Radyoda hareketli bir müzik var. Printemps n kafeteryas herzaman oldu u gibi bugün de her nesilden kad nla dolu. Hepsinin yüzünde heyecan n yaratt tedirginli in yan s ra, bir sevinç (de) okunuyor. Ellerinde Printemps yaz l çantalar var. Baz lar kocalar n da getirmifller. Beyler, han mlar n aksine, suratlar ndan dökülen bin parça, oraya zorla getirildikleri izlenimini ediniyor insan! Hemen hepsinin elinde, sayfalar n y rtarcas na çevirdikleri birer gazete var. Ara s ra da, sezdirmeden kar lar n süzüyorlar. Kad nlarda bir gürültü, bir muhabbet, gören de kendilerini k rk y ll k dost san r! Ald klar ve almay kurduklar fleylerden bahsediyorlar, Paskalya tatilini anlat yorlar... Üç hafta önce, befl alt n gün kampanyas ndaki o astragan kürklü, kendini be enmifl han m hat rl yor musunuz? Ayol, onun kocas bakkalm fl, ifle de metro ç k fllar nda kestane satarak bafllam fl! gibi mütevazi dedikodular bile yap yorlard. Radyo, müzik yay n n kesip ma azan n üç de iflik bölümünde geçerli, yirmi dakika sürecek, yüzde yirmilik bir indirimi duyurdu. Birdenbire ortal k kar flt. Bütün kad nlar merdivenlere hücum ettiler ve gözden kayboldular. Garsonlar, al flk n olduklar bir sahne olsa gerek, hiç istiflerini bozmad lar. çeriyle pek ilgilenmeyip Paris i resmetmekle meflgul turistler ise, ap fl p kald lar. Bir Japon, atik davran p bir kaç poz foto raf çekebildi. Erkekler, ellerindeki gazeteleri b rak p oturduklar yerde, uzun uzun gerindiler ve birbirleriyle konuflmaya bafllad lar. çlerinden biri emekli hakimdi. Kar s n n peflinde, haftada en az bir kez büyük ma azalarda f rsat kovalamak, can na taketmiflti, ama?.. Di eri, gayrımenkullerinin geliriyle yaflayan, yaz aylar nda Cassis te küçük bir pansiyon iflleten altm fl yafllar nda, flirin bir adam. O da büyük ma aza kafeteryalar n n zorunlu müdavimiydi. Fakat en dertlileri, emekli diplomatt. Hem Paris teki evimiz, hem de yazl m z depo gibi. Ben çal fl rken, iflim dolay s yla, de iflik ülkeleri gezerdim. Eflimin bu hastal orada - 1 -
nüksetti. Sabah akflam dolafl p hat ra eflya sat n al rd. O zamanlar bunu hofl görürdüm. Yaln zl k derdim, gurbet derdim geçerdim. Düflündü ümün aksine, buraya dönünce hastal k müzminleflti. Üstelik bana da bulaflt! nanmazs n z ama, kravat, kol dü mesi, mendil görünce, içim bir tuhaf oluyor. Sat n almamak için, öyle kavga ediyorum ki kendimle, yafll sinirlerim harap oluyor... Söze otuz yafllar nda bir genç kar flt, orada oldu u için büyük bir utanç duyuyordu, ama annesini de k ram yordu. Babas y llar önce ölmüfltü. Annesi büyütmüfltü onu, birbirlerine o kadar ba l yd lar ki ayr kald klar günler bile say l yd. Befl alt y l önce, o zamana kadar annesinin yönetti i, babadan kalma küçük bir flirketin bafl na geçmiflti. Annesi, kendisine nefes ald rm yordu. Biraz cilvelidir diye k rk yafl ndaki dul sekreteri bile kovmufltu. Gerçi, Céline han mla yine arada bir bulufluyoruz ya... Merdivenlerden, kad nlar n gülücükleri duyulur duyulmaz, herkes eski pozisyonunu ald, eski ifadesini tak nd. çlerinde en memnunu diplomat n kar s yd, istediklerinin tümünü alm flt. Di erleri, ya renk, ya ölçü, ya da kaliteden dolay, arad klar n bulamam fl, birkaç parçayla yetinmek zorunda kalm fllard! Dim in siyah ve doksan befl numara bir tek sütyeni kalm flt, onu da önümdeki saloz kar almas n m, ç ld raca m vallahi diye dert yan yordu, emekli hakimin bal k etli, geçkince kar s... Kafeinsiz kahveler smarland ve o yirmi dakikal k müthifl al flverifl üzerine bir sohbet bafllad. Orta yafll bir han m, o kadar çok parfüm denemiflti ki üzerinden a r bir koku yay l yordu. Hiçbir kokuyu ay rdedemiyecek duruma geldi i için, indirimden