DÜŞÜNCE İLE TEMA VE KONU



Benzer belgeler
İLERİ DÜZEY SENARYO YAZARLIĞI SERTİFİKA PROGRAMI

Sinema tüm sanatları kapsar. Zaman ve mekan sanatıdır. Sinema iki boyutlu bir mekanda ve hareket halindeki bir tempoda (zamanda) görüntüleri verir.

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

1. SINIF - 1. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME FORMU Öğretim Yılı

Ders: Görsel senaryo taslağının önemi

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Animasyon I (GRT481) Ders Detayları

Düşüncelerimizi, duygularımızı ve kültürümüzü oyunlar aracılığı ile ifade ederiz.

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Seçmeli () Ders Detayları

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Değerler Ekim Page 2

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

KAYNAK: Birol, K. Bülent "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

Fotoğrafta kompozisyon fotoğraf çerçevesinin içine yerleştireceğimiz nesneleri düzenleme anlamına gelir.

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Bireyler ve Toplumlar Öykü ve Öğretim

3. SINIF 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Öğretim Yılı

AVRUPA BİRLİĞİ HAYAT BOYU ÖĞRENME İÇİN KİLİT YETKİNLİKLER

İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi

SİNEMA YÖNETMENİ TANIM

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Kübra YILMAZ, Yudum HACIOĞLU, Kadri ŞAHİN, Abdülkadir Arslan

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Tasarım Psikolojisi (GRT 312) Ders Detayları

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:

Adapazarı Özel ENKA Anadolu Lisesi REHBERLİK BÜLTENİ

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü. Eğitim Programları ve Öğretimi Tezsiz Yüksek Lisans Programı Öğretim Planı.

SANAT VE TASARIM ANASANAT DALI DOKTORA PROGRAMI

KUKLA ÇOCUK TİYATROSU

YARATICI DRAMA. 1 Ders Adi: YARATICI DRAMA 2 Ders Kodu: REH Ders Türü: Seçmeli 4 Ders Seviyesi Lisans

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

TEMEL SANAT EĞİTİMİ NEDİR?

Not: Öğretmenimizin elinden taşlar üzerinde sanat!

PYP VELİ MEKTUBU 1. SINIFLAR PRIMARY YEARS PROGRAMME EĞİTMEN KOLEJİ SORGULAMA HATLARI ÖĞRENEN PROFİLLERİ

Yaratıcı Metin Yazarlığı (SGT 332) Ders Detayları

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Kesintisizlik. Her sinema filmi bir çekim planına dayanmalıdır. Notlar İskelet plan Storyboard Çekim senaryosu

LYS 3 DENEME-5 KONU ANALİZİ SORU NO LYS 3 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI TESTİ KAZANIM NO KAZANIMLAR. 26/05/2014 tarihli LYS-3 deneme sınavı konu analizleri

YÖNLENDİRİLMİŞ ÇALIŞMA I DERS NOTLARI

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...7

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK

Grafik Tasarım III (GRT301 ) Ders Detayları

İLETİŞİM BECERİLERİ. Doç. Dr. Bahar Baştuğ

Tasarımda Gerçeklik ve Düşler (MMR 513) Ders Detayları

Dr. Halise Kader ZENGİN

GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR.

Estetik (MTT194) Ders Detayları

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş

Sanatın Tanımını yaparmı sınız Nurdan Gül Kökten

Öğrencilerin Üst Düzey Zihinsel Becerilerinin Belirlenmesi. Öğrenci Portfolyoları

MEB kitaplarının yanında kullanılacak bu kitap ve dijital kaynakların öğrencilerimize;

Seçmeli () Ders Detayları

..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE PLANI

ÝÇÝNDEKÝLER TEMA 1. Anlam Bilgisi. Yazým Bilgisi. Dil Bilgisi. SÖZCÜK ANLAMI...15 Gerçek, Yan ve Mecaz Anlam...15 Deyim...15

HAZIRLIK SINIFLARI 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Eğitim - Öğretim Yılı

4. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ. (30 Mart 15 Mayıs 2015 )

