OTİZM VE DENTAL YAKLAŞIM



Benzer belgeler
70. Yılında Otizm Spektrum Bozuklukları. Dr. Sabri Hergüner Meram Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi AD

T.C. Artvin Valiliği Halk Sağlığı Müdürlüğü Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Programlar ve Kanser Şube Müdürlüğü Ruh Sağlığı Birimi OTİZM

Otizm Spektrum Bozukluğu. Tarihçe, Yaygınlık ve Nedenler

ERGOTERAPİ ve OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUKLARI

Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU. Prof. Dr. Berna Özsungur Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

Zihinsel Bozukluk Belirtileri ve Semptomları

Otizm Spektrum Bozukluğu. Özellikleri

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI BÜLTEN 5

Y.C. Tanı Süreci

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA nın Kökenleri

Cinsiyet Hormonları ve Nörogelişimsel Bozukluklar

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

Demans ve Alzheimer Nedir?

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler

2014

ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLAR

Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül

Yasemin ELİTOK. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi. Pediatrik Hematoloji-Onkoloji BD, Erzurum

1 ÖZEL EĞİTİM VE ÖZEL EĞİTİME MUHTAÇ ÇOCUKLAR

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

K. Ç. Tanı Süreci: ABA Programı: /Algiozelegitim

Göz teması kuramazlar, biriyle göz göze geldiklerinde sanki boşluğa bakıyor gibi dururlar ya.

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzman Dr. M. Yelda TAN

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi. Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta

DEHB GÜNLÜK YAŞAM KAOS HALİNE GELDİĞİNDE

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

Obsesif Kompulsif Bozukluk. Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5.

ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ TANIM, SINIFLANDIRMA VE YAYGINLIK

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ ÖZELLİKLERİ

EĞİTİMDE KAVRAMLAR, İLKELER, HİZMETLER VE SAYISAL BİLGİLER

Periodontoloji nedir?

Çocuğun konuşma becerilerinin akranlarına göre belirgin derecede geri kalmasıdır. Gelişimsel aşamalardan birisidir.

Dersin Kodu Dersin Adı Z/S T U K DPE 603 Fiziksel, psikolojik, sosyal gelişim ve davranış

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK

YGB olgularında infantil spazm, tuberoskleroz, serebral libidozis ve frajil X kromozom anomalisi en yaygın görülen tıbbi bozuklardır.

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 18 Mayıs :56 - Son Güncelleme Pazartesi, 18 Mayıs :58

TANIM. Aşağıdaki gelişim alanlarının bir kaçında ağır ve yaygın yetersizlik ile karekterize edilir;

DEHB GÜNLÜK YAŞAM KAOS HALİNE GELDİĞİNDE

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

BEYİN GELİŞİMİNİN HİKAYESİ

ACOG Diyor ki! HER GEBE TAKİP SÜRECİNDE EN AZ BİR KEZ PERİNATAL DEPRESYON AÇISINDAN TARANMALIDIR. Özeti Yapan: Dr. Semir Köse

A. A. A. Tanı Süreci: Haziran 2015 doğumlu A. nın 18. Aya gelindiğinde var olan kelimeleri kullanmayı bırakmış olması ailenin ilk dikkatini çeken

TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5. Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı

Template. Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuklar İçin Teknoloji Temelli Müdahale Yöntemleri: Bir Betimsel Analiz Çalışması

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ

Özgün Problem Çözme Becerileri

10 Mayıs 2009 tarihinde uygulanan Pep-r Gelişimsel Ölçeği Değerlendirme Sonuçları: Kronolojik Yaş : 3 yaş 9 ay

KANSER VE CİNSEL YAŞAM

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

ÖZEL ELLER E-BÜLTEN Nisan 2017

Nörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Hasta Bilgilendirme Formu

Risk Altındaki Çocuklara Yaklaşım

Yatan ve Poliklinik Takipli Kanserli Hastalarda İlaç Etkileşimlerinin Sıklığı ve Ciddiyetinin Değerlendirilmesi

ÖĞRENİM HEDEFLERİ Öğrenciler 3. sınıfın sonunda;

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri

BÖLÜM 1 Emzirme: Normal Emme ve Yutma

Klinik Psikoloji: Ruh Hali Rahatsızlıkları. Psikolojiye Giriş. Günümüz Kriterleri. Anormallik nedir?

Editör İbrahim H. Diken ÜNİTE 11 ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN ÖĞRENCİLER. Prof. Dr. Rüya Güzel Özmen

ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi

Bazı araştırmacılar, zihinsel engelli olan ve olmayan çocukların oyun türü ve düzeylerini karşılaştırmışlardır.

İÇİNDEKİLER. Bölüm 3. Bilişsel Kavramsallaştırma 29 Bilişsel Model 30 İnançlar 32 Davranışın Otomatik Düşüncelerle İlişkisi 36.

Akıl hastalıkları sık görülmektedir. Her yıl yaklaşık her beş Danimarkalıdan biri şizofreni gibi bir akıl hastalığına yakalanmaktadır.

Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) ve Hastalığa Kanıt Penceresinden Bakış

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

DERS: ÖĞRENME GÜÇLÜKLERİ

O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

Tdap Aşıları (Difteri, Toksoid ve Cansız Boğmaca)

4+4+4 YAVRULARIMIZIN ÖZGÜVENSİZ, BAŞARISIZ VE MUTSUZ OLMASINI İSTER MİYİZ? Zeynep okula başlıyor. Canımdan çok sevdiğim kızım.

