbın da devrimle sonuçlanmayabileceğini özellikle vurgulamak gerekir. Çünkü devrim, herhangi bir üst yapısal yenilikler dizisinden farklı olarak; toplumda her bir yurttaşı kucaklayacak ölçüde derin, devlet yaşamının yanı sıra bireyin yaşamına da ulaşacak kadar yaygın, düşünüş ve kültüre etki edecek ölçüde yerleşik ve toplumu ileriye ve daha üst uygarlık basamaklarına taşıyacak ölçüde kalıcı olmasıyla farklıdır. Türk Devrimi, devrim olmaktan gelen yıkıcı ve kurucu gücünü, kulu yurttaşa, ümmeti ulusa, dogmayı akılcılığa ve despotik yönetim araçlarını hukuk devletine dönüştüren çağdaşlaşma ve batılılaşma ideolojileri yönünde kullanmıştır. Türk Devrimi ni evrenselleştiren ve devrimler tarihinde özel bir konuma yerleştiren de onun bu niteliğidir. 1.2. Türk Devrimi nin Modeli ve Atatürkçülük Kavramı Türk Devrimi, Kuzey ve Güney Amerika nın klasik sömürgeciliğe karşı bağımsızlıklarını kazandıkları 18 ve 19. yüzyıl devrimlerinin ardından; 20. yüzyıl devrimlerine öncülük etmiş ve bu yüzyılın özelliği gereği emperyalizme tepkiden doğmuş ulusal ve demokratik bir eylemdir. Yüzyıllardır süregelen Türk-Avrupa savaşımında Türkler lehine tarihsel bir dönüm noktası olan Türk Devrimi, çoğunlukla totaliter ideolojilere dayanan sonraki benzerlerinin tersine insanlık ailesinin özgürlük arayışına da anlamlı ve kalıcı bir katkı olmuştur. Gizli ve yasadışı azınlık örgütleri yerine, açık ve yasal bir örgüt olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile başlayıp, daha sonra bu Cemiyetin devamı olan TBMM ile onun komutası altındaki düzenli ordulara dayandırılmış olması da onun bu özgürlükçü, ulusal ve demokratik niteliğinin özel bir sonucu ve göstergesidir.

14 ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I Mustafa Kemal Paşa nın yerel direnişleri birleştirici ulusal önderlik girişimiyle başlayan Devrim; otoritesini kabul ettirerek siyasal birliği sağlayan ve topluma eşitlik vaadinde bulunan bir stratejiden yola çıkmış ve hedeflerini belirli bir öncelik dizisi içinde ve aşamalar halinde gerçekleştirmiştir. Kazanılması gereken, yalnızca özgürlüğü sağlayacak bir iç egemenlik değil; fakat aynı zamanda ve özgürlükten önce bağımsızlığı sağlayacak bir dış egemenlik olduğu için; başarının, olağanüstü zor denilebilecek ortam ve koşullara karşın elde edilmiş olduğu söylenebilir. Bu gerçekliğin saptanması ve ayrıntılarıyla bilinmesi son derece önemlidir. Çünkü, hem dış hem de iç egemenliğin aynı anda kazanılması sorunu, Kurtuluş Savaşı nın yanı sıra, neredeyse iki yıla yayılan bir iç savaşın da kazanılmasını ve bunun sonucu olarak da zaman zaman otoriter yöntemler kullanılmasını zorunlu kılmıştır. Yirmi yılı aşkın bir tek parti yönetimi, hak ve özgürlüklerin vesayet altına alınması, sınıf örgütlenmelerinin yasaklanması ve toplumun belirli kesimlerine zaman zaman gözdağı verilmesi gibi uygulamalar sürekli bu çoklu ateş arasında kalma