Değerler, İşlevleri ve Ahlak



Benzer belgeler
Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ. Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim.

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

DERS ÖĞRETİM PLANI TÜRKÇE. 1 Dersin Adı: Kurumlar Sosyolojisi. 2 Dersin Kodu: SSY Dersin Türü: Zorunlu. 4 Dersin Seviyesi: Lisans

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

EĞİTİMİN TOPLUMSAL(SOSYAL) TEMELLERİ. 5. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi

AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

Yani insanların yaşam tarzını belli davranış örnekleriyle planlayan sistemli bütün, sosyal kurum olarak adlandırılır.

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ

ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV

Yılmaz Özakpınar İNSAN. İnanan BIr Varlık

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

ÜNİTE:1 Sorumluluk Kavramları ve İşletmelerin Sosyal Sorumlulukları. ÜNİTE:2 İş Ahlakı ve Önemi. ÜNİTE:3 İş Ahlakı ve Etik Yaklaşımlar

ÜNİTE:1. Kurallar, Devlet ve Hukuk ÜNİTE:2. Hukukun Uygulanması ÜNİTE:3. Hukuk Sistemleri ve Türk Hukuk Tarihi ÜNİTE:4. Yargı Örgütü ÜNİTE:5

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

DERS PROFİLİ. POLS 433 Güz Mehmet Turan Çağlar

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

Tel: / e-posta:

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İNSAN HAKLARI SORULARI

DBY Ajans. This book has been supported by the Office of Scientific Research Projects of Istanbul Medeniyet University Istanbul, Turkey - March 2014.

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

ÖN SÖZ fel- sefe tarihi süreklilikte süreci fel- sefe geleneği işidir

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FELSEFEYE GİRİŞ DKB

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF SOSYOLOJİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ETİK.

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN

HESAP. (kesiklik var; süreklilik örnekleniyor) Hesap sürecinin zaman ekseninde geçtiği durumlar

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Hukuk Başlangıcı Dersleri

GRP 406 MESLEK ETİĞİ VE YASAL KONULAR. Doç. Dr. İlhan YALÇIN

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

İkinci Basımın Ön Sözü

İŞLETMELERİN EKONOMİDEKİ ÖNEMİ IMPORTANCE OF ENTERPRISES IN THE ECONOMY

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ DEMOKRASİ KAVRAMI AÇISINDAN DEVLET VE DİN İLİŞKİLERİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

SİSTEM. Sosyal Sistem Olarak Sınıf. Okulun Sosyal Sistem Özellikleri. Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN

1.Yönetim ve Yönetim Bilimi. 2.Planlama. 3.Örgütleme. 4.Yöneltme. 5.Denetim. 6.Klasik Yönetim. 7.Neo-Klasik Yönetim. 8.Sistem ve Durumsallık Yaklaşımı

Politika; (Latince kökenli) Şehir yaşamı ve bu yaşamı düzenleme anlamındadır.

İŞLETME YÖNETİMİ VE ORGANİZASYONDA TEMEL KAVRAMLAR

İSMAİL VATANSEVER ETİK VE BİYOETİK KAVRAMLARININ KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ İLE İLİŞKİSİ

SEYYİT MAHMUT HAYRANİ ANADOLU LİSESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

DERS ÖĞRETİM PLANI TÜRKÇE. 1 Dersin Adı: Din Sosyolojisi. 2 Dersin Kodu: SSY Dersin Türü: Zorunlu. 4 Dersin Seviyesi: Lisans

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı Adalet Meslek Etiği Dersleri

Yaşam Boyu Sosyalleşme

ORTAOKUL ÖĞRENCİLERİNİN BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR DERSİNE İLİŞKİN DEĞERLERİNİN İNCELENMESİ

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş

İçindekiler. Değişim. Toplumsal Değişim. Değişim Eğitim ilişkisi. Çok kültürlülük. Çok kültürlü eğitim. Çok kültürlü eğitim ilkeleri

MBA 507 (3) TUTUMLAR VE İŞ TATMİNİ

Fen - Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü

TOPLUM VE KURUMLAR. Öğretim dili (Ön Koşul, Bağlantı Koşul)

Gençler, "İrade, Erdem ve Hürriyet" Temasıyla Buluştu

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

ÖZEL DERSANELER VE TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL AMAÇLARI 1 * 1. Nihat BÜYÜKBAŞ

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ VE TANIMI DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN UYGULAMA ALANI EĞİTİM KURUMLARINDA DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN YERİ VE ÖNEMİ

Çocuğunuz ne kadar zeki?

Bölüm Dersin Kodu Dersin Adı SOSYOLOJİ SOSSO092 SOSYAL BİLİMLERDE METOD Kredi AKTS Türü (Seçmeli - Zorunlu) (Ön Koşul, Bağlantı Koşul)

SCA Davranış Kuralları

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

HUKUK VE HUKUK BİLİMİ ÜZERİNE

10/22/2015. Kültürün Tanımı. Kültürel Ürünler, Kurallar ve Davranışları. Kültürün Tanımı

HİTİT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 2007 VE SONRASI MÜFREDAT PROGRAMI AKTS KODU

DEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Felsefe ve Din Bilimleri Tezli Yüksek Lisans Programı Alan Dersleri. I.

SOSYAL BİLGİLER VE ÖĞRETİM PROGRAMI. Adnan ALTUN

MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK İLKOKULU ETİK KOMİSYONU FAALİYET PROGRAMI

penceremi ışığa açıyorum PARMAKLIKLAR ARKASINDAKİ YÜREKLERİ IŞIKLA BULUŞTURUYORUZ

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Psikoloji Bölümü Bölüm/Program Dersi DERS TANIM BİLGİLERİ.