Psikofarmakolojik Tedavilerin Bilişsel İşlevler Üzerinde Etkisi

GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ

Etkinlik Listesi BÖLÜM II İLİŞKİLENDİRME AŞAMASI 67

OYUN VE ÇOCUK. -Çocuğun iç dünyasını anlayabilmek. -Çocuğun olayları anlamasına yardım etmek. -Çocuğa olaylarla baş etme becerileri kazandırmak

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN

Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi

P.Y. Tanı Süreci: Temmuz 2014 doğumlu P. nin 2,5 yaşını geçmesine rağmen konuşmaması, yerinde sallanması ailenin çocuğunda bir şeylerin yolunda

Bu kılavuz için kanıt derlemesi, daha önceki, ayrıntılı iki derleme sürecine

ÜRÜN BİLGİSİ. ETACİD, erişkinler, 12 yaş ve üzerindeki adolesanlarda mevsimsel alerjik rinitin profilaksisinde endikedir.

ERGOTERAPİ. Dr. Alev Kılıçoğlu

CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINDA DSM 5

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

ÇOCUK VE AİLENİN SERVİSE KABULU

Acil servislerde sağlık çalışanlarına şiddet. Dr. Mustafa ilker EDEBALİ Antalya eğitim ve araştırma hastanesi psikiyatri kliniği

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUĞU ANLAMAK

BİREYLERE YÖNELİK HİZMETLER

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi

Bu bozukluk madde kullanımına veya genel tıbbi durumdaki bir bozukluğa bağlı değildir.

BEYİN ANATOMİSİ TEMPORAL VE FRONTAL LOB

Mimar Sinan İşitme Engelliler İ.Ö.O. Aile Rehberliği Etkiliğine Hoş Geldiniz

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın

Omega 3 nedir? Balık ve balık yağları, özellikle Omega-3 yağ asitleri EPA ve DHA açısından zengin besin kaynaklarıdır.

ÇOCUK HEMŞİRELİĞİ EĞİTİMİNDE BİLİŞİM VE TEKNOLOJİNİN KULLANIMI

Yeni Nütrisyonel Kılavuzların Karşılaştırılması. Diyetisyen Merve DAYANIK

Transkript:

T.C Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı OTİZM VE DENTAL YAKLAŞIM BİTİRME TEZİ Stj. Diş Hekimi : Bekir KULU Danışman Öğretim Üyesi : Prof. Dr. Özant ÖNÇAĞ İZMİR-2014

ÖNSÖZ Otizm ve Dental Yaklaşım adlı tez çalışmamın oluşturulmasında ve değerlendirilmesinde desteğini esirgemeyen, her zaman yardımcı olan ve yol gösteren, değerli hocam Prof. Dr. Özant ÖNÇAĞ a saygılarımı sunar ve teşekkürü bir borç bilirim. Tüm yaşamım boyunca bana her koşulda destek olan, her zaman seven anneme ve babama, üniversite yaşamımın tüm zorluklarını benimle yaşayan ve her zaman destek olan arkadaşım Burcu GÜRKAYA ve tez çalışmalarımda yardımlarını eksik etmeyen arkadaşım Cem ARIKAN a teşekkür ederim. İZMİR - 2014 Stj.Diş Hekimi Bekir KULU

İÇİNDEKİLER 1.GİRİŞ... 2.OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU...2 2.1.Tanı...2 2.2.Etiyolojisi...4 2.3.Patofizyolojisi...7 2.4.Nöropsikoloji...9 2.5.Tarama...10 2.6.Hastalığa Eşlik Eden Sorunlar...12 2.7.Tedavisi...16 3.OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU HASTALARI VE DİŞ HEKİMLİĞİ...22 3.1.Oral Sağlık Durumu ve Dental Gereksinimler...22 3.2. Otistik Hastaların Karakteristik Özellikleri...23 3.3. Klinik Tedavi İle İlgili Hususlar...24 3.3.1.Civa...25 3.3.2.Florür...26 3.3.3. Gluten, Kazein ve Dental Materyaller...28 3.4. Farmakolojik Davranış Yönetimi Teknikleri...30 3.5. İletişimsel Davranış Yönetimi Hususları...30 3.6. Sınırlamalar / Derin basınç...31 3.7. Desensitizasyon...32 3.8. Dental Ortam...34 3.9. Avutma...35 3.10. Duyusal Teknikler...35 3.11. Görsel Programlar...35 3.12. Azotprotoksit...36

3.13. Bilinçli Sedasyon...36 3.14.Genel Anestezi...37 4.SONUÇ...37 5.KAYNAKLAR...39

1.GİRİŞ Otizm; ilk olarak 1943 yılında Amerikalı çocuk psikiyatristi Leo Kanner tarafından, on bir olgu incelenerek ve bu olguların şizofreniden farklı olduğu belirtilerek tanımlanmıştır. Bu çocuklar tanımlanırken tekrarlayan hareketler, saplantılar, ekolali gibi günümüzde de otizm icin ölçüt olarak kullanılan özellikler belirtilmiştir. Leo Kanner, bu çocukların aynılığı sürdürmede ısrarcı olduklarına ve düzgün cümlelerle iletişim kuramadıklarına da değinmiştir. (1) Otizm, sosyal alanda ve iletişim alanlarında yaşam boyu süren güçlüklerin tanımlanması nedeniyle, Amerikan Psikiyatri Birliği nin 1994 yılında öne sürdüğü ölçütlere göre, Yaygın Gelişimsel Bozukluklar (YGB) ana başlığı altında ele alınmaktadır. (2) YGB; zihinsel gelişim, sosyal gelişim ve iletişim alanlarında gecikmeler ve özgün sapmalarla belirlidirler. Erken başlangıçlı ve yaşamın her aşamasında etkili bir grup nöropsikiyatrik bozukluklardır. (3) Otizmin YGB içinde en iyi bilinen ve en çok çalışılan bozukluk olduğu belirtilmektedir. (4) Toplumsal ilişkilerde bozulma, sözel ve sözel olmayan iletişimde bozulma ve takıntılı, tekrarlayıcı davranışlar, kısıtlı ilgi alanları otizmin temel özellikleri olarak kabul edilmektedir. (5,6)

2. OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU 2.1.Tanı Otizmde en yaygın kullanılan tanısal ölçütler, DSM IV(Amerikan Psikiyatri Birliği), ICD (Uluslararası Hastalık Sınıflandırılması) ve WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından kabul edilmiş ölçütler olup uzmanlar tarafından otizmle ilgili yapılan araştırmalarda bu ölçütler kabul görmektedirler. Bu ölçütler DSM IV e göre şunlardır; A. En az ikisi 1. maddeden ve birer tanesi 2. ve 3. maddelerden olmak üzere 1, 2 ve 3. maddelerden toplam altı (ya da daha fazla) maddenin bulunması: (1) Aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ile kendini gösteren toplumsal etkileşimde nitel bozulma: (a) Toplumsal etkileşim sağlamak için yapılan el-kol hareketleri, alınan vücut konumu, takınılan yüz ifadesi, göz göze gelme gibi birçok sözel olamayan davranışta belirgin bir bozulmanın olması, (b) Yaşıtlarıyla gelişimsel düzeyine uygun ilişkiler geliştirememe, (c) Diğer insanlarla eğlenme, ilgilerini ya da başarılarını kendiliğinden paylaşma arayışı içinde olmama (örneğin ilgilendiği nesneleri göstermeme, getirmeme ya da belirtmeme), (d) Toplumsal ya da duygusal karşılıklar vermemedir. (2) Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren iletişimde nitel bozulma: (a) Konuşulan dilin gelişiminde gecikme olması ya da hiç gelişmemiş olması (el, 2

kol ya da yüz hareketleri gibi diğer iletişim yollarıyla bunun yerini tutma girişimi eşlik etmemektedir), (b) Konuşması yeterli olan kişilerde, başkalarıyla söyleşiyi başlatma ya da sürdürmede belirgin bir bozukluğun olması, (c) Basmakalıp ya da yineleyici ya da özel bir dil kullanma, (d) Gelişim düzeyine uygun çeşitli, imgesel ya da toplumsal taklitlere dayalı oyunları kendiliğinden oynamama, (3) Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici davranışların olması: (a) İlgilenme düzeyi ya da üzerinde odaklanma açısından olağandışı, bir ya da birden fazla basmakalıp ve sınırlı ilgi çerçevesinde kapanıp kalma, (b) Özgül, işlevsel olmayan, alışılageldiği üzere yapılan gündelik işlere ya da törensel davranış biçimlerine hiç esneklik göstermeksizin sıkı sıkıya uyma, (c) Basmakalıp ve yineleyici motor mannerizmler (örneğin; parmak şaklatma, el çırpma ya da burma ya da karmaşık tüm vücut hareketleri), (d) Eşyaların parçalarıyla sürekli uğraşıp durma (Şekil-1) (Şekil-2) Şekil-1: Oyuncaklarını düzenli bir hat üstünde dizen, otizmi olan küçük bir çocuk. 3

Şekil-2: Nesneleri sürekli olarak üstüste koymak ya da bir hizaya getirmek otizm belirtisi sayılabilir. B. Aşağıdaki alanlardan en az birinde, 3 yaşından önce gecikmelerin ya da olağandışı bir işlevselliğin olması (1) Toplumsal etkileşim, (2) Toplumsal iletişimde kullanılan dil (3) Sembolik ya da imgesel oyun. 2.2.Etiyoloji Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) nun, günümüzde en sık rastlanan gelişimsel bozukluklar arasında yer aldığı bildirilmektedir (8). Eric Fombonne, otizmin epidemiyolojisi üzerine yaptığı çalışmalarda, 1966-2004 yılları arasında yapılan araştırmalar doğrultusunda, otizm sıklığını 13/10000 olarak belirtmiştir (9). Ülkemizde çok az sayıda yapılmış çalışma sonuçlarına göre erkek/kız oranı yaklaşık olarak 5/1 olarak bildirilmiştir (10). Otizm sıklığındaki artışa tanısal değişikliklerin etkisinin ele alındığı başka bir çalışmada ise, 1992-2005 yılları arasında 4

Kaliforniya da hesaplanan dörtte birlik artışın, tanısal kriterlerde değişiklik ile ilişkili bulunduğu belirtilmiştir (11). OSB nun toplum ve sağlık çalışanları tarafından daha fazla tanınır hale gelmesi, daha erken yaşta fark edilmeye başlanmasını sağlamaktadır. Otizmin erken tanılanması konusunda tarama için, özellikle davranışsal veya biyolojik özelliklere dayanan daha sağlıklı yaklaşımların geliştirilmeye çalışıldığı belirtilmektedir (12). Ayrıca, erken tanının taşıdığı önem bilinmesine rağmen, çocukların düzenli izlemlerini yapan çocuk hekimlerinin, otistik belirtileri fark etme ve aileyi yönlendirme konusunda bilgi, beceri ve tutumlarında eksiklikler olduğu belirtilmektedir (13). OSB nda genetik temeli savunan araştırmacıların görüşünü destekleyen otizmli bireylerdeki genetik çalışmalardan, tek yumurta ikizlerinde çift yumurta ikizlerine oranla otizm görülme yüzdesinin belirgin olarak yüksek olması örnek verilebilir. Ayrıca otizmin, erkeklerde kızlara göre 3-4 kat daha fazla görülmesi, genetik bir temeli olduğunu düşündürmektedir (14). Yine otizmin kalıtımsal kökenli olduğu fakat bu kalıtsallığın tam olarak mekanizmasının bilenemediği belirtilmiştir (Şekil-3) (15,16). Şekil-3: Delesyon (1), duplikasyon (2) ve inversiyon (3) otizm ile bağlantılı kromozom anomalileridir. 5