durumunun doğurduğu zorunluluklar olmuştur. Buna karşın, değişmeyen hedefin çağdaşlaşma ve demokrasi olması sayesindedir ki topluma deli gömleği giydirircesine toptancı bir ideoloji dayatılmamış ve özel yaşamlara nüfuz eden askerî ve polisiye örgütler kurulmamıştır. Tersine, ulusal egemenlik ilkesi baş tacı edilmiş, bunun göstergesi olarak her zaman parlamenter işleyişin sınırları içinde kalınmış, başta hukuk ve eğitim alanında olmak üzere yurttaşlaştırıcı, eşitleyici ve sivilleştirici politikalar izlenmiştir. Nitekim bunun kanıtıdır ki Türkiye, dünyada tek parti rejiminden çok partili rejime kansız ve ihtilalsiz geçen ender ülkelerden olmuştur. Özetle Türk Devrimi, devrimin sürekliliği ve yerleşikliği adına, gerektiğinde otoriter yöntemlere başvurmuş ve bundan da ödün vermemiştir. Ancak bu politikanın yöneldiği amaç, eninde sonunda demokrasidir. Bir yabancı yazarın da belirttiği gibi, Türk Devrimi, özgürlüğe doğru disiplinli bir yürüyüş ya da bir tür vesayet demokrasisi 1 yolunu izlemiştir. Ancak bu politika, rejimi hiçbir zaman totalitarizm ya da diktatörlüğe götürmemiştir. Bu başarı, hiç kuşkusuz öncelikle, ifadesini Atatürkçülük ya da Kemalizm terimlerinde bulan Türk Devrim ideolojisinin sonucudur. Bir başka deyişle, temeli nesnel koşul ve gerçekler olan, dünyevi, pragmatik ve en önemlisi de meşru bir ideoloijin Atatürk ün açıklama ve yorumlarıyla boyutlanan bir kuruluş ve kurtuluş ideolojisi olarak Atatürkçülük, gerçekçidir; çünkü ulusu kendi yazgısına karşı sorumlu kılacak bir direniş stratejisinden hareket etmiş ve savaş sonrasındaki politika ve yeniliklerde de temel dayanak olarak katı öğretiler yerine ulusal kavramına başvurmuştur. Dünyevidir, çünkü tüm 1 Bülent Tanör, Kuruluş-Kurtuluş, Ġstanbul: ÇağdaĢ Yay., 1998, s. 284.

ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I 15 yenilikler bir süreklilik ve bölünmezlik ilkesi içinde ulusal egemenlik adına yapılmıştır. Meşrudur, çünkü Wilson ilkeleri arasında da belirtilen kendi yazgısını belirleme hakkına dayanmış, örgütlenmede yasallıktan ödün vermemiş ve savaş sonrasında da halkçı, ulusalcı ve laik bir parlamenter yönetime yönelmiştir. Ulusun, kendi yazgısını belirlemek amacıyla gerçekleştirdiği bu yöneliş; kapsamlı bir siyasal bilinçlenmeye, çoğulculuğa ve azgelişmişlikten kurtulmaya doğru bir yöneliştir aynı zamanda. Bu özelliklerinin sonucu olarak, Türk Devrimi uluslararası planda da ilgiyle karşılanmış ve birçok toplumsal hareketin gelişiminde etkili olmuştur. Örneğin Çin de Sun-Yat-Sen, Hindistan da Gandi ve Nehru, Pakistan da Muhammed Ali Cinnah, Mısır da Nasır, Cezayir de Messali Hac ve Tunus ta Habib Burgiba gibi liderler; kitleleri arkalarına aldıkları özgürlük ve bağımsızlık hareketlerinde, dikkate değer düzeyde Türk Devrimi ne öykünmüşler, Türk ulusalcılığına sempati ile yaklaşmışlar ve Atatürk e karşı derin bir saygı ve hayranlık beslemişlerdir.

