Ö Ğ R E T M E N İ N K A L E M İ N D E N

Benzer belgeler
Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

tellidetay.wordpress.com

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

Hz. Ali nin şehit edilmesinin ardından Hz. Hasan halife olur. Ancak babası zamanından kalma ihtilaf yüzünden Muaviye ile iç savaş başlamak üzereyken

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (07 Eylül-16 Ekim 2015 )

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Somemto Big Data Somemto ile Gezi Parkı Eylemleri Haftasında Sosyal Medya Analizi. Copyright 2012 Etiya All Rights Reserved

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

Filistin'den özgürlüğe bedel çizimler

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s tanıtım-değerlendirme

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

MEDRESE VE İSLAM KÜLTÜR MERKEZİ İNŞA PROJESİ- VİETNAM

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (20 Ekim Aralık 2014 )

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (18 Ocak-11 Mart 2016 )

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (19 Aralık Şubat 2017)

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

Lütfi ŞAHİN /

KAVRAMLAR TUTUMLAR BECERİLER

BASKETBOLCU AHMET İLKÖĞRETİM 1. SINIF. Gülşen DEMİR Porsuk İlkokulu /Odunpazarı /ESKİŞEHİR

DOSTLUK. yıllarında büyüyen iki çocuk Hayatın bütün zorluklarına karşı birlikte

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

SELANİK ALMANYA VE FRANSA KONSOLOSLARININ ÖLDÜRÜLMESİ 1876

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

4. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ. (9 Mayıs- 17 Haziran 2016 )

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

4. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ. (30 Mart 15 Mayıs 2015 )

İlkokul Eğitim Koordinatörü TÜRKÇE

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

Tel: / e-posta:

Batı Toplumuna İlk Kez Rakip Çıkardık

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI: DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE DEKİ YERİ VE ÖNEMİ. Düşünce Kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kâr amacı ve partizanlık anlayışı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Değerli S. Arabistan Cidde Uluslararası Türk Okulu

CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE. Fiil Cümlesi. *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir.

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül Ekim 2014 )

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla EKONOMİK DURUM

DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ SINAV TARİHİ:

Sorgulama Hatları: Değerli Velilerimiz,


YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

CANLILAR DÜNYASINI GEZELİM TANIYALIM

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnternet Nedir? 1. İnternet Teknolojileri. İçerik. İnternet Nedir? 2. Ders 1

İnternet Teknolojileri. Ders 1


Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

2015 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU. Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Hukuku

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Kasım/Aralık fındığın başkenti. kirazın anavatanı

Mehmet Akif Ersoy ve Çağdaş Bilim Mısraları Videosu Pazartesi, 29 Haziran :54 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :12

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ. (11 Mayıs -19 Haziran 2015 )

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

HAZIRLIK SINIFLARI 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Eğitim - Öğretim Yılı

YALOVA ÜNİVERSİTESİ - SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Rollerimiz, toplumdaki sistemlerin işlemesini sağlar.

ANAOKULU 4 YAŞ GRUBU 2. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Eğitim - Öğretim Yılı

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (16 Şubat-27 Mart 2015 )

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (07 Eylül-16 Ekim 2015 )

Yüksek Topuk Gölgesinde Hayatlar

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak

ANAFİKİR: Kendimizi tanımamız, sorumluluklarımızı yerine getirmemizde

DEĞERLERİN ÇOCUKLARA AKTARIMI

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ. (13 Şubat- 24 Mart 2017)

3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ. (30 Mart 15 Mayıs 2015)

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

İLETİŞİM BECERİLERİ. Doç. Dr. Bahar Baştuğ

Transkript:

12 MART 2022 Ö Ğ R E T M E N İ N K A L E M İ N D E N KÜLTÜR VE MEDENİYET DERGİSİ EDİTÖR MURAT DOĞAN MUHAMMET YILDIZ

İÇİNDEKİLER BİR BEKLEMEK Kİ ÖZGENUR YILMAZ EBÛ HANİFE MUHAMMET YILDIZ ÖLÜMCÜL KİMLİKLER MUHAMMET YILDIZ NEREDEN ÇIKTI BU BİLGİSAYARLAR? BERNA TANIŞ DÜNYA'NIN DOĞAL VE TARİHİ MANZARALARI MURAT DOĞAN KENDİ İÇİMDEN MURAT DOĞAN DRACULA KAZIKLI VOYVODA MURAT DOĞAN SOSYAL LİNÇ BERNA TANIŞ 1 SÖZ 1 NEFES MUHAMMET YILDIZ

12 MART İSTİKLAL MARŞININ KABULÜ VE MEHMET AKİF ERSOY'U ANMA GÜNÜ M A R T 2 0 2 0 C İ L T 3 12 MART 1921 "ALLAH BU MİLLETE BİR DAHA 'İSTİKLAL MARŞI' YAZDIRMASIN!.." M E H M E T A K İ F E R S O Y