En iyi genetik çalışmaların, otizmli tek yumurta ikizleri üzerinde yapılabildiği belirtilmiş, fakat ikiz otizmli vaka sayısının yetersiz olmasının bu genetik çalışmaların yapılmasını zorlaştırdığına da dikkat çekilmiştir (14). OSB nun ortaya çıkışında anne ile fetüs arasında immun uygunsuzluğun rolünü benimseyen görüşe paralellik gösteren çalışmalarda, otizm olgularının bazılarında lenfositlerin anne antikorları ile reaksiyon verdiği belirlenmiştir. Bu durumun doğum sonrasındaki hasarın otizmle ilişkisini desteklediği düşünülmüştür (17). OSB nun yalnızca genetik etmenlere bağlı olmayıp çevresel nedenlere de bağlı olduğu literatürde yer almaktadır. Genetik yapısı birbirine çok benzeyen ikizlerde otistik olma olasılığının %70 bile olmaması, bu düşünceyi destekleyen bir örnek olarak verilebilir. Ayrıca virüsler gibi etki edebilen bağışıklık sistemindeki bozuklukların da rol oynayabileceği ifade edilmektedir. Bunların dışında, kan biyokimyası, intrauterin kan akımı değişiklikleri, kullanılan ilaçlar ve radyasyon da çevresel faktörler arasında sayılabilmektedir (14). OSB da, çocuğun duygusal gereksinimlerini karşılayamayan soğuk anne ye karşı bir reaksiyon olarak ortaya çıktığı kanısı, sonraki yıllarda yapılan çalışmalarla desteklenmemiştir (18). Otizme neden olan genetik hastalıklara bakıldığında, otizmlilerde sık karşılaşılan bağışıklık sistemi bozuklukları, ensefalit gibi edinsel hastalıklar, otizmli çocukların beyinlerinde otopsi ile saptanan nöro görüntüleme bulguları ya da nöroanatomik bozuklukların olması, otizmli çocukların kanında ve vücut sıvılarında nörokimyasal bozuklukların saptanması, elektrofizyolojik incelemelerde anormalliklerinin belirlenmesi, otizm ile epilepsi arasında bağ olması, norolojik muayenede eksikliklere rastlanması, nöropsikolojik testlerde özgül bozuklukların 6

saptanması konuları karşımıza çıkmaktadır (14). 2.3.Patofizyoloji Otizmin beyin işlevsel sistemlerinin çoğunu ya da tümünü etkileyen gelişimsel faktörlerden kaynaklandığı ve beyin gelişimini bozduğu anlaşılmaktadır. Nöroanatomik araştırmalar ve teratojenler ile olan bağlantılar, gebe kalındıktan kısa süre sonra beyin gelişimini değiştirmesinin otizmin işleyişinde önemli rol oynadığını göstermektedir. Bu yerel anomali beyinde, çevresel faktörlerin de önemli derecede etkilediği bir dizi patolojik olguya yol açar. Her ne kadar insan beyninin ana yapısı ile ilgili olsa da, hemen hemen tüm ölüm sonrası araştırmalar aynı zamanda zekâ geriliği olan bireylerde yapıldığından sonuç çıkarmak çok zordur. Beyin ağırlığı, hacmi ve kafa çevresi otistik çocuklarda genelde daha büyüktür. Patolojik erken aşırı büyümenin hücresel ve moleküler temelleri gibi aşırı büyümüş sinir sistemlerinin, otizmin karakteristik belirtilerinin sebebi olup olmadığı bilinmemektedir. Güncel varsayımlar şöyledir: a- Önemli beyin bölgelerinde yerel aşırı bağlantıya neden olan nöron fazlalığı. b- Gebeliğin başlarında bozulmuş nöron göçü c- Dengesiz uyarıcı-kısıtlayıcı d- Sinaps ve dendritik dalların anormal oluşumu (19). Bağışıklık sistemi ve sinir sistemi arasındaki etkileşimler embriyonik gelişimin başlarında başlar ve başarılı bir sinir sitemi gelişimi dengeli bir bağışıklık sistemi tepkisine bağlıdır. Otistik çocuklarda kötü ayarlanmış bağışıklık tepkileri ile uyumlu çeşitli belirtiler olduğu, araştırmalarda belirtilmiştir. Sinir sisteminin gelişiminin kritik dönemlerinde anormal bağışıklık sistemi aktivitesinin OSB nin bazı türlerinin işleyişinin bir parçası olabilmesi mümkündür. OSB den başka 7

hastalıklarda görülen otoantikorlar patoloji ile bağlantılı değildir ve OSB de her zaman bulunmazlar. Dolayısıyla bağışıklık sistemi bozuklukları ile otizm arasındaki ilişki net değildir ve tartışma konusudur (19). Otizmde, özellikle kanda yüksek serotonin düzeyleri gibi çeşitli nörotransmiter anomalileri tespit edilmiştir. Bunların yapısal ya da davranışsal anormalliklere neden olup olmadığı belli değildir. Ayrıca doğuştan metabolizma bozukluklarının bazıları otizm ile ilişkilidir ancak muhtemelen vakaların %5 inden azında rastlanır (19). Otizmin ayna nöron sistemi (ANS) teorisi, ANS nin gelişimindeki bozuklukların taklide engel olduğunu ve otizmin ana özellikleri olan sosyal bozukluklara ve iletişim zorluklarına yol açtığını ileri sürer. ANS, bir hayvan bir eylemde bulunduğunda ya da kendi türünden bir hayvan aynı eylemi yaptığında işleyen bir sistemdir. ANS, başkalarının eylemlerinin, niyetlerinin ve duygularının somut simülasyonu yoluyla davranışlarını modellemeye olanak sağlayarak, bireyin başkalarını anlamasına yardımcı olabilir. Bu varsayımı test eden birkaç çalışma, OSB si olan bireylerin ANS bölgelerinde yapısal anormallikler olduğunu göstermiştir. Asperger sendromu olanlarda taklidin oluştuğu çekirdek devrede gecikme gibi bu anormalliklerin varlığıyla birlikte, OSB li çocuklarda azalmış ANS aktivitesiyle belirtilerin şiddeti arasında bir bağıntı (korelasyon) olduğu gösterilmiştir. Ancak, otistiklerin, ANS dışında bulunan birçok bölgelerinde de anormal beyin aktiviteleri bulunur ve ANS teorisi otistik çocukların bir hedef ya da amaç içeren taklit görevlerindeki normal performanslarını açıklamaz (19). Otistik erişkinler üzerinde 2008 yılında yapılan bir araştırma, sosyal ve duygusal yönlendirme ile ilgili geniş beyin ağı olan ön dikkat sisteminde işlevsel düzenin değiştiğini ama dikkati toplama ve hedefe yönelik düşünme ile ilgili arka dikkat sisteminin bozulmamış olduğunu göstermiştir. 2008 yılına ait bir beyin görüntüleme araştırması, singulat girusta OSB li bireylere özgü bir dizi sinyal 8

