Kongre Düzenleme Kurulu
Ýçindekiler Önsöz...iii Bilimsel Program...iv Sözel Sunumlar... Poster Sunumlarý...9
Önsöz -iii-
Bilimsel Program -iv-
Bilimsel Program -v-
Bilimsel Program -vi-
Kurs Programý -vii-
Sözel Sunumlar
. UYKU BOZUKLUKLARI KONGRESİ - 7- MART 00, KIBRIS [S0] [Sözel Sunumlar] Tarih: 9.03.00 / 3.30-4.45 - Salon A] OSA lı bireylerde Therasnore ve MDSA apareylerinin etkinliğinin polisomnografik yöntemle değerlendirilmesi Gökçe Oral Şengün, Hülya Kılıçoğlu, Çağlar Çuhadaroğlu İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ortodonti Ana Bilim Dalı, İstanbul Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı, İstanbul AMAÇ: Bu çalışmanın amacı; ağız içi aparey tedavisi endikasyonu konmuş OSA (obstrüktif uyku apnesi) hastalarına iki farklı ağız içi aparey uygulayarak, elde edilen veriler ışığında aparey içi ve apareyler arası farkların OSA üzerindeki etkinliğini belirlemektir. YÖNTEM-GEREÇLER: Hafif ve orta şiddetli (AHI (apne hipopne indeksi): 5-30) 5 OSA (obstrüktif uyku apnesi) hastasına Therasnore ve MDSA (medical dental sleep appliance) apareylerini uygulayarak, aparey öncesi ve aparey mandibulanın maksimum protrüzyon miktarının %50 si ve %75 i kadar aktive edildikten sonra elde edilen PSG (polisomnografi) kayıtları, TMR/ATK (palpasyon skoru), uyku kartı (Epworth skalası, klinik skor) formlarına dayanarak veriler toplanmıştır.elde edilen tüm verilerin istatistiksel analizinde Mann Whitney-U ve Wilcoxon testleri kullanılmıştır. BULGULAR: Her iki aparey uygulamasında da AHI skorlarında düşüş ve OSAS (obstrüktif uyku apnesi sendromu) semptomlarında belirgin azalma görülmekle beraber, MDSA, AHI skorlarında meydana getirdiği azalma yönünden Therasnore dan daha başarılı bulunmuştur. Tedavi sonunda her iki aparey kullanımında Evre, Evre, Evre 3,4 ün normal uyku fizyolojisinin sınırları içine geldiği görülmüştür. Çalışma süresi içinde apareylerin TME (temporomandibuler eklem) ve kaslarda önemli bir soruna neden olmadığı gözlenmiştir. SONUÇLAR: Sonuç olarak, her iki aparey de AHI skorlarını azaltarak OSAS tedavisinde başarılı olmuşlardır. Anahtar Kelimeler: AHI, apne, OSA, PSG, [S0] [Sözel Sunumlar] Tarih: 9.03.00 / 3.30-4.45 - Salon A] Narkolepsi ve İdiyopatik Hipersomnia Olgularında HLA DQB*060 Allel Varlığı ve CPTB Gen Polimorfizmleri Sinem Betinoğlu, Barış Baklan, İbrahim Öztura, Ahmet Evlice, Sultan Cingöz Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, İzmir Narkolepsi; gündüz aşırı uyku eğilimi(gaue), katapleksi, halüsinasyon ve uyku paralizi ile karakterize olan kronik nörolojik bir uyku bozukluğudur. Prevalansı %0,00-0,8 arasında olup, populasyonlar arasında farklılık göstermektedir. İdiyopatik hipersomnia ise nedeni belli olmayan uyku eğiliminin fazla olduğu durumlardır. Yapılan çalışmalar narkolepsinin etiyolojisinde çevresel ve genetik faktörlerin bir arada rol oynadığı multifaktöriyel bir bozukluk olduğunu ortaya koymuştur. İnsanlarda görülen narkolepsinin patofizyolojik temelleri net olarak bilinmemektedir. Narkolepsi olgularında, beyin omurilik sıvısında (BOS) hipokretin seviyesinin ve beyinde hipokretin üreten nöronların spesifik olarak sayılarının azalmasının yanısıra narkolepsi genetiğinde bilinen bir diğer bulgu, katapleksili narkolepsi ile HLA DQB*060 alleli arasındaki ilişkidir. Bu çalışmada ilk olarak, katapleksisi bulunan ve bulunmayan narkolepsi ve hipersomnia olgularında HLA DQB*060 allelinin varlığı Polimeraz Zincir Reaksiyonu(PCR) ile araştırılmıştır. ikinci olarak tüm genomu kapsayan asosiyasyon çalışması sonucunda narkolepsiye yatkınlık ile ilişkisi saptanan karnitin palmitoiltransferaz B(CPTB) geninin tüm ekzon ve ekzon-intron sınırlarındaki nükleotid değişiklikleri PCR, DNA dizileme ve analizi yöntemleri ile araştırılmıştır. HLA