BİR BEKLEMEK Kİ KAPIDAN GEÇİP KAPIYI BULDURANA VARMAK Ö Z G E N U R Y I L M A Z İnsan hayatı boyunca hep bir kapının önünde bulur kendini. Kimi zaman zile basıp açılmasını beklerken, kimi zaman anahtarla yalnızlığına girerken, kimi zaman omuzundaki sorumluluğu hissedip Bismillah! deyip açarken bulur kendini. Bazen de girmekle dönmek arasındaki arafta. O ufacık anda bir zincirin halkaları gibi dizilir düşünceler Bir adım atıp girsem ne çıkar? Saatlerce beklesem ne çıkar? İçerde kendimi bulsam ne çıkar? Kaybolduğumu görsem tüm gözlerde ne çıkar? O kapı hiç açılmasa ne çıkar? Sonuna kadar açılsa ne çıkar? Önemli olan seni o kapıya getiren ayaklar değil midir? Bu dünya kafesinde sana o kapıyı bulduran değil midir? Biz hep görünen sebeplerin ardına sığınırız. Ya anahtar ararız, ya da uzun uzun zile basarız. Birçoğumuz da açan olur mu diye düşünür? Oysa bazı kapılar vardır ki ne içeriden açılır ne de dışarıdan. Ne kilidi vardır ne de zili açılması sadece ilahi mucizeye bağlıdır. İlahi mucize ise kapıda bekleyene Ama beklemek ki tüm eylemlerin en asili. Durup kalmayıp, koşup yorulmak. Derman aramayıp, derman olmak. Mekana, zamana bağlı kalmayıp, mekanlar üstü bir mücadele vermek. Bir dala tutunmak gibi değil bir ağaç yetiştirmek gibi Bir Yakup (a.s) bekleyişi, bir Hacer (r.a) teslimiyeti, bir Ebubekir(r.a) sadakati Bir beklemek ki peygamberin gözüne ak düşüren Bir beklemek ki kuyudan çıkıp sultan olmak Bir beklemek ki kapıdan geçip kapıyı buldurana varmak B İ R B E K L E M E K K İ - Ö Z G E N U R Y I L M A Z

ÖLÜMCÜL KİMLİKLER AMİN MAALOUF ÖLÜMCÜL KİMLİKLER Amin Maalouf Kimlik bölmelere ayrılmaz, o ne yarımlardan oluşur, ne üçte birlerden, ne de kuşatılmış diyarlardan. Benim birçok kimliğim yok, bir kişiden diğerine asla aynı olmayan özel bir dozda onu biçimlendiren bütün öğelerden oluşmuş tek bir kimliğim var. 1949 da Lübnan da doğmuş, 1976 dan beri Paris te yaşayan Amin Maalouf Ölümcül Kimlikler eserinde kendi kimlik muhasebesinden yola çıkarak kimlik ve aidiyetlerin insan yaşamındaki öneminden, hayatını nasıl şekillendirdiğinden ve bazen insanları nasıl kin ve nefrete bürüdüğünden bahsetmektedir. Aynı zamanda insanların tek bir kimliği olması gerektiği gibi bir yanılgıya işaret etmektedir. Ölümcül Kimlikler adlı eserde yazar kimlikler ve aidiyetleri dört bölümde incelemiştir. Birinci bölüm kimliğim, aidiyetlerim, ikinci bölüm Modernlik ötekinden gelince, üçüncü bölüm Geleneksel kabileler zamanı, dördüncü bölüm ise Panteri evcilleştirmek alt başlıklarından oluşmaktadır. Kimliğim, Aidiyetlerim Muhammet YILDIZ Amin Maalouf a göre kimlik tek bir öz üzerine inşa edilemez. İnsan sürekli olarak gelişen bir varlıktır ve öteki olanla her karşılaştığında kendine yeni bir şeyler katar. İnsanın doğumundan ölümüne kadar yaşayarak tecrübe etmiş olduğu her şey onun kimliğini oluşturur. Kimlik ise sanıldığının aksine birçok parçadan meydana gelir ve bireyseldir. Aynı kimlikte iki insan olamaz.. İnsanın içinde doğup büyümüş olduğu ortam, toplumun ortaya koymuş olduğu değerler, başka kültürde yetişmiş insanlarla girilen etkileşim gibi kimliği inşa eden birçok faktör vardır. Aidiyetler insanları birbirine bağlayan şeylerdir, aidiyetler çoğaldıkça bağlandığımız insan sayısı çoğalır. İnsan kendisini bazen din bakımdan bazen de dil bakımından bir gruba ait hissedebilir. Kendimizi bir arkadaş gurubuna ya da bir meslek grubuna ait hissedebiliriz. İşte tüm bu aidiyetler bizim kimliğimizi oluşturan temellerdir.

