YÖNETİLEMEYEN DAVRANIŞ VE KENDİNİ YERE ATAN ÇOCUKLAR Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi (www.hasansimsek.net) 13 Temmuz 2014 Alışveriş merkezleri artık neredeyse toplumsal ve kültürel yaşamın bir parçası haline geldi. Eskiden kentin meydanı, işlek parkları, çarşı pazarı ne işlev görüyorsa bugün AVM ler de neredeyse benzer işlevleri üstleniyor. Tek başına AVM ler çok işlevli toplumsal ve kültürel mekanlar olma yolunda. Gençlerin piyasa yaptıkları, iş adamlarının iş görüşmelerini gerçekleştirdikleri, ailecek yemeklerin yendiği, çoluk çocukla vakit geçirilen, farklı türde iş yapan firmaların ürün ve hizmetlerini pazarladıkları, insanların alışveriş ihtiyaçlarını giderdikleri mekanlar olarak AVM ler modern Türk toplumunun yaşamına hızla yerleşti. Gençler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, gençlerin %30 u AVM leri soyalleşme mekanı olarak kullanıyor ( Hayata Dokunan Bir Gençlik Politikası Şart, Cumhuriyet Pazar, 6 Temmuz 2014, s. 3). AVM ler Türk toplumunun sosyal ve kültürel dünyasında önemli bir yer tutmaya başladıkça toplumun çeşitli alanlarına ilişkin zengin bir gözlem ortamı olma özelliğini de kazanıyor. AVM lerde toplumun farklı katmanlarından, kültürel ve inanç kökeninden insanları bir arada, yan yana görmek mümkün. AVM lerde sık görülen gruplardan birisi de çocuklu aileler. AVM ler artık özellikle genç anne ve babaların da çocuklarıyla sık uğradığı mekanlar oldu. AVM lere konuşlanmış olan sinema salonları, buz pateni pistleri, küçük çocuk oyun parkları, özellikle restoranlar bu mekanları çocuklarla anne babaların birlikte vakit geçireceği yerler haline getirdi. Anne babalar çocuklarıyla AVM benzeri toplumsal mekanlarda daha çok görünür hale geldikçe gözüme ilginç bir durum çarpmaya başladı. Bazen anne babaların çocuklarıyla, ya da çocukların anne babalarıyla girdikleri mücadeleler de göze çarpıyor. Çığlık çığlığa ağlayan çocuklar, ağlayarak kendini yere atıp debelenen çocuklar, anne veya babasının Page 1 of 5
kucağında çığlık çığlığa ağlarken annesini babasını iteleyen çocuklar göze çarpan çocuk davranışlarından bazıları. Başka bir kültüre bir hayranlık duyduğumun düşünülmemesini ümit ederek bir karşılaştırma yapmamda yarar var. Başka ülkelerde benzer mekanlarda yeteri kadar uzun bulunma şansı elde etmiş birisi olarak, biraz önce tarif ettiğim çocuk davranışını ve anne-baba çocuk mücadelesini oralarda bu kadar sıklıkla görmek mümkün değil. Çocuk ve anne-baba arasında anlaşmazlıkların çıkması durumunda sakin ve kararlı bir şekilde, sesler yükselmeden barışın sağlandığını görürsünüz. Kendini yere atma, çığlık çığlığa ağlama, anne-babayı ittirme davranışı Türklerin biyolojik yapısından kaynaklanmadığına göre bu davranış ve ortaya çıkan durum nasıl açıklanabilir? Çocuk yetiştirme pratikleri bir ülkenin kültür, değerler ve inanç sistemleriyle yakından ilişkilidir. Kendini yere atan, tepinen, tutturan, vuran, iten, çığlık atan çocuk davranışının biyolojik bir temeli yoktur. Bu sonuç, çevresel etkenlerle çocuk psikolojisinin karışımından ortaya çıkan davranışsal bir durumdur. Çocuklara özgü istek ve