DQB*060 allel pozitifliğinin araştırılması sonucunda, literatürü destekleyen şekilde katapleksili olgularda HLA DQB*060 pozitifliği %90.9 bulunurken, kontrol grubunda bu oran %4 bulunmuştur. CPTB geninde toplam 3 tek nükleotid polimorfizmi(snp) saptanmıştır. Saptanan SNP lerin genotipik ve allelik frekansları hesaplanarak bu SNP ler ile olguların klinik semptomları arasındaki ilşkiler araştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Gündüz Aşırı Uyku Eğilimi, narkolepsi, Karnitin Palmitoyiltrasnferaz(CPT) Sistemi, İnsan Lökosit Antijeni (HLA) -3-
. UYKU BOZUKLUKLARI KONGRESİ - 7- MART 00, KIBRIS [S03] [Sözel Sunumlar] Tarih: 9.03.00 / 3.30-4.45 - Salon A] Obstrüktif uyku apne sendromlu hastalarda leptin seviyesi ve CPAP tedavisinin lepitn seviyesi üzerine etkisi Şebnem Yosunkaya, Filiz Ünüvar Doğan Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Konya GİRİŞ: Biz OUAS lu (obstrüktif uyku apne sendrom ) ve OUAS u olmayan obez erkek hastalarda leptin seviyelerini, açlık kan şekeri ve lipit profillerini araştırdık. Aynı zamanda OUAS lı hastalarda 3 aylık CPAP (sürekli pozitif hava yolu basıncı ) tedavi sonrası leptin seviyelesini ölçerek, leptin ile OUAS arasındaki ilişkiyi anlamaya çalıştık. YÖNTEM: Orta-şiddetli OUAS lı 33 hasta (apne hipopne indeksi) AHI>=5 ve 4 kontrol vakası (AHI<5) çalışmaya alındı. Tanı tüm gece standart polisomnografi yapılarak konuldu. Serum örnekleri sabah 08:00 da alındı. Düzenli CPAP tedavisi kullanan OUAS lılar (5 hasta) 3 ay sonra tekrar değerlendirildi. BULGULAR:: Her iki grup da obezdi ancak hasta grup vücut kitle indeksi kontrol grubundan daha yüksekti, (33±4.0, 30.7± kg/msırasıyla), (p=0,004). Hasta ve kontrol grubu arasında kolesterol, trigliserit, LDL, HDL, leptin, kan şekeri seviyelerinde farklılık yoktu. OUAS lı grupta leptin seviyesi ile AHIİ arasında korelasyon saptanmadı (r=- 0.3 p=0.95). CPAP tedavisi ile vücut kitle indeksi, % NREM3 uyku zamanı, boyun ve bel çevresi anlamlı olarak değişmedi. Fakat AHI (önce:47. ±.8 sonra 3±3), epworth uykululuk ölçeği (önce:0.9±5.8, sonra 9.8±5.7), ortalama SaO (önce:88.±3.3, sonra:94.±.7), minimum SaO (önce:7.9±0.3 sonra:87.7±5.7), SaO>90 geçen süre (önce:47.7±9.9, sonra: 96.3±6.6) and % REM uyku süresi (önce.±6.8, sonra 0.4±8.4) tedavi ile anlamlı olarak düzeldi. CPAP tedavi sonrası leptin seviyesinde bir düşme eğilimi gözlendi (%0) ama düşme istatistiki olarak anlamlı değildi (p=0.79) ve leptin seviyesindeki düşme ile anlamlı düşme gözlenen parametreler arasında bir korelasyon tespit edilmedi. [S04] [Sözel Sunumlar] Tarih: 9.03.00 / 3.30-4.45 - Salon A] OSAS ın derecesi baş posturunu etkiler mi? Oral Sökücü, Meral Uyar, Ebru Berk, Rıdvan Okşayan, Serdar Üşümez Gaziantep Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Ana Blim Dalı Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı AMAÇ: Mevcut çalışmanın amacı obstrüktif uyku apne sendromlu (OSAS) hastalarda apne-hipopne indeksi (AHI) ile kranioservikal, servikovertikal ve kraniovertikal açılanma arasındaki ilişkiyi incelemektir. BİREYLER VE YÖNET: Çalışma grubu OSAS teşhisi konmuş ağır, orta ve hafif AHI ne sahip toplam 45 hastadan oluşmuştur. Her deney grubundaki hasta sayısı 5 tir. Herhangi bir şikâyeti olmayan 5 birey de kontrol grubu olarak çalışmaya dâhil edilmiştir. Hastalardan doğal baş konumunda lateral sefalogramlar alınmıştır. Sefalogramlar üzerinde ile kranioservikal ve servikovertikal açılanmayı gösteren Cvt-SN, ML-Ver, Cvt-Ver SN-Ver, açıları değerlendirilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde ANOVA ve Tukey HSD testleri kullanılmıştır. BULGULAR: Gruplar arası kıyaslama yapıldığında fark bulunmuştur. Kranioservikal açı (Cvt-SN) servikovertikal açı (Cvt-Ver) ve alt çenenin dikey yön ilişkisi (ML-Ver) ile