ÜNİTE 1: Sosyal Düzen Kuralları ÜNİTE 2: Hukuk Kurallarının Yaptırımı ÜNİTE 3: Hukuk Kurallarının Geçerlilik,Yürürlük ve Uygulama Sorunu ÜNİTE 4:

Türkiye de Hukuk Zihniyeti anketinin sonuçlarının tamamı ve geniş yorumu için bakınız:

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre

SPOR HUKUKU 1.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

Cuma İzmir Basın Gündemi. Edebiyattan sinemaya, sinemadan sosyolojiye Türkiye de sosyal bilimler

MESLEK KAVRAMI. Dr. Tolgay Kara, Fen Bilimleri Enstitüsü Bilimsel Etik Ders Yansıları, Güz /17/2016

Transkript:

39 Değerler, İşlevleri ve Ahlak Doç. Dr. Mustafa AYDIN * 1. Değerlerin Mahiyeti: Değer Nedir? Değer, sözlüklerde arzu edilen, ilgi duyulup peşinden koşulan, ayar ölçüsü olarak kullanılan şey anlamlarına gelmektedir. Değer, dinden ekonomiye, psikolojiden sosyolojiye kadar değişik alanlarda kullanılan bir kavramdır. Meselâ bir şeyin fiyatı derken ekonomik açıdan bir değerden söz etmiş oluyoruz. Felsefi çevrelerde antikçağdan beri bilinmekle birlikte sosyal bilimlerde kullanımının tarihi eski değildir. Yaklaşık yüzyıllık bir geçmişe sahiptir. Değer kavramı Latince kıymetli olmak, güçlü olmak anlamlarına gelen valere kökünden türemiştir. Her türlü sosyal alan için önemli olan değer, çok farklı disiplinler tarafından ele alınmış, çıkış noktasına bağlı olarak da birbirinden az çok farklı tanımlar ortaya konmuştur. Felsefe, Antropoloji, Psikoloji, Sosyoloji ve İlahiyat alanlarında ince ayırımlar taşıyan bu tanımların ortak yönü, mahiyetinden çok, özelliğinin ne olduğu veya ne işe yaradığına dikkat çekilmesi (Topçuoğlu, 1996: 3), insan eylemlerini seçme, meşrulaştırma ve olayları değerlendirmede bir ölçek olarak ele alınmış olmasıdır. Değerlerin, çok eskiden beri işlenegeldiği felsefede geniş bir anlamı vardır. Burada değer, her türlü amaç ve hedefler, ilgi ve çıkarlar, tutkular, idealler; her türlü güç ve iktidar etkenleri, ün ve şan hırsı, övme ve yerme, saygı ve saygısızlık, inanma ve inanmama, sözünde durma veya durmama, dürüst olma ya da olmama, sevgi ve nefret gibi (maddi-manevi, olumlu- olumsuz her türlü, benimsenen ve insan hayatında etkin olan) şeylerdir (Mengüşoğlu, 1983: 204). Bu felsefi tanımlamanın dikkat çeken yönlerinden birisi şüphesiz değerlerin olumsuz da olabileceğidir. Ancak aşağıda görüleceği üzere değerlerin genelde inanılan, arzu edilen ve bir ölçü olarak kullanılan olgular olduğu düşünülürse, en azından saf halinde onu olumlu olarak algılamak durumundayız. Buna göre değer dürüstlük tür. Sahtekârlık, onun olmayışını ifade eder. Yine modern dönemlerde hırslı olmak onaylanan bir şeyse geçmiş dönemlerde olmasa bile günümüzde o artık bir değer sayılır ve en azından bir yönünden hareketle olumlu kabul edilir. Pozitif mantığın, sübjektif olduğu düşüncesiyle uzun zaman inceleme dışı tuttuğu değerler son zamanlarda sosyolojinin yoğun araştırma konularından birisi haline gelmiştir. Çünkü insan eylemlerinin arkasında şöyle ya da böyle bir değer olgusu bulunmaktadır. Eylemi değerlendirirken bu durum göz önünde bulundurulmadığı takdirde açıklamanın eksik kalacağından şüphe yoktur. Sosyolojik açıdan genel olarak değer, kişiye ve gruba yararlı, kişi ve grup için istenilir, kişi veya grup tarafından beğenilen her şey olarak tanımlanabilir. Buna göre değer nesnenin kendinden çok, o nesneye transfer edilen önemliliktir. Böylece de meselâ, eğitimin bir değer taşıdığı kadar, kendinin bir değer olduğu söylenebilir. (Fichter,1990: 131). Yani değerler yerine göre hem ölçen hem ölçülen olabilmektedir. Çağdaş sosyoloji sözlüklerinde yaklaşık olarak değer sosyal olguların önemliliği üzerindeki değerlendirmede, özel eylemleri ve amaçları yargılamada temel ölçü sağlayan ve bir grubun üyelerinin güçlü duygusal bağlarıyla oluşmuş soyut, genelleştirilmiş davranış prensipleri şeklinde tanımlanır. Ancak bunlar fertlerin içselleştirmesiyle hayat bulur ve * Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi

40 toplumdan destek bulduğu sürece yaşar. Tanımda da geçtiği gibi burada önemli olan bir diğer nokta, en azından yalın biçimleriyle değerlerin soyut olduklarıdır. Bu alandaki araştırmalarıyla tanınan Rokeach a (1968) göre değer, kişisel veya toplumsal olarak zıt veya farklı bir davranış biçimi olarak yaşam amacına karşı tercih edilen belli bir davranış şekli ya da yaşam amacı şeklindeki kalıcı bir inançtır (Aktaran, Bilgin, 1995: 83). Burada değerin önemli yönlerinden birisi olan inancın altı çizilmektedir. İnanç, değerleri din ve ahlâkla daha irtibatlı bir konu haline getirmektedir. Krech e göre de değerler, hangi obje ve hareketlerin iyi ve arzu edilir ve hangi obje ve fiillerin fena ve arzu edilmez olduklarına ait inançlara işaret ederler. Fert, değerleri kendi isteklerinden bağımsız ve grubu tarafından tasdik edilen, kişisel olmayan objektif istekler olarak algılar, bu bakımdan kişiler üstü bir muteberliğe sahiptirler. Fertler için grup değerleri, grubun malıdır (Krech, 1983: 209). Tabi bu durum büyük din ve inanç sistemi ve toplulukları için daha anlamlı hale gelir. Değerlerin bir aşkınlık taşıması, inanç ifade etmesi üzerinde çok durulmuştur. Rokeach gibi bazı araştırmacılar her değerin arkasında bir inanç yattığını ifade etmişlerse de Güngör ün de belirttiği gibi her değerin arkasında tek inanç değil, bir inanç topluluğu yer alabilmektedir. Mesela İslâm da mahremiyet değerinin bir tek nedeni yoktur, bazılarının tespit edemeyeceğimiz kadar nedeni vardır. Mahiyet itibariyle ve sonuç olarak denilebilir ki değer, olumluluk ölçekleri olarak karşımıza çıkan ve dolayısıyla grupça benimsenen, gerçekleştirimi somut olsa da yalın biçimiyle soyut olan, bir inanca dayanan ve aşkınlıklar taşıyan ve dolayısıyla da din ile içten bağlantıları bulunan önemli beşeri bir olgudur. Onun için değerin bazı özelliklerini daha yakından görmekte yarar vardır. 2. Değerlerin Bazı Özellikleri Değerlerin özellikleri konusunda farklı görüşler ileri sürülmüş ise de bunlar birbirlerine uzak olmayan şeylerdir. Her biri değerin bir yönünün altını çizmiştir. Değerlerin özellikleri konusunda araştırmacıların ortaya koydukları ortak noktalar özellikle de üzerinde durmayı düşündüğümüz işlevler açısından bakıldığında şöyle sıralanabilir: a) Değerler, fertlerin yapıp ettiklerini rasyonelleştirip içselleştirme imkânı veren olgulardır. Rokeach ın da belirttiği gibi değer, dini -profan hangi türden olursa olsun ferdin kendini konumlandırma, tercih etme, karşılaştırma imkânlarını sağlar. Bunu sağlarken de bir standart oluştururlar. b) Schwartz ın da belirttiği gibi, inanışlar ihtiva eden, dolayısıyla aşkınlıklar taşıyan olgulardır. Her değer inanç/lar taşır, yani değerin olduğu her yerde bir kabul, bir benimseme vardır. Meselâ inanıyorum ki arkadaşım doğru söyler önermesi, doğru söylemenin gerekliliğine olan mutlak inancını bir vakıa üzerinden tespit ve teyit eder. c) Değer, ilgi gösterilen, arzu edilen şeydir. Bu konuyla ilgilenen Perry de (1954) değerleri ilgi çevresinde açıklamaya çalışır. O, değerleri, insanların ilgi objeleri, ilgilerin cinsi, miktarı, yoğunluğu çevresinde açıklayabileceğimizi söyler ( Topçuoğlu, 1996: 6). Perry bu görüşüne değerlerin negatif olabileceğini de ekler. İşin gerçeği dini -sosyal bütün değerlerin önemli niteliklerinden birisinin ferdi ve sosyal ilgi olduğunda şüphe yoktur. Ancak değerlerin, diğer özellikleri göz önüne alındığında negatif özellikler taşıdığını söylemek mümkün değildir, yani değer her halükârda olumluluk taşır. d) Değerler her alanla ilgilidirler. Yani ekonomik, dini, ailesel, siyasal ve benzeri her alanın değerleri vardır. Ahlâk konusunda olduğu gibi belki adalet, hakkaniyet gibi her alanı ilgilendiren üst ortak değerler vardır. Ancak, daha alt beşeri birimlerin kendine has değerleri ve meselâ buna göre bir ailesel değerler den söz edilebilir. e) Nihayet dini -sosyal, kaynağı ne olursa olsun değerler bir biçimde sosyaldirler. Pek çok kişi tarafından paylaşılır, ciddiye alınırlar, coşku ile birlikte bulunur ve kavramsal olarak diğer nesnelerden soyutlanabilirler (Fichter, 1990: 132). Bir de değerler kişilerin kendi ürettikleri şeyler değildir, dışarıdan gelmektedirler. Gerçi değerlerin bir kısmı ve bir yönü toplum muhtevalıdır ama onların ferdi aştığı kadar toplumu aşanları da vardır ki tevhidi dinlerin vazettiği ahlaki değerler burada bir örnek olarak hatırlanabilir. Değerlerin dini ve sosyal nitelikleriyle ilgili bu son yargılar bizi değerlerin kaynağı konusuna kadar getirir ve bu konuda da bir şeyler söylememizi gerekli kılar. Gerçekten de hayatımızda etkin olan değerler toplumsal ve toplum üstü olmak üzere iki kaynaktan gelirler. Genel pozitivist sosyolojinin yaklaşımına (bu bağlamda mesela ünlü sosyolog Durkheim a) göre ekonomik, sosyal, siyasal her türlü beşeri olgu gibi değerler de toplumsal kökenlidir. Yani insan