yararlanamad na hay flan yordu. Bir baflkas, iki numara küçük olmas na karfl n çok pahal bir etek alm flt, nas lsa zay flayaca n kuruyordu! Kocas, fiyat duyunca dayanamad, Elbise dolab zay flar m diye ald n fleylerle dolu, hiç de zay flad n yok! Herkes kahkahalar koyuverdi. Kad n kocas na öyle bir bakt ki, adamca z n yüzündeki tebessüm bir anda uçtu, gitti. Haftaya sal günü Cacharelle in yeni iç çamafl rlar tan t lacakm fl. ki gün sürecek indirimli sat fllar n yan s ra, envai çeflit hediye de verilecekmifl. Ben flimdiden, yüz külot yüz sütyen çekilifli için bir kura numaras edindim bile diye böbürlendi, benden böyle fleyler kaçmaz havas ndaki ellilik teyze. Daha sonra da, kocas n koluna tak p müthifl haberiyle flaflk na çevirdi i indirimkolikleri, yeni f rsatlarda buluflmak üzere terketti... Geride kalanlar n bir k sm, sal günü bafllayacak, yüz külot yüz sütyen çekiliflinin, - 2 -
kaç r lmamas gereken bir f rsat oldu unu savunup di erleri de flayan- -dikkat bir olay olmad nda srar edince, ikilik ç kt. - Cacharelle son y llarda çok rüküflleflti. - Yan l yorsun han mefendi, aksine, kolonyas ndan, tiflörtlerine kadar, daha genifl bir kesime hitap etmeye bafllad. - Siz haltetmiflsiniz beyefendi, Cacharelle in müflterileri herzaman seçkin ve s n rl olarak kalacak, yoksa bir mendil bile almam vallahi!!! - Öyle demeyin madam, Pierre Cardin donlar nas l iflportaya düfltüyse, bir gün Cacharelle inkiler de ayn akibete u rayabilir. - A z ndan yel als n, maazallah böyle birfley olursa, hepimiz birden boykot ederiz Cacharelle i. - Hakl s n flekerim, han mefendilerle gündelikçi kad nlar n ayn marka iç çamafl r kullanmas n tasavvur edebiliyor musunuz? Ayol, düflüncesi bile tüylerimi diken diken ediyor. Dikkatleri celbeden, f k r f k r bir müzi in ard ndan spiker k z n gümbür gümbür sesi duyuldu : - Ma azam z Printemps, mutfak eflyalar bölümünde yirmi dakika süreyle yüzde yirmilik bir indirim bafllat yor, ayr ca ilk yirmi kifliye, ma azam z n her bölümünde kullanabilece i yüzde yirmilik indirim kuponu hediye ediyor... Koflun, koflun! Yetiflen kazan yor. Printemps sizin ma azan z. Kubbealt kafeteryas n n sakinleri, mutfak eflyalar bölümüne vard klar nda, indirime fevkalâde bir ra bet oldu unu gördüler, i ne atsan yere düflmüyordu. Bu arada, onlara sal günkü Cacharelle showu haber veren han mefendi ve kocas da oradayd!!! Tam ma azadan ç karlarken, bir tenzilat keflfetmifller, bu f rsat de erlendirirlerken bir de yüzde yirmilik indirim kuponu kazanm fllar. Kuponun yüzü suyu hürmetine bir iç donuna sahip olan beyefendi sevincinden kar s na bir hediye almak istemifl. Bu hediyeyi ararlarken de yüzde yirmilik bu anonsu duyup buraya koflmufllar. Han mefendi elindeki minik kristal kum saatini tarifi zor bir duyguyla okflayarak, bundan böyle a z tad yla rafadan yumurta yiyebileceklerini anlat yordu... Yarım saat süreyle, tüm indirim yapılan bölümlerde, Printemps müflteri kartı sahiplerine % 10 luk extra indirim.. Radyodan bu anons yapılır yapılmaz ortalık yeniden hareketlendi. Müflteri kartına sahip olanlar, haiz oldukları ayrıcalı ı ifade eden mimik ve hareketlerle, kendilerini ilgilendiren - 3 -