AHI arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (P<0.05). Kraniovertikal açı (SN-Ver) ile AHI arasında istatistiksel bir bulunmamıştır (p>0.05) SONUÇLAR: AHI değeri ile ile kranioservikal ve servikovertikal açılanma arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Buna göre AHI arttıkça kafayı öne doğru konumlandırdığı alt çeneyi de aşağı doğru yönlendirdiği bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: OSAS, kranioservikal, servikovertebral SONUÇ: Bu çalışmada biz, OUAS ile serum leptin seviyeleri arasında bir ilişki olmadığını ve CPAP tedavisi ile leptin seviyelerinde anlamlı bir değişiklik olmadığını bulduk. Anahtar Kelimeler: Leptin, Obstrüktif uyku apne sendromu -4-
. UYKU BOZUKLUKLARI KONGRESİ - 7- MART 00, KIBRIS [S05] [Sözel Sunumlar] Tarih: 9.03.00 / 3.30-4.45 - Salon A] Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromunda (OSAS) Serum Nöron-Spesifik Enolaz (NSE) ve Homosistein Düzeyleri Pınar Ergün, Bülent Çiftçi, Selma Fırat Güven, Rüçhan Ergün, Tansu Ulukavak Çiftçi 3 Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji A.D. 3 Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları A.D. Amaç Obstrüktif uyku apne sendromuyla ilişkili (OSAS) olası serebral hasarı işaret edebilecek bir biyokimyasal belirteç varlığı tarama ve tedavi etkililiğinin monitörizasyonunda faydalı olacaktır. Bu çalışmanın amacı serumdaki iki farklı parametre olan nöron spesifik enolaz (NSE) ve homosisteinin OSAS hastalarında subklinik düzeylerdeki serebral hasarın tespit edilmesine yönelik kullanılıp kullanılamayacağının araştırılmasıdır. Yöntem ve Araçlar: OSAS tanılı 38 hasta ve apnehipopne indeksi (AHİ) saatte beşden az olan 30 kontrol olgusu çalışmaya alındı. Hepsi tüm gece polisomnografi ile değerlendirildi ve ertesi sabah standart teknikler kullanılarak NSE ve homosistein serum düzeyleri ölçüldü. BULGULAR: OSAS grubunda AHİ 39.±3.8 (ortalama ± SD) idi. OSAS grubundaki serum NSE düzeyleri (.3±5.0 ng/ml) kontrol grubundan (8.±.9 ng/ ml; P<0.0) anlamlı olarak yüksekti. Gruplar arasında serum homosistein düzeyleri bakımından anlamlı fark bulunamadı (4.±6.3E karşılık 4.6±4.8 μmol/l; P>0.05). SONUÇ: Serum NSE düzeylerindeki artış OSAS şiddetiyle çok daha fazla ilgiliyken homosistein düzeyleri eşlik eden hastalığı olmayan olgularda normal aralıktaydı. Bu veriler OSAS lı olgularda küçük serebral hasarın belirlenmesine yönelik daha duyarlı biyokimyasal belirteç ve yöntemlere ihtiyaç duyulduğunu düşündürmüştür. Anahtar Kelimeler: Beyin hasarı; Homosistein; Nöron spesifik enolaz; Obstrüktif uyku apne sendromu [S06] [Sözel Sunumlar] Tarih: 9.03.00 / 3.30-4.45 - Salon A] Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSAS) tanısında polisomnografi ve evde uyku testinin karşılaştırılması Oğuz Köktürk, Asiye Kanbay, Tansu Ulukavak Çiftçi, Handan İnönü 3 Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları A.D. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları A.D. 3 Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları A.D. AMAÇ: Polisomnografisi (lab-psg) OSAS tanısını belirlemede altın standart yöntemdir ancak, gerektirdiği süre ve emek nedeniyle uyku laboratuarlarında randevu sorunu vardır. Henüz tanı almamış OSAS olguları evde yapılan uyku testleri ile oldukça ekonomik olarak değerlendirilebilmektedir. Bu çalışmada amaç; OSAS da evde uyku çalışmasının [Home Sleep Study (HSS)] tanı değerini belirlemektir. MATERYAL-METOD: Uyku Bozuklukları Merkezine PSG çalışması için başvuran 36 hasta çalışmaya dahil edildi. Uyku çalışmaları evde ve uyku laboratuarında olmak üzere 48 saat içinde iki ayrı gecede gerçekleştirildi. HSS ile nazal-oral flow, horlama, oksijen saturasyonu ve kalp hızı kaydedildi. Sensitivite, spesifisite, pozitif ve negatif prediktif