19. YÜZYILDA ANTALYA DA KOLERA SALGINI. A CHOLERA EPIDEMIC IN ANTALYA IN THE 19 th CENTURY



Benzer belgeler
BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİV BELGELERİNE GÖRE İZMİT TE SALGINLAR VE KARANTİNALAR

K TAP TANITIMI. Döndü DÜ ÜNMEZ *

ESK EH R T CARET ODASI A(H1N1) GR P SALGINI

stanbul, 11 Ekim /1021

BÜLTEN. KONU: Mükelleflerin zahat (Özelge) Taleplerinin Cevaplandırılmasına Dair Yönetmelik Yayınlanmıtır.

BilgiEdinmeHakki.Org Raporu Bilgi Edinme Hakkı Kanunu nun Salık Bakanlıı Tarafından Uygulanmasındaki Yanlılıklar

DEVLET HAVA MEYDANLARI İŞLETMESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Etiler Ankara : ÖNSÖZ

XIX. YÜZYILIN SONLARINDA KIREHR SANCAI NIN DEMOGRAFK YAPISI DEMOGRAPHIC SITUATION OF KIREHR AT THE END OF XIX CENTURY

2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetiim Sempozyumu Ekim 2007, zmir

üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plandır. Çevre Düzeni Planı;10) (Deiik -

T.C. BABAKANLIK TOPLU KONUT DARES BAKANLII (TOK) KONYA MERAM 2. ETAP ALT GELR GRUBU KONUT PROJES BAVURU DUYURUSU

Döviz Kuru Hareketleri ve Enflasyon Dinamii: Türkiye Örnei

TÜRKYE SERMAYE PYASASI ARACI KURULULARI BRL SCL TUTMA ESASLARI

T.C. SALIK BAKANLII Temel Salık Hizmetleri Genel Müdürlüü GENELGE 2004 / 28

TÜRKYE OTOMOBL SPORLARI FEDERASYONU

Esrar kullanımı dengeleniyor, gençler arasında gördüü rabetin azaldıına dair belirtiler var

Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume: 3 Issue: 12 Summer 2010

9. HAFTA. Ulusal sağlık politikaları: Osmanlı İmparatorluğu ve sağlık hizmetleri

Bulaşıcı mikrobik akut bağırsak iltihabıdır.

Kurumsal Yapısı, Yasal Çerçevesi ve Göstergeleriyle Ula tırma Sektörü

ZLANLI EYÜP PAA NIN TARH KL ÜZERNE BAZI NOTLAR SOME NOTES ON THE HISTORICAL CHARACTERISTICS OF EYUP PASHA

! " #$! "# $$ $! " % % # $ &&& " '( % )* " '(

1. Kamu idarelerinin sağlık hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin görevlerinin devredilmesi

!" # $%! "# $$ $! " % % # $ &&& " '( % )* " '(

MÜZK ETM YÖNETM ve DEERLENDRME LKLER *

GEÇERSZ SGORTALILIK STATÜSÜNDE YATAN PRMLERN GEÇERL SGORTALILIK STATÜSÜNE AKTARILMASI!!! " # $ % &

BURSA DA GÖREV YAPAN MÜZK ÖRETMENLERNN ULUDA ÜNVERSTES ETM FAKÜLTES GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM DALI LE LETM VE ETKLEM

Hayvancılığın Desteklenmesi Hakkında 2005/8503 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Uygulama Esasları Tebliği

BÜLTEN Tarih:

mekan Kasımpaşa Deniz Hastanesi İLKBAHAR 2014 SAYI: 302

ALMANYA DA 2011 OCAK AYI İTİBARİYLE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ALANINDA MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER. 1. İstihdam Piyasası

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Amaç, Kapsam, Hukuki Dayanak, Tanımlar, Kaynak Aktarımı ve Ödemeler

KÖY İÇME SULARI HAKKINDA KANUN

AMER KA B RLE K DEVLETLER SAYI TAYI

MUSK MUALLM MEKTEBNDEN GÜNÜMÜZE MÜZK ÖRETMEN YETTRME PROGRAMLARINDAK YAYLI ÇALGI ÖRETMNE LKN SINAMA-ÖLÇME-DEERLENDRME DURUMLARININ NCELENMES

Dousan Boru Sanayi ve Ticaret A Tarihli Faaliyet Raporu. irket Merkezi Erzincan Sivas Karayolu 14 Km Pk 74 Erzincan

Ekonomik Rapor ULUSLARARASI MAL PİYASALARI 67. genel kurul Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

OSMANLI DI BORÇLARININ EKONOMK VE SYAS SONUÇLARI Nedim DKMEN (*)

T.C. BOZCAADA BELEDİYE BAŞKANLIĞI 04.KASIM.2015 TARİHLİ MECLİS KARARLARI MECLİS ÜYELERİ

GÜNCEL GELMELER IIINDA LKÖRETM: MATEMATK-FEN-TEKNOLOJ-YÖNETM

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARASTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ HASTA NAKLİ ve AMBULANS HİZMETLERİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Türkiye de Bilgi Edinme Hakkı Kanunu nun Bakanlıklar Tarafından Uygulanması

!" # $%! "# $$ $! " % % # $ &&& " '( % )* " '(

&' ($ *!+ *,+ $*-!+ *./( " "!/ ( (! + * 0 $ 1 /+%$ "$ $ / + "/ 2 %/

TÜRKYE CUMHURYET EMEKL SANDII YOKLAMA NZAMNAMES. BRNC BÖLÜM Yoklama leri. KISIM I Yoklamanın Çeitleri

Ergin AYAN (2009). Willermus Tyrensis in Haçlı Kronii ( ), Karadeniz Dergisi Yayınları, Ankara, 160 s, ISBN

TÜM OTOBÜSÇÜLER VE LETMECLER FEDERASYONU KARAYOLU YOLCU TAIMACILII SEKTÖRÜNÜN TARHSEL GELM

İZMİT VE ÇEVRESİNDE KOLERA SALGINI (1894)

Ş U B A T MALİ YÖNETİM MERKEZİ UYUMLAŞTIRMA DAİRESİ 2006 YILI FAALİYET RAPORU BÜTÇE VE MALİ KONTROL GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

RUSYA-UKRAYNA ENERJ KRZ STRATEJK BR DEERLENDRME

ÇEVRE KORUMA VE KONTROL DAİRESİ BAŞKANLIĞI TEMİZLİK ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI YÖNETMELİĞİ

T.C. ÇANAKKALE BELEDİYESİ SAĞLIK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNERGE BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Hukuki Dayanak ve Tanımlar

e.t.t.e tüketim endeksi

Bilgi, Belge ve Açıklamaların Elektronik Ortamda mzalanarak Gönderilmesine likin Esaslar Hakkında Tebli

Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi letmeleri A Tarihi tibarıyla Sona Eren Hesap Dönemine likin Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet Raporu

B.M.M. Yüksek Reisliğine

ÜNVERSTELERN GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM/ANASANAT DALI BRNC SINIF ÖRENCLERNN KSEL PROFLLER *

T.C. KÜÇÜKÇEKMECE BELEDİYESİ RUHSAT VE DENETİM MÜDÜRLÜĞÜ NÜN TEŞKİLAT, GÖREV VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA YÖNETMELİK I. KISIM BİRİNCİ BÖLÜM

Bu maddenin yürürlüe girdii tarih itibarıyla bu Kanuna göre kurulan serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almı mükelleflerin;

BÜLTEN Tarih:

S R K Ü L E R : 2007 / 6

3065 SAYILI KATMA DEER VERGS KANUNUNUN BAZI MADDELERNN DETRLMESNE LKN KANUN

DÜNYADA VE TÜRKİYEDE MESLEK HASTALIKLARI

SINIF ÖRETMEN ADAYLARININ NTERNET KULLANIMINA LKN TUTUMLARININ DEERLENDRLMES

SRKÜLER NO: POZ / 62 ST, SSK EK GENELGES(16/347) YAYIMLANDI

T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü. Sayı: B.18.0.ÇYG /06/2011 Konu: Yetki Devri Genelgesi

KİTAP TANITIMI. Necmi UYANIK

haline gelmitir (Dicigil, 2007: 92). Tüm dünyada olduu gibi Türkiye de de obezite yaygınlıının arttıı bilinmektedir (Tam ve Çakır, 2012: 37).

ÜNVERSTELERN GÖREVLER

Sosyo-Ekonomik Gelimilik Aratırması

BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Çevre ve Atık Yönetiminde Öncü Kuruluş İSTAÇ A.Ş. Belediyelerde Tıbbi Atık Yönetimi. İSTANBUL ÇEVRE YÖNETİM SAN. VE TİC. A.Ş.

Bu model ile çalımayı öngören kuruluların (servis ve içerik salayıcılar),.nic.tr sistemi ile uyumlu, XML tabanlı yazılım gelitirmeleri gerekmektedir.

3. YÜZEYSEL SULARDAN SU ALMA

T.C. İZMİR İLİ TORBALI BELEDİYESİ RUHSAT VE DENETİM MÜDÜRLÜĞÜ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA DAİR YÖNETMELİK

BANKALARIN KRED LEMLERNE LKN YÖNETMELKTE DEKLK YAPILMASINA LKN YÖNETMELK TASLAI

S R K Ü L E R : 2007 / 4 9

K A R A R I N Ö Z Ü Başkanın Senelik İzin Kullanımı

T.C. LÜLEBURGAZ BELEDİYESİ TEMİZLİK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜNÜN GÖREV YETKİ SORUMLULUK VE ÇALIŞMA ESASLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİK

Araştırma Komisyonu KSW. Hasta Verileri ile Biyolojik. Araştırma Amaçlı

Madde 1.1. in 4.paragrafı aaıdaki ekilde güncellenmitir.

