SÖZ VARLII IIINDA DÎVÂNU LÛGAT T-TÜRK TE ÇAININ TÜRK KTSAD HAYATINA AT ZLER *



Benzer belgeler
! "#$ % %&%' (! ) ) * ()#$ % (! ) ( + *)!! %, (! ) - )! ) ) +.- ) * (/ 01 ) "! %2.* ) 3."%$&(' "01 "0 4 *) / )/ ( +) ) ( )

Karahanlı Eserlerindeki Söz Varlığı Hakkında

TÜLN OTBÇER. Seminer Raporu Olarak Hazırlanmıtır.

Staja Baþlama Ticaret Hukuku Çýkmýþ Soru ve Cevap Gönderen : guliz - 12/05/ :31

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

ÖZEL HUKUKTA ZAMANAŞIMI

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

KOÇ ÜNVERSTES SOSYAL BLMLER (KÜSB) KULÜBÜ TÜZÜÜ

Bir Prens Çoban Oluyor

! "!! # $ % &'( )#!* )%" +!! $ %! + ')!

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

DA stanbul Döeme Sanayii A.. YÖNETM KURULU TOPLANTI TUTANAI

ALTERNATF BR ENERJ KAYNAI ÜRETELM

Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi letmeleri A Tarihi tibarıyla Sona Eren Hesap Dönemine likin Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet Raporu

5. ÜNİTE YÜZDE FAİZ HESAPLARI

BELEDYELERDE NORM KADRO ÇALIMASI ESASLARI

GRUP ŞİRKETLERİ ARASINDAKİ KREDİ İLİŞKİLERİNİN ÖRTÜLÜ İNCELENMESİ

TÜRK VERGİ SİSTEMİ DERS NOTU 4.DERS

TÜM OTOBÜSÇÜLER VE LETMECLER FEDERASYONU KARAYOLU YOLCU TAIMACILII SEKTÖRÜNÜN TARHSEL GELM

Güzellerden Güzellemeler...

SRKÜLER NO: POZ / 42 ST, YEN KURUMLAR VERGS KANUNU NDA ÖRTÜLÜ SERMAYE

stanbul, 11 Ekim /1021

S R K Ü L E R : / 3 2

Azrail in Bir Adama Bakması

BENİM KÜÇÜK ZEBERCEDLERİM

SÖZ VARLII IIINDA DÎVÂNU LÛGAT T-TÜRK TE ÇAININ TÜRK KTSAD HAYATINA AT ZLER *

ESNAF, ÇİFTÇİ, SANAYİCİ, TÜCCAR VE ŞİRKET ORTAĞI GİBİ BAĞIMSIZ ÇALIŞANLARIN SGK DAN RAPOR PARASI ALMA HAKLARININ AÇIKLANMASI

87 Seri No.lu Gider Vergileri Genel Tebliği Yayımlandı DUYURU NO:2010/48

Yeminli Mali Müşavirlik & Denetim & Danışmanlık

Borsa : Vadeli lem ve Opsiyon Borsası A.. ni,

20 HAZİRAN /2.DÖNEM B GRUBU STAJ ARA DEĞERLENDİRMESİ SORU VE CEVAPLARI

Yeminli Mali Müşavirlik Bağımsız Denetim ve Danışmanlık

SUN BAĞIMSIZ DIŞ DENETİM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

KAYA 1 DÖNEN VARLIKLAR 20 TİCARİ ALACAKLAR

KREDÝLÝ MENKUL KIYMET ÝÞLEMLERÝ ÇERÇEVE SÖZLEÞMESÝ

Bizi biz yapan degerli ogretmenlerimizin onunde saygiyla egiliyoruz...

5228 Sayılı Kanunla Yapılan Deiiklikler aaıda detaylandırılmıtır:

TİLKİ İLE AYI Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve ar

ÖRNEK 1. X işletmesi daha önce satın aldığı hisse senetlerinin TL lik kısmını A) TL ye satmıştır. B) TL ye satmıştır.

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

MAL VE HİZMET BEDELLERİNİN ÖDENMESİ VE TEVSİKİ (BELGELENDİRİLMESİ)

ö z d o ğ r u l a r serbest muhasebeci mali müşavirlik ltd.şti. Chartered Accountants & Auditors Ltd.

Lütfen cümleleri -me ekiyle dolayl anlat ma çeviriniz.

ÖZEL DURUM AÇIKLAMA FORMU

Bir Açık Kaynak Masalı Bölüm 1: Kasabanın Dışında Bir Meyve Ağacı

A MUHASEBE KPSS/1-AB-PS/ Kayıtlarında nâzım hesapları kullanan bir işletmenin, 1. I. Amortisman ayrılması

TABİİ AFETLERDEN ZARAR GÖREN ÇİFTÇİLERE YAPILACAK YARDIMLAR HAKKINDA KANUN. Kanun Numarası : Kabul Tarihi : 20/6/1977

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği FİNANSMANA ERİŞİMDE TEMİNAT OLARAK TAŞINIR REHNİ İMKANI

2010/1.DÖNEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK MAZERET SINAVLARI SORU VE CEVAPLARI GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER 23 Temmuz 2010-Cuma 16:00

ZEKÂT IN KELİME OLARAK; ARTMA ÇOĞALMA ARINMA BEREKET Bu anlamlara gelmektedir.

Bozkır hayatının başlıca ekonomik faaliyetleri neler olabilir

Pay Opsiyon Sözleşmeleri. Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası

Hafta boyunca gerçekleştirilecek etkinliklerle Ahi felsefesinin ve Ahi Evran kurallarının topluma tanıtılması hedeflenmektedir.

GÜZEL SÖZLER. (Derleyen; Veyis Susam) * Ne kadar çok olsa koyunun sürüsü, Ona yeter imiş kasabın birisi. * Alçak, ölmeden önce, birkaç kere ölür.

Gelirin bazı durumlarının kaynakta vergilendirilmesi. Cevap E kaynakta vergi tevkikatının kişiselllik ile ilgisi yoktur. E) Genel bir vergi olması

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 21.si.

A MUHASEBE KPSS-AB-PS / 2008

IRROMETER NASIL ÇALIIR...

TAHSİLÂT VE ÖDEMELERDE BANKA, PTT VE ÖZEL FİNANS KURUMLARININ KULLANILMA ZORUNLULUĞU- 2018

1. BASİT FAİZ. Finansal Matematik

ÖZEL DURUM AÇIKLAMA FORMU

İyi Aksamlar, Bir gönüllümüzün annesinin mektubu da ekte yer alıyor... Bir de 12 sene sonra gelen mesaj...

7.SINIF YÜZDELER. Sefa TUNCAY

T.C. ANKARA ÜNVERSTES BURS VE KISM ZAMANLI ÇALIMA BAVURU FORMU

Alternatif Karşılaştırma Metotları

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI. Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü. Sayı :

VOB VADELİ İŞLEMLER VE OPSİYON BORSASI

ANA DİL Mİ, ANA DİLİ Mİ? IS IT PARENT LANGUAGE OR OR MOTHER TONGUE?

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 25.si.

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

FİNANSAL PİYASALAR VE KURUMLAR. N. CEREN TÜRKMEN

BİLİNÇLİ ELEKTRİK TÜKETİMİ KONULU WEB SAYFASI

EKONOMÝDE GELÝÞMELER

BANKALARIN KRED LEMLERNE LKN YÖNETMELKTE DEKLK YAPILMASINA LKN YÖNETMELK TASLAI

(Bu örnekte görüldüğü gibi aktive cümlenin nesnesi, pasif cümlenin öznesi konumuna geçmektedir.)