bulunduğunu ortaya çıkardı (19). Otizmin düşük bağlantı teorisi, otizmde üst düzey nöral bağlantıların ve senkronizasyonunun düşük işlevselliğinin bulunduğunu ve bunların yanı sıra alt düzey süreçlerin de fazlalığını varsayar (Şekil-4). Bu teoriyi destekleyen kanıtlar otistik bireyler üzerinde yapılan işlevsel sinir sistemi görüntüleme araştırmaları ile bulunmuştur. Bir beyin dalgası araştırması da OSB li erişkinlerin korteksinde yerel aşırı bağlantı olduğunu ve frontal lob ile korteksin diğer bölgeleri arasında zayıf işlevsel bağlantılar olduğunu göstermiştir. Diğer kanıtlar, düşük bağlantıların korteksin her iki hemisferinde olduğunu ve otizmin assosiasyon korteksinin bir bozukluğu olduğunu gösterir (19). Şekil-4: İşlevsel manyetik rezonans görüntüleme otizmin bağlantı azlığı teorisini destekleyen bazı kanıtlar sağlar. 2.4.Nöropsikoloji Otistik beyinler ve davranışlar arasındaki bağlantılar arasında iki ana bilişsel teori kategorisi önerilmiştir. İlk kategori sosyal kavramada görülen eksikler üzerine yoğunlaşır. Aşırı sistemlilik varsayımına göre otistik bireyler sistematik davranışlarda bulunabilir yani içsel olaylarla başa çıkabilmek için içsel hareket kuralları geliştirebilir ama diğer faktörler tarafından oluşturulan olaylarla başa 9

çıkabilmek için empati yapmakta daha az başarılıdırlar. Bu varsayım aşırı erkek beyni teorisini genişletir. Bu teori, otizmin, psikometrik olarak empatiden çok sistematikte başarılı olan bireyler olarak tanımlanan erkek beyninin aşırı bir durumu olduğunu varsayar. Bu da daha önceki zihin teorisi ile ilişkilidir. Zihin teorisi, otistik davranışın, bireyin zihinsel durumlarını kendisine ya da başkasına yükleme yetisinin olmamasından ortaya çıktığını varsayar. Zihin teorisi, başkalarının güdüleri hakkında yorum yürütme ile ilgili Sally ve Anne testine otistik çocukların verdiği atipik cevaplarla desteklenir ve otizmin ayna nöron sistemi teorisi ile örtüşür (19). İkinci kategori sosyallik dışı ve genel süreçler üzerine yoğunlaşır. Kendini yönetme sistemi fonksiyon bozukluğu teorisi otistik davranışın esneklik, planlama ve diğer yönetsel fonksiyonlarda bulunan eksikliklerden kaynaklandığını varsayar. Teorinin güçlü yanı stereotipik davranışları ve sınırlı ilgiyi öngörmesidir; zayıf yanı ise küçük otistik çocuklarda yönetsel fonksiyon bozukluklarının bulunmasıdır. Zayıf merkezî tutarlılık teorisi, büyük resmi görmede sınırlı yeteneğin otizmin merkezî bozukluğunun temelinde yattığını varsayar. Teorinin kuvvetli bir yanı, otistik insanların performansındaki zirveleri ve özel yetenekleri öngörmesidir. Bağlantılı bir teori olan genişlemiş algısal fonksiyon teorisi, daha çok otistik bireylerde yerel olarak yönlenmiş ve algısal işlemlerin üstünlüğü üzerine yoğunlaşır. Bu teoriler otizmin düşük bağlantı teorisi ile örtüşür. İki kategori de kendi başına tatmin edici değildir; sosyal bilişim teorileri otizmin katı ve yineleyici davranışını kolayca açıklayamaz, sosyallik dışı teoriler de sosyal bozukluğu ve iletişim zorluklarını açıklamakta zorluk çeker. Karşılaşılan bozuklukların çoğu üzerine kurulmuş birleşik bir teori daha yararlı olabilir (19). 2.5.Tarama OSD si olan çocukların ebeveynlerinin yaklaşık yarısı çocuklarının sıradışı, 10