T.C ÇAYIROVA BELEDİYESİ HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

T.C. VAN ĐL ÖZEL ĐDARESĐ Đl Genel Meclisi

DEFNE BELEDĠYESĠ ÇEVRE KORUMA VE KONTROL MÜDÜRLÜĞÜ KURULUġ, GÖREV VE ÇALIġMA ESASLARI YÖNETMELĠĞĠ. BĠRĠNCĠ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve Dayanak

YEDİ DAKİKA YEDİ BÖLGE: ENDEMİK ENFEKSİYONLAR- EGE BÖLGESİ

XX. YÜZYIL BAŞLARINDA İZMİT TE SALGIN HASTALIKLARLA MÜCADELEDE AŞI ÇALIŞMALARI

statistiksel Proses Kontrol -Uygulamalar -

Sanayi ve Ticaret Bakanlıından: Sanayi Mallarının Satı Sonrası Hizmetleri Hakkında Yönetmelik Amaç Madde 1 Bu Yönetmeliin amacı, ekli listede yer

Halil YILDIRIM ** Ahmet ÖRETEN *** Özet

BALIKÇI BARINAKLARI YÖNETMELÝÐÝNDE DEÐÝÞÝKLÝK YAPILMASINA DAÝR YÖNET Perþembe, 30 Ekim 2008

Fonksiyonel birim şeması yönetmelik eki( Ek-1) de düzenlenmiştir. Personel görev dağılım çizelgeleri Daire Başkanı tarafından belirlenir.


YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI, MEDİKO-SOSYAL SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR İŞLERİ DAİRESİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİ

TEKSTL BANKASI ANONM RKET NN 15 MART 2010 TARHNDE YAPILAN 2009 YILI OLAAN GENEL KURUL TOPLANTI TUTANAI

! "!! # $ % &'( )#!* )%" +!! $ %! + ')!

KREDÝLÝ MENKUL KIYMET ÝÞLEMLERÝ ÇERÇEVE SÖZLEÞMESÝ

T.C. SOSYAL GÜVENLK KURUMU BAKANLII Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüü

TEMĠZLĠK ĠġLERĠ MÜDÜRLÜĞÜ

: Konya Büyükşehir Belediyesini, Destek Hizmetler Dairesi Başkanlığı Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliği

Transkript:

Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 4 Sayı: 17 Volume: 4 Issue: 17 Bahar 2011 Spring 2011 19. YÜZYILDA ANTALYA DA KOLERA SALGINI A CHOLERA EPIDEMIC IN ANTALYA IN THE 19 th CENTURY Mehmet AK Özet Çalardan beri var olan salgın hastalıklar insanları kırıp geçirmekle birlikte 1817 den itibaren ortaya çıkan kolera dier salgınlarla kıyaslanamayacak derecede büyük yıkımlara yol açmıtır. Hindistan dan dünyanın dört bir tarafına ngiliz gemileriyle taınan hastalık, Osmanlı topraklarında ilk kez 1822 de görüldüü gibi ticari münasebetler, göçler, savalar ve hac yoluyla yayılma imkanı bulmutur. Dünya çapında belirli aralıklarla görülen salgınlar, Osmanlı topraklarına da bulaarak hem nüfus hem de sosyo-ekonomik açıdan büyük kayıplara neden olmutur. Antalya da ilk kez 1866 yılında ortaya çıkan kolera salgınından sonra ikinci salgın dalgası 1894-1895 yıllarında yaanırken bu defa öncekinden daha fazla vaka ve ölüm gerçeklemitir. Antalya da yaanan 1866 salgını sırasında salgına karı gerekli tedbirleri alabilecek nitelikte tıp eitimi almı bir tabip bile yokken, 1894-1895 salgını sırasında daha tedbirli davranılarak atanan tabiplerle hastaların tedavileri yapılıp yurt dıından getirilen pulverizatörlerle hastalıklı ortamlar dezenfekte edildii gibi hastalık kontrol altına alınmaya çalıılmıtır. Antalya da 19. yüzyılın ilk yarısında bir karantina kontrol istasyonu yapılmı ve ortaya çıkan salgınlar sırasında ehre gelenler bu istasyonda muayene edilerek 10 gün karantina bekletilmitir. Bunların yanı sıra Antalya daki salgınlar esnasında ehre giri ve çıkılar yasaklanıp kordon uygulamasına gidilince Alanya ve Antalya ahalisi zarar ettikleri gerekçesiyle uygulamaya tepki göstermitir. Dier taraftan 1866 salgını esnasında karantina kontrol istasyonunda görevli tabip ve memur, ehre dönen gayrimüslimlerden zorla para topladıkları gerekçesiyle ikayet edilmitir. Bir baka ikayet konusu da 1894-1895 salgını sırasında halkı, Kesikbeli osesinin yapımına sevk edip, halkın üümesine ve gerekli tedbirleri almadıından koleranın yayılarak çevreye bulamasına neden olduu gerekçesiyle Antalya Mutasarrıfı olmutur. Anahtar Kelimeler: Kolera, Antalya, Teke, Karantina, Salgın. Abstract The epidemics have decimated human beings for ages. However, Cholera that has existed upwards 1817 had caused huge deaths comparing to other epidemics. The epidemic that British ships carry to every side of the world from India was seen in Ottoman Land first time in 1822. This epidemic had been spread to Ottoman Land by means of commercial relations, migrations, wars, and pilgrimages. The epidemics that are seen periodically all over the world had Doktora Örencisi, Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.

- 255 - caused huge lose in the population and socio-economic side by spreading to Ottoman Land. More cases and death occurred in the second epidemic wave that was seen in Antalya between 1894 and 1895 compared to the previous Cholera epidemic that has seen in this city first time in 1866. There were no doctors graduated from medicine in Antalya before the 1866 Epidemic. However, during the 1894-1895 Epidemic, the illness was controlled by appointed doctors by means of treating patients and disinfection of diseased areas with atomizers imported. A Quarantine Control Station was built in Antalya in the first half of the nineteenth century. During the epidemics, immigrants coming to Antalya were examined and kept 10 days in quarantine in this station. Moreover, when entrance and exit to the city were banned and the surroundings of Antalya was cordoned, residents of Antalya and Alanya protested the quarantine because of making loss. On the other hand, doctors and civil servants were responsible in this Quarantine Control Station. They were complained because of bribery from non-muslims returned to the city during the 1866 Epidemic. During the 1894-1895 Epidemic, another complaint subject was about the Governor (Mutasarrıf) of Antalya. According to the complaint, the governor had made residents work in construction of the Macadamized Road of Kesikbeli. During the construction, the governor had caused to spread and transmission of Cholera because of not taking indispensable precaution. Key Words: Cholera, Antalya, Teke, Quarantine, Epidemic. Giri Osmanlı Devleti 19. yüzyılda idari, mali ve askeri alanlar bata olmak üzere dünyada deien dengelere uyum salamaya çalıırken bir taraftan da salgın hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalmıtır. Bu yüzyıl boyunca çou kez aynı dönemde Osmanlı Devletiyle birlikte dier devletlerin de sınırları içerisinde çeitli yollarla yayılarak insanları kırıp geçiren salgın hastalıklar, savalardan daha büyük yıkımlara neden olmutur. 19. yüzyılın ilk yarısına kadar büyük çaplı kırımlara yol açan veba, salık alanındaki gelimelere paralel olarak ortadan kalkarken bu defa 1817 den sonra ortaya çıkan kolera, vebanın yerini aldıı gibi bu yüzyıl içerisinde belirli aralıklarla ortaya çıkıp Asya, Afrika, Avrupa ve Amerika kıtalarını hemen hemen aynı ölçüde etkilerken hastalıın kıtalararası yaygınlıı ortak noktayı oluturmutur (Panzac, 1997: 1). 19. yüzyıl boyunca belirli aralıklarla dünyada büyük salgınlara yol açan koleranın kaynaı Hindistan olarak bilinmekle birlikte ilk olarak 1817 yılında Bengal de ortaya çıkmı ve buradan dünyanın dier bölgelerine yayılmıtır. Hindistan kaynaklı, Asiatic Cholera olarak bilinen tür, ticaret yollarını izleyerek tüm dünyaya yayılıp ciddi tahribatlara yol açarken Cholera Europa adı ile bilinen ve bir mevsim hastalıı niteliinde olan tür ise daha fazla yaz ve sonbahar aylarında ortaya çıkıp Avrupa da etkili olmutur (Sarıyıldız, 1996: 1). 19. yüzyılda Avrupa kıtasında Fransa, ngiltere, Rusya ve Almanya bata olmak üzere patlak veren kolera salgınlarından dolayı çok sayıda insan hayatını kaybetmitir. Avrupa da büyük çaplı ölümlere yol açan kolera hastalıı sanayileme sürecine paralel olarak alt yapının yetersiz kalması sonrasında genellikle kanalizasyon ve atıklarla kirlenmi suların içilmesiyle yaygınlık göstermitir (Yıldırım, 2006: 19-20). Kolera bulaıcı bir baırsak hastalıı olmakla birlikte bulama yollarının baında hastaların dıkıları ile kirlenmi içme sularıyla merubat ve yiyecekler gelir.