4. SINIF - 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Öğretim Yılı

KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ

Görüntü ve Ses İşleme (SGT 424) Ders Detayları

DRAMATİK METİN YAZARI

8. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

Sizin Fikriniz Sizin Projeniz

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

34. GENÇ GÜNLER -ATÖLYELER-

Belgesel Film Yapımı (SGT 431) Ders Detayları

İÇİNDEKİLER BÖLÜM - I

METİNLERİ SINIFLANDIRILMASI

KAZANIMLAR OKUMA KONUŞMA YAZMA DİL BİLGİSİ

İLETİŞİM BECERİLERİ. DOÇ. Dr. Bahar Baştuğ

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. ( 07 Eylül-16 Ekim 2015 )

HAZIRLIK SINIFLARI 2. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Eğitim - Öğretim Yılı

HABERCİLİĞİN TEMEL KAVRAMLARI

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (07 Aralık Ocak 2016)

1. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ ( 18 Aralık 09 Şubat 2018 )

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI. Güz Yarıyılı

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI. Güz Yarıyılı

ANAOKULU 4 YAŞ GRUBU 1. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ

ÖZEL ÖĞRETİM KURSU TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI-I ÇERÇEVE PROGRAMI. :Tercih Özel Öğretim Kursu :Kesikkapı Mah. Atatürk Cad. No.

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI. Güz Yarıyılı

Bilgisayar Oyunları İçin Karakter ve Sahne Tasarımı (GRT474) Ders Detayları

Özgünbaskı (GRT 306) Ders Detayları

Güncel Sanat ve Yorumu (SGT 440) Ders Detayları

Tarihi Çevre Koruma ve Restorasyon Araştırması (KOR 661) Ders Detayları

Animasyon II (GRT482 ) Ders Detayları

KAVRAMLAR TUTUMLAR BECERİLER

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Çağdaş Sanat Atölye (SGT321) Ders Detayları

Medyada Riskler. Öğr. Gör. Dr. Deniz Sezgin Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi

Özgünbaskı (GRT 305) Ders Detayları

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

Çağdaş Sanat Akımları (SGT 224) Ders Detayları

Tipografi (GRT 203) Ders Detayları

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

Yaşam Boyu Sosyalleşme

Transkript:

Kurgu Dergisi.S: 18, 101-108,2001 DÜŞÜNCE İLE TEMA VE KONU ÖZET Öğr. Gör. Özcan GÜRBÜZ' Bu çalışma ile amaçlanan, bir senaryonun oluşturulması sürecinde, senaryonun dayanağı olan düşünce, tema ve konunun önemini, o sanat yapıtındaki içerik ve biçim ile olan ilişkisi çerçevesinde ortaya koymaktır. Bir dramatik eserde düşünce, tema ve konu içerik kapsamında ele alınıp, biçim ile olan ilişkisi ise iç biçim düzeyinde olmaktadır. Düşünce, sanat yapıtının doğumunu oluşturan sanatsal bir düşüncedir. Tema bu sanatsal düşünceden çıkarılan ve onu özetleyen bir yargı türncesi olup, konuya kılavuzluk yapar. Konu ise temayı doğrulayacak şekilde belli başlı olayları kapsayan bir düzeyolup, buraya kadar ki aşamaların somutlandırılışıdır. Ayrıca bu üç aşama da varlık nedenleri olan karşıtlarını içerir ki bu da çatışmayı, gerilimi doğurur; öykünün dramatize edilmesini sağlar. Konunun ayrıntılarıyla geliştirilmesi de öyküyü, öykünün istenildiği biçimde dramatize edilmesi ise söylem denilen aşamayı oluşturur. İçerik ile Biçim bütün sanat eserlerinin iki katmanıdır. Bu ikisi birbirinden farklı şeyler olmakla birlikte birbirine sıkıca bağlıdır. Tema, Konu ve Kişiler bir dramatik eserde içerik kapsamında ele alınmaktadır. Yine bunlar da içerik ve biçimde olduğu gibi, birbirinden farklı, ancak sıkı ilişkiler içindedir. Dolayısıyla tema, konu ve kişiler de biçim ile sıkı bir ilişki içindedir. Tema, konu ve kişilerin biçim ile olan bu ilişkisi biçimin iki düzeyinde ele alınabilmektedir. Kagan (1993, s. 444) bunları "alt" ve "üst" düzeyler olarak değerlendirir. Alt düzey "iç biçim" ile ilgiliyken, üst düzey ise "dış biçim" ile ilgilidir. Üst düzeyde malzemenin etkisi, kendisini içeriğin etkisinden daha belirli, daha güçlü belli ederken, alt yani daha derin düzeyde biçim, malzemenin niteliğine daha az bağımlı kalmakta, doğrudan doğruya içerikle bir bağıntı kurmaktadır. Konu ve kişilerin biçimin alt düzeyinde yer alan iç biçime dahil olduğunu belirten Kagan (1993, s. 444)'a göre bu ikisinin karşılıklı ilişkileri, sanatsal içeriğin imgesel yapısını, sanatsal içeriğin gelişmesinin imgesel tarzını oluşturan şeydir. Üst düzeydeki dış biçime ise, sanatta bütün imgesel anlatırnda bulunan araçlar girer. Bunlar her cins sanatta özellik taşımaları ve çok sayıda olmaları dolayısıyla sayılamayacak kadardır. Bu dış biçimin tümü, sanatsal içeriğin doğrudan doğruya Erciyes Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi ıo1