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Bono Poliçe Çeklerdir.

Türkiye nin İlk ve Tek Türev Borsası

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

01 Ocak Alış Ocak Alış , Şubat Satış

YENİ DÜZENLEME KAPSAMINDA TAHSİLÂT VE ÖDEMELERDE TEVSİK UYGULAMASININ ÖZELLİKLERİ VE UYGULANACAK CEZA

YENİ TEŞVİK SİSTEMİ 1 / 7

1) Göktaşı Devlet Malı Mıdır?

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. SABİT FAİZ ORANLI KONUT FİNANSMANI KREDİLERİ İÇİN SÖZLEŞME ÖNCESİ BİLGİ FORMU

TÜRK VERGİ SİSTEMİ DERS NOTU 3.DERS

Doğa, dostlarına karşı daima cömerttir.

ISL107 GENEL MUHASEBE I

SERMAYE PİYASASI ARAÇLARI

Değerli basın emekçileri


ÇIKARMA İŞLEMİ. A) Aşağıda modellenmiş olan çıkarma işlemlerini yapalım. B) Aşağıda modellenmiş olan çıkarma işlemlerini yapalım. ... c) eksilen ...

MÜSLÜM ERDOĞAN İLKOKULU 1B SINIFI

Ertesi gün hastaneden taburcu olma vakti gelmi ti. Annesi odaya gelerek Can haz rlarken, babas hastane lemlerini yap yordu. Vitaboy hastaneden ç kman

YABANCI PARALARIN TARİHİ İTİBARİYLE DEĞERLEME KURLARI

Transkript:

SÖZ VARLII IIINDA DÎVÂNU LÛGAT T-TÜRK TE ÇAININ TÜRK KTSAD HAYATINA AT ZLER * IN THE LIGHT OF VOCABULARY THE TRACES BELONG TO ITS AGE IN DÎVÂNU LÛGAT T-TÜRK Doç. Dr. Ahmet GÜNEN ** Özet Dîvânu Lûgati t-türk, Türk dili ve edebiyatının ilk örneklerini ihtiva etmesi yanında, 11. yüzyıldaki yüksek Türk kültür ve medeniyetini yansıtması bakımından da Türklüün temel eserlerinden biridir. Bu çalımada, Dîvânu Lûgati t-türk te, 11. yüzyıl Türk iktisadî hayatının iz veya yansımalarını aramak, elde edilen dil malzemesiyle Türk iktisat tarihine katkıda bulunmak ve dikkatleri bu yönden de Dîvânu Lûgati t-türk üzerine çekmek amaçlanmıtır. Bu amaçla, önce Dîvânu Lûgati t-türk satır satır taranarak çaının Türk iktisadî hayatını yansıtan bütün kelime, deyim, atasözü, beyit ve manzum parçalar filenmi; daha sonra elde edilen malzeme, kendi içinde sınıflanıp listelenmitir. Elde edilen bulgulara göre, Karahanlı döneminde Türklerin hem yaylak-kılak gelenei içinde hayvan sürüleri besleyen hem de verimli topraklarda tarım yapan ekinci bir toplum oldukları; ama bunun yanında madencilik, dericilik, dokumacılık vb. sektörlerinde de gelimi durumda bulundukları anlaılmaktadır. Para ve paraya dayalı mal, alım-satım, ticaret, komisyon, borçlukefil, rüvet, miras ilikilerini tanıklayan birçok kelime ve cümlenin varlıı da, yerleik kültüre dayalı iktisadî hayatın oldukça canlı ve güçlü olduunun bir baka göstergesidir. Sonuç olarak, Dîvânu Lûgati t-türk, sadece dil, kültür ve edebiyat tarihçilerimizce deil, iktisat tarihçilerimizce de mutlaka ele alınıp deerlendirilmesi gereken büyük ve kıymetli bir eserdir. * stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Aratırma Merkezi ve stanbul Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birlii i birliinde 9-10 Mayıs 2002 tarihleri arasında düzenlenen Osmanlı Öncesi ile Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemlerinde Esnaf ve Ekonomi Semineri nde sunulan yayımlanmamı bildiri nin gözden geçirilmi yeni biçimidir. ** Ahi Evran Üniversitesi Eitim Fakültesi, gunsenahmet@gmail.com

243 Doç. Dr. Ahmet GÜNEN Anahtar Kelimeler: Dîvânu Lûgati t-türk, Kâgarlı Mahmut, Karahanlı dönemi, Türk kültür ve medeniyeti, iktisadi hayat, söz varlıı, Türk iktisat tarihi Abstract Besides Dîvânu Lûgati t-türk includes the initial samples of Turkish language and literature, it is one of the fundamental works of Turkship from the point of reflecting high Turkish culture and civilization. In this study, it is aimed to search the reflections or the traces of Turkish economic life, contribute to Turkish economic life with obtained language materials, and also attract the attention to Dîvânu Lûgati t-türk on this view. Therefore, firstly scanning Dîvânu Lûgati t-türk line by line, all words, idioms, proverbs, couplets, and written-in-verse components reflecting Turkish economic life of its age have been indexed and listed in itself. According to the findings, it is understood that the Turks were the harvester community both feeding beast herds on plateau-winter quarters tradition and making agriculture on fertile lands.but on the other hand, it is understood that they were also advanced in mining, leather trade, weaving sectors etc. Also the existence of lots of words and phrases testifying the relations of Money, property based on Money, purchase-sale, trade, commission, debtor-guarantor, bribe, heritage are the other points which indicate that the economic life based on settled culture was highly active and strong. As a result, Dîvânu Lûgati t-türk is a great and precious work that should absolutely be treated and utilized by not only our language, culture, and literature historians, but also our economic historians. Key words: Dîvânu Lûgati t-türk, Mahmut the Kâgarian, Karahanlı era, Turkish culture and civilization, economic life, vocabulary, Turkish economy history.