Bazı insanlarla aynı aidiyetleri paylaşmamız bizim onlarla aynı kimliğe sahip olduğumuzu göstermez. Çünkü kimlik yaşam boyunca tecrübe edilen özel durumlardan oluşur. Bu özel durumlar insanları farklı kimliklere sahip kişilikler kılar. Amin Maalouf a göre çoğu insan bu gerçeği anlayamamış ve toplumları kimliklere bölmüşlerdir. Bu kimlikler üzerinden yargılayıcı ve suçlayıcı ithamlarda bulunmuşlardır. Bunun sonucu olarak ortaya aidiyetler ve kimlikler üzerinden kutuplaşan, birbirine kin ve nefret besleyen toplumlar ve toplumsal şiddet olayları çıkmıştır. Yazara göre kimlik bir çırpıda verilmez, yaşam boyunca oluşur ve değişir. Mutlak kimlik öğeleri diye bir şey yoktur. En basitinden Kabil de kız doğmak ile Oslo da kız doğmak aynı anlamı taşımaz. Birleşik Devletler de, ataları arasında beyaz ve siyah bulunan bir kişi siyah kabul edilirken, Güney Afrika da melez olarak kabul edilir. Renkler dahi her toplumda farklı bir nitelik taşır. İnsan kimliğini yaşayarak oluşturur ve bu oluşum bebeklikte başlar. Bir kişinin belli bir gruba ait oluşunu belirleyen şey temelde başkalarıdır sözünün kimliklere bakışta ne kadar isabetli bir söz olduğunu belirten yazar, kimliğini oluşturan aidiyetler yüzünden eziyet gören, aşağılanan insanların asla bunları unutmayacağından bahseder. Ayrıca kimlik yamalı bohça değil, gergin bir tuval üzerine çizilen bir desendir. Kimliği oluşturan aidiyetlerden bir tanesine dokunulduğunda sarsılanın bütün bir kişilik olacağını akıldan çıkarmamak gerekir. bağlı iken bazıları dini bir geleneğe bağlıdır. İnsan çok sayıda aidiyetin birleşiminden oluştuğunu kavradığı an kabilesiyle olduğu gibi ötekilerle de iletişim kurabilmesi önünde herhangi bir engel kalmaz. Kimlik çatışmaları genel olarak öteki üzerinden yürür. Bu çatışmalara doğrudan taraf olanlar, acı çekenler ve korku yaşayanlar için intikam hissi her zaman vardır. Herkes kendisini masum olarak görmekte karşı tarafı ise suçlu görmektedir. Bu kimlik çatışmaların önlenmesinde çoğul kimliklerin benimsenmesi ve insanların bu konuda cesaretlendirilmesi önemlidir. Amin Maalouf a göre bu sağlanamazsa, insanlar kimlik ihtiyaçlarını birbirlerinin kimlikleri ile uzlaştıramazsa, kendilerini kendi kimlikleri ve öteki kimlikler arasında seçim yapma mecburiyetinde hissederlerse kimlik savaşlarında daha çok kan dökülecek, daha yıkıcı sonuçlar ortaya çıkacaktır. Eğer çoğul kimliklerle, farklı aidiyetlerle barışık bir halde yaşanabilirse dinsel ve etnik birçok katliamın önüne geçebilmek için imkan doğacaktır. En basitinden göçmenleri incelediğimizde dahi onlara tek bir kimliği kabul etmeleri dayatılırsa ve bir seçim yapmak zorunda bırakılırlarsa, kendilerini parçalanmış ve bölünmüş olarak bulurlar. Kendilerini ya doğduğu ülkeye ya da onu kabul eden ülkeye ihanete mahkum bir halde bulurlar. Bu durum kaçınılmaz olarak üzüntüyü ve öfkeyi beraberinde getirir. Amin Maalouf a göre kimliklerin oluşmasında kabile kavramı çok önemli bir yer işgal etmektedir. Farklı ülkelerdeki, farklı inançlardaki insanlar bazı durumlarda katillere dönüşebiliyorsa, kendilerini kolayca bir kimliğin savunucusu olarak kabul ediyorlarsa bunda kabile kavramının yadsınamaz bir payı vardır. Yazar a göre kimlikler çeşitli faktörlerden oluşur. Bazıları etnik bir tarihe Amin Maalouf kimlik çatışmalarının önlenmesinde diğer önemli kavramı karşılıklılık olarak açıklar. Yazar a göre ötekini eleştirme hakkı kazanılır, hak edilir. Eğer başkalarının kendinizi eleştirmesine izin verirseniz, onların görüşlerine saygılı davranırsanız ötekini içtenlikle eleştirebilirsiniz. Bu durumun tam tersi ise içe kapanık ve birbirine nefret duyan topluluklar meydana getirir. M U H A M M E T Y I L D I Z

DÜNYA'NIN DOĞAL VE TARİHİ MANZARALARI MURAT DOĞAN MAURİTİUS. YUKARI AKAN ŞELALE TÜRKLERİN İLK BAŞKENTİ "ÖTÜKEN "

KELİMUTU DAĞI ENDONEZYA Endonezya nın Kelimutu Dağı üzerinde, her biri belirgin farklı renklerde olan üç krater göl bulunmaktadır. Volkanik aktivitilerden sonra göller renk değiştirir. Hangi renk ve ne zaman değişeceği tahmin edilemez. NEPAL'DE VAN JAVA Yarık dağın yamacında çeşitli evler ve tarlalar bulunmaktadır. İÇİNDEN YILAN GEÇEN ŞEHİR VENEDİK Kuzeydoğu İtalya'da birbirinden kanallarla ayrılmış ve köprülerle bağlanan 118 adanın üzerine kuruludur.