- 256 - Açıkça bir yerdeki temizlikle içme ve kullanma sularının sıhhi durumu kolera salgınının yayılmasında belirleyici rol oynar. Hastalıın yayılmasına ve tahribat yapmasına en müsait yerler alt yapısı yetersiz büyük ehirler olduu gibi özellikle yoksulluun kol gezdii bakımsız yerlerle havasız, karanlık, nemli ve pislik içersindeki mekânlar hastalık için uygun ortamlardır. Kanalizasyonlar ve dier atık suların akarsulara karıması ve bu kirli suların denizlere dökülmesi sonucunda uluslararası taımacılık yapan gemiler hastalıın farklı bölgelere taınmasında aracı rol oynamılardır (Yıldırım, 2006: 18-19). Hastalıın etkeni olan kolera mikrobu baırsaklara yerleerek uygun ortamda üremekle birlikte aırı dıkı ve kusmaya neden olup hastanın su ve tuz kaybetmesine yol açar. Yaanan su ve tuz kaybı neticesinde vücutta kuruma, kanda koyulama ve ürenin yükselmesi, kan basıncının dümesi, idrarın azalması ve kesilmesi, kaslarda balayan kramplar hastalıın balıca belirtileri olup uygun tedavi yapılmazsa hastalık ölümle sonuçlanır (Dalar, 2007: 368). Dier taraftan Darphane-i Amire Kavaim-i Nakdiye Evrak Müdürü Ahmet efik Efendi, 7 Aralık 1894 tarihinde sadarete sunduu belgede kolera hastalıının seyrini üç safhaya ayırmıtır. Hastalıın belirtilerini de ba dönmesi, göz kararması, kulaklarda çınlama, güç keskinlii ve kendinden geçme, karında balayan arılarla kusma ve safra çıkarma yanında ortaya çıkan ishalle birlikte defalarca dıkı hissinin belirmesi, idrara çıkma ve ate ile devam eden sıhhatsizlik, benzin solması ve halsizlikle birlikte adalelerdeki bitkinlik hissi olarak sıralamaktadır (BOA.,.HUS., 32/1312.C/11). 19. yüzyıl boyunca belirli aralıklarla dünyanın birçok yerinde hemen hemen aynı dönemlerde seyreden kolera salgınlarından dolayı çok sayıda insan hayatını kaybederken koleradan ölen bir hastanın son anlarında gözlemlenen belirtilere bakıldıı zaman, yakıcı bir ate hastanın içini kavururken bedeninin dıının buz kestii, ölüm eklinin bütün belirtileriyle boulmayı andırdıı, kısa süre içinde cilt morarırken gözbebeklerinin kaybolduu, kollar ve bacakların spazmla kasıldıı, vücudun karararak adeta mumyalatıı belirtilmektedir (Dumont, 1999: 142). Kaynaı Hindistan olmakla birlikte Basra Körfezi üzerinden Badat yoluyla Anadolu ve Akdeniz sahillerine ulaan kolera hastalıı, Osmanlı topraklarında ilk kez 1822 yılında görülmütür (Ayar, 2007: 22). Böylece Osmanlı Devleti sınırları içerisine giren hastalık 19. yüzyıl boyunca ticari münasebetler, göçler, savalar ve hac yoluyla Osmanlı topraklarına taınmakla kalmamı belirli aralıklarla ortaya çıkıp nüfus açısından büyük yıkımlara neden olduu gibi ekonomik açıdan da büyük kayıplara yol açmıtır (Dalar, 2007: 368). Aynı zamanda bu salgınlar 19. yüzyılda nüfusun büyüme hızını da oldukça düürmütür (Karpat, 2003: 49). Ulaım alanında yaanan gelimelere paralel olarak halk kitlelerinin hareketliliinin artması salgınların farklı alanlara yayılmasını hızlandırmıtır. Özellikle kâr hırsıyla hareket eden ngilizler, hastalıa ramen gemilerle yolcu taımaya devam edip Hindistan kaynaklı kolerayı hac yoluyla Hicaz a getirdikleri halde ngiliz yetkililer bir türlü bunu kabul etmek istememilerdir. Osmanlı Devleti ise hacdan dönen hacıların hastalıı dier alanlara bulatırmasını önlemek için gerekli tedbirleri almı ancak hac dolayısıyla mikrobun yayılıp yayılmadıı hususu salık konferansları ve diplomatik çevrelerde sıkça tartıılmıtır (Kuneralp, 1996: 497, 507). Hastalıın kıtalararası salgın halini alması devletleri ortak salık politikası izlemeye sevk etmi ve uluslararası konferanslar düzenlenmitir. Bu çerçevede 1865 yılında dünya çapında yaanan büyük kolera salgını üzerine stanbul da 1866 yılında toplanan II.

- 257 - Milletlerarası Sıhhiye Konferansında koleranın kaynaının Hindistan olduu, Hicaza da oradan taındıı kabul edilmitir (Sarıyıldız, 1999: 296). 1. 1866 Salgını ve Antalya Büyük çaplı kolera salgınlarından biri olan 1865 yılı salgınının kaynaı Hindistan olmakla birlikte deniz yoluyla Hicaz ve Mısır a; buradan Avrupa ya taınırken, hacılar vasıtasıyla da Osmanlı Devletinin Anadolu ve Rumeli topraklarına yayılmıtır (Uluda, 1938: 452). Bu salgının devamı niteliinde olmak üzere 3 Austos 1866 tarihinde Antalya da ilk kez kolera salgını ortaya çıkmıtır (BOA., A.MKT.MHM., 363/85). Salgın Antalya Karantina daresi tarafından Konya Valiliine, valilikte durumu merkeze bildirince, merkezden hastalıa karı alınacak sıhhi tedbirlere balanması ve durum hakkında bilgi verilmesi emredilmitir (BOA., A.MKT.MHM., 363/37). Antalya da ortaya çıkan bu kolera salgını üzerine yeterli tedbir alınamadıından 8-10 kii hayatını kaybedince halkın çou hastalık ve ölüm korkusuyla ehri terk edip etrafa daılmıtır. Yaanan bu kargaa üzerine hastalıın çevreye de bulatırıldıı endiesiyle karantina tabibinin emriyle Antalya çevresi kordon altına alınarak dıarıdan gelecek olanlara karantina uygulanması kararlatırılmıtır. Salgın sonrasında halkın çounun ehri terk etmesi üzerine Teke Sancaı ahalisinin Bank-ı Osmanî aracılııyla ödemesi gereken vergi gelirleri ödenememitir. On yük kuru tutarındaki vergilerin tahsil edilmesi ehirde kalan halkı daha fazla perian edeceinden bu meblaın silinmesi Teke Sancaı Meclis daresince hazırlanan mazbata ile 7 Eylül 1866 da merkezden talep edilmitir (BOA., A.MKT.MHM., 363/85). Antalya da ortaya çıkan bu vakadan sonra Antalya Limanından stanbul a hareket edip Tuzla iskelesine gelen iki gemi ve yolcularının kolera hastalıı bulamı olabilecei endiesiyle 10 gün karantinaya tabi tutulmak istenmesi üzerine Tuzla ahalisi buna karı çıkarak yolcuların 10 gün yerine 15 gün karantinaya alınmaları hususunda ısrar etmilerdir. Bu gelimelerden sonra ahali ile karantina tabibi arasında Austos sonlarında balayan anlamazlık ancak Eylül sonuna doru sona erdirilebilmitir (BOA., A.MKT.MHM., 363/36). Antalya Karantina Kontrol stasyonunda 1841 yılında bir tabip bulunmasına ramen (Sarıyıldız, 1994: 363) 1866 yılında kolera salgını baladıı zaman salgına karı gerekli tedbirleri alabilecek nitelikte tıp eitimi almı bir tabip bulunmamaktaydı. Hem salgın öncesinde çeitli hastalıklara yakalananlar hem de koleraya tutulanların bir kısmı kendilerini kadere terk ederken bir kısmı da mahalli tabiplere müracaat edip uygulanan yanlı tedavi yüzünden zarar görmekteydiler. Bu nedenlerle hastaların tedavisi için Antalya nın senelik vergisine ek olarak aylık 1.200 kuru maala bir tabibin seçilerek atanması istenirken bu salgın aynı zamanda Antalya da diplomalı bir tabip bulundurulması zorunluluunu ortaya çıkarmıtır. Nide yöresinde görülen kolera vakası üzerine oraya atanan ve hizmetleri neticesinde halk tarafından sevildii için dönüüne engel olunmak istenen diplomalı tabip Kolaası Nuri Efendinin Antalya ya atamasının yapılması Teke Sancaı Meclis daresi tarafından 19 Ekim 1866 tarihinde merkezden talep edilmitir. Bu talep üzerine Memleket Tabipliinde bulunan Kolaası Nuri Efendinin 15 Kasım 1866 da Antalya Tabipliine nakli yapılarak mal sandıından verilen 1.000 kuru maaının kesilmesi ve Antalya vergisine ilaveten aylık ödenmek istenen 1.200 kuru maa ilmühaberinin düzenlenerek Maliye Nezaretine gönderilmesi istenmitir (BOA., MVL., 726/63).

- 258 - Kolera salgını sırasında Antalya da bulunan gayrimüslim ahalinin de çou firar etmi ve hastalık geçince hastalık taımadıklarına dair ellerinde bulunan temiz tezkereleri ile ehre dönmülerdi. Buna ramen karantina memuru ile tabibi bunlara karantina bekletip 34.000 kuru akçelerini aldıkları gibi firar etmeyen gayrimüslim ahaliden dahi ecza bahası adı altında 9.000 kuru topladıkları gerekçesiyle vekilleri Anasta aracılıı ile merkeze ikayet edilmilerdi. Paralarının zorla alınması ve salıklı kiilerin karantina beklettirilerek zarar görmelerine sebep olduklarından dolayı kendilerinden alınan bu meblaın karantina memurundan tahsil edilmesi için Teke Sancaı Kaymakamlıına hitaben 12 ubat 1867 de ferman çıkarılması talep edilmitir (BOA., MVL., 525/64). Yolcu taıyan gemiler kolera hastalıının bulamasında önemli bir faktör olduundan Antalya da 1866 yılında ortaya çıkan kolera salgınından sonraki yıllarda tekrar aynı durumun yaanmaması için Teke sahillerinde dolatırılmak üzere bir karakol gemisi istenmi ancak bir türlü gönderilememitir. Mersin de kolera vakası ortaya çıkınca sahilin korunması için talep edilen karakol gemisinin 27 Kasım 1890 da acilen gönderilmesi istenmesine (BOA., DH.MKT., 1785/89) ramen yine gönderilememitir. Teke sahillerinde dolatırılmak istenen bu karakol gemisi hem sahil güvenliini salayacak hem de kolera salgını devam eden yerlerden gelen bulaık gemi ve kayıkların temiz yerlere girilerini önleyerek tahaffuzhanelere sevk edilmelerini temin edip hastalıın temiz yerlere bulamasını engelleyecekti. Konya Vilayetine gönderilen 8 Ocak 1891 tarihli yazıda kolera hastalıının Suriye sahili ile Adana ya kadar yayılması nedeniyle özellikle bu kesimde gemi dolatırılması ii Akdeniz Komodorluuyla Beyrut ta bulunan Arkadi Vapuru süvarisine havale edildiinden Teke sahili için ayrıca baka bir vapur görevlendirilmesine gerek kalmadıı bildirilmitir (BOA., DH.MKT., 1798/55). 2. 1894 Salgını ve Antalya Kolera salgını 1892 yılında kuzeybatı Hint eyaletlerinde ortaya çıktıı gibi farklı noktalardan dünyanın birçok yerine yayılmı ve yine Hicaz dan hac yoluyla Osmanlı topraklarına da bulamıtır (Sarıyıldız, 1996: 3-4). Antalya da yaanan salgın endiesine ramen 1894 yılı yaz aylarında nerdeyse tüm Anadolu yu saran kolera salgını sırasında Antalya salgınlardan etkilenmemi ancak hastalık hem Konya Vilayetinde hem de birçok Anadolu ehrinde tamamen kaybolduktan sonra Antalya da ortaya çıkmıtır (Ayar, 2007: 137). Antalya civarındaki Kındıra Çiftliiyle bazı köylerde 1894 yılı Ekim ayı sonunda kolera vakasının görülmesiyle bu yöredeki salgın balamı ve hastalananlardan birkaçının ölmesiyle durum Antalya Sıhhiye Tabipliinden, Sıhhiye Nezaretine bildirilmitir. Bunun üzerine Sıhhiye Nezaretinden derhal korunma tedbirlerinin alınması ve Antalya Limanından çıkacak gemilerin sıhhiye tabibi bulunan yerlerde ayrıntılı bir tıbbi muayeneye tabi tutulmaları emredilmitir (BOA., Y.A.HUS., 313/4). Salgının baladıı ilk günlerde Antalya da bulunan mahalli tabipler, hastalıın bir mevsim hastalıı olduunu iddia etmelerine ramen Antalya Sıhhiye Tabibi Doktor Panas ın hastalıın kolera olduunu Sıhhiye Nezaretine haber vermesi üzerine Rodos Sıhhiye Tabibi de Antalya ya gönderilmi ve yaptıı inceleme neticesinde hastalıın kolera olduunu dorulamıtır (BOA., A.MKT.MHM., 554/73). Böylece Teke Yöresinde balayan kolera salgını üzerine Antalya ehir merkezindeki ilk vaka haberi 29 Kasım da alınmı ve Aralık ayının ilk on gününde 98 vukuat ve 39 ölüm gerçeklemitir. Salgın devam ederken Antalya da 14 Aralık günü 26 vaka ve 13 ölüm