41 birlikteliği içinde, duruma göre kısa veya uzun bir etkileşim sürecinin sonunda değerler de toplumsal bir ürün olarak ortaya çıkarlar. Şüphesiz bu tez, sosyal hayatımızda yer alan değerlerin bir kısmının kaynağını açıklar. Sözgelimi bir derneğin veya vakfın zamanla değerleri oluşur. Mesela bir eğitim sürecinin sonunda eğitimle ilgili değerler ve bunlara dayanan normlar meydana gelir. Ancak dünden bu güne toplumlardaki bütün değerler (ve hatta bu arada normlar), toplumların veya grupların sırf kendi içlerindeki etkileşimlerin bir ürünü değildirler. Mesela bu tezle tevhidi dinlerin ilan ettikleri değerleri açıklama şansımız yoktur. Bu ikinci gruptaki değerlerin kaynağı toplumsal içkin değil, toplumüstü aşkın (müteal, transcendental) dır. Putperest bir toplum için put bir değerdir ve ondan kolaylıkla vazgeçmek istememiştir. Ama ilahi mesaja dayalı bir tevhit değeri, topluma rağmen bir mücadelenin sonunda etkin kılınmaktadır. Değerlerin kaynak sorunuyla aşağıda da ilgilenileceği üzere işlev konusunda da karşılaşırız. Aşkın kaynaklı değerler çoğu kere insan eylemleri üzerinde içkin değerlerden daha etkili olabilmektedir. Çünkü aşkın değerlerin vicdani yaptırımları daha ağır basmakta ve dolayısıyla daha az ihlal edilmektedir. Şüphesiz aşkın kökenli değerlerin en belirginleri dini değerlerdir. Gerçekten de din değerlerin bizzat oluşmasında, sürdürülmesinde ve insan hayatı üzerinde etkinlik kazandırılmasında önemli bir role sahiptir. Öyle ki profan değerlerin içselleştirilmesine bile katkıda bulunmaktadır. Sözgelimi İslâm toplumlarında demokrasinin İslâm ın öngörülerini desteklediğine ilişkin bir inanç demokrasiyi daha bir kabul edilir kılmaktadır. Değerlerin kaynağı sorunu, türleri ve sınıflandırılması ile de yakından ilgilidir. Esasen en belirgin değer sınıflamalarından birisi, değerleri toplumsal (profan) değerler ve dini (kutsal) değerler olarak ayıran sınıflamadır. Felsefe çevrelerinin değerleri amaçsal (yüksek) değerler ve araçsal (basit) değerler olarak ayırmaları bizim açımızdan da önemli sınıflamalardan birisidir. Çünkü önemli bir kısmı din kökenli yüksek değerler, hemen bir maddi karşılığa dönüşmeyen değerlerdir. Mesela yardımseverlik bir yüksek değerdir, ama çarşı- pazarda yaptığımız alış -verişler karşılığı en kısa zamanda görülen araçsal değerlerdir. Şüphesiz araç- değerler önemsiz değildirler. Toplumsal hayatın gelişmesi için fevkalade büyük bir öneme sahiptirler ama fert ve toplumların seviyesi amaç değerlerin yüksekliğiyle ölçülür. Yoksa bütün refahın içinde halk diliyle insanlık ölmüş olur. Değerler, insan eylemleri, kurumlar ve hatta normlardan önce yer aldıkları için her türlü beşeri oluşum için dayanak teşkil ederler. Genel bir yaklaşıma göre, estetik değerler, bilimsel/eğitimsel değerler, ekonomik değerler, siyasi değerler, dini değerler, sosyal değerler gibi her alanın kendine has değerleri vardır. Ancak bu yargı sonuna kadar doğru gözükmüyor. Değerler hiyerarşisinde yukarıya doğru çıktıkça buradaki yüksek değerler her alan için geçerli olmaktadır. Mesela adalet ve hakkaniyet değeri, ekonomi, siyaset, bütün alanlar için geçerlidir. Eğer böyle değilse o toplumun yüksek değer algısında bir sorun var, bir yüksek değer, araçsal değer yerine konuyor demektir. Değerler, evrensel değerler yerel değerler, modern değerler geleneksel değerler, gibi farklı açılardan sınıflandırılabilir. Ancak bunlar bizim aldığımız kesit açısından amaç dışıdırlar. Esasen biz bu genel bilgilerden sonra daha çok değerlerin işlevlerini açmaya çalışacağız. 3. Değerlerin İşlevleri Bilindiği üzere sözlükte görev anlamına gelen işlev (fonksiyon), sosyolojide herhangi bir sosyal olgunun, bütün içinde yerine getirdiği görev demektir. Hala sosyolojide geçerli olan kural, bir beşeri öğenin tanınmasının işlev(ler)inin bilinmesine bağlı olduğudur. Tabi değerler de bunun dışında değildir. Değerlerin işlevi, bütün beşeri olayların gerçekleşmesinde belirleyici olmak şeklinde formüle edilebilir. Siyasi, estetik, sosyal, ailesel, bütün beşeri olaylar bir değere dayanırlar. Gerçi sosyal olguların gerisindeki değerlerin bir kısmı geri dönüşlü olarak sosyal şartlar gereği üretilmiş ve dolayısıyla da süreci belirleyicilik özelliği zayıf olabilir ama bu, sonucu değiştirmez. Eylemler için bir hedef oldukları kadar sonucu değerlendirmeye yarayan değerler her şeyden önce bir ölçek görevini yerine getirirler. Yani değerler eylemin başında, sürecin bizzat içinde ve sonunda yer alırlar. Çünkü bu, insanın bilinç dünyasında ve vicdanında başlayan bir etki biçimidir. Bu çerçevede değerlerin bazı görevleri şöyle sıralanabilir: a) Değerler, yargılamada birer araç olarak kullanılır. b) Kişilerin dikkatini istenen, yararlı ve önemli görülen kültür nesneleri üzerinde odaklaştırırlar. c) İdeal düşünme ve davranma yollarını gösterirler.