Söz Varlıı Iıında Dîvânü Lûgati t-türk te Çaının Türk ktisadi Hayatına Ait zler 244 Giri Türklük biliminin kurucusu olan Kâgarlı Mahmut un 1072-1074 yılları arasında kaleme aldıı ve Türk lehçelerinin sözlüü demek olan büyük eseri Dîvânu Lûgati t-türk, Türk dili ve edebiyatının ilk örneklerini ihtiva etmesi yanında, 11.yüzyıldaki yüksek Türk kültür ve medeniyetini yansıtması bakımından da Türklüün temel kitaplarından birisidir. Bulunuu, Türklük bilimi için Orhun Yazıtları ndan sonra ikinci büyük keif kabul edilen Dîvânu Lûgati t-türk te, Türk tarihine, efsanelerine, corafyasına, o günkü Türk toplumunun günlük yaayıına, âdetlerine, beslenme ve giyecek kültürü ile iktisadî hayatına kadar birçok kıymetli bilgi, çeitli kelimelere verilen örneklerde ve bunların açıklamalarında ortaya konmutur. Kâgarlı, eserinin sunduu bu zengin malzeme ile karımıza çok yönlü bir Türkolog olarak çıkmaktadır. Çeitli cümleler, atasözleri ve iirler ile beslenen ve yer yer önemli gramer kurallarının da verildii Dîvân da, verilen kelimeler çok defa zamanın Türk dünyasında kullanılan mukabilleri ile de karılatırılmıtır. Yaklaık bin yıl önce kaleme alınan ve Türklüün altın kitabı olma erefini taıyan Dîvânu Lûgati t-türk ten, Türk milletinin bin yıl önce bile ne kadar yüksek bir kültür ve medeniyetin sahibi olduunu da anlıyoruz. Zira, bundan yaklaık bin yıl önce koynunda ipek mendil 1 taıyan, kırımı elbiseleri için ütü 2 kullanan bir millet, üphesiz yüksek bir kültür ve medeniyetin temsilcisidir. Amaç ve Yöntem Bu çalımada, Dîvânu Lûgati t-türk te, 11. yüzyıl Türk iktisadî hayatının iz veya yansımalarını aramak, elde edilen dil malzemesiyle Türk iktisat tarihine katkıda bulunmak ve dikkatleri bu yönden de Dîvânu Lûgati t-türk üzerine çekmek amaçlanmıtır. Yöntem olarak da, önce, Dîvânu Lûgati t-türk, üç ciltlik Besim Atalay tercümesinden 3 satır satır taranarak çaının Türk iktisadî hayatını yansıtan bütün kelime, deyim, atasözü, beyit ve manzum parçalar filenmitir. Daha sonra elde edilen malzeme, kendi içinde sınıflandırılıp listelenmitir. Ancak, elde edilen malzeme, bir bildirinin sınırlarını aacaı düünülerek sınırlanmıtır. Her biri bir alt balıa balanıp alfabetik olarak dökümü yapılan, hatta her madde baı olan kelimenin türevleri de verilen söz varlıı yorumlanmı; böylece, 11. yüzyıl Karahanlı Türk toplumunun ne denli yüksek ve gelimi bir kültür ve medeniyet seviyesine, köklü bir iktisadî hayata sahip olduu vurgulanmıtır. 1 suwluk: mendil DLT-I : 471; ulatu: kiinin burun temizlemek için koynunda taıdıı ipek kuma parçası bk. DLT-I:136-10. 2 ütü < ütük: DLT-I : 68-, üti-: ütüle- DLT-III: 252, 252. 3 Besim Atalay, Divanu Lugati t Türk Tercümesi, I-II-III. C, TDK Yay.: 521, Ankara 1985.

245 Doç. Dr. Ahmet GÜNEN Kısacası bu çalımanın, dil bilimi açısından e zamanlı/tasvirî, iktisat tarihi açısından ise, art zamanlı/tarihî bir çalıma olduu söylenebilir. Dîvânu Lûgati't-Türk te geçen ve çaının Türk iktisadî hayatını yansıtan bu zengin söz varlıı malzemesini u balıklar altında dikkatlere sunuyoruz: 1. Mal: bilinçek: Hırsızın yahut bakasının elinde bulunan her çalınmı malın adı (DLT-I: 510) çek çük: Malın en deersizi, kıvır zıvır (DLT-I: 334) çübür çebür: Malın kötüsü ve deersizi (DLT-I: 363) korum: Kaya, yıılmı mala da böyle denir. (DLT-I: 398) öklüt-: Mal çoalt- ol nengi öklütti: O, malını çoalttı. (DLT-I: 264) taug: Taınabilen mal ve buna benzer eyler, menkul mal (DLT-I: 411) tawar: Canlı, cansız mal, eya. Ouzlar ve onlara uyanlara uyanlarca tavar (DLT-I: 362-363, 411) tavar irk-: Mal toplamak er tavar irkti: Adam mal topladı. (DLT-III: 420) tawarlıg: tawarlı er: mallı adam (DLT-I: 495) avar oglıt-: Mal çoaltmak, üretmek ol tavarın oglıttı: O, malını çoalttı, üretti. (DLT-I: 265) tawar tér-: Mal toplamak ol tawar térdi: O, mal topladı. (DLT-III: 181) tawar üdhret-: Mal üretmek, çoaltmak ol tawarıg üdhretti: O, malını üretti, çoalttı. (DLT-I: 261) tawar yıg-: Mal yımak tawar yıgıp suw akın indi sakın/korum kibi idhisin kodı yuwar: Yıılmı malı sel geldi zannet; sahibini kaya yuvarlar gibi aaıya yuvarlar. (DLT-III: 62) 2. Para: bakır: Çin de geçen bir para. Alıverileri bununladır. (DLT-I: 361) benek: Bakır para (DLT-I: 386) bütün: Doru, dürüst, sahih; bütün para, sa para (DLT-I: 398) egin: Eni bir buçuk karı, uzunluu dört arın gelen bezdir ki, bununla Suvar oymaı alıveri eder. (DLT-I:78)

Söz Varlıı Iıında Dîvânü Lûgati t-türk te Çaının Türk ktisadi Hayatına Ait zler 246 kamdu: Dört arın boyunda, bir karı eninde bir bez parçasıdır ki, üzerine Uygur hanının mührü basılıp alıverite para yerine kullanılır. (DLT-I: 418) kümü: Akça; çünkü akçada gümü vardır. (DLT-I: 371) ökün: Para, gül ve buna benzer eylerin yıını (DLT-I: 78) örüng: Arpacıya, efsuncuya verilen para (DLT-I: 134) yançuk: Kese, para kesesi; tütün kesesi (DLT-III: 45) yarmak: Para (DLT-I: 20, 133, 219, 303, 334; DLT-II:249; DLT-III:43, 147, 226, 426, 453) bıçuk yarmak: paranın yarısı (bıçuk: kesilmi ey, kesilmi, parçalanmı her nesnenin yarısı) (DLT-I:377) bir yarmak: Bir para (DLT-III:121, 322) eksük yarmak: Eksik para (DLT-I:105) elli yarmak: Elli para (DLT-I:143) otuz yarmak: Otuz para (DLT-I:142) tört yarmak: Dört para (DLT-I: 341) tümen ming yarmak: Bir milyon para (tümen ming: bin kere bin, bir milyon) (DLT-I:402) * yarmaklan-: Para sahibi olmak er yarmaklandı: adam para sahibi oldu. (DLT-III:116; DLT-II:279) yarmak térgüçi: Para derici, toplayıcı (DLT-II:51) yartmak: Para. Uygurca. (DLT-III:432) uruglu altun: Para olarak kesilmi altın (DLT-I:147) Dîvân da para ilgili olarak, bunlardan baka, paranın ekli nden: yap yarmak yok: Yanımda deirmi para yok, sa para yok. (DLT-III:3); ödünç para dan: men angar yarmak ötünç bérdim: Ben ona ödünç para verdim. (DLT-I:131), men yarmak ötnü bérdim: Ben ödünç para verdim. (DLT-:130); çok para dan: telim yarmak: çok para (DLT-I:397); yıınla para ve para yımak tan: bir öküm para: bir yıın para (DLT-I:75), ol angar yarmak öktürdi: o, ona para yıdırdı. (DLT-I:223; DLT-III:80); para vermek ten: ol manga yarmak bérdi: O, bana para verdi. (DLT-I:321; DLT-II:131; DLT-III:180, 217, 220); babaya para vermek ten: atamka bérdim yarmak: Babama para verdim. (DLT-III:212); para toplamak tan: ol yarmak térdi: O, para topladı. (DLT-II:39, 44, 67, 260- * Bilindii gibi, sayı isimleri bir dilin temel kültür kelimeleridir ve her dilin kendine aittir. Bugün binler basamaından sonra saydıımız milyon, milyar ve katrilyon sayı isimleri batı dillerinden birer alıntıdır. Dîvân da, bir milyon karılıı olarak Türkçe tümen ming bulunması ve atalarımızın Türk sayı sistemine yabancı sayı isimleri katmamı olması Türkçemiz adına sevindiricidir.