davranışlarını 18 aylıktan itibaren, yaklaşık beşte dördü de yaklaşık 24 aylıktan itibaren farkederler. Tedaviyi geciktirmek uzun süreli sonuçlarda etkili olacağından, aşağıdaki belirtilerden herhangi birini gösteren çocukların bir uzman tarafından zaman geçirmeden değerlendirilmesi gerekir: 12 aylığa gelindiğinde çocuğun hala az da olsa konuşmaya başlamaması. 12 aylığa gelindiğinde el işaretlerinin yokluğu (parmakla gösterme, el sallama) 16 aylığa gelindiğinde tek bir kelime bile edilmemesi 24 aylığa gelindiğinde hiç kendiliğinden iki kelimelik konuşma olmaması (ekolali dışında.) Herhangi bir yaşta dil ya da sosyal becerilerden herhangi birinin kaybı. American Academy of Pediatrics (Amerikan Pediatri Akademisi) tüm çocukların, 18 ve 24 aylık doktor muayeneleri sırasında otizme özel tarama testleri ile OSB için taranmasını önermektedir. Buna karşılık UK National Screening Committee (Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Taraması Komitesi), tarama araçlarının tamamen onaylanmadığı ve etkinlikleri için yeterli kanıt bulunmadığı için genel popülasyonda OSB taraması yapılmamasını önermektedir. Tarama araçlarının arasında Modified Checklist for Autism in Toddlers (M-CHAT) (Yürüme çağındaki bebeklerde otizm için değiştirilmiş kontrol listesi), Otistik Özellikler için Erken Tarama Anketi ve İlk Yıl Envanteri gibi araçlar bulunur. M-CHAT ve öncülü CHAT hakkındaki ilk veriler, 18-30 aylık çocuklarda, en iyi klinik ortamlarda kullanıldığını ve düşük hassasiyeti (çok yanlış negatif) ama iyi belirliliği (düşük yanlış pozitif) olduğunu göstermektedir. Bir kültürün normlarına göre (örneğin göz teması normları), geliştirilmiş tarama araçları farklı bir kültürde kullanıldığında uygun olmayabilir. Otizm için genetik tarama henüz pratik değildir (19). 11

2.6.Hastalığa Eşlik Eden Sorunlar YGB ile DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu) arasındaki ilişki giderek artan bir araştırma konusu olup, YGB, DEHB ve normal gelişen bireylerden oluşan gruplar arasında karşılaştırma yapan bazı çalışmalar vardır (20). Dikkat ile ilgili sorunlara her iki bozuklukta da rastlanabilmektedir. Ayrıca, bu durum tanı koymayı zorlaştırmaktadır (21). Otistik bozuklukta hiperaktivite belirtisinin oldukça sık görülmesine karşın, hiperaktivite bozukluklarında otistik belirtilerin görülme sıklığı konusunda fazla araştırma olmadığı da belirtilmiştir (22). Otizmde dikkati sağlayan sistemlerde sorun olduğu düşünülmektedir. Hatta, bu nedenle DEHB ile otizm arasında uzak da olsa bir akrabalık olabileceği de ifade edilmiştir (23). OSB da kendine zarar verici davranışlar karşımıza çıkabilen önemli sorunlardandır. Bu sorunların daha çok düşük zeka düzeyine sahip otizmlilerde görüldüğü bildirilmiştir (14). Otizmli bireylerin aileleri için önemli bir stres kaynağı olan kendine zarar verme davranışlarından kaynaklı hastaneye yatışlara ihtiyaç duyulmaktadır (24). Vücut içinde artmış beta endorfin salgısıyla ilgili olduğu düşünülen, acıya aşırı dayanıklılık görülebilir. Bu otizmli bir çocuğun, yanık kokusu gelene kadar elini ateşte tutmasına neden olabilecek kadar ileri safhada yaşanabilir. Başını sürekli betona çarpma, saç çekme, dudak ısırma gibi kendine zarar verici davranışlar, kısa sureli görülebileceği gibi çok uzun zaman süren davranışlar da olabilmektedir. (23) Otizmde saldırganlık bazı bireylerde belirgin bir davranış olabilmektedir. Burada görülen saldırganlık vurma, saç çekme şeklinde olup genellikle bir nedenden 12

kaynaklanır ve sıklıkla aile yakınlarına ve kardeşlerine karşıdır (23, 25). Bu davranışlardan bazıları tekrarlayıcı hareketlerle karışabilmekte, bazıları da ilgi ve yakınlık göstermenin ifade edilmesindeki bozulmalardan kaynaklanabilmektedir (23). Otizmlilerde yeme sorunları da sık karşılaşılan sorunlardır. Katı yiyeceklerin reddi, çiğneme bozukluğu, aşırı yemek seçme ve nadiren çok yeme görülebilen davranışlardan bazılarıdır. Yenilemez maddelerin yenmesi diğer adıyla PICA ya da OSB nda rastlanabilmektedir (23). Gastrointestinal sistem (GİS) yakınmaları yönünden ele alınan toplam 124 otizm tanısı almış çocuğun, kontrol grubu ile karşılaştırıldıklarında konstipasyon, yeme alışkanlıkları ya da yemek seçme yakınmalarında gruplar arasında anlamlı fark tespit edilmiştir. Ayrıca bu çocuklarda daha fazla bildirilen GİS yakınmalarının sistem kaynaklı organik nedenlerden ziyade davranışsal nedenlere bağlı olduğu bildirilmiştir (26). OSB nda öne çıkan diğer bir sorun ise uygunsuz korkulardır. Daha önce de bahsedildiği gibi otizmli çocuklar, hayatlarında aynılıkta ısrarcı olabilirler. Herhangi küçük bir değişiklik bile onlarda öfke nöbetlerine yol açabilir. Örneğin, yemek masasında oturdukları yerin değiştirilmesi ya da eve yeni perdeler alınması, onlarda büyük stres kaynağı olabilmektedir (23). Tüm diğer alanlarda olduğu gibi bu konuda da genelleme yapmak mümkün değildir. Bazı otizmliler dokunulmaya asla tahammül edemezken, bazıları bundan hoşlanabilir. Bu durum, tuhaf karşılanan böylesi tepkilerin anlamlandırılabilmesi ve uygun bir yaklaşım sağlanabilmesi için otizmli çocuk ya da yetişkini yakından tanımak ya da uzun sure takip etmek gerektiğini düşündürebilir. Uyku sorunları da OSB nda sık görülür (23,27). Böyle sorunlarda nörolojik bir değerlendirme yapılması uygun olabilmektedir. Ayrıca çocuğun ve ebeveynlerin 13