- 259 - görülmekle birlikte bu salgın sırasında günlük olarak kaydedilen en yüksek ölüm vakasıdır (Ayar, 2007: 137). Osmanlı topraklarında salgın devam ederken merkez tarafından hastalık çıkan yerlerde derhal gerekli tedbirlerin alınması istendii gibi kolera vakası her nerede çıkmısa günü gününe bildirilmesi ve gazetelerde ilan edilmesi emredilmitir (BOA.,.DH., 1320/1312/N-01). Bu süreçte Antalya daki kolera salgınının seyri merkez tarafından dikkatle izlenirken salgın hakkında 13 ve 26 Aralık 1894 tarihlerinde herhangi bir haber alınamamıtır (BOA., Y.PRK.SH., 5/11). Dier taraftan salgınla ilgili 31 Aralık 1894 tarihinde alınan bilgiye göre Antalya da 4 kii hastalıa tutulmu ve bunlardan 1 kii hayatını kaybetmitir (BOA., Y.PRK.SH., 5/17). Bunun dıında 11 ubat 1895 tarihinde merkeze ulaan habere göre Antalya da kolera dan herhangi bir vaka ve ölüm olmadıı bildirilmitir (BOA., Y.PRK.SH., 5/25). Antalya daki salgın 1894 yılının son günlerine kadar iddetini sürdürürken bundan sonra yavalayarak kısmi vakalar halinde 21 ubat 1895 tarihine kadar devam etmitir. Bu tarihten sonra eski hastalananlardan ölenler olmusa da Antalya da bir daha kolera vakası ortaya çıkmamıtır. Böylece Antalya da yaklaık dört aya yakın devam eden kolera salgınında tespit edilebildii kadarıyla 353 vukuat ve 182 ölüm meydana gelmitir (Ayar, 2007: 137). Antalya da yaanan kolera salgını sırasında Antalya Mutasarrıfı yaptıı haksız uygulamalar ve yolsuzlukla gündeme geldii gibi ahaliden bazıları tarafından 20 Ocak 1895 te merkeze ikayet edilmitir. Zira mutasarrıf ziraat mevsiminde ahaliyi ziraattan men edip Kesikbeli osesini inaya sevk ettii gibi havalar kötü gittii için halkın üümesine neden olup kolera hastalıının ortaya çıkmasıyla içiler arasında yayılmasına ve alınması gereken tedbirleri almadıı için de hastalıın etrafa bulamasına sebep olmutur. Hatta akrabasından birisini içi kolcubaılıında istihdam edip uaına da belediyeden 300 kuru maa tahsis ettirmitir (BOA., BEO., 555/41564). Bu ikayet üzerine 23 Ocak 1895 te Konya Vilayetine gönderilen yazıda durumun yerinde aratırılarak sonucun merkeze bildirilmesi istenmitir (BOA., DH.MKT., 336/9). 3. Salgına Karı Alınan Tedbirler ve Sonuçları Salgına karı alınan tedbirlerin baında karantina yöntemi gelmekle birlikte aslında Osmanlı Devletinde 16. yüzyıldan beri karantina uygulanmaktadır (Kılıç, 2004: 81). Eski bir uygulama olan karantina yöntemi, çiçek, kolera, veba, tifo ve sıtma gibi bulaıcı ve salgın hastalıklardan etkilenme ihtimali olan veya etkilenmi bir kiinin herhangi bir ülkeye veya ehre girmeden önce belirli bir yerde geçirmek zorunda olduu tecrit süresi ile uygulanan önlemlerin tümünü kapsamaktadır (Yıldırım, 1994: 459). Bu çerçevede dıarıdan gelebilecek bulaıcı ve salgın hastalıklara karı korunmak için gerekli salık önlemlerinin alındıı mekanlar karantina yerleri olarak bilinen Tahaffuzhanelerdir (Yıldırım, 1985: 1324). Tahaffuzhanelerde yapılan uygulamaya göre dıarıdan gelenler önce tıbbi muayeneye tabi tutulduktan sonra eya ve malları dezenfekte edilerek gerekli temizlik ilemlerinden geçirilmilerdir (Dalar, 2007: 372). 19. yüzyılda Avrupa da yaanan kolera salgınları sonrasında salık ve altyapı alanındaki hizmetler kurumsal bir yapıya kavuurken (Çıpa, 1995: 21) bu yüzyılda Osmanlı Devletinde de aynı ekilde hastalıa paralel olarak salık kurumları ve altyapı

- 260 - hizmetleri alanında modern anlamda gelime kaydedildii görülmektedir (Moulin, 1999: 175-176; Aydın, 2004: 189). Osmanlı topraklarında yaanan salgınlar ile oluan kaygı sonrasında Osmanlı yönetimi salgınların önlenmesi konusunda giriimlere balamıtır. Karantina uygulamasının yeni usullerle devreye sokulmasında Hindistan da balayıp 1831-1833 tarihleri arasında Ortadou ve Avrupa yı saran kolera salgını etkili olmutur (Aydın, 2006: 248-248). II. Mahmut döneminde karantina için toplanan mecliste karantinanın idari yönü yanında dini yönünün de olduu gerekçesiyle fetva istenmi ve bundan sonra Akdeniz, Karadeniz ve Boazların uygun yerleri ile Anadolu ve Rumeli deki liman ve ticaret merkezlerine karantina usulünün konması gerektii padiaha arz edilmitir. Karantinanın eriata uygunluu konusunda eyhülislamdan alınarak yayınlanan fetva sonrasında 1837 yılı Eylül ayında karantina meclisinin kurulmasıyla resmen yapılanma balamıtır (Yıldırım, 1994: 459-460). Böylece Kızıldeniz sahilleriyle Hicaz da tekil edilen karantina aı sayesinde Hindistan kaynaklı koleranın hac yoluyla Hicaz üzerinden Osmanlı topraklarına yayılması engellenmeye çalıılmıtır (Sarıyıldız, 1998: 320). Dier taraftan karantina alanında hız kazanan bu yapılanma üzerine 19. yüzyılın ortalarına doru Antalya Limanına da bir karantina kontrol istasyonu yapılmıtır (Duggan, 2005: 375). Antalya da 1841 yılında karantina kontrol istasyonunda 1.500 kuru maa alan bir karantina müdürüyle 1.000 kuru maa alan bir tabip bulunmaktadır (Sarıyıldız, 1994: 363). Böylece bu yeni yapılanma ile tarada bulunan karantina müdürleri karantina uygulamalarını topluma kabul ettirme konusunda önemli bir rol üstlenmilerdir. Karantina hekimleri ise 15 günde bir ölenlerin kimlik bilgileri ile ölüm sebeplerinin yer aldıı tabloyu stanbul a göndermek ve bölgenin genel salık durumu hakkında rapor sunmakla yükümlüydüler. Ayrıca hastalık durumunda gerekli uyarıları yaparak bulunduu yerdeki yabancı sefaret görevlileri yanında halk salıı ile ilgilenen devlet görevlilerine bilgi verecek ve kendi bölgesinde çıkacak bir salgın hastalık durumunda tüm gerekli önlemleri alacaktı (Yıldırım, 2006: 20). Yaanan kolera salgınları, devletleri uluslararası ortak salık politikası izlemeye sevk etmi ve bu çerçevede stanbul da 1866 yılında düzenlenen Salık konferansına 17 devlet katılmıtır. Bu konferansta kolera ile ilgili birçok husus görüülmekle birlikte aynı zamanda bilimsel karantinanın esasları tespit edilmitir. Bunu izleyen konferanslarda da karantina usul ve yöntemleri uluslararası anlamalarla belirli standartlara balanarak garanti altına alınmıtır (Ayar, 2007: 378). Antalya da yaanan kolera salgını üzerine birçok tedbir alınmakla birlikte koleranın Aralık ayı içerisinde iddetlenmesi üzerine toplanan Sıhhiye Meclisi, 6 Aralık 1894 tarihinden itibaren Anamur dan Gelidonya ya kadar Finike dahil olmak üzere sahil kesiminden gelecek olanlara 10 günlük karantina uygulanmasını kararlatırmıtır (BOA., Y.A.HUS., 314/115). Anamur iskelesinin de bulaık hududu içerisinde bulunmasından dolayı Antalya da bulunan 1.000 kadar askerden baka sahilden asker sevkinin hastalık süresince ertelenmesi gerektii bildirilirken bulaık olmayan yerlerden getirilen askerlerin Silifke iskelesinden sevk edilmesi kararlatırılmı ancak bir süre sonra bulaık hududu, Anamur dan çil Sancaının nihai sınırı olan Lamas dahil olmak üzere bu hatta kadar uzatılmı ve bu sınırlar içerisinden gelenlerin 10 günlük karantinaya tabi tutulmaları kararı alınarak karantina süresini tamamlamadan karadan hiçbir kimsenin geçmesine ve firarına meydan verilmemesi emredilmitir (BOA., Y.A.HUS., 315/39; BOA., A.MKT.MHM., 555/20). Dier taraftan salgın