DRACULA KAZIKLI VOYVODA (III. VLAD TEPEŞ) MURAT DOĞAN III. VLAD TEPEŞ Murat DOĞAN Osmanlılara yenilen Vlad'ın babası II. Vlad, onu ve kardeşi Radu'yu rehin olarak Osmanlılara vermek zorunda kalmıştı. 1448 yılına kadar Osmanlıların elinde rehin olarak Kütahya, Tokat ve Edirne'de diğer şehzadeler ile birlikte yaşadı ve eğitim aldı. Fatih Sultan Mehmet ile beraber Molla Gürani, Sinan Paşa, Hamidüddin Efendi ve İlyas Efendi gibi hocaların derslerine katıldılar. Birlikte Kur'an, Aristo mantığı, matematik ve Türkçe gibi dersler aldılar. RAKİPLERİNİ ÇEŞİTLİ YÖNTEMLERLE CEZALANDIRIYORDU. BUNLARDAN BİRİSİ İSE KAZIĞA GEÇİRMEYDİ. ÖLDÜRDÜĞÜ KİŞİLERİN KANINI İÇTİĞİ SÖYLENMEKLE BERABER BU YÜZDEN VAMPİRE BENZETİLMEKTEDİR. Babasının lakabı Drakul (Şeytan) idi. Kendisine Drakula (Şeytanın oğlu) dedirtti. Kendi milleti Ulah'lar Ona Tepeş (Cellat) dediler. Osmanlı ise ona Kazıklı Voyvoda demiştir. Voyvoda, Osmanlıların Eflak ve Boğdan beylerine verdikleri unvandır. 22 Ağustos 1456 tarihinde III. Vlad adıyla Eflak voyvodası oldu. Bu görevi 1456'dan 1462'ye değin sürdürdü. E G İ T İ M S E L. H A R E K E T L E R

KAZIKLI VOYVODA İlk başlarda hiçbir sorun yaşanmamıştır. Yıllık vergisini öder ve kötü anlamda teşebbüste bulunmamıştır. Fakat 1459 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu'na vergi ödemeyi reddetti ve Macaristan Krallığı'yla ittifak yaptı. Fatih Sultan Mehmet elçi gönderip, yollamadığı vergileri ödemesini ve İstanbul a dönmesini istiyordu. III. Vlad Tepeş ise elçinin burnunu ve kulaklarını kesip kazığa oturttu. Bu hareketiyle Osmanlıya baş kaldırdığını göstermiş oluyordu. Sultan Mehmet sonunda bir sefere çıkarak Vlad'ı ele geçirip yerine kardeşi Radu'yu geçirmeye karar verdi. Vlad, kendi ifadesine göre 23.884 Türk ve Bulgar'ı öldürdü. 20.000 Osmanlı savaş esirini kazığa geçirdi. Osmanlı askerleri Eflak'ın başkenti Târgovişte'ye vardığında II. Mehmed'in gördüğü manzara, üç kilometre boyunda bir kilometre eninde kazıklarla dikili bir alan idi. Binlerce insan kazıklara geçirilmiş vaziyetteydi. Osmanlı askerleri dehşete kapıldı. Bir vakit sonra, 4 Haziran 1462'de Târgovişte Kalesi Osmanlılar tarafından alındı. III. Vlad'ın 30 bin kişilik ordusu, 150 bin kişilik Osmanlı ordusuna karşı Târgovişte gece baskınını gerçekleştirdi. Sabah saat 4'e kadar süren çarpışmada Vlad 5 bin kaybına karşı 15 bin Osmanlı kaybına neden oldu. Vlad, Fatih in çadırına girip suikastte bulunmayı denedi fakat yanlış çadıra girdi. Osmanlı ordusu önünden kaçtı, ancak geçtiği yerde taş üstünde taş bırakmadı, terk ettiği topraklardaki kuyuları zehirledi, ekinleri yaktı, tüm hayvanları bile öldürttü. Hapishanelerdeki mahkûmları, cüzzamlı ve vebalıları salıverdi ve Türklerin arasına karışmaya teşvik etti. Radu başa geçtikten sonra 12.000 duka vergi vermeye başladı. Radu Osmanlıya sadık kaldı. Yıllar sonra Eflak'ı yeniden ele geçirme planları yaptı. 1476 yılında arasını düzeltmiş olduğu III. Ştefan ile birlikte Eflak'a döndü ve voyvoda ilan edildi. Aynı yıl 300 askeriyle birlikte yeniden Osmanlı ordularına yenildi. Öldürülen III. Vlad'ın kesilen başı öldürüldüğünü ispat etmek için İstanbul'a II. Mehmed'e gönderildi. Bram Stoker III. Vlad'dan esinlenerek Drakula adlı romanı yazmıştır. Böylece Vlad, ünlü vampir Kont Drakula'ya dönüştü. Drakula'nın şatosu olarak bilinen Karpat dağlarındaki Poenari Şatosu Veliaht Dominic von Habsburg'a Romanya'da törenle 26 Mayıs 2006'da iade edildi. Romanya 1948 yılında şatoya el koymuştu. E G İ T İ M S E L. H A R E K E T L E R MURAT DOĞAN