247 Doç. Dr. Ahmet GÜNEN 261); para düürmek ten: ol eligdin yarmak tüirdi: O, elinden para düürdü. (DLT-II:78); para saçmak tan: ol manga yarmak seçidi: O, bana para saçmakta yardım etti. (DLT-II:92), yarmak saçıldı: Para saçıldı. (DLT-II:122), ol manga yarmak saçturdı: O, bana para saçtırdı. (DLT-II:184); para aramak tan: ol yançık içre yarmak kawrandı: O, torba içerisinde para aradı. (DLT-II:250); eve para taımak tan: ol efge yarmak taudı: O, eve para taıdı. (DLT-III: 268); para kaybetmek ten: er yarmak yitürdi: Adam para yitirdi. (DLT-III:67); para yutumak tan: ol mening birle yarmak utudı: O benimle para yututu. (DLT- I:180); para bulmak tan: ol yarmak buldı: O, para buldı. (DLT-II:22); para avuçlamak tan: ol yarmak adhutladı: O, parayı avuçladı. (DLT-I:229); parayı az bulmak tan: ol bu yarmakı azlandı: O, bu parayı azımsadı, az gördü. (DLT- I:297); para almak tan: men andan yarmak alturdum: Ben ondan para aldırdım. (DLT-I:223, 175) da söz ediliyor. Ayrıca, eski Türk düünlerinde gelinle güveyinin, geceleyin balarına para saçmak için toplanılan özel yerin olduunu ve bu yere mendiri (DLT-492-493) denildiini öreniyoruz. I:451) 3. Bedel/Karılık: ötki: Bedel, karılık. Çiilce (DLT-I:128) teküt: Deiit, karılık, bedel; kalp akça vererek iyisini alma gibi. (DLTyanut: Karılık, bedel, ivaz (DLT-III:8) 4. Gelir, Kazanç, Kâr: ası: Kazanç, fayda (DLT-I:64) bulu: Kiinin yaptıı iten kazancı (DLT-I:367) kazganç: Kazanç (DLT-III:386) kiri: Bir adamın akarlarından olan geliri (DLT-I:370) yolku-: Kâr, fayda salamak olar bir ekindin neng yolkudı: Onlar birbirinden fayda, kâr elde ettiler. (DLT-III:104) 5. Yoksul, Yoksulluk, Zarar Etme, flâs Etme: alk-: Malını bitirmek, iflâs etmek ol tavarın alkdı: O, malını batırdı, iflâs etti. (DLT-III:447), ol tawarın alktı: O, malını bitirdi. (DLT-III:419) çıgay: Yoksul, fakir (DLT-III: 238)

Söz Varlıı Iıında Dîvânü Lûgati t-türk te Çaının Türk ktisadi Hayatına Ait zler 248 köngül kiming bolsa kalı yok çıgay/kılsa küçün bolmas anı tok bay: Kimin gönlü yok yoksul olursa, güç ile o tok ve zengin yapılamaz. (Kalbi yoksul olarak yaratılan bir kimseyi zengin kılmanın imkânı yoktur.) (DLT-III:239), ol çıgayka yarmak ületti: O, yoksullara para ületirdi. (DLT-I:214) kırıl-: Yoksullamak er kırıldı: Adamın malı alındı, yoksullatırıldı. (DLT-II:134) Bu anlamda, bir cümlede birinin birisine parasını kaybettirmesi nden söz ediliyor: ol angar yarmakın yittürdi: O, ona parasını kaybettirdi. (DLT-III:94) kor: Ziyan, zarar er kor kıldı: Adam ziyan etti. (DLT-III:122) yarlıg: Acınan, yoksul (DLT-III:42) yawrı-: Yoksullamaktan hâli kötülemek er yawrıdı: Adamın hâli kötületi, yoksulluktan veya hastalıktan arıkladı. (DLT-III:304) yunçı-: Yoksullamak er yunçıdı: Adam yoksullatı, adamın yoksulluk yüzünden hâli kötületi. (DLT-III:303) besle. 6. Zengin, Zenginlik, Bolluk ve Nimet çinde Yaama: açı: Nimet içinde yaayı özüngni açılı tut: Kendini iyi gıdalarla bay: Zengin (DLT-III:158) bay+u-: zenginle- er bayudı: Adam zenginledi. (DLT-III:274) oglagu: Bolluk içinde büyüyen. Bunun asaleti olan kadınlara oglagu katun denir. (DLT-I: 138) kingrün-: Nimet içinde yaamak zaman nimet içinde yaadı. (DLT-III:400) ol kingründi: Adam geniledi, bir tüplen-: Zenginlemek er tüplendi: Adam zenginleti. Herhangi bir ey kökleirse yine böyle denir. (DLT-II:242) 7. Pahalı, Deerli: agırlan-: Pahalı bulmak ol bu atnı agırlandı: O, bu atı pahalı buldu. (DLT-I: 291) agır neng: Pahası aır nesne, deerli ey (DLT-I:53) kızlan-: Pahalı bulmak ol bu atı kızlandı: O, bu atı pahalı buldu. (DLT-II:251; DLT-III:198), ol nengi kızlandı: O, o eyi pahalı buldu. (DLT- III:199)

249 Doç. Dr. Ahmet GÜNEN kız neng: pahalı nesne bu at kız aldım: Bu atı pahalı aldım. (DLT-I:326) kızu-: Pahalanmak, fiyatı yükselmek tawar kızudı: mal pahalandı, malın fiyatı yükseldi. (DLT-III: 265) yumgın: Pahalı ordhulanıp yüksek tagı oglak çatar/uygur tatın yufka alıp yumgın satar: Yüksek daı yurt tutarak olak katar, Uygur tatlarından ucuza alır, toptan pahalı satar. (DLT-II:294-295) 8. Ucuz, Deersiz: uçuz: Ucuz, deersiz uçuz neng: ucuz nesne (DLT-I:54) uçuzlan-: Ucuz bulmak buldu. (DLT-I: 292) ol bu nengi uçuzlandı: O, bu nesneyi ucuz uçuzluk: Ucuzluk, deersizlik, küçüklük (DLT-I: 149) yufka: Ucuz ordhulanıp yüksek tagı oglak çatar/uygur tatın yufka alıp yumgın satar: Yüksek daı yurt tutarak olak katar, Uygur tatlarından ucuza alır, toptan pahalı satar. (DLT-II:294-295) 9. Satmak, Satılık, Satıcı: bukur-: Bir malın satı deerini indirmek, düürmek o at tegirinden bukurdı: O, atın deerinden indirdi. (DLT-II:82) sat-: Satmak ol tawar sattı: O, mal sattı. (DLT-II:295), tawar sat: Mal sat. (DLT-II:296), ol tawarın satılı ol: O, malını satmak azmindedir. (DLT- II:297), tutgun alıp kul satar: Tutsak alıp köle olarak satar. (DLT-II:219) sat-gan: Çok satan (DLT-II: 296) sat-gu+luk: ol satguluk turur: Onun satmak hakkıdır. (DLT-II:297) sat-ı-g+la-()-: Satmak, Satımak ol anıng birle satıgladı: O, onunla satıtı. Doru olanı satıgladı dır. kisi de kullanılır. (DLT-III:336) sat-ı-g+sa-: Satmak istemek ewin barkın satıgsadı/yolu bérip yarıgsadı Evini barkını satmak istedi. Fidye verip yarlıganmak istedi. (DLT-III:333), ol anı satısak erdi: O, onu almak azminde idi. (DLT-II:297) sat-ı-l-: Satılmak tawar satıldı: Mal satıldı. (DLT-II:121) sat-ı-n-: Satar görünmek er atın satındı: Adam, atını satar göründü. (DLT-II:150) sat-ı--: Satmakta yarı etmek ol manga tawar satıdı: O, bana mal satmakta yardım etti. Yarımak da böyledir. (DLT-II:89)