- 261 - sırasında Antalya ahalisinin ehri terk ederek Burdur hududuna doru firar edebilecekleri düünüldüünden alınan sıhhi tedbirlerin heba olmaması ve hastalıın daha geni bir alana bulamasını engellemek için Konya Valiliinin görüleri dorultusunda 22 Aralık 1894 te Antalya da bir kordon tesis edilerek bölgenin çevre ile her türlü ilikisinin kesilmesine karar verilmitir (BOA., DH.MKT., 322/22). Ayrıca Antalya iskelesinden çıkacak olan gemilerin gidecekleri noktalarda tahaffuzhanelere sevk edilerek karantinaya tabi tutulmaları kararlatırılmıtır (BOA., A.MKT.MHM., 554/73). Bu sırada dare-i Mahsusaya ait Hasan Paa vapuru Antalya dan aldıı 1.015 asker ile 8 yolcuyu Kavak Tahaffuzhanesine çıkarmı ve burada muayeneleri yapılan yolcular karantinaya alınmılardır. Vapurlarda tabip ve tıbbi malzeme bulundurulma zorunluluu yanında iskelelere gelen bütün yolcuların muayene edilerek ishal ve dier belirtilerle hasta olanların vapurlara bindirilmemesi Sıhhiye Meclisinin aldıı kararlar içerisinde yer almaktadır (BOA., A.MKT.MHM., 555/11). Bu askerler, Klazomen Tahaffuzhanesine sevk edildikten sonra 10 gün karantinaya tabi tutulmaları ve sonrasında acilen gidecekleri yerlere gönderilmeleri Sıhhiye Dairesinin kararı üzerine 5 Aralık 1894 te seraskerlik tarafına bildirilmi ve gereinin yapılması istenmitir (BOA.,.HUS., 32/1312/C-101). Klazomen Tahaffuzhanesinde yapılan muayeneleri sonrasında tümünün salık durumlarının iyi olduu zmir Karantina daresi tarafından 2 Ocak 1895 te merkeze bildirilmi (BOA., Y.A.HUS., 316/31) olmasına ramen iki gün sonra askerlerden birisi tam olarak tespit edilemeyen belirtilerle hastalanıp ölmütür. Bu ölümden baka herhangi bir vaka olmadıı, dier askerlerin durumlarının iyi olduu ve gerekli sıhhi tedbirlerin alındıı 6 Ocak 1895 te merkeze bildirilmitir (BOA., Y.A.HUS., 316/65). dare-i Mahsusaya ait Hasan Paa vapuruyla asakir-i müstebdeleye memuren Tabip Kolaası Nazım Efendi de Antalya ya gönderilmi ve hastalık nedeniyle Antalya da kalmasına izin verilmitir. Bir süre sonra hastalıın yavalaması üzerine mülkiye tabiplerinden Mehmet smail Efendinin eskiden olduu gibi Antalya da bulunan tabiplere nezaretle hastalıın ortadan kaldırılmasına gayret etmesi yeterli olduu düüncesiyle Nazım Efendinin merkeze gönderilmesi gerektii 2 Ocak 1895 te Teke Mutasarrıflıına bildirilmitir (BOA., DH.MKT., 327/32). Antalya da yaanan kolera salgını devam ederken bulaıcı hastalıkların ortaya çıkmasının ve yayılmasının önlenmesi için alınacak tedbirler masrafına karılık olmak üzere Teke Sancaından Tanzifat Resmi toplanmasına izin verilmesi talep edilmi (BOA., DH.MKT., 311/37) ancak bundan bir sonuç çıkmamıtır. Antalya da kolera hastalıının ortaya çıkması ve iddetlenmesi üzerine merkez tarafından yapılan doktor atamalarıyla gerekli tedbirlerin alınıp hastalananların tedavi edilebilecei ve koleranın yayılmasının engellenebilecei düüncesi egemendi. Koleranın vefata sebep olması ve Antalya nın Suriye sahillerine yakınlıı dolayısıyla çevreye yayılmasının engellenmesi için sıhhi tedbirleri almak ve oradaki tabiplere nezaret etmek üzere Askeri Tabip Yüzbaı Ahmet Efendi 1.000 kuru maala Antalya ya tayin edilmitir. Ayrıca gidi ve dönü harcırahı da hazırlandıı gibi gidi harcırahı olan 685 kuru tutarındaki meblaın Dahiliye tahsisatına mahsup edilmek üzere Antalya gelirlerinden ödenmesi için defterdarlıa izin verilmesi istenmitir (BOA., DH.MKT., 335/78). Yüzbaı Ahmet Efendi, Antalya ya tayin edildii zaman Antalya da üç tabip bulunmaktaydı. Bu tabiplerden biri sürekli köyleri dolaarak tefti ile megul olduundan yeterli tedbir alınamadıı için hastalıın çevreye bulama riski daha da arttıından yeni tabip ihtiyacı ortaya çıkmı ve Tabip Yüzbaı Ahmet Efendi

- 262 - Antalya ya atanarak bu ihtiyaç giderilmeye çalıılmıtır (BOA.,.DH., 1319/1312/- 15). Bu sırada Antalya da kolera vakası günden güne arttıından yeterli ilaç bulunamadıı için hastaların tedavisi yapılamadıı gibi gerekli önlemler alınamadıından hastalık daha fazla iddetlenmeye balamıtı. Devam eden kolera salgını sırasında Antalya da bulunan yedi nefer tabip her gün ehri dolaarak gerekli teftileri yapıp korunma tedbirlerini almalarına ve temizlie dikkat etmelerine ramen yeterli ilaç ve temizlik malzemesi olmadıından aldıkları tedbirlerin sonuçsuz kaldıını belirtmilerdir. Bunun üzerine hastaların tedavi ve temizliklerinin yapılması için ihtiyaç olan ilaçların gönderilmesi gerektii Antalya Sıhhiye Tabibi tarafından merkeze bildirilmitir (BOA., A.MKT.MHM., 554/73). Osmanlı Devleti yöneticilerinin kolera salgını ba gösteren yerlerin fenni temizliini yapmak amacıyla kimyasal dezenfektan madde püskürten pulverizatörlerden (Yıldırım, 2006: 24) Avrupa ya 20 adet sipari ettikleri (BOA., DH.MKT., 266/11) ve bu pulverizatörlerin 29 Temmuz 1894 te Galata gümrüüne ulatıı görülmektedir (BOA., DH.MKT., 282/24). Bundan sonra 30 adet arkalık pulverizatör daha sipari edilmi ve 20 Haziran 1895 te bunlar da stanbul a ulatırılmıtır (BOA., DH.MKT., 386/90). Yurt dıından yeteri kadar pulverizatör getirilmesine ramen bunları salıklı bir ekilde kullanabilecek yetitirilmi eleman bulunmamaktaydı. Bunun için Paris ten pulverizatör kullanmasını bilen bir uzman getirilmi ve getirilen bu uzman pulverizatörlerin kullanılmasını öretmitir (Ayar, 2007: 251). Yurt dıından getirilen bu pulverizatörlerden iki tanesi Antalya da devam eden salgın sırasında sıhhi ve korunma tedbirlerini almak üzere, 11 Aralık 1894 te stanbul dan hareket eden Rus vapuruna binen, mülkiye tabiplerinden Mehmet smail, Marko Behor ve lya Nesim Efendiler ile temizlik memuru Bekta Efendi tarafından çeitli ilaçlarla birlikte zmir yoluyla Antalya ya getirilmitir (BOA., DH.MKT., 320/37). Bu tabiplerden lya Nesim Efendi znik Kazası belediye tabipliine tayin edilmiken Antalya da ortaya çıkan kolera illetinden dolayı gerekli sıhhi tedbirlerin uygulanması için mevcut tabipler yetersiz olduu düüncesiyle dierleriyle birlikte Antalya ya gönderilmitir (BOA., DH.MKT., 327/33). Bu üç tabip ile temizlik memurunun harcırahları olan 3.766 kuruun Dahiliye Nezareti tahsisatına mahsuben gönderilmesi istenmekle birlikte (BOA., DH.MKT., 316/21) bahsedilen miktardaki harcırah ödendii (BOA.,.DH., 1318/1312/B-16) gibi tabip baına 1.500 kuru, memura da 1.000 kuru aylık maa tahsis edilmitir (BOA., DH.MKT., 324/30). Bu hastalık sürecinde Antalya ya atanmı olan tabiplerden Yüzbaı Ahmet Efendi, Antalya daki baarılı hizmetlerinden sonra Tarsus ta ortaya çıkan kolera vakası üzerine 25 Mayıs 1895 tarihinde buraya tayin edilmitir. Teke Mutasarrıflıına merkezden çekilen telgrafta yanındaki bir adet arkalık pulverizatörle acilen Tarsus a gönderilmesi emredilen Tabip Yüzbaı Ahmet Efendinin (BOA., DH.MKT., 2069/75) Tarsus a 1.000 kuru maala tayin edildii bildirilmi ve ayrıca hizmeti süresince verilecek maa ve harcırahın gelir cetvellerinin hazineye gönderilmesi istenmitir (BOA., DH.MKT., 392/78). Antalya da ortaya çıkan kolera salgını Antalya için ihtiyaç olan bir hastanenin yapılması zorunluluunu da gündeme getirmitir. Zira Antalya da hastane bulunmadıından hastalanan fakir fukaralar kaderlerine terk edilmekteydiler. Bu nedenle Antalya da 40 yataklı geçici bir hastanenin yapılması zorunluluk halini