duygusal gerçekliğini, ya da sanatsal içeriğin maddi olarak cisimlendirilişinin somut duygusal biçimini ve tarzını oluşturur. Kagan (1993, s. 445) iç ve dış biçimdeki bu aykırılaşmanın aşağıdaki durumu gösterdiğini belirtir: Bu birincisi, yaşamın sanatsal-imgesel olarak modellendirilişi süreciiçinde yaratılırken (ki burada kişi insan modelini, konu ise eylem ve insan arasındaki karşılıklı etkileşme modelini oluşturur); ikincisi, imgesel modelin maddi olarak kurulması süreci içinde yaratılmakta ve bu modelde barınan içeriksel bildirimin, görüntüsel gösterge sisteminin kuruluşunu bize göstermektedir. Aslanyürek (1998, s. 80) dramatik bir yapıtta düşüncenin "sanatçının dünya veya yaşam ile ilgili tutumunun betimsel olarak icra edilmesi" olduğunu söyler. Dolayısıyla Kagan (1993, s. 443)'ın deyişiyle "Yaratıcı düşünce, sanatçının belirli bir temayı seçiş ilkeleri'ne bağlıdır. Bu seçim hiçbir zaman rastlantısal değildir, olamaz da. Her sanatçı, belirli temalara yakınlık gösterir, belirli temalara karşı ilgisiz kalır ya da tümden geri çevirir". Dolayısıyla bir yapıtta tema bir düşünceden ortaya çıkacaktır. O düşünce sanatçıyı rahatsız eden (bu rahatsızlık düşüncenin karşıtından da doğabilir), ona inandığı, onu açımlamak, yaymak, insanlarla paylaşmak, onu ters yüz etmek istediği bir düşüncedir. Ancak böyle sağlam temelli bir düşünceden, sağlam bir tema ortaya çıkabilir. Aksi halde, böyle ortaya konulan berrak bir düşünceden yoksun olarak belirlenen bir tema, gerek konuya ve gerekse onun dramatize edilmesine kılavuzluk edemez, zayıf ve etkisiz kalır. Aslanyürek (1998, s. 80) bunu aşağıda belirtildiği gibi yorumlar. Bu nedenledir ki sanatsal düşünce, sanat yapıtına can veren önemli bir olgudur. Sanatsal düşünceden tamamen yoksun veya düşüncesi zayıf olan herhangi bir sanat yapıtı, çift yapılı estetik bir ulaşamaz. Böyle bir yapıt, derinliği olmayan, tek boyutlu, hiçbir şey anlatmayan ve sadece biçimsel anlamda varolan yüzeysel bir yapıt olarak kalır. Güçlü bir istekle, inanç la ortaya konulamamış bir tama, yani düşünceden yoksun bir tema, manen de paylaşılamaz. Kagan (1993, s. 432-433)'a göre bir sanat yapıtında düşünce, ana düşünme ile ana duygunun bir birliğini, ruhsal durumu oluşturur. Hegel'in ve Belinski'nin terimleriyle, o yapıttaki dokunaklılıktır düşünce. Düşünceyi böylece ortaya koyduktan sonra, bu düşüncenin çıkışına, oluşmasına, ortaya konulmasınada sebep olan, içsel ve dışsalolarak onunla çatışan 102