yaşam düzenini bozması durumunda, ilaç tedavisinden de destek sağlanması önerilebilmektedir (23). OSB tanısı almış çocuk ergenlerde cinsel gelişim süreci ile ilgili de sorunlar yaşanabilmektedir. Otizmli ergenlerin cinselliği hakkındaki en önemli iki konu, sosyal-cinsel ilişkiler alanında uygun davranışın nasıl öğretileceği ve risklerle fırsatlar arasındaki dengenin nasıl sağlanacağı konularıdır. Cinsellik eğitimi, gelişim bozukluğu olan tüm ergenlerle birlikte özellikle otizmde duygusal bir konudur (28). Yalnız otizmli bireyleri değil, yakınlarını-bakıcılarını da ilgilendiren bu konuda birçok kişiyi olumsuz davranışlardan korumak gerekmektedir. Öne çıkan cinsel davranış bozukluklar konusunda literatüre baktığımızda, 89 otizmli ergen üzerinde yapılmış bir çalışmada en sık görülen davranış sorununun mastürbasyon olduğu tespit edilmiştir (29). Ayrıca, normal bireylerden farklı olarak, soyunma, sarılma gibi içgüdüsel ve rastgele davranışlar sergileyebildikleri de belirtilmiştir. Bu durum onların baskı ve cezalara maruz kalmalarına neden olabilmektedir. Bununla birlikte otizmli ergenlerin cinsel gelişim yönüyle yaşamlarının getirdiği değişiklikleri yaşıtları gibi yaşadıkları, normal ergenlerden farklılık göstermedikleri de belirtilmiştir (30). Duyusal sorunlar OSB nun belki de en anlaşılması zor alanlarından biridir. Otizmli çocukların, dokunma, tat alma, işitme, görme duyularının birinden ya da birkaçından gelen uyarılara karşı aşırı tepki gösterdikleri ya da hiç tepkisiz kalabildikleri bildirilmektedir (Şekil-5). Hafif bir toplu iğne batmasından yoğun acı duyabildikleri gibi, parlak bir ışığa çok uzun sure bakabildikleri de belirtilmektedir (23). Bu alanda kendisi de otizmli olan araştırmacı yazar T. Grandin, otistik özellikler gösteren bireylerin, tuhaf görülebilen davranışlarının nedeninin aşırı yoğun duyusal girdiler olduğunu ifade etmektedir. Otizmli çocuklarda dokunma 14

duyarlılığını masaj uygulayarak ve okşayarak azaltmayı önermektedir. Fakat burada hafif bir dokunuştan çok, göreli olarak sıkı baskı uygulamaktan bahsetmektedir. Hafif dokunuşların korkuya yol açabileceğini bunun yanı sıra bedenin büyük kısmına baskı uygulamanın rahatlatıcı etkisi olduğunu belirtmektedir (31). Erişkin otizmlerde duyusal algının çok boyutlu ele alındığı psikofiziksel bir çalışmada, duyusal hassasiyetleri hayatlarının her aşamasını etkileyen bu bireylerin, baş etmelerini güçlendirmek ve topluma etkin katılımlarını sağlamak amacıyla benzer çalışmaların sürmesi gerektiği vurgulanmıştır (32). Şekil-5: Otistik çocuklar ses, koku ve ışığa karşı hassas olabilirler. OSB nun sahip olduğu tüm bu özelliklere, etiyolojisin net olarak bilinmemesi, görülme sıklığında birçok nedenle de olsa ciddi artış olması, beraberinde getirdiği sorunlar ve çok da iyi olmayan prognozuna bakıldığında, her geçen gün tedavi seçeneklerinin artırılmaya çalışılması şaşırtıcı olmamaktadır. Farmakolojik tedavi, davranış değiştirme terapileri, çeşitli eğitim terapileri, psikoterapiler, diyet değişiklikleri ve benzeri birçok uygulama kullanılmaya çalışılmaktadır (33). 15

2.7. Tedavisi OSB nun tedavisi tam anlamıyla henüz mümkün olmamakla birlikte, bazı semptomları hafifleterek, otizmli bireyin kendisi ve ailesinin yaşam kalitesini artırmak için birçok alanda çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalardan kimilerinin sonuçları olumlu olmakla birlikte kanıt değeri taşıyabilmeleri için gerekli kriterlere çoğunlukla henüz ulaşılamamıştır. Bu bağlamda, kullanımı yaygınlaşan ve toplumda da dikkat çekmeye başlayan bazı önemli yöntemlere yönelik meta analiz çalışmalar ve sistematik gözden geçirmelerin, kısaca amaçları, yöntemleri ve verdiği kanıta dayalı sonuçlara değinilecektir. Otizmli çocuklar için erken donem yoğun davranışsal terapilerin etkinliğini değerlendirmek amacıyla yapılan çalışmada, bir randomize kontrollü çalışma (RKC) (n = 28) ve sekiz yarı-deneysel çalışma (n = 209); dokuz gözden geçirme (n = 237) dahil edilmiştir. Otizmli çocuklar için erken dönem yoğun davranışsal terapilerin, tam ölçekli IQ üzerinde yüksek düzeyde olumlu etkisi ve adaptif davranış üzerinde orta düzey olumlu etkisi olduğunun belirlendiği bildirilmektedir (34). Otizmli çocuklar ve gençlerde müzik terapinin etkilerini incelemek için yapılan çalışmada, konu ile ilgili tüm dergi ve tezler çevrimiçi veritabanı ile müzik ve otizm veya otistik anahtar kelimeleri kullanılarak taranmıştır. Tam makaleler Amerikan Müzik Terapi Birliği nden elde edilmiştir. Tüm yayınlanmış ve yayınlanmamış bildiri referans listeleri toplanarak bunları içeren kitaplar da kontrol edilmiştir. Bu meta analize dahil edebilmek için, çalışmaların otizm tanısı almış çocuk veya ergenlerle yapılmış olmasına dikkat edilmiştir. Ayrıca OSB olanlar da dahil, özel eğitim ihtiyaçları olan çocuklar, çeşitli topluluklarda çalışmalara dahil olanlar, çalışma dışı bırakılmıştır. Katılımcıların çoğunluğunun erkek olduğu ve yaşlarının 3-21 yaş arasında değiştiği tespit edilmiştir. 16