değerler, Apne- Hipopne İndeksi (AHİ) nin eşik değeri 5 ve 5 alınarak hesaplandı. BULGULAR: PSG ve HSS ile ölçülen AHİ değerleri arasında anlamlı bir korelasyon tespit edildi (p<0.00, r=0.73). Lab-PSG ile AHİ>5 kabul edildiğinde, HSS sensitivitesi %9,6, spesifisitesi %33,3, pozitif prediktif değeri %9,6, negatif prediktif değeri %33,3 ve tanısal doğruluk oranı %85 olarak bulundu. Lab-PSG ile AHİ>5 kabul edildiğinde, HSS sensitivitesi %67, spesifisitesi %84, pozitif prediktif değeri %87,7, negatif prediktif değeri %60 ve tanısal doğruluk oranı %73,3 olarak bulundu. TARTIŞMA: OSAS açısından şüpheli olgularda tanıyı doğrulamada HSS nin tanı değeri oldukça yüksektir. Anahtar Kelimeler: uyku apne sendromu, evde uyku testi, polisomnografi -5-
. UYKU BOZUKLUKLARI KONGRESİ - 7- MART 00, KIBRIS [S07] [Sözel Sunumlar] Tarih: 9.03.00 / 3.30-4.45 - Salon A] Müzik destekli gevşeme ve uyku eğilimini arttırmada makamsal müzik seçimi Levent Öztürk Fizyoloji Anabilim Dalı, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Edirne, Türkiye Müzik dinleme ile sempatik sinir sistemi aktivitesi, anksiyete düzeyi ve kan basıncı azalabilir ve gevşeme ve düşüncelerden uzaklaşma yoluyla uykuya dalma üzerine olumlu etkiler görülebilir. Bu çalışmada, yapılandırılmış ve daha önceden tanımlanmış kriterlere () uygun olarak seçilen bir dinleti programının dinleyicilerde gevşeme ve uyku üzerine etkileri görsel analog ölçek ile değerlendirilmiştir. Birinci bölümde seçilen eserler hicaz ve buselik makamlarında oldukça dar bir seyir aralığı gösteren, icra hızı 80 vuru/san altında olan, senkopları olmayan özellikler gösteriyordu. Seçilen usullerde özellikle aksak usullerden kaçınılmış ve semai ya da yürük semai usulleri ve büyük usuller tercih edildi. İcra sazları içine ritim saz konulmamış, klasik kemençe, ney, ud, kanun ve tanbur tercih edildi. İkiyüz kişilik bir dinleyici grubuna dağıtılan değerlendirme formlarından 69 adedi (%84) doldurularak dinleti sonunda geri döndü. Anket formunda 5 li Likert ölçek kullanılarak uyku, gevşeme, hüzünlenme, rahatlama, dinlenme, neşelenme durumu değerlendirildi. Uyku amacı ile dinletilen eserlerin oluşturduğu duygudurum düzeyi ortalamaları şöyleydi: gevşeme 4/5, dinlenme 4/5, uykululukta artış 4/5. İkinci bölümde neşelenme ve uyanma amacıyla dinletilen eserlerin oluşturduğu etki ise neşelenme 4,5/5, huzur artması 4/5, eğlenme 5/5. Dinletinin uyku amacını güden ilk bölümü ile neşelenme amacını güden ikinci bölümünün etkilerinin wilcoxon testi ile karşılaştırılmasında ikinci bölümde uyku azalması anlamlı derecede (p<0,0) yüksekti. Bu sonuçlar uyku amaçlı gevşeme için makamsal müzik eserlerinin makam, usul, seyir özellikleri dikkate alınarak seçilebileceğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: müzik, uykululuk, makam, usul, Türk müziği [S08] [Sözel Sunumlar] Tarih: 9.03.00 / 3.30-4.45 - Salon A] Obstrüktif Uyku Apne Sendromu olan hastalardaki glokom prevalansı Önder Öztürk, Özlem Tök, Mehmet Has, Ali Osman Oturak, Yavuz Bardak, Ahmet Akkaya Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı,Isparta AMAÇ: Obstrüktif uyku apne sendromu (OSAS) ve glokom birlikteliği literatürde bildirilmektedir. Çalışmamızda OSAS tanısı almış olan hastalarda glokom prevalansı araştırmak istedik. YÖNTEM: OSAS şüphesi olan 50 hasta çalışmaya alındı. OSAS tanısı koymak ve şiddetini belirlemek için tek gece polisomnografi tetkiki uygulandı. Hastaların demografik özellikleri ile apne-hipopne indeksleri (AHI), oksijen saturasyonları (uyanıkken ve en düşük değer) kaydedildi. Göz muayenesine gönderilen hastaların intraoküler basınç, cup/disk oranı ve Humphrey görme alanı araştırıldı. BULGULAR: Çalışmaya alınan 50 hastanın 36 sı erkek (47,38 ±8. yıl), 4 ü kadın (yaş ort: 53.5 ±7. yıl) (p<0.05) idi. OSAS şiddetine göre hastalar iki gruba ayrıldı (AHI<30 ve AHI>=30). 