Söz Varlıı Iıında Dîvânü Lûgati t-türk te Çaının Türk ktisadi Hayatına Ait zler 250 satı-gan alı-gan: Alıp satmak olar ikki tawar satıgan alıganlar ol: Onlar birbirleriyle mal alıp satmaktadırlar/satanlardır. (DLT-I:518-519) 519) sat-tur-: Sattırmak ol mening tawarı satturdı: O, benim malımı sattırdı. (DLT-II:183) sat-guçı: Satıcı (Hakanlı) Türklerce (DLT-II:296) sat-ı-g: Satma, satı (DLT-I:374) sat-ı-g+lık: Satılık (DLT-I:503) sat-taçı: Satıcı Türkmenler ve onlara uyanlarca (DLT-II:296) tawı-: Tasarruf etmek satıgan tawıgan: Sattı ve tasarruf etti. (DLT-I: (DLT-I: 373) 10. Almak, Alıcı, Alacak, Alacaklı: al-: Almak satın al-: bu oglanıg bir torugka aldım: Bu köleyi bir ata satın aldım. ucuz alıp pahalı sat-: ordhulanıp yüksek tagıg oglak çatar/uygur tatın yufka alıp yumgın satar: Yüksek daı yurt tutarak olak katar, Uygur tatlarından ucuza alıp toptan pahalı satar. (DLT-II: 294-295) algu: Alacak bizing anda bir çart algumız bar: Bizim onda bir parça alacaımız var. (DLT-I:341) alım: Alacak (DLT-I:75) ol alımın alındı: O, bakasının yardımı almaksızın, kendi baına alacaını aldı. (DLT-I:203), ol manga alım alıdı: O, bana alacaımı almakta yardım etti. (DLT-I:188), ol alımın aldı: O, alacaını aldı. (DLT-I:168), anıng alımı bütti: Onun bakasında olan alacaı sabit oldu ve gerçekleti. (DLT-II:294), ol anda alımın sürüdi: O, ondaki alacaını ödeti. (DLT-II:96-97), ol anıng alımın ötedi: O, onun alacaını ödedi. (DLT-III:251) (alım) tan-: Alacaı inkâr etmek ol alımnı tandı: O, alacaı ve buna benzer eyleri inkâr etti. (DLT-III:184) (alımın) pütür-: Alacaını senetle ispat etmek anıng üze alımın pütürdi: Onun üzerindeki alacaını tanıkladı. (Onun üzerindeki alacaını senetle ispat etti, davayı kazandı.) Borçtan baka eyler için de böyle denir. * (DLT-II:72 alımçı: Alıcı alımçı arslan bérimçi sıçgan: Alıcı arslan, borçlu sıçan. (Alacaklı saldırıta arslan, borçlu korkudan sıçan gibidir.) (DLT-I:75) * Bu ifadeden, o dönemde alacaklı ve verecekliler arasında vuku bulan anlamazlıkları çözen bir merciin, belki de sulh hukuk mahkemeleri nin olduu anlaılıyor. A.G.

251 Doç. Dr. Ahmet GÜNEN alımın alın-: Alacaını kendi almak er alımın alındı: Adam alacaını kendi baına aldı. (DLT-II:159) alımlı: Alacaklı alımlı bérimlidin üzlüdi: Alacaklı borçludan uzaklatı. (DLT-I:148, 240) alımlı er: alacaklı adam (DLT-I:148) alı béri: Bir hakkı alma, bir hakkı verme (DLT-I:62) tutusak er-: Almak azminde olmak ol anı tutusak erdi: O, onu almak azminde idi. (DLT-II:297) 11. Ödemek, Ödemek, Takas Yapmak: ogur: Karılık, takas atka ogur aldım: Ata karılık aldım. (DLT-I:53) cümlesinde de takas yapma anlamı da çok açıktır. öte-: Ödemek ol anıng alımın ötedi: O, onun alacaını ödedi. (DLT- III:251) satga-: Ödemek alım bérimni satgadı: O, alacaını verecei ile ödeti, karıladı. (DLT-III:288) satga-: Ödemek, takas yapmak ular alım bérim bile satgadı: Onlar alacaı verecekle ödetiler, takas yaptılar. (DLT-II:214) satur-: Sayımak, kesimek, ödemek ol alım bérim birle saturdı: O, alacaını verecei ile sayıtı, kesiti. (O, borcunu alacaı ile takas yaptı; o, ondaki alacaını, öteki de berikindeki alacaını bıraktı.) (DLT-II:185) sürü-: Ödemek ol anda alımın sürüdi: O, ondaki alacaını ödeti. (DLT-II:96-97) 12. Kefillik, Kefil Olmak: eli tut-: Kefil olmak, boyun olmak, el tutmak ol manga eli tuttı: O, bana el tuttu, boyun oldu, kefil oldu. (DLT-II:292) I:40) oka: Kefillik, kefalet men anı oka aldım: Ben ona kefil oldum. (DLT- Dîvân da kefil olma ile ilgili bir atasözü (sav) var ki, her devirde ibret alınacak cinstendir: eli tutgınça ot tut: El tutacaına ot tut. (Kefil olacaına, ate tut; çünkü insan kefil olduktan sonra piman olur.) (DLT-II:292)

Söz Varlıı Iıında Dîvânü Lûgati t-türk te Çaının Türk ktisadi Hayatına Ait zler 252 13. Borç, Borçlu: alı: Borçluyu borcu yüzünden sorguya çekme (DLT-I:62) alı béri: Bir hakkı alma, bir hakkı verme (DLT-I:62) bérgü: Borç anıng manga bir at bérgüsi bar: Onun bana bir at borcu, verecei var. (DLT-I:427) bérim: Borç, verim (DLT-I:409) bérimçi: Borçlu alımçı arslan bérimçi sıçgan: Alıcı arslan, borçlu sıçan. (Alacaklı saldırırta arslan, borçlu korkudan sıçan gibidir.) (DLT-I:75, 409) bérimlig: Borçlu uzaklatı. (DLT-I:240) alımlı bérimlidin üzlüdi: Alacaklı borçludan tanı-: Borcu inkâr etmek olar meni tanıdı: Onlar, birbirinin borcunu inkâr ettiler. (DLT-II:112) tantur-: Borcu inkâr etmek ol manga alımın tanturdı: O, bana borcunu inkâr ettirdi. (DLT-II:176) 14. Ödünç, Ödünç Para Vermek: ötünç: Ödünç men angar yarmak ötünç bédrim: Ben ona ödünç para verdim. (DLT-I:131), men angar yarmak ötünç bédrim: Ben ona ödünç para verdim. (DLT-III:448) I:130) ötnü: Ödünç men yarmak ötnü bédrim: Ben ödünç para verdim. (DLT- 15. Hazine: kömçü: Gömü, defne, hazine tawgaç kömçüsi: Ad ulusundan kalma hazine (DLT-I:418) kömüç: Define, gömü ol kömüç buldı: O, gömü, define buldu. (DLT- I:360) tawarluk: Mal konan yer, hazine (DLT-I:503) 16. Defterdar/Mal Müdürü, Vergi: bért: Efendisinin köleden her sene aldıı vergi (DLT-I:341) ımga: Mal müdürü, defterdar (DLT-I:128)