1 SÖZ 1 NEFES MUHAMMET YILDIZ Bir çiçeği seviyorsan bırak var olsun. Sevmek sahip olmak ile ilgili değildir. Sevmek, değer vermek ile ilgilidir. Karşılığında bana yoldaşlık sunmayacak kişinin yalnızlığımı çalmasından nefret ederim. Az şeye sahip olanın köleliği de az olur, yaşasın asil yoksulluğum Osho Hiçbir şeye şaşırma, hakikatin de insanların da iki yüzü vardır. Frıedrıch Nıetzsche Ruhta meydana gelen depremler dışarıdaki depremlerden daha korkunç oldukları halde, görünme imkanı yoktur. Çığlık ve ağlama, basit birer semptomdur. İlhami Güler Bir amaca bağlanmayan ruh, Gerçek ile ideal arasındaki yolunu kaybeder; çünkü, her mesafe aşılamayacak boyutlara yerde olmak hiçbir yerde gelmişse toplumların yok olmamaktır. olmasına sebep olan umursamazlık kaçınılmaz bir sondur. Amin Maalouf Montaigne Sevgi, saygı ve hoşgörü karşılık Sis dağıldığı zaman gerçekler açık ve net olarak ortaya çıkar. Sevgi ve saygı ayrılmaz iki değerdir. Ancak sisin içinde gerçekleri Biri eksik olduğu zaman diğeri de bulmanın zevkini sadececesur eksilir. Sevgi bir kılıçtır keskin olursa kişiler yaşar. Bu zevkten mahrum can yakar, paslı olursa işlevini yerine olmamanı dilerim. getiremez. Saygı denilen değerin yok olmasını istemiyorsunuz Külzâde Fazlur Rahman sevginiz dengeli olsun. Külzâde beklemeden yapılan eylemlerdir. İnsanlara duyduğunuz sevgi ve saygının size duyulan sevgi ve saygıya bağlı olması, işin ticarete dökülmesidir. Duyguların ticaretini yapan kişiye acıyınız; çünkü sattığı şey artık kendinin değildir. Külzâde

EBÛ HANİFE MUHAMMET YILDIZ İMAM-I ÂZAM EBÛ HANİFE NİN MÂVERÂÜNNEHİR AKÂİD SİSTEMİNE ETKİSİ Yazan Muhammet YILDIZ Kur an-ı Kerim Allah ın, Hz. Muhammed e ve onun vasıtasıyla tüm insanlığa göndermiş olduğu ilahi bir hitaptır. Bu hitap Hz. Ebu Bekir zamanında kitap haline getirilmiştir. Allah ile kul arasında irtibatın sağlanması hususunda Allah ın kelamından ilahi muradın ne olduğunu anlamak Müslümanları meşgul eden en önemli mesele olmuştur. Gerek insan bilgisinin sınırlı olması, gerek kul ile Rab arasındaki ontolojik fark, Kur an ın dili ve insanın yaşamış olduğu sosyo-kültürel ortamın algılama ve anlama faaliyeti üzerindeki kaçınılmaz etkisi farklı görüş ve düşüncelerin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan bir etken olmuştur. Farklılıkların hoşgörü eşliğinde zenginliğe; nefret, kin ve ötekileştirme eşliğinde ise zulme dönüştüğü görünen bir gerçektir. Bazı âlimlerin Kur an ı anlama yöntemleri ve içinde bulundukları toplumsal dinamiklerin etkisiyle ortaya koydukları dini ve siyasi düşünceleri kendi kültür geleneği içinde bulunan toplumlar üzerinde geliştirici ve dönüştürücü etkilere sahip olmuştur. Bu bağlamda Ebû Hanîfe nin kullanmış olduğu yöntemin, ortaya koymuş olduğu düşünsel faaliyetlerin ve dini fikirlerin Maveraünnehir bölgesinin akâid anlayaşında nasıl bir etkiye sahip olduğu önem arz etmektedir.