4 hastada glokom(%8) saptandı.bu hastaların 3 ünde AHI<30 idi. OSAS ın şiddeti ile glokom varlığı arasında istatistiksel açıdan fark saptandı (Ki-kare testi p>0.05).ahi ve ODI ile intraokler göz basıncı arasında korelasyon yoktu. SONUÇ: OSAS lı hastalardaki glokom prevalansını toplumun geneline göre yüksekti. Şikayeti olmasa bile OSAS lı hastaların glokom açısından değerlendirilmesi ve daha geniş serili çalışmaların yapılması gerektiğini düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Obstrüktif Uyku Apne Sendromu, Glokom,prevalans -6-
. UYKU BOZUKLUKLARI KONGRESİ - 7- MART 00, KIBRIS [S09] [Sözel Sunumlar] Tarih: 9.03.00 / 3.30-4.45 - Salon A] Muller manevrasının REM bağımlı ve pozisyon bağımlı obstrüktif uyku apne sendromunda prediktif değeri Kürşat Murat Özcan, Müge Özcan, Fatih Özdoğan, Ömer Hızlı, Hüseyin Dere, Adnan Ünal Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 4.KBB Kliniği Ankara Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi.KBB Kliniği Ankara AMAÇ: REM bağımlı veya pozisyon bağımlı obstrüktif uyku apnesi sendromunun, Muller manevrası bulguları ile tahmin edilebilip edilemeyeceğini araştırmaktır. YÖNTEM: Çalışma horlama, tanıklı apne ve gündüz aşırı uyku hali şikayeti olan 89 hasta üzerinde gerçekleştiridi. Hastaların Muller manevraları yapılarak yumuşak damak ve hipofarinks seviyesinde 0 ile 4 arasında derecelendirilerek obstrüksiyon bulguları kaydedildi. Daha sonra polisomnografileri yapılarak toplam uyku süresi içinde, REM dönemi, non REM dönemi, supin pozisyon ve diğer pozisyonlardaki apne hipopne indeksleri tespit edildi. Muller manevrası ve polisomnografi verileri istatistiksel olarak karşılaştırıldı. BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen 89 hastanın yaşları 5 ile 73 arasında, ortalama 48.3 idi. Hastaların vücut kitle endeksleri 0.6 ile 55.4 arasında, ortalama 30. idi. Yapılan polisomnografiler sonucunda apne hipopne indeksleri 0. ile 4.3 arasında, ortalama.9 bulundu. Hastaların 60 tanesinin REM bağımlı, 95 inin ise pozisyon bağımlı OSAS ı olduğu tespit edildi. Muller manevrası bulguları ve REM bağımlı ve pozisyon bağımlı olmaları ile istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Veriler istatistiksel olarak karşılaştırıldığında Muller manevrasında hipofarinks seviyesinde dil kökü ve lateral bant obstrüksiyonu ile polisomnografi sonucunda REM bağımlı veya pozisyon bağımlı olması arasında istatistiksel anlamlı ilişki olmadığı görüldü. Muller manevrasında yumuşak damak seviyesinde bakıldığında lateral bant obstrüksiyonunun REM bağımlı veya pozisyon bağımlılığı ile istatistiksel ilişki olmadığı tespit edildi. Muller manevrasında yumuşak damak seviyesinden bakıldığında yumuşak damak obstrüksiyon derecesi arttıkça istatistiksel olarak anlamlı derecede pozisyonel vakaların arttığı tespit edildi (p<0.05). SONUÇ: Muller manevrasında yumuşak damak seviyesinden bakışta yumuşak damak obstrüksiyonu tespit edilenlerde pozisyonel obstrüktif uyku apnesi olabileceği düşünülmelidir. Obstrüktif uyku apnesinin REM bağımlılığının tahmin edilebilmesi için Muller manevrasının faydalı bilgiler vermediği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Endoskopi, polisomnografi, uyku apne sendromu. -7-
Poster Sunumları