beklentilere dayalı güdü ve dürtülerin ne kadar etkili yönetildiği ile ilgili bir sonuçtur. Dolayısıyla, bu durum davranış yönetimi ile ilgilidir. Bu konunun içinde değerli okuyucularımızın beni yanlış anlamayacağı ümidiyle köpek eğitimi konusunda bazı noktalara değinmek istiyorum. Çocuk eğitimi ile köpek eğitimini özdeşleştirme gibi bir hata yapmam. Davranış yönetimi konusunda köpekler üzerinde yapılan çalışmalara değindikten sonra konunun çocuk eğitimi ile ilişkisine değineceğim. Hayvanlar, özellikle köpekler üzerinde ünlü Rus psikolog İvan Pavlov un 1930 larda başlattığı çalışmalar öğrenme, çocuk eğitimi, öğrenme süreçlerinde ödül ve cezanın yeri gibi konularda çığır açmıştır. Pavlov dan başlayarak köpeklerin eğitiminde çok yol alınmış, narkotik köpekleri, arama kurtarma köpekleri gibi özel eğitimli köpeklerin yetiştirilmesi ve eğitiminde bilimsel bir yol izlenmeye başlanmıştır. Youtube dan kolayca ulaşabileceğiniz köpek eğitimi ile ilgili videolardan bazılarına bakabilirsiniz. Hepsinde ortak olan nokta köpekle iletişim kurma yollarının bilinmesi ve Page 2 of 5
yapıcı bir disiplin yoluyla istendik davranışların ortaya çıkarılmasıdır. Eğitim sırasında dayak ve benzeri fiziksel şiddet kullanılmasının ne kadar zararlı olduğu ısrarla vurgulanır. Bu tür eğitimlerde en çok üzerinde durulan konu eğiticinin ilkeli, kararlı ve istikrarlı bir tutumla süreci yönetmesidir. Desteklenecek davranışlar ödüllendirilirken, istenmeyen ve kaçınılması gereken davranışlar fiziksel olarak cezalandırılmaz ancak ihmal edilir, beklenen ilgi ve ödülün verilmemesi de sonuçta, ceza denmese de, bir tür olumsuz tepkidir. Hayvanlarda davranış yönetimi konusunda ayrıntılarına inmeden değindiğim bu yöntemlerin pek çoğu insan öğrenmesine ilişkin yol ve yöntemleri de derinden etkilemiştir. Bu içerik içinde, kendini yere atan, tepinen, tutturan, vuran, iten, çığlık atan çocuk davranışının arkasında büyüklerin eğitim ve terbiye anlayışından kaynaklanan nedenler vardır. Bu tür davranışı gösteren çocuklara karşı çaresiz kalan büyükler çözüm olarak sıklıkla fiziksel ceza yoluna giderler. Fiziksel ceza bir güç gösterisidir. Büyük bir bedenin küçük bir beden üzerinde fiziksel ceza uygulaması doğallıkla istenmeyen davranışı hızla sonlandırabilir. Ancak, bu durum çocuklarda isyankar tutum ve davranışlara ve ilerleyen yıllarda ciddi psikolojik sorunlara da yol açabilir. Davranış yönetimi konusunda bilgi ve beceri düzeyi yeterli olmayan anne-babalar ya abartılı ve gereksiz ödül yöntemiyle ya da aşırı müdahalesiz tutumla yukarıda sözünü ettiğimiz çocuk davranışının ortaya çıkmasını bilmeden özendirirler. Öte yandan, ülkemizde çocuk eğitiminde dayak ve benzeri fiziksel ceza yöntemlerine de çok sık başvurulur. Dayak çocukta güçsüzlük, çaresizlik, kendine ve çevresine güvensizlik gibi tutum ve davranışların oluşmasına yol açar. Çocuklukta edinilen buna benzer olumsuz kişilik özelliklerinin ilerleyen yaşlarda iş ve aile ortamlarında uyumsuzluk ve başarısızlığa neden olması sık karşılaşılan durumdur. Ülkemizde çocuklara karşı aşırı korumacı anne-baba davranışı çocuğun kendini keşfetmesi için deneme yapabileceği alanları daraltır. Anne-babanın özellikle küçük çocuklarını çaresiz bir yaratık olarak görmeleri sık karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenle, eğitim düzeyi ne olursa olsun genellikle anneler hayatın her alanında ve hemen her Page 3 of 5