bölümlere yöneldiler. (...) Dikkatini çeken ayakkabıların önce markalarına bakan orta yafllı kontes, kendine efllik eden, kendi gibi soylu olmasalar da kendi gibi son derece flık iki bayanla koyu bir sohbete dalmıfltı. - Hatırınızı kırmayıp buraya geldim. Hayıflanmak gibi olmasın ama yarım saattir dolaflıyoruz, hatırı sayılır birfley bulamadık henüz! - fiu ayakkabıya ne dersiniz? PRADA nın bir önceki modelini andırıyor sanki. - yi de flekerim, andırma yetmiyor ki. fiimdi ben bu ayakkabıyı satınalsam ve kazayla, sıradan bir marka oldu u ö renilse, vallahi tefe koyarlar beni... Bu arada size bir sırrımı iffla edeyim, ama ne olur aramızda kalsın. fiık hanımefendiler koro halinde ; - Aflkolsun, ayol bizden sır çıkar mı Allah aflkına. - Biliyorum canım, ama insanlık hali bu, a zınızdan kaçırıverirsiniz maazallah... - Neyse, do ma büyüme Paris liyim ve inanır mısınız Sen nehrinin sa yakasına ilk kez bugün geçiyorum! Siz bunu belki züppelik olarak yorumlayacaksınız, ama ne yapayım, bize verilen e itim böyle. Nedense Sen nehrinin sa yakası soylular tarafından afaroz edilmifltir. Bizde her zaman, sa yakada sıradan insanlar, sıradan fleylerle u raflır gibi bir izlenim hakimdi...! Rahmetli büyükbabam bu tavrın kayna ını 1789 ve akabindeki yıllara dayandırırdı... Kontes, derin bir iç çektikten sonra, - Neyse, biz yine ayakkabılara dönelim. Allah sizi inandırsın, en az iki yüz çift ayakkabım var. Tahmin edece iniz gibi, bunlardan ço unu bir kez olsun giymemiflimdir. Ama ne yapayım, ROSSI nin, CLERGERIE nin, HAREL in ya da PINET nin yeni bir modeli çıkınca almadan duramıyorum. Bütün dengelerim altüst oluyor ; tansiyonum düflüyor, flekerim yükseliyor... Sigara tiryakili i gibi bir fley bu. - Yanılmıyorsam, sayın kontunkileri de siz seçiyorsunuz. - Evet, ama kontun ifli çok daha kolay. Üç tane favori markası var ; kıfllıklarını John LOBB a ısmarlama yaptırıyoruz, yazlıklar ise FENESTRIES den. WESTON dan yalnız mevsimlikleri alıyoruz. Kontes içinden ayakkabının aynı zamanda ruh halini de yansıtan en önemli nesnelerden biri oldu unu geçirdi. Fırtınalı, dingin, nefleli, hüzünlü, renkli, karmaflık, hareketli, yeknesak iç dünyaların dıfla - 4 -
vurumu... ç çekerek, yaflamının de iflik anlarını anımsamaya, bu anlara tekabül eden ayakkabılarını gözünün önüne getirmeye çalıfltı. Kendine özgü bir düflünme usülü gelifltirmiflti. Fikir tekâmülü olarak tanımladı ı bu kunduralar alemine seyahate sık sık çıkardı. Ya böyle hiç beklenmeyen bir biçimde hayallere dalar ya da ayakkabı koleksiyonunun bulundu u özel, camekânlı bölüme kapanır, bu kutsal mekânda ayakkabıları seyrederek kendinden geçerdi... Her ayakkabının bir hikâyesi vardı. Her ayakkabı yaflamının bir kesitinin izlerini taflıyordu. Büyükbabasının ölümünde, kardeflinin dü ününde, ilk aflkıyla öpüfltü ünde, ilk terkediliflinde, son lohusalı ında giydi i ayakkabıları daha dün gibi hatırlıyordu... En iyi ve kadim arkadaflı da ayakkabı müptelâsıydı. Birlikte sık sık ayakkabı avına çıkar, ünlü modacıların defilelerini kaçırmazlardı. kisinin de ayakkabı koleksiyonlarının yanısıra, ayakkabıyla ilgili kitap ve biblo koleksiyonları da vardı. Bitmez tükenmez ayakkabı sohbeti ederler, felsefî yorumlarda bulunurlardı. Ayakkabılarına bakarak insanların iç dünyalarını keflfederler, karekter çözümlemeleri yaparlardı... Hatta bundan bir kaç yıl önce, kontesin evde kalmıfl görümcesine alıcı çıkmıfl, fakat bizim iki kafadar, damat mamzedi yumurta topuklu, sivri burunlu, çift renkli ayakkabılar giyiyor, aklı havada olur, maceraperesttir, evine düflkün olmaz diye buyurarak muhtemel izdivaca engel olmufllardı...! Bütün bunların arasında, kendi çocuklu u geldi akl na. (...) On bir on iki yafllarındaydı. Babaannesinin de etkisiyle, okulunun yanısıra, mahalledeki din derslerine de devam ediyordu. Bu derslerden edindi i flevkle, bir kaç arkadaflıyla birlikte mahalle camisinin müdavimleri arasında yeralmıfltı... Babası, okuldaki derslerinin aksaması kaygısıyla bu duruma taraftar de ildi. Halaları ise can-ı gönülden babaanneyi desteklemifllerdi. Annesinin kayıtsız, erkek kardeflinin ise alaycıydı yaklaflımları... Okul, kuran kursları, cami üçlemi iki yıl kadar sürdü. Bir kurban bayramının ilk sabahında, bütün aile efradı erkenden kalkıp abdest alırlar. Bayramlıklarını giyen baba ve iki o ul, mahallenin di er erkekleriyle birleflerek bayram namazını kılmak için caminin yolunu tutarlar. - 5 -