. UYKU BOZUKLUKLARI KONGRESİ - 7- MART 00, KIBRIS [P0] [Poster Sunumlar] OSA lı bireylerde Therasnore ve MDSA apareylerinin havayolu üzerindeki etkilerinin incelenmesi Gökçe Oral Şengün, Hülya Kılıçoğlu, Çağlar Çuhadaroğlu İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi, Ortodonti Anabilim Dalı, İstanbul Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul AMAÇ: Bu çalışmanın amacı; ağız içi aparey tedavisi endikasyonu konmuş OSA (obstrüktif uyku apnesi) hastalarına iki farklı ağız içi aparey uygulayarak, elde edilen veriler ışığında aparey içi ve apareyler arası farkların havayolu üzerindeki etkinliğini belirlemektir. YÖNTEM-GEREÇLER: Hafif ve orta şiddetli (AHI (apne hipopne indeksi): 5-30) 5 OSA hastasına Therasnore ve MDSA (medical dental sleep appliance) apareylerini uygulayarak, aparey öncesi ve aparey mandibulanın maksimum protrüzyon miktarının %50 si ve %75 i kadar aktive edildikten sonra elde edilen kayıtlara (supin pozisyonda çekilen lateral sefalometrik radyografiler) dayanarak veriler toplanmıştır. 0 erişkin sağlıklı birey kontrol grubu olarak, OSA lı bireylerle aralarındaki havayolunun ön-arka yön boyut farklarının belirlenmesi amacıyla çalışmaya dahil edilmiştir. OSAS+ (obstrüktif uyku apnesi sendromu) bireylere ait 75, OSAS- bireylere ait 0 lateral sefalometrik radyografi üzerinde havayoluna ait 33 farklı parametre ölçülmüştür.elde edilen tüm verilerin istatistiksel analizinde Mann Whitney-U ve Wilcoxon testleri kullanılmıştır. BULGULAR: Havayolunun ön-arka yön boyutu, Therasnore apareyi grubunda farenksin üst bölgelerinde (S0, S, S, S3, S6); MDSA grubunda ise tüm farenks boyunca bazı bölgelerde (S0, S, S5, S8, S9, S0) istatistiksel olarak anlamlı şekilde artmıştır. SONUÇLAR: Sonuç olarak, havayolunda meydana getirdikleri değişiklikler benzer olmasa da, her iki aparey de AHI skorlarını azaltarak OSAS tedavisinde başarılı olmuşlardır. [P0] [Poster Sunumlar] OSA lı bireylerde Therasnore ve MDSA apareylerinin hyoid kemik ve dişler üzerindeki kısa dönem etkilerinin incelenmesi Gökçe Oral Şengün, Hülya Kılıçoğlu, Çağlar Çuhadaroğlu İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi, Ortodonti Anabilim Dalı, İstanbul Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul AMAÇ: Bu çalışmanın amacı; ağız içi aparey tedavisi endikasyonu konmuş OSA (obstrüktif uyku apnesi) hastalarına iki farklı ağız içi aparey uygulayarak, elde edilen veriler ışığında aparey içi ve apareyler arası farkların hyoid kemik ve dişler üzerindeki kısa dönem etkilerini belirlemektir. YÖNTEM-GEREÇLER: Hafif ve orta şiddetli (AHI (apne hipopne indeksi): 5-30) 5 OSA hastasına Therasnore ve MDSA (medical dental sleep appliance) apareylerini uygulayarak, aparey öncesi ve aparey mandibulanın maksimum protrüzyon miktarının %50 si ve %75 i kadar aktive edildikten sonra elde edilen kayıtlara (supin pozisyonda çekilen lateral sefalometrik radyografiler) dayanarak veriler toplanmıştır. Elde edilen tüm verilerin istatistiksel analizinde Mann Whitney-U ve Wilcoxon testleri kullanılmıştır. BULGULAR: Çalışmamızda hyoid kemiği parametrelerinde gruplar arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. 5 ve 6 aylık dönemde; Therasnore grubunda alt ve üst. büyük azı dişlerinde intrüzyon (p<0,05), MDSA grubunda üst kesici dişte retrüzyon (p<0,05) meydana gelmiştir. SONUÇLAR: Çalışma sonucundaki bulgulara bakıldığında, klinik olarak göz ardı edilebilir olsa da her iki apareyde de dişsel yan etkiler meydana geldiğinden ağız içi aparey kullanan OSA hastalarının uzun dönem gözlenmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: apne, AHI, hyoid kemik Anahtar Kelimeler: AHI, apne, havayolu --