Ebû Hanîfe veya İmam-ı Azam olarak meşhur olan ve Irak fıkıh ekolünün kendisine nispet edildiği Nu mân b. Sâbit h.80 (m. 699) yılında Kûfe de doğmuş önemli bir âlimdir. Iraklıların hanîfe dedikleri bir tür divit veya yazı hokkasını devamlı yanında taşıması sebebiyle kendisine Ebû Hanîfe denilmiştir. Bu nedenle Ebû Hanîfe bir künye değil lakap ve sıfat olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslen Arap olmayan Ebû Hanîfe nin Fars veya Türk kökenli olduğu rivayet edilir. Ebû Hanîfe nin mevaliden olması ve Kûfe şehrinin kozmopolit yapısı fikri düşünceleri üzerinde etkili olmuştur. Nitekim Kûfe şehri diğer milletler ve eski medeniyetler ile irtibatı bulunan, siyasi ve dini faaliyetlerin yoğun olarak yapıldığı heterojen bir yapıya sahiptir. Akâid ve cedel ilmini öğrenen Ebû Hanîfe farklı itikâdî düşüncelere sahip kişiler ile münakaşalara girmiş ve Basra ya yaptığı seyahatlerde orada bulunan âlimlerle birçok dini konuda tartışmada bulunmuştur. Ebû Hanîfe nin bu münazaralarda ortaya koymuş olduğu görüşleri Ehl-i sünnet anlayışının şekillenmesinde en büyük etken olmuştur.1 Bir toplumun içinde bulunduğu sosyo-kültürel şartlar, yerleşik örf ve adetler hangi mezhebin görüşlerine yatkın olduğu konusunda fikir sunmaktadır. Mâverâünnehir, Horasan ve Batı Türkistan gibi yeni fethedilen bölgelerde İslam ı kabul etmiş Müslümanlar örf ve adetlerine, tabiatlarına ve dünya görüşlerine daha uygun olduğu için Hanefiliği benimsemişlerdir.2 Hanefi mezhebinin doğuşunun Kur an ve sünnetten sonra aklın kullanılması ve ictihada önem veren re y ekolü ile sıkı bir ilişkisi bulunmaktadır. Kûfe şehrinin kurulmasından kısa süre sonra ilim ve kültür merkezi haline gelmesi, oluşan fıkhi geleneğin İbrahim en-nehâi den (ö. 96/714) sonra Irak ekolü olarak anılması, Irak ekolünün Medine merkezli Hicâz ekolüne bir alternatif olarak görülmesi sonucunu doğurdu.3 dönemin belli başlı akâid meseleleri konusunda ilmi tartışmalarda bulunmuştur. Müslümanların çoğunluğu tarafından kabul edilen itikâdi görüşleri açık ve net bir şekilde ortaya koyarak ve bunları akli olarak temellendirerek Ehl-i sünnet akidesinin oluşmasına, aynı zamanda Mâveraünnehir bölgesinde Mâtürîdiyye ekolünün teşekkül etmesine zemin hazırlamıştır.6 Ebû Hanife nin itikat konusunda ortaya koymuş olduğu görüşleri Mâverâünnehir bölgesinde İmam-ı Mâtürîdî kendine has bir yöntemle yaygın hale getirmiştir. Büyük ölçüde özgünlüğü korunan bu muhteva Mâtürîdî yi takip eden kelâm âlimleri tarafından günümüze kadar ulaştırılmıştır. Ebû Hanife ile başlayan kelâm hareketi öncesinde Cüzcâniyye ve İyâziyye; sonrasında ise Mâtürîdîyye adıyla yaygın hale gelmiştir.7 Irak ekolünün öne çıkan en önemli özelliği ise Müslümanların karşılaştıkları problemlere ve merak ettikleri meselelere re y ve ictihâd yoluyla Kur an ve sünnetin temel prensipleri dikkate alınarak çözüm bulmaya çalışması olmuştur. Bu yöntem farazî fıkhın oluşmasına ve dini hükümlerin akli muhâkeme yöntemleri olan kıyas ve istidlâl ile naslar çerçevesinde ortaya konulmasıyla Hicâz ekolünden ayrılıyordu.4 Bu durum ise Hanefi âlimlerine dini hüküm verme hususunda geniş bir alan açıyordu. Ebû Hanife ve talebelerinin ortaya koymuş olduğu re y fıkhı, ehl-i hadisin ortaya koymuş olduğu yöntemin aksine akıl ile naklin arasında makul bir denge oluşturması ve dini hüküm koyma noktasında âlimlere Kur an ve sahih sünnete uyan akli bir çıkarım serbestliği getirmesiyle daha çok rağbet görmüştür.5 Ebû Hanife, Kûfe ve Basra gibi önemli ilim merkezlerinde ilk 1 Mustafa Uzunpostalcı, Ebû Hanîfe, DİA, X, 138-143. 2 Metin Yurdagür, Ünlü Türk Kelâmcıları, (İfav yayınları: İstanbul, 2017) s. 31-33. 3 Metin Yurdagür, a.g.e, s. 31-33. 4 Metin Yurdagür, a.g.e, s. 31-33. 5 Ali Bardakoğlı, Hanefi Mezhebi, DİA, XVI, 2. 6 Yusuf Şevki Yavuz, Ebû Hanife, DİA, X, s. 138-139. 7 Metin Yurdagür, a.g.e, s. 37.

NEREDEN ÇIKTI BU BİLGİSAYARLAR? BERNA TANIŞ NEREDEN ÇIKTI BU BİLGİSAYARLAR? Berna TANIŞ Kimileri abaküsü, kimileri ise hesap makinesini bilgisayarın atası olarak kabul etse de bilgisayar mantığına göre çalışan ilk cihaz ENIAC mış. 1941 yılında Amerika Birleşik Devletleri nin 2. Dünya Savaşı na katılmasıyla birlikte ordu tarafından bir üniversiteye sipariş verilmiş. Amaç, savaşta kullanılacak uzun menzilli top ve füzelerin koordinatlarını daha kısa sürede ve en az hata ile hesaplamakmış. Savaşta kullanmak üzere üretilen bu cihazın, yıllar geçtikçe değişerek ve gelişerek hayatımızın merkezinde yer etmiş ve hala çok farklı amaçlar için yoğun şekilde kullanılıyor olması gerçekten ilginç. 2. Dünya Savaşı nda kullanılmak üzere sipariş verilen ENIAC ın aslında ilginç özellikleri de varmış. Bunlardan birisi, gerçek anlamda çalışmasının 1947 yılını bulması ve 1945 yılında Japonya nın teslim olması sonucu savaş sona erdiği için böyle bir makineye gerek kalmaması.