16 ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I ÜNİTE 2 BATI UYGARLIĞININ YÜKSELİŞİ 2.1. Yükselişin Temeli Olarak Batı Ortaçağı Batı, insan ve toplum bilimlerinde yalnızca dar anlamıyla bir coğrafi yön olarak değil; daha sıklıkla ve geniş anlamda ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel nitelikleriyle dünyanın geri kalanından farklılaşmış bir değerler bütününün anlatımı olarak kullanılmaktadır. Helen, Mısır ve Mezopotamya kültürleri üzerinde yükselen Doğu uygarlığına sonradan eklemlenen, fakat ona benzemekteki gecikmelerini kendine özgü nitelikleriyle telafi eden Batı, farklılaşmayı ifade eden tarihsel bir kavram olarak ilk kez Roma İmparatorluğu döneminde ve Akdeniz i ölçü alarak kullanılmıştır. Daha sonra, Avrupa tarihini merkez alarak biçimlenen ve özgünleşen kavram; günümüzde kazandığı anlamını, bir dizi kilometre taşının sağladığı katkılar sonucunda inşa etmiştir. Bu kilometre taşları içinde, Rönesans, Reformasyon, Aydınlanma ve Endüstri Devrimi gibi büyük değişim dönemleri yaygın olarak bilinse de aslında hepsinin kökeni, genellikle bu gelişmeye aykırı olduğu iddia edilmiş Ortaçağ dönemine bağlanmaktadır. Daraltarak ve açık bir biçimde ifade edersek; gerek günümüz modern Avrupa sı gerekse de geniş anlamda Batı uygarlığı, genlerini büyük ölçüde, Karanlık Çağ olarak popülerleştirilmiş Ortaçağ dan almaktadır. Kuşkusuz bu noktada Ortaçağ kavramının kendisi için de bir daraltma yapmak gerekmektedir. Çünkü sözünü ettiğimiz genetik aktarım, bir zamanın ya da tarihselliğin değil, onun içinde yeşeren ve onunla özdeşleşen bir gelişme modelinin yani feodalitenin sonucu olmuştur. Şöyle ki Ortaçağ olarak ifade edilen dönem, 476 da Batı Roma İmparatorluğu nun çöküşünden 15. yüzyıl sonundaki coğrafya keşiflerine kadar olan dönemi ifade ederken; Batı uygarlığının güncel değerlerine temel oluştu-

ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I 17 ran feodalite ise 10 ve 18. yüzyıllar arasında kalan ve gerek Fransa gerekse de İngiltere de devrimler ile sonuçlanan dönemi betimlemektedir. 2 Peki Karanlık Çağ yakıştırmasına karşın, bu dönem nasıl olup da Batı uygarlığına katkı sağlayabilmiş; dahası kendisini karanlık kılan özelliklerine karşın Batı nın güncel değerlerine nasıl temel oluşturabilmiştir? Bu temel soruya hemen çok basit bir yanıt verebiliriz: İyi ya da kötü, Doğu dan farklı bir Batı inşa ederek. Batı dediğimizde bir üstünlükten çok bir baskınlığa gönderme yaptığımız için, burada iyi ya da kötü betimlemesini özellikle yapmış oluğumuza dikkat çekmek isteriz. Çünkü bu, hakkı teslim edilsin ya da edilmesin, gerçekten de Batı Ortaçağı nın Batı uygarlığına sağladığı bütün katkıların özeti niteliğinde bir betimlemedir. Antikçağı sonlandırdığı için, Roma köleciliğine de iyi ya da kötü son vermiş; kurduğu ekonomik çelişkiler ile iyi ya da kötü kapitalist sistemin temellerini atmıştır. Bu iki temel katkının, Batı uygarlığı açısından taşıdığı önemi daha anlaşılır hale getirelim: Feodalite, öncelikle siyasal merkeziyetçiliği yok ederek, despotik devletlerin varoluş koşullarını ortadan kaldırmış; ardından, malikâneler sistemini kurarak ekonomik merkeziyetçiliği de yok etmiş ve imtiyaza dayalı ekonomik modellere yaşama şansı bırakmamıştır. Modelin temelini oluşturan toplumsal hiyerarşi içindeki senyör, vassal ve serf sınıflarının fief 3 adı verilen bir sözleşme aracılığıyla birbirlerine karşı hak ve ödevler yüklenmiş olmaları ise; bir yandan iktidarın yetkisi kısıtlanabilir düşüncesine öte yandan da gelecekteki anayasacılık akımlarına temel oluşturacak nitelikte önemli bir farklılıktır. 4 Hiç ayrıntıya girmeksizin, dönem içersindeki kentleşme sürecinin ve entelektüel hareketliliğin bile başlı başına farklılaştırıcı ve Avrupa ya özgü olduğunu unutmamak gerekir. Özetlersek, feodalite, Batı nın kendine özgü bir varoluşa yönelmesinin ve Doğu dan devralınan uygarlığın, birey ve toplum lehine yeniden biçimlendirilmesi sürecinin başlangıç evresi olarak tanımlanabilir. Üretim ve ticaretin geliştiği, nüfusun arttığı, yeni tarım teknolojilerinin geliştirildiği, arazi kullanım kapasitesinin arttığı, demirin kullanılmaya başlandığı ve kentleşme ve kentsel kültürün yükseldiği 5 bir dönem olarak; hakkında- 2 Jean Cuènot - Gérard Michaud, Chronologie et Glossaire, Ed.: Gymnases de Chamblandes et de Morges, 2004, s. 5 6. 3 Fief sözcüğü Latince feudum sözcüğünden türetilmiģtir ve senyörlerin, hizmetleri karģılığında vassallara verdikleri arazileri ve yetki alanlarını tanımlamak için kullanılmaktadır. Fief, vassalın askeri hizmet düzeyine, üstlendiği zorunluluklara ya da hiyerarģik konumuna göre farklı kategorilere ayrılmaktadır. 4 Henri Sée, Les Origines du Capitalisme Moderne (Esquisse Historique), Paris: Librairie Armand Colin, 1926 (Édition électronique de l'université du Québec, 2003), s. 15 16. 5 Fernand Braudel, Maddi Uygarlık - Dünyanın Zamanı, Ankara, 2004, s. 77-79.

18 ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I ki gerilik, karanlık, cehalet, gaddarlık ve bağnazlık gibi sıfatlara karşın 6, Batı uygarlığının embriyonu olarak işlev görmüştür. Ancak aynı dönemin, birincisi, hakkındaki kötü sıfatları da hak edecek kadar kâr kavramından uzak bir tarım ekonomisine, eşitliğe çok uzak bir toplumsal hiyerarşiye, laikliğe ölesiye yabancı bir teokrasiye 7 ve birlikten yoksun bir siyasal yapıya dayandığı; ikincisi ise tüm Avrupa yı kapsamadığı ve etkileri açısından yerel ve göreli bir dönem olduğu unutulmamalıdır. Ama zaten, Batı Ortaçağını özel ve önemli kılan da kendini zorla dönüştürecek olan çelişkileri yine kendisinin üretmiş olmasıdır. 2.2. Coğrafya Keşifleri ve Batı nın Rönesans ı Tarım dışı üretim etkinlikleri ve özgür bir toplumsal çeşitlilik ile belirginleşen yeni Avrupa kentleri, bireyi ve onun sahip olduğu zenginlikleri değerli bulan bir burjuva ideolojisinden yola çıkarak, süreç içersinde aristokratik iktidara muhalif ve dahası alternatif duruma gelmiştir. 8 Bu savaşımda arkalarına aldıkları temel güç ise, coğrafya keşiflerinin sağladığı ekonomik güç ve onun giderek belirginleşen kapitalistleştirici etkisi olmuştur. Öyle ki daha 12. ve 13. yüzyıllarda büyük fuarlar ve 13 ve 14. yüzyıllarda da özel banka ve borsalar kurmaya başlayan 9 Avrupa kentleri, şimdi okyanus ötesinden taşınan değerli madenler yoluyla, giderek büyük sermaye merkezleri durumuna gelmiştir. Üstelik, para akışının yüksek hızından kaynaklanan hiper enflasyon nedeniyle de muhalif oldukları monarşilerden bir dizi siyasal ve ekonomik ayrıcalık elde etmeyi başarmış, bu monarşilerin imzalamış oldukları kapitülasyon anlaşmaları çerçevesinde daha atak ve yayılmacı bir nitelik kazanmışlardır. Merkantilizm 10 adı verilen bir ticaret kapitalizminin temelini atan bu gelişmeler sonucunda, yeni Avrupa, Doğu dan farklı olarak dışalımını hammadde, dışsatımını ise işlenmiş mal üzerine kurmuş bir Avrupa dır artık. Üstelik küresel düzeyde ticari üstünlüğün devleti de güçlendireceği düşüncesiyle Kraliyetler de bu süreci desteklemeye başlamış ve burjuva ekonomisine verilen bu siyasal destek, Avrupa ekonomisini kent merkezli olmaktan ulus merkezli olmaya doğru taşımaya başlamıştır. Portekiz in ilk Doğu sömürge imparatorluğunu kurmasıyla başlayan; İspanya nın Batı sömürge imparatorluğunu kurmasıyla hız kazanan ve sırasıyla Hollanda, Fransa, İngiltere ve A.B.D. nin deniz aşırı imparatorlukları altında günümüze dek süregelen bu küresel yayılma; gerçekten 6 Jacques le Goff, Ortaçağda Entelektüeller, Ġstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1994, s. 9 10. 7 Neden Avrupa Tarihi, Der.: H. Ġslamoğlu, Ġstanbul, 1997, s. 32. 8 Gaston Lavergne, (ty.), La Democratie dans l Histoire, Édition électronique sur www.esplanade.org/democratie, s. 16. 9 Sée, s. 17, 20, 23 24; Lavergne, s. 17. 10 Merkantilizm, tacir anlamına gelen Latince Merkator sözcüğünden türemiģtir.

ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I 19 de Batının bir yandan deniz egemenliğinden güç alan bir uygarlığa dönüşmesi öte yandan da Doğu toplumları üzerinde küresel bir baskınlık kurması ve kendisi dışındaki dünyayı kendi uydusuna dönüştürmesiyle sonuçlanmıştır. 11 Burjuvazinin gücü ve saygınlığı lehine gelişen bu süreç; feodal yapıyı giderek zayıflatmakta, ulusal pazarlar üzerinde kentli yaşam lehine bir siyasal birliği güçlendirmekte ve feodal yapının son kalesi olan Kraliyet yönetimlerini toplumsal talepleri dikkate almaya zorlamaktadır. Bu muhalif baskının sonucunda, Avrupa da daha fazla temsil ve daha etkin katılımın temellerini atacak bir gelişme olarak, ilkin soylular, rahipler ve burjuvazinin ayrı sınıflar halinde toplandığı temsil organları kurulmaya başlanmış 12 ; ardından da toplumla ilgili konuları kapsayan genel bir öğretinin arayışına yönelinmiştir. İşte Rönesans, yalnızca Roma ve Grek döneminin yeniden canlandırılması değil, ama aynı zamanda böyle bir öğretinin ifadesi olarak kavramsallaştırılmış ve Batı uygarlığının inşasında insan merkezli, eleştirel, iyimser ve akılcı bir burjuva ideolojisinin karşılığı olarak kullanılmıştır. Avrupa uygarlığı, insanlığın genel tarihinden nitel bir kopuşu da ifade eden 13 bu ideolojinin öncülüğünde giderek küresel bir üstünlük bilinci kazanacak ve bu bilinci sayesinde 14 de dayandığı kapitalist üretim biçimini egemen model olarak dayatmaya başlayacaktır. Yeni bir ideolojinin yeni bir rejimin doğuşuna yöneldiği bu dinamizm içinde, doğal olarak artık egemen ideoloji ve onun meşrulaştırdığı eski rejim de gözden düşmüş ve Rönesans, yalnızca ekonomi ve siyasette değil, felsefeden yazına ve sanattan bilime yaşamın her alanında ağırlığını hissettirmeye başlamıştır. Thomas Morus ya da Niccolo Machiavelli, dönemin tüm aydın ve düşünürlerinde ana tema, insanın bireyselleşmesi ve özgürlüğü ile siyasetin dünyevileşmesi ve bir mutluluk aracına indirgenmesidir artık. 2.3. Reformasyon ve Batı nın Laikleşmesi Burjuvazinin Rönesans ile başlattığı düşünce ve kültür devrimi, 16. yüzyıldan başlayarak feodal monarşinin düşünsel ve kültürel silahı olan Kiliseyi de kuşatma altına almış ve krallıklar, sade yurttaşlar ve azizler üzerinde yarattığı kışkırtıcı etkiyle, çok kutuplu bir ideolojik savaşımı ateşlemiştir. Kilisenin iştah kabartıcı mal varlıklarına da göz koyan 15 bu 11 Samir Amin, 1492: La Polarisation des Mondes, Ed. Spéieale de Cahiers des Sciences Humains (Trente Ans: 1963 1992), 1993, s. 19. 12 Parlamenter rejime geçiģ, bir konuģma ve toplantı süreci olarak 13. yüzyılda Ġngiltere de gerçekleģmiģtir. 13 Amin, 1492:, s. 19 20. 14 Samir Amin, Avrupamerkezcilik, Ġstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1993, s. 86. 15 Sée, s. 26.