. UYKU BOZUKLUKLARI KONGRESİ - 7- MART 00, KIBRIS [P03] [Poster Sunumlar] OUAS lı hastalarda TNF-α, IL-6 ve NT pro-bnp seviyeleri ve CPAP tedavisinin bu parametreler üzerindeki etkileri Filiz Ünüvar Doğan, Şebnem Yosunkaya Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Konya AMAÇ: Biz OUAS lu (obstrüktif uyku apne sendrom) ve OUAS u olmayan obez erkek hastalarda TNF-α, IL-6 ve NT pro-bnp seviyelerini ve lipit profilleri araştırdık.biz aynı zamanda OUAS lı hastalarda CPAP (sürekli pozitif hava yolu basıncı ) tedavi sonrası TNF-α, IL-6 ve NT pro-bnp seviyelerini ölçerek, bu parametrelerle OUAS arasındaki ilişkiyi anlamaya çalıştık. YÖNTEM: Orta-şiddetli OUAS lı 33 hasta (apne hipopne indeksi) AHI >= 5 ve 4 kontrol vakası (AHI<5) çalışmaya alındı. Tanı tüm gece standart polisomnografi yapılarak konuldu. Serum örnekleri sabah 08:00 da alındı. Düzenli CPAP tedavisi kullanan OUAS lılar (5 hasta) 3 ay sonra tekrar değerlendirildi. BULGULAR: Her iki grubda obezdi ancak hasta grup vücut kitle indeksi kontrol grubundan daha yüksekti, (33±4.0, 30.7± kg/msırasıyla), (p=0,004). Hasta ve kontrol grubu arasında kolesterol (p=0.67), trigliserit (p=0.958), LDL (p=0.649), HDL (p=0.87), NT pro-bnp (p=0.89), IL-6 (p=0.78), TNF-α (p=0.7)seviyelerinde farklılık yoktu. CPAP tedavisi kullanan hastalarda TNF-α (p= 0.79), IL-6(p=0.37), NT pro-bnp(p=0.350) seviyeleri düşme eğilimindeydi, ancak istatistiki olarak anlamlı değildi. OUAS lı hastalarda boyun çevresi ve IL_6 arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki tesbit edildi(r=0.469 p=0.06). Ayrıca tedavi alan grubta TNF-α seviyesi ile ortalama oksijen satürasyon indeksinin düzelmesinde regresyon analizi ile anlamlı bir ilişki tesbit edildi (t=-,38 p=0.047). SONUÇ: OUAS lı hastalarda TNF-α, IL-6 ve NT pro- BNP seviyeleri kontrol grubundan daha yüksek değildi ve 3 aylık CPAP tedavi sonrası seviyelerinde anlamlı bir azalma tesbit edilmedi. OUAS lı hastalarda kardiyovasküler komplikasyonların gelişiminde muhtemelen başka faktörler rol oynamaktadır ve OUAS da sistemik inflamasyondan ziyade lokal bir inflamasyon olduğu düşünüldü. Anahtar Kelimeler: İnflamasyon, NT pro-bnp, Obstrüktif uyku apne sendromu, Sürekli pozitif hava yolu basıncı. [P03] [Poster Sunumlar] Obstrüktif uyku apne sendromlu hastalarda obezite ile sefalometrik ölçümler arasındaki ilişki Önder Öztürk, Süleyman Hakan Tuna, Hüseyin Alkış 3, Mehmet Has, Hakan Türkkahraman 3, Ahmet Akkaya SDÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD, Uyku Bozuklukları Merkezi, Isparta SDÜ Dişhekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı, Isparta 3 SDÜ Dişhekimliği Fakültesi Ortodonti AD,Isparta AMAÇ: Obstrüktif uyku apne sendromu (OSAS) tanısı alan hastalarda obezite ile sefalometrik ölçümler arasındaki ilişkiyi araştırmak istedik. YÖNTEM: Çalışmaya tek gece polisomnografi tetkiki ile OSAS tanısı konulan ve AHI>0 olan 58 erkek hasta alındı. Tüm hastaların lateral sefalogramları alınarak, sefalometrik ölçümleri yapıldı. Hastalar VKİ<30 obez olmayan (Grup ) ve VKİ>=30 obez (Grup ) olarak iki gruba ayrıldı. Obezite ile sefalometrik ölçümler arasındaki ilişki araştırıldı. BULGULAR: Çalışmaya alınan hastaların yaş ortalaması 49.4±. yıl, AHI 39.9±36 o/sa VKİ 3.8±0.8 kg/m bulundu. Grup ; yaş ortalaması 48.3±.6 yıl, AHI 7.±3.6 o/sa olan 7 kişi, Grup ; yaş ortalaması 50.3±.7 yıl, AHI 50.9±5.3 o/ sa olan 3 kişiden oluşmaktaydı. Her iki grup arasında AHI değerinde (p=0.00), boyun çevresi (p=0.000), bel çevresi (p=0.000), sefalometrik ölçümlerden (IAS alt havayolu boşluğu (p=0.0), MaxSoftpalate yumuşak damak (p=0.048)ve ANB (p=0.03)) arasındaki fark istatistiksel açıdan önemliydi. Grup de AHI ile IAS ve MaxSoftpalate arasında (sırasıyla,r=0.396,p=0.04 ve r=0.39,p=0.043), Grup de AHI ile SNGoGn mandibular düzlem açısı ve hyoid kemiğin pozisyonu arasında(sırasıyla,r=0.390,p=0.03 ve r=0.607,p=0.000) pozitif yönde korelasyon mevcuttu. AHI özelliğini tahmin etmek için yapılan stepwise regresyon analizinde; her iki grupta ön yüz yüksekliği ve alt hava yolu boşluğu ile Grup de mandibular kemiğin boyutu, Grup de hyoid kemiğin pozisyonu, modele dahil olmuştu (sırasıyla,p=0.00 ve p=0.000). SONUÇ: Yaşları açısından fark olmayan her iki grupta; obez kişilerin AHI değerleri obez olmayan kişilere göre yüksekti. Bu da OSAS ın oluşumunda obezitenin yaşa göre daha önemli bir risk faktörü olduğunu göstermektedir. AHI değerini obez kişilerde hyoid kemiğin pozisyonu, obez olmayan kişilerde ise mandibular kemiğin boyutu etkilediğini düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Obstrüktif uyku apne sendromu,obezit e,sefalometri,polisomnografi. --