bir karşı-düşüncenin de varolduğu unutulmadan o da yazılmalıdır. Çünkü her şeyin bir karşıtı vardır. Temadaki karşıtlık da bu düşünceden doğabilecek ve böylelikle zıtların mücadelesi gerçekleşebilecek, yani dramatik bir yapıt ortaya çıkabilecektir. Bundan sonra, sıra temayı belirlemeye gelir. Bir dramatik eserde tema öncelikle aslolandır; hedefe ulaşmak için belirlenen amaçtır. Dolayısıyla açık ve net bir şekilde belirlenen tema, doğru bir strateji ve buna ulaşmak için izlenen doğru taktikler sonucu amacına ulaşır. Güçlü bir tema yoksa, dramatik bir yapıtın içeriği de zayıftır. İçeriksiz bir biçim de içi boş bir balon gibidir. Tema, bir dramatik eserin tümünü özetleyen bir tümcedir, başka bir deyişle genelolandır, soyut olarak vardır. Kagan (1993, s. 428 431)'a göre toplumsal yaşamın manevi içeriğini yansıtır; bir eylemin iç anlamıdır Yapıtta tartışılacak etik, siyasal, dinsel, felsefi ve estetik türden, özgül bir yaşamsal sorundur. Yapıtta ortaya atılacak ve şu ya da bu yolda yanıtlanacak, yaşamdan alınma bir sorudur. Etik, dinsel, felsefi ya da bir başka konumdaki insan ilişkilerinin manen çatışmasıdır. Öyleyse buradan şu sonuca varılabilmektedir: Bir yapıtın sanatsal değeri, doğrudan doğruya temanın niteliğine bağlıdır. Hiç tartışmasız, insanların bir sanat yapıtına duydukları ilgi, temanın derinliğiyle, toplumsal anlamıyla bir toplumun, bir sınıfın, bir ulusun, insanlığın en önemli gereksinimlerini ne ölçüde karşıladığıyla belirlenir. Dolayısıyla temanın bu niteliği ona öğretici, eğitici bir görev, işlev de yüklemiş olmaktadır. Bu da Brecht'in savunduğu şekilde, biçim-içerik diyalektiğiyle birlikte, bir yapıtın eğlendirme ve eğitme (eğitilence) işlevlerinin birlikte, iç içe olması gerektiğini göstermektedir. Bir yapıtta tema, bir öykünün vermek istediği temel/öz iletidir. İnsanın bir eylem biçiminin, yaşama karşı takındığı tavrın, tutumun, dolayısıyla dünyayı algılayışının, duyumsamasının, açıklayışının, yorumlayışının görünümüdür ve kendiliğinden bir yargıyı içerir. Dolayısıyla tema, ideolojik bir içeriğe bürünür. Özakman (1998, s. 61) temanın önemini şöyle bir benzetmeyle vurgular: '''Satranç oyununda, amaç şahı almaktır (tema). Her hamle o amaca ulaşmak içindir. Dramayı oluşturan bütün öğeler de tema doğrultusunda kullanılır". Tema yerine başka terimlerin de kullanıldığı görülmektedir. Özakman (1998, s. 55) bunlardan bazılarına örnek olarak şunları göstermektedir: "ana fikir, asal düşünce, öneri, mesaj, ileti, temel düşünce, temel yönelim, amaç, tez, motif, yönlendirici düşünce vb.". 103