Babaannesinden bayram namazlarıyla ilgili onlarca hikaye dinlemiflti. Meleklerin camilerin üstünde nasıl kümelendiklerini, namaz kılanların sevap hanelerine nasıl birer çentik attıklarını hatırladı. Bu meleklerin eflli inde kendini güvende hissediyor, yanlıfl bir davranıflta bulunmamak için büyük çaba sarfediyordu. Öte yandan, olumsuz varsayımlarda bulunmaktan da alamıyordu kendini ; ya melekler bir dalgınlık anında sevap, günah hanelerini karıfltırırlarsa! Birden aklına beynamaz Hüseyin Bey geldi. Hüseyin Bey, mahallenin ünlü akflamcılarındandı. Hayatında camiye ayak basmamıfltı. Bu tavrını izah etmek için, kendine göre bir gerekçeler silsilesi vardı. Allah la birlikte olabilmek, ona inandı ını kanıtlayabilmek için, özel zaman ve mekânlara ihtiyacı yoktu! Allah a ulaflmak için, flu veya bu flekilde nefsini öldürmek/köreltmek gerekiyordu. O da bunu kendi usullerince yapıyordu... Beynamaz Hüseyin Beyle karıfltırılmak düflüncesi tüylerini diken diken etti. Namaz vaktinden çok önce gelmifl olmalarına ra men, ancak arka taraflarda yer bulabilmifllerdi. Namaz baflladı ında ise, caminin avlusu bile tıklım tıklım doluydu. Herkesin yüzü gülüyordu. Birkaç günlü üne de olsa, günlük yaflamın cenderesinden uzaklaflmak rahatlatmıfltı insanları. Giriflte çıkarılıp kapının önündeki sa lı sollu raflara dizilen ayakkabıları bulup giymek için oluflan izdihama kapılmama düflüncesiyle, ortalı ın yatıflmasını bekledik... Dıfları çıktı ımızda bütün aramalarımıza ra men ayakkabılarımı bulamadık! Böyle bir fleyi tahayyül bile etmedi im için, çok ama çok flaflırmıfltım do rusu. Beni teselli etmeye u raflan babam ve kardeflimin dediklerini duymuyordum bile. fiaflkınlı ım çok yönlüydü. Ayakkabılara karflı özel bir ilgim vardı. Bütün ayakkabılarıma gözümün içi gibi bakardım. Ve onlardan bir çiftini bu koflullarda kaybetmek - çaldırmak demeye dilim varmıyor - epey koymufltu bana. Cami kutsal bir mekândı. Oraya gelenlerin tüm kötü düflüncelerden arınmıfl olmaları gerekirdi..! Üstelik melekler tarafından da gözlemleniyordu camiler! Melekleri görebilmek umuduyla gökyüzünü taradım ama, sa anak ya murun habercisi, adeta alay edercesine çakan flimflekten baflka bir fleye rastlayamadım... Kardeflimin bir koflu gidip evden getirdi i ayakkabıları giydim ve eve geri döndük. Babam, mahallemizin kunduracısı Beynamaz Hüseyin Bey den geçip kendime yeni bir çift ayakkabı almamı önerdi. Beynamaz Hüseyin Beyin dükkanı hemen evinin yanındaydı. Elini öpüp bayramını kutladıktan sonra olayı anlattım. Çok üzüldü. Böyle bir fleye cüret edenin cami ve - 6 -
namazla ilgisinin olamayaca ına beni ikna etmeye çalıfltı! Daha sonra dükkâna geçerek, çalınanı andıran güzel bir çift ayakkabı seçtim kendime. Bir müddet sonra babamdan, bütün ısrarlarına ra men, Beynamaz Hüseyin Beyin ayakkabıların parasını almadı ını ö rendim. O bay ramdan hatırlad klarım; koç, k na, çal nan ayakkab lar,koruyucu melekler, burukluk, Beynamaz Hüseyin Bey, son bayram namaz ve vicdan azab d r... Spiker kızın gümbür gümbür sesi, erkek kunduralarında yirmi dakika sürecek, yüzde yirmilik indirimi duyurunca, ayakkabılarımın, beni anons edilen bölüme do ru sürüklemelerine engel olamadım..! Yıllar sonra Paris te, kunduraperver bir kontesin biyografyasını yazma önerisi aldı ımda, hemen bu olayı hatırladım ve hiç tereddütsüz kabûl ettim... lhan ALEMDAR - 7 -