- 263 - almasına ramen belediyenin gelirleri masraflarına bile yetmediinden belediye tarafından bir hastane yapılması imkansız olarak görünmekteydi. Dier taraftan sıhhiye masrafı için talep edilen 40.000 kuruun yalnız 15.000 kuruu gönderildiinden bu bile gerekli olan sıhhiye masrafını karılamamaktaydı. Yapılması planlanan hastane için Antalya gelirlerinden bir aylık olarak verilmek istenen 6.500 kuruun gönderilmesi ve hastalıın bir an önce ortadan kaldırılması için gerekli masraf karılıı olarak vilayetten henüz gönderilmeyen 25.000 kuruun dahi ödenmesine izin verilmesi Teke Mutasarrıfı evki Bey tarafından 22 Ekim 1894 te talep edilmitir (BOA., DH.MKT., 327/24). Ayrıca Antalya da alınan korunma tedbirleri bata olmak üzere hastalıa yakalanan fertlerin geçici tedavileri, ilaç masrafları ve Antalya ya karı Burdur da yapılan tahaffuzhanenin malzemesi yanında kordon uygulaması dolayısıyla kordon içerisinde kalan hanelerden fakir olanlarla hastalık sebebiyle isiz kalıp nafakasını temin edemeyenlere harcanmak üzere 60.000 kuruluk bir meblaın tahsis edilmesi istenmitir (BOA., DH.MKT., 329/18; BOA., A.MKT.MHM., 554/73). Bu istekle ilgili yazı 9 Ocak 1895 te mecliste okunduktan sonra Antalya da koleradan dolayı sıhhi ve korunma tedbirlerinin devam edip etmeyeceinin Sıhhiye Nezaretine sorulmasına karar verilmitir (BOA., MV., 83/35). Bir süre sonra da istek hastalık bertaraf edilene kadar ihtiyaca binaen makul bir talep olduu gerekçesiyle (BOA., A.MKT.MHM., 554/73) Antalya ve Burdur Tahaffuzhanelerinin ihtiyaçlarıyla kordon altına alınan bulaık haneler içerisinde kalıp nafakasını tedarik edemeyenlerle dier korunma tedbirlerine harcanması gerekli olan 60.000 kuruun bütçe açıına ramen 1895 yılı gelirlerine zam olarak eklenip tahsis edilmesi sadaretçe de uygun bulunmutur. Ayrıca hastalık sırasında yapılan masraflara karılık olarak sarf edilmesi gereken 25.000 kuruun harcanmasına da izin verilmitir (BOA.,.ML., 14/1312/Za-13). Antalya da 1894 yılında kolera salgını balamadan hemen önce büyük bir orman yangını çıkmı ve yangın sırasında 15 kadar köy yanmıtır. Yangınzedelere gerekli yardımı yapan Antalya ahalisi Konya da salgın baladıından beri uygulanmakta olan karantinadan dolayı ekonomik olarak zor durumda kaldıkları gibi bu defa Antalya da da hastalıın ortaya çıkmı olması hem ticaret erbabının hem de halkın sefalete dümesine neden olmutur. Kolera salgını isiz kalan ahalinin açlık içinde kıvranmasına neden olduu gibi bu artlarda daha kolay yayılma imkanı da bulmutur. Antalya da yaanan salgın sırasında yardıma muhtaç insan sayısının 1.500 den fazla olduu tespit edilmi ve bunların ihtiyaçları giderilmeye çalıılmıtır. Sadece bunlara günlük 30 paradan 1.000 kuru, aylık ise 30.000 kuru harcanması gerekirken sıhhiye masrafı için de 25.000 kuruluk acil ihtiyaç ortaya çıkmıtır. Bu çerçevede kordon altındaki fakir hanelere daıtılmak üzere ilk etapta 10.000 kuruun harcanmasına izin verilmitir (BOA., DH.MKT., 335/41). Ayrıca salgın sırasında Antalya da geçici olarak istihdam edilen gardiyanların maalarının ödenmesi ve alınan sıhhi tedbirlere harcanmak üzere 8 Austos 1895 te 20.000 kuru daha talep edilmitir (BOA., A.MKT.MHM., 565/1). Koleraya karı alınan korunma tedbirlerinden kordon ve karantina uygulaması tüccarları zarara urattıı gerekçesiyle ikayet edilen uygulamaların baında gelmektedir. Özellikle Silifke ve Alanya daki tüccarlar bulundukları yerde üç aydan beri karada ve denizde kolera vakası olmadıı halde uygulamanın devam etmesine bir anlam veremedikleri gibi kordonun kaldırılmasını istemilerdir. Alanya ahalisi uygulamadan rahatsız olmakla birlikte kordon uygulaması nedeniyle bazı tüccarların iflas ettiini bunun yanında dıarıdan tüccar gelmedii için yaklaık 3.000.000 tutarındaki vergi, aar ve anam mubayaası ve tahsilatı yapılmadıından zarar

- 264 - edeceklerini ve mahvolacaklarını dile getirip kordonun kaldırılmasını talep etmilerdir (BOA., DH.MKT., 351/19). Bu ikayetlerden sonra Antalya da 10 günü akın bir zamandan beri kolera vakasının kesilmesi üzerine Gelidonya Burnu ile Lamas arasında daha önce yürürlüe konan 10 günlük karantina uygulaması, Alanya ve Silifke taraflarında sadece gelen gemilere uygulanmak üzere Sıhhiye Meclisince 6 Mart 1895 te alınan kararla kaldırılmıtır (BOA., Y.A.HUS., 321/71). Dier taraftan Gelidonya Burnundan Suriye ye kadar olan sahilden yolcu ile gelen gemilere 5 gün, yolcu bulunmayan gemiler içinse 24 saat karantina uygulaması 3 Eylül 1895 te kaldırılırken Antalya Limanından gelen gemilere ilgili tahaffuzhanelerde 5 günlük karantina uygulamasının devam etmesi toplanan Sıhhiye Meclisince karara balanmıtır (BOA., A.MKT.MHM., 565/15). Antalya için karantina uygulamasının devam etmesi Antalya da ticari alanda büyük bir durgunlua sebep olduu gibi ahalinin ekonomik durumunun sarsılmasına yol açmıtır. Yaanan bu ekonomik sıkıntı üzerine Antalya tüccar ve esnafının isteiyle Teke Sancaı dare Meclisi tarafından 25 Eylül 1895 te merkeze çekilen telgrafta uygulanan karantinanın kaldırılması talep edilmitir (BOA., DH.MKT., 434/50). Aynı gün, 5 günlük karantina uygulaması kaldırılırken tıbbi muayeneye devam edilmesi kararlatırılmı ancak Antalya da koleradan hiç bir eser kalmaması üzerine tıbbi muayene uygulaması da 22 Ekim 1895 te Sıhhiye Meclisi kararıyla lavedilmitir (BOA., A.MKT.MHM., 565/1). Kolera salgını devam ederken alınan tedbirlerden birisi de hapishanedeki uygulamadır. Bu uygulamaya göre Antalya hapishanesinde bulunan tutuklulara tabiplerin görüleri dorultusunda günde bir defa etli ve bol limonlu çorba verilmesi kararlatırılmıtır. Uygulamanın maliyeti nedeniyle günlük 40 kuru masrafa yol açtıı Teke Mutasarrıflıı tarafından Sıhhiye Komisyonuna bildirilince gerei Konya vilayetine sorulmutur. Vilayetten verilen cevapta kolera hastalıının fevkalade bir hastalık olması dolayısıyla mahkumlara, tabiplerin onayı ile bu yiyecein verildii belirtilince Sıhhiye Komisyonu tarafından hastalıın geçmesine kadar bu uygulamaya devam edilmesi uygun görülmütür (BOA., DH.MKT., 340/9). Osmanlı topraklarında ortaya çıkan kolera illetine karı alınan tedbirler sadece bunlarla sınırlı deildir. Ülke genelinde uygulanmak üzere koleradan ölenlerin eyalarının yakılması ve fakir olanların varislerine eya bedelinin ödenmesi sıhhiye komisyonunca karara balanmıtır (BOA., DH.MKT., 318/39). Özellikle stanbul bata olmak üzere hastalıın yayılmasını engellemek amacıyla alınan tedbirlerden biri de Hıristiyan ahaliye ruhani reisleri tarafından perhiz günlerinde deniz ürünlerinin yenmesinin yasaklanması olmutur (BOA.,.HUS., 34/ 1312/-043). Dier taraftan Anadolu dan stanbul a kolera salgını dolayısıyla hiç kimsenin bırakılmaması sürekli yinelenmitir (BOA., A.MKT.MHM., 554/47). Ayrıca kolera münasebetiyle tedavi edilecek olan hastaların hastalıın çıktıı yerlerde tedavilerinin yapılarak Dersaadete gönderilmemeleri gerektii 9 Austos 1894 tarihinde tüm Anadolu ve Rumeli vilayetlerine bildirilmitir (BOA., DH.MKT., 2068/46). Koleraya karı stanbul da 1893 ten sonra açılan Tebhirhanelerde bulaıcı hastalıklara yakalananların giysi ve eyaları basınçlı su buharı ile yıkanırken hastalıın görüldüü mekanlar, kimyasal maddelerle dezenfekte edilmeye çalıılmıtır (Yıldırım, 1994: 231). Osmanlı topraklarında 1893-1895 yılları arasında kolera salgınları devam ederken yurt dıından Fransız Chantemesse, Nicolle ve Margeri; Avusturya lı Karlinski ve Alman Emerih gibi doktorlar getirilip çareler üretilmeye çalıılmı ve aynı zamanda bunların önemli hizmetleri olmutur (Ayar, 2007: 246). Yurt dıına kolera tedavisi ve