Egri (1993, s. 7-33) tema kavramı yerine önermeyi tercih eder. Önerme kavramının kapsamı içine tema ile birlikte benzer birkaç kavramın yanı sıra, olaylar örüntüsünü katar. Önerme, karakter ve çatışma yapıyı kurar. Önerme, eylemlerin gerisindeki itici güçtür; başlangıç ve harekete geçirendir; bir tohumdur. Her iyi önerme üç kesitten oluşur: Karakter, çatışma ve sonuç. Örneğin, "Cimrilik insanı yıkıma götürür" önermesine göre, cimrilik karakteri, yıkım çatışmayı, götürür de sonucu belirtmektedir. Özakman (1998, s. 56) da temanın, bir ya da birden çok yargı içeren bir cümle, başka bir deyişle basit ya da birleşik bir önerme olduğunu söyler. Düşüncede olduğu gibi, tema da kendisine tam zıt veya onu tam olarak olumlamayan bir karşı-temayla karşı karşıya gelmelidir. Öyleyse her temanın bir karşıtı da olmalıdır. Bu çelişkiden çatışma doğacak, aksi halde gelişme de olmayacaktır. Bu durumda bir dramatik yapıttaki temayı doğrulamak için karşıtıyla mücadele içindeolacak en az bir karakter ve karşı-temayı savunup karakterin savunduğu temayı çürütmeye çalışacak, onunla çatışacak en az bir karşı-karakter de olacaktır. Örneğin, bir yapıtın teması "Parasız mutluluk olmaz" ise bunun karşıteması "Mutluluk parayla olmaz" olabilir. Ya da bu temanın tam karşısında olmayan "Mutlu olmak için para önemli bir etkendir, fakat tek başına yeterli değildir" de olabilir. Bir yapıtta ana temanın yanı sıra, bunu güçlendirecek yan temalar da olabilir. Nutku (1982, s. 42) buna güzel bir örnek verir. Örneğin, "din sömürüsü" ana temaykerı, bunu güçlendirecek yan tema "Anadolu köylüsünün kurnazlığı" olabilir. Bununla birlikle Egri (1993, s. 141) bir yapıtta her karakterin de birbirleriyle çatışan kendi önermeleri olduğunu söyler. Bir dramatik yapıtın teması, o yapıtın başlığı şeklinde de olmamalıdır. Örneğin, bir filme "el elden üstündür", "gülme komşuna gelir başına", "ava giden avlanır" gibi temayı veren başlıklar konulmamalıdır. Yapıtın teması filmdeki olayların, karakterlerin çatışmasından, gelişmesinden, yani genelinden çıkartılabilmelidir. Bu durumda kötü başlık örneğinde verildiği gibi izleyici tarafından tema açık, net bir şekilde önermeleştirilemese de, temanın kapsamı anlaşılabilir, aslına yakını, benzeri düşünülebilir, çıkartılabilir. çünkü filmin konusu çerçevesinde yer alan, gelişen olaylar da zaten temanın kapsamı içinde yer alan olaylardan oluşmaktadır. Konu, Yunanca thema-tez, irdelenen madde anlamına gelir. Sanat yapıtında düşüncenin ifade edilme biçimidir. Başka bir deyişle, film senaryosunun ana fikrinin biçimlendirilmiş safhasıdır (Aslanyürek, 1998, s. 83). Konu bir öykünün olaylarını kapsar. Kagan (1993, s.428-445)'a göre konu, temanın imgeselolarak somutlandırılışıdır. Konunun işlevi, içeriği mümkün 104