ENIAC ın bir diğer ilginç özelliği ise boyutlarıymış. Yaklaşık 30 ton ağırlığında ve 167 metrekare genişliğinde devasa bir cihazdan bahsediyoruz. Kaldı ki bu genişlik, günümüzde 3 oda 1 salon ölçülerindeki birçok evin genişliğinden daha fazla. ENIAC ın günümüzdeki bilgisayarlara benzer bir görünüme sahip olduğunu düşünüyorsanız bu büyüklükte bir bilgisayarı hayal etmekte zorlanabilirsiniz. Fakat ENIAC, günümüz bilgisayarlarından oldukça farklı bir görünüme sahipmiş. Her şeyden önce klavye, fare, monitör gibi bileşenleri yokmuş. Büyükçe bir odanın tüm duvarlarını kaplayan ve üzerinde yüzlerce kablo ve düğme bulunan yüksek metal asalar hayal edin. Bir matematiksel hesaplama yapabilmek için birçok kişi kablolar çıkarıp takıyor ya da düğmelere basıyormuş. İşlemlerin sonucu da üzerinde rakamların yazılı olduğu ve en fazla 10 basamak olacak şekilde hazırlanmış ampuller arasından hangisinin ışık verdiğine bakılarak öğrenilebiliyormuş. ENIAC ın özelliklerinden birisi de harcadığı yüksek elektrik miktarıymış. Kaynaklara göre ENIAC, 150 kilowatt (150.000 watt) enerji tüketiyormuş. Günümüzde bir televizyonun ortalama 50-100 watt, bir masaüstü bilgisayarın150-200 watt enerji harcadığını düşünürsek ENIAC ın harcadığı 150.000 watt enerji değerinin ne kadar yüksek olduğunu anlayabiliriz. Zaten bir rivayete göre, ENIAC ın ilk çalıştırıldığı zamanlarda enerji ihtiyacını karşılayabilmek için Amerika nın önemli bir bölümünün elektriğini kesmek zorunda kalıyorlarmış. 2. Dünya Savaşı nın bitmesiyle birlikte bilimsel amaçlar için kullanılmaya başlanan ENIAC, daha az maliyetli ve daha hızlı cihazlar üretilmeye başlanınca 2 Ekim 1955 yılında emekliye ayrılmıştır. İlk bilgisayar ENIAC, Washington daki Amerikan Ulusal Müzesi nde sergilenmektedir.

KENDİ İÇİMDEN MURAT DOĞAN Bir çıkış arar oldum kendi içimden Kelimelerin dilleri boğulurken Sürüklendi yaşam geleceğin bilinmeyenlerinde Geçerek yapar gibi, aslında geçmeden de Birbiriyle çarpışmaya başladı heceler aklımda Sallanıp durdular şiddetle, karanlığın ortasında Var ki bir eziyet, adı yaşamaktan geçe İçimde bir katran, bin soluk yerine Ah zihnimi yoran kaskatı kelimeler Birbiri ardınca sıralanmış düşünceler Ve bir zehirden ibaret, ne varsa Katman katman içime dolmakta Yeri yurdu yokmuş gibi demir attılar Bir ahval içinde benden kayıp var Kurtuluş çareleri saklanır berilere Bir zifiridir aklım karanlıktan öte Cümleler ki çarpmış dört bir yanıma Kaç zamandır zihnim enkaz altında O ki, geçit vermez benden bana Yorgunluklar sararken meçhul bir anda Bir çıkış arar oldum kendi içimden Kelimelerin dilleri boğulurken Hayat ki bu, ahlar ülkesinden bir toprak Ele avuca sığmayan birer kaçamak Zaman bir zelzeleyle mağdur, dalgalı Gölgelerin izi, geceden kaçtı Yaşamak yaşamak; zamanda bir işkence Geçerek yapar gibi, aslında geçmedende MURAT DOĞAN MURAT DOĞAN

SOSYAL LİNÇ BERNA TANIŞ Sosyal Linç Berna TANIŞ Dünya genelinde 4.5 milyarın üzerinde aktif sosyal medya kullanıcısı var. Bir yıl içinde sosyal medyaya katılan 424 milyon yeni kullanıcı var. Türkiye de ise 60 milyonun üzerinde sosyal medya kullanıcısı var. Ülkemizde kişilerin günde internette geçirdiği ortalama süre 8 saat. Sosyal medyada geçirdiğimiz süre çok fazla ve bu esnada karşılaştığımız içeriklerden, yorumlardan ve paylaşımlardan etkileniyoruz. Bu yüzden sosyal medya kullanımımızda karşılaştığımız içeriklerin doğruluğu ve yaptığımız paylaşımların, yorumların etik ilkelere uygunluğu konusunda ekstra hassasiyet göstermeliyiz. Bu hassasiyete uygun davranmadığımızda sosyal medyada onarılması çok güç ve son derece üzücü olaylar yaşayabiliyoruz. Son yıllarda sosyal medyanın insanlar üzerinde yarattığı bu olumsuzluklardan birisi de linç kültürü olarak ifade edilmektedir.