20 ATATÜRK İLKELERİ VE DEVRİM TARİHİ I çatışma, çatışan kutupların ve çatışma nedenlerinin çeşitliliği nedeniyle, Avrupa genelinde oldukça farklı sonuçlar doğurmuştur. Örneğin Kuzey Batı Avrupa ve İskandinav ülkelerinde devlete bağlı ulusal kiliseler kurulurken; yurttaş hareketleri ise Jean Calvin ve Martin Luther in önderliğinde Protestanlığın kurulması sonucunu doğurmuştur. 16 Azizlerin hareketine gelince, onların başarısı daha çok Cizvit (Jesuits) tarikatı adıyla yürüttükleri misyonerlik çalışmalarıyla sınırlı kalmıştır. 17 Fakat ne denli farklı sonuçlardan söz edilirse edilsin, merkezi din ve inanç olan bütün bu ideolojik savaşımın Avrupa nın geneli için doğurmuş olduğu önemli ortak sonuçlar da vardır. Örneğin kilise tüm Avrupa da yenilgiye uğramış ve böylece kraliyetler Papalık karşısında bağımsızlık kazanmışlardır. Papalığın siyasal ve dolayısıyla da dünyevi gücünü yitirmesi anlamına gelen bu gelişme, devletlerin aynı zamanda din kurumu olmasına da yol açan din-siyaset ilişkisini imha eden bir gelişmedir. 18 Bir diğer ve Rönesans ı tamamlaması açısından daha önemli olan ortak sonuç ise; din ve inanç tercihlerinin bireysel ve özgür bir nitelik kazanması ve böylece toplumsal ve kültürel çeşitliliğin tanınması olmuştur ki bu sonucun kavramsal karşılığı da laikliktir. Tüm bu sonuçlar, inanç olgusunu ve her türlü öznelliği kamusal olmaktan çıkaran bir siyasal kültürün doğuşuna hizmet etmekte ve böylece Batı nın demokratikleşmesine derin ve kalıcı katkılar sağlamaktadır kuşkusuz. Bununla birlikte, siyasal güç henüz aristokratik krallıkların tekelindedir ve dahası bu krallıkların genişleme talebinden kaynaklanan yoğun askerî harcamalar, kilisenin süregelen vergi ayrıcalıkları, siyasal otoritenin tartışılmazlığı ilkesi, iç gümrük duvarları ve basın yasakları gibi uygulamalar, özgürlük taleplerinin aşması gereken önemli engeller olarak halen gündemdedirler. Bu nedenle, Reformasyon dönemi, özdeşleştirildiği din alanı ile sınırlı kalmamış, sözcük anlamına uygun bir biçimde devlet ve toplum yaşamı alanında da bir yeniden yapılanma projesi ortaya koymuştur. Machiavelli nin ulusal ve laik devlet düşüncesini, Thomas Morus un Utopia sını ve Jean Bodin in ulusal egemenlik ve özel mülkiyet önermelerini harmanlayan bu proje, bir çok akım ve düşünürün katkıları üzerinde yükselmiştir. Jansenizm ile Kiyetizm gibi akımlar, Leviathan adlı yapıtıyla toplumsal sözleşmeyi ve buna bağımlı olan güçlü bir monarşiyi öneren Thomas Hobbes; liberal bir iktisat anlayışını savunan Grotius, Pufendorf, Quesnay ve Mercier de la Rivière gibi fizyokratlar; özgürlüğü merkez alan çeşitli kuramları ile dikkat çeken Descartes, Pascal, Bayle, Geulincx, Malebranche, Spinoza ve Leibniz gibi düşünürler bu değişime omuz veren uygarlık öncüleri arasında ilk akla gelen örneklerdir. 16 Server Tanilli, Uygarlık Tarihi, Ġstanbul: Say Yayınları, 1981, s. 69 70. 17 Tanilli, s. 70; Oral Sander, Siyasi Tarih, Ankara: Ġmge Yayınları, 1989, s. 50 51. 18 Alain Touraine, Demokrasi Nedir?, Ġstanbul: YKY Yayınları, 2002, s. 59.