olduğunca açık seçik ve yoğun olarak cisimlendirebilmektir. Başka bir deyişle konu eylemdir; kişilerin gelişmesi ve karşılıklı etkileşmesidir; ezgi ve motiftir. Bir eylem ve insan arasındaki karşılıklı etkileşme modelini oluşturur. Konu, romanda, oyunda, resimde ya da filmde canlandırılan somut olaydır. Tikelolan, somut olan bir şeyi kapsar. Konu, bir hikaye okuduğumuz, bir resme baktığımız, sahne ya da perdede bir oyun izlediğimiz zaman, doğrudan doğruya algıladığımız dış eylemdir Sanatın kendi araçlarıyla yeniden yaratılacak olan fizik, maddi süreçtir. Aslanyürek (1998, s. 83) konunun, bir sanat yapıtının ne hakkında yazılmış olduğu sorusuna yanıt verdiğini ve genellikle senaryonun özeti (synopsis) şeklinde dile getirildiğini belişrtir. Kelsey (1995, s. 82) de konu, öykünün dökümü ya da sinopsisin, çoğu kez birbirinin yerine kullanılabilen terimler olduğunu söyler. Konu, bir öykünün iskeleti ve dökümü, sinopsis de iskelete eklenmiş biraz ete benzetilir. Fischer (1995, s. 129) konu seçiminin çok önemli olduğunu belirterek, bunun sanatçının ya da yazarın tutumunu anlamamıza yardım eden öğelerden biri olduğunu söyler. Fischer (1995, s. 136)'e göre öz konu ya da temadan daha fazla bir şeydir. Konu seçimi önemli olmakla birlikte bir sanat yapıtının özünü belirleyen etken işlenen şey değil de, onun nasıl işlendiği, sanatçının bilerek ya da bilmeyerek çağının toplumsal yönsemelerini nasıl dile getirdiğidir. Konu ancak sanatçının tutumuyla öz aşamasına yükselebilir, çünkü öz yalnız neyin sunulduğu değil, nasıl sunulduğu, nasıl bir ortamda, ne derecede toplumsal ve bireysel bir duyarlıkla sunulduğu demektir (Fischer, 1995, s. 129). Bir tema, farklı biçimlerde konulaştırılabilir. Birden fazla kez, değişik bakış açılarından işlenebilir. Aynı şekilde bir konu da değişik biçimlerde ele alınabilir. Kelsey (1995, s. 94)'in dediği gibi konu, olaylar arasındaki ilişkidir; sebep ve sonuçtur. Konunun, yani öykünün işlenmesine ise söylem denmektedir. Burada konu (öykü) "ne?" sorusunun karşılığını verirken, onun "nasıl?" anlatıldığının sorusunu da söylem içermektedir. Söylem bilindiği gibi öykünün dramatize edilmesidir. Buna, yani söyleme, öyküleme, dramatik kuruluş, anlatı, dramatize etme de denilebilmektedir. Bir filmin temel konusu o filmin olaylar dizisini (temel öykü çizgisini) verir. Miller (1993, s. 57-60) bir filmde temel öyküyü zenginleştiren dış aksiyon ya da fiziksel aksiyon, kişilerarası aksiyon, iç aksiyon ya da kişisel aksiyon ile gelişen öykü çizgilerinin de olabildiğini söyler. Daha çok olay dizisine sahip filmlerde, melodramlarda görülen dış aksiyon, yapılması gereken şeylerle, fiziksel hareketle ilgilidir. Diğerleri de karakterler arasındaki ilişkilerden doğup gelişen aksiyondur. 105

İç aksiyon karakterlerin iç değişimleriyle, kararlarıyla, arayışlarıyla, sorgulamalarıyla, düşünceleriyle, iç çatışmalarıyla doğup gelişen aksiyondur. Örneğin bir filmde temel öykü çizgisinin (bir görevi başarmak gibi) yanı sıra, dahili öykü çizgisi (güven geliştirmek), kişilerarası aşk öyküsü çizgisi ve diğer karakterler ile ilgili bir yan olayolabilir. Herman'a göre yan konu yardımcı kişiler tarafından gerçekleştirilen ve ana olaydan ayrılan bir yan düğümdür. Yardımcı kişilerin hareketleri de bu ana olayla ve baş oyuncuların davranışlarıyla ilintilidir. Bu tür yan konular (subplots), bazen filmi izlerken seyircinin soluk almasına, bazen seyircinin dikkatini ve merakını bilerek dağıtmaya, başka yöne çekmeye ya da değiştirmeye, bazen de anlatının konusu olan temel düşünceyi, ana konunun gerçekleştirilemeyeceği biçimde vurgulamaya yarar. Yan konularla ilgili en önemli güçlük, bunların ana öyküyle üst üste gelmesi sorunudur (aktaran Chion, 1987, s. 105-106). Ancak yan konu sayısının fazla olması durumunda, temel konu çizgisinden uzaklaşma, onu dağıtma, bulandırma, zayıflatma riskinin de artabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Öngören (ı996, s. 4 ı) yazılan her konuda tazeliğe ve yeniliğe önem verilmesi gerektiğini söyler. Eski öyküler ve olaylar bile yeni biçimlerle izleyiciye sunulduğu zaman önem kazanırlar. Bayağı ve yersiz konulardan daima kaçınmak gerekir. Öngören (1996, s. 28-30) konu kategorilerine bazı örnekler verir. Bunlar: "sosyal konular", "yaşam öyküleri", "coşkulu öyküler", "aşk öyküleri", "güldürüler", "western'ier (kovboy öyküleri)", "dinsel öyküler", "bilim-kurgu (yarınsama)" ve "fantazi'''lerdir. Ayrıca "her senaryoda ana fikrin konusu, episodun konusu, karakterin konusu, film müziğinin konusu ve filmin betimsel çözümünün konusu gibi birkaç konu bulunabilir (Aslanyürek, 1998, s. 83). ÖYKÜ VE SÖYLEM Anlatı filmi bir öyküye sahiptir. Birbirleriyle ilişkisi olan olaylar zaman-mekan içinde, karakter ve dil yardımıyla kurulur. Tartışmanın dışında, eylemi yaratan ister olaylar dizisi, ister karakter olsun izleyiciyle kurulan iletişim kişiler yoluyla genellikle doğrudan, ya da dolaylı yoldan (dış ses, anlatıcı, yorumlayıcı, vb. ) olur. Anlatı filminin Aristotelesçi veya Aristotelesçi-olmayan anlamda bir öyküsü vardır. Bu ikisi birbiriyle yakın ilişki içinde, fakat farklı oluşumlardır. Büker (1996, s. 176) öykü ile anlatının genellikle birbirine karıştırıldığına dikkat çeker. Yapısal kurama göre anlatılar iki kısımdan oluşur: Bir öykü (story) ve bir söylem (discourse). Öykü, olayların kapsamı ya da zinciri (eylemler, durumlar) ile karakterler ve olayların geçtiği yerlerdir. Söylem ise anlatımdır ve öykünün iletilme biçimidir. Basit bir ifadeyle, bir anlatıda (narrative) öykü neyi, söylem ise nasılı verir. Böyle bir ayrım daha Aristoteles'in Poetika'sında görülebilir: Gerçek 106