253 Doç. Dr. Ahmet GÜNEN Dîvân da bir yerde de genelde mal karılıı olarak kullanılan tawar kelimesinin vergi anlamıyla kullanıldıını görüyoruz: tawar: Vergi öngdün nelek yalwarmadıng kaç kata bérding tawar tolumlu bolup katındıng kanın emdi yér suwar Yani; Önce neden yalvarmadın? Kaç kez mal verdin? Silâhlanınca serteldin; imdi kanın yeri sular. (Birkaç kere vergi vermeden önce niçin yalvarmadın? imdi silâhlandın da serteliyorsun. Çabuk vergiyi vermeye hazırlan, yoksa kanın yeri sulayacaktır. (DLT-I:498-499) 17. Rüvet, Rehin, Fidye, Köle: bulun: Köle, esir (DLT-III:85, 97) orunç/urunç: Rüvet, gevik (DLT-I:132; DLT-III:449) sayı/seyi: Ödenek, tazminat men angar sayı/seyi bérdim: Ben ona ödenek verdim. (Tazminat verdim.) (DLT-III:126) tiküle-: Rüvet olarak bir ey vermek ol begge neng tiküledi: O, beye urunç (rüvet) olarak bir ey verdi. (DLT-III:326) tutu: Rehin, tutu er tutu yoldı: Adam tutuyu kurtardı, rehini feketti. (DLT-III:63) yolu: Fidye ewin barkın satıgsadı/yolu bérip yarıgsadı/tiri erse turugsadı/angar sakınç künü togdı: Evini barkını satmak istedi. Fidye verip yarlıganmak istedi. Yaadıkça durmak istedi. Onun sakınacak günü dodu. (Kendini kurtarsın diye düman onun evini barkını satmak istedi; o, sa kalmayı arzu etti. Fakat onun için kaygılı günler dodu.) (DLT-III:333) ıdhu bérüp bouttum/tawar yolu tauttum/eren essin auttum/yükün barça özi çagdı: Serbestlik verip bıraktım, kendini kurtarmak için mal, fidye bulsun diye dıarı çıkardım, herkesin ayıbını örttüm; o, bütün yükünü kendisi sardı. (Bir tutsaı anlatarak diyor ki: kendini kurtarmak için fidye bulmaya gitsin diye bıraktım, fidyeyi yerine getirmesin ve herkesin kötülüünü toprak altına örtmesini emrettim. Uluları yardımcı bulamayarak yükünü öz eliyle sardı.) (DLT-I:211) yoluglu: Fidyeli yoluglu kii: fidyesi verilmi kii (DLT-III:49) yolun-: Para, fidye vererek serbest kalmak, bırakılmak

Söz Varlıı Iıında Dîvânü Lûgati t-türk te Çaının Türk ktisadi Hayatına Ait zler 254 kul yolundı: Kul azad edildi (Köle efendisine kendisinin kıymetini vererek azad olundu.), bulun yolundı: Tutsak yolundu, tutsak bırakıldı (Tutsak fidye vererek bırakıldı.), uragut yolundı: Kadın kocasına para vererek boandı. (DLT-III:85), ol bulunu yolturdı: O, esire kurtulu parası verdirdi. (DLT-III:97), ol kulın yolturdı: O, köleyi para verdirerek azad ettirdi. (DLT-III:97) Dîvân da çok ilginç bir tespit olarak üç atasözünde bir iin görülmesi, bir iin bitmesi için ya da karanlık bir ii görmek için rüvet vermenin emrolunduunu görüyoruz: kara bulutı yél açar, urunç bile él açar: Kara bulutu yel, rüvet, el açar. (Kara bulutlar gökyüzünü kapattıı zaman onu rüzgâr daıtır, hükûmet kapıları da rüvetle açılır.) Bu sav, iin bitmesi için malını esirgememekle emrolunan kimse için kullanılır. (DLT-I:354) kalın bulutu tüpi sürer karangku ıı urunç açar: Kalın bulutu tipi sürer, karnalık ii urunç (rüvet) açar. (Gökyüzünü karartan bulutları ancak tipi açar. Bunun gibi, hakanlar kapısında karanlık ii rüvet açar.) Bu sav, sırasına göre rüvet vermesi gereken kimse için söylenir. (DLT- III:216-217) tamu kapugın açar tawar: Cehennemin kapısını mal açar. (Rüvet, cehennemin kapısını açar; nasıl olur da baka kapıyı açmaz.) Bu sav, iinin görülmesi için rüvet vermekle emrolunan kii için söylenir. (DLT-III:234) 18. Sanat, Sanat Sahibine Telif Ücreti: adh: Kuma veya kumaa benzer sanat eseri (DLT-I:79) mançu: Sanat sahibine verilen ücret; baka ücrete denilmez. (DLT-I:418) uzluk: sanat er uzluk örendi: adam sanat örendi. (DLT-I:253) 19. Narh, Fiyat Yükselmek: Dîvân da, tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle ihtiyaç maddeleri için devletçe belirlenen fiyat 4 anlamına gelen narh tan söz edilmesi de ilgi çekici bir husustur: agı-: Narh yükseltmek 4 bk. Türkçe Sözlük, c. 2, TDK, Yay., Ankara 1988, s. 1072.

255 Doç. Dr. Ahmet GÜNEN ol mening birle bir altunda agıdı: O, narhı/narkı bir altına yükseltmekte benimle yarı etti. (DLT-I:185) 20. Tasarruf, Cömertlik, sraf, Pintilik: tawar ewür- tewür-: Mal biriktirmek, tasarruf etmek ol tawarı ewürdi tewürdi: O, malı evirdi çevirdi, altını üstüne getirdi, tasarruf etti. (DLT-II:82) tawı-: Tasarruf etmek satıgan tawıgan: Sattı ve tasarruf etti. (DLT- I:518-519) (yarmak) art-: Para artırmak on yarmak üze bir arturdı: on paraya bir para artırdı. (DLT-I:219) Kanaatimizce, bu ifadede paradan para kazanma ya da faiz anlamı da var. (yarmak) ök-: Para biriktirmek (DLT-I:168) ol yarmak ökdi: O, para biriktirdi. (yarmak) yıgın-: Para yımak, biriktirmek er özinge yarmak yıgındı: Adam kendisi için para yıındı, biriktirdi. (DLT-III:84) Dîvân da para biriktirmek, tasarruflu olmakla ilgili ifadeler geçtii gibi, bunlar öütleniyor da: a tatıı tuz yogrın yémes: Aın tadı tuz, tuz çanakla yenmez. (Çanakla yalnız olarak tuz yenmez.) Bu sav, ilerde iktisatla hareket etmesi gereken kii için söylenir. (DLT-III:31) birin birin ming bolur, tama tama köl bolur: Birer birer bin olur, damlaya damlaya göl olur. (DLT-III:360) Az çok deierek günümüze kadar gelen bu atasözünde tasarrufun tevik edildii açıktır. Dîvân da, bir görüe göre ahi ve ahilik terim ve müessesesinin kaynaı olarak gösterilen akı ve akıla- kelimelerine de rastlıyoruz ki, ahilik kavram ve tekilatının Türkçeye veya Türk e dayandırılmasına kaynaklık etmesi bakımından son derece önemlidir: akı: Eli açık, koçak, selek, cömert (DLT-I:90) akıla-: Selek, cömert saymak; cömertlie, eli açıklıa nispet etmek ol meni akıladı: O, beni cömertlie nispet etti. (DLT-I:310; DLT-III:392) Dîvân da israf etmek fiili ve müsrif kavramı da yer almaktadır: saçgak kii: Malını saçan, israf eden kii (DLT-I:470)