. UYKU BOZUKLUKLARI KONGRESİ - 7- MART 00, KIBRIS [P05] [Poster Sunumlar] NT-pro BNP obstrüktif uyku apne sendromuna bağlı kardiyovasküler disfonksiyonun bir belirtecidir Emine Geçgil, Tansu Ulukavak Çiftçi, Oğuz Köktürk, Yusuf Tavil Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları A.D. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji A.D. AMAÇ: Obstrüktif uyku apne sendromu (OSAS) sol ventrikül disfonksiyonu gibi kardiyovasküler hastalıklarla birlikte görülür. N-terminal fraction of brain natriuretic peptide (NT-proBNP) altta yatan kardiyok disfonksiyonun ciddiyetini gösteren ve azalmış sol ventrikül fonsiyonları nedeniyle serum düzeyleri artan bir hormondur. Bu çalışmanın amacı OSAS ile serum NT-proBNP düzeyi arasında ilişki olup olmadığını ve CPAP tedavisinin etkisini araştırmaktır. OLGULAR VE YÖNTEM: Çalışmaya uyku bozuklukları merkezimize OSAS şüphesi ile başvuran 37 olgu alınmıştır. Çalışmadan dışlama kriteri herhangi bir kardiyovasküler hastalığın varlığıdır. Olgular polisomnografi (PSG) yapılarak, apne-hipopne indeksi (AHI) ne göre kontrol grubuna (AHI<5) dahil edilmiştir. OSAS tanısı da yine PSG ile konmuştur (AHI>=5). Tüm olguların NT-proBNP düzeyleri ölçülmüştür. BULGULAR: Serum NT-proBNP düzeyleri OSAS grubunda (n=0) kontrol grubuna göre (n=7) anlamlı oranda yüksek bulunmuştur (p=0.03). OSAS lı hastalarda serum NT-proBNP düzeylerinin CPAP tedavisinin 4. haftası dolduğunda düştüğü gösterilmiştir (p=0.005). SONUÇ: NT-proBNP düzeyi altta yatan ve OSAS a bağlı gelişen kardiyovasküler disfonksiyonu gösteren bir belirteç olarak kabul edilebilir. Anahtar Kelimeler: uyku apne sendromu, NT-proBNP, kalp yetmezliği [P06] [Poster Sunumlar] Obstrüktif Uyku Apne Sendromlu Olgularda Tc-99m Hmpao Beyin Spect Bulguları Oğuz Köktürk, Tansu Ulukavak Çiftçi, Handan İnönü, Özlem Kapucu, Kemal Ünal 3, Özgür Akdemir 3 Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD 3 Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp AD AMAÇ: Obstrüktif uyku apne sendromlu olgularda (OSAS), özellikle sabahın erken saatlerinde inme riski yüksektir. Altta yatan mekanizma olarak; çeşitli çalışmalarda OSAS lı hastalarda uyku sırasında serebral kan akım hızının azaldığı gösterilmiş ise de, bölgesel beyin perfüzyonu bulguları yeterince araştırılmamıştır. Bu çalışmanın amacı OSAS lı olgularda bölgesel beyin perfüzyonunu incelemektir. METOD: 3 OSAS lı olguda (8K, 5 E, yaş ortalaması:5±9) beyin perfüzyon SPECT çalışması yapıldı. OSAS lı olgular apne-hipopne indekslerine (AHİ) göre hafif (AHİ:5-5, n=8) veya ağır dereceli (AHİ>30, n=5) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Polisomnografik çalışmanın sabahında hastalar uyandıktan sonra Tc-99m HMPAO (740 MBq) injekte edildi ve 60 dakika sonra dual-headed gamma kamera ile beyin görüntüleri elde edildi. SONUÇ: Ağır dereceli OSAS lı olgularda bütün beyinde, sağ ve sol hemisferlerde serebral kan akımı oranları anlamlı derecede daha düşüktü (p<0.05). Bölgesel karşılaştırma yapıldığında; ağır dereceli OSAS lı olguların frontal ve parietal loblarında bilateral perfüzyonun azaldığı görüldü (p<0.0). Serebellum, temporal ve oksipital loblar açısından her iki grup arasında fark saptanmadı. YORUM: Çalışmamızda, anlamlı derecede azalmış serebral perfüzyon nedeniyle ağır dereceli obstrüktif uyku apne sendromunun iskemik inme riski ile ilişkili olduğu söylenebilir. Anahtar Kelimeler: uyku apne sendromu, SPECT analizi, SVO -3-