dünyadaki olayların taklidi olarak praxis, bunun görünümü biçimindeki tartışma logos ve bunlardan seçilmiş parçaların konuyu biçime soktuğu mythos (Chatman, 1978, s. 19). Rus biçimciler de kullanılan iki terimli bir ayrım yapar. Bu terimler fabıl (fable=fabula) ve olay örgüsüdür (plot=sjuzet). Fabıl veya temel öykünün bütünü anlatıdaki olaylar toplamıdır. Olay örgüsü de öykünün aslında olduğu gibi olayların birbiriyle bağlanarak anlatılmasıdır. Biçimcilere göre fabıl, çalışmada kullanılan olayların birlikte bir iletişim içinde bulunacak şekilde düzenlenmesi; olay örgüsü ise olan bitenin nasıl işlendiğidir (normal sırayla mı, flash-back ile mi? vb. gibi). Anlatı ile söylemin birbiriyle örtüştüğü görülür (Chatınan, 1978, s. 19 20). Öykü bir filmde olup biteni içerir. Tema ile yakın ilişki içindedir. Bir filmin konusu anlatılırken öyküden yola çıkılır. O halde öyküde anlatılanlar da konu ile ilgili olaylardır. Bir zaman-mekan içinde olaylar dizisi (eylem), karakter, dil, durumlar belirtilerek anlatılır. Önemli olan bu ilişkiler içinde olup bitenlerin aktarılmasıdır, başka bir deyişle içeriğinin verilmesidir. Dolayısıyla filmin öyküsünü onun içeriği oluşturur. Brecht'in sokak tiyatrosu için verdiği örnek burada da düşünüldüğünde açıklayıcı olacaktır. Bir trafik kazasını gören kişi veya kişilerin olayı anlatmaları başka başka olabilecektir. Bunu yaparken, bir filmi anlatan kişi gibi kendisi için önemli olan ayrıntıları da öncelikle vererek başka başka anlatabilecektir. Burada olup biten şeyin temel hatlarıyla anlatılması öykü olurken, onun anlatılırken sözü edilen başkalığı da söylem ya da anlatı olacaktır. Öyleyse, söylernde kişisel tercihler ve seçimler önem kazanır. Öyküde olup biten olayların kronolojik sırası (ardı sıralığı) anlatıda/söylemde, ister olduğu gibi, ister yerleri değiştirilerek olsun, bunların aktarılış biçimi, yani öykünün öykülerımesi (öyküleme) de söylem ya da anlatıdır. Chion (1987, s. 99)'a göre öykünün izleyiciye aktarılış biçimine, öyküleme, dramatik kuruluş, söylem veya anlatı denilmektedir. Başka bir deyişle, neyin (öykünün) nasıl (öyküleme) anlatıldığı öne çıkmaktadır. Bunun içindir ki, her öykünün (eylem) her biri genelolarak değişik öykülemelerle aktarılabilir. Aynı öyküden istenildiği kadar aynı olmayan filmler yapılabilir. Örneğin bir konu ile ilgili olayların verilişi, yani öykü A, B, C, D olaylar sırasını takip ediyorsa, bu öykünün söylemi yine aynı sıra ile olabileceği gibi, aynı öykünün söylemi D, A, B, C veya D, A, C, B veya vb. gibi sıralarla da verilebilmektedir. Bu seçim senaryo yazarının, yönetmenin tercihidir. Senaryo yazarının öykülediği bir öyküyü, film yönetmeni yeniden düzenleyebilir (öyküleyebilir). Zaman-mekan ilişkisini bozabilir, olayların ilişkisini, ardı sıralığını değiştirebilir, eklemeler, çıkarmalar, eksiltilmeler yapabilir, durumların ideolojik seçimini, oluşumunu tekrar gözden geçirebilir, vb. Yönetmen ele aldığı bir öyküyü istediği gibi yaratabilir. ıo7

Büker (1989, s. 67)'e göre anlatı çözümlemesi anlatı ile öykü arasındaki ayrımı ortaya çıkartmak için gereklidir. Böylece, anlatının kendine özgü düzeni ile öykünün düzeni karşılaştırılabilir. YARARLANıLAN KAYNAKLAR Aslanyürek, S. (1998). Senaryo kuramı. İstanbul: Pan. Büker, S. (1989). Film ve gerçek. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını. (1996). Film dili: Kuramsal ve elestirel eğilimler. İstanbul: Kavram. Chatman, S. (1978). Story and discourse: Narrative structure in fiction and film. London: Cornell University Press. Chion, M. (1987). Bir senaryo yazmak. N. Tanyolaç (Çev.). İstanbul: Afa Egri, L. (1993). Piyes yazma sanatı: İnsansal güdülerin yaratıcı yorumundaki temel ilkeleri. S. Taşer (Çev.). İkinci Basım. İzmir: İleri. Fischer, E. (1995). Sanatın gerekliliği. C. Çapan (Çev.). Sekizinci Basım. İstanbul: Payel. Kagan, M. (1993). Estetik ve sanat dersleri. A. Çalışlar (Çev.). İkinci Basım. Ankara: İmge. Kelsey, G. (1995). Televizyon yazarlığı. B. Öcal-Düzgören (Çev.). İstanbul: Yapı Kredi. Miller, W. (1993). Anlatı filmleri ve televizyon icin senaryo yazımı. Y. Büyükerşen, Y. Demir ve N. Esen (Çev.). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimleri Fakültesi Yayını. Nutku, Ö. (1982). Sahne bilgisi. İstanbul: İzlem. Öngören, M. T. (1996). Senaryo ve yapım. Üçüncü Basım. İstanbul: Alan. Özakman, T. (1998). Oyun ve senaryo yazma tekniği: Tiyatro, radyo, televizyon ve sinema. Ankara: Bilgi. 108