Söz Varlıı Iıında Dîvânü Lûgati t-türk te Çaının Türk ktisadi Hayatına Ait zler 256 saypa(t)-: sraf etmek ol tawarın saypadı: o, malını israf etti. (O, malını her eyde israf etti.) (DLT-III:310), ol tawarın saypattı: O, malını israf ettirdi. (DLT-II:357) Dîvân da pintilik kavramına da rastlıyoruz: kırt kii: Pinti kii (DLT-I:342) kısgan-: Kıskanmak er tawarın kısgandı: Adam malını kıskandı. (O, malını harcamaktan çekindi.) (DLT-II:250) (tawarın) kısın-: Cimrilik etmek er tawarın kısındı: Adam, malını kıstı, cimrilik etti. (DLT-II:155) kısırkan-: Kısırganmak, kısmırlık etmek er tawarın kısırkandı: Adam malını kısırgandı, kısmırlık etti. (Onu yedirmekten çekindi.) (DLT-II:263) kız kii: Pinti kii yayılmaz. (DLT-I:326) kız kii sawı yorıglı bolmas: Pinti adamın ünü saranlık: Pintilik, cimrilik nengin tutar bekleyü özi yémes/sanalıkın yıglayu altun yıgar: Malını elinde tutarak bekler, kendisi yemez; pintilii yüzünden alayarak altın yıar. (DLT-I:504) tuyın er: Pinti, sıkıntılı kii (DLT-III:169) üzüt: Pinti (Bu kelimenin kendisi yoksa da, türevlerinden varlıı kesindir) üzütle-: Pinti gömek ol anı üzütledi: O, onu pinti gördü. (DLT-I:299) üzütlük: Bir eyde pintilik (DLT-I:150) 21. Ticaret, Tüccar: sart: Tacir, tüccar, tecimen ı yaraında, sart asıında: tavında, sırasında; tüccar/tecimen kârında. (Tecimen kâr görürse en sevgili eyini de satar.) (DLT-III:13), sart azukı arı bolsa yolda yér: Tüccar, azıı çokça olsa onu yolda yer. (DLT-I:342) sartla-: Tacir, tecimen saymak ol anı sartladı: O, onu sartladı. (O, onu tecimen/tacir saydı.) (DLT-III:444) Dîvân da birçok ie girip çıkan, yani müteebbis ruhlu kiiler için de bir ikileme kullanılmaktadır: etilgen sayılgan: Giriken, atak kimse bu er ol etilgen sayılgan: Bu, birçok ilere giren, çıkan adamdır. (DLT-I:158)

257 Doç. Dr. Ahmet GÜNEN 22. Dilenci, Dilencilik: karaçı: Kapıları dolaan dilenci (DLT-I:445) koldaçı: Dilenci koldaçıka ming yagak/barça bile ayruk tayak: dilenciye bin ceviz, bunun hepsiyle birlikte ayrıca dayak (Dilenci için bin ceviz borcumdur; bunun hepsiyle beraber ona, dayanması için, bir de denek veririm.) (DLT-I:417) umduçı: Umucu, dilenci (DLT-I:125, 141) 23. Pay, Paylama, Kura Çekme: çekle-: Kura çekmek, çekimek ol mening birle çekledi: O, benimle kura çekiti. (DLT-II:210) ok: Paylar ve toprak hisseleri üzerine, ülemek için, atılan ok, çekilen kur a (DLT-I:37) sürile-: Kura çekmek sürile: Kura çek! (DLT-III:446) üle-: Ületirmek, daıtmak ol yarmak üledi: O, para daıttı, ületirdi. (DLT-III:225) üle-: Ülemek, paylamak olar ikki tawarın üledi: Onlar ikisi mallarını ületiler. (DLT-I:189) ület-: Ületirmek, daıtmak ol çıgayka yarmak ületti: O, yoksullara para ületirdi. (DLT-I.214) ülük: Nasip, hisse, pay (DLT-I:72) ülü: Budun/halk arasında pay ayırı (DLT-I:62-63) yarı: ki adam arasında mal üleme (DLT-III:10) yarı-: Ülemek ol anıng birle tawar yarıdı: O, onunla malı yarı yarıya ületi. Miras ülemesinde de böyle denir. (DLT-III:72) 24. Vasiyet, Miras, Miras Ületirme: xumaru * : Miras bunı atamdan xumaru buldum: Bunu atamdan miras buldum. (DLT-I:445) xumarulan-: Mirasa konmak er xumarulandı: Adam mirasa kondu. (Adam, bir dostunun veya bakasının malından kendisine azık edindi. (DLT- III:205) ok: Mirasta düen pay angar bir ok tegdi: Ona mirastan bir pay dütü. (DLT-I:48) * x, hırıltılı sızıcı ve tonsuz arka damak h si karılııdır. Bu konuda Besim Atalay tercümesine balı kalınmıtır.

Söz Varlıı Iıında Dîvânü Lûgati t-türk te Çaının Türk ktisadi Hayatına Ait zler 258 tutsu: Vasiyet men angar tutsu tutuzdum: Ben ona vasiyet ettim. (DLT-I:462) yarı-: mal, miras üle- ol anın birle tawar yarıdı: O, onunla malı yarı yarıya ületi. Miras ülemesinde de böyle denir. (DLT-III:72) 25. Hayatıyla lgili Yer simleri: alık: A evi, mutfak (DLT-I:114) börkçige: Takkeci dükkânı taz keligi börkçige: Kelin gelecei yer takkeci dükkânıdır. (DLT-I:26) I:506) ekdi: Sıır, koyun gibi hayvanların kesildii yer, mezbaha (DLT-I:125) ekin: Çiftlik. Ouzca (DLT-I:78) kömürlük: Kömür yapmak için yakılan aaç ve kömür konan yer (DLT- kötrüm: Üzerinde oturulan kerevet, dükkân, seki (DLT-I:485) oru: algam, buday ve buna benzer eyleri saklamak için kazılan çukur (DLT-I:87) sekü: Dükkân, seki (DLT-III:230) tarıglı: Ambar (DLT-I:503) ügürlük: Darı konulan yer (DLT-I:152) 26. Kumar, Bahis: Bir oyun, kumar veya yarıı pey veya öndül koyarak yapmayı anlatmak için pey konulan eya/varlıın adına -lau/-leü eki getirilir, böylece yarı veya bahisin -nın pey konularak yapılan bir yarı veya bahis olduu anlatılır, yani bir çeit kumar oynandıı sezdirilir. atlau: ol mening birle ok attı atlau: O, benimle ortaya öndül olmak üzere at koyarak ok atıtı. (DLT-II:226), oynadım atlau: Atı öndül koyarak, ortaya koyarak, oyun oynadım. (DLT-II:114) awlatı: ol beg birle awlatı oynap: O evini ortaya koyarak beyle oyun oynadı. (DLT-I:240) irte: Aratırma, irdeme, isteme; bir i hususunda halk arasında vâki olan bahis irte kopdı: Bahis kopdı. (DLT-I:97) kızlau: ol mening birle ok attı kızlau: O, ortaya öndül olmak üzere kız, cariye koyarak benimle ok attı. (DLT-II:221)