yerde çocuklarının peşinde yemek kaşığı ile dolaşırlar. Oysa bütün canlıların en temel güdüsü yaşamını sürdürme ve hayatta kalma güdüsüdür. Hiçbir canlı gerektiği zamanda beslenmekten kaçınmaz. Hayatın ilk evresi hariç çocuklar da acıktıklarında yeme ihtiyacı hissederler ve bunu bir şekilde dışa vururlar. Peşinde yemek kaşığı ile dolaşılan çocuk anne-babanın zafiyetini kolayca keşfeder ve bunu hızla anne-babaya karşı kullanmaya başlar. Ülkemizde en sık karşılaşılan diğer bir durum ise anne-babaların çocuklarına karşı gösterdikleri aşırı merhametli tutumdur. Aşırı ve abartılı merhamet belirli davranışların geliştirilmesi için elzem olan yapıcı disiplinin en büyük düşmanıdır. Yeri geldiğinde, belirli davranışları yerleştirmek ve özendirmek için takınılması gereken katı, ilkeli ve istikrarlı tutumun olmadığı durumları çocuklar istismar etmeyi kolayca ve hızla keşfederler. Bu konuyla ilgili olarak en sık yapılan hatalardan bir diğeri ise anne-baba arasında veya anne-baba ve çocukların eğitiminde rol üstlenen yakın akrabalar (babaanne, anneanne, dede) arasında tutarlılık olmamasıdır. Çocuklar daima daha müsamahakar olanın yanında olurlar ve o kişi ya da kişilerin tutumlarını diğerlerine karşı kullanırlar. Sonuçta, ülkemizde kendini yere atan, tepinen, tutturan, vuran, iten, çığlık atan çocuk davranışı belirli bir sürecin sonunda elde edilmiş bir sonuçtur. Bu sonuca yol açan süreç, yani çocukların davranış eğitimleri süreci doğru yönetilmemiştir. Bu süreci doğru yönetebilmek için geliştirilmiş ve istikrarlı bir şekilde uygulandığında sonuç veren bilimsel yöntemler geliştirilmiştir. Anne-baba olmaya hazırlanan genç insanların bu konularda kendilerini geliştirmeleri, gerekirse bu konuda profesyonel yardım almaları çocukları ile ileride daha etkili iletişim ve etkileşim kurmalarını sağlayabilir. Çocukları bu tür davranış gösteren anne-babaların kısa sürede bir psikolojik danışmandan ya da psikologdan yardım almalarında yarar vardır. Kuralsız ve hukuksuz rejimler demokrasi olamaz. Demokrasi sınırlı, sorumlu bir rejimdir. Demokraside ilkelere dayalı bir disiplin vardır. Öte yandan, disiplin dayak değildir. Demokrasi ödül ve yaptırımları önceden tasarlanmış şeffaf ve ilkeli bir yönetim Page 4 of 5
şeklidir. Demokrasilerde vatandaşın davranışı belirli ilkeler ve kurallar çerçevesinde yönetilir, baskıcı ve faşist rejimlerde aslolan ceza ve güçle terbiye etmektir. İyi yönetilemeyen demokrasi hızla dejenere olur. Çocuklarımızla iletişimimizde onlara karşı demokratik tutum alalım derken işlerin hızla çığırından çıkmasına da yol açabiliyoruz. Sonuçta, kendini yere atan, tepinen, tutturan, vuran, iten, çığlık atan çocuk davranışının arkasında yönetim zafiyeti vardır. Çözüm, sorumluların (yani anne-babanın) davranış yönetimi konusunda bilgi ve donanımlarının artırılmasıdır. Page 5 of 5