- 265 - hastalıın yayılmasının engellenmesi hakkında bilgi edinmek üzere 1895 yılı ubat ayı içerisinde gönderilen Sami Bey, Münih Darülfünun muallimlerinden Bonkofer ve Emerih in tavsiyelerini stanbul a ulatırmıtır. Hastaların içecekleri merubatın ve suyun saf bulunmasına dikkat edilmesi, havuç algamı içmekten kaçınılması, gıdaların taze olanlarının tüketilmesi ve bayatlarının tüketilmesinden kaçınılması bu doktorların balıca tavsiyelerindendir (BOA., Y.PRK.BK., 39/79). Bu sırada kolera üzerinde ihtisası olan Alman tabip Emerih, stanbul a davet edilmi ve hiçbir ücret talep etmeden yol parası ve stanbul da ikamet masrafı verilmek artıyla 1 Mart 1895 te daveti kabul ettii gibi (BOA., Y.A.HUS., 321/16) beraberinde getirdii Metafin ve Tiyamin Floridat adlı ilacın kolera için kullanılmasını önermesine ramen bu ilacın hastalık üzerindeki etkisi tam olarak tespit edilememitir. Hatta ilaç, stanbul da hastalanan birkaç kii üzerinde denenmesine ramen ifahi tesiri görülmemitir (BOA., A.MKT.MHM., 596/13; BOA., Y.MTV., 117/108). stanbul da bulunan Münih Darülfünun muallimi Doktor Emerih in kolera hakkında Mekteb-i Tıbbiye-i ahanede ders vermesi ve bir rapor hazırlaması talep edilince Emerih bu talebi 15 Nisan 1895 te yerine getirdikten (BOA., A.MKT.MHM., 596/14) sonra 17 Nisan 1895 te ülkesine dönmütür (BOA.,.HUS., 36/1312/L-063). Kolera tedavisi için her yola bavurulduu bu dönemde Mekteb-i ahane muallimlerinden Ohannes Efendinin ataları tarafından uygulanmı olmakla birlikte veba ve koleraya karı deva olduu iddia edilen çekirdek ve suyun 18 Ocak 1894 te stanbul a gönderilmesi dahi istenmitir (BOA., A.MKT.MHM., 594/5). Dier taraftan yaanan kolera salgını sürecinde Darphane-i Amire Kavaim-i Nakdiye Evrak Müdürü Ahmet efik Efendi, koleraya karı etkili olduunu iddia ettii hap ve ya ile gündeme gelmitir. Hastalıın seyrini üç safhaya ayıran Ahmet efik Efendi, suya damlatılacak ya ile birlikte hastalıın dercesine göre birkaç hapın yutturulmasını hatta çekilmi kuru kahvenin de hastaya içirilmesinin faydalı olacaını dile getirmitir (BOA.,.HUS., 32/1312.C/11). Koleraya karı çare arayıları devam etmi hatta Hindistan da uygulanan kolera aısının yararlı olup olmadıı Osmanlı Devletinin Londra Sefareti aracılıı ile aratırılmı ve bir sonuç elde edilememitir (BOA., Y.MTV., 101/55). R. Koch tarafından 1883 te Mısır da koleranın etkeni bulunduktan sonra pek çok bilim adamının çabaları sonunda ölü mikroplardan etkili aılar yapılmısa da kolera aısı ancak 1902 de geni ölçüde Japonya da uygulanmı ve bundan sonra yaygınlamıtır. Osmanlı Devletinde ilk kez Balkan Savaları sırasında yapılan aı iyi sonuç verince I. Dünya Savaı sırasında da uygulanmıtır (Yıldırım, 1985: 1327). Osmanlı Devleti bürokratları 1894 yılında yaanan büyük çaplı kolera vakasından sonra tekrar kolera hastalıı ortaya çıkabilecei endiesiyle 1895 yılında daha ciddi tedbirler almaya çalımılardır. Osmanlı Devletinde kolera ile ilgili mücadelede önemli ilere imza atan Hıfzıssıhha Umumi Bamüfettii Bonkofski Paanın (Günergün, 1992: 238-239) önerisiyle kolera ortaya çıkmadan daima teftite bulunarak fenni temizlik yapmak ve herhangi bir yerde hastalık ortaya çıkarsa zaman geçirmeden derhal gerekli tedbirleri almak üzere 20 tabip seçilerek Anadolu ve Rumeli de bulunan vilayet merkezlerine gönderilmitir (BOA., MV., 83/37). Vilayetlere gönderilen tabip ve temizlik memurlarıyla birlikte asıl sorumluluu üstlenecek ve birkaç vilayete bakacak birer de müfetti tayin edilmitir. Ayrıca bunlarla birlikte tıbbi malzeme, temizlik elbisesi ve pulverizatör gönderilirken doktorlarla memurların maa,

- 266 - harcırah ve nakliye masrafları da ilgili gelir kalemlerinden tahsis edilmitir (BOA., DH.MKT., 307/73; BOA., A.MKT.MHM., 555/27; BOA.,.DH., 1320/1312-/55). Antalya da kolera vakası devam ederken Diyarbakır, zmir ve Antalya da bulunan hastalara tıbbi müdahalede bulunmak için tıbbiye müteahhidi Dimitraki Efendiden 10.420 kuru 20 para tutarında ilaç satın alınmıtır. laç tutarının ödenmesi ile ilgili sorun yaanınca bütçe açıına ramen bu paranın 1895 yılı gelirlerinden mahsup edilerek Dimitraki Efendiye ödenmesi 11 Temmuz 1895 te sadaretçe de uygun bulunmutur (BOA., D., 2654/9; BOA.,.DH., 1324/1313/M-20). Osmanlı Devletinde kolera ile mücadelede gayret sarf edip koleranın söndürülmesinde yararlılıkları görülenlere ilk defa 1865 te Sultan Abdülaziz tarafından Kolera Madalyası verilmitir (Sakaolu, 1995: 23; Yıldırım, 1985: 1326). Ödüllendirme geleneinin Antalya da kolera hastalıı ortadan kalktıktan sonra hastalıın bertaraf edilmesinde ve hastaların tedavisinde hizmetleri görülen doktorlar için de devam ettiini görmek mümkündür. Nitekim Mülkiye Mektebinden mezun olduktan sonra Antalya Belediye Tabipliine tayin edilen Ahmet Besim Ferahi Efendi, kolera salgını sırasında Antalya Tahaffuzhanesinde çalıtıı gibi ahali ve tutukluları tedavi etmek üzere yaptıı hizmetler taktir toplamıtır (BOA., DH.MKT., 377/8). Bu çalımalarından dolayı tabip Ahmet Besim Ferahi Efendinin 13 Mayıs 1895 te nizamname ile hak ettii rütbe-i salise ile taltif edilmesi talep edilmitir (BOA., DH.MKT., 374/62). Dier taraftan Antalya da salgın sırasında yaptıı hizmetlerden dolayı Tabip Yüzbaı Ahmet Efendi nin de Teke Sancaı Meclis daresinden gönderilen 27 Mayıs 1895 tarihli yazıya göre beinci rütbeden bir kıta mecidi nianla ödüllendirilmesi istenmitir (BOA., DH.MKT., 390/41). Yine Antalya karantina tababeti vekâletinde görevlendirildii süre içerisinde üstün hizmeti görülen Bobridis Efendinin de uygun bir rütbe ile taltif edilmesi 1 Haziran 1895 te merkezden talep edilmitir (BOA., DH.MKT., 394/70). Bu istek üzerine, Antalya karantina tabiplii vekaleti süresince vazifesini yaptıı gibi bütün salık tedbirlerini alıp hastaları tedavi etmek için gayret eden Bobridis Efendinin, istenen rütbe ile ödüllendirilmesi sadaretçe de uygun bulunmutur (BOA.,.TAL., 84/1313/Ra-042). Hastalık sırasında Antalya ya gönderilmi olan Marko Efendi Antalya da bulunduu müddet zarfında vazifesini iyi bir ekilde yerine getirmi hatta hastaları tedavi ederek temizlik ilerine gösterdii özen dolayısıyla herkes tarafından taktir edilmitir. Marko Efendinin bu yararlı hizmetleri neticesinde ödüllendirilmesi, 4 Temmuz 1895 te Teke Sancaı Meclis daresince talep edilmi ve 18 Austos 1895 te beinci rütbeden bir kıta mecidi nianla ödüllendirilmesine karar verilmitir (BOA., DH.MKT., 397/51). Sonuç Yüzyıllardan beri var olan salgın hastalıklar, toplumlar üzerinde savalardan daha etkili olduu gibi büyük yıkımlara neden olmutur. Özellikle kitleleri tehdit eden veba 19. yüzyılda sönmeye yüz tutmuken bu defa vebadan daha büyük çaplı ölümlere yol açan kolera ortaya çıkmıtır. Kolera hastalıı ilk defa 1817 de Hindistan da ortaya çıktıktan sonra ngilizler tarafından dünyanın dier bölgelerine olduu gibi Osmanlı topraklarına da taınmıtır. Kolera hastalıının ortaya çıkmasında sanayi devrimi ile yaanan çevre kirlilii ve alt yapı hizmetlerinin yetersizlii belirleyici rol oynarken hastalıın savalar, göçler, hac ve ticaret yoluyla yayıldıı göz ardı edilemez. Osmanlı topraklarında ilk kez 1822 de görülen kolera salgını bu yüzyıl boyunca Osmanlı corafyasında belirli aralıklarla dı kaynaklı salgınlarla etkisini sürdürmütür. Hastalık Osmanlı toplumu arasında büyük huzursuzluklara ve