259 Doç. Dr. Ahmet GÜNEN kökürçgünleü: ol mening birle oynadı kökürçgünleü: O, benimle ortaya güvercin koyarak oyun oynadı. (DLT-II:226) tawıganlau: ol at yarıdı mening bile tawıganlau: O, tavanı öndül koyarak benimle at yarıı yaptı. (DLT-II:226) ustuk-: Kumarda, oyunda yutulmak ol yarmak utsuktı: O, oyunda para yutuldu. (DLT-I:242), sınamasa arsıkar, sakınmasa utsukar: nsan sınamasa aldanır, sakınmasa yutulur. (DLT-I:242) yarıklau: anın birle oynadı yarıklau: O, onunla zırhı öndül koyarak oyun oynadı. (DLT-II: 258) 27. Bahi, Armaan, kram: açı: Hanın bahii. Xan manga açı bédri: Han bana bahi verdi. (DLT-I:63) agırla-: kram etmek, aırlamak meni agırla: Bana ikram et., er agırlaldı/agırlandı: Adam ikram olundu. (DLT-III:344) amuç: Doyumluktan verilen armaan (DLT-I:140) armagan: Gittii yerden doyumlu gelen birisinin yakınlarına verdii hediye, armaan. Ouzca. yarmakan dahi denir. Bu amuç tur. (DLT-I:40) artut: At ve ata benzer armaan olup beylere ve bakalarına verilir. Sonradan bu kelime, her türlü armaan için kullanılır olmutur. (DLT-I:109) artut ıdhı-: Armaanlamak ol manga artut ıdhıtı: O, benimle armaanlatı. (O, bana armaan verdi, ben ona armaan verdim.) (DLT-I:182) bagıla-: manga at bagıla: Bana at baıla., at bagılaldı: At baılandı. (DLT-III:344) bélek: Armaan, hediye (DLT-I:408) belek: Konuun hısımlarına getirdii armaan. Bir yerden baka bir yere gönderilen armaana da böyle denir. (DLT-I:385) belekle-: ol manga belekledi: O, bana armaan verdi. (DLT-III:340) bıçı: Büyüklerin konukluuna, düününe, davetine gidenlere verilen ipekli kuma (DLT-I:366) bou: Hanın, elçiye dönüp gitmesi için izin vermesi; elçiye verilen bahi dahi böyledir. (DLT-I:372) but: Bir büyük adam tarafından gönderilen armaanı getiren kiiye verilen bahi. Bu, bir adamın, birisine armaan olarak gönderdii atı getiren kimseye

Söz Varlıı Iıında Dîvânü Lûgati t-türk te Çaının Türk ktisadi Hayatına Ait zler 260 verilen para, koyun gibi eydir. Bu suretle verilen koyuna but denir. (DLT- III:120) xumaru: Andaç, hatıra olmak üzere verilen mala denir. Büyüklerden birisi öldüünde, malından en iyi bir parça hakan için ayrılır. BU mala dahi xumaru denir; xumaru andaç, hatıra anlamınadır. (DLT-I:445-446) kedhüt: Giysi, giyecek. Çokça düünlerde kullanılan elbise; gerek gelinin ve gerek güveyinin hısımlarına armaan olarak giydirdikleri elbise kedhüt bédri: Ona aırlık olarak elbise verdi. (DLT-I:357) kefeng: Harman temizlendikten sonra gelen kimseye verilen buday, arpa, azık gibi armaan (DLT-III:386) singüt: Karılıında bir ey verilmeyen ve geri gönderilmeyen armaan. bu at manga singüt bérdi: Bu at bana karılıksız armaan geldi/bu atı bana karılıksız armaan verdi. (DLT-III:362) tuzgulan-: ol manga tuzgulandı: O, bana yemek hediye etti. (DLT- III:201) 28. Ücret, Ücretli: maraz: Ücretle çalıan adam, ırgat. Argu ve Yama dillerinde xıyar maraz denir. (DLT-I:411) ter: Ücret, çalıana verilen para. (DLT-III:148, 212) terçi: Ücretle çalıan (kimse) (DLT-I:417). Ücretle çalıan ırgat a da terçi denir (DLT-III:148). 29. Komisyon, Komisyon: DLT nin üçüncü cildinde, devrinin önemli bir ekonomik ileyiini örnekleyen bir parçaya rastlıyoruz. Bu parçada günümüzdeki ekonomi anlayıı çerçevesinde anlamını bulan ortak, ortak olmak, komisyon ve komisyoncu terimlerinin karılıklarını buluyoruz. Parça öyle: ortak bolup bilidi/mening tawar satıdı/biste bile yaradı/kizlep tutar tayımı: Ortak olup tanıtı, benim malımı satmakta yardım etti. Biste ile anlatı, gizleyerek benim tayımı tutuyor. (Uzlatıktan sonra kendisine gadreden bir adamı anlatarak diyor ki: O benimle tanıtı ve ortaklık etti. Malımı satmak üzere bana yardım etti. Ev sahibiyle uzlatı. Benden tayımı saklıyor.) Kâgarlı, burada geçen biste kelimesiyle ilgili olarak u bilgileri veriyor: Biste tecimeni (tüccar) evinde konuklayanın ismidir. Tecimen onun evine iner; bu, tecimenin malını satıverir, koyunlarını toplar, onun evinde konuk

261 Doç. Dr. Ahmet GÜNEN eder. Tecimenin gidecei zaman, on koyunda bir koyun ba alır. Toxsı, Yama, Çiil kabilelerinde böyledir, ben gördüm. (DLT-III:71-72) 30. Meslek Adları, Bir Meslei cra Eden, Hizmet Sunan Kiiler: agıçı: pek kumaları gözeten, koruyan kii (DLT-I:89, 136) alımga: Hakanın mektuplarını Türk yazısıyla yazan (kimse) (DLT-I:143) arkuçı:ki kii arasında araç (vasıta) olan (kimse). Evlenme zamanında dünürler arsında gelir gider olan kii. (DLT-I:141) atasagum: Tabip, hekim (DLT-I:86) at közetküçi: At gözetici (Türklerce) (DLT-II:318) at közetteçi: At gözetici (Ouzlar ve Kıpçaklarca) (DLT-II:318) çapıtgan: Cellât, boyun vuran (DLT-I:513) çoban: Köy büyüünün, muhtarının yamaı (DLT-I:402) eget: Hizmet için gerdek gecesi, gelinle birlikte gönderilen hizmetçi kadın (DLT-I: 51) ekinci: Koa koa giden at postası (ekin: uzun yol) (DLT-I:109) etçi: Kasap (DLT-II:48) etmekçi: Ekmekçi (DLT-II:48) etükçi: Pabuççu, ayakkabıcı, kavaf (DLT-II:49) ırk: Falcılık, kâhinlik ve bir kimsenin gönlündekini bilmek (DLT-I:42) kolda: Kolda; bu, ancak büyüklerin uakları için kullanılır. (DLT-I:461) koruçı: Korucu, bir koruyu koruyucu (DLT-III:242) kul: Köle (DLT-I:27, 33, 165, 276, 302, 320, 330, 336, 385, 386, 475; DLT-II:3, 10, 152, 180, 219, 236, 277, 292, 294, 305, 338; DLT-III:84, 85, 97, 263, 268, 336, 409, 421, 423, 427, 450 ) muyançılık: Muyançılık, aracılık, barıtırmak için iki kiinin arasına giren kimse sen muyançılık kıl: Sen bize aracılık et. Demektir. Aslı sevap anlamına gelen muyan dır. (DLT-III:179) otaçı: Hekim (DLT-I:35) ögürlü er: Koyun ve koyuna benzer hayvanlardan sürüsü bulunan adam (DLT-I:152) salçı: Açı (DLT-III:442)