Sonuç olarak, tüm müzik terapilerin, amaç ve uygulama ne olursa olsun otizmli çocuklar ve ergenlerde etkili olduğu bildirilmektedir. Ancak bu alanda daha fazla çalışma yapılması gerektiği vurgulanmaktadır (35). Yoğun ve uzun sureli uygulamalı davranış analizi (UDA) müdahalelerinin otizmli çocuklar için etkinliğini değerlendirmek için yapılan diğer bir çalışmada, resmen otizm ve Yaygın Gelişimsel Bozukluklardan birinin tanısını almış olan en az beş çocuk üzerinde yoğun ve uzun vadeli UDA müdahaleleri, uygun çalışmalar olarak değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamına dahil edilen müdahaleler, haftada en az 10 saat olan ve en az 45 hafta suren UDA müdahaleleri olarak belirlenmiştir. Uzun sureli ve kapsamlı UDA müdahalelerin, zihinsel işlevler, dil gelişimi, günlük yaşam becerileri ve otizmli çocukların sosyal işleve sahip olması acısından büyük pozitif etkiler sağladığı bildirilmektedir (Şekil-6) (36). OSB ile ilgili semptomları iyileştirmek, davranışsal ve gelişimsel müdahalelerin etkinliğini değerlendirmek için yapılan çalışmanın kapsamına, randomize kontrollü çalışmalar (RKC), kontrollü klinik çalışmalar (KKC) ve gözlemsel çalışmalar dahil edilmiştir. OSB ile birlikte DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu), obsesif kompulsif bozukluk ve öğrenme güçlüğünün bulunması gibi ikili tanıların olduğu durumlar da çalışma kapsamına alınmıştır. 17

Şekil-6: Uygun olmayan oyuncaklarla oynamak otizm belirtisidir. Davranışsal terapiler veya gelişimsel müdahalelerin, OSB olan bireylerin tüm semptomlarını kesin olarak iyileştirdiği gösterilememektedir. Yararlı olduğu kabul edilmekle birlikte kanıt düzeyinin zayıf olduğu bildirilmektedir (37). OSB olan çocuklar için ebeveyn aracılı erken müdahalenin etkinliğinin incelendiği çalışmada, 1-6 yaş arası OSB olan çocukların, ebeveynlerin aracılık ettiği erken müdahale tedavisinin ne ölçüde etkili olduğunun saptanması amaçlanmıştır. Özellikle, hem çocuk hem de onların ebeveynleri için yararları açısından bu tur müdahalelerin etkinliğini değerlendirmek amaçlanmıştır. Aile eğitiminin tercihi konusunda iki önemli sonuçtan bahsedilmektedir. Bunlar; çocuğun dil gelişimi ve annenin otizm hakkındaki bilgisidir (38). OSB için gluten ve kazeinin otizmle ilişkisinin, gluten ve kazein peptidleri ile bağlantılı aşırı opioid aktivitesi ile açıklanabileceğinden bahsedilmektedir. Ayrıca otizmli bireylerin idrar ve beyin omurilik sıvısında peptidlerin anormal düzeyde olduğu bildirilmektedir. OSB tanılı bireyler, gluten, kazein veya ikisinin birlikte 18

ortadan kaldırıldığı diyet programlarını içeren tüm randomize kontrollü çalışmalar (RKC) dahil edilmiştir. Araştırma gluten ve kazeinden birinin ya da her ikisinin dışlandığı diyetler dahil olmak üzere otizmli çocuklar için tamamlayıcı ve alternatif tedavilerin (TAT) kullanımının yüksek oranlarda olduğunu göstermiştir. Fakat bu diyetlerin etkinliği için mevcut kanıtların zayıf olduğu, büyük ölçekli, iyi kaliteli, randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç olduğu bildirilmektedir (39). OSB olan bireylerde akupunktur uygulamaları için; akapunkturun temel otistik özelliklerin yanı sıra iletişim, algılama, genel işleyiş ve yaşam kalitesi üzerine etkinliğini belirlemenin ve herhangi bir yan etkisi olup olmadığının incelenmesine yönelik kapsamlı bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaya randomize ve yarı-randomize kontrollü çalışmaların dahil edildiği belirtilmektedir. OSB olan kişilerde tedavi, plasebo ya da sahte akupunktur tedavisinde kullanılan en az bir kontrol grubu ile bir akupunktur grubunu karşılaştıran çalışmaların da yer aldığı ifade edilmektedir. Başka bir tedavi ile akupunkturun farklı formlarının karşılaştırıldığı akupunktur çalışmalarının ise çalışma kapsamına alınmadığı belirtilmektedir. Sonuç olarak, mevcut kanıtların OSB tedavisi için akupunktur kullanımını desteklemediğinin tespit edildiği bildirilmektedir. Yüksek kalitede ve büyük boyutta daha fazla sayıda çalışmalar ve takip gerektiği de vurgulanmaktadır (40). İşitsel entegrasyon tedavisi, otizm OSB gibi davranış bozuklukları olan kişilerde anormal ses duyarlılığının iyileştirilmesi için bir teknik olarak geliştirilmiştir. İşitsel entegrasyon terapisiyle benzerlik taşıyan diğer ses terapileri Tomatis Yöntem ve Samonas Ses Terapisidir. Bu yönde yapılan çalışmalar kapsamında, 3-39 yaş arası toplam 182 kişiyi kapsayan, işitsel entegrasyon terapi denemeleri içeren altı randomize kontrollü çalışma ve bir Tomatis terapi bulunmaktadır (41). 19