Linç Kültürü Linç kültürü, bir kişinin toplumsal alanın dışına itildiği modern bir dışlama biçimidir. Çok sayıda kişinin yanlış bulduğu bir düşüncenin, bir davranışın, çok sayıda kişi tarafından eleştirilmesi değildir sosyal linç. O düşünce yerine, o kişinin bütün yaşamının, işinin, karakterinin, kişiliğinin yok edilmeye çalışılmasıdır. Toplumca ayıplı veya suçlu görülen kişinin şehrin meydanına getirilip herkese taşlatıldığı çağlardakinden bir farkı yok. Bunun, taşlayan insanlara kendilerini günahsız hissettirdiği bir gerçek. Kimse kendisine gösterilen şeyin bir arka planı veya farklı bir açıklaması olabileceği hakkında düşünmek istemiyor veya düşünmüyor. Hepimizin, ortaya çıktığında, toplumdaki veya arkadaş çevremizdeki itibarımızı sarsacağından endişe ettiğimiz, özel kalmasını istediğimiz anılarımız, sözlerimiz var. Kendi hatalarımız, ayıplarımız, maksadını aşan sözlerimiz, aptalca tutumlarımız söz konusu olduğunda insanın hata yapabilen bir canlı olduğunu hatırlar ve ifşa edilmemeyi, ikinci bir şans verilmesini, görmezden gelinmeyi, affedilmeyi bekleriz. Ama özellikle sosyal medyada başkalarının hatalarına ayıplarına veya yanlış anlaşılmaya müsait açıklamalarına karşı aynı derecede hoşgörülü ve affedici değiliz. Çoğunluğa açıkça aykırı düşüneni, hata yapanı, ayıbı ifşa olanı, ikinci bir şans verme olasılığını ortadan kaldıracak sanal lince coşkuyla katılıyoruz. Bunu yaparken, yığının bir parçası olunca da yaptıklarımızın sonuçlarındaki sorumluluğumuzu göz ardı ediyoruz. Kar tanesi, çığda bir sorumluluğu olabileceğini düşünme ihtiyacını asla hissetmez diyor yazar Jon Ronson. İnsanlar, sanal linçlerinin gerçek hayatlar üzerinde nasıl yıkıcı bir etkisi olduğundan habersiz. İnternet gerçek hayat değil yanılgısı da bunda rol oynuyor. Oysaki sanal linçle sadece bir Twitter hesabının hakkından gelmiş olmuyoruz, o hesabın sahibinin hayatının geri kalanını da, tek bir sözüne bakarak, tamiri olanaksız şekilde mahvediyoruz. Zira linç edilen sosyal medya kullanıcıları üzerinde de bu davranışların çeşitli sonuçları olduğu anlatılıyor. Bunlar ise, psikolojik sorunlar, üzüntü, utanç olabiliyor. Sosyal medya linci yüzünden intihar eden gençler bile olabiliyor. Sosyal medyanın hayatımıza kattığı en iddialı şey, sessizlerin sesi olabilmesiydi. Ama kullanma şeklimizle interneti, güvenliğimiz için en akıllıca şeyin, sosyal medyada sessiz kalmak olduğu bir ortama dönüştürüyoruz hızla. Berna TANIŞ

KAYNAKÇA 1 DRACULA KAZIKLI VOYVODA Şimşirgil, Ahmet, Kayı II, Timaş Yayınları, İstanbul, 2013. - https://www.lacivertdergi.com/gundem/makaleler/2017/09/15/osmanlinin-vampir-prensi-vlad-tepes - https://www.biyografi.info/kisi/kazikli-voyvoda - https://tr.wikipedia.org/wiki/iii._vlad#citerefg%c3%b6len2016 2 EBÛ HANİFE Hanîfe, Ebû. El-Fıkhu'l-Ekber. Çeviren Hamza Yaman. İstanbul: Beyan yayınları, 2016. Ebu Zehra, Muhammed, "Ebu Hanife", çeviren Osman Keskioğlu. DİB Yayınlar: Ankara, 2015. Uzunpostalcı, Mustafa, "Ebû Hanife" DİA, X, 138-143. Yavuz, Yusuf Şevki, "Ebû Hanîfe" DİA, X, 138-139. Yurdagür, Metin, "Kelâm Tarihi" İstanbul: İFAV, 2019. "Ünlü Türk Kelâmcıları" İstanbul: İFAV, 2017 3 NEREDEN ÇIKTI BU BİLGİSAYARLAR? Hasan ERSOY, Buzdolabım İnternet Bağımlısı, Cezve Kitap, 2020 4 SOSYAL LİNÇ Linç Kültürü Nereye Gidiyor? Yapılanlar veya Yapılmayanlar Yüzünden Sosyal Medyada Çarmıha Gerilmenin Dozu İyice Artıyor (onedio.com) Linç kültürü - Vikipedi (wikipedia.org) Sosyal medyanın acımasız yüzü: Linç kültürü - Son Dakika Haberleri (trthaber.com) Sosyal medya linçlerine neden katılıyoruz? Amerika Bülteni (amerikabulteni.com) GÖRSEL KAYNAKÇA https://www.horobox.com/haber-detay/zaman-nedirhttps://www.digitalspy.com/movies/a816064/dracula-untold-no-longer-part-of-universal-monstersuniverse/ https://tr.wikipedia.org/wiki/iii._vlad https://ichi.pro/tr/vlad-iii-impaler-gercek-kont-drakula-idi-261834452933614 https://frpnet.net/makaleler/dracula-efsanesi/attachment/drakulanin-yeniden-insa-ettirdigi-poenarikalesi-15-yuzyil https://kimdir-biyografi.nedir.kim/fatih-sultan-mehmed/ https://www.yeniakit.com.tr/haber/kuran-i-kerimdeki-sifali-yiyecekler-hangileri-faydalari-neler- 854217.html https://www.gelgez.net/bilgisayarin-tarihcesi/ https://tr.sputniknews.com/20180926/applein-urettigi-ilk-kisisel-bilgisayar-acik-artirmada-hala-calisiyor- 1035384135.html https://bulankim.net/bilgisayari-kim-icat-etti/ https://eyupdalan.wordpress.com/2010/10/05/en-unlu-bilgisayarcilar/ https://tr.wikipedia.org/wiki/eniac https://www.indyturk.com/node/56546/haber/sosyal-medya-yarg%c4%b1da-belirleyici-hale-geliyorlin%c3%a7-mi-g%c3%bc%c3%a7-m%c3%bc