- 267 - korkulara sebep olurken hastalıktan kaynaklanan ölümlerin Allahın taktiri olduunu ileri sürerek bunu kaderle özdeletirip alınan tedbirlere karı gelenlerde olmutur. Kolera hastalıı genç yalı, asker sivil, kadın erkek ayırt etmeksizin nüfus açısından büyük yıkımlara yol açarken 19. yüzyıl içerisinde tespit edilebildii kadarıyla sadece koleradan dolayı 200.000 in üzerinde Osmanlı vatandaı hayatını kaybetmitir. Nitekim kaybedilen sadece nüfus deil aynı zamanda vergi ve asker kaynaıdır. Sadece kolera deil salgın hastalıklar konusu ve bunların topluma etkileri Osmanlı açısından yeterince aratırılmamı bir alan olarak durmaktadır. nsanlarda ve hayvanlarda görülen farklı kaynaklı birçok salgın hastalık birlikte deerlendirildiinde ilgili dönem içerisinde toplum üzerindeki yıkıcı etkileri daha net bir ekilde ortaya konulabilecektir. Burada konumuza temel tekil eden 1866 ve 1894-1895 yıllarında Antalya da görülen kolera salgını psikolojik ve sosyo-ekonomik olarak büyük huzursuzluklara yol açmı, ahalinin çou ölüm korkusuyla ehri terk ederek etrafa daılmıtır. Antalya da görülen 1866 vakasına nazaran 1894-1895 vakasında bir hayli insan hayatını kaybetmitir. Salgın sırasında yürürlüe konan karantina ve kordon uygulaması zaten perian durumda olan halkı ekonomik olarak daha fazla yıpratmıtır. Sadece nüfus açısından deil ekonomik olarak da büyük yıkımlara yol açan kolera nedeniyle halk ödemesi gereken vergileri ödeyemedii gibi salgın dolayısıyla muhtaç konuma dümütür. Antalya da 1866 salgını öncesinde doktor bile yokken 1894-1895 salgını sırasında Antalya ya çok sayıda doktor atanarak hastalar tedavi edilmeye ve hastalık kontrol altına alınmaya çalıılmıtır. Ayrıca pulverizatörlerle hastalıklı ortamlar dezenfekte edilerek mikroptan arındırılmak için çaba sarf edilmitir. Dier taraftan Antalya hapishanesindeki tutukluları hastalıa karı dirençli tutabilmek için bol limonlu ve etli çorba içirilmesi tabiplerin onayıyla uygulanan yeni bir yöntemdir. Bu süreçte Antalya daki devlet yöneticileri salgına karı tedbir almaya çalıırlarken yaanılan balıca sıkıntılardan birisi ekonomik kaynak yetersizlii olmutur. Bunların yanında salgınlar sırasında yerel yöneticilerin ve bazı devlet görevlilerinin haksız uygulamaları dolayısıyla ikayet edildikleri de görülmektedir. Antalya da yaanan salgınlar, Antalya için hem diplomalı tabip bulundurulması hem de hastane yapılması zorunluluunu ortaya çıkarmıtır. Dier taraftan kolera salgını bertaraf edildikten sonra yararlılık gösteren doktorları ödüllendirme yoluna gidilmitir. Yaanan kolera salgınları ve büyük çaplı kayıplar devletleri ortak salık politikası izlemeye ittii gibi karantina usulü daha bilimsel yöntemlerle uygulamaya konmutur. Bunun yanında 19. yüzyılda yaanan kolera salgınları hem Avrupa da hem de Osmanlı Devletinde salık ve alt yapı hizmetleri alanındaki gelimelere ivme kazandırmıtır. Osmanlı Devleti hastalıa karı karantina ve kordon uygulaması bata olmak üzere gerekli tedbirleri alırken hastalık görülen bölgelere tıbbiyeden yetimi doktorları tayin ederek hastalıın yayılmasını bilimsel yöntemlerle önlemeye çalımıtır. Yurt dıından getirilen uzman ve doktorlardan yararlanma yoluna gidildii gibi hastalıa karı etkili olduu iddia edilen ilaç ve yöntemlerin denenmesi, aı aratırmasının yapılması, yurt dıından ilaç ve pulverizatör getirilmesi balıca çare arayıları olarak göze çarpar. Bütün bunların yanında kolera salgını sırasında kordon ve karantina uygulaması neticesinde giri çıkıların yasaklanmasından dolayı salgın ortaya çıkan veya bu kapsam içerisinde deerlendirilen bölgelerdeki ahali ekonomik olarak büyük kayıplara uratıldıkları gerekçesiyle ikayetçi olmulardır. Devletin kötü giden

- 268 - ekonomi politikası da buna eklenince sosyo-ekonomik huzursuzluklar daha fazla artmıtır. Her eye ramen devlet salgın ortaya çıkan yerlerde salgından etkilenen fertlerin ihtiyaçlarını karılamaya çalımıtır. Böylece Osmanlı Devletinin 19. yüzyılda toprakları üzerinde izlenen sömürge siyaseti ve yapılan savalara birde salgın hastalıklar eklenince devlet büyük bir sosyo-ekonomik bunalım ve çıkmazın içine dümütür. KAYNAKÇA AYAR, Mesut (2007). Osmanlı Devletinde Kolera stanbul Örnei (1892-1895), stanbul: Kitabevi Yayınları. AYDIN, Erdem (2004). 19. Yüzyılda Osmanlı Salık Tekilatlanması, Osmanlı Tarihi Aratırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, S. 15, s. 185-207. AYDIN, Erdem (2006). Dünya ve Türk Tıp Tarihi, Ankara: Güne Kitabevi Yayınları. Babakanlık Osmanlı Arivi (BOA), Sadâret Mektubî Kalemi Mühimme Kalemi Belgeleri (A.MKT.MHM): 363/36; 363/37; 363/85; 554/47; 554/73; 555/11; 555/20; 555/27; 565/1; 565/15; 594/5; 596/13; 596/14. BOA, Babıâli Evrak Odası Evrakı (BEO): 555/41564. BOA, Dahiliye Nezareti Mektubî Kalemi (DH.MKT): 266/11; 282/24; 307/73; 311/37; 316/21; 318/39; 320/37; 322/22; 324/30; 327/24; 327/32; 327/33; 329/18; 335/41; 335/78; 336/9; 340/9; 351/19; 374/62; 377/8; 386/90; 390/41; 392/78; 397/51; 434/50; 1785/89; 2068/46; 2069/75. BOA, rade Dahiliye (.DH): 1318/1312/B-16; 1319/1312/-15; 1320/1312/N-01; 1320/1312-/55; 1324/1313/M-20. BOA, rade Hususi (.HUS): 32/1312.C/11; 32/1312/C-101; 34/ 1312/-043; 36/1312/L-063. BOA, rade Maliye (.ML): 14/1312/Za-13. BOA, rade Taltifat (.TAL): 84/1313/Ra-042. BOA, Meclis-i Vâlâ Riyaseti Belgeleri (MVL): 525/64; 726/63. BOA, Meclis-i Vükelâ Mazbataları (MV): 83/35; 83/37. BOA, ûrâ-yı Devlet Belgeleri (D): 2654/9. BOA, Yıldız Sadaret Hususi Maruzat Evrakı (Y.A.HUS): 313/4; 314/115; 315/39; 316/31; 316/65; 321/16; 321/71. BOA, Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı (Y.MTV): 101/55; 117/108. BOA, Yıldız Perakende Evrakı Bakitabet Dairesi Maruzatı (Y.PRK.BK): 39/79. BOA, Yıldız Perakende Evrakı Sıhhiye Nezareti Maruzatı (Y.PRK.SH): 5/11; 5/17; 5/25. ÇIPA, H. Erdem (1995). Mc Neill in Salgınlar ve Halklar ı Üzerine Düünceler, Toplumsal Tarih, S. 22, s. 18-22. DALAR, Oya (2007). Denizli ve Çevresinde Kolera Salgını ve Salgınla Mücadele, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildiriler, C. 1, s. 368-374. DUGGAN, T.M.P. (2005). Supplementary Data to be Added to the Chronology of Plague and Earthquakes in Antalya Province and in Adjacent and Related Areas, Adayla, No. VIII, s. 357-398. DUMONT, Paul (1999). Yahudiler, Araplar ve Kolera: 19. Yüzyıl Sonunda Badat ta Cemaatler Arası likiler, Modernleme Sürecinde Osmanlı Kentleri, (çev. Ali Berktay), stanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, s. 136-152. GÜNERGÜN, Feza (1992). XIX. Yüzyılın kinci Yarısında Osmanlı Kimyager-Eczacı Bonkowski Paa (1841-1905), I. Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildirileri, Ankara: TTK Yayınları, s. 229-252. KARPAT, Kemal H. (2003). Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, (çev. Bahar Tırnakçı), stanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları. KILIÇ, Orhan (2004). Eskiçadan Yakınçaa Genel Hatlarıyla Dünya ve Osmanlı Devleti nde Salgın Hastalıklar, Elazı: Fırat Üniversitesi Rektörlüü Orta Dou Aratırmaları Merkezi Yayınları. KUNERALP, Sinan (1996) Osmanlı Yönetimindeki (1831-1911) Hicaz da Hac ve Kolera, Osmanlı Tarihi Aratırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, S. 7, s. 497-511. MOULN, Anne Marıe (1999). Kentte Koruyucu Hekimlik: Pasteur Çaında Osmanlı Tıbbı 1887-1908, Modernleme Sürecinde Osmanlı Kentleri, (çev. Ali Berktay), stanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, s. 169-193. PANZAC, Daniel (1997). Osmanlı mparatorluunda Veba 1700-1850, (çev. Serap Yılmaz), stanbul: TVY Yayınları. SAKAOLU, Necdet (1995). Osmanlı da Salgınlar, Toplumsal Tarih, S. 122, s. 23-25. SARIYILDIZ, Gülden (1998). Osmanlılar da Hıfzıssıhha, Diyanet slam Ansiklopedisi, C. 17, stanbul: TDV Yay. SARIYILDIZ, Gülden (1994). Karantina Meclisi nin Kuruluu ve Faaliyetleri, Belleten, C. LVIII, S. 222, s. 329-376. SARIYILDIZ, Gülden (1999). XIX. Yüzyılda Hicaz da Kolera ve Zemzem Suyu, III. Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildirileri, Ankara: TTK Yayınları, s. 295-300. SARIYILDIZ, Gülden (1996). Hicaz Karantina Tekilâtı (1865-1914), Ankara: TTK Yayınları. ULUDA, Osman evki (1938). Son Kapitülasyonlardan Biri Karantina, Belleten, C. II, S. 7-8, s. 445-467. YILDIRIM, Nuran (1994). Karantina, Dünden Bugüne stanbul Ansiklopedisi, C. 4, stanbul: Kültür Bakanlıı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, s. 459-461. YILDIRIM, Nuran (2006). Osmanlı Corafyasında Karantina Uygulamalarına syanlar Karantina stemezük, Toplumsal Tarih, S. 150, s. 18-27. YILDIRIM, Nuran (2006). Su ile Gelen Ölüm Kolera ve stanbul Suları, Toplumsal Tarih, S. 145, s. 18-29. YILDIRIM, Nuran (1985). Tanzimat tan Cumhuriyet e Koruyucu Salık Uygulamaları, Tanzimat tan Cumhuriyet e Türkiye Ansiklopedisi, C. 5, stanbul: letiim Yayınları, s. 1319-1338. YILDIRIM, Nuran (1994). Tebhirhaneler, Dünden Bugüne stanbul Ansiklopedisi, C. 7, stanbul: Kültür Bakanlıı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, s. 231-232.