42 d) Sosyal rollerin sevilmesinde ve gerçekleştirilmesinde rehberlik ederler. e) Sosyal kontrol ve baskı araçları görevini yerine getirirler. f) Dayanışma araçları olarak devreye girerler (Fichter, 1990: 139). Değerlerin diğer sosyal olgular üzerindeki etkilerine genel olarak gerçekleştirme adı verilir. Yani her beşeri oluşum bir gerçekleştirme, bir değer açılımıdır. Bir başka deyişle her sosyal olgu, sonuç itibariyle o alana ait değerlerin, alanın fiziksel imkânları içinde açığa çıkması, somutlaşmış bir görünümüdür. Gerçekten de değerlerin en önemli işlevi, sosyal hayatı biçimlendirmeleri, felsefi bir ifadeyle determine etme (belirleme) dir. Esasen hukuk, din, dil, sanat gibi tüm kültürel (veya tarihsel) varlık olguları bir değer yapısının gerçekleşmesidirler. Yani her tarihsel varlık alanı kendine has yapı (veya kurallar) içinde bir değeri açığa çıkarmaktadır. Meselâ hukuk, hak, adalet, söz verme, emek, mülkiyet, vb. gibi değerlerin, bir yaptırım gücüne bağlı normlar olarak sosyal ilişkiler dünyasında (araç-değer alanında) somutlaşıp şekillenmesidir. Sözgelimi Vaktinde ödenmemiş bir borç örneğinde hukuk, ihlâl edilen söz verme, mülkiyet, hak gibi belli değerleri ikameye çalışmaktadır. Zarara uğratılan araç değerleri de yerine getirerek kendine has bir gerçekleşmeyi sağlamaktadır. Yine (Meselâ) sanat, estetik çerçevede sevgi, acıma gibi bir yüksek değeri gerçekleştirmektedir. Dil, sanat, devlet, aile, vb. tüm kurumlar kendine has olgular içinde, o alana ait değerleri gerçekleştirmektedir. Burada hemen değişivermeyen yüksek değerler bir belirleyici görevi yaparak, değişken olan toplumsal şart ve imkânlarda o topluma has yeni şekiller meydana getirmektedir. Değerlerin fert ve toplum hayatında belirleyici olması için saf biçimlerinden çıkıp bir toplumsal boyut kazanmaları gerekir. Mesela hakkaniyet kavramı bir değeri ifade ediyor ama bir toplumsal boyut kazandırılmadığı sürece bir işlev yerine getirmesi beklenemez. Söz konusu etkinlik için değerlerin düşünceden eyleme kadar bir seri basamaklardan geçmeleri gerekmektedir. Bu bağlamda mesela eğitim, değerlerin önce düşünsel tarafını inşa eder ama bu bile uygulamaya yönelik olmalıdır. Fert ve toplum hayatında genel olarak değerlerin sırayla, yargılar, normlar, kurumlar ve eylemler şeklinde dışlaştıklarını söyleyebiliriz. Buna göre bir uçta değerlerin diğer uçta eylemlerin yer aldığı bir olgular dizini ile karşılaşırız. Değerler yargılara, yargılar normlara, normlar kurumlara ve nihayet kurumlar da eylemlere dönüşür. Değer böylece fiilen gerçekleşmiş olur. Değerlerin soyutluktan çıkıp ilk biçimleniş yeri yargılardır. Bir şeyin iyi, güzel, yarayışlı gibi kavramlarla ifade edilişi değerlerin yargılaşmasını gösterir. Mesela özgürlük iyi bir şeydir önermesi özgürlüğün; adalet en temel bir insani olgudur önermesi adaletin, birer yargılaştırma örnekleridir. Yargılaştırma değerlerle ilgili ilk algılayış biçimimizdir ve çoğu kere burada fazlaca bir problemle karşılaşmayız. İyilik yapma konusunda çarpıtılmış bir kişisel algı yanılgısıyla iyilik yap kötülük bul diyen pek az insana rastlarız. Kahir ekseriyetin kanaati iyiliğin iyi bir şey olduğudur. Değerlerin dışlaşmasının ikinci bir aşaması normlardır. Yani değerler kurallaşarak dışlaşırlar ve davranış ölçüsü olurlar. Kuralların yargıdan farkı daha somut ve pratiğe dökülebilir olmalarıdır. Yani normlar bir kanaat belirtmekle kalmaz, bir şeyin yapılması ve yapılmamasını ve hatta bunların getirisini ifade eder. Esasen mükâfat ve cezaları belirleyen normlar birer değerin açılımlarıdırlar (Fichter, 1990: 135). Meselâ burada insan hayatının önemli olmasına ilişkin bir yargının ötesinde, öldürmenin kötü olduğuna ve bu eylem sahibinin mutlaka cezalandırılması gerektiğine ilişkin bir kural vardır. Bu ceza her şeyden önce insana atfedilen değerle ilgilidir. Bir seçkinci yasası olmayan hukuk, değerlerin normatif dışlaşmasının en belirgin örneğidir. Değerlerin dışlaşmasının bir üçüncü aşaması, kurumsallaşmaları sağlamalarıdır. Belli ihtiyaç ve eylemlerin süreklilik kazanmış gerçekleşme şekilleri olan kurumlar değer ve normlar çerçevesinde ortaya çıkarlar. Mesela din alanı değerlerin norm ve kurumsallaşmalara sahne oluşunu gözlediğimiz bir alandır. Bu bağlamda tevhid inancı din bakımından en yüksek değerdir. Namaz bu değerin bütün yansımalarını üzerinde taşıyan, belli yer ve zamanda belli bir tarzda gerçekleştirilen kurumsallaşmış bir değerdir. Değerlerin fonksiyonunu icra etmek üzere dışlaştığı dördüncü ve son alan insan eylemleridir. Şüphesiz değerlerden beklenen, eylemlere yansımalarıdır. Bir bilgi olarak kalmış bir değer, hedefini bulamamış bir değer demektir. Ancak değerin bir eylem olarak gerçekleştirimi etkin olabilmelerine, ikinci türden şartlara bağlıdır ki sosyal bilimciler bunu değerlerin tutum ve davranışlar üzerindeki etkileri olarak ele almaktadırlar. Biz buna kısaca değerlerin etkin olma şartları diyebiliriz.

