BCFN: Gezegenimizi tüketiyoruz; insan ve çevre için çözüm, sürdürülebilir beslenme Barilla Gıda ve Beslenme Merkezi Vakfı (BCFN) tarafından yenilenmiş ikinci baskısı yapılan, Eating Planet. Gıda ve sürdürülebilirlik: Geleceğimizi inşa ederken isimli kitap, dengeli bir diyetin ve günlük yiyecek tercihlerimizin çevresel etkileri nasıl azaltabildiğini, kronik ve kardiyovasküler hastalıkların başlangıcını nasıl önleyebildiğini, sağlıklı ve sürdürülebilir yaşam tarzını nasıl sağlayabildiğini ele alıyor. BCFN Vakfı bu kitabıyla, yaşam tarzı ile sağlık arasındaki güçlü ve doğrudan bağı ortaya koyuyor; sağlıklı bir yaşam tarzı tanımlamasında en önemli bileşenin gıda tercihleri olduğu bir modeli teşvik ediyor ve yaşam biçimlerimizi sağlığımız ve çevre adına daha sürdürülebilir beslenme tarzına doğru yönlendiriyor.
Dünyada yiyecek ve beslenmeye ilişkin konuları analiz etmek amacıyla kurulmuş olan düşünce kuruluşu Barilla Gıda ve Beslenme Merkezi Vakfı nın* (BCFN) hazırladığı Eating Planet. Gıda ve sürdürülebilirlik: Geleceğimizi inşa ederken adlı kitabın ikinci baskısı, Milano da basına ve kamuoyuna tanıtıldı. Yaşam biçimlerimizi sağlığımız ve çevre adına daha sürdürülebilir beslenme tarzına doğru yönlendirmeyi hedefleyen Eating Planet kitabından ve tanıtımdan başlıklar şöyle: Ulaşımın, binaların ısıtılmasının ve elektrik kullanımının iklim değişikliği ile sonuçlanan çevresel etkiye sahip olduğu bilinen bir gerçek. Bilinmeyen gerçek ise, kelimenin tam anlamıyla üstünde yaşamakta olduğumuz gezegenimizi yiyip tükettiğimiz." Her gün tabağımıza koyup tükettiğimiz yiyecekler, çevre üstünde en büyük etkiye sahip olanlardır. Sadece sera gazları göz önüne alındığında, iklim değişikliğinde en yüksek etkiye sahip olan unsur %31 ile yiyeceklerdir. Bunu ısıtma (%23.6) ve ulaştırma (%18.5) 1 takip eder. Et tüketimi toplam emisyonların %12 sini oluşturarak bunlar içinde 1 BCFN, Eating Planet, Avrupa ailelerinde sera gazı emisyonu ile ilgili data, s. 110-111. Cf, Tukker A.,B. Jansen, Enviromental Impacts of Products (Ürünlerin çevresel etkileleri)
en önemli rolü oynar. Süt ürünlerinin katkısı ise %5 tir. Dahası, tarım sera gazları 1990 yılından günümüze kadar %20 artmış, 1960 yılından bu yana ise ikiye katlanmıştır. Besin seçeneklerimiz gezegenimizin korunmasında temel rolü üstlenir. Bu sebeple besin ve çevre piramitlerinden oluşan Çift Piramit i -Akdeniz diyetini teşvik eden, bu diyetin insanlık ve gezegen için faydalarını gösteren model- benimsemek, gezegen ve sağlığın korunması yolunda atılan ilk adımlardan biridir. En son Istat raporu, İtalyanların Akdeniz diyeti sayesinde Avrupa da en uzun yaşama süresine sahip ve en ince vatandaşlar olduğunu ortaya koysa da özellikle genç kuşaklar arasında bu modelden hızla bir uzaklaşma görülmesi sebebiyle, İtaya da bu durumun değişmesine ilişkin risklerle karşı karşıya. Nitekim, günümüzde her 10 gençten 2 si aşırı kilolu ve İtalya, Avrupa daki aşırı kilolu ve obez çocuklar bakımından en yüksek oranlardan birine sahip. Ayrıca spor ile uğraşan genç ve yetişkinlerin sayısı her geçen gün düşmektedir (10 kişiden sadece 3 ü spor yapıyor). Bu iki unsuru (hayvansal protein ve yağların ağır bastığı bir diyet tercihine doğru değişen beslenme alışkanlıkları) birleştirip geleceğe yönelik tahminde bulunursak; bunların diyabet (5 saniyede bir yeni bir vaka teşhis edilmektedir), kalp hastalıkları (2015 yılında dünyada 20 milyon gibi bir rakamla ölümlerin ilk sebebi) ve kronik rahatsızlıklar (dünyada ölümlerin %60 ı) gibi kötü beslenme ile ilgili hastalık oranlarının artmasındaki etkisini görmek kaçınılmaz olacak. Bu resim, Eating Planet. Gıda ve sürdürülebilirlik: Geleceğimizi inşa ederken / Eating Planet. Food and sustainability: building our future kitabının ikinci baskısını, Başkan Guido Barilla nın katılımıyla tanıtan Barilla Gıda ve Beslenme Merkezi Vakfı tarafından ortaya konuldu. Kitap, insanoğlu ve gezegenin sağlığı için sürdürülebilir bir sistem kurmak adına yansımaları, zorlukları ve somut çözümleri bir araya toplayıp özetliyor. Geçtiğimiz aylarda sona eren Expo Milano dan COP21, Paris Konferansı nın iddialı hedeflerine kadar, günümüz tarım-besin sistemindeki 3 önemli paradoksa çözümler arıyor. BCFN Vakfı Başkanı Guido Barilla, tanıtımda, "Dört yıl önceki ilk baskısından itibaren Eating Planet i en önemli bilimsel katkıları içerecek, BCFN nin üstlendiği bu yolculuğun ilerleyişini anlatacak, gıda ve beslenme ile ilgili önemli konulara
somut çözümler sunacak şekilde güncelliyoruz dedi. Guido Barilla, şöyle devam etti: Birleşmiş Milletler in Sürdürülebilir Gelişme Hedefleri oldukça zorlayıcı ve hala önümüzde uzun bir yol var. Birçok insan çevresel etkimizin, kullandığımız araçlardan veya evlerimizi ısıtma yöntemlerimizden kaynaklandığını düşünüyor. Ancak gerçekte en önemli nokta -her birimizin çevresel etkisinin en fazla olduğu alan- tükettiğimiz gıdalardır. Bu anlamda sürdürülebilir bir beslenme tarzı benimsemek, sağlığımızın ve üstünde yaşadığımız gezegenin korunması yönünde değişim adına gerçek bir adım olabilir. BCFN, tarım-besin sistemimizi sürdürülebilir hale getirmek ve gıdaların adaletli, sağlıklı ve sürdürülebilir şeklide dağıtımını sağlamak adına somut çözümler ile birlikte, yeni ve bilimsel geçerliliği olan yazılar ve analizler sunmaya devam edecektir. Eating Planet in ilk baskısı analiz ve önerilerini besin sisteminin 3 önemli paradoksu çevresinde ortaya koyuyordu: İlk ve en önemlisi olarak, dünya üzerindeki her bir yetersiz beslenen insan karşısında iki aşırı kilolu insan olması; ikinci olarak, açlık ne kadar yayılırsa yayılsın tahıl hasadının %40 ının hayvan yemi ve biyo yakıt üretmek için kullanılması; son olarak global düzeyde toplam yiyecek üretiminin üçte birini, yani dünya üzerindeki 795 milyon yetersiz beslenen insanı beslemek için gerekli miktarın 4 katı kadarını israf ettiğimiz gerçeği. Bu durumu çözüme kavuşturmak için ne yapabiliriz? Hem sağlıklı hem sürdürülebilir gıdaya ulaşma yolunda ilerlemek için her birimiz ne tür katkılar sağlayabiliriz? Dört analiz başlığı ile Eating Planet yiyecekleri ekonomiden sağlığa, sürdürülebilirlikten geleneklere kadar hayatın tüm yönlerini etkileyen bir unsur olarak görmekte ve gezegenin sağlığı ile insanlığın sağlıklı yaşamını birleştiren alternatif bir model ileri sürmekte.
FOKUS: "SÜRDÜRÜLEBİLİR SAĞLIKLI YAŞAM" KONUSUNDA BCFN İNDEKSİ: BESLENME TERCİHLERİ VE BUNLARIN YAŞAM TARZINA ETKİSİ AÇISINDAN YANLIŞ BİR YOL: İTALYA ÖRNEĞİ Birçok olumlu göstergeye rağmen (uzun yaşam beklentisi gibi), İtalyan yaşam tarzının bir gerileme içinde olduğu görülmektedir. 11 ve 15 yaş arasındaki İtalyanların %18,3 ü -neredeyse her 10 kişiden 2 si- aşırı kiloludur. Bu oran Japon gençleri arasında sadece %8,7 dir; İsveç te halkın %72 si düzenli spor yaparken, bu oran İtalya da sadece %29 dur. Bu durum hastalıkların gelişmesine ve sonuç olarak yaşam beklentisinin düşmesine ve topluma olan maliyetin artmasına yol açar. Durumun net bir fotoğrafını yakalamak için BCFN Vakfı araştırmacıları, GSYİH (sosyal eşitsizlikleri ya da çevrenin durumunu hesaba katmayan ekonomik durum ölçüsü) ile birlikte Eating Planet te sunulan yiyecekler ve bunların yaşam kalitesi üzerindeki etkileri konusunda iki gösterge tanımladılar. Gıda ve beslenmenin gerçekten de halk sağlığı üzerinde doğrudan ve dolaylı etkileri bulunmaktadır. Gıda tercihleri hem yetişkin ve çocukların hem de çevrenin sağlığını etkiler (hastalıkların doğrudan sebebi veya kaynağı, ya da bazı hastalıklardan korunma özellikleri); doğal kaynakların tüketim ve kullanımından sorumlu olmasının yanında, ziyafetler, yemek hazırlamaya ve yemeye ayrılan vakit gibi yönleriyle sosyal yaşamı da etkiler. Bu özel göstergelere göre, İtalya, "günümüzde sağlık" açısından sondan üçüncü konumda. İspanya ve Yunanistan ın üstünde yer almakla birlikte Danimarka, Fransa, Almanya, Japonya, İngiltere, İsviçre ve ABD gibi ülkelerin gerisinde. "Gelecek nesillerde sağlıklı yaşamın sürdürülebilirliği indeksi"ne bakarsak, durumun daha da kötüleştiğini görüyoruz. Bu indekste İtalya, Yunanistan ın üzerinde sondan ikinci sırada yer alıyor. Bu resim (sadece ekonomik boyuta indirgenemeyecek olan sağlıklı yaşam kavramı üzerine) derinlemesine düşünme ve insanların içinde yaşamakta olduğu sosyal, siyasi, ekonomik ve çevresel durumları bir arada ele alan kamu karar süreçlerine etki edebilecek eylemler gerektirmektedir.
GIDA BULUNABİLİRLİĞİNİ, ARTAN KÜRESEL NÜFUSU VE ÇEVRESEL ETKİYİ KONTROL ALTINDA TUTMAK: ZORLUKLAR MASADA BAŞLIYOR Gıda konusu, sürdürülebilirlikten ayrı tutulamaz. Bu görüşe göre ele alınması gereken ilk sorun "toprağın" korunmasıdır. FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) verilerine göre, dünyada toprağın %25'i ciddi şekilde zarar görmüş durumda ve sadece %10 u iyileşmeye dair işaretler veriyor. Sadece son 40 yıl içinde tarım arazilerinin %30 u çorak hale gelmiş halde. Halbuki sadece soya ve mısıra yönelmek yerine, bitki çeşitliliğini artırmak gibi basit çözümler bile, topraktaki besinlerin tekrar kazanılmasına, böylece hektar başına daha yüksek verim elde etmede üreticilere yardımcı olacaktır. Şunu da belirtmede fayda var: 10 yıldan kısa bir süre içinde, 2025 yılına gelindiğinde, 3 milyar kişinin içme suyuna erişimi olmayacak. Bugün kaynak sularının %70 i ise tarıma ve besin üretimine ayrılmakta. Bunlar toplam sera gazı emisyonunun %23 ünden de sorumlu. Eating Planet te öne çıkarıldığı gibi, bu sorunlar, küresel beslenme üzerindeki etkileri dikkate alındığında, daha da endişe verici görünüyor. 2050 yılına kadar dünya nüfusu yaklaşık 9.5 milyara ulaşacak ve tarımsal üretimin %70 artması gerekecek. Bu ihtiyaca cevap vermek için ne yapılabilir? Beslenme ve sürdürülebilirlik ile ilgili bu sorular beslenme tercihlerimizin çevreye (aynı zamanda sağlığa) etkisi anlaşılmadan cevaplanamaz. Bu nedenle tekrar beslenme modelleri konusuna geri dönelim. Her gün yerine, hayvansal protein tüketimimizi haftada 2 kez ile sınırlandırarak ve diyetimizde tahıl ve bakliyata yer açarak, günlük 2,300 gr. CO ₂ azaltabiliriz. Bu, CO ₂ emisyonunda kişi başı yıllık 750 kg. azalma demek olup; bu miktar ortalama silindirli bir araç ile 5,600 km. sürüş (Milano Moskova arası gidiş dönüş) demektir. Eating Planet in yeni baskısında BCFN, Çift Piramit modelinin benimsenmesini inceliyor ve öneriyor. Gıdaların besleyici özelliklerini ve üretim ve tüketim aşamalarındaki çevresel etkilerini bir araya getiren bu modelin, çocuk ve gençlerin beslenme gereksinimleri yanında, İtalya da yaşayan yabancıların alışkanlıklarını da dâhil edecek şekilde güncellenmiş versiyonunu sunuyor.
GÜNÜMÜZÜN YENİ "SALGINLARI KRONİK HASTALIKLAR VE KALP DAMAR HASTALIKLARI: ÖNLEMLER MASADA BAŞLAR Kötü beslenme tarzlarının sağlık üzerinde yansımaları görülmektedir. İyileşen yaşam şartları günümüzde küresel nüfusun daha uzun yaşamasını sağlamasına karşın, değişen şartlar yaşam süresince iyi bir sağlığın devamını garanti etmiyor. ABD nüfusunun üçte birinin kronik veya tedavi edilemeyecek hastalıklara yakalanacağı tahmin ediliyor. Kronik hastalıklar dünyadaki ölümlerin en büyük sebebi ve her yıl 35 milyon ölüme yol açıyorlar (Küresel ölçekte ölümlerin %60 ı. Bu oranın %80 i ise düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerde görülüyor). Yüzlerce araştırma, yaşlanmayla ilgili kronik hastalıkların büyük bölümünün sınırlı kalori tüketimi ile önleneceğini veya geciktirileceğini ve ortalama yaşam süresini %50 kadar artıracağını göstermektedir. Kitapta sunulan analizlere göre, obezite ve metabolik sendrom hastalıkları günümüzde, dünyada 392 milyonu aşkın kişinin çektiği, her yıl 7 milyondan fazla vakanın, her 5 saniyede bir ise 1 yeni vakanın teşhis edildiği diyabet hastalığının belirgin artışının nedeni. Yine de bu rakamlar, kalp ve damar hastalıkları ile karşılaştırıldığında önemsiz kalmakta. 2015 yılında, yaklaşık 20 milyon ölüm, dünyada bir numaralı ölüm nedeni olan kalp ve damar hastalıklarına bağlı olarak meydana geldi. Sadece Avrupa kıtasında, kardiyovasküler hastalıklar her yıl 4 milyondan fazla ölüme ve ekonomik kayıplara (hastane hizmetleri, ilaçlar, evde bakım, kayıp iş günleri) yol açmakta -2009 yılında 196 milyar Euro, yılık kişi başı 200 Euro dan fazla-. Eating Planet te BCFN, yaşam tarzı ile sağlık arasındaki güçlü ve doğrudan bağı ortaya koyuyor ve sağlıklı bir yaşam tarzı tanımlamasında en önemli bileşenin gıda tercihleri olduğu bir modeli teşvik ediyor.