43 4. Değerlerin Etkin Olma Şartları Değerlerin etkinlik düzeyleri farklıdır ve bunlar bazı şartlara bağlıdır. Buradaki etkinlik düzeyinden kastımız, daha etkileyici olup olmamanın yanında sürekli veya geçici olması, kendi alanının yanında diğer beşeri oluşumlara da etki edip etmemesi gibi sorunlardır. Bir kere etkinlikte değerlerin araç veya amaç değer olmaları önem arz etmektedir. Şüphesiz bu iki değer grubu da insan eylemleri üzerinde etkilidirler. Ancak bu etki farklı düzeylerdedir. Araç veya basit olarak nitelendirilen değerler fert ve toplumların hayatında etkin bir role sahiptirler. Çünkü bunlar yukarıda da belirtildiği üzere kısa yoldan insanlara yarar sağlamaktadırlar. Hayatın zembereğidirler. Mesela kazanç sağlama bir araç değerdir. İtici gücünün yüksek olması nedeniyle de fevkalade önemlidir. Ancak araç değerler, hem diğer değerler üzerinde olumlu etkide bulunmada bir sınırlılığa sahiptirler hem de ileri boyutlara taşındığı ve buna rağmen yüksek değerler tarafından yönlendiril(e) mediği zamanlarda sorun olmaya başlarlar. Mesela ne pahasına olursa olsun kazanma düşüncesi, köşe dönmecilik gibi sapmalar meydana getirir. Buradaki köşe dönmecilik, bir araç değerin, insanlık, helal kazanç gibi yüksek değerlerce kontrol edilemeyişi anlamına gelir. Bu araç değer kişiye yarar sağlar ama topluma büyük zararlar verir. Hâlbuki helal kazanç bazı fertlerin çıkarını sınırlandırır ama toplum genelinin rahatça yaşamasını sağlar. Köşe dönmeciliğin toplum genelinde onaylandığı bir yerde ise yaşamak fevkalade sıkıntı verici hale gelir. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, yüksek değerler ilk bakışta, hayatın zembereği gibi gözükmüyorlar ama diğer değerler üzerindeki etkinlikleri ve bu etkinliğin sürekliliği bakımından fevkalade önemlidirler. Mesela yardımseverlik olmadan, herkes çıkarını bilsin, kazansın ve yaşasın, kimse bir başkasından bir şey beklemesin, diye düşünülebilir. Ancak insani gerçek bu değildir, çok farklı nedenlerden dolayı herkes aynı konumda olamaz. İnsanlar birbirlerine yardım etmek durumundadırlar. Burası insanın insan olduğu yerdir. Esasen insanlık düzeyi bu yüksek değerlerdeki kazanımlarımıza bağlıdır. Ölçü, ne kadar kazandığımız değil, başkaları için neler yapıp ettiğimizdir. Buraya kadar anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere değerler ilişkisinde ana kural, basit değerlerin yüksek değerler tarafından gözetim ve denetim altında tutulmasıdır. Çünkü yüksek değerlere yükseldikçe değer kişisel olmaktan çıkar, geneli kapsar. Hiçbir yüksek değer, bazı kişisel çıkarları sınırlandırmanın ötesinde, özel olarak, hiç kimsenin çıkarına değildir. Mesela hiç kimse Adalet iyidir deniyor, ama kim bilir bundan kimler yarar sağlıyor diye düşünemez. Adalet herkes içindir ve hiç kimseye özel yarar sağlamayan bir yüksek değerdir. Değerlerin etkinliği ve bunun sürekliliği biraz da onların kaynak ve kökeniyle de yakından ilgilidir. Aşkın (kutsal) kaynaklı değerler daha bir kalıcı belirleyiciliğe sahiptirler. En önemli insani olgulardan birisi olan dinin tarihsel fonksiyonu da budur. Toplumsal kökenli aşkınlıklardan da söz edilebilirse de asıl aşkınlık dine aittir. Gerçekten de din- değer ilişkisi hem değer ve hem de din alanının önemli konularından birisidir. Hemen belirtelim ki dinin değerlerle olan ilişkisi, sadece, dini olarak nitelenen bir grup değerin oluşmasındaki etkinliği değildir. Yerine göre din, doğrudan dinsel olmayan değerlerin hiyerarşisini sağlayarak, yerine göre aşkın kökenler sağlayarak onları daha işlevsel hale getirir. Çünkü din, mensuplarına, dünyayı daha özel bir projeksiyonla kavrayacak metafizik bir dünya görüşü ve hayat anlayışı verir. Bu durum bir dine giren herhangi bir ferdin kutsal dışı meselelere karşı bir tutum takınması ve mesela tabiat, ruh ve kültürü belli bir açıdan değerlendirmesi sonucunu doğurur. Şerif Mardin in Bediüzzaman Said Nursi adlı eserinde açık bir biçimde verdiği gibi, insanlar, inançlarıyla bağdaştırdıkları sosyal değerleri daha bir benimseyip içselleştirebilmektedirler. Mardin in örneğiyle Cumhuriyetin iki önemli kurumsallaşmasından birisi olan TBMM, Müslümanların şura ve istişare gibi tarihsel kültür kodları ile daha rahat içselleştirilip benimsenirken, laiklik dayanacak dini ve tarihsel bir kültür kodu bulamadığı için yüzyıl sonra bile hala tartışılmaktadır. Esasen bir İslâm toplumunda da değerler, dini - sosyal, ancak ilkece ayrılabilirler. Meselâ para bizatihi dini bir değer değildir, ama genel değer skalası dini olan bir toplumda para da bu skalada bir yerlere yerleştirilir ve dolayısıyla para bu çerçevede bir dini anlam kazanır. Bu süreçte aslında her şey dinselleşmiş olmaz, ama din bir projeksiyon sistemi olarak her şeye yansımış, her şey bir biçimde onunla ilgili hale gelmiş olur. Değerlerin sosyal hayatta daha etkin olabilmesi, değerler hiyerarşisinin sağlıklı çalışmasına bağlıdır. Değerler kognitif dünyamızda bir

44 hiyerarşi oluştururlar. En altta araç değerler vardır. Bunların üzerinde yüksek değerler yükselir. Yüksek değerler de kendi arasında bir derecelenmeye sahiptir. En yukarıda nihai yüksek değeler bulunur. Bunlar, içinde bulundukları kurumsal yapıların başat değerleri olarak gözükmektedirler ama işlevsel olarak yalnızca o alanla ilgili olarak kalmazlar, diğer alanları da ilgilendirirler. Dinde tevhit, siyasette demokrasi, ailede monogami, genel sosyal hayatta adalet nihai değerlerdir. Ancak bunların hepsi diğer değerler üzerinden her alanda az-çok etkili olur. Sözgelimi ailede demokrasiye, dinde adalete, ihtiyaç yok değildir. Öyle ki bu kurumların kendine özgü alt değerleri bunlarla tam anlamlarını bulurlar. Buradan da hareketle diyebiliriz ki insan eylemlerinin, tutum ve davranışlarının gerisinde tek türden bir değer değil, bir değerler kümesi bulunmaktadır. Yani eylemler birbirleriyle ilişkisi bulunan değerlerin ortak sonucudur. Vakıa bazı değerler bazı değerlerle birlikte gözüküp yoğunlaşmakta ve meselâ bir tutumun oluşmasında ortaklaşa etkili olmaktadırlar. Şüphesiz değerler bütünüyle birbirlerinden ayrı düşünülemezler. Meselâ ahlâki değerler, dini, sosyal, estetik ve benzeri değerlerden soyutlanamazlar (Güngör, 1998: 42). Her alanın bir ahlâkından ve meselâ (bilim ahlâkı, siyaset ahlâkı, aile ahlâkı, vb.den) söz edilmesi, her alanda birbiriyle yerine göre çelişen ahlâklardan çok, her yerde yansıyan bir bütün ahlâk yapısının bulunduğunu gösterir. Dolayısıyla bu geldiğimiz nokta bizim, değer bağlamında ahlak üzerinde durmamızı gerektirmektedir. 5. Değerlerin Önemli Bir Etkinlik Alanı Olarak Ahlak Şüphesiz değerle ilişkisi kurulabilecek ve hatta dokunmadan geçilemeyecek konulardan birisi ahlâktır. Çünkü ahlâk, değer ve din bileşkesinde yer alan bir olgudur. Din ve felsefede başından itibaren buna dikkat edilegelmiştir. Antikçağ felsefesinden beri kullanılagelen etik belirgin biçimde iki şeyi kapsamaktaydı: Valeur ve action. Yani değer ve davranış, bir başka deyişle ahlâk. Esasen dar anlamda etik dendiği zaman değer anlaşıldığı gibi, eylemden hareket edildiğinde etikten kasıt da ahlâk olmuştur. Bu da değer ve ahlâk arasındaki sıkı ilişkiyi göstermektedir. Çünkü her eylem, arkasında bir değer taşımaktadır. Ahlak, değer ve eylem bileşkesinde var olan bir olgudur. Yani ahlâk salt bir değer veya soyutlanmış bir eylem olmamakla birlikte bir ayağı değerlerde, diğer ayağı eylemdedir. Buradan hareketle Erol Güngör gibi bazı düşünürler ahlakı değer giydirilmiş eylem olarak tanımlamaktadırlar. Bu tanım ahlakı sıradan eylemden ve felsefi bir yargıdan ayırır. Şüphesiz ahlak eylemselliğinin yanında yargılaşmış değerlerdir. Yani bir şeyin iyi ya da kötü oluşuna dair bir hüküm taşımaktadır. Ancak bu yargı değerlere dayalı olsa bile herhangi bir yargı değil, Güngör ün de belirttiği gibi (1998: 27) insan eylemleriyle bağlantılı olarak ortaya konulmuş değer yargılarıdır. Hatta ahlaki yargı sırf nesne üstüne, onun iyi veya kötü oluşuna ait değil, insan davranışına ait bir yargıdır. Meselâ şu marka arabalar iyidir bir değer yargısıdır, ama ahlâki değer yargısı değildir. Fakat yardımseverlik iyidir bir değer yargısıdır. Hatta ahlâk bütünüyle olmasa bile bir yönüyle normatif özellik göstermesi, yani bir şeyin, bir davranışın iyi veya kötü oluşuna dair bir kural ihtiva etmesi nedeniyle, salt değerden farklı olarak bir şeyin olumsuzluğuna işaret eden yargıları da kapsar. Meselâ hırsızlık kötüdür bir ahlâki değer yargısıdır. Buna göre değer olgusu, sırf değerleri, yargıları, normları ve bir yönüyle kurumsallaşmaları ihtiva etmektedir ki ahlâk bu kapsamlı olgunun önemli bir ünitesini oluşturmaktadır. Bir değer ünitesi olarak ahlâkın din ile de yakın bir ilişkisi vardır. Çünkü bütün değerler gibi ahlâkın da önemli bir kaynağı aşkınlıktır, dindir. Özellikle yüksek tipli dinler doğrudan ahlâki değer yargıları vazetmişlerdir. Gerçi dinin bütünü ahlâki değer yargılarından ibaret değildir, ama etkin ahlâki ilkelerin önemli bir kısmı din kökenlidir. Bir eylemin tutuma dönüşmesi,