NEREDEYSE KAYBOLMUŞ OLAN AKDENİZ DİYETİNİN YENİDEN KEŞFİNE DOĞRU İtalyanların beslenme alışkanlıkları değişiyor ve yeni nesillerin yüksek yağ içerikli gıdalardan oluşan yeni beslenme trendleri için Akdeniz diyetinden vazgeçtiği görülüyor. Bu beslenme değişikliği ve bununla ilgili olarak fiziksel aktivitede azalma, obezite düzeylerindeki keskin yükselişin temel nedenlerinden biri. İtalya, çocukluk obezitesinde Avrupa ülkeleri arasında başlarda gelmekte. Bu durum yetişkin ve yaşlı nüfusta da daha iyi değil. Dahası, İtalya da geleneksel Akdeniz diyetinin diğer gıda modelleri lehine terk edilmesi eğilimi gittikçe daha yaygın hale gelmekte. İtalya'da her gün % 24 ü ev dışında olmak üzere, yaklaşık 105 milyon öğün yiyecek tüketilir. Dışarıda yenilen yemeklerin %53 ü öğle yemeği, %47 si akşam yemeğidir. Hayatımızın hızı da yemeklerimize yansımıştır: Ankete katılanlardan %9 u öğle yemeklerini çok hızlı, 10 dakikadan az bir sürede yediklerini; %14 ü de ayakta yediklerini belirtmişlerdir. Sonuç olarak yemek yemeğe ayrılan süre sıkıştırılmıştır ve diğer günlük işlerin yanında daha düşük bir öneme sahiptir. İtalya sınırları dışındaki yerlerde de durum, bunun benzeridir. Avrupa vatandaşları her ne kadar sağlıklı bir diyet takip ettiklerini söyleseler de sağlıklı yemek yemenin zor olduğunu ifade eden insanların sayısı Macaristan (% 54), Slovakya (% 52) ve Polonya (% 49) gibi ülkelerde aynı kalmaktadır. Avrupalılar sağlıklı beslenme önündeki engeller arasında, öğünleri planlama ve hazırlama için gerekli zamanın fazlalığından bahsetmektedirler (%31). Ankete katılanların %27 si yiyeceklerin başkaları tarafından hazırlanması sebebiyle, yedikleri üzerinde bir kontrollerinin olmadığını söylemektedirler. Bazıları da sağlıklı yiyeceklerin daha az lezzetli olduğunu belirtmektedir. Eating Planet te BCFN, gıda ile aramızdaki ilişkiyi tartışıyor. Daha kısa sürede ve yoğun yenen bir yemek yerine, keyifle yenen yemeğin daha değerli olduğunu gösteriyor ve yaşam biçimlerimizi sağlığımız ve çevre için daha sürdürülebilir beslenme tarzına doğru yönlendiriyor. Bilim, çevre ve gıda dünyasının ulusal ve uluslararası en büyük isimleri, Eating Planet in oluşturulmasına katkıda bulundu. BCFN, Tony Allan, Gianfranco Bologna, Barbara Buchner, Paolo De Castro, Sara Farnetti, Ellen Gustafson,
Michel Heasman, Hans R. Herren, Alexandre Kalache, Aviva Must, Marion Nestle, Danielle Nierenberg, Jamie Oliver, Shimon Peres, Carlo Petrini, Gabriele Riccardi, Camillo Ricordi, Paul Roberts, Vandana Shiva, Pavan Sukhdev, Ricardo Uauy ve Riccardo Valentini ye teşekkürlerini sunarken, vakıf, yıl boyunca kitabı, New York, Napoli ve Roma da, kültür, bilim, edebiyat ve sürdürülebilir kalkınma adına düzenlenen etkinliklerde tanıtmayı sürdürecek. *BCFN: Barilla Gıda ve Beslenme Merkezi Vakfı, dünyadaki gıda ve beslenme ile ilgili konuları analiz etmek için 2009 yılında kurulmuş olan bir düşünce kuruluşudur. Ekonomik, bilimsel, sosyal ve çevresel faktörlerin neden sonuç ilişkisi multidisipliner bir yaklaşımla gıda ile ilgili olarak incelenir. BCFN Vakfı Başkanı ve Başkan Yardımcısı Guido ve Paolo Barilla dır. Slow Food Başkanı Carlo Petrini ve Avrupa Parlamentosu Tarım ve Kırsal Kalkınma Komisyonu Koordinatörü Paolo De Castro da Yönetim Kurulu nda diğer isimler arasında yer alırlar. Danışma Kurulu BCFN Vakfı'nın çalışmalarını denetler. Daha fazla bilgi için www.barillacfn.com ve www.protocollodimilano.it adreslerini ziyaret edebilirsiniz.