45 insanın bilincinde ve gönlünde kök salmasına bağlıdır ki bu alan dinin işlediği bir alandır. Weber in prüten olarak nitelediği tutum ahlâkı olgusu bu alanın tipik bir örneğidir. Sonuç olarak denebilir ki değerlerin sosyal hayatla ilişkisinin kurulduğu en önemli alan şüphesiz ahlaktır. Ahlak, yukarıda değerin açılım boyutları olarak üzerinde durduğumuz hem kural, hem eylem alanlarında kendini gösterir. Değerlerin şekillenişleri toplumsal şartlara göre gerçekleştiğinden, değer veya değer giydirilmiş eylem olan ahlak ancak toplumsal yansımaları itibariyle değişkenlik arz eder. 6. Değerlerde Değişme Sorunu Şüphesiz değerler soyut biçimleriyle değişmiyorlar, değişen, onlara verilen önem derecesi, algılanış biçimidir. Bir başka deyişle değerler, insan hayatına katıldıkları yargı, norm ve kurum aşamalarında bir biçimde toplumsallık ve dolayısıyla da değişkenlik arz ederler. Örneklendirmek gerekirse özgürlük insanlık tarihi boyunca hep bir değer olarak görülmüştür. Ancak onun farklı düzeylerde algılanışı, toplumlara şartlara ve çağlara göre değişmiştir. Mesela evrensel kafa yapısına sahip bir düşünür kabul edilen Antik çağ filozofu Aristo, özgürlüğü çağının şartlarına uygun biçimde algılayabilmişti; özgürlük iyi bir şeydir ama insanların bir kısmının özgür olmaması (köle kalması) gerekir, yoksa gemilerin küreklerini çekecek kimse bulunamaz ve tabi sosyal hayat da yürümez diye düşünüyordu. Motor gücünün bilinmeyişi, özgürlük ile ilgili normları da farklı algılamayı getiriyordu. Gerçi tüm değişebilirlikler içerisinde değerlerin değişmeyen bir yönü vardır. Araç değerlerde bile değerin içeriği ve nesneyle irtibatı değişse bile biçimi kolay kolay kaybolmuyor. Meselâ para bir değerlendirme ölçeği olarak sürüyor, ama miktarı ve ilintisi değişiyor. Tabi değerlerdeki değişmeyen yön yüksek değerlerde daha belirgindir. Bunun için yüksek değerlerde Ahmet İnam ın da belirttiği gibi özcü olmak zorunluluğu vardır. Değer algısının şartlara göre değiştiğini söyledik. Söz konusu algılayışa etki eden faktörlerin başında ise eğitim gelmektedir. Çünkü değerin hemen pek çok şey gibi, bilgisel ve dolayısıyla öğrenilen bir yönü vardır. Meselâ bir genç kız iffetli kalmanın büyük bir değer olduğunu öğrenir ve bu değer, arkasında toplum desteğini buldukça yaşar, bu destek zayıflayınca değişmeye başlar (Güngör, 1998: 70) Bununla birlikte değer değişimi tek yönlü, tek faktörlü olmadığı gibi bir mantıksallık düzleminde de olup bitmez, bir o kadar da sezgisel kavramaya dayanır (Ülken, ty: 215). Belki bundan dolayıdır ki değerler arasındaki sentezci düşünce her haliyle gerçekçi değildir. Bu tür süreçler yönlendirilmeseler bile sentez adı verilen bileşkeler, (meselâ) aydınların rasyonalitesinde değil, toplumların kendi iç dinamiklerinde olup biterler. Onun için toplumlara düşen görev kendi değerlerini yaşamaktır, bir başkasının değerlerinin neresine düştüğünün hesabını yapmak değil. Makalede Yararlanılan Bazı Kaynaklar AKIN Erhan, 1991, Sosyal Bilimlerde Ampirizm Çıkmazı veya Türk Toplumunun Değerleri Araştırmasının Bir Eleştirisi, Türkiye Günlüğü, sayı 17. ARSLAN Ahmet, 1997, İslâmi Değerlerin Geleceği, (3 Aralık 1995, sempozyum metni), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara. AYDIN Mustafa, Gençliğin Dini ve Sosyal Değerleri, Çizgi Yayınevi, Konya, 2010. BAYYİĞİT Mehmet, 1998, Üniversite Gençliğinin Dini İnanç Tutum ve Davranışları Üzerine Bir Araştırma, (Basılmamış Doktora Tezi), Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa. BİLGİN Nuri, 1995, Sosyal Psikolojide Yöntem ve Pratik Çalışmalar, Sistem Yayıncılık, İstanbul. BOLAY S. Hayri, 1997, (3 Aralık 1995 Sempozyum), İslâmi Değerlerin Geleceği, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara. FICHTER Joseph, 1990, Sosyoloji Nedir, çev. Nilgün Çelebi, Selçuk Ü. Yayınları, Konya. GÖKÇE Orhan, 1994, Türk Gençliğinin Sosyal ve Ahlaki Değerleri, Ata Dergisi, Selçuk Ü.Yayınları, Konya. GÜNGÖR Erol, 1998, Değerler Psikolojisi Üzerine Araştırmalar, Ötüken Yayınevi, İstanbul. INGLEHART Ronald F., 1995, Değişen Değerler, Ekonomik Kalkınma ve Sosyal Değişim, çev. Abdullah Koçak, International Social Journal, 145; 1995, 379-403, UNESCO. KRECH David vd., 1983, Cemiyet İçinde Fert, Çev. Mümtaz Turhan, M.E.Basımevi, İstanbul. (2.C.). KURTKAN BİLGİSEVEN Amiran, 1985, Din Sosyolojisi, Filiz Kitabevi, İstanbul. LAROUİ Abdullah, 1993, Tarihselcilik ve Gelenek, çev. Hasan Bacanlı, Vadi Yayınları, Ankara. MARDİN Şerif, Bediüzzaman Said Nursi Olayı, İletişim Yayınları, İstanbul. MENGÜŞOĞLU Takiyettin, 1983, Felsefeye Giriş, Remzi Kitabevi, İstanbul. ROKEACH M., 1973, The Nature of Human Values, New York, Free Press. TOPÇUOĞLU Abdullah, 1996, Üniversite Gençliğinin Sosyal Değerleri, Selçuk Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi, Konya, (Yayınlanmamış doçentlik tezi). ÜLGENER Sabri F., 1983, Zihniyet Aydınlar ve İzmler, Mayaş Yayınları, Ankara. ÜLKEN Hilmi Ziya, (tarih yok), Bilgi ve Değer, Kürsü Yayınları, Ankara. İNAM Ahmet, 1997, İslâmi Değerlerin Geleceği, (3 Aralık 1995, sempozyum metni), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara.